SGK memur alımı yapacağını açıklamasının ardından başlayan başvuru süreci bugün tamamlanıyor. Bu nedenle başvuruda bulunacakların elini çabuk tutması gerekiyor. SGK memur alımı sonrasında sınav yerleri kurum tarafından 20 Ocak 2017 Cuma tarihinde ilan edilecek.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) memur alımı için başvurular bugün (13 Ocak Cuma) sona erecek. SGK internet sitesinden yapılacak başvurulara ilgi hayli çok oldu ve başvuru yapacakların belirlenen tarihleri kaçırmaması bekleniyor. SGK memur alımı başvuru koşulları ve başvurunun nasıl yapılacağına dair detaylar ilanda yer alıyor.
BAŞVURU TARİHLERİ
SGK personel alımı başvuruları 2 Ocak 2017 Pazartesi tarihinde başladı. 13 Ocak 2017 Cuma gününe kadar devam edecek başvuru süresince aranan koşulları yerine getirebilen vatandaşlar işlemlerini yapabilecekler.
SGK PERSONEL ALIMI BAŞVURU ŞARTLARI
*Giriş sınavının yapıldığı yılın Ocak ayının birinci günü itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olmak.
*ÖSYM tarafından 4-5 Temmuz 2015 veya 22-29 Mayıs 2016 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavlarına katılmış olup, bölümler itibarıyla KPSS 111 ve KPSS 113 puan türlerinden 75 ve üzeri puan almış olmak.
*Görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmamak.
*Kurumca açılan giriş sınavlarında iki defadan fazla başarısız olmamak.
BAŞVURULAR NEREDEN VE NASIL YAPILIYOR?
SGK personel alımı başvurusu yapacakların öncelikle "https://uyg.sgk.gov.tr/kdsinavbasvuru/AnaSayfa.do" adresine giriş yapmaları gerekmektedir. Ardından açılan sayfada devam eden işlemler altında "Sosyal Güvenlik Kurumu Denetmen Yardımcılığı Giriş Sınav Başvurusu" yazısını ve "Başvur" butonunu göreceksiniz. Başvur butonuna tıkladığınızda açılan ekranda; T.C. Kimlik Numaranızı, Nüfus Cüzdanı Cilt Numaranızı ve Nüfus Cüzdanı Sıra Numaranızı girip doğrulama kodunu belirtilen alana yazın ve ardından "İleri" butonuna tıklayarak devam edin. Yine açılan ekranda istenen bilgileri doldurun ve işaretleri takip ederek başvuru işleminizi tamamlayın.
SGK tarafından sınav yerleri 20 Ocak 2017 Cuma günü ilan edilecek. Eğer başvurunuz kabul edilirse gereken belgeleri 31 Ocak 2017 tarihine kadar Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı'na posta yoluyla gönderilecek yahut elden teslim edilecek.
13 Ocak 2017 Cuma
12 Ocak 2017 Perşembe
Oğlunun ismini değiştirmek için Vali’den yardım istedi
Çorum'da bir vatandaş Vali'den oğlu Fethullah'ın isminin değiştirilmesi için gereken mahkeme masraflarının karşılanmasını istedi. Vali yardımcı olma sözü verdi.
Çorum Valisi Necmeddin Kılıç, mahalle toplantılarının ikincisini Kale Mahallesi’nde gerçekleştirdi. Dr. Sadık Ahmet Ortaokulu’nda mahalle sakinleriyle bir araya gelen Vali Kılıç, sorunlarını dinledi.
Toplantıda vatandaşa söz vererek tek tek sorunlarını dinleyen Vali Necmeddin Kılıç, sorunların çözümü noktasında gerekli kurumlara talimat verdi. Toplantıda açıklamalarda bulunan Vali Necmeddin Kılıç, Kale Mahallesi’nin Çorum’da asayiş konusunda en sorunlu mahallelerden biri olduğunu dile getirerek, "Bu mahalleye bir polis merkezi kurmayı planlıyoruz. Şu anda yer arıyoruz. Asayiş noktasında sorunlarınızı biliyoruz. Yeri bulur bulmaz polis merkezini yapacağız" dedi.
Bir mahalle sakini, "Benim çocuklarımdan okulda para isteniyor. Ek kitap almak için istiyorlar. Bizden bunu zorla alıyorlar ama ben ödeyemiyorum" dedi. Vali Kılıç ise, ek kitap almak için öğrencilerden istenen bu paraların alınmasının yasak olduğunu, bununla ilgili soruşturma başlatacaklarını söyledi.
İsmi başımıza dert oldu
Oğlunun ismi yüzünden iş bulamadıklarını dile getiren Meral Özkara, "Oğlumun ismi Fethullah, Bu ismiyle çok sıkıntımız var. Kimse işe almıyor. İşten de attılar. Biz de bundan çok rahatsızız. İsmini değiştirmek için mahkeme masraflarını karşılayamıyoruz" dedi.
Vali Necmeddin Kılıç da, Meral Özkara’nın oğlu Fethullah Özkara’nın isminin değiştirilmesi için mahkeme masraflarının ödenmesi konusunda yardımcı olacaklarını ifade etti. DHA
Çorum Valisi Necmeddin Kılıç, mahalle toplantılarının ikincisini Kale Mahallesi’nde gerçekleştirdi. Dr. Sadık Ahmet Ortaokulu’nda mahalle sakinleriyle bir araya gelen Vali Kılıç, sorunlarını dinledi.
Toplantıda vatandaşa söz vererek tek tek sorunlarını dinleyen Vali Necmeddin Kılıç, sorunların çözümü noktasında gerekli kurumlara talimat verdi. Toplantıda açıklamalarda bulunan Vali Necmeddin Kılıç, Kale Mahallesi’nin Çorum’da asayiş konusunda en sorunlu mahallelerden biri olduğunu dile getirerek, "Bu mahalleye bir polis merkezi kurmayı planlıyoruz. Şu anda yer arıyoruz. Asayiş noktasında sorunlarınızı biliyoruz. Yeri bulur bulmaz polis merkezini yapacağız" dedi.
Bir mahalle sakini, "Benim çocuklarımdan okulda para isteniyor. Ek kitap almak için istiyorlar. Bizden bunu zorla alıyorlar ama ben ödeyemiyorum" dedi. Vali Kılıç ise, ek kitap almak için öğrencilerden istenen bu paraların alınmasının yasak olduğunu, bununla ilgili soruşturma başlatacaklarını söyledi.
İsmi başımıza dert oldu
Oğlunun ismi yüzünden iş bulamadıklarını dile getiren Meral Özkara, "Oğlumun ismi Fethullah, Bu ismiyle çok sıkıntımız var. Kimse işe almıyor. İşten de attılar. Biz de bundan çok rahatsızız. İsmini değiştirmek için mahkeme masraflarını karşılayamıyoruz" dedi.
Vali Necmeddin Kılıç da, Meral Özkara’nın oğlu Fethullah Özkara’nın isminin değiştirilmesi için mahkeme masraflarının ödenmesi konusunda yardımcı olacaklarını ifade etti. DHA
Bıdı fakülteye geri döndü
Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağlı Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi'nde (KKEF) koridorları kirlettikleri gerekçesiyle görevliler tarafından uzaklaştırılan kediler bulundu. Fakültede baktığı 'Bıdı' adlı kedisine kavuşan Yrd. Doç.Dr. Abdulkerim Dinç, "Kedileri Büyükşehir Belediyesinin Hayvan Barınağında buldum. Yıllardır baktığım Bıdıyı geri getirdim. Çıtır ve Çarşı orada kaldı. Çok muluyum" dedi.
KKEF'nin merkez Yakutiye ilçesindeki kampusunda 20 yıldır 30'un üzerinde kediyi süt, ciğer ve salam gibi yiyeceklerle besleyip büyüten Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç.Dr. Abdulkerim Dinç, bir süre önce kaybolan kedileri bulmanın sevincini yaşıyor. Evinde beslediği 3 kediyle birlikte fakülteye gelen kedilere sahip çıkan evli ve 3 çocuk babası Yrd. Doç. Dr. Abdulkerim Dinç, hayvanların kaybolması haberinin yankı yarattığını bildirdi. Türkiye'nin dört bir köşesiyle beraber yurt dışından telefonla arayıp üzüntülerini dile getirenler bulunduğuna dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Abdulkerim Dinç şunları söyledi:
"Geçtiğimiz salı günü fakülteden birileri 'Bıdı' adlı kedim ile birlikte yine her gün odama gelen Çıtır ve Çarşı'yı sürgüne yollamış. Kedileri toplayarak bir daha geri gelmemeleri için 40 kilometre uzaklıktaki Pasinler İlçesine götürüp bırakıyorlar. Bunu duyunca şoke oldum. Gazetelerde haber çıkınca kedilerin Büyükşehir Belediyesine ait hayvan barınağındaki kedi evine bırakıldığı haberi geldi. Ben de gidip Bıdıyı aldım. Çarşı ve Çıtır için kedi evi daha iyi. Onları orada bıraktım. Bıdı'ya kavuştuğum için çok mutluyum." DHA
KKEF'nin merkez Yakutiye ilçesindeki kampusunda 20 yıldır 30'un üzerinde kediyi süt, ciğer ve salam gibi yiyeceklerle besleyip büyüten Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç.Dr. Abdulkerim Dinç, bir süre önce kaybolan kedileri bulmanın sevincini yaşıyor. Evinde beslediği 3 kediyle birlikte fakülteye gelen kedilere sahip çıkan evli ve 3 çocuk babası Yrd. Doç. Dr. Abdulkerim Dinç, hayvanların kaybolması haberinin yankı yarattığını bildirdi. Türkiye'nin dört bir köşesiyle beraber yurt dışından telefonla arayıp üzüntülerini dile getirenler bulunduğuna dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Abdulkerim Dinç şunları söyledi:
"Geçtiğimiz salı günü fakülteden birileri 'Bıdı' adlı kedim ile birlikte yine her gün odama gelen Çıtır ve Çarşı'yı sürgüne yollamış. Kedileri toplayarak bir daha geri gelmemeleri için 40 kilometre uzaklıktaki Pasinler İlçesine götürüp bırakıyorlar. Bunu duyunca şoke oldum. Gazetelerde haber çıkınca kedilerin Büyükşehir Belediyesine ait hayvan barınağındaki kedi evine bırakıldığı haberi geldi. Ben de gidip Bıdıyı aldım. Çarşı ve Çıtır için kedi evi daha iyi. Onları orada bıraktım. Bıdı'ya kavuştuğum için çok mutluyum." DHA
Myanmar'da fil sürüsü köye indi, 5 köylüyü öldürdü
Myanmar'ın kuzeydoğusundaki Şan eyaletine bağlı Sint Kin köyüne inen filler 5 köylüyü öldürdü.
Myanmar'ın kuzeydoğusundaki Şan eyaletinde köye inen filler 5 kişiyi öldürdü.
Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri, Şan eyaletinin Mong Mate ilçesine bağlı Sint Kin köyüne saldıran fil sürüsünün, 9 yaşındaki bir erkek çocuk dahil 5 kişiyi öldürdüğünü, birçok evi yerle bir ettiğini açıkladı.
Yetkililerden Swe Thein, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayatını kaybedenlerden 3'ünün kadın, birinin çocuk olduğunu belirtti. Swe Thein, yaşam alanın darlığı ve gıda sıkıntısının, filleri, bu tür saldırılara ittiğini kaydetti.
Ülkede ormanlık alanların yok edildiği bölgede filler, 2010 ila 2016 yıllarında insanların yaşadığı mekanlara saldırarak, en az 15 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Myanmar'daki yaklaşık 3 bin filin yaşadığı ifade ediliyor. Fil nüfusundaki azalmasının nedeni olarak ormanlık alanların yok edilmesi ve fildişi ticareti için yasa dışı avlanma gösteriliyor.
Myanmar'ın kuzeydoğusundaki Şan eyaletinde köye inen filler 5 kişiyi öldürdü.
Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri, Şan eyaletinin Mong Mate ilçesine bağlı Sint Kin köyüne saldıran fil sürüsünün, 9 yaşındaki bir erkek çocuk dahil 5 kişiyi öldürdüğünü, birçok evi yerle bir ettiğini açıkladı.
Yetkililerden Swe Thein, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayatını kaybedenlerden 3'ünün kadın, birinin çocuk olduğunu belirtti. Swe Thein, yaşam alanın darlığı ve gıda sıkıntısının, filleri, bu tür saldırılara ittiğini kaydetti.
Ülkede ormanlık alanların yok edildiği bölgede filler, 2010 ila 2016 yıllarında insanların yaşadığı mekanlara saldırarak, en az 15 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Myanmar'daki yaklaşık 3 bin filin yaşadığı ifade ediliyor. Fil nüfusundaki azalmasının nedeni olarak ormanlık alanların yok edilmesi ve fildişi ticareti için yasa dışı avlanma gösteriliyor.
Kaçak avcılara 22 bin 698 lira para cezası
Kayseri'de av koruma kontrol ekipleri, 47 ördek avlayan 8 kaçak avcıyı yakaladı. Avcılara 22 bin 698 lira para cezası uygulandı.
Kocasinan Kızılırmak ve Sarıoğlan Şahruh genel avlaklarında kaçak avlanan 8 kişi, avladıkları 47 ördek ve 3 yarı otomatik tüfek ile yakalandı.
Avcılara avcılık belgesiz avlanmak, avlaklarda avlanma izni olmadan avlanmak, otomatik takozsuz yivsiz av tüfeğiyle avlanmaları nedeniyle 4 bin 898 lira idari para cezası, yaban hayatına verdikleri zarar nedeniyle 17 bin 800 lira olmak üzere 22 bin 698 lira para cezası verildi.
Kocasinan Kızılırmak ve Sarıoğlan Şahruh genel avlaklarında kaçak avlanan 8 kişi, avladıkları 47 ördek ve 3 yarı otomatik tüfek ile yakalandı.
Avcılara avcılık belgesiz avlanmak, avlaklarda avlanma izni olmadan avlanmak, otomatik takozsuz yivsiz av tüfeğiyle avlanmaları nedeniyle 4 bin 898 lira idari para cezası, yaban hayatına verdikleri zarar nedeniyle 17 bin 800 lira olmak üzere 22 bin 698 lira para cezası verildi.
Memurların yeni yemek ücretleri belli oldu
Memurlardan ve kamu idarelerinde çalışan sözleşmeli personelden alınacak asgari öğle yemeği bedelleri belirlendi.
Maliye Bakanlığının "2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, tebliğin yürürlüğe gireceği 15 Ocak'tan 14 Ocak 2018tarihine kadar olan dönemi kapsayan sürede ek gösterge durumlarına göre memurlardan günlük 1,18 lira ile 4,59 lira, sözleşmeli personelden de brüt maaştutarlarına göre günlük 1,41 lira ile 5,50 lira arasında değişen tutarlarda günlük öğle yemek bedeli tahsil edilecek.
Maliye Bakanlığının "2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, tebliğin yürürlüğe gireceği 15 Ocak'tan 14 Ocak 2018tarihine kadar olan dönemi kapsayan sürede ek gösterge durumlarına göre memurlardan günlük 1,18 lira ile 4,59 lira, sözleşmeli personelden de brüt maaştutarlarına göre günlük 1,41 lira ile 5,50 lira arasında değişen tutarlarda günlük öğle yemek bedeli tahsil edilecek.
ABD basınından Obama değerlendirmesi: Hayal kırıklığı
Veda konuşmasının ardından ABD Başkanı Obama, gazeteler tarafından verdiği sözleri tutmamakla eleştirildi. Boston Herald gazetesi "Obama'yı tarif edecek en iyi kelime; hayal kırıklığı" derken Financial Times, "Obama, Ortadoğu konusunda verdiği sözleri yerine getiremedi" değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanlığını 20 Ocak'ta devredecek Başkan Barack Obama'nın veda konuşmasını "Yes we did." (Evet yaptık.) diyerek tamamlamasını bazı gazeteciler eleştirdi. Barack Obama, 8 yıllık başkanlık döneminin son konuşmasını yaptığı Chicago'da, başkanlığı döneminde başta ekonomi olmak üzere birçok alanda başarılı olduğunu ve göreve geldiği günden daha iyi bir ülke bıraktığını savunarak, Amerikan halkına "umutlu ve dirayetli olmaları" çağrısında bulunmuştu.
"Timsah gözyaşları döküyor"
ABD ve dünya basınında Obama'nın verdiği sözler içinde başardıkları ve başaramadıkları konusu tartışılıyor. Bazı medya kuruluşları, Obama'nın verdiği birçok sözü yerine getirmediğini savundu. Siyasi yorumcu ve radyo programcısı Laura Ingraham, Fox News'e yaptığı açıklamada, veda konuşmasını yaparken duygusal anlar yaşayan Obama'yı "timsah gözyaşları" dökmekle itham etti.
Veda konuşması etkinliğinin iyi organize edildiğini ancak Obama'nın "işe yaramayan politikalarını" gizleyemediği değerlendirmesinde bulunan Ingraham, "Obama çok popüler ve bu beni şaşırtmıyor ama verimliliğimizi, canlı bir ekonomi ve pragmatik bir dış politika fikrini yerle bir etti." ifadesini kullandı. "ABD daha mı güçlü daha mı özgür, daha mı etkili? Ekonomi 2008'a bakarak daha mı iyi?" diye soran Ingraham, birçok fırsatın kaçırıldığı düşüncesinde olduğunu anlattı. Başkanlığının ilk döneminde birçok Amerikalının Obama'ya inandığını söyleyen Ingraham, "Obama'nın elinde ülkeyi daha iyi bir yere taşımak için büyük bir fırsat vardı ama maalesef bu fırsatı kaçırdı." dedi.
"ABD'nin Ortadoğu'da kredibilitesi düştü"
Financial Times gazetesinden David Gardner da Obama'nın vedasına ilişkin kaleme aldığı "Obama, Ortadoğu konusunda verdiği sözleri yerine getiremedi" başlıklı makalesinde, Başkan'ın bölgede bir travmaya neden olduğunu, bunun kolay kolay geçmeyeceğini ve birçok kişinin onu kolayca affedemeyeceğini belirtti. Obama döneminde özellikle Ortadoğu'da ve dünya genelindeki ABD nüfuzunun tehlikeli bir şekilde azaldığını kaydeden Gardner, "Bölgede eski müttefikler uzaklaştı ve Putin'in Rusya'sı Obama'nın gözü önünde Suriye'yi koruması altına aldı." yorumunu yaptı.
Suriye'de 2013 yılında Esed rejimi kimyasal silah kullanmasına rağmen "kırmızı çizgisi" aşılan Obama'nın onu cezalandırmamasını da eleştiren Gardner, makalesinde "Bu eylemsizlik ABD'nin kredibilitesi için bir felaketti. Putin bunu çok iyi istismar etti ve Halep'teki muhalifleri bitirerek Esed rejimini kurtardı." ifadelerine yer verdi. Thomas Walkom da The Star gazetesindeki makalesinde, Obama'nın yerine getiremediği sözlerine dikkati çekerek, Guantanamo'yu kapatamaması, Afganistan'daki savaşı kazanamaması, İsrail'in yeni yerleşim yeri kurmasını engelleyememesini bunlara örnek gösterdi.
Sağlık reformunun Obama daha görevden ayrılmadan başarısız olduğunun tescillendiğini vurgulayan Walkom, Obama'nın Kongreyle de sorunlar yaşadığını ve istediği düzenlemeleri geçiremediğini kaydetti. Walkom, birçok sözünü yerine getiremeyen Obama'nın yine de rasyonel bir kişi ve ABD'nin ilk siyahi başkanı olarak hatırlanacağına değindi.
- "Obama'yı en iyi tarif eden kelime; hayal kırıklığı"
Barack Obama'yı bazılarının kahraman, kimilerinin ise kötü adam olarak gördüğü yorumunu yapan Boston Herald gazetesi ise "Barack Obama'yı tarif edecek en iyi kelime; hayal kırıklığı." değerlendirmesinde bulundu. Obama'nın ülkeyi birleştirme sözlerine rağmen 8 yıl önceye göre ABD'nin daha da kutuplaşmış bir duruma geldiği öne sürülen haberde, "Obama, sağlık reformu olan Obamacare, terörle savaş ve işsizlik konularından çok verdiği sözleri tutmamasıyla hatırlanacak." ifadesi kullanıldı. ABD Başkanı'nın değişim sözü vermesine rağmen Washington'da hiçbir şeyin değişmediği de savunulan haberde, hala lobi gruplarının Kongre ve başkenti yönetmeyi sürdürdüğü belirtildi.
ABD Başkanlığını 20 Ocak'ta devredecek Başkan Barack Obama'nın veda konuşmasını "Yes we did." (Evet yaptık.) diyerek tamamlamasını bazı gazeteciler eleştirdi. Barack Obama, 8 yıllık başkanlık döneminin son konuşmasını yaptığı Chicago'da, başkanlığı döneminde başta ekonomi olmak üzere birçok alanda başarılı olduğunu ve göreve geldiği günden daha iyi bir ülke bıraktığını savunarak, Amerikan halkına "umutlu ve dirayetli olmaları" çağrısında bulunmuştu.
"Timsah gözyaşları döküyor"
ABD ve dünya basınında Obama'nın verdiği sözler içinde başardıkları ve başaramadıkları konusu tartışılıyor. Bazı medya kuruluşları, Obama'nın verdiği birçok sözü yerine getirmediğini savundu. Siyasi yorumcu ve radyo programcısı Laura Ingraham, Fox News'e yaptığı açıklamada, veda konuşmasını yaparken duygusal anlar yaşayan Obama'yı "timsah gözyaşları" dökmekle itham etti.
Veda konuşması etkinliğinin iyi organize edildiğini ancak Obama'nın "işe yaramayan politikalarını" gizleyemediği değerlendirmesinde bulunan Ingraham, "Obama çok popüler ve bu beni şaşırtmıyor ama verimliliğimizi, canlı bir ekonomi ve pragmatik bir dış politika fikrini yerle bir etti." ifadesini kullandı. "ABD daha mı güçlü daha mı özgür, daha mı etkili? Ekonomi 2008'a bakarak daha mı iyi?" diye soran Ingraham, birçok fırsatın kaçırıldığı düşüncesinde olduğunu anlattı. Başkanlığının ilk döneminde birçok Amerikalının Obama'ya inandığını söyleyen Ingraham, "Obama'nın elinde ülkeyi daha iyi bir yere taşımak için büyük bir fırsat vardı ama maalesef bu fırsatı kaçırdı." dedi.
"ABD'nin Ortadoğu'da kredibilitesi düştü"
Financial Times gazetesinden David Gardner da Obama'nın vedasına ilişkin kaleme aldığı "Obama, Ortadoğu konusunda verdiği sözleri yerine getiremedi" başlıklı makalesinde, Başkan'ın bölgede bir travmaya neden olduğunu, bunun kolay kolay geçmeyeceğini ve birçok kişinin onu kolayca affedemeyeceğini belirtti. Obama döneminde özellikle Ortadoğu'da ve dünya genelindeki ABD nüfuzunun tehlikeli bir şekilde azaldığını kaydeden Gardner, "Bölgede eski müttefikler uzaklaştı ve Putin'in Rusya'sı Obama'nın gözü önünde Suriye'yi koruması altına aldı." yorumunu yaptı.
Suriye'de 2013 yılında Esed rejimi kimyasal silah kullanmasına rağmen "kırmızı çizgisi" aşılan Obama'nın onu cezalandırmamasını da eleştiren Gardner, makalesinde "Bu eylemsizlik ABD'nin kredibilitesi için bir felaketti. Putin bunu çok iyi istismar etti ve Halep'teki muhalifleri bitirerek Esed rejimini kurtardı." ifadelerine yer verdi. Thomas Walkom da The Star gazetesindeki makalesinde, Obama'nın yerine getiremediği sözlerine dikkati çekerek, Guantanamo'yu kapatamaması, Afganistan'daki savaşı kazanamaması, İsrail'in yeni yerleşim yeri kurmasını engelleyememesini bunlara örnek gösterdi.
Sağlık reformunun Obama daha görevden ayrılmadan başarısız olduğunun tescillendiğini vurgulayan Walkom, Obama'nın Kongreyle de sorunlar yaşadığını ve istediği düzenlemeleri geçiremediğini kaydetti. Walkom, birçok sözünü yerine getiremeyen Obama'nın yine de rasyonel bir kişi ve ABD'nin ilk siyahi başkanı olarak hatırlanacağına değindi.
- "Obama'yı en iyi tarif eden kelime; hayal kırıklığı"
Barack Obama'yı bazılarının kahraman, kimilerinin ise kötü adam olarak gördüğü yorumunu yapan Boston Herald gazetesi ise "Barack Obama'yı tarif edecek en iyi kelime; hayal kırıklığı." değerlendirmesinde bulundu. Obama'nın ülkeyi birleştirme sözlerine rağmen 8 yıl önceye göre ABD'nin daha da kutuplaşmış bir duruma geldiği öne sürülen haberde, "Obama, sağlık reformu olan Obamacare, terörle savaş ve işsizlik konularından çok verdiği sözleri tutmamasıyla hatırlanacak." ifadesi kullanıldı. ABD Başkanı'nın değişim sözü vermesine rağmen Washington'da hiçbir şeyin değişmediği de savunulan haberde, hala lobi gruplarının Kongre ve başkenti yönetmeyi sürdürdüğü belirtildi.
Türk vatandaşlığının ücreti belli oldu
Resmi Gazete'de Türk vatandaşı olmanın yeni şartları yayımlandı. Artık 2 milyon dolar sabit yatırım yapan veya 3 milyon doları bankada 3 yıl tutan şahıslar Türk vatandaşı olabilecek.
Türkiye'de en az 1 milyon dolarlık gayrimenkul satın alan, en az 2 milyon dolar yatırım yapan ya da en az 3 milyon dolarlık mevduat hesabı açan yabancılara Türk vatandaşlığı verilecek.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Türk vatandaşlığı kanunu uygulama yönetmeliğinde değişiklik yapan yönetmeliğe göre;
- en az 1 milyon dolar tutarında taşınmazı üç yıl satılmaması şerhiyle satın alan,
- en az 2 milyon dolar tutarında sabit sermaye yatırımı yapan
- en az 3 milyon dolar tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı belgelenen veya bu tutarda devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı tespit edilen yabancılara Türk vatandaşlığı verilecek.
Değişiklikle, en az 100 kişilik istihdam oluşturduğu belgelenen yabancıların da Türk vatandaşlığı almaya hak kazanacağı hüküm altına alındı.
Türkiye'de en az 1 milyon dolarlık gayrimenkul satın alan, en az 2 milyon dolar yatırım yapan ya da en az 3 milyon dolarlık mevduat hesabı açan yabancılara Türk vatandaşlığı verilecek.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Türk vatandaşlığı kanunu uygulama yönetmeliğinde değişiklik yapan yönetmeliğe göre;
- en az 1 milyon dolar tutarında taşınmazı üç yıl satılmaması şerhiyle satın alan,
- en az 2 milyon dolar tutarında sabit sermaye yatırımı yapan
- en az 3 milyon dolar tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye'de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı belgelenen veya bu tutarda devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı tespit edilen yabancılara Türk vatandaşlığı verilecek.
Değişiklikle, en az 100 kişilik istihdam oluşturduğu belgelenen yabancıların da Türk vatandaşlığı almaya hak kazanacağı hüküm altına alındı.
11 Ocak 2017 Çarşamba
Harp Okullarına 2017'de kadın öğrenci alınmayacak
Deniz ve Hava Harp Okulları ile Astsubay Meslek Yüksekokulları’nın bu yıl kadın öğrenci alınmayacak. Bu durum tartışmalara yol açarken, Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, 2017'de Hava Harp Okulları’na sadece erkek öğrenci alınmasına ilişkin kararı TBMM gündemine taşıdı.
Deniz ve Hava Harp Okulları ile Astsubay Meslek Yüksekokulları’na 2017'de kadın öğrenci alınmayacak. Tartışmalara yol açan kararla ilgili internette imza kampanyası başlatıldı. Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da sadece erkek öğrenci alınacak olmasını TBMM gündemine taşıdı.
Hürriyet'in haberine göre, internette düzenlenen imza kampanyasına verilen destek, 30 bini aştı. ÖSYM’nin yayımladığı 2017 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Kılavuzu’nda yer alan bilgilere göre, kadın adaylar bu yıl sadece Kara Harp Okulu’na başvuruda bulunabilecek. Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde ise sadece erkek adayların başvurusu kabul edilecek. Kara, Deniz ve Hava Astsubay Meslek Yüksekokullarına da kadın adaylar başvuramayacak.
Kardeşi için kampanya
Karar tartışma yaratırken, internetteki Change.org sitesinde başlatılan imza kampanyasına kısa sürede binlerce destek geldi. “Tuğba Cerav” isimli kullanıcının, harp okulu sınavına hazırlanan kardeşi için başlattığı kampanya, “Hava Harp Okulu’na Kız Öğrenci Alınmama Kararı İptal Edilsin” başlığıyla yayınlandı. Kampanya için 30 binden fazla imza toplandı.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Hürriyet’e “Kararı ben vermedim. Deniz ve Hava Kuvvetleri ise ihtiyaçları olmadığını söylemiş ve kılavuza sadece ‘erkek’ öğrenci ibaresi konulmuş” dedi.
Kadın ayrımcı politikada ısrar
Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da Hava Harp Okulu’na kız öğrencilerin alınmaması kararını Meclis gündemine taşıdı. Nazlıaka, bu kararın anayasaya ve Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu savundu. Nazlıaka, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Hukuka aykırı olan bu düzenleme ivedi olarak düzeltilecek midir? Yoksa kadına yönelik ayrımcı politikalarınızdaki ısrarı sürdürecek misiniz?” sorularını yöneltti.
Deniz ve Hava Harp Okulları ile Astsubay Meslek Yüksekokulları’na 2017'de kadın öğrenci alınmayacak. Tartışmalara yol açan kararla ilgili internette imza kampanyası başlatıldı. Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da sadece erkek öğrenci alınacak olmasını TBMM gündemine taşıdı.
Hürriyet'in haberine göre, internette düzenlenen imza kampanyasına verilen destek, 30 bini aştı. ÖSYM’nin yayımladığı 2017 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Kılavuzu’nda yer alan bilgilere göre, kadın adaylar bu yıl sadece Kara Harp Okulu’na başvuruda bulunabilecek. Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde ise sadece erkek adayların başvurusu kabul edilecek. Kara, Deniz ve Hava Astsubay Meslek Yüksekokullarına da kadın adaylar başvuramayacak.
Kardeşi için kampanya
Karar tartışma yaratırken, internetteki Change.org sitesinde başlatılan imza kampanyasına kısa sürede binlerce destek geldi. “Tuğba Cerav” isimli kullanıcının, harp okulu sınavına hazırlanan kardeşi için başlattığı kampanya, “Hava Harp Okulu’na Kız Öğrenci Alınmama Kararı İptal Edilsin” başlığıyla yayınlandı. Kampanya için 30 binden fazla imza toplandı.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Hürriyet’e “Kararı ben vermedim. Deniz ve Hava Kuvvetleri ise ihtiyaçları olmadığını söylemiş ve kılavuza sadece ‘erkek’ öğrenci ibaresi konulmuş” dedi.
Kadın ayrımcı politikada ısrar
Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da Hava Harp Okulu’na kız öğrencilerin alınmaması kararını Meclis gündemine taşıdı. Nazlıaka, bu kararın anayasaya ve Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu savundu. Nazlıaka, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Hukuka aykırı olan bu düzenleme ivedi olarak düzeltilecek midir? Yoksa kadına yönelik ayrımcı politikalarınızdaki ısrarı sürdürecek misiniz?” sorularını yöneltti.
Van Gölü'nde batık Rus gemisi bulundu
Van Gölü'nde bir sırrın daha ortaya çıkarılmasının heyecanı yaşanıyor. 1915 yılında Ruslar tarafından yaptırılan, askeri mühimmat ve yük taşımacılığında kullanıldığı belirlenen batık Rus şilebi 1.5 yıldan bu yana sürdürülen araştırmalardan sonra bulundu.
Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, Van Gölü Sualtı Araştırmaları Derneği (VANSAD) Başkanı Dr. Mustafa Akkuş ile 6 kişilik ekip tarafından yapılan çalışmayla Bitlis'in Reşadiye bölgesi Çanakdüzü açıklarında bulunan 40 metrelik batık Rus şilebi büyük heyecan yarattı.
Türkiye'nin en büyük gölü olan ve 800 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü'nde yapılan araştırmalarda bir sır daha ortaya çıkarıldı.
YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı'nın 2 yıl önce Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve ekebiyle yaptığı araştırmalarda dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin ortaya çıkarıldığı Van Gölü'nde bir ilke daha ulaşıldı.
VANSAD Başkanı Dr. Mustafa Akkuş, Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve 6 kişilik araştırma ekibi tarafından yapılan çalışmalarda 1958 yılında fırtınada sürüklenen, kayalıklara çarptıktan sonra batan ve Ruslar'dan kalan bir şilep bulundu.
Van Gölü'ndeki ilk batık
Bitlis'in Tatvan İlçesi Çanakdüzü açıklarında 3 Rus gemisinin battığı bilgisini alan Tahsin Ceylan ve ekibi, bu bölgede 1.5 yıllık bir çalışma sonucu 23 metre derinlikte 1 Rus şilebine ulaştı.
Görüntüledikleri üzerinde 'Akdamar' yazısı bulunan 40 metre uzunluğundaki şilebin her yerinin çok sağlam olduğunu belirten Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, şöyle dedi:
"Van Gölü sırlarla dolu. Bu sırları çözmek içi çaba gösteriyoruz. Van Gölü'nün Bitlis bölgesinde batık Rus gemileri olduğu bilgisini aldık. Bu yönde yaptığımız araştırmalarda bu bölgede Rusya işgalinden sonra kalan 1900 yıllarda yapılmış 3 şilep olduğunu öğrendik. Bu şileplerin askeri mühimmat ve yük taşımacılığında nakliye amaçlı kulandıldığı öğrendik. Ruslar çekildikten sonra birinin yandığını ve ikisinin kayıp olduğu bilgisine ulaştık. Batan bu şilepte koyunların telef olduğu bilgisi var. Bu şileplerin bir tanesinin yandığını, 2 tanesininde kayalıklara çarparak batıp kaybolduğunu öğrendik. Bunu görüntüledik. Çok heyecan verici bir gelişme. Ruslar'a ait gemi olduğu için burada Ruslar'la birlikte çalışma yapmak isteriz. Şilebin birçok mekanizması ilk günkü gibi sağlam duruyor. Bu şilep Ruslar'dan, Osmanlı'ya oradan da Türkiye Cumhuriyeti'ne kalarak 3 dönem görmüştür. bu yüzden çok önemli."
Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, Van Gölü Sualtı Araştırmaları Derneği (VANSAD) Başkanı Dr. Mustafa Akkuş ile 6 kişilik ekip tarafından yapılan çalışmayla Bitlis'in Reşadiye bölgesi Çanakdüzü açıklarında bulunan 40 metrelik batık Rus şilebi büyük heyecan yarattı.
Türkiye'nin en büyük gölü olan ve 800 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü'nde yapılan araştırmalarda bir sır daha ortaya çıkarıldı.
YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı'nın 2 yıl önce Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve ekebiyle yaptığı araştırmalarda dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin ortaya çıkarıldığı Van Gölü'nde bir ilke daha ulaşıldı.
VANSAD Başkanı Dr. Mustafa Akkuş, Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve 6 kişilik araştırma ekibi tarafından yapılan çalışmalarda 1958 yılında fırtınada sürüklenen, kayalıklara çarptıktan sonra batan ve Ruslar'dan kalan bir şilep bulundu.
Van Gölü'ndeki ilk batık
Bitlis'in Tatvan İlçesi Çanakdüzü açıklarında 3 Rus gemisinin battığı bilgisini alan Tahsin Ceylan ve ekibi, bu bölgede 1.5 yıllık bir çalışma sonucu 23 metre derinlikte 1 Rus şilebine ulaştı.
Görüntüledikleri üzerinde 'Akdamar' yazısı bulunan 40 metre uzunluğundaki şilebin her yerinin çok sağlam olduğunu belirten Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, şöyle dedi:
"Van Gölü sırlarla dolu. Bu sırları çözmek içi çaba gösteriyoruz. Van Gölü'nün Bitlis bölgesinde batık Rus gemileri olduğu bilgisini aldık. Bu yönde yaptığımız araştırmalarda bu bölgede Rusya işgalinden sonra kalan 1900 yıllarda yapılmış 3 şilep olduğunu öğrendik. Bu şileplerin askeri mühimmat ve yük taşımacılığında nakliye amaçlı kulandıldığı öğrendik. Ruslar çekildikten sonra birinin yandığını ve ikisinin kayıp olduğu bilgisine ulaştık. Batan bu şilepte koyunların telef olduğu bilgisi var. Bu şileplerin bir tanesinin yandığını, 2 tanesininde kayalıklara çarparak batıp kaybolduğunu öğrendik. Bunu görüntüledik. Çok heyecan verici bir gelişme. Ruslar'a ait gemi olduğu için burada Ruslar'la birlikte çalışma yapmak isteriz. Şilebin birçok mekanizması ilk günkü gibi sağlam duruyor. Bu şilep Ruslar'dan, Osmanlı'ya oradan da Türkiye Cumhuriyeti'ne kalarak 3 dönem görmüştür. bu yüzden çok önemli."
Obama veda etti
ABD Başkanı Barack Obama, Chicago kentindeki veda konuşmasında, 8 yıllık başkanlığı döneminde başta ekonomi olmak üzere birçok alanda başarılı olduğunu ve göreve geldiği günden daha iyi bir ülke bıraktığını savunarak, Amerikan halkına "umutlu ve dirayetli olmaları" çağrısında bulundu.
Beyaz Saray'daki koltuğunu, seçilmiş Başkan Donald Trump'a 20 Ocak'ta devredecek olan Barack Obama, veda konuşmasını siyasete
başladığı ve "memleketim" diye tanımladığı Chicago'da yaptı.
Konuşmasında ağırlıklı olarak Amerikan kamuoyunun beklentilerine 8 yıllık başkanlığı döneminde nasıl karşılık verdiğini anlatan Obama, Trump'a başkanlığı "sorunsuz bir şekilde" devredeceğini söyledi.
"Obamacare" olarak bilinen sağlık reformundan Amerikan ekonomisinin 2008'deki finansal krizden sonraki performansına kadar büyük ölçüde ABD vatandaşlarının hayatlarını yakından ilgilendiren konular hakkında konuşan Obama, 8 yıllık yönetiminde "ülkeyi daha iyi bir yer haline getirdiğini" savundu.
Trump'ın başkanlık koltuğuna oturduğunda ilk iş olarak değiştirmeyi vadettiği sağlık reformuyla ilgili ifadelerinde Obama, "Eğer daha iyi bir alternatif getirilirse onu açıkça destekleyeceğim." dedi.
Demokrasiye sıkça vurgu yaptığı konuşmasında Obama, ABD'deki farklı ırklar arasındaki hoşgörünün kendi başkanlığı döneminde eskiye göre daha iyi hale geldiğini öne sürdü.
Dış politikayla ilgili sınırlı yorumlar yapan Obama, dünyanın en çok tartıştığı ve kendi yönetiminin de sıkça eleştirildiği konuların
başında gelen Suriye'deki iç savaşa hiç temas etmedi. Obama, Ortadoğu ile ilgili sorunlara da değinmedi.
Aşırılıklarla mücadelenin süreceğini bildiren Obama, "DEAŞ masum insanları öldürmeye çalışacaktır ancak biz anayasamıza ve ilkelerimize ihanet etmediğimiz sürece Amerika'yı yenemeyecekler." değerlendirmesinde bulundu.
Obama, DEAŞ ile verdikleri kararlı mücadelede bu terör örgütünün birçok liderini öldürüldüklerini ve "DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon sayesinde örgütün elindeki toprakların yarısından fazlasını kaybettiğini" iddia etti.
Başkanlığı dönemindeki terörle mücadelede "yasal zeminde" kalmaya çalıştığını vurgulayan Obama, "Bunun için işkenceye son verdik,
Guantanamo Tutukevi'ni kapatmak için mücadele ettik ve Amerikalı Müslümanlara ayrımcılık yapılmasına karşı çıktık. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü kaygılarıyla hareket ettik. Dış tahriklere karşı uyanık olmalıyız ve bizi biz yapan değerlerin zayıflamaması için çaba
göstermeliyiz." diye konuştu.
Rusya ve Çin gibi rakiplerinin "ABD ayarında olmadığını" savunan Obama, kendi değerlerinden vazgeçmedikleri sürece bu üstünlüklerini koruyacaklarını ifade etti.
Göreve geldiğinde dış politikada çok önemli sorunlarla yüzleşmesi gerektiğini hatırlatan Barack Obama, Küba, İran ve Usame bin Ladin örnekleriyle "başarılı olduğunu" ileri sürdü.
Obama, "8 yıl önce size Küba ile beyaz bir sayfa açacağımızı, tek bir kurşun sıkılmadan İran'ın nükleer programını sonlandıracağımızı ve 11 Eylül'ün planlayıcısını ortadan kaldıracağımızı söyleseydim bunların kolay işler olmayacağını söyleyebilirdiniz ama yaptığımız şey bu." ifadesini kullandı.
Amerikan halkına "umutlu olmaları" ve "dirayetli durmaları" çağrısını yapan Obama, "Evet yapabiliriz. Evet yaptık." diyerek sözlerini tamamladı.
Obama, konuşmasının ardından eşi Michelle ve kızı Malia Obama, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve onun eşi Jill Biden ile sahneden
katılımcıları selamladı.
Beyaz Saray'daki koltuğunu, seçilmiş Başkan Donald Trump'a 20 Ocak'ta devredecek olan Barack Obama, veda konuşmasını siyasete
başladığı ve "memleketim" diye tanımladığı Chicago'da yaptı.
Konuşmasında ağırlıklı olarak Amerikan kamuoyunun beklentilerine 8 yıllık başkanlığı döneminde nasıl karşılık verdiğini anlatan Obama, Trump'a başkanlığı "sorunsuz bir şekilde" devredeceğini söyledi.
"Obamacare" olarak bilinen sağlık reformundan Amerikan ekonomisinin 2008'deki finansal krizden sonraki performansına kadar büyük ölçüde ABD vatandaşlarının hayatlarını yakından ilgilendiren konular hakkında konuşan Obama, 8 yıllık yönetiminde "ülkeyi daha iyi bir yer haline getirdiğini" savundu.
Trump'ın başkanlık koltuğuna oturduğunda ilk iş olarak değiştirmeyi vadettiği sağlık reformuyla ilgili ifadelerinde Obama, "Eğer daha iyi bir alternatif getirilirse onu açıkça destekleyeceğim." dedi.
Demokrasiye sıkça vurgu yaptığı konuşmasında Obama, ABD'deki farklı ırklar arasındaki hoşgörünün kendi başkanlığı döneminde eskiye göre daha iyi hale geldiğini öne sürdü.
Dış politikayla ilgili sınırlı yorumlar yapan Obama, dünyanın en çok tartıştığı ve kendi yönetiminin de sıkça eleştirildiği konuların
başında gelen Suriye'deki iç savaşa hiç temas etmedi. Obama, Ortadoğu ile ilgili sorunlara da değinmedi.
Aşırılıklarla mücadelenin süreceğini bildiren Obama, "DEAŞ masum insanları öldürmeye çalışacaktır ancak biz anayasamıza ve ilkelerimize ihanet etmediğimiz sürece Amerika'yı yenemeyecekler." değerlendirmesinde bulundu.
Obama, DEAŞ ile verdikleri kararlı mücadelede bu terör örgütünün birçok liderini öldürüldüklerini ve "DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyon sayesinde örgütün elindeki toprakların yarısından fazlasını kaybettiğini" iddia etti.
Başkanlığı dönemindeki terörle mücadelede "yasal zeminde" kalmaya çalıştığını vurgulayan Obama, "Bunun için işkenceye son verdik,
Guantanamo Tutukevi'ni kapatmak için mücadele ettik ve Amerikalı Müslümanlara ayrımcılık yapılmasına karşı çıktık. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü kaygılarıyla hareket ettik. Dış tahriklere karşı uyanık olmalıyız ve bizi biz yapan değerlerin zayıflamaması için çaba
göstermeliyiz." diye konuştu.
Rusya ve Çin gibi rakiplerinin "ABD ayarında olmadığını" savunan Obama, kendi değerlerinden vazgeçmedikleri sürece bu üstünlüklerini koruyacaklarını ifade etti.
Göreve geldiğinde dış politikada çok önemli sorunlarla yüzleşmesi gerektiğini hatırlatan Barack Obama, Küba, İran ve Usame bin Ladin örnekleriyle "başarılı olduğunu" ileri sürdü.
Obama, "8 yıl önce size Küba ile beyaz bir sayfa açacağımızı, tek bir kurşun sıkılmadan İran'ın nükleer programını sonlandıracağımızı ve 11 Eylül'ün planlayıcısını ortadan kaldıracağımızı söyleseydim bunların kolay işler olmayacağını söyleyebilirdiniz ama yaptığımız şey bu." ifadesini kullandı.
Amerikan halkına "umutlu olmaları" ve "dirayetli durmaları" çağrısını yapan Obama, "Evet yapabiliriz. Evet yaptık." diyerek sözlerini tamamladı.
Obama, konuşmasının ardından eşi Michelle ve kızı Malia Obama, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve onun eşi Jill Biden ile sahneden
katılımcıları selamladı.
İETT'den özelleştirme iddialarına yanıt
İETT, toplu ulaşımda işletmecilikten çekildiği ve özelleştirildiği iddialarıyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, "İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, İstanbul'da toplu ulaşımın hizmet kalitesinin arttırılmasına dair uzun süredir devam eden çalışma içinde olduğu kamuya açık bir bilgidir ve konuyla ilgisi olan herkesin malumudur." denildi.
İETT'den bazı basın yayın kuruluşlarında yer alan "İETT tarih oluyor" başlıklı haberlere ilişkin açıklama yapıldı.
İstanbul'da 146 yıllık kültürü ifade eden İETT'nin toplu ulaşımda işletmecilikten çekildiği ve özelleştirildiği şeklindeki yorumları ve bunlardan kaynaklanacak yanlış anlamaları düzeltmek, halka, paydaşlarına ve personeline olan sorumluluğu olduğu belirtilen açıklamada, "İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, İstanbul'da toplu ulaşımın hizmet kalitesinin arttırılmasına dair uzun süredir devam eden çalışma içinde olduğu kamuya açık bir bilgidir ve konuyla ilgisi olan herkesin malumudur." denildi.
Bu çalışma kapsamında toplu ulaşımın tek elden planlanması, koordinesi ve denetiminin öngörüldüğü vurgulanan açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin vizyonuyla ve 146 yıldır İstanbul'da toplu ulaşımda faaliyet gösteren İETT'nin tecrübesi ve birikimiyle bu hedefe yönelik bir yapı oluşturmak için yol haritası çıkarıldığı aktarıldı.
Açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
"Yolcu konforu ve güvenliğini arttırmayı, insan kaynağı ve hat optimizasyonunu sağlamayı amaçlayan bu modern sistem, yansıtıldığı gibi sadece otobüslerin işletmesini düzenleyen değil, tüm toplu ulaşım unsurlarının dahil olacağı entegre bir ulaşım planıdır. Dünyadan örneklerin araştırıldığı çalışma, İstanbul'da uluslararası standartlarda bir model oluşturulması yönünde devam etmektedir. Metrobüs, tünel ve tramvayda işletmeciliği sürdürmesi öngörülen İETT'nin, planlama, koordinasyon, denetim ve danışmanlık fonksiyonlarına odaklanması, bu şekilde Türkiye ve dünyadaki diğer toplu ulaşım otoritelerine danışmanlık yapması amaçlanmaktadır. İETT'nin 'tarih olması' değil, tam aksine güçlendirilerek toplu ulaşımın merkezinde bir üst kurum olarak konumlandırılması söz konusudur.
Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlı kuruluşu olan İETT, kendisine verilen her görevi tarihine, sorumluluk bilincine, kuruma ve hizmet verdiği halkına saygısı gereği en iyi şekilde icra etmekle mükelleftir. Sürdürülen çalışmalar hakkında bilgi verme amacıyla ve iyi niyetle İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin bir komisyonuna yapılan sunumun, içeriğinden çok farklı, taraflı ve dar bir bakış açısıyla kamuoyuna yansıtılması konusundaki endişe ve üzüntümüzü saygıdeğer halkımızın takdirlerine bırakıyoruz."
İETT'den bazı basın yayın kuruluşlarında yer alan "İETT tarih oluyor" başlıklı haberlere ilişkin açıklama yapıldı.
İstanbul'da 146 yıllık kültürü ifade eden İETT'nin toplu ulaşımda işletmecilikten çekildiği ve özelleştirildiği şeklindeki yorumları ve bunlardan kaynaklanacak yanlış anlamaları düzeltmek, halka, paydaşlarına ve personeline olan sorumluluğu olduğu belirtilen açıklamada, "İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, İstanbul'da toplu ulaşımın hizmet kalitesinin arttırılmasına dair uzun süredir devam eden çalışma içinde olduğu kamuya açık bir bilgidir ve konuyla ilgisi olan herkesin malumudur." denildi.
Bu çalışma kapsamında toplu ulaşımın tek elden planlanması, koordinesi ve denetiminin öngörüldüğü vurgulanan açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin vizyonuyla ve 146 yıldır İstanbul'da toplu ulaşımda faaliyet gösteren İETT'nin tecrübesi ve birikimiyle bu hedefe yönelik bir yapı oluşturmak için yol haritası çıkarıldığı aktarıldı.
Açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
"Yolcu konforu ve güvenliğini arttırmayı, insan kaynağı ve hat optimizasyonunu sağlamayı amaçlayan bu modern sistem, yansıtıldığı gibi sadece otobüslerin işletmesini düzenleyen değil, tüm toplu ulaşım unsurlarının dahil olacağı entegre bir ulaşım planıdır. Dünyadan örneklerin araştırıldığı çalışma, İstanbul'da uluslararası standartlarda bir model oluşturulması yönünde devam etmektedir. Metrobüs, tünel ve tramvayda işletmeciliği sürdürmesi öngörülen İETT'nin, planlama, koordinasyon, denetim ve danışmanlık fonksiyonlarına odaklanması, bu şekilde Türkiye ve dünyadaki diğer toplu ulaşım otoritelerine danışmanlık yapması amaçlanmaktadır. İETT'nin 'tarih olması' değil, tam aksine güçlendirilerek toplu ulaşımın merkezinde bir üst kurum olarak konumlandırılması söz konusudur.
Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağlı kuruluşu olan İETT, kendisine verilen her görevi tarihine, sorumluluk bilincine, kuruma ve hizmet verdiği halkına saygısı gereği en iyi şekilde icra etmekle mükelleftir. Sürdürülen çalışmalar hakkında bilgi verme amacıyla ve iyi niyetle İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin bir komisyonuna yapılan sunumun, içeriğinden çok farklı, taraflı ve dar bir bakış açısıyla kamuoyuna yansıtılması konusundaki endişe ve üzüntümüzü saygıdeğer halkımızın takdirlerine bırakıyoruz."
Hac ve Umre'de 50 dolarlık sahte kimlik kartı vurgunu!
TÜRSAB Bölgesel Yönetim Kurulu Üyesi Muharrem Güldemir, hac ve umre için yurt dışına çıkan vatandaşlara Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 50 dolar ücret karşılığı verilen kimlik kartlarının sahtelerinin basılarak bazı acenteler tarafından kullanıldığını ileri sürdü. Güldemir, geçen yıl 30 bine yakın kişinin bu şekilde mağdur edildiğini söyledi. Hac ve Umre Seyahat Acentaları Derneği de yazılı bir açıklama yaparak Umre'ye gidecek olan vatandaşları uyardı.
Sahte kimlik kartı basan acentelerin kişi başına 50 dolar haksız kazanç elde ettiğine dikkat çeken Turizmciler ve Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) BYK Yönetim Kurulu Üyesi ve Uzman Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Güldemir, bu konuda TÜRSAB ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın denetim görevini yerine getirmediğini ileri sürdü.
Hac ve Umre operasyonu yapan tüm acentelere, geriye dönük araştırma yapılması gerektiğini savunan Muharrem Güldemir, bu yıl sahte kart miktarında ciddi bir artış yaşandığını söyledi. 50 civarında acentenin sahte kart kullandığını iddia eden Muharrem Güldemir konuyla ilgili olarak yetkilileri ve Cumhuriyet savcılarını göreve çağırdı.
"Diyanet, Suudi Arabistan'da yakaladı"
Konuyla ilgili olarak cnnturk.com'dan Murat Aydın'ın sorularını cevaplayan Muharrem Güldemir, bu kartların dağıtımını Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığını belirterek, "Diyanet İşleri, daha önce Suudi Arabistan'da sahte kart kullananları yakaladı. Bununla ilgili gerekli işlemler yapıldı. Fakat hala aynı yerdeyiz" dedi.
Diyanet'in bununla ilgili bir işlemi olmadığını idida eden Güldemir, yine aynı kişiler tarafından bu sahtekarlığın devam ettiğini söyledi.
"50 dolar verip kimlik kartlarını alıyorlar"
Güldemir, "Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulu var. Bu kurul kararı doğrultusunda umreye gidecek her aday şirketler aracılığıyla 50 dolar ücret vererek bu hac ve umre kimlik kartını alıyor. Bunu ödemekle yükümlü hacı adayı bunun karşılığında bir takım hizmetler alıyor. Bu ödemenni karşılığı olarak Diyanet'in görevlendirdiği bir din görevlisi, hastane hizmetlerii, PTT'nin Mekke ve Medine'deki bürolarından kargo hizmetinden faydalanıyorlar" diye konuştu.
SAHTE KART ÖRNEĞİ
Muharrem Güldemir, "Kurul kararında diyor ki bu kartı olmayanların yurt dışına çıkışı yapılamaz, yasak diyor. Biz bu konuda gerekli ihbarları İçişleri Bakanlığı'na, havaalanlarına yaptık. Ama bu adamlar hala bu işi yapıyor. Bu çok yüksek bir rakam" ifadelerini kullandı.
Kişi başına 125 dolarlık haksız kazanç
2016 yılında 30 bin kişinin bu şekilde mağdur edilidiğini iddia eden Güldemir, sahte kart kullanan acentelerin bu şekilde her hacı adayı başına 125 dolarlık bir haksız kazanç elde ettiklerini söyledi.
Güldemir bu durumu ise şöyle açıkladı: Bu kartları acenteler, gidip Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alıyor. Şayet, örnek veriyorum. Bu bedeli ödemeyeceksem eğer, gidiyorum bir matbaya diyorum ki bana bu karttan yap kardeşim, yaptırıyorsun 50 dolar yok. Seyahat sigortası yok. HURSAD hizmet bedeli yok. Mesela öğlen yemeğinde kumanya verilecek, verilmiyor. Vergi de yok. Bunlarla beraber acentenin 125 dolara yakın karı var.
SAHTE KART ÖRNEĞİ
Hacı adaylarının bundan haberi olmadığını söyleyen Güldemir, "sahte olduğunu bilmez ki, parayı tahsil etmiş acente zaten. Gidip herhangi bir matbadan bu kartları yapıp getirip veriyorlar hacı adayına. Hacı adayı nereden bilecek bunun sahte olduğunu" dedi.
Dernekten yazılı açıklama
Öte yandan kısa adı HURSAD olan, Hac ve Umre Seyahat Acenteleri Derneği de yazılı bir açıklama yaparak Umre'ye gidecek olan vatandaşları uyardı.
İşte o uyarı
Umre'ye gidecek vatandaşlarımızın seyahatlerine başlamadan önce aşağıdaki konularda dikkatli olmaları kendileri ve ülkemiz menfaatine olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Seyahat acentelerin Umre organizasyonlarında uyması gereken kurallar, Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu kararları ve Diyanet İşleri Başkanlığının denetim ve gözetimi altında gerçekleştirilmektedir.
2016 Umre sezonu ile birlikte kötü niyetli kişi ve kurumların Diyanet İşleri Başkanlığı ile sözleşme imzalamadan veya sözleşme imzalamış olsa dahi usulsüz işlem yaparak tur düzenlediği yönünde kanıt ve bilgiler bulunmaktadır.
Diğer yandan, seyahat acentelerimiz dahil Umre'ye gidecek vatandaşlarımıza Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “UMRE KİMLİK BELGESİ” verilme zorunluluğu vardır. Umre kimlik belgesinin üzerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın logosu bulunan hologramı bulunmaktadır.
Vatandaşlarımızın bu belgeleri kontrol etmeleri ve havalimanı çıkışlarında pasaport polisleri sormasa dahi umre kimlik belgelerini özellikle göstermelerini öneriyoruz.
Mağdur edilmemek için dikkat!
Vatandaşlarımızın bu kimlik belgelerine dikkat etmemeleri durumunda;
- Seyahatlerini ve kendilerinden tahsil edilen ücretleri de kapsayan sigorta kapsamında olmayacaklarını bilmelidirler.
- Rahatsızlanmaları durumunda geri dönüşlerini sağlayacak olan masraflar kendilerine ödenmeyecektir.
- Mekke ve Medine’de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülen ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaklardır.
- Medine’de yine Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen kargo hizmetlerinden faydalanamayacaklardır.
- Konaklama, ulaşım ve yemek konularında denetleneme yapılamayacağı için eksik hizmet alacaklardır.
- Devlet kurumları tarafından verilecek hizmetler ile ilgili yapılan çalışmalar aksatıldığı için kurumların maddi kayıplarına sebep olacaklardır.
- Kayıtsız gerçekleştirilen işlemler nedeni haksız kazanç ve vergi kaçırılmasına alet olacaklardır.
İbadet amacında olan vatandaşlarımızın bu hususlara dikkat etmeleri maddi manevi menfaatlerine olacaktır.
Bu güne kadar yapılan çalışmalarda binlerce kişinin sahte kart ile çıkış yaptığı bu kartların üzerinde “TRAVELTUR” yazdığı, böyle bir seyahat acentesinin olmadığı tespit edilmiştir.
İlgili tüm kurumları, vatandaşlarımızın ve ülkemizin haklarını korumaya, sektör içerisinde yıllardır emek harcayarak evlerini geçindirmeye çalışan acentelarımızın zan altında kalmamaları ve zarara uğramamaları adına göreve davet ediyoruz.
Murat Aydın / Cnnturk.com
Sahte kimlik kartı basan acentelerin kişi başına 50 dolar haksız kazanç elde ettiğine dikkat çeken Turizmciler ve Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) BYK Yönetim Kurulu Üyesi ve Uzman Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Güldemir, bu konuda TÜRSAB ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın denetim görevini yerine getirmediğini ileri sürdü.
Hac ve Umre operasyonu yapan tüm acentelere, geriye dönük araştırma yapılması gerektiğini savunan Muharrem Güldemir, bu yıl sahte kart miktarında ciddi bir artış yaşandığını söyledi. 50 civarında acentenin sahte kart kullandığını iddia eden Muharrem Güldemir konuyla ilgili olarak yetkilileri ve Cumhuriyet savcılarını göreve çağırdı.
"Diyanet, Suudi Arabistan'da yakaladı"
Konuyla ilgili olarak cnnturk.com'dan Murat Aydın'ın sorularını cevaplayan Muharrem Güldemir, bu kartların dağıtımını Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığını belirterek, "Diyanet İşleri, daha önce Suudi Arabistan'da sahte kart kullananları yakaladı. Bununla ilgili gerekli işlemler yapıldı. Fakat hala aynı yerdeyiz" dedi.
Diyanet'in bununla ilgili bir işlemi olmadığını idida eden Güldemir, yine aynı kişiler tarafından bu sahtekarlığın devam ettiğini söyledi.
"50 dolar verip kimlik kartlarını alıyorlar"
Güldemir, "Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulu var. Bu kurul kararı doğrultusunda umreye gidecek her aday şirketler aracılığıyla 50 dolar ücret vererek bu hac ve umre kimlik kartını alıyor. Bunu ödemekle yükümlü hacı adayı bunun karşılığında bir takım hizmetler alıyor. Bu ödemenni karşılığı olarak Diyanet'in görevlendirdiği bir din görevlisi, hastane hizmetlerii, PTT'nin Mekke ve Medine'deki bürolarından kargo hizmetinden faydalanıyorlar" diye konuştu.
SAHTE KART ÖRNEĞİ
Muharrem Güldemir, "Kurul kararında diyor ki bu kartı olmayanların yurt dışına çıkışı yapılamaz, yasak diyor. Biz bu konuda gerekli ihbarları İçişleri Bakanlığı'na, havaalanlarına yaptık. Ama bu adamlar hala bu işi yapıyor. Bu çok yüksek bir rakam" ifadelerini kullandı.
Kişi başına 125 dolarlık haksız kazanç
2016 yılında 30 bin kişinin bu şekilde mağdur edilidiğini iddia eden Güldemir, sahte kart kullanan acentelerin bu şekilde her hacı adayı başına 125 dolarlık bir haksız kazanç elde ettiklerini söyledi.
Güldemir bu durumu ise şöyle açıkladı: Bu kartları acenteler, gidip Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alıyor. Şayet, örnek veriyorum. Bu bedeli ödemeyeceksem eğer, gidiyorum bir matbaya diyorum ki bana bu karttan yap kardeşim, yaptırıyorsun 50 dolar yok. Seyahat sigortası yok. HURSAD hizmet bedeli yok. Mesela öğlen yemeğinde kumanya verilecek, verilmiyor. Vergi de yok. Bunlarla beraber acentenin 125 dolara yakın karı var.
SAHTE KART ÖRNEĞİ
Hacı adaylarının bundan haberi olmadığını söyleyen Güldemir, "sahte olduğunu bilmez ki, parayı tahsil etmiş acente zaten. Gidip herhangi bir matbadan bu kartları yapıp getirip veriyorlar hacı adayına. Hacı adayı nereden bilecek bunun sahte olduğunu" dedi.
Dernekten yazılı açıklama
Öte yandan kısa adı HURSAD olan, Hac ve Umre Seyahat Acenteleri Derneği de yazılı bir açıklama yaparak Umre'ye gidecek olan vatandaşları uyardı.
İşte o uyarı
Umre'ye gidecek vatandaşlarımızın seyahatlerine başlamadan önce aşağıdaki konularda dikkatli olmaları kendileri ve ülkemiz menfaatine olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Seyahat acentelerin Umre organizasyonlarında uyması gereken kurallar, Bakanlıklararası Hac ve Umre Kurulu kararları ve Diyanet İşleri Başkanlığının denetim ve gözetimi altında gerçekleştirilmektedir.
2016 Umre sezonu ile birlikte kötü niyetli kişi ve kurumların Diyanet İşleri Başkanlığı ile sözleşme imzalamadan veya sözleşme imzalamış olsa dahi usulsüz işlem yaparak tur düzenlediği yönünde kanıt ve bilgiler bulunmaktadır.
Diğer yandan, seyahat acentelerimiz dahil Umre'ye gidecek vatandaşlarımıza Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “UMRE KİMLİK BELGESİ” verilme zorunluluğu vardır. Umre kimlik belgesinin üzerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın logosu bulunan hologramı bulunmaktadır.
Vatandaşlarımızın bu belgeleri kontrol etmeleri ve havalimanı çıkışlarında pasaport polisleri sormasa dahi umre kimlik belgelerini özellikle göstermelerini öneriyoruz.
Mağdur edilmemek için dikkat!
Vatandaşlarımızın bu kimlik belgelerine dikkat etmemeleri durumunda;
- Seyahatlerini ve kendilerinden tahsil edilen ücretleri de kapsayan sigorta kapsamında olmayacaklarını bilmelidirler.
- Rahatsızlanmaları durumunda geri dönüşlerini sağlayacak olan masraflar kendilerine ödenmeyecektir.
- Mekke ve Medine’de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülen ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaklardır.
- Medine’de yine Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen kargo hizmetlerinden faydalanamayacaklardır.
- Konaklama, ulaşım ve yemek konularında denetleneme yapılamayacağı için eksik hizmet alacaklardır.
- Devlet kurumları tarafından verilecek hizmetler ile ilgili yapılan çalışmalar aksatıldığı için kurumların maddi kayıplarına sebep olacaklardır.
- Kayıtsız gerçekleştirilen işlemler nedeni haksız kazanç ve vergi kaçırılmasına alet olacaklardır.
İbadet amacında olan vatandaşlarımızın bu hususlara dikkat etmeleri maddi manevi menfaatlerine olacaktır.
Bu güne kadar yapılan çalışmalarda binlerce kişinin sahte kart ile çıkış yaptığı bu kartların üzerinde “TRAVELTUR” yazdığı, böyle bir seyahat acentesinin olmadığı tespit edilmiştir.
İlgili tüm kurumları, vatandaşlarımızın ve ülkemizin haklarını korumaya, sektör içerisinde yıllardır emek harcayarak evlerini geçindirmeye çalışan acentelarımızın zan altında kalmamaları ve zarara uğramamaları adına göreve davet ediyoruz.
Murat Aydın / Cnnturk.com
Toplu ulaşımda özelleştirme tartışması
İstanbul’da 145 yıldır yolcu taşıyan İETT, elindeki otobüsleri İBB’ye devredip metrobüs, tünel ve tramvay dışında yolcu taşımayacak. İETT taksilerin, minibüslerin, işyeri ve okulların servis araçları, metrolar ve deniz otobüslerini denetleyen, planlayan kurum olacak.
İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü (İETT), önümüzdeki günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi’nin onayına sunulacak bir projeyle İstanbul’un toplu ulaşımında “tek otorite” olacak. Hürriyet'ten Fatma Aksu'nun haberine göre Yeni düzenleme ile, İstanbul’da 145 yıldır yolcu taşıyan İETT, elindeki otobüsleri İBB’ye devredip metrobüs, tünel ve tramvay dışında yolcu taşımayacak. İETT fonksiyon değişikliyle, altındaki işleticileri denetleyen, koordine eden ve planlayan bir kuruma dönüşecek. Yeni düzenleme İBB Meclis gündemine getirilmeden önce İETT Genel Müdürü Arif Emecen Hukuk Komisyonu ile Ulaşım Komisyonu’na sunum yaptı.
Adil Emecen İBB Meclisi’nin onayından sonra hayata geçirilmesi planlanan teklifin ayrıntılarını Hürriyet’e anlattı: “İstanbul’da toplu ulaşımda birden fazla otorite var. Toplu ulaşımda tek elden planlama, koordine, denetim planlanıyor. İETT’nin işletmenin bir kısmından çekilerek tecrübesini danışmanlık, koordinasyon, planlama ve denetim fonksiyonlarına odaklanması düşünülüyor. İETT, 145 yıllık tecrübesi ve birikimiyle bu konuda yol haritasının oluşmasına destek ve katkı sağlıyor. Bu sadece otobüslerin değil tüm lastik tekerlekli araçların (taksilerin, minibüslerin, işyeri ve okulların servis araçları, metrolar ve deniz otobüsleri) sisteme dahil edileceği, entegre bir ulaşım planı olacak. Planlama, denetleme ve koordinasyon tek elde toplanacak. İETT hem Türkiye’deki hem dünyadaki diğer toplu ulaşım otoritelerine danışmanlık yapacak.”
Üçlü kontrol sistemi
İstanbul’da yolcu konforunun ve güvenliğinin artacağını öne süren Arif Emecan, “Hem kaynak hem hat optimizasyonunu sağlayacak bir yapı olacak. Metrekareye 4 yolcu düşecek bir sistem planlanıyor. Sahada İETT bünyesinde yetişen denetleyici ve kontrol elemanları vasıtasıyla, ayrıca üçüncü göz olarak tabir edilen, dışarıdan hizmet alınmak suretiyle, profesyonel ekiplerce ayda en az bir sefer her bir araç gözden geçirilecek. Yolcu konforunu öne çıkarılacak. Aracın kliması çalışıyor mu, şoför yolcu güvenliğini tehlikeye atacak şekilde araç kullanıyor mu, cep telefonuyla konuşurken araç kullanmaya devam ediyor mu gibi, hem insanlı hem de ‘karakutu’, yani elektronik ve teknolojik denetimler sürecek. Bu konuyla ilgili dünyada aralarında Londra, Seul, Newyork, Singapur, Honkong, Kopenhaf’ın da aralarında olduğu 30 şehri inceledik” diye konuştu.
‘Özelleştirme anlamına gelir’
İBB Meclisi Hukuk Komisyonu’nun CHP’li üyesi İsa Öztürk, İETT otobüslerinin Otobüs AŞ’ye devrinin söz konusu olduğunu belirterek yeni planlanan sisteme yönelik eleştirilerini şöyle dile getirdi: “İstanbul gibi bir yerde taşımacılık sadece kâr amaçlı düşünülemez. Özel sektöre devredildiğinde temel amaç kar olacağı için vatandaşa daha pahalı ulaşım olarak yansıyacak. İBB sübvanse etmek zorunda kalacak. İBB ulaşımdan çekilmemeli. Belediye kuruluşu olarak İETT, Sayıştay tarafından denetlenebiliyor. Otobüsler, Otobüs AŞ’ye devredildiğinde bir ticari şirkete geçtiği için denetim dışı kalıyor. Özelleştirme demek bu” dedi.
İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü (İETT), önümüzdeki günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi’nin onayına sunulacak bir projeyle İstanbul’un toplu ulaşımında “tek otorite” olacak. Hürriyet'ten Fatma Aksu'nun haberine göre Yeni düzenleme ile, İstanbul’da 145 yıldır yolcu taşıyan İETT, elindeki otobüsleri İBB’ye devredip metrobüs, tünel ve tramvay dışında yolcu taşımayacak. İETT fonksiyon değişikliyle, altındaki işleticileri denetleyen, koordine eden ve planlayan bir kuruma dönüşecek. Yeni düzenleme İBB Meclis gündemine getirilmeden önce İETT Genel Müdürü Arif Emecen Hukuk Komisyonu ile Ulaşım Komisyonu’na sunum yaptı.
Adil Emecen İBB Meclisi’nin onayından sonra hayata geçirilmesi planlanan teklifin ayrıntılarını Hürriyet’e anlattı: “İstanbul’da toplu ulaşımda birden fazla otorite var. Toplu ulaşımda tek elden planlama, koordine, denetim planlanıyor. İETT’nin işletmenin bir kısmından çekilerek tecrübesini danışmanlık, koordinasyon, planlama ve denetim fonksiyonlarına odaklanması düşünülüyor. İETT, 145 yıllık tecrübesi ve birikimiyle bu konuda yol haritasının oluşmasına destek ve katkı sağlıyor. Bu sadece otobüslerin değil tüm lastik tekerlekli araçların (taksilerin, minibüslerin, işyeri ve okulların servis araçları, metrolar ve deniz otobüsleri) sisteme dahil edileceği, entegre bir ulaşım planı olacak. Planlama, denetleme ve koordinasyon tek elde toplanacak. İETT hem Türkiye’deki hem dünyadaki diğer toplu ulaşım otoritelerine danışmanlık yapacak.”
Üçlü kontrol sistemi
İstanbul’da yolcu konforunun ve güvenliğinin artacağını öne süren Arif Emecan, “Hem kaynak hem hat optimizasyonunu sağlayacak bir yapı olacak. Metrekareye 4 yolcu düşecek bir sistem planlanıyor. Sahada İETT bünyesinde yetişen denetleyici ve kontrol elemanları vasıtasıyla, ayrıca üçüncü göz olarak tabir edilen, dışarıdan hizmet alınmak suretiyle, profesyonel ekiplerce ayda en az bir sefer her bir araç gözden geçirilecek. Yolcu konforunu öne çıkarılacak. Aracın kliması çalışıyor mu, şoför yolcu güvenliğini tehlikeye atacak şekilde araç kullanıyor mu, cep telefonuyla konuşurken araç kullanmaya devam ediyor mu gibi, hem insanlı hem de ‘karakutu’, yani elektronik ve teknolojik denetimler sürecek. Bu konuyla ilgili dünyada aralarında Londra, Seul, Newyork, Singapur, Honkong, Kopenhaf’ın da aralarında olduğu 30 şehri inceledik” diye konuştu.
‘Özelleştirme anlamına gelir’
İBB Meclisi Hukuk Komisyonu’nun CHP’li üyesi İsa Öztürk, İETT otobüslerinin Otobüs AŞ’ye devrinin söz konusu olduğunu belirterek yeni planlanan sisteme yönelik eleştirilerini şöyle dile getirdi: “İstanbul gibi bir yerde taşımacılık sadece kâr amaçlı düşünülemez. Özel sektöre devredildiğinde temel amaç kar olacağı için vatandaşa daha pahalı ulaşım olarak yansıyacak. İBB sübvanse etmek zorunda kalacak. İBB ulaşımdan çekilmemeli. Belediye kuruluşu olarak İETT, Sayıştay tarafından denetlenebiliyor. Otobüsler, Otobüs AŞ’ye devredildiğinde bir ticari şirkete geçtiği için denetim dışı kalıyor. Özelleştirme demek bu” dedi.
İETT'nin otobüs durakları 20 yıl için ihaleye çıkarılacak
Toplu taşıma sisteminin özelleştirileceği tartışmaları sürerken İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, İETT duraklarının modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkı için ihaleye çıkılmasını onayladı.
Bir yandan İETT'nin özelleştirilmesine ilişkin tartışmalar sürerken İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde, bin 854 otobüs durağının modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkı için ihaleye çıkarılması onaylandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ocak ayı toplantısının 3. birleşimi, Saraçhane'deki belediye binasında gerçekleştirildi. Meclis toplantısında İETT otobüs hatlarındaki mevcut durakların modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkının verilmesi işinin ihale edilmesi teklifi gündeme geldi. Teklifi içeren komisyon raporu oylamaya sunuldu. AK Partili meclis üyelerinin "evet", CHP'li meclis üyelerinin "ret" oyu verdiği rapor oy çokluğuyla kabul edildi.
Alınan karara göre, İETT otobüs hatlarındaki mevcut duraklar modernize edilecek. İçindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkının verilmesi işi de ihaleye çıkarılacak.
CHP'li meclis üyelerinden protesto
Gündem dışı söz alan CHP'li üye Seyitali Aydoğmuş, Bahçelievler'deki Safiye Sultan Kız Yurdu'nun bir vakfa devredilmesini eleştirerek, binanın imarının, iskanının bulunmadığını, 25 metre dolgu toprağa inşa edildiğini öne sürdü.
Konuşma sürerken, Meclis 1. Başkanvekili Ahmet Selamet tarafından toplantıya 10 dakika ara verildi.
CHP Grup Sözcüsü Tonguç Çoban, Aydoğmuş'un konuşmasının kesilmesini protesto etmek için CHP'li üyeler olarak toplantıya katılmayacaklarını açıkladı.
Daha sonra toplantıya devam edildi.
Bir yandan İETT'nin özelleştirilmesine ilişkin tartışmalar sürerken İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde, bin 854 otobüs durağının modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkı için ihaleye çıkarılması onaylandı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ocak ayı toplantısının 3. birleşimi, Saraçhane'deki belediye binasında gerçekleştirildi. Meclis toplantısında İETT otobüs hatlarındaki mevcut durakların modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkının verilmesi işinin ihale edilmesi teklifi gündeme geldi. Teklifi içeren komisyon raporu oylamaya sunuldu. AK Partili meclis üyelerinin "evet", CHP'li meclis üyelerinin "ret" oyu verdiği rapor oy çokluğuyla kabul edildi.
Alınan karara göre, İETT otobüs hatlarındaki mevcut duraklar modernize edilecek. İçindeki reklam alanlarının 20 yıl süreyle kullanım hakkının verilmesi işi de ihaleye çıkarılacak.
CHP'li meclis üyelerinden protesto
Gündem dışı söz alan CHP'li üye Seyitali Aydoğmuş, Bahçelievler'deki Safiye Sultan Kız Yurdu'nun bir vakfa devredilmesini eleştirerek, binanın imarının, iskanının bulunmadığını, 25 metre dolgu toprağa inşa edildiğini öne sürdü.
Konuşma sürerken, Meclis 1. Başkanvekili Ahmet Selamet tarafından toplantıya 10 dakika ara verildi.
CHP Grup Sözcüsü Tonguç Çoban, Aydoğmuş'un konuşmasının kesilmesini protesto etmek için CHP'li üyeler olarak toplantıya katılmayacaklarını açıkladı.
Daha sonra toplantıya devam edildi.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

























