2 Şubat 2017 Perşembe

Sahte belgeyle uzman yardımcısı oldu

0 yaşındaki Ayşe S., 2015'te Sağlık Bakanlığı'nda uzman yardımcısı oldu. Bir yıl sonra bakanlığa kendisiyle ilgili usulsüz memur olduğu iddiası geldi. İddialar doğru çıktı, Ayşe S., yaptığı sahtekarlığı sorgusunda anlattı.

Ankara'da, 1987 doğumlu Ayşe S.'nin 1 yıl önce sahte belge düzenleyerek memur olduğu ortaya çıktı. Ayşe S.'nin 51 olan YDS puanını 93'e, 70 olan KPSS puanını da 97.8'e çıkardığı belirlendi.
Ayşe S., Photoshop'la oynadığı belge ile şişirdiği puanlarla Sağlık Bakanlığı'nda uzman yardımcısı olarak göreve başladı. Hâkimlik sorgusunda suçunu itiraf eden Ayşe S., "İşlediğim suçtan dolayı pişmanım, oluşan zararı gidermeye hazırım. Tutuklanmamayı talep ediyorum" dedi.
Ancak "resmi belgede sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlarından tutuklandı. Savcı, Ayşe S.'nin FETÖ dahil diğer örgütlerle bağlantısı olup olmadığını araştırıyor.
Ankara'da önemli bir sahtecilik olayı aydınlatıldı. Özel bir üniversitenin sağlık kurumları işletmeciliği bölümünden mezun olan Ayşe S., Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nda Eylül 2015'te göreve başladı. 1 yıl kadar bu görevini sürdüren Ayşe S. hakkında, Sağlık Bakanlığı'na bir ihbar ulaştı.
İhbarda, Ayşe S.'nin usulsüz bir şekilde memur olduğu belirtiliyordu. Bu gelişme üzerine hakkında idari tahkikat başlatılan Ayşe S., Eylül 2016'da açığa alındı. Bakanlığın bildirimi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da adli soruşturma başlattı. Savcılık, ÖSYM'den Ayşe S.'nin sınav sonuçlarını isteyince gerçek ortaya çıktı.
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Ayşe S., önceki gün Ankara Adliyesi'ne götürüldü. Soruşturma savcısına ifade veren Ayşe S., suçlamaları reddetti. Savcı, Ayşe S.'yi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti.
Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimi Sezer Söylemez tarafından sorgulanan Ayşe S., konuşmak istediğini belirtti ve suçunu itiraf etti.
'Pişmanım' dedi
Sağlık Bakanlığı'nda ürün denetmen yardımcısı olarak Eylül 2015'te işe başladığını anlatan Ayşe S., şunları anlattı: "Kuruma başvururken, 2014 KPSS Lisans ve 2013 YDS Sonbahar sonuç belgelerini vermiştim.
Ben bunları, bilgisayarımda PDF formatında değiştirip atanmama yardımcı olacak şekilde değiştirdim. KPSS puanım 70'ti, 90 küsura (97.8) çıkardım. YDS puanım 51 idi. Onu da 93'e çıkardım.
Daha sonra Kızılay'da bulunan bir internet kafeden bu sonuç belgelerinin renkli çıktılarını aldım. Mülakata çağrıldım, atamam yapıldı. Bilmediğim bir kişinin şikayeti ile bu durum anlaşıldı. 2016'da eylül ayında açığa alındım.
İşlediğim suçlardan dolayı pişmanım." Mahkeme, "resmi belgede sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık" suçlarından Ayşe S.'yi tutukladı. Şüphelinin memurluktan da ihraç edildiği öğrenildi.
"Örgütlü faaliyet" şüphesi ile de araştırma yapılacak
Savcılığın, Ayşe S.'nin FETÖ dahil diğer örgütlerle bağlantısı olup olmadığını araştırdığı öğrenildi. Eylemin örgütlü bir faaliyet olabileceğini de değerlendiren savcılık, benzer yolla kamuya giren kişilerin olup olmadığını da araştırdığı belirtildi. Ayşe S.'nin, tüm diğer sınavlarının da mercek altına alındığı öğrenildi. Başvuru sırasında resmi makamların bir ihmalinin olup olmadığı da araştırılacak. Ayşe S.'nin sosyal medya hesaplarında çok sayıda üniversitenin değişik bölümlerinde eğitim gördüğüne dair bilgilerin yer alması da dikkat çekti. cnntürk

1 Şubat 2017 Çarşamba

Gazeteci Bekir Coşkun hakkında soruşturma başlatıldı

Gazeteci Bekir Coşkun hakkında köşesinde yazdığı "Evet -Hayır" başlıklı yazı nedeniyle soruşturma başlatıldı. Açıklama Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan geldi.

Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan yazılı açıklamada "Sözcü Gazetesi'nin 31 Ocak 2017 tarihli nüshasının 2. Sayfasında Bekir Coşkun'un 'Evet -Hayır" başlıklı köşe yazısı içeriğindeki hususlara ilişkin olarak; "Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216 / 1-2-3 uyarınca 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama' suçu kapsamında soruşturma açılmıştır" ifadelerine yer verildi.

Hugo Chavez'in dizisi çekildi

2013'te hayatını kaybeden eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in hayatı dizi oldu. Chavez destekçilerinden diziye sert tepkiler geldi.

Sony Pictures Television tarafından Bogota stüdyosunda çekilen, "El Comandante" isimli İspanyolca dizi, bu hafta Latin Amerika'da, bahar ayında da ABD'nin Telemundo TV kanalında gösterime girecek.
Yoksul bir aileden gelen Chavez'in yükselişini konu alan 60 bölümlük dizide, solcu liderin sürdürdüğü otoriter rejimin, ülkedeki mevcut ekonomik sıkıntılara nasıl zemin hazırladığı anlatıldı.
Venezuelalı yönetmen yardımcısı Henry Rivero, diziyi daha eğlenceli hale getirmek ve belgesel olmaktan uzaklaştırmak için geçmişte neler olduğu hakkında tahminde bulunmak gerektiğini söyledi.
Andres Parra oynayacak

Chavez rolünü oynayan Kolombiyalı aktör Andres Parra, Chavez destekçilerinin pek çoğunun, onun mirası konusunda kendilerinden emin olamadıkları için diziyi izlemeden reddettiklerini söyledi.
"Emperyalist çöp"
Bu arada, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, bu ay yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, söz konusu diziyi emperyalist "çöp" olarak nitelendirdi.
Chavez'in boşandığı eşi Nancy Colmenares, diziyi çeken Sony hakkında yasal işlem başlatacağını bildirdi.
Eski Parlamento Başkanı ve Sosyalist Partinin önemli isimlerinden Diosdado Cabello, daha önce Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar'ı canlandıran Andres Parra'nın Chavez rolünde oynamasının, liderin imajına zarar vermek için sağcı ve yabancı destekli bir çaba olduğunu ileri sürdü.
Hugo Chavez'in 1999'da iktidara gelmesinin ardından, Venezuela ve ABD arasında giderek artan diplomatik gerginlik yaşanmıştı.
İki ülke, 2010'da karşılıklı olarak büyükelçilerini geri çekerken, Chavez'in vefatının ardından Maduro, birçok ABD'li diplomatı sınır dışı etmişti.

'Her ilaç helal değil' tartışması başladı

Bir gıda denetleme derneğinin başkanı Dr. Hüseyin Kami Büközer, "Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" diyerek "helal ilaç" tartışması başlattı. "En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim" diyen Büközer, "İlaçların birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana geliyor" dedi.

Gıda denetleme ve sertifikalandırma faaliyeti yürüten GİMDES adlı derneğin başkanı Dr. Hüseyin Kami Büközer, "Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" diyerek "helal ilaç" tartışması başlattı. "En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim" ifadesini kullanan Büközer, "Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir" dedi.
GİMDES Başkanı Dr. Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
'İlaç endüstrisi Museviler kadar Müslümanları düşünmüyor'
"Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" ifadesini kullanan Büyüközer, şöyle konuştu:
"Bunun en önemli sebebi Müslüman tüketicilerin bu duruma sessiz kalması, Müslüman alimlerin yüz yıldır zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler oluşturmaması olarak görebiliriz. Dev ilaç firmaları 30 yıl önce planladıkları ’Daha çok ilaç satmak için hastalıklar icat edelim’ projelerini 2000’li yıllarda gerçekleştirme imkanı buldular. Bu projelerinin en büyük tüketici pazar kitlesi ise Müslüman tüketicilerdir. Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir."
'En büyük şifa kaynağımız Kuran-ı Kerim'
Dr. Büyüközer, sözlerine şöyle devam etti:
"İslam ümmeti üretken olamadığı için zarurete muhtaç kalmamız sonucu karşılaştığımız, sağlığımızın önündeki temel problemler hakkında yıllardır kardeşlerimize bilgi vererek, ’emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker’ vazifemizi yerine getirmeye çalıştık. En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ’bütün insanlığa sevgi ve rahmet duyguları ile dolu olan’ efendimizin sağlık, beslenme ve tüketim konularında da bütün insanlığa verdiği ilahi mesajları hatırlatmak istedik. Aslında çoğu insanın şöyle dediğini duyar gibiyiz. 'Tedavi bu, haramı helali mi olur? Önemli olan insan sağlığı. Ne yapsın ölsün mü insan.' Biz inanıyoruz ki bir gün şu hadisin doğruluğunu tüm dünya görecektir."
Gıda maddelerinde alkol
Büyüközer, gıda sanayiinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili de "Gıda aromalarının; ekseriyetle alkolde eritilmiş, tabii veya sentetik esanslardan oluştuğunu, büyük çoğunluktaki İslam düşünürü, alkol içinde eritilmiş aroma ihtiva eden gıda maddesinin de helal olmadığı görüşündedir. Çünkü, çoğu içildiği zaman sarhoşluk veren alkol, çok az da olsa bu gıda maddesine karışmıştır.Gıda ürünlerinde kullanılan tüm katkı maddeleri için şüphe söz konusudur. Çünkü, hepsi de haram veya helal kökenli olabilirler. Mesela pek çok gıda ürününde kullanılan Mono ve Digliserid ’lerin kökeni bitkisel yağlar olduğu takdirde helal olduğu halde, domuz ve helal kesim olmayan hayvanların yağları olduğu takdirde de haram söz konusudur" ifadelerini kullandı.
'Mayalar helal de olabilir, haram da olabilir'
Büyüközer; gliserin, lesitin gibi peynir üretiminde kullanılan enzimlerin maya kökenleri itibari ile helal de haram da olabileceğini belirtirken sözlerini şöyle tamamladı: "Maalesef, market raflarını dolduran gıda ürünlerinin üzerindeki etiketlerde bu katkı maddeleri için ayrıntılı bilgi ekseriyetle mevcut değildir. İster ecnebi ülkelerde, ister İslâm ülkelerinde olsun Müslüman’ın işi zor gözükmektedir." cnntürk

31 Ocak 2017 Salı

Saffet Sancaklı'nın eşi hayatını kaybetti

İntihar girişiminde bulunduğu iddia edilen MHP Milletvekili Saffet Sancaklı'nın eşi tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı'nın eşi Hülya Sancaklı, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Medicana International İstanbul Hastanesinin yazılı açıklamasında, 14 Ocak'ta ateşli silah yaralanması nedeniyle hastanede ameliyata alınan Sancaklı'nın tedavisinin, genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde yapıldığı belirtildi.
Ameliyat sonrası devam eden kritik sürecin, hastanenin Nöroşirurji Kliniği Başkanı Beyin Sinir Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hidayet Akdemir ve ekibi tarafından titizlikle takip edildiği kaydedilen açıklamada, "19 gündür yoğun bakımda yaşama tutunma mücadelesi veren Hülya Sancaklı, tüm tıbbi müdahalelere rağmen yaşamsal fonksiyonlarının geri döndürülememesi nedeniyle saat 07.35'te hayatını kaybetmiştir. Merhumeye Allah'tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz" denildi.

Hülya Sancaklı 14 Ocak'ta ateşli silahla yaralanma sonucu hastaneye kaldırılmıştı.
İntihar girişiminde bulunduğu iddia edilen Sancaklı, yoğun bakımda tedavi görüyordu.
Eşinin tedavisinin devam ettiği sıralarda TBMM'de konuşan Saffet Sancaklı, "bu olayın kendisine çok ağır geldiğini" dile getirmişti.
"Allah'tan ikinci bir mucizeyi bekliyoruz, dua ediyoruz, hepinizin de dua etmenizi istiyorum" diyen Sancaklı, şu ifadeleri kullanmıştı:

"Başka bir çaremiz kalmadı ama burada ne gördüm; bu olayı yaşadığımda büyük milletin feraseti, şerefi, haysiyeti, insanlığı da yerinde duruyor. Kan anonsu yapıldığında 20 binin üzerinde insan yarım saatte hastaneye koşup kan vermek için sıraya girdi. 5 dakika içinde bütün kan stokları doldu.
Kan stokları dolduktan sonra insanlar geri döndüler ama 30 yaşlarında bir Anadolu çocuğu ağlayarak benimle görüşmek istedi. Tanımıyorum, büyük ihtimalle o da beni ilk kez gördü. 'Bekleme, kan ihtiyacı kalmadı' dedim. O da belki bir organa ihtiyaç varsa vermeye hazır olduğunu söyledi. Bin yıldır kardeş olarak yaşadığımız ülkede neden bu noktaya geldik, hepimiz düşünelim. Hülya Hanım'ın durumu stabil devam ediyor." ntvmsnc

Konutta yeni dönem yarın başlıyor

Cumhuriyet tarihinde ilk defa özel sektör 240 aya varan vadelerle konut satacak. Faiz oranları taksit sayısına göre yüzde 0.75 ile 0.85 arasında değişecek. Kampanya 31 Mart’ta sona erecek

Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) ve Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) ev alımını kolaylaştırmak için “20 yıl vade ve düşük faizli kredi” kampanyasına katılacak. Geliştirici firmaların inisiyatifinde olmak üzere yüzde 0.75 – 0.85 aylık faiz ile yapılacak vadelendirme 1 Şubat ile 31 Mart tarihleri arasında geçerli olacak. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ağustos 2016'da başlatılan kampanyada, yüzde 20 peşinat, yüzde 0.70 faiz oranı ve 120 ay vade ile ev sahibi yapan konut üreticileri vadeyi 240 aya çıkararak bir ilki gerçekleştirmiş olacak. Bugüne kadar sadece TOKİ tarafından sağlanan 20 yıl vadeli konut satışı, Türkiye'nin en büyük özel gayrimenkul geliştiricileri tarafından da uygulanacak.
İKİ AY SÜRECEK
Sektör temsilcileri 2016'da tüm olumsuzluklara rağmen 2015 yılına göre daha iyi satış rakamlarına ulaştıklarını belirterek, 2017 yılının inşaat sektörü açısında zorlu geçeceğini belirtiyor. Dövizdeki dalgalanma dolayısıyla, asansörden alüminyuma, izolasyondan nakliyeye kadar birçok üründe fiyatların artacağına dikkat çeken konut üreticileri, önümüzdeki dönemde faizin bir miktar yükselmesini beklediklerini ifade ediyor. İnşaatçılar, talep ötelenmesinin önüne geçmek için düşük faizli, uzun vadeli kampanya düzenlediklerini söylüyor. Türkiye'de ilk defa tüketicinin bu kadar uzun vadeyle konut alacağını vurgulayan müteahhitler, şimdilik 2 ay süreyle planlanan kampanyanın uzatılmasının da gündemde olduğunu kaydediyor.

İnsansı robotlar yaşlı bakım hizmeti verecek

İngiliz araştırmacılar, insansı robotların sosyal hizmetlerde kullanılabileceği bir proje üzerinde çalışıyor.

BBC'de yer alan habere göre, Middlesex ve Berfordshire Üniversitelerinden akademisyenler, geliştirdikleri kültürel farkındalık ve hasta bakım davranışına sahip robotların yaşlı kişilerin bakımı sorununa çözüm getirebileceğine inandıklarını dile getirdi.
Yaşlılara evlerinde ya da korunaklı yaşam alanlarında bakım yardımı yapacak çok amaçlı robotların geliştirilmesi için uluslararası ekip 2,5 milyon dolarlık proje üzerinde çalışmalarını yürütüyor. Konuşma ve jestler yoluyla iletişim kuracak robotlar, yaşlıların rahatsızlığını ya da ağrılarını algılayabilecek. Bu sosyal robotlar, yardım ettikleri kişiye uygun olarak programlanabilecek.
Akademisyenler, ilaç alımı gibi gündelik işlerin yanı sıra kişilere arkadaşlık da edebilecek robotlar sayesinde bakım evleri ve hastaneler üzerindeki baskıların da azalacağını öngörüyor. Avrupa Birliği (AB) ve Japonya hükümetinin de fon sağladığı programla ilgili çalışmanın üç yıl içerisinde bitirilmesi bekleniyor.
Kültürler arası hemşirelik alanında uzman Profesör Irena Papadopoulus, yaşlılar için geliştirilecek yardımcı akıllı robotların hastaneler ve bakımevlerinin üzerindeki yükü azaltmalarının yanı sıra evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesini ve yaşlı insanların bağımsız bir yaşam sürebilmelerini sağlayacağını ifade etti.

Reşadiye’deki kayıp çocuklardan Kağan'ın babasından itiraf

Tokat'ın Reşadiye ilçesinde bir yılı aşkın bir zamandır aranan iki çocukla ilgili yeni bir gelişme yaşandı. Kayıp çocuklardan 5 yaşındaki Dursun Kağan'ın babası İbrahim Taşçı, bir televizyon kanalında yayınlanan programda önemli açıklamalar yaptı.

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 13 aydır kayıp olarak aranan iki çocuktan 5 yaşındaki Dursun Kağan'ın babası İbrahim Taşçı, bir televizyon kanalında yayınlanan programda evli bir kadınla ilişkisi olduğunu, çocukların kaçırılmış olabileceğinden şüphelendiğini söyledi.
Reşadiye ilçesinde 29 Aralık 2015 tarihinde oyun oynamak için parka gittikten bir süre sonra kaybolan 8 yaşındaki Bayram Erol ve 5 yaşındaki Dursun Kağan Taşcı'nın aileleri bir televizyon kanalında yayınlanan İnci Ertuğrul'un “Kaybolan Çiçekler” programının konuğu oldu.
Kayıp çocuklardan Dursun Kağan Taşçı’nın babası İbrahim Taşçı, programın sunucusu İnci Ertuğrul’un sorularını yanıtladı.
Evli olan bir başka kadınla ilişkisi olduğu yönündeki iddiaları kabul eden Taşçı, bu konuyu olaydan kısa süre sonra emniyet yetkililerine söylediğini kaydetti.
Baba Taşçı bazı şüphelerinin olduğunu belirterek, “Kaçırmış olabilirler. Benim muhatap olduğum kişinin çevresi olabilir. Bununla ilgili ifadelerimi verdim. 2 yıldır süren bir ilişkim vardı. İlişkimin olduğu kişinin eşi olayı çocuklar kaybolduktan sonra emniyette öğrendiler. Kaybolduktan sonra ilişkimi bitirdim. Ben bildiklerimi yetkililere anlattım” diye konuştu. Sözcü

Suudi Prens yırtıcı şahin kuşları için 80 bilet aldı

Suudi bir prens, yırtıcı şahin kuşlarının uçak yolculuğu için 80 adet bilet parası ödedi.

Popüler paylaşım sitesi Reddit’te yayınlanan bir fotoğraf büyük ilgi çekti.
Bir kullanıcının "Kaptan arkadaşım gönderdi" diyerek yayınladığı fotoğrafta çok sayıda şahin uçağın kabininde görülüyor. Yırtıcı kuşların ismi açıklanmayan Suudi bir prense ait olduğu ve kuşlar için 80 bilet aldığı belirtildi.
Arapların şahinleri çok sevdiği ve şahinlere kuş, şahin gibi hayvan ismiyle hitap edilmelerine kızdıkları da biliniyor. Her şahine bir isim veren Araplar, onlara verdikleri isimle hitap edilmesini istiyor. Şahinlerin onlarda özel bir yeri olduğu, evlatları kadar değer gördüğü ve aileden sayıldığı da biliniyor.

Avusturya Başbakanı Kern: Avusturya'da burka yasaklanacak

Avusturya Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Lideri Kern, kamuya açık alanlarda vücudun tamamını kıyafetlerin giyinilmesinin yasaklanacağını söyledi.

Avusturya'da, koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) arasında erken seçime gidilmesini önlemek için yapılan görüşmelerde uzlaşıldığı bildirildi.
"Koalisyonu Kurtarma Paketi" olarak tanımlanan, 2018'in sonuna kadar geçerli olacak hükümet programı, Avusturya Başbakanı ve Lideri Christian Kern ve Başbakan Yardımcısı Reinhold Mitterlehner tarafından kamuoyuna açıklandı.
Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen'in göreve başlamasının ardından görüşmeleri hızlandıran taraflar, eğitimden yeni iş imkanları oluşturulmasına, ekonomik yatırımlardan yabancı yasasına kadar birçok noktada uzlaşı sağladıklarını, yakın tarihte erken seçim öngörülmediğini kaydetti.
Vücudun tamamını örten kıyafetler yasaklanıyor
Ülkedeki Müslümanlar ve yabancıları yakından ilgilendiren uyum yasasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kern, şöyle konuştu:
"Yeni dil ve uyum kursları hayata geçirilecek, sığınmacıların sosyal sorumluluk alanlarında çalışmalarına müsaade edilecek, buna karşın sığınmacılar, bir avro saatlik ücretle çalıştırılmayacak. Öte yandan, vücudun tamamını örten kıyafetlerin kamuya açık alanlarda giyinilmesi yasaklanacak."
Metindeki belirsizlikler Müslümanları endişelendiriyor
Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz tarafından geçen ay gündeme getirilen, okullar dahil kamu kuruluşlarında başörtüsü yasağı önerisine 36 sayfalık program metninde yer verilmezken, "Devlet, ideolojik ve dini açıdan tarafsız olmakla yükümlüdür. Özellikle üniformalı memurlar, hakim ve savcılar, görevlerini icra ederken tarafsızlık ilkesini göz önünde bulundurmalıdır." ifadelerine yer verildi.
Metindeki ucu açık ifadeler, ülkede yaşayan 600 bin Müslüman'ı endişelendiriyor. Müslümanlar, metinde yer alan belirsiz ifadeleri, polis, hakim ve savcılara yönelik başörtüsü yasağı olarak yorumluyor.
"Tehlikeli" kişilere elektronik kelepçe
Koalisyonun devamı için uzlaşılan hükümet programında güvenliğe ilişkin maddeler de yer aldı.
"Tehlikeli" olarak tanımlanan kişilere elektronik kelepçe takılacağı, kesin delil aranmadan gözetim altında tutulacakları kaydedildi. cnntürk

Memurlarda yıllık izin devri için düğmeye basıldı

Memur-Sen toplu sözleşme kazanımları ve yıllık izinlerin devri için Maliye Bakanlığı'nın kapısını çaldı. Bakanlık yıllık izin devri için çalışma başlattı.

Maliye Bakanı Naci Ağbal ile görüşen memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "KİT'lerde görev yapan sözleşmeli personelin temel ücretleri, havacılık tazminatına ilişkin kararın yayınlanması, 4/B ve 4/C'ye kadro verilmesi, ek ödeme kaynaklı sorunların giderilmesi" taleplerini iletti.
Yıllık izin devri bakanlığın gündeminde
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, görüşmede Maliye Bakanı Naci Ağbal, toplu sözleşmede üzerinde durulacak hükümlere ilişkin değerlendirmelerin devam ettiğini söyledi.
Ağbal, 31 Ocak 2016 tarihine kadar sonuçlandırılması gereken Havacılık Tazminatı ve Temel Ücret Grupları konusunun gündemlerinde olduğunu belirtti. Maliye Bakanlığı'nın yıllık izinlerin devir konusunu da gündeme aldığı öğrenildi.

İşte Türkiye'nin yeni nüfusu

Türkiye'nin nüfusu 2016 yılında 79 milyon 814 bin 871 kişiye yükseldi. 14.8 milyonla en fazla kişinin yaşadığı il olan İstanbul'u 5.3 milyon ile Ankara takip etti.

Türkiye'nin nüfusu, 2016'da bir önceki yıla göre 1 milyon 73 bin 818 kişi artarak 79 milyon 814 bin 871 kişi oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2016 Sonuçları''nı açıkladı.
Buna göre, 2015 yılı itibarıyla 78 milyon 741 bin 53 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 73 bin 818 kişilik artışla 2016 sonunda 79 milyon 814 bin 871 kişiye ulaştı.
ERKEK NÜFUS FAZLA
Erkek nüfusun oranı yüzde 50,2 (40 milyon 43 bin 650 kişi), kadın nüfusun oranı ise yüzde 49,8 (39 milyon 771 bin 221 kişi) oldu.
NÜFUS ARTIŞ HIZI YÜKSELDİ
Yıllık nüfus artış hızı, 2015'te binde 13,4 iken, 2016'da binde 13,5'e yükseldi.
İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı, 2015'te yüzde 92,1 iken, bu oran 2016'da yüzde 92,3 olarak gerçekleşti. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise yüzde 7,7 oldu.
YÜZDE 18 İSTANBUL'DA
Türkiye nüfusunun yüzde 18,5'inin ikamet ettiği İstanbul, 14 milyon 804 bin 116 kişiyle en çok nüfusa sahip il oldu. İstanbul'u sırasıyla 5 milyon 346 bin 518 kişi ile Ankara, 4 milyon 223 bin 545 kişi ile İzmir, 2 milyon 901 bin 396 kişi ile Bursa ve 2 milyon 328 bin 555 kişi ile Antalya takip etti. Tunceli, 82 bin 193 kişi ile en az nüfusa sahip il olarak kayıtlara geçti.
ORTANCA YAŞ YÜKSELDİ
Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi. Türkiye'de 2015 yılında 31 olan ortanca yaş, 2016'da 31,4'e çıktı. Ortanca yaş erkeklerde 30,8 iken, kadınlarda 32 olarak gerçekleşti.
Ortanca yaşın en yüksek görüldüğü iller sırasıyla 39,6 ile Sinop, 39,1 ile Balıkesir ve 38,8 ile Edirne olurken, en düşük olduğu iller ise sırasıyla 19,5 ile Şanlıurfa ve Şırnak, 20,5 ile Ağrı ve 20,8 ile Siirt olarak belirlendi.
ÇALIŞMA ÇAĞINDAKİ NÜFUS ARTTI
Türkiye'de 15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfusun oranı 2016'da bir önceki yıla göre yüzde 1,6 artarak yüzde 68 olarak gerçekleşti. Çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı ise yüzde 23,7’ye gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı da yüzde 8,3’e yükseldi.
1 KİLOMETREKAREYE 104 KİŞİ
Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen "bir kilometrekareye düşen kişi sayısı" geçen yıl Türkiye genelinde 2015 yılına göre 2 kişi artarak 104 kişi oldu.
İstanbul, kilometrekareye düşen 2 bin 849 kişiyle nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu il olarak kayıtlara geçti. Bunu sırasıyla 507 kişi ile Kocaeli, 352 kişi ile İzmir ve 290 kişi ile Gaziantep takip etti. Nüfus yoğunluğu en az olan il ise bir önceki yılda olduğu gibi kilometrekareye düşen 11 kişi ile Tunceli oldu.
Yüzölçümü bakımından ilk sırada yer alan Konya’nın nüfus yoğunluğu 56, en küçük yüzölçümüne sahip Yalova’nın nüfus yoğunluğu ise 285 olarak gerçekleşti.
2015-2016 yılları itibarıyla illerin nüfusları şöyle:
Toplam 78 741 053 - 79 814 871 
Adana 2 183 167 - 2 201 670
Adıyaman 602 774 - 610 484
Afyonkarahisar 709 015 - 714 523
Ağrı 547 210 - 542 255
Amasya 322 167 - 326 351
Ankara 5 270 575 - 5 346 518
Antalya 2 288 456 - 2 328 555
Artvin 168 370 - 168 068
Aydın 1 053 506 - 1 068 260
Balıkesir 1 186 688 - 1 196 176
Bilecik 212 361 - 218 297
Bingöl 267 184 - 269 560
Bitlis 340 449 - 341 225
Bolu 291 095 - 299 896
Burdur 258 339 - 261 401
Bursa 2 842 547 - 2 901 396
Çanakkale 513 341 - 519 793
Çankırı 180 945 - 183 880
Çorum 525 180 - 527 863
Denizli 993 442 - 1 005 687
Diyarbakır 1 654 196 - 1 673 119
Edirne 402 537 - 401 701
Elazığ 574 304 - 578 789
Erzincan 222 918 - 226 032
Erzurum 762 321 - 762 021
Eskişehir 826 716 - 844 842
Gaziantep 1 931 836 - 1 974 244
Giresun 426 686 - 444 467
Gümüşhane 151 449 - 172 034
Hakkari 278 775 - 267 813
Hatay 1 533 507 - 1 555 165
Isparta 421 766 - 427 324
Mersin 1 745 221 - 1 773 852
İstanbul 14 657 434 - 14 804 116
İzmir 4 168 415 - 4 223 545
Kars 292 660 - 289 786
Kastamonu 372 633 - 376 945
Kayseri 1 341 056 - 1 358 980
Kırklareli 346 973 - 351 684
Kırşehir 225 562 - 229 975
Kocaeli 1 780 055 - 1 830 772
Konya 2 130 544 - 2 161 303
Kütahya 571 463 - 573 642
Malatya 772 904 - 781 305
Manisa 1 380 366 - 1 396 945
Kahramanmaraş 1 096 610 - 1 112 634
Mardin 796 591 - 796 237
Muğla 908 877 - 923 773
Muş 408 728 - 406 501
Nevşehir 286 767 - 290 895
Niğde 346 114 - 351 468
Ordu 728 949 - 750 588
Rize 328 979 - 331 048
Sakarya 953 181 - 976 948
Samsun 1 279 884 - 1 295 927
Siirt 320 351 - 322 664
Sinop 204 133 - 205 478
Sivas 618 617 - 621 224
Tekirdağ 937 910 - 972 875
Tokat 593 990 - 602 662
Trabzon 768 417 - 779 379
Tunceli 86 076 - 82 193
Şanlıurfa 1 892 320 - 1 940 627
Uşak 353 048 - 358 736
Van 1 096 397 - 1 100 190
Yozgat 419 440 - 421 041
Zonguldak 595 907 - 597 524
Aksaray 386 514 - 396 673
Bayburt 78 550 - 90 154
Karaman 242 196 - 245 610
Kırıkkale 270 271 - 277 984
Batman 566 633 - 576 899
Şırnak 490 184 - 483 788
Bartın 190 708 - 192 389
Ardahan 99 265 - 98 335
Iğdır 192 435 - 192 785
Yalova 233 009 - 241 665
Karabük 236 978 - 242 347
Kilis 130 655 - 130 825
Osmaniye 512 873 - 522 175
Düzce 360 388 - 370 371

30 Ocak 2017 Pazartesi

ÖSYM'den çipli kimlik kartı açıklaması

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı 12 Mart'ta yapılacak olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na başvuran öğrencilerin "çipli kimlik kartı" ile girmesinin zorunlu olmadığı uyarısında bulundu.

Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı'nca (ÖSYM), Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) başvuran adayların "çipli kimlik kartı" ile girmesinin zorunlu olmadığı uyarısında bulunuldu. AA muhabirinin ÖSYM Basın Müşavirliğinden aldığı bilgiye göre, üniversite adaylarının 12 Mart 2017'de yapılacak YGS'ye "çipli kimlik kartı" ile girme zorunluluğu bulunmuyor.
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından doğum, kayıp, mevcut kimlik kartının geçerlilik süresinin sona ermesi veya tahrifat sebebiyle kullanılmayacak durumda olan kimlik kartlarının yenilenmesi başvurularında, yeni kimlik kartı düzenleninceye kadar 15 gün geçerli "geçici kimlik belgesi" düzenleneceği düşünülerek, kimlik değişikliği talebi olan adayların yeni kimlik kartı edinme işlemlerini sınav günlerine bırakmamaları gerekiyor. Adaylar, mevcut nüfus cüzdanları, geçerlilik süresi dolmamış pasaportları veya yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar düzenlenen 15 gün süreli "geçici kimlik belgesi" ile de sınava girebilecek.

'Türkiye'de her üç kişiden biri obez'

Sağlık Bakanı Akdağ Türkiye'de her üç kişiden birinin obez olduğunu söyledi. Bakan'ın verdiği istatistiklere göre, toplumun üçte biri obez, üçte biri kilo fazlası, üçte biri de normal. Bu durumda dünyada 10 ülke ancak var. Türkiye en kötü kötü 10'da.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'de her üç kişiden birinin obez olduğunu belirterek, "Toplumun üçte biri obez, üçte biri kilo fazlası, üçte biri de normal. Bu durumda dünyada 10 ülke ancak var. Biz de o 10 ülke içine girdik. Kötü 10'dayız." dedi.
Bakan Akdağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yerli ilaç sanayinin teşvik edilmesi kararı sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin, eş değer ilacı üretilmiş bir formülün Türkiye'de üretilenlerinin özellikle Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından satın alınması üzerindeki çalışmaların hemen hemen sonuna gelindiğini belirtti.
SGK'nın tercih ettiği ilacı listeye alma gibi bir hakkı bulunduğunu anlatan Akdağ, "Dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye'de eğer eş değer bir ilaç varsa yurt dışından ithal edilen firmalara şunu söylüyor, 'getirin siz de ilacınızı Türkiye'de üretin, ürettirin, sizden de satın alalım'. Aksi halde satın almayacağız. Biz Türkiye'de üretileni satın alacağız. Çünkü kalite açısından Türkiye'de üretilenin yurt dışından gelenden eksiği yok, fazlası var. O zaman ne diye paramızı dışarıya verelim? Başlangıçta 600-700 milyon lirayla muhtemel başlayacak. Çünkü piyasada bir ilaç darlığının da olmaması lazım. Muhtemelen 2 milyar liraya kadar çıkabilir. Yani yurt dışına verdiğimiz bu parayı ödemeyeceğiz. Bu para Türkiye'de kalacak." diye konuştu.
Bu konunun hayata geçmesiyle hem cari açığın hem dış ticaret açığının azalmasının sağlanacağını vurgulayan Bakan Akdağ, ayrıca uygulamanın Türkiye'de üretim yapan firmaların istihdam oluşturmasına, Türkiye'de yatırımın çoğalmasına yardımcı olacağını kaydetti.
Yurt dışı firmaların sanki kendi ilaçları daha üstünmüş gibi bir hava yaratmaya çalışabileceklerini aktaran Akdağ, "Bunun için de vatandaşlarımızı uyarmamız lazım. Sağlık Bakanlığı herhangi bir ilaç için yurt dışında veya yurt içinde üretilsin, 'bu ilaçlar, eş değerdir, birbirinin aynısıdır' ruhsatını vermişse hiç kimse endişe etmesin. Evet o ilaçlar birbirinin aynısıdır. Reklamın büyüsünden kurtulalım. Bu hususta Sağlık Bakanlığının uygulamaları çok net ve güvenilirdir." dedi.
Tıbbi cihazların Türkiye'de yapılması konusuna da değinen Akdağ, "Cazibe Merkezleri Programının uygulanacağı 23 il başta olmak üzere yerine göre satın alma garantileri vererek tıbbi cihazların da Türkiye'de üretilenlerini daha büyük oranda kullanacağımız bir döneme geçiyoruz. Bunun 2017'de örneklerini göreceğiz inşallah." diye konuştu.
Akdağ, 2012'de 19 milyon dolar olan tıbbi malzeme ihracatının 600 milyon dolar olduğunu, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 20'ler gibi oldukça düşük seviyelerde seyrettiğini bildirdi.
Medikal malzemeleri sektörle birlikte grupladıklarını, birbirine benzer proseslerle üretilebilecek malzemeleri bir araya topladıklarını aktaran Sağlık Bakanı Akdağ, "Bunlar için belli satın alma garantileri uygulayarak, bunları Türkiye'de ürettireceğiz." dedi.
Sadece bir ya da bir iki firmanın üretiminin problem oluşturabileceğini belirten Akdağ, "Burada da tahminen en az iki milyar liralık bir potansiyel de var. Biraz artırılabilir ama ilk hesaplamalarımız böyle. 2017'de hem ilaç hem medikal malzeme için bu uygulamaları yaşamaya başlayacağız. 2018, 2019'da da yaygınlaştıracağız." değerlendirmesini yaptı.
"1-2 kilo daha vereceğim"
Kilo verme taahhüdünün ne durumda olduğunun sorulması üzerine Akdağ, "10 kilo sözüm vardı, 3 kilo verdim. Tahminen 1-2 kilo daha vereceğim. Böylece verdiğim sözün yarısını verdiğim sürede tamamlamış oluyorum. Şöyle yapacağım, öbür yarısını da vereceğim, evet." ifadesini kullandı.
Toplumun genelinde şeker ve tuz kullanımına yönelik alınması gereken tedbirlere ilişkin soru üzerine Bakan Akdağ, sağlıkta dönüşümün ikinci fazını hazırlarken, 2017'de geniş bir paydaş çalışması yaptıklarını ve konuya ilişkin yeni uygulamalara başlamayı umut ettiklerini bildirdi.
Bakan Akdağ, bu konunun kolay olmadığını, sektörle de anlaşmak gerektiğini vurguladı.
Hemen herkesin zararına inandığını sigara konusunda toplumsal destek bulmanın basit olduğuna işaret eden Akdağ, şekerli ve yüksek kalorili gıdalarla ilgili alınacak tedbirlerde ise bu kadar kolay destek sağlanamayacağını kaydetti.
Sigara kullananların toplumun yüzde 30'unu oluşturduğuna vurgu yapan Akdağ, şunları söyledi:
"Ancak 'Ben baklava, börek, kadayıf dolması, hamburger hayatta yemem' diyen var mı içinizde? Bunun için zor bu olay. Bizim kaloriyi, şekeri, karbonhidratı azaltmamız var. Ama Türk mutfağı da inanılmaz lezzetli. Bunun için bu çok kolay bir mesele değil, çok daha zor. Dünya örnekleri de bunun daha zor olduğunu gösteriyor. Ama bu zorluk bizi asla bu yoldan döndürmemeli."
MEB ile yapılan iş birliği ile okul kantinlere getirilen yeni uygulamaya değinen Akdağ, "Ancak yetmez. Ana sınıflardan başlayarak çocuklarda doğru beslenmenin, aşırı kalori, karbonhidrat almamanın öğretilmesi açısından MEB ile bizim çok daha sıkı çalışmamız gerekiyor." dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile yürütülen çalışmaları da aktaran Akdağ, yiyeceklerde tuz oranını azalttıklarını, azaltmaya devam edeceklerini vurguladı.
Gıda paketlerine kalori uyarısı
Gıda paketlerine de uyarı koymak gerektiğini bildiren Akdağ, "Gıdanın kalorisini büyüteçle göreceğiniz bir yazıyla yazmanız yetmez. Biz gıda paketlerinin üzerine mesela renk uyarıları koyabiliriz, kırmızı, yeşil, sarı... Kırmızı 'yüksek kalori var, dikkat' anlamına gelecek." diye konuştu.
Gıdanın reklam ağırlığı içinde önemli bir yer tuttuğunu kaydeden Akdağ, "Evet reklam yapılabilir ama biz de Bakanlık olarak oraya bir uyarı koymak istiyoruz. Biz de 'Tamam ürün çok lezzetlidir, reklam onu bize anlatıyor ama bunu aşırı tüketirseniz sağlığınıza zarar verir' diyeceğiz." ifadelerini kullandı.
Bakan Akdağ, obeziteyle mücadelede Sağlık Bakanlığı ile ilgili diğer bakanlıkların, reklamcılık, medya sektörü ve RTÜK'ün beraber çalışması gerektiğini belirtti.
"Maalesef durumumuz çok kötü"
Obezite konusunda Türkiye'nin dünyadaki yerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Akdağ, şu görüşlerini aktardı:
"Maalesef durumumuz çok kötü. Türkiye'de her üç kişiden biri obez. Ben niye zayıflamaya çalışıyorum? Ben de son bir-iki yıldır obez sınıfına girdim. Vücut kitle endeksim 30'un az bir şey üzerine çıkmıştı. Şimdi 80 kiloya geri döndüğüm zaman obez olmaktan çıkıyorum ama yine aşırı kilolu oluyorum. Oysa bana birçok kişi de 'Yok siz de çok şişman değilsiniz' diyor. Dolayısıyla bunun zor bir iş olduğunu bilelim. Toplumun üçte biri obez, üçte biri kilo fazlası, üçte biri de normal. Bu durumda dünyada kaç ülke var derseniz? 10 ülke ancak var. Biz de o 10 ülke içine girdik. Kötü 10'dayız. Bir taraftan hareketsiz bir toplumuz.
Obeziteyle mücadele zor ancak bu konudan vazgeçemeyiz. Türkiye'nin sağlıkla ilgili geleceğini konuşacaksak, en önemli konuşacağımız üç husus var, hareketsizlik, şişmanlık ve sigara... Bunun yanına alkolü ekleyebiliriz. Her ne kadar Avrupalılara kıyasla yüzde 20 oranında alkol tüketimimiz varsa da. Bunları 10 maddeye de çıkarabiliriz ama 10'unu saysak biraz daha mücadelemizi zayıflatacağız. Türk nüfusunun düzenli biçimde hareket eden oranı yüzde 20'nin altında. Finlandiya'da bu, yüzde 80'in üzerinde."
Zayıflama konusunda, "Sabah kahvaltısını krallar gibi, akyam yemeğini yoksulmuş gibi yiyin" ifadesini kullanan Akdağ, Hz. Peygamber'in "Midenizin üçte birini yiyecekle, üçte birini suyla doldurun, üçte birini de boş bırakın. Sofradan doymadan kalkın" tavsiyesini de anımsattı.
Her gıdadan az yemenin önemli olduğuna değinen Bakan Akdağ, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Kompleks önerilerde bulunuyor meşhur diyetisyenler, popüler insanlar var toplum önüne çıkan. Olabilir. Herkesin bir düşüncesi var ama bunun en basiti az yemek. 'Protein diyeti, şunu yemeyin, bunu yemeyin' dediğiniz zaman hayat biraz daha içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Ben şimdi bugünlerde yediğimin yarısını yiyerek hayatımı çok daha rahat idame ettirebilirim. Bütün mesele iradeye hakim olmak, bütün mesele ağzının fermuarını çekebilmek. Daha az yiyelim, daha çok hareket edelim."
Kış turizmine katkı için kayak yapıp yapmayacağı, Erzurum'un kış turizmine katkı için tesislere bir davet yapmayı düşünüp düşünmediği de sorulan Akdağ, "Erzurumlu olup kaymamak aslında bir ayıp. Bu sene oğlumu gönderdim, bir saatte kaymayı öğrenmiş. Doğrusu bu yaşa kadar kayak yapmaya vakit bulamadık. İkincisi belli bir yaştan sonra ağır sporlardan biraz kaçınmak lazım. Kayamaz mıyım bu yaştan sonra? Evet kayabiliriz ama biraz riskli olabilirim. En azından idman yaparak kaymak lazım. Bizim yaşlardan sonra en doğrusu yürümek, bir takım aletlerle ya da aletsiz olarak egzersiz yapmak, imkan varsa da yüzmek. Bunlar en doğrusu. Yani mücadele sporlarında, düzenli antrenman yapmıyorsanız riski var. Ama idman yapsanız bu yaşlarda da bu sporları rahatlıkla yapabilirsiniz." değerledirmesini yaptı.

130 karısı olan adam 93 yaşında öldü

Nijerya'da 130 karısı olan Muhammed Bello Ebubekir 93 yaşında hayatını kaybetti.

BBC'nin haberine göre, "Baba Masaba" lakabıyla bilinen ve 130 karısı olan Muhammed Bello Ebubekir geçirdiği rahatsızlık nedeniyle 93 yaşında Niger eyaletindeki evinde hayatını kaybetti.
Eşlerinden bazıları hamile olan Ebubekir'in dünkü cenaze törenine çok sayıda kişi katıldı.
Ebubekir'in 2008'de medyanın odağındayken 86 karısının bulunduğu ancak öldüğünde 130 kadınla evli olduğu belirtildi.
BBC'nin 9 yıl önce röportaj yaptığı eşleri, eskiden "vaiz" olan Ebubekir'le şifa bulmak için geldiklerinde evlendiklerini dile getirmişlerdi.
203 çocuk sahibi olan Ebubekir, kanunlara göre bir erkeğin en fazla dört kadınla evlenebilmesi nedeniyle hapis cezası almıştı. Ebubekir ise kendisini "Ben onlara gitmiyorum, onlar bana geliyor. Allah benden bunu yapmamı istiyor ben de onlarla evleniyorum" diye savunmuştu. Hakkında o tarihlerde 86 eşinden 82'sini boşadığı haberleri çıkan Ebubekir bu iddiaları yalanlamıştı.