23 Ekim 2015 Cuma

Türkiye’de 11,7 milyon kişi sürekli yoksul

HESA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Ramazan Taş "Türkiye’de 11,7 milyon vatandaş sürekli yoksul" dedi.

HESA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Ramazan Taş, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 18 Eylül 2015 tarihinde açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları verilerine göre Türkiye’de 23,3 milyon vatandaşın maddi yoksun, 11,7 milyon vatandaşın ise sürekli yoksul durumunda olduğunu açıkladı.
Turgut Özal Üniversitesi İİBF İktisat Bölüm Başkanı da olan Taş, en az 3 yıldır yoksul olanların ‘sürekli yoksul’ olarak tanımlandığını belirtti. Taş, Türkiye nüfusunun yüzde 15,1’ine karşılık gelen 11,7 milyon vatandaşın sürekli yoksul durumda olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Taş, ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan, ödeme zorluğu çeken, beklenmedik harcamalarını karşılayamayan, evinin ısınma ihtiyacını karşılayamayan, çamaşır makinesi, telefonu, renkli televizyonu olmayan, tatil yapamayanların ‘maddi yoksul’ olarak tanımlandığını kaydetti. Taş, dolayısıyla Türkiye nüfusunun yüzde 29,4’üne denk gelen 23,3 milyon vatandaşın maddi yoksun durumunda olduğunu belirtti.
Ramazan Taş, yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları yani 3Y’yi ortadan kaldırma hedefiyle yola çıkan ve aralıksız 13 yıl iktidarda kalan bir siyasi kadronun 13 sonra hala yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla anılmasının hem kendileri adına hem de Türkiye adına büyük bir hayal kırıklığı olduğu değerlendirmesini yaptı. Sözcü

22 Ekim 2015 Perşembe

İsveç’te tecavüz mağduru erkekler için klinik

Cinsel taciz ve tecavüze uğramış erkekler için İsveç’in dalında ilk kliniği geçen hafta açılarak tecavüz mağdurlarını kabul etmeye başladı.

Düynada ilk kez tecavüz mağduru erkekler için İsveç'te bir klinik açıldı. Geçtiğimiz yıl İsveç'te 370 erkeğin tecavüze uğradığı kayıtlara geçti. 
Södersjukhuset (SÖS) bünyesinde açılan kliniğin Şefi Lotti Helström yeni açılan kliniktecinsel tacize uğrayan erkeklerin şimdiye kadar olandan daha iyi destek almalarının amaçlandığını söyledi.
ERKEKLERE ÇOĞUNLUKLA YİNE BAŞKA ERKEKLER TECAVÜZ EDİYOR

Nüfus araştırmalarının tecavüze uğrayan erkek sayısının tahmin edilenlerden oldukça fazla olduguna dikkat çeken Lotti Helström, erkeklerde tecavüzün fiziksel ve psikolojik sağlıklarına olan etkilerin, kadınlara göre çok daha büyük olduğunu belirterek, tecavüze uğrayan erkeklerde post travma sendromu riskinin de çok daha fazla olduğunun altını çizdi.

Ayda 3 ila 5 erkeğin kliniklerine başvuracağını tahmin ettiklerini belirten Lotti Helström, "Cinsel tecavüze uğrayan erkeklerin büyük çoğunluğu yine başka erkekler tarafından taciz ediliyor. Bu kişilerin insani ve cinsel kimlikleri karmakarışık oluyor. Bu da bizim karşı karşıya olacağımız en büyük zorluk olacaktır" dedi.
2014'TE 370 ERKEK TECAVÜZE UĞRADIĞINI AÇIKLADI

Lotti Helström’ün verdiği bilgilerde göre, İsveç’te 2014 yılında erkeklere yönelik 370 tecavüz olayı kayıtlara geçti.

Tecavüze uğrayan erkekler için klinik açılacağını ilk olarak İngilizce İsveç haberleri veren "The Local" gazetesinde duyurulmasının ardından Stockholm İl Sağlık Müdürlüğü dünyanın her tarafından yayın organlarınca röportaj icin aranmaya başlandı.
DÜNYANIN TECAVÜZE UĞRAYAN ERKEKLERİ İÇİN AÇILAN İLK KLİNİĞİ

Washington Post Web forumunda İsveç’in neden tecavüze ugrayan erkekler için klinik açtığını irdeleyen uzunca bir yazı yayınladı. İngiliz Daily Mail haberi, "Dünyanın tecavüze uğrayan erkekler icin açılan ilk kliniği" olarak duyurdu. İrlanda radyo kanalı da Folk Partili Jessica Ericsson ile bir söyleşi yayınladı. DHA

Çetin Altan: 'Hayal ettiğim ülke bu değildi'

Bugün 88 yaşında hayata gözlerini yuman usta gazeteci Çetin Altan, Haziran 2015'te Cumhuriyet için kaleme aldığı "Hayal ettiğim ülke bu değildi" başlıklı yazısında "Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan" demişti.


İşte o yazı:

Hayal ettiğim ülke bu değildi

Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.

Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Gene de bir hayal kırıklığı yaşamıyorum. Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik.

Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır.

Yaralı bir devi ayaklarının üstüne koyabilmek için kuşak kuşak o devi sırtımızda taşıdık. Yaralarının iyileşeceğine, o devin ayaklarının üstünde duracağına olan inancımı hiç kaybetmedim. Bir gün bu ülke ayaklarının üstünde duracak. O zaman da, masaldaki gibi “sihirli kedinin çizmelerini” giyerek amacına doğru uçarak gidecek.

Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz.

Ama siz uğraşırsanız, mücadeleden vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken “torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz” deme mutluluğunu siz tadabilirsiniz.

Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin.

Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, “daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik” diyebilirsiniz.

Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır.

O tebessümlerin çoğalması da elbet bir gün kurtarır bu ülkeyi.

Enseyi karartmayın.

30 Ekim cuma günü tatil oldu

Başbakan Davutoğlu’nun 30 Ekim Cuma günü kamu çalışanlarının idari izinli sayılmaları ile ilgili genelgeyi imzaladığı belirtildi.

28 Ekim çarşamba günü yarım gün olacak.

Böylece 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda izinli olacak olan kamu çalışanları ve öğrenciler 30 Ekim cuma günü de idari izinli sayılmış olacak.

Cumartesi ve pazar günleri de tatil yapacaklar için bayram tatili 4,5 güne çıkmış oldu.

1 Kasım milletvekili genel seçimleri nedeniyle 2 Kasım pazartesi günü de okullar için tatil ilan edilirse, öğretmen ve öğrenciler 5,5 gün tatil yapmış olacak.

Çetin Altan’dan 10 hayat dersi

Türkiye’de vasata kafa tutan insanların en başındaydı Çetin Altan. Yazıları, kitapları zihin açardı. Bilgiyi aktarmaz çağlayan gibi akıtırdı. İşte o güzel insandan geriye kalan 10 Hayat dersi...

  1. 1.Başarı yalan söylemek zorunda kalmadan yaşayabilmektir.

  2. 2.İnsanlar değerli olmayı unuttular, önemli olmaya çalışıyorlar.

  3. 3.Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra, ya da hayallerdeki ümittir. 

  4. Hüsranı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta.

  5. 4.Politika demek, kazığı atarken söylediğin nutukları, kazığı yiyenlere alkışlatmak demektir.

  6. 5.İyi yaşamak zamanı olanaklar çerçevesinde en unutulmaz bir tat içinde.

  7. 6.Mutluluk sevdiğinle zamanı unutmaktır.

  8. 7.Neyi merak ediyorsan, o önemlidir hayatta. Merak etmediğin şey görünmez sana.

  9. 8.Yazı dediğin, 100 sene sonra birileri baktığı zaman sana ‘dangalak’ demesinler diye özenle yazılmalıdır.

  10. 9.Uydurunuz. Uydurdukça dünya ile belki daha kolay anlaşırsınız. Nasıl olsan onun için de ‘yalan dünya’ diyorlar. Ama unutmayın ki, uydurma gereği duymayanlar için de ‘adam’ diyorlar.

  11. 10. İnsan gerçekleşmeyecek şeyi düşünemez. Kristof Kolomb mutlu olsa denizlere açılır mıydı? 

Çetin Altan hayatını kaybetti

Türkiye'nin simge gazeteci ve yazarlarından Çetin Altan, 88 yaşında yaşamını yitirdi. Acı haberi oğlu Mehmet Altan verdi.

"MAALESEF BABAMI KAYBETTİK"
Gazeteci ve yazar Ahmet Altan ve akademisyen Mehmet Altan'ın babası, duayen gazeteci Çetin Altan, haziran ayında rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış, tedavisinin ardından taburcu edilmişti.

Telefonla ulaştığımız oğlu Mehmet Altan, ağlamaklı bir sesle " Maalesef babamı kaybettik" dedi.
ÇETİN ALTAN KİMDİR
22 Haziran 1927'de İstanbul'da doğan Çetin Altan, 1946’da Ulus Gazetesi’nde başladığı gazetecilik hayatını 87 yaşında Milliyet’teki "Şeytanın Gör Dediği" köşesindeki yazılarına ara verene kadar sürdürdü.

Büyük Gözaltı (1973), Bir Avuç Gökyüzü (1974), Viski (1975) ve Küçük Bahçe (1978) ile roman, Üçüncü Mevki (1946) ile şiir, Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat (2009) ile eleştiri,  Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri(1985) ile öykü dalında eserler verdi; çoğu sahnelenen on tiyatro oyunu yazdı. Sayısız deneme, inceleme kitabına imza attı. Al İşte İstanbul gezi-röportaj, Kavak Yelleri ve Kasırgalar ise otobiyografi alanında Türkçeye kazandırdığı eşi az bulunur kitaplardır.
Milliyet'in Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'yle...
Aziz Nesin'le birlikte...

21 Ekim 2015 Çarşamba

Mısırlı milyoner mülteciler için 2 ada satın alacak

Mısırlı milyoner Naguib Sawiris, ülkelerindeki iç savaştan kaçan mülteciler için Yunanistan'ın Ege adalarında 2 ada satın almayı düşündüğünü açıkladı.

Mısırlı milyoner Naguib Sawiris, iç savaşlardan ve yolluktan kaçan mülteciler için Yunanistan’ın Ege adalarında 2 ada satın almayı düşündüğünü bildirdi.
Sawiris, bunun ‘iyi bir fırsat’ olduğunu söyledi. Ünlü milyarder, projesi için şimdiden ada sahipleriyle görüşmeye başladığını ve pazarlıkların sürdüğünü bildirdi.

200 BİN MÜLTECİYE EV
Sawiris, adaları satın aldıktan sonra mültecilere kendilerine ev, okul ve temel servis hizmetleri kurmaları için kaynak vereceğini; mülteciler yerleştikten sonra da onlara iş imkanı sağlayacağını duyurdu.
Sawiris, 200 bin mülteciye ev verebileceğini, bu şekilde bir projeyle karışıklık içindeki ülkelerine geri dönmektense kendilerine yepyeni bir ülke inşa edebileceklerini söyledi.

‘AYLAN ADASI’
Sawiris, bir adanın isminin küçük Suriyeli çocuğa atfen Aylan adını taşımasını istediğini belirtti. Suriyeli küçük Aylan Bodrum’da hayatını kaybetmiş, sahile vuran küçük bedeni gösteren fotoğraf tüm dünyada mültecilere bakışı değiştirmişti.

‘YUNANİSTAN’DAN YEŞİL IŞIK BEKLİYORUZ’
“Ben Yunanistan’da iki adayı belirledim ve onların sahipleri ile temas halindeyim. Biz Yunan hükümetiyle olası en büyük mülteci kabul sayısını karşılamak koşuluyla görüşmeye hazırız” diyen Sawiris Twitter’da yaptığı açıklamada “Biz mültecilerin gelişi için idari prosedürleri başlatmak için Yunanistan’dan yeşil ışık bekliyoruz” diye yazdı.

‘BM İLE KOORDİNASYON İÇİNDEYİZ’
Ege Denizi’nde 1,200 adet yaşanılabilir ada yer alıyor. Bunlardan en çok 300 tanesinde ise yerleşim bulunuyor.
Sawiris, adaların sahiplerinin adını açıklamazken projeye başlama maliyetinin yaklaşık 100 milyon dolar olduğunu belirtti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) de, Sawiris’in projesiyle koordinasyon içinde olduklarını bildirdi.

FİNLANDİYA KAPILARINI GÖÇMENLERE AÇTI
Mısırlı milyoner Naguib Sawiris, birçok Ortadoğu ve Afrika ülkesi dahil olmak üzere Kore’de mobil şebeke ağı Orascom TMT’nin sahibi konumunda. Bunun yanında Sawiris’in birçok sualtı iletişim şebekeleri bulunuyor. Sawiris ayrıca Mısır’da bir televizyon kanalının sahibi…
Finlandiya Başbakanı Juha Sipilä da mültecilere kapılarının açık olduğunu bildirmişti.
Kaynak:sözcü.com.tr

“Ne olur beni gömmeyin”

Yemen'de bombalı saldırıda yaralanan minik Ferid'in son sözleri tüm dünyayı ağlattı.


KÜÇÜK ÇOCUK YEMEN’DEKİ ACININ SEMBOLÜ OLDU
Ağır yaralanan Ferid, 3 gün boyunca sürdürdüğü yaşam mücadelesini kaybetti. Ferid, şimdiden Yemen’de devam eden savaşın yol açtığı acılara sembol oldu.
Birleşmiş Milletler verilerine göre bu ülkde şimdiye kadar 500′ü çocuk 2300 sivil, çatışmalar ve bombardımanlar sebebiyle hayatını kaybetti. Sözcü

Dünyanın en seksi başbakanı

Kanada'nın tek başına iktidar olan yeni başbakanı Justin Trudeau, kadınların radarına çoktan girdi :) Lacileri üzerine çekip, gömleği kolalı dolaşan bir siyasetçi profili hiç değil. Eski bir boksör, bar fedailiği yapmış, dövmesi de var deyince aklınıza nasıl bir fotoğraf geliyorsa, hah işte öyle bir başbakan! E tabii sadece bundan ibaret değil. Trudeau yakışıklı olduğu kadar özgürlükçü fikirleriyle de konuşuluyor. Hem kalbe hem akla yani. Daha ne olsun!

Justin Trudeau'nun ailesi öyle bir aileydi ki 'vasat' bir çocuk olarak büyümesi zaten mümkün değildi. Babası Kanada'nın 1968-1984 yılları arasındaki eski başbakanı Pierre Trudeau'ydu. Annesi Margaret Trudeau, kocasını önce Amerikalı siyasetçi Ted Kennedy, ardından Rolling Stones grubunun üyesi Ronnie Wood ile aldatıp, en sonunda da Mick Jagger'la adı aşk dedikodularına karışmış bir aktrist ve fotoğrafçıydı. Babası Pierre Trudeau'nın aşk listesinin en başında ise Barbra Streisand vardı.
E, böyle bir aileden gelince 12 Aralık 1972 doğumlu 43 yaşındaki Justin Trudeau'nun da sıkıcı bir siyasetçi profili olması elbette mümkün değildi. Dövmeli, kaslı, hayır kurumları için striptiz yapan, eşcinsel haklarını savunan, kürtaja devletin değil kadının karar vermesi gerektiğini söyleyen ve kendini 'feminist' olarak tanımlayan biri.
ŞİMDİ PUTIN DÜŞÜNSÜN!
Hal böyle olunca şimdi Putin düşünsün! Kas göstermek konusunda kendine çok güvenen Rusya devlet başkanı Putin'in artık daha genç, daha yakışıklı, daha kaslı bir rakibi var.  
Trudeau’nun, sol kolunda 23 yaşında yaptırdığı bir dövmesi bulunuyor. Trudeau bu dövmeye, 3 yıl önce bir de kuzgun ekletmiş.
Yakışıklı başbakan Justin Trudeau, eski başbakan babası Pierre Trudeau'nun kucağındayken...�
BUNGEE-JUMPING KOÇLUĞU YAPMIŞ!
Justin Trudeau 2008 yılında meclise girmeden önce, öğretmenlik, mühendislik, bungee-jumping koçluğu, çevre coğrafyası gibi birçok alanda çalışmış. Sosyal medyada tişörtsüz çekildiği pozları paylaşılmaya başlayan Trudeau’nun bir yardım kuruluşu için striptiz yaptığı videosu da yayınlandı. Geçmişte muhafazakar bir senatörle boks maçına çıkan Trudeau’nun katıldığı bir talk show programında eşcinsel sunucuyla öpüştüğü anlar da internette dolaşıma girdi.
Başta Mirror olmak üzere dünyaca ünlü bazı haber sitelerinde de, “Justin Trudeau dünyanın en seksi siyasetçisi mi?” anketleri yapılmaya başladı. Ancak sosyal medya kullanıcıları bu tartışmaları bir adım öteye götürerek Trudeau’ya cinsel içerikli bir lakap bile taktı. ‘Sevişmek istediğim başbakan‘ anlamına gelen ‘PILF (Prime minister I’d like to f**k)‘ lakabıyla birlikte Trudeau’nun seksi görselleri paylaşılıyor. Ancak Trudeau rüzgarına karşın Mirror’ın anketinde en seksi siyasi lider olarak Brezilya’nın Pelotas şehrinin belediye başkanı Eduardo Leite zirveyi kaptırmadı.
Başbakan evli ve üç çocuk babası.
Mirror okuyucuları yüzde 40’ın üzerinde bir oyla Leite’yi birinci sıraya taşırken, Trudeau yüzde 17’yle ikinci sırada yer aldı.

Çocuklara asitli saldırı dehşeti!

İstanbul Ataşehir’de bulunan ünlü kebapçı Develi’nin oyun odasına giren bir kişi, çocukların üzerine karton bardakla asit olduğu iddia edilen bir madde döktü. Olaya sosyal medyada tepki gösteren anne babalar 'Bu, hepimizin başına gelebilir' şeklinde mesajlar paylaştılar.


Aileleri tarafından hastaneye götürülen çocukların birinin vücudunda 3’üncü derece yanık oluştu. Polis, eşkalini belirlediği erkek saldırganı arıyor.

Korkunç olay geçtiğimiz cumartesi akşamı Ataşehir’deki Develi Kebap da yaşandı. Yemeğe gelen müşteriler, çocuklarını oyun odasındaki görevliye teslim etti. Çocukların oynadığı oyun odasına giren bir kişi, elindeki karton bardakta asit olduğu iddia edilen kimyasal maddeyi çocukların üzerine döktü. Büyük panik yaşanan olayın ardından saldırgan kaçarken, vücutlarında yanık oluşan çocuklar aileleri tarafından çevredeki hastanelere götürüldü. Çocuklar ilk tedavilerinin ardından taburcu edildiler.

KÖR OLMA TEHLİKESİ VAR
Babası C.K., annesi I.K. tarafından hastaneye götürülen 3.5 yaşındaki erkek çocuğu Y.K.’nın vücudunda 3’üncü derece yanık oluştuğu belirlerdi. Y.K. ilk müdahalenin ardından  Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık ve Yara Tedavi Merkezi’ne sevk edildi. Hastanede tedavisi süren Y.K.’nın vücuduna dökülen madde nedeniyle gözlerinde görme kaybı olduğu ve yüzünde ağır yanık oluştuğu belirtildi. Y.K.’nın kör olma tehlikesinin de bulunduğu belirtildi.
DOKUNAN HERKESIN ELBISELERİ YANDI
Olay anında bulunan bir kadın şunları aktardı :
"O akşam oyun odasında yetişkin yabancı biri, 3,5 yaşındaki bir kız çocuğunu üstüne karton bardak ile saf asit döktü. Etrafa saçılan asit ile orada bulunan bütün çocukların çorapları yırtıldı, ayakları yandı ve o kızın canının yanması ile dokunduğu herkesin üstü pantolonu eli parçalandı ve yandı. Kız çocuğu şu anda hastanede. Cumartesi gecesinden beri bizim 17 çocuğumuz ve velileri Ataşehir Asayiş, Çocuk Bürosu ve Olay Yeri Inceleme ile sürekli ifade veriyoruz. Gece 01-02 de bile hepimizi tekrar tekrar arayıp ifademizi alıyorlar"
120 KAMERA VAR, KAYIT YOK
Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ekipleri, saldırganı yakalamak için çalışma başlattı.  Olay yerinden kimyasal madde numunesi alınarak Polis Kriminal Laboratuvarı’na gönderildi. Polis, olay sırasında oyun odasında bulunan çocukların anne ve babaları ile restoranda bulunan diğer müşterilerin ifadelerini aldı. Polis, saldırganın yakalanması için mesafe kaydedildiğini bildirirken, olay akşamı restorandaki kameraların çalışmadığı öne sürüldü. Dehşet anlarını çocuğuyla birlikte yaşayan başka bir müşteri şunları anlattı: “O akşam oyun odasında yetişkin yabancı biri 3,5 yaşındaki bir erkek çocuğunu üstüne karton bardak ile saf asit döktü. Etrafa saçılan asit ile orada bulunan bütün çocukların çorapları yırtıldı, ayakları yandı ve o çocuğun canının yanması ile dokunduğu herkesin üstü pantolonu eli parçalandı ve yandı. Polis ifademizi aldı. İşletmenin 120 tane kamerasının çalışmadığı ortaya çıktı. Günlerdir olayın etkisini yaşıyoruz. Çocuklarımız perişan oldu.”
DEVELİ: SİSTEM BAKIMDAYDI
Develi restorandan bir yetkili olayla ilgili şunları söyledi: “Çocuklar oynarken yerde bir sıvı olduğu ve çocukların çoraplarını ve ayaklarını etkilediği, çocukların başında duran görevlilerimiz tarafından farkediliyor. Zarar gören çocukları hastaneye götürdük. Polis soruşturma başlattı. Kamera sistemimiz bakımda olduğundan faal değildi, bu nedenle elimizde olayla ilgili görüntü bulunmuyor. Saldırganın hangi amaçla bunu yaptığını bilmiyoruz. Polisin olayla ilgili soruşturmasının sonucunu bekliyoruz. Çok sayıda çocuğun etkilendiği doğru değil 2 çocuk etkilendi.”

Dedelere, ninelere, engelilere 'kreş' geliyor

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, evde yaşlı anne babasına bakmakta güçlük çeken evlatlar ile engelli çocuğu olan ailelerin derdini 'kreş' ile çözmeye hazırlanıyor. Bakanlık, 2016 yılından itibaren 'gündüz bakım hizmetleri' adı altında büyük şehirlerde ihtiyaç olan mahallelerde, cep merkezi, kreş gibi merkezler açmayı planlıyor. Bürokratlar, "Yaşlınız veya engelliniz varsa, sabah işinize giderken bu merkeze bırakırsınız, akşama kadar ona bakılır. Akşam eve döndüğünüzde de eve götürürsünüz" diyor. 


İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Araştırma Merkezi, Galatasaray Üniversitesi ve  İstanbul Şehir Üniversitesi'nin katkılarıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle düzenlenen "Yaşlılık Atölyesi" başladı.

İstanbul Üniversitesinin Beyazıt'taki Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleşen programın açılışında konuşan  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü İshak Çiftçi, yaşlıların toplumun en önemli zenginlik kaynaklarından biri olduğunu belirterek, onların bir toplumun hem geçmişi hem hafızası olduğunu; hem de kuşaklar arsında bir köprü görevi gördüğünü anlattı.

Huzurevinin yaşlılar için en son çare olarak başvurulması gerektiğini söyleyen Çiftçti, "Bakanlığımızda da yaşlılarımızın kendi aile ortamlarında hayatlarını sürdürmelerini öncelikli olarak destekliyor ve bu politikayı benimsiyoruz. Yeni başlattığımız modeli, kendi toplumumuza uygun olsun diye uğraşıyoruz. Gündüzlü bakım hizmetleri başlatıyoruz. 2016 yılı hizmetlerine bu projeyi koyduk. Modern hayatın getirdiği zorunluluktur. Büyükşehirlerde ihtiyaç olan mahallelerde, cep merkezi, kreş gibi merkezler yapmayı planlıyoruz. Yaşlınız veya engelliniz varsa, sabah işinize giderken bu merkeze bırakırsınız, akşama kadar ona bakılır. Akşam da eve dönerken alırsınız. Hiç olmazsa bağınızı kesmez, gece hizmetinizi görürsünüz. Sabah yine gelir bırakırsınız bizim kültürümüze uygun olan budur" dedi.

İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz ise yaşlılığın giderek önemi artan temel konulardan biri olduğunu belirterek, Yaşlılık Atölyesinin yol gösterici önemli bir program olduğunu söyledi. Türkiye'de 2012'de 65 yaş üstü nüfusun yüzde 7 iken 2023'te bunun yüzde 10'lara çıkmasının beklendiğini ifade eden Ersöz, yaşlılığın üniversitelerde ele alınması gerektiği üzerinde durdu. "Bu alanla ilgili bilimsel bilgi üretmek ve bu alanda karar alıcılara, politikacılara yön verebilmek, katkı sağlayabilmek üniversitelerin temel görevidir" dedi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı ve Sosyoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İsmail Coşkun, üretim odaklı çalışmak istedikleri için atölye dizileriyle başlayacaklarını ve bugün başlayan atölyenin ilki olduğunu aktardı. Önümüzdeki dönemlerde tarihsel sosyoloji gibi birçok alanda bir dizi atölye çalışması yapacaklarını dile getiren Coşkun, kamuoyu yararına bilgi üretmek istediklerini belirtti. "Yaşlılıkla ilgili bu atölyeyi daha kapsamlı ve düzenli kılmak istiyoruz. Amacımız burayı işbirliğiyle uluslararası zemine taşımak" dedi.

Açılışın ardından başlayan oturumda yaşlılık, yaşlanma ve demografi konusunda önemli çalışmaları bulunan akademisyenler sunum yaptı. Prof. Dr. Esin Küntay'ın gerçekleştirdiği oturumda, İstanbul Bilgi Üniversitesi Prof. Dr. Alan Duben, "Yaşlılık ve Kuşaklar: Disiplinlerarası Yaklaşımlar", Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Banu Akadlı Ergöçmen, "Türkiye’nin Demografik Dönüşümü ve Yaşlanma", Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. İlhan Tomanbay, "Yaşlılık ve Güncel Sosyal Hizmet Uygulamaları" ve Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. İsmail Tufan, "Yaşlanan İnsanın ve Toplumun Bugünü ve Geleceği: Gerontolojinin Ödevleri ve Müdahale Olanakları" başlıklı konularla ilgili sunum yaptı.

 "Yaşlılık Atölyesi", İstanbul Türkiye'de yaşlılık ve yaşlanma alanında çalışan akademisyenleri, kamu kurum ve kuruluşlarını, STK’leri ve özel sektör çalışanlarını bir araya getirerek yaşlılık meselesini çeşitli boyutları ile ele almayı amaçlıyor. Program, 21 Ekim'de de devam edecek.  Hürriyet

8 yaşındaki çocuk okul bahçesinde kalp krizi geçirdi

Ordu'da teneffüs bitince okul bahçesinde arkadaşlarıyla el ele tutuşup sınıfına doğru yürürken kalp krizi geçiren ilkokul 2’nci sınıf öğrencisi 8 yaşındaki Seçil Aydoğan, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Olay bugün Ordu’nun Altınordu İlçesi’ndeki Mehmet Akif İnan İlkokulu’nun bahçesinde meydana geldi. Teneffüste arkadaşlarıyla oyun oynayan 2/A sınıfı öğrencisi Seçil Aydoğan, zilin çalmasıyla birlikte arkadaşlarıyla elele tutuşarak sınıfına doğru yürümeye başladı. Minik Seçil, bu sırada aniden fenalaşarak yere yığıldı. Tekrar ayağa kalkmaya çalışan Seçil, arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında bir kez daha yerde kaldı. Arkadaşlarının çığlık sesleri üzerine hemen yardıma koşan öğretmenler ve okul idarecileri 112’yi arayarak yardım istedi. Kısa sürede olay yerine gelen 112 sağlık ekipleri, nabzının atmadığını belirlediği Seçil Aydoğan’ı kalp masajı yaparak müdahalede bulundu. Kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra ambulansla Ordu Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Seçil Aydoğan, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldü.

Seçil Aydoğan’ın okul bahçesinde yürürken yere yığıldığı anlar ise okulun güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Diğer öğrenciler ise Aydoğan’ın yürürken birden yere düştüğünü söyledi.

Kalp krizinden öldüğü belirtilen çocuğun cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için otopsi yapılmak üzere hastane morguna kaldırıldı. Jandarma olayla ilgili soruşturma başlattı. DHA

50 bin mülteci Türkiye'ye geliyor...

Esad rejiminin Rus hava operasyonları desteğinde Halep’te beş gün önce başlattığı harekât yüzünden kent sakinleri şehri terk ediyor. Türkmenlere göre 50 bin kişi Türkiye’ye yöneldi. 


Türkiye’nin, Suriye’den yeni bir göç dalgasına dair duyduğu endişenin ilk sinyalleri gelmeye başladı. Rusya’ya ait savaş uçaklarının başta Halep’in güney ve doğusu olmak üzere ılımlı muhalifler ile kentin dışında IŞİD’in hâkim olduğu bölgelere yoğun operasyon düzenlemesi, sonrasında da Esad’a bağlı güçlerin kara harekatına başlamasıyla, ilk etapta kentten ayrılmaya çalışan 70 bin kişiden 50 bininin Türkiye istikametine yönelmek için hazırlık yaptığı bildirildi.

BÖYLE SÜRERSE 350 BİN KİŞİ GÖÇ EDECEK

Hürriyet'in haberine göre; Bölgeden alınan istihbaratlar doğrultusunda Halep ve civarına yönelik Esad güçlerinin karadan yaptığı harekâta İran ve Hizbullah da destek veriyor. Türk yetkililer, havadan ve karadan operasyonun bu şiddette devam etmesi halinde Halep’ten hafta sonuna doğru 350 bin kişinin ayrılabileceğini, bunun büyük bir bölümünün de Türkiye sınırına dayanabileceğini belirttiler. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa da, 50 bin kişinin Türkiye yoluna döküldüğü bilgisini doğruladı. Mustafa, Hürriyet’e şunları söyledi:

‘DURUM KÖTÜLEŞECEK’: “Asıl göç, Halep’in güneyinden başladı. Türkmenler, kırsal ve kuzey kesimlerde. Rejim güçleri buraya ulaştığı zaman göç tehdidi daha da büyüyecek. Bayırbucak bölgesinde de şiddetli çatışmalar oluyor. Türkmendağı’nın yanında Cebelekrat’ta (Kürtdağı) rejim güçleri Rusya’nın hava desteği ile yoğun bir operasyon başlattı. Bayırbucak Türkmenlerini de bir yandan Esad, diğer yandan da Rusya ve IŞİD vuruyor. Böyle giderse Türkmenler için durum iyice kötüleşecek.”

HAZIRLIKLAR TAMAM: AFAD yetkilileri de Halep ve civarından yoğun göç tehdidine karşılık Hatay ve Kilis’te gereken tüm önlemlerin alındığını söylediler. Cenevre’deki BM ajansı İnsani Olaylar Koordinasyonu Ofisi’nden (OCHA) dün yapılan açıklamada çatışmalar yüzünden 35 bin civarında insanın evini terk ettiği belirtildi. OCHA Sözcüsü Vanessa Huguenin, “İnsanların acilen gıda, temel barınma ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Yardım ajanslarının havanın giderek soğumasından ötürü dışarda yaşayan aileler konusunda endişeleri artıyor” diye konuştu.    

RUSYA’DAN MUHALİF GRUPLARA AĞIR DARBE

Suriye’de Esad yönetimine karşı savaşan örgütlere Amerikan yapımı tanksavar TOW füzelerinin ulaştırıldığına dair haberlerin ardından Rusya, Batı-Körfez destekli gruplara ağır darbe vurdu. Son saldırılarda Nureddin Zenki Tugayları ve Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Birinci Sahil Tümeni’nin komutanları öldü. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SİHG) göre önceki gün Lazkiye’nin doğusundaki Cebel Akrad bölgesinde Birinci Sahil Tümeni’nin mevzileri havadan vuruldu. Ölen 45 kişi arasında örgütün lideri Basil Zamo da var. Yerel Koordinasyon Komiteleri ise Lazkiye’de kayıpların sayısını 57 olarak verdi.

HAVADAN-KARADAN SALDIRI

Yine önceki gün Halep’in güneyindeki çatışmalarda Nureddin Zenki Tugayları komutanı İsmail Nassif öldürüldü. Bu iki örgüt de ABD’nin askeri yardım programlarından yararlanıyor. Halep’in güneyindeki operasyonlara havadan Rusya karadan Suriye ordusu, Hizbullah, rejimin milis gücü Ulusal Savunma Güçleri, Baas Partisi üyelerinden oluşan Baas Tugayları ve Iraklı milislerle kurulan Neceba Hareketi katılıyor. Suriye ordusu ve müttefikleri önceki gün Halep kırsalında Tel Nağmus, Tel Sebıyn, El Muflese, Nasıriye, Havica ve Bakaca beldelerini kontrol altına aldı.

BİLGİ NOTU

Suriye ordusu, Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle Halep’te 16 Ekim’de büyük çaplı bir operasyon başlattı. 2012’den bu yana Halep merkezi olan batı kısmı Esad rejiminin, doğusu ve güney kırsalı muhaliflerin denetiminde. Şehirdeki Şehy Maksud semti ise PKK bağlantılı YPG’nin denetiminde. Halep’in doğusundaki kırsal kesimlerde ise IŞİD’in etkinliği söz konusu.

20 Ekim 2015 Salı

Hac faciasında ölenlerin sayısı en az 2 bin 177

Associated Press haber ajansı, Eylül ayı sonunda Hac'da şeytan taşlama sırasında yaşanan izdihamda hayatını kaybeden hacıların sayısının açıklanan resmi rakamların çok daha üzerinde olduğunu ve olayda en az 2 bin 177 kişinin hayatını kaybettiğini yazdı.


Suudi Arabistan, izdihamın ardından yaptığı açıklamalarda ölü sayısını önce 769 olarak vermiş ancak ardından sayının 1000'e yaklaştığını açıklamıştı.

Ancak Associated Press, çok sayıda cansız bedenin hâlâ teşhis edilemediğini ve birçok kişinin de kayıp olduğunu aktarıyor.

Pazar günü İçişleri Başkanı Prens Muhammed bin Naif Abdülaziz başkanlığında toplanan bir heyet, Mina'da yaşanan faciayı değerlendirdi.

Devlet haber ajansında yer alan haberde "Prens, yetkililere soruşturmanıun sağlıklı bir şekilde ilerlediği yönünde güvence verdi" deniyor.

Associated Press, hac faciasıyla ilgili 30 ülkeden gelen açıklamaların yanı sıra Suudi Arabistan devlet yayın organlarının haberlerini derleyerek toplam ölü sayısına ulaşmaya çalıştı.

İran 465 vatandaşının hayatını kaybettiğini açıklıyor. Mali 254, Nijerya 199, Kamerun ise 76 vatandaşının hayatını kaybettiğini açıkladı.

Nijer 72, Senegal 61, Fildişi Sahilleri ile Benin ise 52'şer vatandaşını hac faciasında yitirdiğini açıklamıştı.

BBC Türkçe

"Yolda geçen süre mesaiye dahildir"

Avrupa Birliği Adalet Divanı bütün şirketleri ilgilendiren, ilginç ama çok tartışılacak bir karar verdi: Ofis dışında çalışan personelin sabah evden işe, akşam işten eve giderken yolda geçirdikleri süre, kanunî mesaiye dahildir.

Adalet Divanı bu kararı (yangın ve elektronik güvenliği sektöründe çalışan) İspanyol Tyco şirketiyle ilgili bir davada aldı. Şirket 2011 yılında bölge bürolarını kapadığından, görevli teknisyenlerin sabit bir ofisi yok. Bu sebeple, Madrid’deki merkeze bağlı çalışan teknisyenler çalışma noktalarıyla ofis arasında her gün saatlerce yol yapmak zorunda kalıyorlar. Bu yol bazı günler 100 km’yi ve 3 saati aşabiliyor. Tyco yönetimi sabah-akşam işe gidip gelirken geçen sürenin çalışanın ‘dinlenme vakti’ne dahil olduğunu öne sürüyordu. İspanyol mahkemelerinde açılan davayı kaybeden şirket, konuyu Avrupa Adalet Divanı’na götürmüştü.

Hukukçular: Bütün çalışanlara yayılacaktır
Geçen hafta görülen davada mahkeme “sabit veya alışılmış bir çalışma yeri olmayan çalışanların sabah evleriyle (şirket tarafından belirlenmiş) ilk çalışma noktaları ve akşam, son çalışma noktaları ile evleri arasında geçen süre, mesai süresine dahildir” şeklinde özetlenebilecek bir karar verdi. 

Avrupa Birliği (AB) mevzuatı çalışma (mesai) süresini “çalışanın işinde, işverenin tasarrufunda ve işini yapmakla mükellef olduğu süre” şeklinde tanımlıyor. AB ülkelerinde, özel sözleşmeler veya özel tanınan haklar hariç, çalışanların  genellikle evleri ile iş yerleri arasında geçen ulaşım süresi için bir maddi karşılık talep etme hakları bulunmuyor. 

Avrupalı hukukçular, Adalet Divanı’nın bu kararının bütün üye ülkeler için bağlayıcı olduğunu hatırlatıyorlar. Bu durumda önce (plasiyerler, satıcılar, teknisyenler gibi) ofis dışında çalışanların yolda geçen sürelerinin mesaiden sayılacağını, sonra, büyük olasılıkla, bu hakkın diğer çalışanlara da yaygınlaştırılacağını öngörüyorlar. Ancak bunun uzun süre alacağını da düşünüyorlar. 

İK uzmanları: Çalışanlara zarar verebilir
İK uzmanları ise, çalışanların lehine önemli bir kazanım gibi görünse de, böyle bir uygulamanın, (şirketler için, pratik uygulamadaki zorlukların ötesinde, ağır bir mali yük anlamına geleceğinden) uzun vâdede çalışanların aleyhine işleyebileceği uyarısında bulunuyorlar. Şirketlerin, ofise yakın bölgede ikamet eden personeli tercih edeceklerini, bunun da iş bulmayı ve işsizlikle mücadeleyi zorlaştıracağını düşünüyorlar.

Türkiye’de durum nedir? Bu karar Türkiye’yi bağlar mı?
Türkiye’de mevzuata göre mesai, o işyerinde mesai olarak bilerlenen saatte başlamaktadır. Buna göre ev ile işyeri arasında geçen süre mesaiye dahil değildir. Çalışan ofis dışında görevlendirildiğinde, yolda geçen süre mesaiye dahildir. Ancak görev tanımı gereği sürekli ofis dışında çalışanlar için yolda geçen süre mesaiye dahil değildir.

Nihayet, Türkiye AB üyesi olmadığından, AB Adalet Divanı’nın kararları Türk mahkemeleri için bağlayıcı değildir.