izmir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
izmir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2017 Perşembe

Kahraman polis Fethi Sekin şehit oldu, alçakların katliam planını önledi!

İzmir'de adliyeye yönelik alçak saldırıda çok önemli detay... Bomba yüklü araç, el bombaları, silahlarla katliam yapmaya gelen PKK'lı teröristleri şehit polis fark etti. Alçak saldırıda polis memuru Fethi Sekin ve 1 adliye çalışanı şehit oldu. Mermisi bitene kadar çatışan kahraman polis Fethi Sekin 1 teröristi öldürdü, saldırıyı erken fark ederek çok büyük bir katliamın önüne geçti.

Bugün saat 16.10’da İzmir Adliyesi önüne bomba yüklü araçla gelen teröristler, C Kapısı ile hakim ve savcı araçlarına ayrılan otoparka girmek istedi. Burada görevli trafik polisi Fethi Sekin’in izin vermemesi üzerine araçtan inip koşarak uzaklaşan teröristlerden biri, elindeki düzenekle, LPG’li olduğu belirtilen geldikleri araçtaki bombayı infilak ettirdi. Aracın LPG tankının da havaya uçtuğu patlamanın sesi, Bayraklı ve Bornova ilçeleri başta olmak üzere İzmir’in büyük bölümünde duyulurken, parçalanan araçla çevresindeki araçlar yanmaya başladı. İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi’nde motosikletli ’Şahinler Timi’nde görevli polis Fethi  Sekin, teröristlerle mermisi bitine kadar çatıştı. Sekin, teröristlerden birini öldürdü, kendisi de şehit oldu. Diğer terörist adliyenin yanındaki inşaata kaçtı. Bu terörist ile çatışma adliye çevresinde görevli olan diğer polislerle teröristler arasında bir süre devam etti. İkinci terörist de olay yerinde öldürüldü.

VALİ DE ŞEHİT POLİSİ ANLATTI
Vali Erol Ayyıldız da İzmir polisinin kahramanlığına vurgu yaptı.   Ayyıldız, “Örgüt bazında kim olabilir değerlendiriyoruz. Elde olan verilen terör örgütü PKK’yı gösteriyor. Eylem biçimine ve kimlik tespitine bakıldığından böyle değerlendirdik. Buradaki tedbirler sayın başsavcımız ve komutanlarımız ile güvenlik değerlendirmeleri yapmıştık. Tedbirli ve teyakkuz halindeydik. Bu değerlendirme sonucu arkadaşımız araca müdahale etmesi sonucu bu hadise yaşandı.
Bu hadiseyi önleyen kardeşimiz şehit oldu. Polisimiz onları durdurmak istedi. Teröristler kaçarken çatışma çıkıyor ve polisimiz karşılık veriyor. Sonrasında araç patlatılıyor. Tüm istihbaratlar değerlendiriliyor. Başka yerde eylem ihtimaline karşın teyakkuzdayız. 3 polisimiz yaralı. Yaralı sayımız 6-7 civarında. Tedavi olan polislerimiz tedavi altında. Allah emniyet mensuplarımızdan razı olsun” dedi.

ANNESİNİ 55 GÜN ÖNCE KAYBETMİŞTİ
İzmir Adliyesi’ne yönelik bombalı araç ile gerçekleştirilen terör saldırısında teröristleri fark ederek onlarla çatışmaya girip, katliamı önlerken şehit olan trafik polisi Fethi Sekin’in Elazığ’ın Baskil İlçesine bağlı Doğancık Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu belirtildi. Şehit polis Sekin’in 62 yaşındaki annesi Hatun Sekin’i 55 gün önce kanserden dolayı kaybettiği ve 66 yaşındaki babası Mehmet Zeki Sekin’in de eşini kaybetmesinden sonra İzmir’deki oğlunun yanına gittiği belirtildi. 6 kardeşi olan ve 8 yıldır İzmir’de bulunan şehit polis memuru Fethi Sekin’in cenazesinin de Baskil İlçesine bağlı Doğancık Köyüne getirilip toprağa verileceği belirtildi.

ŞEHİT POLİS 2014'TE ÖLÜMDEN DÖNMÜŞTÜ
İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi'nde motosikletli 'Şahinler' timlerinde görevli polis memuru Fethi Sekin, 26 Mayıs 2014'te manevra yapan bir otomobilin çarpması sonucu ölümden dönmüştü. Hatalı park eden araçların kaldırılmasını sağladıktan sonra yürüyerek, adliye önündeki görev yaptığı bölüme doğru giden Fethi Sekin'e tek yön olan yolda manevra yapan bir otomobil çarpmıştı. Çarpmanın etkisiyle havaya savrulup takla atan trafik polisi Sekin'e beş gün iş görmez raporu verilmişti. Daha önce de görev başındayken küçük kazalar geçirdiğini belirten Fethi Sekin, "Böylesini ilk kez yaşadım. Hatalı park temizliğinin ardından, görev yerime gitmek için karşıya geçtim. Bu sırada tek yönlü yolda manevra yapan otomobil bana arkadan çarptı. Havada taklalar attım. Kötü bir şekilde yere düştüm. Sürücüden şikayetçi oldum" demişti. Hürriyet

İzmir'deki patlamaya ilişkin yayın yasağı getirildi

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Başbakanlık tarafından İzmir'deki patlamaya ilişkin geçici yayın kısıtlaması getirildiğini bildirdi.

RTÜK'ten yapılan açıklamada, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 7. maddesinde milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda geçici yayın kısıtlaması getirilebileceğinin öngörüldüğü belirtildi.
Açıklamada, bu hüküm çerçevesinde bugün İzmir'de meydana gelenpatlamaya yönelik olarak Başbakanlığın yazısı ile geçici yayın kısıtlaması getirildiği ifade edildi.
Geçici yayın kısıtlamasının, resmi makamlarca yapılan açıklamalar dışında tüm medya hizmet sağlayıcıların haber, görüntü ve yorumlara yer vermemesini kapsadığı kaydedildi.

İzmir'de patlama

İzmir Bayraklı'daki adliyenin C kapısının önünde saat 16.00'ı birkaç dakika geçe bir bombalı araç patlatıldı. Patlamanın ardından çatışma çıktı. Çatışmada 2 terörist öldürüldü, bir terörist aranıyor. Bölgeye çok sayıda ambulans sevk edilirken, Anadou Ajansı'nın geçtiği bilgiye göre 2'si polis 7 kişi yaralandı.

İzmir Adliyesi'nin hakim ve savcıların kullandığı C Kapısı önüne mesai çıkışı sırasında bomba yüklü araçla gelen 3 teröristi güvenlik güçleri fark etti. Güvenlik güçleri müdahale edince teröristler bomba yüklü aracı infilak ettirdi. Adliyenin yanı sıra iş merkezlerinin de yoğun olduğu bölgedeki binalarda büyük hasar meydana gelirken, güvenlik güçleriyle teröristler arasında çatışma çıktı.
2 terörist öldürüldü
Teröristlerden 2’si olay yerinde ölü ele geçerken, kaçan teröristle polisler arasında çatışma bir süre daha devam etti.
Saldırıda yaralanan 2's, polis 7 kişi kişi ambulanslarla çevredeki hastanelere götürülürken, adliye içinde de büyük panik çıktı. Adliyeye giriş ve çıkışlar durdurulurken, çevre güvenlik çemberine alındı.

Olay yerinde ölü ele geçen teröristlerin üzerinde bomba tuzaklanmış olabileceği ihtimali üzerine bomba imza uzmanları geldi. Uzmanlar köpeklerinle inceleme başlattı.
İzmir Adliyesi'ne yönelik bomba araçla saldırının ardından İzmir genelinde operasyonlar ve denetimler başladı, kentin giriş ve çıkışlarında kontrol noktaları oluşturuldu.
"Avukatlar da o kapıyı kullanıyor"
İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan'ın CNN TÜRK canlı yayınında verdiği bilgilere göre patlamanın olduğu kapı sadece hakim ve savcıların geçtiği bir kapı değil vatandaşların ve avukatların da giriş çıkış yaptıkğı bir nokta. Adliye içinde de bir koşuşturmacanın olduğu söyleyen baro Başkanı, "adliye içerisindekiler güvenli bir bölgeye alınıyor" dedi.
Siyah montlu, beyaz bereli
AA'nin haberine göre Manas Bulvarı Salhane dere kenarında inceleme yapan polis ekipleri, bölgeye trafik akışını kesti. Giriş ve çıkışları kontrol altına alan polis, siyah montlu, beyaz bereli ve 1,65-1,70 metre boyundaki bir şüpheliyle ilgili çalışma başlattı. Bu arada, patlamanın yaşandığı yerin yakınında şüpheli bir paketin daha olduğu öğrenildi. cnntürk

20 Aralık 2016 Salı

YÖK'e 19 üniversite için 358 kişi rektör adaylığı başvurusu yaptı

Yükseköğretim Kurulu'na (YÖK) 19 üniversitenin rektör aday adaylığı için 358 başvuru yapıldı. İzmir Demokrasi Üniversitesi 43 başvuru ile en fazla, Siirt Üniversitesi ise 4 başvuru ile en az rektör aday adaylığı başvurularının yapıldığı üniversiteler oldu.

Yükseköğretim Kuruluna (YÖK), 19 üniversite rektör aday adaylığı için 358 başvuru yapıldı. İzmir Demokrasi Üniversitesi 43 başvuru ile en fazla, Siirt Üniversitesi ise 4 başvuru ile en az rektör aday adaylığı başvurularının yapıldığı üniversiteler oldu.
YÖK'ten yapılan açıklamada, YÖK üyelerinin rektör ataması yapılacak üniversiteleri gruplar halinde ziyaret ettiği, bu üniversitelerin öğretim üyelerinin yanı sıra araştırma görevlileri, idari personeli ve öğrencileri ile de ayrı ayrı görüştüğü ifade edildi.
Kurul üyelerinin bu ziyaretlerinde ayrıca o ilin valisi, sanayi ve ticaret odası başkanları, kalkınma ajansı temsilcileri ile de görüştüğü, bu temaslarını bir rapor haline getirerek YÖK'e sunduğu bildirildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Bu süreç, adaylar ile görüşme maksadını taşımamaktadır. Rektör ataması yapılacak üniversitelerin tüm bileşenlerinden alınan görüşleri içeren bu rapor neticesinde üniversitenin ihtiyaçlarına uygun bir rektör profili ortaya çıkarılmıştır. Bu profile göre başvuru yapan adaylar arasından bir seçim yapılacaktır. Süreç sağlıklı bir şekilde yürütülmektedir."
YÖK'e toplam 19 üniversite için 358 kişi, rektör aday adaylığı başvurusu yaptı.
43 başvurunun geldiği İzmir Demokrasi Üniversitesi en fazla, 4 başvurunun yapıldığı Siirt Üniversitesi ise en az rektör aday adaylığı başvurularını alan üniversiteler oldu.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine 12, Ardahan Üniversitesine 13, Artvin Çoruh Üniversitesine 15, Bartın Üniversitesine 18, Batman Üniversitesine 10, Bitlis Eren Üniversitesine 9, Çankırı Karatekin Üniversitesine 30, Gümüşhane Üniversitesine 15, Hakkari Üniversitesine 8, Iğdır Üniversitesine 22, İzmir Bakırçay Üniversitesine 28, İzmir Demokrasi Üniversitesine 43, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesine 19, Kırklareli Üniversitesine 20, Kilis 7 Aralık Üniversitesine 8, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesine 26, Osmaniye Korkutata Üniversitesine 18, Siirt Üniversitesine 4, Yalova Üniversitesine 40 rektör aday adaylığı başvurusu geldi.

14 Aralık 2016 Çarşamba

Fenomen Ayşe Teyze İzmir'de bulundu

Otostop çektiği araçta fotoğraf makinesini unutan ve içinden çıkan fotoğaflarla sosyal medyada fenomen olan Ayşe Teyze İzmir'de bulundu. Ayşe teyze günlerdir sosyal medya tarafından aranıyordu.

Tülin Tezel Öztemel ve Emre Öztemel çifti, Ayder Yaylası civarında ayağını burktuğu için otostop çeken Ayşe Kurucu'yu araçlarına aldı. Otostop çeken 60 yaşlarındaki Ayşe Kurucu, fotoğraf makinesini araçta unuttu.

Makinenin içindeki fotoğraflara bakan çift, arabalarına aldıkları kadının tek başına dünya turunda çekildiği fotoğrafları görünce fotoğrafları sosyal medyada paylaştı.


Çift, uzun uğraşların sonucunda Ayşe Teyzeyi buldu ve İstanbul’dan İzmir’e gelerek fotoğraf makinesini teslim etti. İnternet kullanıcıları Ayşe Teyzenin bulunması için adeta seferber oldu.
Uzun uğraşların sonucunda Ayşe Teyzenin İzmir’de yaşadığını öğrenen Öztemel çifti, İstanbul’dan İzmir’e fotoğraf makinesini teslim etmeye gitti. Üçlü arasında eğlenceli diyaloglar yaşanırken, Ayşe Teyze kendisini bulan çiftle hatıra fotoğrafı çektirmeyi de ihmal etmedi.


Ayşe Kurucu'yu araçlarına alan Tülin Tezel Öztemel sosyal medya hesabında şu yazıyı paylaşmıştı: Başımıza böyle ilginç bir durum geldi. Tatlı bir teyze aracımıza bindi, onun hayır duasını aldık ve o da bize makinesini bıraktı. Çok insani bir durum bir kişinin eşyasını unutması aslında ama içinden böyle fotoğraflar çıkınca olayın seyri değişiyor tabii ki. Fakat bu durum şunu görmemi sağladı; insanlar iyi niyetini çoktan kaybetmiş. Her şey yalan, dolan diye düşünülüyor. Anlıyorum, sosyal medya burası ama orta yaşın üzerinde bir teyzenin seyahat etmeyi sevmesi neden bizi bu kadar şaşırtıyor ki? Neden zihnimiz hemen onun gerçek olmadığını, bunun bir düzen olduğunu düşünüyor ki? Bu yaşlarda bir ev kadını gezmeyi sevemez mi? Neden bu şaşkınlığımız? Bence asıl bu soruyu kendimize sormamız lazım. Bir insanı mutlu etmek güzel bir şey.


Her gün bomba haberleri, ölüm haberleri aldığımız bu zamanda insanların mutlu anlarını fotoğraflayıp, ölümsüzleştirmeye çalışmaları en değerlisidir. O mutlu anların kaybolması da içimizi acıtır. Yalan yok. Biz de eşim Emre ile tanıştığımız ve birkaç dakika geçirdiğimiz, anılarını kaydettiği makinesini aracımızda unutan teyzeye ulaşmaya çalıştık. Bu sürede iyi niyetli insanlardan Allah razı olsun çok yardımcı oldular bize. Ancak diğer taraftan ne kadar da kötü niyetli insanlar var aramızda. Bu kadar halis niyetli bir amacı bile kötüye yorup hareket edenler. Biz Ayşe Teyzeye ulaştık çok şükür. Makinesini de kendisine ulaştıracağız inşallah. İyilik yapıp ona ulaşmamızı sağlayanlar her gün bomba ve ölüm haberlerinden sıyrılıp güzel şeyler görmenin ve bir iyiliğe yardım etmenin mutluluğunu yaşayacaklar. Onlara bir anı olacak, bize olduğu gibi. Ama kötülüğünden sıyrılamayanlar; bir mutluluk ışığını bile kendinize çok gördüğünüz bu dünya da o kötülüğünüz ile kalacaksınız. Sizin için üzülmekten başka bir şey gelmez elimizden.

13 Aralık 2016 Salı

Fazıl Say konserinde satırlı saldırı

İzmir'de bir meczup Fazıl Say konserinde satırlı saldırıda bulundu.


Olay saat (dün) 19:30 sıralarında İzmir Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde yaşandı. Dünyaca ünlü piyano sanatçısı Fazıl Say konseri için İzmirliler kültür merkezine akın etti. Konsere gelen vatandaşlar salona alınırken birdenbire eli satırlı bir şahıs halkın arasına daldı. Meczubun “Allahu ekber” diyerek tekbir getirmesi üzerine korkuya kapılan vatandaşlar şahsı canlı bomba zannetti.

Elindeki satırı etrafa savuran saldırganın “Bu konser yapılamaz” diye bağırdığı duyuldu. Panik içindeki vatandaşlar salona kaçtı.

Kültür merkezinde görev yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi personeli, kapıları kapatarak saldırganın içeri girmesini önledi ve etkisiz hale getirdi. Daha sonra olay yerine polis ekibi gelerek saldırganı gözaltına aldı. Saat 20:00’de başlaması planlanan konser bu olay nedeni ile 15 dakika geç başladı.

Konseri izleyenler arasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da vardı.


8 Aralık 2016 Perşembe

İzmir'de gönüllü öğretmenlik için köye giden 6 kadına cinsel saldırı

İzmir’in Karabağlar İlçesi’ne bağlı bir köyde kursa gidemeyen 35 öğrenciye gönüllü olarak ders veren 6 kadın öğretmen, misafir olarak kaldıkları konteyner evde tecavüze uğramaktan son anda kurtuldu. Kadınlar dava açtı. Emekli matematik öğretmeni F.Ö., ''İlk duruşmada hâkimin olayı basit bir laf atma olarak görmesi, ‘Sizin orada ne işiniz vardı?’ şeklinde yaklaşması bizi çok üzdü'' dedi.


Habertürk Gazetesi'nden Melis Apaydın İde'nin haberine göre saldırı, kadınların şikâyetçi olup dava açmalarıyla ortaya çıktı.

S.C. (39), İ.P. (26), B.D. (26), E.Ş. (40), F.Ö. (66) ve B.Ö. (26) adlı 6 gönüllü öğretmen, 2015 yılının eylül ayında Karabağlar’a bağlı bir köyde yaşayan çocukların eğitimlerine destek olmak için gönüllü olarak çalışmaya karar verdi. Haftanın belirli günlerinde köyün çocuklarıyla bir araya gelen 6 kadın öğretmen; matematik, Türkçe ve İngilizce dersleri vererek 35 çocuğun gelişimine katkıda bulundu.
Köyün kadınlarından T.D. (53), 14 Mayıs 2016’da gönüllü öğretmenleri akşam yemeği için evine davet etti. Akşam yemeğinin ardından öğrenci ve velilerle görüşen 6 öğretmen, saat 00.10’da geceyi geçirmek üzere T.D.’ye ait konteyner eve gitmek istedi. Bu sırada köy meydanında araç içinde alkol alan Y.I. (48), M.A. (36), M.B. (23) ve A.Ç. (18), kadınları ıslık çalıp laf atarak taciz etti.

Araçtakilerle herhangi bir diyaloğa girmeyen öğretmenler, ev sahibi T.D. ile birlikte konteyner eve gitti.

Kapıyı zorladılar

İddiaya göre saat 01.30’da A.Ç.’yi gözcü olarak dışarıda bırakarak konteyner eve giden Y.I., M.A. ve M.B., kapıyı yumruklamaya başladı. İçeride korku dolu anlar yaşayan 6 öğretmenle ev sahibi T. D., çığlık atarak yardım istedi. Kadınların kaçamaması için ayakkabılarını uçurumdan aşağıya atan, araçlarının lastiklerini indiren saldırganlar, kapıyı zorlayarak içeriye girmeye çalıştı. Zanlılar, ev sahibi T.D.’nin erkek kardeşi H.Y.’nin olay yerine gelmesiyle kaçarak uzaklaştı.

Olayın ardından büyük şok yaşayan öğretmenler, 4 saldırgandan şikâyetçi oldu. İlk etapta zanlıların 4’ü de suçlamaları kabul etmedi. Dışarıda gözcü olarak beklediğini ikinci ifadesinde itiraf eden A.Ç., arkadaşlarının kadınlara tecavüz etmek amacıyla konteyner eve gittiğini söyledi. İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada, zanlılar “mala zarar verme ve cinsel taciz” suçundan toplam 20 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başlandı.

''Hakimin 'sizin orada ne işiniz vardı' demesi bizi çok üzdü''

Olayın üzerinden 7 ay geçmesine rağmen hâlâ psikolojik olarak toparlanamadıklarını söyleyen emekli matematik öğretmeni F.Ö., şunları dedi: “Davanın ilk duruşması 13 Ekim’deydi. İkinci duruşma hâkimin sağlık problemi nedeniyle şubata ertelendi. İlk duruşmada hâkimin olayı basit bir laf atma olarak görmesi, ‘Sizin orada ne işiniz vardı?’ şeklinde yaklaşması bizi çok üzdü. O kapıyı açabilselerdi, ev sahibimizin kardeşi o anda gelmeseydi çok daha kötü şeyler olabilirdi. Zanlılardan birinin burs vermek istediğimiz bir öğrencinin babası olması bizi çok sarstı. Çocuklarımız için yapacağımız çok şey vardı. Maalesef yapamadık.”

‘Köyümüzün yüz karaları’

Öğretmenlerin saldırıya maruz kalması, köylüleri çok üzdü. Tutuksuz olarak yargılanan zanlıların köyün erkekleri tarafından darp edildiğini söyleyen konteyner evin sahibi T.D., “Bunlar köyümüzün yüz karası. Çocuklarımıza eğitim vermek için gelen öğretmenlere yapılanları bu köy affetmez. Onları artık burada barındırmayız. Hâlâ aileleri köyde yaşıyor. Kendileri de gizlenerek evlerine gelip gidiyor. Bu kişilerin bir an önce cezalandırılmasını istiyoruz. Öğretmenlerimize her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.

24 Kasım 2016 Perşembe

Tacizcisini görme korkusu canına mal oldu

İlkokul öğrencisi 9 yaşındaki Y. K evde kalp krizi geçirdikten sonra hastanede hayatını kaybetti. Y. K'nin kalp krizi geçirmesinin nedeni ise 4 ay önce kendisine cinsel istismarda bulunan 56 yaşındaki T. Ç'yi mahkemede görme korkusuydu.


İzmir Bornova'da geçen 29 Temmuz'da meydana geldiği belirtilen olayda; ilkokul öğrencisi Y.K., babasından izin alıp komşularının kızıyla balkonlarında oynamaya başladı. Oyunda yaşadıkları tartışma sırasında arkadaşı küsüp yanından ayrıldı. Bunun üzerine tek kalan Y.K.'nin yanına gelen, arkadaşının dedesi T.Ç., bebek alacağı vaadiyle küçük kızı, torununun odasına götürdü. Hem odada, hem de evin salonunda torunu olmadığı sırada T.Ç.'nin tacizine uğradığı öne sürülen Y.K., bu durumdan rahatsız olup dışarı çıkarak, karşıdaki evlerine gitti.

Yaşadıklarını annesine anlatması üzerine ailesi polise şikayette bulundu. Gözaltına alınan T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık soruşturmasından sonra da T.Ç., hakkında İzmir 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğa cinsel istismarda bulunmak'tan dava açıldı.

Küçük kız olayın travamasını atlamadı

Yaşadığı travmanın ve büyük korkunun etkisinden kurtulamayan Y.K., o günden sonra okula gitmedi, psikolojik tedavi gördü, tek başına kalamamaya başladı. Ailesinin sürekli yanında bulunduğu Y.K., davanın ilk duruşması öncesinde büyük stres yaşadı. Duruşma günü pedagog eşliğinde ifade vermesi beklenen Y.K., bunun neden olduğu stres ve tacizcisiyle karşılaşacak olmanın yaratacağı korkuyu yaşamaya başladı.

Duruşmadan 2 gün önce fenalaştı

Yaşadığı strese minik kalbinin dayanamadığı öne sürülen Y.K., duruşmadan iki gün önce geçen pazartesi günü evinde fenalaştı. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Göz yaşlarıyla toprağa verilen Y.K.'nin tacizden sonra ve dava gününün yaklaşmasından dolayı yaşadığı ağır stres ortamından dolayı kalp krizi geçirdiği ileri sürüldü.

Davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşması ertelenirken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen baba T.K., "Tacizden sonra kızım çok korktu. Biz olaydan kısa süre önce bu sokağa taşınmıştık. Meğer bütün komşularımız biliyormuş adamın öyle olduğunu. Kızım hayatını kaybetti, şimdi taşınıp gittiler ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım" dedi.

18 Kasım 2016 Cuma

Genç kadını sezaryende unutulan sargı bezi öldürdü

İzmir'de, sezaryenle yaptığı doğum sırasında rahminde sargı bezi unutulan, yaşadığı acılar nedeniyle gittiği doktorunun, 'ağrının normal olduğunu' söyleyip evine gönderdiği öne sürülen 22 yaşındaki Harika Kanık, 6 ayda oluşan iltihabın tüm vücudunu sarması üzerine, ameliyat edilmesine rağmen yaşamını yitirdi. Eşi Figani Kanık, "Doğumu yaptıran doktor, 'sezaryen ağrısı' dedi, ağrı kesici verip gönderdi. Eşimin ölümünün hesabının verilmesi lazım" dedi. Acılı aile, hem doktor hem de hastane hakkında suç duyurusunda bulundu.



Buca'da oturan Harika Kanık, çocukluk aşkı olan özel güvenlik görevlisi 26 yaşındaki Figani Kanık'la 2 yıl önce evlendi. Çiftin mutluluğu Harika Kanık'ın hamile kalıp geçen nisan ayında özel bir hastanede doğum yapmasıyla daha da arttı. Ancak, sezaryenle gerçekleşen doğumun ardından annelik heyecanı yaşayan Harika'nın karnındaki ağrılar ve halsizliği bir türlü geçmedi. Birkaç kez gittiği doğumu yaptıran kadın doğum uzmanı Ü.Ç., iddiaya göre ağrıların sezaryenden kaynaklandığını söyleyip, ağrı kesici almasını önerdi ve evine gönderdi.



Gerçek 6 ay sonra ameliyatla ortaya çıktı

Rahatsızlıktan kurtulmak için çare arayan Harika Kanık'ın ağrısına teşhis konulamadı. 6 ay boyunca ağrıları daha da artan ve durumu kötüleşen Harika Kanık, doğumu yaptıran doktor Ü.Ç. tarafından Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönderildi.

Burada tedaviye alınan Harika Kanık'ın kanında yüksek oranda iltihap çıktı. İltihabın, ilaçla tedavi yöntemlerine rağmen azalmaması üzerine Harika Kanık'ın ameliyata alınmasıyla gerçek anlaşıldı. Özel hastanede doğumu gerçekleştiren Ü.Ç.'nin, Harika Kanık'nın rahminde sargı bezini unuttuğu, bunun zaman içerisinde rahim duvarına yapışmasıyla oranın parçası gibi algılandığı ve vücutta iltihaplanmaya neden olduğu belirlendi.



Ameliyattan 8 gün sonra öldü

Bir saat sürmesi öngörülen ameliyat 6 saat sürdü. Farklı bölümlerde uzmanlaşmış cerrahların da çağırıldığı ameliyatta, Harika Kanık'ın rahminin tamamı ile idrar kesesinin bir bölümü alındı. Operasyondan sonra yoğun bakım ünitesinde uyutulan Harika Kanık, vücuduna yayılan iltihabın organlarında yarattığı tahribat nedeniyle 8 gün sonra, geçen 23 Ekim'de vefat etti.



'Kızını emziremez hale gelmişti'

Harika Kanık'ın ölümüyle yıkılan eşi Figani Kanık ve diğer yakınları, yaşananlara isyan etti. Aile adına avukatları, başta doğumu yaptıran doktor olmak üzere sorumluluğu bulunan kurum ve kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu ve tazminat davası açtı. Harika Kanık'ın dünyaya getirdiği ve 'Seher' ismini verdiği kızına, üzücü olayın ardından 'Harika' adı da konuldu. Annesiz kaldığından habersiz 7 aylık kızını kucağına alan Figani Kanık şöyle dedi:

"Bu olayın sorumluları ceza almalı. Buradan Sağlık Bakanı, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyorum. Bu olayda kusuru bulunanlar cezalandırılsın. Benim eşim evladını doya doya kucağına alamadı. Son zamanlarda emziremez duruma gelmişti. Büyük acı yaşadık, başkalarının da yaşamaması için mutlaka hesap sorulmasını istiyorum."


Harika Kanık'ın babası Cavit Keskiner de yaşanan hatanın kabul edilemez olduğunu, bunun sorumlularının cezalandırılması gerektiğini söyledi. Ailenin avukatlarından Nilüfer Atılgan Balcı ise, aileye her türlü hukuki desteği verdiklerini, yasal çerçeveler içerisinde kimin üzerinde sorumluluk varsa hukuki yoldan mücadele edeceklerini söyledi.

Taylan YILDIRIM / İZMİR (DHA)


10 Kasım 2016 Perşembe

İzmir'de sağlık skandalı: İki hastanede 100'den fazla kişi zehirlendi

İzmir'de iki hastanede 100'den fazla hasta, hasta yakını ve personelin zehirlendiği açıklandı.


İzmir'de Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 100'den fazla hasta, hasta yakını ve personel, yedikleri yemekten zehirlendi.

7 Kasım 2016 Pazartesi

80'inde ilk evliliğini 90'ında ikincisini yapacakmış

FETÖ’cülerin 15 Temmuz’un planını yaptığı 6 yıl önceki gizli toplantıda teröristbaşı Gülen’in evlilik hesaplarının da konuşulduğu ortaya çıktı. Toplantıda imam, Gülen’in ilk evliliğini 80’li yaşlarda bekar bir kadınla ikinci evliliğini ise 90’lı yaşlarda dul bir kadınla yapacağını anlatıyor.

FETÖ'nün üst düzey bir abisinin kanlı darbe planının şifrelerini verdiği 2010 yılındaki gizli toplantıda, terörist başı Fetullah Gülen'in evlilikle ilgili sapkın düşüncelerini de anlattığı ortaya çıktı. Yeni Şafak'ın haberine göre, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın FETÖ dosyasına giren 2010 yılına ait CD'ye konu sohbette, Gülen'in 40 talebesinden biri olan üst düzey bir imam, diğer imamlara yaptığı konuşmada, Gülen'in üst düzey yeteneklere sahip olduğunu anlattı.

Sünnet diye evlenecekmiş

Bugüne kadar evlenmeyen Fetullah Gülen'in evlilik planı da söz konusu sohbette anlatıldı. Gülen'in talebesi olan imam, şöyle konuşuyor: “Bir hadis dersinde Vehbi Hoca, 'hocam sünnetler içinde evlilik de var, bunları nasıl yaşayacaksınız?' diye soruyor. Hocaefendi de 'Vehbi efendi, şeriat geldiği zaman ilk bıraktığım şey sakal olacak. Evliliğe gelince, ahir ömrümüzde sünnete uyma açısından bu işe de gireriz' diyor. Hiç düşünmemişsinizdir hoca evliliğini... Hocaefendi 80 küsur yaşında evlenecek. İki evlilik sünnet olduğu için ikinci evliliğini de 90 küsur yaşında gerçekleştirecek."

Çocuklarının cinsiyeti de belli

“Birinci evlendiği kişi bekar olacak, ondan iki tane oğlu olacak, ikincisi ise dul olacak ve ondan çocuğu olmayacak. Hocaefendi gençlik yıllarında, tahta kulübedeyken çamaşır yıkıyormuş. Kalbinden hafif geçmiş 'ya bir avrat olsaydı bu işleri düşünmezdim' diye. O gece sabah seher vaktinde müezzin Hayri Efendi vardır, cami müezzini. Allah Resulü rüyasına giriyor Hayri Efendinin ve 'git Fetullah'a söyle, evlenirse ölür' diyor. Hocaefendi de 'ya evlilik falan düşündüğüm yok. Çamaşır yıkarken kalbimde öyle bir şey geçmişti' diyor. Allah Resulü demek bu kadarına bile razı olmadı."

Ben bu asrın sahibiyim

Söz konusu sohbette imam, Gülen'le ilgili şunları da söylüyor: “Hocaefendi, kendi talebeleri için 'bunlar bana kriz geçirtiyor, kan kusturuyorlar' diyor. Niye kan kusturuyorlar? Hocaefendinin mahiyetini bilmediklerinden. Hocaefendiye güzel konuşan bir vaiz olarak bakıyorlar ilk zamanlar. Vazifeli olduğunu bilmiyorlar ki... Pekmezci abiye vazife veriyor Buca kamplarında. Sallıyor Pekmezci abi, 'tamam hocam yaparız' diyor. Ertesi hafta gelince 'o iş yapıldı mı?' diye soruyor tekrar. 'Yaparız hocam yaparız' diyor yine. Bu sefer hocaefendi, 'kaç hafta geçmiş halen 'yaparız' diyorsun. Mühim bir iş yapılması lazım, hocaefendi üzerinde ehemmiyetle duruyor ama sallıyor karşıdaki, vazifeli olduğunu bilmiyor ki. En son kızıyor hocaefendi, tutuyor yakasından 'sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben bu asrın sahibiyim' diyor. Bir türlü iş yapmaz Pekmezci, ondan sonra Pekmezci oluyor. Zaten hocaefendi kızdığı zaman maharetlerini söyler."

Geleceği biliyormuş

İmam, Gülen'in 'geleceği bildiğini' iddia edilerek şunları söyledi: “Şimdi asrın başındaki imamlar hiç sarsılmıyorlar değil mi? Her türlü sıkıntı ve çileye rağmen bakıyorsunuz dimdik ayakta duruyorlar. Neden? Çünkü filmi biliyorlar da ondan. İşte büyük zadlara, hocaefendiye, ilahi ekranda kendi hayatını Allah ona seyrettiriyorsa sarsılmaması için seyrettiriyor, neticeyi bilsin ki hayatın içerisinden geçen başına gelen bütün şeyleri göğüslesin. Yani hocaefendi geleceği biliyor..."

Peygamberi rüyasında görüyor

“Geçenlerde Amerika'da bir arkadaşımız hocaefendiye, 'hocam, üstad hazretleri ileride kim geleceğinden risalelerde açıklama ya da şerh yapacağından bahsediyor, bu ne zaman kim gelecek' deyince, hocaefendi gülmüş, 'ya mübarek ben yapıyorum ya' demiş. Geçen hafta da bir abiye, 'Hocaefendinin ekranı açık mı?' diye soruyor. Bu kadar da olur mu ya? 7 yaşında her gece Allah Resulü'nu rüyasında gören insanın ekranı kapalı mı olur?"

Sultan 2. Abdülhamid'in mal varlığı

Osmanlı padişahlarından Sultan 2. Abdülhamid'in 1869-1908 yıllarına ait, Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Trakya'daki mal varlığına ilişkin 7 bin 756 taşınmazının tapu kayıtları, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivinde saklanıyor.


Sultan 2. Abdülhamid'in çeşitli ülkelerde yaşayan torunlarının açtığı miras davalarıyla zaman zaman tartışılan mal varlığına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivlerinde ayrıntılı kayıtlar yer alıyor.

MAL VARLIĞI 3 DEFTERDE YAZILI

Arşiv Daire Başkanı Zeynel Abidin Türkoğlu, arşivlerinde Sultan 2. Abdülhamid'in şahsi mal varlığına ilişkin 3 tapu kayıt defteri bulunduğunu söyledi. Türkoğlu, "Elimizdeki 3 defterde Sultan 2. Abdülhamid'e ait 1869-1908 yıllarına ait Anadolu, Ortadoğu, Balkanlar ve Trakya'da aktif ve pasif olarak toplam 7 bin 756 taşınmazın tapu kaydı bulunuyor. 2. Abdülhamid'e ait kayıtlar içinde tarla, bağ, bahçe, mera, koru, çiftlik, konak, hane, değirmen, maden, zeytinlik, kahvehane ve dükkan gibi birçok taşınmaz yer alıyor" dedi.

Sultan 2. Abdülhamid'in ölümünün ardından bazı taşınmazların hazineye aktarıldığını belirten Türkoğlu, özellikle çiftlik ve emlaka ilişkin kayıtlarda sayı belirtilmediği için miktarın net olarak bilinemediğini ifade etti.

TÜRKİYE'DE 2 BİN 369 TAŞINMAZ

Abdülhamid'in Anadolu'da 2 bin 369 taşınmaz kaydı bulunduğunu vurgulayan Türkoğlu, "Bunlar İstanbul, İzmir, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ, Adıyaman, Denizli, Sakarya, Giresun, Aydın, Sivas, Eskişehir, Bursa, Kocaeli, Burdur, Manisa, Kırklareli ve Edirne illerinde yer alıyor. Bu taşınmazların bir milyon 256 bin 947 dekarı halen 2. Abdülhamid'in üzerinde kayıtlı bulunuyor. 391 bin 573 dekarı Hazine'ye, 8 bin 627 dekarı da şahıslar adına geçmiş gözüküyor" diye konuştu.


Türkoğlu Sultan 2. Abdülhamid'in Balkanlar'da da 2 bin 843'ü Yunanistan, bin 424'ü Arnavutluk, 8'i Bulgaristan, 5'i Makedonya'da olmak üzere 4 bin 280 taşınmaz kaydı olduğunu vurgulayarak, bunların da 220 bin 23 dekarının halen Abdülhamid'in üzerinde, 560 bin 231 dekarının Hazine'ye, bin 328 dekarının da şahıslar adına geçtiğini bildirdi. Sultan 2. Abdülhamid'in Ortadoğu'daki mal varlıklarına ilişkin olarak, defterlerde Suriye'de 390, Lübnan'da 333, Filistin'de 223, Irak'ta 83, Arabistan'da 60, İsrail'de 10, Libya'da da 8 olmak üzere toplam bin 107 kaydın bulunduğunu dile getiren Türkoğlu, "Bu kayıtlardan 3 milyon 482 bin 106 dekarı halen 2. Abdülhamid adına kayıtlı durmakta olup, bir milyon 528 bin 395 dekarı Hazineye, 7 bin 178 dekarı da şahıslar adına geçmiştir" ifadelerini kullandı. Türkoğlu, kayıtların yer aldığı defterlerin diğer tarihi evraklarda olduğu gibi özenle, kontrollerinin yapılarak, uygun koşullarda saklandığını kaydetti.

"MİRASÇILARINDAN ARAYAN OLMADI"

Sultan 2. Abdülhamid'e ait taşınmazların bazılarının 1908'den sonra devlet hazinesine geçtiğini vurgulayarak, "Yurtdışındaki taşınmazların mevcut durumuyla ilgili de herhangi bir bilgimiz yok. Bu zaten uluslararası hukuku ilgilendiren bir konu. Biz sadece bu kayıtların muhafazası noktasında çalışıyoruz. İlgililerine bu çalışmaları sunuyoruz. Abdülhamid'in mirasçılarından ise şu ana kadar bizi arayan olmadı" ifadelerini kullandı. ntvmsnc

4 Kasım 2016 Cuma

Düdüklü tencere bomba gibi patladı

İzmir'de aşure yapıldığı sırada ocak üzerindeki bulunan düdüklü tencerenin patlamasıyla, ocak başında bulunan Nazlı Biçer Ertuğ’un yüzü ve vücudunun büyük bölümü yandı. Acılar içinde kalan ve aylarca güneşe çıkamayacak olan talihsiz kadını en büyük tesellisi ise kazadan birkaç dakika önce yanında bulunan oğlunun o sırada içeriye gitmesi oldu.


Üretici firmaya dava açacağını söyleyen Nazlı Biçer Ertuğ, "O an çok büyük acı yaşadım. Gözlerimi dahi açamadım. Benim yaşadığımı başka kadınların yaşamaması için, hukuk mücadelesi vereceğim" dedi.

Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir fabrikada planlama bölümünde çalışan 31 yaşındaki Nazlı Biçer Ertuğ, evinde aşure yapmak için aynı marka iki düdüklü tencere içerisinde buğday kaynatmaya başladı. Ertuğ, aynı anda ocak üzerinde aşure hazırlıklarını sürdürdüğü sırada düdüklü tencerelerden birisi, bomba gibi patladı. Düdüklü tencere ve kapağı farklı bir yöne fırladı, içerisindeki kızgın buhar ile suyla karışmış olan buğday, Nazlı Biçer Ertuğ’un üzerini kapladı.


YÜZÜ TAMAMEN YANDI

Kızgın buhar ve suyun yüzünü kaplamasıyla büyük acı yaşayan Nazlı Biçer Ertuğ, çığlık atarak mutfaktan dışarıya koşup, kayınvalidesi Şadan Ertuğ’dan yardım istedi. Bir yandan yüzünü yıkayıp serinletmeye çalışan Ertuğ, bir yandan da 112’yi aradı. Hastaneye götürülen Nazlı Biçer Ertuğ’un yüzünün büyük bir bölümü ile vücudunun çeşitli yerlerinde, birinci ve ikinci derece yanıklar oluştuğu anlaşıldı. Yanık kremiyle tedavisine başlanan talihsiz kadının, yaralarının kapanmasından sonra plastik cerrahlarca tedavisinin sürdürüleceği belirtildi. Nazlı Biçer Ertuğ’un yüzü, kaza öncesi haline göre neredeyse tanınmayacak hale geldi.


OĞLUNUNU YANMAMASI TEK TESİLLİSİ

Mikrop kapmaması için steril bir ortamda bulunması ve aylarca güneş ışığından uzak durması gereken Ertuğ’un yaşadığı bu olaydaki tek tesellisi ise kazadan birkaç dakika önce yanında bulunan 3.5 yaşındaki oğlu Rüzgar’ın, o sırada içeriye gitmesi oldu. Yaşadığı acıyı unutamadığını belirten
Nazlı Biçer Ertuğ şunları anlattı:

"Aşure yaptığımız sırada düdüklü tencere bomba gibi patladı. O an ne yapacağımı bilemedim ama yüzümde ve vücudumda büyük acı hissettim. Çığlıklar atıp mutfaktan çıktım. O an ne yapacağımı bilemiyordum. Sağlık ekiplerinden yardım istedim. Şimdi aylar sürecek zorlu bir tedavi süreci bizi bekliyor. Çünkü yaraların mikrop kapmaması lazım."

DAVA AÇACAK

Yaşadıklarına isyan eden Nazlı Biçer Ertuğ şöyle konuştu:

"Benim hatamla kaza olsa elbette bir şey diyemeyeceğim ama, güvenli diye aynı firmadan iki tane düdüklü tencere aldık. Birisi bu şekilde patlıyor. Bunun sorumlularının hesap vermesi lazım. Ben günlerdir çocuğumu sadece uzaktan seviyorum, öpüp sarılamıyorum. Elimle dokunuyorum sadece, yaralarım mikrop kapmasın diye. Eminim bu tencereleri kullanan başka kadınlar da vardır. Ben onlarını benim gibi acı yaşamaması içini uyarıda bulunmak istiyorum. Ayrıca firmanın da gerekli cezayı görmesi lazım. Bunun için dava açacağım" dedi. Taylan YILDIRIM / İZMİR (DHA)


3 Kasım 2016 Perşembe

Doğurduğu bebeği öldüren anneye ömür boyu hapis

İzmir'de, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini evin balkonundan boş alana atarak ölümüne neden olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan 36 yaşındaki Refika Gülkan Akın, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Sanık Refika Gülkan Akın, duruşmada yaptığı son savunmada, "Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.


Davaya konu olan olay geçen yıl 11 Ocak'ta meydana geldi. Vatandaşlar, Konak ilçesi Halil Rıfatpaşa Caddesi üzerindeki apartmanlar arasında bulunan boş alanda yeni doğmuş bir bebek cesedi görünce durumu yetkililere bildirdi. Araştırma yapan polis, cesedin bulunduğu yerin karşısındaki apartmanın dördüncü katında hamile bir kadının oturduğu bilgisine ulaştı. Savcılıktan alınan izin sonrası eve giden polis, özel bir şirkette güvenlik görevlisi Refika Gülkan Akın ile karşılaştı. Evlilik dışı ilişkiden hamile kalan Refika Gülkan Akın'ın, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini balkondan attığı anlaşıldı. Gözaltına alınan Refika Gülkan Akın tutuklandı, hakkında dava açıldı.

Yeniden rapor alınsın

İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'kasten ölüme neden olmak' suçlamasıyla açılan davanın son duruşmasına tutuklu sanık Refika Gülkan Akın ile avukatı Akif Duygu katıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi'nden gelen raporda, Refika Gürkan Akın'ın cezai ehliyetinin tam olduğu belirtildi. Daha önce de iki ayrı hastaneden cezai ehliyetinin tam olduğuna dair rapor verilen sanığın avukatı Akif Duygu, "Müvekkilim hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi tarafından verilen rapor yetersizdir. Adli Tıp Genel Kurulu'ndan yeniden rapor alınsın. Üç hafta gözlem altında kalması gerekirken, 4 gün içinde rapor düzenlenmiştir. Raporu düzenleyen heyetteki çoğu kişi FETÖ'den tutuklanmıştır. Bu rapor Yargıtay denetiminde yeterli değildir" dedi.

Savcı cezalandırılmasını istedi

Duruşma Savcısı Çetin Demirci ise yeniden rapor alınması talebinin reddini istedi. Savcı Demirci, mütaalasında sanığın işlediği suçun sabit olduğunu, kasten kendi bebeğini öldürdüğünü belirterek, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasını, sanığın tutukluluk halinin de devamını talep etti.

'İçim acıyor'

Sanık Refika Gülkan Akın, savcının mütalaasına karşı savunmasında başına bu işin nasıl geldiğini anlayamadığını söyledi. Refika Gülkan Akın, "Böyle olmasını istemezdim. Ben böyle bir insan değilim. Böyle bir şeyin nasıl olduğunu kesinlikle anlamıyorum. Ben sonuçta anne adayıydım. Bu yaşadıklarımı anlayamıyorum. Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.

İyi hal indirimi

Sanık avukatının yeniden rapor alınması talebini reddeden mahkeme heyeti, sanığı önce ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezasına çarptırdı, ardından cezasını duruşmalardaki iyi hali nedeniyle ömür boyu hapis cezasına indirip, tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı bitirdi. Sanık Refika Gülkan Akın, ceza karşısında büyük üzüntü yaşarken, avukatı Akif Duygu, kararın temyizi için Yargıtay'a başvuracaklarını belirtti.

21 Ekim 2016 Cuma

İzmir'de 149 öğretmen hakkında göreve iade kararı

Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimiyle ilgili soruşturma kapsamında İzmir'de açığa alınan 149 öğretmen hakkında göreve iade kararı verdiği öğrenildi.


İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, soruşturma kapsamında açığa alınan öğretmenlerden bazılarının göreve iade edilmeleri kararlaştırıldı.

Bakanlıkça İzmir'deki soruşturmada açığa alınan öğretmenlerden 149'u için göreve iade kararı verildi.

Öğretmenlerin kararın tebliğinin ardından görevlerine dönebilecekleri öğrenildi.

19 Ekim 2016 Çarşamba

Çeyrek altınla yarışan ıhlamur pes etti

Ihlamurda geçen yıl çeyrek altınla yarışan fiyatlar, bu yıl üretim ve ithalatın artmasıyla düşmeye başladı. Geçen yıl 200 lirayı gören, bu yıl ise 150 lira ile sezona başlayan fiyatların düşüşe devam edeceği tahmin ediliyor.


Tüm Aktarlar ve Baharatçılar Tıbbi ve Aromatik Bitki Yetiştiricileri Derneği (TABDER) Başkanı Ayhan Ercan, kış çayları içinde en yoğun talebi gören ıhlamurun geçen yıl üretimdeki düşüş ve bazı toptancıların bunu fırsat olarak değerlendirmesi nedeniyle fiyatta rekor kırdığını belirtti.

Geçen yıl kilogramı 200 liraya çıkmıştı

Çiçek ıhlamurda kilogram fiyatlarının ortalama 120 lira seviyesindeyken geçen yıl birden yükselmeye başladığını ve 200 liraya çıktığını anlatan Ercan, şunları söyledi:

"Fiyatların rekor kırması tüketicinin tepkisini çekti. Vatandaş, ıhlamur yerine alternatif kış çaylarına yöneldi. Ayrıca fiyatların bu seyri nedeniyle Balkan ülkeleri ve Gürcistan'dan ithalat yapıldı. Buna rağmen kış ayları bitene kadar fiyatlar ancak 180 lira seviyesine gerilemişti.

Bu sezon ise sonbaharla birlikte yeni sezon ürünler raflara çıkmaya başladı. Bu yıl üretimin yüksek olması ve ithalatın devam etmesiyle çiçek ıhlamur fiyatları normale dönmeye başladı. Fiyat düşüşü yüzde 20 seviyesinde ancak bu yıl ürün bol, fiyatlarda düşüş devam edecek.

Gelecek aylarda yüzde 35-40'lık düşüş bekliyoruz. Bu da yeniden 120 lira seviyelerine yaklaşılacağını gösteriyor."

Ercan, üretimin yüksek olmasında iklimsel koşulların yanı sıra ıhlamur ağacı sahiplerinin fiyatlardaki yükselişi görerek geçmiş yıllarda toplamadığı ağaçlarda da hasat yapmasının etkili olduğuna işaret etti.

Havalar soğuyunca belli olacak

İzmir'deki Tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda aktarlık yapan Fatih Pamukçu da geçen yıl fiyatlardaki anormal yükselişin tepki çekmesi nedeniyle birçok esnafın bu ürünü raftan indirdiğini belirterek bu yıl fiyatların gerilemeye başlamasıyla satışların güzel başladığını söyledi.

Pamukçu, "Bu yıl ıhlamur bolluğu var, fiyatlar o kadar yükselmez. Kilogramı 150 lira ile başladık. Fiyatların seyrini soğuk hava belirleyecek. Talep de etkili olacaktır. Ancak geçen seneki ortamı beklemiyoruz. Umarız olmaz" dedi.

Fiyat artışının ıhlamur çayı alışkanlığı bulunan insanların tercihlerini etkilediğine dikkati çeken Pamukçu, ıhlamurun artık adaçayı, zahter, taze zencefil, tarçın, havlucan ve nane limon gibi çaylarla karıştırılarak tüketilmeye başlandığını ifade etti.

12 Ekim 2016 Çarşamba

Mide küçültme ameliyatının ardından felç olan kadın öldü

Sakarya'nın Pamukova İlçesi’nde boşandığı eşine kızıp mide ameliyatı olduktan sonra mide kanaması geçirip, felç olan 27 yaşındaki Ebru Çoban, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.


Pamukova’da yaşayan Ebru Çoban, Fatih S. ile 8 yıl önce evlenerek İzmir’e yerleşti. Evlendiğinde 110 kilo olan, ilerleyen yıllarda 145 kiloya ulaşan Ebru Çoban ile eşi Fatih S., çocukları da olmayınca sorunlar yaşamaya başladı. Çift, 2 yıl önce boşandı. Boşandığı eşinin kilolarını sorun etmesine kızan Ebru Çoban, geçen yıl Ankara Dışkapı Hastanesi’nde mide küçültme ameliyatı oldu. Ameliyattan 15 gün sonra mide kanaması geçiren Ebru Çoban’ın beynine pıhtı atması sonucu sol tarafı felç oldu.
Yatağa bağımlı yaşayan Ebru Çoban 70 kiloya düşünce, Adapazarı Toyotasa Hastanesi’ne kaldırıldı. Sağlık durumunun kötüye gitmesi üzerine Ebru Çoban, İzmit’te bulunan özel bir hastaneye sevk edildi. Tedavisi süren Çoban, bugün doktorların tüm çabalarına karşın kurtarılamadı. DHA







11 Ekim 2016 Salı

Türkiye'nin en yüksek oranda yaşlı göçü alan ili İzmir

İzmir'in Türkiye'de yaşlı nüfus göçünü en fazla alan kent olduğu ortaya çıktı. Geriatri sempozyumunda konuşan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir Müdürü Nesim Tanğlay, "İzmir olarak yüksek oranda yaşlı nüfus göçü de alıyoruz" dedi ve Türkiye'de 2023'te beklenen yaşlı nüfus oranına İzmir'in şimdiden ulaştığını söyledi.



İzmir'de düzenlenen Geriatri Sempozyumu, Türkiye'de en çok yaşlı nüfus göçünü bu kentin aldığını ortaya koydu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir Müdürü Nesim Tanğlay, "İzmir olarak yüksek oranda yaşlı nüfus göçü de alıyoruz. 2023 yılında Türkiye'de beklenen yaşlı nüfus oranı yüzde 14. İzmir olarak şu anda bu orana sahibiz" dedi.

Geriatri Sempozyumunun dördüncüsü yapıldı

Yaşlılık dönemindeki sağlık sorunları ve bu sorunların tedavileriyle ilgilenen yaşlılık hekimliği ya da geriatri alanında sosyal ve bilimsel açıdan çalışmalar yapan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Geriatri Hemşireliği Sempozyumu'nun dördüncüsünü gerçekleştirdi.

4. Geriatri Hemşireliği Sempozyumu, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü İç Hastalıkları ve Halk Sağlığı Hemşireliği ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Narlıdere Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi işbirliği ile düzenlendi. Başkanlığını Doç. Dr. Yasemin Tokem, Doç. Dr. Nil Tekin ile Doç. Dr. Medine Yılmaz'ın yaptığı sempozyuma 180 sağlıkçı katıldı.

'En yüksek oranda yaşlı nüfus göçü alan il İzmir'

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürü Nesim Tanğlay da İzmir özelinde tüm Türkiye oranından daha yüksek bir yaşlılık oranının görüldüğünü aktardı. Yüzde 12 ile yüzde 14 oranınında yaşlı bir İzmir olduğunu ifade eden Tanğlay, "İzmir olarak yüksek oranda yaşlı nüfus göçü de alıyoruz. 2023 yılında Türkiye'de beklenen yaşlı nüfus oranı yüzde 14. İzmir olarak şu anda bu orana sahibiz. Yaşlı nüfusun artmasıyla, sağlıklı yaşlanma, bakım kalitesi gibi birçok kavramla karşılaşıyoruz. Bu gibi bilimsel çalışmaların bu alana büyük katkı kazandırdığını, Geriatri Hemşireli'ğinin günümüzdeki öneminin git gide arttığını belirtmek isterim" diye konuştu.

Geriatri eğitiminin önemine işaret etti

İKÇÜ Rektörü Prof.Dr. Galip Akhan, Narlıdere Huzurevi ile 3 yıldır süren protokolün kendileri açısından bir şans olduğunu kaydetti. Rektör Prof.Dr. Akhan, Narlıdere Huzurevi'nin Tüm Türkiye'ye sunduğu hizmet kalitesi ve İKÇÜ'nün sağlık bölümlerinde okuyan, geleceğin sağlıkçılarına verdiği eğitimin önemine dikkat çekti. Prof.Dr. Akhan, "Sosyal devlet olmanın gelişmiş ülke olmanın gerektirdiği unsurların başında yaşlı ve engelli vatandaşlarımıza verilen hizmet gelmektedir. Yaşlılarımıza her konuda destek olmak birer sağlıkçı birer yönetici olarak en büyük sorumluluğumuzdur. Bunu görev olarak değil sevgiyle ve hürmetle yapmaktayız" dedi.

'Yaşlılar adeta küçülmüş çocuklar gibidir'

60-65 yaş arası hastalıkların erişkinlerden farklı seyir ettiğine dikkat çeken İKÇÜ Sağlık Bilimler Fakültesi Prof.Dr.Bumin Nuri Dündar, "Yaşlılar adeta küçülmüş çocuklar gibidir. Yaşlı nüfusun artması, yaşam sürelerinin uzaması ile kronik hastalıkların sıklaşması, Geriatri Hekimliği'nin ve hemşireliğinin önemini arttırdı" dedi.

'Yaşlılık olgusu sağlık politikalarında önemli yer tutuyor'

İKÇÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Hemşirelik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yasemin Tokem, ise yaşlılık olgusunun ülkelerin sağlık politikalarında önemli bir yer tuttuğunu söyledi. 2015 verilerine göre Türkiye nüfusunun altı buçuk milyonluk kısmının yaşlılardan oluştuğunu aktaran Tokem, yakın bir gelecekte Avrupa'daki birçok ülkede olduğu gibi bu oranın yüzde 10'un üzerine çıktığında çok yaşlı nüfus oluşacağını söyledi.

'Türkiye yaşlı sorunlarını konuşan değil yaşayan bir ülke olacak'

Tokem, "Bu verilerden ülkemizin yaşlı nüfusun sorunlarını konuşan değil sorunlarını yaşayan bir ülke olacağını düşünmekteyiz. 2050 yılında tüm dünyada 60 yaş ve üstü bireylerin 2 milyar rakamına ulaşacağı belirtiliyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde bu yaşlanmanın ekonomik yükünün gelişmiş ülkelere göre daha ağır olması beklenmektedir" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin en büyük kapasiteli huzurevi

Narlıdere Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nil Tekin Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük kapasiteli yaşlı bakım ve rehabilitasyon alanına sahip olduklarını söyledi. Yıllar içinde toplumun, yaşlı sağlığı ve bakımı profesyonellerine daha fazla ihtiyaç duyduğunu kaydeden Tekin, bu ihtiyacın en büyük unsurunun hemşireler olduğunu vurguladı. DHA

10 Ekim 2016 Pazartesi

106 yaşında intihar etti

İzmir'in Kınık ilçesinde oğlu İsmail Yula'nın yanında yaşayan 106 yaşındaki Halil Yula evin bahçesinde kendisini asarak intihar etti. 


Olay, bugün saat 08.00 sıralarında Kocaömer Mahallesi'nde bulunan bir evde meydana geldi. Adana'da yaşayan ve eşi vefat ettiği için bir süredir İzmir'in Kınık İlçesi'ndeki oğlu İsmail Yula'nın yanında kalan Halil Yula bunalıma girerek evin bahçesindeki nar ağacına kendisini astı.

Akşam saatlerinde eve gelen İsmail Yula kapıyı açtığında babasını ağaçta asılı bularak durumu jandarmaya bildirdi. İhbar üzerine gelen jandarma ekipleri yaşlı adamın hayatını kaybettiğini belirledi.

Herhangi bir not bırakmadığı öğrenilen Halil Yula'nın cesedi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildi.Jandarma olayla ilgili soruşturma başlattı.

23 Eylül 2016 Cuma

İzmir'de deprem

İzmir'in Menderes ilçesinde 3.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.


Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesinin tespitine göre, saat 08.07'de merkez üssü Menderes olan 3.8 büyüklüğünde yer sarsıntısı kaydedildi.

Depremin yerin 6.95 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.