29 Ekim 2017 Pazar

Cumhuriyet 94 yaşında; Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ardından 94 yıl önce bugün kuruldu. Atatürk, Büyük Millet Meclisi'nde yapılan oylamada oybirliğiyle, saltanata son verilerek ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkan oldu.
30 Ekim 1918'de Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim günü Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı göreviyle karargâhın bulunduğu Adana'ya gitti. 10 Kasım 1918'de görevinden ayrılan Mustafa Kemal, Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti.
Bu sırada Osmanlı toprakları üzerinde işgal yayılıyoprdu. 13 Kasım'da İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan İtilaf Ordusu, İstanbul'a gelerek karaya kuvvet çıkardı.
9 Kasım 1918'de İngilizler İskenderun'u, 6 Aralık'ta İngilizler Kilis'i, 7 Aralık'ta Fransızlar Antakya'yı işgal etti, ardından Mersin'e çıkarma başladı.

23 Aralık'ta Islahiye, Osmaniye, Bahçe, Hassa, Mamure'yi düşman çizmesi çiğnedi. 1 Ocak 1919'da İngiliz askerleri Antep'e girdi, 12 Ocak'ta Kars'a yerleşti. 1 Şubat'ta Aydın demiryolu, İngiliz ve Fransız işgaline uğradı. 22 Şubat 1919'da Maraş İngilizlerin, 8 Mart'ta Zonguldak Fransızların, 9 Mart'ta Samsun, 24 Mart'ta da Urfa İngilizlerin, 28 Mart'ta Antalya İtalyanların işgali altına girmişti. 16 Nisan 1919'da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna el koyarken, 20 Nisan 1919'da da Gürcü ordusu Ardahan'a girdi.
İşgal süreci eşliğinde İtilaf devletleri temsilcileri Paris'te toplandı. Toplantıda Yunanların İzmir'i işgali konusunda karar alındı. Yunan ordusu 15 Mayıs'ta İzmir'i işgal etti.

Mustafa Kemal 'milli mücadele' için Anadolu'da
Mustafa Kemal, maiyetiyle 16 Mayıs 1919'da Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı ve ertesi günü İnebolu'ya, 18 Mayıs'ta Sinop'a ulaştı.
Cumhuriyet tarihi için dönüm noktası sayılan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a çıktı. Mustafa Kemal, Samsun'dan Havza'ya geçerken işgaller devam ediyordu. Yunan ordusu 26 Mayıs'ta Manisa'ya, 27 Mayıs'ta Aydın'a girdi.
Damat Ferit Paşa, 17 Haziran'da Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtıra gönderirken Mustafa Kemal, bu tarihten dört gün sonra İstanbul'da bulunan çok sayıda önemli isme Amasya'dan mektup göndererek milli mücadeleye davet ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, 21 Haziran 1919'da "Amasya Tamimi"ni yaveri Cevat Abbas'a dikte ettirdi.
Amasya Tamimi, ertesi sabah, Anadolu'daki mülki ve askeri makamlara tarihe geçen şu ifadelerle ulaştı:

"Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır..."
Bu arada, Posta ve Telgraf Umum Müdürü Refik Halit, 24 Haziran'da telgrafhanelere "Mustafa Kemal'in azledildiğini, bu sebeple telgraflarının kabul edilmemesini bildiren" bir şifre gönderdi.
Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, 5 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırdı.
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı'na "Vilayet-i Şarkiye ahalisi arasından çıkıp gelmek hususundaki yüksek tekliflerinizi yerine getirmede şahsi irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum" yanıtını verdi ve 14 Temmuz 1919'da ordudan istifa ederek, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçti.

Erzurum ve Sivas kongreleri: Ya istiklal, ya ölüm
Milli mücadelenin dönüm noktalarından olan Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da toplandı.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos'ta askerlik mesleğinden ihraç edildi, rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının da geri alınmasına karar verildi.
Erzurum Kongresi adına ilan edilen beyanname, 10 Ağustos'ta Erzurum'da çoğaltılarak, binlerce nüsha hâlinde tüm yurda gönderildi.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da arkadaşlarına "İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler... Manda yok, ya istiklal ya ölüm var" diyordu.

Erzurum Kongresi'nin ardından, 4 Eylül'de açılan Sivas Kongresi, 11 Eylül'de son buldu.
10 maddelik "Umumi Kongre Beyannamesi" yayımlandı. Milli mücadele tüm hızıyla sürerken, Osmanlı padişahı adına Damat Ferit ile İngiltere temsilcisi arasında İngiliz mandasının kabul edildiğine ilişkin gizli bir anlaşma imzalandı.
27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye üyeleriyle Ankara'ya geldi. 29 Aralık'ta Mustafa Kemal hakkındaki askerlikten çıkarılma ve madalyalarının geri alınma kararı Meclis-i Vükela tarafından düzeltildi.
Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinin Osmanlı ordusundan istifa etmiş olduğu ve madalyalarının iadesi kararı alındı. Bu arada Erzurum'da Mustafa Kemal'in Erzurum Mebusu seçildiğine dair mazbata düzenlenirken, 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul'da son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı açıldı.

İstanbul'un işgali
16 Mart 1920'de saat 10.00'dan itibaren İstanbul'un askeri işgal altına alınacağına dair İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa ve İtalya yüksek komiserlerinin birlikte imzaladıkları nota, Sadrazam Salih Paşa'ya tebliğ edildi. İstanbul, artık işgal altındaydı.
Telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi, işgali Mustafa Kemal Paşa'ya iletti. Ankara'da 6 Nisan 1920'de ulusal mücadeleyi tüm dünyaya duyuran Anadolu Ajansı kuruldu.
İlk Meclis, ilk anayasa
21 Nisan 1920'de de Mustafa Kemal, vilayetlere Meclis'in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildirdi. 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi açıldı, ertesi günü Mustafa Kemal Meclis Başkanlığı'na seçildi.
Mustafa Kemal Paşa, 11 Mayıs 1920 tarihinde, İstanbul'da Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edildi. Bu arada TBMM Hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan 20 günlük ateşkes anlaşması yapılırken, 10 Ağustos 1920'de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Sevr Anlaşması imzalandı. Bu arada, Ermeniler ile Gümrü Anlaşması'na da imza koyuldu.
Ulusun Kurtuluş Savaşı, 10 Ocak 1920'de İnönü mevzilerinde Yunanlarla çarpışmaların ardından İsmet Paşa komutasında 1. İnönü Zaferi'nin kazanılmasıyla başarıya ulaşmaya başlamıştı.
20 Ocak 1921'de ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edilirken, 5 Şubat'ta TBMM'nin gizli oturumunda Londra Konferansı'na Ankara Hükümeti adına heyet gönderilmesi ve heyetin Meclis üyelerinden oluşması kararlaştırıldı.
6 Şubat'ta Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyet Ankara'dan hareket etti ve 21 Şubat'ta başlayan konferans, 12 Mart'ta sona erdi. TBMM Hükümeti ile Rusya arasında 16 Mart'ta Moskova Anlaşması imzalandı.

Saltanat kaldırıldı
TBMM, 1 Kasım 1922'de bir devri sona erdirdi. Hilafet ve saltanatın birbirinden ayrılarak, saltanatın lağvına karar verildi. Hilafet de, Cumhuriyet'in ilanının ardından 3 Mart 1924'te kaldırılacaktı.
Meclis Hükümeti, 5 Kasım 1922 sabahı idareye el konulduğuna dair Ankara'nın kararını Refet Paşa aracılığıyla İstanbul Hükümeti'ne tebliğ etti:
"5 Kasım 1922 öğle vaktinden itibaren İstanbul'un idaresine el konulmuştur!"
Ardından, Vahdettin'in halifelikten de uzaklaştırıldığına dair Şeriye Vekili Vehbi Efendi 18 Kasımda fetva çıkardı.
'Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz'
Ulusal Kurtuluş Savaşı sona ermiş, sıra anlaşmaya gelmişti. Lozan Konferansı, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde açıldı.
Konferans, 2 ay süren görüşmelerden sonra, 4 Şubat'ta kesintiye uğradı. Ardından İsmet Paşa başkanlığındaki heyet anlaşmayla geri döndü.
25 Ağustosta itilaf kuvvetleri, Lozan Anlaşması gereğince İstanbul'u boşaltma hazırlıklarına başladı ve 27 Ekimde Halk Fırkası Meclis Grubu, Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplandı.
Akşam Çankaya'da yemek esnasında Mustafa Kemal Paşa, hazır bulunanlara haberi verdi:

"Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!"
Bütün hazırlıklar bitmiş ve 29 Ekim günü gelmişti. Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyet ilan edilmesi teklifi, Halk Fırkası toplantısında kabul edildi. Halk Fırkası toplantısından sonra Büyük Millet Meclisi, saat 18.00'de toplandı ve Kanun-u Esasi Encümeni tarafından Cumhuriyet teklifi mazbatası hazırlandı. Daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek "Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu" 1921 Anayasası'na geçirildi. Yeni rejim, "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi.

26 Ekim 2017 Perşembe

e-Ticarette en sık yapılan 7 hata

Tüketiciyle empati yapmayan bir e-Ticaret sitesinin ömrü 3 ayı geçmiyor

Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, Seo, e-Ticaret trafiğini arttırmak ve e-Ticarette en sık yapılan hatalar konusunda şunları açıkladı.
1-E-ticarette en sık yapılan hatalar neler?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunlara dikkat çekti: “İşimiz gereği bir çok web sitesini takip ediyor ve analizlerini oluşturmaya çalışıyoruz. Bu süreçte, süzgecimden geçen hataları sıralamak gerekirse bunlar şunlardır: 1-Yalnızca trafik odaklı olmaları; 2-Optimizasyon çalışmalarını yeterince önemsememeleri; 3-Hedef kitle belirlemeden display kampanyaları planlamak; 4- Ürün hakkında yetersiz bilgi yazmak; 5-Kalitesiz ürün fotoğrafları; 6-Kargo bedellerinin yeterince açıklayıcı olmaması; 7-Ödeme sistemlerinin karmaşıklığı gibi konulardır. Özetle, tüm süreç doğru kurgulanırsa, başarılı bir operasyona imza atılacaktır” dedi.
2-E-ticaret trafiğini artırmak için önerileriniz neler?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları kaydetti: “E-Ticaret siteleri satışlarını arttırmak için ziyaretçi sayılarını da paralel anlamda arttırmak ister. Bunun için sosyal medyanın gücünü kullanarak, doğru bir iletişim stratejisi ile alakalı trafiği web sitelerine çekebilir. Influencer marketing gibi kurgular ile sosyal medyada bulunan kanaat önderleri ile çalışmalar yapılıp, aynı zamanda diğer alakalı web sitelerinde dijital reklam çalışmaları yapıp, kullanıcıların dikkatini çekebilirler. Burada doğru olan yalnızca trafik değil, ilgili kullanıcıyı web sitesine dahil etmek ve onların sitede uzun kalmasını sağlamaktır” diye konuştu.
3-Satışları artırmak için nasıl bir strateji izlenmeli?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları belirtti: “e-Ticaret sitelerini birkaç kategoriye ayırmak gerekiyor. Bunlar; belirli ürün ve ürünlere yönelmiş, niş alana yönelen sitelerdir. Birçok ürün gamını bünyelerinde bulunduran ve stok bazlı ilerleyen sitelerdir. Ve pazar yeri mantığında ilerleyen sitelerdir. Her birinin, ayrı hedef kitlesi ve haliyle ayrı dijital pazarlama stratejisi olmalıdır. Hedef kitlelerini öncelikle doğru tespit edip, bu kitlenin yaptığı aramalar, sosyal medya alışkınlıkları gibi verilerin doğru okunup, hangi mecrada olunacağına karar verilmeli. Başarılı bir e-ticaret sitesi yapmak isteyen firmaların öncelikle internet tüketicisinin psikolojisini çok iyi anlaması gerekiyor. Bugün tüketici ile empati yapamayan bir e-ticaret sitesinin ömrü üç ayı geçmemektedir” dedi.
4-SEO nedir? Pazarlamada önemi nedir?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları söyledi: “Search Engine Optimization; firmaların arama motorlarında, sektörü ile ilgili aramalarında ilk sıralarda görünmek için yapılan optimizasyon çalışmalarının tümünü kapsayan bir dijital pazarlama yöntemidir. Online mecraların kullanıcılar tarafından tüketimi arttıkça, markalar bu alanlarda bir şekilde görünür olmak istiyorlar. Dijital dünyada her gün milyonlarda arama yapılıyor. Evimize beyaz eşyamızı nereden alacağımızdan tutunda, sağlığımızla ilgili kararlara kadar bir çok sorgu yapıyoruz. Kullanıcı alışkanlıkları gereği de %82’lik kısmı genellikle ilk 3 sıradaki sonuçlara tıklıyor. Bu yüzden alakalı aramalarda, alakalı hedef kitleye ulaşmak isteyen markalar ilk sonuçlarda yer almak için SEO çalışması yapıyor. Tüm bunları değerlendirdiğimizde, SEO için dijital pazarlamanın olmazsa olmazlarından diyebiliriz” şeklinde konuştu.

24 Ekim 2017 Salı

Gökçek'ten veda bülteni...

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Melih Gökçek’in istifa tarihi belli olmadan önce belediyenin haftalık bültenini farklı bir formatta hazırladı. Fotoğraflarla 23 yıllık çalışmaları özetleyen bülten Başkentte 'veda bülteni' olarak yorumlandı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetleriyle ilçe belediyelerinden haberlerin yer aldığı bültenin 17-24 Ekim tarihleri arasında yayınlanan 654. sayısında, geniş fotoğraflar ve kısa yazılarla Büyükşehir’in 23 yılı özetlendi. Kapakta “Nereden nereye... Ankara köy görüntüsünden marka kente dönüştü” başlığıyla Gökçek’in baretli fotoğrafı yer aldı.
İç sayfalarda da Ankara’daki bazı alanların eski ve yeni fotoğrafları karşılaştırmalı olarak kullanıldı.
VEDA TOPLANTISIYLA İSTİFA EDECEK
Melih Gökçek’in istifasını vereceği, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin olağanüstü toplantısı 28 Ekim Cumartesi Günü saat 14.00’da Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenecek.
Gökçek, dün gece twitter'dan paylaştığı mesajda “Dört gün boyunca Ankara bürokrasisine ve bazı sivil toplum örgütlerine veda ziyaretleri yapacağım” dedi. (Hürriyet)

23 Ekim 2017 Pazartesi

2018 düğünlerinde %20 artış bekliyor

Kayserili gurbetçiler, düğünlerini Kayseri’de yapıyor. Yurtdışında yaşayan Kayserili gurbetçilerden yoğun talep aldıklarını anlatan Radisson Blu Hotel Kayseri Ziyafet ve Toplantı Organizasyonları Satış Yöneticisi Tuğba Korkmaz, şunları söyledi: “Kayserili olup yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızdan, düğün için otelimize yoğun talep alıyoruz. Yurtdışında yaşayan Kayserililer arasında, en yüksek talebi ABD ve Hollanda’da yaşayanlardan almaktayız. Aynı zamanda İstanbul ve Ankara’da yaşayanlardan da talepler gerçekleşiyor” dedi. Geçtiğimiz yıla oranla, bu yılın düğün ve nişan organizasyonu sayısında %15 artış yaşandığını belirten Tuğba Korkmaz, 2018 yılı için %20’lik bir artış oranı olacağını kaydetti.
Eylül – Ekim ayları doldu, kampanyaya yoğun ilgi gözleniyor
Bu yılın ikinci yarısının, ilk yarıya oranla doluluklarda ve düğün organizasyonlarında daha başarılı olduğunu ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları kaydetti: “Eylül ve Ekim aylarında, çok az boş tarihimiz kaldı. Diğer aylara da, düğünle birlikte, kongre ve toplantılar için talepler geliyor. “Kayseri’de düğün İstanbul’da balayı” kampanyamızın satışlarımıza %15’lik bir katkısı oldu. Bu yılsonuna kadar planladığımız kampanyayı, 2018 yılında da devam ettireceğiz” diye konuştu.
Kaliteden ödün vermiyor, daha iyisi için çalışıyor
Toplantı ve organizasyonların vazgeçilmez markası olduklarını anlatan Tuğba Korkmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Otelimiz, üst kalite toplantı ve organizasyonlar için vazgeçilmez bir marka haline geldi. Gerek salonlarının şıklığı, gerek içeride sunulan teknik ekipman ve yemeklerin yüksek kalitesi ile zarif organizasyonların vazgeçilmezi olmuş durumdayız. Mimarisi ve genişliği ile de özellikle büyük organizasyonların ihtiyaç duyduğu imkanları kolaylıkla sağlayabilen otelimiz, şehir ve ülke çapında büyük organizasyon ve kongrelere ev sahipliği yapıyor. Açıldığımızdan beri, şehirde gerçekleşen önemli toplantılarda ile çok üst düzey yerli ve yabancı devlet adamlarını başarıyla ağırlayan otelimiz, şehrin en çok tercih edilen elit mekanı oldu. Kayseri’nin hak ettiği Radisson’un dünya kalitesini sunuyoruz ve %100 misafir memnuniyeti kalitemizden hiçbir şekilde ödün vermiyoruz. Hatta daha da iyisi için çaba sarf ediyoruz. Otelimizin açılması ile birlikte, elit bir düğün veya organizasyon gerçekleştirmek için İstanbul veya Ankara’yı tercih etme gerekliliği de son bulmuştur” dedi.
Saygı ve hürmet, ayrıcalıklı hissettiriyor
Davet sahiplerinin hayallerindeki düğünün tüm detaylarıyla mükemmel olmasını istediğini ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları anlattı: “Burada bizim tecrübeli ekibimiz devreye girerek, istedikleri düğünü, bütçelerine en uygun ama davetlilerin de en çok keyif alacağı zarif bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için danışmanlık sağlıyor. Ayrıca, bizim otelimize ister düğün, ister konaklamak için gelmiş olsun, tüm misafirlerimiz VIP’dir. Düğün için gelen davetlilere gösterdiğimiz saygı ve hürmet sebebiyle, misafirlerimiz kendilerini ayrıcalıklı hissetmektedirler. Ziyafet organizasyonunda, eğitimli servis personeli kadar, eğitimli mutfak personelinin kalitesi de önemlidir. Ziyafet menülerinde yer alan yemeklerin görünüşü, lezzeti ve sunuşunun başarılı olabilmesi için, özel bir mutfak ekibimiz bulunuyor. Otelimizin kuruluşu sırasında, iyi düzenlenmiş bir ziyafet mutfağını da planlayarak, en son teknoloji ile çalışan özel ekipmanlarla ziyafet mutfaklarını donattık. Diğer yandan, düğünlerde verilen yemeklerin kalitesi ISO22000 standartlarında hazırlanmaktadır. Damak tadına hitap ediyor olmamızın da, yoğun tercih edilmemizde büyük payı bulunuyor” şeklinde konuştu.

Lidya Grup’tan, SIGN 2017’de Teknoloji Şöleni

Baskı sektörünün lideri Lidya Grup, 4-8 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan SIGN İstanbul 2017 Fuarı’nda, milyon dolarlık dijital baskı makinelerini sergileyecek. Teknolojisiyle baskı sektörünün dünya devleri arasında yer alan Xerox, Epson ve EFI markalarının Türkiye distribütörü olan Lidya Grup, fuarın buluşma noktası haline gelecek.

TÜYAP’ta gerçekleşecek 19.Uluslararası Endüstriyel Reklam ve Dijital Baskı Teknolojileri SIGN İstanbul 2017 Fuarı’na, milyon dolarlık makineler ile katılacak olan Lidya Grup, standını teknoloji şölenine dönüştürecek. 308 metrekarelik standında, dijital baskıda dünyadaki son teknolojiyi sergileyecek. 
Yılın son dört ayında, yatırım iştahı gerçekleşiyor
Bu yılın son dört ayında hareketli günlerin yaşanmakta olduğunu kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi: “Bu yılın ilk sekiz ayını 2’ye bölersek, yılın ilk dört ayında yüksek bir ivme gerçekleşirken, ikinci dört ayda durağanlık oldu. Döviz kurlarındaki artış, yaz tatili, bulunduğumuz coğrafyadaki olumsuz şartlar dahil birçok etken nedeniyle, yatırımlar yılın son dört ayına ötelendi. Yatırımcının yatırım iştahı, içinde bulunduğumuz son dört ayda atağa geçti. Lidya Grup olarak bu yıl, hedefimizin üzerinde bir büyüme gerçekleştireceğiz. Vizyoner yönetimimiz ve iş modelimizle yılı %30- %35 arasında bir büyümeyle kapatacağız” dedi.
3 markanın, ileri teknoloji ürünleri sergilenecek 
Xerox, Epson ve EFI markalarının ileri teknoloji makilerinin fuarda yer alacağını belirten Bekir Öz, şunları anlattı: “Dijital baskı sektöründe dünyanın en ileri teknolojisine sahip milyon dolarlık makineleri standımızda sergileyeceğiz. Örneğin, dünyada ve ülkemizde alanında rakipsiz olan EFI GS3250LXPro modelinin demosunu canlı olarak yapacağız. Epson’un uygun fiyat ile kaliteli baskıların yapıldığı ürün ailesini, yakından incelenme fırsatı sunacağız. Xerox’un aynı anda lansmanını yaptığı teknolojik ürün ailesinden modelleri sergileyeceğiz” diye konuştu.
Lidya’dan, LPM projesi tanıtımı 
Fuar sırasında, LPM projesi hakkında bilgilendirme yapılacağını da kaydeden Bekir Öz, şunları söyledi: “Fuar sırasında, kendimizin geliştirdiği LPM (Lidya Print Management) projesinin tanıtımını da yapacağız. LPM projemiz, ekipmanın doğru seçilerek verimli kullanılmasından, organizasyona doğru enjekte edilmesine kadar yazılım çözümleri sunuyor. Lidya Grup olarak, ekipman satışı ve servisinin ötesine geçerek; satın alınan ürünlerin daha verimli nasıl kullanılacağı hakkında çözümler sunacağız. Günümüzde konu artık, fotokopi ve printer almaktan öteye geçmiştir. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş ve “Akıllı Multifunction” uygulamaları talep etmektedir” dedi.
Fuara özel, cazip fiyatlar sunulacak
Fuar sırasında, ürün segmentlerinde, cazip fiyatların olabileceğini kaydeden Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, şunları anlattı: “Geçmişte, ileri teknolojideki makineleri, genelde uluslararası fuarlara katılarak, yurtdışında görüp inceleyebiliyorduk. Lidya Grup ile bu süreç değişmiştir. Fuardaki 308 metrekarelik standımızda, dijital baskıda dünyanın son teknolojisine sahip makinelerini sergileyeceğiz. Fuardan, hem ziyaretçi, hem ciro açısından beklentimiz yüksektir. 5 günlük fuar boyunca, ürün segmentlerinde, fuara özel cazip fiyatlar sunacağız” şeklinde konuştu.

Toplumun %60’ı yeteneklerinin farkında değil

Gününü tehdit ve endişe hissi altında yaşayan birey, aslında hayatı da kaçırıyor. Hayat, tehdit altındayken, anı yaşatmıyor.
Toplumun %60’ı yeteneklerinin farkında değil
Toplumun %60’nın, yeteneklerinin farkında olmadan kendilerine uygun görülen hayatları yaşadığını kaydeden AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, şunları söyledi:
“Zorlu yaşam şartları, bireyleri hep bir yerlere ve bir şeylere yetişmeye zorluyor. Birey, kendini duymamaya, kendine inanmamaya başlıyor ve maalesef kendini unutuyor. Kendini unutan birey, yeteneklerini de, gücünü de, katacağı farklılığı da unutuyor. Oysa kapasitesini ve kendini diğerlerinden ayıran yeteneklerini, koçluk alarak veya koçluk yaklaşımını bilen yönetici, eş, arkadaşlarının vasıtasıyla fark edenler, harikalar yaratarak kendilerini gerçekleştiriyorlar. Nitekim koçluk eğitimlerimde ve koçluk yaptığım çalışmalarda, kişinin önce kendini tanımasını, güçlü yönlerini, yeteneklerini farklılıklarını fark etmesini hedefliyorum. Kendini bilen, kendine inanır ve gerçekleştirir. Bu da, mutlu ve verimli bir yaşam yaratacaktır” dedi.
Dünün ve yarının hesapları yapılıyor, bugün kaçırılıyor
Günlerin endişe altında geçmemesi gerektiğini ifade eden Ayşen Laçinel, konuşmasına şöyle devam etti:  “Hayatın her gününü, beta beyin dalgasında yani tehdit endişe hissi altında yaşayan birey, aslında hayatı da kaçırıyor. Çünkü hayat tehdit altındayken, anı yaşatmıyor. Refleks olarak, dünün ve yarının hesapları çıkarımları yapılıyor. ‘Düne dair bundan nasıl kurtuldum ve yarın ne yapmalıyım’ diyen birey ise, anları kaçırıyor. Elbette savaşta, saldırıda ve hayati ortamlarda ‘Beta beyin dalgası’ hakim olacaktır. Ancak, eğer bir tehdit ve savaş durumu yoksa, o zaman sevgi, dinginlik ortamı olan ‘Alfa beyin dalgasına’ geçilmelidir. Yaşamın özünde, Beta’dan hızla ayrılıp, Alfa’da daha fazla kalmalıyız. Birey, bunu fark etmelidir. Günlük yaşamın sadece %30’u betada geçirilebilir. Zira, daha uzun beta’da kalma durumu var ise, kişi de ne performans, ne huzur kalır” diye konuştu.
Etkili iletişimin stratejik yol haritası 
Günümüz iletişimde daha çok talimat ve vaaz verildiğinin altını çizen Ayşen Laçinel, “Oysa, gerçek iletişim anlayarak başlar ve mesajlar karşılıklıdır. Bu yaklaşımda, öğütler vermek yerine, anlama ve farkettirme önceliği vardır” dedi. Ülkemizin önde gelen kurumlarına marka ve insan kaynakları danışmanlığı yapan, eğitimler veren, kariyer koçluğu yapan Ayşen Laçinel, etkili iletişimin yol haritasına ilişkin şunları anlattı: “Etkili bir iletişimin stratejik yol haritasını şu aşamalar oluşturuyor. Dinlemek; anlamak; farketmek; konu nedir; amaç nedir; iletişim planı nedir; kiminlesin (yaşı, tarzı, duygusu, değerleri nedir) ve anladığını farkettiğini sentezleyip bilmesi görmesi gerekeni ona nasıl farkettireceksin maddeleri olmaktadır” şeklinde konuştu.

Artaş Grubu otelleri, Asya’daki 1.1 milyar Müslüman nüfusa odaklandı

Son yıllarda Avrupa pazarındaki turist kaybı, turizmcileri alternatif pazarlara yöneltti. Turizmciler, Ortadoğu, Afrika, Rusya, Uzakdoğu ülkelerinden gelen turistler ile derin bir nefes aldı. Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, Asya kıtasındaki 1.1 milyar Müslüman nüfusu mercek altına alarak, tanıtım ve pazarlama çalışması yaptıklarını açıkladı.
İstanbul ve Kapadokya hayranlığına, Kayseri’yi ekleyecek
Türkiye’ye ve Türk halkına karşı ilgi ve hayranlık besleyen Asya kıtası ülkelerinden, son yıllarda yoğun talep aldıklarını anlatan Recep Arifoğlu, “İstanbul, Kapadokya ve Pamukkale’ye ilgi yüksek. Asya Kıtası’ndaki ülkelere, Kayseri’nin kış merkezi ile tarihi ve kültürel zenginliğini de anlatıyoruz ve Kayseri’ye olan talebi arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
Asya Kıtası’ndaki turizm fuarlarına katılmakta olduklarını kaydeden Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, 8 – 10 Eylül 2017 tarihleri arasındaki Matta Turizm Fuarı’na, grup otellerimiz adına katıldık. Fuar sırasında, ülkemize yoğun hayranlık duyduklarını gözlemledik. Dini birlikten dolayı yoğun ilgi görmekteyiz. Ağırlıklı olarak sonbahar ve ilkbaharda gezmeyi tercih eden Malezyalı turistler, otellerimizdeki dolulukların düşmeye başladığı bu tarihlerde sektörümüze can suyu olabilir. Malezya ve diğer Asya ülkelerinden, ülkemize gelecek turist sayısının artmasını istiyorsak, bu pazarlara karşı kaliteli ve standart hizmet anlayışını devam ettirmeliyiz. Bu noktada, turizmcilere büyük görevler düşüyor” diye konuştu. Gelecek yıl, Çin’deki turizm fuarının da aralarında olduğu fuarlara katılacaklarını belirten Recep Arifoğlu, aynı zamanda Avrupa ülkelerindeki mevcut turizm fuarlarında da yer alacaklarını ifade ederek, ülkemizin dünya genelinde tanıtılmasına katkı sağlamayı sürdüreceklerini anlattı.
“Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılmalıdır 
Yurtdışı tanıtım ve pazarlama çalışmalarında “Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılması gerektiğinin altını çizen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyanın sayılı turizm markalarından birisi olan Türkiye’nin, yurtdışındaki tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, “güvenliyiz” yerine “turizm markasıyız” vurgusu ön plana çıkartılmalıdır. Sahip olduğumuz tarihimizi, kültürümüzü, eşsiz lezzetlerimizi ve misafirperverliğimizi, dünyada henüz keşfetmeyen milyarlarca insan var ve onlara tanıtmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Ülkemizin tarihi ve kültürel potansiyelinin ön plana çıkartılması gerektiğini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Türk turizmini, deniz-güneş-kum üçgeninin yanı sıra; tarihi, kültürel, doğal zenginliklerimizin daha fazla keşfedilmesi üzerine kurgulamalıyız. Tarihe, kültüre, doğaya saygısı olan, topluma karşı sorumluluğu bulunan, korumacı bilinci bulunan bir stratejiyle; kültürel değerlere sahip çıkan turistleri ülkemize çekmeliyiz. Aynı zamanda, turizmde rekabetçi kalmayı istiyorsak, gelen turistlerde yeni bağımlılıklar yaratabilecek işler çıkartmalıyız” dedi.
Doluluklar, beklentilerin üzerinde gerçekleşiyor
Bu yıl dolulukların beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Recep Arifoğlu, grubun bünyesinde İstanbul’daki BW PLUS The President Hotel, BW Citadel Hotel, Avrupa Residence Suites ve Radisson Blu Hotel Kayseri otellerinin olduğunu söyledi. Özellikle İstanbul’daki otellerde Ortadoğu ülkeleri ve Afrika’dan ciddi oranda misafir ağırlıklarını da anlatan Recep Arifoğlu, gelen turistlerin yaptığı harcamalarla, ülkemizin bu yılın Ağustos ayında gerçekleşen %5,1 büyümesine katkısı olduğunu sözlerine ekledi.

Çiçek Turizm’in, Kasım ayı ile birlikte Umre turları başlıyor

1985 yılından itibaren Umre ve Hac ibadeti için kutsal topraklara organizasyon yapan Çiçek Turizm’in, Kasım ayı itibariyle özel fiyat ile Umre turları başlıyor.

Çiçek Turizm’in, IATA üyesi seyahat acentesi olarak 32 yıldır hizmet verdiğini belirten Bursa Şubesinin yetkilisi Ayla Üstün şunları söyledi: “Çiçek Turizm’in Bursa’daki tek yetkili şubesi olarak, misafirlerimize uygun fiyatlar ile kaliteli hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Her geçen yıl Umre turlarımıza olan talep artıyor. Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, kutsal topraklara gidenlerin oranında %20’nin üzerinde artış yaşanıyor” dedi.
Kutsal topraklara yolculuk
Hac görevinin ardından Umre’ye gidişlerinin Kasım ayıyla birlikte başladığını anlatan Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “1 Kasım'dan başlayarak, her 15 günde bir turlarımız olacak. 15-20-28 günlük umre turlarımızda fiyatlarımız 940 Dolar - 1125 Dolar arasında değişiyor. Kudüs ve Kudüs bağlantılı Umre turlarımız bulunuyor. Umre ibadeti, Kasım ayı, sömestr ve Mart aylarında daha fazla tercih ediliyor. Ayrıca, Ramazan umresinde 41 gün, 30 gün ve son 15 günlük turlar daha çok ilgi görüyor. Senenin 3 ayı hariç sürekli umre turlarımız bulunuyor” diye konuştu.
Kutsal topraklara gideceklere öneriler
Kutsal topraklara gidecek olan ziyaretçilerin mağduriyet yaşamamaları için dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında da bilgi veren Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “Tercih edilecek acentanın TÜRSAB belgeli ve A sınıfı olması gerekiyor, IATA Belgesinin olması da araştırılmalıdır. Vize işlemleri, bilet işlemleri otel rezervasyonlarının yapılmış olması, hizmet edecek olan görevli ve hocaların bulunması gerekiyor. Ayrıca, yolculuğa çıkılmadan önce, ibadet hakkında bilgi edinilmesi de önemlidir” dedi.
Çiçek Turizm Bursa Şubesi Hakkında
Çiçek Turizm’in tek yetkili Bursa şubesi yöneticisi Ayla Üstün ve ortağı Hasan Çalışkan, Çiçek Turizm ve Seyahat Ltd. Şti. Bursa Şubesi olarak Tuzpazarı mahallesi, Haşim İşcan caddesi,  No:54/1 adresinde hizmet vermektedir.



Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor

Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor. “Uyumsoft EkoHR İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi” lansmanı, 12 Ekim 2017 Perşembe günü, iş ve çözüm ortaklarının yoğun katılımıyla gerçekleşiyor.
Uyumsoft ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarına bir konuşma yapan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, artık ürünlerin değil, ekosistemlerin rekabetinin ön plana çıktığını ve yeni dönem rekabetinin ‘ekosistem rekabeti’ üzerinden gerçekleşeceğini kaydetti. Uyumsoft’un cirosunun %43’nü ar-geye ayırdığını belirten Mehmet Önder, 20 yıldır karşılaşılan kriz dönemlerinde ciddi büyüme gerçekleştirdiklerini, büyüme oranlarının %80’leri geçtiğini ve gelecek yıl dijital pazarlamayla daha yoğun olarak dünya pazarlarına ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarıyla birlikte açılacaklarını söyledi. Mehmet Önder, “Türkiye’nin, dünyadaki yazılım markası Uyumsoft olacaktır” dedi.
‘Biz büyük bir aileyiz’ diyerek sözlerine başlayan İş Geliştirme Koordinatörü Turgut Kayalar, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılara ekosistemle birlikte imza atmaya devam edeceklerini belirtti. İş ve çözüm ortaklarının yoğun ilgi gösterdiği EkoHR toplantısında, İnsan Kaynakları Yöneticisi Harun Savsar ise, bulut EkoHR ürününün özelliklerini, performans yönetim sistemi, adil - eşitlikçi iş değerleme, ücret yönetim sistemi dahil tüm boyutlarıyla aktardı.

Dijital çağın kritik başlığı Siber Güvenlik Konferansı’ndan önemli uyarı

“Fabrikalardan enerjiye, siber güvenlik, çağın hem tehdidi; hem yeni rekabet alanı”

Türkiye’de kamu dışında ilk kez bir siber güvenlik konferansı 20 Ekim 2017 tarihinde Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölümü işbirliğiyle gerçekleşti. İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu’ndaki organizasyona yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzman isim katıldı. Birincisi gerçekleşen konferansta siber güvenlik konusu tüm yönleriyle masaya yatırıldı.
Organizasyonun düzenleyici isimleri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Deniz Akçay ve Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Ece Ünsal, dünyanın gündemini belirleyen bu konuda Türkiye’nin farkındalığını artırmaya amaçladıklarını belirttiler. Konferans, bir STK ile üniversitenin ortaklaşa düzenlediği ilk organizasyon özelliğini taşıyor. Akçay ve Ünsal yaptıkları açıklamada “Birincisini gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın, gelecek yıllarda da devam edeceğini ve bunun ülkenin konuya bakış açısına önemli katkılar sağlarken, dünyadaki gelişmelerin de ülkemize aktarılmasını sağlayacağını düşünüyoruz” dediler.

Microsoft’tan Dr. Özkaya: “Artık, F16 ile bilgisayar arasında fark kalmadı”
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli “Kim teknolojide zirveye çıktı ise daha mutlu, daha zengin ve daha başarılı olacaktır” diyerek gelecekte karşılaşacağımız teknolojik gelişmelerin önemini vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okata ise, herkesin bilgisayar kullandığına dikkat çekerek, bunun her bireyi bir ağın parçası haline dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Assoc. Prof. Dr. Mitko Bogdonoski ise, siber ortamın sağladığı olanakların bir tehdit unsurda olabileceğini açıklayarak, siber güvenlik sorunlarının teknik ve insan kaynaklı olabileceğini; teknik sorunların çözülebileceğini, insan kaynaklı sorunların ise, insanların kendilerini güncelleyerek çözebileceğini dile getirdi.
Microsoft bünyesinde hizmet veren Türkiye’nin yetiştirdiği uzman isimlerden Dr. Erdal Özkaya ise konuşmasında “Bilgisayarları artık bir silah olarak görüyorum. Bence bir F-16 ile bir bilgisayar arasında hiç bir fark yok. Bilgisayar korsanlığının bir hobi değil, geliri çok olan yasadışı bir iş alanı olduğunu anlamalıyız” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Deniz Akçay ve Mehmet Nuri Dursun “Bilgi Harbi ve Türkiye” başlıklı sunumlarında ; Yakın bir gelecekte devletlerarası mücadelenin siber alanda yoğunlaşacağını ve buna göre de devletlerin artık siber kuvvetler tesis etmeye başladıklarını açıkladılar. Akçay sözlerinin devamında; bilgi ve bilişim sistemleri güvenliğinin ulusal ve uluslararası güvenliğin bir parçası haline geldiğini vurguladı.
Gün boyu süren konferansta yerli ve yabancı uzmanlar, gerek dünyadaki gelişmeleri ve tehditleri, gerekse de Türkiye özelinde yapılması gerekenleri ortaya koydular.

Radisson Blu Hotel enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor

Radisson Blu Hotel Kayseri, enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor 

‘Sürdürülebilir turizm için sürdürülebilir çevre’ yaklaşımını benimseyen, çevreci uygulamalarıyla 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen “Yeşil Yıldız” belgesini kazanan Radisson Blu Hotel Kayseri, çevre adına önemli kazanımlar elde etmeye devam ediyor.
Son teknoloji yatırımları sayesindeki enerji tasarrufuyla, doğal kaynakları korumayı hedeflediklerini kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Planlama aşamasından itibaren, otelimizin çevreye duyarlı olmasını hedefleyerek, tüm yatırımlarımızı bu çerçevede değerlendirdik. En önemli yatırım, enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon sisteminin 2 milyon TL’nin üzerindeki bir bütçeyle kurulması oldu. Bugün, Radisson Blu Hotel Kayseri’nin, enerji ihtiyacının %60’ı yenilenebilir enerji kaynağı olan kojenerasyon sisteminden temin ediliyor. Bu sayede, 2016 yılında, 182 ailenin yıllık elektrik tüketimi toplamı kadar tasarruf gerçekleşti ve buna bağlı olarak yaklaşık 150 bin TL’nin üzerinde kazanç sağlandı” dedi.

Personele ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratıyor 
Eğitim çalışmalarıyla çevre bilincini aşılamaya devam ettiklerini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “İklim değişikliği etkisiyle, su kaynaklarındaki azalma ve kuraklık, gelecekte karşılaşacağımız en önemli sorunlardan birisi olacak. Bu noktada, personelimize ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratmak için eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Sürdürülebilir turizm ilkesi doğrultusunda, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı etkileri azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Tasarruf çalışmalarının yanında, atık oluşumunu azaltmaya yönelik uygulamalar ve geri dönüşüm çalışmaları sayesinde kağıt, plastik ve cam atıkları ekonomiye kazandırıyoruz. Kağıt atıkların geri kazanımı sayesinde 416 adet ağacın kesilmesi önlemiş olduk. Örneğin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kamuoyunun dikkatine sunduğumuz çevre bilgilendirme broşürü büyük ilgiyle karşılanıyor. Bunun yanında, Dünya Günü, Su Günü gibi diğer günlerde yaptığımız etkinliklerle de, çevre konusunda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. Otelimiz, çevreci yaklaşımını 2018 ve devam eden yıllarda sürdürerek, özellikle enerji tasarrufu ve geri dönüşüm çalışmalarını daha iyi bir noktaya taşıyabilmek adına yeni adımlar atmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

22 Ekim 2017 Pazar

90 işçi Lüleburgaz’dan İstanbul’a yürüyor!

Kırklareli İlçesi'nde kurulu bulunan Paşabahçe Kırklareli Cam Fabrikası'ndan işten çıkarılan 90 işçi, haklarını aramak için, aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte fabrikanın genel merkezi olan İstanbul'a başlattıkları yürüyüş, Valilik tarafından yasaklandı.
İşten çıkarılan 90 işçinin yanı sıra aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte yaklaşık 120 kişinin bugün başlattığı yürüyüşle akşam saatlerinde Büyükkarıştıran Beldesi’ne kadar gelindi.
Kırklareli Valiliği grubun Büyükkarıştıran’da bulunan bir akaryakıt istasyonuna geldiği sırada yürüyüşe yasak getirdi. Bunun üzerine işçilerin beklediği istasyonda TOMA’larla hazır bekleyen jandarma ve polis çevik kuvvet polis ekiplerine Robokop kıyafeti giydirildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, CHP Kırklareli Milletvekili Turabi Kayan, istasyonda bekleyen Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Oğuz, İl Emniyet Müdürü Erkin Adalar, İl Jandarma Komutanı Kadir Oğuz ile bir görüşme yaptı.
Milletvekilleri Köprülü ve Kayan buradaki işçilerin Pazartesi günü yapılacak olan işverenle görüşmenin sonuna kadar grubun burada kalmasını istedi. Kaymakam Mustafa Oğuz, Kırklareli Valisi Orhan Çiftçi’yi arayarak durumu bildirdi. 90 işçinin Pazartesi gününe kadar benzin istasyonunda kalmasına onay verildi.

CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, işçilerin haklarını demokratik olarak yaptıklarını belirterek, “Bu mücadelesinin ne kadar doğru olduğu herkes tarafından biliniyor.Türkiye’de bir kamuoyu oluştu. Bu kamuoyunda Şişe ve Cam’da çalışan 90 işçinin mağdur edildiğidir. Biz bu mağduriyetin yanındayız. Açıkça söyleyelim, tüm Türkiye’de sizin mücadelenizin haklı olduğunuz noktasında bir fikir birliğine sahip. Bizlerde el verdiğince sizlerin yanınızda olmaya çalışıyoruz. Şunu söyleyeceğim. Öncelikle olarak Pazartesi gününe kadar buradasınız arkadaşlar. Mücadelenizde bu kararın alınmasında Vali Bey, Kaymakam Beye, emniyet müdürümüze ve jandarma komutanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra işçiler kendilerine dağıtılan yemekleri milletvekilleri ile birlikte yedi. İşçiler, yürüyüşe ara verdiklerini ve Pazartesi gününe kadar bekleyip, gelişmeleri takip edeceklerini söyledi.  DHA

20 Ekim 2017 Cuma

Semih Özakça için flaş karar

OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için 226 gün önce açlık grevini başlayan Semih ve Nuriye davasından flaş bir karar çıktı. Tutuklu yargılanan Semih Özakça'nın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. Aynı davada yargılanan Nuriye Gülmen’in ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü

Arınç'tan çok konuşulan Gökçek tweet'i

Bülent Arınç, günlerdir istifası beklenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'le ilgili sosyal medya hesabından çok konuşulan bir paylaşımda bulundu.

Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:

Uzmanlar konuştu: Toplu taşımada yaşlılara yer vermeyin

Toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer vermenin iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz ancak uzmanlar bunun sanıldığı kadar ‘doğru’ olmadığı görüşünde...

Oxford Üniversitesi’nden bir profesör, yaşlı insanların oturmak yerine ayakta durmaya teşvik edilmesinin beden sağlıkları için daha iyi olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Halk Sağlığı Klinik Danışmanı Sir Muir Gray, yaşlıların günde 10 dakika yürümeye gayret etmesini belirtirken yaşlıların yakınlarına asansöre binmek yerine onları merdiven çıkmak konusunda yüreklendirmelerini tavsiye ediyor.
‘YAŞLILARA YER VERİRKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN’
İngiliz The Sun gazetesine demeç veren Gray, “Yaş aldıkça hareketsizliği değil bedensel aktiviteyi arttırmalıyız. Ailenizin yaşlılarını asansöre binmeye değil, merdiven çıkmaya teşvik edin” dedi. Gray sözlerini şöyle sürdürdü: “Metro ya da otobüste yaşlı birine yer verirken iki kez düşünün. Ayakta durmak onlar için harika bir egzersiz.”
The British Medical Journal’de (İngiliz Tıp Dergisi) yayınlanan yeni bir makalede, “Yaşlı insanları aktif tutmaya teşvik edecek her türlü toplu çaba, onların daha bağımsız şekilde yaşamalarına ve sosyal hizmetlere daha az ihtiyaç duymalarına yardımcı olacaktır” denildi.
Makaleye konu olan raporda, zindeliğin yitirilmesinin yaşlılığın bir sonucu olarak görüldüğü ancak bunun tam tersinin geçerli olduğu belirtildi. Uzmanlar, hareketin azalmasının sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı arttırdığı görüşünde...
Araştırmalar, orta yaşlı ve yaşlı insanların düzenli egzersizlerle bedensel olarak en az 10 yaş gençleşeceğini ortaya koyuyor. Formda olmanın bilişsel becerileri arttırarak bunama riskini azalttığı da biliniyor. Hürriyet

18 Ekim 2017 Çarşamba

Prof. Dr. İlber Ortaylı: Irak diye bir memleket yok

TARİH profesörü İlber Ortaylı, "Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nden çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi" dedi.

DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)

İsmail Küçükkaya ile ilgili flaş karar

Sabah saatlerinde adliyeye giden gazeteci İsmail Küçükkaya'nın ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi.

Gazeteci İsmail Küçükkaya, sabah saatlerinde avukatıyla birlikte Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Küçükkaya, soruşturmayı yürüten Basın Bürosu Savcısı Bülent Demirbilek’in bulunduğu 4. kata çıktı. Küçükkaya’nın savcıya ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi. Program kaydının, savcılığa ulaşmasının ardından Küçükkaya’nın önümüzdeki günlerde savcıya ifade vereceği belirtildi.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, avukatı aracılığıyla Bakırköy Adalet Sarayı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Bakan Kaya ve eşiyle ilgili sözlerine ilişkin İsmail Küçükkaya ve Fidel Okan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. DHA

İsmail Küçükkaya'ya soruşturma

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi İlyas Kaya’nın Fetullahçı Terör Örgütü’nün şifreli haberleşme programı ByLock kullandığını iddia eden Fox TV haber spikeri İsmail Küçükkaya ve sosyal medyada bununla ilgili paylaşımda bulunan avukat Fidel Okan hakkında soruşturma başlattı.

Savcılık, TCK’nın 301’inci maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni alenen aşağılama” ile 125. maddesindeki “Basın yoluyla kamu görevlisine hakaret” suçlarından haklarında soruşturma başlattığı Küçükkaya ve Okan’ı ifadeye çağırdı. Hürriyet

Deniz Baykal’ın sağlık durumu ile ilgili açıklama

CHP eski Genel Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal dün akşam saatlerinde üçüncü operasyonu geçirdi. Baykal'ın kafatasındaki basınç artışına müdahale edildi. Partinin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal'a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, cilt altı kanamasının kafatasına basınç yapmaması için ameliyathane ortamında operasyon gerçekleştirildiğini söyledi.Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, 'Deniz Bey’de maalesef kanama ve ödem en üst düzeyde gerçekleşiyor. Solunum desteği sağlanıyor. Bilinci kapalı olarak uyuyor. Ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var' diye konuştu. Gece saatlerinde ortaya atılan 'beyin ölümü gerçekleşti' iddialarına ise yalanlama geldi.

Hastanede tedavisi süren CHP milletvekili Deniz Baykal’a beyninde oluşan basınç nedeniyle ameliyathanede müdahale edildi edildi.
CHP’Lİ BAYDAR AÇIKLAMA YAPTI
CHP’nin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal’a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, “Bunu 3. operasyon olarak adlandırmayalım. Bu cilt altında olan kanamanın temizlenmesi amacıyla müdahale ameliyathane ortamında yapıldı” dedi.
Baydar, şu bilgileri verdi: “Kan sulandırcı kullanmamız lazım. Bu da kanamayı arttırıyor. Dengeyi sağlamamız lazım. Öyle dozda verilmesi lazım ki hem kanama olmaması ama stentin çalışması gerekiyor. İkisini sağlamamız gerekiyor. Doktorlar bilgisayarlı tomoğrafi tekniğiyle Deniz Bey’in durumunu takip ediyorlar.”
BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ İDDİALARINA YALANLAMA
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin sosyal medyada birbiri ardına iddialar ortaya atıldı.
Önce Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Deniz Baykal'ın “beyin ölümünün gerçekleştiğini”, Spor sunucusu Emre Tilev de öldüğünü ileri sürdü.
İddialar üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel açıklama yaptı.
Özel, sosyal medya hesabından yaptığı açıkamada “Doktorların son açıklamasından bu yana sağlık durumunda bir değişiklik yok” dedi.
KILIÇDAROĞLU ZİYARET ETTİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İbn-i Sina Hastanesinde tedavisi süren Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ı ziyaret etti. Deniz Baykal'ın durumu hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu, çıkışta basın mensuplarına “Hekim arkadaşlar ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Bütün dualarımız Deniz beyle beraber” ifadelerini kullandı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuna ilişkin son dakika açıklaması geldi. Ankara Üniversite rektörü Erkan İbiş “Olayın başından beri hayati tehlikesi vardı. Kanama ve ödem üstü düzeyde seyrediyor. Kendisine solunum desteği sağlanıyor.” dedi.
ERKAN İBİŞ SON DURUMU AÇIKLADI
Ankara Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş, CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal’ın son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
İbiş şöyle dedi:
Beynindeki basıncı azaltmak için operasyon gerçekleşti. Cilt altında biriken kanın temizlenmesi ameliyathane ortamında yapıldı.
SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANIYOR
Solunum desteği sağlanıyor. Süreç içerisinde kendisinin bilinci kapalı olarak uyuyor.  Beyni hasssas bir organ. şu ana kadar tablo içinde umutlarımızı koruyoruz. Bazı olumsuzluklar yaşadığımızı biliyorsunuz. Yoğun bakımda destek tedavisi devam edecek. Tomoğrafik görüntüler alınıyor. Farklı bulgu gelişebiliyor.”
İbiş gazetcilerin sorularını da yanıtladı:
Hayati tehlikesi var mı?
Hep bunu söyledik, olayın ilk başladığı anda hayati tehlikesi var zaten, çünkü hep dedik ki ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var. Yine de var elbette ki ama bu hastaneye geldiği anda da vardı. Yoğun bakımda, yoğun tedavi altında olma, ciddi bir durum olduğunun göstergesi.
Durumu ciddi mi?
Yoğun tedavi altında olmak zaten bunun ifadesi. Hastalığı ciddi. Tedavilerle o ciddi durumun ortadan kalkacağına inanıyoruz.
Felç durumu olabilir mi?
Süreç içerisinde ne gibi gelişme olacak, akciğerindeki enfeksiyon ne derece beynin yeterli oksijenlenmesine izin verecek. Bunları zaman içerisinde göreceğiz. Şimdiden ne söylersek aslında tahminden öteye gitmez ama o tahminler de değişik, farklı yorumlara yol açabilir. Bunun iyileşme periyodu da öyle kısa süreli, saatlerle, kısa günlerle olacak gibi görünmüyor. O yüzden de ‘ciddi' demekte yarar var. Uyandırma için zaman zaman denemeler yapılıyor.”
KAFATASINDAN 12 SANTİMLİK BÖLÜM ALINDI
Bu arada Baykal'ın kafatasından yaklaşık 12 santimlik bir bölümün de ödemin baskı yapmamasına yönelik çıkarıldığı öğrenildi.
BİLİNCİ KAPALI
Bilinç kapalı durumdfa. Öyle kalması da arkadaşların arzu ettiği bir durum. Her beyne dönük stres oksijen kullanıma yol açıyor ve hasar açabilir kaygısı taşınıyor.
STENT ÇALIŞIYOR
Baykal’ın tedavisini sürdüren doktorlar ise “Stent çalışıyor. Beyin dolaşımında sorun yok. Riskleri görüyoruz şu an. Şimdi onlarla mücadele etmeye çalışıyoruz” dedi.
Fransa seyahati sonrası gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal, beynindeki ödem nedeniyle sabah saatlerinde ameliyata alınmıştı.
Baykal’ın akşam saatlerinde tekrar beyin tomografisi çekildi ve beyninde oluşan basınç nedeniyle 3. kez ameliyata alındı.
CHP'Lİ VEKİLLER HASTANEYE AKIN ETTİ
Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesinde tedavisine devam edilen Deniz Baykal'ı CHP'li vekiller yalnız bırakmadı. Hastane önüne çok sayıda CHP'li milletvekili geldi. Sözcü

17 Ekim 2017 Salı

Pargalı İbrahim'in mezarıyla ilgili önemli iddia

Kanuni Sultan Süleyman’ın 13 yıl vezirliğini yapan ve padişahın emriyle idam edilen Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın yüzyıllardır kesin olarak bilinmeyen mezarının, İstanbul Karaköy’de bir hanın bodrum katında, Koyun Baba Tekkesi olarak bilinen yerde olduğu iddia edildi.

Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın kudretli vezirlerinden Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın yıllardır tartışılan mezar yeri için yeni bir iddia ortaya atıldı. Türkiye’de olduğu kadar dünyada da ilgi uyandıran “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin ardından geniş kitlelerin tanıyıp merak ettiği “Pargalı İbrahim”in olduğu düşünülen mezar yeri için İstanbul Kabataş Fındıklı’da bulunan Canfeda Çıkmazı’ndaki kabir gösteriliyordu.
Pargalı’nın mezarının tespiti için 1 yılı aşkın süredir çalışma yapan Arkeolog Murat Sav, öncelikle iki kaynaktan yola çıktı. İstanbul hakkındaki çalışmalarıyla tanınan İhtifalci Mehmet Ziya Bey’in (1865-1930) “İstanbul ve Boğaziçi” isimli eserine göre, Pargalı’nın Galata’da bulunan Canfeda Tekkesi’ne defnenildiği ihtimali çok yüksekti. Ünlü tarihçi Solakzade Mehmed Hemdemi Efendi’nin (1590-1657) günümüze ulaşan eserlerine göre, Pargalı’nın Canfeda Tekkesi’nde gömülü yerinin belli olması için baş tarafına bir erguvan ağacı dikili. Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi de mezar için hem Galata’yı hem de Okmeydanı’nı işaret ediyordu.
CANFEDA TEKKESİ İKİ YERDE VAR
Arkeolog Murat Sav, vakıf kayıtlarında iki ayrı Canfeda Tekkesi’nin olduğunu belirledi. Biri Kabataş Fındıklı’da Canfeda Çıkmazı’nın olduğu yerde, diğeri de Galata’da (Karaköy), eski adıyla Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin yanında bulunuyordu.
Pargalı’nın yattığı yeri tespit etmek için Kabataş’taki mezarlıktan araştırmaya başlayan Sav, buradaki mezar taşlarını Türkçe’ye çevirtti. Pargalı’nın burada yattığını gösterir mezar taşı bulunmayan alandaki mezarlardan birinde Attar Hacı Süleyman’ın eşi Fâtıma Hanım’ın (1785) adı yer alırken, diğer mezarda da 1787 tarihi bulunuyordu. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre bu mezarlık Canfeda (Feza) Baba Türbesi olarak geçerken, sadece 1787 tarihi olan ikinci mezarın da tekkenin kurucu şeyhine ait olma ihtimali ağırlık kazandı. Canfeda Tekkesi’nin faaliyetlerinin 1700’lü yılların sonlarına denk gelmesi, 1536’da ölen Pargalı’nın mezarının burada olmadığı görüşünü kuvvetlendirdi. Sav’a göre Kabataş bölgesi, Kanuni’nin, Boğaz’ı izleyen yol güzergâhında bulunuyordu ve mezarın bu güzergâhta olması mantıklı değildi.
‘MEZAR YERİ CAMİNİN YANINDA’ İDDİASI
Murat Sav’ın yaptığı araştırmaya göre bütün veriler, Karaköy’de (Galata) bulunan tekkeyi işaret etti. Arkeolog Sav, mezarın Karaköy’deki tekkede gömülü olduğunu gösterir delilleri nasıl bulduğunu şöyle anlattı: “Mezarın olduğunu tahmin ettiğimiz Canfeda (Koyun Baba) Tekkesi, Galata’da eski Feremeciler Sokağı’nda bulunuyor. Buradaki tekke, diğer adı eski Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin bitişiğinde. Cami, Pargalı’nın ölümünden hemen önce ve kendisi tarafından yaptırılmış. İnşaat 1536’da, İbrahim Paşa’nın ölüm yılında tamamlanıyor. Kayıtlarda Koyun Baba Tekkesi olarak geçen türbenin üzerine Bilginol Han yapılmış. Mezar bodrum katında. Türbe harap olsa da mezar korunmuş. Mezarın kime ait olduğunu gösterir mezar taşı yok. Zaten Koyun Baba Türbesi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de bulunuyor.”
ŞİMDİ NE OLACAK?
Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Galata’da bulunan yer Koyun Baba Türbesi olarak görünüyor. Galata’daki bu yerin Pargalı İbrahim Paşa’ya ait olduğu kesinleşirse, Anıtlar Kurulu burayı tescil edebilir.
‘İTALYAN KÖKENLİ’
Gazete Habertürk'ten Nihat Uludağ'ın haberine göre Arkeolog Murat Sav, bu mezarın Pargalı’ya ait olma olasılığının çok yüksek olmasının nedenlerini şöyle anlatıyor: “Burası, türbe mimarisinde değil, tonozlu ve zindanı andıran bir yapıda. Muhtemelen mezar buraya taşındı. Hücre görünümündeki türbenin, buraya birileri tarafından gizlenmiş gibi bir hali var. Osmanlı döneminde de türbeye bir meyhanenin içinden geçilerek girilmesi, buranın Pargalı İbrahim’in mezarı olduğu ihtimalini güçlendiriyor. Pargalı’nın Galata’da gömülmesinin doğal sebeplerinden biri de Galata’nın tarih boyunca Latin kökenli tacirlerin merkezi oluşu ve paşanın da İtalyan kökenli oluşu sayılabilir.”
‘TÜRBE DEĞİL ZİNDAN’
Sav, şöyle devam etti: “Verilerin pek çoğu, İbrahim Paşa’nın mezarının, yaptırdığı ve adını taşıyan mescidin yanı başında olduğunu göstermekte. Buraya gittiğimde, tarihçilerin anlattıkları gibi dar bir koridorla karşılaştım. Hanın giriş kapısı kullanılarak, merdiven altındaki kapı vasıtasıyla türbeye giden koridora giriliyor. 8-10 metrelik koridordan sonra betonarmeden 8 basamakla sağ tarafa doğru çıkılıyor ki, türbenin giriş kapısıyla karşılaşıyorsunuz. Türbe, görünüm itibarıyla bir kemerin etrafının duvarlarla örülüp kapatılarak oluşturulmuş, oldukça küçük bir mekân. Tabut, iki duvar arasında bir sofa üzerinde bulunmakta. Aynı duvarın üst kısmında küçük bir pencere. Demir parmaklıklı ve dışardan da telle kapatılmış. Adeta bir zindan hücresi görüntüsüne sahip. Türbe, aslında bir türbe mekânı özelliklerine sahip değil.” Murat Sav, mezarın bir vatandaşın arsasının içinde olduğu da belirterek, kendisine inşaat ruhsatı verilip 1950’lerde onarıldığını söyledi.
‘DENİZE ATILMASI İNANDIRICI DEĞİL’
Sav, Pargalı’nın öldürülerek gömülmesiyle ilgili de şunları kaydetti: “Kaynaklarda, İbrahim Paşa’nın sarayda boğdurularak öldürüldüğü, bedeninin Topkapı Sarayı’ndan alınarak kayığa bindirildiği, gömülmesi için gizli bir yere götürüldüğü belirtilmekte. Paşa’nın bedeninin taşınmasıyla ilgili Nakkaş Osman tarafından bir minyatür yapılmış. Minyatürde, naaşın saray görevlilerince kayığa bindirildiği ve mezar yerine götürüldüğü betimlenmiş. Peki İbrahim Paşa nereye defnedildi? Hadikat’ül Vüzera ve Hovennesyon’a bakılırsa, paşa Canfeda Tekkesi’ne gömülmüş. Sicil-i Osmaniye kayıtlarına göre ise Okmeydanı’nda gömülmüş. Tarihçi Arthur Thomas’a göre de denize atılmış. Ancak Osmanlı Devleti’nde böyle bir örnek yok. Bu da denize atıldığına dair inancı etkisiz kılmakta.”
PARGALI DAMAT İBRAHİM PAŞA KİM?
Pargalı, Makbul ya da Frenk İbrahim Paşa olarak da bilinir. İtalyan asıllıdır. Önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamış olan Pargalı’nın, onu tehlike olarak gören Kanuni tarafından dilsiz 4 cellada boğdurduğu bilinir.
DOĞUM: 1498 (Parga/Yunanistan)
ÖLÜMÜ: 15 Mart 1536 (İstanbul)
GÖREV SÜRESİ: 13 yıl (1523-1536)
GÖREVLERİ: Kapıağası, Hasodabaşı, Rumeli Beylerbeyi ve Vezir-i Azam, Serasker olmuştur.
EŞİ: Hatice Sultan (Kanuni’nin kız kardeşi) ve Muhsine Hatun.

Deniz Baykal ameliyata alındı!

Deniz Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili açıklama geldi. Yapılan açıklamada Baykal'ın beynindeki ödem nedeniyle ameliyata alındığı bildirildi.

Fransa seyahati sonrası yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal’ın, beynindeki ödem nedeniyle bu sabah saatlerinde yeniden ameliyata alındığı öğrenildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Deniz Baykal’ın beyin tomografisinde ödem ve kanama artışı tespit edildi. Bu bulgular üzerine doktorlar ameliyat kararı aldı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Baykal’a şu anda bir müdahale daha yapılıyor. Endişe edilecek bir noktada değiliz” dedi.

16 Ekim 2017 Pazartesi

Deniz Baykal hastaneye kaldırıldı

Fransa'dan dönüşünde gece yarısı ateşi yükselen Deniz Baykal, hastanede tedavi altına alındı. Yapılan ilk açıklamada, Baykal'ın Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alındığı öğrenildi. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, sosyal medyadan yaptığı açıklamada Baykal'ın bir damarında pıhtılaşma olduğunu bildirdi. Baykal'a tıkanık damarın açılması için boynundan anjiyo yapıldığı öğrenildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, "Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu ancak yapılan anjiyoyla damar açıldı, o pıhtının yarattığı sorunlar giderildi" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Ankara Üniversitesi Rektörü'nü arayarak Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Fransa'nın Strasbourg kentinde temaslarını sürdürüyordu. Türkiye'ye dönen Baykal, gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. FOX TV'den İsmail Küçükkaya, Baykal'ın yüksek ateş ve zatürre başlangıcı nedeniyle tedavi altında tutulduğunu söylerken, AA'nın haberine göre, Deniz Baykal'ın Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alındığı öğrenildi.
'İYİ HABERLERİ BEKLİYORUZ'
CHP Antalya eski Milletvekili Tuncay Ercenk, yaptığı açıklamada, 'Baykal önce özel bir hastaneye ardından İbni Sina Hastanesi’ne sevk edildi. Yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Doktorlarının verdiği bilgiye göre üst solunum yolu enfeksiyonu var. Tedavisi sürüyor. Gelecek iyi haberleri bekliyoruz' dedi.
YARKADAŞ SON BİLGİLERİ VERDİ
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da hastanede görüştüğü yetkililerden son bilgileri aktardı. Yarkadaş, Baykal'a bazı testler yapıldığını, bir damarında pıhtı tespit edildiğini ve hastanenin gerekli müdahaleyi yaptığını bildirdi. Baykal'ın tıkanan damarı için anjiyo yapıldığı öğrenildi.
Yarkadaş sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, hastanenin yarım saat içinde konuyla ilgili bilgilendirme yapacağını da belirtti.
'HAYATİ TEHLİKESİ YOK'
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin eski CHP Milletvekili Yılmaz Ateş'ten bir açıklama geldi. NTV canlı yayınına telefonla katılan Ateş, Baykal'ın hayati tehlikesi olmadığını söyledi. Baykal'ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal da hastanede bulunuyor.
'DAMAR AÇILDI, PIHTININ YARATTIĞI SORUNLAR GİDERİLDİ'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, eski CHP Genel Başkanı Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili şu açıklamayı yaptı: "Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu ancak yapılan anjiyoyla damar açıldı, o pıhtının yarattığı sorunlar giderildi. Şu anda durumu iyi. İşlem bitmek üzere, oradan da yoğun bakıma alıp ilaçla takip edecekler."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BİLGİ ALDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde bulunan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş'i bu sabah telefonla aradı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Antalya Milletvekili Baykal'ın sağlığına ilişkin Prof. İbiş'ten bilgi aldığı, durumu yakından takip ettiği belirtildi.

15 Ekim 2017 Pazar

Çevreyi kirletenlere 'Çekirdek Çitleyen Eşek'li heykel tepkisi

Heykeltraşlığıyla da ünlü Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yılmaz Büyükerşen bu kez 'çevreyi kirletenler' için 'Çekirdek Çitleyen Eşek' heykeli yaptırdı. Başkan Yılmaz Büyükerşen, "Karikatürize edilmiş bu heykeli koyarak çevre temizliğine mizahi bir açıdan dikkat çekmek istedik" dedi.
Hoşnudiye Mahallesi Porsuk Çayı kıyısına Büyükşehir Belediyesi tarafından konulan bank üzerinde oturup çekirdek çitleyen eşek heykeli Eskişehir’de ilgi çekti. Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Yılmaz Büyükerşen’in çevreyi kirletenlere esprili bir şekilde tepki göstermek amacıyla koydurduğu belirtilen ‘Çekirdek çitleyen eşek’ heykeli, sosyal medya da ilgi odağı oldu.
Bazı paylaşımcılar, Porsuk Çayı kıyısına oturanların çekirdek kabuklarını ve çöpleri yere attığını ifade ederek, Büyükerşen’in bu kişilere karşı çareyi böyle bir heykeli koymakta bulduğunu söyledi. Bazı kişiler de, Yılmaz Büyükerşen’in belediye başkanlığının ilk yıllarında Porsuk Çayı kıyısında oturanların çekirdek çitleyip kabuklarını çimlerin üzerine atmasına çok kızdığını belirterek, “O yıllarda Büyükerşen’in çekirdek çitleyen eşek heykeli yaptığı söyleniyordu. Ancak bu heykeli yıllardık görmedik. Sonunda Yılmaz hoca çok kızmış olacak ki çekirdek çitleyen heykeli getirip Porsuk Çayı kayısına koydurmuş” dedi.

BÜYÜKŞEHİR’DEN AÇIKLAMA
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nden konuyla ilgili yapılan yazılı açıklamada çevre duyarlılığı için Porsuk Çayı kenarına yeni bir heykel konulduğu belirterek şöyle denildi: “Büyükşehir Belediyesi Porsuk Çayı ve çevresinin temizliğine dikkat çekmek amacıyla ‘Kovadan balık tutmak zorunda kalan dilenci’ heykelinden sonra yeni bir heykeli daha Porsuk kenarına yerleştirdi. Kabuklu yemişler yiyerek Porsuk ve çevresini kirletenler artık sahil kısmında ‘Çekirdek Çitleyen Eşek’ heykeli ile karşılaşacaklar. Yaz aylarında duyarlı Eskişehir halkından gelen şikayetler üzerine çevre temizliğine dikkat çekmek isteyen Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir’in en önemli simgelerinden biri olan Porsuk’un temiz tutulması için Adalar mevkiine ‘Çekirdek Çitleyen Eşek’ heykeli yerleştirdi. Porsuk kenarında çekirdek çitleyerek kabuklarını yere atarken resmedilmiş karikatürize edilmiş heykel, vatandaşlar tarafından büyük beğeni topladı.”
‘ÇEVRE TEMİZLİĞİNE MİZAHİ AÇIDAN DİKKAT ÇEKMEK İSTEDİK’
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de açıklamasında, yıllar önce Porsuk Çayı’nın temiz tutulması amacıyla kovadan balık tutan dilenci heykelini hazırladıklarını söyleyerek  “Vatandaşlarımızın büyük bir bölümü Porsuk’un değerini bildiğinden bu konuda çok hassas davranıyor. Onlardan gelen şikayetler üzerine karikatürize edilmiş bu heykeli koyarak çevre temizliğine mizahi bir açıdan dikkat çekmek istedik” dedi.  (DHA)