İstanbul Emniyeti'nin hazırladığı Twitter fenomeni 'Fuat Avni' raporunun ayrıntıları ortaya çıkıyor. Fuat Avni hesabını kullandığı iddia edilen Aydoğan Vatandaş'ın 2 yıllık süre zarfında 7 kez yurda giriş-çıkış yaptığı ve İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Twitter mesajlarını genellikle Güngören ilçesi sınırlarından attığı belirtiliyor.
'Fuat Avni' raporunun Emniyet İstihbarat tarafından hazırlanarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdildiği iddia edileni Yeni Şafak'ın haberine göre Fuat Avni raporunun satırbaşları şöyle:
-Yapılan incelemelerde Fuat Avni olarak bilinen Twitter kullanıcısının ID numarasına ulaşıldı. 2333398363 olarak tespit edilen ID numarasının daha önceden Said Solak isimli kullanıcıya ait olduğu bu hesabın da geçtiğimiz hafta Fuat Avni Operasyonu kapsamında tutuklanan Said Sefa'ya ait olduğu sonucuna ulaşıldı. Emniyet raporuna göre bu Said Solak isimli kullanıcı adı daha sonradan Fuat Avni olarak değiştirildi ve hesabı Aydoğan Vatandaş kullanmaya başladı. FETÖ, ulaştığı istihbarat ve dezenformasyonların tek kalemden çıkmasını istediği için hesabı Vatandaş'a kullandırttı.
*Fuat Avni hesabını kullanan Vatandaş, 2 yıllık süre zarfında 7 kez yurda giriş-çıkış yaptı. İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Twitter mesajlarını genellikle Güngören ilçesi sınırlarından attı.
*Fuat Avni en kritik eylemlerinden birini 21 Temmuz 2014 günü, Yenibosna Starcity AVM'de bulununan Caribou Cafe'de yaptı. Saat 17:12'de seyyar Wi-Fi aracılığıyla internete bağlanan Vatandaş, 2 saat 27 dakika boyunca online olarak kaldı. Bu süre zarfında Fuat Avni hesabından 10 mesaj paylaşan Vatandaş, FETÖ'ye karşı en büyük ilk operasyon olarak bilinen 22 Temmuz Operasyonu'nu bir gün önceden deşifre etti. Bu operasyonda Emniyet içinde yuvalanmış ve yasadışı dinleme ile Selam-Tevhid Kumpası soruşturmalarını yürüten polis şeflerine yönelik ilk gözaltı dalgası yapılacaktı. Bu operasyon, FETÖ ile mücadelede kritik bir eşik olarak biliniyor.
*15 Nisan 2015 günü bir kez daha Türkiye'ye gelen Vatandaş, uçak yere iner inmez, dönemin Bugün Gazetesi yazarı ve Tahşiye Kumpası Davası sanığı Nuh Gönültaş'ı telefonla aradı.
*Vatandaş'ın, Türkiye'de kullandığı ikincil bir hat olan ABD'ye kayıtlı telefona çok sayıda gizemli mesaj gönderildi. Anoymous Call Phone olarak kaydedilen ve numarası tespit edilmeyen bu mesajların Vatandaş'a düzenli ve yoğun olarak, şifreli şekilde gönderildiği tespit edildi. İstihbarat, bu SMS'lerin FETÖ faaliyetleri kapsamında örgütsel içerikli şifreli talimatlar olduğunu düşünüyor.
*30 Nisan 2014 günü, Güngören ilçesinde bulunan Real AVM'deki Starbucks Cafe'de 2 saatlik kullanım satın aldığı seyyar Wi-Fi'den erişim hizmeti edinen Vatandaş, 15 dakika internete bağlı kaldı. Bu süre zarfında kendi Twitter veya Facebook paylaşımlarında herhangi bir hareket belirlenmedi ancak Fuat Avni hesabından 19 Tweet paylaşımı yaptığı ortaya çıkarıldı.
*Vatandaş 20 Mayıs 2015 günü saat 12:18'de Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ndeki pasaport kontrol noktasından çıktı. Pasaport sırası beklerken 11:45:11-46 arasında Fuat Avni hesabından 2 twit daha paylaşarak ülkeyi terketti.
2 Ağustos 2016 Salı
'Şike operasyonunu Fethullah Gülen gerçekleştirdi'
Bir dönem adı Gülen cemaati ile anılan Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, CNN TÜRK'te Didem Arslan Yılmaz'ın konuğu oldu. Gülerce, şike operasyonu kapsamında Fenerbahçe'ye yapılanın cemaat işi olduğunu söyledi.
Bir dönem adı Fethullah Gülen cemaati ile anılan ve 2009 yılında oluşumdan ayrılan gazeteci ve yazar Hüseyin Gülerce, 3 Temmuz şike davası ile ilgili konuştu. Gülerce, CNN Türk'te katıldığı bir programda Fenerbahçe ile ilgili önemli ifadeler kullanırken şike davası ile ilgili gelen soruyu da yanıtsız bırakmadı.
CNN Türk'te canlı yayına katılan ve FETÖ ile ilgili bilgiler veren Gülerce, Gülerce, şike davasının Aziz Yıldırım'ı tasfiye etmek için başlatıldığını söyledi.
İşte Gülerce'nin canlı yayındaki sözleri:
"Aziz Yıldırım, uçakta bir arkadaşına Fethullah Gülen hakkında tepki gösteriyor. O da gidiyor bunu Gülen'e söylüyor. Gülen de buna takıyor. Şike operasyonu için de bu yüzden düğmeye basılıyor. Aziz Yıldırım'ın Gülen hakkındaki olumsuz görüşlerinin Türkiye'nin en çok taraftarı olan camiaya sirayet etmesi istenmedi. Fethullah Gülen, Aziz Yıldırım'ın kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelerinden rahatsız olduğu için şike operasyonu yaptı. Ben Galatasaraylıyım. Yalovaspor'un eski başkanıyım. Şike, Türk futbolunda her zaman vardı ama o süreç şike süreci değildi."
Bir dönem adı Fethullah Gülen cemaati ile anılan ve 2009 yılında oluşumdan ayrılan gazeteci ve yazar Hüseyin Gülerce, 3 Temmuz şike davası ile ilgili konuştu. Gülerce, CNN Türk'te katıldığı bir programda Fenerbahçe ile ilgili önemli ifadeler kullanırken şike davası ile ilgili gelen soruyu da yanıtsız bırakmadı.
CNN Türk'te canlı yayına katılan ve FETÖ ile ilgili bilgiler veren Gülerce, Gülerce, şike davasının Aziz Yıldırım'ı tasfiye etmek için başlatıldığını söyledi.
İşte Gülerce'nin canlı yayındaki sözleri:
"Aziz Yıldırım, uçakta bir arkadaşına Fethullah Gülen hakkında tepki gösteriyor. O da gidiyor bunu Gülen'e söylüyor. Gülen de buna takıyor. Şike operasyonu için de bu yüzden düğmeye basılıyor. Aziz Yıldırım'ın Gülen hakkındaki olumsuz görüşlerinin Türkiye'nin en çok taraftarı olan camiaya sirayet etmesi istenmedi. Fethullah Gülen, Aziz Yıldırım'ın kendisi ile ilgili olumsuz düşüncelerinden rahatsız olduğu için şike operasyonu yaptı. Ben Galatasaraylıyım. Yalovaspor'un eski başkanıyım. Şike, Türk futbolunda her zaman vardı ama o süreç şike süreci değildi."
Fethullah Gülen yeni tarih verdi
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından bu kez yeni bir iddia ortaya atıldı. Sosyal medyada FETÖ'cülerin bu kez 14 Ağustos'u işaret ettiği yorumları yapılıyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine önceden işaret ettiği ve yoğun şekilde hazırlandığı belirtiliyor. Sosyal medyada Gülen ve FETÖ mensuplarının çeşitli mesajlarla, örgütün yayın organlarının ise sembollerle 15 Temmuz'a dikkat çektiği belirtiliyor. Zaman gazetesinin 9 ay önce yayınlanan siren sesi ve ardından gülen bebekli reklamının da darbe işareti olduğu yönünde yorumlar var.
Kuluçka mesajı
Hürriyet'in haberine göre Gülen son yaptığı açıklamada mensuplarına 'sabredin' talimatı verdi. Mesajında 'kuluçka' örneği kullanan Gülen, "Ne kadar ağır gelirsen gelsin dişini sık ve sabret. Beklentilerin karşısında kuluçkada yumurtaların 20 gün çevrildiği gibi sabret" dedi. Son konuşma ve internetteki kimi mesajlar 'FETÖ 14 Ağustos'u mu işaret ediyor?' yorumlarına neden oldu.
14 Ağustos tweetleri
Başbakanlık Uzmanı olarak görev yapan ve FETÖ'ye bilgi sızdırdığı gerekçesiyle gözaltına alınan Akif Mustafa Koçyiğit adına açılan Twitter hesabı üzerinden paylaşılmış olan son tweette dikkati çeken bir tarihe işaret edildi.
Son video ölüm tehdidi mi?
Gülen'in dün internete düşen videosunun tehdit içerdiği yorumu da var. Gülen, son konuşmasında “Ey şuna, buna dalan insan, değişik şeylerle zehirlenen insan, yarına çıkacağına teminat yok. Beyin kanaması balyoz gibi inebilir alır götürür. Hiç ummadığın yerine kanser ilişir alır, götürür. Ansızın gelir çarpar” diyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine önceden işaret ettiği ve yoğun şekilde hazırlandığı belirtiliyor. Sosyal medyada Gülen ve FETÖ mensuplarının çeşitli mesajlarla, örgütün yayın organlarının ise sembollerle 15 Temmuz'a dikkat çektiği belirtiliyor. Zaman gazetesinin 9 ay önce yayınlanan siren sesi ve ardından gülen bebekli reklamının da darbe işareti olduğu yönünde yorumlar var.
Kuluçka mesajı
Hürriyet'in haberine göre Gülen son yaptığı açıklamada mensuplarına 'sabredin' talimatı verdi. Mesajında 'kuluçka' örneği kullanan Gülen, "Ne kadar ağır gelirsen gelsin dişini sık ve sabret. Beklentilerin karşısında kuluçkada yumurtaların 20 gün çevrildiği gibi sabret" dedi. Son konuşma ve internetteki kimi mesajlar 'FETÖ 14 Ağustos'u mu işaret ediyor?' yorumlarına neden oldu.
14 Ağustos tweetleri
Başbakanlık Uzmanı olarak görev yapan ve FETÖ'ye bilgi sızdırdığı gerekçesiyle gözaltına alınan Akif Mustafa Koçyiğit adına açılan Twitter hesabı üzerinden paylaşılmış olan son tweette dikkati çeken bir tarihe işaret edildi.
Son video ölüm tehdidi mi?
Gülen'in dün internete düşen videosunun tehdit içerdiği yorumu da var. Gülen, son konuşmasında “Ey şuna, buna dalan insan, değişik şeylerle zehirlenen insan, yarına çıkacağına teminat yok. Beyin kanaması balyoz gibi inebilir alır götürür. Hiç ummadığın yerine kanser ilişir alır, götürür. Ansızın gelir çarpar” diyor.
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
1 Ağustos 2016 Pazartesi
Görmez: Diyanet, Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalı
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Diyanet'in Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmasından yana olduğunu açıkladı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Hürriyet Gazetesi'nden Abdulkadir Selvi'ye konuştu. Görmez, "Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri 3 Mart 1924 tarihli aynı kanunla kurulmuştur. Genelkurmay'la aynı kararla Diyanet İşleri Başkanlığı da Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalıdır" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde doğrudan Başbakanlık'a bağlanmıştı.
Abdülkadir Selvi'nin yazısının tamamı:
Darbe gecesi CNN Türk'te Cumhurbaşkanı ile yayınımızdan hemen sonraydı.
Telefonlarımız çalıyor, bakanlar yayına bağlanmak istiyordu. O sırada tanımadığım '505'li bir numara aradı. Kısa bir süre tereddüt ettikten sonra döndüm. "Ben Mehmet Görmez" diye söze başladı. Diyanet İşleri Başkanı'ydı ama farklı bir numaradan aramıştı. "Din görevlilerimize camilerden salalar okuyup, milleti meydanlarda toplanmaya çağırmaları için talimat gönderdik. Ama bunu bir kez de canlı yayında duyurmak istiyorum" dedi. Yayına bağlanmak istiyordu. Türkiye şimdiye kadar birçok darbeye tanıklık etti. Darbe dönemlerinde ezanların okunamadığını gördük. Ama ilk kez darbeye karşı camilerden salalar okundu, halkımız meydanlara, sokaklara çıkmaya çağrıldı.
Oğlum minareye çık sala oku
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e, "Salaların okutulması fikri nasıl aklınıza geldi?" diye sordum."Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında 12 yaşındaydım. Büyüklerimiz bir radyonun etrafında toplanmış, barış harekâtına ilişkin haberleri dinliyorlardı. Gece 01.00 ajansıydı. Şehitler vardı. Hüzünlendiler. Babam din görevlisiydi. Bana, 'Oğlum, minareye çık, sala oku' dedi. Saladan sonra millet camiye davet edildi. Sabaha kadar Kuran okundu, harekâta katılan askerlerimize ve ordumuza dua edildi. Bu benim zihnime yer etmişti. Bu durum Kurtuluş Savaşı sırasında da yaşanmış. Kurtuluş Savaşı sırasında da salalar okunarak milletin maneviyatı yüksek tutulmaya çalışılmış."15 Temmuz gecesinde yayınlara bağlanıp, camilerde salaların okunmasını isteyen, darbelere karşı çıkan, milleti hukukunu savunmaya çağıran, demokrasiye sahip çıkmak için milleti meydanlara çıkmaya davet eden bir Diyanet İşleri Başkanı vardı. Alışılmışın dışındaydı.
Milletin duası arkanızda
"Ben ilk açıklamamda 'Diyanet'in görevi sadece namaz kıldırmak değil, milletin bütünlüğünü sağlamaktır' dedim. Sala, rahmet ve barış demektir. Rahmet ve barış, zulmü yener."Diyanet İşleri Başkanı'nın dediği gibi oldu. Rahmet, zulmete galip geldi. Devletin Diyanet'inden milletin diyanetine geçtik. "Ezanları susturan darbelerden, darbeleri durduran salalara" ulaştık.Diyanet İşleri Başkanı'nın, "Bu gece minarelerin ışığı yanacak, salalar verilerek milletimiz hukukuna sahip çıkmaya davet edilecektir" mesajı o gece 120 bin din görevlisine ulaştırılmış. Mehmet Görmez darbeyi öğrendikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Başbakan Binali Yıldırım ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a ulaşmaya çalışmış. Ancak ısrarlı aramaları sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaşabilmiş. Heyecanlı bir sesle, "Sayın Cumhurbaşkanım milletin duası arkanızda, mazlum ümmetin duası arkanızda. Hiç şüphe etmeyin, siz kazanacaksınız, darbeciler muvaffak olamayacak. Biz şimdi bütün camilerimizin minarelerinden ezanlar okutup, milleti hukukuna sahip çıkmaya, darbecilere karşı çıkmaya çağırıyoruz" diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Allah razı olsun hocam" karşılığını veriyor. Ardından, "Camilerden salalar okunmaya devam etsin. Milleti hukukuna sahip çıkmaya davet edin. Milleti meydanlara toplayın" karşılığını veriyor.
Fetullah Gülen, Diyanet'teydi
Fetullahçı Terör Örgütü'yle mücadelenin en önemli ayaklarından birini de Diyanet oluşturuyor. Çünkü bu yapılanma sadece demokrasiye karşı darbe yapmıyor. Aynı zamanda İslam dininin esaslarıyla oynuyor. Fetullah Gülen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yıllarca vaizlik yapmış, cami kürsülerinde verdiği vaazlarla bir cemaat oluşturmuş. O nedenle mücadelenin ayaklarından biri Diyanet'in üzerinde olmalı. Diyanet İşleri Başkanı, "Yeniden yapılanma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması sürecinde, Diyanet İşleri Başkanlığı da Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalı" görüşünde. Görmez, "Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı (3 Mart 1924 tarihli) aynı kanunla kurulmuştur. Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı'na bağlanırken yine aynı kararla Diyanet de Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalıdır" diyor.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Hürriyet Gazetesi'nden Abdulkadir Selvi'ye konuştu. Görmez, "Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri 3 Mart 1924 tarihli aynı kanunla kurulmuştur. Genelkurmay'la aynı kararla Diyanet İşleri Başkanlığı da Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalıdır" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde doğrudan Başbakanlık'a bağlanmıştı.
Abdülkadir Selvi'nin yazısının tamamı:
Darbe gecesi CNN Türk'te Cumhurbaşkanı ile yayınımızdan hemen sonraydı.
Telefonlarımız çalıyor, bakanlar yayına bağlanmak istiyordu. O sırada tanımadığım '505'li bir numara aradı. Kısa bir süre tereddüt ettikten sonra döndüm. "Ben Mehmet Görmez" diye söze başladı. Diyanet İşleri Başkanı'ydı ama farklı bir numaradan aramıştı. "Din görevlilerimize camilerden salalar okuyup, milleti meydanlarda toplanmaya çağırmaları için talimat gönderdik. Ama bunu bir kez de canlı yayında duyurmak istiyorum" dedi. Yayına bağlanmak istiyordu. Türkiye şimdiye kadar birçok darbeye tanıklık etti. Darbe dönemlerinde ezanların okunamadığını gördük. Ama ilk kez darbeye karşı camilerden salalar okundu, halkımız meydanlara, sokaklara çıkmaya çağrıldı.
Oğlum minareye çık sala oku
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e, "Salaların okutulması fikri nasıl aklınıza geldi?" diye sordum."Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında 12 yaşındaydım. Büyüklerimiz bir radyonun etrafında toplanmış, barış harekâtına ilişkin haberleri dinliyorlardı. Gece 01.00 ajansıydı. Şehitler vardı. Hüzünlendiler. Babam din görevlisiydi. Bana, 'Oğlum, minareye çık, sala oku' dedi. Saladan sonra millet camiye davet edildi. Sabaha kadar Kuran okundu, harekâta katılan askerlerimize ve ordumuza dua edildi. Bu benim zihnime yer etmişti. Bu durum Kurtuluş Savaşı sırasında da yaşanmış. Kurtuluş Savaşı sırasında da salalar okunarak milletin maneviyatı yüksek tutulmaya çalışılmış."15 Temmuz gecesinde yayınlara bağlanıp, camilerde salaların okunmasını isteyen, darbelere karşı çıkan, milleti hukukunu savunmaya çağıran, demokrasiye sahip çıkmak için milleti meydanlara çıkmaya davet eden bir Diyanet İşleri Başkanı vardı. Alışılmışın dışındaydı.
Milletin duası arkanızda
"Ben ilk açıklamamda 'Diyanet'in görevi sadece namaz kıldırmak değil, milletin bütünlüğünü sağlamaktır' dedim. Sala, rahmet ve barış demektir. Rahmet ve barış, zulmü yener."Diyanet İşleri Başkanı'nın dediği gibi oldu. Rahmet, zulmete galip geldi. Devletin Diyanet'inden milletin diyanetine geçtik. "Ezanları susturan darbelerden, darbeleri durduran salalara" ulaştık.Diyanet İşleri Başkanı'nın, "Bu gece minarelerin ışığı yanacak, salalar verilerek milletimiz hukukuna sahip çıkmaya davet edilecektir" mesajı o gece 120 bin din görevlisine ulaştırılmış. Mehmet Görmez darbeyi öğrendikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Başbakan Binali Yıldırım ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a ulaşmaya çalışmış. Ancak ısrarlı aramaları sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaşabilmiş. Heyecanlı bir sesle, "Sayın Cumhurbaşkanım milletin duası arkanızda, mazlum ümmetin duası arkanızda. Hiç şüphe etmeyin, siz kazanacaksınız, darbeciler muvaffak olamayacak. Biz şimdi bütün camilerimizin minarelerinden ezanlar okutup, milleti hukukuna sahip çıkmaya, darbecilere karşı çıkmaya çağırıyoruz" diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Allah razı olsun hocam" karşılığını veriyor. Ardından, "Camilerden salalar okunmaya devam etsin. Milleti hukukuna sahip çıkmaya davet edin. Milleti meydanlara toplayın" karşılığını veriyor.
Fetullah Gülen, Diyanet'teydi
Fetullahçı Terör Örgütü'yle mücadelenin en önemli ayaklarından birini de Diyanet oluşturuyor. Çünkü bu yapılanma sadece demokrasiye karşı darbe yapmıyor. Aynı zamanda İslam dininin esaslarıyla oynuyor. Fetullah Gülen, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yıllarca vaizlik yapmış, cami kürsülerinde verdiği vaazlarla bir cemaat oluşturmuş. O nedenle mücadelenin ayaklarından biri Diyanet'in üzerinde olmalı. Diyanet İşleri Başkanı, "Yeniden yapılanma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı'nın Cumhurbaşkanlığı'na bağlanması sürecinde, Diyanet İşleri Başkanlığı da Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalı" görüşünde. Görmez, "Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı (3 Mart 1924 tarihli) aynı kanunla kurulmuştur. Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı'na bağlanırken yine aynı kararla Diyanet de Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmalıdır" diyor.
Memurun izin yasağı ne zaman bitiyor? Binali Yıldırım açıkladı
Başbakan Binali Yıldırım, memurların merakla beklediği yıllık izin iptallerinin ne zaman kaldırılacağına ilişkin, "Çok uzun süreceğini zannetmiyorum, önümüzdeki birkaç haftalık süre içerisinde işler normale döner, çalışmalarımıza bağlı" dedi.
Başbakan Yıldırım, Başbakanlık Resmi Konut'ta medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi.
Kamuda izinlerle ilgili durumun ne zaman değişeceği yönündeki soruya Yıldırım, bu kararın, darbe sonrası darbeye karışmış olan kamu personelinin kaçmasını engellemek için tedbir amaçlı alındığını söyledi.
"Çok uzun süreceğini zannetmiyorum, önümüzdeki birkaç haftalık süre içerisinde işler normale döner, çalışmalarımıza bağlı" diyen Yıldırım, hacca gidenlerin ise bu durumdan muaf tutulduklarını hatırlattı.
31 Temmuz 2016 Pazar
Çok yardım yapana 'Gülen seccadesi'
Konya'da yürütülen FETÖ soruşturmasında bilgi sahibi olarak ifadesine başvurulan bir kişi, en çok yardım toplayan mütevelli üyesine Fetullah Gülen'in bizzat üzerinde namaz kıldığını belirttikleri seccadeyi hediye olarak verdiklerini söyledi.
FETÖ'nün yapılanmasıyla ilgili bilinmeyenler, bilgi sahiplerinin ifadeleriyle ortaya çıkıyor.
Konya Emniyet Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak ifadesine başvurulan M.G, sohbetlerde Allah rızası için cemaat öğrencileri adına burs ve kurban parası istendiğini, dini sohbet yapan kişilerin yanındaki muhasebecilere ödemenin yapıldığını belirtti.
Toplantılarda, mütevelli heyeti olanlara çeşitli hediyeler verildiğini ifade eden M.G, "Bana, 'Seni mütevelli yaptık' denilerek, içinde tespih, takke ve cübbenin bulunduğu bir bohça sunuldu." dedi.
Cemaate ait dershanelerin kapatılmasıyla ilgili M.G, "Bu durum gündem yapılmaya çalışıldı. Sürekli bu konuşmalar şiddetini artırıyordu. Ekrem Dumanlı'nın Hükümet'e sanki ayar verecek tarzda konuşmalarının olduğu videoları getirip bize dinletirlerdi." diye konuştu.
'ARTIK HİMMETLERİNİZİ GÖRELİM'
Sürekli yurt dışı gezileri düzenleyen cemaatin katılımcılara psikolojik baskı uyguladığını anlatan M.C ise çeşitli ülkelerdeki faaliyetlerle göz boyanmaya çalışıldığını bildirdi.
Bu konuda M.C, "Cemaate ilgimizin artması isteniyordu. Hem dini hem milli duygularımızı etki altına almaya çalışıyorlardı. Yurt dışındaki bir program sonrası bir kişi kapıya geçerek, 'Artık himmetlerinizi görelim' dedi. Düzenlenen gecenin bir himmet gecesi olduğu izlenimi verdi." ifadelerini kullandı.
UMRE PROMOSYONU
M.C, şunları kaydetti: "İki kişinin 7 bin dolar harcayacağı yere 2 bin 500 liraya götürdüler. İlgililere bu durumu sorduğumda 'Organizasyonun bazı büyük firmaların yüksek cirosu olan iş adamlarına bedelsiz olarak hediye ettiği promosyonlar olduğunu, bu promosyonları alan bazı firmaların yine karşılıksız olarak cemaate hibe ettiğini, cemaatin de bu parayı çevirmek için para karşılığında kullandırdığını söyledi.' Fiyat uygun olduğu için umre organizasyonuna eşimle gittim. Umre dönüşü 15 burs istediler. Bu ziyaretin normal umre ziyareti olmadığını, tamamen cemaate menfaat sağlama amaçlı olduğunu anladım."
5 BURS VERMEYE KARAR VERDİM
İş adamı M.K. de dini sohbetlerle ve il dışı gezilerle cemaatten etkilendiğini anlattı. Cemaatin bazı önemli isimlerinin sohbetlere konuşmacı olarak katıldığını aktaran M.K, ifadesinde şu bilgilere yer verdi:
"Bölgelerde toplanan yardım miktarları slaytla gösterilirdi. Çok yardım toplayanların takdir edici bir şekilde reklamı yapılırdı. En çok yardım toplayan bir mütevelli üyesine Fetullah Gülen'in bizzat üzerinde namaz kıldığını söyledikleri bir seccadeyi hediye olarak verdiler. Geniş katılımlı himmet toplantıları yapılıyordu. Bir kandil gecesi yine toplanıldı. Toplantıya katılanlardan cemaate yapacakları yardımlar ve bağışlarla ilgili taahhütler alındı. Oradaki görevli bazı kişiler, katılımcıların taahhüt ettikleri miktarları daha sonra tahsil edilmek üzere not aldılar. Bu şekilde kalabalık içerisinde insanların vereceği yardımı alenen sormalarındaki amacın, kişiler arasında itibar yarışı oluşturmak ve galeyana getirerek daha fazla para toplamak olduğunu düşünüyorum hatta kendim 3 burs verirken orada 5 burs verme ihtiyacı hissettim."
Mütevelli heyetine dahil olduktan sonra burs, kurban, öşür zamanları gelince yardım talep edildiğini belirten M.K, bulmuş olduğu burslardan dolayı örnek gösterilen bir kişinin, yapmış olduğu ve temin ettiği burslardan ötürü bir üst mütevelli grubuna seçildiğine dikkati çekti. Hürriyet
Bilal Erdoğan, darbe girişimi gecesini anlattı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, darbe girişimi gecesi yaşadıklarını anlatırken, "Hemen kendimizi olabilecek en kötü şeye hazırladık. Zaten babadan öğrendiğimiz de hep onlara hazırlıklı olmak. Cumhurbaşkanımız bizi o şekilde hazırladı. Allah ondan razı olsun" dedi.
Atlı Okçuluk Şampiyonası için Kayseri'ye gelen Bilal Erdoğan'ı Kayseri Erkilet Havalimanı'nda Ak Parti İl Başkanı Cahit Özden karşıladı. Buradan, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne ait Anadolu Harikalar Diyarı'na giden Bilal Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik'in ev sahipliğinde Kayseri Sofrası'nda kahvaltı yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Vali Süleyman Kamçı, Ak Parti Kayseri milletvekilleri Taner Yıldız, İsmail Tamer ve Hülya Nergiz Atçı'nın da bulunduğu kahvaltıda sucuk, pastırma ve yöresel yiyecekler yenildi.
Bünyan İlçesi'nde düzenlenen Türkiye Atlı Okçuluk Şampiyonası'nın finallerini izlemeye gelen Bilal Erdoğan, DHA muhabirinin 15 Temmuz darbe gecesi yaşadıklarına ilişkin sorusunu yanıtladı. "15 Temmuz gecesi neler yaşadığınızı anlatır mısınız?" sorusuna Bilal Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Hemen kendimizi olabilecek en kötü şeye hazırladık. Zaten babadan öğrendiğimiz de hep onlara hazırlıklı olmaktı. Cumhurbaşkanımız bizi o şekilde hazırladı. Allah, ondan razı olsun. Şunu da gördük, asıl koskoca, büyük Türk ailesinin birer ferdi olarak, kaderini artık bu memleketin, bu toprakların kaderine bağlamış insanlar olarak, bütün milletin o şekilde yetiştiğini görmek bizleri onurlandırdı, gururlandırdı. Elhamdülillah bu millet, bu topraklara nasıl sahip çıkacağını, dışarıdan gelebilecek hangi hayasız taarruz olursa olsun, sahip çıkacağını da göstermiş oldu. O gece bütün sıkıntılarıyla Elhamdülillah geride kaldı. Şimdi hem Türkiye'de böyle şeylerin tekrarlanmaması için gerekli yapısal değişikliklerin, büyük ciddi adımların atılması zamanı. Hem de ondan sonra hayatımıza devam etme zamanı."
'Okçuluk popüler hale gelmeli'
Bilal Erdoğan gençlerin okçuluğa ilgi duymasını, bu spor dalının daha da popüler hale gelmesini arzuladığını belirterek, "Bugün Kayseri'de Bünyan ilçesinde yapılacak olan Atlı Okçuluk Şampiyonası için buluştuk. Geleneksel sporlarımızın daha popülerleştirilmesi için, gençlerimizin ilgisinin bu alanlara kanalize olması için gayret gösteriyoruz. Çünkü biz bütün yitik değerlerimizi yeniden kazanmalı, yeniden anlamalıyız ki, geleceğe kendi kimliğimizle yürüyebilelim. İnşallah hayırlara vesile olur" dedi.
Yaz boyunca Anadolu'nun çeşitli yerlerinde benzer etkinliklerin devam edeceğini anlatan Bilal Erdoğan, "İnşallah Ağustos ayının sonunda da 26-28 Ağustos'ta İstanbul Küçükçekmece'de büyük bir Spor ve Kültür Festivali yapacağız inşallah. Onun da buradan müjdesini vermiş olalım. İnşallah çok güzel bir etkinlik olacak" diye konuştu. Bu arada Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Anadolu Harikalar Diyarında 2023 projesi çerçevesinde yapılacak, Türkiye'deki ilk okçuluk ve atlı okçuluk merkezinin projesini Bilal Erdoğan'a sunum yaptı.
Bilal Erdoğan, Bünyan'a gitmeden önce de darbe gecesi üzerine bomba yağdırılan Ankara Gölbaşı Özel Harekat Merkezi'nde yaşamını yitiren ve ilçede toprağa verilen komiser yardımcısı Cennet Yiğit'in ailesini ziyaret etti. Erdoğan, şehit komiser yardımcısının babası Yahya Kemal ile annesi Huriye Yiğit'e başsağlığı diledi.
Atlı Okçuluk Şampiyonası için Kayseri'ye gelen Bilal Erdoğan'ı Kayseri Erkilet Havalimanı'nda Ak Parti İl Başkanı Cahit Özden karşıladı. Buradan, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne ait Anadolu Harikalar Diyarı'na giden Bilal Erdoğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik'in ev sahipliğinde Kayseri Sofrası'nda kahvaltı yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Vali Süleyman Kamçı, Ak Parti Kayseri milletvekilleri Taner Yıldız, İsmail Tamer ve Hülya Nergiz Atçı'nın da bulunduğu kahvaltıda sucuk, pastırma ve yöresel yiyecekler yenildi.
Bünyan İlçesi'nde düzenlenen Türkiye Atlı Okçuluk Şampiyonası'nın finallerini izlemeye gelen Bilal Erdoğan, DHA muhabirinin 15 Temmuz darbe gecesi yaşadıklarına ilişkin sorusunu yanıtladı. "15 Temmuz gecesi neler yaşadığınızı anlatır mısınız?" sorusuna Bilal Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Hemen kendimizi olabilecek en kötü şeye hazırladık. Zaten babadan öğrendiğimiz de hep onlara hazırlıklı olmaktı. Cumhurbaşkanımız bizi o şekilde hazırladı. Allah, ondan razı olsun. Şunu da gördük, asıl koskoca, büyük Türk ailesinin birer ferdi olarak, kaderini artık bu memleketin, bu toprakların kaderine bağlamış insanlar olarak, bütün milletin o şekilde yetiştiğini görmek bizleri onurlandırdı, gururlandırdı. Elhamdülillah bu millet, bu topraklara nasıl sahip çıkacağını, dışarıdan gelebilecek hangi hayasız taarruz olursa olsun, sahip çıkacağını da göstermiş oldu. O gece bütün sıkıntılarıyla Elhamdülillah geride kaldı. Şimdi hem Türkiye'de böyle şeylerin tekrarlanmaması için gerekli yapısal değişikliklerin, büyük ciddi adımların atılması zamanı. Hem de ondan sonra hayatımıza devam etme zamanı."
'Okçuluk popüler hale gelmeli'
Bilal Erdoğan gençlerin okçuluğa ilgi duymasını, bu spor dalının daha da popüler hale gelmesini arzuladığını belirterek, "Bugün Kayseri'de Bünyan ilçesinde yapılacak olan Atlı Okçuluk Şampiyonası için buluştuk. Geleneksel sporlarımızın daha popülerleştirilmesi için, gençlerimizin ilgisinin bu alanlara kanalize olması için gayret gösteriyoruz. Çünkü biz bütün yitik değerlerimizi yeniden kazanmalı, yeniden anlamalıyız ki, geleceğe kendi kimliğimizle yürüyebilelim. İnşallah hayırlara vesile olur" dedi.
Yaz boyunca Anadolu'nun çeşitli yerlerinde benzer etkinliklerin devam edeceğini anlatan Bilal Erdoğan, "İnşallah Ağustos ayının sonunda da 26-28 Ağustos'ta İstanbul Küçükçekmece'de büyük bir Spor ve Kültür Festivali yapacağız inşallah. Onun da buradan müjdesini vermiş olalım. İnşallah çok güzel bir etkinlik olacak" diye konuştu. Bu arada Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Anadolu Harikalar Diyarında 2023 projesi çerçevesinde yapılacak, Türkiye'deki ilk okçuluk ve atlı okçuluk merkezinin projesini Bilal Erdoğan'a sunum yaptı.
Bilal Erdoğan, Bünyan'a gitmeden önce de darbe gecesi üzerine bomba yağdırılan Ankara Gölbaşı Özel Harekat Merkezi'nde yaşamını yitiren ve ilçede toprağa verilen komiser yardımcısı Cennet Yiğit'in ailesini ziyaret etti. Erdoğan, şehit komiser yardımcısının babası Yahya Kemal ile annesi Huriye Yiğit'e başsağlığı diledi.
Atalay Demirci'nin Hakan Şükür ve Enes Kanter ile olan konuşmaları ortaya çıktı!
Twitter hesabı hacklenen Atalay Demirci'nin Hakan Şükür ve Enes Kanter ile yaptığı konuşmalar yayınlandı. Atalay Demirci'nin Enes Kanter'e, "Tedbiren takibi bırakmak zorundayım kardeşim" diye yazdığı ortaya çıktı. Atalay Demirci görüşmelerin ortaya çıkmasının ardından Instagram hesabından bir açıklama yaptı.
Bir hack grubu, 15 Temmuz'dan sonra meydanlara çıkarak demokrasi nöbetine katılan ve darbe girişimini lanetleyen bir konuşma yapan Demirci 'nin basketbolcu Gülen'e yakınlığıyla bilinen Enes Kanter ve Hakan Şükür ile sosyal medya üzerinden yaptığı konuşmaları yayınladı.
"TEDBİREN TAKİBİ BIRAKMAK ZORUNDAYIM"
Demirci'nin, sosyal medyada FETÖ yanlısı paylaşımlarla büyük tepki çeken Enes Kanter'e, 29 Temmuz tarihli olduğu öne sürülen mesajda "Tedbiren takibi bırakmak zorundayım bu arada, anlarsın kardeşim. Nelere bakarak insan avlıyorlar, dur bakalım geleceğiz gibi biz de oralara, ne olur dua et, Allah'a emanet ol" dediği iddia ediliyor.
Konuşmada Enes Kanter'in ise "Şu an bende biraz sıkışığım abi. İleride olabilir de ama şu an biraz zor olabilir. Kusura bakma abi bizde diğer taraflarada da yetişmeye çalışıyoruz yoksa bir çok Hizmet duracak Allah korusun" dediği öne sürüldü.
Daha önce yapılan, 22 Haziran tarihli konuşmada ise Hakan Şükür'ün "Benim alanıma bakıyorum, halime bakıyorum sıfırlandık. Neydik ne olduk. Nasıl bir sınav. Ev araba boyuna masraf kimse yardım etmedi. Ona da gittim ve boş döndüm bizle uğraşacak vakti yok. Çok sıkıldık" dediği iddia ediliyor.
ATALAY DEMİRCİ AÇIKLAMA YAPTI
Sosyal medyadaki paylaşımların ardından Atalay Demirci, instagram'dan bir açıklama yaptı.
"KANDIRILMIŞ OLMANIN ÜZÜNTÜSÜNÜ YAŞIYORUM..."
Bu mektubu hain bir terör örgütü ile bağdaştırılmaya çalışılan ve bu yüzden acaba ölsem daha mı iyi olur diye intiharı bile aklından geçirirken, halkından özür dileyen bir ahmağın ifadeleri olarak okuyunuz lütfen...
Twiter hesabımın hacker'lar tarafından ele geçirilmesi sonucunda, hakkımda "fetö" üyesiymişim gibi oluşturulmaya çalışılan algının karşılık bulmaması umuduyla yapacağım açıklamamı Milletimizin, Devletimizin ve bu topraklarda yaşayan herkesin samimiyetimle yaptığımı bilmesini isterim....
Anne Babasını küçük yaşta kaybetmiş ve Yetiştirme Yurtlarında büyümüş, yani Annesi de Babası da Devlet olan ve Devletin ekmeğini yiyerek büyümüş, küçük yaştan itibaren en ufak bir kötü alışkanlığa ya da illegal gruplara meyletmemiş, her zaman Allah'ın muhafazasını iliklerine kadar hissetmiş bir kardeşiniz olarak, şu an bu ithamlarla karşı karşıya kalmanın şoku ve üzüntüsü içerisindeyim. Söz konusu örgütle geçmiş yıllarda Okullarında ve Dersanelerinde işim gereği gösteriler yapmışlığım aşikardır. En az Ülkemizin yöneticileri, iş adamları, sporcuları, sanatçıları ve diğer kesimleri kadar temasım olmuştur. Safiyane niyetle sadece dinimi daha doğru yaşamama vesile olan insanların yönlendirmeleri neticesinde, bana bu anlamda da faydaları olmuştur. Yaptığım mesleğin zeka seviyesine yakışmayacak bir aptallığın içerisine düşmenin mahçubiyetini yaşamaktayım. Bu manada içinde bulunduğum durumun bir hata olduğunu kabullenmem ile birlikte, son zamanlardaki oluşan örgütsel yapının ve getirdiklerinin rahatsızlığını yaşamış ve yaşanan 15 Temmuz gecesi Fettullah Gülen Terör Örgütü tarafından yapılan darbe girişiminden sonra benim de herkes gibi fikrim değişmiştir ve Ankara Kızılay Meydanına çıkıp bu hain terör örgütünü lanetlemiş ve kendi sosyal medya hesaplarımdan da örgütle ilgili görüşlerimi bildirmişimdir. (Biraz araştırılınca görülecektir)... Geçmişte bir çoğumuzunda yaşadığı üzere manevi duygularımın kullanılarak kandırılmış olmanın üzüntüsünü yaşamaktayım. Hürriyet
Bir hack grubu, 15 Temmuz'dan sonra meydanlara çıkarak demokrasi nöbetine katılan ve darbe girişimini lanetleyen bir konuşma yapan Demirci 'nin basketbolcu Gülen'e yakınlığıyla bilinen Enes Kanter ve Hakan Şükür ile sosyal medya üzerinden yaptığı konuşmaları yayınladı.
"TEDBİREN TAKİBİ BIRAKMAK ZORUNDAYIM"
Demirci'nin, sosyal medyada FETÖ yanlısı paylaşımlarla büyük tepki çeken Enes Kanter'e, 29 Temmuz tarihli olduğu öne sürülen mesajda "Tedbiren takibi bırakmak zorundayım bu arada, anlarsın kardeşim. Nelere bakarak insan avlıyorlar, dur bakalım geleceğiz gibi biz de oralara, ne olur dua et, Allah'a emanet ol" dediği iddia ediliyor.
Konuşmada Enes Kanter'in ise "Şu an bende biraz sıkışığım abi. İleride olabilir de ama şu an biraz zor olabilir. Kusura bakma abi bizde diğer taraflarada da yetişmeye çalışıyoruz yoksa bir çok Hizmet duracak Allah korusun" dediği öne sürüldü.
Daha önce yapılan, 22 Haziran tarihli konuşmada ise Hakan Şükür'ün "Benim alanıma bakıyorum, halime bakıyorum sıfırlandık. Neydik ne olduk. Nasıl bir sınav. Ev araba boyuna masraf kimse yardım etmedi. Ona da gittim ve boş döndüm bizle uğraşacak vakti yok. Çok sıkıldık" dediği iddia ediliyor.
ATALAY DEMİRCİ AÇIKLAMA YAPTI
Sosyal medyadaki paylaşımların ardından Atalay Demirci, instagram'dan bir açıklama yaptı.
"KANDIRILMIŞ OLMANIN ÜZÜNTÜSÜNÜ YAŞIYORUM..."
Bu mektubu hain bir terör örgütü ile bağdaştırılmaya çalışılan ve bu yüzden acaba ölsem daha mı iyi olur diye intiharı bile aklından geçirirken, halkından özür dileyen bir ahmağın ifadeleri olarak okuyunuz lütfen...
Twiter hesabımın hacker'lar tarafından ele geçirilmesi sonucunda, hakkımda "fetö" üyesiymişim gibi oluşturulmaya çalışılan algının karşılık bulmaması umuduyla yapacağım açıklamamı Milletimizin, Devletimizin ve bu topraklarda yaşayan herkesin samimiyetimle yaptığımı bilmesini isterim....
Anne Babasını küçük yaşta kaybetmiş ve Yetiştirme Yurtlarında büyümüş, yani Annesi de Babası da Devlet olan ve Devletin ekmeğini yiyerek büyümüş, küçük yaştan itibaren en ufak bir kötü alışkanlığa ya da illegal gruplara meyletmemiş, her zaman Allah'ın muhafazasını iliklerine kadar hissetmiş bir kardeşiniz olarak, şu an bu ithamlarla karşı karşıya kalmanın şoku ve üzüntüsü içerisindeyim. Söz konusu örgütle geçmiş yıllarda Okullarında ve Dersanelerinde işim gereği gösteriler yapmışlığım aşikardır. En az Ülkemizin yöneticileri, iş adamları, sporcuları, sanatçıları ve diğer kesimleri kadar temasım olmuştur. Safiyane niyetle sadece dinimi daha doğru yaşamama vesile olan insanların yönlendirmeleri neticesinde, bana bu anlamda da faydaları olmuştur. Yaptığım mesleğin zeka seviyesine yakışmayacak bir aptallığın içerisine düşmenin mahçubiyetini yaşamaktayım. Bu manada içinde bulunduğum durumun bir hata olduğunu kabullenmem ile birlikte, son zamanlardaki oluşan örgütsel yapının ve getirdiklerinin rahatsızlığını yaşamış ve yaşanan 15 Temmuz gecesi Fettullah Gülen Terör Örgütü tarafından yapılan darbe girişiminden sonra benim de herkes gibi fikrim değişmiştir ve Ankara Kızılay Meydanına çıkıp bu hain terör örgütünü lanetlemiş ve kendi sosyal medya hesaplarımdan da örgütle ilgili görüşlerimi bildirmişimdir. (Biraz araştırılınca görülecektir)... Geçmişte bir çoğumuzunda yaşadığı üzere manevi duygularımın kullanılarak kandırılmış olmanın üzüntüsünü yaşamaktayım. Hürriyet
Erkek öğrenci yurdunda tecavüz skandalı
Kahramanmaraş’taki erkek öğrenci yurdunda 19 yaşındaki M.A.’nın, 10 yaşındaki 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Çocuklardan birinin ailesinin şikayeti üzerine gözaltına alınan M.A., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Olay, geçen çarşamba günü Ertuğrulgazi Mahallesi’nde bulunan Hamidiye Yurdu Sosyal Tesisleri’nde meydana geldi. İddiaya göre, yurda gidip geldiği, ancak herhangi bir görevi bulunmadığı öğrenilen M.A., 2 erkek çocuğa cinsel istismarda bulundu. Çocuklardan birisinin olayı anlattığı ailesi polise başvurdu. Çocuklardan B.Z., Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirilerek rapor alınırken, M.A. ise polisler tarafından gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen M.A., çıkarıldığı mahkemece ’cinsel istismar’ suçundan tutuklanarak cezaevine konuldu.
RUHSATSIZ OLDUĞU BELİRLENEN YURT KAPATILDI
Öte yandan İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamada, konuyla ilgili idari soruşturma başlatıldığı belirtilerek şöyle denildi:
"Kahramanmaraş İlimizde iki çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı iddiası ile ilgili olarak; İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce iddia edilen fiilin işlendiği yerdeki bina ve ilgililere yönelik çok yönlü idari soruşturma derhal başlatılmış, ruhsatsız olarak faaliyette bulunduğu tespit edilen bina ise kapatılarak mühürlenmiştir." DHA
İstanbul'da ücretsiz toplu taşımaya yeni düzenleme
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, devam eden demokrasi nöbetleri dolayısıyla ücretsiz hizmet veren toplu taşıma araçlarına yeni düzenleme getirdi.
Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, kentte toplu taşıma araçlarından İETT otobüsleri ve raylı sistemler bir hafta süreyle (7 Ağustos Pazar saat 00.00'a kadar) 20.00-06.00 saatleri arasında ücretsiz olarak yolcu taşımaya devam edecek.
Toplu ulaşım, 20.00-06.00 saatleri dışında ücretli olacak.
Şehir Hatları, halk otobüsleri, Otobüs AŞ ve deniz motorları ücretli hizmet verecek.
Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, kentte toplu taşıma araçlarından İETT otobüsleri ve raylı sistemler bir hafta süreyle (7 Ağustos Pazar saat 00.00'a kadar) 20.00-06.00 saatleri arasında ücretsiz olarak yolcu taşımaya devam edecek.
Toplu ulaşım, 20.00-06.00 saatleri dışında ücretli olacak.
Şehir Hatları, halk otobüsleri, Otobüs AŞ ve deniz motorları ücretli hizmet verecek.
Orman Çocuğu Mowgli gibi vahşi hayvanlarla yaşıyor!
Hindistan’ın Chhattisgarh eyaletinde yaşayan Surendera (20) ve Rajeshwari (25) adlı kardeşlerin, İngiliz yazar Rurdyard Kipling'in ‘Orman Çocuğu’ kitabındaki Mowgli karakterine olan benzerlikleri görenleri şaşkına çeviriyor.
Hint kardeşler bazen günlerce kaplanlar ve diğer vahşi hayvanlarla dolu ormanda kalıp, en ufacık bir zarar görmeden evlerine dönüyor.
Oğullarının güvenliğinden endişe ettiğini söyleyen ve özellikle Surendera’nın günlerce eve dönmediğini anlatan Pancho Bai (45), “Surendera, vahşi ormanda dolaşıyor ve çoğu zaman onu eve sürükleyerek getirmek zorunda kalıyorum. Ormanda maymunlarla saklambaç oynuyor ve onların davranışlarını taklit ediyor. Köyümüzdeki insanlar yürüyüş tarzından dolayı ona ‘goril' diye sesleniyor. Hayvanlarla arasında çok güçlü bir bağ var. Sanırım oğluma zarar vermemelerinin nedeni de bu ” dedi.
Pancho iki oğlunun diğer üç kardeşinden farklı doğduğunu, ikisinin de bir yaşına gelene kadar normal bebekler gibi yürüdüğünü fakat düzgün bir şekilde konuşamadıklarını ifade ediyor.
Hindistan hükumeti sağlık görevlisi Dr. Mithlesh Chaudhari (52), Hintli kardeşlerin beyin gelişiminde doğuştan bir bozukluk meydana geldiğini ve bu yüzden gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamadıklarını ifade ediyor. Sözcü
Hint kardeşler bazen günlerce kaplanlar ve diğer vahşi hayvanlarla dolu ormanda kalıp, en ufacık bir zarar görmeden evlerine dönüyor.
Oğullarının güvenliğinden endişe ettiğini söyleyen ve özellikle Surendera’nın günlerce eve dönmediğini anlatan Pancho Bai (45), “Surendera, vahşi ormanda dolaşıyor ve çoğu zaman onu eve sürükleyerek getirmek zorunda kalıyorum. Ormanda maymunlarla saklambaç oynuyor ve onların davranışlarını taklit ediyor. Köyümüzdeki insanlar yürüyüş tarzından dolayı ona ‘goril' diye sesleniyor. Hayvanlarla arasında çok güçlü bir bağ var. Sanırım oğluma zarar vermemelerinin nedeni de bu ” dedi.
Pancho iki oğlunun diğer üç kardeşinden farklı doğduğunu, ikisinin de bir yaşına gelene kadar normal bebekler gibi yürüdüğünü fakat düzgün bir şekilde konuşamadıklarını ifade ediyor.
Hindistan hükumeti sağlık görevlisi Dr. Mithlesh Chaudhari (52), Hintli kardeşlerin beyin gelişiminde doğuştan bir bozukluk meydana geldiğini ve bu yüzden gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamadıklarını ifade ediyor. Sözcü
Kapatılan Zaman gazetesinin 6 yazarı tutuklandı
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınarak mahkemeye sevk edilen, kapatılan Zaman gazetesinin yazarları hakkında tutuklama kararı verildi.
Darbe girişimi sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, eski Zaman gazetesi yazarları ve çalışanlarına yapılan operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen 7 kişiden 6’sı tutuklandı. tutuklanan isimler şöyle: Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mustafa Ünal, Nuriye Ural, Ahmet Turan Alkan, Lalezar Sarıinrahimoğlu.
Soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fuzuli Aydoğdu’nun talimatıyla operasyon başlatılmış ve 47 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Bu çerçevede gözaltına alınan şüphelilerden 7’si emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan şüphelilerden Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet, Turan Alkan, Mustafa Ünal, Nuriye Ural ve Lalezer Sarıibrahimoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bir kişi serbest bırakıldı. Nöbetçi hakimliğe çıkarılan Bulaç, Alpay, Alkan, Ünal, Ural ve Sarıibrahimoğlu tutuklandı. DHA
Darbe girişimi sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, eski Zaman gazetesi yazarları ve çalışanlarına yapılan operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen 7 kişiden 6’sı tutuklandı. tutuklanan isimler şöyle: Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mustafa Ünal, Nuriye Ural, Ahmet Turan Alkan, Lalezar Sarıinrahimoğlu.
Soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fuzuli Aydoğdu’nun talimatıyla operasyon başlatılmış ve 47 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Bu çerçevede gözaltına alınan şüphelilerden 7’si emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan şüphelilerden Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet, Turan Alkan, Mustafa Ünal, Nuriye Ural ve Lalezer Sarıibrahimoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bir kişi serbest bırakıldı. Nöbetçi hakimliğe çıkarılan Bulaç, Alpay, Alkan, Ünal, Ural ve Sarıibrahimoğlu tutuklandı. DHA
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber,
ohal
FETO’cu işadamları tutuklandı!
Balıkesir’de FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile gözaltına alınan 19 işadamı tutuklandı.
FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile göz altına alınarak Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen 19 işadamı, burada yapılan sorgulama sonrası bu sabah erken saatlerde tutuklama istemiyle Balıkesir Adliyesine sevk edildi. 19 işadamı yapılan yargılama sonucunda tutuklanarak Kepsut Cezaevi’ne gönderildi. Sözcü
FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile göz altına alınarak Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen 19 işadamı, burada yapılan sorgulama sonrası bu sabah erken saatlerde tutuklama istemiyle Balıkesir Adliyesine sevk edildi. 19 işadamı yapılan yargılama sonucunda tutuklanarak Kepsut Cezaevi’ne gönderildi. Sözcü
Bir astsubayın itirafları
15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimi sonrasında vicdanen duyduğu rahatsızlık üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Astsubay S.A, çocuk yaşta tanıştığı yapı hakkındaki bildiklerini bütün ayrıntılarıyla anlattı. Astsubay S.A. ifadesinde "Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı" dedi.
FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, "milletine silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler" dediği yapının devletin önemli kurumlarına nasıl sızdığını önce komutanına anlatan S.A, komutanının da yönlendirmesiyle savcılığa başvurdu.
Lise yıllarında tanıştığı FETÖ'nün nasıl yapılandığı hakkında bilgi veren S.A'nın ifadeleri, yürütülen soruşturma dosyasına eklendi.
"Sınıfın en başarılı öğrencisiydim"
S.A, ifadesinde, Elazığ'da okuduğu lisede FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını belirterek, "Lisede sınıfın en başarılı öğrencisiydim. Üst sınıflardan birkaç kişi bir gün yanıma gelerek, beni üniversitede okuyan arkadaşlarının yanına çiğ köfte yemeye davet ettiler. Çiğ köfte yemeye gittiğimde üniversitede okuyan 5 ev arkadaşı bana, 'Biz derslerimizde çok başarılıyız. Hem kendimizi geliştirmek hem de size yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle derslerinizde size yardımcı olmak istiyoruz. Bunun karşılığında sizden herhangi bir ücret talep etmiyoruz' dediler. Paralel yapı ile tanışmam burada oldu" dedi.
"Gülen'in kitaplarını okumamı tavsiye ettiler"
Kendisi gibi çiğ köfte yemeye gelen 15 öğrencinin daha bulunduğunu anlatan S.A, "Hepsine de aynı şeyi söylediler. Ben de o günden sonra yaklaşık 6 ay boyunca her hafta pazar günleri bu eve gitmeye devam ettim. 6 aydan sonra yavaş yavaş cemaatle namaz kılmaya başladık. Oradaki evin abisi imam oluyordu. Namazdan sonra da Fetullah Gülen'in 'Sonsuz Nur' kitabından kesitler okuyarak sohbet yapıyorlardı. Bana da bu kitapları okumamı tavsiye etmeye başladılar" ifadesini kullandı.
"Dershane yerine evde eğittiler"
Her pazar günü ders çalıştıktan sonra yarım saat bu kitapları okuduklarını anlatan S.A, yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
"Bu durum lise 3. sınıfı bitirene kadar böyle devam etti. Başarılı bir öğrenci olduğum için bir dershaneden burs kazanmıştım. Ancak evlerine gittiğim bu abiler beni bu dershaneye gitmemeye ikna ettiler. Beni FEM Dershanesi'ne ücretsiz olarak göndereceklerini söylediler ancak yapmadılar. Ben de burs kazandığım Final Dershanesi'ne başlayacağımı söyledim. Bana, 'Oraya gidersen ahlakın bozulur, dinin tehlikeye girer, oraya gitmen doğru değil' diyerek ikna ettiler. Dershaneye gitmememe sebep oldular."
"3 yıl boyunca Gülen'in videolarını izlettiler"
S.A, lise hayatı boyunca hep bahsettiği söz konusu eve gittiğini belirterek, "3 yıl boyunca Fetullah Gülen'in vaazlarının ve kısa videolarının bulunduğu klipleri izlettiler. Kitaplarını okuttular. Lise 3. sınıfın başındayken o evin abisi gitti yerine bilgisi yetersiz ve tecrübesiz olan başka biri geldi. Ben bu şahısla anlaşamadığım için 3. sınıfın ikinci döneminde evden ayrıldım. Evin imamının adı Mehmet Emin idi. Soy isimlerini söylemezlerdi. Takma isim de olabilir. Fırat Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuyordu. Evde kalan diğer 4 kişiyi neredeyse hiç görmüyorduk. Eve gittiğimde beni direk Mehmet Emin'in odasına alıyorlardı." dedi.
"Kayıt yapan öğrenciler FETÖ'nün evlerine yönlendirildi"
Maddi durumu iyi olmadığı için dershaneye gitmeden 2006 yılında Fen Bilgisi Öğretmenliğini kazandığını anlatan S.A, FETÖ yapılanmasıyla kayıt yaparken de karşılaştığını söyledi.
"Kayıt için gittiğimde uzun bir kuyruk vardı, sıra numarası alarak beklemeye başladım. Bir kişi yanıma gelerek, 'Bende fazladan numara var, boşuna kuyrukta bekleme' diyerek, 4 numarayı verip sıranın başına geçirdi." diyen S.A, "Kayıt işlemi sonrası yanıma gelen aynı kişi, 'İstersen bu gece seni evde misafir edeyim, senin şimdi otele verecek paran yoktur. Boşuna para harcama, ben arkadaşımla bir ev tuttum, zaten bir sürü öğrenci gelmiş, bu nedenle ev de bulamazsın' diyerek eve davet etti. Eve girer girmez zaten daha önce de paralel yapının evlerinde kaldığım için evin cemaat evi olduğunu anladım. Beni eve davet eden kişinin yeni kayıt yaptırmadığını zaten okulun öğrencisi olduğunu bana yaptığı şeyin eleman kazanmak için bir taktik olduğunu anlamam da uzun sürmedi" ifadesini kullandı.
"4 yıl sonra evin sözde imamı oldum"
Kendisini eve getiren kişinin adının F.K olduğunu hatırladığını kaydeden S.A, ifadesinde şöyle dedi:
"Sınıf öğretmenliği bölümü 3. sınıf öğrencisiydi. 6 ay kaldıktan sonra evi değişti. Zaten cemaat evlerinde yaklaşık 3-4 ayda bir ev değişiyordu. Benimle birlikte 3 öğrenci daha bu evde kalıyordu. Zaten maddi durumları çok iyi olmayan ve şehre geldiğinde kalacak yer bulamayan birçok öğrenci üniversitenin ilk yıllarında paralel yapının evlerinde kalıyordu. Benim kaldığım evde yalnızca tek gazete okunurdu, televizyon ve internet bulunmaz, sigara, alkol ve kız arkadaş edinme gibi şeylere müsamaha gösterilmezdi. Ben 4 yıl bu evlerde kalmaya devam ettim. Üniversite 2. sınıfta ben bulunduğum evin 'sözde imamı' oldum. Bulunduğum evde benden hariç 4 kişi kalırdı, 3-4 ayda bir sürekli değişiyordu. Bu nedenle bir çoğunun adını hatırlamıyorum."
"BDP'li olup evlerde kalanlar vardı"
Evde kalanların bir kısmının bazı şeylerden haberlerinin bulunmadığını sadece dini kitap okuyup, namaz kıldıklarını ifade eden S.A, "Birçoğu namaz bile kılmazdı fakat her şeye rağmen en azından evde kalıyorlar diyerek hoşgörü gösterirdik. Mesela BDP isimli siyasi partiye çalışıp sadece bilgi toplamak için evlerde kalanlar vardı. Ben bu kişileri benim daha üstümde bulunanlara söylediğimde, 'En azından evde kalıyorlar, başka kötülüklere bulaşmıyorlar' diyerek göz yumuyorlardı" dedi.
"Örgütlenmeyi parça parça bölerek yönetiyorlar"
FETÖ/PDY içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.
"Toplantılara cep telefonu sokulmazdı"
Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:
"Sözde imamlar her hafta bir kez bu şekilde toplanırdı. Biz toplantıları paralel yapıya bağlı bir öğrenci yurdunun toplantı salonunda yapardık. Toplantılara kesinlikle cep telefonu sokulmazdı. Telefonlar dışarıda bırakılırdı. Toplantıların konuları genellikle Fetullah Gülen'in haftalık mesajları olurdu. Mesajların içeriği genellikle dini nitelikliydi. Mesajlarda evde o hafta hangi konuda sohbet yapılacağı, nelere dikkat edileceği, eve gelen ortaokul ve lise öğrencilerine nasıl davranılacağı ve neler anlatılacağı şeklindeydi. Bu hususlar da İslam dininin doktrin ve öğretilerine dayalıydı."
"Referandumda 'evet' çıkması AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli"
Toplantılarda kendilerine iletilen mesajlarda siyasi bir içeriğin kesinlikle yer almadığını kaydeden S.A, "Ancak seçim zamanları isim vermeden hep AK Parti övülür ve paralel yapının mensuplarının AK Parti'ye oy verilmesi teşvik edilirdi. Açık açık bir şeye oy verilmesi istendiği zaman 2011 referandumuydu. Bu referandumun çok önemli olduğunu ve herkesin 'evet' oyu vermesini istemişlerdi. Hatta bu referandumda 'evet' sonucu çıkmasının AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli olduğunu söylemişlerdi." ifadesini kullandı.
"FETÖ'de en önemli şey, itaat"
FETÖ'de itaat ve istişarenin önemine değinen S.A, şunları anlattı:
"Sözde ev imamı toplantılarında neredeyse istinasız olarak her hafta itaat ve istişarenin öneminden bahsedilirdi. Bu husus sürekli paralel yapı içerisinde vurgulanan bir şeydi. Ben bu şekilde 1.5 yıl boyunca sözde ev imamlığı yaptım. Daha sonra 3. sınıfın ikinci döneminde bölge talebe mesulluğu görevi de yaptım. Bana bağlı birkaç ev vardı. Ben bu evleri takip ediyordum. O evlere her hafta düzenli olarak ortaokul veya lise öğrencileri devam ediyor mu, öğrencilere bisküvi ve kola gibi ikram edecek şeyler için paraları var mı gibi şeyleri takip ediyordum. Öğrencilere ders verirken dikkat edilecek şeyleri sözde ev imamlarına söylüyordum. Mesela gelen küçük öğrencilerin çok sevimli olduğunu ancak öğrencilerle hiçbir şekilde fiziksel temas kurulmaması gerektiğini çünkü ailelerin bu durumu yanlış anlayabileceğini ve öğrenciyi bir daha eve göndermeyeceğini söylüyordum. Bunu da bize üstümüzdeki kişiler söylüyorlardı."
"Sürekli kod isim kullanıyorlardı"
Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "Paralel yapıda imamlık ve bölge talebe mesulluğu yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.
"Üniversite 4. Sınıfta cemaat evinden çıkmam emredildi"
Üniversite 4'üncü sınıfa geçtiğinde kendisine herhangi bir arkadaşının yanında, bekar evinde kalabileceğinin söylendiğini, bunun bir teklif değil, her zamanki gibi itaat etmesi gereken bir emir olduğunu kaydeden S.A, cemaat evinden çıkarak, bekar, içki içen, kız arkadaşlarını eve getiren öğrencilerle kalmaya başladığını belirtti.
"Cemaat evinden ayrıldıktan sonra da burs almaya devam ettim"
Bu kişilerin paralel yapılanmayla bir bağlantısının olmadığını ifade eden S.A,"Bana 3 yıl boyunca vermeye devam ettikleri bursu ben cemaat evinden ayrıldıktan sonra da almaya devam ettim. Yalnızca haftada bir toplantılara katılmak dışında paralel yapıyla bir bağlantım kalmamıştı. Bütün arkadaşlarım da benim artık cemaatten koptuğumu sanıyordu. Ben evden ayrılırken kendime yeni bir hat ve telefon aldım. Artık paralel yapıdan sadece bir kişiyle görüşüyordum. Bu kişi B.U'ydu ve benim o zamana kadar iki yıl boyunca toplantıya gittiğim öğrenci yurdunun müdürüydü" dedi.
"Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya 14 alim geleceğini, Gülen'in 14. alim olduğunu anlattılar"
Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.
Ayrıca ondan almış olduğu emirleri cemaat mensuplarına ilettiğini, hayatı boyunca sadece bir gün peygamberimizi rüyasında görmediğini ve onun için bir şiir yazdığını, amaçlarının İslam dinini tüm dünyaya yaymak, ezanın ve peygamberimizin namının dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamak olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için tüm varlığını ve ailesini bırakarak hicret ettiğini ve büyük mahrumiyetler içerisinde yurt dışında okullar açtıklarını, bizlerin de bu kişiler gibi fedakarlık yaparak onları örnek almamız gerektiğini, İslamı tüm dünyaya yayma hedefini mutlaka gerçekleştirmek gerektiğini, dünyaya İslamı ve barışı yaymanın tek yolunun tüm ülkelere dünya standartlarından daha kaliteli okullar açarak o ülkelerin beyin takımını yetiştirmeleri olduğunu anlattı."
"Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek dedi"
FETÖ'nün birçok ülkede bulunan okullarında o ülke liderlerinin çocuklarının eğitim gördüğünün kendilerine anlatıldığını belirten S.A, şöyle devam etti: "Hatta, 'Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek, bütün başbakanlar bir toplantı yaptığında bunun dili Türkçe olacak, şu anda birçok ülkede ülke liderlerinin çocukları bizim okullarımızda okuyor. Belki size komik gelecek ama Fetullah Gülen henüz 20 öğrenci yetiştirirken ben de oradaydım. Bize bir gün bütün dünyada okulları ve üniversitelerinin olacağını, Türkçe olimpiyatları düzenleyeceğini, kocaman statların bizlere dar geleceğini söylemişti. O zaman ben gülmüştüm ancak şimdi bunlar gerçek oldu.' şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sohbette de mutlak itaat ve istişarenin önemi üzerinde uzun uzun konuştu. Bütün bu toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü."
"Benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu söylediler"
Toplantının ardından gelenlerle birebir görüşmelerin yapıldığını dile getiren S.A, "Ben de B.U. ile bir odaya gittim. Burada B.U. odadan çıktı ve kendisini İhsan olarak tanıtan 35 yaşlarında bir adam ile baş başa kaldım. Bu kişiyi o gün hayatımda ilk defa gördüm. Bana üniversiteden sonra hangi mesleği yapmak isteğimi sordu. Ben de öğretmen olmak istediğimi, bunun için sözde abilerin talimatları hilafına gizli gizli KPSS'ye çalıştığımı söyledim. O da bana sözde abilerle istişare ettiğini ve benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu düşündüklerini söyledi. Ben fıtratıma uygun olmadığı için bu mesleği yapmak istemediğimi söyledim. O da bana itaatin çok önemli olduğunu alınan istişare kararına itaat etmem gerektiğini, eğer itaat etmezsem Allah tarafından cezalandırılacağımı, hayatımda mutsuz olacağımı söyledi. Ben de o günkü sohbetin etkisiyle ikna oldum ve subaylık sınavlarına girmeyi kabul ettim" dedi.
"Yazılı sınavı kazandım, mülakatta ne olacağı önceden anlatıldı"
Erzurum Atatürk Üniversitesinde ÖSYM tarafından yapılan subaylık yazılı sınavına girdiğini kaydeden S.A, yaşananları söyle anlattı:
"Benim seviyeme göre çok sabit bir sınavdı. Yazılı sınavı rahatlıkla 40. asil olarak kazandım. Bir ay sonra da mülakata girdim. Mülakattan önce B.U bana bir sürü taktik verdi. Askerlerin durumsal farkındalığa çok önem verdiklerini, mülakat salonundan çıkarken kaç merdiven olduğuna, duvarların rengine, merdivende yazı olup olmadığına, odadaki tablolara dikkat etmemi, mülakat kurulunda bir bayan psikolog olacağını, bu kişinin özellikle paralel yapı mensuplarını tespit etmek için orada olduğunu, mülakat anında davranışlarıma çok dikkat edeceğini, özellikle ona karşı konuşmama ve kendisiyle tokalaşıp tokalaşmama hususuna çok dikkat edeceğini, bu bayana 'merhaba' derken gözlerinin içine bakmamı, elini sıkmamı, medeni bir şekilde kendimi tanıtıp, güler yüzlü ve esprili olmamı, kısa ve öz konuşmamı, kendi özgeçmişimi kısa ve öz şekilde anlatmamı, orada kendimle ilgili her bilgiyi doğru vermemi söyledi. 'Fetullah Gülen'i tanıyor musun' diye sorarlarsa, 'tanıyorum, televizyonlarda filan gördüm' şeklinde cevap vermemi, komutanlar bana kızgın bir şekilde bir şey söylerlerse bunun psikolojimi ölçmek için olacağını, bu durumda, 'Komutanım hayırdır, yengeye kızıp hıncını benden mi çıkarıyorsun' gibi esprili bir cevap vermemi bana tembihledi. Her şey B.U'nun anlattığı gibi çıktı. Ben de o taktikler doğrultusunda hareket ederek mülakatı geçtim."
"KKK'daki sınavın soru ve cevapları verildi"
Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum.
Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım.
Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."
"Subaylıkla ilgili güvenlik soruşturmasında elendim, astsubaylık sınavını ise kazandım"
Subaylık sınavının mülakatını da rahatlıkla geçtiğini sözlerine ekleyen S.A, "Zaten B.U, bana astsubaylık sınavıyla ilgili taktik verirken bu durumun subaylık mülakatı için de geçerli olduğunu söylemişti. Bu nedenle mülakatı geçtim. Ben aktif olarak spor yaptığım için spor sınavını rahatça verdim. Ancak subaylıkla ilgili 6 aylık güvenlik soruşturmasında elendim. Astsubaylık sınavını ise kazandım" dedi.
"Lavabonun duvarında teyemmüm alıp, gözlerimle namaz kılmam istendi"
Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına 2011 yılında kaydını yaptırdığını, ondan sonra sadece Selami ile buluştuğunu ifade eden S.A, şöyle dedi: "Her hafta pazar günü saat 15.00'te Ulus Meydanı'nda Atatürk heykelinin yanında buluşuyorduk. Biraz yürüyüp bir kafede ya da bir restoranda yemek yerdik. Bu şekilde konuşurduk. Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra Selami tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardı. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."
"Kanepenin altındaki gizli bölmede gülen'in kitapları vardı"
Astsubay S.A, ifadesinde, Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığından mezun olduktan sonra astsubay çavuş rütbesiyle kursiyer olarak jandarma okulunda eğitim almaya devam ettiğini belirtti.
TSK'dan maaş almaya başladığını ve mesai sonrası evine gittiğini ifade eden S.A, paralel yapılanma içerisindeki Selami'nin kendisine Keçiören Sanatoryum Mahallesinde bir ev tahsis ettiğini, evin okuldan çok uzak bir yerde olduğunu söyledi.
Evi, öğrencilik yıllarından tanıdığı, cemaat evlerinde kendisi gibi kaldığını bildiği fakat astsubaylık sınavına girdiğini bilmediği S.A. ile paylaştığını anlatan S.A, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ev dayalı döşeli, kirası 450 liraydı. Ev sahibini görmedik. Kirasını ve faturalarını Selami'ye veriyorduk. Selami haftada bir evimize gelip dini konularda öğütler veriyor, tedbirin öneminden bahsediyordu. Evde dini kitaplar yoktu, yalnızca kanepenin altındaki gizli bölmede Fetullah Gülen'in kitapları, Cevşen-ü Kebir ve Risale-i Nur vardı. Kur'an da vardı ama onu saklamıyorduk. Bu şekilde 1 yıl daha geçtikten sonra 2012'de kura çekerek İzmir'e tayin oldum."
"Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi"
Ev arkadaşı S.A. ile astsubay okulundayken mesleği sevmediklerini ve istifa etmeyi düşündüklerini belirten S.A, şöyle devam etti:
"Bu nedenle evde KPSS'ye çalışıyorduk. Selami geleceği zaman kitapları saklıyorduk. Selami'de bizim evin anahtarı vardı. Bir gün biz işe gittiğimizde evi karıştırarak KPSS kitaplarını bulmuş, bizim sınava çalıştığımızı öğrenmiş. Bize sözde davaya ihanet etmememizi, mesleğimizden vazgeçmememizi söyleyerek bir sürü nasihat etti. Bu olaydan 1 hafta sonra ev arkadaşım S. A.'nın takım komutanı bölüğe kızdı ve bir direğin karşısına geçerek 'Ben eşeğim' diye bağırmasını emretti. O da emri uyguladı fakat olay gururunu çok zedelemiş, bunun üzerine istifa etti. Bende istifa etmek istedim, durumu babama anlattım. Babam benim öğretmen olmamı hayal etmişti. Bana, 'Sen benim sözümü dinlemedin ve asker oldun. Devlet seni yetiştirdi astsubay yaptı. Mesleğini bırakırsan vatana ihanet etmiş olursun. Eğer bu saatten sonra mesleği bırakırsan seni eve almam' dedi. Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi."
"Sadece bir numaranın kayıtlı olduğu şifreli telefon verildi"
İzmir'e tayini çıktığında, FETÖ/PDY içerisinde Ankara'da faaliyet yürüten Selami'nin Mustafa isimli kişiyle tanıştırarak, "Seninle artık Mustafa ilgilenecek" dediğini kaydeden S.A, söz konusu kişinin içerisinde sadece bir numaranın kayıtlı olduğu telefonu kendisine verdiğini söyledi.
Mustafa'nın telefondaki numarayı ezberlemesini istediğini anlatan S.A, "Mustafa, bu telefonumu sadece kendisini ve arada bir 'sahibinden.com' isimli sitede ilan verip bir şeyler satan kişileri arayıp ürün sormamı söyledi. Sorduğumda TİB'in sadece tek kişiyle yapılan görüşmelerden şüphelendiğini ve bunları dinlediğini söyledi."
"Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım"
"Mustafa, benden, İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Teknik Kısım Amirliğini arayıp, çıkan kişiye, İzmir'e atandığımı, çok iyi Kürtçe bildiğimi, teknik kısma alırlarsa çok iyi tape çözeceğimi ve çok faydalı olacağımı söylememi istedi." diyen S.A, şunları kaydetti:
"Ben de bunları söyledim. Telefonda konuştuğum başçavuş, özellikle uyuşturucu dosyalarında Kürtçe bilen personel sıkıntısı yaşadıklarını durumu alay komutanına bildiriceğini söyledi. Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım. Mustafa ile bana verdiği telefon vasıtasıyla haftada 1-2 defa buluşuyorduk. Benim görev yerimin kendileri için çok kritik olduğunu belirtti. Görevimin, devletin bekasını ilgilendiren ciddi suçlar ve siyasilerle ilgili dosyalarda bir görüşme tespit edersem o görüşmelerin zaman aralığını ve görüşmeyi yapan şahısların kimlik bilgilerini söylemek olduğunu bana iletti. Bunun nedenini sorduğumda bu tür görüşmelerin sümen altı edildiğini, dinlemeyi yapan personelin başının belaya girmesinden korkarak savcılara olayın intikal ettirmeyeceğini ve bu nedenle önemli suçlarla ilgili gereğinin yapılmadığını ifade etti."
"4 telefon numarası verip, yasal kılıfına uydurarak dinlememi istediler"
Görev yaptığı kısmın sorumlusunun, yapılan görevin çok ciddi olduğunu, gizliği ihlal edecek hareketlerin ciddi hukuki sorumluluk doğrucağını söyleyerek herkesi uyardığını ifade eden S.A, "Ben de bunun üzerine bildiklerimi Mustafa ile paylaşmamayı kafama koydum. 17 Aralık 2013'ten bir ay önce Mustafa bana 4 tane telefon numarası verdi. Bu numaraları bir şekilde yasal kılıfına uydurarak dinlemem gerektiğini söyledi. Ben bu numaraların son 4 hanesini ezberledim. Sistemde sorgusunu dahi hukuki sorumluluktan korktuğum için yapmadım. Bu nedenle numaraların kime ait olduğunu bilmiyorum" dedi.
"17 aralık'ta bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık"
"Niyetim o numaralar yaptığım mevcut yasal dinleme kapsamında herhangi bir telefon numarasıyla irtibat kurarsa ve içinde suç unsuru da varsa tapesini çözüp tim komutanına vermekti." diyen S.A, "Ancak böyle bir konuşmaya denk gelmedim. Zaten bir ay sonra 17 Aralık günü biz bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık. Yalnızca terörle ilgili önleme dinlemesi yaptık. Bu işlem için de Ankara'dan karar alınmıştı. 17 Aralık'tan sonra da ben Mustafa ile bir defa görüştüm. Bu görüşmede bana verdiği telefonu geri aldı ve bana riskli bir dönemde olduklarını bu şekilde görüşmenin uygun olmayacağını söyledi. Zaten ben 2013 yılı Nisan ayında onların bulacağı biriyle değil de sevdiğim kızla evlendiğim için uzun süredir bana soğuk davranıyordu. Fakat yine de benden vazgeçmiş değildi" ifadesini kullandı.
"Erbakan döneminden bu yana AK Parti bize sıcak bakmıyor"
FETÖ/PDY'nin görevlendirdiği Mustafa ile 17 Aralık süreci hakkında görüşme yaptıklarını kaydeden S.A, şunları dile getirdi:
"Benden, 17 Aralık sonrası yaptığımız görüşmede bu mevzuları kimseyle tartışmamamı, kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda fikrim olmadığını söylememi istedi. Telefonu aldıktan sonra iki kez daha evime geldi. Mustafa evime geldiğinde soruşturmaların darbe girişimi olmadığını, Erbakan döneminden bu yana AK Parti hükümetinin kendilerine sıcak bakmadığını, sırf ülkede iyi şeyler olsun diye AK Parti ile yakın durduklarını, bakanların yolsuzluklarını uzun süredir bildiklerini ve bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiklerini ve 17 Aralık sürecinden önce de eski bakanlar Kürşat Tüzmen, Kemal Unakıtan'ın yolsuzluğa bulaştığını ilettiklerini, bu nedenle bu iki bakanın görevden alındığını, fakat 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan yolsuzluklara Başbakan Erdoğan ve ailesi de bulaştığı için bu konuda herhangi bir işlem yapmadığını, bunun üzerine savcıların yetimin hakkını korumak için her şeyi göze alarak bu operasyonu gerçekleştirdiğini söyledi. Bu konuları kimseyle tartışmamamı bana söyledi. Bu konuşma 17 Aralık darbe girişimi sürecinden kısa bir süre sonra benim cemaat hakkımdaki fikirlerim değişmesin diye yapıldı. Ben bunu şimdi anlıyorum."
"Telefonumdaki mesajlar 2-3 saniyede kendiliğinden siliniyordu"
Paralel devlet yapılanmasının gerçek yüzünü görmemesi için kendisini yanlış fikirlerle doldurduklarını belirten S.A, ifadesinde şöyle dedi: "Mustafa'nın ikinci kez evime gelişi tayinim Hakkari'ye çıkmadan hemen önceydi. Yanında Ömer diye biriyle geldi. Benimle Van'da ilgilenecek kişinin Ömer olduğunu söyledi ve bizi tanıştırdı. Bana açık öğretim ve üniversite sınavlarına başvurmamı ve sınav bahanesiyle sık sık Van'a gelmemi Ömer isimli şahıs söyledi. Van'a ilk geldiğimde beni Ömer karşıladı. Benim telefonuma bir program yükledi. Bu programda iki telefon birbirine yaklaştığında birbirini algılayan ve bir arama tuşunun belirdiği bir ekran çıkıyordu. Arama tuşuna basınca benim telefonumda bir kod belirdi.
Ben 'ok' tuşuna basınca mesajlaşma bölümü açılıyordu. Mesajlar okunduktan 2-3 saniye sonra kendiliğinden siliniyordu. Programa da bir şifre ile giriliyordu. Bana Van'da bu şekilde haberleşeceğimizi söyledi. Programda telefonlar yan yana gelip bir kere eşleştikten sonra bir yerden mesajlaşma imkanı veriyordu. Fakat benim akıllı telefonum çok iyi olmadığı için Hakkari'ye giderken format attım. Programı unutmuştum. Zaten 17 Aralık darbe girişimi sürecinden sonra paralel yapının gerçek yüzünü görmeye başlamış ve benden geçmişte istenen illegal talepler nedeniyle kendilerine bağlı hakim savcıları organize ederek gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru ve tek hükümetine karşı darbe girişiminde bulunmalarına ciddi şekilde ihtimal verir olmuştum. Bu olaydan sonra hiçbir şekilde onlarla irtibat kurmadım. Sadece bundan yaklaşık 2 ay önce eşimin telefonundan yabancı bir numara aradı ve benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben telefonu aldığımda sesinden Ömer olduğunu anladım ve kendisiyle görüşmek istemediğimi söyleyerek yüzüne kapattım."
"Çok pişmanım"
"Ben daha önce bu konuyu adli mercilere bildirmek istedim. Ancak dosyaya bakacak savcının FETÖ/PDY'nin bir üyesi olabileceği ve başımı belaya sokabileceği düşüncesiyle fikrimden vazgeçtim." ifadesini kullanan S.A, "Ancak 15 Temmuz 2016 gecesi milletin silahıyla milletin kendisini şehit edecek kadar gözü dönmüş bir yapı olduğunu tüm milletimizle birlikte görünce durumu komutanıma aktardım." dedi.
FETÖ/PDY ile irtibatından dolayı çok pişman olduğunu belirten S.A, şunları kaydetti:
"FETÖ/PDY yıllar yılı başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün milletimizi kandırmış olan sinsi bir yapılanmadır. Benim bu yapının içerisinde bulunduğum dönemde herkesin malumu olduğu gibi neredeyse AK Parti ve hükümetimizle eşdeğer tutuluyordu. Her görüşten insanlar ve medya kuruluşları Türkçe Olimpiyatları'na methiyeler diziyordu. Zaten 2002 yılından 2013 yılına kadar sadece iki kez hukuka aykırı iş yaptıklarına şahit oldum. Görünüşte hepsi benimle aynı inancı paylaşan, benim gibi mütedeyyin ve ülkesine faydalı olmaya çalışan insanlardı. İllegal taleplerine de kendilerince bir gerekçe bularak beni de ikna etmişlerdi. Fakat 15 Temmuz 2016'da genç, yaşlı, kadın, erkek ayırt etmeksizin gafil avladıkları milletimize silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler olduklarını tüm milletimiz görmüştür. Yaşanan hadiseler dünyada itibarımızı sarstığı gibi tüm vicdanları derinden yaralamıştır. Ben de vicdanen rahatsız olarak bildiklerimi paylaşmak istedim. FETÖ/PDY ile olan irtibatım için çok pişmanım. Benden istedikleri hukuka aykırı eylemleri şu veya bu şekilde hiç gerçekleştirmedim."
Kaynak:cnntürk.com
FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, "milletine silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler" dediği yapının devletin önemli kurumlarına nasıl sızdığını önce komutanına anlatan S.A, komutanının da yönlendirmesiyle savcılığa başvurdu.
Lise yıllarında tanıştığı FETÖ'nün nasıl yapılandığı hakkında bilgi veren S.A'nın ifadeleri, yürütülen soruşturma dosyasına eklendi.
"Sınıfın en başarılı öğrencisiydim"
S.A, ifadesinde, Elazığ'da okuduğu lisede FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını belirterek, "Lisede sınıfın en başarılı öğrencisiydim. Üst sınıflardan birkaç kişi bir gün yanıma gelerek, beni üniversitede okuyan arkadaşlarının yanına çiğ köfte yemeye davet ettiler. Çiğ köfte yemeye gittiğimde üniversitede okuyan 5 ev arkadaşı bana, 'Biz derslerimizde çok başarılıyız. Hem kendimizi geliştirmek hem de size yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle derslerinizde size yardımcı olmak istiyoruz. Bunun karşılığında sizden herhangi bir ücret talep etmiyoruz' dediler. Paralel yapı ile tanışmam burada oldu" dedi.
"Gülen'in kitaplarını okumamı tavsiye ettiler"
Kendisi gibi çiğ köfte yemeye gelen 15 öğrencinin daha bulunduğunu anlatan S.A, "Hepsine de aynı şeyi söylediler. Ben de o günden sonra yaklaşık 6 ay boyunca her hafta pazar günleri bu eve gitmeye devam ettim. 6 aydan sonra yavaş yavaş cemaatle namaz kılmaya başladık. Oradaki evin abisi imam oluyordu. Namazdan sonra da Fetullah Gülen'in 'Sonsuz Nur' kitabından kesitler okuyarak sohbet yapıyorlardı. Bana da bu kitapları okumamı tavsiye etmeye başladılar" ifadesini kullandı.
"Dershane yerine evde eğittiler"
Her pazar günü ders çalıştıktan sonra yarım saat bu kitapları okuduklarını anlatan S.A, yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
"Bu durum lise 3. sınıfı bitirene kadar böyle devam etti. Başarılı bir öğrenci olduğum için bir dershaneden burs kazanmıştım. Ancak evlerine gittiğim bu abiler beni bu dershaneye gitmemeye ikna ettiler. Beni FEM Dershanesi'ne ücretsiz olarak göndereceklerini söylediler ancak yapmadılar. Ben de burs kazandığım Final Dershanesi'ne başlayacağımı söyledim. Bana, 'Oraya gidersen ahlakın bozulur, dinin tehlikeye girer, oraya gitmen doğru değil' diyerek ikna ettiler. Dershaneye gitmememe sebep oldular."
"3 yıl boyunca Gülen'in videolarını izlettiler"
S.A, lise hayatı boyunca hep bahsettiği söz konusu eve gittiğini belirterek, "3 yıl boyunca Fetullah Gülen'in vaazlarının ve kısa videolarının bulunduğu klipleri izlettiler. Kitaplarını okuttular. Lise 3. sınıfın başındayken o evin abisi gitti yerine bilgisi yetersiz ve tecrübesiz olan başka biri geldi. Ben bu şahısla anlaşamadığım için 3. sınıfın ikinci döneminde evden ayrıldım. Evin imamının adı Mehmet Emin idi. Soy isimlerini söylemezlerdi. Takma isim de olabilir. Fırat Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuyordu. Evde kalan diğer 4 kişiyi neredeyse hiç görmüyorduk. Eve gittiğimde beni direk Mehmet Emin'in odasına alıyorlardı." dedi.
"Kayıt yapan öğrenciler FETÖ'nün evlerine yönlendirildi"
Maddi durumu iyi olmadığı için dershaneye gitmeden 2006 yılında Fen Bilgisi Öğretmenliğini kazandığını anlatan S.A, FETÖ yapılanmasıyla kayıt yaparken de karşılaştığını söyledi.
"Kayıt için gittiğimde uzun bir kuyruk vardı, sıra numarası alarak beklemeye başladım. Bir kişi yanıma gelerek, 'Bende fazladan numara var, boşuna kuyrukta bekleme' diyerek, 4 numarayı verip sıranın başına geçirdi." diyen S.A, "Kayıt işlemi sonrası yanıma gelen aynı kişi, 'İstersen bu gece seni evde misafir edeyim, senin şimdi otele verecek paran yoktur. Boşuna para harcama, ben arkadaşımla bir ev tuttum, zaten bir sürü öğrenci gelmiş, bu nedenle ev de bulamazsın' diyerek eve davet etti. Eve girer girmez zaten daha önce de paralel yapının evlerinde kaldığım için evin cemaat evi olduğunu anladım. Beni eve davet eden kişinin yeni kayıt yaptırmadığını zaten okulun öğrencisi olduğunu bana yaptığı şeyin eleman kazanmak için bir taktik olduğunu anlamam da uzun sürmedi" ifadesini kullandı.
"4 yıl sonra evin sözde imamı oldum"
Kendisini eve getiren kişinin adının F.K olduğunu hatırladığını kaydeden S.A, ifadesinde şöyle dedi:
"Sınıf öğretmenliği bölümü 3. sınıf öğrencisiydi. 6 ay kaldıktan sonra evi değişti. Zaten cemaat evlerinde yaklaşık 3-4 ayda bir ev değişiyordu. Benimle birlikte 3 öğrenci daha bu evde kalıyordu. Zaten maddi durumları çok iyi olmayan ve şehre geldiğinde kalacak yer bulamayan birçok öğrenci üniversitenin ilk yıllarında paralel yapının evlerinde kalıyordu. Benim kaldığım evde yalnızca tek gazete okunurdu, televizyon ve internet bulunmaz, sigara, alkol ve kız arkadaş edinme gibi şeylere müsamaha gösterilmezdi. Ben 4 yıl bu evlerde kalmaya devam ettim. Üniversite 2. sınıfta ben bulunduğum evin 'sözde imamı' oldum. Bulunduğum evde benden hariç 4 kişi kalırdı, 3-4 ayda bir sürekli değişiyordu. Bu nedenle bir çoğunun adını hatırlamıyorum."
"BDP'li olup evlerde kalanlar vardı"
Evde kalanların bir kısmının bazı şeylerden haberlerinin bulunmadığını sadece dini kitap okuyup, namaz kıldıklarını ifade eden S.A, "Birçoğu namaz bile kılmazdı fakat her şeye rağmen en azından evde kalıyorlar diyerek hoşgörü gösterirdik. Mesela BDP isimli siyasi partiye çalışıp sadece bilgi toplamak için evlerde kalanlar vardı. Ben bu kişileri benim daha üstümde bulunanlara söylediğimde, 'En azından evde kalıyorlar, başka kötülüklere bulaşmıyorlar' diyerek göz yumuyorlardı" dedi.
"Örgütlenmeyi parça parça bölerek yönetiyorlar"
FETÖ/PDY içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.
"Toplantılara cep telefonu sokulmazdı"
Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:
"Sözde imamlar her hafta bir kez bu şekilde toplanırdı. Biz toplantıları paralel yapıya bağlı bir öğrenci yurdunun toplantı salonunda yapardık. Toplantılara kesinlikle cep telefonu sokulmazdı. Telefonlar dışarıda bırakılırdı. Toplantıların konuları genellikle Fetullah Gülen'in haftalık mesajları olurdu. Mesajların içeriği genellikle dini nitelikliydi. Mesajlarda evde o hafta hangi konuda sohbet yapılacağı, nelere dikkat edileceği, eve gelen ortaokul ve lise öğrencilerine nasıl davranılacağı ve neler anlatılacağı şeklindeydi. Bu hususlar da İslam dininin doktrin ve öğretilerine dayalıydı."
"Referandumda 'evet' çıkması AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli"
Toplantılarda kendilerine iletilen mesajlarda siyasi bir içeriğin kesinlikle yer almadığını kaydeden S.A, "Ancak seçim zamanları isim vermeden hep AK Parti övülür ve paralel yapının mensuplarının AK Parti'ye oy verilmesi teşvik edilirdi. Açık açık bir şeye oy verilmesi istendiği zaman 2011 referandumuydu. Bu referandumun çok önemli olduğunu ve herkesin 'evet' oyu vermesini istemişlerdi. Hatta bu referandumda 'evet' sonucu çıkmasının AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli olduğunu söylemişlerdi." ifadesini kullandı.
"FETÖ'de en önemli şey, itaat"
FETÖ'de itaat ve istişarenin önemine değinen S.A, şunları anlattı:
"Sözde ev imamı toplantılarında neredeyse istinasız olarak her hafta itaat ve istişarenin öneminden bahsedilirdi. Bu husus sürekli paralel yapı içerisinde vurgulanan bir şeydi. Ben bu şekilde 1.5 yıl boyunca sözde ev imamlığı yaptım. Daha sonra 3. sınıfın ikinci döneminde bölge talebe mesulluğu görevi de yaptım. Bana bağlı birkaç ev vardı. Ben bu evleri takip ediyordum. O evlere her hafta düzenli olarak ortaokul veya lise öğrencileri devam ediyor mu, öğrencilere bisküvi ve kola gibi ikram edecek şeyler için paraları var mı gibi şeyleri takip ediyordum. Öğrencilere ders verirken dikkat edilecek şeyleri sözde ev imamlarına söylüyordum. Mesela gelen küçük öğrencilerin çok sevimli olduğunu ancak öğrencilerle hiçbir şekilde fiziksel temas kurulmaması gerektiğini çünkü ailelerin bu durumu yanlış anlayabileceğini ve öğrenciyi bir daha eve göndermeyeceğini söylüyordum. Bunu da bize üstümüzdeki kişiler söylüyorlardı."
"Sürekli kod isim kullanıyorlardı"
Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "Paralel yapıda imamlık ve bölge talebe mesulluğu yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.
"Üniversite 4. Sınıfta cemaat evinden çıkmam emredildi"
Üniversite 4'üncü sınıfa geçtiğinde kendisine herhangi bir arkadaşının yanında, bekar evinde kalabileceğinin söylendiğini, bunun bir teklif değil, her zamanki gibi itaat etmesi gereken bir emir olduğunu kaydeden S.A, cemaat evinden çıkarak, bekar, içki içen, kız arkadaşlarını eve getiren öğrencilerle kalmaya başladığını belirtti.
"Cemaat evinden ayrıldıktan sonra da burs almaya devam ettim"
Bu kişilerin paralel yapılanmayla bir bağlantısının olmadığını ifade eden S.A,"Bana 3 yıl boyunca vermeye devam ettikleri bursu ben cemaat evinden ayrıldıktan sonra da almaya devam ettim. Yalnızca haftada bir toplantılara katılmak dışında paralel yapıyla bir bağlantım kalmamıştı. Bütün arkadaşlarım da benim artık cemaatten koptuğumu sanıyordu. Ben evden ayrılırken kendime yeni bir hat ve telefon aldım. Artık paralel yapıdan sadece bir kişiyle görüşüyordum. Bu kişi B.U'ydu ve benim o zamana kadar iki yıl boyunca toplantıya gittiğim öğrenci yurdunun müdürüydü" dedi.
"Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya 14 alim geleceğini, Gülen'in 14. alim olduğunu anlattılar"
Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.
Ayrıca ondan almış olduğu emirleri cemaat mensuplarına ilettiğini, hayatı boyunca sadece bir gün peygamberimizi rüyasında görmediğini ve onun için bir şiir yazdığını, amaçlarının İslam dinini tüm dünyaya yaymak, ezanın ve peygamberimizin namının dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamak olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için tüm varlığını ve ailesini bırakarak hicret ettiğini ve büyük mahrumiyetler içerisinde yurt dışında okullar açtıklarını, bizlerin de bu kişiler gibi fedakarlık yaparak onları örnek almamız gerektiğini, İslamı tüm dünyaya yayma hedefini mutlaka gerçekleştirmek gerektiğini, dünyaya İslamı ve barışı yaymanın tek yolunun tüm ülkelere dünya standartlarından daha kaliteli okullar açarak o ülkelerin beyin takımını yetiştirmeleri olduğunu anlattı."
"Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek dedi"
FETÖ'nün birçok ülkede bulunan okullarında o ülke liderlerinin çocuklarının eğitim gördüğünün kendilerine anlatıldığını belirten S.A, şöyle devam etti: "Hatta, 'Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek, bütün başbakanlar bir toplantı yaptığında bunun dili Türkçe olacak, şu anda birçok ülkede ülke liderlerinin çocukları bizim okullarımızda okuyor. Belki size komik gelecek ama Fetullah Gülen henüz 20 öğrenci yetiştirirken ben de oradaydım. Bize bir gün bütün dünyada okulları ve üniversitelerinin olacağını, Türkçe olimpiyatları düzenleyeceğini, kocaman statların bizlere dar geleceğini söylemişti. O zaman ben gülmüştüm ancak şimdi bunlar gerçek oldu.' şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sohbette de mutlak itaat ve istişarenin önemi üzerinde uzun uzun konuştu. Bütün bu toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü."
"Benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu söylediler"
Toplantının ardından gelenlerle birebir görüşmelerin yapıldığını dile getiren S.A, "Ben de B.U. ile bir odaya gittim. Burada B.U. odadan çıktı ve kendisini İhsan olarak tanıtan 35 yaşlarında bir adam ile baş başa kaldım. Bu kişiyi o gün hayatımda ilk defa gördüm. Bana üniversiteden sonra hangi mesleği yapmak isteğimi sordu. Ben de öğretmen olmak istediğimi, bunun için sözde abilerin talimatları hilafına gizli gizli KPSS'ye çalıştığımı söyledim. O da bana sözde abilerle istişare ettiğini ve benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu düşündüklerini söyledi. Ben fıtratıma uygun olmadığı için bu mesleği yapmak istemediğimi söyledim. O da bana itaatin çok önemli olduğunu alınan istişare kararına itaat etmem gerektiğini, eğer itaat etmezsem Allah tarafından cezalandırılacağımı, hayatımda mutsuz olacağımı söyledi. Ben de o günkü sohbetin etkisiyle ikna oldum ve subaylık sınavlarına girmeyi kabul ettim" dedi.
"Yazılı sınavı kazandım, mülakatta ne olacağı önceden anlatıldı"
Erzurum Atatürk Üniversitesinde ÖSYM tarafından yapılan subaylık yazılı sınavına girdiğini kaydeden S.A, yaşananları söyle anlattı:
"Benim seviyeme göre çok sabit bir sınavdı. Yazılı sınavı rahatlıkla 40. asil olarak kazandım. Bir ay sonra da mülakata girdim. Mülakattan önce B.U bana bir sürü taktik verdi. Askerlerin durumsal farkındalığa çok önem verdiklerini, mülakat salonundan çıkarken kaç merdiven olduğuna, duvarların rengine, merdivende yazı olup olmadığına, odadaki tablolara dikkat etmemi, mülakat kurulunda bir bayan psikolog olacağını, bu kişinin özellikle paralel yapı mensuplarını tespit etmek için orada olduğunu, mülakat anında davranışlarıma çok dikkat edeceğini, özellikle ona karşı konuşmama ve kendisiyle tokalaşıp tokalaşmama hususuna çok dikkat edeceğini, bu bayana 'merhaba' derken gözlerinin içine bakmamı, elini sıkmamı, medeni bir şekilde kendimi tanıtıp, güler yüzlü ve esprili olmamı, kısa ve öz konuşmamı, kendi özgeçmişimi kısa ve öz şekilde anlatmamı, orada kendimle ilgili her bilgiyi doğru vermemi söyledi. 'Fetullah Gülen'i tanıyor musun' diye sorarlarsa, 'tanıyorum, televizyonlarda filan gördüm' şeklinde cevap vermemi, komutanlar bana kızgın bir şekilde bir şey söylerlerse bunun psikolojimi ölçmek için olacağını, bu durumda, 'Komutanım hayırdır, yengeye kızıp hıncını benden mi çıkarıyorsun' gibi esprili bir cevap vermemi bana tembihledi. Her şey B.U'nun anlattığı gibi çıktı. Ben de o taktikler doğrultusunda hareket ederek mülakatı geçtim."
"KKK'daki sınavın soru ve cevapları verildi"
Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum.
Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım.
Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."
"Subaylıkla ilgili güvenlik soruşturmasında elendim, astsubaylık sınavını ise kazandım"
Subaylık sınavının mülakatını da rahatlıkla geçtiğini sözlerine ekleyen S.A, "Zaten B.U, bana astsubaylık sınavıyla ilgili taktik verirken bu durumun subaylık mülakatı için de geçerli olduğunu söylemişti. Bu nedenle mülakatı geçtim. Ben aktif olarak spor yaptığım için spor sınavını rahatça verdim. Ancak subaylıkla ilgili 6 aylık güvenlik soruşturmasında elendim. Astsubaylık sınavını ise kazandım" dedi.
"Lavabonun duvarında teyemmüm alıp, gözlerimle namaz kılmam istendi"
Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına 2011 yılında kaydını yaptırdığını, ondan sonra sadece Selami ile buluştuğunu ifade eden S.A, şöyle dedi: "Her hafta pazar günü saat 15.00'te Ulus Meydanı'nda Atatürk heykelinin yanında buluşuyorduk. Biraz yürüyüp bir kafede ya da bir restoranda yemek yerdik. Bu şekilde konuşurduk. Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra Selami tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardı. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."
"Kanepenin altındaki gizli bölmede gülen'in kitapları vardı"
Astsubay S.A, ifadesinde, Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığından mezun olduktan sonra astsubay çavuş rütbesiyle kursiyer olarak jandarma okulunda eğitim almaya devam ettiğini belirtti.
TSK'dan maaş almaya başladığını ve mesai sonrası evine gittiğini ifade eden S.A, paralel yapılanma içerisindeki Selami'nin kendisine Keçiören Sanatoryum Mahallesinde bir ev tahsis ettiğini, evin okuldan çok uzak bir yerde olduğunu söyledi.
Evi, öğrencilik yıllarından tanıdığı, cemaat evlerinde kendisi gibi kaldığını bildiği fakat astsubaylık sınavına girdiğini bilmediği S.A. ile paylaştığını anlatan S.A, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ev dayalı döşeli, kirası 450 liraydı. Ev sahibini görmedik. Kirasını ve faturalarını Selami'ye veriyorduk. Selami haftada bir evimize gelip dini konularda öğütler veriyor, tedbirin öneminden bahsediyordu. Evde dini kitaplar yoktu, yalnızca kanepenin altındaki gizli bölmede Fetullah Gülen'in kitapları, Cevşen-ü Kebir ve Risale-i Nur vardı. Kur'an da vardı ama onu saklamıyorduk. Bu şekilde 1 yıl daha geçtikten sonra 2012'de kura çekerek İzmir'e tayin oldum."
"Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi"
Ev arkadaşı S.A. ile astsubay okulundayken mesleği sevmediklerini ve istifa etmeyi düşündüklerini belirten S.A, şöyle devam etti:
"Bu nedenle evde KPSS'ye çalışıyorduk. Selami geleceği zaman kitapları saklıyorduk. Selami'de bizim evin anahtarı vardı. Bir gün biz işe gittiğimizde evi karıştırarak KPSS kitaplarını bulmuş, bizim sınava çalıştığımızı öğrenmiş. Bize sözde davaya ihanet etmememizi, mesleğimizden vazgeçmememizi söyleyerek bir sürü nasihat etti. Bu olaydan 1 hafta sonra ev arkadaşım S. A.'nın takım komutanı bölüğe kızdı ve bir direğin karşısına geçerek 'Ben eşeğim' diye bağırmasını emretti. O da emri uyguladı fakat olay gururunu çok zedelemiş, bunun üzerine istifa etti. Bende istifa etmek istedim, durumu babama anlattım. Babam benim öğretmen olmamı hayal etmişti. Bana, 'Sen benim sözümü dinlemedin ve asker oldun. Devlet seni yetiştirdi astsubay yaptı. Mesleğini bırakırsan vatana ihanet etmiş olursun. Eğer bu saatten sonra mesleği bırakırsan seni eve almam' dedi. Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi."
"Sadece bir numaranın kayıtlı olduğu şifreli telefon verildi"
İzmir'e tayini çıktığında, FETÖ/PDY içerisinde Ankara'da faaliyet yürüten Selami'nin Mustafa isimli kişiyle tanıştırarak, "Seninle artık Mustafa ilgilenecek" dediğini kaydeden S.A, söz konusu kişinin içerisinde sadece bir numaranın kayıtlı olduğu telefonu kendisine verdiğini söyledi.
Mustafa'nın telefondaki numarayı ezberlemesini istediğini anlatan S.A, "Mustafa, bu telefonumu sadece kendisini ve arada bir 'sahibinden.com' isimli sitede ilan verip bir şeyler satan kişileri arayıp ürün sormamı söyledi. Sorduğumda TİB'in sadece tek kişiyle yapılan görüşmelerden şüphelendiğini ve bunları dinlediğini söyledi."
"Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım"
"Mustafa, benden, İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Teknik Kısım Amirliğini arayıp, çıkan kişiye, İzmir'e atandığımı, çok iyi Kürtçe bildiğimi, teknik kısma alırlarsa çok iyi tape çözeceğimi ve çok faydalı olacağımı söylememi istedi." diyen S.A, şunları kaydetti:
"Ben de bunları söyledim. Telefonda konuştuğum başçavuş, özellikle uyuşturucu dosyalarında Kürtçe bilen personel sıkıntısı yaşadıklarını durumu alay komutanına bildiriceğini söyledi. Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım. Mustafa ile bana verdiği telefon vasıtasıyla haftada 1-2 defa buluşuyorduk. Benim görev yerimin kendileri için çok kritik olduğunu belirtti. Görevimin, devletin bekasını ilgilendiren ciddi suçlar ve siyasilerle ilgili dosyalarda bir görüşme tespit edersem o görüşmelerin zaman aralığını ve görüşmeyi yapan şahısların kimlik bilgilerini söylemek olduğunu bana iletti. Bunun nedenini sorduğumda bu tür görüşmelerin sümen altı edildiğini, dinlemeyi yapan personelin başının belaya girmesinden korkarak savcılara olayın intikal ettirmeyeceğini ve bu nedenle önemli suçlarla ilgili gereğinin yapılmadığını ifade etti."
"4 telefon numarası verip, yasal kılıfına uydurarak dinlememi istediler"
Görev yaptığı kısmın sorumlusunun, yapılan görevin çok ciddi olduğunu, gizliği ihlal edecek hareketlerin ciddi hukuki sorumluluk doğrucağını söyleyerek herkesi uyardığını ifade eden S.A, "Ben de bunun üzerine bildiklerimi Mustafa ile paylaşmamayı kafama koydum. 17 Aralık 2013'ten bir ay önce Mustafa bana 4 tane telefon numarası verdi. Bu numaraları bir şekilde yasal kılıfına uydurarak dinlemem gerektiğini söyledi. Ben bu numaraların son 4 hanesini ezberledim. Sistemde sorgusunu dahi hukuki sorumluluktan korktuğum için yapmadım. Bu nedenle numaraların kime ait olduğunu bilmiyorum" dedi.
"17 aralık'ta bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık"
"Niyetim o numaralar yaptığım mevcut yasal dinleme kapsamında herhangi bir telefon numarasıyla irtibat kurarsa ve içinde suç unsuru da varsa tapesini çözüp tim komutanına vermekti." diyen S.A, "Ancak böyle bir konuşmaya denk gelmedim. Zaten bir ay sonra 17 Aralık günü biz bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık. Yalnızca terörle ilgili önleme dinlemesi yaptık. Bu işlem için de Ankara'dan karar alınmıştı. 17 Aralık'tan sonra da ben Mustafa ile bir defa görüştüm. Bu görüşmede bana verdiği telefonu geri aldı ve bana riskli bir dönemde olduklarını bu şekilde görüşmenin uygun olmayacağını söyledi. Zaten ben 2013 yılı Nisan ayında onların bulacağı biriyle değil de sevdiğim kızla evlendiğim için uzun süredir bana soğuk davranıyordu. Fakat yine de benden vazgeçmiş değildi" ifadesini kullandı.
"Erbakan döneminden bu yana AK Parti bize sıcak bakmıyor"
FETÖ/PDY'nin görevlendirdiği Mustafa ile 17 Aralık süreci hakkında görüşme yaptıklarını kaydeden S.A, şunları dile getirdi:
"Benden, 17 Aralık sonrası yaptığımız görüşmede bu mevzuları kimseyle tartışmamamı, kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda fikrim olmadığını söylememi istedi. Telefonu aldıktan sonra iki kez daha evime geldi. Mustafa evime geldiğinde soruşturmaların darbe girişimi olmadığını, Erbakan döneminden bu yana AK Parti hükümetinin kendilerine sıcak bakmadığını, sırf ülkede iyi şeyler olsun diye AK Parti ile yakın durduklarını, bakanların yolsuzluklarını uzun süredir bildiklerini ve bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiklerini ve 17 Aralık sürecinden önce de eski bakanlar Kürşat Tüzmen, Kemal Unakıtan'ın yolsuzluğa bulaştığını ilettiklerini, bu nedenle bu iki bakanın görevden alındığını, fakat 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan yolsuzluklara Başbakan Erdoğan ve ailesi de bulaştığı için bu konuda herhangi bir işlem yapmadığını, bunun üzerine savcıların yetimin hakkını korumak için her şeyi göze alarak bu operasyonu gerçekleştirdiğini söyledi. Bu konuları kimseyle tartışmamamı bana söyledi. Bu konuşma 17 Aralık darbe girişimi sürecinden kısa bir süre sonra benim cemaat hakkımdaki fikirlerim değişmesin diye yapıldı. Ben bunu şimdi anlıyorum."
"Telefonumdaki mesajlar 2-3 saniyede kendiliğinden siliniyordu"
Paralel devlet yapılanmasının gerçek yüzünü görmemesi için kendisini yanlış fikirlerle doldurduklarını belirten S.A, ifadesinde şöyle dedi: "Mustafa'nın ikinci kez evime gelişi tayinim Hakkari'ye çıkmadan hemen önceydi. Yanında Ömer diye biriyle geldi. Benimle Van'da ilgilenecek kişinin Ömer olduğunu söyledi ve bizi tanıştırdı. Bana açık öğretim ve üniversite sınavlarına başvurmamı ve sınav bahanesiyle sık sık Van'a gelmemi Ömer isimli şahıs söyledi. Van'a ilk geldiğimde beni Ömer karşıladı. Benim telefonuma bir program yükledi. Bu programda iki telefon birbirine yaklaştığında birbirini algılayan ve bir arama tuşunun belirdiği bir ekran çıkıyordu. Arama tuşuna basınca benim telefonumda bir kod belirdi.
Ben 'ok' tuşuna basınca mesajlaşma bölümü açılıyordu. Mesajlar okunduktan 2-3 saniye sonra kendiliğinden siliniyordu. Programa da bir şifre ile giriliyordu. Bana Van'da bu şekilde haberleşeceğimizi söyledi. Programda telefonlar yan yana gelip bir kere eşleştikten sonra bir yerden mesajlaşma imkanı veriyordu. Fakat benim akıllı telefonum çok iyi olmadığı için Hakkari'ye giderken format attım. Programı unutmuştum. Zaten 17 Aralık darbe girişimi sürecinden sonra paralel yapının gerçek yüzünü görmeye başlamış ve benden geçmişte istenen illegal talepler nedeniyle kendilerine bağlı hakim savcıları organize ederek gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru ve tek hükümetine karşı darbe girişiminde bulunmalarına ciddi şekilde ihtimal verir olmuştum. Bu olaydan sonra hiçbir şekilde onlarla irtibat kurmadım. Sadece bundan yaklaşık 2 ay önce eşimin telefonundan yabancı bir numara aradı ve benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben telefonu aldığımda sesinden Ömer olduğunu anladım ve kendisiyle görüşmek istemediğimi söyleyerek yüzüne kapattım."
"Çok pişmanım"
"Ben daha önce bu konuyu adli mercilere bildirmek istedim. Ancak dosyaya bakacak savcının FETÖ/PDY'nin bir üyesi olabileceği ve başımı belaya sokabileceği düşüncesiyle fikrimden vazgeçtim." ifadesini kullanan S.A, "Ancak 15 Temmuz 2016 gecesi milletin silahıyla milletin kendisini şehit edecek kadar gözü dönmüş bir yapı olduğunu tüm milletimizle birlikte görünce durumu komutanıma aktardım." dedi.
FETÖ/PDY ile irtibatından dolayı çok pişman olduğunu belirten S.A, şunları kaydetti:
"FETÖ/PDY yıllar yılı başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün milletimizi kandırmış olan sinsi bir yapılanmadır. Benim bu yapının içerisinde bulunduğum dönemde herkesin malumu olduğu gibi neredeyse AK Parti ve hükümetimizle eşdeğer tutuluyordu. Her görüşten insanlar ve medya kuruluşları Türkçe Olimpiyatları'na methiyeler diziyordu. Zaten 2002 yılından 2013 yılına kadar sadece iki kez hukuka aykırı iş yaptıklarına şahit oldum. Görünüşte hepsi benimle aynı inancı paylaşan, benim gibi mütedeyyin ve ülkesine faydalı olmaya çalışan insanlardı. İllegal taleplerine de kendilerince bir gerekçe bularak beni de ikna etmişlerdi. Fakat 15 Temmuz 2016'da genç, yaşlı, kadın, erkek ayırt etmeksizin gafil avladıkları milletimize silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler olduklarını tüm milletimiz görmüştür. Yaşanan hadiseler dünyada itibarımızı sarstığı gibi tüm vicdanları derinden yaralamıştır. Ben de vicdanen rahatsız olarak bildiklerimi paylaşmak istedim. FETÖ/PDY ile olan irtibatım için çok pişmanım. Benden istedikleri hukuka aykırı eylemleri şu veya bu şekilde hiç gerçekleştirmedim."
Kaynak:cnntürk.com
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı canlı yayında 15 Temmuz gecesi yaşananları anlattı ve ilerki günlerde atılacak adımlar hakkında da bilgi verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A Haber-ATV ortak yayınına katıldı.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları;
'Hande Hanım ile ilk görüşmeyi yaptım'
"Demokrasi nöbetinde olanları selamlıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi mücadelesini bu kadar şanlı veren başka bir ülke tanımadım. O akşam dört televizyon kanalına malum cep telefonuyla bağlandım. Hande Hanım ile ilk görüşmeyi yaptım. Dört kanala bağlantılarla birlikte tüm vatandaşları meydanlara, havalimanlarına davet edişimiz, halkımızın akın akın meydanlara yürüyüşü demokrasi mücadelesini verecek yiğitlerin olduğunu gösterdiler."
'Katar Emiri'ni zikretmem gerekiyor. Sürekli aradı'
"Şehit haberleri geldikçe daha fazla duygulandım. Şehitler tepesi boş değil. Bu millet bunu bir kez daha ispatlamış oldu. Dünyadan birileri arıyor, darbeye karşı verdiğiniz mücadeleden dolayı sizi kutlarız diyor. Ama şu anda ülkemize gelip... Birkaç istisna dışında Katar Emiri'ni zikretmem gerekir. Sürekli aradı. Rusya, sayın Putin aradı. ABD aradı. Kimse ilgili bakanını, yetkilisini buraya gönderme zahmetinde bulunmadı. Darbe girişimi yapılıyor. NATO'nun en önemli ülkelerinden birisi. Böyle bir ülkede böyle bir hareket yapılıyor. 'Tebrik ederiz ama şu anda askerler toplanıyor, yargı toplanıyor, endişeliyiz' diyorlar. Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Dürüst olmayacaksanız sizin o darbe girişimlerimiz ile ilgili açtığınız telefonların önemi yok."
'Bir çiftlikte her türlü konforuyla yaşıyor'
Bugüne kadar ABD herhangi bir teröristle ilgili iade talebinde bulunduğu zaman ki onların hepsi bizde cezaevindeydi, göndermişizdir. Bir çiftlikte her türlü konforuyla orada yaşıyor. Ben bir yıl önce bu kişiyi istiyorum. Şu anda bu adam bizim milli güvenlik strateji belgemize giriyor. Belgeleri gönderdik.
Bunun dışında batı ülkeleri... Bakıyorsunuz Afrika'da, başka ülkelerde örgütlenmiş. Bunun kadar yaygın dünyada ikinci bir terör örgütü yok. Her okul bir terör örgütü şubesi görevi görüyor. Okul, eğitim, öğretim... Bunu yaparken de o ülkenin yöneticilerinin de çocukları oralarda eğitildiği için zannediyorlar ki gayet iyi eğitiliyorlar. Fakir ailelerin çocukları da orada. Sonra ananas falan faaliyetleri de görüyorlar.
Tutuklu ve gözaltı sayısı
Biz de bu propagandaya geldik. Bunu itiraf etmem lazım. İyi niyetimizin kurbanı olduk bunu da ifade etmem lazım. Bu olay olmamış olsaydı bunların üzerine bu şekilde gidemeyecektik. Şimdi milletim çok daha iyi tanıma fırsatı buldu. Çok ciddi sayıda bugün itibarıyla gözaltına alınan şahıs 18 bin 699 idi. Tutuklu sayısı 10 bin 137. Şehitlerimizin sayısı 237.
'Ciddi bir istihbarat zafiyeti var'
21.30 gibi eniştem beni arıyor. Daha önce saatleri karıştırdık. Beylerbeyi Sarayı'nın orada bir
hareketlilik var diyor. Bu haberi aldıktan sonra ben inanamadım. Ziya dalga mı geçiyorsun, ne alakası var dedim. Daha sonra MİT Müsteşarı'nı, Genelkurmay Başkanı'nı aradım, ulaşamadım. Sayın Fidan'a ulaşabildiğimde kendisinden bilgileri aldım. Arada özellikle Başbakanımızla irtibat halindeyiz. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis durumlarını görünce sıkıntı oluyordu. 10'a doğru Fidan'a ulaşma fırsatım oldu. Böyle bir durum olduğunu, kendisinin Genelkurmay'a gittiğini, Genelkurmay'dayken böyle bir durum olmadığını 20.30 gibi gelmiş. MİT'e geldiğinde orası da bombalanmaya başlamış. Bilgileri o anda kendilerinden kabataslak aldık. Bu süreç içinde maalesef bir gerçeği tespit ettik ki burada ciddi bir istihbarat zafiyeti var. Bu saate kadar bu olmazdı. Bir iki saatin çok büyük önemi var. Bütün bunlara rağmen anında bazı müdahaleler yapılabildi. Uçuşu yapanlara karşı bazı karşı tedbirler alınabildi.
'Düşman bile yapamaz'
Bir talihsizliğimiz var TBMM'nin bu tür darbeler karşısında ciddi bir koruması yok. Uçaksavarlar vs. olmuş olsa... Bunu sadece darbe olarak düşünmeyelim. Yabancılara karşı da... Bir musibet bin nasihatten iyidir. Bundan sonra tedbirler de alındı. Meclisimiz olsun, Külliye olsun... Özel Harekat binası bombalanıyor. Kim yapıyor bunu asker kılığına girmiş teröristler yapıyor.
Düşman bile bunu yapmaya muktedir olamaz. Pensilvanya'da yalan makinesi çalışıyor. Daha neyi göreceksiniz. Belgeleriyle, bilgileriyle her şey ortada. Onlara özellikle sesleniyorum, tabanı ibadet dediğim saf kesimler olan insanlar. İhanet içinde olanların zaten ciddi bir kısmı kaçıp gittiler. Bu ülkede olanların kimi ormanda kimi başka yerde saklanıyor. İnlerine gireceğiz, bulup çıkaracağız.
"Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim"
Bu akşamın en önemli yanı, ailemle beraber, bizi orada 15 dakika gecikmemiz olsa, bunlar Maalesef Nur Mağarası içinde olanları görememişler. Bizi de, orada gelmişler adresi soruyorlar, biz tabii otelde değildik, otele falan gidiyorlar. Bu arada tabii biz yayınımızı yaptık. Helikopterdeki pilotum, yıllardır sağ olsun yanımda. "Buradan Dalaman'a kaç dakikada gideriz?" diye sordum, "15 dakika" dedi. "Güvenliğim nedir?" dedim, "Ben yakınım bitene kadar yakalanmam" dedi, beni rahatlatan o oldu. Ve hemen biz ailecek dolduk, havalandık, kararttık ve, çünkü 4 ayrı noktada hazırlığımız vardı. En yakın Dalaman'dı. Bodrum vardı, Dalaman vardı, Çıldır vardı, İzmir vardı.
Burada tabii İstanbul'la irtibatımız devam ediyor. "Şu anda sana bildirmiyorum ama sen İstanbul ve Ankara arasında git" dedim pilota. Güvenmediğimden değil, yıllardır yanımda.
O pilot benim yıllardır beraber uçtuğumuz pilot. Daha sonra farklı bazı bilgiler geldi ve kendisine oradaki söylediğimiz şeyle şimdiki şey, "Pist karartılmış" dedi, işgal altında. Durum böyle olunca İstanbul Emniyet Müdürü'yle irtibat kurdum "Ne zaman temizleyeceksiniz" dedim, "10-15 dakika içinde" dedi. Kule işgalcilerden temizlendikten sonra hemen pist aydınlatıldı ve biz zaten devam ediyorduk ama kararımız inmekti. Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim, "İnerim ama sizi riske atamam" dedim. "Bizim uçağımız çok kısa mesafede durabilen bir uçak" dedim, "Riske atamam" dedi. "Sen tur at" dedim. "Gerekirse buraya ineceğiz" dedim. Kendi zaten farlarıyla bunu yapabilecek güçte. Ve aydınlatınca zaten problem kalmadı, indik. İndiğimiz andan itibaren uçaklar üzerimizde alçak uçuş yapıyorlar. Bu alçak uçuşlar ses hızının üzerine çıkınca patlamalar duyuyorsunuz, onunla Devlet Koruma Evi'nin camları kırıldı. Torunlarım yanımda, ürküyorlardı. 3 tane, bir tanesi 9 aylık. Ciddi manada korkuyorlar, buna rağmen Devlet Konuk Evi'nin önünde tüm halkımın, milletimin toplanışları, onların oradaki dik duruşları, o demokrasi nöbetine başlamış olmaları. Gezi olaylarındaki anı bana yaşattı. Orada da Cezayir önünde 100 bin kişi terminalin önünde toplanmıştı.
"Genelkurmay'a Ümit Bey'i atıyoruz dedim"
O andan itibaren duyduk Genelkurmay Başkanı ellerinde rehine diye. Binali Bey'e vekaleten Ümit Bey'i atıyoruz haberin olsun dedim. O andan itibaren Akıncı'daki gelişmeleri takip ettiğimiz gibi "Yapacağımız bir şey var" dedim. Eskişehir Başbakan'dan aldığı talimatı uygulamıyor, "Yazılı belge gönderin" diyorlar. Böyle bir tablonun içerisinde Ümit Paşa'yla gerekli konuşmaları yaptık, talimatı verdi. 12 bomba Akıncı Üssü'ne atıldı. Uçakların oradan kalkma ihtimali kalktı. Bu tabii iyice işi rahatlattı ve Eskişehir'in durumu da o andan itibaren düzeldi.
İş artık lehe dönüşmüştü. O andan itibaren de öyle kolay kolay bir hareket noktası yoktu. Gün ışıdı zaten, daha da bir rahatlama gelmiş oldu. Bazı rehineler bırakılmaya başlandı, işin sıkıntılı kısmı atlatıldıktan sonra Yargı'daki açıklamar zaten... Yargı mensuplarına da teşekkür ediyorum, dik durdular. Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı açıklamar çok önemliydi, bazı komutanlarımızın yaptığı açıklamalar çok önemliydi. Hatırlamadığım etkin açıklamalar o andan itibaren gelmeye başlayınca, darbecilerin direnci kırıldı, kaçışmaya başladılar.
Hamd olsun zaten meydanlar, adeta hepsi tankların üzerine gidiyorlardı. Hele hele o hanım kardeşlerimin tanklar karşısında duruşları, gençlerimizin tankların altlarına yatışları... Anlatılır gibi değil...
Biz milletimize aşklarımızla hizmetimizi verdik. Hiç tahmin etmiyorduk, bunlar alçakça bunu yaptı. Bedelini ödeyecekler."
"Askeri okullar kapatılacak"
"Askeri okullar kapatılacak. Askeri okulların kapatılmasıyla birlikte tüm okullardan, liseler, mesleki okullardan rahatlıkla Harp Okullarına giriş olacak. Fakat Harp Okullarının üzerinde bir çatı oluşacak. Milli Savunma Üniversitesi kurulacak. Milli Savunma Üniversitesinin altında Kara Harp Okulu, Hava Harp Okulu, Deniz olacak. Bütün bunlarla beraber bir şey daha olacak. Kurmay, kıdem bunların hepsi gidiyor. Peki ne olacak? Kara, hava, deniz, buralarda okuyanların hepsi lisans öğrencisi. Lisansüstü, kurmaylık yerine geçmiş olacak."
Jandarma Akademisi kuruluyor
"Jandarma Akademisi kurulacak. Bu akademi, ciddi bir eleman yetiştirme merkezi haline gelmiş olacak. Bu süreçte bir başka adım ise bütün askeri hastaneler Sağlık Bakanlığına bağlanacak. Sağlık Bakanlığı, buranın işletmesini ve yönetimini tamamen kendisi ele alacak."
Tersaneler Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacak
"Tersaneler, hepsi aynı şekilde Milli Savunma Bakanlığına bağlanacak. Asker kendi işini yapsın. Tersaneler vesaire bunları biz özel sektör olarak çok daha başarılı bir şekilde yürütme şansına sahip olduğumuz gibi bunu Milli Savunma Bakanlığı aynı zihniyet, aynı kabiliyetle çok daha başarılı bir şekilde yapar ve dört senede, beş senede bir fırkateyn üreteceğiniz yerde bunu gelir iki senede, iki buçuk senede üretirsiniz."
Genelkurmay ve MİT açıklaması
"Kuvvet komutanlıklarının hepsi Milli Savunma Bakanımıza bağlanacak. Bakanlığa değil, Milli Savunma Bakanımıza kuvvet komutanlarımız bağlanacak. Bu arada şu anda muhalefetteki siyasi partilerin liderleriyle de görüşmeler yapılıyor veya yapılacak, onlarla da küçük anayasa paketi eğer gerçekleştirilebilirse, Genelkurmay Başkanı, MİT, bunlar da Cumhurbaşkanına bağlanacak. Böyle bir adımı atacağız."
'Demokrasi Nöbeti' için tarih verdi
"Bu akşam Sayın Başbakan ile de görüşecektim, şöyle bir teklifim var, 'Biz bu demokrasi nöbetini önümüzdeki hafta pazar günü (7 Ağustos) Yenikapı'da farklı bir şekilde ele alalım' diyorum. Taçlandıralım, orada yapalım. Orada bütün Silahlı Kuvvetlerimizin komuta kademesi, mehterimiz ve bu sürece katkıda bulunan sanatçılarımız, sporcularımızla bir arada olalım. Millet orada bir arada olsun. Tüm siyasi partilerimizin bütün lider kadrolarını da davet
edelim, onlarla orada bir arada olalım ve böylece oradan tüm Türkiye'ye mesajımızı hep birlikte verelim. Normalleşme sürecinin hızlanması da ülkemiz için çok çok önemli."
'Allah bizi affetsin'
Pazartesi geliyor (ABD Genelkurmay Başkanı). Geri adım atıldı. Yanlış anlaşıldım dedi. (ABD'li komutanın 'Muhataplarımız tutuklandı' açıklaması) Bunlara anında haddini bildirmek gerekiyor. Haddini bildirmediğimiz zaman bunlar kendini haklı konuma koyuyorlar. Bir defa stratejik ortağın benim. Sen kalkıp da niye Türkiye'deki muhataplarından biriyle görüşmüyorsun. Burada bir yanlış anlaşılma var deyince tabii bizim açımızdan bir şey yok. Ama en ideal düzeltme bir defa bu adamın teslim edilmesi.
Yani Fetullah Gülen'in teslim edilmesi. Biz sizin iade taleplerinizi yerine getirdik. Bakın 20 sene önce söylenseydi, 15 sene, 10 sene, 3-4 yıl öncesine kadar bile ben inanın bu kadarını düşünmüyordum. Ama ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz. Allah bizi affetsin.
Topçu Kışlası açıklaması
"Şu anda Taksim Kışlası'nın olduğu yer... Burada tarihi bir eser var. Burada muhteşem bir eser var. Bunu oraya diktiğimiz anda onunla ilgili gösteri yapanların hepsi onun önünde resim çektirecek. AKM şu anda bir ucube."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)