17 Şubat 2015 Salı

Özgecan'ın ailesi Türkiye'yi ağlattı

Kanal D ana habere konuk olan Özgecan Aslan’ın ailesi canlı yayında tüm Türkiye’yi ağlattı.


Özgecan’ın babası Mehmet Aslan, “Birinin beni bu kabustan uyandırmasını istedim” derken, “Siz hiç mucize gördünüz mü? Şu an bir mucize gerçekleşiyor. Olayın tüm Türkiye’ye mal olmasının bir hikmeti var” sözleri herkesin yüreğini sızlattı.

Türkiye’nin lanetlediği olay sonrasında ilk kez konuşan Özgecan’ın kardeşi Beste Aslan da, “Ben inanamıyorum hala, yanımda sanki. İkimiz tek kişiydik. Türk halkına yalvarıyorum ne olur biraz bilinçlensinler. Okulda insanlık ve sevgi dersi verilsin” diye konuştu.

Zorlukla konuşan acılı anne Songül Aslan da, “Hak ettikleri cezaları alacaklar. Onlar insan değil, cani” dedi.

Canlı yayında son sözü söyleyen baba Mehmet Aslan’ın şu sözleri ise ekran başındakileri gözyaşlarına boğdu:

“Masallarla büyüdük. Bir varmış, bir yokmuş. Bir Özge varmış, bir Özge yokmuş. Sevgi geldi saygı geldi cihana, biz yarattık dediler. Bizler sevmesini saymasını öğretmeye geldik cihana”

MHP lideri Bahçeli: 'Madem idam cezasına ihtiyaç var...'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısına Mersin'in Tarsus İlçesi'nde vahşice öldürülen Özgecan Aslan'ı anarak başladı. Konuşmasında son döneme damga vuran idam tartışmalarına da değinen Bahçeli, ''Madem idam cezasına ihtiyaç vardır, o zaman AKP’nin elini tutan da olmayacaktır. Başbakan ve partisine sesleniyorum. Hadi buyrun, idam cezasıyla ilgili düzenlemeyi hemen hazırlayın, harekete geçin de ne kadar dürüst olduğunuzu görelim'' dedi.

Bahçeli, konuşmasında şunları söyledi:

ÖZGECAN ASLAN'IN KATİLLERİ EN AĞIR DÜZEYDE CEZALANDIRILSIN
Sosyal ve ekonomik çalkantı devamlı körüklenmektedir. Türkiye hepimizi endişeye sürükleyen bir şiddet döngüsüne kilitlenmek üzeredir. Tarsus’ta akıl almaz yöntemlerle katledilen Özgecan kızımız nasıl bir cinnetle karşı karşıya kaldığımızı göstermiştir. Öncelikle Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesinin acısını yürekten paylaşıyor, katillerin en ağır düzeyde cezalandırılmasını temenni ediyorum.

KADINA ŞİDDET NEDEN BU KADAR YAYGINLAŞTI
Kadına yönelen şiddet dalgasının masum canlara kast eden saldırıların niçin bu kadar yaygınlaştığını mutlaka araştırmak zorundayız. Toplumsal huzurumuza musallat olan bu kanlı tablonun arkasındaki perde aralanmadıkça maalesef Özgecan’ların katledilmesini engellememiz mümkün değildir. Şiddet bir sonuçtur, tedavi edilmedikçe vicdanları kanatmaya devam edecektir.

MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR
Dün işsizlik verileri açıklanmıştır. 2014 yılı Şubat ayı itibariyle işsizlik oranını hesaplamada yeni bir yönteme geçildiğinden işsiz sayısının çerçevesi kurnazca daraltılmıştır. AKP bayat numaralarla işsizliğin üzerini örtmektedir. Yine de mızrak çuvala sığmamaktadır. Kim ne söylerse söylesin toplam işsiz sayısı 6 milyona yaklaşmakta her evi haneyi ateş gibi sarmaktadır. Sosyal ve ekonomik istikrarsızlığı besleyen sayıları 2 milyonu aşan Suriyeli sığınmacılar ise işsizliği kemikleştirmektedir.

AKP TAM BİR BAŞARISIZLIK MARKASI
İşsizlik sorununu çözmeyen, niyeti de bulunmayan AKP hükümeti tam bir başarısızlık markasıdır. Kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 33,9’dur. Herhangi bir sosyal güvencesi olmayanların oranı yüzde 35’e yaklaşmıştır.

İşin bir başka düşündürücü tarafı da çalışma çağındaki nüfusumuzun sadece 25 milyon 874 bininin istihdam ediliyor olmasıdır.

AKP’nin ekonomi politikaları duvara toslamakla kalmamış, milyonlarca vatandaşımızı işsiz bırakmıştır. AKP yalana, toz pembe hayal tacirliğine devam etmektedir. Davutoğlu hala istihdam oluşturduk hikayelerinden medet ummaya devam etmektedir.

TEKİRDAĞLI KAAN İŞSİZSE VEBALİ HARAM YİYEN AKP ZİHNİYETİNİN SIRTINDA
Gelişmiş ülkelerde de işsizlik var ne yapalım diyen 17-25 Aralık failleri çoktan günaha batmışlardır. Trabzonlu Dursun, İzmirli Filiz, Tekirdağlı Kaan işsiz kalmışsa bunun vebali haram yiyen AKP zihniyetinin sırtındadır. Birkaç kişinin istihdam edileceği işlere binlerce insanımız müracaat ediyorsa suçlu bellidir. AKP yakın, yandaş, hısım, dünür ve akrabalara iş bulma, bunları işe sokma, yağmadan pay verme hususunda beceriklidir. AKP kul hakkını yemede, insan şerefini çiğnemede, hazine kaynaklarını dağıtmada rakipsizdir. Yolsuzluk yoksulluk ve rüşvet mekanizmasının mimarı AKP’dir. Bize göre işsizlik bir kader değildir. MHP işsizliği yenecek kuvvet ve azme sahiptir.

ZENGİNDEN FAKİRE GELİR TRANSFERİ SAĞLAYACAĞIZ
Aç ve açıkta kim varsa elinden tutacağız. Elimizi uzatıp gönlümüzü açacağız. Orta sınıfa soluk aldıracağız. Zenginden fakire gelir transferi sağlayacağız. İşsizlik ödeneğinden yararlanma şartlarını esnetmeyi, 4/C'lilere kadro vermeyi, taşeron işçileri kadrolu yapmayı, emeklilikle yaşa takılanlarla ilgili biriken sıkıntıları gidermeyi, ihtiyaç sahibi her aileden en az bir kardeşimize iş imkanı sağlamayı, kamuda boş kadrolara atama yapmayı, üniversiteyi bitirmiş evlatlarımızın yüzünü güldürmeyi mutlaka başaracağız, yapacağız.

ADALETLİ BÖLÜŞÜM BİZİM İŞİMİZ
Bizde atalet yoktur, buna karşılık adaletli bölüşüm bizim işimizdir. Külfet ve minnette, nimette ortaklık kurmak bizimle tecelli edecektir. Biz mazeret üretmeyeceğiz. Çözüm üreten ekonomi, nihayetinde de yaralara merhem olan ekonomi yöntemini tesis ve temin edeceğiz. İnanıyoruz ki bir söz ağızdan bir kere çıkacaktır. Dürüstlük her baba yiğidin harcı olmayacaktır. Yapacağımız şeyleri söyler, başaracağımızın garantisini veririz. Türk siyasetinin 46 yıllık çınarına, Türkiye sevdasının simgeleşmiş burcuna başka türlüsü de yakışmayacaktır.

NÜFUSUMUZUN YARIYA YAKINI MUTSUZ
Geçtiğimiz hafta 2014 yılına ait yaşam memnuniyeti araştırması TÜİK tarafından açıklanmıştır. Mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı 2013’de yüzde 59 iken, 2014’de yüzde 56’ya gerilemiştir. Nüfusumuzun yarıya yakını mutsuz, huzursuzdur. Türkiye’nin mutluluk konusunda da kutuplaşması hayra alamet görülmeyecektir. Makas günden güne açılmaktadır.

NÜFUSUMUZUN YÜZDE 64'ÜNÜN TAKSİT VE BORCU VAR
Sürekli yoksulluk riski altında bulunan 10 milyon vatandaşımız bulunmaktadır. Nüfusumuzun yüzde 39,7 sızdıran çatı çürümüş penceresi olan konutta oturmaktadır. Nüfusumuzun  yüzde 42,2’si ısınamamakta, yüzde 64’ünün de taksit ve borcu bulunmaktadır. Sayıları 58 milyonu aşan vatandaşımız yıpranmış mobilyalarını yenilemekten mahrumdur. Asgari ücretle geçinen kardeşimiz ekonomik krizin pençesindedir. İki milyon taşeron işçimiz zulüm altında inlemektedir. Taşeron uygulaması AKP iktidarı döneminde günden güne azmıştır. Kısaca özetlediğim bu Türkiye resminin neresinde zenginlik, refah ve gelişme vardır? Milyonlarca insanımız sefalet şartlarında yaşarken, kaçak ve karanlık saraya sessiz kalmak mümkün müdür? Ayakkabı alamayan, palto bile giyemeyen fakir fukaranın hakkına göz dikmek hangi ahlaka sığacaktır? İşine gelmeyince dünyada yalnızlığı umursamadığını söyleyen, işi gelince de fıldır fıldır dünyayı dolaştığını iddia eden Erdoğan’ın haram ve hizmeti nereye kadar sürecektir?

ERDOĞAN, LATİN AMERİKA'NIN SICAĞINDA BOL BOL TERLEMİŞTİR
Terlemek isteyen Erdoğan, Latin Amerika’nın sıcağını bulunca bol bol terlemiştir. Çocuğunu okuturken saçlarına ak düşmüş kardeşim, akşam eve gelirken marketi uzaktan seyreden vatandaşım bu haksız ve ahlaksız yönetimi daha ne kadar görmezden geleceksiniz? Erdoğan ve Davutoğlu milletimizin sırtından geçiniyor. Helal kazançları aşırıyor. Hala görmeyecek miyiz? Cumhurbaşkanını sarayıyla, gezmediği, görmediği gitmediği konaklamadığı yer bırakmamıştır. Erdoğan dünya turu atmakta, gökyüzünden yere bir türlü inmemekte, kıtalararası seyahat acentesi gibi çalışmaktadır. Erdoğan göçmen kuşlar gibi uçmuştur da hangi başarıyı elde etmiş, milletimizin hangi ihtiyacını karşılamıştır? İşsizlik mi yavaşlamış, ülkemizin gücü mü artmıştır? Ukrayna kriziyle ilgili arabulucu ülkelerden birisi mi olduk? Ortadoğu'da, Balkanlar'da sözümüzü mü dinlettik?

EĞER HIRSIZLIK BİR MİSYONSA BÖYLE BİR VİZYONUMUZ YOK
Erdoğan dünkü bir konuşmasında bizi de hedef koyarak, “Proje desen proje yok. Vizyon desen yok, hayal desen yok” diyerek sanki aktif siyasetin içindeki siyasi şahsiyet gibi zırvalamıştır.

Eğer villada soygun paralarını eritmek, yolsuzluk havuzlarında milyon dolarla ıslanmak bir projeyse bizim böyle bir projemiz ne görülmüş, ne görülecek. Eğer hırsızlık bir vizyon, ihanet misyonsa, biliniz ki ne böyle bir vizyonumuz nede böyle bir misyonumuz vardır. Biz bu hayasızlığı tepeleyecek Türk milletinin eğilmeyecek koluyuz.

Erdoğan çalışmadan ziyade aynanın karşısına geçip çalanlardan bahsederse daha samimi olacaktır. Erdoğan 2023’ün değil de 17-25’in şifrelerini anlatırsa doğru bir iş yapmış sayılacaktır. Türkiye hırsıza, uğursuza, kanun kaçaklarına, yolsuzluk çetelerine bırakılmayacak kadar değerli ve azizdir. İnanıyorum ki Allah'ın yüce kitabında yasakladığı ne kadar kötülük varsa tarafı olanları millet vicdanı affetmeyecektir. 7 Haziran’da bu iş kökten ve tümden bitecektir.

TOPLUMSAL ŞİDDET ARTIYOR
Toplumsal şiddet tesirini artırmaktadır. Şiddet bir sonuçtur, nedenleri gün yüzüne çıkarılmadıktan sonra uygulanacak tedbirler pansuman işlemi görecektir. Tarsus’ta 20 yaşındaki Özgecan kızımızın hunharca katledilişi hepimizi hüzne boğmuştur. Soğukkanlı katiller burada anlatamayacağım vahşetle Özgecan’ın canını almışlardır. Bu cinayete yurt çapında büyük bir tepki gösterilmiş, milletimiz haklı bir infialle, caniyi, suç ortaklarını protesto etmiştir. Yediden yetmişe herkes Özgecan’a üzülmüştür. Bu kahredici cinayetten sonra sormamız gereken çok şey olduğu açıktır. Kadına, kıza, küçücük kıza olan şiddet niçin böyle yaygınlaşmıştır? Kimse katil olarak doğmayacağına göre, masum bir bebekten azılı canavara dönüşmenin sırrı nedir? Sorun yetişme şartlarında mıdır? Eksik bırakılan yerine getirilmeyen unutulan hangi terbiye ödevlerdir? Konunun uzmanları, akademisyenler ve bilim insanları bugün düşünmeyecek de ne zaman dile geleceklerdir?

İdam cezası getirilse de şiddet durmayacaktır. 2008’de İtalyan sanatçının tecavüz edilerek öldürülmesi insanlıkla bağdaşmakta mıdır? Erdoğan’ın Münevver Karabulut cinayetinde kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya ifadeleri bugünkü duruşuyla uyumlu mudur? 2013’de Nevşehir’de Japon turistin öldürülmesi ve Fatih’te tecavüz edilerek canı alınan ABD’li kadın aklımızdan çıkmamıştır.

SON 10 YILDA 7122 KADIN KATLEDİLMİŞ
Kadına şiddet facia ve felaket ötesidir. Son 10 yılda 7122 kadın katletilmiş, 5 bine yakın kadın da tecavüze uğramıştır. 2008’den bu tarafa kadın cinayetleri yüzde 1400 çoğalmıştır. Bu rakamlar sözün bittiğini apaçık işarettir. 2014’te 294, sadece bu yılın ocak ayında 20 kadın hayata veda etmiştir. Şunu bilmenizi temenni ediyorum ki dökülen kadın kanı medeni toplum iddialarını çürütmektedir.

Şimdiye kadar kanun çıkarılmış ancak netice doğurmamıştır. Kampanyalar tertip edilmiş, toplantılar, organizasyonlar düzenlenmiş, raporlar hazırlanmış, bir faydası dokunmamıştır. Yine taciz, tecavüz, ölüm saldırı vakaları almış başını yürümüştür. Kadına uzanan ellerin kırılmasını söyledik. Başbakan da dillendirmiş, her kesim bu kararlılıkta olmuştur. Peki vahşet ve şiddet dili niçin bu kadar hakimdir? Kusur kimse? Yanlış nerededir? Şunu kabul edelim ki toplumlar için büyük tehlike dengeyi kaybetmektir. İddiali değişim sloganları tecrübeyle desteklenmediği zamanlarda anlam bunalımı, ahlaki çöküşler ortaya çıkmaktadır. Hukuk askıda adalet kenarda ise suçlu sayısı patlamaktadır. Toplumsal adalet duygusu göçtüğü anda, yaptırım sistemi alabora olduğu takdirde şiddet egemen olmalıdır.

MADEM İDAM CEZASINA İHTİYAÇ VAR...
Şimdi herkes idam cezasının getirilmesiyle ilgili yorum yapmakta. AKP idam tartışmalarının önünü açmaktadır. Burada ciddi bir samimiyet noksanlığı olduğu açıktır. Madem idam cezasına ihtiyaç vardır, o zaman AKP’nin elini tutan da olmayacaktır. Başbakan ve partisine sesleniyorum. Hadi buyrun, idam cezasıyla ilgili düzenlemeyi hemen hazırlayın, harekete geçin de ne kadar dürüst olduğunuzu görelim. Yürürlükteki hukuk mevzuatında insan öldürenlere, en bayağı mide bulandırıcı suçları işleyenlere gerekli ağır cezalar ön görülmüştür. Mesele hukuku vicdanlara uygun tatbik etmektir. Eğer ana kaynak kurutulmazsa, istediğiniz kadar dar ağacı kurun, ceza yağdırın ne yazık ki acı verici vakalardan kurtulma şansınız olmayacaktır.

AKP HÜKÜMETİ SİYASAL DENGEYİ BOZMUŞTUR
Bugün yaşadığımız travmalar düne benzemektedir. Bir yanda kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapmak… Mahkemeleri darbeci milli irade düşmanı gibi göstermek, adalete güveni sekteye uğratmaktadır. Hırsızlık yapan, hainlik eden arkasını iktidara dayamış kişi dışarıda gezmekte, sıradan suçlu ise cezaevini boylamaktadır. Sosyal değişme nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz arayışının niçin nasıl sorularıyla genişletilmesidir. AKP hükümeti siyasal dengeyi bozmuştur. Bu itibarla toplum şiddete teslim olmuştur. Erdoğan’ın kavgacı tutumu, suçları, bir süre sonra ters tepmiş ortaya çıkan sosyal fatura iyice kabarmıştır.

OBAMA'YA SESLENEN CUMHURBAŞKANI'NA 'NEREYE KADAR SÜRECEK BU ZULMÜN' DİYE SORMAK HAKKIMIZ
Meksika’da cinayete kurban giden üç kardeşimiz için haklı olarak Obama’ya seslenen cumhurbaşkanına, bizim de nereye kadar sürecek bu zulmün Erdoğan diye sormak bizim hakkımızdır. Özünde zalim olanların, zulmü felsefe haline getirenlerin insani davranmaları, dün mahkum olmayacaktır yarın da olmayacaktır. Yeni özgecanların olmaması için herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli, ayrımcı dilini acilen kesmelidir. Toplumun içinde bulunduğu şiddetli dalgalanmanın cinnet hali önlenemezse, Türkiye üçüncü dünya ülkeleri klasmanına düşecektir. Bu durumda demokrasi yaşayamaz, ülkemiz ayakta ve bağımsız kalamaz.

PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI TEK BİR ŞARTLA MÜMKÜNDÜR. O DA...
İktidar, İmralı ve Kandil gelgitinde siyasi namus tapusunu düşürmüştür. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre cani başı, PKK’dan 21 Mart Nevruz günü bir silahsızlanma kongresinin toplanmasını istemiştir. Sonrasında da müzakerelere geçileceği, pazarlıkların resmiyete döküleceği söylenmiştir. Siyasi bölücüler ortak açıklamadan bahsetmektedir. Başbakan'dan bakanlara kadar hükümet cenahı iyi şeylerin olacağını, Türkiye’nin bir bahar havası yaşayacağını söylemektedirler. En son iyi şeyler olacak denildiği zaman milletimizin nasıl bir kabus yaşadığı ortadadır. Bu ne kepazeliktir, bu ne utanmazlıktır. İmralı canisinin iki yıl önce PKK’ya silah bırakma ve sınır dışına çekilme çağrısı ne sonuç vermiştir de bu sefer ki verecektir? PKK’nın silaj bırakması tek bir şartla mümkündür, o da Türkiye’nin çatır çatır bölünmesidir. PKK bugünkü durumuna kan dökerek, pusu kurarak, bedenlere mermi doldurarak gelmiş, AKP’nin zaaflarından da sonuna kadar istifade etmiştir.

HDP'NİN SEÇİMLERE GİRMESİ PAZARLIKLARA GÖRE ŞEKİL ALACAK
AKP-PKK koalisyonu seçimden önce her şey güllük gülistanlık olmuş gibi bir hava uyandıracak, milletimizin umutlarıyla oynayacaktır. HDP’nin seçimlere girmesi ise pazarlıklara göre şekil alacaktır. AKP ile PKK anayasayı değiştirip, milli devleti parçalama konusunda hem fikirdir. AKP ve PKK Öcalan’ın önce ev hapsi, sonra planlanan eyalet yasalarıyla serbest bırakılması bağlamında da hemen hemen aynı görüştedir. Yani AKP PKK’laşmış, PKK da AKP maskesi takmıştır.

MİT Müsteşarı'nın siyasete taşınması ise İmralı - Kandil ortak yapımı ve talebidir. Türkiye’nin illegal bir terör örgütüyle ruhen özdeşleşmesi olur şey değildir. Anayasayı açalım, yasaları okuyalım, millete soralım. Bunun tek karşılığı çıkacaktır o da Türkiye’ye kapkara ihanettir. Gerçekte ne silah bırakan görülecek ne terörden vazgeçen bulunacak ne de hain emelleri terk eden olacaktır.

ERDOĞAN VE ÖCALAN BAŞKANLIK SİSTEMİNDE SÖZ KESMİŞ
Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesmiştir. Türkiye  çözülmekte, haince çembere alınmaktadır. Erdoğan’ın silah bırakma çağrısının kısa sürede yapılacağını söylemesi, iki yıl öncesine dönülmesi aynı ezber ve senaryoların yaşanması demektedir. Süreç ihanetiyle kızışan pazarlıklar, PKK’ya göz yummak, İmralı’ya göz kırpmak, federasyona davetiye çıkarmaktadır. Devletin düştüğü duruma bakınız ki İmralı canisinin yakalanışının 16’ncı yılında bölücüler polisler eşliğinde gösteri yapmakta, molotofla her yeri savaş alanına çevirenler, AKP’nin güvencesiyle tahammülleri aşmıştır.

GARANTÖR MHP
Davutoğlu kıvraklıklar göstermekte, Erdoğan ise uçan sarayıyla gezmektedir. Çok şükür Türk milleti teröre dur diyecek kuvveti kendi bağrından çıkarmıştır. Bu millet bölünmeyecektir, teminatı Milliyetçi Hareket Partisi'dir. İmralı izbeliğinde hazırlanan ihanet taslakları yanıp kül olacaktır, garantör MHP’dir. Ankara’nın tarihi emanetleri yaşayacak milli mücadelenin kutlu hatıraları meşale gibi önümüzü aydınlatacaktır. Şehit ile caniyi aynı kefeye koyan, katil ile maktulü bir gören siyasi akbabalar kaybedecek Türk milleti 7 Haziran’da zafere uyanacaktır.

İÇ GÜVENLİK PAKETİ
İç güvenlik paketinin tüm karşı çıkışımıza rağmen Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesine başlanacaktır. 21 yasada değişiklik ön gören tasarısının güvenlik kaygısıyla hazırlanmadığı ortadadır. Maskeli veya kravatlı molotoflu veya havai fişekli, mayınlı teröristler AKP ile al tekke ver külah ilişkisi içindedir. İç güvenlik kisvesi altında Meclis’e getirilen bu tasarının kanunsuzluğa makyaj olduğu malumunuzdur. Hakim ve savcılara ait yetkilerin vali kaymakam ve polislere verilmesi güvenlikle nasıl ilişkilendirilmektedir? Telefon dinlemelerinde polise ilk 48 saat için dinleme yetkisi neden verilmektedir? Valilere her türlü yasak ve el koyma yetkisiyle birlikte, yürüyüşlerde polislere toplu gözaltına alma ruhsatı vermek nasıl izah edilecektir?

HDP İLE YAN YANA GELMEMİZ KIYAMETLE OLMAYACAK BİRŞEYDİR
Başbakan sahiden de molotof atanı dert ediyorsan, maske takıp terör estirenleri mesele yapıyorsa TCK’ya bakması yeterlidir. Davutoğlu iç güvenlik paketine itirazımızdan dolayı bizi HDP ile aynı kareye koymuş ve ismimin başına da molotof ve bonzai çirkin sıfatlarını iliştirmiştir. Sayın Başbakan kendini fazla zorlama, fazla yorulma. Kimin HDP’nin kuyruğu uyruğu PKK’nın uşağı olduğunu aziz milletimiz gayet iyi bilmektedir. Bizim HDP ile yanyana gelmemiz kıyametle olmayacak bir şeydir. Ama siz ve saraydaki haminiz, HDP’nin çanağında tıka basa yiyeli çok seneler olmuştur. Sayın Davutoğlu, sağ gözün İmralı canisi ise, sol gözün 17-25 Aralık'tır.

YA HAPLANDIN YA KULLANDIN
Molotof ve bonzai laflarına gelince… Ya haplandın da kullandın, ya da tehditle söyledin. Biz senin gibi Serok Ahmet’i, saraya vitrin süsü olmuş Ahmet’i ilk kez görüyor, ilk kez şahit oluyoruz. Sayın Davutoğlu var git işine, bize ilişme. Sen Saray etrafında dönmeyi dene bizimle aşık atamazsın. Kalite ve kalibrenle bil ki tozumuza bile yetişemezsin. (Kaynak:hürriyet.com.tr)

Bu ilçede bütün barlar kapatıldı

ANTALYA’da et lokantalarıyla ünlü Aksu İlçesi'ndeki bar, pavyon, müzikhol, gece kulübü gibi alkollü eğlence mekanları belediye tarafından kapatıldı.

Eczacılık yaptığı Aksu İlçesi’ne 30 Mart seçimlerinde Ak Parti’den belediye başkanı seçilen Halil Şahin, barlarla ilgili ilçe sakinlerinden çok fazla şikayet aldıklarını söyledi. Bu barların aynı zamanda ruhsatlarının da olmadığını belirten Başkan Şahin, "İlçe merkezindeki bu barlarla ilgili sürekli şikayet vardı. Zaten ruhsatları da yoktu. Bu nedenle gereken yapıldı" dedi.

Başkan Şahin, ilçedeki tüm barların kapatıldığına ilişkin iddialarla ilgili olarak da "Kaç barın kapatıldığını bilmiyorum. Ruhsatsız olanlarla ilgili gerekenler yapıldı" dedi. Başkan Şahin, "Ruhsatlı olan bar var mı" sorusuna ise "Ben barların hesabını tutmuyorum" karşılığını verdi.

Ayrıca barların yakınlarında sağlık merkezleri ve okulların da yer aldığını belirten Şahin, "Barların bulunduğu bu yerlerde sabaha kadar silah sıkılıyor. Onun yanında kavga dövüş ortalığı götürüyor. Yıllardır böyle bir ortam vardı. Kepazelik yani" dedi.

''BUGÜNE KADAR GÖZ YUMULMUŞ''

Şahin, "Oradaki vatandaşlar yıllardır 'ne olacak ne olacak' diyordu. Tabi birileri bunlardan nemalanmış büyük bir ihtimalle ve göz yumulmuş. Şu anda biz halk ne istiyorsa onu yapıyoruz" dedi.

Cübbeli Ahmet: Özgecan şehittir çünkü..

Tarsus'ta vahşice katledilen Özgecan Aslan için Cübbeli Ahmet Hoca 'Şehittir' yorumunda bulundu gerekçesini söyledi.

Cübbeli Ahmet Hoca'nın sözleri şöyle; Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre namusunu korumak için direnirken vahşice öldürülen Özgecan Aslan kızımız şehit mertebesindedir. Özgecan kızımız haberlerden anladığımıza göre namusunu kirletmemek için, ırzını muhafaza uğrunda hunharca katledilmiştir.  Hadis-i şerifte “Haksız yere öldürülen kişi şehittir” (Nesai, Tahrimü’d-dem: 25, no:4096, 7/117) buyruluyor. Bu olayda bu kızımızın haksız yere öldürüldüğünden hiç şüphe yoktur.  Dolayısıyla bu hadis-i şerife göre kendisine şehit diyebiliriz.

EVLİYALARDAN KIYMETLİ
Allah’ın kendilerine en çok değer verdiği kullar 4 kısımdır. Bunların başında peygamberler gelir. Sonra sıddıklar gelir. Ebu Bekir Sıddık bunların reisidir. Daha sonra şehitler gelir. Bunların efendisi Hazreti Hamza’dır. Daha sonra da salihler gelir.

Nisa Suresi’nin 69. Ayetinde bu dört zümre zikredilmektedir. Görüldüğü üzere peygamberler ve sıddıklardan sonra şehitler geliyor. Evliyadan bile önce şehitler geliyor yani. Dolayısıyla mertebeleri Allah indinde çok kıymetlidir. Ve kanlarının ilk damlasıyla bütün günahları bağışlanmaktadır.  Ahirette kendilerine özel makamlar, köşkler, saraylar ve diğer Müslümanlardan daha öncelikli haklar verilecektir. Dolayısıyla hükmen şehit olanlar da aynı müjdeleri ahirette alacaklardır. Özgecan’ı kendi kızım yerine koydum ve acısının ciğerimi yaktığını hissettim. Rabbim özel rahmeti ile muamele eylesin, sualsiz hesapsız cennetine dâhil etsin. Ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. (Vahdet)

Özgecan'ı en son o gördü: O gün çok mutluydu..

Mersin'in Tarsus İlçesi’nde öldürülüp yakılan üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın olay günü son olarak birlikte olduğu sıra arkadaşı B.N.G. yaşadıklarını Habertürk’e anlattı.


Çağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisi Özgecan’la aynı sınıfta okuduğunu belirten B.N.G., olayın yaşandığı çarşamba günü yaşadıklarını şöyle aktardı: “AVM’ye gittik, gezdik dolaştık. O gün çok mutluydu. Her istediğini, gezerken gördüğü kıyafetleri aldı. Mutluyduk. Telefonu bozuk olduğundan benim telefonumdan ablasına AVM’de olduğumuzu, çıkışta da AVM’den çıktığımızı mesaj attı. Daha sonra durağa gittik, benim otobüsüm önce geldi. Ona sarıldım, durağın önünde bıraktım. Saat 20.00 sıralarıydı. Gece 22.30’da ablası arayıp Özgecan’ın gelmediğini söyledi. Yağmur vardı, ben 5-10 dakika sonra gelebileceğini söyledim. Daha sonra tekrar ablasına ulaştım. Gelmediğini öğrenince bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledim. Onlar da zaten polise başvurmuşlar. Böyle bir şey olacağını ben aklımdan bile geçirmiyordum. Gece boyunca sürekli ailesiyle konuştuk, bulununcaya kadar ailesiyle irtibattaydım. Jandarma cuma sabahı arayıp beni ifade için çağırdı. Ben öğrendikten sonra kötü durumdaydım. Kendime gelemedim uzun süre. Sanırım kıyafetlerini teşhis için çağırdılar. Olay günü krem rengi kazağı vardı, yeşil montu vardı. Onlardan teşhis ettim.”

‘PSİKOLOJİK DESTEK ALIYORUM’

Olayın ardından daha fazla o ortamda kalmak istemediğinden memleketine döndüğünü belirten B.N.G., “Psikolojik destek almaya başladım. Çok kötüyüm, kendime gelemiyorum. O gün çok mutluyduk, bunların olabileceğini hiç düşünmüyorduk. Hâlâ böyle bir şey olduğuna inanamıyorum, inanmak istemiyorum. En yakın arkadaşımdı, biz çok yakındık. Bir daha o okula dönebileceğimi zannetmiyorum. Yeniden sınava girip başka bir okul kazanabilirim” diyor.

Al Jazeera Türk’e konuşan B.N.G.’nin babası Selçuk G. ise, kızının, olay günü gittikleri yerleri bir gün sonra polise gösterdiğini belirterek “Sonra talihsiz yavrunun, yani arkadaşının elbiselerini göstermişler. Bu yüzden kızım buhran yaşıyor. En çok sevdiği arkadaşı o” dedi. Selçuk G., kızının her şeye rağmen eğitimine devam etmesini istediğini belirtti. Cenaze törenine gidemediklerini belirten Selçuk G., “Çocuğum bunalıma düştü. Allah göstermesin kafayı bozmasından korkuyorum” dedi.

Erdoğan: Kadına şiddet uygulayan alçaktır, zavallıdır..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgecan Aslan'ın öldürülmesine yönelik Twitter'dan yaptığı paylaşımlarda, faillerin en ağır cezayı alması için davanın takipçisi olacağını söyledi.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vahşice öldürülen 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için sosyal medya aracılığıyla yaptığı paylaşımlarda, konuyu bu hassasiyetle, hep birlikte sahiplenmedikçe gerçek bir iyileşmenin mümkün olamayacağını söyledi.

Türkiye'yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayeti sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'dan paylaşımlarda bulundu.

İşte Erdoğan'ın konuyla ilgili attığı tweet'ler 

Erdoğan attığı tweetlerde; 'Özgecan kızımızı canice katleden faillerin, hak ettikleri cezayı en ağır şekilde almaları için bizzat davanın takipçisi olacağım.'

'Özellikle karar mekanizmalarının büyük çoğunluğunu oluşturan beyefendilere sesleniyorum: Bu olay hepimizin kızının başına gelebilirdi.',

'Bu konuyu işte bu hassasiyetle, hep birlikte sahiplenmedikçe gerçek bir iyileşme maalesef mümkün olmayacaktır.'

'Kadını zayıf görerek, kadını korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır, zavallıdır.'

16 Şubat 2015 Pazartesi

Hocası, Özgecan’ı anlattı Naif, çalışkan, sessiz...

Mersin Tarsus’ta vahşi bir cinayete kurban giden üniversite öğrencisi Özgecan Arslan’ın okulunda da yas var. Özgecan’ın hocalarından Betül Durukan, aileye okulca gittikleri taziye ziyareti sonrası Hürriyet’e konuştu: “Naif, çalışkan ve saygılı bir öğrenciydi. Bölümünü çok severek gelmişti. Ailesi perişan.” Üniversite de Özgecan’ın ismini psikoloji laboratuvarında yaşatma kararı aldı.

Türkiye, Mersin Tarsus’ta vahşi cinayete kurban giden Özgecan’a ağlıyor. Katil zanlıların açıklamaları öfkeleri arttırırken, Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan’ın okulunda da yas tutuluyor. Bugün arkadaşları ve hocaları Özgecan’ın sınıfında anma töreni düzenledi. 18 Şubat Çarşamba günü ise okul genelinde bir anma töreni gerçekleşecek. Hürriyet’e konuşan Özgecan’ın hocalarından Hazırlık Okulu Müdür Yardımcısı Betül Durukan Özgecan’ı ve yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı:
“Özgecan’ın bir ay dersine girdim ama müdür yardımcısı olduğum için bütün öğrencileri biliyorum, tanıyorum. Özgecan’la bir ay derste beraberdik. İnanılmaz, naif, çalışkan, içine kapanık, sessiz, kibar, saygılı bir öğrenciydi. Arkadaşlarına çok iyi uyum sağlayan, yardımsever, İngilizce’ye inanılmaz derecede özen gösteren ve bölümünü çok severek gelen bir öğrenciydi.

Öğrencilerden öğrendim
Perşembe günü aynı sınıftan iki öğrenci gelerek çok ürkek bir şekilde ‘Hocam size bir kötü haber vereceğiz’ dediler. ‘Buyrun’ dedim. Hocalarıyla ilgili bir problem mi diye düşündüm. Çünkü burada ne olabilir en fazla hocalarından şikâyetçi olabilirler. ‘Özgecan arkadaşımız çarşamba günü akşam 8’den itibaren kayıp. Haber alınamıyor. Devamsızlık için haber vermek istedik’ dediler. Gelmeyen öğrencinin devamsızlığı sistem olarak önemli. ‘Devamsızlık önemli değil, arkadaşınız önemli. Aile ne yapıyorlar?’ dedim. ‘Polise haber verdiler’ dediler. Perşembe öğlen 1’de haberim oldu. Sürekli takipteydik. Cuma günü 10 gibi müdürümüz Hamdi Bey’den kötü haberi aldım. Jandarma İl Komutanlığı Rektörlüğü arayıp bu kötü haberi vermiş. Ondan sonra detaylar arka arkaya geldi.

Ailenin yanından geliyorum. Baba yaşayan bir ölü, abla bitkisel hayatta gibi...
O kadar yoğun bir gün ki. Ailesinin evinden 15-20 dakika önce geldim. Bu psikolojide ders yapmamız mümkün değil. Kalabalık bir şekilde, bütün okul taziyeye gittik. Ailenin yanından geliyorum. Çok kötüler tabii söylemeye gerek bile yok. Baba yaşayan bir ölü. Anne bir nebze kendinde. Abla bitkisel hayatta gibi zaten... Ne konuştuklarının, ne yaptıklarının farkında değiller. Çok üzgünler.

Sabahtan beri televizyon, medya geldi. Herkes tepkili, kim nereye kızacağının farkında değil. Ricayla birkaç cümle konuştu arkadaşlarla. Konuşuldu, anıldı. Çarşamba günü yine bir toplantı var. Cumadan beri kimse kendinde değil. Gerçekten buna anlam veremiyorsunuz. İnsanlık dışı bir olay, vahşet. Biraz önce jandarmadan gelen sorgu ifadesinin detayını aldım. Detaylar çok ürkütücü. Neye inanacağınıza şaşırıyorsunuz. Anlattıklarına göre olay çok farklı gelişiyor. Çok üzücü.

16 senedir ben burada çalışıyorum. Kurulduğundan beri neredeyse. TOK (Özgecan’ın öldürüldüğü minibüsün bağlı olduğu ulaşım hattı) tereddütsüz binen insanlarız. Güvenle. Genel anlamda onları da suçlamak yanlış olur. Üç tane insanlık dışı yaratık için. Ama onların da kriter belirlemesi lazım. İşçiyi alırken ne tür bir insan ölçmeli. Çok ürkütücü. Bütün okul olarak kınıyoruz. Kendimize gelemiyoruz.”

Adı psikoloji laboratuvarına verilecek

Üniversiteden yapılan yazılı açıklamaya göre de Özgecan Aslan için 18 Şubat Çarşamba günü anma töreni düzenlenecek. “11 Şubat 2015 tarihinde menhur bir saldırı sonucu yitirdiğimiz değerli öğrencimiz Özgecan Aslan’ın vefatından derin üzüntü duymaktayız” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Değerli öğrencimiz Özgecan Aslan’ın mesleki hayallerini ve ideallerini ölümsüzleştirmek adına, üniversitemizde yeni kurulmuş olan psikoloji laboratuvarının, 16 Şubat 2015 tarihinde üniversite senatosu tarafından alınan kararla ‘Özgecan Aslan Psikoloji Laboratuvarı’ adı verilerek isminin ve ideallerinin üniversitemizde ölümsüzleştirilmesine karar verilmiştir. Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi’de davaya müdahil olup, gelişmeleri sonuna kadar yakından izleyecek. 18 Şubat 2015 tarihinde değerli öğrencimiz Özgecan Aslan için tüm öğrencilerimizin katılımı ile üniversitemizde anma töreni gerçekleştirilecektir.”

Rektör: Yüreğimiz yanıyor
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran olayla ilgili Çağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. H. Çetin Bedestenci, üniversitenin sitesinden yaptığı açıklamada, “Çağ ailesi olarak yüreğimiz yanıyor” dedi. Bedestenci mesajında şunları söyledi:

“Sevgili öğrencimiz Özgecan Aslan’ı elim bir olay sonucu kaybetmenin derin üzüntü içerisindeyiz. Ailesine, Çağ camiasına ve sevenlerine sabır diliyorum. Unutulmamalıdır ki, hepimiz bir ailenin evladı, hepimiz bir anne-babanın canıyız. Hiçbir birey, hiçbir koşulda şiddeti hak etmez. Suçlular en ağır şekilde cezalandırılırken; potansiyel suçlular, suça teşvik edilmeden topluma kazandırılarak, sosyal bilinç düzeyi artırılmalı ve sağduyulu, birbirine saygılı bir toplumun ivedilikle temellerinin atılması için çalışılmalı. Bu elim olayı şiddetle kınıyor, hiçbir hafifletici gerekçesi olmayan bu vahşeti işleyen gözü dönmüş suçluların en ağır cezalar ile yargılanacağı ve hüküm giyeceği konusunda adalete güveniyor, ‘kadına yönelik şiddet vakaları’nın ivedilikle önüne geçilmesi için acil önlemler alınması gerektiğine inanıyorum. Hepimizin başı sağolsun.”

Tecavüz mağduru M.N.: Özgecan bana umut ışığı oldu

KAYSERİ’de dün düzenlenen Özgecan Aslan eyleminde tecavüz mağduru olduğunu anlatınca herkesi ağlatan 16 yaşındaki M.N., "Yaşadıklarım aklıma geldi. 'Madem ki kaçamadım o zaman Özgecan'a ben de sahip çıkacağım, ben de yaşadıklarımı anlatacağım' dedim. Böyle devam ederse hiçbirimiz rahat etmeyecek. Herkes başından geçen varsa, lütfen çekinmeden konuşsun" dedi.

Üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan'ın hunharca katledilmesi, tüm Türkiye'de olduğu gibi dün Kayseri'de de protesto edildi. Kadın Dayanışma Derneği öncülüğü'nde Cumhuriyet Meydanı'nda biraraya gelen kadınlar, sloganlar attı, basın açıklaması yaptı. Daha sonra megafonu eline alan M.N., tecavüz mağduru olduğunu anlatınca, eyleme katılan herkesi ağlattı. 2013 yılı Temmuz ayında yaşadığı olayın ardından psikolojisinin bozulduğunu ve o anı hiç unutamadığını ifade eden M.N., Özgecan olayının kendisi için umut ışığı olduğunu söyledi.

'ÖZGECAN İLE İLGİLİ HABERLERDEN KAÇMAK İSTEDİM AMA KAÇAMADIM'
M.N., bugün de yaşadıklarını ve duygularını, DHA muhabirlerine anlattı. Özgecan’ın ailesine, yakınlarına, sevdiklerine, dostlarına, herkese başsağlığı dileklerini ileten M.N., Özgecan haberini internetten okuduktan sonra o haberden kaçmak istediğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Özgecan ile ilgili haberlerden kaçmak istedim. Çünkü haberler, beni derinden yaraladı. Yaşadıklarım aklıma geldi. 'Madem ki kaçamadım o zaman Özgecan'a ben de sahip çıkacağım, ben de yaşadıklarımı anlatacağım' dedim. 'Özgecan’a destek çıkarak, ben de herkesten yardım isteyeceğim' dedim. Benim için Özgecan umut ışığı oldu. 'Başkaları için de ben umut ışığı olurum' dedim. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum; Lütfen bana da yardım edin. Çünkü yaşadıklarım hiç kolay şeyler değil."

'SESİMİZ HERKES DUYSUN DİYORUM'
15 yaşındayken 23 yaşındaki C.A.'nın tecavüzüne uğradığını anlatan M.N., bunları anlatmanın kendisi için çok zor olduğunu kaydetti. M.N., "Artık bazı şeyler benim canıma tak etti. Sesimizi herkes duysun istiyorum. Kolay kolay anlatamazdım. Susmanın nedeni buydu. Şimdiye kadar sustum, herkesin tepkisinden korktum. Anneme, babama anlatamadım. Onlar kendileri bu olayı öğrendi. Bir gün okula giderken telefonu evde unuttum ve halam her şeyi öğrendikten sonra aileme anlatmış. Bu şekilde ailem haberdar oldu" diye konuştu.

'ÖZGECAN OLAYI GÖRDÜĞÜMDE HABERİ İZLEDİĞİMDE KENDİMİ GÖRDÜM'
Yetkililere de seslenen M.N., "Artık birileri bu tecavüzcülere 'Dur' desin. Lütfen adalet yerini bulsun artık, tek isteğim bu. 'Artık yeter' diyorum. Birileri bunlara 'Dur' demezse bugün ben, Özgecan, yarın başkası mağdur olacak ve bunun sonu gelmeyecek. Benim ve annemin gözlerinde yaş dinmedi. Geceleri sürekli ağladım. Özgecan olayını gördüğümde, haberi izlediğimde kendimi gördüm. Defalarca ağladım, birileri artık bizim gözlerimizdeki bu yaşları silsin" dedi.

'KARŞI TARAF BANA TEHDİT DAVASI AÇTI'
Kendisi ile ilgili davanın öncelikle Sulh Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü ve daha sonra mahkemenin bunun 'nitelikli cinsel istismar' suçuna girdiğini belirterek, dosyayı 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiğini belirten M.N., "Ben polise gidemedim. Sonra gittiğim psikolog tarafından yönlendirildim ve bana 'Sen hakkını aramazsan kimse aramaz' dedi. Bunun üzerine şikâyetçi oldum. 19 Kasım 2014 tarihinde mahkeme görüldü. Hakim o gün 15 yaşından gün aldığım için 'Rıza var' dedi. Ve ilk duruşmada karar verildi. 2 yıl hapis cezası, benim hayatıma karşılık verildi. Karara itiraz ettim ve Yargıtay’da şu an dava. Bunun yanında karşı taraf, ben mahkemede verilen kararın ardından 'Öldüreceğim' diye bağırınca bana tehdit davası açtı. Oysa ben karara tepki için kendimi öldürmek istediğimi haykırdım. Şimdi o kişi ve babasının tehdit iddiasıyla şikayetlerinin ardından 16 Nisan 2015 tarihinde Çocuk Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacağım. Bu olayı dahi kabullenmek çok zor" dedi.

'HİÇBİRİMİZ RAHAT ETMEYECEK'
Bu konuda verilecek yargı kararlarının önemli olduğunu da dile getiren M.N., kendisi gibi mağdur olan diğer kadınlara da seslenerek, şunları söyledi:
"Ne ben, ne başkası, ne Özgecan'ın ruhu, eğer böyle devam ederse hiçbirimiz rahat etmeyecek. Bu ülkenin kadınları, kızları elini kolunu sallaya salya gezemeyecekler. Herkes başından geçen varsa, lütfen çekinmeden konuşsunlar. Çünkü aileleri, herkes onlara sahip çıkacaktır. Ben bunu çok iyi anladım."

Özgecan ismi okullarda yaşayacak!

Özgecan isminin ölümsüzleştirilmesi için, Çağ Üniversitesi yeni açılacak psikoloji laboratuvarına, Milli Eğitim Vakfı da Mersin'de yaptıracakları bir okula Özgecan Aslan'ın adının verileceğini açıkladı.

Mersin’de sosyal paylaşım siteleri ve çeşitli platformlardan örgütlenen, çoğunluğu öğrenci yaklaşık 3 bin kişi, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan‘ın hunharca öldürülmesini protesto ederek, ailesine baş sağlığı dileğinde bulundu.

Özgecan‘ın arkadaşları da eğitim gördüğü Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ndeki derslikte bir araya geldi. Özgecan’ın oturduğu sıraya karanfiller bırakan arkadaşları gözyaşlarına boğuldu. Kürsüye koyulan anı defterine Özgecan’a ait anılarını ve düşüncelerini yazan öğrenciler zaman zaman birbirlerine sarılarak acılarını paylaştı.

“KİTAP OKUYAN, KENDİ HALİNDE BİR KIZDI”

Sınıf arkadaşlarından Hazal Yeşiltepe, Özgecan‘ın sessiz bir kişiliğe sahip olduğunu belirterek, “Kitap okuyan, kendi halinde bir kızdı. Son konuşmamızda ben kendisine bir kitap vermiştim. Kitabın altını çizsem sorun olur mu? demişti. Ben Özgecan’ı hiçbir zaman morali bozuk yada öfkeli bir halde görmedim. Şu saatten sonra bizim acımızı ifade edebilecek bir kelime yok” dedi.

“O MİNİBÜSE BEN DE BİNDİM”

Özgecan’ın öldürüldüğü minibüse kendisinin de daha önce bindiğini belirten öğrencilerden Merve Tekekoğlu, “Bundan bir ay o minibüse biz de bindik. Dikiz aynasındaki o iğrenç bakışları biz de yaşadık. Yaşadığı acı büyük, hunharca öldürüldü. Bunu yapanlara en ağır cezalar verilsin”diye konuştu.

Çağ Üniversitesi, Tarsus ilçesinde öldürülen psikoloji bölümü öğrencileri, Özgecan Aslan’ın adını, üniversitede yeni kurulan psikoloji laboratuvarına verecek.



” DAVANIN SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”

Üniversitenin internet sitesinde yer alan ‘Özgecan’ı Ölümsüzleştiriyoruz’ başlığı altındaki açıklamada şu ifadelere yer verildi:

” 11 Şubat 2015 tarihinde menfur bir saldırı sonucu yitirdigimiz Öğrencimiz Özgecan Aslan’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Bu hunharca saldırıyı şiddetle kınıyoruz.

Kadına şiddet gibi insanlık dışı olayların sosyal ve psikolojik temelleri ivedilikle tespit edilmelidir. Bu bağlamda senato olarak universitemizde kurulan psikoloji laboratuvarına “Özgecan Aslan” öğrencimizin adını vererek, onun mesleğine dair hayallerinin yaşatılması ve isminin ölümsüzleştirilmesi kararı alınmıştır.

Toplumsal travmaya yol açan bu elim olayın bir daha tekrarlanmaması için bilimin ışığında; saygıya ve sevgiye dayalı adil bir toplumun yaratılması için kurumlar ve kişiler uzerlerine düşen görevleri yapmalıdırlar. Bu vahşeti yaşatan suçluların en ağır cezalarla yargılanacaklarına dair adalete güvenimiz tamdır. Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi olarak davaya müdahil olacak ve sonuna kadar takipçisi olacağız.

Öğrencimize Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı dileriz.”

MİLLİ EĞİTİM VAKFI DA HAREKETE GEÇTİ!

Milli Eğitim Vakfı da Mersin’de yaptıracakları bir okula Özgecan Aslan‘ın isminin verileceğini açıkladı.

Sözcü’ye konuşan Milli Eğitim Vakfı Başkanı İhsan Özçukurlu “Şu ana kadar 128 okul yaptırdık ve çok sayıda öğrenciye burs verdik. Son yaşanan olay herkesi olduğu gibi bizi de derinden etkiledi. Vakıf yönetimi olarak Mersin’de yaptıracağımız bir okula Özgecan Aslan’ın ismini vermeyi kararlaştırdık” diye konuştu. Sözcü

İnsan suretindeki yaratıklar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesine ilişkin, “Bu saldırıyı lanetlemek yetmez, kınamak kafi gelmez” dedi.


Bahçeli, sosyal medya platformu Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, şunları yazdı: “Dilin kalpten geçenleri tam anlatamadığı, kuytuda fokur fokur kaynayan hislere tercüman olamadığı zamanlar vardır. Söz kimi zaman düğüm düğüm olur boğazı mühürler. Bir şey söylemek isterseniz, ama yine de yutkunup susmayı tercih edersiniz. Haricinizde yaşanmış bazı acıları en derininizde duyarsınız. Vicdanınız sanki zelzele geçirmiş gibi olur, hüzünlenir, kederle dolarsınız.

Özgecan kızımızın vahşete kurban gittiğini öğrenmek bana bunları düşündürdü. İnsan olmakla insani davranmak aynı şey değildir. İnsanlığını her yönüyle tekzip eden, insanlığın ortak miras ve emanetini tepeleyen bir alçağa emin olun tahammül edilemeyecektir. Özgecan, gencecik yaşta felaketle tanıştı ve hunharca katledildi. Ailesinin ve hepimizin ciğeri yandı. Başımız sağ olsun. İnsan suretindeki yaratıklar mazlum kızımızın kanını döktü, en iğrenç şekilde, gün yüzünü çok az görmüş işkencelerle canını aldı. Bu saldırıyı lanetlemek yetmez, kınamak kafi gelmez. Çünkü hiçbir söz kızımızın yaşadıklarını ve canileri tarif etmez, edemez. İnsanlığın yüz karası canavarların hak ettiği cezayı bulması önce Rabbim’den niyazım, sonra da hukuk insanlarından isteğimdir. Saray’daki diyordu ya, ‘biz siyasiler ülkemizde işlenen cinayetlerin sorumlusuyuz.’ O zaman sorumlu ve suçlular ayağa kalkmalıdır. Yine de umutsuz olmayın, yılgın durmayın.

Özgecan'ın katilini savunacak avukat konuştu

20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katil zanlısı Suphi Altındöken'e yardım edenler arasında bulunan Fatih Gökçe'nin avukatı "Savunma hakkı diye bir şey var" dedi.


Mersin'in Tarsus ilçesinde tecavüz girişimine direndikten sonra öldürülen 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katil zanlısı Suphi Altındöken'e yardım edenler arasında bulunan Fatih Gökçe'nin avukatı Evrensel gazetesine çarpıcı açıklamalarda bulundu.

"AVUKATLIĞIN NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ"

Avukat Nazmi Karataylı, Baro'nun "zanlıları savunmayacağız" kararıyla ilgili "Benim kendime göre sebeplerim var, savunma hakkı diye bir şey var ve ben bir savunma yapmaya çalışıyorum. Avukatlığın ne olduğunu bilmemek gibi bir sorunumuz var" dedi.

"BU SİZİ İLGİLENDİRMEZ"

"Nasıl bir savunma yapmayı düşünüyorsunuz" sorusuna sinirlenen Karataylı "Bu sizi ilgilendirmez" yanıtını verdi. Baro tarafından görevlendirilmeyen Avukat Nazmi Karataylı kişisel olarak Gökçe'nin avukatlığını üstlendi.

1600 AVUKAT İSTEMEDİ

Mersin Baro Başkanı Antmen Özgecan'ın ailesine dava sürecinde destek vereceklerini belirterek, " Mersin Barosu'nun 1600 avukatı böyle bir caninin yanında olmak istemediklerini beyan etti" açıklamasını yapmıştı. (milliyet.com.tr)

Özgecan'ın babası konuştu

Türkiye'yi yasa boğan Özgecan cinayetine tepkiler yurt genelinde dalga dalga sürerken, hunharca öldürülen genç kızın babası, tüm insanlığın ibret alması gereken açıklamalarda bulundu. Acılı baba Mehmet Aslan, "Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok. Bu vahim olayı yapanlara zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun" dedi.

Mersin'in Tarsus ilçesinde hunharca öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın, Barış Mahallesi'nde oturan ailesinin evine taziye ziyaretleri sürüyor. Bu kapsamda TRT Çukurova Bölge Müdürü Sebahattin Kahraman da acılı aileyi ziyaret ederek başsağlığı dileklerinde bulundu. Ziyaret sırasında konuşan baba Mehmet Aslan, tüm insanlığa örnek olacak açıklamalarda bulundu.

"DÜNYANIN BARIŞA VE SEVGİYE İHTİYACI VAR"


Yaşadıkları olay nedeniyle Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil tüm devlet büyüklerinin kendisini arayarak baş sağlığı dileklerinde bulunduğunu anlatan Mehmet Aslan, "Devletimiz zeval görmesin. Milletimiz necip, güzel bir millet. Güzel gönüllü insanlar var. Bir çok haber kanalından konuşmak için, röportaj yapmak için geliyorlar ama hiç birini kabul etmedim fakat böyle bir konuşma yapmak mecburiyeti aslında doğuyor. Çünkü memleketimizin, hatta dünyanın aslında öncelikle barışa ve sevgiye ihtiyacı var. Ben öncelikle kendim için şunu söyleyeyim; ben günahkarların günahkarı, fakirlerin fakiri, acizlerin acizi bir garibim. Rabbim özel yaratmış, güzel yaratmış, çok sevdi yanına aldı. Bu memlekette artık ikilik olmasın. Bu vahim olayı yapan insanlara da zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun" diye konuştu.

"SEVMEKTEN BAŞKA BİR ÇIKAR YOLUMUZ YOK"

"Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok" diyen acılı baba, insanların barışta iken teslim olması gerektiğini, savaş çıktıktan sonra bunun bir kıymeti olmayacağını belirterek, şöyle devam etti: "Teslim olursak içimizdeki bütün güzellikler ortaya çıkacak. Savaşırsak, sonunda nefsimiz kazanacak ve analar, babalar ağlayacak, meleklerin kanatları koparılacak, meleklerin çığlıklarını kimse duymayacak. Duyduğumuz kulaklarımızın, gördüğümüz gözlerin aslında bir anlamı yok. Memlekette herkes bir şey söylüyor; biz ne ocuyuz, ne bucuyuz, şanı yücelerden yüce olan Türk milletinin bir ferdiyim, evladıyım. Allah devletimize zeval vermesin. Güzel gönüllere sahip olan bu milletten Allah razı olsun. Devlet büyükleri, ali cenapları teker teker herkes aradı, baş sağlığında bulundu. Hepsine ayrı ayrı şükranlarımı ve minnetimi bildirmek istiyorum."

"DOĞRU YOLU BULMAK, DOĞRU YOLU SEÇMEK, DOĞRU YOLDA YÜRÜMEK ÇOK ZOR"

Kendisinin çok akıllı bir insan olmadığını, ancak dilinin döndüğü kadar Kur'an-ı Kerim okuduğunu ifade eden Mehmet Aslan, "Ben milletimizden çok şey bilmem ama, Ma'un Suresi'nin, Ali İmran Suresi'nin 103. ayetini ve Asr Suresi'ni okumalarını tavsiye ediyorum. Bu ayetler bana göre çok önemli. Doğru yolu bulmak, doğru yolu seçmek, doğru yolda yürümek çok zor. Malum, dünya geçimini sürdürmek için çalışıyoruz. Gözümüz körleşiyor, kulaklarımız sağırlaşıyor. Herkes kalbindeki sesi iyi dinlesin. Bana yıllarca neler olabileceğini anlattılar ama ben anlamadım. Gözlerim kör, kulaklarım sağır vaziyette dünyanın peşinde koştum durdum. Elbette ki çalışacağız, memleket için, ailemiz için, çocuklarımız için ama arada sırada da şöyle bir durup düşünmemiz lazım" ifadelerini kullandı.

"İNSAN OLAN BUNU YAPAMAZ"

Anne Songül Aslan ise, kızlarını hep dürüst olarak yetiştirdiğini ve dürüst olmalarını istediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Çok kaliteli bir kızım vardı, çok sağlam, çok yürekli. Hep ben meleğim diye severdim kızımı, melek yüzlü diye severdim. Her zaman dürüstlüğü öğrettim, namuslu olmayı öğrettim. Eline, beline, diline sahip ol derdim. Kızım bu uğurda mücadele etmiş. O pisliklerden namusunu korumak için canından oldu. Allah'ından bulsunlar. Allah bin mislisini onlara versin diyorum. Kızımın hiç bir günahı yoktu. Suçsuz bir çocuğu nasıl böyle katlederler. İnsan olan bunu yapamaz. Biraz vicdan olsa bunu yapmaz. Bunlar insan değil, cani."

Öte yandan, aileye ziyaretçi akını gün boyu devam ederken MHP Mersin milletvekilleri Mehmet Şandır ve Ali Öz ile birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz da acılıyı aileyi ziyaret ederek baş sağlığı dileklerinde bulundu. Taziye çadırında ise sürekli Kur'an-ı Kerim okunurken, açılan anı defterine insanlar Özgecan ile ilgili düşüncelerini yazdı. Milliyet

Canan Karatay: Beni de taciz ettiler

Diyetisyen Canan Karatay, konuk olduğu programda Özgecan Aslan cinayetine isyan etti.


Özgecan cinayetine isyan eden diyetisyen Canan Karatay, Show Tv’de yayınlanan Her Şey Dahil programına, yıllar önce Türk Tabipler Birliğine giderken bir çöpçü tarafından nasıl taciz edildiğini anlattı.

Karatay tacizi şöyle aktardı: "- Beni de taciz ettiler. Başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum. 96-97 yıllarında, ya bir belge alacağım ya da vereceğim. Çekçekle çöp toplayan insanlar vardır hani. Ben 55 yaşındayım bana laf attı.

-Ay afedersiniz dedi, bana çimdik attı. "Ne güzel poponuz var" dedi.

-Ben çok sinirlendim suratına vurdum çantayla. Çantadakiler yere döküldü toplamaya başladım. O gün yüzük takmamıştım bana ne diyor bakın "Ay daha evli bile değilsin neden itiraz ediyorsun."

Türkiye'deki zihniyet bu. Böyle insanlar var.”

Ünlü avukat yaşadığı dehşeti anlattı "Belediye otobüsü şoförü beni kaçırdı"

Ünlü avukat Hülya Gülbahar üç yıl önce bir belediye otobüsü şoförü tarafından kaçırılmak istendiğini açıkladı.

Özgecan Aslan’ın hunharca katledilişinin ardından kadına yönelik taciz ve şiddete tepki çığ gibi büyüyor.

Kadınlar sosyal medya üzerinden yaşadıklarını anlatırken tacizcilere ve kadına şiddet uygulayanlara cezaların artırılması tartışılıyor.

Kanaltürk’te canlı yayına katılan kadın hakları savunucusu ünlü avukat Hülya Gülbahar da 3 yıl önce İzmir’de başından geçen kan donduran bir olayı izleyicilerle paylaştı.

Canlı yayına katılan ismini vermek istemeyen bir izleyicinin yaşadığı taciz olayını gözyaşlarıyla anlatmasının ardından Hülya Gülbahar “3 yıl önce İzmir’de bir belediye otobüsü şoförü beni kaçırdı. Telefonla avukat arkadaşımdan yardım isteyerek kurtulabildim” dedi.
Gülbahar, şoförün arkadaşlarının kendisini engellediğini ve “siz gittikten sonra aramızda tutanak tutar, ‘alkollüydü burada rezalet çıkardı’ yazarız” şeklinde tehdit ettiklerini söyledi.

Hülya Gülbahar avukat arkadaşının olayı takip ettiğini ve sendika üyesi olan şoförün bu süreç sonunda disiplin cezası aldığını sözlerine ekledi.

Anlattıkları ağlattı fenalaştı

Kayseri’de Kadın Dayanışma Derneği öncülünde bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile birlikte toplananlar, Mersin’de minibüs şoförü tarafından öldürülüp yakılan üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için eylem yaptı. Eylemde kadınlardan bazıları katillerin idam edilmesini isterken bazıları "Eğer yeterli ceza verilmeyecekse, onları buraya getirin, cezasını biz kadınlar verelim" dedi. Eylemde tecavüz mağduru olduğunu anlatan bir genç kızın sözleri herkesi ağlattı.


Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen grup ’Erkek adalet değil gerçek adalet’, ’Yaşasın kadın dayanışması’, ’Erkek yakıyor, devlet koruyor’, ’Susma, suça ortak olma’, ’Kadın, yaşam, özgürlük’ , ’Özgecan Aslan isyanımızdır’ diye slogan attı.

"TECAVÜZ ETMEK ERKEKLİKSE BİZ ERKEK DEĞİLİZ"

’Erkek-devlet-yargı-medya işbirliği ile kadın katliamlarına davetiye çıkaran bu düzene karşı yasımızla ve isyanımızla sokaklardayız’ yazılı pankartı açan Kadın Dayanışma Derneği üyeleri ve eyleme destek veren kadınlar, ayrıca ellerinde ’Özgecan Aslan’ın katillerinden hesap soracağız’, ’Erkek vuruyor sistem koruyor’, ’Özgecan’ın çığlığını duydunuz mu?’, ’Kadın katliamı var meclis acil toplansın’, ’Fıtratımızda ölüm yok adalet istiyoruz’, ’Çocuk katillerine idam’, ’Cinsel açlığın Afrikası’dır Türkiye’ yazılı dövizler dikkat çekti. Eylemde bir grup lise öğrencisi ’Tecavüz etmek erkeklikse biz erkek değiliz’ pankartı açtı.


Kayseri Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Karaaslan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, Özgecan’ın katilleri için yine "Elleri kırılsın" demekle mi yetineceğini sorarken, "İktidar sözcüleri tüm Türkiye’nin Özgecan için sokağa döküldüğünü görmezden gelerek, kadın katliamlarına rol oynayanların üstünü örtmek için mi uğraşıyor? Artık yeter" dedi.

Karaaslan, tecavüzlere karşı ‘çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin’ diyen Bakanların Özgecan’ın çığlığını duyup- duymadığını sorduktan sonra "Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur?’ diyen AKP milletvekilleri Özgecan’ın katili sizler değil misiniz?" diye konuştu.

Bu olaydan etkilendiğini, sabaha kadar uyuyamadığını belirten Döne Demir, Özgecan Aslan’ın katiline en ağır cezanın verilmesini isterken bazı öğrenciler ailelerinin daha önce kendilerinden eylemlere katılmamalarını istemesine rağmen bu kez gitmelerini istediklerini söyledi.

ANLATTIKLARI AĞLATTI, FENALAŞTI
Tecavüz mağduru olduğunu ifade eden bir kadın da söz alarak, "Artık yeter, cinayetlerin, tecavüzlerin bunların sonu nereye kadar. Hakim, 16 yaşından gün aldı diye rıza diyor, artık yeter" diye konuştu. Mağdur olduğunu dile getiren ve yaşadığı dava sürecini ağlayarak anlatan bir kadın M.N., tecavüz davası açtığını hakimin "Rıza var" diye karar verdiği için sanığın elini kolunu sallayarak salondan ayrıldığını söyledikten sonra fenalaştı.

Yapılan basın açıklamasının ardından kadınlar sloganlarla Meydan’dan, Düvenönü yönüne doğru sloganlarla, yürüyüşe geçti. Bu sırada çevredeki bazı kişiler de alkışları ile eyleme destek verdi. (hürriyet.com.tr)