7 Kasım 2017 Salı

Mustafa Tuna kimdir?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yerine gelen isim Mustafa Tuna oldu. Peki Mustafa Tuna kimdir? Mustafa Tuna kaç yaşında ve nereli? İşte, bir dönem Ankara'dan milletvekilliği de yapan Mustafa Tuna hakkında bilinmeyenler. Mustafa Tuna hakkında merak edilenler ve Mustafa Tuna'nın hayat hikayesi...

Ankara’da Melih Gökçek’in istifa etmesinin ardından belediye başkanının kim olacağı belli oldu. Yeni Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna kimdir? Ankara’nın yeni belediye başkanı Mustafa Tuna oldu. Pek çok yurttaş Mustafa Tuna kimdir? Kaç yılında nerede doğdu? gibi sorularla Google’da arama yapmaya başladı bile. İşte Mustafa Tuna hakkında merak edilenler…
MUSTAFA TUNA KİMDİR?
1957 yılında Şarkışla'ra doğan Tuna, 1980 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. 1982 yılında, İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Yüksek Mühendis unvanı aldı.
Tuna'ya 1998 yılında, Su Kirlenmesi ve Kontrolü Bilim Dalında Üniversitelerarası Kurul tarafından doçent unvanı verildi.
Tuna, özel sektördeki uygulama çalışmalarına paralel olarak, çevre teknolojisi, altyapı planlaması ve mühendislik ekonomisi alanlarında da akademik çalışmalarını sürdürdü.
İTÜ Mezunları Eğitim Vakfının kurucu başkanı olan Mustafa Tuna, İnşaat Mühendisleri Odası üyesi, Su Kirlenmesi Araştırmaları ve Kontrolü Türk Milli Komitesi üyesi.
2002 – 2007 yılları arasında Ankara Milletvekili olarak görev yapan Tuna,
29 Mart 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde Sincan Belediye Başkanlığı'na seçildi.

Ankara’nın yeni büyükşehir belediye başkanı belli oldu

Melih Gökçek'ten boşalan Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğu için Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde seçim yapıldı. Sandıktan ilk turda AKP'nin adayı Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna çıktı. Mustafa Tuna bu sonuçla, 2019'da yapılacak seçimlere kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini sürdürmeye hak kazandı. Tuna 100 AKP'li üyenin bulunduğu Meclis'ten 104 oy almayı başardı.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın istifasını istediği 6 isimden birisi olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 28 Ekim günü yaptığı basın toplantısında “Cumhurbaşkanı tarafından istifam istendi. Cumhurbaşkanı’nın emrine uyarak belediye başkanlığı görevini bırakıyorum.” diyerek 23 yıldır sürdürdüğü görevinden istifa etmişti.
KOLTUĞU İÇİN 3 ADAY BELİRLENMİŞTİ
Önceki günde AKP’de “Melih Gökçek’in yerine kim gelsin?” yoklaması yapılmış ve sandıktan sırasıyla Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna, Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ve Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk çıkmıştı. AKP ise Melih Gökçek'ten boşalan koltuk için Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna’yı aday göstermişti.
YENİ BAŞKAN MUSTAFA TUNA
Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde yapılan seçimde, sandıktan beklendiği gibi AKP’nin adayı Mustafa Tuna çıktı. Bu sonuçla Tuna Ankara’nın yeni Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
99 AKP’Lİ VARDI 104 AY ALDI
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapılan seçimde, Mustafa Tuna 104 oy aldı. Seçimde, 29 boş oy kullanılırken, geçersiz oy sayısı ise 3 oldu. 140 üyeli Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AKP’nin 100 (Melih Gökçek ile birlikte), CHP’nin 21, MHP’nin 15, BBP’nin ise  1 üyesi vardı. 3 üye de bağımsızdı. CHP ve MHP ise seçimlerde aday göstermedi.
MUSTAFA TUNA’DAN İLK AÇIKLAMA
Tuna seçilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Ankara'ya güzel hizmetler noktasında birlikte çalışmayı düstur edineceğini ifade ederek, “Bütün kişi ve kurumların, herkesin görüşleri, kanaatleri şehrimizin daha iyi noktalara gelmesi için çok önemlidir. Akıl bedava. Herkesin aklına ihtiyacım var. Dolayısıyla ortak akılla güzel hizmetlere vesile olacağımıza inanıyorum. Temel felsefemiz dürüst, şeffaf ve adil bir yönetim. Bu anlayışla hiç kimseye farklı muamele yok, kimseye zulüm de yok, bizim uygulamalarımız bu yöndedir. Sizlerin de desteklerini her zaman yanımda göreceğime inanıyorum. Gösterdiğiniz güvene layık olmaya çalışacağım” dedi.

6 Kasım 2017 Pazartesi

Abbas Güçlü: Orman Bakanlığı yapsa daha iyisini yapardı

TEOG kaldırıldı, TEOG'un yerine gelen sistemi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz dün açıkladı. 'Mahalli Yerleştirme Sistemi' adı verilen sistemde sınava girme zorunluluğu kalktı.. Yılmaz, ''Öğrencilerin yüzde 90'ı adresine yakın okullara yerleştirilecek. Kalan yüzde 10 için, isteyen 8. sınıf öğrencilerinin gireceği bir sınav sistemi hazırladık' diye konuştu. Fakat yeni sistem tartışmalara neden oldu. Eğitim uzmanı gazeteci Abbas Güçlü yeni sistemi sert sözlerle eleştirdi, 'Orman Bakanlığı bir sınav sistemi yapsaydı daha iyi yapardı' diye konuştu.
TEOG'un yerine liselere geçişteki yeni sistem açıklandı. Yeni sistemde sınava girmek isteğe bağlı oldu. Adrese dayalı olan yeni sistemi Bakan Yılmaz, "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" olarak açıkladı. Sınav, Haziran ayının ilk haftasında yapılacak. Farklı illerdeki belirli okullara girmek isteyen öğrenciler, ayrıca Haziran ayının son haftasında gerçekleştirilecek, merkezi sisteme dayalı bir sınava da girebilecek. Sınav süresinin 90 dakika olduğu, soru sayısının ise 60 olduğunu açıklandı. 6, 7 ve 8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Bakan Yılmaz, yeni sistemin felsefesini, "Sınava girmek isteğe bağlı" olarak açıkladı.
Yılmaz'ın yeni sistem açıklaması tartışmalara neden oldu. Kanal D sabah haberlerine konuşan eğitim uzmanı gazeteci Abbas Güçlü yeni sistemin TEOG'dan çok daha kötü olduğunu söyledi. Güçlü şöyle konuştu: 'Derin hayalkırıklığı yarattı. Derinin ötesinde bir ifade kullanmak lazım. Sınav olmayacak dendi ama sınavın daha koyusu olacak. Bu sistem dershaneye bağımlılığı da arttıracak. Daha da kötüsü ekonomik durumu olanı bir adım daha öteye geçirecek. İyi mahalleler ya da yoksul mahalleler var. 5 tercih hakkı veriyorsunuz ama pek çok mahallede ikinci tercihi yapabilecek okul yok. O zaman onun günahı ne? Bu iç göçü daha da arttıracak. Sahtekarlığın boyutunu da arttıracak. Veliler diyor ben gider muhtardan kağıt alırım, gidecekler ev tutacaklar, 2-3 aylık faturayı alacak. Velileri, öğrencileri daha çok yoracaklar.
60 soruda bu öğrencileri nasıl ayırt edecekler? Orman Bakanlığı bir sınav sistemi yapsaydı daha iyi yapardı. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bu sistemin çıkmasını anlamak mümkün değil. Sayın Bakan, bakan olmadan önceki mahallesine çocuğunu göndersinler. ' (cnntürk)

5 Kasım 2017 Pazar

Trafik rahatlar emlak borsası patlar

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, TEOG'un yerine 'Mahalli Yerleştirme Sistemi'nin getirildiğini açıkladı. Bakan Yılmaz'ın açıklamalarına göre yeni sistemde sınav zorunlu olmaktan çıktı ve adrese dayalı kayıt sistemi getirildi. Bakan Yılmaz'ın açıklamalarının ardından TEOG'un yerine getirilen yeni sistemle ilgili tartışmalar da yeniden alevlendi. Peki bu sistem ne getirir ne götürür? Vatan gazetesi yazarı ve eğitim uzmanı Sadık Gültekin, 'Mahalli Yerleştirme Sistemi'nin köşesine taşıdı ve yeni sistemi değerlendirdi.

İşte Sadık Gültekin'in yeni sistemle ilgili köşe yazısı;
Bakan Yılmaz, siyaset arası yeni sistemi açıkladı...
Muhabirler, konuyu yeni sisteme, Bakan siyasete çekmeye çalıştı...
Köprülerden, yollardan, son 14 yılda yapılanlardan, 80 yılda yapılamayanlardan söz etti...
58 fen lisesini 302’ye, öğrenci sayısını da 12 binden 120 bine artırdıklarını vurguladı... Ancak imam hatip liselerinin sayısına hiç değinmedi!
Bu okulların 80 yılda kaç adet, son 14 yılda kaç adete olduğunu söylemedi!
Tüm okulları Anadolu lisesine dönüştürdüklerini, niceliği artırırken niteliği düşürdüklerine değinmedi!
Bakan, Milli eğitimin iyi yolda olduğunu söyledi...
Sormak lazım...
PISA’da ilk 50 ülke arasına giremeyen öğrenciler, acaba hangi ülkenin çocukları?
TIMMS’de dünya ortalamasının altında kalan öğrenciler, acaba hangi milletin çocukları?
Sayın Cumhurbaşkanı, ne dedi?
‘En çok aksayan tarafımız eğitim, o konuda başarılı olamadık’ demedi mi?
Samimi bir şekilde itiraf etmedi mi?
Bakan, ‘başarılıyım’ mesajı vermek istiyor, ben öyle anladım...
***
Yılmaz, ‘basit, yalın, sade bir sistem hazırladık’ diyor...
Bence sadece ‘basit’ bir sistem hazırlanmış... Farklı düzeydeki öğrencileri aynı sınıflarda toplamak, hangi aklın ürünü?
Biz, üniversiteyi boşuna okumuşuz, pedagojiyi de yanlış anlamışız!
Bu yöntem, kaliteyi yükseltmek şöyle dursun, başarılı öğrencileri de yok eder! Aynen Anadolu liselerinde olduğu gibi...
Diğer okulları Anadolu lisesi seviyesine çıkaramazsan, Anadolu liselerini diğer okulların seviyesine indirirsin!
Okullar için yapılanın aynısını, şimdi öğrenciler için yapılıyor...
Başarılı öğrenciler, bilgi seviyesi düşük grupların arasında yok olacak!
Durum bu!
***
Serbest Kayıt Sistemi, trafiği rahatlatır mı bilmem, ama emlak piyasasını patlatır!
TEOG puanı yüksek olan okul semtlerine ‘göç’ başlar!
Her ne kadar inkar edilse de, ilkokullara kayıtta ‘bağış’ adı altında para toplanıyor... Bu, bilindik bir durum...
Aynı durum, ortaokul ve lise kayıtlarında da yaşanır...
Önce göç, sonra bağış!
İsteyen öğrenci ‘Nitelikli Okullar Sınavı’na girecek, istemeyen ‘Niteliksiz Okullar’da okumaya devam edebilir...
Ben, açıklamalardan böyle anladım...
Bu sistem, niteliksiz okulların, nitelikli öğrencilerini ‘basit, sade ve yalın’ bir şekilde niteliksizleştirir...
Ben, bunu da böyle anladım...
Önce okullar niteliksizleştirildi, şimdi de öğrenciler...
Bu, böyle biline!
***
Daha önceki açıklamalarda: ‘Çocukların sanatsal, sportif ve kültürel etkinliklerini sınav puanına yansıtacağız’ denildi...
Yanılıyor muyum, aynen böyle denilmişti... N’oldu, bu da ortadan kalktı!
Sanki böyle bir şey hiç gündeme gelmedi?
TEOG’un etüt merkezlerine, özel derslere eğilimi artırdığı vurgulandı.
Nitelikli okullara girecek öğrenci sayısının yüzde 8-10 olacağı belirtiliyor...
Ancak bu okullara aday olacak aday sayısı yüzde 30 dolaylarında olur!
Peki, bu öğrenciler sadece sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklerle mi bu okullara kabul edilecek?
Bu öğrenciler etüt merkezlerine gitmeyecek mi, özel ders almayacak mı, nasıl olacak bu iş?
***
‘En iyi okul, en yakın okuldur’ kavramı öne çıkarıldı...
Doğru!
Peki, ‘en yakın okul’ herkesi alabilecek mi?
Hayır!
O zaman... En yakın imam hatip lisesine... Bakan diyor ki: “Seçimi öğrenci ve veli yapacak, 5 tercih yapacak’
Eee, zaten seçilecek başka alternatif yok ki!
Ya Anadolu... Ya imam hatip...
Ya meslek lisesi...
Ya da paran varsa özel okul...
Sınav ortadan kalktı, kaygı ortadan kalktı, rekabet ortadan kalktı, nitelikli bir avuç öğrenci de ortadan kalktı...
Sen sağ, ben selamet...
Yeni sistemin özeti bu!

TEOG'un yerine "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" geldi

Liseye geçişte kaldırılan TEOG sistemi yerine getirilecek sistem Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından açıklandı. Yeni sistemin adı; "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" oldu. Yılmaz, bu sistemle sınav zorunluluğun kalktığını açıkladı. ''Öğrencilerin yüzde 90'ı adresine yakın okullara yerleştirilecek. Kalan yüzde 10 için, isteyen 8. sınıf öğrencilerinin gireceği bir sınav sistemi hazırladık' dedi. Yılmaz yeni sistemin adının ise, 'Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi' olduğunu açıkladı.
TEOG'un yerine liselere geçişteki yeni sistem açıklandı. Yeni sistemde sınava girmek isteğe bağlı oldu. Adrese dayalı olan yeni sistemi Bakan Yılmaz, "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" olarak açıkladı. Sınav, Haziran ayının ilk haftasında yapılacak. Farklı illerdeki belirli okullara girmek isteyen öğrenciler, ayrıca Haziran ayının son haftasında gerçekleştirilecek, merkezi sisteme dayalı bir sınava da girebilecek. Sınav süresinin 90 dakika olduğu, soru sayısının ise 60 olduğunu açıklandı. 6, 7 ve 8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Bakan Yılmaz, yeni sistemin felsefesini, "Sınava girmek isteğe bağlı" olarak açıkladı.
Yılmaz yeni sistemin adının ise, 'Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi' olduğunu açıkladı.
Konuşmasından satır başları:
 Yeni sistem tamamlandı. Mevcut sistem bu ana kadar gelenlerin en iyisiydi. Bu sınav yarışının okul dışı kaynaklara öğrenciyi yönlendirdiği şeklinde algı var.
İşte yeni sistem
'Mahalli Yerleştirme Sistemi'ni getirdik. Öğrencimiz adresine en yakın okula yerleştirelecek.Esas şey bu. Bizim biliyorsunuz AK Parti hükümetlerinin programında da var. en iyi okul, eve en yakın okuldur diye sözümüz de var. Peki 2012 yılında 10’ncu kalkınma planı hazırlanıyor. 2014-2018 yıllarını içeren. Deniyor ki eğitimle ilgili bunlar bunlar bunlar yapılsın.
Evlatlarımızı kendi tercihlerine alacağız, başvuru esnasında bir ekran önüne gelecek, bu ekrandan 5 tercih yapacak. Hiçbir öğrenci istemediği okula gitmeyecek. Bundan sonra her okul da her öğrenci de başarılı olacak. Bundan sonra, adres bölgelerindeki liselere farklı akademik düzeylerde farklı ilgi ve birikimdeki öğrenciler gelecek, akademik çeşitlilik sağlanacak ve bu, okulun başarı seviyesini yükseltecek. Esas gayemiz sınavsız liselere geçişi sağlayabilmektir. Bunun için ne yapmak lazım bütün okulları fen liseleri ayarına çıkarmaktır.
11 bin 57 lisemiz var. 1 milyon 200 bine yakın, 8. sınıfta öğrencimiz var. Ülke genelinde belirlediğimiz farklı illerdeki sınırlı sayıdaki okulumuza, isteyen 8. sınıf öğrencilerin girebileceği bir sınav hazırladık. Bu liselerin ismini ve sayısı mayıs ayı gibi açıklayacağız.
İsteyen sınava girecek 
Bu sistem kaldırıldığında Hakkari'deki bir çocuk istediği liseye girebilecek mi? Bu sistemle onu getirmiş olduk. Haziran ayının ilk hafta sonunda bu sınav yapılacak. Tek sınav olacak. Sonuçlar haziran ayında açıklanacak. Sınav 60 sorudan oluşacak, 90 dakika olacak ve tek oturum olacak. 6.7.8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Çoktan seçmeli olacak, sayısal ve sözel bölümleri olacak. Öğrenciler sınava girince 5 tercih yapabilecekler. Sınava giren ve girmeyen öğrencilerin yerleştirme sonucu aynı anda açıklanacak.
Yeni sistemin temel felsefesi isteyenin sınava girmesi. TEOG'da sınava girmek zorundaydınız.
3 model geri çevrilmişti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “TEOG’un kaldırılması lazım” sözlerinden 84 saat sonra, 19 Eylül’de TEOG kaldırılmıştı. Liselere geçişte açık uçlu sorulardan oluşacak bir sınav yapılacağı, hem Başbakan Binali Yıldırım hem de Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından duyurulmuştu. Bu sınava ise yüzde 5 ile yüzde 10 diliminde yer alan öğrencilerin katılacağı, geri kalanların da adrese dayalı olarak liselere yerleştirileceği gündeme gelmişti. Veliler, gözde liselere yerleşmenin mümkün olması için “Taşınalım mı?” sorusunu sıkça sormaya başlamıştı. Daha önce MEB tarafından hazırlanan 3 model, Cumhurbaşkanlığı tarafından “uygun” bulunmayarak geri çevrilmişti.
Çocuğu 6. sınıftan itibaren yarışa sokacak değil de, stresi kaldıracak bir sistem getirelim dedik.
(cnntürk.com.tr)

4 Kasım 2017 Cumartesi

TripAdvisor’dan, Radisson Blu Hotel Kayseri’ye büyük onur

Dünya’nın en büyük turizm değerlendirme sitesi olan TripAdvisor’ın milyonlarca kullanıcısının verdiği puanlara göre ‘Radisson Blu Hotel Kayseri’ dünyanın en iyi 3. Radisson Blu Hotel’i seçildi.
1 Eylül 2014’de hizmet vermeye başlayan ve kadim şehir Kayseri’yi turizm elçisi olarak Dünya’ya tanıtma faaliyetlerinin lokomotifliğini de üstlenen Radisson Blu Hotel Kayseri, Anadolu’da hatta Avrupa’da da Dünya kalitesinde hizmet verilebileceğini tüm Dünya’ya ispatlamıştır. 3 yıldan kısa bir sürede aldığı puanlarla Dünya’nın en büyük metropollerindeki tanınmış otelleri bile geride bırakarak büyük bir başarıya imza atan Radisson Blu Hotel Kayseri,  hiç hız kesmeden Dünya’nın en iyi Radisson Blu Otel’i olmak için çabalarına devam etmektedir.
Radisson Blu Hotel Kayseri, teknolojinin ileri düzeyde kullanıldığı son derece geniş ve konforlu odalarının yanında, misafir memnuniyetine gösterdiği titiz yaklaşım, kaliteden ödün vermeyen yönetim anlayışı ve geniş vizyonu ile misafirlerinin beğenisini kazanarak, takdirlerine mazhar olmuştur. Chicago, Moskova, Kanarya Adaları, Kuveyt, Sydney, Paris, Londra veya Roma gibi birçok Avrupa ve dünya başkentini geride bırakan Radisson Blu Hotel Kayseri, ilk 10’a giren tek Türk oteli olmanın da gururunu yaşamaktadır.
Büyük bir gurur kaynağıdır
Otelin sahibi olan Artaş İnşaat A.Ş ‘nin turizm yatırımları koordinatörü Recep Arifoğlu şunları söyledi: “Misafirlerimizin göstermiş oldukları teveccüh, bizim için büyük bir gurur kaynağıdır. Grubumuzun 40 yıla yaklaşan otelcilik tecrübesi ve gelişmenin sonsuza kadar süren bir dinamik olduğunun bilinci ile hiç hız kesmeden daha iyisini yaparak, misafirlerimize hak ettikleri daha iyi hizmeti sunabilmek için çalışmalarımıza her zaman devam edeceğiz.” dedi.
Radisson Blu Otelleri Başkan Yardımcısı Lars Gericke, bugün (31 Ekim 2017) yayınladığı bir tebrik mesajı ile otel yöneticilerine ve çalışanlarına takdir ve tebriklerini ileterek, TripAdvisor’un yayınladığı listeyi de kamuoyunun dikkatine sunmuştur.

Pazarlamanın geleceği ve bilinmesi gereken 4 yol haritası

Pazarlamanın geleceği ve bilinmesi gereken 4 yol haritası hakkında bilgi veren Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları söyledi: “Dijital Pazarlama Okulu olarak yakın geçmişte gerçekleştirdiğimiz birçok etkinlikte, dijital dönüşüm ve bu dönüşüme adapte olacak bireyler yetiştiriyoruz. Yaşadığımız süreçte hızlı bir değişim içinde olan pazarlama dinamikleri, stratejilerimizi yeniden gözden geçirmemizi sağlıyor. Bu değişim sürecinde, oyunun kuralları yeniden oluşuyor. İzlenimlerimiz ve Google Marketing Next'te edindiğimiz bilgilerle, ciddi bir tecrübe kazanıyoruz” dedi.
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, 4 yol haritası hakkında şunları açıkladı:
1-Tüketicilerin internetten yardım alma yöntemleri değişiyor
Mobilin hızla yükseldiği dönemde tüketiciler, "bilmek istiyorum", "gitmek istiyorum", "yapmak istiyorum" veya "satın almak istiyorum" gibi önemli anlarda, cihazlarına başvurmaya şartlandı. Bundan böyle insanların, yardım alma yöntemleri de değişecek; yazmak yerine doğrudan konuşarak yardım almaya başlayacaklardır. Örneğin, Google uygulamasındaki aramaların %20'si artık sesle yapılıyor. Bu durum, bizi bekleyen olası diğer değişikliklerin habercisidir.
2-Kullanıcılar, hızlı ve sorunsuz bir mobil deneyim istiyor
Yakın gelecekte başarılı olmak isteyen pazarlamacılar, markalarının mobil kullanım adımlarını tamamıyla optimize etme fikrini ele almalıdırlar. Ayrıca, açılış hızı bu noktada kilit role sahiptir. Mobil siteniz ne kadar harika görünürse görünsün yavaş yükleniyorsa; kullanıcılar sayfayı terk edecektir. Örneğin, mobil sayfa yüklemesindeki her 1 saniyelik gecikme, dönüşümlerde %20’ye varan düşüşlere neden olabiliyor.
3-Kullanıcıların online ve offline arasındaki bağı güçleniyor
Günümüz pazarlama sürecinde, online ve offline'daki birçok boyutun bir arada olmasına yönelik bir durum ortaya çıkıyor. Müşterilere dönük daha bütüncül bir bakış açısı oluşturmak mümkündür. Cihazlar arası etkileşim ile kullanıcı TV’de gördüğü bir ürünü, tablet cihazından araştırıp, masaüstü bilgisayarından satın alabiliyor. Veya fiziksel mağazada gördüğü bir ürünü, e-ticaret sitesinden sipariş verebiliyor. Artık, en yeni ölçüm araçları ile dijital ve fiziksel dünyaları bir araya getirecek, farklı kanalları, cihazları ve medya türlerini kapsayan müşteri yolculuğunu anlamalarında pazarlamacılara yardımcı olacak.
4-Reklamlarda özelleştirme beklentileri yükseliyor
Günümüzde tüketiciler, kendi özgün ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş pazarlama mesajları almaları gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla, müşterilerinize dair kapsamlı bir bakış açısı edindikten sonra atmanız gereken bir sonraki adım, onlara doğru anda, doğru mesaj ile ulaşmaktır. Böylece, kitlenize ulaşmak çok daha kolay hale gelecektir.

“EFI olarak Türkiye pazarına inanıyoruz, 2018 yılı yoğun geçecek”

EFI Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri Satış Müdürü Nathalie Hızveren, “EFI olarak Türkiye pazarına inanıyoruz, 2018 yılı yoğun geçecek”

EFI, en yeni ve gelişmiş teknolojiye sahip geniş formatlı inkjet yazıcılar, ambalaj, tekstil ve seramik sektörleri için dijital baskı sistemleri ve mürekkeplerini üretiyor. Bunların yanında, baskı yazılım sistemleri, kişiye özel ürünler, üretim ve rekabet gücünü arttıracak iş yönetim ve iş akışı çözümlerini geliştirmektedir ve son iki yıldır mercek altına aldığı ülkelerin içine Türkiye’yi eklemiştir.
2015 yılı itibariyle Türkiye’nin focus ülkeler arasında olduğunu ifade eden EFI Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri Satış Müdürü Nathalie Hızveren, şunları söyledi: “Türkiye’nin dijital baskı makinelerinde yüksek bir potansiyeli bulunuyor. Açık hava reklamcılığı, bina giydirme, iç mekan giydirme vb süreçlerinde iş hacmi büyük. EFI’nin, Türkiye distribütörünün Lidya Grup olmasının ardından, ciddi bir ivme kazandık. Hızlı teknik servis ve hızlı geri dönüş sayesinde müşteri memnuniyetini Lidya Grup ile katladık. Dünya markası EFI ile Lidya Grup arasındaki başarı odaklı işbirliği, hedeflerimizin hızla gerçekleşmesine imkan sağlıyor” dedi.
EFI’nin sadece reklam sektörüne hitap eden 40’a yakın dijital baskı makinesi olduğunu anlatan Nathalie Hızveren, makinelerin 140 bin dolar ile 4 milyon dolar arasında değiştiğini belirtti. En yeni ve gelişmiş teknolojiye sahip geniş formatlı baskının EFI ile yapılabildiğini kaydeden Nathalie Hızveren, reklamcılık sektöründeki tüm firmaların bir EFI markasına sahip olmayı istediğinin de altını çizdi.
2018, yoğun bir yıl olacak
Gelecek yılın bu yıldan daha yoğun olacağını anlatan Nathalie Hızveren, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye pazarına güvenimiz tam. Az öncede belirttiğim gibi pazarın potansiyeli çok yüksek. Lidya Grup ile yaptığımız işbirliğinin ardından; markaya ve satış sonrası teknik servis anlayışına kadar tüm sürece dair pazardaki güveni katladık. Lidya Grup ile hızlı çözüm üretmemiz, müşteri memnuniyetini arttırdı. Askıda bekleyen ve düşünme aşamasında olan bazı projeler, Lidya Grup distribütörlüğüyle birlikte bu dönemde neticelendirilmiş oldu. 2018 yılının, bu yıldan daha yoğun bir yıl olacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde, tekstil ve ambalaj sektörlerinde ciddi bir dönüşüm de yaşanacaktır” diye konuştu. 
Uzun ömürlü ve güvenilir çözümler sunuyoruz
EFI’nin “uzun ömürlü, güvenilir ve düşük maliyet avantajı” olduğunu anlatan Nathalie Hızveren, şunları anlattı: “EFİ ile yola çıkmak, güven demektir. Endüstriyel olan bu makinelerin, ömrü uzun ve yıllar sonra bile yatırım değerini korumaları önemli bir faktör. Uzun yıllar, aynı makineyi kullanan yüzlerce müşteriler bulunuyor. Reklam işiyle uğraşan müşterilerin, hemen hemen hepsi, EFİ’ye sahip olmayı istemektedirler” dedi. Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak firmaların ilave yatırımlara devam ettiğini de kaydeden Nathalie Hızveren, teknolojinin gerisinde kalmanın firmaların küçülmesine neden olabileceğini sözlerine ekledi. 
EFI tarihçesi: EFI’nin tarihçesi hakkında bilgi veren Nathalie Hızveren, şunları kaydetti: “Günümüzde, birçok markayı içinde bulunduran çatı firma konumunda olan EFI’nin çıkış noktası 'EFI Fiery® server ve yazılımlarıdır. Yıllarca bu konuda uzmanlaşmış ve renk yönetiminde lider konumdadır. EFI, baskı sektöründe yaklaşık 3500 çalışanıyla her sektörden baskı işinde büyüme ve başarıya focus olmuştur. Zaman içerisinde bünyesine, gerek reklam sektörüne hitap eden, gerekse seramik, tekstil gibi pazarlarda dijital çözümler sunan farklı markalar katmıştır. Son 2 yıldır ambalaj sektöründe çığır açacak yeni teknolojisi Nozomi üzerinde çalışmaktadır. Her sene cirosunun %15 ila %20 sini araştırma ve geliştirmeye yatıran EFI, aynı zamanda birkaç ayda bir yeni firmalar satın almaya devam etmektedir” dedi.

Sağlık turizmi için gelenler, Residence’ları tercih ediyor

Onkoloji, ortopedi gibi uzun dönemli sağlık tedavileri için ülkemize gelenler, ağırlıklı olarak residence’larda konaklamayı tercih ediyor. Bulgaristan, Gürcistan, Irak gibi bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerden gelen sağlık turistlerinin sayısı her geçen yıl artıyor.
Avrupa Residence Suites’de konaklayanların yaklaşık %50’sini sağlık turistlerinin oluşturduğunu kaydeden Avrupa Residence Suites Genel Müdürü Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Bölgemizdeki birçok hastane ile anlaşmamız bulunuyor. Onkoloji, ortopedi gibi, 2 ay ve üzeri süren uzun soluklu tedaviler için gelenler, ev konforu yaşatması nedeniyle residence’ları tercih ediyor. Bir otel odasından daha büyük metrekaresi olan, içinde mutfağı dahil imkanları bulunan residenceler, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 gibi farklı daire alternatifleri sunmasıyla da, refakatçisiyle gelen hastaların, tedavileri boyunca kendilerine ait bir odada dinlenebilmesine imkan sağlıyor” dedi.
Ortadoğu pazarı ‘Residence’ diyor  
Ortadoğu pazarında güçlü olduklarını ve yoğun misafir ağırladıklarını anlatan Ercan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “TEM Avrupa Konutları bitişiğinde bulunan Avrupa Residence Suites, 2012 yılında faaliyete başladı. 147 adet dairenin bulunduğu tesisimiz, ağırlıklı olarak 85m2 ve 120m2 tam donanımlı dairelerden oluşuyor. Ayrıca, 270m2 teraslı dubleks ve 250m2 seyir teraslı 360 derece manzarası olan dairelerimiz de mevcut. Oda sayısı yüksek olan dairelerimizde,10- 13 kişiye kadar konaklama olduğundan, özellikle Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğulu turistler tarafından yoğun talep görüyoruz. Misafirlerimiz, yemeklerini kendileri pişirebileceği gibi tesisin dışındaki restoranlardan da sipariş verebiliyor. Residence olarak aynı zamanda, bir otelin sunduğu, resepsiyon, güvenlik, temizlik, kapalı yüzme havuzu, sauna, fitness salonu gibi hizmetleri biz de veriyoruz” diye konuştu.
2018 yılında %75 doluluk hedefliyor
Gelecek yılın hedeflerine değinen Ercan Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu yılı, %65’in üzerinde doluluk ortalamasıyla kapatacağız. 2018 yılı hedefimiz, %75 doluluk oranlarına ulaşmaktır. Önümüzdeki yıl, uzun süreli sağlık ve iş turizmi için gelen misafirlerimizin yanı sıra, Ortadoğu ülkelerinden gelen turistleri ağırlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Hawking: Yapay zeka insanları ortadan kaldıracak

Ünlü bilimadamı Stephen Hawking, "Teknoloji bir noktada insanlardan daha üstün bir noktaya gelecek ve insanları ortadan kaldıracak" ifadelerini kullandı.

Saygın bilim-teknoloji dergisi Wired'a konuşan Hawking, "Robot ve bilgisayarların çok gelişmesi bir noktadan sonra insanlığı tehdit eden bir noktaya gelecek. Eğer insanlar bilgisayar virüsü tasarlarsa yapay zeka bunu geliştirerek, ortadan kaldırabilir" dedi.
Hawking, "Makineler bir süre sonra insanlardan daha aktif olacak ve Dünya'yı yönetebilecek bir konuma gelecek. İnsanlık acilen koloni yapabileceği bir gezegen bulmalı ve buralara yerleşmeli. Çünkü artık geri dönülemez bir noktaya geldik. Küresel nüfus alarm vererek artıyor ve Dünya'mız çok küçük. Artık kendimize zarar verme raddesine geldi" ifadesini kullandı.

Çanakkale'de köpek katliamı

Çanakkale'de merkeze bağlı Işıklar Köyü Dörtyol Mahallesinde kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler 4 köpeği zehirledi. Zehirli tavuk etleriyle katledilen 4 köpeğin 2 tanesinin toplam 11 yavrusunun olduğu, bir tanesinin hamile ve 15 gün sonra doğum yapacağı öğrenildi.
Işıklar Köyü Dörtyol Mahallesindeki mobilya atölyesinde mobilyacılık yapan Mesut Manyas (45) mobilya bahçesinde 2 yıldır 4 sokak köpeğini besliyordu. Mobilya atölyesinin bahçesindeki köpeklerin yanına giden Manyas, köpeklerin cansız şekilde yattığını fark etti. Ağızlarından köpük çıkan köpeklerin zehirli tavuk etleriyle telef edildiğini gören Mesut Manyas’ın atölye bahçesinde beslediği 4 sokak köpeğini kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler zehirli tavuk etleriyle katletti. Zehirli tavuk etleriyle katledilen 4 köpeğin 2 tanesinin toplam 11 yavrusu varken 1 tanesi ise hamileydi ve 15 gün sonra doğum yapacaktı. Zehirli tavuk etleriyle telef olan 2 köpeğin ise 11 yavrusu ortada kaldı. Yavru köpeklerin annelerin etrafında dolaştığı anlar büyük üzüntü oluştururken, bir yavru köpeğin annesine bakışı ise yürek yaktı.

‘ İNSANLIK DIŞI’
Mobilya Atölyesinde zehirlenen sahipsiz köpeklerle ilgilenip, baktıklarını belirten Mesut Manyas, sokak köpeklerinin kimseye bir zararı olmadığını ifade ederek, “Yavruları var. Bunlar 10 günlük annelerini zehirlemişler. Bununda 5 tane yavrusu var. Bunu da zehirlemişler. Encekleri burada kaldı. Et parçasıyla zehirlemişler. Dışarıda da 5-6 tane zehirlenmiş kedi, köpek var. Hepsi zehirlenmiş. Bilmiyoruz, kim yaptıysa iyi bir şey yaptığını sanmıyoruz. İnsanlık dışı. Allah'ta onun cezasını verir diye düşünüyoruz. Hayvanları sevmeyen insanları sevmezmiş diyorum. Bunları yapanların insan olduğunu da sanmıyorum. Bu yavrularda annesiz kaldılar. Gerekli kurumlara yavrulara bakmaları için müracaat edeceğiz. Bakamazlarsa bizde elimizden gelen varsa büyütmek ve yaşamaları için gerekeni yapacağız. Sonuçta bir can, insan üzülüyor. 10 günlük yavrular, gözleri daha yeni açıldı. Annelerini emiyorlardı. Nasıl bakarız bizde bilmiyoruz” dedi.

’15 GÜN SONRA DOĞURACAKTI’
Zehirlenerek ölen köpeğin birine Lucy ismini verdiklerini ifade eden Manyas, “Lucy ismini verdiğimiz sokak köpeği zehirli tavuk eti ile telef oldu. Biz onu sahiplendik. Lucy'de gebeydi. 15 gün sonra doğuracaktı. Zehirli etten etkilenip, telef olmuş” dedi. sözcü




Dünyada 3 milyon ‘vatansız’ yaşıyor…

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği dünya çapında büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla 'vatansız' bulunduğunu bildirdi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) dünya çapında hiçbir ülkenin vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle temel insan haklarından mahrum bırakılan ve büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla ‘vatansız’ bulunduğunu bildirdi.
DW Türkçe’de yer alan habere göre, BMMYK dünya çapındaki vatansızların durumunu “This is Our Home” – Stateless Minorities and their Search for Citizenship” (Bu bizim evimiz – Vatansız azınlıklar ve onların vatandaşlık arayışı) adlı raporda derledi.
Rapora göre dünyadaki en büyük ‘vatansız’ azınlık grubunu, nüfusunun büyük bölümü Budistlerden oluşan Mynanmar’da yaşayan Müslüman Rohingya’lar oluşturuyor. Geçen ağustos ayından bu yana yaklaşık 600 bin Rohingya uğradıkları şiddet ve baskılardan kaçarak Bangladeş’e sığındı.
BMMYK tüm dünyadaki hükümetlere 2024 yılına kadar vatansızlara yönelik ayrımcılığı sona erdirme çağrısı yaptı. BMMYK hükümetleri aksi halde vatansız olacaklarsa, sınırları içinde doğan insanlara vatandaşlık vermeye ve bu sayede topraklarında uzun süreli vatansız olarak yaşamanın önüne geçmeye çağırdı.
“Tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz”
BMMYK Uluslararası Koruma Dairesi Başkanı Carol Batchelor düzenlenen basın toplantısında “Eğer bu dünya üzerinde herhangi bir ülkenin vatandaşı olmadan yaşıyorsanız; bir kimlikten, belgelerden, itirazsız bir şekilde kabul edilen tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz. Buna bir iş sahibi olmak, eğitim almak, çocuğunuzun bir yere ait olduğunu görmek gibi şeyler de dahil…” şeklinde konuştu.
Rapora göre diğer vatansız grupların başında nesillerdir aynı topraklarda yaşayan Suriyeli Kürtler, Madagaskarlı Karanalar, Makedonyalı Romanlar ve Kenyalı Pembalar geliyor.
Raporda Tayland’da yaşayan yaklaşık 30 bin vatansızın 2012’den bu yana vatandaşlık aldığı, Kenya’da ise yaklaşık 4 bin kişilik bir grup olan Makondelerin 43’üncü azınlık grubu olarak tanındığı bilgilerine yer verildi.
BMMYK Vatansızlar Birimi Başkanı Melanie Khanna “Tayland’da, Orta Asya’da, Rusya’da, Batı Afrika’da bir düşüş görüyoruz. Ancak söz konusu rakamlar kesinlikle 2024’e kadar vatansızlığın sona erdirilmesine yetecek düzeyde değil” açıklamasını yaptı.

2 Kasım 2017 Perşembe

36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı için geri sayım

Türkiye’de yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren yayıncıları ve yayın dağıtımcılarını temsil eden Türkiye Yayıncılar Birliği; TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ile birlikte düzenlediği 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda, yayıncılıkla ilgili önemli konuların, yerli yabancı kıymetli isimler tarafından tartışılacağı birçok etkinlikle sürecek. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece’de düzenlenen ve Onur Konuğu Kore olan 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında kitap severlerle buluşacak.

Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (International Publishers Association–IPA) Türkiye’yi temsil eden tek üyesi Türkiye Yayıncılar Birliği; yayıncılık mesleğini geliştirmek, sektörel sorunları çözmek, korsanla mücadeleye destek sağlamak, telif hakları ile yayınlama özgürlüğünü korumak, okuma kültürünün gelişimine katkıda bulunmak ve Türkiye’yi uluslararası boyutta bir yayıncılık merkezi haline getirmek için çalışıyor. 1985 yılında kurulan Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı ise Kenan Kocatürk tarafından yürütülüyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ile birlikte düzenlediği 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ında, yurtdışından konukların davetli olduğu ve yayıncılık alanında önemli konuların tartışılacağı uluslararası etkinliklerle yer alıyor. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ındaki etkinlikleri arasında; “Prix Voltaire’in Ardından Türkiye ve Dünyada Yayınlama Özgürlüğü”, “PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitim Yayıncılığının Önemi”, “Türkiye ve Kore’de Çizgi Roman Yayıncılığının Durumu”, "Güçlü ve Çeşitli Bir Piyasa İçin Sabit Kitap Fiyatı: Almanya Örneği" başlıklı panel ve yuvarlak masa toplantıları ön plana çıkıyor.
"TÜRKİYE VE DÜNYADA YAYINLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ”
4 Kasım Cumartesi günü, saat 14.00-15.00 arasında Karadeniz Salonu’nda gerçekleştirilecek olan “Prix Voltaire’in Ardından Türkiye ve Dünyada Yayınlama Özgürlüğü” başlıklı panel, Metis Kitap Yayın Yönetmeni Müge Sökmen tarafından yönetilecek. Panele, Uluslararası Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Kristenn Einarsson, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve yayıncı Cavit Nacitarhan konuşmacı olarak katılıyor. Panelde, Voltaire Ödülü'nün amacı ve 2017 yılındaki bağlamı, Türkiye ve dünyada yayınlama özgürlüğü sorunları tartışılacak.
"EĞİTİM YAYINCILIĞININ ÖNEMİ”
5 Kasım Pazar günü, saat 14.30-16.00 arasında Karadeniz Salonu’nda gerçekleştirilecek olan “PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitim Yayıncılığının Önemi” konulu panel, Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül tarafından yönetilecek. Panele, PISA 2015’in 1. sırasında yer alan ülke olan Singapur’dan, Marshall Cavendish Yayınları Direktörü Lee Fei Chen, 3. sırada yer alan Estonya’dan eğitim yayıncısı Antti Rammo ve 5. Sırada yer alan Finlandiya’dan Yayıncılar Birliği Eğitim Yayıncıları Grubu Başkanı Teuvo Sankila konuşmacı olarak katılıyor. Panelde, PISA sonuçlarında başarı gösteren ülkelerden eğitimci yayıncılarıyla, Türkiye’nin PISA 2015 uygulamasında ortalamanın altında kalma nedenleri, kaliteli içerikler, içerik çeşitliliği ve eğitim yayıncılığının öğrencilerin gelişimine ve eğitime katkıları konuşulacak.
"YAYINCILIĞININ DURUMU”
Onur Konuğu Kore başlıklı program kapsamında ise, 5 ve 6 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek yuvarlak masa toplantılarında; iki ülkenin kitap pazarları, edebiyat, çocuk ve çizgi roman yayıncılığı, telif alışverişinin özellikleri ve potansiyelleri paylaşılıp tartışılacak. 5 Kasım Pazar günü, saat 11.00-13.00 arasında Büyükada Salonu’nda Nazlı Berivan Ak’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek olan “Kore ve Türkiye’de Çizgi Roman Yayıncılığının Durumu” başlıklı yuvarlak masa toplantısına Comicpop Yayınları’ndan Seon Jung-u ve Arkabahçe Çizgi Roman’ın kurucusu Ahmet Kocaoğlu konuşmacı olarak katılacak.
6 Kasım Pazartesi günü, saat 14.30-15.45 arasında Karadeniz Solunu’nda gerçekleştirilecek olan ve Kenan Kocatürk’ün yöneteceği "Güçlü ve Çeşitli bir Piyasa için Sabit Kitap Fiyatı: Almanya Örneği" başlıklı panele, AlmanYayıncılar ve Kitapçılar Birliği hukuk danışmanı Christian Sprang ve Eichborn Yayınları Direktörü Dominique Pleimling konuşmacı olarak katılacak. Konuşmacılar panelde, Almanya’da Sabit Fiyat Yasası’nın tarihini ve güncel uygulamalarını, yasanın yayıncılık dünyasına, bağımsız kitabevlerinin güçlenmesine ve okuma kültürünün gelişmesine ve dağıtım sisteminin gelişmesine faydalarını anlatacaklar.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek olan TÜYAP 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı; hafta sonu 10.00-20.00, hafta içi ve 12 Kasım’da ise 10.00-19.00 saatleri arasında kitap severleri ağırlayacak

29 Ekim 2017 Pazar

Cumhuriyet 94 yaşında; Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ardından 94 yıl önce bugün kuruldu. Atatürk, Büyük Millet Meclisi'nde yapılan oylamada oybirliğiyle, saltanata son verilerek ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkan oldu.
30 Ekim 1918'de Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim günü Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı göreviyle karargâhın bulunduğu Adana'ya gitti. 10 Kasım 1918'de görevinden ayrılan Mustafa Kemal, Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti.
Bu sırada Osmanlı toprakları üzerinde işgal yayılıyoprdu. 13 Kasım'da İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan İtilaf Ordusu, İstanbul'a gelerek karaya kuvvet çıkardı.
9 Kasım 1918'de İngilizler İskenderun'u, 6 Aralık'ta İngilizler Kilis'i, 7 Aralık'ta Fransızlar Antakya'yı işgal etti, ardından Mersin'e çıkarma başladı.

23 Aralık'ta Islahiye, Osmaniye, Bahçe, Hassa, Mamure'yi düşman çizmesi çiğnedi. 1 Ocak 1919'da İngiliz askerleri Antep'e girdi, 12 Ocak'ta Kars'a yerleşti. 1 Şubat'ta Aydın demiryolu, İngiliz ve Fransız işgaline uğradı. 22 Şubat 1919'da Maraş İngilizlerin, 8 Mart'ta Zonguldak Fransızların, 9 Mart'ta Samsun, 24 Mart'ta da Urfa İngilizlerin, 28 Mart'ta Antalya İtalyanların işgali altına girmişti. 16 Nisan 1919'da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna el koyarken, 20 Nisan 1919'da da Gürcü ordusu Ardahan'a girdi.
İşgal süreci eşliğinde İtilaf devletleri temsilcileri Paris'te toplandı. Toplantıda Yunanların İzmir'i işgali konusunda karar alındı. Yunan ordusu 15 Mayıs'ta İzmir'i işgal etti.

Mustafa Kemal 'milli mücadele' için Anadolu'da
Mustafa Kemal, maiyetiyle 16 Mayıs 1919'da Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı ve ertesi günü İnebolu'ya, 18 Mayıs'ta Sinop'a ulaştı.
Cumhuriyet tarihi için dönüm noktası sayılan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a çıktı. Mustafa Kemal, Samsun'dan Havza'ya geçerken işgaller devam ediyordu. Yunan ordusu 26 Mayıs'ta Manisa'ya, 27 Mayıs'ta Aydın'a girdi.
Damat Ferit Paşa, 17 Haziran'da Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtıra gönderirken Mustafa Kemal, bu tarihten dört gün sonra İstanbul'da bulunan çok sayıda önemli isme Amasya'dan mektup göndererek milli mücadeleye davet ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, 21 Haziran 1919'da "Amasya Tamimi"ni yaveri Cevat Abbas'a dikte ettirdi.
Amasya Tamimi, ertesi sabah, Anadolu'daki mülki ve askeri makamlara tarihe geçen şu ifadelerle ulaştı:

"Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır..."
Bu arada, Posta ve Telgraf Umum Müdürü Refik Halit, 24 Haziran'da telgrafhanelere "Mustafa Kemal'in azledildiğini, bu sebeple telgraflarının kabul edilmemesini bildiren" bir şifre gönderdi.
Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, 5 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırdı.
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı'na "Vilayet-i Şarkiye ahalisi arasından çıkıp gelmek hususundaki yüksek tekliflerinizi yerine getirmede şahsi irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum" yanıtını verdi ve 14 Temmuz 1919'da ordudan istifa ederek, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçti.

Erzurum ve Sivas kongreleri: Ya istiklal, ya ölüm
Milli mücadelenin dönüm noktalarından olan Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da toplandı.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos'ta askerlik mesleğinden ihraç edildi, rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının da geri alınmasına karar verildi.
Erzurum Kongresi adına ilan edilen beyanname, 10 Ağustos'ta Erzurum'da çoğaltılarak, binlerce nüsha hâlinde tüm yurda gönderildi.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da arkadaşlarına "İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler... Manda yok, ya istiklal ya ölüm var" diyordu.

Erzurum Kongresi'nin ardından, 4 Eylül'de açılan Sivas Kongresi, 11 Eylül'de son buldu.
10 maddelik "Umumi Kongre Beyannamesi" yayımlandı. Milli mücadele tüm hızıyla sürerken, Osmanlı padişahı adına Damat Ferit ile İngiltere temsilcisi arasında İngiliz mandasının kabul edildiğine ilişkin gizli bir anlaşma imzalandı.
27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye üyeleriyle Ankara'ya geldi. 29 Aralık'ta Mustafa Kemal hakkındaki askerlikten çıkarılma ve madalyalarının geri alınma kararı Meclis-i Vükela tarafından düzeltildi.
Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinin Osmanlı ordusundan istifa etmiş olduğu ve madalyalarının iadesi kararı alındı. Bu arada Erzurum'da Mustafa Kemal'in Erzurum Mebusu seçildiğine dair mazbata düzenlenirken, 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul'da son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı açıldı.

İstanbul'un işgali
16 Mart 1920'de saat 10.00'dan itibaren İstanbul'un askeri işgal altına alınacağına dair İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa ve İtalya yüksek komiserlerinin birlikte imzaladıkları nota, Sadrazam Salih Paşa'ya tebliğ edildi. İstanbul, artık işgal altındaydı.
Telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi, işgali Mustafa Kemal Paşa'ya iletti. Ankara'da 6 Nisan 1920'de ulusal mücadeleyi tüm dünyaya duyuran Anadolu Ajansı kuruldu.
İlk Meclis, ilk anayasa
21 Nisan 1920'de de Mustafa Kemal, vilayetlere Meclis'in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildirdi. 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi açıldı, ertesi günü Mustafa Kemal Meclis Başkanlığı'na seçildi.
Mustafa Kemal Paşa, 11 Mayıs 1920 tarihinde, İstanbul'da Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edildi. Bu arada TBMM Hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan 20 günlük ateşkes anlaşması yapılırken, 10 Ağustos 1920'de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Sevr Anlaşması imzalandı. Bu arada, Ermeniler ile Gümrü Anlaşması'na da imza koyuldu.
Ulusun Kurtuluş Savaşı, 10 Ocak 1920'de İnönü mevzilerinde Yunanlarla çarpışmaların ardından İsmet Paşa komutasında 1. İnönü Zaferi'nin kazanılmasıyla başarıya ulaşmaya başlamıştı.
20 Ocak 1921'de ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edilirken, 5 Şubat'ta TBMM'nin gizli oturumunda Londra Konferansı'na Ankara Hükümeti adına heyet gönderilmesi ve heyetin Meclis üyelerinden oluşması kararlaştırıldı.
6 Şubat'ta Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyet Ankara'dan hareket etti ve 21 Şubat'ta başlayan konferans, 12 Mart'ta sona erdi. TBMM Hükümeti ile Rusya arasında 16 Mart'ta Moskova Anlaşması imzalandı.

Saltanat kaldırıldı
TBMM, 1 Kasım 1922'de bir devri sona erdirdi. Hilafet ve saltanatın birbirinden ayrılarak, saltanatın lağvına karar verildi. Hilafet de, Cumhuriyet'in ilanının ardından 3 Mart 1924'te kaldırılacaktı.
Meclis Hükümeti, 5 Kasım 1922 sabahı idareye el konulduğuna dair Ankara'nın kararını Refet Paşa aracılığıyla İstanbul Hükümeti'ne tebliğ etti:
"5 Kasım 1922 öğle vaktinden itibaren İstanbul'un idaresine el konulmuştur!"
Ardından, Vahdettin'in halifelikten de uzaklaştırıldığına dair Şeriye Vekili Vehbi Efendi 18 Kasımda fetva çıkardı.
'Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz'
Ulusal Kurtuluş Savaşı sona ermiş, sıra anlaşmaya gelmişti. Lozan Konferansı, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde açıldı.
Konferans, 2 ay süren görüşmelerden sonra, 4 Şubat'ta kesintiye uğradı. Ardından İsmet Paşa başkanlığındaki heyet anlaşmayla geri döndü.
25 Ağustosta itilaf kuvvetleri, Lozan Anlaşması gereğince İstanbul'u boşaltma hazırlıklarına başladı ve 27 Ekimde Halk Fırkası Meclis Grubu, Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplandı.
Akşam Çankaya'da yemek esnasında Mustafa Kemal Paşa, hazır bulunanlara haberi verdi:

"Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!"
Bütün hazırlıklar bitmiş ve 29 Ekim günü gelmişti. Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyet ilan edilmesi teklifi, Halk Fırkası toplantısında kabul edildi. Halk Fırkası toplantısından sonra Büyük Millet Meclisi, saat 18.00'de toplandı ve Kanun-u Esasi Encümeni tarafından Cumhuriyet teklifi mazbatası hazırlandı. Daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek "Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu" 1921 Anayasası'na geçirildi. Yeni rejim, "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi.

26 Ekim 2017 Perşembe

e-Ticarette en sık yapılan 7 hata

Tüketiciyle empati yapmayan bir e-Ticaret sitesinin ömrü 3 ayı geçmiyor

Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, Seo, e-Ticaret trafiğini arttırmak ve e-Ticarette en sık yapılan hatalar konusunda şunları açıkladı.
1-E-ticarette en sık yapılan hatalar neler?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunlara dikkat çekti: “İşimiz gereği bir çok web sitesini takip ediyor ve analizlerini oluşturmaya çalışıyoruz. Bu süreçte, süzgecimden geçen hataları sıralamak gerekirse bunlar şunlardır: 1-Yalnızca trafik odaklı olmaları; 2-Optimizasyon çalışmalarını yeterince önemsememeleri; 3-Hedef kitle belirlemeden display kampanyaları planlamak; 4- Ürün hakkında yetersiz bilgi yazmak; 5-Kalitesiz ürün fotoğrafları; 6-Kargo bedellerinin yeterince açıklayıcı olmaması; 7-Ödeme sistemlerinin karmaşıklığı gibi konulardır. Özetle, tüm süreç doğru kurgulanırsa, başarılı bir operasyona imza atılacaktır” dedi.
2-E-ticaret trafiğini artırmak için önerileriniz neler?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları kaydetti: “E-Ticaret siteleri satışlarını arttırmak için ziyaretçi sayılarını da paralel anlamda arttırmak ister. Bunun için sosyal medyanın gücünü kullanarak, doğru bir iletişim stratejisi ile alakalı trafiği web sitelerine çekebilir. Influencer marketing gibi kurgular ile sosyal medyada bulunan kanaat önderleri ile çalışmalar yapılıp, aynı zamanda diğer alakalı web sitelerinde dijital reklam çalışmaları yapıp, kullanıcıların dikkatini çekebilirler. Burada doğru olan yalnızca trafik değil, ilgili kullanıcıyı web sitesine dahil etmek ve onların sitede uzun kalmasını sağlamaktır” diye konuştu.
3-Satışları artırmak için nasıl bir strateji izlenmeli?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları belirtti: “e-Ticaret sitelerini birkaç kategoriye ayırmak gerekiyor. Bunlar; belirli ürün ve ürünlere yönelmiş, niş alana yönelen sitelerdir. Birçok ürün gamını bünyelerinde bulunduran ve stok bazlı ilerleyen sitelerdir. Ve pazar yeri mantığında ilerleyen sitelerdir. Her birinin, ayrı hedef kitlesi ve haliyle ayrı dijital pazarlama stratejisi olmalıdır. Hedef kitlelerini öncelikle doğru tespit edip, bu kitlenin yaptığı aramalar, sosyal medya alışkınlıkları gibi verilerin doğru okunup, hangi mecrada olunacağına karar verilmeli. Başarılı bir e-ticaret sitesi yapmak isteyen firmaların öncelikle internet tüketicisinin psikolojisini çok iyi anlaması gerekiyor. Bugün tüketici ile empati yapamayan bir e-ticaret sitesinin ömrü üç ayı geçmemektedir” dedi.
4-SEO nedir? Pazarlamada önemi nedir?
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları söyledi: “Search Engine Optimization; firmaların arama motorlarında, sektörü ile ilgili aramalarında ilk sıralarda görünmek için yapılan optimizasyon çalışmalarının tümünü kapsayan bir dijital pazarlama yöntemidir. Online mecraların kullanıcılar tarafından tüketimi arttıkça, markalar bu alanlarda bir şekilde görünür olmak istiyorlar. Dijital dünyada her gün milyonlarda arama yapılıyor. Evimize beyaz eşyamızı nereden alacağımızdan tutunda, sağlığımızla ilgili kararlara kadar bir çok sorgu yapıyoruz. Kullanıcı alışkanlıkları gereği de %82’lik kısmı genellikle ilk 3 sıradaki sonuçlara tıklıyor. Bu yüzden alakalı aramalarda, alakalı hedef kitleye ulaşmak isteyen markalar ilk sonuçlarda yer almak için SEO çalışması yapıyor. Tüm bunları değerlendirdiğimizde, SEO için dijital pazarlamanın olmazsa olmazlarından diyebiliriz” şeklinde konuştu.