Memur-Sen, temmuzda dört kişilik ailenin açlık sınırını bin 504, yoksulluk sınırını ise 4 bin 232 lira olarak belirledi.
Memur-Sen tarafından çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak amacıyla yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı araştırması"nın temmuz sonuçları açıklandı.
Buna göre, dört kişilik ailenin açlık sınırı bin 504, yoksulluk sınırı ise 4 bin 232 lira olarak tespit edildi.
Temmuzda bir önceki aya göre gıda fiyatlarında ortalama yüzde 2,66'lık artış yaşandı.
Göze çarpan en büyük fiyat artışları, yüzde 46,25 ile domates, yüzde 41,45 ile taze fasulye, yüzde 29,86 ile çarliston biber, yüzde 22,60 ile sivri biber ve yüzde 18,78 ile sarımsakta meydana geldi.
En fazla fiyat düşüşleri ise yüzde 28,64 ile erik, yüzde 9,59 ile kiraz, yüzde 2,99 ile salam, yüzde 2,45 ile fındık içi, yüzde 2,36 ile yumurtada oldu.
Temmuzda bir önceki aya göre giyim fiyatları ortalama yüzde 3,08 düştü. Bu fiyatlarda hazirana göre en dikkat çekici değişim, yüzde 0,41 ile giysi tamirinde görüldü.
6 Ağustos 2016 Cumartesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu işin bittiğine inanmıyorum
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilk kez medya yöneticileriyle buluştu. Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin bittiğine inanmadığını belirterek, 'Üst akıl acımasızca oynuyor. Bu işin bittiğine inanmıyorum, rehavete kapılmayacağız. Medyanın tavrını takdir etmek boynumuzun borcu. Bu Çanakkale ruhudur. Demokrasiye inananları tankla topla sindiremezseniz' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan medya yöneticileriyle buluşmasında önemli açıklamalarda bulundu. Medyaya darbe girişimindeki tutumundan dolayı teşekkür eden Erdoğan, "Öncelikle bu darbe girişimi sırasında ve sonrasında medyamızın demokrasiden, özgürlüklerden milli iradeden, milletten yana ortaya koyduğu tavır sebebiyle sizlere şahsım ve milletim adına çok teşekkür ediyorum. Benim medya konusundaki düşüncelerim, özellikle de eleştirel yaklaşımım hepinizin malumudur. Fakat bu defa medyamız gazeteleriyle, televizyonlarıyla, internet haber siteleriyle gerçekten sağlam ve kararlı bir duruş sergiledi. Dolayısıyla bu olumlu tavrı takdir etmek, bunu hem bizzat sizlere hem de kamuyouna ifade etmek boynumun borcudur diye düşünüyorum.
Her ne kadar yaşanan acı ve açık olaylara rağmen "ama"lı "fakat"lı konuşan yazan birtakım medya mensupları var idiyse de bunlar bu dönemde azınlıkta kalmıştır. Medya mensuplarımızın kahir ekseriyeti demokratik rüştlerini bu dönemde ispat etmişerdir. Siyasette gözlediğimiz milli ve demokratik ortak zeminle bir araya gelebilme başarısını medyamız da tekrarlamıştır" dedi.
"Rehavete kapılmayacağız"
cnntürk^ün haberine göre; 15Temmuz sürecini değerlendiren Erdoğan şunları söyledi; Bu işin bittiğine şu anda tabii inanmıyorum. Atacağımız daha adımlar var, rehavete kapılmayacağız. Şehitlerimize özellikle Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza, gazilerimize şifalar diliyorum. Milletimizin bu darbeye karşı ortaya koyduğu tavır, inanıyorum ki darbeler tarihinde farklı bir yere oturacaktır. Bu millet ecdadından almış olduğu mirası aynen yeni nesille, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle ortaya koymuştur. Burada özellikle kadınlarımızı anmadan edemeyeceğim. Onların şehadete koşması çok çok farklıydı. Bütün bu olaylar bizim geleceğe yönelik umudumuzu artırırken, inşallah darbeler tarihini alt üst edecek, sadece bu milletin değil, dünyadaki halkların inanıyorum ki örnek alacağı bir tavır ortaya koymuştur."
Sadece Türk Bayrağı
Yenikapı'da yapılacak mitingle ilgili olarak da Erdoğan, alana geleceklerden sadece Türk Bayrağı getirmelerini istedi. Erdoğan, "Kimse bayrağımızın dışında bir bayrakla alana gelmesin. Sadece Türk Bayrağı burada olacak. Orada inşallah tek millet olarak, tek bayrak olarak, tek vatan olarak, tek devlet olarak, tek yürek olarak, bir arada olacağız.
Herhangi bir spekülasyona fırsat vermeden, herhangi bir olumsuzluğa inşallah fırsat vermeden bu buluşmamımızı noktalayacağımıza inanıyorum" dedi.
İlker Başbuğ: FETÖ'nün en büyük silahı istihbarat
Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, FETÖ 15 Temmuz darbe girişimi ilgili önemli açıklamalar yaptı. Başbuğ, FETÖ'nün en büyük silahının istihbarat olduğunu söyledi.
Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde ’Atatürk’ün Kitap Aşkı, Okudukları ve Yazdıkları’ konulu söyleşiye katıldı. Başbuğ, Atatürk’ün not defterlerine yazdıklarını derlediği, ’20’nci Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal’ kitabından bölümleri de okuduğu söyleşide, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ'yle ilgili açıklamalarda bulundu.
Başbuğ, FETÖ'nün en büyük silahının istihbarat olduğunu belirterek, 'Bugün dünya nasıl yönetiliyor biliyor musunuz? Kişilere ait personel bilgileri üzerinden yönetiliyor. Ana silah bu. Üretmek ya da kontrol etmek istediğiniz kişilere ilişkin, kişisel istihbarat, en büyük silahtır. Dünya bunun üzerinde duruyor. Kişisel istihbarat çok önemli. Gülen cemaatinin ana silahı nedir biliyor musunuz? Kişisel istihbarat. Ana silahlarından bir tanesi bu. Bu çok büyük bir yapılanma, çok büyük bir istihbarat yapılanmasına dayanıyor. Bu konuyu çok büyük bir silah olarak kullandı, kullanıyor, kullanmaya da devam ediyor. Düşünce ve duyguyu sentez yapabiliyorsanız topluluğu arkanızdan götürmeniz, ölüme götürmeniz bile çok kolay' dedi.
10 bin polis adayı alınacak, işte aranan şartlar...
Emniyet Genel Müdürlüğü'nce Polis Meslek Eğitim Merkezleri'ne 18. dönem polis meslek eğitimi için bini kadın olmak üzere toplam 10 bin polis memuru adayı alımı yapılacak.
Ön başvurular, 8-19 Ağustos 2016 tarihleri arasında Polis Akademisi Başkanlığına ait www.pa.edu.tr adresinden online olarak gerçekleştirilecek.
Polis meslek eğitimi için alınacak adaylarda aranacak şartlar şöyle:
- Lisans mezunu olmak veya denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.
- 31 Aralık 2016 tarihi itibari ile 30 yaşından gün almamış olmak.
- 2015 veya 2016 yıllarında yapılan KPSS lisans P3 puan türünden en az 60 puan almış olmak.
- Emniyet Teşkilatı personeli şehit veya vazife malulü eş veya çocukları için KPSS lisans P3 puan türünden en az 48 puan almış olmak.
Öğrencilerin yemek, barınma ve sağlık giderleri Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından karşılanacak.
Eğitim sonunda başarılı olanlar polis memuru olarak göreve başlayacak.
Sınava giriş koşulları, sınav takvimi ve diğer hususlar www.pa.edu.tr resmi internet sitesinden ilan edilecek.
Melih Gökçek: 14 Ağustos'ta ne yapacaklarını biliyoruz
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sosyal medyada dolaşan 14 Ağustos iddialarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Gökçek, "Bunlar tutturdu 'Yok 12 Ağustos, yok 14 Ağustos'u bekleyin' diye. Ne yapacaklarının istihbaratını da aldık" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, "Demokrasi Nöbeti"nin 21. gününde de nöbet tutan vatandaşları ziyaret etti.
cnntürk'ün haberine göre; 15 Temmuz Kızılay Demokrasi Meydanı'nda vatandaşlara seslenen Başkan Gökçek, FETÖ'cülerin bir başka hain planı daha olduğunu belirterek, "Bütün Türkiye'yi bir hafta elektriksiz bırakacak, trafoları patlatacak bir sabotaj içerisindeler" dedi.
Başkan Gökçek, şöyle devam etti:
"Bunlar tutturdu 'Yok 12 Ağustos, yok 14 Ağustos'u bekleyin' diye. Ne yapacaklarının istihbaratını da aldık. Yapmak istedikleri şey şuymuş; hani bir gün elektrikler toptan kesildi hatırlıyor musunuz? Bu sabotajı yapan da bu şerefsiz FETÖ'cüler, başkası değil.
Şimdi aynı konuda bütün Türkiye'yi bir hafta elektriksiz bırakacak, trafoları patlatacak bir sabotaj içerisindeler. Bu da duyulduğu için bunu da yapamayacaklar. Biz buradayız Allah'ın izniyle."
ABD'den Gülen'in iadesi için yeni adım
ABD, Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi için yeni bir adım attı. ABD Adalet Bakanlığı, gelecek hafta içinde bu konuda görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye'ye heyet gönderme kararı aldı.
15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından hükümet, Fetullah Gülen'in iadesi için, ikamet ettiği ABD'ye "acil tutuklama ve iade" talebinde bulunmuştu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında geçen hafta ise Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından Gülen'in tutuklanması amacıyla ABD'ye ikinci bir yazı gönderilmişti.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından ABD Adalet Bakanlığı, Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye Adalet Bakanlığı'na bir mektup gönderdi.
ABD Adalet Bakanlığı, mektupta, Gülen'in iadesi konusunda yapılacak görüşmeler için Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gönderilmesini ya da Amerikan Adalet Bakanlığından bir heyetin Türkiye'ye gelmesini önerdi.
Bunun üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla Bakanlık yetkilileri konuyu değerlendirdi.
ABD heyeti geliyor
Adalet Bakanlığınca ABD'ye gönderilen cevap mektubunda, ilk olarak Amerika'dan bir heyetin gelmesi, daha sonra Türkiye'den bir heyetin ABD'de görüşmelerde bulunması teklif edildi.
Türkiye'nin teklifini kabul eden ABD Adalet Bakanlığı, gelecek hafta içerisinde uzman bir heyeti Türkiye'ye göndereceğini bildirdi.
ABD heyetinin Türkiye'de darbe girişimine ilişkin yapacağı görüşmelerden sonra Gülen'in iadesi için bu kez Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gideceği öğrenildi.
15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından hükümet, Fetullah Gülen'in iadesi için, ikamet ettiği ABD'ye "acil tutuklama ve iade" talebinde bulunmuştu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında geçen hafta ise Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından Gülen'in tutuklanması amacıyla ABD'ye ikinci bir yazı gönderilmişti.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından ABD Adalet Bakanlığı, Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye Adalet Bakanlığı'na bir mektup gönderdi.
ABD Adalet Bakanlığı, mektupta, Gülen'in iadesi konusunda yapılacak görüşmeler için Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gönderilmesini ya da Amerikan Adalet Bakanlığından bir heyetin Türkiye'ye gelmesini önerdi.
Bunun üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla Bakanlık yetkilileri konuyu değerlendirdi.
ABD heyeti geliyor
Adalet Bakanlığınca ABD'ye gönderilen cevap mektubunda, ilk olarak Amerika'dan bir heyetin gelmesi, daha sonra Türkiye'den bir heyetin ABD'de görüşmelerde bulunması teklif edildi.
Türkiye'nin teklifini kabul eden ABD Adalet Bakanlığı, gelecek hafta içerisinde uzman bir heyeti Türkiye'ye göndereceğini bildirdi.
ABD heyetinin Türkiye'de darbe girişimine ilişkin yapacağı görüşmelerden sonra Gülen'in iadesi için bu kez Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gideceği öğrenildi.
Gözaltındaki öğretmenin ölümüne soruşturma
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişimi soruşturması kapsamında Ümraniye'de 14 gün önce gözaltına alınan Gökhan Açıkkolu'nun bu sabah fenalaşarak hayatını kaybetmesiyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan yazılı açıklamada, Terör ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Bürosu'nca 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe girişimi failleri hakkında başlatılan 2016/ 83705 sayılı geniş kapsamlı soruşturmasının halen devam ettiği belirtildi.
23 Temmuz'da gözaltına alındı
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şahısların ifadeleri ve samimi ikrarları sonucunda FETÖ/PDY terör örgütü faal elemanlarına tek tek ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, Ümraniye'de ikamet eden ve örgüt içerisinde Fatih kod adıyla bilinen Gökhan Açıkkolu'nun yakalanması ve ikametinde arama, el koyma yapılması için savcılık talimatı verildiği anlatıldı. Talimat doğrultusunda İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararı ile 23 Temmuz'da Gökhan Açıkkolu'nun ikametinde arama, el koyma ve inceleme yapıldığı,aynı gün saat 23.00 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun gözaltına alındığı kaydedildi.
İki defa rahatsızlanmış
Açıklamada şüpheli Gökhan Açıkkolu'nun gözaltındayken iki defa rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı vurgulanarak şöyle denildi:
"Şahıs o tarihten bu yana İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezaretinde 24 saat esası ile gözaltı darp cebir raporu da aldırılmak suretiyle adliyeye sevk edilmesini beklemekteyken 28 Temmuz'da rahatsızlandığını beyan etmesi üzerine 112 Acil Servis ile Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne intikal ettirilmiş, burada yapılan muayene sonrasında nezarethanede kalmasında sakınca olmadığının belirtilmesi üzerine yeniden nezarethaneye getirilmiştir. Ancak 5 Ağustos günü, saat 04.45 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun tekrar rahatsızlandığının haber alınması üzerine, iki dakika sonra 112 Acil Servis aranmış, bu arada gözaltında görevli adli tıp doktoru tarafından şahsa ilk tıbbi müdahale yapılırken Gökhan Açıkkolu emniyet müdürlüğüne ulaşan ambulansa nakledilmiş, ambulans içerisinde de görevlilerce gereken tıbbi müdahale yapılarak Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne acilen intikal ettirilmiştir. Gökhan Açıkkolu'nun aynı gün saat 06.00 sıralarında hastanede hayatını kaybettiği bilgisi görevlilerimiz ve hastane görevlileri tarafından İstanbul Emniyeti'ne bildirilmiş olup şüpheli Açıkkolu'nun şeker hastalığından tedavi gördüğü bilindiğinden gereken ilaçlarını almasına izin verilmişti."
Açıklamada, Açıkkolu'nun gözaltı sırasında fenalaşarak daha sonra da hayatını kaybetmesine ilişkin olarak ayrı bir soruşturma başlatıldığı belirtildi.
Babası konuştu
Darbe girişimi soruşturması kapsamında Ümraniye'de 14 gün önce gözaltına alınan bu sabah fenalaşarak hayatını kaybettiği açıklanan öğretmen Gökhan Açıkolu'nun anne ve babası oğullarının cenazesinin götürüldüğü Adli Tıp Kurumu önünde konuştu.
Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin tarih öğretmeni Gökhan Açıkkolu'nun cenazesi otopsi işlemi için Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Cenazeyi teslim almak için Adli Tıp Kurumu'na gelen Açıkkolu'nun babası Ayhan Açıkkol, oğlunun suçsuz olduğunu savundu. Gözyaşı döken baba, oğlu Gökhan Açıkkolu'nun şeker hastası olduğunu vurgulayarak, "O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi" dedi. Acılı baba zaman zaman gözyaşı dökerek şunları söyledi
"Emniyete gittik görüştürmediler"
"Garip karşılanacak bir durum. Ayın 23 Temmuz tarihinde gözaltına alıyorlar ve telefon açıyorlar eşine. Emniyete gittik görüşelim diye. Maalesef görüştürmediler. Sağlıklı bir haber alamadık. Bizimkiler bu sabah telefon açıyor görüşmek için, rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını söylüyorlar. Hastane yetkilileri de öldüğünü, morga gönderdiğini söyledi.
"Hainler mezarlığını gösteriyorlar"
Cenazeyi İstanbul'da defnetmeye müsaade etmiyorlar. Hainler mezarlığını gösteriyorlar. Hiçbir işe karışmadığı, hiçbir şey yapmadığı halde vatan haini oluyor. FETÖ nedir, kimdir tanımayız etmeyiz. Zamanında olmuştur, Müslüman adam, hoca adam diye. Ne bilelim zamanında böyle yapmış. Bizim çocuğumuzun ne suçu var. Zamanında Cumhurbaşkanımızın kendisi de kandırılmış, biz de kandırıldık eğer bir şey varsa.. Zannetmiyorum bir şey olduğunu da olmuşsa biz de kandırıldık. Benim çocuğum da kandırıldı. Götürdünüz orada ne muamele yaptınız.. Sapa sağlamdı çocuğum benim, cenazesini alıyorum. Cenazesini almaya çalışıyorum, yok vermiyorlar.. Hainler mezarlığına gömülecek. Ne cenazesi yıkanacak, ne kefinlenecek, ne cenaze namazı kılınacak.. Sanki vatan haini olarak tespit edilmiş.
Halbuki öyle bir şey yok. Daha gözaltında, ifadesi bile alınmamış. Herhangi bir hüküm yok. O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi. Şeker hastalığı da vardı. Sanki burası muz cumhuriyeti. Hiç hakkımızı arayamıyoruz, bir şey yapamıyoruz. Çocuğumuza hiç yoktan vatan haini damgası vuruldu. Kimseye zararımız olmadı. Ne Cumhurbaşkanına, ne Başbakana hiç kimseye bir şey söylemedik. Onlar için uğraştık. Bu ne zamana kadar böyle gidecek. "
Öte yandan anne Asya Açıkolu da oğlunun suçsuz olduğunu söyleyerek göz yaşlarına boğuldu.
(Kaynak:cnntürk)
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan yazılı açıklamada, Terör ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Bürosu'nca 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe girişimi failleri hakkında başlatılan 2016/ 83705 sayılı geniş kapsamlı soruşturmasının halen devam ettiği belirtildi.
23 Temmuz'da gözaltına alındı
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şahısların ifadeleri ve samimi ikrarları sonucunda FETÖ/PDY terör örgütü faal elemanlarına tek tek ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, Ümraniye'de ikamet eden ve örgüt içerisinde Fatih kod adıyla bilinen Gökhan Açıkkolu'nun yakalanması ve ikametinde arama, el koyma yapılması için savcılık talimatı verildiği anlatıldı. Talimat doğrultusunda İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararı ile 23 Temmuz'da Gökhan Açıkkolu'nun ikametinde arama, el koyma ve inceleme yapıldığı,aynı gün saat 23.00 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun gözaltına alındığı kaydedildi.
İki defa rahatsızlanmış
Açıklamada şüpheli Gökhan Açıkkolu'nun gözaltındayken iki defa rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı vurgulanarak şöyle denildi:
"Şahıs o tarihten bu yana İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezaretinde 24 saat esası ile gözaltı darp cebir raporu da aldırılmak suretiyle adliyeye sevk edilmesini beklemekteyken 28 Temmuz'da rahatsızlandığını beyan etmesi üzerine 112 Acil Servis ile Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne intikal ettirilmiş, burada yapılan muayene sonrasında nezarethanede kalmasında sakınca olmadığının belirtilmesi üzerine yeniden nezarethaneye getirilmiştir. Ancak 5 Ağustos günü, saat 04.45 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun tekrar rahatsızlandığının haber alınması üzerine, iki dakika sonra 112 Acil Servis aranmış, bu arada gözaltında görevli adli tıp doktoru tarafından şahsa ilk tıbbi müdahale yapılırken Gökhan Açıkkolu emniyet müdürlüğüne ulaşan ambulansa nakledilmiş, ambulans içerisinde de görevlilerce gereken tıbbi müdahale yapılarak Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne acilen intikal ettirilmiştir. Gökhan Açıkkolu'nun aynı gün saat 06.00 sıralarında hastanede hayatını kaybettiği bilgisi görevlilerimiz ve hastane görevlileri tarafından İstanbul Emniyeti'ne bildirilmiş olup şüpheli Açıkkolu'nun şeker hastalığından tedavi gördüğü bilindiğinden gereken ilaçlarını almasına izin verilmişti."
Açıklamada, Açıkkolu'nun gözaltı sırasında fenalaşarak daha sonra da hayatını kaybetmesine ilişkin olarak ayrı bir soruşturma başlatıldığı belirtildi.
Babası konuştu
Darbe girişimi soruşturması kapsamında Ümraniye'de 14 gün önce gözaltına alınan bu sabah fenalaşarak hayatını kaybettiği açıklanan öğretmen Gökhan Açıkolu'nun anne ve babası oğullarının cenazesinin götürüldüğü Adli Tıp Kurumu önünde konuştu.
Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin tarih öğretmeni Gökhan Açıkkolu'nun cenazesi otopsi işlemi için Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Cenazeyi teslim almak için Adli Tıp Kurumu'na gelen Açıkkolu'nun babası Ayhan Açıkkol, oğlunun suçsuz olduğunu savundu. Gözyaşı döken baba, oğlu Gökhan Açıkkolu'nun şeker hastası olduğunu vurgulayarak, "O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi" dedi. Acılı baba zaman zaman gözyaşı dökerek şunları söyledi
"Emniyete gittik görüştürmediler"
"Garip karşılanacak bir durum. Ayın 23 Temmuz tarihinde gözaltına alıyorlar ve telefon açıyorlar eşine. Emniyete gittik görüşelim diye. Maalesef görüştürmediler. Sağlıklı bir haber alamadık. Bizimkiler bu sabah telefon açıyor görüşmek için, rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını söylüyorlar. Hastane yetkilileri de öldüğünü, morga gönderdiğini söyledi.
"Hainler mezarlığını gösteriyorlar"
Cenazeyi İstanbul'da defnetmeye müsaade etmiyorlar. Hainler mezarlığını gösteriyorlar. Hiçbir işe karışmadığı, hiçbir şey yapmadığı halde vatan haini oluyor. FETÖ nedir, kimdir tanımayız etmeyiz. Zamanında olmuştur, Müslüman adam, hoca adam diye. Ne bilelim zamanında böyle yapmış. Bizim çocuğumuzun ne suçu var. Zamanında Cumhurbaşkanımızın kendisi de kandırılmış, biz de kandırıldık eğer bir şey varsa.. Zannetmiyorum bir şey olduğunu da olmuşsa biz de kandırıldık. Benim çocuğum da kandırıldı. Götürdünüz orada ne muamele yaptınız.. Sapa sağlamdı çocuğum benim, cenazesini alıyorum. Cenazesini almaya çalışıyorum, yok vermiyorlar.. Hainler mezarlığına gömülecek. Ne cenazesi yıkanacak, ne kefinlenecek, ne cenaze namazı kılınacak.. Sanki vatan haini olarak tespit edilmiş.
Halbuki öyle bir şey yok. Daha gözaltında, ifadesi bile alınmamış. Herhangi bir hüküm yok. O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi. Şeker hastalığı da vardı. Sanki burası muz cumhuriyeti. Hiç hakkımızı arayamıyoruz, bir şey yapamıyoruz. Çocuğumuza hiç yoktan vatan haini damgası vuruldu. Kimseye zararımız olmadı. Ne Cumhurbaşkanına, ne Başbakana hiç kimseye bir şey söylemedik. Onlar için uğraştık. Bu ne zamana kadar böyle gidecek. "
Öte yandan anne Asya Açıkolu da oğlunun suçsuz olduğunu söyleyerek göz yaşlarına boğuldu.
(Kaynak:cnntürk)
Mümtazer Türköne: Pişmanım, darbeciler idam edilsin
Zaman Gazetesi'nin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında dün tutuklanan Mümtazer Türköne hakimlik sorgusunda, "En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlikte olmaktan dolayı pişman oldum" dedi. "Keskin bir darbe karşıtı" olduğunu ifade eden Türköne, "Darbecilerin idam edilmesinin ve en ağır cezalar ile cezalandırılmasının caydırıcılık anlamında önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Zaman Gazetesi'nin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında Mümtazer Türköne ile iki kişiyle birlikte "Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan; adliyeye birlikte getirildiği 9 kişi de "FETÖ / PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olmak" suçundan tutuklanmışlardı.
"Darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur"
Mümtazer Türköne hakimlik sorgusunda tüm suçlamaları reddetti. Türköne, "Ben yaklaşık 30 yıldır siyaset biliminin çok geniş alanlarında yazılar yazan bir akademisyenim. Yayınlanmış 16 kitabım mevcuttur. Bu kitaplardan ikisi doğrudan darbeler hakkında yazılmıştır. Diğer kitaplarımda da eksiksiz ve istisnasız demokrasi müdafaası yapılmaktadır. Bu uzmanlık birikimiyle darbe tehdidi konusunda toplumu cesaretlendirmek ve darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur" dedi.
"Halkı sokağa çağırma patenti bana ait bir tezdir"
"Darbe günü sayın Cumhurbaşkanı'nın halkı sokağa çağırması hem gazetede, köşemde ve televizyon programlarında defaatle dile getirdiğim ve patenti bana ait olan bir tezdir" diyen Türköne, "Bunu darbe konusu gündeme geldiği zamanda dile getirmiş ve tavsiyelerde bulunmuşumdur. Nitekim emniyette alınan ifademde kanıt dosyası olarak bana sunulan 5 makalenin hiçbirinde teşbih, mecaz, metafor ve hatta eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek kabilinden darbe iması addedilecek tek kelime yoktur. Tersine hükümeti eleştirirken çözüm olarak dosyada yer alan her yazıda da demokratik çözümler, alternatifler, sandık ve seçim gösterilmiştir" diye konuştu.
"Keskin bir darbe karşıtıyım"
Hükümete karşı eleştirileri de olduğunu ve eleştiri özgürlüğünün geniş tutulmasının darbe iklimini de yok edeceğini bildiği için sürdürdüğünü dile getiren Türköne, "Ben radikal hatta keskin addedilebilecek bir darbe karşıtıyım. Bunun tek bir istisnası yoktur. Nitekim darbe gecesi de meşru hükümetin yanında yer aldığımı belirten, akabinde darbenin ihanet ve şerefsizlik olduğunu belirten tweetler attım. Sonrasında da darbe tehdidi devam ederken hükümeti destekleyen, darbeyi lanetleyen ve bütün toplumun dikkatini ve darbe sonrası toplumu restore edecek bu travmanın geçmesini sağlayacak uyarılarda bulundum. Benim kadar radikal bir darbe karşıtının darbeci ithamına maruz kalmasını, gördüğüm muamelenin ötesinde çok onur kırıcı buluyorum. Özellikle darbe gündemi sonrasında ülkenin duyduğu birlik, beraberlik için çaba harcama zamanı varken şahsımın bilhassa uluslararası camia da 'iktidarı eleştirenler darbe karşıtı olarak tutuklanıyor' şeklinde aleyhe bir propagandaya konu edilmesinden ülkem ve milletim adına derin bir üzüntü duyarım" şeklinde konuştu.
"Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantım yoktur"
Fethullah Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantısı olmadığını öne süren Mümtazer Türköne, "Kendisini tanıyorum. Zaman gazetesinin onun kontrolünde olduğunu biliyorum. Kendisiyle 2006 ve 2011 yıllında iki defa görüştüm. Aramızda kayda değer bir görüşme olmadı. Yanımda da AK partili yöneticiler mevcuttu. En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlite olmaktan dolayı pişman oldum. Ben bir yazar olarak daha fazla okuyucuya ulaşmak amacıyla Türkiye'de tirajı en yüksek gazete olan Zaman gazetesinde yazmayı tercih ettim. Esasında başka da yazı yazabileceğim gazete yoktur. Kişilik olarak mühalif bir yapım vardır" dedi.
"Açıktan müdahale olmadı"
Gazetede yazdığı süre boyunca hangi konularda yazı yazacağı konusunda açıktan bir müdahale olmadığını belirten Türköne, "Bazen farklı konularda yazmam için güncel olaylar hatırlatıldı ve tavsiye edildi. Yazdığım hiçbir yazıya müdahale edilmedi. Şahsen de gazetenin yayın politikasıyla kendimi bağlı hissetmedim. Zaman zaman manşetlerde savunulan görüşlere aykırı yazılar yazdım. 2004 yılındaki Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetlerinin sona erdirilmesine dair karar hakkında 2013 yılında aykırı görüşlerimi bildirdim. MGK'nın o anki şartlarına göre karar aldığını ve Fethullah Gülen cemaatine herhangi bir olumsuz uygulamanın hükümet tarafından uygulanmadığını belirttim.Bu yazı gazetenin yayın politikasına aykırı bir yazıydı. Buna rağmen bu yazıya da müdahale edilmedi" şeklinde konuştu.
"Darbecilerin idam edilmesi caydırıcılık anlamında önemli"
"Ülkemin yaşadığı trajediyi kendi yaşadığım trajedinin üstünde görüyorum" diyen Türköne sözlerini şöyle tamamladı: "Yani ülkem adına çok derin bir üzüntü yaşıyorum. 15 Temmuz gününde yaşanan darbe girişimi hakkında bir aydın olarak içimde derin bir yara hissediyorum. Ülkemin başına gelebileceklerinden endişeleniyorum. Darbecilerin idam edilmesinin ve en ağır cezalar ile cezalandırılmasının caydırıcılık anlamında önemli olduğunu düşünüyorum." DHA
Zaman Gazetesi'nin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında Mümtazer Türköne ile iki kişiyle birlikte "Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan; adliyeye birlikte getirildiği 9 kişi de "FETÖ / PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olmak" suçundan tutuklanmışlardı.
"Darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur"
Mümtazer Türköne hakimlik sorgusunda tüm suçlamaları reddetti. Türköne, "Ben yaklaşık 30 yıldır siyaset biliminin çok geniş alanlarında yazılar yazan bir akademisyenim. Yayınlanmış 16 kitabım mevcuttur. Bu kitaplardan ikisi doğrudan darbeler hakkında yazılmıştır. Diğer kitaplarımda da eksiksiz ve istisnasız demokrasi müdafaası yapılmaktadır. Bu uzmanlık birikimiyle darbe tehdidi konusunda toplumu cesaretlendirmek ve darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur" dedi.
"Halkı sokağa çağırma patenti bana ait bir tezdir"
"Darbe günü sayın Cumhurbaşkanı'nın halkı sokağa çağırması hem gazetede, köşemde ve televizyon programlarında defaatle dile getirdiğim ve patenti bana ait olan bir tezdir" diyen Türköne, "Bunu darbe konusu gündeme geldiği zamanda dile getirmiş ve tavsiyelerde bulunmuşumdur. Nitekim emniyette alınan ifademde kanıt dosyası olarak bana sunulan 5 makalenin hiçbirinde teşbih, mecaz, metafor ve hatta eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek kabilinden darbe iması addedilecek tek kelime yoktur. Tersine hükümeti eleştirirken çözüm olarak dosyada yer alan her yazıda da demokratik çözümler, alternatifler, sandık ve seçim gösterilmiştir" diye konuştu.
"Keskin bir darbe karşıtıyım"
Hükümete karşı eleştirileri de olduğunu ve eleştiri özgürlüğünün geniş tutulmasının darbe iklimini de yok edeceğini bildiği için sürdürdüğünü dile getiren Türköne, "Ben radikal hatta keskin addedilebilecek bir darbe karşıtıyım. Bunun tek bir istisnası yoktur. Nitekim darbe gecesi de meşru hükümetin yanında yer aldığımı belirten, akabinde darbenin ihanet ve şerefsizlik olduğunu belirten tweetler attım. Sonrasında da darbe tehdidi devam ederken hükümeti destekleyen, darbeyi lanetleyen ve bütün toplumun dikkatini ve darbe sonrası toplumu restore edecek bu travmanın geçmesini sağlayacak uyarılarda bulundum. Benim kadar radikal bir darbe karşıtının darbeci ithamına maruz kalmasını, gördüğüm muamelenin ötesinde çok onur kırıcı buluyorum. Özellikle darbe gündemi sonrasında ülkenin duyduğu birlik, beraberlik için çaba harcama zamanı varken şahsımın bilhassa uluslararası camia da 'iktidarı eleştirenler darbe karşıtı olarak tutuklanıyor' şeklinde aleyhe bir propagandaya konu edilmesinden ülkem ve milletim adına derin bir üzüntü duyarım" şeklinde konuştu.
"Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantım yoktur"
Fethullah Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantısı olmadığını öne süren Mümtazer Türköne, "Kendisini tanıyorum. Zaman gazetesinin onun kontrolünde olduğunu biliyorum. Kendisiyle 2006 ve 2011 yıllında iki defa görüştüm. Aramızda kayda değer bir görüşme olmadı. Yanımda da AK partili yöneticiler mevcuttu. En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlite olmaktan dolayı pişman oldum. Ben bir yazar olarak daha fazla okuyucuya ulaşmak amacıyla Türkiye'de tirajı en yüksek gazete olan Zaman gazetesinde yazmayı tercih ettim. Esasında başka da yazı yazabileceğim gazete yoktur. Kişilik olarak mühalif bir yapım vardır" dedi.
"Açıktan müdahale olmadı"
Gazetede yazdığı süre boyunca hangi konularda yazı yazacağı konusunda açıktan bir müdahale olmadığını belirten Türköne, "Bazen farklı konularda yazmam için güncel olaylar hatırlatıldı ve tavsiye edildi. Yazdığım hiçbir yazıya müdahale edilmedi. Şahsen de gazetenin yayın politikasıyla kendimi bağlı hissetmedim. Zaman zaman manşetlerde savunulan görüşlere aykırı yazılar yazdım. 2004 yılındaki Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetlerinin sona erdirilmesine dair karar hakkında 2013 yılında aykırı görüşlerimi bildirdim. MGK'nın o anki şartlarına göre karar aldığını ve Fethullah Gülen cemaatine herhangi bir olumsuz uygulamanın hükümet tarafından uygulanmadığını belirttim.Bu yazı gazetenin yayın politikasına aykırı bir yazıydı. Buna rağmen bu yazıya da müdahale edilmedi" şeklinde konuştu.
"Darbecilerin idam edilmesi caydırıcılık anlamında önemli"
"Ülkemin yaşadığı trajediyi kendi yaşadığım trajedinin üstünde görüyorum" diyen Türköne sözlerini şöyle tamamladı: "Yani ülkem adına çok derin bir üzüntü yaşıyorum. 15 Temmuz gününde yaşanan darbe girişimi hakkında bir aydın olarak içimde derin bir yara hissediyorum. Ülkemin başına gelebileceklerinden endişeleniyorum. Darbecilerin idam edilmesinin ve en ağır cezalar ile cezalandırılmasının caydırıcılık anlamında önemli olduğunu düşünüyorum." DHA
Fransız Bilim Adamlarından İstanbul İçin Deprem Uyarısı
Marmara Denizi altında kurulan gözlem ekibinde görev alan Fransız bilim adamları, 6 aylık çalışma sonunda hazırladıkları raporu, Le Figaro gazetesi ile paylaştı. Uzmanlar iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun da 7 ila 8 büyüklüğünde depreme yol açabileceğini söylediler.
Fransız Le Figaro Gazetesi, ses dalgalarını ölçen balizlerinin, "İstanbul'un tektonik tabakalar altındaki fay hattında basıncın en yüksek seviyede olduğunu" gösterdiğini yazdı. Amerika'nın Sesi'nde yeralan habere göre, Marmara Denizi altında deprem olasılığını araştırmak üzere oluşturulan uluslararası bilim heyetinde yer alan Fransız uzmanlar, son araştırmaların "iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun 7 ila 8 richter büyüklüğünde bir depreme yol açacağını söylediler. Bilim adamları, "Ancak henüz bu depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı olacağı konusunda bir bilgimiz yok. Belki de bunu hiç bilemeyeceğiz" dediler.
"Fay hattındaki basınç en yüksek seviyede"
İstanbul'un 10 kilometre kadar güneyinde Avrasya ve Anadolu tektonik plakalarını ayıran bir jeolojik fay hattı bulunuyor. Ve bu iki tektonik plaka, birbirine orantılandığında, her yıl yaklaşık 20 mm. kayıyor. Ancak ara yüzeylerinde, sürtünme kuvveti serbestçe kaymalarını engelliyor. Dolayısıyla düzenli olarak bloke olan iki fay hattı, yıl içinde gerçekleşen tüm yer değiştirmeleri de biriktiren bir şekilde, bir kaç saniyede, ani hareketliliklerle kayıyor bu da şiddetli depremlere yol açıyor.
Yüzlerce kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu fay hattı, 1912, 1939, 1942, 1943, 1944, 1957, 1967, 1999 ve 2014'te, bazı yerlerinden defalarca kırılma gösterdi. İzmit'te 1999'da, 18 bin kişinin öldüğü, 25 bin kişinin de yaralandığı 7.2 büyüklüğünde bir depreme yol açtı. İstanbul'da, Marmara Denizi'nin altında, uzun süredir fay hattında kırılma olmadı. İstanbul'da önemli bir deprem en son 250 yıl önce, 1766'da gerçekleşti.
‘7 veya 8 büyüklüğünde deprem’
Fransız Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, "Eğer o tarihten bu yana fay hattında hareketlilik olmadıysa, bu da demektir ki 2 metreye yakın bir haraketlilik olabilir. Ve bu 7 ila 8 büyüklüğünde bir deprem anlamına gelmektedir" dedi
Marmara Denizi altında karşılıklı sıkışan iki fay hattının yaratacağı deprem etkisinin ufak hareketlerle hissedilmeden geçip geçmeyeceğini araştırmak üzere aralarında Fransız bilim adamlarının da bulunduğu uluslararası bir uzman ekip kuruldu.
Projeye katılan Batı Bretagne Üniversitesi jeofizikçisi Jean-Yves Royer, "Suların elektromanyetik dalgaları bloke etmesi nedeniyle fay hareketlerini GPS aracılığıyla ölçemiyoruz. Bunun üzerine 2014 yılı sonunda, Marmara Denizi'nde, İstanbul'un güneyindeki bölümüne, 800 metre derinlikte, fay hattının 1700 metre uzunluğunda, ses dalgalarını ölçen akustik balizlerden oluşan bir ağ yerleştirdik. Fay hatlarının ayrışma uzaklığını ölçmek için balizler kendi aralarında iletişim sağlıyor. Ama bu sistem, dalga hızını belirleyen suyun sıcaklığı, basınç ve tuzluluk oranı gibi etkenlerin de çok iyi bilinmesini gerektiriyor "dedi.
"Çok büyük risk var"
Uluslararası uzman ekip Geophysical Research Letters adlı bilim dergisinde araştırmalarının ilk 6 aylık bölümünün sonuçlarını yayınladılar. Royer, "Balizler arasındaki uzaklıkları net bir şekilde ölçtük. Ve bir hareketlilik tespit etmedik. Bir yıllık gözlem rakamları da geldi. O da bu tespiti doğrular nitelikte. Fay hattı bloke olmuş durumda. Bu bizim için sürpriz olmadı ama son derece güzel bir deneysel onay anlamına geliyor. Emin olmak için deneylere devam etmek gerekiyor. Ama bu bulgu aynı zamanda çok büyük bir risk olduğunu doğruluyor ve bu çok endişe verici" diye konuştu.
Marmara Denizi altındaki ses balizlerinin 5 yıl deney alanında kalması öngörülüyor. Eğer sistemin dayanıklı olduğu görülürse, bu sistem deniz altını izleyen "sismografların da eklendiği sürekli bir izleme sistemine" çevrilebilecek.
"Deprem öngörüsü garanti değil"
Fransız uzman Royer, "Ama bu şu an 1 milyon Euro'ya mal olan sistemin maliyetinin 10 ila 100 katı arasında yükselmesi anlamına geliyor" diyerek işin finansal zorluklarına dikkat çekiyor. Üstelik bu kadar pahalı bir sistem depremin öngörülmesini de garanti edemiyor" görüşünü dile getirdi.
Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, " Bu jeolojik ve jeofizik ölçümlerin sonunda yalnızca potansiyel deprem riskini ve boyutunu tahmin edebiliriz. Araştırmanın bu haliyle depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı meydana geleceğini bilemeyiz. Belki de bu hiçbir zaman olanaklı olmayacak" dedi. DHA
Fransız Le Figaro Gazetesi, ses dalgalarını ölçen balizlerinin, "İstanbul'un tektonik tabakalar altındaki fay hattında basıncın en yüksek seviyede olduğunu" gösterdiğini yazdı. Amerika'nın Sesi'nde yeralan habere göre, Marmara Denizi altında deprem olasılığını araştırmak üzere oluşturulan uluslararası bilim heyetinde yer alan Fransız uzmanlar, son araştırmaların "iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun 7 ila 8 richter büyüklüğünde bir depreme yol açacağını söylediler. Bilim adamları, "Ancak henüz bu depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı olacağı konusunda bir bilgimiz yok. Belki de bunu hiç bilemeyeceğiz" dediler.
"Fay hattındaki basınç en yüksek seviyede"
İstanbul'un 10 kilometre kadar güneyinde Avrasya ve Anadolu tektonik plakalarını ayıran bir jeolojik fay hattı bulunuyor. Ve bu iki tektonik plaka, birbirine orantılandığında, her yıl yaklaşık 20 mm. kayıyor. Ancak ara yüzeylerinde, sürtünme kuvveti serbestçe kaymalarını engelliyor. Dolayısıyla düzenli olarak bloke olan iki fay hattı, yıl içinde gerçekleşen tüm yer değiştirmeleri de biriktiren bir şekilde, bir kaç saniyede, ani hareketliliklerle kayıyor bu da şiddetli depremlere yol açıyor.
Yüzlerce kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu fay hattı, 1912, 1939, 1942, 1943, 1944, 1957, 1967, 1999 ve 2014'te, bazı yerlerinden defalarca kırılma gösterdi. İzmit'te 1999'da, 18 bin kişinin öldüğü, 25 bin kişinin de yaralandığı 7.2 büyüklüğünde bir depreme yol açtı. İstanbul'da, Marmara Denizi'nin altında, uzun süredir fay hattında kırılma olmadı. İstanbul'da önemli bir deprem en son 250 yıl önce, 1766'da gerçekleşti.
‘7 veya 8 büyüklüğünde deprem’
Fransız Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, "Eğer o tarihten bu yana fay hattında hareketlilik olmadıysa, bu da demektir ki 2 metreye yakın bir haraketlilik olabilir. Ve bu 7 ila 8 büyüklüğünde bir deprem anlamına gelmektedir" dedi
Marmara Denizi altında karşılıklı sıkışan iki fay hattının yaratacağı deprem etkisinin ufak hareketlerle hissedilmeden geçip geçmeyeceğini araştırmak üzere aralarında Fransız bilim adamlarının da bulunduğu uluslararası bir uzman ekip kuruldu.
Projeye katılan Batı Bretagne Üniversitesi jeofizikçisi Jean-Yves Royer, "Suların elektromanyetik dalgaları bloke etmesi nedeniyle fay hareketlerini GPS aracılığıyla ölçemiyoruz. Bunun üzerine 2014 yılı sonunda, Marmara Denizi'nde, İstanbul'un güneyindeki bölümüne, 800 metre derinlikte, fay hattının 1700 metre uzunluğunda, ses dalgalarını ölçen akustik balizlerden oluşan bir ağ yerleştirdik. Fay hatlarının ayrışma uzaklığını ölçmek için balizler kendi aralarında iletişim sağlıyor. Ama bu sistem, dalga hızını belirleyen suyun sıcaklığı, basınç ve tuzluluk oranı gibi etkenlerin de çok iyi bilinmesini gerektiriyor "dedi.
"Çok büyük risk var"
Uluslararası uzman ekip Geophysical Research Letters adlı bilim dergisinde araştırmalarının ilk 6 aylık bölümünün sonuçlarını yayınladılar. Royer, "Balizler arasındaki uzaklıkları net bir şekilde ölçtük. Ve bir hareketlilik tespit etmedik. Bir yıllık gözlem rakamları da geldi. O da bu tespiti doğrular nitelikte. Fay hattı bloke olmuş durumda. Bu bizim için sürpriz olmadı ama son derece güzel bir deneysel onay anlamına geliyor. Emin olmak için deneylere devam etmek gerekiyor. Ama bu bulgu aynı zamanda çok büyük bir risk olduğunu doğruluyor ve bu çok endişe verici" diye konuştu.
Marmara Denizi altındaki ses balizlerinin 5 yıl deney alanında kalması öngörülüyor. Eğer sistemin dayanıklı olduğu görülürse, bu sistem deniz altını izleyen "sismografların da eklendiği sürekli bir izleme sistemine" çevrilebilecek.
"Deprem öngörüsü garanti değil"
Fransız uzman Royer, "Ama bu şu an 1 milyon Euro'ya mal olan sistemin maliyetinin 10 ila 100 katı arasında yükselmesi anlamına geliyor" diyerek işin finansal zorluklarına dikkat çekiyor. Üstelik bu kadar pahalı bir sistem depremin öngörülmesini de garanti edemiyor" görüşünü dile getirdi.
Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, " Bu jeolojik ve jeofizik ölçümlerin sonunda yalnızca potansiyel deprem riskini ve boyutunu tahmin edebiliriz. Araştırmanın bu haliyle depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı meydana geleceğini bilemeyiz. Belki de bu hiçbir zaman olanaklı olmayacak" dedi. DHA
5 Ağustos 2016 Cuma
Gülen'in avukatları yurt dışına kaçtı
Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen operasyonda, haklarında gözaltı kararı bulunan 31 avukattan, aralarında Fetullah Gülen'in avukatlarının da bulunduğu 6'sının yurt dışına kaçtığı tespit edildi.
AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, FETÖ soruşturması kapsamında, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, gözaltına alınan avukatlar; Ş.Y, K.K, H.B.A, İ.B, M.D, M.H, A.G.Ö, M.A, E.B, N.P, E.A, C.K, M.K, A.B, Ü.Y. ve M.D'nin emniyetteki işlemleri sürüyor.
Öte yandan firari şüphelilerden FETÖ elebaşı Gülen'in avukatlığını yaptığı bilinen Nurullah Albayrak ve Hayrettin Açıkgöz ile Mehmet Kadir Filizer, Hakan Yıldız, Melik Bayat ve Mustafa Dokumacı'nın yurt dışına kaçtıkları belirlendi. Yetkililer, aralarında Mehmet Rasim Kuseyri ve Adnan Şeker'in de bulunduğu diğer 9 şüpheli avukatın yakalanması için çalışmaların sürdüğünü bildirdi.
Şüpheliler, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğiyle" suçlanıyor. Hürriyet
AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, FETÖ soruşturması kapsamında, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, gözaltına alınan avukatlar; Ş.Y, K.K, H.B.A, İ.B, M.D, M.H, A.G.Ö, M.A, E.B, N.P, E.A, C.K, M.K, A.B, Ü.Y. ve M.D'nin emniyetteki işlemleri sürüyor.
Öte yandan firari şüphelilerden FETÖ elebaşı Gülen'in avukatlığını yaptığı bilinen Nurullah Albayrak ve Hayrettin Açıkgöz ile Mehmet Kadir Filizer, Hakan Yıldız, Melik Bayat ve Mustafa Dokumacı'nın yurt dışına kaçtıkları belirlendi. Yetkililer, aralarında Mehmet Rasim Kuseyri ve Adnan Şeker'in de bulunduğu diğer 9 şüpheli avukatın yakalanması için çalışmaların sürdüğünü bildirdi.
Şüpheliler, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğiyle" suçlanıyor. Hürriyet
Etiketler:
ankara,
cemaat,
darbe,
fethullah gülen
Obama'nın kızı Sasha, restoranda kasiyerliğe başladı
ABD Başkanı Barack Obama'nın 15 yaşındaki kızı Sasha, bir deniz ürünleri restoranında kasiyer olarak çalışmaya başladı. Sasha Obama'yı 6 gizli servis ajanı koruyor.
ABD basınında yer alan haberlerde, 15 yaşındaki Sasha Obama'nın Massachusetts eyaletininin Martha's Vineyard Adası'nda bir deniz restoranında kasiyerlik yapmaya başladığı bildirildi.
Obama ailesinin genelde yazlarını geçirmek için tercih ettiği Martha's Vineyard'daki restoranda çalışan Sasha Obama'nın güvenliğinin 6 gizli servis ajanı tarafından sağlandığı belirtildi. First Lady Michelle Obama, daha önce yaptığı açıklamalarda kızlarını olabildiğince normal koşullarda büyütmek istediğini söylemişti.
Sasha'nın ablası Malia ise film setlerinde stajyerlik yapmıştı.
ABD basınında yer alan haberlerde, 15 yaşındaki Sasha Obama'nın Massachusetts eyaletininin Martha's Vineyard Adası'nda bir deniz restoranında kasiyerlik yapmaya başladığı bildirildi.
Obama ailesinin genelde yazlarını geçirmek için tercih ettiği Martha's Vineyard'daki restoranda çalışan Sasha Obama'nın güvenliğinin 6 gizli servis ajanı tarafından sağlandığı belirtildi. First Lady Michelle Obama, daha önce yaptığı açıklamalarda kızlarını olabildiğince normal koşullarda büyütmek istediğini söylemişti.
Sasha'nın ablası Malia ise film setlerinde stajyerlik yapmıştı.
ABD Başkanı Obama daha önce aynı restoranda sipariş verirken... |
Ay’da cenaze töreni yapılacak
Öldükten sonra küllerinin aya gönderilmesini isteyenlerin ödeyecekleri para 12 bin 500 dolardan başlıyor.
Amerikan Federal Havacılık Kurulu’nun (FAA) özel bir şirkete Ay’a uzay aracı gönderme izni vermesinin ardından Moon Express adlı şirket, 2017 yılında aya seyahat çantası büyüklüğünde bir kapsül gönderecek.
İki hafta boyunca Ay’da deneyler gerçekleştirecek, Dünya’ya yüksek çözünürlükte resimler gönderecek ay kapsülünün sahibi şirket, bunun yanı sıra 2017 yılından itibaren, öldükten sonra yakılan kişilerin küllerini de taşımaya başlayacak.
Moon Express şirketinin işbirliği anlaşması imzaladığı, Celestis şirketi internet sayfasında Ay’da cenaze işlemlerinin tarifesini yayınladı.
Tarifeye göre şirket bir gram külü 12 bin 500 dolara aya taşırken, üç gram kül için 25 bin, yedi gram kül için de 50 bin dolar ücret alacak. (DHA)
Amerikan Federal Havacılık Kurulu’nun (FAA) özel bir şirkete Ay’a uzay aracı gönderme izni vermesinin ardından Moon Express adlı şirket, 2017 yılında aya seyahat çantası büyüklüğünde bir kapsül gönderecek.
İki hafta boyunca Ay’da deneyler gerçekleştirecek, Dünya’ya yüksek çözünürlükte resimler gönderecek ay kapsülünün sahibi şirket, bunun yanı sıra 2017 yılından itibaren, öldükten sonra yakılan kişilerin küllerini de taşımaya başlayacak.
Moon Express şirketinin işbirliği anlaşması imzaladığı, Celestis şirketi internet sayfasında Ay’da cenaze işlemlerinin tarifesini yayınladı.
Tarifeye göre şirket bir gram külü 12 bin 500 dolara aya taşırken, üç gram kül için 25 bin, yedi gram kül için de 50 bin dolar ücret alacak. (DHA)
Sosyal medyada ürün tanıtımına yüzde 15 vergi
Twitter, Instagram ve Facebook’taki reklamlardan ve ürün tanıtarak para kazanan fenomenlerden vergi alınacak. Stopaj kesintisi şeklinde alınacak verginin yüzde 15 düzeyinde olması bekleniyor.
İnternet üzerinden gerçekleştirilen reklam ve tanıtım hizmetlerinin vergilendirilmesi konusunda önemli bir adım atılıyor. Bu kapsamda, ürün tanıtımından dolayı her gün binlerce lira para kazanan sosyal medya fenomenlerinden de vergi alınacak. Vergiden, ürün tanıtımı yaptıran reklamverenler ile buna aracılık eden reklam şirketleri de sorumlu olacak.
Habertürk Gazetesi’nden Ahmet Kıvanç’ın haberine göre konuyla ilgili yasal düzenleme TBMM'ye sunulan torba kanun tasarısı ile gerçekleştirilecek. Tasarıya bu amaçla iki madde konuldu. Gelir Vergisi Kanunu'nun “Vergi tevkifatı”nı düzenleyen 94. maddesine internetle ilgili işlemler de eklenecek. Vergi Usul Kanunu'nun “Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesinde de değişiklik yapılacak.
STOPAJ KESİLEREK VERGİ ALINACAK
Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medyadaki ürün tanıtımı ve reklamlardan şu an herhangi bir vergi alınamıyor. Yasa değişikliğiyle, bunlardan vergi alınması ve alınacak vergi oranının belirlenmesi konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verilecek. Bakanlar Kurulu, ödeme yapılan kişilerin vergi mükellefi olup olmamasına, ödeme yapan ya da ödemeye aracılık edenlerin vergi kesintisi yapma zorunluluğu bulunup bulunmamasına, ödemenin konusunun mal veya hizmet alım satımı olup olmamasına, elektronik ortamda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine bakmadan tüm bu işlemlere taraf veya aracı olanlara vergi kesintisi yapma yükümlülüğü getirebilecek. Vergilemenin, stopaj kesintisi şeklinde yapılması öngörülüyor. Bakanlar Kurulu yüzde 0 ile 25 arasında değişen vergi oranı belirleyecek. Vergi oranının yüzde 15 düzeyinde olması bekleniyor.
İnternet üzerinden gerçekleştirilen reklam ve tanıtım hizmetlerinin vergilendirilmesi konusunda önemli bir adım atılıyor. Bu kapsamda, ürün tanıtımından dolayı her gün binlerce lira para kazanan sosyal medya fenomenlerinden de vergi alınacak. Vergiden, ürün tanıtımı yaptıran reklamverenler ile buna aracılık eden reklam şirketleri de sorumlu olacak.
Habertürk Gazetesi’nden Ahmet Kıvanç’ın haberine göre konuyla ilgili yasal düzenleme TBMM'ye sunulan torba kanun tasarısı ile gerçekleştirilecek. Tasarıya bu amaçla iki madde konuldu. Gelir Vergisi Kanunu'nun “Vergi tevkifatı”nı düzenleyen 94. maddesine internetle ilgili işlemler de eklenecek. Vergi Usul Kanunu'nun “Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesinde de değişiklik yapılacak.
STOPAJ KESİLEREK VERGİ ALINACAK
Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medyadaki ürün tanıtımı ve reklamlardan şu an herhangi bir vergi alınamıyor. Yasa değişikliğiyle, bunlardan vergi alınması ve alınacak vergi oranının belirlenmesi konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verilecek. Bakanlar Kurulu, ödeme yapılan kişilerin vergi mükellefi olup olmamasına, ödeme yapan ya da ödemeye aracılık edenlerin vergi kesintisi yapma zorunluluğu bulunup bulunmamasına, ödemenin konusunun mal veya hizmet alım satımı olup olmamasına, elektronik ortamda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine bakmadan tüm bu işlemlere taraf veya aracı olanlara vergi kesintisi yapma yükümlülüğü getirebilecek. Vergilemenin, stopaj kesintisi şeklinde yapılması öngörülüyor. Bakanlar Kurulu yüzde 0 ile 25 arasında değişen vergi oranı belirleyecek. Vergi oranının yüzde 15 düzeyinde olması bekleniyor.
İlker Başbuğ’dan el yazısı ile ‘5 Ağustos’ tweeti
5 Ağustos 2013’te Ergenekon davasında müebbet hapse mahkum edilen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 3 yıl sonra kendi el yazısıyla bir açıklama yaptı.
Eski Genelkurmay Başbakanı, Twitter adresinden “Bugün 5 Ağustos 2016. Önemli bir gün” diye başladığı yazısında “Allah'ın adaleti bu dünyada da gerçekleşebiliyormuş. Mahkeme başkanı, üyeleri ve savcısı şimdi cezaevinde. Yaptıklarının hesabını verecekler” dedi.
Eski Genelkurmaş Başkanı İlker Başbuğ, 5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında darbeye teşebbüs ve terör örgütü yöneticiliğinden müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. 7 Mart 2014'te İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, İlker Başbuğ'a “özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının, yerel mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkûmiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmaması”nı gerekçe göstererek tahliye kararı almıştı.
Hüseyin Avni Mutlu'nun ifadesi ortaya çıktı
FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan İstanbul eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun ifadesi ortaya çıktı.
Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinde kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek, "Benim aziz devletim, şayet benim üniversite yıllarımdan itibaren duruşumu, fikriyatımı gönül bağımı tespit edememiş de 15 Temmuz gecesi tespit etmişse ve beni FETÖ terör örgütü olarak ilan etmişse söyleyeceğim şudur: 80 milyon vatan evladı, 24 saat FETÖ terör örgütü diye bağırsa başımı bir santim öne eğmem. Bu leke de benim üstümde durmaz. FETÖ terör örgütü ile diğer terör örgütlerini lanetliyorum. Ayrıca ben darbenin olduğu gece twitter hesabımdan darbeyi lanetlediğimi, hukuk önünde hesap vermeleri gerektiğini, açık ve net bir şekilde belirttim. Ben 2 milyon takipçim vardır. Bunların hepsi darbeye karşı duruşumu görmüşlerdir. Ayrıca o saatlerde hiç kimse erkenden ve darbenin en yoğun saatleriydi. Hiçbir kimse benim kadar net duruş sergilememiştir. Mukayese edilmesini istiyorum " sözleriyle kendisini savundu.
"Gülen'le telefonda görüştüm"
Habertürk'ün haberine göre Hüseyin Avni Mutlu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşılığından gıyabi tutuklu Fetullah Gülen ile telefonda bir kez görüştüğünü söyleyip, "FETÖ silahlı terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile yüz yüze görüşmem yoktur. Bir telefon görüşmemiz vardır. İstanbul Valiliğim döneminde ziyarete gelen pek çok kişi kurum kuruluşlar oluyor. Bu ziyarete gelen şimdi tam hatırlayamadığım bir sivil toplum kuruluşu bu ziyaretleri sırasında ABD'ye yakında gideceklerini ve orada bir geçmiş olsun dileğinde bulunacaklarını ifade ettiler. O günlerde önemli bir rahatsızlık geçirdiği hatta hastaneye kaldırıldığı konusunda çok yoğun bilgi paylaşılmıştı. Tarihini tam hatırlamayorum. 2011 ya da 2012 yılları olabilir. Beni ziyarete gelen kişilere hastalık konusunda konuşuldu ve bu maksatla ziyaret yapılacağından geleneklerimizden gelen bizim de geçmiş olsun dileklerimizi iletiniz şeklinde çok doğal, her ölünün arkasından başsağlığı, her hasta olan kişiye geçmiş olsun dileğinde bulunmak örf ve adetlerimizde var olan bir uygulamadır. Ben bu gaye ile hareket ettim. Bir müddet sonra telefonumdan Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı direk olarak kendisi çıkarak Amerika'dan aradığını ifade ettiler. Sizin geçmiş olsun dilekleriniz iletilmiş bu vesile ile Fetullah Gülen de size bir teşekkür etmek isterler diyerek telefonu Fetullah Gülen'e vereceğini söyleyerek bir görüşme yaptırdılar. Fetullah Gülen ile tek görüşmemiz budur. Çok kısadır. "Bana göndermiş olduğunuz geçmiş olsun dilekleriniz aldım. Teşekkür ederim" dedi. Ben de tekrar geçmiş olsun dileğimi ilettim. Bunun dışında görüşmede, başkaca bir husus olmamıştır. Benim de bir talebim olmamıştır" dedi.
"Akın Öztürk'ü Diyarbakır'da tanıdım"
Cep telefonunda "Paşa Akın Öztürk" olarak kayıtlı bulunan Orgeneral Akın Öztürk'ü nasıl tanıdığını Mutlu şöyle anlattı: "Diyarbakır Valisi olarak 2007-2010 yılında görev yaptım. Görev yaptığım bu sürede Akın Öztürk de Diyarbakır'da 2. Ana Jet Üst Komutanlığını yürütüyordu. Bu vesile ile kendisini tanırım. Bunun dışında kendisi ile bir bu soruşturma evrakı içerisinde bahsolduğu şekilde cunta girişimi, ihtilal teşebbüs konusunda hiçbir temas, ilgi, irtibat söz konusu değildir. Bendeki kaydı 2007 yılından itibaren vali olmamdan kaynaklı bir kayıttır. Yeni bir kayıt değildir."
"Kitaplığımdaki kitap bana ait değil"
Evinde bulunan kitaplara ilişkin de Hüseyin Avni Mutlu kendini şöyle savundu: "Evimde ele geçirilin 2 adet Gülen Hareketi ve Türk Okulları kitaplarına ilişkin olarak kitaplığımda bu yapı ile ilgili bütün kitapları özellikle 17-25 Aralık hukuk darbesi sonrasında kaldırdım. Bu yapının fikrini düşüncelerini ifade eden kitaplarımı kitaplığımdan çıkarttım. Ben evimde aynı zamanda baldızım ile kalıyorum. Kendisi iki çocuğu ile birlikte bizim yanımızda kalırlar. Eşinden ayrıdırlar. 4 yıla yakan bir süredir yanımdadırlar. Gerek kendisi gerekse üniversite de okuyan çocuğu kitaba düşkündürler. Okumaya meraklıdırlar. Kitaplığımızı da evimizi de paylaşıyoruz. Muhtemelen baldızımı veyahut oğluna ait olabilir. Bana ait değildir. Ben bu tarz kitapları kitaplığımdan çıkarttım."
Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinde kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek, "Benim aziz devletim, şayet benim üniversite yıllarımdan itibaren duruşumu, fikriyatımı gönül bağımı tespit edememiş de 15 Temmuz gecesi tespit etmişse ve beni FETÖ terör örgütü olarak ilan etmişse söyleyeceğim şudur: 80 milyon vatan evladı, 24 saat FETÖ terör örgütü diye bağırsa başımı bir santim öne eğmem. Bu leke de benim üstümde durmaz. FETÖ terör örgütü ile diğer terör örgütlerini lanetliyorum. Ayrıca ben darbenin olduğu gece twitter hesabımdan darbeyi lanetlediğimi, hukuk önünde hesap vermeleri gerektiğini, açık ve net bir şekilde belirttim. Ben 2 milyon takipçim vardır. Bunların hepsi darbeye karşı duruşumu görmüşlerdir. Ayrıca o saatlerde hiç kimse erkenden ve darbenin en yoğun saatleriydi. Hiçbir kimse benim kadar net duruş sergilememiştir. Mukayese edilmesini istiyorum " sözleriyle kendisini savundu.
"Gülen'le telefonda görüştüm"
Habertürk'ün haberine göre Hüseyin Avni Mutlu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşılığından gıyabi tutuklu Fetullah Gülen ile telefonda bir kez görüştüğünü söyleyip, "FETÖ silahlı terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile yüz yüze görüşmem yoktur. Bir telefon görüşmemiz vardır. İstanbul Valiliğim döneminde ziyarete gelen pek çok kişi kurum kuruluşlar oluyor. Bu ziyarete gelen şimdi tam hatırlayamadığım bir sivil toplum kuruluşu bu ziyaretleri sırasında ABD'ye yakında gideceklerini ve orada bir geçmiş olsun dileğinde bulunacaklarını ifade ettiler. O günlerde önemli bir rahatsızlık geçirdiği hatta hastaneye kaldırıldığı konusunda çok yoğun bilgi paylaşılmıştı. Tarihini tam hatırlamayorum. 2011 ya da 2012 yılları olabilir. Beni ziyarete gelen kişilere hastalık konusunda konuşuldu ve bu maksatla ziyaret yapılacağından geleneklerimizden gelen bizim de geçmiş olsun dileklerimizi iletiniz şeklinde çok doğal, her ölünün arkasından başsağlığı, her hasta olan kişiye geçmiş olsun dileğinde bulunmak örf ve adetlerimizde var olan bir uygulamadır. Ben bu gaye ile hareket ettim. Bir müddet sonra telefonumdan Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı direk olarak kendisi çıkarak Amerika'dan aradığını ifade ettiler. Sizin geçmiş olsun dilekleriniz iletilmiş bu vesile ile Fetullah Gülen de size bir teşekkür etmek isterler diyerek telefonu Fetullah Gülen'e vereceğini söyleyerek bir görüşme yaptırdılar. Fetullah Gülen ile tek görüşmemiz budur. Çok kısadır. "Bana göndermiş olduğunuz geçmiş olsun dilekleriniz aldım. Teşekkür ederim" dedi. Ben de tekrar geçmiş olsun dileğimi ilettim. Bunun dışında görüşmede, başkaca bir husus olmamıştır. Benim de bir talebim olmamıştır" dedi.
"Akın Öztürk'ü Diyarbakır'da tanıdım"
Cep telefonunda "Paşa Akın Öztürk" olarak kayıtlı bulunan Orgeneral Akın Öztürk'ü nasıl tanıdığını Mutlu şöyle anlattı: "Diyarbakır Valisi olarak 2007-2010 yılında görev yaptım. Görev yaptığım bu sürede Akın Öztürk de Diyarbakır'da 2. Ana Jet Üst Komutanlığını yürütüyordu. Bu vesile ile kendisini tanırım. Bunun dışında kendisi ile bir bu soruşturma evrakı içerisinde bahsolduğu şekilde cunta girişimi, ihtilal teşebbüs konusunda hiçbir temas, ilgi, irtibat söz konusu değildir. Bendeki kaydı 2007 yılından itibaren vali olmamdan kaynaklı bir kayıttır. Yeni bir kayıt değildir."
"Kitaplığımdaki kitap bana ait değil"
Evinde bulunan kitaplara ilişkin de Hüseyin Avni Mutlu kendini şöyle savundu: "Evimde ele geçirilin 2 adet Gülen Hareketi ve Türk Okulları kitaplarına ilişkin olarak kitaplığımda bu yapı ile ilgili bütün kitapları özellikle 17-25 Aralık hukuk darbesi sonrasında kaldırdım. Bu yapının fikrini düşüncelerini ifade eden kitaplarımı kitaplığımdan çıkarttım. Ben evimde aynı zamanda baldızım ile kalıyorum. Kendisi iki çocuğu ile birlikte bizim yanımızda kalırlar. Eşinden ayrıdırlar. 4 yıla yakan bir süredir yanımdadırlar. Gerek kendisi gerekse üniversite de okuyan çocuğu kitaba düşkündürler. Okumaya meraklıdırlar. Kitaplığımızı da evimizi de paylaşıyoruz. Muhtemelen baldızımı veyahut oğluna ait olabilir. Bana ait değildir. Ben bu tarz kitapları kitaplığımdan çıkarttım."
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
istanbul,
ohal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)