ABD Dışişleri Bakanı ile bir araya gelen Rusya Devlet Başkanı Putin, "ABD ile en zor krizlere çözüm yolu arıyoruz" dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya ve ABD’nin en zor krizlere çözüm yolu aradığını söyledi. Putin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşmesinde, “ABD ile en zor krizlere çözüm yolu arıyoruz” dedi.
Rus haber ajansı Ria Novosti’nin verdiği habere göre Putin şu şekilde devam etti:
“Bugün iki ülkenin dışişleri bakanları Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda görüştüler. Bakan Lavrov bana ABD’nin tekliflerini ve biraz daha üzerinde durulması gereken bazı konuları detaylı bir şekilde anlattı. Sizin ile (Kerry ile) bir araya gelme ve görüşme fırsatı yakaladığımız için çok memnunum.”
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise Rusya Devlet Başkan Vladimir Putin ile görüşmesi sırasında ABD’nin Rusya’ya işbirliği için minnettar olduğunu dile getirdi. DHA
16 Aralık 2015 Çarşamba
‘Himmet’ şeması çıktı
Savcılığın hazırladığı KPSS iddianamesinde Gülen Cemaati’nin...
Ankara Başsavcılığı’nın, 2010 KPSS sınavındaki usulsüzlüklere ilişkin hazırladığı iddianame ile “Himmet” trafiği de açığa çıktı. Ana dosyadaki 121 özel şirketin aynı 20 yabancı kuruluşa para aktardıkları belirlendi
Savcı Yücel Erkman tarafından hazırlanan 230 sanıklı 1421 sayfalık iddianamede, örgütlü yapıyı gösteren HTS kayıtlarının yanı sıra, Gülen Cemaati’ne gönderilen “Himmet” şemasına da yer verildi. Özellikle soruların sızdırıldığı 2010 KPSS sınavı sonrası, 2011-2013 yıllarında, “Gülenist Kuruluş” ve “Gülen Hareketi Okulu” olarak tanımlanan yurtdışındaki 20 yabancı firmaya, Türkiye’deki bazı şirket ve şahısların düzenli para aktardıkları tespit edildi. İddianamenin ayrıntılarında dikkat çekici bilgiler yer aldı.
158 ŞAHSIN PARA HAREKETLERİ
Ana dosyadaki 1435 şüphelinin çalıştığı 121 özel şirketin de, aynı 20 yabancı kuruluşa para aktardıkları belirlendi. MASAK araştırmasında, KPSS soruşturmasında şüpheli olmayan 158 şahsın para transferleri de banka hareketleri ile ortaya çıkarıldı.
‘HARAM DEMEDEN PARA TOPLANDI’
İddianamede, Başsavcılıkça açılan bir başka davada, “himmetin” şu sözlerle tanımlandığı ifade edildi: “Terör örgütü kuran ve yöneten Fethullah Gülen’in geliştirdiği örgüt literatüründe kavram, diğer dini terimler gibi istismar edilerek, amacından saptırılıp ve tamamen maddiyata dökülerek örgütün mali olarak ayakta kalması için haram helal demeden toplanan ekonomik değerleri karşılıksız ele geçirmek…”
2690 ŞÜPHELİ AYNI KURUMDA
Örgüte, himmet adı altındaki parasal desteğin genelde çantacılar aracılığıyla elden yapıldığı, bu nedenle banka kayıtlarına yansıyan bölümün gerçek miktarın çok altında kaldığı ifade edilen iddianamede, şöyle denildi: “… Kendi aralarında telefon görüşme irtibatı olan 1970 şüphelinin örgüt liderlerine ulaşan irtibatlarının olduğu, 2690 şüphelinin sınav öncesinde aynı firma ya da kurumda çalıştığı, bu duruma akrabalık, karı koca, mali ve adres irtibatı da eklenince karşımıza örgütlü bir bağın çıktığı …”
“ÖRGÜTLÜ BAĞ GÜLEN CEMAAT’İ”
141 safyalık iddianamede cemaate yakınlığıyla bilinen Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’yle ilgili de şu tespit yapıldı: “… Himmet ilişkisini gösteren MASAK raporu, soruların dağıtıldığı Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Başkanı Galip Demirel ile firari Genel Sekreter Hanefi Sözen’e ait telefon görüşme tapesi ve ifadelerden anlaşılacağı üzere, bu derneğin Gülen Cemaati’ne ait bir dernek olduğu göz önüne alındığında karşımıza çıkan örgütlü bağın cemaat bağı olduğu, sınav sorularının sınavdan günler önce genellikle bu bağa uygun olarak dağıtıldığı anlaşılmaktadır…” (sözcü.com.tr)
Ankara Başsavcılığı’nın, 2010 KPSS sınavındaki usulsüzlüklere ilişkin hazırladığı iddianame ile “Himmet” trafiği de açığa çıktı. Ana dosyadaki 121 özel şirketin aynı 20 yabancı kuruluşa para aktardıkları belirlendi
Savcı Yücel Erkman tarafından hazırlanan 230 sanıklı 1421 sayfalık iddianamede, örgütlü yapıyı gösteren HTS kayıtlarının yanı sıra, Gülen Cemaati’ne gönderilen “Himmet” şemasına da yer verildi. Özellikle soruların sızdırıldığı 2010 KPSS sınavı sonrası, 2011-2013 yıllarında, “Gülenist Kuruluş” ve “Gülen Hareketi Okulu” olarak tanımlanan yurtdışındaki 20 yabancı firmaya, Türkiye’deki bazı şirket ve şahısların düzenli para aktardıkları tespit edildi. İddianamenin ayrıntılarında dikkat çekici bilgiler yer aldı.
158 ŞAHSIN PARA HAREKETLERİ
Ana dosyadaki 1435 şüphelinin çalıştığı 121 özel şirketin de, aynı 20 yabancı kuruluşa para aktardıkları belirlendi. MASAK araştırmasında, KPSS soruşturmasında şüpheli olmayan 158 şahsın para transferleri de banka hareketleri ile ortaya çıkarıldı.
‘HARAM DEMEDEN PARA TOPLANDI’
İddianamede, Başsavcılıkça açılan bir başka davada, “himmetin” şu sözlerle tanımlandığı ifade edildi: “Terör örgütü kuran ve yöneten Fethullah Gülen’in geliştirdiği örgüt literatüründe kavram, diğer dini terimler gibi istismar edilerek, amacından saptırılıp ve tamamen maddiyata dökülerek örgütün mali olarak ayakta kalması için haram helal demeden toplanan ekonomik değerleri karşılıksız ele geçirmek…”
2690 ŞÜPHELİ AYNI KURUMDA
Örgüte, himmet adı altındaki parasal desteğin genelde çantacılar aracılığıyla elden yapıldığı, bu nedenle banka kayıtlarına yansıyan bölümün gerçek miktarın çok altında kaldığı ifade edilen iddianamede, şöyle denildi: “… Kendi aralarında telefon görüşme irtibatı olan 1970 şüphelinin örgüt liderlerine ulaşan irtibatlarının olduğu, 2690 şüphelinin sınav öncesinde aynı firma ya da kurumda çalıştığı, bu duruma akrabalık, karı koca, mali ve adres irtibatı da eklenince karşımıza örgütlü bir bağın çıktığı …”
“ÖRGÜTLÜ BAĞ GÜLEN CEMAAT’İ”
141 safyalık iddianamede cemaate yakınlığıyla bilinen Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’yle ilgili de şu tespit yapıldı: “… Himmet ilişkisini gösteren MASAK raporu, soruların dağıtıldığı Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Başkanı Galip Demirel ile firari Genel Sekreter Hanefi Sözen’e ait telefon görüşme tapesi ve ifadelerden anlaşılacağı üzere, bu derneğin Gülen Cemaati’ne ait bir dernek olduğu göz önüne alındığında karşımıza çıkan örgütlü bağın cemaat bağı olduğu, sınav sorularının sınavdan günler önce genellikle bu bağa uygun olarak dağıtıldığı anlaşılmaktadır…” (sözcü.com.tr)
Af Örgütü'nden Türkiye'ye suçlama
Uluslararası Af Örgütü, Ankara'nın sığınmacılarla ilgili uygulamasına tepki gösterdi.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) uzmanlarınca hazırlanan "Avrupa'nın bekçileri" (Europe's Gatekeeper) başlıklı raporda, Türkiye'ye ilişkin iddialara yer verildi.
Raporda, Türkiye'nin eylül ayından bu yana batı sınırlarında yakaladığı yüzlerce sığınmacıyı güney ve doğu illerinde kurduğu merkezlere sevk ettiği belirtildi. Raporda söz konusu kamplar "tutuklama merkezleri" olarak tanımlandı. Kamplara yerleştirilen sığınmacılara, "ya burada kalırsınız ya da ülkenize dönersiniz" seçeneklerinin sunulduğu ileri sürüldü.
'AB kaynaklarıyla finanse ediliyor'
AB uzmanı Wiebke Judith, Türkiye'deki "sığınmacı tutuklama merkezleri"nin AB kaynaklarıyla finanse edildiğine dair ellerinde kanıtlar bulunduğunu söyledi. Brüksel ile Ankara arasında üzerinde uzlaşılan eylem planı uyarınca Türkiye'de sığınmacılar için kurulması öngörülen 6 merkezin aslında "tutuklama merkezleri" olduğunu iddia eden Wiebke, bunun Ankara'daki AB yetkililerince de doğrulandığını ileri sürdü.
AB-Türkiye eylem planının bağımsız otoriteler tarafından denetlenmesini talep eden Judith, "Türkiye, sığınmacıları haksız yere tutuklamaya son vermeli, hayatlarının tehlikede olduğu memleketlerine dönmeye zorlamamalı" dedi.
AB-Türkiye anlaşması neleri içeriyor?
Brüksel ile Ankara arasında geçen ayın sonunda varılan uzlaşmaya göre, Avrupa'ya göçmen akışını kesecek önlemleri alması halinde Türkiye'ye 3 milyar euro mali yardım, vize kolaylıkları ve üyelik müzakerelerine tekrar hız verilmesi sağlanacak. Türkiye, AB'den sağlanacak yardım karşılığında daha fazla sığınmacıyı ülkesinde ağırlayacak ve Yunanistan sınırını daha iyi koruyacak.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) uzmanlarınca hazırlanan "Avrupa'nın bekçileri" (Europe's Gatekeeper) başlıklı raporda, Türkiye'ye ilişkin iddialara yer verildi.
Raporda, Türkiye'nin eylül ayından bu yana batı sınırlarında yakaladığı yüzlerce sığınmacıyı güney ve doğu illerinde kurduğu merkezlere sevk ettiği belirtildi. Raporda söz konusu kamplar "tutuklama merkezleri" olarak tanımlandı. Kamplara yerleştirilen sığınmacılara, "ya burada kalırsınız ya da ülkenize dönersiniz" seçeneklerinin sunulduğu ileri sürüldü.
'AB kaynaklarıyla finanse ediliyor'
AB uzmanı Wiebke Judith, Türkiye'deki "sığınmacı tutuklama merkezleri"nin AB kaynaklarıyla finanse edildiğine dair ellerinde kanıtlar bulunduğunu söyledi. Brüksel ile Ankara arasında üzerinde uzlaşılan eylem planı uyarınca Türkiye'de sığınmacılar için kurulması öngörülen 6 merkezin aslında "tutuklama merkezleri" olduğunu iddia eden Wiebke, bunun Ankara'daki AB yetkililerince de doğrulandığını ileri sürdü.
AB-Türkiye eylem planının bağımsız otoriteler tarafından denetlenmesini talep eden Judith, "Türkiye, sığınmacıları haksız yere tutuklamaya son vermeli, hayatlarının tehlikede olduğu memleketlerine dönmeye zorlamamalı" dedi.
AB-Türkiye anlaşması neleri içeriyor?
Brüksel ile Ankara arasında geçen ayın sonunda varılan uzlaşmaya göre, Avrupa'ya göçmen akışını kesecek önlemleri alması halinde Türkiye'ye 3 milyar euro mali yardım, vize kolaylıkları ve üyelik müzakerelerine tekrar hız verilmesi sağlanacak. Türkiye, AB'den sağlanacak yardım karşılığında daha fazla sığınmacıyı ülkesinde ağırlayacak ve Yunanistan sınırını daha iyi koruyacak.
Etiketler:
avrupa,
haber,
mülteci,
Suriye,
yunanistan
Putin’in sağ kolu niye oynamıyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in niye sol yanı öne doğru asimetrik bir şekilde yürüdüğü araştırmaya konu oldu.
Portekiz, İtalya ve Hollanda’dan bir grup bilim adamının araştırması İngiliz tıp dergisi The BMJ’de yayınlandı. Hollanda’daki Radboud Üniversitesi araştırmacıları, Putin ve bazı üst düzey yetkililerin yürüyüş şeklini analiz etti.
Buna göre Putin’in yürürken sağ elini az sallayarak vücuduna yakın, sol elini ise yönlendirici olarak kullanması yıllar önce Sovyet istihbaratı KGB’deyken aldığı eğitimden kaynaklanıyor. Ajanlar, tabancalarını göğsün hemen altında taşırken, sağ elin silaha daha çabuk ulaşması amaçlanıyor.
Bu durum daha önce Parkinson hastalığı işareti olarak algılansa da Putin’in böyle bir rahatsızlığı bulunmuyor. Hürriyet
Portekiz, İtalya ve Hollanda’dan bir grup bilim adamının araştırması İngiliz tıp dergisi The BMJ’de yayınlandı. Hollanda’daki Radboud Üniversitesi araştırmacıları, Putin ve bazı üst düzey yetkililerin yürüyüş şeklini analiz etti.
Buna göre Putin’in yürürken sağ elini az sallayarak vücuduna yakın, sol elini ise yönlendirici olarak kullanması yıllar önce Sovyet istihbaratı KGB’deyken aldığı eğitimden kaynaklanıyor. Ajanlar, tabancalarını göğsün hemen altında taşırken, sağ elin silaha daha çabuk ulaşması amaçlanıyor.
Bu durum daha önce Parkinson hastalığı işareti olarak algılansa da Putin’in böyle bir rahatsızlığı bulunmuyor. Hürriyet
Diyarbakır’da polise bombalı saldırı: 3 şehit, 2 yaralı
PKK’lı teröristler dün saat 15.15 sıralarında Diyarbakır-Silvan karayolunda tuzakladıkları patlayıcıyı, zırhlı polis aracı geçerken uzaktan kumandayla infilak ettirdi. Saldırıda, araçta bulunan 5 polis memuru yaralandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan yaralı polislerden, Özel Harekât Şube Müdürü Ahmet Kabukçu (47) ile özel harekât polis memurları Mustafa Nohut (47) ve Nuri Yazanel (38), doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamayarak şehit düştü. Saldırının ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.
Eşi ve 3 çocuğu Ankara’da yaşayan Ahmet Kabukçu’nun geçici görevle Ankara’dan Diyarbakır’a geldiği belirtildi. Kabukçu’nun şehadet haberini Denizli’de hasta yatağında alan baba Kamil Kabukçu (83) fenalaşınca hastaneye kaldırıldı.
Şehit polis Mustafa Nohut’un Kırıkkale’nin Bağlarbaşı Mahallesi’ndeki evinde oğlunun şehadet haberini alan ve anne Münevver Nohut’u yakınları teselli etmeye çalıştı. Evli ve iki çocuk sahibi olan Şehit Nohut’un Ankara’da görev yaptığı ve 1 ay önce geçici görevle Diyarbakır’a gittiği öğrenildi.
Şehit polis Nuri Yazanel’in 2012’den beri görev yaptığı Sivas’tan geçici görevle yaklaşık 2 ay önce bölgeye gittiği öğrenildi. Yozgat’ın Şefaatli ilçesi Konaklı köyü nüfusuna kayıtlı olan şehit Yazanel’in Sivas’ta oturan Eşi Güldane Yazanel ve oğlu Yusuf’a (14) acı haberi polis amirleri iletti. Şehit Yazanel’in en son 3 gün önce açıköğretim sınavları için Sivas’a geldiği, ardından Diyarbakır’a döndüğü belirlendi.
Mehmet TÜRK- Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA)
Eşi ve 3 çocuğu Ankara’da yaşayan Ahmet Kabukçu’nun geçici görevle Ankara’dan Diyarbakır’a geldiği belirtildi. Kabukçu’nun şehadet haberini Denizli’de hasta yatağında alan baba Kamil Kabukçu (83) fenalaşınca hastaneye kaldırıldı.
Şehit polis Mustafa Nohut’un Kırıkkale’nin Bağlarbaşı Mahallesi’ndeki evinde oğlunun şehadet haberini alan ve anne Münevver Nohut’u yakınları teselli etmeye çalıştı. Evli ve iki çocuk sahibi olan Şehit Nohut’un Ankara’da görev yaptığı ve 1 ay önce geçici görevle Diyarbakır’a gittiği öğrenildi.
Şehit polis Nuri Yazanel’in 2012’den beri görev yaptığı Sivas’tan geçici görevle yaklaşık 2 ay önce bölgeye gittiği öğrenildi. Yozgat’ın Şefaatli ilçesi Konaklı köyü nüfusuna kayıtlı olan şehit Yazanel’in Sivas’ta oturan Eşi Güldane Yazanel ve oğlu Yusuf’a (14) acı haberi polis amirleri iletti. Şehit Yazanel’in en son 3 gün önce açıköğretim sınavları için Sivas’a geldiği, ardından Diyarbakır’a döndüğü belirlendi.
Mehmet TÜRK- Serdar SUNAR/DİYARBAKIR, (DHA)
8 Köy ve 1 mahalle karantinaya alındı
Eskişehir'de, büyükbaş hayvanlarda şap hastalığı görülmesi üzerine 8 köy ve bir mahallede karantina uygulaması başlatıldı, bir hayvan pazarı da geçici olarak kapatıldı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mehmet Salih Söğüt, yaptığı açıklamada, merkeze bağlı Göcenoluk, Seyitgazi ilçesinde Sancar ve Bardakçı, Odunpazarı ilçesinde Avdan, Çavlum ve Yörükkırka, İnönü ilçesinde Erenköy, Sivrihisar ilçesinde Kaymaz ile Tepebaşı ilçesinde Çavuşçeşme mahallelerinde büyükbaş hayvanlarda şap hastalığının tespit edildiğini bildirdi.
Söz konusu köylerde karantina uygulaması başlattıklarını belirten Söğüt, Tepebaşı ilçesinde bulunan hayvan pazarının da geçici süreyle kapatıldığını ifade etti.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mehmet Salih Söğüt, yaptığı açıklamada, merkeze bağlı Göcenoluk, Seyitgazi ilçesinde Sancar ve Bardakçı, Odunpazarı ilçesinde Avdan, Çavlum ve Yörükkırka, İnönü ilçesinde Erenköy, Sivrihisar ilçesinde Kaymaz ile Tepebaşı ilçesinde Çavuşçeşme mahallelerinde büyükbaş hayvanlarda şap hastalığının tespit edildiğini bildirdi.
Söz konusu köylerde karantina uygulaması başlattıklarını belirten Söğüt, Tepebaşı ilçesinde bulunan hayvan pazarının da geçici süreyle kapatıldığını ifade etti.
İşte 2016'da maaşlara gelecek zam
Yeni yılda asgari ücretin 1300 liraya çıkarılması halinde, şirketler de maaş artış senaryoları üzerinde çalışmalara başladı. Türkiye’deki 517 şirket üzerinde yapılan bir araştırmaya göre asgari ücretin artmasıyla şirketler çalışanlarının maaşlarına ortalama yüzde 11.7 zam yapacak.
Asgari ücretin 1300 liraya çıkarılacak olması iş hayatında ücretlerin tamamında domino etkisi yaratacak. Bu konu üzerinde birçok farklı senaryo hazırlayan şirketler, çalışanlarına zam yapmaya hazırlanıyor. Global insan kaynakları yönetim danışmanlığı şirketi Hay Group Türkiye tarafından kasım ayında 517 şirketin katılımıyla “Olası Asgari Ücret Değişiminin Etkileri” başlıklı bir araştırma gerçekleştirildi.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre şirketlerin, asgari ücretin artması halinde mevcut ücret politikalarını nasıl değiştireceklerine ilişkin soruların yanıtlarının arandığı araştırmada asgari ücretin 1300 liraya çıkarılması halinde şirketlerin çalışanlarına yüzde 11.7 oranında maaş artışı yapması öngörülüyor. Zam oranının yerli sermayeli şirketlerde ortalama yüzde 11.9, yabancı sermayeli şirketlerde ise yüzde 11.3 olması bekleniyor.
TÜRK ŞİRKETLERİ HAZIR
Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 34’ü olası asgari ücret değişimi için alternatif bütçeye çalışırken, yüzde 28’i henüz bütçelerini revize etmemiş durumda. Şirketlerin yüzde 38’si asgari ücretteki artışı nasıl yönetebileceği noktasında fikir sahibi değil. Yabancı sermayeli şirketlerin yüzde 24’ü alternatif bir bütçe için çalışırken, yerli sermayeli şirketlerin yüzde 44’ü ise asgari ücret artışı için hazırlıklarını yapmış durumda. Araştırma sonuçları Türk şirketlerin, yabancı sermayeli şirketlere göre konuya daha hazırlıklı olduğunu ortaya koydu.
EYLÜL’DE YÜZDE 9’DU
Hay Group Türkiye tarafından eylül ayında açıklanan bir araştırma sonucuna göre, şirketlerin çalışanlarına ortalama yüzde 9 zam yapacağı belirtilmişti. Kasım sonrasında şirketlerin olası asgari ücret değişikliğiyle ilgili ek çalışmalara başladığı görüldü. Alternatif bütçe çalışan şirketlerin yeni bütçelerinde eskisine oranla ortalama yüzde 3’lük bir artış yapacağı dikkati çekiyor. ‘Mavi yaka’ kadroların revize bütçe rakamında öncekine göre yüzde 7.3’lük bir değişim görülüyor. Bu artışın zaman içerisinde kademeli olarak tüm çalışan gruplarını etkilemesi bekleniyor.
‘BİZİ ETKİLEMEZ’ DİYENLER YÜZDE 18
ŞİRKETLERİN yüzde 23’ü “Asgari ücretteki olası bir artışa hazırlanmak için neler yapıyorsunuz?” sorusuna, henüz bir aksiyonda bulunmadıkları, herhangi bir planlama yapmadıkları şeklinde cevap verdi. Bu şirketlerin değerlendirme sürecinde oldukları, yasal düzenlemeyi ve diğer şirketlerin atacağı adımları bekledikleri anlaşılıyor. Şirketlerin yüzde 15’i, asgari ücret değişikliği karşısında herhangi bir değişiklik yapmayacağını belirtiyor. Bu şirketlerin ağırlıklı olarak, asgari ücretli çalışanları olmayan veya çalışan sayısı çok düşük olan şirketler olduğu; henüz diğer çalışan gruplara yansıtılacak etkinlikte bulunmadıkları tespit edildi. Şirketlerin yüzde 18’i, asgari ücret artışının kendilerini etkilemeyeceğini ifade ediyor. Bu şirketlerin sadece tüm çalışanları etkileyecek bir piyasa değişikliğinde harekete geçecekleri görülüyor.
Ücret artışlarını erteleyecek şirketlerin oranı ise yüzde 8. Sürecin işe alımlarına yansıyacağını düşünen yüzde 8 oranındaki şirket de işe alımlarını erteleyeceklerini belirtti.
ELEMAN ALIMI DÜŞECEK YAN HAKLAR AZALACAK
ŞİRKETLERİN yüzde 15’i yeni işe alınacak personel sayısında azalmaya gideceğini söylerken, bu rakam yerli sermayeli şirketlerde yüzde 22’ye ulaştı. Şirketlerin yüzde 34’ü toplam ücretlendirme politikalarını revize etmek istediklerini belirtti. Çözüm olarak en çok “ödenekleri/ikramiyeleri baz maaşa ekleme” ve “yan hak paketlerinde değişikliğe gitme” uygulamalarının düşünüldüğü görülüyor. Şirketlerin yüzde 37’si olası bir artışta sadece asgari ücretli çalışanların ücretlerini revize edeceklerini bildirdi. Yerli sermayeli şirketlerin yüzde 27’si artışla birlikte tüm çalışan gruplarında ücret politikalarını revize etmeyi planlarken aynı aksiyonu almayı planlayan yabancı sermayeli şirketlerin oranı da yüzde 10 civarında. Hürriyet
Asgari ücretin 1300 liraya çıkarılacak olması iş hayatında ücretlerin tamamında domino etkisi yaratacak. Bu konu üzerinde birçok farklı senaryo hazırlayan şirketler, çalışanlarına zam yapmaya hazırlanıyor. Global insan kaynakları yönetim danışmanlığı şirketi Hay Group Türkiye tarafından kasım ayında 517 şirketin katılımıyla “Olası Asgari Ücret Değişiminin Etkileri” başlıklı bir araştırma gerçekleştirildi.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre şirketlerin, asgari ücretin artması halinde mevcut ücret politikalarını nasıl değiştireceklerine ilişkin soruların yanıtlarının arandığı araştırmada asgari ücretin 1300 liraya çıkarılması halinde şirketlerin çalışanlarına yüzde 11.7 oranında maaş artışı yapması öngörülüyor. Zam oranının yerli sermayeli şirketlerde ortalama yüzde 11.9, yabancı sermayeli şirketlerde ise yüzde 11.3 olması bekleniyor.
TÜRK ŞİRKETLERİ HAZIR
Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 34’ü olası asgari ücret değişimi için alternatif bütçeye çalışırken, yüzde 28’i henüz bütçelerini revize etmemiş durumda. Şirketlerin yüzde 38’si asgari ücretteki artışı nasıl yönetebileceği noktasında fikir sahibi değil. Yabancı sermayeli şirketlerin yüzde 24’ü alternatif bir bütçe için çalışırken, yerli sermayeli şirketlerin yüzde 44’ü ise asgari ücret artışı için hazırlıklarını yapmış durumda. Araştırma sonuçları Türk şirketlerin, yabancı sermayeli şirketlere göre konuya daha hazırlıklı olduğunu ortaya koydu.
EYLÜL’DE YÜZDE 9’DU
Hay Group Türkiye tarafından eylül ayında açıklanan bir araştırma sonucuna göre, şirketlerin çalışanlarına ortalama yüzde 9 zam yapacağı belirtilmişti. Kasım sonrasında şirketlerin olası asgari ücret değişikliğiyle ilgili ek çalışmalara başladığı görüldü. Alternatif bütçe çalışan şirketlerin yeni bütçelerinde eskisine oranla ortalama yüzde 3’lük bir artış yapacağı dikkati çekiyor. ‘Mavi yaka’ kadroların revize bütçe rakamında öncekine göre yüzde 7.3’lük bir değişim görülüyor. Bu artışın zaman içerisinde kademeli olarak tüm çalışan gruplarını etkilemesi bekleniyor.
‘BİZİ ETKİLEMEZ’ DİYENLER YÜZDE 18
ŞİRKETLERİN yüzde 23’ü “Asgari ücretteki olası bir artışa hazırlanmak için neler yapıyorsunuz?” sorusuna, henüz bir aksiyonda bulunmadıkları, herhangi bir planlama yapmadıkları şeklinde cevap verdi. Bu şirketlerin değerlendirme sürecinde oldukları, yasal düzenlemeyi ve diğer şirketlerin atacağı adımları bekledikleri anlaşılıyor. Şirketlerin yüzde 15’i, asgari ücret değişikliği karşısında herhangi bir değişiklik yapmayacağını belirtiyor. Bu şirketlerin ağırlıklı olarak, asgari ücretli çalışanları olmayan veya çalışan sayısı çok düşük olan şirketler olduğu; henüz diğer çalışan gruplara yansıtılacak etkinlikte bulunmadıkları tespit edildi. Şirketlerin yüzde 18’i, asgari ücret artışının kendilerini etkilemeyeceğini ifade ediyor. Bu şirketlerin sadece tüm çalışanları etkileyecek bir piyasa değişikliğinde harekete geçecekleri görülüyor.
Ücret artışlarını erteleyecek şirketlerin oranı ise yüzde 8. Sürecin işe alımlarına yansıyacağını düşünen yüzde 8 oranındaki şirket de işe alımlarını erteleyeceklerini belirtti.
ELEMAN ALIMI DÜŞECEK YAN HAKLAR AZALACAK
ŞİRKETLERİN yüzde 15’i yeni işe alınacak personel sayısında azalmaya gideceğini söylerken, bu rakam yerli sermayeli şirketlerde yüzde 22’ye ulaştı. Şirketlerin yüzde 34’ü toplam ücretlendirme politikalarını revize etmek istediklerini belirtti. Çözüm olarak en çok “ödenekleri/ikramiyeleri baz maaşa ekleme” ve “yan hak paketlerinde değişikliğe gitme” uygulamalarının düşünüldüğü görülüyor. Şirketlerin yüzde 37’si olası bir artışta sadece asgari ücretli çalışanların ücretlerini revize edeceklerini bildirdi. Yerli sermayeli şirketlerin yüzde 27’si artışla birlikte tüm çalışan gruplarında ücret politikalarını revize etmeyi planlarken aynı aksiyonu almayı planlayan yabancı sermayeli şirketlerin oranı da yüzde 10 civarında. Hürriyet
15 Aralık 2015 Salı
Emeklilere 100 TL zam
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, SSK ve BAĞKUR emeklilerine 2016 yılı Ocak ayından itibaren seyyanen ayda 100 lira zam yapılmasını içeren düzenleme kabul edildi.
SSK ve BAĞKUR emekli maaşlarına 2016 yılının ocak ayından itibaren ayda 100 lira seyyanen zam yapılmasını da içeren yasa tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi.
"Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" ile mevzuatta yer alan ve belirli bir süre uygulanmak üzere yürürlüğe konulan geçici maddelerin bir kısmının bu ay sonunda dolacak olan uygulanma süreleri uzatılıyor.
Tasarıya göre, Gelir Vergisi Kanunu'nun; menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla mevduat faizleri, repo gelirleri ve katılım bankalarından elde edilen kar paylarının vergilendirilmesini düzenleyen geçici maddesi ile Türkiye Jokey Kulübü'nce organize edilen yarışmalarda görev alan jokeylerle, jokey yamağı ve antrenörlere ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden yüzde 20 oranında gelir vergisi kesintisi yapılmasına ilişkin maddenin bu ay sonunda dolacak olan uygulama süresi 31 Aralık 2020 tarihine kadar devam edecek.
Tasarıya, AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay imzasıyla verilen ve Hükümet'in Eylem Planı'nda yer alan iki konu da önergeyle eklendi. Buna göre, SSK ve BAĞKUR emeklilerine 2016 yılının Ocak ayından itibaren yapılacak zamma ilaveten ayda 100 lira seyyanen ödeme yapılmasını öngören önerge de kabul edildi.
Kabul edilen bir başka önergeyle, sanayi sicil belgesi olan sanayi işletmeleri, imalat sanayinde kullanılmak üzere aldıkları makine ve teçhizat finansmanı için kullandıkları krediler dolayısıyla lehe alınan paralardaki yüzde 5 banka muameleleri vergisinden istisna tutulacak.DHA
AB ülkelerine Türkiye çağrısı
AVRUPA Birliği Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, üye ülkelere çağrı yaparak Türkiye’den gönüllülük bazında mülteci kabul etmelerini istedi.
Göç konusunun önemli gündem maddeleri arasında yer alacağı 17-18 Aralık’taki AB Zirvesi öncesi resmi bir tavsiye yayımlayan AB Komisyonu, Suriye’deki çatışmalar nedeniyle yerlerinden olup Türkiye’ye geçen Suriyeliler için “dayanışma ve sorumluluk paylaşma sistemi” oluşturulmasını istedi.
Mültecilerin alınmasının kimlik, güvenlik ve sağlık kontrollerinin ardından yapılacağını vurgulayan Komisyon, adayların savunmasızlık ve ailevi bağlarının da dikkate alınacağını belirterek standart bir kabul prosedürü belirlenmesini istedi.
Ankara, AB ülkelerinin Türkiye’den Suriyeli mültecileri kabul ederken seçici davranmasına karşı olduğunu Brüksel’e net şekilde iletmişti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, önceki gün Brüksel’de, “Eğitimli olanları almaya çalışmaları, sadece Hıristiyan olanları almak istemeleri veya bu konuda bazı yeni kriterler getirmelerine karşıyız” demişti. Hürriyet
İstanbul'da 5 ilçede elektrik kesintisi
Adalar, Kadıköy, Beykoz, Maltepe ve Pendik'in bazı mahallelerinde 18 Aralık'ta elektrik kesintisi yapılacak.
İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, Adalar'da 10.00-16.00'da Büyükada Nizam Mahallesi, Ziya Paşa, Çankaya, Asaf, Derviş, Hamlacı, Reşat Nuri Güntekin, Nizam, Dr. Celal Muhtar, Heybeliada, Heybeli Mektebi, Zeybek, Ayyıldız, Efe ve Rıhtım sokakları elektrik alamayacak.
Kadıköy'de 10.00-16.00'da Merdivenköy Mahallesi, Nesrin, Lütfiye, Gümrük, Ressam Salih Ermez, Hızırbey, Fahrettin Kerim Gökay sokakları, Göztepe Mahallesi Dr. Fazıl Gökçe Ören, Mustafa Kaya sokakları, 01.00-07.00'de Merdivenköy Mahallesi, Sayım, Şair Arşi, Çavuş Kuşu, Üstçeşme, Erenköy İstasyon, Tellikavak, Çoban Yıldızı, Sahrayı Cedit Batman, Atatürk, Cebesoy, Fahrettin Kerim Gökay, 19 Mayıs Şemsettin Günaltay, İnönü, Sultan sokakları, 10.00-18.00'de Göztepe Mahallesi, Reşat Ekrem Koçu Çıkmazı, Tanzimat, Taşmektep, Tütüncü Mehmet Efendi, Server İskit sokakları ile Sahrayı Cedit Mahallesi Halk, Çelik ve Mümin Deresi sokaklarına enerji verilemeyecek.
Beykoz'da 09.00-15.00'te Baklacı Mahallesi, Ertuğrul Gazi, Ahmet Halim, Çavuşbaşı Cumhuriyet, Çiğdem Çıkmazı, Fatih, Serdivan sokakları, Görele Mahallesi, Gül Çıkmazı, Doğa, Fatih Sultan Mehmet, Doğa Evleri Çıkmazı, İsmail Usta Çıkmazı sokakları, 08.00-18.00'de Alibahadır Mahallesi Çayırlar Sokağı ile Mahmut Şevketpaşa Mahallesi Beykoz ve Değirmenler Çıkmazı sokaklarında elektrik kesintisi yapılacak.
Maltepe'de 08.00-17.00'de Bağlarbaşı Mahallesi, Yücelen, Lisealtı, Şehit Turan Selvi, Funda, Itır, Galip Arcan sokakları, 09.00-18.00'de Zümrütevler Mahallesi, Hisar, Sinem, Seher, Zübeyde Hanım, Filiz, Yasemin, Candan, Nurhan, Lalezar, Ayberk, Nuran sokakları ile Pendik'te 09.00-18.00'de Ertuğrul Gazi Mahallesi, Elif, Kurtuluş, Muratpaşa, Bal ve Aydos sokaklarında elektrik kesintisi uygulanacak.
İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, Adalar'da 10.00-16.00'da Büyükada Nizam Mahallesi, Ziya Paşa, Çankaya, Asaf, Derviş, Hamlacı, Reşat Nuri Güntekin, Nizam, Dr. Celal Muhtar, Heybeliada, Heybeli Mektebi, Zeybek, Ayyıldız, Efe ve Rıhtım sokakları elektrik alamayacak.
Kadıköy'de 10.00-16.00'da Merdivenköy Mahallesi, Nesrin, Lütfiye, Gümrük, Ressam Salih Ermez, Hızırbey, Fahrettin Kerim Gökay sokakları, Göztepe Mahallesi Dr. Fazıl Gökçe Ören, Mustafa Kaya sokakları, 01.00-07.00'de Merdivenköy Mahallesi, Sayım, Şair Arşi, Çavuş Kuşu, Üstçeşme, Erenköy İstasyon, Tellikavak, Çoban Yıldızı, Sahrayı Cedit Batman, Atatürk, Cebesoy, Fahrettin Kerim Gökay, 19 Mayıs Şemsettin Günaltay, İnönü, Sultan sokakları, 10.00-18.00'de Göztepe Mahallesi, Reşat Ekrem Koçu Çıkmazı, Tanzimat, Taşmektep, Tütüncü Mehmet Efendi, Server İskit sokakları ile Sahrayı Cedit Mahallesi Halk, Çelik ve Mümin Deresi sokaklarına enerji verilemeyecek.
Beykoz'da 09.00-15.00'te Baklacı Mahallesi, Ertuğrul Gazi, Ahmet Halim, Çavuşbaşı Cumhuriyet, Çiğdem Çıkmazı, Fatih, Serdivan sokakları, Görele Mahallesi, Gül Çıkmazı, Doğa, Fatih Sultan Mehmet, Doğa Evleri Çıkmazı, İsmail Usta Çıkmazı sokakları, 08.00-18.00'de Alibahadır Mahallesi Çayırlar Sokağı ile Mahmut Şevketpaşa Mahallesi Beykoz ve Değirmenler Çıkmazı sokaklarında elektrik kesintisi yapılacak.
Maltepe'de 08.00-17.00'de Bağlarbaşı Mahallesi, Yücelen, Lisealtı, Şehit Turan Selvi, Funda, Itır, Galip Arcan sokakları, 09.00-18.00'de Zümrütevler Mahallesi, Hisar, Sinem, Seher, Zübeyde Hanım, Filiz, Yasemin, Candan, Nurhan, Lalezar, Ayberk, Nuran sokakları ile Pendik'te 09.00-18.00'de Ertuğrul Gazi Mahallesi, Elif, Kurtuluş, Muratpaşa, Bal ve Aydos sokaklarında elektrik kesintisi uygulanacak.
En karmaşık düğümleri çözmeye çalışacağız
Kremlin Sarayı’nda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’yi kabul eden Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin, tokalaşma sırasında “Biliyorsunuz. Sizinle günümüzde karmaşık hâl alan kriz düğümlerine çözüm arıyoruz. Bizim bakan Lavrov sabah sizin getirdiğiniz teklifleri bana iletti. Şimdi oturup onları görüşelim” dedi.
Putin’e sıcak kabul için teşekkür eden Kerry ise “ABD ile Rusya, ileri adım atılabilmesi için çok şey yapabilir. Özellikle Suriye krizi konusunda Viyana’da aldığımız kararlar doğrultusunda çalışmalıyız” ifadesini kullandı.
Bu arada Kerry ile birlikte Kremlin Sarayı’na oldukça bitkin ve yorgun halde gelen Sergey Lavrov’u gören Putin, “Sizin mekik gibi bir yerden diğerine taşınmanızı takip etmekte artık güçlük çekiyoruz. Sizin gidip bir güzel dinlenmeniz lazım” diye espri yaptı. Hürriyet
Putin’e sıcak kabul için teşekkür eden Kerry ise “ABD ile Rusya, ileri adım atılabilmesi için çok şey yapabilir. Özellikle Suriye krizi konusunda Viyana’da aldığımız kararlar doğrultusunda çalışmalıyız” ifadesini kullandı.
Bu arada Kerry ile birlikte Kremlin Sarayı’na oldukça bitkin ve yorgun halde gelen Sergey Lavrov’u gören Putin, “Sizin mekik gibi bir yerden diğerine taşınmanızı takip etmekte artık güçlük çekiyoruz. Sizin gidip bir güzel dinlenmeniz lazım” diye espri yaptı. Hürriyet
'Tutuklu gazeteci' sıralamasında Türkiye beşinci
New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) yıllık raporuna göre, en fazla tutuklu gazeteci bulunan ülkeler listesinde Türkiye beşinci sırada.
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, dünya genelinde 1 Aralık itibarıyla 199 gazeteci, mesleğiyle ilgili çalışmaları nedeniyle hapiste bulunuyor.
Hapisteki 49 gazeteciyle Çin listede başı çekerken, 23 gazetecinin hapiste bulunduğu Mısır ikinci, 19 gazetecinin hapiste bulunduğu İran üçüncü, Eritre ise 17 gazeteciyle dördüncü sırada yer alıyor. Beşinci sıradaki Türkiye'de hapisteki gazeteci sayısı ise 14 olarak kaydedildi.
Raporda, Çin'de hapisteki gazeteci sayısının, CPJ'nin yıllık rapor tutmaya başladığı 1990 yılından bu yana en yüksek sayıya ulaştığı belirtiliyor.
BU YIL İKİYE KATLANDI
2014 yılında Türkiye'nin onlarca gazeteciyi serbest bıraktığının belirtildiği raporda, 2015'te hapisteki gazeteci sayısının ikiye katlanarak 14'e yükseldiğine dikkat çekiliyor.
Geçen yıl Türkiye aynı listede 10'uncu sırada yer almıştı. CPJ, Türkiye’nin 2012 ve 2013 yıllarında en çok gazeteciyi hapseden ülke olduğunu bildirmişti.
CPJ raporunda sadece devletler tarafından tutuklanan gazeteciler listeye dahil ediliyor. Komite, Ortadoğu ve Afrika'nın kuzeyinde IŞİD ve diğer militan grupların elinde en az 40 gazetecinin bulunduğuna işaret ediyor. hürriyet.com.tr
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, dünya genelinde 1 Aralık itibarıyla 199 gazeteci, mesleğiyle ilgili çalışmaları nedeniyle hapiste bulunuyor.
Hapisteki 49 gazeteciyle Çin listede başı çekerken, 23 gazetecinin hapiste bulunduğu Mısır ikinci, 19 gazetecinin hapiste bulunduğu İran üçüncü, Eritre ise 17 gazeteciyle dördüncü sırada yer alıyor. Beşinci sıradaki Türkiye'de hapisteki gazeteci sayısı ise 14 olarak kaydedildi.
Raporda, Çin'de hapisteki gazeteci sayısının, CPJ'nin yıllık rapor tutmaya başladığı 1990 yılından bu yana en yüksek sayıya ulaştığı belirtiliyor.
BU YIL İKİYE KATLANDI
2014 yılında Türkiye'nin onlarca gazeteciyi serbest bıraktığının belirtildiği raporda, 2015'te hapisteki gazeteci sayısının ikiye katlanarak 14'e yükseldiğine dikkat çekiliyor.
Geçen yıl Türkiye aynı listede 10'uncu sırada yer almıştı. CPJ, Türkiye’nin 2012 ve 2013 yıllarında en çok gazeteciyi hapseden ülke olduğunu bildirmişti.
CPJ raporunda sadece devletler tarafından tutuklanan gazeteciler listeye dahil ediliyor. Komite, Ortadoğu ve Afrika'nın kuzeyinde IŞİD ve diğer militan grupların elinde en az 40 gazetecinin bulunduğuna işaret ediyor. hürriyet.com.tr
Bahçeli’den Cizre ve Silopi açıklaması
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleriyle, Mardin Nusaybin’de dünden itibaren sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. Bunun yanında, Cizre ve Silopi’de görev yapan 3 bini aşkın öğretmene milli eğitim müdürlükleri tarafından gönderilen cep telefonu mesajıyla bulundukları yerleri terk etmeleri istenmiştir. Bu devlet nerededir? Bu hükümet ne iş yapmaktadır? Öğretmenini koruyamayan, okulunu açık tutamayan, asayişi temin edemeyen bir iktidara Türk milleti daha ne zamana kadara tahammül ve sabır gösterecektir?" dedi.
"TÜRKİYE GERÇEKÇİ BAŞARI VE KAZANIMLARA SUSAMIŞTIR"
MHP Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında Türkiye’nin gerçekçi başarı ve kazanımlara susadığını öne süren Bahçeli, "Takdir edeceğiniz üzere, güçlü milletlerin en önemli vasfı maddi ve manevi kalkınmayı eşanlı başarmış olmalarıdır. Ekonomisi tökezleyen, siyaseti patinaj yapan, krizden krize koşan, buna karşılık bilimsel ve teknik buluşlar alanında da yıldızı parlayan bir ülkeye kolay kolay tesadüf etmek mümkün değildir. Toplumsal birliğini sağlamada zorluk çeken, diğer yanda bölgesel ve küresel gelişmelere yön verme iddiasında bulunan bir ülkenin inandırıcılığı doğal olarak görülemeyecektir. Gelişme, büyüme, ilerleme, sıçrama her alanda, her kesimde etki ve neticesini gösterdiği zaman anlamlı ve kalıcıdır. Dengeli, derinlikli, dinamik, milli ve stratejik hedefleri gözeten politikalar tutarlı, ahlaklı ve istikrarlı olduğu müddetçe sorunlar temelden kavranacak, kökten çözülecektir. Dürüstçe itiraf etmeliyiz ki, Türkiye gerçekçi başarı ve kazanımlara susamıştır. Ve bu başarılar nadiren de olsa vardır, tabii olarak hepimizin göğsünü kabartmaktadır. Türk milleti adından dünya çapında söz ettiren evlatlarını bağrından çıkardıkça, gıpta edilecek neferlerini yetiştirdikçe hem bahtiyarlığı hem de gururu haklı olarak yaşamaktadır" diye konuştu.
"AZİZ SANCAR NOBEL KİMYA ÖDÜLÜNÜ HAKKIYLA, ZEKASIYLA, EMEĞİYLE ALMIŞTIR"
Nobel’li Türk bilim insanı Aziz Sancar hakkında konuşan Bahçeli, Sancar’ın ödülünü zekası ve emeğiyle hak ettiğini belirterek "İnsanlık tarihi Müslüman Türk milletinin hayranlık uyandıran nice keşfine, nice muhteşem başarı hikyesine şahitlik etmiştir. Milli hafızamızda sosyal ve beşeri ilimler kategorisinde bireysel gayretleriyle öne çıkmış birçok değerimizin yer ettiği malumlarınızdır. Uzunca bir süredir durgunluk ve bocalama döneminden geçsek de mayamız sağlam, kültürümüz göz kamaştırıcı, geçmişimiz şan ve zaferlerle doludur. İnsanlığın yararına geceli gündüzlü ter akıtan, azimle mücadele eden ve bunun da mükafatını alan bilim, fikir ve düşünce insanlarımız halen mevcuttur ve bizlerin onur kaynağıdır. İşte bunlardan birisi de uzmanlık alanında yeni bir çığır açan Prof.Dr. Aziz Sancar Bey’dir. Sayın Sancar, DNA onarım mekanizmasının nasıl işlediğiyle ilgili parlak çalışması sonucunda 2015 Nobel Kimya Ödülünü hakkıyla, zekasıyla, emeğiyle almıştır. Sayın Sancar bizlere çölde tertemiz bir vaha ikram etmiştir. Karanlık gecemizi ilmi ve ismiyle aydınlatmıştır. Umutsuzluğumuzun koyu sisini bilgisiyle dağıtmıştır. Sonuçsuz tartışmalarla kıvranan Türkiye’ye özgüven aşılamıştır" ifadelerini kullandı.
"MİLLETİMİZİN SİNESİNDEN DAHA PEK ÇOK AZİZ SANCARLAR'IN ÇIKMASINI İÇTENLİKLE TEMENNİ EDİYORUM"
Bahçeli, "Sayın Sancar inanmış bir yürek, yetişmiş bir milletperver, kökünü ve geçmişini unutmamış bir vatan kahramanıdır. O kahraman ki, dünyaya mal olmuş, insanlığa örnek teşkil etmiştir. Hepsinden önemlisi, Türklüğüyle iftihar eden, değerleriyle bütünleşen bir şahsiyetin neleri yapabileceğini, nelerin üstesinden gelebileceğini herkese ispatlamıştır. Huzurlarınızda değerli bilim insanımızı milletimiz ve partimiz adına tebrik ediyor, üstün başarılarının devamını diliyor, milletimizin sinesinden daha pek çok Aziz Sancarların çıkmasını içtenlikle temenni ediyorum" dedi.
"İSTİKRAR VE GÜVENİN YERLEŞECEĞİNİ İDDİA EDİYORLARDI"
Bahçeli, 1 Kasım seçiminden sonra yaşanan gelişmelere değinerek "1 Kasım’da yapılan 26.Dönem Milletvekilliği Genel Seçimi’nin üzerinden 45 güne yakın bir süre geçmiştir. Başbakan, AKP’li yöneticiler ve havuz medyası ağız birliği etmiş gibi; 1 Kasım’dan sonra huzurun geleceğini, siyasi belirsizliğin biteceğini söylüyorlardı. İstikrar ve güvenin yerleşeceğini iddia ediyorlardı. Dilinin ayarı kaçmış bazı AKP’liler ise şehitlerin gelmeyeceğini ileri sürüyorlardı. Maalesef hazin ve vahim sonuç ortadadır. 1 Kasım’dan buyana 14 polisimiz, 15 Mehmetimiz şehit edilmiştir. 20 Temmuz’dan bu tarafa kabaran bilanço ise korkunç boyutlara ulaşmıştır. Şu vereceğim rakamlara çok dikkat etmenizi istiyorum: Suruç’taki canlı bomba saldırısıyla başlayan terör eylemlerinde toplam 94 polisimiz, 119 Mehmetimiz, 5 korucumuz şehit düşmüştür. Yani 218 aile yanmış, yıkılmıştır" açıklamasında bulundu.
"EYMENLER YETİM KALIRKEN ERDOĞAN NE HİSSETMEKTE, DAVUTOĞLU NE DÜŞÜNMEKTEDİR?"
MHP lideri Bahçeli, "9 Aralık günü, Diyarbakır Kurşunlu Camii bahçesinde, PKK’nın tuzakladığı patlayıcıyı imha ederken başından vurularak şehit edilen Ankaralı polis memuru Haydar Çetin’in 6 yaşındaki oğlu Eymen’in sözleri hepimizi deriden sarsmıştır. Eymen yaşlı gözlerle babasının bayrağa sarılı tabutuna uzun uzun bakmış, gören ve vicdanı olan her insanının ciğerini dağlamıştır. Şimdi şu sözlere bakınız; ’Keşke son bir kez daha görseydim. Anne, babam cennete mi gidecek? Anne sen gitme ne olur.’ 6 yaşındaki bir çocuğa böylesi bir tramva yaşatmaya kimin ne hakkı vardır? Eymenler yetim kalırken, Erdoğan ne hissetmekte, Davutoğlu ne düşünmektedir? Çorumlu polis memurumuz Mesut Demirkan’ı 8 Aralık günü Mardin Nusaybin’de şehit ettiler. Muhterem annesi ’O benim tek yavrumdu’ diye feryat edip iki gözü iki çeşme ağıt yakarken, 1 Kasım’dan sonra şehit gelmeyecek diyen soytarılar nereye sinmiş, biz gelmezsek beyaz Toroslar gelir diyen şuursuzlar nereye kaçmıştır? 5 Aralık’ta Şırnak Cizre’de şehit edilen Osmaniyeli Astsubay Mehmet Burak Demirci’nin muhterem eşi Hümeyra Demirci’nin, eşinin tabutuna sarılıp ’Kuzum seni çok seviyorum, bizi bırakıp nereye gidiyorsun’ yakarışı kurşun gibidir" dedi.
"TÜRKİYE’NİN ÇELİŞKİSİ BU KADAR GÜN YÜZÜNDE"
Bahçeli, "1 Kasımla beraber milletin reformdan ve güvenlikten yana güçlü bir tavır koyduğunu söyleyenler dilinizi yutmadıysanız açık açık konuşunuz. Dökülen şehit kanlarının vebali kimlerin omuzlarındadır? Küçücük yaşta babasız kalan yavruların sorumluluğunu kimler, nasıl üstlenecektir? Sayın Erdoğan, evladının İstanbul’da 5 adet restoran açmasıyla ilgili itiraflarını, ’Gıda sektöründe küçük çaplı işler’ diyerek savunmayı biliyorsun da, bu milletin tertemiz çocuklarının yarınsız kalmasını ne hakla mesele etmiyorsun? Bir yanda haram limanlarında demirleyen gemicik filosu sahipliğinden karlı restoran zincirine uzanan talihli mahdumlar, diğer yanda yetim ve zorda kalan körpecik çocuklar. İşte Türkiye’nin çelişkisi bu kadar gün yüzünde, Türk milletinin dramı bu kadar meydandadır. Var olan, günden güne yoğunlaşan, gittikçe çetrefilleşen ve anormal boyutlara ulaşan haksızlığın, eşitsizliğin, adaletsizliğin üzerine üzerine gitmeden ülke olarak belimizi doğrultmamız hayaldir" diye konuştu.
"DAVUTOĞLU’NUN KAMU DÜZENİNİ SAĞLAMA SÖZ VE KARARLILIĞI DEFALARCA BOŞA ÇIKMIŞTIR"
Doğu ve Güneydoğu’daki bazı bölgelerde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarına değinen Bahçeli, "Türkiye’de kazanan, servetine servet ekleyen bir avuç sonradan görmedir. Türkiye’de hali ve vakti imrenilecek seviyede iyi olan küçük bir saray azınlığı, iktidardan nemalanan ufak bir zümre dışında hiç kimsenin memnuniyetinden bahsetmek söz konusu değildir. Devletin hazinesine hortum bağlayanlar için şehit gelmiş, teröristler saldırmış, Türkiye yönetilemez duruma düşmüş, önemli değildir. Onlar saltanatlarını sürdürmekle meşgullerdir. Görüyorsunuz, Doğu ve Güneydoğu’da Türk devleti adeta geri çekilmektedir. Şu anda ülkemizde tam bir kaos hakimdir. Davutoğlu’nun kamu düzenini sağlama söz ve kararlılığı defalarca boşa çıkmıştır. Son altı ayda, Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkri ve Muş’un ilçeleri başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulanan gün sayısı 170’i bulmuştur. Yapılan açıklamalara itibar edersek, 16 Ağustos ile 11 Aralık tarihleri arasında 7 farklı kentin 17 ilçesinde 52 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir" ifadelerini kullandı.
"BU DEVLET NEREDEDİR? BU HÜKÜMET NE İŞ YAPMAKTADIR?"
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diyarbakır’ın Sur ve Silvan, Mardin’in Nusaybin, Şırnak’ın Cizre gibi çatışmaların yoğun olarak yaşandığı yerleşim yerlerinden 200 binin üzerinde insan göç etmiştir. Bu adı konulmamış ve örtülü etnik bir tasfiyedir. Kobani’de devreye koyulan kirli plan, aynısıyla ülkemizin değişik il ve ilçelerinde sistematik olarak gündemdedir. Türkiye Cumhuriyeti sanki egemenlik haklarından vazgeçmektedir. Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleriyle, Mardin Nusaybin’de dünden itibaren sokağa çıkma yasağı getirilmiştir. Bunun yanında, Cizre ve Silopi’de görev yapan 3 bini aşkın öğretmene milli eğitim müdürlükleri tarafından gönderilen cep telefonu mesajıyla bulundukları yerleri terk etmeleri istenmiştir. Bu devlet nerededir? Bu hükümet ne iş yapmaktadır? Öğretmenini koruyamayan, okulunu açık tutamayan, asayişi temin edemeyen bir iktidara Türk milleti daha ne zamana kadara tahammül ve sabır gösterecektir? AKP’ye oy veren kardeşlerim, lütfen şu sorunun cevabı üzerinde tefekkür ediniz; bugüne kadar cami yakıldığını, kutsallarımıza el uzatıldığını hiç duydunuz mu? Devletin aczini ve köhnemişliğini hiç bu kadar gördünüz mü? Bugüne kadar hiç bu kadar korkak ve tabansız bir iktidara şahit oldunuz mu?"
"DÜŞMANLIĞI CAMİ YAKMAYA KADAR VARDIRAN ŞEREFSİZLERE ÇOKTANDIR İLK KEZ RASTLANMAKTADIR"
MHP lideri Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:
"Savaş sırasında bile dokunulmayacak yerler olan okullar, camiler PKK’lı caniler tarafından yakılmakta; maskeli eşkıyalar yollara, sokak aralarına hendekler kazmaktadır. Bu aziz topraklarda düşmanlığı cami yakmaya kadar vardıran şerefsizlere, iblis elçilerine çoktandır ilk kez rastlanmaktadır. Ve bunlar AKP’nin çözüm ve barış ortaklarıdır. Yalnızca yollar değil, birlik ve dirliğimiz de kazılmaktadır. Yalnızca şehirlerimiz değil, huzur ve iç barışımız da harabeye çevrilmektedir. Doğu ve Güneydoğu’da açılan çukurlar ihanetin, nifakın, kanın ve ölümün çukurlarıdır. Bu çukurlarda isyan ve başkaldırının zehirli emelleri barınmaktadır. Bu çukurların içine hainlerin niyet ve talepleri gömülmezse sonumuz hüsran, sonramız felakettir. Sayın Erdoğan, sana soruyorum, kaçak sarayda muhtarlarla toplanıp ona buna sataşmayı biliyorsun da, elimizden kayıp giden vatan coğrafyasını nasıl görmüyorsun? Durduk yere iki referandumdan bahsedip başkanlık çetelesi tutarak, yeni anayasa ezberini havada karada dillendiriyorsun da, Türkiye’nin milli çıkar ve güvenliği için niçin gerekli müdahaleleri yapmıyorsun? Sayın Davutoğlu, peki sana ne demeli, seni nasıl izah etmeli?"
"ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU İHANETİ MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ UYDURMASIYLA KAPATMAYA ÇALIŞIYOR"
Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yönelik eleştirilerde bulunan Bahçeli, "MHP’nin olağan üstü kurultayına kafa yorduğun kadar Türkiye’nin hak ve hukukunu konuşmuyor, müdafaa etmiyor, üstelik siniyor ve pısıyorsun. Taşıdığın Başbakanlık unvanına yakışmıyor, Saray'ın parmak sallamasına, azar ve ayarına terbiyeli çocuk gibi uyuyor, çıtını bile çıkaramıyorsun. Sayın Davutoğlu, unutmuşsan hatırlatayım; sen bu ülkenin Başbakanısın ve yetki sendedir. Hala Erdoğan’ın gözünün içine bakmaktan, Dışişleri Bakanı gibi davranmaktan gocunmuyor musun? Saray almış ipleri, Davutoğlu konu mankeni, durum aynısıyla budur. PKK silahlanıyor, her yere bomba döşüyor, cephane yığıyor, militan devşiriyor; gelin görün ki Erdoğan ve Davutoğlu ihaneti milli birlik ve kardeşlik projesi uydurmasıyla kapatmaya çalışıyor. PKK küresel ve bölgesel aktörlerce desteklenip kışkırtılıyor, Erdoğan ve Davutoğlu büyük ülke olmakla, muasır medeniyetler üzerine çıkmakla, devin uyanma masallarıyla avunuyor. Çevir kazı yanmasın, dostlar alışverişte görsün türünden açıklama ve değerlendirmeler aziz milletimizi aldatmak, gerçekleri açıkça saptırmaktır" dedi.
"İKİ ÇIBANBAŞI TÜRKİYE’NİN ALEYHİNDEKİ MUSİBET ODAKLARIDIR"
Bahçeli, "AKP, PKK terör örgütüne boyun eğmiş, buyur etmiştir. AKP, PKK terör örgütünün güç kazanmasına göz yummuştur. AKP, devleti geriletmiş, PKK’yı ilerletmiştir. Hıyanet alenileşmiş ve iktidarda vücut bulmuştur. Teslimiyet yayılmış ve iktidarı ele geçirmiştir.Aksi halde yaşananların başka türlü izahı nasıl yapılacaktır? Türk vatanı adım adım kundaklanırken, AKP iktidarının sorumsuzluğu, somutlaşan dağınıklık, netleşen işbirlikçilik başkaca nasıl yorumlanacaktır? PKK’nın yedeği, Kandil’in siyasi tetikçisi HDP’nin grup toplantısını Diyarbakır’da yapma kararı başlıbaşına bir komplo, sözde özyönetim adı altında başlatılan çözülme sürecinin bir ara durağıdır. HDP, bu cüreti hiç şüpheniz olmasın ki AKP’den almıştır. Türkiye’nin bölünmesi için kurulan hain ittifakın bir ucunda HDP, diğerinde AKP vardır. Bu iki çıbanbaşı Türkiye’nin aleyhindeki musibet odaklarıdır" diye konuştu.
"ÖZYÖNETİM ADI ALTINDA TÜRKİYE’YE FİİLİ BAŞKALDIRMA TEŞEBBÜSLERİ GÖRÜLMÜŞTÜR"
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşanan gelişmelere değinen Bahçeli, "HDP-PKK Türk vatanın muhtelif il ve ilçelerinde özyönetim, yani sözde özerklik ilan edip Kürdistan’ın çatısını örerken AKP dut yemiş bülbül gibi bunları izlemiş, hatta alttan alta teşvik etmiştir. Bugüne kadar; Şırnak il merkezi, Cizre ve Silopi, Mardin Nusyabin, Hakkari il merkezi, Yüksekova, Şemdinli, Batman il merkezi, Muş Varto ve Bulanık, Van Edremit ve İpekyolu, Diyarbakır Sur, Silvan ve Lice, Ağrı Doğubayazıt ve Bitlis Hizan’da özyönetim adı altında Türkiye’ye fiili başkaldırma teşebbüsleri görülmüştür. Demokratik Bölgeler Partisi isimli fitnenin bir eşbaşkanı, ’Özerklik ve özyönetim aynı şeydir, bölge halkı kendini yönetecek’ sözleriyle malumun ilanını yapmıştır. HDP’nin bir eşbaşkanı da, halkın özyönetim kararının meşru olduğunu, iktidarla müzakere yürütürlerse yönetim modeli olarak özerkliği önereceklerini utanmadan sıkılmadan ifade etmiştir. Bu kokuşmuş beyanatlar, bir bakıma AKP’yle sahne arkasında uzlaşılan ve ardından kamuoyunun alıştırılması gayesiyle servis edilen PKK tezleridir. İşin püf ve nirengi noktası da Davutoğlu’nun buna dünden razı olmasıdır" ifadelerini kullandı.
"20 İLİ KAPSAMINA ALAN HAKİMİYETİ HDP-PKK VE GİZLİ ORTAĞI AKP TARAFINDAN HAYATA GEÇİRİLMEK İSTENMEKTE"
MHP Lideri Bahçeli, "Erdoğan ise başkanlık olduktan sonra her rezaleti benimsemeye ve hazmetmeye çoktan hazırdır. Nitekim Türkiye onca buhran yaşarken, dış politikada kaybedilmemiş mevzi kalmamışken, Rus uçağının düşürülmesinden hemen sonra başkanlık sistemiyle ilgili anketler yayınlayıp destek artıyor propagandası yapmak tamı tamamına ahlaksızlıktır. Erdoğan’ın başkanlık takıntı ve rüyası milletimizin acılı ve sorunlu halini alaya almak, bencilliği ve koltuk sevdasını her şeyin önüne geçirmekten başka bir manaya gelmemektedir. Dört parçalı Kürdistan sapması Erdoğan’a göre makuldür. Kaldı ki bunu doğrulayacak çok sayıda söz ve kanaati vardır.Bizim sürekli olarak vurguladığımız 20 ili kapsamına alan hakimiyeti HDP-PKK ve gizli ortağı AKP tarafından hayata geçirilmek istenmektedir. Şırnak, Hakkri, Ağrı, Van, Muş, Bingöl, Tunceli, Şanlıurfa, Batman, Bitlis, Mardin, Kilis, Malatya, Elazığ, Gaziantep, Adıyaman, Iğdır ve Kars illerinin toplam nüfusu 8 milyon 644 bin 92’dir. Bu illerin kapsadığı coğrafi alan Türkiye yüzölçümünün yüzde 14,50’si civarındadır. Planlanan dört parçalı Kürdistan’ın Türkiye ayağında bu 20 il bulunmaktadır. Ve Türkiye süratle uçuruma yuvarlanmakta, oldubittiye getirilerek parçalanması, yeniden masaya çıkarılan Şark Meselesi çerçevesinde insan ve toprak temelinde bölünmesi dayatılmaktadır" açıklamasında bulundu.
"HDP HALKI TAHRİK EDECEK, PKK SALDIRARAK MİLLETİ YILDIRACAK"
Bahçeli, "Tehlike çok büyüktür. Küresel güçlerin esas ve gizli gündemi Suriye’nin bölünüp bölünmemesinden, Irak’ın ne olup olmamasından ziyade Türkiye’nin hangi doz, süre ve hızda parçalanacağıdır. Bize göre düğmeye basılmış, kanlı görev taksimi yapılmıştır. TBMM’de Kürdistan ve Kürt illeri lafları olağanlaşmış, sık sık duyulur hale gelmiştir. Tam bir karanlığa mahkum olan Diyarbakır’da bir kadının, Türk polisine, ’Burası Kürdistan, ne istiyorsunuz?’ sataşmasına, şerefli polisimizin; ’Ne Kürdistan’ı, burası Türkiye’, şeklinde cevabı özlem duyduğumuz bir iradenin belirtisidir. Evet, bu ülkenin ismi Türkiye Cumhuriyeti, üzerinde yaşayan beşeri zenginlik Türk milletidir. Ve Anadolu coğrafyası ebedi Türk vatanıdır. Kurgu sinsi ve kurnazdır. HDP halkı tahrik edecek, PKK saldırarak milleti yıldıracak, AKP ne yapalım durum kötü, federasyon ve başkanlık sisteminden kaçış yok mazeretine sığınarak son darbeyi indirecektir. Bu durum, 1.Dünya Savaşı sırasında yapılan gizli anlaşmaların tezahürü, Paris ve San Remo Konferanslarının güncellenerek Sevr şeytanının uyandırılması demektir. Milliyetçi Hareket Partisi de Türkiye’nin bölünmesine hiçbir şart altında tepkisiz ve sessiz kalmayacak, alayının karşında tek başına kalsa da milleti için lazım gelen fedakrlıklardan asla kaçınmayacaktır. Eninde sonunda ihanetin beli kırılacak, Türk milletinin muhatap kaldığı şer oyunu sevdalıları eliyle mutlaka bozulacaktır" dedi.
"RUSYA’YLA SÜREN KRİZ VE KARŞILIKLI YILDIRICI HAMLELER KRİTİK BİR AŞAMADA"
Türkiye ve Rusya arasında yaşanan uçak krizine ilişkin konuşan Bahçeli, şunları söyledi:
"Farkındaysanız, hiçbir komşu ülkeyle aramız yoktur. Bölgemizde ters düşmediğimiz, köprüleri atmadığımız, kutuplaşmadığımız hiçbir devlet kalmamıştır. Etrafımız ateş çemberindeyken AKP hükümeti yanlışlarına sürekli yenilerini ilave etmekte, devamlı mayına basmaktadır. 24 Kasım’dan bu tarafa Rusya’yla süren kriz ve karşılıklı yıldırıcı hamleler kritik bir aşamadadır. Putin yönetimi tehditlerin hacmini gün geçtikçe genişletmektedir. Akdeniz ve Karadeniz savaş gemilerinden geçilmemektedir. Türkiye Rusya gerilimi her alanda tesirini göstermektedir. Putin yönetiminin uzlaşmaz ve küstah politikaları bölgesel işbirliği dinamiklerini sakatlamıştır. Ülkemizin Rusya’dan kaynaklanan ekonomik kaybı ise ciddi seviyelere ulaşma riski taşımakta olup, yapılan hesaplamalar bunun 9 milyar dolara çıkacağı yönündedir. Biz bu konuda gerekli inceleme ve araştırmayı yapmak üzere Genel Başkan Yardımcımız ve İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu’nu, Genel Başkan Yardımcımız ve Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’ın görevlendirmiş bulunmaktayız"
"RUSYA TÜRKİYE’YE KARŞI GÜÇ VE İTTİFAK ARAYIŞINDADIR"
MHP Lideri Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:
"Rusya Türkiye’ye karşı güç ve ittifak arayışındadır. PYD’ye silah vermesi, PKK’yı desteklemesi, Irak, Suriye ve İranla ortak hareket etmesi düşmanca tutumdur. Rusya uçak düşürülmesini fırsata dönüştürmenin, aşırılıkları tırmandırmanın hevesindedir. Doğal olarak tansiyon oldukça yüksektir. ABD ve diğer batı ülkeleri de düşen uçaktan sonra Ortadoğu’ya ve sınırlarımıza vakit kaybetmeden üşüşmüşlerdir. Gemisini, füzesini, uçağını, bombasını alan bölgemize koşmuştur. Soğuk Savaş yıllarında hüküm süren ideolojik, politik, ekonomik ve stratejik mücadelelerin aynısı tekrar yeşermiştir. Bununla beraber 19.yüzyılın sonuna kadar hakim olan Avrupa güç dengesi sistemi yeniden vasat bulmuş, bu yüzden ülkeler arası ilişkiler sertleşmiştir. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, Putin nükleer savaşı bile telaffuz etmiştir. Dış politikayı tekeline alan, hükümete ambargo koyan, Davutoğlu’nun manevra ve etki alanını daraltan Erdoğan’ın Rusya konusunda kafa karıştıran ve gelgit yaşayan söylemleri bir başka düşündürücü husustur. Erdoğan’ın ’Gerilimden yana değiliz’ geri adımının henüz bir karşılığı olmamıştır. ’Putin beni iyi tanıyor, duygusal davranıyor, kusur uyarılara kulak asmayan pilotlardadır, stratejik ilişkileri toparlamayız’ açıklamaları da eften püften sızlanmalardır"
"1914 ŞARTLARINI ARATMAYACAK BİR ATMOSFER GİTTİKÇE YAYILMAKTADIR"
Bahçeli, "Erdoğan hala gerilime fırsat vermeyelim havasındadır. Oysaki farklı sebepleri olan uluslararası gerginlikten ve aşırı bloklaşmadan dolayı hiçbir ülkenin geri adım atmayarak dünya savaşına çanak tuttuğu 1914 şartlarını aratmayacak bir atmosfer gittikçe yayılmaktadır. Bu sancılı seyrin nerede durup, nerede soluklanacağı ise belirsizdir. IŞİD’in Ortadoğu’dan sökülüp atılması için icra edilen askeri faaliyetlerin henüz bir sonuç vermediği de ortadadır. Rusya destekli Esad yönetimi de Lazkiye kırsalındaki Kızıldağ’ın güneyinde yer alan ve stratejik değeri olan Kırıkaltı Tepesi ve başta Gökdağ olmak üzere birçok Türkmen köyünü acımasızca bombalamıştır. Zalimler Türkmenlere vicdansızca saldırmaktadır. Unutulmasın ki, Türk milleti Türkmen kardeşlerinin yanındadır, onları hiç kimseye muhtaç etmeme konusunda da samimidir. Bütün dikkatler, Türkmen Dağı’na ve Cerablus-Azez arasındaki bölgeye çevrilmişken bir anda Musul eksenli tartışmalar tekrar gündeme oturmuştur" dedi.
"IRAK MERKEZİ YÖNETİMİ TÜRKİYE’NİN ASKER SEVKİYATINI KONTROLSÜZ TEPKİYLE KARŞILAMIŞTIR"
Irak’ta yaşanan gelişmelere ilişkin konuşan Bahçeli, "Irak Merkezi Yönetimi Musul’un Beşika Bölgesine Türkiye’nin asker sevkiyatını kontrolsüz tepkiyle karşılamıştır. Başbakan Davutoğlu, Musul’daki eğitim ve istihbarat birliklerimizin takviyesini anlatırken ’Kimsenin toprağında gözümüz yok’ dese de, Irak’taki farklı çevreler Türk askerini işgalci diye itham etmişlerdir. Irak’ın Basra bölgesinde bir caddeye asılan pankartla Türk şirketleri tehdit edilmiş, Nuri El Maliki tarafından provoke edilen kalabalıklar Türk Bayrağını Bağdat’ta hayasızca, çirkince yakmışlardır. Bu alçaklığı kınıyor, komşuluk hukukuyla asla bağdaşmadığını bu vesileyle hatırlatmak istiyorum. Türk bayrağına edepsizce saldıranlar, ABD Irak’ı işgal ettiğinde acaba neredeydiler? Irak’lı kadınlara tecavüz edilirken, yüzbinlerce masum katledilirken, bugün Türkiye’ye meydan okuyan, olmadık hakareti savuran çakma yiğitler, fason kahramanlar hangi delikteydi?" ifadelerini kullandı.
"AKP’NİN IRAK POLİTİKASI BAŞTAN AYAĞA YANLIŞTIR"
AK Parti’nin Irak politikasını eleştiren Bahçeli, "IŞİD, 10 Haziran 2014’te Irak ordusunu bozguna uğratıp Musul’u ele geçirirken, Konsolosluğumuz basılırken, Musul Merkez Bankası’ndaki 420 milyon dolara el koyarken bugünkü sözde cengaverler ne yapıyorlardı, nereye kaçmışlardı? Şurası bir gerçektir ki, Irak’ın toprak bütünlüğü, egemenlik hakları, ülkesel çıkarları bizim için hayati önemdedir ve saygıya layıktır. Ancak aynı saygının Türkiye’ye de gösterilme mecburiyeti vardır. Doğrudur, AKP’nin Irak politikası baştan ayağa yanlıştır. Fakat Türk askerini davet eden, Musul’un Beşika bölgesinde yer gösteren yine bu ülkedir. Dünden bugüne ne değişmiştir? Bu maksatla Türkiye’nin, Türkmeneli’ndeki soydaşlarına ve Irak’taki diğer unsurlara eğitim ve yardım amacıyla gitmesi son derece normaldir. Bunun da büyütülecek bir yanı yoktur. Irak Başbakanı İbadi, Türk askerinin çekilmesi için BM Güvenlik Konseyi’ne resmi başvuruda bulunmuştur. MİT ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları apar topar Bağdat’a gitseler de soğuyan ilişkiler düzelmemiştir" diye konuştu.
"BAŞİKA’DAKİ ASKERİ UNSURLARIMIZIN KUZEYE KAYDIRILMASI GÜNDEMDEDİR"
Türk askerinin Musul’daki varlığına ilişkin konuşan Bahçeli, "Beşika Kampı’nın bir harekat üssü olmayıp, Irak hükümetinin bilgi ve onayı içinde kurulan bir eğitim kampı olduğu vurgulanmaktadır. Takviye birliklerin özel kuvvetlerden değil, kampın güvenliğini artırmak üzere komando birliklerinden seçilmiş olduğu da dile getirilmiştir. Bağdat yönetiminin birlik takviyesi operasyonunu ilk kez duyuyormuş gibi tepki vermesi anlaşılır değildir. Davutoğlu geçen hafta, Irak Başbakanı Haydar el İbadi’ye bir mektup göndererek Irak hükümetinin hassasiyeti giderilinceye kadar Beşika’ya kuvvet intikali gerçekleştirilemeyeceğini söylese de, gelişmeler bunun hilafına seyretmiştir. Şimdi de Başika’daki askeri unsurlarımızın kuzeye kaydırılması gündemdedir. Erdoğan’ın ’Musul’dan askerimizi çekmemiz söz konusu olamaz’ duruşunun ne kadar gerçekçi olduğu da yakında daha iyi anlaşılacaktır" açıklamasında bulundu.
"TÜRKMENLER HEM IŞİD’İN HEM PEŞMERGENİN TEHDİDİ ALTINDADIR"
Bahçeli, "Türkiye’nin Irak’ta 1.Körfez Savaşı’ndan bu yana bir askeri gözlem gücü bulunmaktadır. Bu gücümüz, Uludere ve Çukurca arasında sınır oluşturan dağların Irak tarafındaki eteklerinde kalan bölgede konuşlanmıştır. Bizim beklentimiz ve talebimiz peşmergenin eğitilmesi değil, Türkmenlerin hak ve hukukuna ne pahasına olursa olsun arka çıkılmasıdır. Zira Türkmenler hem IŞİD’in, hem peşmergenin tehdidi altındadır. Erdoğan’ın Türkmenistan seyahatine çıkmadan evvel, ’Terör örgütleri Türkiye için her an bir tehdit unsurudur. Irak Merkezi Yönetimi oradan ülkemize yapılacak herhangi bir terör saldırısına gerekli tedbiri alamıyorsa biz alırız’ dediğine göre, Kandil Dağı’nın dümdüz edilmesi de bir an evvel temin edilmelidir. Kandil Dağı Irak’ın sınırları içerisindedir. Terörizmin asıl kaynaklarından birisi de burasıdır" ifadelerini kullandı.
"BARZANİ KÜRDİSTAN BAYRAĞI ALTINDA BAŞBAKANLA BULUŞMUŞTUR"
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Erdoğan tedbir alacaksa ve Davutoğlu’nun yüreği yetiyorsa, hodri meydan, Kandil’den işe başlasınlar da görelim, Bağdat’ta yakılan Türk Bayrağı’nı Kandil’de dalgalandırsınlar da kendilerini hararetle alkışlayalım. Irakla kopma noktasına gelen ilişkilerin gölgesinde Barzani’nin Ankara’da en üst düzeyde ağırlanması, Erdoğan ve Davutoğlu tarafından kucaklanması bize göre kara mizahtır. Peşmerge başı devletin mahrem sayılan kuruluşlarına evine girer gibi, elini kolunu sallayarak girmiştir. MİT Müsteşarlığı ve Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı bir numaralı PKK himayecisi Barzani’yi konuk etmiştir. Hükümet de buna izin vermiş, kanal açmıştır. Barzani öyle taltif edilmiştir ki, sarayda karşılanmış, Kürdistan bayrağı altında Başbakanla buluşmuştur. Erdoğan, 2007’de Barzani muhatabımız olamaz, teröre örgütüne yataklık yapıyor derken sanıyorum bugünleri hiç hesaba katmamıştır. Şimdilerde en has dostu ve müttefiki olan da yine Barzani olmuştur. Bu ne kepazeliktir? Erdoğan Türkmenistan’dan dönerken, Barzani’nin PKK konusunda bazı rahatsızlıkları olduğunu söylemiştir. Erdoğan, peşmergenin rahatsızlığına çare olmuş mudur? Ona petrol ve bazı özel ticari ilişkiler karşılığında açık çek vermiş midir? Kaçak saraydan ise, Erdoğan’ın Barzani’yle IŞİD ve PKK başta olmak üzere, tüm terör örgütleriyle mücadele konularını ele aldıkları bilgisi sızdırılmıştır"
"HA ÖCALAN, HA BARZANİ, SORARIM SİZLERE, ARALARINDA NE FARK VAR?"
MHP Lideri Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:
"Demek ki, binlerce Türkmen’in katiliyle terörle mücadele konuşulmuştur. Diyorum ki, Barzani’den gelecek hayır Allah’tan gelsin. Barzani kimdir de, terörle mücadelede işbirliği yapılacaktır? Ha Öcalan, ha Barzani, sorarım sizlere, aralarında ne fark vardır? Şehitlerimizin kanlılarından birisi de bu peşmerge kalıntısı değil midir? Erdoğan ve Davutoğlu kimden medet beklemektedir? Türkiye çöken dış politikasının acı faturasına katlanmaktadır. Ülkemiz böyle gidemeyecek, normalleşme ve güvenlik sağlanmadan, komşu ülkelerle ilişkiler rayına oturmadan terörizmle mücadelede mesafe alınamayacaktır. Sayın Davutoğlu, görüyorum ki bazı şeylerin farkındasın. Dün katıldığın bir televizyon programında sarfettiğin bazı düşünceler buna işaret etmektedir. Ülkemizin en öncelikli gündemini terörle mücadele, Rusya, Irak ve Suriye’den kaynaklanan ek güvenlik riskleri olduğunu samimiyetle kabulleniyorsan, Erdoğan’ın hayalperestliğine, milli iradeyi sabote etmesine izin verme, sorumluluğunun derhal gereğini yapacak ataklığı göster. Türkiye’nin üstesinden gelemeyeceği siyasi ve ekonomik krizlere ramak kalmışken, Türk milletinin verdiği yetkiye layık ol, çift başlılıktan şikayet eden Erdoğan’ın egolarına partini ve ülkemizi kesinlikle teslim etme"
"MİLLET ADINA VE MENFAATİNE YAPILACAK HER REFORM VE GELİŞMENİN YANINDA DURACAĞIZ"
Bahçeli, 64’üncü Hükümetin 2016 Yılı Eylem Planı hakkında değerlendirmede bulunarak "Başbakan Davutoğlu, 10 Aralık günü, ATO Kongre Merkezi’nde 64. Hükümetin 2016 Yılı Eylem Planını milletimize takdim etmiştir. Davutoğlu, seçim döneminde ortaya koydukları vaatleri tartışmaya açmadan, kendileriyle çelişmeden verdikleri sözleri birer birer gerçekleştireceklerini belirtmiştir. Yeni bir sayfa açtıklarını ve ’Vira Bismillah’ diyerek kolları sıvadıklarını dile getirmiştir. Davutoğlu, Eylem Planlarını milletimizin talepleri doğrultusunda hazırladıklarını, vaatlerini 3 ay, 6 ay ve 1 yıllık periyot içinde hayata geçireceklerini peşinen iddia etmiştir. Biz millet adına ve menfaatine yapılacak her reform ve gelişmenin yanında duracağız. AKP’nin, partimizden esinlenerek bire bir alıp hayata geçirme sözü verdiği her vaadin titizlikle takipçisi olacağız. Nitekim partimizde ’Ak Vaatleri Takip Merkezi’ kurduğumuzu, takvime bağlanmış eylem planını an be an izleyeceğimizi buradan duyurmak istiyorum. Asgari ücretin 1300 liraya çıkmasından tutun da, kadınlara, gençlere, emeklilere, çiftçilere, esnaflara, çalışanlara varıncaya kadar atılacak her olumlu adımın bizzat peşinde olacak, AKP’nin yakasını bırakmayacağız" dedi. DHA
3 aylık evli kadının şüpheli ölümü
İstanbul Kadıköy'deki bir hastanede anestezi teknikeri olarak görev yapan, daha önce bir moda yarışmasına da katılan Vildan Kalender Artan (25) Kartal'daki evinde ölü bulundu. 3 aylık evli olduğu öğrenilen genç kadının ölümünü şüpheli bulan polis, soruşturma başlattı.
İddiaya göre, Vildan Kalender Artan'ın eşi Buğrahan Artan dün sabaha karşı saat 05.00'te uyandı. Eşinin yanında olmadığını fark eden Buğrahan Artan, salona geçtiğinde eşinin kendini iple asarak intihar ettiğini gördü. Artan, durumu sağlık ekiplerine bildirdi ancak olay yerine gelen ekipler anestezi teknikeri genç kadının hayatını kaybettiğini tespit etti. Polisin incelemesinin ardından, Artan'ın cesedi önce Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna, buradan da kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi.
Marmara Üniversitesi Anestezi Bölümü mezunu 25 yaşındaki Vildan Kalender Artan'ın, 20 Eylül'de Buğrahan Artan ile evlendiği belirtildi. Bir televizyon kanalındaki moda yarışmasına katılan ve çevresinde 'hayat dolu' olarak bilinen genç kadının ölümünü şüpheli bulan polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.
İddiaya göre, Vildan Kalender Artan'ın eşi Buğrahan Artan dün sabaha karşı saat 05.00'te uyandı. Eşinin yanında olmadığını fark eden Buğrahan Artan, salona geçtiğinde eşinin kendini iple asarak intihar ettiğini gördü. Artan, durumu sağlık ekiplerine bildirdi ancak olay yerine gelen ekipler anestezi teknikeri genç kadının hayatını kaybettiğini tespit etti. Polisin incelemesinin ardından, Artan'ın cesedi önce Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna, buradan da kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'na sevk edildi.
Marmara Üniversitesi Anestezi Bölümü mezunu 25 yaşındaki Vildan Kalender Artan'ın, 20 Eylül'de Buğrahan Artan ile evlendiği belirtildi. Bir televizyon kanalındaki moda yarışmasına katılan ve çevresinde 'hayat dolu' olarak bilinen genç kadının ölümünü şüpheli bulan polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.
Kılıçdaroğlu: Efelendiler şimdi geri çekiliyorlar
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, ""Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NATO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Efelendiler kahramanlık edebiyatı yaptılar şimdi geri çekiliyorlar. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor. Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" dedi.
"GELİRİM MAAŞIMI DA ALIRIM DURUMUM DA İYİ MİLLETVEKİLİ OYUNUNU OYNARIM"
Sorunların çözüm merkezi olarak TBMM’yi adres gösteren Kılıdaroğlu, "Ne olursa olsun herhangi bir çocuğumuzun burnu kanamasın istiyoruz. Bizim gösterdiğimiz duyarlılığı siz de gösterin. Parlamentoyu daha güzel çalıştıralım. Eğer bunları yapamayacaksak bu parlamentoda ne işimiz var. Nasıl olsa gelirim maaşımı da alırım durumum da iyi milletvekili oyununu oynarım. Bu parlamento, kurucu gazi parlamento. O zaman gereğini yapalım" dedi.
"O BİZİM ONURUMUZ, GURURUMUZ SEVGİLİ AZİZ SANCAR SENİ ÇOK SEVİYORUZ BİZE MUTLULUK YAŞATTIĞIN İÇİN"
Aziz Sancar’ı tebrik eden Kılıçdaroğlu, "Bizi sevince boğan başka bir olay var. Aziz Sancar, Nobel Kimya ödülünü aldı. Hepimizi gururlandıran bir olay. İlk duyduğumda olağanüstü sevindim. Üstelik kimya gibi bir dalda alıyorsunuz çığır açacak bir ödül. Yeni ödüllerle umarım başarısını perçinleştirir. O bir cumhuriyet çocuğu. Zor koşullarda okudu. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birini aldı. O bizim onurumuz, gururumuz sevgili Aziz Sancar seni çok seviyoruz bize mutluluk yaşattığın için. Aziz Sancar’ın bir başka özelliği Mustafa Kemal’e olan hayranlığı. Bir kez daha Mustafa Kemal’i haklı çıkardılar. ’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir’ diyor. Sevgili Aziz Sancar bu ödül ’Atamız sayesinde alınmıştır’ diyor. Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e saygının gereği olarak söylüyor" diye konuştu.
"TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI SAYGINLIĞINA KİM GÖLGE DÜŞÜRÜYOR?"
Basın özgürlüğüne vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Basının özgür olamadığı bir ülkede toplum da özgür değildir. Gazeteci yazdığı haberden dolayı hapise atılıyorsa, neden bu haberi yaptın diye baskı kuruluyor işinden atılıyorsa hep beraber düşünmemiz lazım. bu işin sağı solu, ilerisi gerisi yok. Şucusu bucusu yok. Medyanın her koşulda özgür olması gerekir. bunun olmadı yerde demokrasi yara almış demektir. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" diye sorudu.
"BUNUN HESABINI VERECEKLER DİYOR BİR DİKTATÖR BOZUNTUSU BUNUN HESABINI SEN VERECEKSİN SEN"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabını verecekler’ diyor bir diktatör bozuntusu. Bunun hesabını sen vereceksin sen. Hiç kimsenin Türkiye’nin onuru ile oynamaya hakkı yoktur. 32 gazetecimiz hapiste. Bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı herhangi bir ülkeye gittiğinde en zor soru sinin ülkenizde gazeteciler niye hapiste bu sorularla muhatap olunması Türkiye açısından en büyük ayıptır bunun farkında bile değiller. Biz yargılanmasınlar demiyoruz. Efendim kaçacaklar olur mu telefon açıyorsunuz geliyorlar. Niye kaçsınlar haberleri karartacaklar zaten yazmış ne yazacaksa" dedi.
"BİRİLERİ YARGIÇ CÜPPESİ GİYEREK BİRİLERİNİN TALİMATINI YERİNE GETİRİYOR"
Kılıçdaroğlu, "Birileri yargıç cüppesi giyerek birilerinin talimatını yerine getiriyorsa o ülke yargı bağımsızlığı konusunda sorun var demektir. Bir yargıç mahkum ederken bir başka yargıç mektup yazıp haksızlığa dikkat çekiyorsa o ülkede en azından umut da vardır. Türkiye bu nokta. Ayıp olan bir başka şey daha var" dedi.
"GAZETECİLERDEN BİRİ TUTUKLU GAZETECİLERİ SORMUYOR KORKUYORSANIZ O UÇAĞA NİYE BİNİYORSUNUZ?"
Kılıçdaroğlu, "Sayın cumhurbaşkanı gazetecilerle geliyor. Uçakta çok sayıda gazeteci var. Ağırlıklı olan havuz medyası her şey soruluyor. Birinin aklına şu tutuklu gazetecileri sorayım gelmiyor. Niçin gelmiyor? Korkuyorsanız o uçağa niye biniyorsunuz? Dünyanın sorduğu soruyu sormaktan korkuyorlar. Osmanlı görkemli bir geçmişimizdir. Ama Osmanlı da medya özgürlüğüne önem vermiştir. Ali Paşa; ’basın hürriyeti ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir’ diyor. Bari Ali Paşa’ya saygı duy. 100 yıl önceden bunu söylemiş. Gazeteci kamu adına görev yapar. O nedenle bütün dünyada korunurlar. Anayasal güvence altına alınmışlardır. Ama siz darbe dönemlerini aratmayacak bir yargılama süreci içerisinde gazetecileri hapise atıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"EFELENDİLER, KAHRAMANLIK EDEBİYATI YAPTILAR ŞİMDİ GERİ ÇEKİLİYORLAR"
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Suriye sorunumuz azmış gibi bir de üstüne Irak’ı ekledik. Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Ne için Türkiye’nin güvenliği için peşmergeleri eğitmek, IŞİD ile mücadele için olabilir. Kimsenin itiraz ettiği yok. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NOTO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Arkasından bir de kahramanlık edebiyatı yaptık. Efendim kimse geri gönderemez. Onlardan mı izin alacağız. Benzeri daha önce yaşamıştık. Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanımız Taner Yıldız vardı. 4 Aralık 2012’de o da biniyor GAP uçağına Erbil’e gideceğiz diyor pilota. Konferansa gideceğiz diyorlar. Uçak bir süre sonra Kayseri’ye iniyor. Niye Kayseri? O merkezi hükümet izin vermiyor. Kardeşim niye daha önce izin almıyorsunuz Türkiye’yi rezil ediyorsun. Şimdi aynı şey gönderdik. Efelendiler, kahramanlık edebiyatı yaptılar. Şimdi geri çekiliyorlar. Hani sen geri çekilmeyecektin Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz" diye konuştu.
"BUNLAR BİRİKE BİRİKE TÜRKİYE’NİN İTİBAR KAYBINA YOL AÇIYOR"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Diyecekler ki yine bizi kandırdılar. E sen çocuk musun? Türkiye’nin onuru ile oynamaya bu yetkiyi hakkı size kim verdi? Devlet yönetmek bu kadar ucuz kolay mı? sanki Trabzon’a, Rize’ye…gönderiyoruz. Orası başka bir ülke. Irak’8ın toprak bütünlüğüne saygılıyız diyorsun. Peki bu geri çekilme nedir o zaman? Niye gittin niye geri çekildin? Heyetin önceden gitmesi gerekirken sonradan gitti. Mutabakat sağlandıysa niye geri çekiliyorsun. Kim seni kandırdı niye geri çekiliyorsun. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor" açıklamasında bulundu.
Hakime TORUN / ANKARA (DHA)
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, ""Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NATO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Efelendiler kahramanlık edebiyatı yaptılar şimdi geri çekiliyorlar. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor. Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" dedi.
"GELİRİM MAAŞIMI DA ALIRIM DURUMUM DA İYİ MİLLETVEKİLİ OYUNUNU OYNARIM"
Sorunların çözüm merkezi olarak TBMM’yi adres gösteren Kılıdaroğlu, "Ne olursa olsun herhangi bir çocuğumuzun burnu kanamasın istiyoruz. Bizim gösterdiğimiz duyarlılığı siz de gösterin. Parlamentoyu daha güzel çalıştıralım. Eğer bunları yapamayacaksak bu parlamentoda ne işimiz var. Nasıl olsa gelirim maaşımı da alırım durumum da iyi milletvekili oyununu oynarım. Bu parlamento, kurucu gazi parlamento. O zaman gereğini yapalım" dedi.
"O BİZİM ONURUMUZ, GURURUMUZ SEVGİLİ AZİZ SANCAR SENİ ÇOK SEVİYORUZ BİZE MUTLULUK YAŞATTIĞIN İÇİN"
Aziz Sancar’ı tebrik eden Kılıçdaroğlu, "Bizi sevince boğan başka bir olay var. Aziz Sancar, Nobel Kimya ödülünü aldı. Hepimizi gururlandıran bir olay. İlk duyduğumda olağanüstü sevindim. Üstelik kimya gibi bir dalda alıyorsunuz çığır açacak bir ödül. Yeni ödüllerle umarım başarısını perçinleştirir. O bir cumhuriyet çocuğu. Zor koşullarda okudu. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birini aldı. O bizim onurumuz, gururumuz sevgili Aziz Sancar seni çok seviyoruz bize mutluluk yaşattığın için. Aziz Sancar’ın bir başka özelliği Mustafa Kemal’e olan hayranlığı. Bir kez daha Mustafa Kemal’i haklı çıkardılar. ’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir’ diyor. Sevgili Aziz Sancar bu ödül ’Atamız sayesinde alınmıştır’ diyor. Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e saygının gereği olarak söylüyor" diye konuştu.
"TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI SAYGINLIĞINA KİM GÖLGE DÜŞÜRÜYOR?"
Basın özgürlüğüne vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Basının özgür olamadığı bir ülkede toplum da özgür değildir. Gazeteci yazdığı haberden dolayı hapise atılıyorsa, neden bu haberi yaptın diye baskı kuruluyor işinden atılıyorsa hep beraber düşünmemiz lazım. bu işin sağı solu, ilerisi gerisi yok. Şucusu bucusu yok. Medyanın her koşulda özgür olması gerekir. bunun olmadı yerde demokrasi yara almış demektir. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" diye sorudu.
"BUNUN HESABINI VERECEKLER DİYOR BİR DİKTATÖR BOZUNTUSU BUNUN HESABINI SEN VERECEKSİN SEN"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabını verecekler’ diyor bir diktatör bozuntusu. Bunun hesabını sen vereceksin sen. Hiç kimsenin Türkiye’nin onuru ile oynamaya hakkı yoktur. 32 gazetecimiz hapiste. Bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı herhangi bir ülkeye gittiğinde en zor soru sinin ülkenizde gazeteciler niye hapiste bu sorularla muhatap olunması Türkiye açısından en büyük ayıptır bunun farkında bile değiller. Biz yargılanmasınlar demiyoruz. Efendim kaçacaklar olur mu telefon açıyorsunuz geliyorlar. Niye kaçsınlar haberleri karartacaklar zaten yazmış ne yazacaksa" dedi.
"BİRİLERİ YARGIÇ CÜPPESİ GİYEREK BİRİLERİNİN TALİMATINI YERİNE GETİRİYOR"
Kılıçdaroğlu, "Birileri yargıç cüppesi giyerek birilerinin talimatını yerine getiriyorsa o ülke yargı bağımsızlığı konusunda sorun var demektir. Bir yargıç mahkum ederken bir başka yargıç mektup yazıp haksızlığa dikkat çekiyorsa o ülkede en azından umut da vardır. Türkiye bu nokta. Ayıp olan bir başka şey daha var" dedi.
"GAZETECİLERDEN BİRİ TUTUKLU GAZETECİLERİ SORMUYOR KORKUYORSANIZ O UÇAĞA NİYE BİNİYORSUNUZ?"
Kılıçdaroğlu, "Sayın cumhurbaşkanı gazetecilerle geliyor. Uçakta çok sayıda gazeteci var. Ağırlıklı olan havuz medyası her şey soruluyor. Birinin aklına şu tutuklu gazetecileri sorayım gelmiyor. Niçin gelmiyor? Korkuyorsanız o uçağa niye biniyorsunuz? Dünyanın sorduğu soruyu sormaktan korkuyorlar. Osmanlı görkemli bir geçmişimizdir. Ama Osmanlı da medya özgürlüğüne önem vermiştir. Ali Paşa; ’basın hürriyeti ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir’ diyor. Bari Ali Paşa’ya saygı duy. 100 yıl önceden bunu söylemiş. Gazeteci kamu adına görev yapar. O nedenle bütün dünyada korunurlar. Anayasal güvence altına alınmışlardır. Ama siz darbe dönemlerini aratmayacak bir yargılama süreci içerisinde gazetecileri hapise atıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"EFELENDİLER, KAHRAMANLIK EDEBİYATI YAPTILAR ŞİMDİ GERİ ÇEKİLİYORLAR"
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Suriye sorunumuz azmış gibi bir de üstüne Irak’ı ekledik. Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Ne için Türkiye’nin güvenliği için peşmergeleri eğitmek, IŞİD ile mücadele için olabilir. Kimsenin itiraz ettiği yok. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NOTO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Arkasından bir de kahramanlık edebiyatı yaptık. Efendim kimse geri gönderemez. Onlardan mı izin alacağız. Benzeri daha önce yaşamıştık. Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanımız Taner Yıldız vardı. 4 Aralık 2012’de o da biniyor GAP uçağına Erbil’e gideceğiz diyor pilota. Konferansa gideceğiz diyorlar. Uçak bir süre sonra Kayseri’ye iniyor. Niye Kayseri? O merkezi hükümet izin vermiyor. Kardeşim niye daha önce izin almıyorsunuz Türkiye’yi rezil ediyorsun. Şimdi aynı şey gönderdik. Efelendiler, kahramanlık edebiyatı yaptılar. Şimdi geri çekiliyorlar. Hani sen geri çekilmeyecektin Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz" diye konuştu.
"BUNLAR BİRİKE BİRİKE TÜRKİYE’NİN İTİBAR KAYBINA YOL AÇIYOR"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Diyecekler ki yine bizi kandırdılar. E sen çocuk musun? Türkiye’nin onuru ile oynamaya bu yetkiyi hakkı size kim verdi? Devlet yönetmek bu kadar ucuz kolay mı? sanki Trabzon’a, Rize’ye…gönderiyoruz. Orası başka bir ülke. Irak’8ın toprak bütünlüğüne saygılıyız diyorsun. Peki bu geri çekilme nedir o zaman? Niye gittin niye geri çekildin? Heyetin önceden gitmesi gerekirken sonradan gitti. Mutabakat sağlandıysa niye geri çekiliyorsun. Kim seni kandırdı niye geri çekiliyorsun. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor" açıklamasında bulundu.
Hakime TORUN / ANKARA (DHA)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)