Schengen ülkelerine vizesiz seyahat için gereken çipli pasaportlar 1 Haziran’dan itibaren dağıtılacak. İşte konuyla ilgili en çok merak edilenler ve cevapları.
Türkiye ile AB arasında varılan mutabakata göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Schengen üyesi ülkelere vizesiz seyahat edebilmesi için verilen tarih yaklaşıyor. Hükümet bunun için TBMM’de gereken yasal düzenlemeleri çıkarıyor. Vizesiz seyahat için şartlardan birisi AB’ye uyumlu yeni pasaport konusu. AB’nin yeni çip şartı, 1 Haziran’dan itibaren alınacak pasaportlara yeni çip konulmasıyla aşıldı.
Pasaport konusunda öne çıkan 11 soru ve yanıtları şöyle:
Mevcut pasaportlarla Schengen ülkelerine vizesiz seyahat mümkün olacak mı?
- Hayır olmayacak. Bu pasaportlarla seyahat etmek isteyenler vize almak zorundalar.
Hangi pasaportla mümkün olacak?
- 1 Haziran 2016 tarihinden itibaren alınacak pasaportlarla mümkün olacak. Bu pasaportların çiplerine AB’nin şart koştuğu biyometrik veriler (parmak izleri ve bazı kişisel veriler) yüklenmiş olacak.
Bu pasaportlarda fiziki bir değişiklik olacak mı?
- Hayır, şu andaki pasaportların aynısı olacak. Önceki pasaportlardan farklı olduğunu göstermek için kapak ön veya arka sayfasına bir işaret eklenme ihtimali bulunuyor.
Mevcut pasaportlarını yeni çipli pasaportla değiştirmek isteyenler ücret ödeyecek mi?
- Evet, pasaport için cüzdan ücreti ödenecek.
Mevcut pasaportun süresi örneğin 10 yıllık ise yeni alanacak pasaportun kullanım süresine bu dahil edilecek mi?
- Eski pasaportun kullanım süresi yeni pasaporta eklenecek. Geçerli süre harcı ödendiğinden bunun için harç talep edilmeyecek.
1 Haziran 2016’dan itibaren hususi (yeşil), hizmet (gri) ve diplomatik pasaportların da çipleri değişecek mi?
- Evet bu pasaportların çiplerine de biyometrik veriler eklenmeye başlanacak.
Peki, bazı AB ülkelerinin kullanmaya başladığı kişisel bilgilerin yer aldığı sayfanın özel bir maddeyle kaplandığı pasaportların basımı ve ihalesi için görüşmeler yapılıyor mu?
- Evet, bu amaçla AB ile bir proje yapıldı. İhale süreci devam ediyor. Bu yılın sonuna doğru endüstriyel altyapıyla basımı yapılacak yeni pasaportlar kullanıma sunulacak. Bu pasaportlarda yeni bazı güvenlik ögeleri olacak. Tamamen otomasyon ortamında basımı yapılacak ve kullanıma hazır duruma getirilecek. Çipler, kişisel verilerin bulunduğu sayfada yer alacak. Bu sayfa özel bir madde ile kaplanacak.
Yeni pasaportlar devreye girince, 1 Haziran 2016’dan sonra alınmış pasaportları bu pasaportlarla değiştirmek şart mı?
- Hayır şart değil. Ancak pasaportun süresi yeni cilt kapaklı pasaportların basımından sonraki bir tarihte sona eriyorsa, alınacak yeni pasaport ‘AB’ye tam uyumlu’ olacak.
Yeni çipli pasaportlarla AB üyesi olup Schengen üyesi olmayan Birleşik Krallık (İngiltere) ve İrlanda Cumhuriyeti’ne vizesiz seyahat mümkün mü?
- Hayır. İrlanda ve Birleşik Krallık için vize almak şart. Bu ülkelerden vizeleri bulunanların eski pasaportları yeni pasaportlara iliştirilecek.
Peki AB üyesi olmayıp, Schengen bölgesi ülkeleri arasında yer alan İsviçre, Norveç ve İzlanda’ya vizesiz seyahat yapılacak mı?
- Evet bu ülkelerin yanı sıra, şehir devletler durumundaki Liechtenstein, Andorra ve San Marino’ya da otomatikman vizesiz seyahat mümkün olacak.
AB üyesi olup, Schengen’e dahil olmayan Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan için vize almaya devam edilecek mi?
- Yeni uygulamayla birlikte Türk vatandaşları bu üç ülkeye de vizesiz seyahat edebilecekler.
29 Nisan 2016 Cuma
Beratcan'ın babası eşine boşanma davası açtı
İstanbul Kartal'da kaybolduktan 15 gün sonra Tuzla'da cesedi bulunan 10 yaşındaki Beratcan Karakütük'ün babası Ergün Karakütük avukatıyla birlikte Anadolu Adliyesine gelerek eşi Türkan Karakütük'e boşanma davası açtı.
Bugün öğle saatlerinde Avukat Hicran İlhan ile birlikte Anadolu Adliyesi'ne gelen Ergün Karakütük, eşi Türkan Karakütük'e kendi çocuğunun ölümüne sebebiyet vermesinde dolayı boşanma davası açmak için geldi.
Adliye önünde avukatıyla birlikte İhlas Haber Ajansı muhabirine konuşan Ergün Karakütük; “Adliyeye gelişimin sebebi boşanma davası açtım. Süreci hızlandırmak için. Olaylar geçti başımdan ve onları da burada konuşmak için geldim. Daha önceden beni aldattığından haberim vardı ama eşimle konuştuğum zaman da ilk baştan bana sadece telefonla konuştuğunu söyledi. Herhangi bir şey olmadığını ona güvenmemi istedi. Bu şekilde bir şey olduğunu bilmiyordum daha sonra olaylar gerçekleştikten sonra öğrendim. Olayla alakalı benim evim taşlandı, çocuğumun psikolojisi bozuldu. Çocuğum şu anda başkasının yanında kalıyor. Benimle dahi görüşmek istemiyor. Çocuğum gerçekten psikolojisi çok bozuldu. Benim evim taşlandı bazı kendini bilmeyen kişiler evimi taşladı. Adresimi değiştirmek zorunda kaldım işimden oldum. Şu anda işsizim çok çaresiz bir durumdayım. Eşimle görüşmüyorum. nerede olduğunu bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum bu saatten sonra. Benden uzak olsun Allah'a yakın olsun ama cezasını çekecek diye düşünüyorum. Kedisinden şikayetçi oldum. Çocuğumun ölümüne sebep olduğundan dolayı ben kendisinden şikayetçi oldum” şeklinde konuştu.
DİĞER ÇOCUKLARININ VELAYETİNİ İSTİYOR
İstanbul Anadolu Adliyesine bugün gelmelerinin sebebinin medyaya daha öncede yansımış olan Beratcan 'ın kamuoyunda büyük yankı uyandıran ölümüyle ilgili olarak hem dosyasındaki ifadeler ve aynı zamanda boşanma davası açmak için olduğunu söyleyen Avukat Hicran İlhan, “Burada soruşturma dosyası kapsamında gizlilik kararı ve basın yasağı devam etmekte olduğu için çok fazla soruşturma dosyasıyla ilgili içeriğe giremeyeceğiz. Eşi olarak görünen Türkan hanımın kendi çocuğunu tasarlayarak ölümüne sebebiyet vermek suçundan şüpheli sıfatıyla yargılanması ve tutuklanması nedeniyle boşanma davasını açmış bulunmaktayız. Müvekkilimin de söylemiş olduğu gibi daha önce aldatıldığından şüphelendi ancak aile düzeni ve çocuklarının geleceği için boşama davası açamadı. Fakat sonrasında bir kereye mahsus telefonla görüşmeden kaynaklanan aldatma olayının devam ettiğini buradaki ifadelerinden anlamamız doğrultusunda ve çocuğunun ölümüne sebebiyet vermesinden dolayı bugün burada boşanma davasını başlattık. Aynı zamanda diğer çocuğu 15 yaşında. Ailesini düzenini ve yaşadığı evi değiştirmek zorunda kaldı. Şehir dışına taşınmak zorunda kaldı. Diğer çocuğunda velayetini isteyeceğiz davamızın konusu bu yöndedir. Soruşturma dosyasına gireceği için diğer konularla ilgili beyanat vermeyeceğiz” dedi.
Bugün öğle saatlerinde Avukat Hicran İlhan ile birlikte Anadolu Adliyesi'ne gelen Ergün Karakütük, eşi Türkan Karakütük'e kendi çocuğunun ölümüne sebebiyet vermesinde dolayı boşanma davası açmak için geldi.
Adliye önünde avukatıyla birlikte İhlas Haber Ajansı muhabirine konuşan Ergün Karakütük; “Adliyeye gelişimin sebebi boşanma davası açtım. Süreci hızlandırmak için. Olaylar geçti başımdan ve onları da burada konuşmak için geldim. Daha önceden beni aldattığından haberim vardı ama eşimle konuştuğum zaman da ilk baştan bana sadece telefonla konuştuğunu söyledi. Herhangi bir şey olmadığını ona güvenmemi istedi. Bu şekilde bir şey olduğunu bilmiyordum daha sonra olaylar gerçekleştikten sonra öğrendim. Olayla alakalı benim evim taşlandı, çocuğumun psikolojisi bozuldu. Çocuğum şu anda başkasının yanında kalıyor. Benimle dahi görüşmek istemiyor. Çocuğum gerçekten psikolojisi çok bozuldu. Benim evim taşlandı bazı kendini bilmeyen kişiler evimi taşladı. Adresimi değiştirmek zorunda kaldım işimden oldum. Şu anda işsizim çok çaresiz bir durumdayım. Eşimle görüşmüyorum. nerede olduğunu bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum bu saatten sonra. Benden uzak olsun Allah'a yakın olsun ama cezasını çekecek diye düşünüyorum. Kedisinden şikayetçi oldum. Çocuğumun ölümüne sebep olduğundan dolayı ben kendisinden şikayetçi oldum” şeklinde konuştu.
DİĞER ÇOCUKLARININ VELAYETİNİ İSTİYOR
İstanbul Anadolu Adliyesine bugün gelmelerinin sebebinin medyaya daha öncede yansımış olan Beratcan 'ın kamuoyunda büyük yankı uyandıran ölümüyle ilgili olarak hem dosyasındaki ifadeler ve aynı zamanda boşanma davası açmak için olduğunu söyleyen Avukat Hicran İlhan, “Burada soruşturma dosyası kapsamında gizlilik kararı ve basın yasağı devam etmekte olduğu için çok fazla soruşturma dosyasıyla ilgili içeriğe giremeyeceğiz. Eşi olarak görünen Türkan hanımın kendi çocuğunu tasarlayarak ölümüne sebebiyet vermek suçundan şüpheli sıfatıyla yargılanması ve tutuklanması nedeniyle boşanma davasını açmış bulunmaktayız. Müvekkilimin de söylemiş olduğu gibi daha önce aldatıldığından şüphelendi ancak aile düzeni ve çocuklarının geleceği için boşama davası açamadı. Fakat sonrasında bir kereye mahsus telefonla görüşmeden kaynaklanan aldatma olayının devam ettiğini buradaki ifadelerinden anlamamız doğrultusunda ve çocuğunun ölümüne sebebiyet vermesinden dolayı bugün burada boşanma davasını başlattık. Aynı zamanda diğer çocuğu 15 yaşında. Ailesini düzenini ve yaşadığı evi değiştirmek zorunda kaldı. Şehir dışına taşınmak zorunda kaldı. Diğer çocuğunda velayetini isteyeceğiz davamızın konusu bu yöndedir. Soruşturma dosyasına gireceği için diğer konularla ilgili beyanat vermeyeceğiz” dedi.
Dünya Bankası’ndan turizm uyarısı geldi
Dünya Bankası, Türkiye’nin büyüme tahminini açıkladı ve 2016 yılında büyümenin yüzde 3,5’e gerileyeceğini ifade etti. Dünya Bankası, turizm gelirlerinde 2016 yılında düşüşün devam edeceğini ifade etti.
Dünya Bankası bugün açıklanan Nisan ayı Türkiye Düzenli Ekonomi notundaki rakamlara göre, Türkiye'nin büyümesi 2016 yılında yüzde 3.5'e gerileyecek.
Türkiye'nin cari açık/GSYH oranı 2016'da yüzde 4.1, enflasyon yüzde 8.5 öngörülüyor. Bu yıl genel yönetim bütçesinin yüzde 1.8 açık vermesi bekleniyor. Turizm gelirlerinde aşağı yönlü eğilim 2016'da devam edecek.
TURİZM GELİRLERİ İLK ÇEYREKTE AZALDI
Turizm gelirleri 2016 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 16.5 azalarak 4.07 milyar dolar oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, ziyaretçilerin kişi başına ortalama harcaması 796 dolar oldu.
İlk çeyrekte yabancıların ortalama harcaması 717 dolar, yurtdışında ikamet eden vatandaşların ortalama harcaması ise 1,059 dolar oldu.
Verilere göre, Türkiye'den çıkış yapan ziyaretçi sayısı 2016 yılı birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4.4 azalarak 5.1 milyon kişi oldu. Bunların yüzde 78.6'sını yabancılar, yüzde 21.4'ünü ise yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu.
Dünya Bankası bugün açıklanan Nisan ayı Türkiye Düzenli Ekonomi notundaki rakamlara göre, Türkiye'nin büyümesi 2016 yılında yüzde 3.5'e gerileyecek.
Türkiye'nin cari açık/GSYH oranı 2016'da yüzde 4.1, enflasyon yüzde 8.5 öngörülüyor. Bu yıl genel yönetim bütçesinin yüzde 1.8 açık vermesi bekleniyor. Turizm gelirlerinde aşağı yönlü eğilim 2016'da devam edecek.
TURİZM GELİRLERİ İLK ÇEYREKTE AZALDI
Turizm gelirleri 2016 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 16.5 azalarak 4.07 milyar dolar oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, ziyaretçilerin kişi başına ortalama harcaması 796 dolar oldu.
İlk çeyrekte yabancıların ortalama harcaması 717 dolar, yurtdışında ikamet eden vatandaşların ortalama harcaması ise 1,059 dolar oldu.
Verilere göre, Türkiye'den çıkış yapan ziyaretçi sayısı 2016 yılı birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4.4 azalarak 5.1 milyon kişi oldu. Bunların yüzde 78.6'sını yabancılar, yüzde 21.4'ünü ise yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu.
Atatürk'ün yanındaki bu kız tanıdık çıktı
Atatürk'ün 23 Nisan günü yayınlanan bu fotoğrafındaki küçük kız çok tanıdık bir isim çıktı. İşte o fotoğrafın hikayesi...
23 Nisan günü Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan fotoğrafın oldukça ilginç bir hikayesi var. Gazete o fotoğrafda Atatürk'ün yanında yer alan ünlü tiyatrocu Macide Tanır olduğunu yazdı.
Atatürk'ün, 1929’da Pendik’te çocuklarla çekilen fotoğrafının altından duygusal bir anı çıktı.
Fotoğrafta, üzerinde otantik işlemeli giysi ve kafasında siyah bant olan küçük kız ünlü tiyatrocu Macide Tanır.
Tanır’ın yakın dostu tiyatro eleştirmeni ve tiyatro sanatçısı Gülşen Karakadıoğlu, fotoğrafın hikâyesini şöyle anlattı:
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü karşılamak üzere bulunanlar arasında babası ve ailesiyle birlikte bir kız çocuğu da vardı. Şiir okumaya başladığında küçük bir kaza yaşanır. Öyle heyecanlanmıştır ki! Ama Gazi Mustafa Kemal onu çok sever, kucaklayıp havaya kaldırır. Zaten ne olduysa o sırada olur!”
MACİDE VALİZİNİ HAZIRLIYOR
Atatürk’ün küçük Macide’yi çok sevdiğini belirten Karakadıoğlu hikâyenin devamını, “Macide’nin kulağına eğilerek usulca, ‘Benim kızım olur musun?’ diye sorar. Macide başını eğerek yanıtlar. Eve döndüklerinde hemen kendisine okul çantasından küçük bir valiz hazırlar, bir pijama ve diş fırçasını içine koyar. Valizini eline alıp salona çıkar, babasına ‘Hazırım” der. İşin neredeyse ciddileşmekte olduğunu anlayan babası ‘Beni bırakıyor musun yani?’ deyince ağlayarak koşup babasına sarılır ve babasının kızı olarak kalmaya karar verir” sözleriyle anlattı. Karakadıoğlu, Tanır ile olan dostluğundan dolayı gurur duyduğunu belirterek “Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının, o güzel insanların, ilgi gösterdikleri ve çağdaş aydınlık bir geleceğe doğru yön verdikleri çocuklar Macide Tanır gibi yetenekli, yetkin, örnek sanatçılar, bilim insanları, meslek sahipleri oldular. Macide Tanır mükemmele ulaşan oyunculuğuyla olduğu gibi ülkenin demokratik yaşamı konusunda da yürekli bir aydın olarak örnekti bizlere” dedi. Tanır ile yakın dostluklarından bahseden Karakadıoğlu, Tanır’ın hastalığı süresince birçok kez Ankara’dan İstanbul’a ziyaretine geldiğini söyleyerek, “Onu sonsuzca özlüyorum, kuşkusuz tiyatromuzun eksiğidir” ifadeleriyle özlemini dile getirdi.
65 ÖDÜL ALDI
Cumhuriyet tarihinin yetiştirdiği en önemli kadın tiyatro sanatçılarından Macide Tanır 1922’de doğdu. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro ve Opera Bölümünü’nden sınıf atlayarak 3 yılda mezun olan Tanır yüksek lisans sonrası 1943 yılında Devlet Tiyatroları’na katıldı. 1985 yılına kadar sahnelerde kaldı. Sanat yaşamı boyunca sayısı 50’yi aşan dünya tiyatro edebiyatının seçkin eserlerinin başrollerini oynadı. TV seyircileri ise, kendisini, Şehnaz Tango dizisinde Şehnaz’ın annesi olarak tanıdı. 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı. “Tiyatronun Cadısı” isimli bir anı kitabına imza attı. Sanat hayatında 65 ödüle layık görülen 2013 yılında, 91 yaşında, hayatını kaybettiğinde tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı.
23 Nisan günü Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan fotoğrafın oldukça ilginç bir hikayesi var. Gazete o fotoğrafda Atatürk'ün yanında yer alan ünlü tiyatrocu Macide Tanır olduğunu yazdı.
Atatürk'ün, 1929’da Pendik’te çocuklarla çekilen fotoğrafının altından duygusal bir anı çıktı.
Fotoğrafta, üzerinde otantik işlemeli giysi ve kafasında siyah bant olan küçük kız ünlü tiyatrocu Macide Tanır.
Tanır’ın yakın dostu tiyatro eleştirmeni ve tiyatro sanatçısı Gülşen Karakadıoğlu, fotoğrafın hikâyesini şöyle anlattı:
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü karşılamak üzere bulunanlar arasında babası ve ailesiyle birlikte bir kız çocuğu da vardı. Şiir okumaya başladığında küçük bir kaza yaşanır. Öyle heyecanlanmıştır ki! Ama Gazi Mustafa Kemal onu çok sever, kucaklayıp havaya kaldırır. Zaten ne olduysa o sırada olur!”
MACİDE VALİZİNİ HAZIRLIYOR
Atatürk’ün küçük Macide’yi çok sevdiğini belirten Karakadıoğlu hikâyenin devamını, “Macide’nin kulağına eğilerek usulca, ‘Benim kızım olur musun?’ diye sorar. Macide başını eğerek yanıtlar. Eve döndüklerinde hemen kendisine okul çantasından küçük bir valiz hazırlar, bir pijama ve diş fırçasını içine koyar. Valizini eline alıp salona çıkar, babasına ‘Hazırım” der. İşin neredeyse ciddileşmekte olduğunu anlayan babası ‘Beni bırakıyor musun yani?’ deyince ağlayarak koşup babasına sarılır ve babasının kızı olarak kalmaya karar verir” sözleriyle anlattı. Karakadıoğlu, Tanır ile olan dostluğundan dolayı gurur duyduğunu belirterek “Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının, o güzel insanların, ilgi gösterdikleri ve çağdaş aydınlık bir geleceğe doğru yön verdikleri çocuklar Macide Tanır gibi yetenekli, yetkin, örnek sanatçılar, bilim insanları, meslek sahipleri oldular. Macide Tanır mükemmele ulaşan oyunculuğuyla olduğu gibi ülkenin demokratik yaşamı konusunda da yürekli bir aydın olarak örnekti bizlere” dedi. Tanır ile yakın dostluklarından bahseden Karakadıoğlu, Tanır’ın hastalığı süresince birçok kez Ankara’dan İstanbul’a ziyaretine geldiğini söyleyerek, “Onu sonsuzca özlüyorum, kuşkusuz tiyatromuzun eksiğidir” ifadeleriyle özlemini dile getirdi.
65 ÖDÜL ALDI
Cumhuriyet tarihinin yetiştirdiği en önemli kadın tiyatro sanatçılarından Macide Tanır 1922’de doğdu. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro ve Opera Bölümünü’nden sınıf atlayarak 3 yılda mezun olan Tanır yüksek lisans sonrası 1943 yılında Devlet Tiyatroları’na katıldı. 1985 yılına kadar sahnelerde kaldı. Sanat yaşamı boyunca sayısı 50’yi aşan dünya tiyatro edebiyatının seçkin eserlerinin başrollerini oynadı. TV seyircileri ise, kendisini, Şehnaz Tango dizisinde Şehnaz’ın annesi olarak tanıdı. 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı. “Tiyatronun Cadısı” isimli bir anı kitabına imza attı. Sanat hayatında 65 ödüle layık görülen 2013 yılında, 91 yaşında, hayatını kaybettiğinde tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı.
28 Nisan 2016 Perşembe
Emekliler sendika kurabilecek
Ankara 7. İdare Mahkemesi, emeklilerin sendika kurabileceğine yönünde karar verdi. Yeni Emekliler Birliği Sendikası, Ankara Valiliğinin, 'emeklilerin sendika değil, dernek kurabileceği' yönündeki kararını idari yargıya taşımıştı.
Ankara 7. İdare Mahkemesi, İçişleri Bakanlığı ve Valiliğin ‘Emekliler sendika kuramaz’ yönündeki kararlarını Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı bularak; taleplerinin reddine karar verdi. Mahkeme, Yeni Emekliler Birliği Sendikası'nın; Anayasa'nın 17. ve 51. maddeleri gereği ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddesi hükümlerince, sendika kurma istemlerinin kabulü yönünde karar verildiğini bildirdi.
Mahkeme, kararında; Türkiye tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesine göre, “Her şahıs; asayişi ihlal etmeyen toplantılara katılmak ve başkaları ile birlikte sendikalar kurmak ve kendi yararlarını korumak üzere sendikalara girmek hakkı dahil olmak üzere dernek kurma hakkına sahiptir” ifadesine yer verdi.
Yeni Emekliler Birliği Sendikası Genel Başkanı İsrafil Odabaş, bu yargı kararının emeklilerin yaşamında önemli bir zafer adımı olduğunu belirterek; “Hukuk devletinde, uluslararası sözleşmeler hükümleri yerine getirilmediği gibi, Anayasamızda verilen haklarımız da keyfi olarak engellenmektedir. On binlerce üyemiz, Sendikamıza dilekçe vererek üye aidatlarının kaynaktan, yani maaşlarından kesilmesini talep etmelerine rağmen, resmen sendika olamadığımız için aidatlarımızı dahi kesemiyoruz. Biz bu yargı kararını İçişleri Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına; gereğinin yerine getirilmesi için sunacağız. Eğer; yargı kararı da göz ardı edilir ise konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmek zorunda kalacağız ve ülkemiz maalesef bu konuda da mahkûm edilecektir. Temennimiz AİHM’e gitmeden kendi iç hukukumuzda meseleye çözüm getirmektir.” dedi. Habertürk
Ankara 7. İdare Mahkemesi, İçişleri Bakanlığı ve Valiliğin ‘Emekliler sendika kuramaz’ yönündeki kararlarını Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı bularak; taleplerinin reddine karar verdi. Mahkeme, Yeni Emekliler Birliği Sendikası'nın; Anayasa'nın 17. ve 51. maddeleri gereği ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11. maddesi hükümlerince, sendika kurma istemlerinin kabulü yönünde karar verildiğini bildirdi.
Mahkeme, kararında; Türkiye tarafından kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesine göre, “Her şahıs; asayişi ihlal etmeyen toplantılara katılmak ve başkaları ile birlikte sendikalar kurmak ve kendi yararlarını korumak üzere sendikalara girmek hakkı dahil olmak üzere dernek kurma hakkına sahiptir” ifadesine yer verdi.
Yeni Emekliler Birliği Sendikası Genel Başkanı İsrafil Odabaş, bu yargı kararının emeklilerin yaşamında önemli bir zafer adımı olduğunu belirterek; “Hukuk devletinde, uluslararası sözleşmeler hükümleri yerine getirilmediği gibi, Anayasamızda verilen haklarımız da keyfi olarak engellenmektedir. On binlerce üyemiz, Sendikamıza dilekçe vererek üye aidatlarının kaynaktan, yani maaşlarından kesilmesini talep etmelerine rağmen, resmen sendika olamadığımız için aidatlarımızı dahi kesemiyoruz. Biz bu yargı kararını İçişleri Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına; gereğinin yerine getirilmesi için sunacağız. Eğer; yargı kararı da göz ardı edilir ise konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmek zorunda kalacağız ve ülkemiz maalesef bu konuda da mahkûm edilecektir. Temennimiz AİHM’e gitmeden kendi iç hukukumuzda meseleye çözüm getirmektir.” dedi. Habertürk
Beynine pil takılması gereken Asude Beyazgeyik 150 bin lira bulamazsa ölecek
Asude Beyazgeyik'in yaşayabilmesi için beynine de pil takılması gerekiyor. Kızının beynine pil takılması için 150 bin lira gerektiğini belirten baba, "Kızım gözümün önünde eriyor" diyerek yetkililerden yardım bekliyor.
Adana'da doğuştan kalp damarları ters olduğu için 3 yaşında açık kalp ameliyatı olduktan sonra kalbine pil takılan ve yatalak kalan Asude Beyazgeyik'in yaşayabilmesi için beynine de pil takılması gerekiyor. Kızının beynine pil takılması için 150 bin lira gerektiğini belirten baba, "Kızım gözümün önünde eriyor" diyerek yetkililerden yardım bekliyor.
KALP DAMARLARI TERSTİ!
Seyyar satıcılık yapan Mustafa Beyazgeyik (39) ile ev hanımı Songül Beyazgeyik (30) 15 yıl önce evlendi. Bu evlilikten çiftin İsmail Emre (14), Saadet Nur (11) ve Asude Beyazgeyik (8) ismini verdikleri 3 çocukları oldu. İlk iki çocuğunun sağlık problemi olmayan Beyazgeyik ailesinin son çocuğu olan Asude Beyazgeyik'in doğuştan kalp damarlarının ters olduğu ortaya çıktı. 3 yaşına kadar ilaçlarla tedavi gören Asude Beyazgeyik için ameliyata karar verildi. Ameliyattan önce konuşan ve koşup oynayan Asude Beyazgeyik bir üniversite hastanesinde açık kalp ameliyatı oldu. Başarılı geçen ameliyatın ardından Asude Beyazgeyik yoğun bakıma alındı. Ameliyattan 4 saat sonra Asude fenalaştı ve kalbi durdu. Beyazgeyik'e uzun süre kalp masajı yapılarak geri döndürüldü. Ancak bu sırada beynine oksijen gitmediği için Asude'nin başından aşağısı tutmaz hale geldi. Doktorlar Asude'nin kalbine de pil taktı. Hastaneden taburcu olan Beyazgeyik Adana'daki evine döndü. Ancak Asude Beyazgeyik bu kez de sık sık nöbet geçirmeye bayılmaya başladı. Günde 10-15 kez nöbet geçiren Beyazgeyik'i baba Mustafa Beyazgeyik hastaneye götürdü.
SEYYAR SATICILIK YAPAN BABA ALDIĞI CEVAPLA YIKILDI!
Yeşil kartlı olan baba Mustafa Beyazgeyik'in kızı için yurt dışından ilaç getirtildi. 5 yıldır ilaçları kullanarak hayatta kalan Asude'nin ilaçlara rağmen nöbetleri artarak devam edince doktorlar beynine de pil takılmasına karar verdi. Ancak ağır engelli olduğu için devlet pil takma ameliyatını ve masraflarını karşılamadığından baba Beyazgeyik, BİMER'e başvuru yaptı. BİMER ise babayı talebinin yerine getirilmesi için Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Hastanesi'ne gönderdi. Hastane ise talebe, "Hasta ağır engelli olduğu ve çocuklara takılan beyin pilini devlet karşılamadığı için bu işlem hiçbir üniversite ve devlet hastanelerinde ücretsiz yapılmamaktadır" yanıtını verdi.
Seyyar satıcılık yaparak geçinen baba Beyazgeyik, cevapla yıkıldı. Baba Beyazgeyik özel hastanelerle görüştüğünde ise kızının beynine pil takılması için 150 bin lira paraya ihtiyaç olduğunu öğrendi.
KALBİNE PİL TAKILAN MİNİK ASUDE'NİN TEK ŞANSI BEYİN PİLİ
Mustafa Beyazgeyik, kızının hayatta kalmasının tek şansının beynine pil takılması olduğunu belirterek, "Kızım her gün 10-15 kez nöbet geçiriyor. Nöbet geçirdiği zaman hayattan kopuyor yarı ölü oluyor. Artık ilaçlar fayda etmiyor. Doktorların söylediğine göre kızımın tek kurtuluşu beynine pil takılması. Ancak bunu devlet karşılamıyor, benim de 150 bin lirayı bulacak gücüm yok. Kızım her gün gözümün önünde eriyip gidiyor. Benim tek isteğim kızımın hayatta kalması. Tek isteğim kızıma bu ameliyatı yaptırsınlar başka hiç bir şey istemiyorum" dedi.
Baba Beyazgeyik kızının yatalak olduğu için hiç ayakta duramaması nedeniyle özel yaptığı bir aparatla onun ayakta durmasını sağlıyor. Baba Beyazgeyik, kızını haftanın 3 günü özel eğitim merkezine ve fizik tedaviye götürüyor. Kızını çok seven baba ona bir gül gibi bakarken onun yeniden ayağa kalkması ve konuşması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Habertürk
Adana'da doğuştan kalp damarları ters olduğu için 3 yaşında açık kalp ameliyatı olduktan sonra kalbine pil takılan ve yatalak kalan Asude Beyazgeyik'in yaşayabilmesi için beynine de pil takılması gerekiyor. Kızının beynine pil takılması için 150 bin lira gerektiğini belirten baba, "Kızım gözümün önünde eriyor" diyerek yetkililerden yardım bekliyor.
KALP DAMARLARI TERSTİ!
Seyyar satıcılık yapan Mustafa Beyazgeyik (39) ile ev hanımı Songül Beyazgeyik (30) 15 yıl önce evlendi. Bu evlilikten çiftin İsmail Emre (14), Saadet Nur (11) ve Asude Beyazgeyik (8) ismini verdikleri 3 çocukları oldu. İlk iki çocuğunun sağlık problemi olmayan Beyazgeyik ailesinin son çocuğu olan Asude Beyazgeyik'in doğuştan kalp damarlarının ters olduğu ortaya çıktı. 3 yaşına kadar ilaçlarla tedavi gören Asude Beyazgeyik için ameliyata karar verildi. Ameliyattan önce konuşan ve koşup oynayan Asude Beyazgeyik bir üniversite hastanesinde açık kalp ameliyatı oldu. Başarılı geçen ameliyatın ardından Asude Beyazgeyik yoğun bakıma alındı. Ameliyattan 4 saat sonra Asude fenalaştı ve kalbi durdu. Beyazgeyik'e uzun süre kalp masajı yapılarak geri döndürüldü. Ancak bu sırada beynine oksijen gitmediği için Asude'nin başından aşağısı tutmaz hale geldi. Doktorlar Asude'nin kalbine de pil taktı. Hastaneden taburcu olan Beyazgeyik Adana'daki evine döndü. Ancak Asude Beyazgeyik bu kez de sık sık nöbet geçirmeye bayılmaya başladı. Günde 10-15 kez nöbet geçiren Beyazgeyik'i baba Mustafa Beyazgeyik hastaneye götürdü.
SEYYAR SATICILIK YAPAN BABA ALDIĞI CEVAPLA YIKILDI!
Yeşil kartlı olan baba Mustafa Beyazgeyik'in kızı için yurt dışından ilaç getirtildi. 5 yıldır ilaçları kullanarak hayatta kalan Asude'nin ilaçlara rağmen nöbetleri artarak devam edince doktorlar beynine de pil takılmasına karar verdi. Ancak ağır engelli olduğu için devlet pil takma ameliyatını ve masraflarını karşılamadığından baba Beyazgeyik, BİMER'e başvuru yaptı. BİMER ise babayı talebinin yerine getirilmesi için Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gazi Hastanesi'ne gönderdi. Hastane ise talebe, "Hasta ağır engelli olduğu ve çocuklara takılan beyin pilini devlet karşılamadığı için bu işlem hiçbir üniversite ve devlet hastanelerinde ücretsiz yapılmamaktadır" yanıtını verdi.
Seyyar satıcılık yaparak geçinen baba Beyazgeyik, cevapla yıkıldı. Baba Beyazgeyik özel hastanelerle görüştüğünde ise kızının beynine pil takılması için 150 bin lira paraya ihtiyaç olduğunu öğrendi.
KALBİNE PİL TAKILAN MİNİK ASUDE'NİN TEK ŞANSI BEYİN PİLİ
Mustafa Beyazgeyik, kızının hayatta kalmasının tek şansının beynine pil takılması olduğunu belirterek, "Kızım her gün 10-15 kez nöbet geçiriyor. Nöbet geçirdiği zaman hayattan kopuyor yarı ölü oluyor. Artık ilaçlar fayda etmiyor. Doktorların söylediğine göre kızımın tek kurtuluşu beynine pil takılması. Ancak bunu devlet karşılamıyor, benim de 150 bin lirayı bulacak gücüm yok. Kızım her gün gözümün önünde eriyip gidiyor. Benim tek isteğim kızımın hayatta kalması. Tek isteğim kızıma bu ameliyatı yaptırsınlar başka hiç bir şey istemiyorum" dedi.
Baba Beyazgeyik kızının yatalak olduğu için hiç ayakta duramaması nedeniyle özel yaptığı bir aparatla onun ayakta durmasını sağlıyor. Baba Beyazgeyik, kızını haftanın 3 günü özel eğitim merkezine ve fizik tedaviye götürüyor. Kızını çok seven baba ona bir gül gibi bakarken onun yeniden ayağa kalkması ve konuşması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Habertürk
Sarraf savcısı Bharara tarihi çete operasyonu yaptı
Rıza Sarraf dosyasını hazırlayan ABD New York Savcısı Preet Bharara New York'un en büyük çete operasyonuna imza attı.
Rıza Sarraf (Reza Zarrab) davası ile gündeme gelen ABD New York Savcısı Preet Bharara New York'un en büyük çete operasyonuna imza attı. Operasyon sonucunda 120 kişi tutuklandı. Rakip çete üyelerinden oluşan sanıklar cinayet, hırsızlık ve uyuşturucu ticaretiyle suçlanıyorlar.
Tutuklanan 120 kişinin Big Money Bosses (BMB) ve 2Fly YGz (2Fly) çetelerine üye oldukları belirtildi.
New York'un Bronx semtinde bulunan iki çetenin arasında 10 yıldır devam eden kanlı rekabet sebebiyle şehirde birçok kişi can verdi.
Operasyonda 700'e yakın federal ajan ve New York Polis Departmanı görev aldı. Habertürk
Rıza Sarraf (Reza Zarrab) davası ile gündeme gelen ABD New York Savcısı Preet Bharara New York'un en büyük çete operasyonuna imza attı. Operasyon sonucunda 120 kişi tutuklandı. Rakip çete üyelerinden oluşan sanıklar cinayet, hırsızlık ve uyuşturucu ticaretiyle suçlanıyorlar.
Tutuklanan 120 kişinin Big Money Bosses (BMB) ve 2Fly YGz (2Fly) çetelerine üye oldukları belirtildi.
New York'un Bronx semtinde bulunan iki çetenin arasında 10 yıldır devam eden kanlı rekabet sebebiyle şehirde birçok kişi can verdi.
Operasyonda 700'e yakın federal ajan ve New York Polis Departmanı görev aldı. Habertürk
Turist sayısı 10 yılın en düşük seviyesinde
Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12.84 azalışla 1.65 milyon olarak gerçekleşti.
Turist sayısı Mart ayında 2006 yılının Ekim ayından bu yana en büyük düşüşü kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan verilere göre, yılın ilk üç ayında ise Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 10.3 azalışla 4.06 milyon kişi oldu.
RUS TURİST SAYISI YÜZDE 60 AZALDI
Uçak düşürme krizinin ardından Mart ayında Rusya'dan gelen ziyaretçi sayısı yüzde 58.95 düşüşle 23,947'ye geriledi.
Turist sayısı Mart ayında 2006 yılının Ekim ayından bu yana en büyük düşüşü kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan verilere göre, yılın ilk üç ayında ise Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 10.3 azalışla 4.06 milyon kişi oldu.
RUS TURİST SAYISI YÜZDE 60 AZALDI
Uçak düşürme krizinin ardından Mart ayında Rusya'dan gelen ziyaretçi sayısı yüzde 58.95 düşüşle 23,947'ye geriledi.
Ünlü Fransız cerrah İstanbul'da hırsızlıktan mahkum oldu
Sınır Tanımayan Doktorlar’ın kurucularından ünlü Fransız cerrah Beres, İstanbul’da polisin cep telefonunu çaldı. Mahkemede özür dileyen Beres, 10 ay hapse çarptırıldı.
Sabah Gazetesi'nden Gülcan Demirci'nin haberine göre, dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar'ın kurucularından Fransız cerrah Jacques Philippe
Michel Beres, 15 Şubat'ta Sabiha Gökçe Havalimanı'na geldi.
Pasaport kontrolü gişesinde görevli polis memuru Y.D.'nin cep telefonunu cebine koyan 75 yaşındaki Beres, daha sonra Suriye'ye geçmek üzere bineceği Gaziantep uçağına yöneldi.
Telefonunu bulamayan polis memuru, kameraları kontrol etti. Telefonu Beres'in aldığına tanık olan Y.D. koşarak uçağa yetişti. Ceketinin cebinde telefon bulunan Beres nöbetçi mahkemede tutuklanarak cezaevine konuldu.
Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıkan ünlü cerrah, "Pişmanım ve üzgünüm" dedi. Beres 10 ay hapse çarptırdı. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. 36 gün cezaevinde yatan Beres tahliye edildi.
Sabah Gazetesi'nden Gülcan Demirci'nin haberine göre, dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar'ın kurucularından Fransız cerrah Jacques Philippe
Michel Beres, 15 Şubat'ta Sabiha Gökçe Havalimanı'na geldi.
Pasaport kontrolü gişesinde görevli polis memuru Y.D.'nin cep telefonunu cebine koyan 75 yaşındaki Beres, daha sonra Suriye'ye geçmek üzere bineceği Gaziantep uçağına yöneldi.
Telefonunu bulamayan polis memuru, kameraları kontrol etti. Telefonu Beres'in aldığına tanık olan Y.D. koşarak uçağa yetişti. Ceketinin cebinde telefon bulunan Beres nöbetçi mahkemede tutuklanarak cezaevine konuldu.
Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıkan ünlü cerrah, "Pişmanım ve üzgünüm" dedi. Beres 10 ay hapse çarptırdı. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. 36 gün cezaevinde yatan Beres tahliye edildi.
27 Nisan 2016 Çarşamba
Reza Zarrab uyuşturucu kaçakçıları ve teröristlerle aynı hapishanede
Reza Zarrab'ın yerleştirildiği hapishane, New York'ta yargılanan ağır suçluları barındırıyor.
Reza Zarrab, davasının görüleceği New York’a getirildi. Zarrab, New York’ta şehir merkezindeki hapishaneye, Metropolitan Correction Center’a yerleştirildi.
New York MCC’de El Kaide üyeleri de var, uyuşturucu kaçakçısı mafya liderleri de. New York MCC’ye konulan suçlular arasında öne çıkanlar arasında; 11 Eylül saldırılarını planlanlayan teröristlerden Remzi Yusuf, El Kaide’nin üst düzey yöneticileri Abu Anas Al Libi ile Halid Abdulrahman Al-Fawwaz da bulunuyor. Al Libi geçen yıl yargılanmayı beklerken hapishanede ölmüştü.
1998′deki ABD Büyükelçilik bombalamalarının beyni olarak tanınan Al Fawwaz’ın ise yargılanması devam ediyor. Remzi Yusuf ise iki kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıktan sonra başka bir hapishaneye sevk edilmişti.
UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI DA VAR
Reza’nın “hapishane arkadaşları” arasında ayrıca çok tanınan uyuşturucu kaçakçıları da var; Korkunç Korsan Roberts olarak tanınan, dünya çapındaki uyuşturucu kaçakçısı Ross Ulbricht, Meksika’daki Los Zetas uyuşturucu karteli yöneticilerinden Horst Overdick de halen New York MCC’de kalıyorlar
İKİ KİŞİLİK KOĞUŞLAR
New York MCC, en sıkı federal hapishaneler arasında sayılıyor. Buraya konulanlar, çoğunlukla New York’ta duruşmaları devam eden sanıklar. Hapishanede sanıklar ve mahkumlar iki kişilik koğuşlarda kalıyorlar.
DURUŞMAYA HEM EL, HEM AYAK KELEPÇESİ İLE GÖTÜRÜLÜYORLAR
New York Times’ta 2011 yılında yayınlanan bir yazıda, sanıkların New York MCC’den New York adliyesine nasıl götürüldüklerine ilişkin ayrıntılar yer almıştı. Yazıda sanıkların hapishane-mahkeme yolu şöyle anlatılmıştı; “Duruşma için mahkemeye götürülecek olan sanıklar, New York MCC’nin zemin katında Federal polislere teslim ediliyorlar. Ellerine kelepçe takılıyor. Ayak bileklerine de bellerine bağlı şekilde zincirleniyorlar. Buradan yer altındaki bir tünel aracılığıyla, kendilerini mahkemeye götürecek tünele gidiyorlar. Geçilen yeraltı tünelinin giriş ve çıkışında elektronik kapılar bulunuyor. Bu kapıları, tüneli kameralarla sürekli izleyen gardiyanlar açıp kapıyorlar. Tünel yer altında olduğundan, mahkumlar mahkemeye geçerken beraberlerindeki federal polisler ve kameralarla tüneli izleyen gardiyanlar dışında kimse onları görmüyor. Mahkumlar, tünelin kuzey ucunda, otomatik kapıdan geçtikten sonra mahkum asansörüne bindiriliyorlar. Buradan da yine polisler eşliğinde mahkeme salonuna getiriliyorlar” (sözcü.com.tr)
Reza Zarrab, davasının görüleceği New York’a getirildi. Zarrab, New York’ta şehir merkezindeki hapishaneye, Metropolitan Correction Center’a yerleştirildi.
New York MCC’de El Kaide üyeleri de var, uyuşturucu kaçakçısı mafya liderleri de. New York MCC’ye konulan suçlular arasında öne çıkanlar arasında; 11 Eylül saldırılarını planlanlayan teröristlerden Remzi Yusuf, El Kaide’nin üst düzey yöneticileri Abu Anas Al Libi ile Halid Abdulrahman Al-Fawwaz da bulunuyor. Al Libi geçen yıl yargılanmayı beklerken hapishanede ölmüştü.
1998′deki ABD Büyükelçilik bombalamalarının beyni olarak tanınan Al Fawwaz’ın ise yargılanması devam ediyor. Remzi Yusuf ise iki kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıktan sonra başka bir hapishaneye sevk edilmişti.
UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI DA VAR
Reza’nın “hapishane arkadaşları” arasında ayrıca çok tanınan uyuşturucu kaçakçıları da var; Korkunç Korsan Roberts olarak tanınan, dünya çapındaki uyuşturucu kaçakçısı Ross Ulbricht, Meksika’daki Los Zetas uyuşturucu karteli yöneticilerinden Horst Overdick de halen New York MCC’de kalıyorlar
İKİ KİŞİLİK KOĞUŞLAR
New York MCC, en sıkı federal hapishaneler arasında sayılıyor. Buraya konulanlar, çoğunlukla New York’ta duruşmaları devam eden sanıklar. Hapishanede sanıklar ve mahkumlar iki kişilik koğuşlarda kalıyorlar.
DURUŞMAYA HEM EL, HEM AYAK KELEPÇESİ İLE GÖTÜRÜLÜYORLAR
New York Times’ta 2011 yılında yayınlanan bir yazıda, sanıkların New York MCC’den New York adliyesine nasıl götürüldüklerine ilişkin ayrıntılar yer almıştı. Yazıda sanıkların hapishane-mahkeme yolu şöyle anlatılmıştı; “Duruşma için mahkemeye götürülecek olan sanıklar, New York MCC’nin zemin katında Federal polislere teslim ediliyorlar. Ellerine kelepçe takılıyor. Ayak bileklerine de bellerine bağlı şekilde zincirleniyorlar. Buradan yer altındaki bir tünel aracılığıyla, kendilerini mahkemeye götürecek tünele gidiyorlar. Geçilen yeraltı tünelinin giriş ve çıkışında elektronik kapılar bulunuyor. Bu kapıları, tüneli kameralarla sürekli izleyen gardiyanlar açıp kapıyorlar. Tünel yer altında olduğundan, mahkumlar mahkemeye geçerken beraberlerindeki federal polisler ve kameralarla tüneli izleyen gardiyanlar dışında kimse onları görmüyor. Mahkumlar, tünelin kuzey ucunda, otomatik kapıdan geçtikten sonra mahkum asansörüne bindiriliyorlar. Buradan da yine polisler eşliğinde mahkeme salonuna getiriliyorlar” (sözcü.com.tr)
ABD'de hakim karşısına çıkan Reza Zarrab, suçlamaları reddetti
ABD'de tutuklanan ve bugün New York'ta yargılanmasına başlanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrab, hâkim karşısına çıktı.
Reuters'ın haberine göre; İran'a uygulanan ABD yaptırımlarının delinmesine yardımcı olmakla itham edilen Zarrab, ilk duruşmada, kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.
Geçen ay ABD'nin Miami kentinde tutuklanan Zarrab, New York'taki Manhattan Bölge Mahkemesi'nde yargılanıyor.
DHA'nın haberine göre; Zarrab mahkemeye, lacivert bir üniforma içinde, ayakları zincirli, elleri serbest halde getirildi.
ABD'li hâkim Richard Berman'ın karşısına çıkan Zarrab’ın yargılandığı davanın ilk duruşması 15 dakika sürdü. Bir sonraki duruşma, 16 Haziran saat 11.00’da yapılacak.
AVUKATI KONUŞTU
New York Times muhabiri Benjamin Weiser, Zarrab'ın avukatı Benjamin Brafman'ın duruşma sonrası yaptığı açıklamaları Twitter'dan paylaştı.
Brafman, Zarrab'ın kefaletle serbest kalması için hâkimi ikna edebilecekleri konusunda "ümitli ve emin" olduklarını belirtti. Gazetecilere açıklamada bulunan Brafman, "suçlamaların savunulabilir" olduğunu belirtti.
New York Times muhabiri Weiser'ın aktardığına göre, ABD'li savcı Sidhardha Kamaraju, mahkeme belgelerinin yüz binlerce sayfa e-posta yazışmasının yanı sıra banka ve telefon kayıtlarını içerdiğini belirtti.
Reuters'ın haberine göre; İran'a uygulanan ABD yaptırımlarının delinmesine yardımcı olmakla itham edilen Zarrab, ilk duruşmada, kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.
Geçen ay ABD'nin Miami kentinde tutuklanan Zarrab, New York'taki Manhattan Bölge Mahkemesi'nde yargılanıyor.
DHA'nın haberine göre; Zarrab mahkemeye, lacivert bir üniforma içinde, ayakları zincirli, elleri serbest halde getirildi.
ABD'li hâkim Richard Berman'ın karşısına çıkan Zarrab’ın yargılandığı davanın ilk duruşması 15 dakika sürdü. Bir sonraki duruşma, 16 Haziran saat 11.00’da yapılacak.
AVUKATI KONUŞTU
New York Times muhabiri Benjamin Weiser, Zarrab'ın avukatı Benjamin Brafman'ın duruşma sonrası yaptığı açıklamaları Twitter'dan paylaştı.
Brafman, Zarrab'ın kefaletle serbest kalması için hâkimi ikna edebilecekleri konusunda "ümitli ve emin" olduklarını belirtti. Gazetecilere açıklamada bulunan Brafman, "suçlamaların savunulabilir" olduğunu belirtti.
New York Times muhabiri Weiser'ın aktardığına göre, ABD'li savcı Sidhardha Kamaraju, mahkeme belgelerinin yüz binlerce sayfa e-posta yazışmasının yanı sıra banka ve telefon kayıtlarını içerdiğini belirtti.
Değer Deniz cinayetinde karar: 45 yıl
Müzisyen Değer Deniz'in öldürülmesi davasında mahkeme 18 yaşından küçük sanığı toplamda 45 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Değer Deniz'in 18 yaşından küçük sanığını 45 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, sanık lehine "iyi hal indirimi" de uygulamadı.
TAM BİR YIL ÖNCE ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ
Feci olay geçtiğimiz yıl Mayıs ayında İstanbul Beyoğlu Kuloğlu Mahallesi’ndeki bir apartmanda meydana gelmişti. Söz konusu evde tek başına yaşayan 39 yaşındaki müzisyen Değer Deniz ablası tarafından ölü bulunmuştu. Değer Deniz’in çanta kayışı ile boğularak öldürüldüğü belirlenmiş ilerleyen günlerde katil zanlısı olarak gözaltına alınan Can Meşe polisteki ifadesinde cinayeti itiraf etmişti.
Değer Deniz'in 18 yaşından küçük sanığını 45 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, sanık lehine "iyi hal indirimi" de uygulamadı.
Feci olay geçtiğimiz yıl Mayıs ayında İstanbul Beyoğlu Kuloğlu Mahallesi’ndeki bir apartmanda meydana gelmişti. Söz konusu evde tek başına yaşayan 39 yaşındaki müzisyen Değer Deniz ablası tarafından ölü bulunmuştu. Değer Deniz’in çanta kayışı ile boğularak öldürüldüğü belirlenmiş ilerleyen günlerde katil zanlısı olarak gözaltına alınan Can Meşe polisteki ifadesinde cinayeti itiraf etmişti.
Köylüler şokta! Keçi mi yoksa insan yavrusu mu?
Malezya'nın güneyindeki Felda köyünde yaşayan İbrahim Basir (63), doğum yapan keçilerinden birinin insan yavrusu gibi göründüğünü fark edince, çektiği fotoğrafları hemen sosyal medyaya yükledi.
İngiliz The Mirror gazetesinin haberine göre; Basir, Cemalettin Abdülsamet (50) adlı çiftlik çalışanı tarafından keçi yavrularından birinin insan yavrusuna benzediği yönünde uyarıldığını anlattı.
"Kontrol etmeye gittim, büyük şok yaşadım" diyen Basir, şunları söyledi: "Ağzım açık kaldı. Yüzü, burnu, kısa bacakları ve hatta yumuşak bedeninin hali, bir bebeğe benziyordu. Oysaki tüm vücudunu kaplayan açık kahverengi tüyler bir keçinin bedenini andırıyordu."
Gizemli yavrunun annesi tarafından ezilerek öldüğünü tahmin ettiklerini söyleyen Malezyalı çiftçi, köylülerin para teklifine rağmen, insana benzeyen minik keçinin cansız bedenini araştırma yapılmak üzere veteriner kliniğine götürdü. Hürriyet
İngiliz The Mirror gazetesinin haberine göre; Basir, Cemalettin Abdülsamet (50) adlı çiftlik çalışanı tarafından keçi yavrularından birinin insan yavrusuna benzediği yönünde uyarıldığını anlattı.
"Kontrol etmeye gittim, büyük şok yaşadım" diyen Basir, şunları söyledi: "Ağzım açık kaldı. Yüzü, burnu, kısa bacakları ve hatta yumuşak bedeninin hali, bir bebeğe benziyordu. Oysaki tüm vücudunu kaplayan açık kahverengi tüyler bir keçinin bedenini andırıyordu."
Gizemli yavrunun annesi tarafından ezilerek öldüğünü tahmin ettiklerini söyleyen Malezyalı çiftçi, köylülerin para teklifine rağmen, insana benzeyen minik keçinin cansız bedenini araştırma yapılmak üzere veteriner kliniğine götürdü. Hürriyet
"Laiklik sana gitmez hacı"
Sözcü yazarı Bekir Coşkun, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Laiklik sana gitmez hacı" başlıklı yazısıyla sosyal medyada gündem oldu.
Bekir Coşkun'in yazısı şöyle...
Sen böyle iyisin…
Ayaküstü kırk yalan söylüyorsun, elinde Kuran-ı Kerim ile kürsüye bir çıkıyorsun, o an yalanların siliniyor…
*
Hırsızsın…
Yetim hakkını çalmışsın…
Devleti soymuşsun…
Önemli değil…
Kürsüde millet dinlerken biraz “Allah” biraz “Kuran”, biraz “Din-iman” dedin mi, anında hırsızlığın siliniyor…
*
Rüşvet almışsın…
Aldığın rüşvet kamyonetlere sığmamış…
Olsun…
Siyasi demecini cuma namazı çıkışında cami kapısında ver…
Bak unutuldu…
*
Yoksulun deresini almışsın…
Balığını, eriğini, incirini, zeytinini, bostanını…
Gariplerin suyunu, ovasını, yaylasını elinden almış zengine vermişsin…
Fark etmez…
Japonlarla açılış yaparken “Ya Allah, Bismillah” de…
Yırttın…
*
Kan aksın…
Yaşlı babalar, anneler fidan şehit çocuklarının bedenlerini kapılarında bir sandıkta bulsunlar, tabutları koklasınlar…
Siyasi ikbalin için cana kıy…
On binlerce insan yuvasız kalsın…
“Şehitlik peygamberden sonraki makamdır” dersin…
Sevinirler…
*
İşte…
Laiklik bunun için sana yaramaz… Devlet ile din işlerinin birbirine girmesini engelleyen laiklik, din tüccarlarına göre değildir, sana uymaz…
Din en büyük sermayen, yüzünde maske…
Bunun için “Laiklik anayasadan çıkarılsın, din devleti girsin” dersin utanmadan…
*
Dinleyen saflar da sormazlar nasılsa:
“İyi ama; Ortadoğu’nun tümü din devleti… Müslümanlar niye Müslümanlardan kaçıp Fransa, Yunanistan, İtalya, Almanya, İngiltere gibi laik ülkelere kapağı atmak için denizlerde can veriyorlar?” diye…
İnsan ejderhadan böyle kaçmaz…
Sormazlar, çünkü sizin din devletinizde soru da yok…
“Mukadderat” diyeceksin, tamamdır…
*
İşte bu bakımdan:
Ya laiksin…
Ya layıksın…
Bekir Coşkun'in yazısı şöyle...
Sen böyle iyisin…
Ayaküstü kırk yalan söylüyorsun, elinde Kuran-ı Kerim ile kürsüye bir çıkıyorsun, o an yalanların siliniyor…
*
Hırsızsın…
Yetim hakkını çalmışsın…
Devleti soymuşsun…
Önemli değil…
Kürsüde millet dinlerken biraz “Allah” biraz “Kuran”, biraz “Din-iman” dedin mi, anında hırsızlığın siliniyor…
*
Rüşvet almışsın…
Aldığın rüşvet kamyonetlere sığmamış…
Olsun…
Siyasi demecini cuma namazı çıkışında cami kapısında ver…
Bak unutuldu…
*
Yoksulun deresini almışsın…
Balığını, eriğini, incirini, zeytinini, bostanını…
Gariplerin suyunu, ovasını, yaylasını elinden almış zengine vermişsin…
Fark etmez…
Japonlarla açılış yaparken “Ya Allah, Bismillah” de…
Yırttın…
*
Kan aksın…
Yaşlı babalar, anneler fidan şehit çocuklarının bedenlerini kapılarında bir sandıkta bulsunlar, tabutları koklasınlar…
Siyasi ikbalin için cana kıy…
On binlerce insan yuvasız kalsın…
“Şehitlik peygamberden sonraki makamdır” dersin…
Sevinirler…
*
İşte…
Laiklik bunun için sana yaramaz… Devlet ile din işlerinin birbirine girmesini engelleyen laiklik, din tüccarlarına göre değildir, sana uymaz…
Din en büyük sermayen, yüzünde maske…
Bunun için “Laiklik anayasadan çıkarılsın, din devleti girsin” dersin utanmadan…
*
Dinleyen saflar da sormazlar nasılsa:
“İyi ama; Ortadoğu’nun tümü din devleti… Müslümanlar niye Müslümanlardan kaçıp Fransa, Yunanistan, İtalya, Almanya, İngiltere gibi laik ülkelere kapağı atmak için denizlerde can veriyorlar?” diye…
İnsan ejderhadan böyle kaçmaz…
Sormazlar, çünkü sizin din devletinizde soru da yok…
“Mukadderat” diyeceksin, tamamdır…
*
İşte bu bakımdan:
Ya laiksin…
Ya layıksın…
Meclis Başkanı Kahraman’a ‘istifa’ çağrısı
Meclis Başkanı İsmail Kahraman'a "Laiklik yeni anayasada olmamalı" sözleri nedeniyle Genel Kurulda milletvekilleri tarafından 'istifa' çağırısında bulunuldu.
Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın, “Cumhuriyetin değerlerine sadık kalındı sadık kalınacaktır. Sayın başkan bu manadaki meramını çok net şekilde ifade eder kanaatindeyim” dedi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalı” açıklaması Meclis Genel Kurulunda tartışmalara neden oldu. Tek tek söz alan milletvekilleri, Atatürk ilkelerinden vazgeçilemeyeceğini belirterek İsmail Kahraman’ı istifaya davet etti.
“BAŞKANI HATASINDAN DÖNMEYE DAVET EDİYORUM”
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, İsmail Kahraman’ın açıklamasının kişisel görüş olarak geçiştirilemeyeceğini belirterek, “Milletin iradesi olan Meclisin Başkanıdır Sayın Kahraman. Laiklik üzerinden tartışma başlatmak toplumu kutuplaştırmaktan başka bir anlam ifade etmez. Laiklik Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerinden biridir. Bu değerler üzerinden kutuplaştırmasına izin vermeyeceğiz. Sayın Başkanı bu hatasından dönmeye davet ediyorum” diye konuştu.
“İSMAİL KAHRAMAN AĞZINDAKİ BAKLAYI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR”
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken toplumda ‘laikler’ ve ‘dindarlar’ diye yeni bir tartışma yaratılmaya çalışıldığını bildirerek, “İsmail Kahraman ağzındaki baklayı ortaya saçmıştır. AKP hükümetinin dayatmak istediği baskıcı rejim değişikliğini dini kılıf olarak kullanarak hayata geçirmeyi teşhir etmiştir. Bu toplumda laikler ve dindarlar diye yeni bir tartışma yaratarak rejim değişikliği çabaları dini hassasiyeti olan insanları homojenize ederek başarmaya çalışıyorlar. Laikliğin olması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Meclis Başkanının açıklamasını protesto etmek isteyen halka yönelik yapılan polis müdahalelerini, kınıyoruz. Halka yönelik saldırıları kabul edilemez” dedi.
“TÜRKİYE BU MECLİS BAŞKANINI TAŞIYAMAZ”
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök ise vahim bir tablonun ortaya çıktığını kaydederek şöyle konuştu: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyen Meclis’ten en önemli ilkenin anayasadan çıkarılmasını savunan bir Meclis Başkanını bu Türkiye taşıyamaz. Bu Meclis Başkanı kanunlarımıza aykırı davranmakta. Türkiye’nin kuruluş felsefesini sabote etmektedir. Üzerinden çokça zaman geçen bu konuşma düzeltilmediği gibi teşvik edilmektedir. Elimizin tersiyle itiyoruz bunları. CHP mecliste bulunduğu sürece laiklik ilkesi anayasada kalacaktır. Belki Meclis Başkanı başka yerlere gidecektir ama CHP laiklik ilkesine sonuna kadar sahip çıkacaktır.”
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE LAİKLİKLE İLGİLİ NE BİR İFADE NE BİR KAVRAM VAR”
AK Parti Grup Başkanvekili Çoşkun Çakır, laiklik kavramının tarihsel sürecini anlatarak öteden beri din ve devlet ilişkilerinin tartışmalı konular olduğunu anımsattı. Çoşkun Çakır şunları söyledi: “Laikliği benimsedik ve anayasamızda yer aldı. Anayasada yer aldığı müddetçe buna bağlı kalmak durumundayız. Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı savunacak değilim. Bu ödevim ve görevim değil. Laiklikle ilgili konuşulanlardan hareketle bu tartışmayı bağlamından çıkarmak suretiyle arkasından gelen tartışma laikliğin nasıl algılandığını bize örnek gösteriyor. Aldığım notlarda ‘Cumhuriyet düşmanlığı, şeriat çağrısı, hezeyan, anti demokrasi’. Birileri laikliği benimser yada benimsemez asla zorla benimsetilemez. Laikliğin uygulamasıyla ilgili dünya kadar sorunlarla karşı karşıya geldik. Anayasa Komisyonu Başkanı da ifade etti. Anayasa değişikliği bağlamında laiklikle ilgili ne bir ifademiz ne bir kanaatimiz var.”
“CUMHURİYETİN DEĞERLERİNE SADIK KALINDI VE KALINACAK”
Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın, konunun kapanması ve gündeme geçilmesi için şunları söyledi: “Bu ülkede cumhuriyetle kimsenin problemi yoktur. Cumhuriyetin değerlerine sadık kalındı sadık kalınacaktır. Laikliğin tanımıyla ilgili farklı anlamlar yükleyen oldu. Bunu bağlamından koparmak suretiyle bu tartışma içinde tartışma dışında hakarete varan yeni tartışmalar yaratmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sayın başkan bu manadaki meramını çok net şekilde ifade eder kanaatindeyim.” DHA
Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın, “Cumhuriyetin değerlerine sadık kalındı sadık kalınacaktır. Sayın başkan bu manadaki meramını çok net şekilde ifade eder kanaatindeyim” dedi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalı” açıklaması Meclis Genel Kurulunda tartışmalara neden oldu. Tek tek söz alan milletvekilleri, Atatürk ilkelerinden vazgeçilemeyeceğini belirterek İsmail Kahraman’ı istifaya davet etti.
“BAŞKANI HATASINDAN DÖNMEYE DAVET EDİYORUM”
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, İsmail Kahraman’ın açıklamasının kişisel görüş olarak geçiştirilemeyeceğini belirterek, “Milletin iradesi olan Meclisin Başkanıdır Sayın Kahraman. Laiklik üzerinden tartışma başlatmak toplumu kutuplaştırmaktan başka bir anlam ifade etmez. Laiklik Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerinden biridir. Bu değerler üzerinden kutuplaştırmasına izin vermeyeceğiz. Sayın Başkanı bu hatasından dönmeye davet ediyorum” diye konuştu.
“İSMAİL KAHRAMAN AĞZINDAKİ BAKLAYI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR”
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken toplumda ‘laikler’ ve ‘dindarlar’ diye yeni bir tartışma yaratılmaya çalışıldığını bildirerek, “İsmail Kahraman ağzındaki baklayı ortaya saçmıştır. AKP hükümetinin dayatmak istediği baskıcı rejim değişikliğini dini kılıf olarak kullanarak hayata geçirmeyi teşhir etmiştir. Bu toplumda laikler ve dindarlar diye yeni bir tartışma yaratarak rejim değişikliği çabaları dini hassasiyeti olan insanları homojenize ederek başarmaya çalışıyorlar. Laikliğin olması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Meclis Başkanının açıklamasını protesto etmek isteyen halka yönelik yapılan polis müdahalelerini, kınıyoruz. Halka yönelik saldırıları kabul edilemez” dedi.
“TÜRKİYE BU MECLİS BAŞKANINI TAŞIYAMAZ”
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök ise vahim bir tablonun ortaya çıktığını kaydederek şöyle konuştu: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyen Meclis’ten en önemli ilkenin anayasadan çıkarılmasını savunan bir Meclis Başkanını bu Türkiye taşıyamaz. Bu Meclis Başkanı kanunlarımıza aykırı davranmakta. Türkiye’nin kuruluş felsefesini sabote etmektedir. Üzerinden çokça zaman geçen bu konuşma düzeltilmediği gibi teşvik edilmektedir. Elimizin tersiyle itiyoruz bunları. CHP mecliste bulunduğu sürece laiklik ilkesi anayasada kalacaktır. Belki Meclis Başkanı başka yerlere gidecektir ama CHP laiklik ilkesine sonuna kadar sahip çıkacaktır.”
“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDE LAİKLİKLE İLGİLİ NE BİR İFADE NE BİR KAVRAM VAR”
AK Parti Grup Başkanvekili Çoşkun Çakır, laiklik kavramının tarihsel sürecini anlatarak öteden beri din ve devlet ilişkilerinin tartışmalı konular olduğunu anımsattı. Çoşkun Çakır şunları söyledi: “Laikliği benimsedik ve anayasamızda yer aldı. Anayasada yer aldığı müddetçe buna bağlı kalmak durumundayız. Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı savunacak değilim. Bu ödevim ve görevim değil. Laiklikle ilgili konuşulanlardan hareketle bu tartışmayı bağlamından çıkarmak suretiyle arkasından gelen tartışma laikliğin nasıl algılandığını bize örnek gösteriyor. Aldığım notlarda ‘Cumhuriyet düşmanlığı, şeriat çağrısı, hezeyan, anti demokrasi’. Birileri laikliği benimser yada benimsemez asla zorla benimsetilemez. Laikliğin uygulamasıyla ilgili dünya kadar sorunlarla karşı karşıya geldik. Anayasa Komisyonu Başkanı da ifade etti. Anayasa değişikliği bağlamında laiklikle ilgili ne bir ifademiz ne bir kanaatimiz var.”
“CUMHURİYETİN DEĞERLERİNE SADIK KALINDI VE KALINACAK”
Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın, konunun kapanması ve gündeme geçilmesi için şunları söyledi: “Bu ülkede cumhuriyetle kimsenin problemi yoktur. Cumhuriyetin değerlerine sadık kalındı sadık kalınacaktır. Laikliğin tanımıyla ilgili farklı anlamlar yükleyen oldu. Bunu bağlamından koparmak suretiyle bu tartışma içinde tartışma dışında hakarete varan yeni tartışmalar yaratmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sayın başkan bu manadaki meramını çok net şekilde ifade eder kanaatindeyim.” DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)