27 Nisan 2017 Perşembe

Avrupa Parlamentosu'ndan çok sert Türkiye raporu

AKPM'nin Türkiye kararının ardından Avrupa Parlamentosu da benzer nitelikteki raporunu açıkladı. Raporda, AB ile müzakerelerin yanı sıra Türkiye'ye aktarılan fonların da askıya alınması önerildi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Kati Piri, raporunu hazırladı. Belge, yine Ankara’nın sert tepkisine neden olacak içerikte.
Amerika’nın Sesi’nin haberine göre; Avrupa Parlamentosu’nun geçen yıllarda hazırladığı raporları çok sert şekilde eleştiren ve yok hükmünde sayıp “geri gönderen” Türkiye’nin bu sene de aynı yaklaşım içine girme olasılığı oldukça yüksek. Bunun nedeni ise Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü, Hollandalı parlamenter Kati Piri tarafından hazırlanan bu yılki raporun da çok sert eleştiriler içermesi.
Rapor, sert içeriğinin yanı sıra ilişkilerin devamında yaşanabilecek olası sorunları da gözler önüne seriyor. Son dönemde Avrupa Parlamentosu’nda sıkça dile getirilen Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması mesajı bu belgede de net şekilde veriliyor.
2019'da kriz vurgusu
Taslak raporda, Avrupa Birliği Komisyonu’na ve üye devletlere, anayasa paketinin değiştirilmeden uygulanması halinde Türkiye ile katılım müzakerelerini askıya alma çağrısı yapılıyor. Türkiye’nin bu pakette herhangi bir değişikliğe gitmeyecek olmasından hareketle, daha önce radikal bir gelişme yaşanmaması halinde, bu çağrı doğrultusunda 2019’da çok ciddi bir kriz yaşanacağı söylenebilir.
Belgenin dikkat çeken diğer iki vurgusu ise Gümrük Birliği ve Türkiye’ye mali yardımlarla ilgili. Ankara, Gümrük Birliği’nin güncellenmesine büyük önem veriyor. Avrupa Parlamentosu ise bu konuda da Türkiye’yi zorlama hazırlığı içinde. Belgede, Komisyon’a yönelik olarak yapılan, “Güncellenmiş Gümrük Birliği’ne insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili siyasi kriterler katma” çağrısı yapılması bunun ilk sinyallerinden.
"Fonlar askıya alınsın"
Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uymaması durumunda tüm katılım öncesi fonları askıya alması çağrısı da belgeye yansıtıldı. Söz konusu mali yardımlar 2017-2020 dönemi için yaklaşık 2.5 milyar Euro seviyesinde.
Diğer Avrupa Birliği kurumlarının ve liderlerinin idam cezası konusunda yaptığı açıklamalara paralel bir söylem Piri’nin raporunda da yer alıyor. Belgede, “İdam cezasının yeniden getirilmesinin Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal edeceğinin ve Avrupa Birliği müzakerelerinin derhal sona ermesine yol açacağının altını çizeriz” vurgusuna yer veriliyor.
Erdoğan'ın sözlerine tepki
İlişkilerde kriz yaşandığı mesajıyla Avrupa Birliği Konseyi’ne Türkiye ile acilen zirve yapma çağrısı yapılan taslakta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı Avrupa Birliği liderlerini “Nazi uygulaması” yapmakla suçlaması güçlü şekilde kınanarak, bu tür açıklamaların devamının bir siyasi ortak olarak Türkiye’nin kredibilitesinin altını kazdığı uyarısında bulunuluyor.
İfade özgürlüğü ihlallerinin ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi ihlallerin de güçlü şekilde kınandığı belgede, 150’den fazla gazetecinin tutuklanmasının endişe kaynağı olduğu vurgulanarak, özgür ve çoğulcu bir medyanın her demokrasinin temel bileşeni olduğu hatırlatılıyor ve Türk hükümeti tüm gazetecileri derhal serbest bırakmaya teşvik ediliyor.
OHAL konusu gündemde
Avrupa Parlamentosu, 2016’nın Türkiye için zor bir yıl olduğunun kabul etmekle birlikte olağanüstü hal altında alınan önlemlerin, geniş kapsamlı, orantısız ve ülkede temel özgürlüklerin korunmasında uzun süre olumsuz etki yapacak nitelikte olduğu görüşünde.
Metinde, “Olağanüstü hal ve adil bir kampanya olmasını önleyen şartlar altında 16 Nisan’da yapılan referandumun sonucunu not ediyoruz. Tüm usulsüzlük iddialarına ilişkin bağımsız bir değerlendirmeyi destekliyoruz” ifadelerine de yer verildi.
"Hakim ve savcıların güçlü siyasi baskı altında olmayı sürdürmesinden endişe duyulduğunun" belirtildiği raporda, Türkiye’de gerçekleştirilen terör saldırıları en güçlü ifadelerle kınanıyor. 2002’den bu yana Avrupa Birliği’nin terörist listesinde yer alan PKK’nın şiddete dönüşüne yönelik kınama tekrarlanıyor ve Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde yer alan örgütlerin işaret ve sembollerini yasaklayan yasal düzenlemeleri güçlendirmeye davet ediliyor.
Taslak belgede, Avrupa Birliği-Türkiye arasında iyi ilişkilerin her iki taraf için de stratejik öneme sahip olduğu ve Avrupa Parlamentosu’nun, Türk hükümetiyle işbirliği yapma ve açık bir diyalog sürdürme taahhüdüne bağlı olduğunun da altı çiziliyor.
Taslak rapor, 2 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nda görüşülecek. cnntürk

Antalya'da açık alanda alkol tüketilmesi yasaklandı

Turizm kenti Antalya'da açık alanda alkol yasağı. Antalya Valiliği, açık alanda alkol içilmesini yasaklayan bir karar aldı. Karar Antalya Emniyet Müdürlüğü'nün web sitesinden duyuruldu. Buna göre Antalya'da "çevreyi rahatsız edecek şekilde ve açıkta alkol içilmesi" yasaklandı.

Alkol yasağıyla ilgili Antalya Emniyet Müdürlüğü'nün açıklaması şöyle:
Antalya’da Çevreyi Rahatsız Edecek Şekilde ve Açıkta Alkol İçilmesi Valilik Kararı İle Yasaklandı.
İl İdaresi Kanunu hükümleri uyarınca, suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzen ve güvenliğinin korunması için gereken tedbirlerin alınması, huzur ve güvenlik ile kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi mahallin en büyük mülki amirinin ödev ve görevleri arasındadır.
Bu bağlamda, Antalya il sınırları içerisinde huzur ve güvenliği ile kamu esenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve işlenen suçun aydınlatılması amacıyla, kamunun istifadesinde açık park, bahçe ve üzerinde tesis bulunmayan açık alanlarda, belediye sınırları içerisinde, meskun mahallerde, karayollarında, umuma mahsus yerlerde veya umumun istifadesinde sunulan piknik ve ören yeri gibi alanlarda, gar, otogar, meydan, cadde, sokak, tarihi ve kültürel mekanlarda, ibadethaneler ile terk edilen kullanılmayan yapılar, inşaatlar, banka ATM’leri, köprü altları, mezarlıklar, gezinti yerleri vb. ile nerede park halinde olduğuna bakılmaksızın her türlü aracın içerisinde çevreyi rahatsız edecek şekilde ve açıkta alkol içilmesinin yasaklanarak, bu karara uymayanlar hakkında işlenen fiil başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32 Maddesini ihlalden işlem uygulanacağına dair Valilik Makamı’nın Olur’ları ile karar verilmiştir. (cnnntürk)

YSK, referandumun kesin sonuçlarını açıkladı

YSK Başkanı Sadi Güven, 16 Nisan 2017 referandumunun kesin sonuçlarını açıkladı. Güven, "Evet oyu verenlerin oranı yüzde 51.41, Hayır oyu verenlerin oranı ise yüzde 48.59" dedi.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, referandum kesin sonuçlarını açıkladı.
Sadi Güven'in açıklaması şöyle: 16 Nisan pazar günü yapılan anayasa değişikliği halk oylaması sonuçları ile ilgili seçim kurulları tarafından yurt içi seçim çevrelerinden gelen sonuçlara göre düzenlenerek gönderilen birleştirme tutanakları Ankara İl Seçim Kurulu'ndan gelen yurt dışı sandık sonuçları ile gümrük kapılarından gelen sandık sonuçlarına göre düzenlenen birleştirme tutanaklarının kurulumuza ulaştırıldığı ve itiraz süreçlerinin tamamlandığı görülmekle anayasa değişikliği halk oylaması kesin sonuçlarının tespitine karar verilmiştir.
Böylece 16 Nisan'da yapılan anayasa değişikliği halk oylaması sonuçlanmıştır. Yurt dışında 57 ülke 120 temsilcilikte ve yurt içinde halk oylaması gerçekleştirilmiştir. Seçim akşamı oy verme sürecinin bitişinden sonra şu ana kadar sayım döküm işlemleri tamamlanan sandıkların sonuç bilgileri , sayım döküm cetveli, sandık sonuç tutanakları, il ve ilçe birleştirme tutanakları yurt dışı dahil Seçim Bilişim Sistemi SEÇSİS aracılığıyla seçime katılan ve talepte bulunan siyasi partilere eş zamanlı olarak gönderilmiştir. Siyasi partilerin bilişim uzmanları seçim akşamı SEÇSİS veri merkezimize davet edilerek sonuçlarını takip etmeleri sağlanmıştır.
Sonuç tutanakları YSK sayfasında
YSK Başkanı ıslak imzalı sandık sonuçlarının ve tutanakların YSK'nın internet sitesinden görülebileceğini kaydetti.
Sadi Güven: "Halk oylamasında yurtiçinde 167 bin 69 sandıkta, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden 166 bin 211, Cumhuriyet Halk Partisi'nden 157 bin 314, Milliyetçi Hareket Partisi'nden 133 bin 67, Halkların Demokratik Partisi'nden 63 bin 890, Saadet Partisi'nden 56 bin 241, Vatan Partisi'nden 6 bin 70 , Büyük Birlik Partisi'nden 7 bin 439 olmak üzere toplamda 591 bin 452 kişi yurt dışında ise 3 bin 210 sandıkta, AKP'den 3 bin 178, CHP'den 3 bin 181, MHP'den 2 bin 912 olmak üzere 9 bin 271 kişi siyasi partili üye olarak bildirilmiştir. Şu andan itibaren bütün vatandaşlarımız kendilerinin oy kullandığı sandıklar dahil olmak üzere tüm yurt içi ve yurt dışı sandık sonuçlarını ve sonuç tutanaklarını ıslak imzalı olarak internet sayfamızdan görebileceklerdir. Sandık sonuç tutanaklarının dayanağı olan sayım döküm cetvelini, sandık sonuç tutanaklarınım birleştirildiği il ve ilçe birleştirme tutanağını da görme imkanı sağlanmıştır" diye konuştu.
Sonuçlar
YSK Başkanı Sadi Güven, 16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonucuna göre geçerli oyların yarısından çoğunun 25 milyon 157 bin 463 oyla evet olduğunu belirtti.
Sadi Güven,"16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonuçları ile ilgili olarak birleştirme tutanaklarına göre kayıtlı seçmen sayısı 55 milyon 319 bin 222, oy kullanan seçmen sayısı 48 milyon 374 bin 576, geçerli oy sayısı 47 milyon 528 bin 949, geçersiz oy sayısı 845 bin 627, seçime katılma oranı yüzde 87. 45, evet oyu verenlerin sayısı 25 milyon 157 bin 463, evet oyu verenlerin oranı yüzde 51,41, hayır oyu verenlerin sayısı 23 milyon 779 bin 141, hayır oyu verenlerin oranı 48,59 olarak gerçekleşmiştir. Bu sonuçlara göre Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde yapılan değişikliklerin 3376 Sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halk Oylamasına Sunulması Hakkındaki Kanun Hükümleri uyarınca 16 Nisan'da yapılan halk oylaması sonucu geçerli oyların yarısından çoğunun 25 milyon 157 bin 463 evet oyu, yüzde 51,41 olarak gerçekleştiği Anayasa Değişikliklerinin Türk milleti adına kabul edilmiş olduğu kurulumuzca ilan edilmiştir "dedi. DHA

THY'den parça bagaj duyurusu

Türk Hava Yolları (THY), 1 Mayıs'tan itibaren yapılan bilet satışları ile 1 Temmuz itibariyle gerçekleştirilen dış hat seferlerinde parça bagaj uygulamasının geçerli olacağını duyurdu.

THY'nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, parça bagaj uygulamasında, her bir bagajın ilgili uçuş noktasında tanımlı ağırlık ve ölçü üst limitlerine uyup uymadığı ve bagaj adedinin aşılıp aşılmadığına dikkat edileceği belirtildi.
Belirtilen ağırlık ve ölçüleri aşan bagajlar için yolcudan fazla bagaj ücreti tahsil edileceği ifade edilen açıklamada, seyahat edilen güzergahta toplam ağırlık hakkı aşılmasa da belirtilen parça sayısı aşılıyorsa, fazla bagaj ücreti tahsil edileceği bildirildi.
Açıklamada, ücretsiz bagaj hakkının parça başına 23 kilogram (kg) olduğu seyahatlerde, parça başına fazla ağırlık (overweight) ücreti ödenerek, o parçanın ağırlık hakkı 32 kg çıkarılabileceği aktarılarak, şunlar kaydedildi:
"Economy ve Business Class’ta ekstra fazla bagaj ücreti 23 kg ağırlığındaki bagajlar için geçerlidir. Örneğin, '2x32' kg ücretsiz bagaj hakkı bulunan bir business class yolcusu, ekstra 1 parça ücreti ödeyerek maksimum 23 kg ağırlığında bir bagaj daha getirebilir. 23-32 kg arası ekstra bir adet fazla bagaj için ekstra fazla bagaj ücreti ve fazla ağırlık (overweight) ücreti bir arada tahsil edilir. Yabancı bir hava yolu firmasının dahil olduğu seyahatlerde en önemli taşıyıcının (MSC) ücretsiz bagaj hakkı kuralları ve fazla bagaj ücretleri uygulanır. MSC, seyahatteki en önemli ve/veya uzun mesafeyi uçan hava yoluna göre belirlenir. Eğer seyahatinizde MSC, THY ise Türk Hava Yolları’na ait ücretsiz bagaj hakkı kuralları ve fazla bagaj ücretleri geçerli olur. Eğer MSC, yabancı bir hava yolu firmasıysa ilgili havayolu firmasının bagaj kuralları geçerli olur. ABD çıkışlı ya da varışlı ortak (interline) uçuşlarda US DOT (US Department of Transportation) uygulamaları kapsamında MSC farklılık gösterebilir."
Açıklamada, seyahatinizden önce yolcuların biletlerini kontrol etmeleri ve ücretsiz bagaj hakkının belirtildiğinden emin olmalarını istedi.

15 buçuk milyon yardımla geçiniyor!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verileri ülkedeki acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Rakamlara göre; 78 milyonluk ülkede 15 buçuk milyon insan hayatını sosyal yardımlarla idame ettirmeye çalışıyor. Bu rakam toplam nüfüsun yaklaşık 5'te birine tekabül ediyor.

Habertürk’ün özel haberine göre; devlet, 2016'da sosyal yardım miktarını yüzde 25 artırarak 32 milyar TL'ye çıkardı. Yardımlardan 15 milyon 591 bin kişi yararlandı. GSS primi, doğum ve kömür yardımı, yaşlı-engelli aylığı şeklinde gerçekleşti. Evde muhtaç bakımına  5.2 milyar TL harcandı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın verilerine göre, devlet 2016 yılında 32 milyar lira tutarında sosyal yardım gerçekleştirdi. Bu rakam bir önceki yıla göre yüzde 25 artışı ifade ediyor. Sosyal yardımlarla devlet geçen yıl 15 milyon 591 bin kişiye elini uzattı. GSS primi desteğinden 6.7 milyon, doğum yardımından 1.2 milyon, kömür yardımından 2.1 milyon, yaşlı engelli aylığından 1.3 milyon, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yardımlarından 3.2 milyon kişi yararlandı. Muhtaç kişilerin evde bakımı için 5.2 milyar lira harcandı.
İşte Habertürk gazetesinin hazırladığı o tablo.

25 Nisan 2017 Salı

1 Mayıs’ta okullar tatil mi?

Her yıl 1 Mayıs'ta kutlanan İşçi Bayramı'na sayılı günler kaldı. Öğrenciler pazartesi gününe denk gelen 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın tatil olup olmayacağını merak ediyor.

Dünyada birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olarak kutlanan 1 Mayıs işçi ve Emekçi Bayramı’na sayılı günler kaldı. Türkiye’de ilk kez 1923’te kutlanan İşçi Bayramı 2009 yılından itibaren resmi tatil ilan edilmiştir.
1 MAYIS’TA OKULLAR TATİL Mİ?
İşçi Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte öğrenciler de internette “1 Masyıs’ta okullar tatil mi?” sorusuna yanıt bulmaya çalışıyorlar. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın 2009’dan bu yana TBMM’de kabul edilen yasa ile resmi tatil ilan edilmesiyle birlikte her yıl okullar tatil edilmektedir.
“BÖYLECE ÖNYARGI DUVARI YIKILMIŞ OLDU”
İlk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.
1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece ön yargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.
Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı.
Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.
Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs’ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.

Eğitim- Sen: Anaokulunda 'Cihad' tavsiyeli kitap dağıtıldı

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın çocukluğunu konu alan ve 'Cihad'ı öven 'Necmettin'in Dünyası' adlı boyama kitabının Diyanet-Sen aracılığıyla anaokullarında dağıtılarak, çocukların zihinlerinin bulandırıldığını iddia etti. Diyanet-Sen yetkilileri ise kitabın sadece kendi üyelerinin çocuklarına yönelik dağıtıldığını kabul ederken, Milli Eğitim Müdürü Adem Koca eğitim kurumlarında bu tür bir kitabın dağıtılmadığını söyledi.


Diyanet-Sen tarafından hazırlanan boyama kitabının içeriğini değerlendiren Eğitim-Sen Şube Başkanı Sinan Muşlu, kitabı inceleyince ‘iyi niyetle hazırlanmış olmadığının anlaşıldığını’ kaydetti.
Muşlu şöyle dedi:
‘Bu boyama kitaplarının Mersin’de ana okullarında dağıtıldığı bilgisi ulaştı bize. Kitabın girişinde, başkanının kısa bir giriş yazısı var. Burada, ‘Milli ve manevi değerler ışığında, tarihimizin önemli devlet adamlarından Necmettin Erbakan’ın çocukluğundan esinlenerek hazırlanan bu eserleri beğeneceğinizi umuyorum’ ifadeleri yer alıyor. Ama kitapta anaokulu çocuklarına aktarılan çok çarpıcı noktalar var. Bu ülkede siz ‘Mustafa Kemal’in Dünyası’ diye bir boyama kitabı duydunuz mu’

CİHAD TAVSİYE EDİLİYOR
Bilinçaltına cihad düşüncesi yerleştirilmeye çalışıldığını belirten Muşlu, ‘Kitapta, ‘Namaz dinin direği, cihad ise zirvesidir’ yazıyor. Anaokulundaki bir çocuğa cihad tavsiye ediliyor. Bir diğeri, Necmettin Erbakan’ın siyasi yaşamında bir adil düzen çağrısı vardı. Kitapta, ‘Adil bir dünya mutlaka kurulacaktır’ cümlesi var. Erbakan’ın meşhur el işareti ile birlikte yer alıyor. Siyasi talepler, siyasi projeler anaokulundaki çocuğun zihnine şırınga edilmeye çalışılıyor’ diye konuştu.

DİNCİ VE GERİCİ AKIM NE DÜZEYE GELDİ
Erbakan’ın bir siyaset ve devlet adamı olduğunu hatırlatan  Eğitim-Sen Şube Başkanı Sinan Muşlu şunları söyledi:
‘Necmettin Erbakan da Başbakandı, ama burada ana okullarında siyasi propagandaya dayalı kitapçıkların dağıtılması, hele hele anaokulundaki çocuğa cihadın tavsiye edilmesi korkunç bir durum. Ülkemizde eğitimin bilimden ve laik değerlerden uzaklaştırıldığını hep söylüyorduk. Ama bir sendikanın bu kadar rahat ve çarpıcı şekilde anaokullarında bunu dağıtıyor olabilmesi, Türkiye’nin gerici ve dinci akımın ne  düzeye geldiğinin bir göstergesidir.’

BÖYLE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL
Diyanet-Sen Genel Merkez yetkilileri, kitabın sendika üyelerinin çocuklarına yönelik hazırlanıp sadece üyelere gönderildiğini, bu rakamın da Mersin için yaklaşık bin 500 olduğunu söyledi. Mersin Milli Eğitim Müdürü Adem Koca ise konu hakkında bilgilerinin olduğunu, gerekli incelemeyi yaptırdıklarını ve eğitim kurumlarında böyle bir kitabın dağıtılmadığını kaydetti. DHA

Kuleli Askeri Lisesi için karar verildi

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Türkiye Varlık Fonu’na Savunma Sanayi Fonu’ndan aktarılması için karar çıkan 3 milyar liranın şimdiye kadar aktarılmadığını söyledi.  Referandum öncesinde tartışmalara sebep olan bu kaynakla ilgili Işık, “Böyle bir ihtiyaç doğmadı. Henüz de aktarılmadı” dedi.

MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, 23 Nisan nedeniyle TBMM’de verilen resepsiyonda gazetecelirin sorularını yanıtladı. Işık, 5 Şubat 2017 tarihinde Resmi Gazete’de çıkan Bakanlar Kurulu kararıyla Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan Varlık Fonu’na aktarılacak olan 3 milyar liranın henüz aktarılmadığını söyledi. Işık, söz konusu 3 milyar liranın zaten Savunma Sanayi Fonu’nun ihtiyacı olduğu anda geri verilmek üzere Fon’a aktarılması yönünde karar alındığını belirterek, “Böyle bir ihtiyaç doğmadı. Henüz de aktarılmadı” dedi. 5 Nisan 2017 tarihinde Resmi Gazete’de çıkan kararla Savunma Sanayi’nin 3 milyar liralık parasının 3 ay içinde geri ödenmesi şartıyla Varlık Fonu’na devri kararı alınmıştı. Resmi Gazete’de karar 5 Şubat’ta çıktığı için de süre 6 Mayıs tarihinde dolacaktı.
KULELİ MÜZE OLACAK
Fikri Işık, askeri okullar kapatıldıktan sonra ne olacağı merakla beklenen Kuleli Askeri Lisesi hakkında da konuştu. Işık, Kuleli Askeri Lisesi’nin tarihi ön bina kısmının Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verileceğini ve müze olacağını da açıkladı. Kuleli Askeri Lisesi’nin arazisinin büyük olduğunu söyleyen Işık, kalan kısmıyla ilgili başka bir çalışma yapıldığını belirtti.  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimat verdiğini ifade eden Işık, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın da bizzat konuyla ilgilendiğini kaydederek, “Biz de gerekli kolaylığı sağlıyoruz” dedi. Ön taraftaki tarihi binanın bir kısmının restore edildiğini şimdi, kalan kısmın da Kültür Bakanlığı’nca restore edileceğini anlatan Işık, okulun bulunduğu arazinin 180 dönüm olduğunu ve tarihi ön binanın dışındaki kısımla ilgili ise ne yapılacağına yönelik ayrı bir çalışma yapıldığını ifade etti.

 100 BİN BAŞVURU
Heybeliada’daki Deniz Lisesi’nin hazırlık sınıfı olacağını söyleyen Işık, Işıklar Lisesi ile ilgili de çalışma yaptıklarını anlattı. Işık, Milli Savunma Üniversitesi’ne 2017-2018 eğitim döneminde öğrenci alınacağını belirterek, başvuruların 100 bini bulduğunu söyledi. 25 Mayıs tarihine kadar başvuru süresi olduğunu hatırlatan Işık, okula 5 bin 268 öğrenci alınacağını kaydetti. Öğrencilerin puan sıralamasına göre çağrılacağını kaydeden Işık, ayrıca fiziki yeterlilik, yazılı sınav, mülakat ve psikoteknik incelemeler yapılacağını anlattı. Kapatılan askeri okullardan başvuru alınıp alınmayacağına yönelik ise Işık, bu sene böyle bir şey yapma imkanlarının olmadığını belirterek, okullara yerleştirilenlerin yüzde 90’dan fazlasının FETÖ’nün bizzat yerleştirdiği çocuklardan oluştuğunu, bireysel olarak hangisinin FETÖ’cü hangisinin olmadığını da araştırılmasının zor olduğunu vurguladı.
Kararnameyle kapatıldılar
ASKERİ okullar geçen yıl 31 Temmuz tarihinde OHAL kapsamında çıkarılan 669 sayılı kararname ile kapatıldı. Kapatılan liseler arasında 1845 yılında kurulan Kuleli Askeri Lisesi de yer aldı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinde koruluk, manastır ve kule bulunan alan, Yavuz Sultan Selim devrinde manastır yeniçerilere kışla olarak verildi. Alan, zamanla güzel ve süslü bir bahçe haline geldiği için Kuleli Bahçesi diye tanındı. Kanuni Sultan Süleyman bahçede yüksek bir kulesi bulunan dokuz katlı ve her katı fıskiyeli havuzlarla süslenen büyük bir kasır yaptırdı. Bizans devrinden kalan kule daha sonra yıktırıldı. 2. Mahmut döneminde, süvari birlikleri için inşa edilen kışla Kuleli Askeri Lisesi’nin ilk yapısı oldu. Abdülmecit devrinde, 1843’te kışlanın yarı kagir olarak yenisi inşa edildi. İki tarafına da kuleler yapıldığından kışlaya bu tarihten itibaren Kuleli Kışla denilmeye başlandı. Dönem dönem hastane olarak da kullanılan bina Sultan Abdülaziz devrinde, 1871’de ana duvarları kagir, iç bölmeleri, tavan ve tabanları ahşap olarak iki kat halinde inşa edilerek, kışlanın bugünkü hali ortaya çıktı. 1925 yılında okul “Kuleli Askeri Lisesi” olarak bugünkü adını aldı. 1940’lı yıllarda yine hastane olarak kullanıldı. Lise II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, 1947’de tekrar İstanbul’a taşındı.

Vurulan köpeğe belediye sahip çıktı

Samsun'un Terme İlçe Belediyesi, kimliği belirsiz bir kişi tarafından tüfekle vurulan yaralı sokak köpeğine, sahip çıktı.

Terme İlçesi Bazlamaç Mahallesi'nde sokak köpeği, kimliği belirsiz bir kişi tarafından tüfekle vuruldu. Bir vatandaşın ihbarı üzerine Terme Belediyesi ekipleri, sokak köpeğine sahip çıktı. Ekipler, yaralı köpeği Büyükşehir Belediyesi’ne ait Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’ne götürdü.
Köpeğin ciddi yaralar aldığını ve hayati tehlikesinin bulunduğunu ifade eden Terme Belediye Başkanı Şenol Kul, sokak hayvanlarının 5199 sayılı kanunla koruma altına alındığını belirterek, “Doğanın dengesinin korunmasında önemli rolü olan hayvanlar, insanların en büyük yardımcılarıdır. Hayvanlara karşı kötü muamelede bulunmayalım, onların yaşam haklarına saygı gösterelim. Allah'ın emaneti olan bu canlara sahip çıkalım. Yaratılanı sevelim ve koruyalım yaratandan dolayı. Bu canlara ihanet ve işkence etmeyelim” dedi.

24 Nisan 2017 Pazartesi

Referandum sonrası AGİT ön raporu açıklandı

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) bağlı gözlemciler referandumla ilgili ön raporlarını yayınlarken, rapordan ortaya çıkan ilk bölümde ‘mühürsüz oylar’a dikkat çekildi.

Anayasa değişikliği referandumu için hem kampanya döneminde hem de referandum gecesi incelemelerde bulunan AGİT üyelerinin, hazırladığı ön rapordan bölümler ortaya çıktı.
YSK’nın oy verme işlemi sona erdikten sonra açıkladı ‘mühürsüz oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirildiği kanıtlanmadıkça geçerli sayılması’ kararına yönelik eleştirilerin yer aldığı raporda dikkat çeken ifadeler şöyle:
YSK, Yargıtay ve Danıştay hakimleri arasından ve tarafından seçilen, 11 üyeden oluşan daimi bir organdır. Mecliste sandalyesi bulunan dört siyasi parti de YSK’ya oy verme yetkisi olmayan üye atama haklarını kullanmışlardır. YSK tarafından alınan 218 karardan, basılan oy pusulası sayısı hakkında karar da dahil olmak üzere, 180 tanesi yayınlanmamıştır. YSK’nın ve daha alt kademedeki seçim kurullarının toplantıları sadece oy hakkı olmayan siyasi parti üyelerine açık olmuştur, bu da şeffaflığı kısıtlamıştır.
Son genel seçimlerden bu yana sekiz YSK üyesi değişmiş yerlerine yeni atanmış yüksek hakimler içinden ve tarafından yeni üyeler seçmiştir: Beşinin görev süresi dolmuştur ve üçü göz altındadır. Bir dizi olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri referandum idaresinin tüm kademelerinde geniş çaplı ikamelere (değişikliklere) neden olmuştur: 9 il seçim kurulu başkanı görevden alınmış ve ikisi daha gözaltına alınmıştır, 143 ilçe seçim kurulu başkanı görevden alınmış ve 67’si daha gözaltına alınmıştır. 500’den fazla her düzeydeki seçim kurulu personeli de gözaltına alınmıştır.
* ‘Hayır’ kampanyası destekçileri kampanya yapma özgürlükleri ile ilgili birtakım usulsüz kısıtlamalarla karşı karşıya kalmışlardır. Pek çok ‘Hayır’ kampanyacısı fiziksel saldırılara maruz kalmıştır. Çoğu yasadışı halka açık toplantı düzenleme veya cumhurbaşkanına hakaret iddiaları temelinde, çok sayıda kişi tutuklanmıştır. Bazı ‘Hayır’ kampanyacıları etkinlik düzenlemek için yer kiralamada zorluklarla karşı karşıya kalmış veya yetkililer ya da mekan sahipleri tarafından genellikle son dakikada bildirimle etkinlikleri iptal edilmiştir. HDP’nin kampanya posteri ve Kürtçe bir kampanya şarkısı devletin bütünlüğü ve anadilin Türkçe olması ilkelerini ihlal ettiği gerekçeleriyle yetkiler tarafından yasaklanmıştır. Bu engellemeler AGİT 1990 Kopenhag Belgesi’nin 7.7 sayılı paragrafına aykırıdır.
* Yasal çerçeve kampanyanın ‘Evet’ ve ‘Hayır’ tarafları için eşit erişim sağlamamaktadır; ne seçimlere katılma yeterliliğine sahip siyasi partilerin medyaya eşit erişimlerini güvence altına almakta, ne de tarafsız yayıncılık sağlamaktadır. Yasa kampanya süresince bedelli siyasi reklam olanağı sağlamaktadır ama kampanya masraflarına ilişkin sınırlandırmaların yokluğu, partilerin seçmenlere ulaşmada eşit olmayan fırsatlara sahip olmalarına sebep olmaktadır.
* AGİT/DKİHB SRGH medya izleme bulguları, kampanyanın bütün ulusal medyada görünür olduğunu göstermiştir. İzlenen beş televizyon kanalından, kamu kanalı TRT1 de dahil olmak üzere üçü ‘Evet’ kampanyasını desteklemiştir. ‘Evet’ kampanyası ezici bir çoğunlukla pozitif tonda televizyondaki yayın zamanının %76’sını ve günlük gazetelerdeki yayın alanının %77.5’ini kapsayarak kamu medyasında ve özel medyada belirgin bir şekilde ön plana çıkmıştır.
* Bazı URGH (Uluslararası Referandum Gözlem Heyeti) gözlemcileri oylama ve oyların açılması sırasında gözlem yaparken engellemelerle karşılaşmış ya erişimleri engellenmiş ya da sınırlandırılmıştır ve erişimleri ilgili karar genellikle sandık kurulu üyesi olmayan kişiler tarafından verilmiştir. Bunun dışında, URGH gözlemcileri sandık kurulu üyelerinin prosedürleri uyguladığını kaydetmiştir.
* YSK referandum günü sandık kurulu tarafından uygun bir şekilde mühürlenmeyen oy pusulalarının geçerli ve sandık kurulu tarafından mühürlenmeyen oy pusulalarının geçerli kabul edileceği yönünde iki talimat yayınlamıştır, ikinci talimat bazı Sandık Kurulları tarafından oyların sayımı başladıktan sonra yayınlanmıştır. Bu talimatlar önemli bir güvenlik tedbirini ortadan kaldırmıştır ve bu türdeki oy pusulalarının açık bir şekilde geçersiz kabul edileceğini öngören yasaya aykırıdır. YSK bu talimattan etkilenen oy pusulası sayısı sağlayamamıştır ve partiler tarafından atanan sandık kuruları üyeleri sandık sonuç tutanaklarını imzaladığı için konunun kapandığını belirtmiştir; YSK kararını temyiz olanağı mevcut değildir. HDP 668 tutanakta uyuşmazlıklar tespit ettikleri yönündeki iddialarını kamuoyuyla paylaşmıştır. Saat 23.25’te, YSK ilk sonuçların ‘Evet’ lehine olduğunu duyurmuş fakat herhangi bir sayı bildirmemiştir. (cnntürk.com.tr)

Borajet seferlerine ara verdi

Geçen yıl sonunda SBK Holding tarafından satın alınan Borajet Havayolları bugünden itibaren seferlerine ara verme kararı aldı. Havayolunun daha önceden sattığı biletler için yolcular Türk Hava Yolları'na yönlendirildi.

Havayolları´ndan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Yurtiçinde ve dışında 80 farklı noktaya hizmet veren Türkiye’nin ilk ve tek bölgesel havayolu şirketi olan Borajet Havayolları SBK Holding bünyesine devredilmesinin ardından dünyanın en büyük havalimanlarından biri olacak İstanbul 3. Havalimanı’na çok daha güçlü olarak hizmet verme hazırlığını sürdürmektedir.
Borajet Havayolları yeniden yapılanma çalışmaları neticesinde filosunda aktif olarak bulunan 10 adet uçağın 6’sının teknik arıza ve parça eksikliğinden dolayı uzun süredir yerde kalması sebebiyle oluşan teknik sorunların giderilerek uçulabilir duruma gelmesi uzun süre alacağından dolayı, müşteri mağduriyeti ve ticari itibar göz önüne alınarak filonun yenilenip yeni uçuş rotalarının ve planlamaların yapılması için uçuşlarına geçici bir süre ara vermiştir”
YALÇIN AYASLI TARAFINDAN KURULDU
ABD´de yaşayan Yalçın Ayaslı tarafından kuruluan havayolu, operasyonuna önce pervaneli ATR72 tipi uçaklarla başlamıştı. Şirket, 4 yıl önce Embraer 190 serisi uçaklara geçti. Ayaslı geçen yıl sonunda Borajet´i 260 milyon dolara SBK Holding´e sattı. Satış sonrasında havayolu şirketi yönetim değişikliğine gitmişti.

23 Nisan 2017 Pazar

Deniz Baykal: ÇAYKUR borca karşılık rehin verildi

CHP milletvekili Deniz Baykal, ÇAYKUR'un satıldığı iddiaları hakkında konuştu. Baykal, "Katarlılardan 650 milyon dolar borç alınıp bunun karşılığında ÇAYKUR hisseleri teminat gösterilerek rehin verilmiştir" dedi.

CHP milletvekili Deniz Baykal, ÇAYKUR’un hisselerinin teminat karşılığında Katarlılara verildiğine yönelik iddialara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Bu durumun Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktası olduğunu belirten Deniz Baykal, şunları kaydetti:
“Varlık Fonu’nun hangi amaçla ve nasıl kullanılacağı ortaya çıkmıştır. Katarlılardan 650 milyon dolar borç alınıp bunun karşılığında ÇAYKUR hisseleri teminat gösterilerek rehin verilmiştir. Böylece, devletin daralan finans imkanları, artan finansman ihtiyacı karşısında milletin/kamunun varlığını rehin vererek karşılamak zorunda kalmaya başlamıştır.
Bu Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktasıdır. Olayın sadece rehin verme boyutu değil, satış boyutu da değerlendirmeye muhtaçtır. Usullere ve ülke yararlarına uygun bir satış söz konusu olmadan, bedeli şartları rekabete açılmadan milli varlıklar yabancı fonlara aktarılmaya çalışılmaktadır.” DHA

22 Nisan 2017 Cumartesi

‘Gömülen bebek’ mucizesi

Güney Afrika’nın Paddock kentinde bir kadın, yeni dünyaya getirdiği bebeğini, üzerini kum ve tahtayla örterek ölüme terk etti.

Ancak bebek mucize eseri hayatta kaldı. Yakınlardaki bir fabrikada çalışan işçiler, 3 gün sonra ağlama sesi duydu.
AİLEM İSTEMİYORDU
İşçilerin bebeği kurtarmasından sonra polis 25 yaşındaki annenin peşine düşüp kısa sürede yakaladı. Kadın 4 yaşında bir çocuğu daha olduğunu, kendi ailesi yeni bir bebek istemediği için onu öldürmeye çalıştığını itiraf etti. Hürriyet

TRT'den Sabahat Akkiraz'a yasak

Türk Halk Müziği sanatçısı ve eski CHP İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiraz, TRT'de yayınlanacak olan programının 'hayır' kampanyası yürüttüğü için yasaklandığını açıkladı.

"TRT için çektiğimiz proğram #Hayır kampanyası yaptığım için yasaklanmış.Trt bana yasak koyamaz.Trt halkın olana kadar TRT'yi boykot ediyorum. Ve @trt bana yasak getirmiş duyduğumdan beri gülüyorum. #Hayır kampanyası yaptığımdan getirmiş trt yasağı. O zaman; sana da #Hayır @trt" cnntürk

Can Dündar hakkında hapis istemi

Gazeteci Can Dündar hakkında, "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılama" suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede, Kayseri'de oturan Mehmet Akif Ceylan isimli bir vatandaşın 13 Mart 2016 tarihinde BİMER'e başvurarak Can Dündar'ın Twitter paylaşımlarından şikayetçi olduğu, şikayetin Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na, oradan da yetkisizlikle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği belirtildi.
Can Dündar'ın ikamet adresinin Çengelköy olması nedeni ile soruşturmanın Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na geldiği belirtilen iddianamede, şüpheli Dündar'ın Twitter hesabının incelendiği, 20 Nisan, 18 Nisan ve 6 Nisan 2016 tarihlerinde attığı Twitler nedeniyle ifadeye çağrıldığı ancak ikamet adresinde bulunamaması nedeniyle beyanının alınamadığı kaydedildi.
Hakkında 5 ayrı yakalama kararı var
Dündar hakkında çeşitli soruşturmalar ve davalar kapsamında 5 ayrı yakalama kararı bulunduğu belirtilen iddianamede, Dündar'ın soruşturmaya konu paylaşımlarında, Türk Ceza Kanunu 301. madde kapsamında düzenlenen, "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılama" suçunu işlediği belirtildi. İddianamede, Dündar'ın bu suçtan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yagrılanmasının yapılması talep ediliyor.
İddianamenin gönderildiği İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15 gün içinde iddianamenin kabulü veya reddi yönünde karar vermesi bekleniyor. DHA