28 Temmuz 2016 Perşembe

Darbecileri siyasi planı aranıyor

Darbe girişimi başarıya ulaşsaydı darbecilerin nasıl bir siyasi düzen getireceğine dair henüz bir belgeye ulaşılamadı. Soruşturmayı yürüten yetkililer ve siyasilere göre darbe başarılı olsaydı FETÖ yeni bir devlet inşa edecek ve Gülen Humeyni gibi ABD'den dönecekti.


Hürriyet'in haberine göre 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birçok darbecinin, mağdurun, tanığın ifadeleri ile darbeciler tarafından hazırlanmış bazı planlar ortaya çıktı. Son olarak, 16 Temmuz sabahından itibaren uygulanacak sıkıyönetim planları deşifre oldu. Ancak, darbeden sonra nasıl bir siyasi düzen kurulacağı, hükümetin, Meclis’in yerine hangi yapılar getirileceğine dair hiçbir bilgi ya da belgeye ulaşılamadı.

Soruşturmayı yürüten yetkililer ve siyasilere göre iki ihtimal var: İlki, soruşturma derinleştikçe ortaya çıkacak. İkinci ve genel kanaat ise ‘darbe başarılı olsaydı FETÖ’nün yeni bir devlet inşa etmeyi planladığı’ yönünde. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Humeyni gibi gelecekti. Bambaşka bir Türkiye olacaktı, O Türkiye’yi tahayyül bile etmek istemem” dedi. Eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise “Bunlar her şeyi yıkmak, hükümeti değil devleti devirmek ve tamamen kendi hâkimiyetlerini, esaret rejimi kurmak istiyor. Hesap bu. Bir Başbakan atayacağız, Meclis tekrar şu tarihte açılacak...Böyle birşey olmayacaktı” yorumunu yaptı.

Siyasi planı nedir?

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kanlı darbe girişimi sonrasında üç önemli belge ele geçirildi. İlki Genelkurmay Başkanlığı ele geçirildikten sonra birliklere gönderilen emir yazısıydı. İkinci belge, darbe sonrasında görev alacak sıkıyönetim komutanlarının listesiydi. Son bulunan da sıkıyönetim uygulamasının nasıl olacağını anlatan bir belge oldu. Bu belgeler ve ifadeler sayesinde darbeciler konusunda büyük bir veri bankası oluşturulurken, bir taraftan da ‘siyasi plan’ araştırılmaya başlandı. Soruşturmayı yönetenler ve iktidar, darbe başarılı olsaydı 16 Temmuz sabahından itibaren nasıl bir siyasi düzene geçileceği sorusuna yanıt aramaya başladı.

Bozdağ: Humeyni gibi gelecekti

Ankara’nın konuştuğu bu soruyu yönelttiğimiz Adalet Bakanı Bozdağ, şu yanıtı verdi: “Humeyni gibi gelecekti, kendi düzenlerini kuracaklardı. Bambaşka bir Türkiye olacaktı. Başarılı oldukları bir Türkiye’yi tahayül bile edemiyorum. Adamlar ‘devlet benim’ diyor. Hedefleri çok net. Daha önce ‘Fetullah Gülen, Humeyni’nin dönüşü gibi dönecek’ dediğimde itiraz etmişlerdi. Hedefe ulaşmak için her şeyi meşru gören bir yapıdan söz ediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böylesine gizlenmiş bir terör örgütü bulamazsınız. Ancak bunların hepsi ortaya çıkacak. Daha ifadeler bitmedi. Yoğunluk nedeniyle hızlı alınıyor. Kamera kayıtları, telefon kayıtları, dijita haberleşme kayıtları, MOBESE’ler, telefon mesajları daha tam olarak analiz edilmedi. Belki yeni ifadelere göre ek ifadeler alınacak. O zaman pek çok şey ortaya çıkacak.”

Akdoğan: Sistem lağvedilecekti

Aynı soruya, 2013’te bir yazısında Balyoz, Ergenekon gibi davaları değerlendirirken ‘Milli orduya kumpas kuruldu’ ifadesini kullanan Yalçın Akdoğan da şu yanıtı verdi: “Bu klasik bir darbe olsaydı belki bizi asarlardı, cezaevine koyarlardı. Ama Türkiye’de çocuklarımız, gelecek nesiller yine kendi hayatlarını yaşarlardı. Bu darbe başarılı olsaydı sadece bizi asmakla kalmazlardı gelecek kuşakları da kaybederdik. Esaret rejimi kurulurdu, tamamen uydu bir ülke ve içeride farklı olan hiç kimsenin nefes alamayacağı bir yapı oluşurdu. Bunlar her şeyi yıkmak, hükümeti değil devleti devirmek ve tamamen kendi hâkimiyetlerini, esaret rejimi kurmak istiyor. Hesap bu. Bir Başbakan atayacağız, Meclis tekrar şu tarihte açılacak... Böyle birşey olmayacaktı. Bunlar tamamen sistemin lağvedilmesini amaçlamış. Normal diğer darbeciler gibi arkada Atatürk posteri çıkacak, statüko korunacak, böyle bir şey yok.”

2011'de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik geri geldi

Resmi Gazete'de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile 2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması geri geldi. Üstelik sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da değil öğretmen açığının olduğu her yerde uygulanabilecek.


Sözleşmeli öğretmenler KPSS puanına göre ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafindan düzenlenecek sözlü sınavla işe alınacaklar.

4 yıl süreyle başka bir yere atanamayacak sözleşmeli öğretmenler, eş durumundan dolayı tayin isteyemeyecekler.

4 yıllık çalışma süresini tamamlayanlar arasından isteyenler bulundukları yerde kadrolu öğretmen olarak atanabilecekler. Ama bu kişiler 2 yıl daha başka bir ile gidemeyecek yani tayin isteyemeyecekler.

Taraf ve Zaman'ın yanı sıra 16 televizyon kanalı da kapatıldı

Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye göre, 3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Taraf da kapatılan gazeteler arasında.


Söz konusu kanun hükmünde kararname (KHK), Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı.

Kararnameye göre, 3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı.

Kapatılan gazeteler arasında Zaman, Taraf, Bugün, Meydan ve Today's Zaman da bulunurken, Kanaltürk, Mehtap TV, Samanyolu Haber, Samanyolu TV, Yumurcak TV, Barış TV, Can Erzincan TV de kapatılan televizyonlar arasında.

Cihan Haber Ajansı, Muhabir Haber Ajansı, Sem Haber Ajansı da kapatıldı.

İŞTE KAPATILAN AJANSLAR VE TELEVİZYONLAR

İŞTE KAPATILAN GAZETELER

İŞTE KAPATILAN DERGİLER VE YAYINEVLERİ

Kocaeli'de 3 yerel gazete kapatıldı

Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında Kocaeli'de günlük yayınlanan Bizim Kocaeli, Kocaeli Manşet ve Gebze Demokrat gazeteleri kapatıldı.

Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü ekipleri kararın yayınlanmasının ardından gece saatlerinde gazete binalarına gelerek bilgisayar, hard diskler ve evraklarda inceleme yaptı. Gazetelerin kapandığını öğrenen çalışanlar gazetelere gelirken, polislerin arama yaptığı sırada dışarıda bekledi.

Gebze Demokrat Gazetesi'nin sahibi Murat Dağdeviren geçtiğimiz günlerde FETÖ/PDY soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Bizim Kocaeli Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Güngör Arslan ise bu akşam gözaltına alındı. 

Kamuda ‘sızdırma’ alarmı

Kamu kurumlarından bilgi ve belge sızdırılmasını engellemek için Başbakanlık’tan uyarı geldi. Artık kamu kurumlarında mesai saati sonrası nöbetçi hariç herkes işten çıkacak.


Başbakanlık, 15 Temmuz’da darbe girişiminin ardından kamu kurum ve kuruluşlarını uyararak, mesai saati sonunda çalışanların kurumdan ayrılmalarını, kontrol amaçlı bir nöbetçi bırakılmasını istedi. Hürriyet'in haberine göre uygulama, “bilgi belge sızdırma ya da kaçırmaları engellemek” için başlatıldı. Uygulamanın “Fuat Avni” operasyonu kapsamında çok sayıda şüphelinin bilgi sızdırmaktan gözaltına alınmasının ardından başlatıldığı öğrenildi.

CNNTÜRK'ün haberine göre; 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamu kurum ve kuruluşlarında izinler iptal edilmişti. Başbakanlık, “bilgi ve belge sızdırılmasının” önlenmesi amacıyla yaptığı uyarıda özetle şunları kaydetti:

Mesai dışı giriş kontrolü

* Kamu kurum ve kuruşlarında çalışanlar mesai bitim saatinde işten çıkacak.

* Kamu kurum ve kuruluşlarının bina girişlerinden itibaren bütün alanlarda kontrolü kolaylaştırmak için personele verilen daimi giriş kartı mesai süresince sol yakaya veya boyuna takılı olarak taşınacak.

* Her birim veya ünite amiri, kendi birimlerine ait çalışma odalarında ve bu odaların giriş-çıkışa açıldığı koridorlarda, her gün için birer nöbetçi personel görevlendirecek.

* Nöbetçiler, kurumda kimse kalıp kalmadığını kontrol edecek. Bu yolla mesai sonrasi yöneticilerin bilgisi dışında yapılacak yazışmalar önlenecek. Kapı ve pencerelerin kapalı olduğu, içeride kimsenin kalmadığı kontrol edilecek.

* Nöbetçiler ziyaretçilerin koridorlarda keyfi dolaşmalarını önleyecek. Şüpheli harekette bulunanların takibini yapacak ve güvenlik personeline bildirecek.

Bina etrafına duvar yapılacak

* Çalışma saatleri dışında, kuruma girmek isteyen personel, birim amirlerine veya güvenlikten sorumlu birime önceden bildirilecek. Kayıt defterine işlenecek ve defterler ilgili personel tarafından imzalanacak.

* Gizli ve gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalışan personel için Güvenlik Soruşturması ve Arşiv araştırması tekrar yapılacak.
* Okul bahçesine araç alınmayacak. Öğrenci servislerine ayrılan alan dışında park yapılmayacak.

* Hizmet binalarına giriş yapan ziyaretçilerin, giriş ve çıkışları mutlaka güvenlik ve müracaak memuru refakati ile sağlanacak.

* Binaların etrafı duvar, tel örgü gibi engellerle çevrilecek ve belirli noktalara güvenlik kontrolü kulübesi yaptırılacak.

* Personelin bilgi sistemlerine giriş şifreleri değiştirililecek ve kimseyle paylaşılmayacak.

OHAL büroları talimatı

Tüm illerdeki OHAL bürolarından kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen talimatta ise personellerin telefonlarının her an görüşmelere açık bulundurulması, mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde de verilecek talimatla görevlerinin başına dönmeleri gerektiği bildirildi.

Meslek odalarında FETÖ ayıklaması

Hükümetin OHAL uygulaması kararı çerçevesinde hazırladığı kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) ikincisi tamamlandı. Kararnameyle, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyor. Cemaatin tüm medya kuruluşları kapatılıyor. Edinilen bilgiye göre, üçüncü ve dördüncü kararnameyle ilgili hazırlıklar da sürüyor. Bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi beklenen kararnamede yer alan bazı düzenlemeler şöyle:

* Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları İçişleri Bakanlığı’na bağlanacak. Bu komutanlıklardaki tüm özlük haklara bakan karar verecek. Terfi gibi düzenlemeler ayrıca planlanacak. Jandarma Genel Komutanlığı orta vadede kır polisine dönüştürülecek.

* Savcıların yetkileri arttırılacak.

* Milli Eğitim Bakanlığı’nın daha önceden gündeme gelen öğretmen alımı da bu KHK ile yapılacak. 20 bin öğretmen alınacak. Bu öğretmenler Doğu ve Güneydoğu’da kullanılacak. Çakılı kadro olarak adlandırılan bu atamalarda görev alan öğretmenler, atandıkları yerlerin dışına tayin isteyemeyecek.

* FETÖ’ye ait olan tüm medya kuruluşları kapatılacak. Bunlar arasında dağıtım şirketleri, radyo ve televizyon kuruluşları, gazeteler ve dergiler de olacak. Buna ilişkin liste de ekli olarak KHK’da yayınlanacak.

* Kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşları ve odalarda da FETÖ ayıklaması yapılacak. Bu ayıklama kurumsal bazda olabileceği gibi isim isim de yapılabilecek. Meslek kuruluşlarındaki görevden almaya, ilgili bakanlıklar yetkilendirilecek.

* YAŞ toplantısında alınacak kararlarla yapılacak FETÖ ayıklamasının dışında, ilgili kuvvet komutanlarına kendi kurumlarındaki sivil veya askeri personelle ilgili görevden alma yetkisi de verilecek.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Sağlık Bakanlığı'nda 5 bin 581 personel görevden uzaklaştırıldı

Sağlık Bakanlığ Recep Akdağ tarafından yapılan yazılı açıklamada, 115'i yönetici, 1504'ü hekim toplam 5.581 Sağlık Bakanlığı personeli görevinden uzaklaştırıldığı denildi.


Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

"FETÖ/PDY terör örgütü 15 Temmuz 2016'da milletin iradesine, canına ve malına kastederek darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Bu ihanet ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan kamu güvenliğine ilişkin tedbirler olarak FETÖ/PDY terör örgütüne mensubiyeti veya bunlarla irtibatı olan Bakanlık personelinin tespiti için yoğun bir çalışma yürütülmektedir. İlgili Kanun Hükmünde Kararname uyarınca haklarında nihai değerlendirmeleri yapmak üzere 115'i yönetici, 1504'ü hekim toplam 5.581 Sağlık Bakanlığı personeli görevinden uzaklaştırılmıştır. Darbe teşebbüsünün ilk dakikasından itibaren sağlık hizmeti verilmesinde olağanüstü gayret gösteren sağlık personeline teşekkür ediyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı ve yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum. Mücadeleyi kararlılıkla devam ettirerek milli irade nöbetini günlerdir sürdüren milletimize şükranlarımı sunuyorum. Milletin iradesine, geleceğine ve vatandaşlarımızın hayatına kastederek vatan evlatlarını şehit eden ve yaralayarak gazi olmasına sebep olan zalim terör örgütüne karşı mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir." ntvmsnc

İstanbul’da ücretsiz toplu taşıma süresi uzatıldı

İstanbul'da toplu ulaşım araçları, 31 Temmuz 2016 saat 24.00'e kadar ücretsiz hizmet vermeye devam edecek.


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kentteki toplu ulaşım hizmetlerinin 31 Temmuz Pazar gece yarısına kadar ücretsiz olacağını duyurdu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin resmi twitter hesabından yapılan duyuruda, “İstanbul’da toplu ulaşım araçları, 31 Temmuz 2016-Pazar gecesi saat 24:00’a kadar ücretsiz olarak hizmet vermeye devam edecek” ifadelerine yer verildi.

Ali Türkşen: "İki ayyaş diyorduk, ne oldu şimdi?"

CNN Türk'te balyoz mağduru askerlerin konuk olduğu Tarafsız Bölge programına emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'in sözleri damga vurdu.

Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında, Ergenekon ve Balyoz davalarında FETÖ’cüler tarafından mağdur edilen emekli komutanlar, 15 Temmuz darbe girişimini değerlendirdiler. Balyoz davasından 3,5 yıl hapis yatan ve daha sonra emekliye sevk edilen Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, 15 Temmuz darbe girişiminden “alınması gereken dersleri” anlattı.

Türkşen, “Bugün gelinen aşama nedeniyle bizim fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekiyor. 
Hani Atatürk, İsmet İnönü? İki ayyaş diyorduk ne oldu? Oraya döndük şimdi. ‘Hakimiyet milletindir’ diye her tarafa yazı asıyorsunuz. Biz bunu hep diyorduk zaten, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Şimdi anladınız hakimiyet milletindir yazıyorsunuz. Demek ki olay din de değilmiş, başörtüsü de değilmiş. Biz dinsiz miydik bunlar başımıza geldi? Bunlar dindar mıydı? Şimdi siz başörtülü rektörlerinizi yanına polisle girip götürüyor musunuz? Siz bu kadrolaşmayı yaptınız mı? Yaptınız” dedi.


!Hayvanat bahçesi müdüründen TÜBİTAK müdürü yapmayın, bilimi esas almazsanız bunların hepsi tekrar başımıza gelir” diyen Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’in sözleri sosyal medyaya da geniş yankı buldu.

Türk-İş açlık ve yoksullukta sınırı açıkladı

Türk-İş'in araştırmasına göre, temmuz ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 370 lira, yoksulluk sınırı 4 bin 462 lira oldu.


Türk-İş tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı araştırması"nın temmuz ayı sonuçları açıklandı.

Araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı bin 369 lira 76 kuruş, gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen yoksulluk sınırı ise 4 bin 461 lira 76 kuruş oldu.

Temmuz ayında bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise bin 704 lira 70 kuruş olarak hesaplandı. Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 1,45 arttı.

Gıda enflasyonunda son 12 ay itibarıyla artış yüzde 3,07 oldu. Yıllık ortalama artış ise yüzde 8,89 olarak hesaplandı.

Sütte ortalama fiyatlar eski seviyesinin de üstüne çıktı?

Araştırmaya göre, süt, yoğurt, peynir grubunda ramazan ayı dolayısıyla bazı marketlerde yapılan indirim ortadan kalkınca, sütte ortalama fiyatlar eski seviyesinin de üstüne çıktı. Yoğurt ve peynir fiyatında önemli bir değişiklik tespit edilemedi.

Kıyma et ve kuşbaşı fiyatı kilogramda 1 lira artış gösterdi. Ancak önünde kuyruk olan tanzim satış mağazalarında fiyat aynı kaldı. Tavuk fiyatı bu ay da değişmedi. Yumurta tane fiyatı ise 2 kuruş arttı. Sakatat ürünleri fiyatında değişiklik olmazken bakliyat ürünlerinde (kuru fasulye, kırmızı mercimek, barbunya) ise, geçen aya özgü yapılan indirimin ardından fiyatlar eski seviyesine geldi.

Temmuz başlarken sebze-meyve ortalama kilogram fiyatı 3,70 lira tutarındaydı. Sebze ortalama kilogram fiyatı 3,52 lira ve ortalama meyve kilogram fiyatı da 3,95 lira hesaplanmıştı. Bu ay ortalama sebze fiyatı gerileyerek 3,36 lira ve meyve fiyatı ise artarak 4,23 lira seviyesinde gerçekleşti. Böylece ortalama sebze-meyve kilogram fiyatı da geçtiğimiz aya göre artarak 3,76 lira olarak hesaplandı.

Margarin fiyatında artış görülürken, tereyağı ile zeytinyağı ve ayçiçeği yağı fiyatı genelde fazla değişmedi. Siyah zeytinde ortalama kilogram fiyatı aynı kalırken yeşil zeytin fiyatında az miktarda gerileme yaşandı.

Ekmek, pirinç, un, makarna, irmik gibi ürünlerin bulunduğu grupta bu ay makarnadaki küçük fiyat ayarlaması dışında önemli bir fiyat değişikliği olmadı.

Ahmet Davutoğlu'ndan düşürülen Rus uçağı açıklaması

Eski Başbakan AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu Rus uçağının düşürülmesine ilişkin 'Emri ben verdim' eleştirilerine yanıt verdi.


Eski Başbakan AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Darbe girişimine ilişkin Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:

"Dışişleri Bakanı'yken ofisim dinlendi. Bunu dinleyen alçak yapının hedefi çok açıktı. Suriye bağlamında Türkiye'yi suçlu yerine oturmak ve Şam rejimini aklamaktı. Geçen gün bu yapıya bağlı bir hakimin çekmecesinden çıkan iddianamede eğer darbe olsaydı. Bir numarada Cumhurbaşkanımız, iki numarada ben vardım. İçişleri Bakanımız, MİT Müsteşarı vardı. Suçlama terör örgütlerine yardım. Bu aylar öncesinden hazırlanan bir kumpas. Dinlemenin faillerini o zaman çok araştırdık, bakanlık içerisinden olduğu kesindi. Şüpheli isimleri pasif göreve getirdik. Görevden aldığınızda mahkeme kararıyla geri dönüyordu.

İlk ihbar Hakan Fidan'a suikast şeklinde geldi

İlk ihbar Hakan Fidan'a suikast şeklinde geldi. O gece yaşanan sürecin içerisinde değilim. MİT'in 2012'den bu yana ciddi uyarıları oldu. 2012'de Hakan Fidan'a karşı yapılan eylemle görevinden etmek istediler. O zaman Başbakanımız dirayetli bir tavır sergiledi. O andan itibaren bir alarm durumu hepimiz için geçerli oldu. Geçmişe dönük bakıldığında bir istihbarat bilgisi var. Ben geç ve doğal yollarla bilgi sahibi oldum. O gün MİT'te çok ciddi çatışmalar oldu. MİT karargahını ele geçiremediler. Esas anladığım kadarıyla, doğrudan bilgiye sahip değilim ama ilk ihbar Hakan Fidan'a yapılacak bir suikast şeklinde geliyor. Bir darbe şeklinde değil de helikopterle gelip Hakan Fidan'a yapılacak eylem şeklinde.

Fidan, Genelkurmay Başkanımızla görüşüp çözmeye çalışıyor haber edilmesi lazımdı

Dolayısıyla o sınırlarda olduğu için Hakan Fidan da bunu Genelkurmay Başkanımız ile görüşerek çözme yoluna gidiyor. Ama her halükarda mutlaka haber edilmesi lazımdı, Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın... Ben de başbakan konumunda olsam bu soruyu sorardım. 15 Temmuz fiili zorba bir tehdit haline dönüştü. Bu yapıda kim olursa olsun halka bu zulmü yapmış olan kim olursa olsun üzerine gidilmeli. Kimin irtibatı varsa cezaya tutulmalı. 17-25 Aralık'tan sonra irtibatlı olduğu belirlenen kişilere aktif görev verilmedi. Bundan sonra şöyle bir süreç görüyorum. Cezalandırıcı bir süreç, arkasında kim varsa sonuna kadar gidilmeli. İkincisi benzer süreçleri engelleyici süreç. Üçüncüsü siyasal konsolidasyon önemli. Siyaset darbe karşısında ortak bir çizgide buluşmalı. Cumhurbaşkanlığı'nda parti liderleriyle yapılan toplantıyı hep hayal etmişimdir. Bu konsolidasyon sürmeli. Cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere halkın seçtiği hiçbir makam yıpratılmamalı. OHAL kararı doğru bir karardır."

"Sayın Cumhurbaşkanımız putin'i uyardı hava sahası ihlalleri konusunda" 

'Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim' sözlerinin eleştirilmesine ilişkin Davutoğlu şu ifadeleri kullandı:

"Tartışılan bir söz. Bunun bir arka planı var. Burada kesin bir art niyet var. Suriye'de uçağımız düştüğü, zaman silahlı kuvvetlere bundan sonra Suriye'de ülkemize yaklaşan her uçak tehdit olarak görülmeli ve vurulmalı kararı alındı. Bu uygulandı, bir helikopter düşürüldü. Eylül 2015'te Rusya arka arkaya saha ihlali yapınca istişare ederek bu angajman kuralını değiştirme durumu ortaya çıktı. Bu anlamda talimatı ben verdim diyorum. Genelkurmay Başkanı'na yeni talimat verildi, sadece Suriye uçakları değil hangi ülkenin uçağı olursa olsun vurulmalı denildi. Bu başka bir ülke uçağı da olabilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Putin'i uyardı hava sahası ihlalleri konusunda. Burada devlet ortak olarak hareket etmiştir. Kurallar içinde yapılması gereken yapılmıştır. O angajman kuralları uygulanması konusunda kimse suçlu adledilemez. Orada hava sahamız savunulmuştur. Aradan 8 ay geçince bir şüphe oluşturmak doğru değildir. Açıklamayı angajman kuralları çerçevesinde yaptım. Hava sahası ihlal edilen ülke biziz ve biz suçlu değiliz. Öyle bir hava oluşturuldu ki angajman kurallarını uygulayacak herkeste şüphe olacaktı. Şu anda yürütülen Rusya politikası doğrudur. Kazakistan'da Nazarbayev ile Türk-Rus ilişkilerinin nasıl düzeltilebileceğini konuştuk. Yürüyen bir süreç vardı, değişik kanallardan. Hava sahası ihlal edilen bir ülkenin suçlu gibi gösterilmesi güvenlik zafiyeti doğurur." "Bir çete reisinin ABD'de barınmasına izin verilmemeli" 
Fethullah Gülen'in iade edilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Fethullah Gülen iade edilmeli. Bir çete reisinin ABD'de barınmasını kimse izah edemez. Dış dünya burada çok kötü sınav vermiştir. Bu düşmanlık üzerinden Türkiye'ye zarar veriliyor. Elimizde yeterli veri var. Bu çete, Türkiye'de insanları katletmiştir. NATO'yu da zaafa uğratmak istemiştir. Dolayısıyla ABD'nin mutlaka vermesi gerektiğine inanıyorum" diye konuştu. DHA

TSK'dan darbe açıklaması

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada 'FETÖ teröristlerinin sayısı 8 bin 651, TSK'nın yüzde 1,5'idir' denildi.


Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı tarafından yapılan bilgilendirmede ; darbe girişiminde 35 uçak, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi, 3 bin 992 adet hafif silah kullanıldığı ve illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ) sayısının ise 8 bin 651 olduğu belirtildi.

8 bin 651 darbeci katıldı

Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı tarafından yapılan bilgilendirme şöyle; "TSK içerisinde yuvalanmış, büyük çoğunluğu asker elbisesi taşıyan illegal çete mensubu hain teröristler (FETÖ) tarafından, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen alçakça, kahpece gerçekleştirilen menfur darbe girişimine katılanlar ve kullandıkları devlet malı harp, silah, araç ve gereçleri belirlenmiştir. Yapılan incelemede; Milletimize, değerlerimize, yüce Meclisimiz başta olmak tüm kurumlarımıza asker elbisesi taşıyan illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ) sayısının 8 bin 651 olduğu (1676’sı erbaş/er, 1214’ü Askeri Öğrenci.), bu sayının TSK personel mevcudunun yüzde 1,5'ine tekabül ettiği, dolayısıyla TSK’nın kahır ekseriyetinin bu hain girişime şiddetle karşı çıktığı zaten sayılar üzerinden de görülmektedir."

"35 uçak, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi, 3 bin 992 adet hafif silah kullanıldı.

"Kullanılan harp silah araç ve malzemelerinin TSK toplam mevcuduna oranı, uçaklarda yüzde 7 (35 uçak bunun 24’ü muharip uçak), helikopterlerde yüzde 8 (37 Helikopter bunun 8’i taarruz helikopteri), tank ve zırhlı araçlarda yüzde 2,7 (246 Zh. Araç bunun74’ü tank), gemilerde yüzde 1, (3 gemi), hafif silahlarda yüzde 0,7 (3 bin 992 adet hafif silah) olduğu tespit edilmiştir"

"Yüzde 1.5 seviyesinde kalmıştır"

"Mazisi şan ve şerefle dolu, gücünü yüce Türk milletinden alan TSK içerisine sızmış illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ), ülkemize yaşattığı bu zillet ve rezalete katılan/destekleyenlerin ve kullandıkları araçların oranı genel olarak ortalama yüzde 1.5 seviyesinde kalmıştır."

"Kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın"

" TSK bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemize ve milletimize yönelecek her türlü tehdidi bertaraf edecek güce ve kararlılığa sahiptir. Bundan kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın. 'Devlet namusumuzdur' düsturuyla yola çıkmış olan bu vatanın evlatları bu yolda gözünü kırpmadan canlarını seve seve feda edeceklerdir."

Darbeci yarbay TRT'de o gece yaşananları anlattı

TRT'de sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Gençer'in ifadesi ortaya çıktı. Gençer ifadesinde, "Olaydan 3 gün önce Albay Enver Topal çağırdı, 'Bir görev aldık' dedi, cuma günü gece 03.00 civarı darbe girişimi olacağını söyledi. TRT'deyken 'Sen okuma, sivil okusun' şeklinde telefonla emir geldi. Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyacanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu" dedi.


Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında TRT'de sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Ümit Gençer, sorgusunda, olaydan 3 gün önce Albay Enver Topal'ın kendisini çağırıp, "cuma gece 03.00 civarında darbe girişimi olacağını söylediğini" belirtti.

TRT binasındayken telefonla "bildiriyi sen okuma, sivil okusun" emri geldiğini aktaran Gençer, bunun ardından TRT spikeri Tijen Karaş'ın çağrıldığını aktardı.

Edinilen bilgiye göre, soruşturma kapsamında tutuklanan Yarbay Gençer, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, darbe girişiminden üç gün önce Kurmay Albay Topal'ın kendisini çağırdığını belirterek, "(Bir görev aldık) dedi, cuma günü gece 03.00 civarı darbe girişimi olacağını söyledi" dediğini ifade etti.

CNNTürk'ün haberine göre; Buna şaşırdığını kaydeden Gençer, darbe girişimi gecesi aniden, Albay Kutsi Barış tarafından "20.30-21.00 civarı çağrıldığını" ve kendisine "Genelkurmay imzalı sıkıyönetim emri verildiğini" kaydetti.

TRT yerleşkesine gittiklerinde tutuklanan Albay Tanju Poshor'un da bulunduğunu belirten Gençer, "O ilk girdi, emniyeti aldı. Ben bildiri odasına gittim. Önce insanlar korktu. Onları rahatlatmaya çalıştım. Yani, 'TSK yönetime el koymuştur. Güvende olunuz. Benim de sizler gibi çoluğum çocuğum var. Bu iş bitince ben de gitmek istiyorum' diye..." ifadelerini kullandı.  Elbisesini değiştireceği zaman telefonla, "Sen okuma, sivil okusun" şeklinde emir geldiğini aktaran Gençer, şu beyanı verdi:

'Baktım halk büyüyor...'

"Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyacanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu. Bildiri okunurken nizamiyeden çok sayıda ateş sesi geliyordu. Askerin havaya ateş ettiğini düşündüm. Dışarı gittiğimde halk askerin üzerine gidiyordu, silahlarını almaya çalışıyordu. Benim de elimden silahımı almak için çabaladılar. TRT binası ile nizamiye arası 300-400 metreydi. Geri geri buraya kaçarken birkaç el havaya ateş ettim. Sonra baktım halk büyüyor, ben de orada teslim oldum."
Gençer, darbe olacağını üç gün önce öğrenmesine rağmen neden ilgili yerlere haber vermeyip beklediğinin sorulması üzerine, "Kime diyeceğimi bilemedim" karşılığını verdi.

Avusturya'da tepki çeken Türk bayrağı yasağı

Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karşı çıkan Türklerin evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asması yasaklandı.


Wiener Neustadt Belediye Başkanı Klaus Schneeberger, Türk sivil toplum örgütleri ve toplu konut yönetimlerine gönderdiği mektubunda, evlere ve balkonlara asılan Türk bayraklarının kaldırılmasını istedi. Türk bayrağı asılmasanın Türkiye siyasetinin Avusturya'ya taşınması anlamına geldiğini ileri süren Schneeberger, “Evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asanlara bu bayrakları derhal kaldırmaları çağrısında bulunuyorum. Bu şehri benimsemeyenin burada yeri yoktur" ifadelerini kullandı.

Mektupta, toplu konut yöneticilerinden de kiracıların Türk bayrağı asmasına engel olunması istendi. Avusturya Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, devlet televizyonu ORF’ye yaptığı açıklamada, darbeye karşı çıkan vatandaşların katıldığı gösterileri eleştirerek, “Türkiye kökenli insanlar, Avusturya'ya karşı sadık tutum göstermeli” dedi.

'Mevzuat çok açık'

Kurz, "Vatandaşlık yasal kurallar çerçevesinde tabii ki geri alınabilir ve bu konuda mevzuat çok açıktır" ifadesini kullandı. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü Partisinin (FPÖ) cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer, Türk kökenlilerin Avusturya vatandaşlığının iptal edilmesini isterken, Yeşiller Partisi Viyana Eyaleti Sözcüsü Joachim Kovacs ise darbe karşıtı protestolarda kullanılan "bozkurt" selamının yasaklanmasını talep etti. Avusturya'da, terör örgütü PKK yandaşları bez parçalarıyla serbestçe propaganda yapabiliyor. cnntürk

Türkiye’den Hollanda’ya ‘Gülen’ talebi

Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Fethullah Gülen Cemaati'nin yurtdışındaki örgütlenmesi ile de mücadele edeceklerini belirterek, bu konuda Hollanda hükümetinden yardım isteyeceklerini söyledi. 


Hollanda Televizyonu’na (NOS) konuşan Büyükelçi Arslan, Türkiye’nin Fethullah Gülen Cemaatini “terör örgütleri listesine aldığını” anımsattı.

BBC Türkçe’nin haberine göre; Arslan, Avrupalı müttefiklerin, IŞİD konusunda olduğu gibi, Gülen Cemaati ile mücadelede de işbirliği yapması çağrısında bulundu.

Türk Büyükelçi, Hollanda’daki cemaate ait okulların, eğitim fonu tarafından desteklendiğine işaret etti ve bu okulların, “karanlık planlara” sahip bir harekete bağlı olduğunu belirtti.

Sadık Arslan, bazı Hollandalı yorumcuların dile getirdiği, “darbe girişimi Erdoğan’ın senaryosu” görüşünü ise “incitici” olarak değerlendirdi. Büyükelçi, “Tabii ki bu doğru değil. Çoğunluğu sivil 250 ölü ve 1500 yaralıdan söz ediyoruz” dedi.

Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Arslan’a göre, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin Fethullah Gülen Cemaatince gerçekleştirildiği “gün gibi ortada.” Arslan, bu konuda yüzlerce ifade ve belge bulunduğunu vurguladı.

‘HOLLANDA TERÖRİSTLERE SEMPATİ DUYMAMALI’

Arslan, Hollanda’dan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen saldırı sonrasındaki gibi etkileyici bir destek beklediklerini söyledi.

Türk Büyükelçi, F-16 uçakları ile TBMM’nin bombalandığını anımsattı. “Hollanda ve Avrupa, teröristlere sempati duymamalı, onlara kucak açmamalı” diye konuştu.

Sadık Arslan, Hollanda’da Fethullah Gülen taraftarlarına yönelik saldırılar konusunda ise “Bu polisin işi, saldırganlar cezalandırılmalı” yorumunu yaptı.

Ancak Arslan, Türkiye’de yaşanan gerilimin Hollanda’ya yansımasının da anlaşılır olduğunu söyledi. Büyükelçi, bunu şu sözlerle ifade etti:

“Türk milleti korkunç bir şey yaşadı. Ne bekliyorsunuz, Gülencilerin boynuna mı sarılsınlar?”
Arslan, Türkiyeli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Rotterdam’da, Belediye Başkanı Ahmet Abutalip’in, Gülen Cemaati ile Türk örgütlerinin “masaya oturması” çağrısını da “abes” olarak değerlendirdi.

Büyükelçi bu öneriyi, “Paris saldırısı kurbanlarının yakınları ile saldırganların ailelerini aynı masaya çağırmaya” benzetti.

Arslan, Türkiye’deki darbe girişiminin başarısız olmasının, “Avrupa için büyük bir şans” olduğunu vurgulayarak, “16 Temmuz sabahı farklı bir Türkiye’ye uyanılsaydı, AB Brexit’ten (İngiltere’nin birlikten ayrılmasından) daha kara bir gün yaşardı” dedi.

Reuters Suriyeli çocuk işçileri yazdı

Reuters Türkiye'de çalışan Suriyeli çocukları konu alan bir haber yayımladı. Haberde kayıt dışı çalışma ve maaş gibi sorunlara değinildi.


Mart ayında Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma ile Türkiye, AB’nin gönderdiği mültecileri almayı kabul etti. AB de bu mültecilerin Türkiye’de korunması ve giderleri için 6 milyar euro ödemeyi taahhüt etti. Türkiye ile AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ile gözler Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilere çevrildi.

Suriye’de yıllardır süren savaş sebebiyle Türkiye’ye göçen mültecilerin sayısının 2.7 milyonu geçtiği tahmin ediliyor. Reuters’ta Dasha Afanasieva imzasıyla çıkan habere göre; Bu mültecilerden 665 bin kadarının okul çağında ama okula gidemeyen çocukların oluşturduğunu belirtiliyor. Bu çocukların bir çoğu, yasadışı yollarla çalıştırılıyor.

HAFTADA 200 LİRAYA ÇALIŞIYORDU

10 yaşındaki Muna Awwal da bu çocuklardan biri. Babası Mahmud ve abisi 13 yaşındaki Muhammed ile Zeytinburnu’nda diğer Suriyeli mültecilerle birlikte kiraladıkları bir yerde tekstil ürünleri üretiyorlar. 2013 yılında ailesi ile gelen Mahmud Awwal’ın 13 yaşındaki küçük oğlu Muhammed, önce bir tekstil atölyesinde haftalığı 65 dolara (200 TL) çalışmaya başlamış. Muhammed yevmiyesinin yarısı patronu tarafından el konulmaya başlayınca, Mahmud oğlunu yanına almaya karar vermiş.

Mahmud’un en büyük oğlu 15 yaşındaki Mustafa ise Doğan adında bir işverenin yanında çalışıyor. Doğan, ayrıca Awwal ailesinin evinde ürettiği tekstil ürünlerinin satılmasına aracılık ediyor. Ortalama günde 11 saat çalışan Awwal ailesinin kaldıkları yerde ürettiği ürünlerden aylık kazancı 800 doları (2400 lira) buluyor. Kazançlarının yarısını (400 dolar) yaşadıkları ve üretim yaptıkları yerin kirası olarak ödediklerini belirtiyorlar

Yakın zamanda Türk Hükümeti, kalifiye olan mültecilere çalışma izni vereceğini ve kriterlere uyanların Türk vatandaşı yapılacağı belirtildi. Ancak çoğu kayıt dışı olduğundan, yasal olarak kendi işleri olmadığından ya da patronları tarafından desteklenmediğinden çok azı bu kriterleri karşılayabiliyor.

‘PATRON BAZEN İYİ DAVRANIYOR’

İstanbulda çalışan başka Suriyeli çocuklar da durumlarından yakınıyor. 17 yaşındaki Juma, bir tekstil atölyesinde geceleri temizlikçi olarak haftalık 85 dolara (250 TL) çalıştığını belirtiyor. Patronunun bazen kendine iyi davrandığını söylese de genelde çalışma şartlarının kötü olduğunu söylüyor. 14 yaşındaki Bashar ise kazancının yarısını çalışma imkanı olmayan Halep’teki ailesine yollamayı planladığını söylüyor.

Suriyeli çocukların yoğun olarak çalıştığı yerlerden biri de Gaziantep. Bu şehirde çalışan işçilerin hemen hemen hepsi Suriyeli. Türk işçilerden daha ucuza mal olan Suriyeliler, çocuk iseler daha da az paraya çalışıyorlar. 30 yaşında eski bir tekstil işçisi olan Selim, eskiden haftalık 150 dolara (450 lira) çalıştığını ancak Suriyeliler gelince iş bulamadığını, bunun üzerine kendi işini kurup kendisinin de Suriyeli çalıştırmaya başladığını söylüyor.

Suriyeli çocukların tekstil atölyesinde çalışması, gözleri giyim markalarına çevirdi. Türkiye’nin en büyük tekstil markalarından biri, çocuk işçi çalıştırılan tekstil atölyeleri tespit edip bunlarla çalışmayı durduklarını belirtti. Türkiye’de üretim yapan dünyaca ünlü marklardan bazılarına ise Türkiye’deki atölyelerinde Suriyeli çocuk çalıştırdıkları için yakın zamanda soruşturma açılmıştı.

Türkiye’nin en büyük gelir kalemlerinden biri tekstil. Giyim ürünlerinde yıllık gelirin 40 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Tekstil sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunu Suriyeli çocukların oluşturmaya başlaması iddiası üzerine insan hakları gözlemcisi Stephanie Gee Avrupa Birliğini sorunu görmezden gelmekle eleştirdi. Avrupa Birliği ise bu eleştiriye karşı bir yorumda bulunmadı. Sözcü

Kızını Facebook canlı yayınında dövdü

Kızının Facebook'taki 'uygunsuz' fotoğraf paylaşımını gören anne, adeta sinir krizine girdi.

Olay, ABD'de bir annenin kızının Facebook'a eklediği fotografları görmesiyle başladı. Duruma çok sinirlenen anne, kızını canlı yayında hakaret ederek dövdü. Yaklaşık 5 dakika süren canlı yayın sonrasında yine Facebook üzerinden kızını çok sevdiğini belirten bir yazı paylaştı. Polise intikal eden olayda anneye herhangi bir ceza verilmedi.