142 ülke arasında global refah listesinin zirvesine Norveç yerleşti. Türkiye ise Dominik Cumhuriyeti, Sırbistan’dan sonra 78’inci sırada yer aldı.
Üst üste 3 seçim sürecinin ardından 2015 yılını büyük ekonomik kayıplarla kapatan Türkiye, refah liginde de kendine 78’inci sırada yer bulabildi. Londra merkezli ‘The Legatum Institute’ tarafından her yıl açıklanan ve 142 ülkenin yer aldığı global refah listesinde birinciliği bu yıl Norveç aldı. İsviçre ise ikinci sıraya düştü. Türkiye ise 78’inci sıra ile Dominik, Sırbistan, Güney Afrika’nın gerisinde kaldı.
KUZEY, REFAH İÇİNDE
Global refah seviyesi, değerlendirmeye tabi tutulan ülkelerin sıralamasında başta yıllık gelir seviyesi olmak üzere 89 farklı kategori de değerlendirmeye tabi tutuluyor. 2009’dan bu yana dünyanın refah ülkesi olan Norveç, bu yılki listede de bu unvanını sürdürürken, listede İsveç ikinci, Danimarka üçüncü Yeni Zelanda ise dördüncü sırada yer aldı. Türkiye diğer kriterler açısından bakıldığında ise ekonomik göstergeleri ile 142 ülke arasında 87’nci sıraya yerleşti.
ÖZGÜRLÜK SINIFTA KALDI
Girişimcilik fırsatları açısından 68’inci sırada yer alan Türkiye, eğitimde 85’inci, sağlıkta ise 57’inci sırada yer aldı. 2015 yılını patlamalar ve kitlesel ölümlerle geçiren Türkiye, güvenlik kriterinde ise 109’uncu sırada yer aldı.
Kişisel özgürlük alanında ise Türkiye 142 ülke içinde 100’üncü sırada yer bulabildi. Refah raporunda Türkiye’de özgürlüklerin yüzde 18 azaldığına dikkat çekildi. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin son sırada yer aldığı listede Haiti ve Afganistan son sıralarda yer aldı. Listede İngiltere 15, Japonya 19, ABD ise 11’inci sırada yer aldı. (Sayime Başçı / sözcü.com.tr)
7 Kasım 2015 Cumartesi
Kadın cinayetlerinde korkunç rakamlar
Türkiye'nin kanayan yarası "kadına şiddet" hız kesmeden devam ediyor. 2015'in sadece ilk 6 ayında öldürülen kadın sayısı 112...
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın soru önergesini yanıtlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, 2015′in ilk 6 ayında 112 kadının ‘’Şiddet’’ nedeniyle yaşamını yitirdiğini bildirdi. 2013 yılında 175, 2014 yılında ise 194 kadın hayatını kaybetti.
Gürcan’ın verdiği rakamlar, sadece 2015 yılının ilk 6 ayında yaşamını yitiren kadınların sayısı bir önceki yılın tamamında yaşamını yitirenlerin yüzde 57′sine ulaştığını ortaya koydu.
47 bin yaralanma
2014 yılında 47 bin 758 kadının da şiddete maruz kalarak yaralandığını bildirdi. Gürcan, bakanlığının kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki çalışmaları hakkında şunları kaydetti:
“Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlali ve halk sağlığı sorunudur. Şiddetin önlenmesi amacıyla ülke genelinde eğitim ve seminerler yapılmaktadır. Şu ana kadar, 71 bin polis, 65 bin sağlık görevlisi, 47 bin 566 din görevlisi, 3 bin 300 kamu görevlisi, 778 mahkeme katibi ve yazı işleri müdürü, 434 iletişim fakültesi öğrencisi, 198 yerel medya çalışanı, 326 aile mahkemesi hakimi ve savcı, 250 mülkiye müfettişi, 190 kaymakam adayı 100 sosyal çalışmacı, 3 bin 764 MSB personeline ulaşılmıştır.
97 Konukevi
Bakanlığımızın kurulduğu Haziran 2011 tarihinde kadın konukevi sayısı 48 ve kapasitesi bin 14 iken, Temmuz 2015 itibariyle 79 ilde 97 kadın konukevi 2 bin 603 kapasite ile hizmet vermektedir. Ayrıca geçici kabulleri yapılarak iki haftaya kadar kalabilecekleri 7/24 esasına göre çalışan 25 ilk kabul birimi 24 ilde hizmet vermektedir. Şiddet Önleme ve İzleme merkezlerinde 2015 Temmuz ayı itibariyle 34 bin 429 kadın, bin 159 erkek ve 9 bin 726 çocuk olmak üzere toplam 45 bin 314 kişiye hizmet verilmiştir.” (sözcü.com.tr)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın soru önergesini yanıtlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, 2015′in ilk 6 ayında 112 kadının ‘’Şiddet’’ nedeniyle yaşamını yitirdiğini bildirdi. 2013 yılında 175, 2014 yılında ise 194 kadın hayatını kaybetti.
Gürcan’ın verdiği rakamlar, sadece 2015 yılının ilk 6 ayında yaşamını yitiren kadınların sayısı bir önceki yılın tamamında yaşamını yitirenlerin yüzde 57′sine ulaştığını ortaya koydu.
47 bin yaralanma
2014 yılında 47 bin 758 kadının da şiddete maruz kalarak yaralandığını bildirdi. Gürcan, bakanlığının kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki çalışmaları hakkında şunları kaydetti:
“Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlali ve halk sağlığı sorunudur. Şiddetin önlenmesi amacıyla ülke genelinde eğitim ve seminerler yapılmaktadır. Şu ana kadar, 71 bin polis, 65 bin sağlık görevlisi, 47 bin 566 din görevlisi, 3 bin 300 kamu görevlisi, 778 mahkeme katibi ve yazı işleri müdürü, 434 iletişim fakültesi öğrencisi, 198 yerel medya çalışanı, 326 aile mahkemesi hakimi ve savcı, 250 mülkiye müfettişi, 190 kaymakam adayı 100 sosyal çalışmacı, 3 bin 764 MSB personeline ulaşılmıştır.
97 Konukevi
Bakanlığımızın kurulduğu Haziran 2011 tarihinde kadın konukevi sayısı 48 ve kapasitesi bin 14 iken, Temmuz 2015 itibariyle 79 ilde 97 kadın konukevi 2 bin 603 kapasite ile hizmet vermektedir. Ayrıca geçici kabulleri yapılarak iki haftaya kadar kalabilecekleri 7/24 esasına göre çalışan 25 ilk kabul birimi 24 ilde hizmet vermektedir. Şiddet Önleme ve İzleme merkezlerinde 2015 Temmuz ayı itibariyle 34 bin 429 kadın, bin 159 erkek ve 9 bin 726 çocuk olmak üzere toplam 45 bin 314 kişiye hizmet verilmiştir.” (sözcü.com.tr)
Camide ‘belgeli’ dini nikah
Bursa'nın Osmangazi ilçesinde bulunan Bedir Camisi imamı Mustafa Basrık, resmi nikâhın ardından isteyen gelin ve damat tarafını camiye davet ederek dini nikâh kıymaya başladı.
Davet edildiği nikâh dairesinde de resmi nikâhın ardından dini nikâh kıyan ve çiftlere kendisinin hazırladığı 'dini nikâh belgesi'ni veren imam Basrık, bu konuda düzenleme yapılarak camilerde imamlara da nikâh kıyma yetkisi verilmesini istedi. Osmangazi Müftüsü Cahit Çetin ise, konudan bilgileri olmadığını belirterek, "Resmi nikâh sonrası camilerde dini nikâh kıyılmasının hiçbir sakıncası yoktur" dedi.
‘ÇIĞIR AÇSIN’
Basrık, yaptığı uygulamanın Türkiye'de 'çığır açmasını' arzuladığını söyledi. Camide dini nikâh kıyılmasının sünnet olduğunu kaydeden Basrık sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir kişinin 'amin' demesi dua etmesi başkadır, bin kişinin 'amin' demesi başkadır. Nikâhta da iki gencin mutluluğu için yapılan duaya da ne kadar çok katılım olursa, o kadar daha makul ve makbul olur." DHA
Davet edildiği nikâh dairesinde de resmi nikâhın ardından dini nikâh kıyan ve çiftlere kendisinin hazırladığı 'dini nikâh belgesi'ni veren imam Basrık, bu konuda düzenleme yapılarak camilerde imamlara da nikâh kıyma yetkisi verilmesini istedi. Osmangazi Müftüsü Cahit Çetin ise, konudan bilgileri olmadığını belirterek, "Resmi nikâh sonrası camilerde dini nikâh kıyılmasının hiçbir sakıncası yoktur" dedi.
‘ÇIĞIR AÇSIN’
Basrık, yaptığı uygulamanın Türkiye'de 'çığır açmasını' arzuladığını söyledi. Camide dini nikâh kıyılmasının sünnet olduğunu kaydeden Basrık sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir kişinin 'amin' demesi dua etmesi başkadır, bin kişinin 'amin' demesi başkadır. Nikâhta da iki gencin mutluluğu için yapılan duaya da ne kadar çok katılım olursa, o kadar daha makul ve makbul olur." DHA
Kanada'nın sıradışı kabinesi
Kanada'nın yeni Başbakanı Justin Trudeau oluşturacağı kabinenin, ülkenin çeşitliliğini temsil edeceğine dair söz verdi. Anlaşılan o ki Trudeau bu sözü boşa vermemiş. Kabinede eşit sayıda kadın ve erkeğe yere veren ve bunun nedenini “Çünkü 2015 yılındayız” diye açıklayan, son günlerin konuşulan ismi Trudeau'nun kabinesindeki bakanlar oldukça renkli.
- Yeni Adalet Bakanı Jody Wilson-Raybould, bir kabile üyesi. Kanada'nın ilk halklarından We Wai Kai kabilesi üyesi olan Wilson'ın Twitter hesabındaki adı ‘Puglaas’, yerli dili konuşan büyükannesinin ona taktığı isimmiş. Puglaas yerel dilde "ailenin asil kızı" anlamına geliyormuş.
Turdeau'nun "Kanada gibi" diyerek tanımladığı ülke tarihinin en çoğulcu kabinesinden dikkat çeken ayrıntılar:
- Liberal kabine, yemin töreninin yapıldığı Kanada Genel Valilik binası Rideau Hall’a topluca aynı otobüse binerek gelerek bir ilke imza attılar. Önceki yemin törenlerinde bakanlar ayrı ayrı makam araçlarıyla binaya giriş yapıyordu.
- Demokratik Kurumlardan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilen Meryem Monsef, Kanada'nın ilk Müslüman Bakanı unvanını aldı.
Afganistan'ın Herat kenti doğumlu Monsef, Kanada'ya ailesiyle birlikte 11 yaşında mülteci olarak geldi. Monsef ve ailesi Sovyet işgali sırasında babasını kaybettikten sonra göç etmek zorunda kalmış.
- Yeni kabinenin Ulaştırma Bakanı eski bir astronot ve Kanada Uzay Ajansı’nın başkanı Marc Garneau oldu.
- Yeni Adalet Bakanı Jody Wilson-Raybould, bir kabile üyesi. Kanada'nın ilk halklarından We Wai Kai kabilesi üyesi olan Wilson'ın Twitter hesabındaki adı ‘Puglaas’, yerli dili konuşan büyükannesinin ona taktığı isimmiş. Puglaas yerel dilde "ailenin asil kızı" anlamına geliyormuş.
- Kabinenin en dikkat çeken ismi Savunma Bakanı olarak atanan Harjit Sajjan. Kanada ordusunun ilk Sih alay komutanı unvanına sahip Sajjan, Afganistan'ta ve Bosna'da görev yapmış.
4 yaşındayken ailesi Hindistan'dan göç eden Sajjan, Kanada'da yaşayan çok sayıda Sih'ten biri. Sih inancı gereği saç ve sakalını kesmeyen Sajjan, ordudaki görev sırasında takılması mecburi olan gaz maskesini sakallarından ötürü kullanamayınca, özel bir maske üretip patentini almış. Sahjjan ordudaki görevi sonrasında ise Vancouver Polis Departmanı'nda 11 yıl dedektif olarak görev yapmış.
- Altyapı ve Yerel Yönetimler Bakanlığı görevi, 1981 yılında Hindistan'dan Kanada'ya göçmen olarak gelen Amarjeet Sohi oldu. Sohi, Hindistan'da bulunduğu dönemde iki yıl boyunca politik sebeplerden ötürü hapis yattı ve işkence gördü.
- Gazi İşleri Bakanlığı için seçilen isim ise, 20'li yaşlarından kaza kurşunuyla boynundan vurulduktan sonra tekerlekli sandalyeye mahkûm olarak yaşamak zorunda kalan Kent Hehr oldu.
- Spor ve Engellilerden Sorumlu Bakan, görme engelli ve eski paralimpik yüzücü Carla Qualtrough.
- Ülkenin yeni Sağlık Bakanı, 30 yıldır hekimlik yapan olan Dr. Jane Philpott.
- Bilim Bakanı Kirsty Duncan 2007 yılında Nobel Barış Ödülü kazanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin üyesiydi.
- Balıkçılık, Okyanuslar ve Sahil Güvenlik Bakanlığına Eskimo kökenli Hunter Tootoo atandı.
- Çevre Bakanlığı'nın ismi "Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı" olarak değiştirildi.
- Göçmenlik Bakanlığı, son dönemde patlak veren mülteci meselesi üzerine çalışılacağı için "Göçmenlik, Vatandaşlık İşleri ve Mülteciler Bakanlığı " olarak adı değiştirildi.
- Kabinede Başbakan dahil 45 yaş altı 10 üye var. İlk kez milletvekili seçilen 18 bakan bulunuyor.
- 30 bakanın yer aldığı kabinede 15 kadın ve 15 erkeğe yer verildi.
Hürriyet
Melih Gökçek ve Kadir Topbaş Medine'de şükür namazı kıldı
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Medine'de şükür namazı kıldılar.
Seçimlerden sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Medine'de dua etti, şükür namazı kıldı.
"ŞÜKRETTİK, HAMDETTİK"
Gökçek, sosyal paylaşım sitesi Twitter adresinden yaptığı açıklamada, "Medine'den selamlar... Kadir Topbaş'la beraber Peygamberimiz Sallalahü Aleyhi Vesellem'i ziyaret ettik. Şükrettik, Hamdettik. Bu arada Osman Topbaş Hocam da Medine'de imiş... Dualarını aldık" ifadelerini kullandı.
Etiketler:
ankara,
haber,
istanbul,
melih gökçek
Çaykur’a ‘Didi’ cezası
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Didi reklamlarında ayran için kötüleyici ve saldırgan ifadeler kullandığı gerekçesiyle Çaykur’a ceza verdi.
Sanatçı Ceza’nın oynadığı Soğuk Çay Didi reklamlarının durdurulmasına ve Çaykur’a 220 bin lira ceza verilmesine karar verildi. Çaykur’un tüketiciye soğuk çayı tanıtmak için televizyonlara verdiği Didi reklamları başını yaktı. Bakanlık, reklam filmindeki Ceza’nın seslendirdiği şarkıda Türk mutfağına ait yemeklerin yanında Çaykur Didi içilebileceği ifadeleri kanuna aykırı buldu. Reklamlardaki olumsuz yönleri inceleyen bakanlık, Çaykur’u uyararak reklamların durdurulmasına karar verdi. Bakanlık, ilginç cezayı şu gerekçeye dayandırdı:
220 BİN TL CEZA
“Ceza isimli şarkıcının rol aldığı reklam filminde ‘Ayranı denedim, o uyutuyor zaten’ ifadesine yer verilerek bir sofra içeceği olan ayranın herhangi bir veriye dayanmadan kötülendiği, tüketicilere ayran tüketimini engellemeye yönelik olumsuz bir mesaj verilerek ayran yerine reklamı yapılan ürünün tüketimine yönlendirildikleri belirlendi.
Ayrıca Çaykur Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından reklamda iddia edildiği şekilde ayranın uykuya yol açması hususunun da ispatlanamadığı, diğer taraftan ifadeyle ayran pazarında faaliyet gösteren firmalar aleyhine haksız rekabet yaratıldığına karar verildi. Saldırgan ve kötüleme içeren bir reklam kampanyasıyla ayranla ilgili olumsuz algı yaratılarak dürüst rekabet ilkesi ihlal edildi. Bu itibarla söz konusu reklam kanun hükümlerine aykırıdır. Buna göre, reklam veren Çaykur hakkında 6502 Sayılı Kanun uyarınca 220 bin lira idari para cezası ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verilmiştir.” hürriyet.com.tr
Sanatçı Ceza’nın oynadığı Soğuk Çay Didi reklamlarının durdurulmasına ve Çaykur’a 220 bin lira ceza verilmesine karar verildi. Çaykur’un tüketiciye soğuk çayı tanıtmak için televizyonlara verdiği Didi reklamları başını yaktı. Bakanlık, reklam filmindeki Ceza’nın seslendirdiği şarkıda Türk mutfağına ait yemeklerin yanında Çaykur Didi içilebileceği ifadeleri kanuna aykırı buldu. Reklamlardaki olumsuz yönleri inceleyen bakanlık, Çaykur’u uyararak reklamların durdurulmasına karar verdi. Bakanlık, ilginç cezayı şu gerekçeye dayandırdı:
220 BİN TL CEZA
“Ceza isimli şarkıcının rol aldığı reklam filminde ‘Ayranı denedim, o uyutuyor zaten’ ifadesine yer verilerek bir sofra içeceği olan ayranın herhangi bir veriye dayanmadan kötülendiği, tüketicilere ayran tüketimini engellemeye yönelik olumsuz bir mesaj verilerek ayran yerine reklamı yapılan ürünün tüketimine yönlendirildikleri belirlendi.
Ayrıca Çaykur Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından reklamda iddia edildiği şekilde ayranın uykuya yol açması hususunun da ispatlanamadığı, diğer taraftan ifadeyle ayran pazarında faaliyet gösteren firmalar aleyhine haksız rekabet yaratıldığına karar verildi. Saldırgan ve kötüleme içeren bir reklam kampanyasıyla ayranla ilgili olumsuz algı yaratılarak dürüst rekabet ilkesi ihlal edildi. Bu itibarla söz konusu reklam kanun hükümlerine aykırıdır. Buna göre, reklam veren Çaykur hakkında 6502 Sayılı Kanun uyarınca 220 bin lira idari para cezası ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesine karar verilmiştir.” hürriyet.com.tr
İstanbul'da 30 saat süreyle su kesintisi
İstanbul Su ve Kanalizasyon İşleri (İSKİ), İstanbul’un bazı bölgelerinde 30 saat süreyle su kesintisi yaşanacağını duyurdu.
İSKİ’den yapılan açıklamada, Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattı üzerinde bulunan ve deplasesi sona eren Kağıthane-Küçükköy isale hattının mevcut hatta bağlantısı yapılacağı belirtildi. Bu nedenle 9 Kasım 2015 Pazartesi günü saat 10.00 ile 10 Kasım 2015 Salı günü 16.00 saatleri arasında 30 saat süreyle aşağıda belirtilen bölgelerde su kesintisi yaşanacağı duyuruldu.
Su kesintisi yaşanacak bölgeler şöyle:
Sultangazi: Cumhuriyet, 50. Yıl, Yunus Emre, 75. Yıl, Esentepe, Uğur Mumcu, Gazi, Zübeyde Hanım, Sultan Çiftliği Mahalleleri ile Askeri Bölge.
Gaziosmanpaşa: Barbaros Hayrettin, Karadeniz, Mevlana ve Karayolları Mahalleleri.
Esenler: Oruçreis, Turgutreis ve Havaalanı Mahalleleri.
Bayrampaşa: Cevatpaşa ve Yıldırım Mahalleleri.
Eyüp: Alibeyköy, Karadolap, Çırçır, Akşemsettin ve Güzeltepe Mahalleleri.
İSKİ’den yapılan açıklamada, Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattı üzerinde bulunan ve deplasesi sona eren Kağıthane-Küçükköy isale hattının mevcut hatta bağlantısı yapılacağı belirtildi. Bu nedenle 9 Kasım 2015 Pazartesi günü saat 10.00 ile 10 Kasım 2015 Salı günü 16.00 saatleri arasında 30 saat süreyle aşağıda belirtilen bölgelerde su kesintisi yaşanacağı duyuruldu.
Su kesintisi yaşanacak bölgeler şöyle:
Sultangazi: Cumhuriyet, 50. Yıl, Yunus Emre, 75. Yıl, Esentepe, Uğur Mumcu, Gazi, Zübeyde Hanım, Sultan Çiftliği Mahalleleri ile Askeri Bölge.
Gaziosmanpaşa: Barbaros Hayrettin, Karadeniz, Mevlana ve Karayolları Mahalleleri.
Esenler: Oruçreis, Turgutreis ve Havaalanı Mahalleleri.
Bayrampaşa: Cevatpaşa ve Yıldırım Mahalleleri.
Eyüp: Alibeyköy, Karadolap, Çırçır, Akşemsettin ve Güzeltepe Mahalleleri.
"Ege dramından Türkiye sorumlu"
Alman Bild gazetesinin Ege Denizi’ndeki mülteci kriziyle ilgili sorularını yanıtlayan Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Türkiye’yi sorumlu tuttu.Hürriyet'in aktardığı habere göre AB kararı olmadan Türkiye ile sınırı açmayı reddeden Çipras, “Türkiye kaçakçılarla mücadele etmek zorunda. Mültecilerin Türkiye’de kalması gerekir. Yaşanan dramdan Türkiye sorumlu” dedi.
"2.5 milyon insan bekliyor"
Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, Ege Denizi’nde yaşanan mülteci krizinden Türkiye’yi sorumlu tuttu. Çipras, önceki gün ziyaret ettiği Midilli Adası’nda Alman Bild Gazetesi’ne yaptığı açıklamada Türkiye’nin kaçakçılarla mücadele etmek zorunda olduğunu belirterek, yaşanan dramdan da Türkiye’nin sorumlu olduğunu iddia etti.
"Tel örgüler kalacak"
Türkiye ile Yunanistan arasındaki 12 kilometrelik kara sınıra çekilen tel örgülerin kalacağı mesajını ise Çipras şu sözlerle verdi: “Kim ki, bizim tel örgülerimizi kaldırmamızı istiyorsa gerçekleri görmezden geliyor veya inkâr ediyor. Orada mayın tarlası var. İnsanlar denizde boğulmak yerine orada can verir.” Bild gazetesinin mülteci sorunuyla ilgili sorularını cevaplandıran Çipras, “Yunan Savunma Bakanlığı, tel örgülerin bulunduğu Türkiye sınırında mayınların kalmadığını söylüyor” hatırlatması üzerine “Türkiye’nin tüm mayınları temizlediğinden biz nasıl emin olabiliriz. İnsanları ölüme gönderemeyiz” cevabını verdi.
"Tek başıma karar veremem"
“Resmi bilgilere göre her gün aralarında çocukların bulunduğu insanlar Ege Denizi’nde boğuluyor” hatırlatmasına da Çipras’ın cevabı şu oldu: “Türkiye sınırı Avrupa Birliği’nin sınırıdır. Ben tek başıma buna karar veremem.” Gazetenin, “Siz, Türkiye ve Avrupa Birliği ile bu konuda neden görüşmeler yapmıyorsunuz” sorusuna Çipras, “Bizim pozisyonumuz mültecileri Türkiye’nin alması gerektiği yönünde. Türkiye’de mülteci kampları kurulmalı. Türkiye kaçakçılarla mücadele etmeli ve onları durdurmalı” yanıtını verdi.
"2.5 milyon insan bekliyor"
Muhabirin “Ama bu gerçekleşmiyor” sözleri üzerine Çipras “Görüyorsunuz. Avrupa Birliği’ndeki tüm buluşmalarda muhafazakâr hükümetler, bizi sınırların güvenliğini tam olarak sağlamamakla itham ediyor. Onlar, mültecileri bizim Avrupa’ya gönderdiğimizi söylüyor. Şimdi de bizden telleri kaldırmamızı istiyorlar. Türkiye’de 2.5 milyon insan bekliyor” dedi. “İnsanlar gelecekse tek güvenli yol bu. Neden boğulmaya bırakılıyor” sorusu üzerine Yunan Başbakan, “Türkiye ile AB kabul ediyorsa... Yunan hükümeti böylesi bir kararı tek başına alamaz. Ayrıca bana göre botların yollanması sona ermeyecektir, yalnızca aldıkları ücret azalacaktır. Bu dramdan Türkiye sorumlu” diye konuştu. cnntürk
6 Kasım 2015 Cuma
Saatler ne zaman geri alınacak?
Yaz saati uygulaması 8 Kasım'da sona erecek. Pazar sabahı saat 04:00'de saatlerinizi bir saat geri almayı unutmayın.
1 Kasım seçimleri için ertelenen yaz saati uygulaması iki hafta gecikmeyle 8 Kasım Pazar günü sona eriyor. Saatler, cumartesiyi pazara bağlayan gece 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.
25 Ekim’de sona ermesi gereken yaz saati uygulaması, 26′ncı Dönem Milletvekili Genel Seçimi nedeniyle, ertelenmişti. Yapılan yeni düzenlemeyle, 7 Kasım Cumartesi gününü 8 Kasım Pazar gününe bağlayan gece yarısından sonra saatler, 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.
1 Kasım seçimleri için ertelenen yaz saati uygulaması iki hafta gecikmeyle 8 Kasım Pazar günü sona eriyor. Saatler, cumartesiyi pazara bağlayan gece 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.
25 Ekim’de sona ermesi gereken yaz saati uygulaması, 26′ncı Dönem Milletvekili Genel Seçimi nedeniyle, ertelenmişti. Yapılan yeni düzenlemeyle, 7 Kasım Cumartesi gününü 8 Kasım Pazar gününe bağlayan gece yarısından sonra saatler, 04.00 itibariyle 1 saat geri alınacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret iddiası: 2 kişi tutuklandı
Şanlıurfa'da sosyal medya hesaplarında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettikleri ve terör örgütü propagandası yaptıkları iddiasıyla 2 kişi tutuklandı.
Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, M.Ş. ile F.T'yi, sosyal medyadaki hesaplarından, Erdoğan'a hakaret içeren paylaşımlarda bulundukları ve terör örgütü PKK propagandası yaptıkları iddiasıyla, Suruç ilçesinde gözaltına aldı.
Emniyetteki işlemlerin ardından adliye sevk edilen şüpheliler tutuklandı. Hürriyet
Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, M.Ş. ile F.T'yi, sosyal medyadaki hesaplarından, Erdoğan'a hakaret içeren paylaşımlarda bulundukları ve terör örgütü PKK propagandası yaptıkları iddiasıyla, Suruç ilçesinde gözaltına aldı.
Emniyetteki işlemlerin ardından adliye sevk edilen şüpheliler tutuklandı. Hürriyet
5 Kasım 2015 Perşembe
Karnından canlı hayvan çıktı
İngiltere'de 14-15 yaşlarındaki kız durup dururken hamilelik belirtileriyle hastaneye başvuru yaptı. İncelemelerde kızın hamile değil, karnında ahtapot olduğu ortaya çıktı.
14-15 yaşlarındaki bir kızda durup dururken hamilelik belirtileri başlayınca başına gelmeyen kalmadı. Karnı hafiften şişen kızın, kusma nöbetleri başladı. Sabahları yataktan da çok zor kalkınca annesi durumdan iyice şüphelenmeye başlayınca olay iyice büyüdü.
ANNESİNİ İKNA EDEMEDİ
Genç kız, annesine ısrarla hamile olmasının mümkün olamayacağını, çünkü hiç bir erkekle bu sonucu doğuracak kadar yakın temasta bulunmadığını iddia etti.
KARNI BÜYÜMEYE DEVAM ETTİ
Fakat zaman geçtikçe kızın karnı büyümeye devam etti. Diğer belirtilerde de değişiklik olmadı. Annesi, 'Bu yaşta kepazelik bu' dese de kız hala hamile olmadığını söyledi.
HASTANEYE GİTTİLER
Sonunda anne küçük bir kasabada yaşıyor olmalarına rağmen çıkacak söylentileri göze alarak kızını hastaneye götürdü. Ancak çekilen ultrasondan sonra kızın inkarlarında samimi olduğu anlaşıldı.
KARNINDAN AHTAPOT ÇIKTI
Çünkü karnında son derece büyük boyutlara ulaşmış bir tümör tespit edilince şişkinliğin ve diğer belirtilerin asıl sebebi ortaya çıktı. Genç kız, vakit kaybetmeden, apar topar ameliyata alındı.
CANLI HAYVAN ÇIKTI
Doktorlar, genç kızın karnını açtıklarında gördükleri manzara karşısında şok olmuşlar. Çünkü tümör sanılan şeyin kocaman bir ahtapot olduğu ortaya çıktı. Üstelik hayvan canlıydı.
OLAYIN ASLI SONRADAN ANLAŞILDI
Olayın aslı sonradan anlaşıldı. Kız, üç-dört ay önce ailesiyle birlikte okyanus kenarındaki bir kasabada tatil yapmış. Ahtapot yumurtaları da mikroskobik boyutlarda olduğundan milyonda bir olacak olay genç kızın başına geldi.
YÜZERKEN YUTMUŞ
Kız muhtemelen yüzerken yuttuğu sularla beraber bu yumurtalardan yutmuş. İşte bunlardan biri de milyonda bir görülecek biçimde de olsa, kızın vücudunun içinde yaşamayı, hatta büyüyüp gelişmeyi başarmış. Milliyet
Nüfus cüzdanlarına artık 'bekar' yazılmıyor
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün kararı doğrultusunda, artık evli olmayanların nüfus cüzdanlarının medeni hali bölümüne "bekar" yerine "bekâr" yazılıyor.
Uygulama doğrultusunda 30 Haziran'dan bu yana bu kişilere medeni hali bölümünde "bekâr" yazan nüfus cüzdanları verilmeye başlandı.
Uygulamayı AA muhabirine değerlendiren Selçuk Üniversitesi Türk Dili Okutmanı Şakir Tuncay Uyaroğlu, 32 yıldır Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda çalışmalar yürüttüğünü anlattı. Araştırmaları sırasında, nüfus cüzdanlarına "şapkasız a" ile yazılan "bekar" kelimesinin anlamı üzerinde de durduğunu belirten Uyaroğlu, şöyle devam etti:
BEKAR BİR MÜZİK TERİMİ
"Bu kelime maalesef telaffuzuna ve anlamına uygun şekilde yazılmıyordu. Bekâr kelimesinin manası 'evlenmemiş kimse'. Bekar ise bir müzik terimi. Kelime anlamı itibarıyla 'müzikte daha önceden diyezli veya bemollü olarak yazılan bir notanın daha sonra eski durumuna getirildiğini gösteren nota işareti'ne müzik dilinde 'bekar' deniliyor."
Bekar ile bekârın en ufak bir organik bağı olmadığını vurgulayan Uyaroğlu, şöyle devam etti:
"Haziran ayından itibaren nüfus cüzdanlarına 'bekâr' yazılmaya başlandı. Bu tarihten sonra dünyaya gelen tüm çocukların nüfus cüzdanlarına artık bekâr yazılıyor, ayrıca nüfus cüzdanını yenileyenlere de 'bekâr' yazan kimlikler veriliyor. Ayrıca şapka eksikliği nedeniyle telaffuz ve anlamından farklı şekilde yazılan isimler de aslına uygun şekilde yazılıyor. Örneğin Kamil değil Kâmil, Kamuran değil Kâmuran, Nazım yerine Nâzım yazılıyor."
İDEOLOJİK TARTIŞMALARIN KONUSU OLDU
Uyaroğlu, Türkçe'de "düzeltme" veya "inceltme" işareti olarak da nitelendirilen "şapka" işaretinin, yıllarca ideolojik tartışma konusu haline getirildiğine dikkati çekerek, "Şapka işaretinin bir sağ-sol hezeyanı olmaması gerekir. Dil hepimizin dili" dedi.
Bu işin siyasi yönü olmadığını dile getiren Uyaroğlu, şunları kaydetti: "Mesela 'Nazım' ile 'Nâzım' iki farklı kelime. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Nazım, manzum, manzume, şiir, bunların hepsi aynıdır. Yani 'nesir' kavramının tersidir, şiir kalıbında ürünler anlamındadır. 'Nâzım' ise 'edebi çalışmalarında şiiri tercih eden sanatçı' demektir. Şair, 'halk ozanı' demektir. Diğer anlamı ise 'düzene koyan, düzenleyen'dir. Ortak paydada buluşmak lazım. Nokta, virgül ne kadar önemli ise Türkçe imlasında şapka da o kadar önemlidir."
TDK 2013'TE UYARMIŞTI
Türk Dil Kurumu (TDK), 2013 yılında, nüfus cüzdanlarındaki bilgilerin yazılımında düzeltme işareti kullanımının bazı nüfus memurları tarafından yasak olduğu gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden Yazım Kılavuzu'nun dikkate alınmasını istemişti.
TDK Yazım Kılavuzu'na göre, Türk halkının yaygın kullandığı ve düzeltme işareti olması gereken isimler arasında ''Kâmil'', ''Halûk'', ''Kâzım'', ''Lâle'', ''Nalân'', ''Âşık'', ''Âlim'', ''Nigâr'', ''Elâzığ'' ve ''İslâhiye'' gibi birçok kelimenin yer aldığına işaret edilmişti.
Bunun üzerine harekete geçen Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, il ve ilçe nüfus müdürlüklerini, düzeltme işaretlerinin kullanımıyla ilgili yazı göndererek uyardığı belirtilmişti. Milliyet
Uygulama doğrultusunda 30 Haziran'dan bu yana bu kişilere medeni hali bölümünde "bekâr" yazan nüfus cüzdanları verilmeye başlandı.
Uygulamayı AA muhabirine değerlendiren Selçuk Üniversitesi Türk Dili Okutmanı Şakir Tuncay Uyaroğlu, 32 yıldır Türkçe'nin doğru kullanımı konusunda çalışmalar yürüttüğünü anlattı. Araştırmaları sırasında, nüfus cüzdanlarına "şapkasız a" ile yazılan "bekar" kelimesinin anlamı üzerinde de durduğunu belirten Uyaroğlu, şöyle devam etti:
BEKAR BİR MÜZİK TERİMİ
"Bu kelime maalesef telaffuzuna ve anlamına uygun şekilde yazılmıyordu. Bekâr kelimesinin manası 'evlenmemiş kimse'. Bekar ise bir müzik terimi. Kelime anlamı itibarıyla 'müzikte daha önceden diyezli veya bemollü olarak yazılan bir notanın daha sonra eski durumuna getirildiğini gösteren nota işareti'ne müzik dilinde 'bekar' deniliyor."
Bekar ile bekârın en ufak bir organik bağı olmadığını vurgulayan Uyaroğlu, şöyle devam etti:
"Haziran ayından itibaren nüfus cüzdanlarına 'bekâr' yazılmaya başlandı. Bu tarihten sonra dünyaya gelen tüm çocukların nüfus cüzdanlarına artık bekâr yazılıyor, ayrıca nüfus cüzdanını yenileyenlere de 'bekâr' yazan kimlikler veriliyor. Ayrıca şapka eksikliği nedeniyle telaffuz ve anlamından farklı şekilde yazılan isimler de aslına uygun şekilde yazılıyor. Örneğin Kamil değil Kâmil, Kamuran değil Kâmuran, Nazım yerine Nâzım yazılıyor."
İDEOLOJİK TARTIŞMALARIN KONUSU OLDU
Uyaroğlu, Türkçe'de "düzeltme" veya "inceltme" işareti olarak da nitelendirilen "şapka" işaretinin, yıllarca ideolojik tartışma konusu haline getirildiğine dikkati çekerek, "Şapka işaretinin bir sağ-sol hezeyanı olmaması gerekir. Dil hepimizin dili" dedi.
Bu işin siyasi yönü olmadığını dile getiren Uyaroğlu, şunları kaydetti: "Mesela 'Nazım' ile 'Nâzım' iki farklı kelime. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Nazım, manzum, manzume, şiir, bunların hepsi aynıdır. Yani 'nesir' kavramının tersidir, şiir kalıbında ürünler anlamındadır. 'Nâzım' ise 'edebi çalışmalarında şiiri tercih eden sanatçı' demektir. Şair, 'halk ozanı' demektir. Diğer anlamı ise 'düzene koyan, düzenleyen'dir. Ortak paydada buluşmak lazım. Nokta, virgül ne kadar önemli ise Türkçe imlasında şapka da o kadar önemlidir."
TDK 2013'TE UYARMIŞTI
Türk Dil Kurumu (TDK), 2013 yılında, nüfus cüzdanlarındaki bilgilerin yazılımında düzeltme işareti kullanımının bazı nüfus memurları tarafından yasak olduğu gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden Yazım Kılavuzu'nun dikkate alınmasını istemişti.
TDK Yazım Kılavuzu'na göre, Türk halkının yaygın kullandığı ve düzeltme işareti olması gereken isimler arasında ''Kâmil'', ''Halûk'', ''Kâzım'', ''Lâle'', ''Nalân'', ''Âşık'', ''Âlim'', ''Nigâr'', ''Elâzığ'' ve ''İslâhiye'' gibi birçok kelimenin yer aldığına işaret edilmişti.
Bunun üzerine harekete geçen Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, il ve ilçe nüfus müdürlüklerini, düzeltme işaretlerinin kullanımıyla ilgili yazı göndererek uyardığı belirtilmişti. Milliyet
Jose Mujica: Ne yüzle barış ödülü veriyorlar
En mütevazı devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujıca, İzmir’de düzenlenen söyleşide Nobel Barış Ödülü’nü neden reddettiğini açıkladı. Mujıca, “Bu kadar savaş dolu dünyanın içerisinde ne yüzle Nobel barış ödülü veriyorlar? Bence dünyanın bütün halkları bir araya gelmeli ve barış için, umut için ‘savaşa hayır’ demeli” dedi.
1987 model Vosvosu, eşiyle birlikte yaşadığı çiftlik evi ve yaşam tarzıyla dünyanın en mütevazı devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujıca, İzmir’de düzenlenen söyleşiye katıldı.
Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gazeteci ve yazar Ece Temelkuran’ın moderatörlüğünde yapılan söyleşide katılımcılar salona sığmadı. Saatler öncesinden Mujıca’yı dinlemek için soluğu sanat merkezinde alan vatandaşlar, binanın dışında kurulan barkovizyon aracılığı ile Mujıca’yı izleme imkanı buldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen söyleşide neden Nobel Barış Ödülünü reddettiğini açıklayan Mujıca, “Bu kadar savaş dolu dünyanın içerisinde ne yüzle Nobel barış ödülü veriyorlar? İşte bu yüzden şöyle düşünüyorum; bunu başkası alsın, bunu reddedeyim. Dünyanın her köşesinde savaş var. Bence bu aslında bir depresyondur. Savaşın aslında en büyük maliyeti hiç de savaşta sorumluluğu olmayan insanlara çıkıyor. İnsanların zihniyetini, zekasını kullanarak da savaşsız mücadele mümkün. Böylece acılara da neden olmazsınız. Bence dünyanın bütün halkları bir araya gelmeli ve barış için, umut için ‘savaşa hayır’ demeli. Dakikada 2 milyon dolar, dünyada askeri harcamalar için gidiyor. Bu parayı harcayan taraflar, bu parayı fakirlerin sırtından kazanıyorlar” diye konuştu.
“İNSANLARI TANIDIKÇA KÖPEKLERE DAHA ÇOK YAKINLAŞIYORUM”
Sıkça haberlere konu olan hayatını anlatan Mujıca, “Diyelim ki bir otomobil alıyorsunuz, bir ev satın alıyorsunuz. Eşyalar, vesaire ama yaşamdaki zamanı satın alamazsınız. Süpermarkete gidip ‘bana beş yıl verir misiniz?’ diyemezsiniz” ifadelerini kullanırken, Temelkuran’ın üç ayaklı köpeği Manuela’yı sorması üzerine ise, “İnsanları tanıdıkça köpeklere daha çok yakınlaşıyorum. Tüm sevgimizi köpeğimize verdik. Çocuk yapmak için fırsat bulamadık, çünkü eşimle dünyayı değiştirmeye çalışıyorduk. En önemli şey hayattaki aşktır. Uyandığım her sabah ‘bugüne de şükürler olsun’ diyorum” dedi.
“HER HALK KENDİ MESELELERİNİ YÖNETMEKTE ÖZGÜR OLMALI”
Temelkuran’ın, savaşı eleştirdiğini ancak eskiden bir gerilla olduğunu hatırlatarak, “dünyada elinde silah bulunduran insanlara karşı bir mesajınız var mı” sorusu üzerine Mujıca, şunları kaydetti:
“Ben her türlü halkın kendi öz yönetimini savunagelmişimdir ama sadece kendi istediği öz yönetimle olamaz bu. Hoşlanmadıklarının da kendi kendini yönetme hakkı olmalı. Her halk kendi meselelerini yönetmekte özgür olmalı. Umut ediyorum ki; ileride barış ve özgürlük konusunda daha ileriye ulaşmış olacağız. Özgürlük konusunda kimse kimseye baskı yapamaz. Herkesin birbiriyle aynı düşüncede olacağı bir dünya mümkün değil. Herkes birbirinden farklı düşünceye sahip olsa da barış içinde yaşayabilir.”
Mujıca, söyleşi sonunda kendisini dinleyen vatandaşları selamlarken, salonun çıkışında Mujıca’nın hayatını anlatan kitap satışa sunuldu. DHA
1987 model Vosvosu, eşiyle birlikte yaşadığı çiftlik evi ve yaşam tarzıyla dünyanın en mütevazı devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujıca, İzmir’de düzenlenen söyleşiye katıldı.
Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gazeteci ve yazar Ece Temelkuran’ın moderatörlüğünde yapılan söyleşide katılımcılar salona sığmadı. Saatler öncesinden Mujıca’yı dinlemek için soluğu sanat merkezinde alan vatandaşlar, binanın dışında kurulan barkovizyon aracılığı ile Mujıca’yı izleme imkanı buldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen söyleşide neden Nobel Barış Ödülünü reddettiğini açıklayan Mujıca, “Bu kadar savaş dolu dünyanın içerisinde ne yüzle Nobel barış ödülü veriyorlar? İşte bu yüzden şöyle düşünüyorum; bunu başkası alsın, bunu reddedeyim. Dünyanın her köşesinde savaş var. Bence bu aslında bir depresyondur. Savaşın aslında en büyük maliyeti hiç de savaşta sorumluluğu olmayan insanlara çıkıyor. İnsanların zihniyetini, zekasını kullanarak da savaşsız mücadele mümkün. Böylece acılara da neden olmazsınız. Bence dünyanın bütün halkları bir araya gelmeli ve barış için, umut için ‘savaşa hayır’ demeli. Dakikada 2 milyon dolar, dünyada askeri harcamalar için gidiyor. Bu parayı harcayan taraflar, bu parayı fakirlerin sırtından kazanıyorlar” diye konuştu.
“İNSANLARI TANIDIKÇA KÖPEKLERE DAHA ÇOK YAKINLAŞIYORUM”
Sıkça haberlere konu olan hayatını anlatan Mujıca, “Diyelim ki bir otomobil alıyorsunuz, bir ev satın alıyorsunuz. Eşyalar, vesaire ama yaşamdaki zamanı satın alamazsınız. Süpermarkete gidip ‘bana beş yıl verir misiniz?’ diyemezsiniz” ifadelerini kullanırken, Temelkuran’ın üç ayaklı köpeği Manuela’yı sorması üzerine ise, “İnsanları tanıdıkça köpeklere daha çok yakınlaşıyorum. Tüm sevgimizi köpeğimize verdik. Çocuk yapmak için fırsat bulamadık, çünkü eşimle dünyayı değiştirmeye çalışıyorduk. En önemli şey hayattaki aşktır. Uyandığım her sabah ‘bugüne de şükürler olsun’ diyorum” dedi.
“HER HALK KENDİ MESELELERİNİ YÖNETMEKTE ÖZGÜR OLMALI”
Temelkuran’ın, savaşı eleştirdiğini ancak eskiden bir gerilla olduğunu hatırlatarak, “dünyada elinde silah bulunduran insanlara karşı bir mesajınız var mı” sorusu üzerine Mujıca, şunları kaydetti:
“Ben her türlü halkın kendi öz yönetimini savunagelmişimdir ama sadece kendi istediği öz yönetimle olamaz bu. Hoşlanmadıklarının da kendi kendini yönetme hakkı olmalı. Her halk kendi meselelerini yönetmekte özgür olmalı. Umut ediyorum ki; ileride barış ve özgürlük konusunda daha ileriye ulaşmış olacağız. Özgürlük konusunda kimse kimseye baskı yapamaz. Herkesin birbiriyle aynı düşüncede olacağı bir dünya mümkün değil. Herkes birbirinden farklı düşünceye sahip olsa da barış içinde yaşayabilir.”
Mujıca, söyleşi sonunda kendisini dinleyen vatandaşları selamlarken, salonun çıkışında Mujıca’nın hayatını anlatan kitap satışa sunuldu. DHA
Hakkari'de iki asker şehit oldu
Hakkari'de çatışmada 2 asker şehit oldu, 15 terörist öldürüldü. TSK'nin internet sitesinde yer alan açıklamada, Hakkari Yüksekova bölgesinde yürütmekte olan operasyon sırasında şehit olan askerlerin isimlerinin Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil ile Piyade Uzman Çavuş Caner Çelik olduğu belirtildi. Şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil'in arkadaşı Seyit Yalçın'ın da 3 yıl önce Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olduğu ortaya çıktı.
Genelkurmay Başkanlığı acı haberi internet sitesinden duyurdu. İşte o açıklama:
"04 Kasım 2015 tarihinde, Hakkâri/Yüksekova bölgesinde yürütülmekte olan operasyonda meydana gelen çatışmalar esnasında iki kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş; bir kahraman silah arkadaşımız ise hayati tehlikesi olmayacak şekilde yaralanmıştır.
03 Kasım 2015 tarihinde Dağlıca bölgesine yapılan hava harekâtını müteakip, bölgeyi terk etme imkânı bulamayan ve küçük gruplar halinde dolaşan Bölücü Terör Örgütü mensuplarına yönelik başlatılan operasyon halen devam etmekte olup, şu ana kadar 15 Bölücü Terör Örgütü mensubu terörist etkisiz hale getirilmiştir.
Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşımıza acil şifalar temenni ediyoruz.
Şehit ateşi Sinop'a düştü
HAKKARİ’nin Yüksekova İlçesi’nde yürütülen operasyonda çıkan çatışmada şehit olan 35 yaşındaki Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Sinop’un Boyabat İlçesi’ndeki baba evine acı haberi ulaştı.
Hakkarinin Yüksekova İlçesi Oramar Tepe mevkiinde yürütülen operasyonda çıkan çatışmada şehit olan 2 askerden biri olan Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Sinop’un Boyabat İlçesi Köprücek Köyündeki ailesi acı haberle yıkıldı. Şehidin baba evine Türk bayrağı asılırken, köy muhtarı olan babası Recep Aparangil basın mensuplarının evlerine gelmesine ve çekim yapmasına izin vermedi.
3 çocuk babası şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in eşi Fatma Aparangil’in ise Ankara'da bulunduğu belirtildi.
26 Ağustos 2002 tarihinde Piyade Uzman Çavuş rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan Şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde göreve başladığını belirtildi. Ardından 2002-2006 yılları arasında Hakkari’de Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı emrinde çeşitli görevlerde bulunduğu, 14 Ağustos 2006 tarihinden itibaren ise, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına katıldığı ifade edildi.
3 YIL ÖNCE ARKADAŞI ŞEHİT OLMUŞTU
Şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil'in arkadaşı Seyit Yalçın'ın da 8 Kasım 2012'de şehit olduğu ortaya çıktı. Seyit Yalçın da tıpkı Aparangil gibi uzman çavuştu ve Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olmuştu.
Genelkurmay Başkanlığı acı haberi internet sitesinden duyurdu. İşte o açıklama:
"04 Kasım 2015 tarihinde, Hakkâri/Yüksekova bölgesinde yürütülmekte olan operasyonda meydana gelen çatışmalar esnasında iki kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş; bir kahraman silah arkadaşımız ise hayati tehlikesi olmayacak şekilde yaralanmıştır.
03 Kasım 2015 tarihinde Dağlıca bölgesine yapılan hava harekâtını müteakip, bölgeyi terk etme imkânı bulamayan ve küçük gruplar halinde dolaşan Bölücü Terör Örgütü mensuplarına yönelik başlatılan operasyon halen devam etmekte olup, şu ana kadar 15 Bölücü Terör Örgütü mensubu terörist etkisiz hale getirilmiştir.
Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşımıza acil şifalar temenni ediyoruz.
Şehit ateşi Sinop'a düştü
HAKKARİ’nin Yüksekova İlçesi’nde yürütülen operasyonda çıkan çatışmada şehit olan 35 yaşındaki Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Sinop’un Boyabat İlçesi’ndeki baba evine acı haberi ulaştı.
Hakkarinin Yüksekova İlçesi Oramar Tepe mevkiinde yürütülen operasyonda çıkan çatışmada şehit olan 2 askerden biri olan Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Sinop’un Boyabat İlçesi Köprücek Köyündeki ailesi acı haberle yıkıldı. Şehidin baba evine Türk bayrağı asılırken, köy muhtarı olan babası Recep Aparangil basın mensuplarının evlerine gelmesine ve çekim yapmasına izin vermedi.
3 çocuk babası şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in eşi Fatma Aparangil’in ise Ankara'da bulunduğu belirtildi.
26 Ağustos 2002 tarihinde Piyade Uzman Çavuş rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan Şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil’in Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde göreve başladığını belirtildi. Ardından 2002-2006 yılları arasında Hakkari’de Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı emrinde çeşitli görevlerde bulunduğu, 14 Ağustos 2006 tarihinden itibaren ise, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına katıldığı ifade edildi.
3 YIL ÖNCE ARKADAŞI ŞEHİT OLMUŞTU
Şehit Piyade Uzman Çavuş Sadık Aparangil'in arkadaşı Seyit Yalçın'ın da 8 Kasım 2012'de şehit olduğu ortaya çıktı. Seyit Yalçın da tıpkı Aparangil gibi uzman çavuştu ve Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olmuştu.
Aparangil'in, Seyit Yalçın'ın cenaze fotoğrafını facebook sayfasında paylaştığı görüldü.
Öte yandan Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya Valiliği’nden resmi internet sitesinden Şehit Aparangil için taziye mesajı yayınladı.
Şehit evine ateş düştü
HAKKARİ’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca bölgesinde çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Caner Çelik’in, Ardahan’daki evine ateş düştü.
Yüksekova’da çatışmada hayatını kaybeden Jandarma Uzman Çavuş 30 yaşındaki Caner Çelik’in Hanak’ın Serinkuyu Köyü’nde yaşayan ailesine haberi, Hanak Kaymakamı Mehmet Balıkçılar ile askeri yetkililer verdi. Acı haberin ardından evin dört bir tarafına Türk bayrakları asıldı.
Uzman Jandarma Çavuş Çelik’in ailenin 4 çocuğundan üçüncüsü ve bekar olduğu belirtildi.
"NE YAPTIN CANER’İM GELİN Mİ GETİRDİN"
Oğullarının şehit haberini alan İsmigül ve Bahattin Çelik çifti sinir krizi geçirirken, komşuları ve akrabaları tarafından sakinleştirilmeye çalışıldı.
Baba Bahattin Çelik, "Ben şimdi ne yapacağım? Yanıyorum, boğuluyorum" diye ağıtlar yakarken anne İsmigül Çelik, "Canım benim kurban olduğum kuzum. Ne yaptın Caner’im, gelin mi getirdin" diyerek ağladı.
Sinir krizleri geçiren aile fertlerine sağlık ekibi evin önünde bekleyen ambulansta müdahale etti.Şehit Uzman Çavuş Caner Çelik’in cenazesi, yarın düzenlenecek törenle köyünde toprağa verilecek. DHA
Yılbaşı sepetinde artık içki olmayacak
Resmi Gazete'de yayımlanan kararla artık marketlerde satılan yılbaşı sepetlerinde tütün mamülleri ve alkollü içkiler yer almayacak. Kararın hangi gerekçeyle alındığı da ortaya çıktı.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, yılbaşı sepetinde tütün mamulü ve alkollü içkinin yer almamasını kararlaştırdı
Yılbaşı sepetinde tütün mamulü ve alkollü içki yer almayacak.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar HakkındaYönetmeliğin 19. ve 20. Maddelerinin Uygulanması ile İlgili Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, kurumdan alınmış perakende tütün mamulü ve/veya alkollü içki satış belgesine haiz perakende satış yerlerinde satışa sunulan yılbaşı sepetlerinin içerisinde tütün mamulleri ve alkollü içkiler yer almayacak.
Neden yasaklandı
Hürriyet'ten Aysel Alp'in haberine göre TAPDK sepet içindeki içkilerin fiyatının bilinemediği ve alkol promosyonu yapıldığı için yasak kararını aldı.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yetkililerinden edinilen bilgiye göre bu karar iki gerekçeyle alındı. Birincisi, mevzuat gereği tütün ve tütün ürünleri ile alkollü içkilerin satışını artırmak, cazip hale getirmek üzere promosyon ve tanıtımı yapılamaz. Dolayısıyla yılbaşı döneminde hazırlanan süslü sepetler, promosyon niteliği taşıdığından Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 20'nci maddesine aykırı oluyor. Söz konusu maddenin ilgili fıkraları şöyle:
"Alkollü içkilerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz. Bu yükümlülük, arz zinciri içerisindeki tüm gerçek ve tüzel kişileri kapsar. - Herhangi bir alkollü içkinin alınması koşuluna bağlı kampanya ve promosyon düzenlenemez. - Perakende satıcılara, açık alkollü içki satıcılarına ve tüketicilere yönelik bağlı satış uygulaması yapılamaz"
İkinci neden "fiyat"
Kurulun bu kararı almasının ikinci nedeni ise 'fiyat'. Kurum yetkilileri, sepete alkollü içki konulduğunda 'içkinin fiyatının' belirlenemediğini belirterek, "Yine mevzuat gereği alkollü içkiler gerçek fiyatının altında satılamaz. Ancak yılbaşı sepeti bir bütün halde fiyatlandırıldığından, içkinin gerçek fiyatından mı yoksa indimli mi satıldığını tespit etmek sıkıntı yaratıyordu. Bu iki nedenle yılbaşı sepetinden 'alkollü içeceklerin çıkarılması' kararı alındı" dediler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)