7 Mayıs 2016 Cumartesi

Bu karar 30 bin kişiyi etkileyecek

İstanbul Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi etkileyeceği belirtilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi istisnai durumlarda alınır” dedi.

İstanbul Gaziosmanpaşa’da 5 bin parsellik alandaki taşınmazlar için Bakanlar Kurulu kararıyla verilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Gaziosmanpaşa’da oturan yaklaşık 1000 kişi adına dava açan Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, kararın Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi ve yaklaşık 110 bin kişiyi etkileyeceğini belirterek, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi son derece istisnai durumlarda alınabilecek bir karardır, burada ise rant için böyle bir karar alınıyor” dedi.

RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ
İstanbul Gaziosmanpaşa’da ‘riskli alan’ ilan edilen yerlerde bulunan bazı taşınmazlar hakkında Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı verilmişti. 10 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, riskli alan sınırları içerisinde kalan bazı taşınmazların Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kamulaştırılacağı belirtilmişti.

Avukat Can Atalay, söz konusu alanın daha önce 2013 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Danıştay’ın bu kararı iptal ettiğini söyledi.
Atalay, “2015’te ‘te Bakanlar Kurulu aynı alanı yeniden riskli bölge ilan etti, 10 Nisan’da da acele kamulaştırma kararı çıktı. Bu kadar büyük bir kamulaştırma alanında taşınmazların ne yapılacağı da belli değil. Bu, burada oturan insanların mülkiyet hakkını kısıtlayan çok ağır bir uygulama. Burada asıl amaç, emeğiyle geçinen bu insanları buradan sürmek” diye konuştu.

PROTESTO ETTİLER
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde toplanan yaklaşık 150 kişilik bir grup da ellerinde pankartlar taşıyarak Bakanlar Kurulu kararını protesto ettiler. Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi’nden Canan Can, “Depremdir, riskli alandır denilerek aslında rant için ilan edilen bu acele kamulaştırma kararlarına karşı geldik ve gelmeye de devam ediyoruz. Bu dava, tüm Türkiye için örnek teşkil edecek bir davanın ilk adımıdır” dedi.

‘ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR’
DAVACILARDAN Makbule Ekinci (60) de, “Bizim yıllarca çalışarak, dişimizden tırnağımızdan artırarark aldığımız evlerimizi elimizden almak istiyorlar. Evimi elimden alırlarsa biz nerede oturacağız? Buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.

Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, ilçenin Bağlarbaşı, Karlıtepe, Küçükköy, Sarıgöl, Silahtarağa, Yenimahalle, Yenidoğan ve Yıldıztabya mahallelerindeki 4 milyon 300 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 30 bin evi kapsıyor. Hürriyet

Can Dündar'a 5 yıl 10 ay hapis

MİT TIR’larına ait görüntüleri yayınladıkları gerekçesi ile Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, davanın dördüncü duruşması dün İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.

‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.

KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.

BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.

DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.

CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA

6 Mayıs 2016 Cuma

Bıyıklı Bekir Bozdağ

Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesi 11 EylülBulvarı üzerindeki yeni adliye binasının temel atma törenine katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni imajıyla dikkat çekti. Bozdağ'ın bıyık bıraktığı görüldü.


Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bıyık bıraktı.

Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesi 11 EylülBulvarı üzerindeki yeni adliye binasının temel atma töreni, Adalet Bakanı Bekin Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Gençlik ve SporBakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Partimilletvekilleri ile Bursa protokolünün katılımıyla gerçekleştirildi. Törende Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni imajıyla dikkat çekti. Bozdağ'ın bıyık bıraktığı görüldü.

Saldırganın yakasına ilk Can Dündar'ın eşi yapıştı

Gazeteci Can Dündar'a saldırıdan hemen sonra eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmaması için yakasına yapıştı.


Çağlayan Adliyesi önünde Can Dündar'a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırıda eşi Dilek Dündar'ın tavrı dikkat çekti. Saldırgan iki el ateş eder etmez Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmasını engellemek için yakasına yapışarak tuttu.

Dilek Dündar'ın yanında bulunan CHP Milletvekili Muharrem Erkek ise, saldırganın boşta kalan elini tutup boğazından yakaladı. Yaklaşık 1 dakika saldırgan bu şekilde etkisiz hale getirilmeye çalışıldı daha sonra sivil polisler saldırgana müdahale etti.

Saldırı olayını anlatan Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.





Bağdat Caddesi'ndeki tecavüz dehşetinde son dakika gelişmesi

Kadıköy'de 19 yaşındaki üniversite öğrencisi E.F.B.'ye tecavüz ettiği gerekçesiyle servis şoförü Cengiz A.'nın "Cinsel saldırı" ve "Nitelikli gasp" suçlarını işlediğini gerekçesiyle 45 yıl hapis cezası verildi. Mahkeme tecavüzcü için hiçbir indirim yapmadı, cezayı en üst sınırdan verdi.


Kadıköy'de 19 yaşındaki Üniversite öğrencisi E.F.B.’ye tecavüz ettiği gerekçesiyle  "Nitelikli cinsel saldırı" ve "Nitelikli gasp" suçlarından  yargılanan servis şoförü Cengiz Ay 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

DURUŞMAYA YOĞUN KATILIM

Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2. duruşmasına tutuklu sanık Cengiz Ay, mağdur E.F.B. ve taraf avukatları katıldı. E.F.B.’nin anne ve babasının da katıldığı duruşmaya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın avukatı da geldi. Duruşma öncesi yoğun güvenlik önlemi alınırken E.F.B.’nin arkadaşları ile Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu üyeleri de duruşmayı takip etti.

45 YIL HAPİS, İNDİRİM UYGULANMADI

Duruşmada Cumhuriyet Savcısı’nın esas hakkındaki mütalaasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Cengiz Ay’ın "Nitelikli cinsel saldırı" suçundan 30 yıl, "Nitelikli gasp" suçundan ise 15 yıl olmak üzere toplamda 45 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Sanığın olaydan sonraki davranışları, herhangi bir pişmanlık göstermemiş olmasını dikkate alan mahkeme, verilen cezada herhangi bir indirime de gitmedi. Sanığın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçunu işlediğini ifade eden mahkeme bu suç yönünden ise Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. DHA

Nihat Hoca'nın bu pozu sosyal medyayı salladı!

ATV ekranlarında izleyici ile buluşan ve zaman zaman yaptığı yorumlarla haberlere konu olan ünlü ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu'nun hayranlarından biriyle çekildiği kare olay oldu.


Nerede çekildiği bilinmeyen fotoğraf, kısa sürede sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına girdi.

ELEŞTİREN DE VAR NORMAL BULAN DA
Bu kare üzerinden bazı kesimler ünlü ilahiyatçıyı eleştirirken, bazıları da fotoğrafın son derece normal olduğunu savundu.

Ahmet Davutoğlu'nun kullandığı 'Refik' kelimesi ne demek?

Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı konuşma esnasında ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ demişler; sözü büyük yankı uyandırdı. Peki Refik ne demek? Başbakan bu sözü kime ithafen söyledi. Başbakan'ın ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ sözü ne anlama geliyor. 


Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasında geçen Refik olmak tabiri, birçok kişinin aklında soru işareti yarattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklama esnasında kullandığı refik kelimesi ile gündeme oturdu. Peki Başbakan'ın kullandığı refik kelimesi hangi anlama geliyor?

REFİK OLMAK NE DEMEKTİR?

Açıklamada cümle içerisinde kullandığı "refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım" ve "AK Parti'nin devamı için refik değişmesi için genel başkanın değişmesi kararı bende hasıl oldu" sözleri dinleyenlerin kafasında soru işareti oluşturdu.

Kelime, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre, ilk anlamı bakımından arkadaş ve dost ifadesini vermektedir. İkinci anlamı ise, eş, koca ve zevç manasına gelmektedir. Kuran-ı Kerim'de Nisâ suresi içerisinde de geçen kelime, mealen şu şekilde buyrulmuştur:

Kim Allahü teâlâya ve Resûl'e itâat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda, ihsânlarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdir. Bunlar ne güzel refiktirler. (Nisâ sûresi: 69) Aynı zamanda Hadis-i şeriflerde de kullanılan terim, dini kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır:

Önce refîk sonra yol. (Şâh-ı Nakşibend) Yâ Rab! Kabrimi Ravda-i Cennet et, Yalnız bırakma, refîkim rahmet et. (M. Sıddîk Gümüş)

Allahü teâlâ refîktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini yumuşak davranana ihsân eder. (Hadîs-i şerîf-Müslim)

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB'ye rest: Biz yolumuza siz yolunuza...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ayrılmasından sonra göç ve vize anlaşmaları konusunda işbirliği çağrısı yapan Avrupa Birliği'ne sert yanıt verdi: Kusura bakma biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git!


Eyüp Belediyesi hizmet binası ve toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize konusuna değinerek AB'ye sert çıktı:

"Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destekçilerinin saldırısı altındayken, şu anda AB vize için 'Terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz' diyor. Siz önce AB Konseyi önünde çadır kuranlara karşı zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Onlara çadır kurduracaksınız, demokrasi için olduğunu söyleyeceksin; bize de vizeyi kaldıracağım şartı şu. Biz yolumuza gidiyoruz, siz de yolunuza gidin. Kiminle anlaşabiliyorsan onla anlaş."

AB ÇAĞRIDA BULUNMUŞTU

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Haber, düzenlenen bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Davutoğlu hükümetiyle iyi bir işbirliğimiz vardı, mülteci anlaşması bu hükümetin önerdiği bir girişimdi" şeklinde konuşmuştu. Haber, "Bu anlaşmayı tamamına erdirebilmek için teknik konularda devamlılığın yanı sıra, kriterlerin yerine getirilmesi için de gönüllü olunmasına ihtiyaç duyulmaktadır" açıklamasını yapmıştı. Hürriyet

Google'da herkes 'refik'i aradı

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.

DAVUTOĞLU DÜN NE DEMİŞTİ?
Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi, refik (arkadaş) olma özelliğiyle bağdaştıramadım, bağdaştıramam.


Can Dündar'dan saldırı sonrası ilk açıklama

Can Dündar, kendisine yapılan saldırı girişiminden sonra açıklama yaptı


Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, saldırının bir gözdağı olduğunu söyledi. Dündar, saldırı girişimi sonrası yaptığı kısa açıklamada, "İyiyim bende bir şey yok. Mahkeme ara vermişti. Çıktığımızda böyle bir saldırı gerçekleşti. Nedir bilmiyorum. Sadece silahını bana yönelttiğini gördüm" diye konuştu.  Saldırının doğrudan kendisine yönelik olduğunu ve saldırganı gördüğünü belirten Dündar, "Kim olduğunu bilmiyoruz sadece kimlerin hedef gösterdiğini biliyoruz. Kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz" dedi.




Can Dündar'a ateş etti muhabiri vurdu

Can Dündara'a Çağlayan Adliyesi'nde düzenlenen silahlı saldırıda NTV muhabiri Yağız Şenkal yaralandı.


O anlara tanıklık eden ve kendisi de seken kurşunlardan yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal şunları söyledi:

Saldırgan gözaltında, Can Dündar adliyeye girdi ben de ambulans bekliyorum. Can Dündar’ın yanına birisi yaklaştı. Bir şeyler söyleyip ateş etti. O sırada seken kurşunlardan biri bana, bacağıma geldi.Şimdi ambulans geldi arkadaşlar beni tedavi ediyorlar. DHA






Can Dündar'a silahlı saldırı

MİT TIR'ları davasında kapsamında Çağlayan Adliyesi'nde bulunan Can Dündar'a silahlı saldırı girişiminde bulunuldu. Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı. Saldırgan gözaltında. Can Dündar'a silahlı saldırı gerçekleştiren kişinin Murat Şahin adlı kişi olduğu öğrenildi.


MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti. Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.

KİMLİK İDDİASI

Can Dündar'a saldıran kişinin üzerinden 1976 Sivas doğumlu kimlik çıkan Murat Şahin olduğu ortaya çıktı. Görgü tanıkları aldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi

300 bin kişiye iş

Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, esnek çalışmayı düzenleyen yeni İş Kanunu’nun köle tasarısı olmadığını belirterek kayıtdışını kayıtaltına alarak özel istihdam bürolarından iş sağlayarak 300 bin kişiye yeni istihdam yaratacaklarını söyledi.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İş Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili detayları paylaştı. Düzenlemenin sendikaların nitelendirdiği gibi “köle tasarısı” olmadığını savunan Soylu, “Bu, Türkiye’de belki de ancak 250 bin kişiye, 300 bin kişiye yeni bir iş kapısı açacaktır.
Doğum yapan yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın öneceki akşamki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Soylu, merdiven altında, kayıtdışı çalışan insanları kayıt içine almak için böyle bir yasa tasarısı ortaya çıktığını dile getirdi. Soylu “Bugün hangi kadın evinde bir metal işiyle uğraşırken veya bir örgü işiyle uğraşırken veya bir kutu yapımı işiyle uğraşırken bir sosyal güvenlik sistemi içerisindedir? Bugün hiçbirisinin sosyal güvenlik sistemi yok” dedi.

GEÇİCİ DAİMİ İŞÇİ OLABİLİR Mİ

Soylu, bu düzenlemenin iş hayatında önemli bir süreci gerçekleştirecek anlayışı ortaya koyacağını vurgulayarak, “Kayıtdışı istihdam alanındaki tabloyu, bu tasarıyla istihdama döndürmeye çalışıyoruz. Bu tasarı, Türkiye’de 250-300 bin kişiye yeni bir iş kapısı, istihdam kapısı açacaktır” diye konuştu. “Kadınların sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumla ilgili borçlanma gerçekleştirilebilir mi?” diye sorulduğunu ifade eden Soylu, “Bu yapılabilir ama aktüel dengemizi alt üst eder. Bunu yaptığımız andan itibaren, gelir-gider dengemizi yürütebilme kabiliyetine sahip olamayız. Eğer kadın doğum borçlanmasını, sigorta başlangıç tarihinden önceye çektiğimiz andan itibaren, bu, sigorta sistemi açısından sürdürülebilir olmayacaktır” ifadesini kullandı.

DOĞUM YAPAN KADIN YERİNE 

Kadınlarla ilgili yapılan eleştiriyi son derece yanlış bulduğunu söyleyen Soylu “Son çıkardığımız kanunda, bir kadın doğum yaptığı zaman iki ay, dört ay, altı ay ve altı yaşına kadar, çocuğu okula gidene kadar bir şekilde yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip. Yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip olduğu zaman, işvereni ile, işyeri ile çalışan kadın arasında bir problem oluşabilir. Tam da bunu tahkim eden, orada onun daimî işçiliğini daimî kılan bir anlayıştır bu. Onun yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak ve orada doğum yapan ve doğum yapması sebebiyle de hem iki ay izin alan hem de yarı zamanlı çalışma hakkı bulunan kadının da iş akdiyle ilgili herhangi bir problem ortaya çıkmayacak” dedi.

Geçici daimi olmayacak

En önem verdikleri meselenin “Acaba geçici işçi olarak bir yere giren bir kişi muvazaayla daimî bir işçi olabilir mi?” olduğunu kaydeden Soylu yasada en az 50 adet tedbirle bunun önünü kestiklerini belirtti. Soylu şöyle devam etti: “Mümkün değil, bir hareket kabiliyeti söz konusu değildir. İşveren de bundan taraftır, işçi de bundan taraftır. İnsan geçici işçi olarak girer, ondan sonra başka bir iş yerinde çalışır, bu bir istihdam açma kanalıdır ve bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla beraber buluşturma anlayışının kendisidir. Geçici işçiliğin daimî işçiliğe daimî işçiymiş gibi, daimî işçinin yerine oluşmasına imkân vermeyecek bir düzenleme ortaya koyduk. Geçici işçiyse o, süresi içerisinde geçici işçi olarak kalır, daimî işçi de daimî işçiliğini devam ettirir.”

Sigortalıda mevsimsel düşüş

Bakan Soylu 2015 Aralık ayında 12 milyon 794 bin toplam 4/A sigortalı olduğunu belirterek “2016 Ocakta 12 milyon 480 bin, 2016 Şubatta 12 milyon 495 bin, 2016 Martta 12 milyon 570 bin. Aralık, ocak, şubat ve mart aylarında her yıl mevsimsel bir düşüş söz konusudur özellikle çalışanlarda yani bu, 2015, 2014, 2013’te de aynısıdır. Bizim 4/A’lı sigortalı sayımız özellikle 2002, 2003’ten itibaren merdiven şeklinde çıkar yani kasım ve aralık aylarında en yükseğe vurur, aralık ayından sonra da ocak ayından itibaren de tam anlamıyla, geçen seneki ulaştığı noktadan 250 bin, 300 bin, 350 bin yukarıdan başlar” dedi. Hürriyet

Sosyal medyada günün konusu 'eşcinsel hastasıyla dalga geçen doktor'

Ankaralı jinekolog doktor Cüneyt Genç'in Facebook'ta, eşcinsel erkek bir hastasıyla ilgili yaptığı paylaşım bugün, Ekşi Sözlük'te ve Twitter'da günün konusu oldu. hurriyet.com.tr olarak görüşünü almak istediğimiz Genç'in internet sitesinde yer alan numaralardan yaptığımız aramalar ise sonuç vermedi.

Genç'in daha sonra sildiği paylaşımda, muayenehanesine gelen hastanın haberi olmadan çekilmiş fotoğrafının üzerinde, "Bana ne ben de Cüneyt'e muayene olmak istiyorum" yazıyor.

Genç'in tepki toplayan paylaşımına dikkat çeken ve sosyal medyanın gündemine taşıyan ise Twitter kullanıcısı @myriamonde'un "Merhaba, ben Cüneyt Genç. Bir insanın muayene olmak için beni seçme bahtsızlığına düşmesini caps yaparak kutluyorum" tweet'i oldu.

Cüneyt Genç'in internet sitesindeki hakkımızda kısmından bir görsel de paylaşan @myriamonde'un tweet'ine çok sayıda cevap geldi.

Genç'in sosyal medya hesaplarını tarayan başka kullanıcılar, çok sayıda farklı paylaşımın ekran görüntülerini alarak eleştirilerini sürdürdü.

Konu "eşcinsel hastasıyla dalga geçen doktor" başlığıyla Ekşi Sözlük'te de günün en çok konuşulan meselelerinden biri oldu.

Tweet'lerde ve Ekşi Sözlük entry'lerinde kullanıcıların çoğu, doktorun tavrını homofobik bularak eleştirdi.

Paylaşımın "Hipokrat yemininin hiçe sayılması" olduğunu savunan çok sayıda kullanıcı, Genç'in cezalandırılması amacıyla, Sağlık Bakanlığı'na ve Ankara Tabip Odası'na sunulacak dilekçe örnekleri paylaştı. Öte yandan yine hem Twitter ve Facebook'ta hem de Ekşi Sözlük'te, Genç'in haklı olduğunu savunan çok sayıda mesaj da geldi. Genç'e destek yorumlarında özellikle "eşcinsel bir erkeğin neden jinekoloğa gittiği" ve Genç'e gelen tepkilerin bir "sindirme kampanyası" olduğu yönünde ifadeler dikkat çekti.

Bu arada Genç de yaşanan tartışma üzerine Facebook sayfasından söz konusu fotoğrafı kaldırıp aşağıdaki iletiyi yazdı:

Facebook ne düşünüyorsun diye soruyor, Türkiye'de gördüğümün çok üzerinde eşcinsel olduğunu ve bunları onaylayan, sempati duyan, pozitif ayrımcılığı hakkettiklerine inanan insanlar olduğunu düşünüyorum. Ve tüm bu insanların eşcinsel sevicilik maskesi altında pozitif ayrımcılık istediklerini düşünüyorum. Şimdilik eşcinsel paylaşımını kaldırdım. O da ben rahatsız olduğum için değil beni seven, anlayan ve düşünen arkadaşlarım aleyhime başlatılan kampanyadan rahatsız olup beni korumak için gereksiz bir çaba içine girmelerini istemiyorum. En çok güldüğüm de Ulusal Af Örgütünden aradılar abi. Ben de affettim onları. İlerleyen süreçte bu tercihteki arkadaşların tavrına bakarak onlara pozitif ayrımcılığın en güzel örneklerini sunmaktan geri kalmayacağım. Ne çirkefmişsiniz be.

(cnntürk.com.tr)

'İdam kararını veren hakim tir tir titriyordu'

Denizlerin idam kararını veren Ali Elverdi’yi 21 Mayıs 1963’te sorguya alan askerler arasında olduğunu anlatan Zihni Çetiner, "Alın bunu siz sorgulayın dediler. Tir tir titriyordu. İnsanoğlunun böyle namert olduğunu o olayla görmüş oldum. Biz, Ali Elverdi’yi halledemedik ama Ali Elverdi benim üç arkadaşımı halletti” dedi.


1968 kuşağının devrimci gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmesinin 44. yılında Deniz Gezmiş hakkında ilginç anektodları yakın arkadaşı Zihni Çetiner anlattı.

Deniz Gezmiş ile İstanbul Üniversitesinde tanıştıklarını söyleyen Çetiner, “Benim tanıdığım Deniz Gezmiş, inançlarını bilinçli şekilde hayata geçirmek isteyen, bu nedenle namluya sürülmüş her an patlamaya hazır bir mermiydi. İnandığı şeyler için hiçbir şeyi kendisine dert edinmez, önüne çıkan her engeli aşmak için boyu ve yürüyüşü ile uygun şekilde hareket ederdi. Emperyalizmi mağlup eden Che Guevera ve Fidel Castro ikilisi, Deniz’in mücadelesinin temsiliydi. Bu temsili örnek alarak aynı hareketi uygulamak istedi. Ama beceremedi, hayatıyla ödedi.“

İDAM EDİLMEDEN ÖNCE FİLİSTİN’E GİTMEK İSTEDİ

Deniz Gezmiş’in idam edilmeden önce kendisini Filistin’e götürmesini istediğini ifade eden Çetiner, şunları söyledi:

“DÖP’lü arkadaşlarını dağa çıkmayı önerdiğinde reddedince, ‘Beni Zihni’ye söyleyin, Filistin’e götürsün’ önerisinde bulundu. Bende ‘götürmem’ dedim ve olay kapandı, gitmedi. Yaşlandıkça hayat bize bazı şeylerin sorumluluğunu daha çok hissettirdi. Her 6 Mayıs’ta Deniz’i hatırladığımız için bir gün kendimle hesaplaştım. Acaba ben Deniz’in isteğini yerine getirseydim, onu Antakya üzerinden Filistin’e götürseydim, acaba ‘Deniz Gezmiş bugün yaşar mıydı’ dedim. Bunu sonra birçok arkadaşa sordum. Onlar da gitseydi tekrar geri gelirdi dediler. Gelirdi.”

“İDAMA İMZA ATAN ALİ ELVERDİ TİR TİR TİTREDİ”

21 Mayıs 1963’te ihtilal teşebbüsünde bulunulduğu esnada arkadaşlarının idam kararını veren Ali Elverdi’yi sorguya alan askerler arasında olduğunu anlatan Çetiner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Alın bunu siz sorgulayın dedi, biz biraz sorguladık. Başına bir nöbetçi diktik, bıraktık gittik. Ama tir tir titriyordu, ölüm korkusu yaşıyordu o an. Bu ölüm korkusunu yaşayan adam güç eline gelince, iktidar koltuğunda üç gencin idamına imza atarken elleri titremedi. Asılırken de panayıra gelir gibi gelip ipte onların dar ağacında asılışını seyretti. İnsanoğlunun böyle namert olduğunu o olayla görmüş oldum. Biz, Ali Elverdi’yi halledemedik ama Ali Elverdi benim üç arkadaşımı halletti.”


“TARİH HAKLARINI TESLİM EDER”

İdam edilmelerinin hukuka uygun olmadığını ifade eden Çeliker, şunları söyledi: “Deniz Gezmişlerin elinde ne ihtilal yapacak silah gücü ne de insan gücü vardı. Dolayısıyla maddi unsurları olmayan bir suçtan idam edildiler. Hukuk da katledildi kendileri de katledildi. Bu cinayetin sorumluları pişman olsalar dahi özür dileyecek durumda değil. Tarih bu gençlerin haklarını mutlak suretle teslim eder. Asanlar unutuldu, asılanlar hâlâ 6 Mayıs’ta Türkiye’nin her tarafında yaşıyor. Halkımızın gönlündedir, kara kaplı defterin idam sayfasında değiller.” Hürriyet