Kocaeli'nin İzmit ilçesinde 31 yaşındaki kadın, tek başına yaşadığı evinde “Cenazeme kimse gelmesin” şeklinde not bıraktıktan sonra kendini asarak intihar etti.
Alınan bilgiye göre, İzmit ilçesi Kadıköy Mahallesi'nde tek başına ikamet eden S.Ş adlı kadından bir süredir haber alamayan erkek arkadaşı eve gelerek kontrol etmek istedi. Eve giren erkek arkadaşı S.Ş’yii odasında ipte asılı vaziyette buldu. Olay yerine çağrılan sağlık ekipleri tarafından yapılan kontrollerde S.Ş’nin yaşamını yitirdiği belirlendi. Olay yerine gelen polis ekipleri evde yaptıkları incelemelerin ardından S.Ş’nin cenazesi otopsi yapılmak üzere Asri Mezarlık Morgu’na kaldırıldı.
İntihar eden S.Ş’nin ölmeden önce yazdığı notta, “Ben bu yalan ve yalancılarla dolu dünyadan bıktım. Ölümümden kimse sorumlu değildir. Beni sakın memleketime gömmeyin. Cenazeme de kimse gelmesin” ifadelerini kullandığı öğrenildi. İntihar ederek hayatını son veren S.Ş’nin İzmit’te bulunan bir börekçide çalıştığı, evli ve iki çocuk sahibi olduğu ve memleketi Mersin'de yaşanan eşinden de uzun süredir ayrı olduğu öğrenildi. Polis ekipleri olayla ilgili soruşturma başlattı. Medyafaresi
4 Kasım 2014 Salı
Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem Ayı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda verdiği MuharremAşı'nda yaptığı konuşmaya, Ramazan ayından sonra Muharrem ayına kavuştukları için Allah'a hamdederek başladı. Erdoğan, konuşmasının başında Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin ve Hasan'ı şu ifadelerle selamladı:
" Muharrem orucunun Ramazan oruncundan sonra en faziletli oruç olduğunu bizleri bildiren Peygamberimiz, kendilerine salatü selam olsun, Hicri 61 yılında 10Muharrem gününde Kerbela'da şehit edileh Hazreti Hüseyin Efendimizi ve ehlibeyti şahadetlerinin bin 375'inci seneyi devriyesinde bir kez daha kemali edeple ve hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi Hüseyin Efendimiz ve ehlibeytin üzerine olsun diyoruz. Mazlum, maktul ve şehit Hüseyin Efendimiz ile birlikte bugün arşın yanına asılmış küpelerden biri olan Hazreti Hasan Efendimiz ve babaları şahı merdan, Allah'ın Aslanı Aliyyül Murtaza Efendimizi de hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı üzerlerine olsun diyoruz."
10 Muharrem gününün bin 375 yıl önce Kerbela'da yaşanan facia dolasıyla Müslümanların hatıralarına acı bir hadise olarak nakşedildi belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10Muharrem gününün insanlık ve peygamberler tarihi açısından önemli olduğunu da şöyle anlattı:
"Hazreti Adem'in tövbesi bugün kabul olunmuş, Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam denizi bugün ikiye ayırmış, Hazreti Yusuf kuyudan bugün çıkmıştır. Hazreti Nuh'un gemisinin Cudi'ye bir 10 Muharrem günü vasıl olduğu, Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de doğup, yine bir 10 Muharrem günü göğe alındığı, Hazreti Eyyüp aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de hastalığından şifa bulduğu rivayet edilir.
Burada şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim; 10 Muharrem bir ibret tarihidir, 10 Muharreminsanlığa en büyük derslerin verildiği tarihtir. Hazreti Adem aleyhissalatu vesselam cennetten çıkarılmak gibi bir büyük imtihandan 10 Muharrem'de tövbe ederek geçmiştir. Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam, Firavun'un zulmünden bir 10 Muharrem günü denizi yararak kurtulmuştur. Hazreti Nuh aleyhissalatu vesselam ve kavmi sadece tufandan değil, içlerindeki zalimlerden de bir 10 Muharremgünü kurtulmuştur. Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın uğradığı ihanet neticesinde göğe alınması bir 10 Muharrem'de gerçekleşmiştir. Hiç kuşkusuz Efendimiz Hüseyin aleyhissalatu vesselam ve ehlibeytinin 10 Muharrem'de uğradığı felaket de insanlık tarihindeki bu olaylar kadar bir ibret vesikası, insanlık için bir derstir. Hazreti Hüseyin aleyhissalatu vesselam, hak yoluna koyduğu canıyla bize iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir. Hazreti Hüseyin bir 10 Muharrem günü bize hak ile batın mücadelesini göstermiştir. Öyle ki Kerbela'da bize fedakarlığı, cefakarlığı, hakta sebatı ve sabrı öğretmiştir. En önemlisi Hazreti Hüseyin bize Kerbela'da can feda ederek, fitneden kaçınmayı, nifaktan uzak durmayı yani kardeşliği, yani birliği öğretmiştir. Kerbela ortak tarihimizde ve ortak hafızamızda son derece acı ama son derece ibretlik derin mi derin derslerle, hikmetlerle dolu bir hadisedir."
"Kerbela'dan tefrika çıkarmak, Yezid'in yanında durmaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da canını ortaya koyarak verdiği ibretlik dersin iyi okunmadığını, öğretilemediğini, öğrenilemediğini ve tatbik edilemediğini vurgulayarak, "Kerbela tefrikanın değil, tam tersine Hazreti Hüseyin Efendimizin verdiği ibretlik ders ile uhuvetin vasıtasıdır. Kerbela'dan tefrika çıkarmak çok açık söylüyorum Yezid'in yanında durmaktır. Kerbela'dan uhuvet yani kardeşlik dersi çıkarmak ise hiç şüphesiz ki Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin yanında durmaktır" dedi.
Erdoğan, bin 375 yıldır Hazreti Hüseyin'e ve ehlibeytine ağıtlar yakıldığını, Kerbela acısının daha dün yaşanmış gibi hafızalarında sıcak tutulduğunu, bin 375 yıldır gözyaşı döküldüğünü belirterek, "Ancak ne büyük tezattır ki bin 375 yıldır neredeyse her gün aşurayı neredeyse her gün tekrar tekrar Kerbela'yı yaşıyoruz. İşte şu yıllarda geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğunu üzülerek müşahede ediyor, bin 375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzne gark oluyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hepimiz çok iyi biliyoruz ki var olan manzara ne Hazreti Hüseyin Efendimizin ne Hazreti Hasan ne Aliyyül Murtaza Efendimizin ne de Resulu Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin tasvip edeceği bir manzaradır. Hazreti Hüseyin Efendimiz kahramanca can verirken böyle bir manzara için can vermedi. Hazreti Hüseyin efendimiz 'şehitlerin seyyidi' unvanı kuşanırken böyle bir tefrikayı asla arzu etmedi. O zaman 'bu nedir' diye sormamız gerekir. Evet, 'nereye gidiyoruz' diye sormamız gerekiyor. Önce samimiyetle kendimize sonra da kardeşimize 'bu hal nedir?' diye sormamız en güçlü şekilde bu hali sorgulamamız gerekiyor.
Kardeşlerim Irak'ta üzerine bombaları bağlayan katiller gidiyor, başka mezhepten olan Müslümanların arasına dalıyor camilerde, türbelerde az önce de ifade ettim Müslümanları katlediyor. Kendilerine istedikleri kadar sıfat taksınlar Şii desinler, Sünni desinler onların tek sıfatı vardır, o da katildir. Terör örgütleri belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor. Kendilerine ister Şii, ister Sünni, ister Nusayri ister Alevi desinler. Kendilerine 'Selefi, Vahhabi' desinler aslında onların tek sıfatı vardır, o da teröristtir. Öyle ülkeler var ki teröriste Şii sıfatını takıp terörü meşrulaştırabiliyor. Nusayri deyip devlet terörünü, katliamı meşrulaştırabiliyor. Öyle ülkeler var ki terörist, katil Sünni diyerek vahşeti meşrulaştırıyor. Hazreti Hüseyin'in izinden gittiğini söyleyip Yezidleşenleri, Hazreti Nebi'nin izinden gittiğini söyleyip iblisleşenleri büyük bir iç burguntusuyla izliyoruz. Artık şu ayrı çok net biçimde yapmak durumundayız; katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır."
"Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur" dedi.
300 bin insanı, kadınları, çocukları, acımasızca katleden bir katile sırf Nusayri olduğu için göz yummanın, sessiz kalmanın Hazreti Hüseyin'in hatırasına hürmetsiz anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Acımasızca baş kesen, vahşeti meşrulaştıran terör örgütlerine sırf Sünni diyerek sempati beslemek Hazreti Hüseyin'e, ehlibeyte, Hazreti Nebi'ye ve Hazreti Kur'an'a açık bir saygısızlıktır. İşte bugün bütün sıfatlarımızı bir kenara koyarak sadece bir insan, bir Müslüman olarak tüm bu hadiseleri, tüm bu cinayetleri kalbimizle gönlümüzle vicdanımızla sorgulamak zorundayız. Bu sorgulama yapılmadığı müddetçe, Hazreti Hüseyin'in şehadetinden gerekli ders çıkarılmadığı müddetçe, coğrafyamızda kardeş kanı oluk oluk akmaya maalesef devam edecektir."
"Hazreti Ali'ye bugünlerde daha kulak kesilmek zorundayız"
İslam coğrafyasını tefrik eden, kana bulayan sebeplerin hiçbirinin çözümsüz olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Bu kan, bu gözyaşı inanın boşuna akıyor. Bu çatışmalar, bu kavgalar, bu öfke inanın son derece yapay gerekçelere dayanıyor. Biz acılardan kan davaları, öfke, nefret çıkaran bir ümmet değil, acılardan kardeşlik, dayanışma, uhuvvet çıkaran bir ümmet olmak zorundayız. Biz Kerbela'da hep birlikte Yezid'in ordusunun karşısında olan insanlarız. Biz Dersim'de, hep birlikte zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde, Çorum, Kahramanmaraş'ta her türlü tahrikin, her türlü ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz, hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların, aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız."
Erdoğan, Aşık Veysel'in "Yezid nedir ne kızılbaş / Değil miyiz hep bir kardaş / Bizi yakar bizim ataş / Söndürmektir tek çaresi" dizelerini okudu.
Hacı Bektaş Veli'nin de "Acılardan kor olmuş yüreğiyle kardeşlik tesis etmek için çırpındığını" belirten Erdoğan, "Sevgi muhabbet kaynar ocağımızda / Bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda / Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda / Aslanla ceylanlar dosttur kucağımızda" mısralarını paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zamankinden çok daha fazla bu seslere kulak vermek gerektiğini vurgulayarak "Müslümanlar ancak kardeştirler' diyen Hazreti Kur'an'a, 'Müslümanın canı, malı, ırzı Müslümana haramdır' diyen Hazreti Nebi'ye, 'Haksızlık karşısında susarsanız hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz' diyen Hazreti Ali'ye bugünlerde daha bir kulak kesilmek zorundayız. Ne Türkiye'de 77 milyonun fertleri arasında ne de İslam dünyasının halkları arasında çözülemeyecek, suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele yoktur" ifadesini kulandı.
"Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim"
Akan her damla kanın, "kardeş kanı" olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kardeşlerim, biliniz ki akan her damla kan kardeş kanıdır. Akan her damla kandan sevinen ise sizlerin, bizlerin, tüm kardeşlerimizin düşmanlarıdır. Dostu ve kardeşi üzmekten, düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek, aklı olan, vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef'in türbelerinde Şiiler öldükçe Sünniler değil düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat'ın camilerinde Sünniler öldükçe Şiiler değil tefrika kazanıyor. Şam'ın, Halep'in, Humus'un, İdlib'in, Hama'nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe Nusayriler değil fitne kazanıyor. Musul'da, Kerkük'te insanlar öldükçe Müslümanlar değil nifak kazanıyor.
Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur. Eğer biz, hiç uğruna birbirimizi kırarsak kaybeden sadece biz olmayız, geniş coğrafyamız olur. Eğer biz yapay meseleleri, kamplaşmayı, kutuplaşmayı bir kenara bırakırsak kazanan bizimle birlikte geniş coğrafyamız olur.
Bu ülkede, nefes alıp veren hem Alevi hem Sünni kardeşlerime tam bir samimiyetle sesleniyorum: Acılarımız ortak, kıblemiz ortak, kitabımız ortak, ehlibeytimiz ortak. Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim. Birtakım istihbarat örgütlerinin üzerimizde oyun kurmalarına gelin artık müsaade etmeyelim. Gençlerimizi elimizden alıp modern dünyanın hastalıklarını onlara musallat etmeye gayret edenlere izin vermeyelim. Gençlerimizin, terör tuzağına düşmelerine, asılsız, sonu gelmez bir hiç uğruna kavgalarda yitip gitmelerine göz yummayalım. Gelin Kerbela'dan ibret alıp, hep birlikte kucaklaşalım. Gelin, Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetiyle kardeşliğimizi büyütelim. Gelin geleceğimiz için, geniş coğrafyamız için umut olalım, umudu çoğaltalım. Düşmanı değil dostu sevindirelim. Gelin canlar bir olalım, iri olalım, aynı zamanda diri olalım."
Muharrem ayının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, konuşmasını, "Tuttuğunuz, tuttuğumuz oruçların Hak katında kabulünü diliyorum. Hazreti Hüseyin Efendimiz ve ehlibeyti bir kez daha hürmetle yad ediyor, katıldığınız için, bu soframızı gerçekten şenlendirdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum" sözleriyle tamamladı.
Muhabir: A. Eda Ünlü Özen, Sarp Özer, Tuğba Özgür Durmaz AA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem Ayı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda verdiği MuharremAşı'nda yaptığı konuşmaya, Ramazan ayından sonra Muharrem ayına kavuştukları için Allah'a hamdederek başladı. Erdoğan, konuşmasının başında Hazreti Muhammed, Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin ve Hasan'ı şu ifadelerle selamladı:
" Muharrem orucunun Ramazan oruncundan sonra en faziletli oruç olduğunu bizleri bildiren Peygamberimiz, kendilerine salatü selam olsun, Hicri 61 yılında 10Muharrem gününde Kerbela'da şehit edileh Hazreti Hüseyin Efendimizi ve ehlibeyti şahadetlerinin bin 375'inci seneyi devriyesinde bir kez daha kemali edeple ve hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi Hüseyin Efendimiz ve ehlibeytin üzerine olsun diyoruz. Mazlum, maktul ve şehit Hüseyin Efendimiz ile birlikte bugün arşın yanına asılmış küpelerden biri olan Hazreti Hasan Efendimiz ve babaları şahı merdan, Allah'ın Aslanı Aliyyül Murtaza Efendimizi de hürmetle yadediyor, Allah'ın selamı üzerlerine olsun diyoruz."
10 Muharrem gününün bin 375 yıl önce Kerbela'da yaşanan facia dolasıyla Müslümanların hatıralarına acı bir hadise olarak nakşedildi belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10Muharrem gününün insanlık ve peygamberler tarihi açısından önemli olduğunu da şöyle anlattı:
"Hazreti Adem'in tövbesi bugün kabul olunmuş, Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam denizi bugün ikiye ayırmış, Hazreti Yusuf kuyudan bugün çıkmıştır. Hazreti Nuh'un gemisinin Cudi'ye bir 10 Muharrem günü vasıl olduğu, Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de doğup, yine bir 10 Muharrem günü göğe alındığı, Hazreti Eyyüp aleyhissalatu vesselamın 10 Muharrem'de hastalığından şifa bulduğu rivayet edilir.
Burada şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek isterim; 10 Muharrem bir ibret tarihidir, 10 Muharreminsanlığa en büyük derslerin verildiği tarihtir. Hazreti Adem aleyhissalatu vesselam cennetten çıkarılmak gibi bir büyük imtihandan 10 Muharrem'de tövbe ederek geçmiştir. Hazreti Musa aleyhissalatu vesselam, Firavun'un zulmünden bir 10 Muharrem günü denizi yararak kurtulmuştur. Hazreti Nuh aleyhissalatu vesselam ve kavmi sadece tufandan değil, içlerindeki zalimlerden de bir 10 Muharremgünü kurtulmuştur. Hazreti İsa aleyhissalatu vesselamın uğradığı ihanet neticesinde göğe alınması bir 10 Muharrem'de gerçekleşmiştir. Hiç kuşkusuz Efendimiz Hüseyin aleyhissalatu vesselam ve ehlibeytinin 10 Muharrem'de uğradığı felaket de insanlık tarihindeki bu olaylar kadar bir ibret vesikası, insanlık için bir derstir. Hazreti Hüseyin aleyhissalatu vesselam, hak yoluna koyduğu canıyla bize iyi ve kötü arasındaki farkı öğretmiştir. Hazreti Hüseyin bir 10 Muharrem günü bize hak ile batın mücadelesini göstermiştir. Öyle ki Kerbela'da bize fedakarlığı, cefakarlığı, hakta sebatı ve sabrı öğretmiştir. En önemlisi Hazreti Hüseyin bize Kerbela'da can feda ederek, fitneden kaçınmayı, nifaktan uzak durmayı yani kardeşliği, yani birliği öğretmiştir. Kerbela ortak tarihimizde ve ortak hafızamızda son derece acı ama son derece ibretlik derin mi derin derslerle, hikmetlerle dolu bir hadisedir."
"Kerbela'dan tefrika çıkarmak, Yezid'in yanında durmaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da canını ortaya koyarak verdiği ibretlik dersin iyi okunmadığını, öğretilemediğini, öğrenilemediğini ve tatbik edilemediğini vurgulayarak, "Kerbela tefrikanın değil, tam tersine Hazreti Hüseyin Efendimizin verdiği ibretlik ders ile uhuvetin vasıtasıdır. Kerbela'dan tefrika çıkarmak çok açık söylüyorum Yezid'in yanında durmaktır. Kerbela'dan uhuvet yani kardeşlik dersi çıkarmak ise hiç şüphesiz ki Hazreti Hüseyin ve ehlibeytin yanında durmaktır" dedi.
Erdoğan, bin 375 yıldır Hazreti Hüseyin'e ve ehlibeytine ağıtlar yakıldığını, Kerbela acısının daha dün yaşanmış gibi hafızalarında sıcak tutulduğunu, bin 375 yıldır gözyaşı döküldüğünü belirterek, "Ancak ne büyük tezattır ki bin 375 yıldır neredeyse her gün aşurayı neredeyse her gün tekrar tekrar Kerbela'yı yaşıyoruz. İşte şu yıllarda geniş coğrafyamızın her bir karışının adeta bir Kerbela olduğunu üzülerek müşahede ediyor, bin 375 yıl sonra her karışı Kerbela olan bir coğrafya için derin bir hüzne gark oluyoruz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hepimiz çok iyi biliyoruz ki var olan manzara ne Hazreti Hüseyin Efendimizin ne Hazreti Hasan ne Aliyyül Murtaza Efendimizin ne de Resulu Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin tasvip edeceği bir manzaradır. Hazreti Hüseyin Efendimiz kahramanca can verirken böyle bir manzara için can vermedi. Hazreti Hüseyin efendimiz 'şehitlerin seyyidi' unvanı kuşanırken böyle bir tefrikayı asla arzu etmedi. O zaman 'bu nedir' diye sormamız gerekir. Evet, 'nereye gidiyoruz' diye sormamız gerekiyor. Önce samimiyetle kendimize sonra da kardeşimize 'bu hal nedir?' diye sormamız en güçlü şekilde bu hali sorgulamamız gerekiyor.
Kardeşlerim Irak'ta üzerine bombaları bağlayan katiller gidiyor, başka mezhepten olan Müslümanların arasına dalıyor camilerde, türbelerde az önce de ifade ettim Müslümanları katlediyor. Kendilerine istedikleri kadar sıfat taksınlar Şii desinler, Sünni desinler onların tek sıfatı vardır, o da katildir. Terör örgütleri belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor. Kendilerine ister Şii, ister Sünni, ister Nusayri ister Alevi desinler. Kendilerine 'Selefi, Vahhabi' desinler aslında onların tek sıfatı vardır, o da teröristtir. Öyle ülkeler var ki teröriste Şii sıfatını takıp terörü meşrulaştırabiliyor. Nusayri deyip devlet terörünü, katliamı meşrulaştırabiliyor. Öyle ülkeler var ki terörist, katil Sünni diyerek vahşeti meşrulaştırıyor. Hazreti Hüseyin'in izinden gittiğini söyleyip Yezidleşenleri, Hazreti Nebi'nin izinden gittiğini söyleyip iblisleşenleri büyük bir iç burguntusuyla izliyoruz. Artık şu ayrı çok net biçimde yapmak durumundayız; katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir, terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana 'Şii' deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid'in safında yer almaktır."
"Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur" dedi.
300 bin insanı, kadınları, çocukları, acımasızca katleden bir katile sırf Nusayri olduğu için göz yummanın, sessiz kalmanın Hazreti Hüseyin'in hatırasına hürmetsiz anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Acımasızca baş kesen, vahşeti meşrulaştıran terör örgütlerine sırf Sünni diyerek sempati beslemek Hazreti Hüseyin'e, ehlibeyte, Hazreti Nebi'ye ve Hazreti Kur'an'a açık bir saygısızlıktır. İşte bugün bütün sıfatlarımızı bir kenara koyarak sadece bir insan, bir Müslüman olarak tüm bu hadiseleri, tüm bu cinayetleri kalbimizle gönlümüzle vicdanımızla sorgulamak zorundayız. Bu sorgulama yapılmadığı müddetçe, Hazreti Hüseyin'in şehadetinden gerekli ders çıkarılmadığı müddetçe, coğrafyamızda kardeş kanı oluk oluk akmaya maalesef devam edecektir."
"Hazreti Ali'ye bugünlerde daha kulak kesilmek zorundayız"
İslam coğrafyasını tefrik eden, kana bulayan sebeplerin hiçbirinin çözümsüz olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Bu kan, bu gözyaşı inanın boşuna akıyor. Bu çatışmalar, bu kavgalar, bu öfke inanın son derece yapay gerekçelere dayanıyor. Biz acılardan kan davaları, öfke, nefret çıkaran bir ümmet değil, acılardan kardeşlik, dayanışma, uhuvvet çıkaran bir ümmet olmak zorundayız. Biz Kerbela'da hep birlikte Yezid'in ordusunun karşısında olan insanlarız. Biz Dersim'de, hep birlikte zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde, Çorum, Kahramanmaraş'ta her türlü tahrikin, her türlü ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz, hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların, aynı coğrafyanın, aynı medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız."
Erdoğan, Aşık Veysel'in "Yezid nedir ne kızılbaş / Değil miyiz hep bir kardaş / Bizi yakar bizim ataş / Söndürmektir tek çaresi" dizelerini okudu.
Hacı Bektaş Veli'nin de "Acılardan kor olmuş yüreğiyle kardeşlik tesis etmek için çırpındığını" belirten Erdoğan, "Sevgi muhabbet kaynar ocağımızda / Bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda / Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda / Aslanla ceylanlar dosttur kucağımızda" mısralarını paylaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zamankinden çok daha fazla bu seslere kulak vermek gerektiğini vurgulayarak "Müslümanlar ancak kardeştirler' diyen Hazreti Kur'an'a, 'Müslümanın canı, malı, ırzı Müslümana haramdır' diyen Hazreti Nebi'ye, 'Haksızlık karşısında susarsanız hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz' diyen Hazreti Ali'ye bugünlerde daha bir kulak kesilmek zorundayız. Ne Türkiye'de 77 milyonun fertleri arasında ne de İslam dünyasının halkları arasında çözülemeyecek, suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele yoktur" ifadesini kulandı.
"Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim"
Akan her damla kanın, "kardeş kanı" olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kardeşlerim, biliniz ki akan her damla kan kardeş kanıdır. Akan her damla kandan sevinen ise sizlerin, bizlerin, tüm kardeşlerimizin düşmanlarıdır. Dostu ve kardeşi üzmekten, düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek, aklı olan, vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef'in türbelerinde Şiiler öldükçe Sünniler değil düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat'ın camilerinde Sünniler öldükçe Şiiler değil tefrika kazanıyor. Şam'ın, Halep'in, Humus'un, İdlib'in, Hama'nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe Nusayriler değil fitne kazanıyor. Musul'da, Kerkük'te insanlar öldükçe Müslümanlar değil nifak kazanıyor.
Türk, Kürt, Arap'ın, Şii, Sünni, Alevi, Nusayri'nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye'dedir. Türkiye, bütün bu çatışmalara, bu kavgalara umuttur. Türkiye, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur. Eğer biz, hiç uğruna birbirimizi kırarsak kaybeden sadece biz olmayız, geniş coğrafyamız olur. Eğer biz yapay meseleleri, kamplaşmayı, kutuplaşmayı bir kenara bırakırsak kazanan bizimle birlikte geniş coğrafyamız olur.
Bu ülkede, nefes alıp veren hem Alevi hem Sünni kardeşlerime tam bir samimiyetle sesleniyorum: Acılarımız ortak, kıblemiz ortak, kitabımız ortak, ehlibeytimiz ortak. Birtakım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim. Birtakım istihbarat örgütlerinin üzerimizde oyun kurmalarına gelin artık müsaade etmeyelim. Gençlerimizi elimizden alıp modern dünyanın hastalıklarını onlara musallat etmeye gayret edenlere izin vermeyelim. Gençlerimizin, terör tuzağına düşmelerine, asılsız, sonu gelmez bir hiç uğruna kavgalarda yitip gitmelerine göz yummayalım. Gelin Kerbela'dan ibret alıp, hep birlikte kucaklaşalım. Gelin, Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetiyle kardeşliğimizi büyütelim. Gelin geleceğimiz için, geniş coğrafyamız için umut olalım, umudu çoğaltalım. Düşmanı değil dostu sevindirelim. Gelin canlar bir olalım, iri olalım, aynı zamanda diri olalım."
Muharrem ayının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, konuşmasını, "Tuttuğunuz, tuttuğumuz oruçların Hak katında kabulünü diliyorum. Hazreti Hüseyin Efendimiz ve ehlibeyti bir kez daha hürmetle yad ediyor, katıldığınız için, bu soframızı gerçekten şenlendirdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum" sözleriyle tamamladı.
Muhabir: A. Eda Ünlü Özen, Sarp Özer, Tuğba Özgür Durmaz AA
Babama GS maçı var dersek madenden çıkar
Ermenek ilçesindeki maden ocağında mahsur kalan 18 işçiden Mehmet Özcan'ın, 5 yaşındaki oğlu Ömer Asaf'ın, "Babama 'Galatasaray maçı var' dersek madenden çıkar" demesi yakınlarını ağlattı. Ömer Asaf, kurduğu "madencileri kurtarma oyunda" ise babası ve diğer işçileri kurtarıyor.
İşçi Mehmet Özcan'ın (35), yakınları madendeki çalışmaları yakından takip ediyor. Özcan'ın eşi Fatma (33), çocukları Nazife (12), Hüseyin (11) ile Ömer Asaf (5) umutlarını hiç yitirmiyor. Henüz olayın tam farkında olmayan Ömer Asaf ise yaptıkları ve söyledikleriyle dinleyenin yüreğini sızlatıyor. Çevresinde Galatasaray fanatikliğiyle bilinen babasına, "Babama 'Galatasaray maçı var' dersek madenden çıkar" diyen Ömer Asaf, dayısından sarı-kırmızı renklerinin olduğu oyuncağıyla fotoğrafını çekip sosyal paylaşım sitesinden babasına göndermesini istedi.
Terliklerle oluşturduğu "Madencileri kurtarma oyununda" ise babasını ve diğer işçileri kurtaran Ömer Asaf, "Ocakta göçük yıkılmasın tamir olsun. Ondan sonra da kurtulsun insanlar, çocukların babası evlerine dönsün" diyor. Özcan'ın kayınbiraderi Hilmi Kızılca (37), AA muhabirine yaptığı açıklamada, çok paraya ihtiyacı olmayan Mehmet'in çalışkanlığıyla tanındığını söyledi. Eski madenci olmayan Özcan'ın birkaç yıl önce söz konusu işe başladığını ifade eden Kızılca, kul hakkı konusunda eniştesinin çok duyarlı olduğunu vurguladı.
Kızılca, madende yer üstünde çalışan Özcan'ın son maaş düzenlemesi sonrası ocağı kendi isteğiyle girdiğini belirterek şöyle devam etti:
"Aslında yer altına girme, biz seni bu şekilde de idare ederiz demişler. Aldığım parayı hak etmem lazım diyerek içeriye girmiş. Çok üzgünüz. Acımız büyük. Olayı duyar duymaz buraya geldik. Yaşananların büyüklüğünü bilmediğimiz için hemen çıkarlar diye düşünmüştük. Her gün madene gidiyoruz. Orada oyun çadırı var. Bakanlığın öğretmenleri çocuklarla ilgileniyor. Olay yerinde ailelerle birlikteyiz. Bir an önce işçilere ulaşmak istiyoruz. Devlet de tüm imkanlarını seferber etmiş durumda. Ama burada büyük bir felaket var. Beklemekten başka yapacağımız bir şey yok." AA
İşçi Mehmet Özcan'ın (35), yakınları madendeki çalışmaları yakından takip ediyor. Özcan'ın eşi Fatma (33), çocukları Nazife (12), Hüseyin (11) ile Ömer Asaf (5) umutlarını hiç yitirmiyor. Henüz olayın tam farkında olmayan Ömer Asaf ise yaptıkları ve söyledikleriyle dinleyenin yüreğini sızlatıyor. Çevresinde Galatasaray fanatikliğiyle bilinen babasına, "Babama 'Galatasaray maçı var' dersek madenden çıkar" diyen Ömer Asaf, dayısından sarı-kırmızı renklerinin olduğu oyuncağıyla fotoğrafını çekip sosyal paylaşım sitesinden babasına göndermesini istedi.
Terliklerle oluşturduğu "Madencileri kurtarma oyununda" ise babasını ve diğer işçileri kurtaran Ömer Asaf, "Ocakta göçük yıkılmasın tamir olsun. Ondan sonra da kurtulsun insanlar, çocukların babası evlerine dönsün" diyor. Özcan'ın kayınbiraderi Hilmi Kızılca (37), AA muhabirine yaptığı açıklamada, çok paraya ihtiyacı olmayan Mehmet'in çalışkanlığıyla tanındığını söyledi. Eski madenci olmayan Özcan'ın birkaç yıl önce söz konusu işe başladığını ifade eden Kızılca, kul hakkı konusunda eniştesinin çok duyarlı olduğunu vurguladı.
Kızılca, madende yer üstünde çalışan Özcan'ın son maaş düzenlemesi sonrası ocağı kendi isteğiyle girdiğini belirterek şöyle devam etti:
"Aslında yer altına girme, biz seni bu şekilde de idare ederiz demişler. Aldığım parayı hak etmem lazım diyerek içeriye girmiş. Çok üzgünüz. Acımız büyük. Olayı duyar duymaz buraya geldik. Yaşananların büyüklüğünü bilmediğimiz için hemen çıkarlar diye düşünmüştük. Her gün madene gidiyoruz. Orada oyun çadırı var. Bakanlığın öğretmenleri çocuklarla ilgileniyor. Olay yerinde ailelerle birlikteyiz. Bir an önce işçilere ulaşmak istiyoruz. Devlet de tüm imkanlarını seferber etmiş durumda. Ama burada büyük bir felaket var. Beklemekten başka yapacağımız bir şey yok." AA
3 Kasım 2014 Pazartesi
Tam 322 kişi idam edildi!
Irak İnsan Hakları Bakanlığı, resmi internet sitesinde bugün yayınladığı bildiride, Irak'ın Anbar ilinde hükümeti destekleyen köklü Elbu Nemir (Sünni Arap) aşiretine bağlı aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu tam 322 kişinin terör örgütü IŞİD tarafından infaz edildiğini duyurdu.
2007 yılından beri Sahva olarak El Kaide ardından da IŞİD'e karşı silahlanan Elbu Nemir aşireti Hit ve Cezire bölgelerini Irak ordusuyla birlikte koruyordu.
IŞİD'in saldırıları sonucu Hit bölgesinden geri çekilmek zorunda kalan Irak ordusu aşiretin kaderini değiştirdi. Ordunun çekildiği bölgeler Elbu Nemir aşiretine mezar oldu, son 1 hafta içerisinde 322 kişiyi öldüren terör örgütü IŞİD, 65 kişiyi de kaçırdı.
Ayrıca aşiretin büyük ve küçük baş hayvanlarına Sahva güçlerinin komutanlarına ait olduğu gerekçesiyle el konuldu. (Milliyet)
2007 yılından beri Sahva olarak El Kaide ardından da IŞİD'e karşı silahlanan Elbu Nemir aşireti Hit ve Cezire bölgelerini Irak ordusuyla birlikte koruyordu.
IŞİD'in saldırıları sonucu Hit bölgesinden geri çekilmek zorunda kalan Irak ordusu aşiretin kaderini değiştirdi. Ordunun çekildiği bölgeler Elbu Nemir aşiretine mezar oldu, son 1 hafta içerisinde 322 kişiyi öldüren terör örgütü IŞİD, 65 kişiyi de kaçırdı.
Ayrıca aşiretin büyük ve küçük baş hayvanlarına Sahva güçlerinin komutanlarına ait olduğu gerekçesiyle el konuldu. (Milliyet)
İstanbul'da tekne faciası! 24 ölü, 12 kayıp
Rumeli Feneri açıklarında tekne battı, çok sayıda ölü ve yaralı var. Teknede 43 kişinin olduğu belirtiliyor.
Milliyet'ten Gökhan Karakaş'ın haberine göre göre, teknenin Bulgaristan ya da Romanya'ya doğru giderken sabah 06:00 sıralarında battığı; balıkçılar tarafından farkedilmesinin ise 08:30 sıralarında olduğu bildirildi. Teknede bulunanların 2 saat kadar yüzdükleri öğrenildi.
Sahil Güvenlik faciada 7 kişinin sağ kurtarıldığını, 24 kişinin yaşamını yitirdiğini, arama çalışmalarının sürdüğünü duyurdu. Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan ise yaptığı açıklamada 20 kişinin yaşamını yitirdiğini, 20 kişinin kurtarıldığını söyledi.
12 metre boyunda özel bir gezi teknesinin isminin 'torun' olduğu öğrenildi. kamarası ve açık bir güvertesi olan teknenin 2 mürettabatı bulunuyor. Mürettabatın kaçakları açık güvertede tuttuğu sanılıyor.
Kurtarma çalışmalarına katılan bir balıkçı "Gemi çarpmış olduğunu düşünüyoruz. Donarak ölmüşler" diye konuştu.
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışı Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin battığı, çok sayıda kişinin denize düşerek boğulduğu öğrenildi.
Kaçak göçmenleri taşıdığı düşünülen tekneden bir kaç kişinin ise sağ olarak kurtarıldığı belirtiliyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ekiplerinin arama çalışmalarına Rumeli Feneri'ndeki balıkçı tekneleri de katıldı.
24 KİŞİNİN CESEDİNE ULAŞILDI
Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada "İstanbul Boğazı çıkışı 3 mil kuzeyinde içerisinde bir grup göçmenin bulunduğu bir teknenin battığı ihbarının alınmasını müteakip görevli 7 Sahil Güvenlik Botu ile 1 Sahil Güvenlik Helikopteri tarafından başlatılan arama kurtarma faaliyetinde, 7 kişi sağ olarak kurtarılmış, 24 şahsın cansız bedeni denizden alınmıştır. Arama faaliyetlerine halen devam edilmektedir" denildi.
DENİZDE CAN PAZARI
Batan teknenin Romanya veya Bulgaristan'a gittiği sanılıyor. Teknenin sabah 06.00 sularında battığı ancak 08.30 sularında fark edildiği iddia ediliyor. Teknede bulunanların 2 saat kadar yüzdükleri öğrenildi.
BALIKÇI: TEKNE 30 KİŞİYİ ALACAK BÜYÜKLÜKTE DEĞİL
Kurtarma çalışmalarına katılan bir balıkçı şunları söyledi: Şu ana kadar denizden 10-12 ceset toplandı. Bir kişiyi biz yarı baygın halde çıkarttık. Tekne yarı batık halde. 30 kişiyi alacak büyüklükte değil. Bize Bulgaristan'a gidiyor gibi geldi.
ÇOĞU ÇOCUK VE BEBEK
Kurtarma çalışmalarına katılan Kaptan Ali Saruhan ise dehşeti anlattı: "Ölenlerin çoğu çocuklar. Rüzgar çok kötü etkiliyor. Tekne küçük bir tekne bildiğiniz sandal. Dehşeti görüyoruz. Denizde çocuk cesetleri görüyoruz. Çocuklardan birinin cenazesi gemimizde, sanırım Afrika kökenli. Burada dehşet yaşanıyor."
‘ÇOCUKLARA YETİŞKİN CAN YELEĞİ’
Kurtarma çalışmalarına katılan balıkçı Emre Can Kolcu, NTV muhabiri Özgür Yılmaz’a kazayla ilgili konuştu.
Sahil Güvenlik tarafından sabah saat 08.20'de anons yapıldığını belirten Kolcu, “Yardımcı olmak için çıktık. Suyun üzerinde cesetler gördük. Hepsinin üzerinde can yelekleri vardı. Belli ki boğularak ölmemişler. Denizde çantalar, ayakkabılar, montlar, boş can yelekleri vardı. Büyük ihtimalle yetişkin can yeleklerini çocuklara giydirdiler. Çocuklar yeleklerden çıkıp, denizin dibine battılar. Yetişkinlerin üzerinde can yelekleri çıkmamıştı” dedi.
Teknenin yaklaşık 12 metre boyunda olduğunu ifade eden Kolcu, “Bu bir gezi teknesi, balıkçı teknesi değil. 7-8 kişilik bir tekne, 40 kişi alacak kapasite değil. Gezi, tur yapılabilecek bir tekne. Yaşam mahalli, ambar ve makine dairesine her tarafına sıkıştırmışlar” dedi.
‘BÜYÜK BİR İHTİMALLE GEMİ ÇARPTI’
Hava şartları ve göçmenlerin durumuna dikkat çeken balıkçı Kolcu, şöyle konuştu:
“Su depoları teknenin baş tarafını havada tutmuş ama tekne genel olarak batmış. Üst kamarası kırılmış. Gemi trafiğinde battığı için gemi bindirdiğini düşünüyoruz. Tekneyi kıracak, harap edecek bir hava yok. Büyük bir ihtimalle gemi çarptı. Ölenler de donarak ölmüşler.
"7 BİN EURO İDDİASI
Kaçak göçmenlerin İstanbul'dan Romanya'ya gitmek üzere üzere tekneye bindiği ve 7 bin Euro'ya anlaştıkları belirtildi.
BAŞSAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin batmasına ilişkin soruşturma başlattı.Başsavcılık, otopsi ve olayla ilgili inceleme yapmak üzere Cumhuriyet Savcıları İsmail Göktürk ve Metin Kantar'ı görevlendirdi. Her iki savcının da olay yerine gittiği belirtildi.
TEKNENİN PARÇALARINI BALIKÇILAR GETİRDİ
Rumeli Feneri açıklarında batan "Torun" adlı teknenin parçaları, balıkçı teknesiyle kıyıya getirildi.
(Gökhan Karakaş / Milliyet)
Milliyet'ten Gökhan Karakaş'ın haberine göre göre, teknenin Bulgaristan ya da Romanya'ya doğru giderken sabah 06:00 sıralarında battığı; balıkçılar tarafından farkedilmesinin ise 08:30 sıralarında olduğu bildirildi. Teknede bulunanların 2 saat kadar yüzdükleri öğrenildi.
Sahil Güvenlik faciada 7 kişinin sağ kurtarıldığını, 24 kişinin yaşamını yitirdiğini, arama çalışmalarının sürdüğünü duyurdu. Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan ise yaptığı açıklamada 20 kişinin yaşamını yitirdiğini, 20 kişinin kurtarıldığını söyledi.
12 metre boyunda özel bir gezi teknesinin isminin 'torun' olduğu öğrenildi. kamarası ve açık bir güvertesi olan teknenin 2 mürettabatı bulunuyor. Mürettabatın kaçakları açık güvertede tuttuğu sanılıyor.
Kurtarma çalışmalarına katılan bir balıkçı "Gemi çarpmış olduğunu düşünüyoruz. Donarak ölmüşler" diye konuştu.
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışı Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin battığı, çok sayıda kişinin denize düşerek boğulduğu öğrenildi.
Kaçak göçmenleri taşıdığı düşünülen tekneden bir kaç kişinin ise sağ olarak kurtarıldığı belirtiliyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ekiplerinin arama çalışmalarına Rumeli Feneri'ndeki balıkçı tekneleri de katıldı.
24 KİŞİNİN CESEDİNE ULAŞILDI
Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada "İstanbul Boğazı çıkışı 3 mil kuzeyinde içerisinde bir grup göçmenin bulunduğu bir teknenin battığı ihbarının alınmasını müteakip görevli 7 Sahil Güvenlik Botu ile 1 Sahil Güvenlik Helikopteri tarafından başlatılan arama kurtarma faaliyetinde, 7 kişi sağ olarak kurtarılmış, 24 şahsın cansız bedeni denizden alınmıştır. Arama faaliyetlerine halen devam edilmektedir" denildi.
DENİZDE CAN PAZARI
Batan teknenin Romanya veya Bulgaristan'a gittiği sanılıyor. Teknenin sabah 06.00 sularında battığı ancak 08.30 sularında fark edildiği iddia ediliyor. Teknede bulunanların 2 saat kadar yüzdükleri öğrenildi.
BALIKÇI: TEKNE 30 KİŞİYİ ALACAK BÜYÜKLÜKTE DEĞİL
Kurtarma çalışmalarına katılan bir balıkçı şunları söyledi: Şu ana kadar denizden 10-12 ceset toplandı. Bir kişiyi biz yarı baygın halde çıkarttık. Tekne yarı batık halde. 30 kişiyi alacak büyüklükte değil. Bize Bulgaristan'a gidiyor gibi geldi.
ÇOĞU ÇOCUK VE BEBEK
Kurtarma çalışmalarına katılan Kaptan Ali Saruhan ise dehşeti anlattı: "Ölenlerin çoğu çocuklar. Rüzgar çok kötü etkiliyor. Tekne küçük bir tekne bildiğiniz sandal. Dehşeti görüyoruz. Denizde çocuk cesetleri görüyoruz. Çocuklardan birinin cenazesi gemimizde, sanırım Afrika kökenli. Burada dehşet yaşanıyor."
‘ÇOCUKLARA YETİŞKİN CAN YELEĞİ’
Kurtarma çalışmalarına katılan balıkçı Emre Can Kolcu, NTV muhabiri Özgür Yılmaz’a kazayla ilgili konuştu.
Sahil Güvenlik tarafından sabah saat 08.20'de anons yapıldığını belirten Kolcu, “Yardımcı olmak için çıktık. Suyun üzerinde cesetler gördük. Hepsinin üzerinde can yelekleri vardı. Belli ki boğularak ölmemişler. Denizde çantalar, ayakkabılar, montlar, boş can yelekleri vardı. Büyük ihtimalle yetişkin can yeleklerini çocuklara giydirdiler. Çocuklar yeleklerden çıkıp, denizin dibine battılar. Yetişkinlerin üzerinde can yelekleri çıkmamıştı” dedi.
Teknenin yaklaşık 12 metre boyunda olduğunu ifade eden Kolcu, “Bu bir gezi teknesi, balıkçı teknesi değil. 7-8 kişilik bir tekne, 40 kişi alacak kapasite değil. Gezi, tur yapılabilecek bir tekne. Yaşam mahalli, ambar ve makine dairesine her tarafına sıkıştırmışlar” dedi.
‘BÜYÜK BİR İHTİMALLE GEMİ ÇARPTI’
Hava şartları ve göçmenlerin durumuna dikkat çeken balıkçı Kolcu, şöyle konuştu:
“Su depoları teknenin baş tarafını havada tutmuş ama tekne genel olarak batmış. Üst kamarası kırılmış. Gemi trafiğinde battığı için gemi bindirdiğini düşünüyoruz. Tekneyi kıracak, harap edecek bir hava yok. Büyük bir ihtimalle gemi çarptı. Ölenler de donarak ölmüşler.
"7 BİN EURO İDDİASI
Kaçak göçmenlerin İstanbul'dan Romanya'ya gitmek üzere üzere tekneye bindiği ve 7 bin Euro'ya anlaştıkları belirtildi.
BAŞSAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin batmasına ilişkin soruşturma başlattı.Başsavcılık, otopsi ve olayla ilgili inceleme yapmak üzere Cumhuriyet Savcıları İsmail Göktürk ve Metin Kantar'ı görevlendirdi. Her iki savcının da olay yerine gittiği belirtildi.
TEKNENİN PARÇALARINI BALIKÇILAR GETİRDİ
Rumeli Feneri açıklarında batan "Torun" adlı teknenin parçaları, balıkçı teknesiyle kıyıya getirildi.
(Gökhan Karakaş / Milliyet)
2 Kasım 2014 Pazar
İşçi, memur, emekli zamları belli oldu
2015 yılı memurlar, emekliler, asgari ücretliler ve kamu için zor geçecek. 2015 yılı programına göre, memura, emekliye ve asgari ücretliye gelecek yıl verilecek zam yüzde 3’ü geçmeyecek. Kamu da tasarruf önlemlerinden payını alacak. Kırtasiyeden, temizliğe kadar tüm alanlarda kamuda tasarruf geçerli olacak.
ASGARİ ÜCRETLİYE 3+3
Bakanlar Kurulu’nun 2015 yılı Programı kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlandı. Buna göre, halen brüt 1.134 TL düzeyinde olan asgari ücret için gelecek yıl yüzde 3 artı 3 zam verilmesi planlanıyor. Asgari ücret, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirleniyor ve aralık ayı sonunda açıklanıyor. Bu nedenle programda yer alan oranlar kesinlik taşımıyor, ancak hükümetin bu konudaki hazırlığını göstermesi açısından önem taşıyor.
DİĞER ÜCRETLİLER İÇİN DE ZOR GEÇECEK
Programda yer alan bilgilere göre, SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları da benzer bir şekilde artırılacak. Bu kapsamda SSK ve Bağ-Kur emekli aylıkları ocak ve temmuz aylarında sırasıyla yüzde 3.45 ve yüzde 3.63 oranında artırılacak.
Memurlar için de Memur-Sen’le yapılan toplu sözleşme kapsamındaki hükümler geçerli olacak. Bu çerçevede memur maaşları ve memur emekli aylıkları 2015 yılının Ocak ayında yüzde 3 ve Temmuz ayında yüzde 3.63 oranında artacak. Yüzde 3’ün üzerine gelen 0.63 ise enflasyon farkı olarak memur ve emekliye verilecek.
HER YERDE TASARRUF
Kamu da sıkı tasarruf tedbirlerinden payını alacak. Bu çerçevede, savunma ve güvenlik giderlerinde reel artış yapılmayacak; buna karşılık kırtasiye ve büro malzemesi alımları, temizlik hizmetleri, temsil, tanıtma ve personel taşıması hizmetlerinde tasarrufedilecek. Bununla birlikte, 2015 yılı içerisinde özel okul desteği programı kapsamında 0,6 milyar TL harcama yapılacak. Ayrıca, 2015 yılında yapılacak genel seçimler nedeniyle siyasi partilere yardım için 0,5 milyar TL; genel seçim giderlerine yönelik olarak 0,3 milyar TL ödenek ayrılacak.
(Hacer Boyacıoğlu / Hürriyet)
İstanbul Boğazı'nda facia! Çok sayıda ölü var
Rumeli Feneri açıklarında tekne battı, çok sayıda ölü ve yaralı var.
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışı Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin battığı, çok sayıda kişinin denize düşerek boğulduğu öğrenildi.
Kaçak göçmenleri taşıdığı düşünülen tekneden bir kaç kişinin ise sağ olarak kurtarıldığı belirtiliyor.
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ekiplerinin arama çalışmalarına Rumeli Feneri'ndeki balıkçı tekneleri de katıldı.
10 KİŞİNİN CESEDİ BULUNDU
Tekne faciasında 10 kişinin cesedi bulundu, 30 kişi için arama çalışmaları devam ediyor. Milliyet
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz çıkışı Rumeli Feneri açıklarında bir teknenin battığı, çok sayıda kişinin denize düşerek boğulduğu öğrenildi.
Kaçak göçmenleri taşıdığı düşünülen tekneden bir kaç kişinin ise sağ olarak kurtarıldığı belirtiliyor.
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü ekiplerinin arama çalışmalarına Rumeli Feneri'ndeki balıkçı tekneleri de katıldı.
10 KİŞİNİN CESEDİ BULUNDU
Tekne faciasında 10 kişinin cesedi bulundu, 30 kişi için arama çalışmaları devam ediyor. Milliyet
Nehir'den hala bir haber yok!
Van'ın Gürpınar ilçesinde 4 gün önce evlerinin önünde oynarken kaybolan 4 yaşındaki Nehir Aslan'ı arama çalışmalarına, günün ilk ışıklarıyla yeniden başlandı.
4 yaşındaki Nehir Aslan, 4 gün önce evlerinin önünde oynarken kaybolmuştu. Küçün kızın ayakkabıları evlerinin 300 metre ilerisinde bulunmuştu. Arama çalışmalarından henüz bir sonuç alınamadı.
Günün ağarmasıyla harekete geçen jandarma ekipleri, İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğüne bağlı ekipler ile geçici köy korucuları, bugünkü aramalarını, araçlarla çıktıkları dağlık alanda yürütüyor.
Geniş bir alanı kapsayan bölgede dağlık alandan başlayarak mahalleye kadar tarama yapacak olan ekiplere, İl Jandarma Komutanlığına bağlı komando timinin yanı sıra özel eğitimli arama kurtarma köpekleri de eşlik ediyor.
TEK İSTEĞİM ÖLÜSÜ YA DA DİRİSİNİN BULUNMASI
Kızının kaybolmasının ardından bir kız çocuğu dünyaya getiren ancak sevincini yaşayamayan anne Hatice Aslan ise gözyaşları içinde kızının yanına geleceği günü bekliyor.
Kızının bulunması için herkesin elinden geleni yaptığını söyleyen Aslan, "Allah herkesten razı olsun. Tek isteğim kızım Nehir'in ölüsünün ya da dirisinin bulunması. Artık ölüsüne de razıyım, yeter ki bulunsun. Devlet yetkililerimizden Allah razı olsun, bize herkesten çok yardımcı oldular ama bu işin peşini bırakmasınlar. Nehir'in gelmesini bekliyorum" dedi.
Baba Erkan Aslan ise devletin ilk günden bu yana sürekli yanlarında olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Devlet bütün imkanlarıyla kızımı arama çalışması başlattı. Keşke kızım da bulunsaydı sevincimiz tam olsaydı. Kızımın kaçırıldığını düşünüyorum. Her kim ne şekilde kaçırmış veya öldürmüşse bana ölüsünü veya dirisini getirsin. Söz veriyorum affedeceğim. Yeter ki kızıma kavuşayım. Arama çalışmalarına katılan herkese teşekkür ederim. Allah hepsinden razı olsun."
KAÇIRILDI MI?
Mahalle muhtarı Faruk Şehmuzoğlu ise Nehir'in kaçırıldığı ihtimali üzerinde durduklarını söyledi. Şehmuzoğlu, arama çalışmaları sonuç vermeyince Nehir Aslan'ın kaçırılma şüphesi üzerine yoğunlaştıklarını bildirerek, fotoğrafının internet ortamında yayıldığını, görenlerin en yakın birimlere bilgi vermesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Van Valisi Aydın Nezih Doğan ise daha önce yaptığı açıklamada Nehir Aslan’ın kaybolma ihbarı kendilerine intikal eder etmez jandarma, köy korucuları, köylüler, AFAD ve Ulusal Medikal Kurtarma ekipleri tarafından arama başlatıldığını söylemişti. Kaybolma olayının başka bir boyutu olup olmadığını öğrenmek için özel bir ekip kurduklarını dile getiren Vali Doğan, “Ekip jandarma ve emniyet mensuplarından oluşuyor” demişti. Milliyet
4 yaşındaki Nehir Aslan, 4 gün önce evlerinin önünde oynarken kaybolmuştu. Küçün kızın ayakkabıları evlerinin 300 metre ilerisinde bulunmuştu. Arama çalışmalarından henüz bir sonuç alınamadı.
Günün ağarmasıyla harekete geçen jandarma ekipleri, İl Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürlüğüne bağlı ekipler ile geçici köy korucuları, bugünkü aramalarını, araçlarla çıktıkları dağlık alanda yürütüyor.
Geniş bir alanı kapsayan bölgede dağlık alandan başlayarak mahalleye kadar tarama yapacak olan ekiplere, İl Jandarma Komutanlığına bağlı komando timinin yanı sıra özel eğitimli arama kurtarma köpekleri de eşlik ediyor.
TEK İSTEĞİM ÖLÜSÜ YA DA DİRİSİNİN BULUNMASI
Kızının kaybolmasının ardından bir kız çocuğu dünyaya getiren ancak sevincini yaşayamayan anne Hatice Aslan ise gözyaşları içinde kızının yanına geleceği günü bekliyor.
Kızının bulunması için herkesin elinden geleni yaptığını söyleyen Aslan, "Allah herkesten razı olsun. Tek isteğim kızım Nehir'in ölüsünün ya da dirisinin bulunması. Artık ölüsüne de razıyım, yeter ki bulunsun. Devlet yetkililerimizden Allah razı olsun, bize herkesten çok yardımcı oldular ama bu işin peşini bırakmasınlar. Nehir'in gelmesini bekliyorum" dedi.
Baba Erkan Aslan ise devletin ilk günden bu yana sürekli yanlarında olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Devlet bütün imkanlarıyla kızımı arama çalışması başlattı. Keşke kızım da bulunsaydı sevincimiz tam olsaydı. Kızımın kaçırıldığını düşünüyorum. Her kim ne şekilde kaçırmış veya öldürmüşse bana ölüsünü veya dirisini getirsin. Söz veriyorum affedeceğim. Yeter ki kızıma kavuşayım. Arama çalışmalarına katılan herkese teşekkür ederim. Allah hepsinden razı olsun."
KAÇIRILDI MI?
Mahalle muhtarı Faruk Şehmuzoğlu ise Nehir'in kaçırıldığı ihtimali üzerinde durduklarını söyledi. Şehmuzoğlu, arama çalışmaları sonuç vermeyince Nehir Aslan'ın kaçırılma şüphesi üzerine yoğunlaştıklarını bildirerek, fotoğrafının internet ortamında yayıldığını, görenlerin en yakın birimlere bilgi vermesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Van Valisi Aydın Nezih Doğan ise daha önce yaptığı açıklamada Nehir Aslan’ın kaybolma ihbarı kendilerine intikal eder etmez jandarma, köy korucuları, köylüler, AFAD ve Ulusal Medikal Kurtarma ekipleri tarafından arama başlatıldığını söylemişti. Kaybolma olayının başka bir boyutu olup olmadığını öğrenmek için özel bir ekip kurduklarını dile getiren Vali Doğan, “Ekip jandarma ve emniyet mensuplarından oluşuyor” demişti. Milliyet
IŞİD 225 bin dolar maaşa eleman arıyor
Petrol alanındaki faaliyetlere önem veren IŞİD terör örgütü, 225 bin dolar maaşla rafineriler için bir yönetici arıyor.
The Times'da yer alan habere göre, örgüt tarafından ele geçirilen Irak'taki petrol sahalarında Haziran ayında yaşanan ölümcül kazalar serisinin ardından, IŞİD elinde bulundurduğu rafinerileri yönetecek ve yaşanan kazanç kayıplarını sonlandıracak bir yönetici arıyor. IŞİD adaylar arasından uygun gördüğü ve işe alacağı kişiye, yıllık 225,000 dolar maaş ödeyecek.
Rafineri yöneticisi pozisyonu, IŞİD'in boşluk bulunan en önemli noktalarından biri olarak görülüyor. Örgütün kara borsa petrol gelirleri yaz aylarının başında günlük 3 milyon doların üzerinde olarak tahmin edilirken, bunun 3'te ikisinin azaldığı ve giderek gerilemeye devam ettiği düşünülüyor.
Irak'taki petrol işçileri, ülkenin Kürt bölgesindeki kara borsa mümessillerinin yoğun bir şekilde satış noktalarıyla ilgili ilanlar verdiğini söylüyor. Milliyet
The Times'da yer alan habere göre, örgüt tarafından ele geçirilen Irak'taki petrol sahalarında Haziran ayında yaşanan ölümcül kazalar serisinin ardından, IŞİD elinde bulundurduğu rafinerileri yönetecek ve yaşanan kazanç kayıplarını sonlandıracak bir yönetici arıyor. IŞİD adaylar arasından uygun gördüğü ve işe alacağı kişiye, yıllık 225,000 dolar maaş ödeyecek.
Rafineri yöneticisi pozisyonu, IŞİD'in boşluk bulunan en önemli noktalarından biri olarak görülüyor. Örgütün kara borsa petrol gelirleri yaz aylarının başında günlük 3 milyon doların üzerinde olarak tahmin edilirken, bunun 3'te ikisinin azaldığı ve giderek gerilemeye devam ettiği düşünülüyor.
Irak'taki petrol işçileri, ülkenin Kürt bölgesindeki kara borsa mümessillerinin yoğun bir şekilde satış noktalarıyla ilgili ilanlar verdiğini söylüyor. Milliyet
Karaman'daki maden ocağında son durum
Karaman Ermenek'te 18 işçinin mahsur kaldığı maden ocağında çalışmalar aralıksız sürüyor. 18 işçiye henüz ulaşılamadı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Karaman'daki maden ocağıyla ilgili son bilgileri paylaştı. Yıldız, işçilere ulaşıldığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını söyledi.
Bugün sabah saatlerinde maden ocağı etrafından hareketlilik vardı, güvenlik önlemleri artırıldı. Mahsur kalan işçilerin bulunduğu alanda da çevik kuvvet ekipleri önlemeni artırdı.Jandarma ise maden ocağını etrafını çember şekilde sararak geniş güvenlik önlemi aldı.
Bakan Taner Yıldız, suyun 4'te 3'ünün alındığını söyledi. Bakan şu bilgileri verdi:
-Şu anda toplam 10, 12 bin ton suyun 4'te 3'ü alınmış durumda. 4'te 1'i kaldı orada. Yani 2 bin 500 ton civarında bir su kaldı. İçinde tabi çamur var. Suyun 4'te 3'ü alındıktan sonra bize 300 metrelik bir çalışma alanı açıldı, olası bir işçi kardeşimiz varsa ona ulaşmak açısından
- Şuan da 150 metreye kadar geldiler. En dip taban koduna girmemiz gerekiyor. Ne kadar bu çalışmalar isabetli olacak her safhasında bunları sizlerle paylaşacağız. Süre konusunda taahütte bulunmak istemiyoruz. Sadece doğruyu paylaşmak istiyoruz.
-Havalandırmayla ilgili konular için fan tüplerle birlikte o mesafeyi uzatıyoruz. Ekiplerin havalandırılmış alanlarda çalışması gerekiyor. İkinci bir sıkıntı yaşamak istemiyoruz.
HİÇBİR İŞÇİYE ULAŞILMADI
-Gazetecilerin bir işçinin iddiasını sormasının üzerine Bakan şöyle konuştu; O zaman o işçi kardeşimizle sonucu yürütmek gerekiyor. En uca giden bizleriz bakanlar olarak.Bir kez daha söylüyorum; hem bizim hem de vatandalarımızın daha sorumlu olmaya davet etmeliyiz. 4/3 adlındı. Şu saat itibariyle hiçbir işçi kardeşimize ulaşamadık
- (Tabutların getirilmesi) Her türlü ihtimali göz önünde bulundurmamız lazım. Ne yazık ki böyle güçlü bir ihtimal var. Milliyet
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Karaman'daki maden ocağıyla ilgili son bilgileri paylaştı. Yıldız, işçilere ulaşıldığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını söyledi.
Bakan Taner Yıldız, suyun 4'te 3'ünün alındığını söyledi. Bakan şu bilgileri verdi:
-Şu anda toplam 10, 12 bin ton suyun 4'te 3'ü alınmış durumda. 4'te 1'i kaldı orada. Yani 2 bin 500 ton civarında bir su kaldı. İçinde tabi çamur var. Suyun 4'te 3'ü alındıktan sonra bize 300 metrelik bir çalışma alanı açıldı, olası bir işçi kardeşimiz varsa ona ulaşmak açısından
- Şuan da 150 metreye kadar geldiler. En dip taban koduna girmemiz gerekiyor. Ne kadar bu çalışmalar isabetli olacak her safhasında bunları sizlerle paylaşacağız. Süre konusunda taahütte bulunmak istemiyoruz. Sadece doğruyu paylaşmak istiyoruz.
-Havalandırmayla ilgili konular için fan tüplerle birlikte o mesafeyi uzatıyoruz. Ekiplerin havalandırılmış alanlarda çalışması gerekiyor. İkinci bir sıkıntı yaşamak istemiyoruz.
HİÇBİR İŞÇİYE ULAŞILMADI
-Gazetecilerin bir işçinin iddiasını sormasının üzerine Bakan şöyle konuştu; O zaman o işçi kardeşimizle sonucu yürütmek gerekiyor. En uca giden bizleriz bakanlar olarak.Bir kez daha söylüyorum; hem bizim hem de vatandalarımızın daha sorumlu olmaya davet etmeliyiz. 4/3 adlındı. Şu saat itibariyle hiçbir işçi kardeşimize ulaşamadık
- (Tabutların getirilmesi) Her türlü ihtimali göz önünde bulundurmamız lazım. Ne yazık ki böyle güçlü bir ihtimal var. Milliyet
1 Kasım 2014 Cumartesi
IŞİD şüphesiyle önce öldürdüler sonra yakıp yediler
Kongo'nun Beni kentinde yerel halk, IŞİD üyesi olduğundan şüphelendikleri bir kişiyi önce taşlayarak öldürdü, sonra da bedenini yakıp yedi.
Olay, Beni kentinde ADF-NALU denilen İslamcı bir grubun sorumlu tutulduğu gece baskınlarının ardından geldi. Pala ve balta kullanan militanların, geçtiğimiz ay 100'den fazla kişinin ölümüne neden olduğu düşünülüyor.
Görgü tanıklarının ifadesine göre kimliği henüz belirlenemeyen genç bir erkek, yerel dili konuşamaması ve pala taşıması nedeniyle bindiği otobüste çevredekilerin şüphelenmesine neden oldu. Otobüsten zorla indirilen genç erkek, önce öfkeli kalabalık tarafından taşlanarak öldürüldü. Görgü tanıkları kalabalık daha sonra cesedi yakıp yediğini anlattı.
Yetkililer ise olay yerinde yakılan ateşin küllerini topladı.
Olayla ilgili henüz resmi ağızlardan bir açıklama gelmezken, bölgede bir süredir tansiyonun yüksek olduğu biliniyor. Yolları kapatıp slogan atan halk, hükümetten kendilerini daha fazla korumalarını istiyor.
Olay, Beni kentinde ADF-NALU denilen İslamcı bir grubun sorumlu tutulduğu gece baskınlarının ardından geldi. Pala ve balta kullanan militanların, geçtiğimiz ay 100'den fazla kişinin ölümüne neden olduğu düşünülüyor.
Görgü tanıklarının ifadesine göre kimliği henüz belirlenemeyen genç bir erkek, yerel dili konuşamaması ve pala taşıması nedeniyle bindiği otobüste çevredekilerin şüphelenmesine neden oldu. Otobüsten zorla indirilen genç erkek, önce öfkeli kalabalık tarafından taşlanarak öldürüldü. Görgü tanıkları kalabalık daha sonra cesedi yakıp yediğini anlattı.
Yetkililer ise olay yerinde yakılan ateşin küllerini topladı.
Olayla ilgili henüz resmi ağızlardan bir açıklama gelmezken, bölgede bir süredir tansiyonun yüksek olduğu biliniyor. Yolları kapatıp slogan atan halk, hükümetten kendilerini daha fazla korumalarını istiyor.
Bu kez çocukların başını vurdular (+18)
IŞİD terör örgütünün geçtiğimiz günlerde 3 küçük çocuğun kafasını keserek infaz ettiği ortaya çıktı. Korkunç cinayetlerin sebebi ise çocukların Allah’a küfür ettiği iddiası.
IŞİD'in Suriye'nin Rakka kentinde 3 çocuğu kent meydanında kafalarını kılıçla ve palayla keserek idam ettiği görüntüler ortaya çıktı.
Örgütün kendi video ekibi tarafından çekilen görüntülerde Allah'a küfür ettikleri gerekçesiyle üç genç büyük bir kalabalığın toplandığı meydana getiriliyor. Ardından bu infaz için özel olarak hazırlanan bir kütüğe gözleri başlı şekilde başlarını yerleştirmeleri isteniyor.Haklarında IŞİD'in 'şeriat mahkemesi' tarafından alınan karar megafon kullanarak okunduktan sonra da infaz gerçekleştiriliyor.3 infaz için 3 ayrı cellat ve ayrı kılıçlar kullanılması dikkat çekiyor. (Milliyet)
IŞİD'in Suriye'nin Rakka kentinde 3 çocuğu kent meydanında kafalarını kılıçla ve palayla keserek idam ettiği görüntüler ortaya çıktı.
Örgütün kendi video ekibi tarafından çekilen görüntülerde Allah'a küfür ettikleri gerekçesiyle üç genç büyük bir kalabalığın toplandığı meydana getiriliyor. Ardından bu infaz için özel olarak hazırlanan bir kütüğe gözleri başlı şekilde başlarını yerleştirmeleri isteniyor.Haklarında IŞİD'in 'şeriat mahkemesi' tarafından alınan karar megafon kullanarak okunduktan sonra da infaz gerçekleştiriliyor.3 infaz için 3 ayrı cellat ve ayrı kılıçlar kullanılması dikkat çekiyor. (Milliyet)
Gülerce: Cemaat dağılır...
Fethullah Gülen’in bir zamanlar en yakınındaki isimlerden olarak bilinen eski Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Gülen Cemaati’nin 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında girilen süreçte ‘dağılacağını‘ söyledi.
Cemaat’in AKP’yle başlayan ‘savaş‘ı kazanma şansı için ”Bana göre yok” diyen Gülerce, ”Sizce ne olur? Dağılır mı Cemaat?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
”Bana göre dağılır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu… Hepsi çok ciddi iddialarda bulunuyorlar. Bunları yok saymanız mümkün değil. Bu iddialardan herhangi biri doğru çıkarsa “Hizmet Hareketi” çok büyük yara alır.”
İlk sarsıntı MİT krizi
Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a konuşan Gülerce, kendisinin Cemaat’le çok merak edilen ayrılma sürecini de anlattı. Gülerce, ‘ilk sarsıntı‘yı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat 2012’de ifadeye çağırılması haberinin Zaman gazetesinde “Savcılar bugüne kadar hep haklı çıktı” diye verilmesiyle yaşadığını anlattı.
‘Gülen 7 Şubat’ta savaş ilan etti’
Eski Zaman yazarı, ‘‘Hocaefendi’nin çizgisi belliydi. Hangi hükümet olursa olsun hep destek olmuş, saygılı davranmıştır. Oysa MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılmasına destek vermek, “Savcılar hep haklı çıktı” diye haber yaptırmak, hükümete resmen savaş ilan etmekti” dedi.
Hüseyin Gülerce, ikinci sarsıntıyı da tüm Türkiye’ye yayılan Gezi eylemlerinden sonra Zaman’daki bazı köşe yazılarında ‘Başbakan Erdoğan’a yönelik hakaretlerin başlamasıyla‘ yaşadığını söyledi. Eski Zaman yazarı, kendisi açısından kopuşun ise yolsuzluk soruşturmasının hükümet tarafından engellenen 25 Aralık ayağındna sonra başladığını anlattı: ”25 Aralık’taki olayı görünce “Hizmet Hareketi, hükümete topyekûn savaş açmış” dedim.” (Medyafaresi)
Cemaat’in AKP’yle başlayan ‘savaş‘ı kazanma şansı için ”Bana göre yok” diyen Gülerce, ”Sizce ne olur? Dağılır mı Cemaat?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
”Bana göre dağılır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu… Hepsi çok ciddi iddialarda bulunuyorlar. Bunları yok saymanız mümkün değil. Bu iddialardan herhangi biri doğru çıkarsa “Hizmet Hareketi” çok büyük yara alır.”
İlk sarsıntı MİT krizi
Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a konuşan Gülerce, kendisinin Cemaat’le çok merak edilen ayrılma sürecini de anlattı. Gülerce, ‘ilk sarsıntı‘yı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 7 Şubat 2012’de ifadeye çağırılması haberinin Zaman gazetesinde “Savcılar bugüne kadar hep haklı çıktı” diye verilmesiyle yaşadığını anlattı.
‘Gülen 7 Şubat’ta savaş ilan etti’
Eski Zaman yazarı, ‘‘Hocaefendi’nin çizgisi belliydi. Hangi hükümet olursa olsun hep destek olmuş, saygılı davranmıştır. Oysa MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılmasına destek vermek, “Savcılar hep haklı çıktı” diye haber yaptırmak, hükümete resmen savaş ilan etmekti” dedi.
Hüseyin Gülerce, ikinci sarsıntıyı da tüm Türkiye’ye yayılan Gezi eylemlerinden sonra Zaman’daki bazı köşe yazılarında ‘Başbakan Erdoğan’a yönelik hakaretlerin başlamasıyla‘ yaşadığını söyledi. Eski Zaman yazarı, kendisi açısından kopuşun ise yolsuzluk soruşturmasının hükümet tarafından engellenen 25 Aralık ayağındna sonra başladığını anlattı: ”25 Aralık’taki olayı görünce “Hizmet Hareketi, hükümete topyekûn savaş açmış” dedim.” (Medyafaresi)
Etiketler:
ak parti,
cemaat,
fethullah gülen,
haber
Madende göçük.. 2 işçi öldü
Bartın'ın Amasra ilçesindeki Tarlaağzı köyünde özel bir maden ocağında galeri açma çalışmaları sırasında göçük meydana geldi. Göçük altında kalan 3 Çinli işçiden 1'si 2 saatlik çalışmayla kurtarılırken, 2 Çinliden de kötü habrer geldi..
Göçük, sabaha karşı 04.30 sıralarında ilçeye bağlı Tarlaağazı Köyü mevkiinde özel bir maden ocağında yerin 300 metre altında meydana geldi. Çinli işçilerin galeri açma çalışması sırasında tavan çökmesi sonucu göçük göçük oluştu. 5 işçi kaçarak kurtulmayı başarırken, 3 işçi göçük altında kaldı. Kayaların arasındaki boşlukta kalan işçilerden 40 yaşındaki Shoupıng Sun, mesai arkadaşlarının çalışmasıyla yaralı olarak kurtarıldı. Sun, ambulansla Bartın Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Diğer işçiler 37 yaşındaki Shoujle Sun ve 38 yaşındaki Maoshun Yang'ı kurtarmak için ise çalışma başlatıldı. Türkiye Taşkömürü Kurumu tahlisiye ekibi de kurtarma çalışmalarına katılmak üzere maden ocağına sevk edildi. Kurtarma çalışmalarına destek vermek amacıyla AFAD ekipleri de maden ocağı önünde bekliyor.
Vali Seyfettin Azizoğlu, 00.00-08.00 vardiyasında galeri açma çalışmalarını yürüten 8 Çinli işçinin çalıştığı bölgede göçük meydana geldiğini söyledi. Vali Azizoğlu, "5 işçi durumu fark edip kaçarak göçükten kurtulmuş. Biri yaralı olarak kurtarıldı. Diğer 2 işçimizi kurtarma çalışmalarımız sürüyor" dedi.
Öte yandan, madende çalışan Çinli işçilerin, Karaman'ın Ermenek İlçesi'ndeki maden ocağında meydana gelen kazadan sonra iş güvenliği tedbirlerinin artırılması için dün şirket yetkilileriyle toplantı yaptıkları ve taleplerini bildirdikleri öğrenildi.
Göçük, sabaha karşı 04.30 sıralarında ilçeye bağlı Tarlaağazı Köyü mevkiinde özel bir maden ocağında yerin 300 metre altında meydana geldi. Çinli işçilerin galeri açma çalışması sırasında tavan çökmesi sonucu göçük göçük oluştu. 5 işçi kaçarak kurtulmayı başarırken, 3 işçi göçük altında kaldı. Kayaların arasındaki boşlukta kalan işçilerden 40 yaşındaki Shoupıng Sun, mesai arkadaşlarının çalışmasıyla yaralı olarak kurtarıldı. Sun, ambulansla Bartın Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Diğer işçiler 37 yaşındaki Shoujle Sun ve 38 yaşındaki Maoshun Yang'ı kurtarmak için ise çalışma başlatıldı. Türkiye Taşkömürü Kurumu tahlisiye ekibi de kurtarma çalışmalarına katılmak üzere maden ocağına sevk edildi. Kurtarma çalışmalarına destek vermek amacıyla AFAD ekipleri de maden ocağı önünde bekliyor.
Vali Seyfettin Azizoğlu, 00.00-08.00 vardiyasında galeri açma çalışmalarını yürüten 8 Çinli işçinin çalıştığı bölgede göçük meydana geldiğini söyledi. Vali Azizoğlu, "5 işçi durumu fark edip kaçarak göçükten kurtulmuş. Biri yaralı olarak kurtarıldı. Diğer 2 işçimizi kurtarma çalışmalarımız sürüyor" dedi.
Öte yandan, madende çalışan Çinli işçilerin, Karaman'ın Ermenek İlçesi'ndeki maden ocağında meydana gelen kazadan sonra iş güvenliği tedbirlerinin artırılması için dün şirket yetkilileriyle toplantı yaptıkları ve taleplerini bildirdikleri öğrenildi.
Hayal kurmayı bırakın, kızların hepsini evlendirdik!
Boko Haram militanları, Nijerya hükümetiyle ateşkes yapmadıklarını açıkladı.
Örgütün yayınladığı videoda hükümetin kaçırılan 200'den fazla kızla ilgili hayal kurmayı bırakması çünkü kızların hepsinin evlendirildiği söyleniyor. Boko Haram militanları, Nijerya hükümetiyle ateşkes yapmadıklarını açıkladı.
Örgütün lideri olduğunu iddia eden Abubakar Shekau, cuma günü yayınlanan bir videoda, "Hükümetle ateşkes yapmadık. Bu tamamen yalandır" ifadelerini kullandı. Videoda, kaçırılan kızların bırakılacağını düşünenlerin hayal kurduğu, kızların hepsinin evlendirildiği öne sürüldü.
Nijerya hükümeti, yayınlanan videoya dair henüz açıklama yapmadı. Nijerya hükümeti, 17 Ekim Cuma günü Boko Haram ile kaçırılan 200'den fazla kız öğrencinin güvenli şekilde dönüşlerinin sağlanması koşulunun da yer aldığı ateşkesin ilan edildiğini açıklamıştı. Şiddet eylemleri ve kaçırmalar, ateşkesin açıklamasının ardından da devam etmiş, Nijerya Dışişleri Bakanı Aminu Wali ise Boko Haram'la ateşkes görüşmelerinin sürdüğünü belirtmişti. Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Borno, Yobe ve Adamawa eyaletlerinde 5 yıldır şiddet eylemleri düzenleyen terör örgütü Boko Haram'ın son 6 ayda yaptığı saldırılarda, güvenlik görevlileri de dahil yaklaşık 2 bin kişi yaşamını yitirdi.
Örgütün yayınladığı videoda hükümetin kaçırılan 200'den fazla kızla ilgili hayal kurmayı bırakması çünkü kızların hepsinin evlendirildiği söyleniyor. Boko Haram militanları, Nijerya hükümetiyle ateşkes yapmadıklarını açıkladı.
Örgütün lideri olduğunu iddia eden Abubakar Shekau, cuma günü yayınlanan bir videoda, "Hükümetle ateşkes yapmadık. Bu tamamen yalandır" ifadelerini kullandı. Videoda, kaçırılan kızların bırakılacağını düşünenlerin hayal kurduğu, kızların hepsinin evlendirildiği öne sürüldü.
Nijerya hükümeti, yayınlanan videoya dair henüz açıklama yapmadı. Nijerya hükümeti, 17 Ekim Cuma günü Boko Haram ile kaçırılan 200'den fazla kız öğrencinin güvenli şekilde dönüşlerinin sağlanması koşulunun da yer aldığı ateşkesin ilan edildiğini açıklamıştı. Şiddet eylemleri ve kaçırmalar, ateşkesin açıklamasının ardından da devam etmiş, Nijerya Dışişleri Bakanı Aminu Wali ise Boko Haram'la ateşkes görüşmelerinin sürdüğünü belirtmişti. Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Borno, Yobe ve Adamawa eyaletlerinde 5 yıldır şiddet eylemleri düzenleyen terör örgütü Boko Haram'ın son 6 ayda yaptığı saldırılarda, güvenlik görevlileri de dahil yaklaşık 2 bin kişi yaşamını yitirdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)