Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, El Cezire Arapça kanalına verdiği röportajda kızına ve oğluna iftira atıldığını belirterek, “Oğlumun petrolle alakası yok. Gıda sektöründe küçük çaplı işle uğraşıyor. Kızım güya DAEŞ’in (IŞİD) yaralılarını Türkiye’de tedavi ettirip gönderiyormuş. Yalan. Bu bir alçaklıktır” dedi. Erdoğan, özetle şunları söyledi:
MUHARİP GÜÇ DEĞİLLER(MUSUL’DAKİ TÜRK ASKERİ BİRLİĞİNİN DEĞİŞİMİ)
“Sayın İbadi’nin 2014’teki Türkiye ziyaretinde eğitim amaçlı bizden talepleri oldu ve o zaman Başika Kampı’nı kurduk. Eğit - donatı bu askerlerimiz yerine getirecek. Yani bu sayı yetmeyebilir, daha da bunun artması gerekebilir. Yeterli sayı neyse o sayı kadar orada eleman, araç - gereç bulundurulacaktır. (Irak’ın konuyu BM Güvenlik Konseyine taşıma hazırlığı) Irak’ın bu adımını İran’ın, Rusya’nın bölgedeki attığı adımlar üzerine atılmış bir adım olarak görüyorum. İnanıyorum ki BMGK, bu adımın samimi olmadığını görecek, kararlarını buna göre vereceklerdir.
KAYITLARIMIZI DOĞRULUYOR
(Düşürülen uçağın kara kutu kayıtlarının incelenmesiyle Moskova’nın iddiaları doğrulanabilir mi sorusu üzerine ) Neyi incelerlerse incelesinler, radar tespitlerimiz ortada. Sınırımıza nasıl yaklaştıkları ve 5 dakika içinde 10 kez uyarı yapmamıza rağmen sınır ihlalini yaptıkları ortada. NATO’daki müttefiklerin de kayıtları Türkiye’ye ulaştı. Onların kayıtları da kayıtlarımızı doğruluyor.
BUNLAR ÇOCUKÇA ŞEYLER
Boğazlarımızdan geçen bir Rus gemisinde, bir askerleri omuzunda füzeyle görüntü veriyor. Bunlar çok duygusal, çocukça şeyler. Bununla ne yapmak istiyorsunuz? Aynı dönemde Sarayburnu’nda 3 NATO gemisi var. Gerilimden yana olsak durum farklı olur. Bir an önce diplomatik yollarla bir çözümü bulmaktan yanayız.
79 MİLYON LİTRE KAÇAK PETROL(RUSYA’NIN TÜRKİYE’NİN IŞİD’DEN PETROL ALDIĞI İDDİALARI)
Mare-Hercele hattında koalisyon güçleri olarak operasyonlar yapıldı, DAEŞ ciddi kayıplar verdi. Bu kayıpları verdiren Türkiye, nasıl oluyor da DAEŞ’le böyle bir anlaşmanın içerisinde oluyor. Türkiye, bin 500 - bin 600’e yakın DAEŞ militanı olarak belirlenen kişiyi gözaltına aldı. 6 bin kişi yurtdışı yapıldı ve 26 bin kişinin Türkiye’ye girişine izin verilmedi. 2014’te 79 milyon litre kaç petrol ele geçirdik. Gümrük Ticaret Bakanlığı’nca gerekli işlemler yapılarak yok edildi. DAEŞ’ten petrol almak gibi bir durumumuz yok.
BU BİR ALÇAKLIK
Oğluma ve kızıma iftira atılıyor. Oğlumun petrolle yakından veya uzaktan alakası yok. Gıda sektöründe küçük çaplı bir işle uğraşıyor. Doktora tezini bitirmek için İtalya’da. Kızıma büyük iftira attılar, güya DAEŞ’in yaralılarını alıyormuş, Türkiye’de tedavi ettirip gönderiyormuş. Tamamıyla yalan, bu bir alçaklıktır, bu bir iftiradır oğluma da, kızıma da yapılanlar.
İSPAT ETMESİ LAZIM
ABD Hazine Bakanlığı’nın belgeleri var, kimin neyin ticaretini yaptığı belli. Yılda 29 milyar metreküp Rusya’dan doğalgaz alıyoruz, böyle bir iftirayı nasıl atarsın? Baş başa böyle konuşmuyordun şimdi kalkıp iftira at, tutmazsa iz bırakır. Putin’in itiraflarını ispat etmesi gerek.”
İRAN’LA İLK TEMAS
erdoğan Türkmenistan’da Tarafsızlık Anıtı’na çelenk koydu. Erdoğan, kaldığı otelde İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ile bir araya geldi. Görüşme İran ile olan gerilimin ardından ilk temas olarak dikkat çekti.
BİRİLERİ GİBİ BOTLARI ŞİŞLEMİYORUZ
“Suriye’den göç edenler için adımlar atılması gerekiyor. Akdeniz’de, Ege’de Sahil Güvenlik ekiplerinin çıkardığı insan sayısı 84 bine ulaştı. Biz birileri gibi botları şişleyerek batırmıyoruz, Sahil Güvenlik botlarımız kurtarıyor ve tekrar memleketlerine gönderiyor. Harcadığımız para 9 milyar dolara ulaştı. Uçuşa yasak bölge ilan edelim ve onların güvenliğini sağlama alalım ve bunları kendi toprakları üzerinde iskan edelim. 500’er metrekare içinde herkese birer konut yapsak, bu insanlar hem kendi topraklarına dönerler, göçü durdururuz. 2.5 - 3 milyon insanı nereye kadar besleyeceğiz. Suriye sorununu Esed’le çözmek mümkün değil. Esed’siz DAEŞ, DAEŞ’siz Esed düşünülemez. “ (hürriyet.com.tr)
13 Aralık 2015 Pazar
10 Aralık 2015 Perşembe
Hamza Yerlikaya, Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı oldu
Eski dünya ve olimpiyat şampiyonu güreşçi Hamza Yerlikaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Baş Danışmanı oldu.
Spor hayatındaki başarılar nedeniyle Asrın Güreşçisi olarak anılan eski AK Parti Sivas Milletvekili, Güreş Federasyonu Başkanı, Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Hamza Yerlikaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Baş Danışmanı oldu.
Kararnamesinin bugün Cumhurbaşkanı tarafından imzaladığı ve Yerlikaya'nın pazartesi günü yeni görevine başlayacağı öğrenildi.
HAMZA YERLİKAYA KİMDİR?
1976 yılında Sivas'ta dünyaya gelen Hamza Yerlikaya, 17 yaşında Büyükler kategorisinde dünya şampiyonu oldu. Sporculuk kariyerinde 2 Olimpiyat, 3 Dünya ve 8 Avrupa şampiyonluğu kazanarak, gelmiş geçmiş en başarılı güreşçiler arasında yer aldı.
Ercan ATA / DHA
Spor hayatındaki başarılar nedeniyle Asrın Güreşçisi olarak anılan eski AK Parti Sivas Milletvekili, Güreş Federasyonu Başkanı, Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Hamza Yerlikaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Baş Danışmanı oldu.
Kararnamesinin bugün Cumhurbaşkanı tarafından imzaladığı ve Yerlikaya'nın pazartesi günü yeni görevine başlayacağı öğrenildi.
HAMZA YERLİKAYA KİMDİR?
1976 yılında Sivas'ta dünyaya gelen Hamza Yerlikaya, 17 yaşında Büyükler kategorisinde dünya şampiyonu oldu. Sporculuk kariyerinde 2 Olimpiyat, 3 Dünya ve 8 Avrupa şampiyonluğu kazanarak, gelmiş geçmiş en başarılı güreşçiler arasında yer aldı.
Ercan ATA / DHA
Nobel Ödülleri sahiplerine verildi
2015 yılı barış, fizik, tıp, kimya, edebiyat ve ekonomi dallarındaki Nobel ödülleri, Oslo ve Stockholm'de düzenlenen törenlerle sahiplerine verildi.
DNA onarımı hakkındaki çalışmasıyla Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar, ödülünü bugün Stockholm’de düzenlenen törenle İsveç Kralı 16′ncı Gustaf’ın elinden aldı.
Bu yılki Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü’ne ödül Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenecek törenle sunuldu. Ulusal Diyalog Dörtlüsü, “Arap Baharı’nın ardından Tunus’ta çoğulcu bir demokrasi için gösterdiği çabalardan ötürü” ödüle layık görülmüştü.
Fizik, tıp, kimya, edebiyat ve ekonomi dallarındaki Nobel ödülleri ise İsveç’in başkenti Stockholm’de düzenlenecek törenle İsveç Kralı XVI. Carl Gustaf tarafından dağıtıldı.
TIP VE FİZİK ÖDÜLLERİ
Nobel Tıp ödülünü bu yıl İrlandalı William Campbell, Japon Satoshi Omura ile Çinli Youyou Tu paylaştı. William Campbell ve Satoshi Omura’nın milyonlarca kişiyi etkileyen nehir körlüğüne karşı geliştirdikleri ilaç dikkate alındı. Nehir körlügü mikroskobik boyutlarda bir kurtçuk taşıyan bir çeşit karasineğin ısırması ile bulaşıyor. Ödülü paylaşan üçüncü araştırmacı Çinli Youyou Tu da sıtmaya karşı geliştirdiği yeni tedavi yöntemiyle adını duyurdu.
Temel parçacıklardan nötrinonun bir kütleye sahip olduğunu ortaya koyan araştırmacılar Takaaki Kajita ve Kanadalı Arthur McDonald Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü.
MARDİNLİ AZİZ SANCAR DA ÖDÜLÜNÜ ALDI
Çalışmalarını ABD’de sürdüren Mardin doğumlu genetik bilimci Prof. Dr. Aziz Sancar, bu yılki Nobel Kimya Ödülü’nü İsveçli Tomas Lindahl ve ABD’li Paul Modrich ile paylaştı.
Edebiyat Ödülünü ise Belaruslu yazar Svetlana Aleksandrovna Aleksiyeviç kazandı.
Tüketim, yoksulluk ve refah konularındaki analizleri, İngiliz iktisatçı Angus Deaton’a Ekonomi Ödülü’nü kazandırdı.
Her biri 850 bin euro değerindeki ödüller, Alfred Nobel’in ölüm tarihi olan 10 Aralık’ta törenle sahiplerine sunuluyor. Sözcü
Asgari ücret bin 300 TL
Davutoğlu: Asgari ücret bin 300 TL'ye yükseltilecek. Asgari ücret artışında işvereni zafiyete uğratmayacağız.
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kamuoyuna açıklanan 64.Hükümet’in eylem planında, siyasi etik kanunu ve siyasetin finansmanının şeffaflığını artıracak düzenlemelerin Mart ayı sonuna kadar kanunlaşacağı belirtildi. Davutoğlu “Asgari ücret 1,300 TL’ye yükseltilecek. Asgari ücret artışında işvereni zafiyete uğratmayacağız, KOBİ’lere olan yükü minimize edeceğiz. Yem ve gübreden KDV almayacağız”
7 Haziran seçimleri öncesinde de Davutoğlu şeffaflık paketini gündeme getirmiş ancak düzenleme yasalaşamamıştı. Basında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu düzenlemeye yönelik bazı itirazları olduğuna dair haberler yer almıştı.
1 Kasım’da yapılan tekrar seçimde ise AKP yüzde 49.4 oy ve 317 milletvekiliyle yeniden tek başına iktidara gelince, Davutoğlu açıkladığı hükümet programında şeffaflık düzenlemesinin bu defa hayata geçirileceğini açıklamıştı.
Bugün açıklanan eylem planındaki şeffaflık düzenlemesinde, siyasi partilerin seçim harcamalarının şeffaflaşacağı, milletvekili ve belediye başkan adaylarına yapılacak nakti yardımların, kendi adlarına açılacak seçim hesaplarına yatırılması, siyasi partilere yapılan bağış miktarının elektronik ortamda ilan edilmesi düzenlemeleri yer alıyor.
Davutoğlu’nun günlük programına son anda eklenen bir maddeyle de bu akşam 2100′de AKP Siyasi Erdem ve Etik Kurulu’nun toplanması kararlaştırıldı. Siyasi Etik Kanun taslağı ve şeffaflık düzenlemesine son şeklinin bu kurulda verilmesi bekleniyor.
İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNDEN KAMUYA PAY
Hükümetin eylem planında ilk üç ayda hayata geçecek diğer düzenlemeleri de açıklayan Davutoğlu, “İmar planı eğişiklikleri sonucu ortaya çıkacak değer artışından kamunun pay almasını sağlayacak düzenlemeleri çıkaracağız. Çalışma hayatına destek sağlayacak düzenlemeler de Mart sonuna kadar yürürlükte olacak. İmalat sanayi makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında Mart sonuna kadar BSMV istisnası getirilecek” dedi.
Planda Haziran sonuna kadar yapılacak düzenlemeler arasında ise vergi mevzuatının enerji verimliliğini teşvik edecek şekilde gözden geçirilmesi, Devlet Demiryolları’nın (TCDD) yeniden yapılandırılmasının tamamlanması ve demiryolu işletmeciliğinin serbestleşmesi de bulunuyor.
Düzenlemeler arasında Kanal İstanbul Projesi’nin yasal altyapısının oluşturulması da yer alırken, önümüzdeki bir yıl içinde yeni bir seçim kanunu ile siyasi partiler kanununun çıkarılması, kamu ihale kanununun güncellenmesi ve damga vergisi kanununun yenilenmesinden de söz ediliyor.
REFORM İZLEME GRUBU OLUŞTURULUYOR
Hükümetin vaat ve reformlarının ilerleyişinin sıkı takip edileceğini de dile getiren Davutoğlu, “Bir hafta içinde reformların izlenmesi ve reform grubu oluşturacağız.. Seçim vaatlerinin bütününü ilk üç ay içinde hayata geçireceğiz” diye konuştu.
Kasım ayının son günü parlamentodan güvenoyu alan hükümette Lütfi Elvan, ilk kez reformlardan sorumlu başbakan yardımcısı sıfatıyla yer alıyor.
Seçim meydanlarında gündeme getirilen ve kanuni düzenleme gerektirmeyen vaatlerin de bir an önce uygulamaya ireceğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Asgari ücret 1,300 TL’ye yükseltilecek. Asgari ücret artışında işvereni zafiyete uğratmayacağız, KOBİ’lere olan yükü minimize edeceğiz. Yem ve gübreden KDV almayacağız”
Davutoğlu bu yıl için ekonomik büyümenin yüzde 3.5-4 arasında olacağını, 2016′da bunun daha yükseleceğini de kaydetti.
Hükümetin temel hak ve özgürlüklere dönük vaatleri arasında ise Alevi ve Romanlara dönük adımlar bulunuyor. Planda cemevlerine hukuki statü verileceği belirtilirken, statünün ayrıntısı yer almıyor.
Geçen hafta Reuters’a değerlendirmede bulunan AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ cemevlerinin kültür adacıkları sıfatıyla yaşatılması gerektiğini belirtirken, AKP’li bir başka yetkili “Türkiye’nin artık cemevlerine ibadethane statüsü verecek olgunluğa eriştiğini” söylemişti. Sözcü
Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kamuoyuna açıklanan 64.Hükümet’in eylem planında, siyasi etik kanunu ve siyasetin finansmanının şeffaflığını artıracak düzenlemelerin Mart ayı sonuna kadar kanunlaşacağı belirtildi. Davutoğlu “Asgari ücret 1,300 TL’ye yükseltilecek. Asgari ücret artışında işvereni zafiyete uğratmayacağız, KOBİ’lere olan yükü minimize edeceğiz. Yem ve gübreden KDV almayacağız”
7 Haziran seçimleri öncesinde de Davutoğlu şeffaflık paketini gündeme getirmiş ancak düzenleme yasalaşamamıştı. Basında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu düzenlemeye yönelik bazı itirazları olduğuna dair haberler yer almıştı.
1 Kasım’da yapılan tekrar seçimde ise AKP yüzde 49.4 oy ve 317 milletvekiliyle yeniden tek başına iktidara gelince, Davutoğlu açıkladığı hükümet programında şeffaflık düzenlemesinin bu defa hayata geçirileceğini açıklamıştı.
Bugün açıklanan eylem planındaki şeffaflık düzenlemesinde, siyasi partilerin seçim harcamalarının şeffaflaşacağı, milletvekili ve belediye başkan adaylarına yapılacak nakti yardımların, kendi adlarına açılacak seçim hesaplarına yatırılması, siyasi partilere yapılan bağış miktarının elektronik ortamda ilan edilmesi düzenlemeleri yer alıyor.
Davutoğlu’nun günlük programına son anda eklenen bir maddeyle de bu akşam 2100′de AKP Siyasi Erdem ve Etik Kurulu’nun toplanması kararlaştırıldı. Siyasi Etik Kanun taslağı ve şeffaflık düzenlemesine son şeklinin bu kurulda verilmesi bekleniyor.
İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNDEN KAMUYA PAY
Hükümetin eylem planında ilk üç ayda hayata geçecek diğer düzenlemeleri de açıklayan Davutoğlu, “İmar planı eğişiklikleri sonucu ortaya çıkacak değer artışından kamunun pay almasını sağlayacak düzenlemeleri çıkaracağız. Çalışma hayatına destek sağlayacak düzenlemeler de Mart sonuna kadar yürürlükte olacak. İmalat sanayi makine-teçhizat yatırımlarının finansmanında Mart sonuna kadar BSMV istisnası getirilecek” dedi.
Planda Haziran sonuna kadar yapılacak düzenlemeler arasında ise vergi mevzuatının enerji verimliliğini teşvik edecek şekilde gözden geçirilmesi, Devlet Demiryolları’nın (TCDD) yeniden yapılandırılmasının tamamlanması ve demiryolu işletmeciliğinin serbestleşmesi de bulunuyor.
Düzenlemeler arasında Kanal İstanbul Projesi’nin yasal altyapısının oluşturulması da yer alırken, önümüzdeki bir yıl içinde yeni bir seçim kanunu ile siyasi partiler kanununun çıkarılması, kamu ihale kanununun güncellenmesi ve damga vergisi kanununun yenilenmesinden de söz ediliyor.
REFORM İZLEME GRUBU OLUŞTURULUYOR
Hükümetin vaat ve reformlarının ilerleyişinin sıkı takip edileceğini de dile getiren Davutoğlu, “Bir hafta içinde reformların izlenmesi ve reform grubu oluşturacağız.. Seçim vaatlerinin bütününü ilk üç ay içinde hayata geçireceğiz” diye konuştu.
Kasım ayının son günü parlamentodan güvenoyu alan hükümette Lütfi Elvan, ilk kez reformlardan sorumlu başbakan yardımcısı sıfatıyla yer alıyor.
Seçim meydanlarında gündeme getirilen ve kanuni düzenleme gerektirmeyen vaatlerin de bir an önce uygulamaya ireceğini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Asgari ücret 1,300 TL’ye yükseltilecek. Asgari ücret artışında işvereni zafiyete uğratmayacağız, KOBİ’lere olan yükü minimize edeceğiz. Yem ve gübreden KDV almayacağız”
Davutoğlu bu yıl için ekonomik büyümenin yüzde 3.5-4 arasında olacağını, 2016′da bunun daha yükseleceğini de kaydetti.
Hükümetin temel hak ve özgürlüklere dönük vaatleri arasında ise Alevi ve Romanlara dönük adımlar bulunuyor. Planda cemevlerine hukuki statü verileceği belirtilirken, statünün ayrıntısı yer almıyor.
Geçen hafta Reuters’a değerlendirmede bulunan AKP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ cemevlerinin kültür adacıkları sıfatıyla yaşatılması gerektiğini belirtirken, AKP’li bir başka yetkili “Türkiye’nin artık cemevlerine ibadethane statüsü verecek olgunluğa eriştiğini” söylemişti. Sözcü
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
başbakan,
haber,
ücret
Netanyahu’nun köpeği konuklara saldırdı!
Netanyahu'nun köpekleri dün akşam resmi konutta verdiği davete katılan misafirlerini ısırdı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün akşam resmi konutunda verdiği bir davette köpeğinin konuklara saldırması yüzünden zor durumda kaldı.
Binyamin Netanyahu’nun “Kaiya” adlı köpeği, Yahudilerin dini Hanuka Bayramı veslesiyle yapılan mum yakma töreni sırasında iki konuğu ısırdı. “Kaiya”nın gazabına uğrayanlar, Netanyahu’nun partisi Likud’un milletvekillerinden Sharren Haskel ile İsrail dışişleri bakan yardımcısının eşi Or Alon.
Köpeğin, Haskel’in kendisini beslemek istemesine tepki gösterdiği bildiriliyor. Netanyahu ailesi bir süre önce dişi köpeği bir hayvan kurtarma merkezinden almıştı. 10 yaşındaki köpeğin ilk kez konutta böylesi bir skandala neden olduğu belirtiliyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ağustos ayında Twitter sayfasında yeni köpeği ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafını yayımlamıştı. Netanyahu, “Kaiya evimize o kadar çok ışık getirdi ki!” diye yazmıştı. Sözcü
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün akşam resmi konutunda verdiği bir davette köpeğinin konuklara saldırması yüzünden zor durumda kaldı.
Binyamin Netanyahu’nun “Kaiya” adlı köpeği, Yahudilerin dini Hanuka Bayramı veslesiyle yapılan mum yakma töreni sırasında iki konuğu ısırdı. “Kaiya”nın gazabına uğrayanlar, Netanyahu’nun partisi Likud’un milletvekillerinden Sharren Haskel ile İsrail dışişleri bakan yardımcısının eşi Or Alon.
Köpeğin, Haskel’in kendisini beslemek istemesine tepki gösterdiği bildiriliyor. Netanyahu ailesi bir süre önce dişi köpeği bir hayvan kurtarma merkezinden almıştı. 10 yaşındaki köpeğin ilk kez konutta böylesi bir skandala neden olduğu belirtiliyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Ağustos ayında Twitter sayfasında yeni köpeği ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafını yayımlamıştı. Netanyahu, “Kaiya evimize o kadar çok ışık getirdi ki!” diye yazmıştı. Sözcü
Ehliyetlerini değiştirmek isteyen sürücülerden biyometrik fotoğraf, sağlık raporu ve parmak izi istenecek. Ehliyet verme işlemleri de 1 yıl içinde Emniyet Genel Müdürlüğü yetkisinden alınarak nüfus müdürlüklerine devredilecek.
İçişleri Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Karayolları Trafik Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle mevcut sürücü belgeleri 1 Ocak 2016'dan itibaren değiştirilmeye başlanacak. Bu kapsamda mevcut sürücü belgeleri 5 yıl içinde yeni tip sürücü belgeleriyle değiştirilecek. Yeni sürücü belgeleri, uluslararası standartlara sahip olduğu için diğer ülkelerde de kullanılabilecek.
Yeni sürücü belgeleri için vatandaşlardan şu belge ve işlemler istenecek:
"Tek hekimden alınan 'Sürücü olur' sağlık raporu, 1 biyometrik fotoğraf, parmak izi, sürücü belgesi değerli kağıt bedeli ile hizmet bedeli olan 15 liranın anlaşmalı bankalara yatırıldığını gösteren ödendi belgesi."
Vatandaşlar bu belgelerle emniyet müdürlüklerinin trafik tescil şube müdürlüklerine başvuracak.
POSTAYLA TESLİM EDİLECEK
Yeni tip ehliyetler tek basım merkezinde basılıp sürücülerin adresine postayla gönderilecek. Yeni tip sürüsü belgeleri, minibüs, otobüs, kamyon ve çekici sınıfları için 5 yıl, motosiklet, otomobil, traktör ve iş makinesi sınıfları için 10 yıl geçerli olacak. Ehliyetler, bu sürenin sonunda, sürücü sağlık kontrolünden geçirilerek yeniden düzenlenecek. İlk defa sürücü belgesi alanlar ile herhangi bir sebeple sürücü belgesi iptal edilmiş olup da yeniden sürücü belgesi alanlar, belgenin alındığı tarihten itibaren 2 yıl süreyle aday sürücü olarak kabul edilecekler.
17 SINIF OLACAK
9 sınıftan oluşan mevcut sürücü belgelerinin aksine yeni tip sürücü belgesi 17 sınıftan oluşacak. Otomobil ve kamyonet kullanmak için B, kamyon ve çekici kullanmak için C, minibüs kullanmak için D1, minibüs ve otobüs kullanmak için D sınıfı ehliyete ihtiyaç duyulacak. Lastik tekerlekli traktör kullanacaklar F, iş makinesi kullanacaklar ise G sınıfı sürücü belgesi alacaklar. B sınıfı sürücü belgesiyle kullanılan araçlara takılan ve azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramı geçmeyen römork içeren birleşik araçları kullanmak içi "BE" sınıfı ehliyet istenecek.
Azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramın üzerinde olan ve 7 bin 500 kilogramı geçmeyen kamyon ve çekiciler için C1 sınıfı ehliyet gerekecek. C sınıfı sürücü belgesiyle kullanılan araçlara takılan ve azami yüklü ağırlığı 750 kilogramı geçen römork veya yarı römorktan oluşan birleşik araçlar için "CE" sınıfı ehliyet istenecek.
İki, üç ve dört tekerlekli motorlu bisikletler için M, silindir hacmi 125 santimetreküpü, gücü 11 kilovatı ve gücünün ağırlığına oranı 0,1'i geçmeyen sepetli veya sepetsiz iki tekerlekli motosiklet ile gücü 15 kilovatı geçmeyen 3 tekerlekli motosikletler için A1 sınıfı ehliyet gerekecek.
NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİ YETKİLİ
Meclis'te bekleyen yeni yasa tasarısı ile ehliyet verme işlemleri 1 yıl içinde Emniyet Genel Müdürlüğü yetkisinden alınarak nüfus müdürlüklerine devredilecek. Ancak hükümet isterse bu süreyi uzatabilecek.
İçişleri Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, Karayolları Trafik Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle mevcut sürücü belgeleri 1 Ocak 2016'dan itibaren değiştirilmeye başlanacak. Bu kapsamda mevcut sürücü belgeleri 5 yıl içinde yeni tip sürücü belgeleriyle değiştirilecek. Yeni sürücü belgeleri, uluslararası standartlara sahip olduğu için diğer ülkelerde de kullanılabilecek.
Yeni sürücü belgeleri için vatandaşlardan şu belge ve işlemler istenecek:
"Tek hekimden alınan 'Sürücü olur' sağlık raporu, 1 biyometrik fotoğraf, parmak izi, sürücü belgesi değerli kağıt bedeli ile hizmet bedeli olan 15 liranın anlaşmalı bankalara yatırıldığını gösteren ödendi belgesi."
Vatandaşlar bu belgelerle emniyet müdürlüklerinin trafik tescil şube müdürlüklerine başvuracak.
POSTAYLA TESLİM EDİLECEK
Yeni tip ehliyetler tek basım merkezinde basılıp sürücülerin adresine postayla gönderilecek. Yeni tip sürüsü belgeleri, minibüs, otobüs, kamyon ve çekici sınıfları için 5 yıl, motosiklet, otomobil, traktör ve iş makinesi sınıfları için 10 yıl geçerli olacak. Ehliyetler, bu sürenin sonunda, sürücü sağlık kontrolünden geçirilerek yeniden düzenlenecek. İlk defa sürücü belgesi alanlar ile herhangi bir sebeple sürücü belgesi iptal edilmiş olup da yeniden sürücü belgesi alanlar, belgenin alındığı tarihten itibaren 2 yıl süreyle aday sürücü olarak kabul edilecekler.
17 SINIF OLACAK
9 sınıftan oluşan mevcut sürücü belgelerinin aksine yeni tip sürücü belgesi 17 sınıftan oluşacak. Otomobil ve kamyonet kullanmak için B, kamyon ve çekici kullanmak için C, minibüs kullanmak için D1, minibüs ve otobüs kullanmak için D sınıfı ehliyete ihtiyaç duyulacak. Lastik tekerlekli traktör kullanacaklar F, iş makinesi kullanacaklar ise G sınıfı sürücü belgesi alacaklar. B sınıfı sürücü belgesiyle kullanılan araçlara takılan ve azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramı geçmeyen römork içeren birleşik araçları kullanmak içi "BE" sınıfı ehliyet istenecek.
Azami yüklü ağırlığı 3 bin 500 kilogramın üzerinde olan ve 7 bin 500 kilogramı geçmeyen kamyon ve çekiciler için C1 sınıfı ehliyet gerekecek. C sınıfı sürücü belgesiyle kullanılan araçlara takılan ve azami yüklü ağırlığı 750 kilogramı geçen römork veya yarı römorktan oluşan birleşik araçlar için "CE" sınıfı ehliyet istenecek.
İki, üç ve dört tekerlekli motorlu bisikletler için M, silindir hacmi 125 santimetreküpü, gücü 11 kilovatı ve gücünün ağırlığına oranı 0,1'i geçmeyen sepetli veya sepetsiz iki tekerlekli motosiklet ile gücü 15 kilovatı geçmeyen 3 tekerlekli motosikletler için A1 sınıfı ehliyet gerekecek.
NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİ YETKİLİ
Meclis'te bekleyen yeni yasa tasarısı ile ehliyet verme işlemleri 1 yıl içinde Emniyet Genel Müdürlüğü yetkisinden alınarak nüfus müdürlüklerine devredilecek. Ancak hükümet isterse bu süreyi uzatabilecek.
Başbakan: Öğrenci bursları bugünden itibaren zamlı
Başbakan Davutoğlu, hükümetin eylem planını açıklıyor. Davutoğlu, bugün imzalanan kararla lisans öğrencilerinin aldığı burs ve kredi miktarının 350 liradan 400 liraya çıkarıldığını duyurdu.
Başbakan Davutoğlu, "Bir haftayı beklemeden, bugün imzalanan kararla lisans öğrencilerinin aldığı 350 Türk lirası burs ve kredi miktarını bugünden itibaren 400 Türk lirasına çıkardığımızın müjdesini veriyorum" dedi.
YURTDIŞINDA YAŞAYANLARIN ASKERLİK BEDELLERİ
Davutoğlu, yurtdışında yaşayan vatandaşların askerlik bedellerinde de indirime gidildiğine işaret etti ve şöyle dedi:
"Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın askerlik bedelini 6 bin Euro'dan bin Euro'ya düşürüyoruz."
İLK KEZ İŞ BULANLARIN 1 YILLIK DEVLETTEN
Davutoğlu,"İlk kez iş bulan her gencimizin bir yıl boyunca ücretini devlet ödeyecek. İlk 3 ay içinde yapacağımız düzenlemeyle gençlerimizin ilk yıl maaşı bizden” diye konuştu.
KAMUDA 'ASIL İŞİ YAPAN' TAŞERON İŞÇİLER KADROYA ALINACAK
Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı reformlar milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiriyor.
3 ay içinde yapılacak reform paketi içinde en dikkat çeken başlıklardan birini 'kıdem tazminatı' ile esnek çalışma oluşturdu.
Buna göre kamu yönetimi ve şeffaflık paketi çerçevesinde;
- İmar değişikliklerinden sağlanan ranttan vergi alınması için düzenleme yapılacak.
- Çalışma hayatına esneklik sağlayacak düzenlemeler yapılacak.
- Özel istihdam büroları faaliyetleri geçici iş ilişkisini de içine alacak şekilde genişletilecek.
- Kıdem tazminatı düzenlemesi, ilgili taraflarla istişare içinde yapılacak.
- Kamuda 'asıl işi yapan taşeron işçiler' kadroya alınacak.
Hükümet programına göre;
- Gençlerin Genel sağlık sigortası prim borcu sıfırlanacak.
- Lise veya üniversite mezunlarının GSS primleri, 2 yıl süreyle, gelir testi yapılmasına gerek kalmaksızın, devlet tarafından ödenecek.
ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERE PASAPORT HARCI YOK
Başbakan Davutoğlu, "Öğrenim gören gençlerimizin pasaport harcını kaldırıyoruz. Öğrenim gören gençlerimiz pasaport alırken harç ödemeyecekler” diye devam etti.
YEM VE GÜBREDE KDV KALKIYOR
Başbakan, "Yemde ve gübrede KDV'yi tamamen kaldırıyoruz. Genç çiftçilerimize proje karşılığı 30 bin lira karşılıksız destek veriyoruz. Kırsal kalkınma desteklerinin 81 ile yaygınlaştırılmasını sağlamaya yönelik programlar hazırlıyoruz” dedi.
KİMLİKLER ELEKTRONİK OLACAK
Başbakan, elektronik TC kartı dağıtımına başlanacağını da ifade etti.
ROMAN VATANDAŞLAR İÇİN ÇALIŞMALAR
Başbakan Davutoğlu, "Darbe dönemlerinden kalan mevzuat gözden geçirilerek anti demokratik hükümler kaldırılacak. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler hayata geçirilecek. Geleneksel irfan merkezleri ve Cemevlerine hukuki statü tanınacak. Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne yönelik daha önce atılmış adımlar değerlendirilerek yeni çalışmalar yapılacak" diye devam etti.
ÖĞRETMEN AKADEMİSİ KURULACAK
Davutoğlu,"Öğretmen akademisi kurulacak. Öğretmenlerimizin bu akademilerde meslek içinde kendilerini geliştirmeleri için onlara her türlü imkan sunulacak. Okul bazlı bütçe yönetimine geçilecek. Kaynakları, öğrenciye, okula ve yerele özgü farklılıkları dikkate alacak şekilde kapsayıcı ve eşitlikçi şekilde kullanacağız" dedi.
64.hükümetin 2016 Eylem Planı'na göre;
-Yoksul ailelere belirli miktarda ücretsiz internet erişimi sağlanacak.
- Kentsel dönüşüm şartıyla izinsiz yapılara elektrik ve su bağlanacak.
- Türk tarihinin önemli şahsiyet ve olayları ile masal kahramanlarının dizi, çizgi film ile tanıtılmalarını; bilgisayar ve animasyon yapılmasına devlet desteği sağlanacak.
- Küçük esnafın yıllık 40 bin liraya kadar olan gelirinden vergi alınmayacak.
İŞ KURAN GENCE 3 YIL VERGİ MUAFİYETİ
- İş kuran gençlerden ilk 3 yıl boyunca vergi alınmayacak.
- Öğrenim gören gençlerden pasaport harcı alınmayacak.
Başbakan Davutoğlu, "Bir haftayı beklemeden, bugün imzalanan kararla lisans öğrencilerinin aldığı 350 Türk lirası burs ve kredi miktarını bugünden itibaren 400 Türk lirasına çıkardığımızın müjdesini veriyorum" dedi.
YURTDIŞINDA YAŞAYANLARIN ASKERLİK BEDELLERİ
Davutoğlu, yurtdışında yaşayan vatandaşların askerlik bedellerinde de indirime gidildiğine işaret etti ve şöyle dedi:
"Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın askerlik bedelini 6 bin Euro'dan bin Euro'ya düşürüyoruz."
İLK KEZ İŞ BULANLARIN 1 YILLIK DEVLETTEN
Davutoğlu,"İlk kez iş bulan her gencimizin bir yıl boyunca ücretini devlet ödeyecek. İlk 3 ay içinde yapacağımız düzenlemeyle gençlerimizin ilk yıl maaşı bizden” diye konuştu.
KAMUDA 'ASIL İŞİ YAPAN' TAŞERON İŞÇİLER KADROYA ALINACAK
Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı reformlar milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiriyor.
3 ay içinde yapılacak reform paketi içinde en dikkat çeken başlıklardan birini 'kıdem tazminatı' ile esnek çalışma oluşturdu.
Buna göre kamu yönetimi ve şeffaflık paketi çerçevesinde;
- İmar değişikliklerinden sağlanan ranttan vergi alınması için düzenleme yapılacak.
- Çalışma hayatına esneklik sağlayacak düzenlemeler yapılacak.
- Özel istihdam büroları faaliyetleri geçici iş ilişkisini de içine alacak şekilde genişletilecek.
- Kıdem tazminatı düzenlemesi, ilgili taraflarla istişare içinde yapılacak.
- Kamuda 'asıl işi yapan taşeron işçiler' kadroya alınacak.
Hükümet programına göre;
- Gençlerin Genel sağlık sigortası prim borcu sıfırlanacak.
- Lise veya üniversite mezunlarının GSS primleri, 2 yıl süreyle, gelir testi yapılmasına gerek kalmaksızın, devlet tarafından ödenecek.
ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERE PASAPORT HARCI YOK
Başbakan Davutoğlu, "Öğrenim gören gençlerimizin pasaport harcını kaldırıyoruz. Öğrenim gören gençlerimiz pasaport alırken harç ödemeyecekler” diye devam etti.
YEM VE GÜBREDE KDV KALKIYOR
Başbakan, "Yemde ve gübrede KDV'yi tamamen kaldırıyoruz. Genç çiftçilerimize proje karşılığı 30 bin lira karşılıksız destek veriyoruz. Kırsal kalkınma desteklerinin 81 ile yaygınlaştırılmasını sağlamaya yönelik programlar hazırlıyoruz” dedi.
KİMLİKLER ELEKTRONİK OLACAK
Başbakan, elektronik TC kartı dağıtımına başlanacağını da ifade etti.
ROMAN VATANDAŞLAR İÇİN ÇALIŞMALAR
Başbakan Davutoğlu, "Darbe dönemlerinden kalan mevzuat gözden geçirilerek anti demokratik hükümler kaldırılacak. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler hayata geçirilecek. Geleneksel irfan merkezleri ve Cemevlerine hukuki statü tanınacak. Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne yönelik daha önce atılmış adımlar değerlendirilerek yeni çalışmalar yapılacak" diye devam etti.
ÖĞRETMEN AKADEMİSİ KURULACAK
Davutoğlu,"Öğretmen akademisi kurulacak. Öğretmenlerimizin bu akademilerde meslek içinde kendilerini geliştirmeleri için onlara her türlü imkan sunulacak. Okul bazlı bütçe yönetimine geçilecek. Kaynakları, öğrenciye, okula ve yerele özgü farklılıkları dikkate alacak şekilde kapsayıcı ve eşitlikçi şekilde kullanacağız" dedi.
64.hükümetin 2016 Eylem Planı'na göre;
-Yoksul ailelere belirli miktarda ücretsiz internet erişimi sağlanacak.
- Kentsel dönüşüm şartıyla izinsiz yapılara elektrik ve su bağlanacak.
- Türk tarihinin önemli şahsiyet ve olayları ile masal kahramanlarının dizi, çizgi film ile tanıtılmalarını; bilgisayar ve animasyon yapılmasına devlet desteği sağlanacak.
- Küçük esnafın yıllık 40 bin liraya kadar olan gelirinden vergi alınmayacak.
İŞ KURAN GENCE 3 YIL VERGİ MUAFİYETİ
- İş kuran gençlerden ilk 3 yıl boyunca vergi alınmayacak.
- Öğrenim gören gençlerden pasaport harcı alınmayacak.
9 Aralık 2015 Çarşamba
ABD'de Fethullah Gülen'e dava
Uluslararası hukuk firmaları Amsterdam & Partners LLP ile Fox Rothschild LLP'nin yöneticileri, Fetullah Gülen hakkında çeşitli insan hakları ihlalleri suçlamalarıyla Gülen'in yaşadığı Pennsylvania'da dava açtıklarını bildirdi.
Amsterdam & Partners LLP şirketinin yöneticisi Robert Amsterdam ile Fox Rothschild LLP şirketinden avukat Patrick Egan, Washington'daki Ulusal Basın Kulübü'nde, "Paralel Yapı" ile ilgili yürütülen araştırmalar hakkında ve açılan dava ile ilgili basın toplantısı düzenledi.
Avukat Egan, davanın Pennsylvania'daki bölge mahkemesinde açıldığını, davacı Bünyamin Ateş, Turgut Yıldırım ve Murat Öztürk'ün Gülen'in öğretilerine karşı çıkan bir dini grubun üyeleri olduğunu söyledi. Mehmet Doğan adlı kişinin öğretilerini benimseyen bir grubun üyesi üç kişinin ve bu öğretileri benimseyen birçok kişinin 'Paralel Yapı'nın zulmüne uğradığını kaydeden Egan, şunları söyledi:
"Açtığımız davada Doğan'ın takipçilerine komplo kurulduğunu, haksız yere suçlandıklarını ve hapse gönderildiklerini, Gülen'in ve onun yardımcılarının direktifiyle bu hareketin mensuplarının yerleştirdiği sahte kanıtlarla suçlandıklarını, bu durumun ABD'nin yabancılarla ilgili haksız fiil yasasının ihlali olduğunu belirtiyoruz."
Egan, bu yasanın ABD'deki herhangi birinin eylemlerinin bir başka ülkedeki kişilerin uluslararası insan haklarını ihlali konusunu kapsadığı bilgisini verdi.
Egan, "Yaptığımız şikayet, uygun olmayan kanıtlarla, komplo ile yerleştirilmiş kanıtlarla davacıların hapsedildiği, bu kişilerin özgürlüklerinin 20 ay boyunca ellerinden alındığı yönündedir. Bu tamamen dini inançları nedeniyle ortaya çıkmış bir hak mahrumiyetidir ve ABD'deki yabancılarla iligili haksız fiil yasasının ihlalidir" dedi.
Davanın Fetullah Gülen dışında 'Paralel Yapı'nın üyeleri aleyhine de açıldığını ifade eden Egan, Gülen dışında davaya konu olacak kişilerin bazılarının isimlerine henüz ulaşamadıklarını, isimleri bilinen kişiler aleyhinde henüz yeterli bilgi bulunmadığını söyledi.
Egan, Amerikan mahkemesinden adil bir sonuç beklediklerini kaydetti. (hürriyet.com.tr)
Amsterdam & Partners LLP şirketinin yöneticisi Robert Amsterdam ile Fox Rothschild LLP şirketinden avukat Patrick Egan, Washington'daki Ulusal Basın Kulübü'nde, "Paralel Yapı" ile ilgili yürütülen araştırmalar hakkında ve açılan dava ile ilgili basın toplantısı düzenledi.
Avukat Egan, davanın Pennsylvania'daki bölge mahkemesinde açıldığını, davacı Bünyamin Ateş, Turgut Yıldırım ve Murat Öztürk'ün Gülen'in öğretilerine karşı çıkan bir dini grubun üyeleri olduğunu söyledi. Mehmet Doğan adlı kişinin öğretilerini benimseyen bir grubun üyesi üç kişinin ve bu öğretileri benimseyen birçok kişinin 'Paralel Yapı'nın zulmüne uğradığını kaydeden Egan, şunları söyledi:
"Açtığımız davada Doğan'ın takipçilerine komplo kurulduğunu, haksız yere suçlandıklarını ve hapse gönderildiklerini, Gülen'in ve onun yardımcılarının direktifiyle bu hareketin mensuplarının yerleştirdiği sahte kanıtlarla suçlandıklarını, bu durumun ABD'nin yabancılarla ilgili haksız fiil yasasının ihlali olduğunu belirtiyoruz."
Egan, bu yasanın ABD'deki herhangi birinin eylemlerinin bir başka ülkedeki kişilerin uluslararası insan haklarını ihlali konusunu kapsadığı bilgisini verdi.
Egan, "Yaptığımız şikayet, uygun olmayan kanıtlarla, komplo ile yerleştirilmiş kanıtlarla davacıların hapsedildiği, bu kişilerin özgürlüklerinin 20 ay boyunca ellerinden alındığı yönündedir. Bu tamamen dini inançları nedeniyle ortaya çıkmış bir hak mahrumiyetidir ve ABD'deki yabancılarla iligili haksız fiil yasasının ihlalidir" dedi.
Davanın Fetullah Gülen dışında 'Paralel Yapı'nın üyeleri aleyhine de açıldığını ifade eden Egan, Gülen dışında davaya konu olacak kişilerin bazılarının isimlerine henüz ulaşamadıklarını, isimleri bilinen kişiler aleyhinde henüz yeterli bilgi bulunmadığını söyledi.
Egan, Amerikan mahkemesinden adil bir sonuç beklediklerini kaydetti. (hürriyet.com.tr)
Kanuni Sultan Süleyman'ın mezarı bulundu!
Budapeşte'de Türkiye Büyükelçisi Şakir Fakılı'nın da katıldığı bir basın toplantısıyla Zigetvar yakınlarında Kanuni Sultan Süleyman'nın kayıp mezarının bulunduğu açıklandı.
1566'da Zigetvar kuşatmasında hayatını kaybeden Osmanlı padişahının iç organları orada defnedilmiş, naşı ise İstanbul'a nakledilmişti.
Daha sonra türbe haline gelen, ancak aradan geçen yıllar içinde izi kaybolan Zigetvar'daki mezarın tam olarak nerede bulunduğu için yıllar önce bir araştırma komitesi oluşturulmuştu.
OSMANLI'DAN İZLER TAŞIYOR
Macar ve Türk bilim adamlarından oluşan araştırma komitesinin havadan ve karadan yaptığı ölçümler sonucunda mezarın Zigetvar Üzüm tepesinde bulunduğu çarşamba günü Budapeşte'de yapılan basın toplantısında Profesör Norbert Pap tarafından açıklandı.
Macar bilim adamı, tepede sadece türbenin değil, türbe etrafında oluşan küçük Osmanlı kasabasının izlerine de rastlandığını duyurdu. Habertürk
Hükümet üç ayda 55 bin memur alacak
Hükümet, önümüzdeki yılın ilk 3 aylık döneminde toplam 55 bin yeni memur almayı planlıyor. Önümüzdeki yılın tamamında alınacak memur sayısı ise 74 bini bulacak.
Meclis’e sunulan Geçici Bütçe Yasa Tasarısı’na göre hükümet, 2016’nın Ocak-Mart döneminde açıktan atama ya da nakil suretiyle yapılacak devlet memuru atamalarının 51 bini serbest memur kadrolarına, 4 bini ise öğretim üyeleri hariç boş öğretim elemanı kadrolarına yapılacak.
MESAİ ÜCRETİNE YÜZDE 6.8 ZAM
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, daha önce 2016 yılı bütçesini Meclis’e sunarken yaptığı açıklamada önümüzdeki yıl 74 bin memur alınacağını açıklamıştı. Geçici bütçeyle memurlara ödenecek fazla çalışma ücretlerine de yeni yıldan itibaren yüzde 6.8 oranında zam yapılacak. Sözcü
Meclis’e sunulan Geçici Bütçe Yasa Tasarısı’na göre hükümet, 2016’nın Ocak-Mart döneminde açıktan atama ya da nakil suretiyle yapılacak devlet memuru atamalarının 51 bini serbest memur kadrolarına, 4 bini ise öğretim üyeleri hariç boş öğretim elemanı kadrolarına yapılacak.
MESAİ ÜCRETİNE YÜZDE 6.8 ZAM
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, daha önce 2016 yılı bütçesini Meclis’e sunarken yaptığı açıklamada önümüzdeki yıl 74 bin memur alınacağını açıklamıştı. Geçici bütçeyle memurlara ödenecek fazla çalışma ücretlerine de yeni yıldan itibaren yüzde 6.8 oranında zam yapılacak. Sözcü
8 Aralık 2015 Salı
17 maddede Vladimir Putin’in gizli hayatı
Uçak krizinin ardından, günlerimiz içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in illaki yer aldığı haberlerle geçiyor. Peki ama kim bu Putin? Ülkesini neden evinden yönetiyor? En çok hangi videolara gülüyor? Danışmanlarını neden soğukta bekletiyor? Ona yakın olmanın göstergesi neden bir buz pisti? Okuduğu son kitapla arasında ne bağ var? Dahası, Moskova’yı neden sevmiyor?
Vladimir Putin’in ülkesini nasıl yönettiğinden haberdarız. 2000 yılında Rusya’da devletin başına geçmesiyle (2008-2012 arasında başbakanlığını da sayarsak 15 yıldır iktidarda) ülke uluslararası camiada siyaseten yükseldi ama onun döneminde muhalefet ve basın hep sıkıntı yaşadı. Sportif becerileri, spektaküler gösterileriyle hep gündemde kaldı ama gözlerden uzak hayatını nasıl yaşadığını hiç bilemedik. Bir istisna var. İngiliz gazeteci Ben Judah, defalarca Rusya’ya seyahat edip, Putin’in en yakınlarıyla görüşerek hazırladığı 2014’te çıkan kitabı ‘Fragile Empire. How Russia Fell In and Out of Love with Vladimir Putin - Kırılgan İmparatorluk. Rusya Putin’e Nasıl Âşık Oldu ve Ondan Nasıl Soğudu’ Rus devlet başkanının perde arkasındaki hayatı hakkında bugüne dek pek duyulmamış bilgilere yer verdi. Bazı yargıları özellikle sert:“Bol bol içip şişmanladığı Dresden’de ikinci sınıf bir KGB ajanından başka bir şey değildi; hayatının ilk 35 yılı sıfır başarıyla geçti.”
1- SOVYETLER'E NE ZAMAN KÜSTÜ?
Kitapta anlatılanlara göre Putin, bu dönemde insanlarla sağlıklı iletişim kurmakta zorlanıyordu. Ne işinde ne de özel hayatında işleri yolunda gidiyordu. Bir defa evliliğin eşiğinden döndü. Yarbaylıktan öteye ilerleyemediği KGB’de onu parlak bir gelecek bekliyor gibi görünmüyordu. Derken Sovyetler Birliği çöktü. Dresden’de görevli genç ajan Putin de çöken sistemden umudunu kesti. O sallantılı günlerde başından geçen bir olay bu konuda hayatına ve tercihlerine yön verecekti. Antikomünist bir grup Dresden’de KGB ofisinin önünde eylem yaparken Putin ne yapması gerektiğini Moskova’ya sormuş ve cevap alamamıştı. Kendisi o günü şöyle anlatıyor: “Bana ‘Moskova’dan emir gelmeden bir şey yapamayız ve Moskova şu an sessiz’ dediler. ‘Moskova sessiz’ denince ülkenin ortadan kalktığını anlamıştım. Belli ki ülke tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmıştı.”
Kitapta anlatılanlara göre Putin, bu dönemde insanlarla sağlıklı iletişim kurmakta zorlanıyordu. Ne işinde ne de özel hayatında işleri yolunda gidiyordu. Bir defa evliliğin eşiğinden döndü. Yarbaylıktan öteye ilerleyemediği KGB’de onu parlak bir gelecek bekliyor gibi görünmüyordu. Derken Sovyetler Birliği çöktü. Dresden’de görevli genç ajan Putin de çöken sistemden umudunu kesti. O sallantılı günlerde başından geçen bir olay bu konuda hayatına ve tercihlerine yön verecekti. Antikomünist bir grup Dresden’de KGB ofisinin önünde eylem yaparken Putin ne yapması gerektiğini Moskova’ya sormuş ve cevap alamamıştı. Kendisi o günü şöyle anlatıyor: “Bana ‘Moskova’dan emir gelmeden bir şey yapamayız ve Moskova şu an sessiz’ dediler. ‘Moskova sessiz’ denince ülkenin ortadan kalktığını anlamıştım. Belli ki ülke tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmıştı.”
2- AKIL HOCASI KİM?
Vladimir Putin, bugün geldiği yeri büyük ölçüde Anatoly Sobchak isimli bir hukuk profesörüne borçlu. Sobchak, Leningrad (St.Petersburg) Üniversitesi’nde Putin’in hocasıydı. Sovyetler dağıldıktan sonra onu önce üniversiteye geri çağırdı; ardından da St. Petersburg’un ilk seçilmiş belediye başkanı olduğunda yanına aldı. Hayatı boyunca da Putin’e akıl hocalığı yapmaya devam etti.
Vladimir Putin, bugün geldiği yeri büyük ölçüde Anatoly Sobchak isimli bir hukuk profesörüne borçlu. Sobchak, Leningrad (St.Petersburg) Üniversitesi’nde Putin’in hocasıydı. Sovyetler dağıldıktan sonra onu önce üniversiteye geri çağırdı; ardından da St. Petersburg’un ilk seçilmiş belediye başkanı olduğunda yanına aldı. Hayatı boyunca da Putin’e akıl hocalığı yapmaya devam etti.
3- YÜZERKEN KARAR ALIYOR
Kahvaltıdan sonraki ilk işi spor. En yakınlarının anlattığına göre Rus lider, Rusya’nın gidişatını en çok yüzerken düşünüyor. Sıradan bir günde, başkan havuzdan çıkınca soluğu spor salonunda alıyor. Bisikletle, koşu bandıyla ilgilenmiyor; hobisi ağırlık kaldırmak. Bu arada haber kanallarını seyrederek günün meselelerine de vâkıf oluyor. Görüşmek isteyen bakanlar, bürokratlar kapısında kuyruk oluyor. 2-3 saat beklemek vakai adiyeden.
Kahvaltıdan sonraki ilk işi spor. En yakınlarının anlattığına göre Rus lider, Rusya’nın gidişatını en çok yüzerken düşünüyor. Sıradan bir günde, başkan havuzdan çıkınca soluğu spor salonunda alıyor. Bisikletle, koşu bandıyla ilgilenmiyor; hobisi ağırlık kaldırmak. Bu arada haber kanallarını seyrederek günün meselelerine de vâkıf oluyor. Görüşmek isteyen bakanlar, bürokratlar kapısında kuyruk oluyor. 2-3 saat beklemek vakai adiyeden.
4- BUZ ADAM BUZ PİSTİNDE
Putin’in en sevdiği uğraşı buz hokeyi. Kaskını takıp piste çıktığında çevresinde ona en yakın insanları buluyor. Birkaç haftada bir organize edilen bu çok özel buz hokeyi maçlarına davet edilmek bugünün Rusya’sının en itibarlı olayı. Rusya’da gücü elinde tutanlar, oligarklar, bürokratik elit, yani en seçkinler orada. Hepsinden öte St. Petersburg kökenliler, yani eski arkadaşları, en güvendiği insanlar tribünlerde. Arkady ve Boris Rotenberg, Gennady Timchenko gibi işadamları bunlar. Daha o eski günlerde, her şeyin başında, Putin henüz belediye başkanı yardımcısıyken yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar. Zamanında Putin’e ‘Patron’ diye seslenen yakın dostlar (Şimdi de‘Çar’ diyorlar)... Oyuncularsa korumalardan ibaret. Bir tarafta Putin’in, diğer tarafta Başbakan Dimitri Medvedev’in korumaları yer alıyor. Çok seyrek de olsa Medvedev’in kendisi de maçlara katılıyor.
Putin’in en sevdiği uğraşı buz hokeyi. Kaskını takıp piste çıktığında çevresinde ona en yakın insanları buluyor. Birkaç haftada bir organize edilen bu çok özel buz hokeyi maçlarına davet edilmek bugünün Rusya’sının en itibarlı olayı. Rusya’da gücü elinde tutanlar, oligarklar, bürokratik elit, yani en seçkinler orada. Hepsinden öte St. Petersburg kökenliler, yani eski arkadaşları, en güvendiği insanlar tribünlerde. Arkady ve Boris Rotenberg, Gennady Timchenko gibi işadamları bunlar. Daha o eski günlerde, her şeyin başında, Putin henüz belediye başkanı yardımcısıyken yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar. Zamanında Putin’e ‘Patron’ diye seslenen yakın dostlar (Şimdi de‘Çar’ diyorlar)... Oyuncularsa korumalardan ibaret. Bir tarafta Putin’in, diğer tarafta Başbakan Dimitri Medvedev’in korumaları yer alıyor. Çok seyrek de olsa Medvedev’in kendisi de maçlara katılıyor.
5- HER GÜN ÜÇ DOSYA
Putin’in çalışma odasına bakanlar, ortama hâkim, ağır, ahşap bir masa görüyor. Masanın üzerinde ne bir ekran duruyor ne de bir bilgisayar. Öğleden sonraları,danışmanlar masanın etrafına toplanıp, devlet başkanını bilgilendiriyor. Bu toplantı sırasında, ileri teknoloji değil, Sovyet Rusya’dan miras eski usül yöntemler kullanılıyor. Yani sabit telefonlar ve büyük kırmızı dosyalar... Putin’in her gün özel önem atfettiği, mesai ayırdığı üç ayrı dosya var. Birincisi yerel istihbaratın (FSB) hazırladığı, Rusya’nın içişleri dosyası. İkinci dosya dış istihbarat (SVR) kaynaklı. Sonuncusu Putin’in yakın koruma ağının çabalarıyla hazırlanıyor. Bu dosyada kişiler hakkında bilgiler mevcut olduğu sanılıyor.
Putin’in çalışma odasına bakanlar, ortama hâkim, ağır, ahşap bir masa görüyor. Masanın üzerinde ne bir ekran duruyor ne de bir bilgisayar. Öğleden sonraları,danışmanlar masanın etrafına toplanıp, devlet başkanını bilgilendiriyor. Bu toplantı sırasında, ileri teknoloji değil, Sovyet Rusya’dan miras eski usül yöntemler kullanılıyor. Yani sabit telefonlar ve büyük kırmızı dosyalar... Putin’in her gün özel önem atfettiği, mesai ayırdığı üç ayrı dosya var. Birincisi yerel istihbaratın (FSB) hazırladığı, Rusya’nın içişleri dosyası. İkinci dosya dış istihbarat (SVR) kaynaklı. Sonuncusu Putin’in yakın koruma ağının çabalarıyla hazırlanıyor. Bu dosyada kişiler hakkında bilgiler mevcut olduğu sanılıyor.
6- EN BÜYÜK KORKUSU
Putin, yabancı bir ülkeyi ziyaret ettiğinde, bir otelde yaklaşık 200 oda tutuluyor ve ootel neredeyse Kremlin’e dönüştürülüyor. İstihbarat servisi, gerekli kontrolleri bir ay öncesinden yapıyor. Çarşaflar ve banyo takımları Rusya’dan özel ve yine mühürlü bir şekilde getirilen ürünlerle değiştiriliyor. Odaya sadece bizzat devlet başkanı girebiliyor. Ziyaretler esnasında Putin, maiyetinde sadece Rus aşçılar değil, garsonlar ve temizlik görevlileri de bulunduruyor. En büyük korkusu zehirlenmek. Kimse bu yüzden Putin’e bilgisi dışında yemek sunamıyor.
7- YENİ KRELMİN NOVO-OGARYOVO
Moskova trafiğinden hazzetmiyor. Trafikte vakit kaybetmeye tahammülü olmadığından, belki de rakip şehir St.Petersburg’dan geldiğinden başkentle başı çok hoş değil. Evden çalışıyor. Şehrin batısında, Novo-Ogaryovo’daki bir villayı daimi rezidansı seçtiğinden beri ülkesini genellikle buradan yönetiyor.
Moskova trafiğinden hazzetmiyor. Trafikte vakit kaybetmeye tahammülü olmadığından, belki de rakip şehir St.Petersburg’dan geldiğinden başkentle başı çok hoş değil. Evden çalışıyor. Şehrin batısında, Novo-Ogaryovo’daki bir villayı daimi rezidansı seçtiğinden beri ülkesini genellikle buradan yönetiyor.
8- BILDIRCIN YUMURTASIYLA KAHVALTI
Putin gün ağarmadan kalkıp işe koyulan devlet adamlarından değil. Geç uyanıyor. Güneş iyice yükseldiğinde, son derece sade kahvaltısını yapmaya başlıyor. Favorisi yumuşak beyaz peynir. Bazen omlet bazen yulaf lapası yiyor. Keyfi yerindeyse de bıldırcın yumurtası. Her şeyin çok taze olması şart; tüm yiyecekler Rusya’nın dört bir yanındaki köylerinden gönderiliyor.
9- PUTİN'İN RUTİNİ
Putin’in sabit, önceden kestirilebilir bir çalışma programı yok. Danışmanları hep tetikte ve hazır olmak zorunda. Üstelik internete ve bilgisayar ortamındaki bilgilere pek güvenmeyen başkanları yüzünden her şeyi eski usul, muntazaman dosyalamaları gerekiyor. Hava soğumuşken çalışmayı seviyor Putin. Zihin o zaman daha berrak oluyormuş. Danışmanlar da bu tempoya uymak zorunda.
Putin’in sabit, önceden kestirilebilir bir çalışma programı yok. Danışmanları hep tetikte ve hazır olmak zorunda. Üstelik internete ve bilgisayar ortamındaki bilgilere pek güvenmeyen başkanları yüzünden her şeyi eski usul, muntazaman dosyalamaları gerekiyor. Hava soğumuşken çalışmayı seviyor Putin. Zihin o zaman daha berrak oluyormuş. Danışmanlar da bu tempoya uymak zorunda.
10- İNTERNET KEYFİ
Danışmanlarının ona gösterdiği komik videolar... Kendisiyle dalga geçilen bu videoları ilgiyle izlediği söyleniyor.
Danışmanlarının ona gösterdiği komik videolar... Kendisiyle dalga geçilen bu videoları ilgiyle izlediği söyleniyor.
11- GAZETECİLERLE İLİŞKİSİ
Yıpratıcı. Bazen de hoyrat. Açıktan dalga geçtiği, onunla röportaj yapan kişilerin sorularını saçma bulup yüzüne güldüğü zamanlar da var, açıktan kabaca azarladığı da.
Yıpratıcı. Bazen de hoyrat. Açıktan dalga geçtiği, onunla röportaj yapan kişilerin sorularını saçma bulup yüzüne güldüğü zamanlar da var, açıktan kabaca azarladığı da.
12- RANDEVU DEFTERİ
Görüşme süresi 15 dakika. Ajandası dolu. Bazı görüşmeler için sonraki yıla randevu veriliyor.
Görüşme süresi 15 dakika. Ajandası dolu. Bazı görüşmeler için sonraki yıla randevu veriliyor.
13- FAZLA MESAİ
Cumartesi-pazar da işbaşında. Stalin’den beri en çok çalışan lider olduğu söyleniyor. Bir başka özelliği, Rusya’nın devasa coğrafyasında en çok yeri görmüş devlet başkanı olması.
Cumartesi-pazar da işbaşında. Stalin’den beri en çok çalışan lider olduğu söyleniyor. Bir başka özelliği, Rusya’nın devasa coğrafyasında en çok yeri görmüş devlet başkanı olması.
14- EN YAKINI
Koni isimli siyah Labrador köpeği. Ama ilişkileri Putin standardına göre biraz karmaşık. Devlet başkanına karşı keyfi davranan,ona isyan eden, yüzüne ‘bağıran’ tek canlı o.
Koni isimli siyah Labrador köpeği. Ama ilişkileri Putin standardına göre biraz karmaşık. Devlet başkanına karşı keyfi davranan,ona isyan eden, yüzüne ‘bağıran’ tek canlı o.
15- NE OKUYOR?
Kitaplarla arası yok. Danışmanlarına göre, görevi sırasında iki roman bitirdi. Bunlardan biri Latin Amerikalı hayali bir tarihçinin 2054’te geçen bir hikâyesi. Tarihçi ‘The Third Empire – Üçüncü İmparatorluk’ isimli bu macerada, bütün Rusya’yı bir araya getiren ‘Çar 2. Vladimir’in hayatını anlatıyor.
16- TARİHE İLGİSİ
En çok, bizde ‘Deli’, Batı’da ‘Muhteşem’ diye bilinen Çar Petro’nun hayatına meraklı.
En çok, bizde ‘Deli’, Batı’da ‘Muhteşem’ diye bilinen Çar Petro’nun hayatına meraklı.
17- AİLE YAŞANTISI
Eşi Lyudmilla’yla önceki yıl boşandı. İki kızı var. 30 yaşındaki Maria’yla (lakabı Maşa), 29 yaşındaki Ekaterina (Katya diye çağrılıyor).
Eşi Lyudmilla’yla önceki yıl boşandı. İki kızı var. 30 yaşındaki Maria’yla (lakabı Maşa), 29 yaşındaki Ekaterina (Katya diye çağrılıyor).
(Yenal Bilgici / Hürriyet)
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlara seslendi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Kayseri, Aksaray, Artvin, Bursa, Elazığ, Kahramanmaraş, Kastamonu, Ordu ve Sakarya'dan gelen muhtarlara hitap etti. Erdoğan, "Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Ocak ayından itibaren sürdürülen muhtarlar toplantısının 16'ncısının gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, ülkedeki muhtarlarla bir araya gelmeyi, hasbıhal etmeyi, hasret gidermeyi hedeflediklerini belirtti. Erdoğan, "Şükür erenler geldi, derdim derenler geldi, yarı görmediysem, yarı görenler geldi" dizelerini okuyarak, "Bugün burada, geldiğiniz şehirlerdeki vatandaşlarımız adına siz muhtarlar varsınız. Siz, dertleri derenlersiniz. Sizleri görmekle, sizlerle hasbıhal etmekle, o şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla da kucaklaştığımıza inanıyorum" diye konuştu.
Kelime anlamının "seçilmiş" olan muhtarlık müessesesinin, ülkede 200 yıla yakın bir geçmişi bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Osmanlı Devlet yönetiminde "yiğitbaşı" ve "kethüda" gibi muhtarlara benzer görev yapan kişilerin her zaman olduğunu anlattı. Devlet yapısının daha ayrıntılı yapılandırılma süreciyle birlikte bugünkü muhtarlıkların ortaya çıktığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ülkemizde muhtarlar, sadece kendilerine kanunlarla belirlenen görevleri yapmakla kalmamışlardır. Nüfusumuzun önemli bölümünün köylerde yaşadığı uzun yıllar boyunca muhtar,imam,öğretmen üçlüsü, ahali arasındaki sorunların çözümü konusunda da bir çeşit hakem vazifesi üstlenmişlerdir. Devletin kolluk güçleri ve adli birimlerin yaygınlaşıp güçlenmesi ile bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmışsa da halen muhtar, imam, öğretmen üçlüsü yaşadıkları yerlerin en muteber kişileri olmaya devam etmektedirler. Bugün valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz ellerindeki geniş imkanlarla çok önemli hizmetler ifa ediyorlar. Ama hala devletin milletimizle her gün yüz yüze, ruberu ilişki içinde olan seçilmiş temsilcileri siz muhtarlarımızsınız. Hangi kurumun temsilcisi olursanız olun bir mahallede, bir köyde muhtara danışmadan, muhtara kulak vermeden adım atarsanız yanılma ihtimaliniz çok yüksek olur."
'SİZ ÖNEMLİSİNİZ'
Kamu hizmetlerinin kimi zaman farklı kararlar almayı gerektirebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama bu kararların mutlaka halka doğru şekilde anlatılması, ikna edilmesi yoluyla uygulamaya geçilmesi gerekir. Günümüzde halkla ilişkiler denilen ve büyük bir sektör haline dönüşmüş olan ihtiyaç işte buradan doğuyor. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler ve bunlara bağlı tüm kuruluşların, muhtarlarımızın ve onlarla birlikte mahalle halkının, köy halkının gönlünü kazanması çok önemlidir" ifadelerini kullandı.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın veya önce insan" dediklerini vurgulayan Erdoğan, "Hangi hizmet için yola çıkarsanız çıkın önce milletin fertlerinin gönül rızasını nasıl elde edebileceğinize bakmanız gerekiyor" dedi.
Yunus Emre gibi "Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim" dediklerini ve demeye de devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bizim öteden beri seçilmişlerin önemine yaptığımız vurgunun sebebi işte budur. Siz önemlisiniz" diye konuştu.
'HERKES YERİNİ BİLECEK'
Erdoğan, salonda bulunan muhtarlara "Siz seçilmişsiniz, atanmış değilsiniz, dolayısıyla atanmış sizden sonra gelir. Ama bunun kadir kıymetini bilmeyenler var mı? Var" diyerek seslendi. "Bürokratik oligarşi" denilen olayın bu olduğunu belirten Erdoğan, "Onlar güçlenmek istiyorlar. Bazı, maalesef seçilmişler de farkında olmadan onları güçlendiriyor. Eğer sen böyle hareket edersen, ondan sonra bürokrat gelir senin boynunda bozayı pişirir. Herkes yerini bilecek, konumunu bilecek" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda atanmışların da bulunduğuna dikkati çekerek, "Ama onlar da bunu bilmesi lazım. Çünkü milli iradenin seçip iş başına getirdiği kişiye, bürokrat da saygı duymalıdır" dedi. Seçimle göreve gelen hiç kimsenin, milletin tashihini gözardı etmek gibi bir lüksünün olamayacağının altını çizen Erdoğan, bürokratın seçilmişe oy veren olduğunu ve bu yüzden saygı duyması gerektiğini dile getirdi.
"Bu işler filanca köyün, falanca köyün muhtarı olsun, isterse cumhurbaşkanı olsun farketmez" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçilmiş olan herkes vakti, saati geldiğinde oyuna talip olduğu kişilere hesap verir. Ülkemizde, milletin tarihinden, kültüründen, tercihlerinden bir türlü memnun olmayan, bu yüzden seçtiklerini de beğenmeyen bir kesim var. Bunlar istiyorlar ki davul, milletin boyununda asılı olsun, kaynağı millet sağlasın, külfeti millet çeksin. Buna karşılık tokmak da bunların elinde olsun, ülkenin kaymağını bunlar yesin ama hiçbir sorumluluk da üstlenmesinler. Biz işte bu tekere çomak soktuk. Bize olan tepkilerinin, husumetlerinin gerisinde bu var. Geçmişte sadece bir avuç seçkine hizmet eden sistemi, bir avuç azınlığa akan kaynakları, biz milletin tamamına mal ettik."
'HİÇ UMMADIĞIMIZ YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa konusundaki tekliflerine karşı oluşan direncin sebebinin de aynı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Eski Türkiye'nin kodlarıyla oluşturulmuş mevcut anayasa tümüyle yenilenirse, ellerindeki son kozları da kaybedeceklerini düşünüyorlar. Milletimiz, çok partili döneme geçildiği dönemden beri mücadeleyle adım adım ilerleyerek bugünkü haklarına, özgürlüklerine kavuştu. Sürekli darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğrayan bu zorlu süreç, hala bitmiş değildir. Tek parti döneminin vesayet anlayışının kalıntıları bugün dahi hiç ummadığınız yerlerden, hiç ummadığımız yöntemlerle karşımıza çıkabiliyor.
Hatay'da sınırlarımızı ihlal eden yabancı bir savaş uçağını düşürüyoruz. Birileri hemen çıkıyor, tüm kinini, düşmanlığını, husumetini ülkemize, şahsımıza yöneltiyor. Ruslar bir yandan, bizdeki birtakım kişiler diğer taraftan 'Türkiye'nin neresi bombalanmalı' egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bir zihniyet? Bunun adı kendi milletine, kendi ülkesine körü körüne düşmanlık etmektir. Allah, bunlara fırsat vermesin, Allah ülkemizi ve milletimizi bunların eline bırakmasın."
Kahramanmaraş yöresinden bir türkünün, "Gökte uçan huma kuşu ne bilir dalın kıymetini, kargayı kondurman dala ne bilir gülün kıymetini. Meclislerden söz atanlar gerçeğe yalan katanlar sonra beyliğe yetenler ne bilir ilin kıymetini" sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar ne dalın ne gülün kıymetini bilir, ne ilin, memleketin kıymetini bilir. Bunlar sadece meydanı boş bulduklarında söz atmayı, yalanı, iftirayı, millete hakaret etmeyi bilir. Ama artık Türkiye, dünkü Türkiye değil" diye konuştu.
'BİZİM İNSANİ YAKLAŞIMIMIZ BU'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu belirterek, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, milletin istiklal ve istikbaline sahip çıkma kararını her fırsatta ortaya koyduğunu söyledi.
1 Kasım'daki seçim sonuçlarını bu iradenin bir tezahürü olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah devlet, millet olarak bu kararlılığımızı sürdürecek, 2023 hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız" diye konuştu. Erdoğan, Suriye ve Irak merkezli gelişmelerin ateşinin, terör örgütlerinin kışkırtmaları ve uluslararası güçlerin çeşitli hesaplarıyla her geçen gün daha da arttığına işaret ederek, "Maalesef tüm bu hesapların içinde bölgede yaşanan derin insani dramın payı çok az. Biz tabii bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz onların bu tür tavırlarına aynı şekilde cevap vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Ne zaman, nerede, neyi ve nasıl konuşacaklarını gayet iyi bildiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye gibi meseleye kardeşlik ve komşuluk hukukuyla yaklaşan 1-2 ülke dışında herkes bölge üzerinden kendi stratejik hesaplarını tahkim etmek peşinde. Biz Suriye'de katledilen 400 bine yakın insanın evinden, yurdundan edilen 12 milyon insanın derdiyle dertleniyoruz. Bunun için çatışmaların başladığı günlerden beri 'açık kapı politikası' uyguluyor, bize sığınan herkese kucak açıyoruz. Şu anda ülkemiz toprakları üzerinde 2,5 milyon Irak ve Suriyeliyi biz misafir ediyoruz. Akdeniz ve Ege'de batan, batırılan botlardaki, teknelerdeki mültecileri bizim sahil güvenlik botlarımız topluyor, ülkemiz topraklarına getiriyor. Şu ana kadar 70 bin 'çocuk-yaşlı, erkek-kadın' demeden o denizin azgın dalgalarından toplayan bizim sahil güvenlik botlarımız ama birileri de o botları şişlemek suretiyle o insanları ölüme mahkum ediyor. İşte bizim insani yaklaşımımız bu. Vaktinde yetişip de kurtaramadığımız çocukların, kadınların, erkeklerin sahile vuran ölü bedenleri karşısında milletçe bizim yüreğimiz parçalanıyor. Onların böyle bir derdi var mı? Yok."
'NİCE AYLAN'A RAĞMEN YÜREKLERİ YUMUŞAMADI'
Avrupa ülkelerinin minik Aylan'ın görüntüsünün ardından bu konuyla "güya" ilgilenmeye başladığını ifade eden Erdoğan, "Buyurun, dün bir yavru daha vurdu Çeşme sahillerine. Halbuki o günden bugüne nice Aylan'ların cansız bedenleri kıyılarımıza vurdu ama kimilerinin yürekleri hala yumuşamadı. Bu meseleye sadece kendi güvenliklerini ve refahlarını koruma kaygısıyla yaklaşanlar karşısında biz, insani duruşumuzu korumaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliğinin sığınmacılara yönelik Türkiye'ye yapmayı taahhüt ettiği yardımın sadece mevcut çabaları kolaylaştıracağını belirterek, şöyle konuştu:
"Bu yardım bizim bütçemize girmeyecek, bu yardım Suriyeli kardeşlerimize gidecek. Yani burada kimse de bir ianede bulunmasın, 'bir lütuf yapıyormuşuz' havasına da girmesin, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Şu ana kadar biz 9 milyar doları zaten harcadık. Türkiye yaklaşık 5 yıldır ciddi hiçbir yardım almadan bu meselenin üstesinden kendi imkanlarıyla gelmeyi başardı. AB o yardımı yapsa da yapmasa da biz kardeşlerimize, komşularımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Türkiye'nin yükünü paylaşmak yerine sorunun kaynağı durumundaki Esed rejimine ayakta tutmanın peşine düşenlerin eline ölen, öldürülen her masumun kanı bulaşmaktadır. DAİŞ terör örgütü bölge üzerinde hesabı olan herkesin kullandığı bir araç, kukla, bahane haline dönüşmüş durumdadır."
Terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı.
Bununla ilgili fotoğrafların basın yayın organlarında yayımlandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu örgütle ciddi bir mücadele ortaya koymayanların aynı bahaneyle Suriye'de askeri varlık gösterme konusunda çok hızlı ve cevval olduklarını görüyoruz. Bunlar yavuz hırsız. Hani bizde bir söz var ya, 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' bunların yaptığı bu. Biz Suriye meselesine asla onlar gibi bakmadık, bakmayız" değerlendirmesinde bulundu.
'ULUSLARARASI TOPLUM İÇİN ZORUNLULUK'
Erdoğan, Suriye halkının 5 yıla yakın süredir yaşadığı acıların, maruz kaldığı zulmün tüm insanlığın yüzünü kızartmaya yetecek boyuta ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
"Artık bu meseleye bölgenin tarihi ve gerçekleri ışığında makul, mantıklı ve sürdürülebilir bir çözüm bulmak uluslararası toplum için ahlaki bir zorunluluk haline geldi. Bu bakımdan terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturulması ve ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programı tekliflerimizin süratle hayata geçirilmesinde ısrarcıyız. Bölgeye yönelik müdahalelerin bir aracı olarak kullanılmakta olan DEAŞ'e ve rejime karşı sonuç alıcı bir mücadele ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü veya örgütlerini kullanmak yeni sorunlara yol açmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çözüm, Suriye halkına, kendi geleceğini kendisinin kurabileceği güvenli ortamı tesis etmektir. Biz bu doğrultudaki çabalarımızı sürdürüyoruz. Suriye'deki soruna samimi çözüm arayan herkesi de bu gayretimize destek vermeye çalışıyoruz."
'2 BİNİN ÜZERİNDE TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, çevresinde yaşanan istikrarsızlıklar karşısında duruşunu güçlü bir şekilde muhafaza ediyor, inşallah etmeyi de sürdürecek. Aynı şekilde ülke içinde faaliyet gösteren terör örgütlerine karşı da kararlı bir mücadele sürdürüyoruz. Temmuz ayından bu yana terör örgütleriyle mücadelede 185 güvenlik görevlimizi şehit verdik. Terör örgütlerinin saldırılarında, Ankara'daki canlı bomba saldırısı dahil, 195 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Sınırlarımız içinde ve dışında yürütülen tüm bu operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı da 2 binin üzerindedir."
Kalbinde şehitlerin ayrı bir yeri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnancı, ülkesi ve milleti için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden bu kahramanların her biri coğrafyamızdaki varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin birer mührüdür. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletime başsağlığı diliyorum. Gazilerimize uzun ve hayırlı bir ömür temenni ediyorum. Biz öyle dedik, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu ilkemizden en küçük bir taviz vermeden, yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.
Millet kavramının içinde sadece Türk olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla, Roman'ıyla, 78 milyonunun tamamıyla tek millet. Bunu bir defa böyle bilelim. Zira biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Bu yola böyle çıktık. 78 milyonun tek bayrağı var. Bizi bir yerlerden uydurup çıkarılmış paçavralar ilgilendirmez. Burada 78 milyonun tek bayrağı var. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tek vatan. 780 bin kilometrekare ile tek vatan."
'BUNLARIN GIDASI CEHALET'
"Bu vatan topraklarının üzerinde kimse operasyona yönelmesin" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"O operasyona yeltenenler bedelini ödüyor mu, ödüyor. Ya insanca oturursunuz ve bu ülkede parlamentoya mı gireceksin, buyur girersin... Var mı var. Desteklediğiniz birçok insan şu anda parlamentoda. Şu anda yüzü aşkın Güneydoğulu, Doğulu kardeşlerim parlamentoda siyaset yapıyor. Sen de gel orada insan gibi siyasetini yap. Demokratik bir ortamda bunu yürüt ama bunların derdi başka. Terör estiriyor. Az önce söyledim ya yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Ondan sonra da kalkıyor hükümeti suçluyor. Kalkıyor Beştepe'yi suçluyor. İnsan öldürenler bunlar, Diyarbakır'da cami yakanlar bunlar, utanmadan sıkılmadan hala kalkıp 'yok şöyle yok böyle' diyor. Kadın kılığına giriyor, küçük çocuğu kullanıyorlar. Sivilleri kendine siper ediyor, vatandaşın evini, aracını, iş yerini yakıyor bunlar. Sokak girişlerine hendekler kazarak insanlara hayatı zehir edenler bunlar. Üstelik de devletin iş makineleri ile bunları yapıyorlar. Kepenk kapattırarak ekmeğiyle oynadıkları esnafı haraca bağlıyorlar. Çekiyorlar dağlara, belli yerlere 'Şu kadar para ödeyeceksin. Ödemedin, hayatını vereceksin'. Bu şekilde her türlü ahlaksızlığı yapan örgütün okullara ve camilere karşı özel bir husumeti olduğunu da görüyoruz. Çünkü bunların gıdası maddi ve manevi cehalettir."
Terör örgütünün son olarak Diyarbakır'daki tarihi camileri hedef aldığını anımsatan Erdoğan, "Diyarbakır'daki ilk Osmanlı eserlerinden biri olan, 1500'lü yıllarda inşa edilmiş Fatih Paşa Camii, terör örgütleri mensupları tarafından yakıldı. Tüm belgeler, her şey ortada. Hadi bakalım, buna ne diyeceksin? Sadece bununla da kalmadılar. Olay yerine gelen güvenlik güçlerine ve itfaiye ekiplerine de ateş açarak yangına müdahale edilmesini engellediler" diye konuştu.
'KÜLTÜREL SOYKIRIM TEŞEBBÜSÜ'
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndaki "Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli, değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"Mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin' diye varını yoğunu ortaya koyarak, bir kurtuluş savaşı verdi bizim ecdadımız. Aradan geçen 93 yılın ardından bugün, üstelik de en çok sahabe mezarlığına sahip şehrimiz olan Diyarbakır'da bu hainler yeniden mabetlerimize el uzatmaya çalışıyor. Bu eylem milletimizin, en başta da Kürt kardeşlerimizin inançlarına, tarihlerine, medeniyetlerine, kültürlerine yönelik bir saldırıdır. Bölücü terör örgütü ve onun arkasındaki güçler silahla, bombayla, hendekle, molotofla Türkiye ile başa çıkmayacaklarını bilmiyorlar mı? Elbette çok iyi biliyorlar. Bunların asıl amacı bölge insanını inancından, dininden, tarihinden, medeniyetinden koparmaktır. Verilen kavga Kürt kardeşlerimi haklarına kavuşturmak değil, Kürt kardeşlerimi köklerinden koparma kavgasıdır. Aynı zamanda bu bir kültürel soykırım teşebbüsüdür. Suriye'de, Irak'ta camilere, türbelere, kütüphanelere yapılan DEAŞ saldırıları ile Diyarbakır'daki saldırı arasında bir fark var mı, aynı. Onlar da camileri, türbeleri, her yeri yakıp yıkıyor, aynı şekilde bu bölücü terör örgütü bunları yapıyor. Her iki cani örgüt de birbirinin ruh ikizidir. Aynı hastalıklı yapının, farklı söylemlerle ortaya çıkan tezahürleridir."
Geçmişte, CHP'nin tek parti olduğu dönemde, devletin imkanları da kullanılarak aynı amaç doğrultusunda ciddi bir uğraş verildiğini vurgulayan Erdoğan, bölge insanının inancına ve kültürüne sahip çıktığı için bu uğraşın neticesiz kaldığına dikkati çekti. Bugün aynı projenin bölücü terör örgütü tarafından uygulandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölücü örgütün ve onun güdümündeki yapıların dilinin, kavramlarının, bakış açısının kesinlikle bu coğrafyayla, ortak geçmişimizle ve elbette ortak geleceğimizle bir ilişkisi yoktur. Bu dil husumetin dilidir. Bu dil, fitnenin dilidir. Bin yıldır bu topraklarda ortak medeniyetimizi ve tarihimizi yok etmeye çalışanların dilidir. Kürt kardeşlerimiz bu dilin ve bu anlayışın kalplerini zehirlemesine izin vermemelidir" dedi.
Bir süredir bölgenin önde gelen toplum liderleri, dini liderleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelerek, bu meseleleri görüştüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüştükleri kişilerin yaşanan son gelişmelerden duydukları derin rahatsızlığı kendisine ifade ettiklerini belirtti.
Bölücü örgüt ve onun güdümünde hareket eden sayıca az ama organize bir kesimin bölge insanına adeta kan kusturduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu duruma seyirci kalınması mümkün değildir. Devletimiz hukuk sınırları içinde bölgede etkili bir mücadele yürütüyor. Şehirlerde gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, mahalleler birer birer terör örgütünün elemanlarından temizleniyor. Burada durmak yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz" diye konuştu.
'İNANCINIZ NAMUSUNUZDUR'
"O terörün estiği, estirildiği yerlerde, oradaki tüm Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma buradan sesleniyorum" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu devlet sizi kendi başınıza bırakmayacak. Sürekli sizinle beraber oralarda olacak. Oralarda beraber yatıp, beraber kalkacak. Çünkü sizin huzurunuza kastedenlere karşı güvenliğinizi biz korumak durumundayız. Sarp dağ yamaçlarındaki ve sınır ötesindeki kamplar silahlı kuvvetlerimiz tarafından yerle bir ediliyor. Buradan bölge halkına çağrıda bulunuyorum. Terör örgütü sizin maddi ve manevi varlığınızı birlikte hedef almış durumda. İnancınız namusunuzdur, bizim de namusumuzdur. İnancınıza sahip çıkın. Evladınız geleceğinizdir, evladınıza sahip çıkın. Özgürlük hakkınızdır, yaşama hürriyetinize, seyahat hürriyetinize, ibadet hürriyetinize, ticaret hürriyetinize, siyaset hürriyetinize sahip çıkın. Terör örgütünün ve onun güdümündeki yapıların iradenize ipotek koymasına asla izin vermeyin. Bölücü örgütün bu ülke ile bu millet ile özellikle de sizin değerleriniz ile hiçbir ortak yanı olmadığını artık görmüş olmalısınız. Devletin tamamen proje ürünü bu örgütü sokağınızdan, mahallenizden, ilçenizden söküp atmasına yardımcı olun. Milli birliğimize, beraberliğimize, ortak değerlerimize, istiklalimize ve istikbalimize kasteden bu karanlık örgüte karşı devletinizin yanınızda olduğunu bilin, siz de devletinizin yanında yer alın."
Muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelin yeni Türkiye'yi birlikte inşa edelim. Tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi kader birliği içinde 2023 hedeflerini birlikte gerçekleştirelim" dedi.
Muhtarlara çok iş düştüğünü belirten Erdoğan, "Suriye'deki kardeşlerimizin yaralarını birlikte saralım, Irak'taki kardeşlerimize birlikte destek verelim, Balkanlardaki, Kafkasya'daki, Ortadoğu'daki ve Afrika'daki kardeşlerimizi hep birlikte kucaklayalım, ortak bir geleceğe hep birlikte yürüyelim. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım" çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir. Çünkü bu devletin arkasında gücünü bin yıllık ortak geçmişinden alan bir millet var, siz varsınız. Biz Balkanlardaki ata yadigarı camileri ihya etmeye çalışırken, dünyanın dört bir yanında ezan sesini yükseltmeye çalışırken, Diyarbakır'da cami yakan, ezan susturan bir örgütün bu ortak geçmişte yeri yoktur, ortak geleceğimizde de yeri olamaz."
"Ben Kürt kardeşlerime güveniyorum, inanıyorum" ifadelerini kullanan Erdoğan, bölgedeki sivil toplum temsilcileriyle görüşmelerini her düzeyde sürdüreceğini, milli birlik ve kardeşlik sürecini, milli birlik ve beraberlik iklimini güçlü bir şekilde tesis edeceklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımlarından dolayı muhtarlara teşekkür ederek, mahalle ve köylerindeki herkese selamlarının iletilmesini istedi. Erdoğan'ın muhtarlarla bir araya geldiği toplantıya, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Bakan Yardımcısı Selami Altınok da katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Ocak ayından itibaren sürdürülen muhtarlar toplantısının 16'ncısının gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, ülkedeki muhtarlarla bir araya gelmeyi, hasbıhal etmeyi, hasret gidermeyi hedeflediklerini belirtti. Erdoğan, "Şükür erenler geldi, derdim derenler geldi, yarı görmediysem, yarı görenler geldi" dizelerini okuyarak, "Bugün burada, geldiğiniz şehirlerdeki vatandaşlarımız adına siz muhtarlar varsınız. Siz, dertleri derenlersiniz. Sizleri görmekle, sizlerle hasbıhal etmekle, o şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla da kucaklaştığımıza inanıyorum" diye konuştu.
Kelime anlamının "seçilmiş" olan muhtarlık müessesesinin, ülkede 200 yıla yakın bir geçmişi bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Osmanlı Devlet yönetiminde "yiğitbaşı" ve "kethüda" gibi muhtarlara benzer görev yapan kişilerin her zaman olduğunu anlattı. Devlet yapısının daha ayrıntılı yapılandırılma süreciyle birlikte bugünkü muhtarlıkların ortaya çıktığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ülkemizde muhtarlar, sadece kendilerine kanunlarla belirlenen görevleri yapmakla kalmamışlardır. Nüfusumuzun önemli bölümünün köylerde yaşadığı uzun yıllar boyunca muhtar,imam,öğretmen üçlüsü, ahali arasındaki sorunların çözümü konusunda da bir çeşit hakem vazifesi üstlenmişlerdir. Devletin kolluk güçleri ve adli birimlerin yaygınlaşıp güçlenmesi ile bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmışsa da halen muhtar, imam, öğretmen üçlüsü yaşadıkları yerlerin en muteber kişileri olmaya devam etmektedirler. Bugün valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz ellerindeki geniş imkanlarla çok önemli hizmetler ifa ediyorlar. Ama hala devletin milletimizle her gün yüz yüze, ruberu ilişki içinde olan seçilmiş temsilcileri siz muhtarlarımızsınız. Hangi kurumun temsilcisi olursanız olun bir mahallede, bir köyde muhtara danışmadan, muhtara kulak vermeden adım atarsanız yanılma ihtimaliniz çok yüksek olur."
'SİZ ÖNEMLİSİNİZ'
Kamu hizmetlerinin kimi zaman farklı kararlar almayı gerektirebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama bu kararların mutlaka halka doğru şekilde anlatılması, ikna edilmesi yoluyla uygulamaya geçilmesi gerekir. Günümüzde halkla ilişkiler denilen ve büyük bir sektör haline dönüşmüş olan ihtiyaç işte buradan doğuyor. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler ve bunlara bağlı tüm kuruluşların, muhtarlarımızın ve onlarla birlikte mahalle halkının, köy halkının gönlünü kazanması çok önemlidir" ifadelerini kullandı.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın veya önce insan" dediklerini vurgulayan Erdoğan, "Hangi hizmet için yola çıkarsanız çıkın önce milletin fertlerinin gönül rızasını nasıl elde edebileceğinize bakmanız gerekiyor" dedi.
Yunus Emre gibi "Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim" dediklerini ve demeye de devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bizim öteden beri seçilmişlerin önemine yaptığımız vurgunun sebebi işte budur. Siz önemlisiniz" diye konuştu.
'HERKES YERİNİ BİLECEK'
Erdoğan, salonda bulunan muhtarlara "Siz seçilmişsiniz, atanmış değilsiniz, dolayısıyla atanmış sizden sonra gelir. Ama bunun kadir kıymetini bilmeyenler var mı? Var" diyerek seslendi. "Bürokratik oligarşi" denilen olayın bu olduğunu belirten Erdoğan, "Onlar güçlenmek istiyorlar. Bazı, maalesef seçilmişler de farkında olmadan onları güçlendiriyor. Eğer sen böyle hareket edersen, ondan sonra bürokrat gelir senin boynunda bozayı pişirir. Herkes yerini bilecek, konumunu bilecek" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda atanmışların da bulunduğuna dikkati çekerek, "Ama onlar da bunu bilmesi lazım. Çünkü milli iradenin seçip iş başına getirdiği kişiye, bürokrat da saygı duymalıdır" dedi. Seçimle göreve gelen hiç kimsenin, milletin tashihini gözardı etmek gibi bir lüksünün olamayacağının altını çizen Erdoğan, bürokratın seçilmişe oy veren olduğunu ve bu yüzden saygı duyması gerektiğini dile getirdi.
"Bu işler filanca köyün, falanca köyün muhtarı olsun, isterse cumhurbaşkanı olsun farketmez" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçilmiş olan herkes vakti, saati geldiğinde oyuna talip olduğu kişilere hesap verir. Ülkemizde, milletin tarihinden, kültüründen, tercihlerinden bir türlü memnun olmayan, bu yüzden seçtiklerini de beğenmeyen bir kesim var. Bunlar istiyorlar ki davul, milletin boyununda asılı olsun, kaynağı millet sağlasın, külfeti millet çeksin. Buna karşılık tokmak da bunların elinde olsun, ülkenin kaymağını bunlar yesin ama hiçbir sorumluluk da üstlenmesinler. Biz işte bu tekere çomak soktuk. Bize olan tepkilerinin, husumetlerinin gerisinde bu var. Geçmişte sadece bir avuç seçkine hizmet eden sistemi, bir avuç azınlığa akan kaynakları, biz milletin tamamına mal ettik."
'HİÇ UMMADIĞIMIZ YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa konusundaki tekliflerine karşı oluşan direncin sebebinin de aynı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Eski Türkiye'nin kodlarıyla oluşturulmuş mevcut anayasa tümüyle yenilenirse, ellerindeki son kozları da kaybedeceklerini düşünüyorlar. Milletimiz, çok partili döneme geçildiği dönemden beri mücadeleyle adım adım ilerleyerek bugünkü haklarına, özgürlüklerine kavuştu. Sürekli darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğrayan bu zorlu süreç, hala bitmiş değildir. Tek parti döneminin vesayet anlayışının kalıntıları bugün dahi hiç ummadığınız yerlerden, hiç ummadığımız yöntemlerle karşımıza çıkabiliyor.
Hatay'da sınırlarımızı ihlal eden yabancı bir savaş uçağını düşürüyoruz. Birileri hemen çıkıyor, tüm kinini, düşmanlığını, husumetini ülkemize, şahsımıza yöneltiyor. Ruslar bir yandan, bizdeki birtakım kişiler diğer taraftan 'Türkiye'nin neresi bombalanmalı' egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bir zihniyet? Bunun adı kendi milletine, kendi ülkesine körü körüne düşmanlık etmektir. Allah, bunlara fırsat vermesin, Allah ülkemizi ve milletimizi bunların eline bırakmasın."
Kahramanmaraş yöresinden bir türkünün, "Gökte uçan huma kuşu ne bilir dalın kıymetini, kargayı kondurman dala ne bilir gülün kıymetini. Meclislerden söz atanlar gerçeğe yalan katanlar sonra beyliğe yetenler ne bilir ilin kıymetini" sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar ne dalın ne gülün kıymetini bilir, ne ilin, memleketin kıymetini bilir. Bunlar sadece meydanı boş bulduklarında söz atmayı, yalanı, iftirayı, millete hakaret etmeyi bilir. Ama artık Türkiye, dünkü Türkiye değil" diye konuştu.
'BİZİM İNSANİ YAKLAŞIMIMIZ BU'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu belirterek, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, milletin istiklal ve istikbaline sahip çıkma kararını her fırsatta ortaya koyduğunu söyledi.
1 Kasım'daki seçim sonuçlarını bu iradenin bir tezahürü olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah devlet, millet olarak bu kararlılığımızı sürdürecek, 2023 hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız" diye konuştu. Erdoğan, Suriye ve Irak merkezli gelişmelerin ateşinin, terör örgütlerinin kışkırtmaları ve uluslararası güçlerin çeşitli hesaplarıyla her geçen gün daha da arttığına işaret ederek, "Maalesef tüm bu hesapların içinde bölgede yaşanan derin insani dramın payı çok az. Biz tabii bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz onların bu tür tavırlarına aynı şekilde cevap vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Ne zaman, nerede, neyi ve nasıl konuşacaklarını gayet iyi bildiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye gibi meseleye kardeşlik ve komşuluk hukukuyla yaklaşan 1-2 ülke dışında herkes bölge üzerinden kendi stratejik hesaplarını tahkim etmek peşinde. Biz Suriye'de katledilen 400 bine yakın insanın evinden, yurdundan edilen 12 milyon insanın derdiyle dertleniyoruz. Bunun için çatışmaların başladığı günlerden beri 'açık kapı politikası' uyguluyor, bize sığınan herkese kucak açıyoruz. Şu anda ülkemiz toprakları üzerinde 2,5 milyon Irak ve Suriyeliyi biz misafir ediyoruz. Akdeniz ve Ege'de batan, batırılan botlardaki, teknelerdeki mültecileri bizim sahil güvenlik botlarımız topluyor, ülkemiz topraklarına getiriyor. Şu ana kadar 70 bin 'çocuk-yaşlı, erkek-kadın' demeden o denizin azgın dalgalarından toplayan bizim sahil güvenlik botlarımız ama birileri de o botları şişlemek suretiyle o insanları ölüme mahkum ediyor. İşte bizim insani yaklaşımımız bu. Vaktinde yetişip de kurtaramadığımız çocukların, kadınların, erkeklerin sahile vuran ölü bedenleri karşısında milletçe bizim yüreğimiz parçalanıyor. Onların böyle bir derdi var mı? Yok."
'NİCE AYLAN'A RAĞMEN YÜREKLERİ YUMUŞAMADI'
Avrupa ülkelerinin minik Aylan'ın görüntüsünün ardından bu konuyla "güya" ilgilenmeye başladığını ifade eden Erdoğan, "Buyurun, dün bir yavru daha vurdu Çeşme sahillerine. Halbuki o günden bugüne nice Aylan'ların cansız bedenleri kıyılarımıza vurdu ama kimilerinin yürekleri hala yumuşamadı. Bu meseleye sadece kendi güvenliklerini ve refahlarını koruma kaygısıyla yaklaşanlar karşısında biz, insani duruşumuzu korumaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliğinin sığınmacılara yönelik Türkiye'ye yapmayı taahhüt ettiği yardımın sadece mevcut çabaları kolaylaştıracağını belirterek, şöyle konuştu:
"Bu yardım bizim bütçemize girmeyecek, bu yardım Suriyeli kardeşlerimize gidecek. Yani burada kimse de bir ianede bulunmasın, 'bir lütuf yapıyormuşuz' havasına da girmesin, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Şu ana kadar biz 9 milyar doları zaten harcadık. Türkiye yaklaşık 5 yıldır ciddi hiçbir yardım almadan bu meselenin üstesinden kendi imkanlarıyla gelmeyi başardı. AB o yardımı yapsa da yapmasa da biz kardeşlerimize, komşularımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Türkiye'nin yükünü paylaşmak yerine sorunun kaynağı durumundaki Esed rejimine ayakta tutmanın peşine düşenlerin eline ölen, öldürülen her masumun kanı bulaşmaktadır. DAİŞ terör örgütü bölge üzerinde hesabı olan herkesin kullandığı bir araç, kukla, bahane haline dönüşmüş durumdadır."
Terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı.
Bununla ilgili fotoğrafların basın yayın organlarında yayımlandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu örgütle ciddi bir mücadele ortaya koymayanların aynı bahaneyle Suriye'de askeri varlık gösterme konusunda çok hızlı ve cevval olduklarını görüyoruz. Bunlar yavuz hırsız. Hani bizde bir söz var ya, 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' bunların yaptığı bu. Biz Suriye meselesine asla onlar gibi bakmadık, bakmayız" değerlendirmesinde bulundu.
'ULUSLARARASI TOPLUM İÇİN ZORUNLULUK'
Erdoğan, Suriye halkının 5 yıla yakın süredir yaşadığı acıların, maruz kaldığı zulmün tüm insanlığın yüzünü kızartmaya yetecek boyuta ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
"Artık bu meseleye bölgenin tarihi ve gerçekleri ışığında makul, mantıklı ve sürdürülebilir bir çözüm bulmak uluslararası toplum için ahlaki bir zorunluluk haline geldi. Bu bakımdan terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturulması ve ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programı tekliflerimizin süratle hayata geçirilmesinde ısrarcıyız. Bölgeye yönelik müdahalelerin bir aracı olarak kullanılmakta olan DEAŞ'e ve rejime karşı sonuç alıcı bir mücadele ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü veya örgütlerini kullanmak yeni sorunlara yol açmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çözüm, Suriye halkına, kendi geleceğini kendisinin kurabileceği güvenli ortamı tesis etmektir. Biz bu doğrultudaki çabalarımızı sürdürüyoruz. Suriye'deki soruna samimi çözüm arayan herkesi de bu gayretimize destek vermeye çalışıyoruz."
'2 BİNİN ÜZERİNDE TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, çevresinde yaşanan istikrarsızlıklar karşısında duruşunu güçlü bir şekilde muhafaza ediyor, inşallah etmeyi de sürdürecek. Aynı şekilde ülke içinde faaliyet gösteren terör örgütlerine karşı da kararlı bir mücadele sürdürüyoruz. Temmuz ayından bu yana terör örgütleriyle mücadelede 185 güvenlik görevlimizi şehit verdik. Terör örgütlerinin saldırılarında, Ankara'daki canlı bomba saldırısı dahil, 195 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Sınırlarımız içinde ve dışında yürütülen tüm bu operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı da 2 binin üzerindedir."
Kalbinde şehitlerin ayrı bir yeri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnancı, ülkesi ve milleti için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden bu kahramanların her biri coğrafyamızdaki varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin birer mührüdür. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletime başsağlığı diliyorum. Gazilerimize uzun ve hayırlı bir ömür temenni ediyorum. Biz öyle dedik, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu ilkemizden en küçük bir taviz vermeden, yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.
Millet kavramının içinde sadece Türk olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla, Roman'ıyla, 78 milyonunun tamamıyla tek millet. Bunu bir defa böyle bilelim. Zira biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Bu yola böyle çıktık. 78 milyonun tek bayrağı var. Bizi bir yerlerden uydurup çıkarılmış paçavralar ilgilendirmez. Burada 78 milyonun tek bayrağı var. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tek vatan. 780 bin kilometrekare ile tek vatan."
'BUNLARIN GIDASI CEHALET'
"Bu vatan topraklarının üzerinde kimse operasyona yönelmesin" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"O operasyona yeltenenler bedelini ödüyor mu, ödüyor. Ya insanca oturursunuz ve bu ülkede parlamentoya mı gireceksin, buyur girersin... Var mı var. Desteklediğiniz birçok insan şu anda parlamentoda. Şu anda yüzü aşkın Güneydoğulu, Doğulu kardeşlerim parlamentoda siyaset yapıyor. Sen de gel orada insan gibi siyasetini yap. Demokratik bir ortamda bunu yürüt ama bunların derdi başka. Terör estiriyor. Az önce söyledim ya yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Ondan sonra da kalkıyor hükümeti suçluyor. Kalkıyor Beştepe'yi suçluyor. İnsan öldürenler bunlar, Diyarbakır'da cami yakanlar bunlar, utanmadan sıkılmadan hala kalkıp 'yok şöyle yok böyle' diyor. Kadın kılığına giriyor, küçük çocuğu kullanıyorlar. Sivilleri kendine siper ediyor, vatandaşın evini, aracını, iş yerini yakıyor bunlar. Sokak girişlerine hendekler kazarak insanlara hayatı zehir edenler bunlar. Üstelik de devletin iş makineleri ile bunları yapıyorlar. Kepenk kapattırarak ekmeğiyle oynadıkları esnafı haraca bağlıyorlar. Çekiyorlar dağlara, belli yerlere 'Şu kadar para ödeyeceksin. Ödemedin, hayatını vereceksin'. Bu şekilde her türlü ahlaksızlığı yapan örgütün okullara ve camilere karşı özel bir husumeti olduğunu da görüyoruz. Çünkü bunların gıdası maddi ve manevi cehalettir."
Terör örgütünün son olarak Diyarbakır'daki tarihi camileri hedef aldığını anımsatan Erdoğan, "Diyarbakır'daki ilk Osmanlı eserlerinden biri olan, 1500'lü yıllarda inşa edilmiş Fatih Paşa Camii, terör örgütleri mensupları tarafından yakıldı. Tüm belgeler, her şey ortada. Hadi bakalım, buna ne diyeceksin? Sadece bununla da kalmadılar. Olay yerine gelen güvenlik güçlerine ve itfaiye ekiplerine de ateş açarak yangına müdahale edilmesini engellediler" diye konuştu.
'KÜLTÜREL SOYKIRIM TEŞEBBÜSÜ'
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndaki "Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli, değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"Mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin' diye varını yoğunu ortaya koyarak, bir kurtuluş savaşı verdi bizim ecdadımız. Aradan geçen 93 yılın ardından bugün, üstelik de en çok sahabe mezarlığına sahip şehrimiz olan Diyarbakır'da bu hainler yeniden mabetlerimize el uzatmaya çalışıyor. Bu eylem milletimizin, en başta da Kürt kardeşlerimizin inançlarına, tarihlerine, medeniyetlerine, kültürlerine yönelik bir saldırıdır. Bölücü terör örgütü ve onun arkasındaki güçler silahla, bombayla, hendekle, molotofla Türkiye ile başa çıkmayacaklarını bilmiyorlar mı? Elbette çok iyi biliyorlar. Bunların asıl amacı bölge insanını inancından, dininden, tarihinden, medeniyetinden koparmaktır. Verilen kavga Kürt kardeşlerimi haklarına kavuşturmak değil, Kürt kardeşlerimi köklerinden koparma kavgasıdır. Aynı zamanda bu bir kültürel soykırım teşebbüsüdür. Suriye'de, Irak'ta camilere, türbelere, kütüphanelere yapılan DEAŞ saldırıları ile Diyarbakır'daki saldırı arasında bir fark var mı, aynı. Onlar da camileri, türbeleri, her yeri yakıp yıkıyor, aynı şekilde bu bölücü terör örgütü bunları yapıyor. Her iki cani örgüt de birbirinin ruh ikizidir. Aynı hastalıklı yapının, farklı söylemlerle ortaya çıkan tezahürleridir."
Geçmişte, CHP'nin tek parti olduğu dönemde, devletin imkanları da kullanılarak aynı amaç doğrultusunda ciddi bir uğraş verildiğini vurgulayan Erdoğan, bölge insanının inancına ve kültürüne sahip çıktığı için bu uğraşın neticesiz kaldığına dikkati çekti. Bugün aynı projenin bölücü terör örgütü tarafından uygulandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölücü örgütün ve onun güdümündeki yapıların dilinin, kavramlarının, bakış açısının kesinlikle bu coğrafyayla, ortak geçmişimizle ve elbette ortak geleceğimizle bir ilişkisi yoktur. Bu dil husumetin dilidir. Bu dil, fitnenin dilidir. Bin yıldır bu topraklarda ortak medeniyetimizi ve tarihimizi yok etmeye çalışanların dilidir. Kürt kardeşlerimiz bu dilin ve bu anlayışın kalplerini zehirlemesine izin vermemelidir" dedi.
Bir süredir bölgenin önde gelen toplum liderleri, dini liderleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelerek, bu meseleleri görüştüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüştükleri kişilerin yaşanan son gelişmelerden duydukları derin rahatsızlığı kendisine ifade ettiklerini belirtti.
Bölücü örgüt ve onun güdümünde hareket eden sayıca az ama organize bir kesimin bölge insanına adeta kan kusturduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu duruma seyirci kalınması mümkün değildir. Devletimiz hukuk sınırları içinde bölgede etkili bir mücadele yürütüyor. Şehirlerde gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, mahalleler birer birer terör örgütünün elemanlarından temizleniyor. Burada durmak yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz" diye konuştu.
'İNANCINIZ NAMUSUNUZDUR'
"O terörün estiği, estirildiği yerlerde, oradaki tüm Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma buradan sesleniyorum" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu devlet sizi kendi başınıza bırakmayacak. Sürekli sizinle beraber oralarda olacak. Oralarda beraber yatıp, beraber kalkacak. Çünkü sizin huzurunuza kastedenlere karşı güvenliğinizi biz korumak durumundayız. Sarp dağ yamaçlarındaki ve sınır ötesindeki kamplar silahlı kuvvetlerimiz tarafından yerle bir ediliyor. Buradan bölge halkına çağrıda bulunuyorum. Terör örgütü sizin maddi ve manevi varlığınızı birlikte hedef almış durumda. İnancınız namusunuzdur, bizim de namusumuzdur. İnancınıza sahip çıkın. Evladınız geleceğinizdir, evladınıza sahip çıkın. Özgürlük hakkınızdır, yaşama hürriyetinize, seyahat hürriyetinize, ibadet hürriyetinize, ticaret hürriyetinize, siyaset hürriyetinize sahip çıkın. Terör örgütünün ve onun güdümündeki yapıların iradenize ipotek koymasına asla izin vermeyin. Bölücü örgütün bu ülke ile bu millet ile özellikle de sizin değerleriniz ile hiçbir ortak yanı olmadığını artık görmüş olmalısınız. Devletin tamamen proje ürünü bu örgütü sokağınızdan, mahallenizden, ilçenizden söküp atmasına yardımcı olun. Milli birliğimize, beraberliğimize, ortak değerlerimize, istiklalimize ve istikbalimize kasteden bu karanlık örgüte karşı devletinizin yanınızda olduğunu bilin, siz de devletinizin yanında yer alın."
Muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelin yeni Türkiye'yi birlikte inşa edelim. Tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi kader birliği içinde 2023 hedeflerini birlikte gerçekleştirelim" dedi.
Muhtarlara çok iş düştüğünü belirten Erdoğan, "Suriye'deki kardeşlerimizin yaralarını birlikte saralım, Irak'taki kardeşlerimize birlikte destek verelim, Balkanlardaki, Kafkasya'daki, Ortadoğu'daki ve Afrika'daki kardeşlerimizi hep birlikte kucaklayalım, ortak bir geleceğe hep birlikte yürüyelim. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım" çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir. Çünkü bu devletin arkasında gücünü bin yıllık ortak geçmişinden alan bir millet var, siz varsınız. Biz Balkanlardaki ata yadigarı camileri ihya etmeye çalışırken, dünyanın dört bir yanında ezan sesini yükseltmeye çalışırken, Diyarbakır'da cami yakan, ezan susturan bir örgütün bu ortak geçmişte yeri yoktur, ortak geleceğimizde de yeri olamaz."
"Ben Kürt kardeşlerime güveniyorum, inanıyorum" ifadelerini kullanan Erdoğan, bölgedeki sivil toplum temsilcileriyle görüşmelerini her düzeyde sürdüreceğini, milli birlik ve kardeşlik sürecini, milli birlik ve beraberlik iklimini güçlü bir şekilde tesis edeceklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımlarından dolayı muhtarlara teşekkür ederek, mahalle ve köylerindeki herkese selamlarının iletilmesini istedi. Erdoğan'ın muhtarlarla bir araya geldiği toplantıya, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Bakan Yardımcısı Selami Altınok da katıldı.
(Kaynak:hürriyet.com.tr)
Kılıçdaroğlu: Hiçbir gazeteci tutuklanmasın
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tutuklu gazeteciler için, "Gazetecilerin tutuklanmasını kaldıralım. Yargılansınlar. Ama niye tutuklu yargılansınlar. Açık, net sayın Davutoğlu’na çağrıda bulunuyorum. Gerekirse bir yasal düzenleme yapalım biz kanun teklifini verdik. İsterseniz çekelim sizin verdiğiniz teklife destek verelim." dedi.
Kılıçdaroğlu partisini grup toplantısında konuştu. Basın özgürlüğüne ilişkin eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "İki gazeteci arkadaşımız, MİT tırları ile ilgili haber yaptı diye şimdi Silivri zindanlarında bekliyorlar. Tecritteler, tecritteler. Şöyle bir düşünelim bu haber yalan mıydı? Yüzde yüz doğru. Haberin tek cümlesinde bile çarpıtma yoktu. Gelin bir kanun çıkaralım beraber. Hiçbir gazeteci tutuklanmasın. Gazetecilerin tutuklanmasını kaldıralım. Yargılansınlar. Ama niye tutuklu yargılansınlar. Açık, net sayın Davutoğlu’na çağrıda bulunuyorum. Gerekirse bir yasal düzenleme yapalım biz kanun teklifini verdik. İsterseniz çekelim sizin verdiğiniz teklife destek verelim. Haber yapan kişiyi hapise atıyorsunuz. Onu hapise atan yargıç, yargıç değildir. Cumhuriyet hep bedel ödedi ama hep var oldu ama diktatörler baskıcı yönetimlerin hepsi tarihin çöplüklerinde. Türkiye’yi bu demokrasi ayıbından kurtarmak zorundayız" dedi.
Basın özgürlüğüne değinen Kılıçdaroğlu, "Bizim gibi yarım demokrasilerde, uygar toplumların tanımladığı hibrit demokrasiyi yaşayan bir Türkiye’de ise medya özgürlüğünden söz edemeyiz. Medya özgür değil. Dikta yönetimlerine benzer bir kuşatma içinde medya. Dikta yönetimleri iki alana müdahale ederler. Bir yandaş, havuz medyası oluştururlar. Her söyleneni onaylayan bir medya. Halka doğru bilgi değil, güçlerin istediği bilgiyi, istediği dozda veren medya isterler. İkincisi objektif yayın yapan bağımsız medyayı baskı altına alırlar. Doğru haber yapmasın, beyler rahatsız olmasın diye. Medya patronlarına ağır cezalar verirler. Devlet bütün gücünü kullanarak medya patronunu cezalandırır. Elinde devletin sopası vardır. Ya benim dediğimi yapacaksın ya ben seni yaşatmayacağım der. Şu gazeteciyi beğenmiyorum neden bu gazetede yazıyor? Onu gazetenden, televizyonundan atacaksın derler. Türkiye’de onlarca örneği var. İşten atılan yüzlerce gazeteci var. Buna demokrasi diyoruz. Hangi demokrasi? Ankara’daki beylerin ileri demokrasisi diyoruz buna. Bu da yetmiyor. Medya kuruluşlarına yine devletin gücünü kullanarak, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla baskı kuruyor el koyuyorsunuz. Ondan sonra çıkıp diyorsunuz ki ’Türkiye’de demokrasi var.’ Hangi demokrasi? Yandaş medyaya her şey mubah. Her şey. Demokrasi, basın özgürlüğü bu mudur?" diyerek eleştiride bulundu.
"HABER YAPTI DİYE EĞER GAZETECİYİ HAPİSE GÖNDERİRSENİZ ORADA KIRMIZI ÇİZGİ SADECE LAFTA KALMIŞ OLUR"
Kılıçdaroğlu, "Davutoğlu’nun basın özgürlüğüne verdiği cevap; ’Soru soran gazeteci evine gidebiliyorsa o ülkede basın özgürdür’ diyor. Güzel. Soru soran gazeteci evine gidiyor da. Yazı yazan, haber yapan gazeteci, hapishaneye gidiyorsa o ülkede basın özgür müdür değil midir? Soru budur zaten. Haber yaptım diye hapishaneye gidiyorum ben. Basın özgürlüğü bizim kırmızı çizgimiz eyvallah. İtirazımız yok. Ama haber yaptı diye eğer gazeteciyi hapise gönderirseniz orada kırmızı çizgi sadece lafta kalmış olur. Gazeteci gerektiğinde, hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan kişidir dedik. Onun haberini yayınlayan organa da gazete diyoruz zaten" diye konuştu.
"İKİ GAZETECİ ARKADAŞIMIZ, MİT TIRLARI İLE İLGİLİ HABER YAPTI DİYE ŞİMDİ SİLİVRİ ZİNDANLARINDA BEKLİYORLAR"
Kılıçdaroğlu, "İki gazeteci arkadaşımız, MİT tırları ile ilgili haber yaptı diye şimdi Silivri zindanlarında bekliyorlar. Tecritteler, tecritteler. Şöyle bir düşünelim bu haber yalan mıydı? Yüzde yüz doğru. Haberin tek cümlesinde bile çarpıtma yoktu. Doğru haber yazıyor kamuoyunu aydınlatıyorsunuz, iktidarın yalanlarını 78 milyona, dünyaya duyuruyorsunuz benim yalanlarımı neden duyurdun diye ona ceza veriliyor. Bu mudur demokrasi, medya özgürlüğü? Hepimizin sorgulaması lazım" dedi.
"YÜRÜRLÜKTEKİ DARBE ANAYASASINDA DEVLET BASIN HABER ALMA HÜRRİYETLERİNİ SAĞLAYACAK TEDBİRLERİ ALIR" DİYOR
Kılıçdaroğlu, "Şu anda yürürlükte olan anayasa darbe anayasası. Basın özgürlüğü ile ilgili oradan bir cümle okuyayım; devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Yani medyanın özgürlüğünü koruyacak tedbirleri devlet alır diyor. Anayasa diyor. Hükümet ne yapıyor? Sen madem bu haberi yaptın ve bu haber doğru ben seni süründüreceğim" açıklamasında bulundu.
"HER BASKICI DÖNEMDE DE BEDEL ÖDEYEN TEK GAZETE CUMHURİYET’TİR"
Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet gazetesi cumhuriyet ile yaşıt olan bir gazete. Cumhuriyet Gazetesi, Türk medyasının akademisidir. Okuludur. Cumhuriyet her dönemde doğruları yazarak yoluna devam etmiştir. Her baskıcı dönemde de bedel ödeyen tek gazete Cumhuriyet’tir. 12 Eylül, 12 Mart’ta bedel ödemiştir. Gazeteciler zindanlara atılmıştır. İşkenceden geçirilmiştir. Yazarları öldürülmüş, katledilmiştir. Bedel ödemeye hala devam ediyor. Bu ülkede göstermelik bir demokrasi var" dedi.
"HABER YAPAN KİŞİYİ HAPİSE ATIYORSUNUZ ONU HAPİSE ATAN YARGIÇ, YARGIÇ DEĞİLDİR"
Kılıçdaroğlu, "Haber yapan kişiyi hapise atıyorsunuz. Onu hapise atan yargıç, yargıç değildir. Bütün yargıçlardan özür diliyorum ona yargıç dediğim için. Yargıç değildir o. Vicdanında özgürlüğü hissetmeyen medya özgürlüğünü bilmeyen bir kişiye hakim yargıç denilemez. Hadi savcı tamam birilerinin savcısı cumhuriyetin değil. Birilerinin kölesi, sözcüsü. Onun getirdiğini aynen onaylıyor yargıç. Sen nasıl yargıçsın? Dünyadan nasıl haberin yok? Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye senin ne hakkın var" ifadelerini kullandı.
"CUMHURİYET HEP BEDEL ÖDEDİ HEP VAR OLDU AMA DİKTATÖRLER BASKICI YÖNETİMLERİN HEPSİ TARİHİN ÇÖPLÜKLERİNDE"
Kılıçdaroğlu, "Dünyadaki bütün medya kuruluşları Türkiye’deki bu gelişmelerden kaygı duyuyorlar. Cumhuriyet hep bedel ödedi ama hep var oldu. O diktatörler, baskıcı yönetimlerin hepsi gitti. Hepsi tarihin çöplüklerinde" dedi.
"HER BİRİMİZİN SABAH GİDİP BASKI ALTINDA OLAN MEDYADAN BİRER GAZETE SATIN ALMAMIZ LAZIM"
Kılıçdaroğlu, "Bir şey yapmamız lazım. Her birimizin sabah gidip baskı altında olan medyadan birer gazete satın almamız lazım. Cevap vereceksen diktatöre bunun cevabı budur. Lafla peynir gemisi yürümez destek vereceğiz. Baskı altında olan medyaya destek, moral vereceğiz. Herkesin hiçbir ayrım yapmadan baskı altında olan gazetelere, gazetecilere sahip çıkması lazım" dedi.
"AÇIK, NET SAYIN DAVUTOĞLU’NA ÇAĞRIDA BULUNUYORUM BERABER KANUN ÇIKARALIM HİÇBİR GAZETECİ TUTUKLANMASIN"
Kılıçdaroğlu, "Gelin bir kanun çıkaralım beraber. Hiçbir gazeteci tutuklanmasın. Gazetecilerin tutuklanmasını kaldıralım. Yargılansınlar. Ama niye tutuklu yargılansınlar. Açık, net sayın Davutoğlu’na çağrıda bulunuyorum. Gerekirse bir yasal düzenleme yapalım biz kanun teklifini verdik. İsterseniz çekelim sizin verdiğiniz teklife destek verelim" açıklamasında bulundu.
"TÜRKİYE’Yİ BU DEMOKRASİ AYIBINDAN KURTARMAK ZORUNDAYIZ"
Kılıçdaroğlu, "Türkiye’yi bu demokrasi ayıbından kurtarmak zorundayız. 21. Yüzyılın Türkiye’sine bu tablo yakışmıyor. MİT tırlarında silahı sanki ilk kez Cumhuriyet yazdı. Defalarca yazıldı, söylendi. Neden? Çünkü birileri dedi ki; onlar en ağır cezaya çarptırılacaklar bedelini ödeyecekler. Birileri dedi. Birilerini dediğini yasa kabul edip işlem yapan bir yargıç, savcı var. sorunumuz da burada başlıyor. O tırlarda silah olduğunu bizim milletvekillerimiz de defalarca dile getirdi. Gizlilik kararı alınan mahkeme dosyalarında, şoförlerin ifadelerinde var" diye konuştu.
"TUĞRUL TÜRKEŞ, ’YEMİN EDİYORUM, VALLAHİ, BİLLAHI O SİLAHLAR TÜRKMENLERE GİTMİYORDU’ DİYOR"
Kılıçdaroğlu, "Kabinede olan Tuğrul Türkeş, ’Yemin ediyorum, vallahi, billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu’ diyor. AKP’nin bakanı söylüyor. Kendi bakanına sormuyor haberi yapan gazeteciyi neden bu haberi yapıyorsun diye gazeteci hapise atılıyor. Türkiye’nin saygınlığına zarara veren bu sürecin sonlandırılması lazım" dedi.
"CİDDİ VE DERİN BİR KRİZDİR"
Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krize değinen Kılıçdaroğlu, "Sorun krizin iyi yönetilemediği. Evet bir krizdir. Ciddi ve derin bir krizdir. Krizin iyi yönetilememesi asıl sorundur. Rus uçağı vurulduktan sonra Cumhurbaşkanlığından açıklama Rus uçağını vurduk. Daha Genelkurmay açıklama yapmamış. Cumhurbaşkanlığı kaynakları açıklama yapıyor. 10 dakika sonra saat 10.50 Rus uçağını vurduk ama henüz milliyetini tespit edemedik. Bu ülkenin cumhurbaşkanı söylüyor bunu. Böyle bir çelişki olabilir mi?" ifadelerini kullandı.
"SARAYINDA TEZEK YAK BAKALIM NASIL YAKACAKSIN?"
Kılıçdaroğlu, "Biz gerekirse tezek yakarız diyor. Olur sarayında tezek yak bakalım nasıl yakacaksın? Türkiye iyi yönetilmiyor sürükleniyor. Türkiye’yi bir krizin ortasına attılar şimdi hep beraber nasıl çıkacak diye bekliyorlar. Rusya ile bütün komşularımız ile ilişkilerimizin iyi olmasını isteriz" dedi.
"HÜKÜMETİN YETKİLİLERİNİ, RUS YETKİLİLERİ SAĞ DUYUYA DAVET ETTİM"
Kılıçdaroğlu, "Hükümetin yetkililerini, Rus yetkilileri sağ duyuya davet ettim. Kavganın zamanı değildir. Sağ duyu ile hareket etmek zorundayız. Akıl ve mantık ile çözmeliyiz daveti yaptım" dedi.
"FÜZE BİLİNÇLİ OLARAK ASKERİN OMUZUNA KONULMUŞSA TÜRK HALKINI TEHDİT ETMEK ASLA DOĞRU DEĞİLDİR"
Boğazdan füzeli geçişle ilgili Kılıçdaroğlu, "Eğer bu füze bilinçli olarak askerin omuzuna konulmuş ve görüntü verilmesi istenmişse bu Türkiye halkına yapılmış en büyük saygısızlıktır. Bunu asla kabul etmeyiz. Bunu yapan Rus yöneticilerin de oturup düşünmesi lazım. Görüntüyü, krizi bu noktaya taşımak Türk halkını tehdit etmek asla doğru değildir. Rus halkı ile asla bir sorunumuz yok. Ama yöneticilerin sağ duyu ile düşünmesi lazım. Bunu yaptığımız zaman Türkiye bu krizi aşar" diye konuştu.
"ORTADOĞU’NUN LİDERLİĞİNE SOYUNACAKLARDI ORTADOĞU’NUN ŞAMAR OĞLANI OLDULAR"
Kılıçdaroğlu, "Suriye’de demokrasi yok diye yapmışlardı. Önce kendi ülkene bak. Senin ülkende demokrasi var mı? gazetecilere, yargıya bak. Devletin çivisi çıktı. Kalkmış Suriye diyorsun. Suriye’nin Rusya için ne kadar önemli bir ülke olduğunun farkına varamayan bir anlayış. Türkiye kaybeden tek ülkedir. Irak hükümeti Türkiye’yi tehdit ediyor 24 saatin kaldı diyor. Şu hale bak. Ortadoğu’nun liderliğine soyunacaklardı Ortadoğu’nun şamar oğlanı oldular. Her gelen tokat atıyor. Böyle bir ülke olabilir mi? Bölgesinde örnek olan bir ülke, nasıl bu hale sürüklendi?" diye konuştu.
"KESİN HESAP KOMİSYONU KURALIM TEKLİFİNDE BULUNDUK"
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 2016 bütçesi ile ilgili açıklamalarına ilişkin Kılıçdaroğlu, "Açıklamanın bir kısmı doğru bir kısmı eksiktir. Teklif yapıldığı doğrudur ama biz de onalar karşı bir teklif yaparak şeffaflıktan siz de biz de bahsediyoruz dedik. Bütçe kaynaklarının nerelere harcandığını biz merak ediyoruz. Kesin hesap komisyonu kuralım eski bütçede paralar nerelere harcandı adam gibi oturup görüşelim. Siz bu teklifimizi kabul ederseniz biz de teklifinizi kabul ederiz dedik. Kabul edilmedi yolsuzluklar ortaya çıkar diye" açıklamasında bulundu.
"CUMHURBAŞKANI İSEN OTUR OTURDUĞUN YERDE CUMHURBAŞKANI DEĞİLSEN ÇIKARSIN KARŞIMA BU KADAR AÇIK"
Kılıçdaroğlu, "Son sözüm sayın Erdoğan’a, sayın Erdoğan yüzde 51 oyla seçildi Cumhurbaşkanı oldu. Bireysel olarak da parti olarak da cumhurbaşkanlığı makamına hep saygı gösterdik. Tarafsızlığı üzerine yemin etti. Şimdi kendisi tarafsız davranmıyor. Suriye konusunda bizim ne dediğimizi anlamadan bizi açıkça suçladı. Ana muhalefeti suçladı. Cumhurbaşkanı isen otur oturduğun yerde. Cumhurbaşkanı değilsen çıkarsın karşıma bu kadar açık. Namus ve şeref bu toplum için çok önemlidir. O kadar ki çocuklarımıza şeref adını veriyoruz. Namus ve şeref üzerine tarafsızlık konusunda yemin ettikten sonra namus ve şeref kavramını çöp sepetine atıp tarafsızlığını korumazsa söyleyecek çok şeyim var daha. Koruması lazım. Sayın Erdoğan senin için namus ve şeref kavramı nedir? Çık Allah aşkına anlat biz de öğrenelim" diye konuştu.
Ümit KOZAN -Nursima KESKİN / ANKARA (DHA)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)