Sözleşmeli memur bu ay, doktorlar mayısta, öğretmen ve hemşireler ise temmuzda yüksek vergi dilimine gireceği için maaşları düşecek .
Başta ücretliler olmak üzere gelir vergisine tabi tüm kazanç sahiplerine uygulanan vergi tarife dilimleri 2016 yılında yine düşük oranlı artırıldı. Vergi tarifelerinin normalde her yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılması gerekiyor. Hatta hükümetin vergi tarifelerini bu oranın da üzerinde artırma yetkisi bulunuyor. Ancak hükümet, özellikle ücretliler üzerinden daha fazla vergi toplayabilmek için tarife artışını yeniden değerleme oranının da altında belirleme yoluna gidiyor.
2016 yılı için yeniden değerleme oranı yüzde 5.58 olarak belirlenmesine rağmen vergi dilimi alt sınırı sadece yüzde 5 artırıldı. Böylece daha fazla ücretlinin daha erken aylardan itibaren yüzde 20 vergi ödemesinin önü açılmış oldu.
ŞİRKET VERGİSİ ÖDÜYORLAR
Mevcut tarifelere göre yıllık brüt geliri 12 bin 600 liraya kadar olan gelir vergisi mükellefleri yüzde 15 vergi ödüyor. Aylık gelirleri toplamı bu tutarı aşanlar, sınırı aştıkları ay yüzde 20’lik vergi dilimine yakalanıyor. Dolayısıyla ödedikleri vergiler artarken, maaşları da otomatik olarak düşüyor. Devlet memurları, başta makam tazminatları olmak üzere birçok gelirleri vergiye ve si-gortaya tabi olmadığı için dilim tuzağına daha geç yakalanıyor. Ancak kamudaki sözleşmeli personellerle özel sektörde çalışanlar örneğin mart ya da nisan aylarında yüzde 20’lik dilimden vergi ödemeye başlıyor. Türkiye’de halen yüzde 20 vergi şirketlerin elde ettiği kazançlar için uygulanıyor.
MAAŞI ARTIRMAYACAK, DÜŞECEK
SÖZCÜ’nün yaptığı hesaplamaya göre örneğin 7’nci derecede bulunan ve net 2 bin 840 lira maaş alan bir devlet memuru halen yüzde 15 vergi dilimi üzerinden aylık 283 lira 1 kuruş Gelir Vergisi ödüyor. Aylık vergi matrahı 1887 lira olan bu memur temmuz ayında 12 bin 600 liralık sınırı aşacağı için yüzde 20’lik vergi dilimine geçecek ve aylık ödeyeceği vergi 390 liraya çıkacak. Bu memurun yılın ikinci yarısında alacağı yüzde 3 zamla maaşı 85 lira artması gerekirken, ödeyeceği vergi 106 lira artacağı için maaşı düşecek. Aynı şekilde 4 bin 421 lira maaş alan bir şube müdürünün halen 311 lira olan aylık vergisi haziran ayında 414 liraya çıkacak, daha zammı görmeden maaşı 104 lira eriyecek.
Kamu-Sen’in yaptığı araştırmaya göre, 25 yıllık bir uzman doktor, nisan ayında 435 lira vergi öderken, bu rakam mayısta 580 lira olacak, doktorun maaşı mayıs ayında 145 lira azalacak. 25 yıllık öğretmen de vergi dilimine temmuzda yakalanacak, 330 liralık vergisi 440 liraya yükselecek, öğretmenin maaşı 110 lira azalacak. Özel sektörde çalışan ve brüt 3 bin lira maaş alan bir personel mayıs ayında, 4 bin lira brüt maaşlı çalışan ise mart ayında yüzde 20 vergi dilimine yakalanacak.
(Erdoğan Süzer/Sözcü)
2 Nisan 2016 Cumartesi
1 Nisan 2016 Cuma
14 aylık bebek dişçide hayatını kaybetti
Başta çocuklar olmak üzere pek çok insanda bir dişçi korkusu vardır. Her ne kadar sağlığımız için yenmemiz gereken bir fobi olsa da, yaşanan bazı olaylar insanların ayaklarını dişçilerden çekmesine sebep olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay, dişçiye gitmekten korkanların kabuslarına girecek türden...
Daisy Lynn Torres, 14 aylık bir bebek. Ailesiyle rutin bir ağız sağlığı kontrolü için dişçiye gitikten sonra hayatını kaybetti. ABD Austin'de bir çocuk dişçisi kliniğinde yaşanan olayda, küçük Daisy'nin muayenesinde çürük dişine dolgu yapılıyordu. Doktorların söylediğine göre operasyon sırasında bazı komplikasyonlar meydana geldi ve apar topar North Austin Medical Center'a nakledildi. Bir süre müdahale edilmeye çalışılan Daisy beş saatlik çabaya rağmen kurtarılamadı ve hayatını kaybetti. Küçük kızın annesi Betty Squier, göz yaşları içerisinde olayı şöyle anlattı; "Muayene henüz başlamıştı ki bize komplikasyon olduğunu söylediler. Onun büyüdüğünü asla göremeyeceğiz." Baba Elizandro Torres ise "Kızımız sadece dişçiye gitti ve bir daha eve dönemedi. O bizim bebeğimizdi, yıkıldık." yorumunda bulundu.
Olayın yaşandığı klinik standart prosedür uygulanırken böyle bir trajedi yaşandığını belirtirken, olay hakkında polis soruşturma başlattı. (Kaynak:hürriyet.com.tr)
Olayın yaşandığı klinik standart prosedür uygulanırken böyle bir trajedi yaşandığını belirtirken, olay hakkında polis soruşturma başlattı. (Kaynak:hürriyet.com.tr)
Beratcan ve Kocaeli'deki yurt haberleriyle ilgili yayın yasağı getirildi
10 yaşındaki Beratcan Karakütük'ün öldürülmesi ve Kocaeli’deki çocuk rehabilitasyon merkezindeki çocukların kötü muameleye maruz kaldıklarıyla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu'nun talimatıyla, Bakanlık Hukuk Müşavirliğince dün İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesine, Beratcan Karakütük cinayetiyle ilgili soruşturmaya dair yayın yasağı getirilmesi başvurusunda bulunuldu. Bakanlık, başvuru dilekçesinde, olayla ilgili ulusal basın ve yayın organlarında ayrıntılı bilgilerin yer aldığını, bu bilgilerin, şüpheli ve öldürülen çocuğun annesinin ifadeleri olduğuna ilişkin iddiaların bulunduğunu belirtti.
Yayımlanan haberler nedeniyle öldürülen Beratcan'ın anne ve babasının yaşadığı eve gece yarısı 10 kişilik grubun saldırdığının hatırlatıldığı dilekçede, haberler nedeniyle ileride telafisi imkansız zararların doğabileceğine dikkat çekildi. Bakanlık, mağdurun ve ailesinin özel hayatlarının gizliliğinin ve soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması nedeniyle şüpheli olayla ilgili kişiler açısından, anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış olan masumiyet ilkesinin ihlal edilmiş olacağının da göz önünde bulundurularak, yayın yasağı konulmasını talep etti. Bakanlığın talebini değerlendiren mahkeme, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayla ilgili yayın yasağı getirilmesine hükmetti. Yayın yasağının soruşturma evresi tamamlanıncaya kadar devam ettirilmesine de karar veren mahkeme, kararın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na gönderilmesini kararlaştırdı.
BİR YAYIN YASAĞI DA KOCAELİ'DEKİ YURT HABERİNE
Bu arada Kocaeli’deki çocuk rehabilitasyon merkezi hakkındaki haberlere de bugün içinde yayın yasağı geldi. Kocaeli’de çekilen ve sosyal medyada hızla yayına görüntülerde rehabilitasyon merkezinde kalan çocukların kötü muamele gördükleri gerekçesiyle binanın camlarına çıkarak ‘imdat’ şeklinde bağırdıkları görülüyordu. Olay sonrasında konu hakkında inceleme başlatılmıştı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu'nun talimatıyla, Bakanlık Hukuk Müşavirliğince dün İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesine, Beratcan Karakütük cinayetiyle ilgili soruşturmaya dair yayın yasağı getirilmesi başvurusunda bulunuldu. Bakanlık, başvuru dilekçesinde, olayla ilgili ulusal basın ve yayın organlarında ayrıntılı bilgilerin yer aldığını, bu bilgilerin, şüpheli ve öldürülen çocuğun annesinin ifadeleri olduğuna ilişkin iddiaların bulunduğunu belirtti.
Yayımlanan haberler nedeniyle öldürülen Beratcan'ın anne ve babasının yaşadığı eve gece yarısı 10 kişilik grubun saldırdığının hatırlatıldığı dilekçede, haberler nedeniyle ileride telafisi imkansız zararların doğabileceğine dikkat çekildi. Bakanlık, mağdurun ve ailesinin özel hayatlarının gizliliğinin ve soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması nedeniyle şüpheli olayla ilgili kişiler açısından, anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış olan masumiyet ilkesinin ihlal edilmiş olacağının da göz önünde bulundurularak, yayın yasağı konulmasını talep etti. Bakanlığın talebini değerlendiren mahkeme, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayla ilgili yayın yasağı getirilmesine hükmetti. Yayın yasağının soruşturma evresi tamamlanıncaya kadar devam ettirilmesine de karar veren mahkeme, kararın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na gönderilmesini kararlaştırdı.
BİR YAYIN YASAĞI DA KOCAELİ'DEKİ YURT HABERİNE
Bu arada Kocaeli’deki çocuk rehabilitasyon merkezi hakkındaki haberlere de bugün içinde yayın yasağı geldi. Kocaeli’de çekilen ve sosyal medyada hızla yayına görüntülerde rehabilitasyon merkezinde kalan çocukların kötü muamele gördükleri gerekçesiyle binanın camlarına çıkarak ‘imdat’ şeklinde bağırdıkları görülüyordu. Olay sonrasında konu hakkında inceleme başlatılmıştı.
Halkalı’da 2 polis ölü bulundu!
Küçükçekmece Halkalı'da 2 polis, evlerinde ölü bulundu.
İstanbul’da, görevlerine gitmeyen 3 polis memurunun, merak ederek evine giden meslektaşları acı bir tabloyla karşılaştı. Kapıyı kırarak içeriye giren ekipler, 2 polisin öldüğünü, birinin ise komaya girdiği belirlendi.
Halkalı, Atakent Mahallesi, Orkide Sitesi’nde meydana gelen olay, bu sabah 3 polis memuru görevlerine gitmeyince ortaya çıktı. Bahçelievler Asayiş Büro Amirliği’nde çalışan R.K., Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Ç.O.T. ve S.M.’nin arkadaşları, meslektaşlarına telefonla ulaşmaya çalıştı. Ancak sonuç alınamayınca, araştırma başlatıldı. Arkadaşlarının ulaşamadığı polislerin, en son Küçükçekmece’de oldukları belirlendi. Üç arkadaşın, polislerden birinin yakınına ait Orkide Sitesi’ndeki evde kaldıkları bilgisine ulaşıldı.
Bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verildi. Arkadaşlarını arayan polislerle ilçe ekipleri adrese gitti. Zili çalan polisler, kimsenin cevap vermemesi üzerine, kapıyı kırdı. İçeriye giren ilçe ekipleri, meslektaşlarının hareketsiz olarak yattığını gördü. Hemen sağlık ekiplerine bilgi verildi. Kısa sürede olay yerine ulaşan ambulans görevlileri, R.K. ve Ç.O.T.’nin öldüğünü belirledi. Bilinci kapalı olan S. M. ise hastaneye kaldırıldı.
Hayatını kaybeden polislerin cesetleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Ön bulgularda, polislerin zehirlendiği tespit edildi. Olayın sebebinin ve nasıl yaşandığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı. Sözcü
İstanbul’da, görevlerine gitmeyen 3 polis memurunun, merak ederek evine giden meslektaşları acı bir tabloyla karşılaştı. Kapıyı kırarak içeriye giren ekipler, 2 polisin öldüğünü, birinin ise komaya girdiği belirlendi.
Halkalı, Atakent Mahallesi, Orkide Sitesi’nde meydana gelen olay, bu sabah 3 polis memuru görevlerine gitmeyince ortaya çıktı. Bahçelievler Asayiş Büro Amirliği’nde çalışan R.K., Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Ç.O.T. ve S.M.’nin arkadaşları, meslektaşlarına telefonla ulaşmaya çalıştı. Ancak sonuç alınamayınca, araştırma başlatıldı. Arkadaşlarının ulaşamadığı polislerin, en son Küçükçekmece’de oldukları belirlendi. Üç arkadaşın, polislerden birinin yakınına ait Orkide Sitesi’ndeki evde kaldıkları bilgisine ulaşıldı.
Bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verildi. Arkadaşlarını arayan polislerle ilçe ekipleri adrese gitti. Zili çalan polisler, kimsenin cevap vermemesi üzerine, kapıyı kırdı. İçeriye giren ilçe ekipleri, meslektaşlarının hareketsiz olarak yattığını gördü. Hemen sağlık ekiplerine bilgi verildi. Kısa sürede olay yerine ulaşan ambulans görevlileri, R.K. ve Ç.O.T.’nin öldüğünü belirledi. Bilinci kapalı olan S. M. ise hastaneye kaldırıldı.
Hayatını kaybeden polislerin cesetleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Ön bulgularda, polislerin zehirlendiği tespit edildi. Olayın sebebinin ve nasıl yaşandığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı. Sözcü
Erdoğan: En büyük güven kaynağımız milletimizin sabrı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da meydana gelen hain terör saldırısıyla ilgili açıklama yaptı.
Erdoğan, “Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yer alan açıklama şu şekilde: “Diyarbakır’da 31 Mart Perşembe günü terör örgütünün gerçekleştirdiği bombalı saldırıyı lanetliyor, saldırıda şehit olan 7 emniyet mensubumuza Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Saldırıda yaralanan güvenlik güçlerimize ve sivil vatandaşlarımıza Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Güvenlik güçlerimizin kararlı ve hassas mücadeleleri neticesinde büyük bir darbe alan ve kendi kazdığı hendeğe gömülen terör örgütü, bu tür hain saldırılarla yaşadığı yıkımı gizlemeye çalışmaktadır.
Terörle mücadelemiz bu menfur eylemlerle asla sekteye uğramayacak, kararlı bir şekilde devam edecektir. Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir. İnsanlık dışı yüzünü saldırılarıyla defalarca ifşa eden terör örgütüne karşı uluslararası toplumun da ilkeli ve tutarlı bir duruş sergilemesini bekliyoruz. Diyarbakır’da şehit düşen polislerimize tekrar Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.”
Erdoğan, “Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yer alan açıklama şu şekilde: “Diyarbakır’da 31 Mart Perşembe günü terör örgütünün gerçekleştirdiği bombalı saldırıyı lanetliyor, saldırıda şehit olan 7 emniyet mensubumuza Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Saldırıda yaralanan güvenlik güçlerimize ve sivil vatandaşlarımıza Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Güvenlik güçlerimizin kararlı ve hassas mücadeleleri neticesinde büyük bir darbe alan ve kendi kazdığı hendeğe gömülen terör örgütü, bu tür hain saldırılarla yaşadığı yıkımı gizlemeye çalışmaktadır.
Terörle mücadelemiz bu menfur eylemlerle asla sekteye uğramayacak, kararlı bir şekilde devam edecektir. Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir. İnsanlık dışı yüzünü saldırılarıyla defalarca ifşa eden terör örgütüne karşı uluslararası toplumun da ilkeli ve tutarlı bir duruş sergilemesini bekliyoruz. Diyarbakır’da şehit düşen polislerimize tekrar Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.”
68 yaşında İŞKUR’a başvurdu
Türkiye'de bu da oldu. "Geçinemiyorum" diyen 68 yaşındaki teyze İŞKUR'a başvurdu.
68 yaşında… Adı Hasibe Ak… “Bugüne kadar devletin hiçbir kurumundan yardım almadım” diyor. İçinde bulunduğu hâl Türkiye gerçeğini özetlemeye yetiyor. Geçinemiyorum diyen Hasibe teyze iş bulmak için İŞKUR’a başvurdu.
Sinoplu gazeteci Mete Çağdaş, 0549 807 27 99 numaralı Sözcü WhatsApp Hattı’ndan bize ulaştı. Kendisi de, başvurduğu İŞKUR çalışanları da şaşkın. Sinop’un Erfelek ilçesindeki Veysel Köyü’nde eşiyle birlikte yaşayan 68 yaşındaki Hasibe teyze çalışmak istiyor. İlçedeki İşçi Bulma Kurumu’na başvuran Hasibe teyze bu davranışıyla ülkedeki geçim şartlarının zorluğunu gözler önüne serdi.
İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Kasım, Aralık 2015 ile Ocak 2016 aylarını kapsayan aralık döneminde işsizlik oranı yüzde 10.8’e çıktı. Yıllık bazda 0.1 puan azalış, önceki döneme göre 0.3 puan artışı ifade eden işsizlik oranı en son geçen yılın şubat döneminde yüzde 11.2’yi görmüştü.
RESMİ İŞSİZ SAYISI 3.2 MİLYON
Aralık döneminde tarım dışı işsizlik oranı da bir önceki döneme göre 0.3 puan artarak yüzde 12.7’ye yükseldi. TÜİK, bu dönemde işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak 3 milyon 204 bine ulaştığını hesapladı. Verilere göre, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayı bırakan işsizlerin sayısı 127 bin kişi birden artarak 2 milyon 545 bine ulaştı. Bu işsizlerin arasında “iş bulma ümidim kalmadı” diyenlerin sayısı 126 bin kişi arttı, 719 bine çıktı. TÜİK resmi işsiz sayısını ise 3.2 milyon olarak açıkladı.
GENÇLER İŞSİZ
3 yıldan daha fazla süredir iş arayıp bulamayanların sayısı da 42 binden 46 bine yükseldi. Veriler, 3.2 milyonluk işsizler ordusunun 1 milyon 338 bininin 1 ila 2 aydır iş arayan yeni işsizler grubunda yer aldığını gösteriyor. 2015 yılı Aralık döneminde 15-24 yaş grubuna dahil genç işsizlik oranı yüzde 19.2 düzeyinde gerçekleşirken 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 11.0 oldu. Bu dönemde işgücüne katılım oranı yüzde 50.9, istihdam oranı yüzde 45.4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11.5 ve kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 32.1 düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde hizmetler sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1.1 puan artarken sanayinin payı yüzde 0.5 oranında, tarımın payı 0.6 azaldı.
(sözcü.com.tr)
68 yaşında… Adı Hasibe Ak… “Bugüne kadar devletin hiçbir kurumundan yardım almadım” diyor. İçinde bulunduğu hâl Türkiye gerçeğini özetlemeye yetiyor. Geçinemiyorum diyen Hasibe teyze iş bulmak için İŞKUR’a başvurdu.
Sinoplu gazeteci Mete Çağdaş, 0549 807 27 99 numaralı Sözcü WhatsApp Hattı’ndan bize ulaştı. Kendisi de, başvurduğu İŞKUR çalışanları da şaşkın. Sinop’un Erfelek ilçesindeki Veysel Köyü’nde eşiyle birlikte yaşayan 68 yaşındaki Hasibe teyze çalışmak istiyor. İlçedeki İşçi Bulma Kurumu’na başvuran Hasibe teyze bu davranışıyla ülkedeki geçim şartlarının zorluğunu gözler önüne serdi.
İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Kasım, Aralık 2015 ile Ocak 2016 aylarını kapsayan aralık döneminde işsizlik oranı yüzde 10.8’e çıktı. Yıllık bazda 0.1 puan azalış, önceki döneme göre 0.3 puan artışı ifade eden işsizlik oranı en son geçen yılın şubat döneminde yüzde 11.2’yi görmüştü.
RESMİ İŞSİZ SAYISI 3.2 MİLYON
Aralık döneminde tarım dışı işsizlik oranı da bir önceki döneme göre 0.3 puan artarak yüzde 12.7’ye yükseldi. TÜİK, bu dönemde işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak 3 milyon 204 bine ulaştığını hesapladı. Verilere göre, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayı bırakan işsizlerin sayısı 127 bin kişi birden artarak 2 milyon 545 bine ulaştı. Bu işsizlerin arasında “iş bulma ümidim kalmadı” diyenlerin sayısı 126 bin kişi arttı, 719 bine çıktı. TÜİK resmi işsiz sayısını ise 3.2 milyon olarak açıkladı.
GENÇLER İŞSİZ
3 yıldan daha fazla süredir iş arayıp bulamayanların sayısı da 42 binden 46 bine yükseldi. Veriler, 3.2 milyonluk işsizler ordusunun 1 milyon 338 bininin 1 ila 2 aydır iş arayan yeni işsizler grubunda yer aldığını gösteriyor. 2015 yılı Aralık döneminde 15-24 yaş grubuna dahil genç işsizlik oranı yüzde 19.2 düzeyinde gerçekleşirken 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 11.0 oldu. Bu dönemde işgücüne katılım oranı yüzde 50.9, istihdam oranı yüzde 45.4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11.5 ve kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 32.1 düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde hizmetler sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1.1 puan artarken sanayinin payı yüzde 0.5 oranında, tarımın payı 0.6 azaldı.
(sözcü.com.tr)
Gazetecilere neden savaş açtınız?
Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'da CNN International'dan Christiane Amanpour'a konuştu. Amanpour, Erdoğan'a ülkeyi demokratikleştirmeye çalışan biri olarak neden basına savaş açıp, gazeteleri kapatıp, gazetecileri tutukladığını sordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin bölünmesine tahammülleri olmadığını belirterek, "Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var. Ve Suriye halkı kendi geleceğini kendi iradesiyle belirlemelidir ve buna bir demokratik hareket olarak, demokrasiye inanmış ülkeler olarak o zemini hazırlamalıyız.” dedi.
Erdoğan, CNN International televizyonunda gazeteci Christiane Amanpour'un gündeme dair sorularını yanıtladı.
Brüksel’de 22 Mart'ta Zaventem Havalimanı ve Maelbeek metrosunda yaşanan ve 32 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan DAEŞ saldırısına ilişkin, geçen yıl 11 Haziran’da El Bakraoui’nin Antalya’dan Türkiye’ye giriş yaptığını ve 14 Haziran’da da Gaziantep’teki operasyonda gözaltına alındığını anlatan Erdoğan, 14 Temmuz’da da DAEŞ’le ilişkili olduğu kuşkusu ve endişesiyle ikamet yeri olarak belirttiği Hollanda’ya gönderme kararı verildiği ve sınır dışı kararının hem Belçika’ya, hem Hollanda’ya bildirildiğini aktardı.
Belçika’nın ek bilgi istediğini ve bunun üzerine 6 Ocak 2016’da şahsın çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle yaralandığı, bu nedenle sınır dışı edildiğinin Belçika tarafına bildirildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bildiğiniz gibi bu 1986 doğumlu genç bir terörist ve Belçika ne yazık ki buna ehemmiyet vermiyor, ardından da bu olaylar meydana çıkıyor.” diye konuştu.
Bu kişilerin savaşçı mı, yabancı savaşçı mı olup olmadığını gerek Belçika, gerekse Hollanda'nın anlamadığını belirten Erdoğan, "Biz burada terör eylemlerine karşı ortak bir eylem çağrısında bulunduğumuz beri zaten Avrupa’daki birçok ülke buna gerekli önemi vermedi." ifadelerini kullandı.
“AB ülkeleriyle işbirliği halinde mücadeleyi devam ettirmeliyiz”
Musevi cemaati liderleriyle Washington'da bir araya gelmesine ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, kendisinin zaman zaman Musevi dini liderleriyle görüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın, antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden siyasi liderlerden bir tanesiyim. Ama İslamofobia'nın da aynı şekilde bir insanlık suçu olduğunun ilan edilmesini bekliyoruz.” dedi.
Antisemitizmin Batı'da çıktığını vurgulayan Erdoğan, DAEŞ’in 98 ülkeden gelen insanlarla oluştuğunu, bu ülkelerin 22’sinin Avrupa Birliği ülkesi olduğunun altını çizdi. Erdoğan, “Öyleyse bütün Avrupa Birliği ülkeleriyle bizim işbirliği halinde bu mücadeleyi sürdürmemiz lazım.”diye konuştu.
"Araya fitne sokmanın hiçbir anlamı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri ve Başkan Obama arasındaki ilişkiler sekteye uğradı mı acaba?” sorusuna, “Türkiye-Amerikan ilişkilerinde böyle bir şey var diye araya bir fitne sokmanın hiçbir anlamı yok. Bunu bozmaya çalışanlara fırsat vermeyiz ve Amerika’nın da buna fırsat vermeyeceğine inanan bir liderim. Ve şu anda sizler kanalıyla da bu tür dezenformasyonlara kesinlikle itibar etmeyiz, müsaade de etmeyiz.” yanıtını verdi.
Erdoğan, “Suriye’deki savaşla ilgili Amerika’nın yeterince üstüne düşeni yaptığını düşünüyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine Amerika’nın Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili başı çeken bir ülke olduğuna dikkati çekerek, “Çok daha başarılı bir neticeyi bizim Irak’ta da, Suriye’de de alabilmemiz mümkün.” dedi.
Bu nedenle koalisyon güçlerinin bir parçası olmaları gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Bu koalisyon gücünün içinde yer almamız özellikle de Suriye'de oluşturulması gereken bir barış için, Suriye'nin bölünmemesi için... Suriye’nin bölünmesine bizim tahammülümüz yok, onu söyleyeyim. Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var.” değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, "Tam olarak hangi terör örgütünden bahsediyorsunuz? DAEŞ mi yoksa başka bir örgütten mi?" sorusu üzerine, "PYD, YPG aynı şekilde. DAEŞ’in böyle bir gayreti varsa -ki var, DAEŞ’e de müsaade etmeyiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü olmaz, bunların hepsi kötüdür, hangisi olursa olsun bunların hiçbirine müsaade etmeyiz." şeklinde konuştu.
- "Tarih insanları yaptıklarıyla anar"
"Rusya devlet terörü estiren zalim Esed’e zemin hazırladı ve bir ikilemin içine düştü" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha önce bu konuda farklı düşünen Sayın Putin, şu anda ne yazık bu düşüncesinde ikilemin içinde olduğunu itiraf etmiştir. 500 bin kişinin ölümüne neden olan zalim Esed’in yanında olmak tarih itibarıyla herhalde affedilmeyecektir.Tarih insanları yaptıklarıyla anar, eğer olumsuzluklar yapmışsa onlarla anacaktır, olumlu hareket ettiyse olumlu hareketleriyle anacaktır; burada da böyle bir şey var.”
"Yunanistan'a geçişler kontrol altına alındı"
Erdoğan, Türkiye ile AB'nin 18 Mart'ta imzaladığı mutabakata ilişkin olarak da Türkiye’nin çok geniş olan sahil kesimini elden geldiğince Sahil Güvenlik botlarıyla kontrol altında tuttuğunu, Yunanistan'ın da kendi adalarında tedbirler aldığını ve karşılıklı dayanışma ve istihbarat paylaşımıyla ilk zamanlardaki geçişlerin artık ciddi manada azalmış olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"3 milyon mülteci Türkiye’de var ve bunun 2 milyon 700 bini Suriyeli. Fakat biz bu bombalardan kaçan insanlara yine de kapımızı kapayamayız, yani zaman zaman eğer geçme durumunda kalanlar olursa bunları yine alacağız, çünkü ölümlerine biz mendil sallayamayız. Yaptığımız harcama bütçeden 10 milyar doları bulmuş vaziyette, gelen destek ise bize 455 milyon dolar.
Ama burada ben gerek Amerika’ya, gerek dünyaya şunu duyurmak istiyorum, atmamız gereken bir adım var, o da şudur; Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan etmemiz lazım ve burada biz bu insanlara konutlar yapmak suretiyle, bu güvenli bölgede Suriyeli vatandaşların dışarıya çıkmalarına onları orada iskan etmek suretiyle, okulları, hastaneleri, iş yerleriyle, orada onları iskan ederek onların artık Suriye’den kaçmalarını engelleme imkanımızın olduğuna inanıyorum. Ve bizdekiler de oraya geçecektir, buna da inanıyorum. Ve onlara orada modern, altyapısı olan bir şehri biz 1 yılla 1,5 yıl arasında kurarız, burada iddialıyım. Ben bunu değerli dostum Sayın Obama’ya da söyledim. Suriye’nin kuzeyinde şu anda belirlediğimiz bir bölge var, bunu Amerikalı dostlarımız da biliyor, biz de biliyoruz, o arazide bu adımı atmak suretiyle bu inşaatları süratle yaptığımız takdirde ben inanıyorum ki Suriyeli dostlarımız da buralara yerleşmeyi kabul edecektir. Yaptığım görüşmelerde bunun neticesini alıyorum zaten.
Tabii ben hala beklenti içerisindeyim, yani umudumu kaybetmiş değilim. Bu konuyla ilgili olarak da özellikle gerek Sayın Merkel’e de bunu açtım, o da çok çok olumlu baktığını daha sonra ilan etti. Sayın Obama da aslında olumsuz bir yaklaşım göstermediler."
"Yüzde 52'ye saygısızlık etmiş olurum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin hicvedildiği bir klibe ilişkin olarak Almanya'nın Ankara Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığına çağrıldığının hatırlatılması üzerine, kendisinin eleştiriye açık bir lider ve siyasetçi olduğunu, Türk halkının da eleştiriye açık bir millet olduğunu ifade etti. Halkın cumhurbaşkanını seçtiği ilk seçimlerde yüzde 85-86 katılımda yüzde 52 oy aldığının altını çizen Erdoğan, "Başbakanlığınız döneminde bu ülkede gerek demokratik noktada, gerek hak ve özgürlükler noktasında, gerek altyapı, üstyapı, bu noktalarda attığınız birçok adamlar var, ekonomide ülkeyi getirdiğiniz bir yer var, halk bütün bunları görüyor. Halk tercihini her zaman ideal anlamda yapar. Halk kolay kolay aldatılmaz, yeter ki siz halka o samimiyetinizi gösterin, halkı sevin, halk da sizi sever ve bunu da zaten bize son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gösterdi." şeklinde konuştu.
Her şeyin hiciv de olsa belli bir sınırı olması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, karikatürün de belli sınırlar içinde yapılabileceğine işaret etti. Erdoğan, "Bizim de yasalarımız vardır ve bu yasalarda da o sınırlar aşılmışsa tabii ki orada hakkımızı aramak bizim de en doğal hakkımızdır. Bunu da kimler yapar? Avukatlarımız vasıtasıyla yapılır. Mesela şimdi ben burada bir örnek vereyim size, hicvetmek suretiyle eğer DAEŞ’e destek verilirse bunu kabul eder misiniz? Bir ülkenin cumhurbaşkanına hicvetmek suretiyle eğer siz tamamıyla zıt bir hakarette bulunursanız bu da farklı bir şey. Mesela Tayyip Erdoğan’ı terörist ilan edemezsiniz. Eğer birileri kalkıp da Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrat bir Cumhurbaşkanını eğer bu şekilde ilan ediyorsa, ben bu hukuki olarak hakkımı ararım, yaptığım bu. Çünkü eğer bunu aramazsam yüzde 52 oy veren halkıma saygısızlık yapmış olurum." ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki basın özgürlüğüne ilişkin ise yöneltilen bir soruya karşılık, "Casusluk basın özgürlüğü müdür, bana bunun cevabını verin" diyen Erdoğan, bir gazete mensubu veya yöneticisinin casusluk yapması, ülkesinin sırlarını dünyaya ifşa etmesi halinde bununla ilgili kararı yargının vereceğini, dünyanın her yerinde "aynı kararın" verileceğini belirtti.
Dünyanın değişik yerlerinde uygulanan buna benzer birçok yasa olduğunu anlatan Erdoğan, "Basını istismar etmek suretiyle başka işler yapmak, tamamıyla bu ülkenin yasalarının müsaade etmediği işleri yapmanın bedelini, faturasını o ülkenin Cumhurbaşkanına, o ülkenin hükümetine kesmeye kimsenin hakkı yoktur. Dolayısıyla da Türkiye’de ne şahsım, ne hükümetimiz daha bugüne kadar basın özgürlüğünü engelleyici bir şey yapmamıştır, tam aksine basın şahsıma yönelik, Hükümetimize yönelik çok ciddi saldırılarda bulunduğu halde biz bunlara her zaman sabırla karşılık vermişizdir, bu Başbakanlığımda da böyleydi, şimdi de böyle" diye konuştu.
Erdoğan, istenmesi halinde Türkiye’de Adalet Bakanı veya ilgili kişilerin kaç tane basın mensubunun içeride olduğu hakkında bilgi verebileceğini dile getirdi.
"Yargıda müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunlukta"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konsoloslara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:
"Gözlemci olarak gazetecinin gelmesi başka bir şeydir, ama bir konsolosun veya birkaç ülkenin konsolosunun bir duruşmaya girmesi başka bir şeydir. Ve şu anda İstanbul’da yapılan o da bu şekilde casuslukla suçlananlara kalıp da böyle bir destek yoluna gitmek, gövde gösterisinde bulunmak, yanak yanağa pozlar vermek, bunlar tahammül edilir bir şeydir, bunu ne yargı kabul eder, ne halkımız kabul eder. Nitekim de kabul edilmediği içindir ki halkımızın büyük bir kısmı, hatta hatta Türkiye’deki siyasi hareketler, siyasi partiler dahi, gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet partilerinden bu yargıdaki müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunluktadır, bunu da özellikle bilmenizi istiyorum."
"Türkiye, AB'yle ilgili hala beklenenleri alamadı"
"Avrupa Birliği’yle çok ortak yönünüz var ve ele almanız gereken çok önemli konular var, terörizm gibi, mülteci krizi gibi şeylerde beraber mücadele etmeniz gerekiyor." yorumuna karşılık Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği’yle ilgili olarak ne yazık ki hala beklenenleri alamadığını vurguladı. AB'ye üyelik sürecinde 53 yıl geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, "53 yıllık sürede ne yazık ki biz ilklerdeniz, ama ne hala kapıda bekletiliyoruz, ne yazık ki bizden çok sonra gelenler Avrupa Birliği’nin üyesi olmuştur, Türkiye ise şu anda ilgisiz bazı engellerle karşı karşıyadır. Fakat ısrarla biz sabırlıyız, sabrediyoruz, tahmin ediyorum sonu iyi olur" dedi.
Orhan Pamuk’un kitabına suç duyurusu
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un ’Kırmızı saçlı kadın’ kitabının bir bölümünde ensest ilişki anlatıldığını ve bundan rahatsız olduğunu belirten elektrik mühendisi Yavuz Konuk, yazar hakkında şikayetçi olup, kitabın toplatılmasını, bu bölümün çıkarılarak yeniden piyasaya sürülmesini istedi.
Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde yaşayan Yavuz Konuk, yazar Orhan Pamuk hakkında Düzce Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yavuz Konuk, Orhan Pamuk’un ’Kırmızı saçlı kadın’ kitabının 114’üncü sayfasındaki ensest ilişki ile ilgili sözlerin Türk örf, adet ve ahlaki değerlerine aykırı olduğunu, yazarın çokça görülen ve çeşitleri olan bir olaymış gibi anlattığını belirtti. Yavuz Konuk, suç duyurusunda kitabın toplatılmasını, bu bölümünün çıkarılmasını, bundan sonra yeniden piyasaya sürülmesini, Türk halkından özür dilenmesini ve Türk halkına hakaret davası açılmasını talep etti.
Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde yaşayan Yavuz Konuk, yazar Orhan Pamuk hakkında Düzce Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yavuz Konuk, Orhan Pamuk’un ’Kırmızı saçlı kadın’ kitabının 114’üncü sayfasındaki ensest ilişki ile ilgili sözlerin Türk örf, adet ve ahlaki değerlerine aykırı olduğunu, yazarın çokça görülen ve çeşitleri olan bir olaymış gibi anlattığını belirtti. Yavuz Konuk, suç duyurusunda kitabın toplatılmasını, bu bölümünün çıkarılmasını, bundan sonra yeniden piyasaya sürülmesini, Türk halkından özür dilenmesini ve Türk halkına hakaret davası açılmasını talep etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sevgilisi olay oldu
63 yaşındaki Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'in yeni sevgilisi ortaya çıktı.
Rus basınında adından çokça söz edilmeye başlanılan yeni isim Alice Kharcheva.
Moskova Devlet Üniversitesi öğrencisi olan Kharcheva, Putin'in doğum günü kutlamak için bir kendi satın aldığını blog sayfasından duyurdu.
"Putin için Pussy" başlıklı blog yazısında Putin'e övgüler yağdıran genç kız, kedi ve Putin'in portresiyle poz verdi.
Aynı zamanda özel bir ajansta modellik yapan Alice Kharcheva'nın yoğun ısrarlar sonucu Putin'le aşk yaşadığı dedikodularıyla ilgili açıklama yapmadı.
Rus basınında adından çokça söz edilmeye başlanılan yeni isim Alice Kharcheva.
Moskova Devlet Üniversitesi öğrencisi olan Kharcheva, Putin'in doğum günü kutlamak için bir kendi satın aldığını blog sayfasından duyurdu.
"Putin için Pussy" başlıklı blog yazısında Putin'e övgüler yağdıran genç kız, kedi ve Putin'in portresiyle poz verdi.
Aynı zamanda özel bir ajansta modellik yapan Alice Kharcheva'nın yoğun ısrarlar sonucu Putin'le aşk yaşadığı dedikodularıyla ilgili açıklama yapmadı.
Tokat'ta kaybolan çocuklar için yeni gelişme!
Tokat’ın Reşadiye ilçesinde kayıp olan iki çocuktan Bayram Erol’un Ankara’da görüldüğü iddia edildi.
Reşadiye ilçesi Çermik Mahallesi'nde Adile ve Ömer Erol çiftçinin çocukları 8 yaşındaki Bayram ile komşuları Nafize ve İbrahim Taşçı çiftinin çocukları 5 yaşındaki Dursun Kağan, 29 Aralık tarihinde evlerinden ayrıldıktan bir süre sonra kendilerinden bir daha haber alınamadı. Yaşanan olayın ardından ailelere telefonla birçok asılsız ihbar gelirken, birkaç gün önce Ankara’dan gelen yeni bir ihbar aileyi umutlandırdı. Kayıp çocuklardan Bayram Erol’un dedesi Bayram Erol, kendilerini arayan bir kadının Ankara’da Bayram’ı gördüğünü iddia ettiğini söyledi. Bu ihbar üzerine konuyu emniyet yetkilileri ile paylaştıklarını ifade eden Erol, polisin Bayram’ın görüldüğü iddia edilen yerde MOBESE kameralarını incelemeye aldığını kaydetti.
94 GÜNDÜR İKİ ÇOCUK KAYIP
Kayıp çocukların bulunması amacıyla devletin tüm imkanları sefer edilerek arama çalışmaları havadan, karadan ve sudan yapıldı. Onlarca kişinin katılımıyla günlerce süren arama çalışmalarında bir ipucu bulunamaması sonucu ırmakta yapılan arama çalışmaları sonlandırıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilen özel ekibin çalışmaları ise devam ediyor. Öte yandan her iki aile, çocukların bulunmasında yardımcı olan kişiye 100 bin TL para ödülü vereceklerini açıklamıştı. Habertürk
Reşadiye ilçesi Çermik Mahallesi'nde Adile ve Ömer Erol çiftçinin çocukları 8 yaşındaki Bayram ile komşuları Nafize ve İbrahim Taşçı çiftinin çocukları 5 yaşındaki Dursun Kağan, 29 Aralık tarihinde evlerinden ayrıldıktan bir süre sonra kendilerinden bir daha haber alınamadı. Yaşanan olayın ardından ailelere telefonla birçok asılsız ihbar gelirken, birkaç gün önce Ankara’dan gelen yeni bir ihbar aileyi umutlandırdı. Kayıp çocuklardan Bayram Erol’un dedesi Bayram Erol, kendilerini arayan bir kadının Ankara’da Bayram’ı gördüğünü iddia ettiğini söyledi. Bu ihbar üzerine konuyu emniyet yetkilileri ile paylaştıklarını ifade eden Erol, polisin Bayram’ın görüldüğü iddia edilen yerde MOBESE kameralarını incelemeye aldığını kaydetti.
94 GÜNDÜR İKİ ÇOCUK KAYIP
Kayıp çocukların bulunması amacıyla devletin tüm imkanları sefer edilerek arama çalışmaları havadan, karadan ve sudan yapıldı. Onlarca kişinin katılımıyla günlerce süren arama çalışmalarında bir ipucu bulunamaması sonucu ırmakta yapılan arama çalışmaları sonlandırıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilen özel ekibin çalışmaları ise devam ediyor. Öte yandan her iki aile, çocukların bulunmasında yardımcı olan kişiye 100 bin TL para ödülü vereceklerini açıklamıştı. Habertürk
Çocuğunu küvette boğan anne cezaevinde değil hastanede yatacak
Mahkeme, Büyükçekmece'de 7 aylık bebeğini küvete doldurduğu suda boğarak öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Derya Kestanlıoğlu'nun akıl hastası olduğuna karar verdi
Büyükçekmece'de 7 aylık bebeğini küvete doldurduğu suda boğarak öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Derya Kestanlıoğlu'nun “cezalandırılmasına yer olmadığına” karar verildi. Adli Tıp Kurumu'nun iki ayrı raporunda sanık Kestanlıoğlu'nun suça karşı cezai sorumluluğu bulunmadığı yönündeki kararını dikkate alan mahkeme, sanığın tahliyesine karar verdi, ancak serbest bırakılması yerine akıl hastalarına özgü güvenlik önlemleri çerçevesinde hastaneye sevkini kararlaştırdı. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık Derya Kestanlıoğlu ile Avukatı Zeynel Öztürk katıldı.
ADLİ TIP KURUMU'NDAN İKİ RAPOR ALINDI
Mahkeme Başkanı Metin Özkan, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nun 22 Ocak 2016 tarihli raporu ile sanık Kestanlıoğlu'na, cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde 'Psikotik özellikli depresyon' tanısı konulduğunu belirtti.
Adli Tıp Kurulu 4. İhtisas Kurulu'nun ayrıca 21 Mart 2016 tarihli bir rapor daha düzenleyerek gönderdiğini belirten Başkan Özkan, bu raporda da sanığın yine cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak derecede 'Postpartum psikoz' tanısı konulduğunu ifade etti. Bu raporda, “Sanığın suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta akıl hastalığının etkisi altında olduğu" tespitine yer verildiği belirtildi.
'DOKTORLAR AKIL HASTALIĞINDAN BAHSEDİYORLAR'
Raporlarla ilgili sözleri sorulan Derya Kestanlıoğlu, “Beni Adli Tıp Kurumu'na sevk ettiler. Orada 5 gün kaldım. Doktorlar muayenemi yaptılar. Doktorlar bir akıl hastalığından bahsediyorlar. Benim buna bir diyeceğim yoktur" dedi. Esas hakkındaki mütalaası sorulan duruşma savcısı Hüseyin Yıldız, gelen raporların sanığın hastalığın etkisi altında suçu işlediğini gösterdiğini belirterek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini istedi. Kararını açıklayan mahkeme, Adli Tıp Kurumu'nun her iki raporunda da sanığın suçu işlediği sırada hastalığın etkisi altında bulunduğu yönünde tespitte bulunduğunu gerekçesiyle sanık hakkında, “Ceza verilmesine yer olmadığına" karar verdi. Sanığın tahliyesine de karar veren mahkeme, sanığı serbest bırakmadı. Mahkeme, “Akıl hastası olduğu anlaşılan sanığın serbest bırakılmayarak cezaevinden alınıp yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına, buna göre Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edilmesine" karar verdi. Mahkeme, sanık Kestanlıoğlu'nun oğlunu öldürdükten sonra yazdığı, “Seni çok seviyorum oğlum" cümlesi ile başlayan not kağıdının delil olarak saklanmasına hükmetti.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Derya Kestanlıoğlu'nun 22 Ocak'ta 7 aylık oğlu Kerem Kestanlıoğlu'nu evinin banyosunda bulunan küvete doldurduğu suyun içine bıraktığı belirtilerek, “Şüpheli, öz oğlu olan Kerem Kestanlıoğlu'nu küvete koyarak, banyodan ayrıldığı ve ölmesini beklediği" bilgisine yer veriliyordu. Şüpheli Kestanlıoğlu'nun bir süre sonra banyoya gidip oğlunun öldüğünü anladıktan sonra küvetten çıkardığı belirtilen iddianamede, sanığın “Yakın akrabayı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyordu. Hürriyet
Büyükçekmece'de 7 aylık bebeğini küvete doldurduğu suda boğarak öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Derya Kestanlıoğlu'nun “cezalandırılmasına yer olmadığına” karar verildi. Adli Tıp Kurumu'nun iki ayrı raporunda sanık Kestanlıoğlu'nun suça karşı cezai sorumluluğu bulunmadığı yönündeki kararını dikkate alan mahkeme, sanığın tahliyesine karar verdi, ancak serbest bırakılması yerine akıl hastalarına özgü güvenlik önlemleri çerçevesinde hastaneye sevkini kararlaştırdı. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık Derya Kestanlıoğlu ile Avukatı Zeynel Öztürk katıldı.
ADLİ TIP KURUMU'NDAN İKİ RAPOR ALINDI
Mahkeme Başkanı Metin Özkan, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nun 22 Ocak 2016 tarihli raporu ile sanık Kestanlıoğlu'na, cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde 'Psikotik özellikli depresyon' tanısı konulduğunu belirtti.
Adli Tıp Kurulu 4. İhtisas Kurulu'nun ayrıca 21 Mart 2016 tarihli bir rapor daha düzenleyerek gönderdiğini belirten Başkan Özkan, bu raporda da sanığın yine cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak derecede 'Postpartum psikoz' tanısı konulduğunu ifade etti. Bu raporda, “Sanığın suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta akıl hastalığının etkisi altında olduğu" tespitine yer verildiği belirtildi.
'DOKTORLAR AKIL HASTALIĞINDAN BAHSEDİYORLAR'
Raporlarla ilgili sözleri sorulan Derya Kestanlıoğlu, “Beni Adli Tıp Kurumu'na sevk ettiler. Orada 5 gün kaldım. Doktorlar muayenemi yaptılar. Doktorlar bir akıl hastalığından bahsediyorlar. Benim buna bir diyeceğim yoktur" dedi. Esas hakkındaki mütalaası sorulan duruşma savcısı Hüseyin Yıldız, gelen raporların sanığın hastalığın etkisi altında suçu işlediğini gösterdiğini belirterek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini istedi. Kararını açıklayan mahkeme, Adli Tıp Kurumu'nun her iki raporunda da sanığın suçu işlediği sırada hastalığın etkisi altında bulunduğu yönünde tespitte bulunduğunu gerekçesiyle sanık hakkında, “Ceza verilmesine yer olmadığına" karar verdi. Sanığın tahliyesine de karar veren mahkeme, sanığı serbest bırakmadı. Mahkeme, “Akıl hastası olduğu anlaşılan sanığın serbest bırakılmayarak cezaevinden alınıp yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına, buna göre Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edilmesine" karar verdi. Mahkeme, sanık Kestanlıoğlu'nun oğlunu öldürdükten sonra yazdığı, “Seni çok seviyorum oğlum" cümlesi ile başlayan not kağıdının delil olarak saklanmasına hükmetti.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Derya Kestanlıoğlu'nun 22 Ocak'ta 7 aylık oğlu Kerem Kestanlıoğlu'nu evinin banyosunda bulunan küvete doldurduğu suyun içine bıraktığı belirtilerek, “Şüpheli, öz oğlu olan Kerem Kestanlıoğlu'nu küvete koyarak, banyodan ayrıldığı ve ölmesini beklediği" bilgisine yer veriliyordu. Şüpheli Kestanlıoğlu'nun bir süre sonra banyoya gidip oğlunun öldüğünü anladıktan sonra küvetten çıkardığı belirtilen iddianamede, sanığın “Yakın akrabayı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyordu. Hürriyet
İzzet Çapa gözaltına alındı
Nişantaşı'ndaki kurşunlama olayı ile ilgili İzzet Çapa'nın da aralarında bulunduğu 4 kişi gözaltına alındı.
Nişantaşı Teşvikiye Caddesi’ndeki ünlü bir kafede Hakan Başaran adlı kişinin kurşunlanmasıyla ilgili olarak gözaltına alınan 4 kişi Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Şüpheliler daha sonra adliyeye götürüldü. Gözaltına alınanlar arasında bulanan yazar İzzet Çapa, habercilerin “Birşey söyleyecek misiniz?” sorusuna “Söyleyeceğim. Çıkışta” yanıtını verdi.
Önceki gece Nişantaşı’ndaki bir kafede henüz bilinmeyen bir sebeple silahlı saldırı meydana gelmiş olayda 36 yaşındaki Hakan B. bacağından vurulmuştu. 2 kişi oldukları belirlenen saldırganlar kaçarken olayın magduru Hakan B. “Beni İzzet Çapa vurdurttu” demişti.
ÇAPA: İLGİM YOK
Olay sonrası konuşan ünlü işletmeci ve Hürriyet yazarı İzzet Çapa ise “söz konusu şahıs benim yanımda officeboy olarak çalışıyordu, bir süre önce kendisini işten çıkarmıştım” diye şahsın iddialarını yalanlamıştı. Sözcü
Nişantaşı Teşvikiye Caddesi’ndeki ünlü bir kafede Hakan Başaran adlı kişinin kurşunlanmasıyla ilgili olarak gözaltına alınan 4 kişi Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Şüpheliler daha sonra adliyeye götürüldü. Gözaltına alınanlar arasında bulanan yazar İzzet Çapa, habercilerin “Birşey söyleyecek misiniz?” sorusuna “Söyleyeceğim. Çıkışta” yanıtını verdi.
Önceki gece Nişantaşı’ndaki bir kafede henüz bilinmeyen bir sebeple silahlı saldırı meydana gelmiş olayda 36 yaşındaki Hakan B. bacağından vurulmuştu. 2 kişi oldukları belirlenen saldırganlar kaçarken olayın magduru Hakan B. “Beni İzzet Çapa vurdurttu” demişti.
ÇAPA: İLGİM YOK
Olay sonrası konuşan ünlü işletmeci ve Hürriyet yazarı İzzet Çapa ise “söz konusu şahıs benim yanımda officeboy olarak çalışıyordu, bir süre önce kendisini işten çıkarmıştım” diye şahsın iddialarını yalanlamıştı. Sözcü
Televizyon hayatına mal oldu!
Üzerine televizyon düşen 1.5 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti.
Artvin’in Borçka İlçesi’nde üzerine düşen televizyonun altında kalarak ağır yaralanan 1,5 yaşındaki Zeynep Ayzam Kocaman, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Olay Borçka ilçesi Merkez Mahallesi’nde önceki akşam meydana geldi. Vehbi Alpaslan Caddesi’nde oturan Metin ve Firdevs Kocaman çiftinin küçük kızı Zeynep Ayzam evde oynarken, üzerine düşen 72 ekran televizyonun altında kaldı. Ağır yaralanarak Borçka Devlet Hastanesi’ne kaldırılan talihsiz çocuk, ilk müdahalenin ardından Artvin Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yoğun bakım servisinde tedaviye alınan Zeynep Ayzam, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Küçük Zeynep Ayzam’ın cesedi Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. DHA
Olay Borçka ilçesi Merkez Mahallesi’nde önceki akşam meydana geldi. Vehbi Alpaslan Caddesi’nde oturan Metin ve Firdevs Kocaman çiftinin küçük kızı Zeynep Ayzam evde oynarken, üzerine düşen 72 ekran televizyonun altında kaldı. Ağır yaralanarak Borçka Devlet Hastanesi’ne kaldırılan talihsiz çocuk, ilk müdahalenin ardından Artvin Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yoğun bakım servisinde tedaviye alınan Zeynep Ayzam, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Küçük Zeynep Ayzam’ın cesedi Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. DHA
21 kişinin öldüğü kazada müteahhit konuştu “Allah’ın takdiri”
Hindistan'da dün pazar yerinde çöken viyadük kazasında 21 kişi hayatını kaybetti.
Hindistan’ın Kalküta kentinde dün pazar yerinde kalabalığın üzerine çöken viyadük kazasında ölenlerin sayısı 21′e yükselirken viyadük inşaatının yüklenici firması kazayı “Allahın takdiri’” olarak değerlendirdi.
Haydarabat merkezli inşaat şirketi IVRCL Grup yetkililerinden Panduranga Rao ’’Bu Allah’ın taktirinden başka bir şey değil. 27 yıldır böyle bir olay olmadı’’ diyerek konuştu.
Panduranga Rao, viyadük inşaatının epey bir zamandır devam ettiğini kabul ederek kazanın gözden kaçırılan yada yanlış bağlanan bir kirişin neden olmuş olabileceğini iddia etti. Şirket yetkilileri çökmenin meydana geldiği anda inşaat sahasında 30-40 işçinin çalıştığını belirttiler.
Eyalet Yönetimi Başkanı Mamata Banerjee şirket tarafından yapılan ’’sorumsuz’’ açıklamaları eleştirerek en sert önlemlerin alınacağını belirtti. Çöken viyadük inşaatının ise 2009 yılından beri devam ettiği öğrenildi. DHA
Hindistan’ın Kalküta kentinde dün pazar yerinde kalabalığın üzerine çöken viyadük kazasında ölenlerin sayısı 21′e yükselirken viyadük inşaatının yüklenici firması kazayı “Allahın takdiri’” olarak değerlendirdi.
Haydarabat merkezli inşaat şirketi IVRCL Grup yetkililerinden Panduranga Rao ’’Bu Allah’ın taktirinden başka bir şey değil. 27 yıldır böyle bir olay olmadı’’ diyerek konuştu.
Panduranga Rao, viyadük inşaatının epey bir zamandır devam ettiğini kabul ederek kazanın gözden kaçırılan yada yanlış bağlanan bir kirişin neden olmuş olabileceğini iddia etti. Şirket yetkilileri çökmenin meydana geldiği anda inşaat sahasında 30-40 işçinin çalıştığını belirttiler.
Eyalet Yönetimi Başkanı Mamata Banerjee şirket tarafından yapılan ’’sorumsuz’’ açıklamaları eleştirerek en sert önlemlerin alınacağını belirtti. Çöken viyadük inşaatının ise 2009 yılından beri devam ettiği öğrenildi. DHA
Rekortmen başkanın iskan bilmecesi
Kanunlara aykırı şekilde inşa edilen Çiftçi Towers bitmek üzere. Ancak Beşiktaş Belediye Başkanı Hazinedar’ın projeye iskan verip vermeyeceği merak ediliyor.
Yüzde 77’lik rekor oy oranıyla Mart 2014 yerel seçimlerinde Beşiktaş Belediye Başkanı seçilen CHP’li Murat Hazinedar, ilçede yasalar ve imar mevzuatı yok sayılarak inşa edilen milyar dolarlık Çiftçi Towers için iki yıldır hiçbir adım atmadı. Konuyu ilk olarak 9 Haziran 2014’te gündeme getiren SÖZCÜ o tarihten bu yana proje inşaatındaki usulsüzlüklerle ilgili sayısız haber yaptı.
Proje sahipleri, yerel yönetimler, hükümet ve yargı bu iddialar karşısında sessizliğe büründü. Tıpkı İstanbul’u yöneten Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş gibi, Hazinedar da Boğaz’a nazır inşa edilen 180 metrelik rant kulelerinin yükselmesine seyirci kaldı. Yakın zamanda tamamlanması beklenen Çiftçi Towers’ı hayata geçiren Çiftçiler Holding ve Türkerler İnşaat ortaklığı, iskan (yapı kullanım izni) almak için Beşiktaş Belediyesi’nin kapısını çalacak. Bugüne kadar imar oyunlarını izlemekle yetinen Hazinedar’ın projeye izin verip vermeyeceği sorusu yanıt bekliyor.
BELEDİYENİN İTİRAZI GEREKİYOR
İmar planlarında “yönetici merkez + turizm alanı” olarak görünen ancak 288 lüks konutun inşa edildiği proje için Murat Hazinedar’ın öncelikle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne bildirim yaparak söz konusu parsellerin konut amaçlı kullanıma dönüştürülmesinin önüne geçmesi gerekiyor. Belediyenin resmi yazışmalarda “apart otel, ofis, dükkan” inşaatı yapılacağı belirtilen projede, kat irtifakı veya kat mülkiyetine kurulmasının önüne geçmek için gayrimenkulleri tapu siciline, “turizm tesis” ya da “yönetici merkez” alanı olarak işletmesi gerekiyor. Çünkü, geçici süreli konaklamalar için turizm amaçlı inşa edilen apart dairelerin, konut olarak kullanılması ya da satılması yasalara aykırı. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 3’üncü maddesinde “Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılmaz” hükmü yer alıyor.
OTEL DEDİLER, REZİDANS OLDU
İstanbul’un en değerli lokasyonu olan Zincirlikuyu’da ticari alanlara sağlanan fazla inşaat hakkıyla konut yaparak ekstra rant elde eden Çiftçiler Holding ve Türkerler İnşaat’ın yapımını sürdürdüğü Çiftçi Towers projesinde Beşiktaş Belediyesi hiç denetim yapmadı. Belediye ekiplerinin yapı ruhsatı ve eklerine uygun olarak inşaatın devam edip etmediğini yerinde ölçmesi gerekiyor. Eğer denetim yapılırsa SÖZCÜ’nün daha önce gündeme getirdiği gibi, denetim ekipleri yapılaşmanın kısıtlandığı bir alanda bulunan Çiftçi Towers’ta kanunun getirdiği sınırlamalar bir kenara bırakılarak 180 metre yüksekliğinde 46’şar katlı iki adet konut kulesinde 288 rezidans dairesi yapıldığını görecek. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 10. maddesinde, ‘Boğaziçi alanında ve etkilenme bölgesinde kalan bir arazi üzerinde en fazla 15.5 metre yüksekliğinde 5 katlı konut alanı inşa edilebilir’ diye yazıyor.
Araziye yayılıp kanunu deldiler
Çiftçi Towers’ın yükseldiği 23 bin 859 metrekarelik arazinin imar planlarına göre, emsale dahil 59 bin 655 bin metrekare inşaat hakkı bulunuyor. Projede, bodrum katların emsal dışı bırakılmasıyla toplam 315 bin 247 metrekare inşaat yapılıyor. Boğaziçi Kanunu’na göre Boğaz’ı gören arazilerde inşa edilecek konut yapılarında, taban alanının imar parseli alanına oranını gösteren taban alanı kat sayısının yüzde 15’i geçemeyeceği belirtiliyor.
Çiftçi Towers’ta imar planına göre yüzde 40 olması gereken taban alanı kat sayısı ise yüzde 87 seviyesine kadar yükseliyor. Parselin neredeyse tamamında yapılaşmaya gidilerek mevzuata aykırı inşaat yapılıyor. Zemin kat ve altında kalan 10 bodrum katı kapsayan bu inşaat alanı alışveriş merkezi ve otopark olacak. Emsale dahil edilmeyerek yer altında fazladan yapılan bu inşaat alanından proje sahipleri milyonlarca dolar rant elde edecek.
Çiftçi Towers ile 9 Haziran 2014’teki ilk haberimizden sonra “Konunun takipçisi olacağım” diyen ancak iki yıldır somut hiçbir adım atmayan Murat Hazinedar’ın tüm bu usulsüzlüklere rağmen projenin yasalara uygun olarak tamamlandığını gösteren ve yapı kullanma iznini içeren “iskan belgesi”ni verip vermeyeceğini kamuoyu merak ediyor.
Park alanı park olacak mı?
Çiftçi Towers projesinin başlamasının ardından park alanı olarak kamuya terk edilen 9 bin 766 metrekarelik arazinin 5 bin 966 metrekaresi Çiftçiler Otomotiv tarafından lüks otomobil satışları ve bakımının yapıldığı bir tesis haline getirildi. Arazinin geriye kalan 3 bin 800 metrekaresi Çiftçi Towers’ın şantiyesi olarak kullanılıyor. Murat Hazinedar ise kamu arazisinde ticari faaliyet göstermesine izin veriyor.
Yapılaşma açısından son derece yoğun olan Zincirlikuyu – Levent bölgesinde kamuya ait yaklaşık 10 dönümlük park alanının ilerleyen günlerde İstanbul halkının kullanımına mı sunulacağı, yoksa belediye tarafından satışa mı çıkartılacağı da merak konusu. Sözcü
Yüzde 77’lik rekor oy oranıyla Mart 2014 yerel seçimlerinde Beşiktaş Belediye Başkanı seçilen CHP’li Murat Hazinedar, ilçede yasalar ve imar mevzuatı yok sayılarak inşa edilen milyar dolarlık Çiftçi Towers için iki yıldır hiçbir adım atmadı. Konuyu ilk olarak 9 Haziran 2014’te gündeme getiren SÖZCÜ o tarihten bu yana proje inşaatındaki usulsüzlüklerle ilgili sayısız haber yaptı.
Proje sahipleri, yerel yönetimler, hükümet ve yargı bu iddialar karşısında sessizliğe büründü. Tıpkı İstanbul’u yöneten Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş gibi, Hazinedar da Boğaz’a nazır inşa edilen 180 metrelik rant kulelerinin yükselmesine seyirci kaldı. Yakın zamanda tamamlanması beklenen Çiftçi Towers’ı hayata geçiren Çiftçiler Holding ve Türkerler İnşaat ortaklığı, iskan (yapı kullanım izni) almak için Beşiktaş Belediyesi’nin kapısını çalacak. Bugüne kadar imar oyunlarını izlemekle yetinen Hazinedar’ın projeye izin verip vermeyeceği sorusu yanıt bekliyor.
BELEDİYENİN İTİRAZI GEREKİYOR
İmar planlarında “yönetici merkez + turizm alanı” olarak görünen ancak 288 lüks konutun inşa edildiği proje için Murat Hazinedar’ın öncelikle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne bildirim yaparak söz konusu parsellerin konut amaçlı kullanıma dönüştürülmesinin önüne geçmesi gerekiyor. Belediyenin resmi yazışmalarda “apart otel, ofis, dükkan” inşaatı yapılacağı belirtilen projede, kat irtifakı veya kat mülkiyetine kurulmasının önüne geçmek için gayrimenkulleri tapu siciline, “turizm tesis” ya da “yönetici merkez” alanı olarak işletmesi gerekiyor. Çünkü, geçici süreli konaklamalar için turizm amaçlı inşa edilen apart dairelerin, konut olarak kullanılması ya da satılması yasalara aykırı. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 3’üncü maddesinde “Herhangi bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılmaz” hükmü yer alıyor.
OTEL DEDİLER, REZİDANS OLDU
İstanbul’un en değerli lokasyonu olan Zincirlikuyu’da ticari alanlara sağlanan fazla inşaat hakkıyla konut yaparak ekstra rant elde eden Çiftçiler Holding ve Türkerler İnşaat’ın yapımını sürdürdüğü Çiftçi Towers projesinde Beşiktaş Belediyesi hiç denetim yapmadı. Belediye ekiplerinin yapı ruhsatı ve eklerine uygun olarak inşaatın devam edip etmediğini yerinde ölçmesi gerekiyor. Eğer denetim yapılırsa SÖZCÜ’nün daha önce gündeme getirdiği gibi, denetim ekipleri yapılaşmanın kısıtlandığı bir alanda bulunan Çiftçi Towers’ta kanunun getirdiği sınırlamalar bir kenara bırakılarak 180 metre yüksekliğinde 46’şar katlı iki adet konut kulesinde 288 rezidans dairesi yapıldığını görecek. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 10. maddesinde, ‘Boğaziçi alanında ve etkilenme bölgesinde kalan bir arazi üzerinde en fazla 15.5 metre yüksekliğinde 5 katlı konut alanı inşa edilebilir’ diye yazıyor.
Araziye yayılıp kanunu deldiler
Çiftçi Towers’ın yükseldiği 23 bin 859 metrekarelik arazinin imar planlarına göre, emsale dahil 59 bin 655 bin metrekare inşaat hakkı bulunuyor. Projede, bodrum katların emsal dışı bırakılmasıyla toplam 315 bin 247 metrekare inşaat yapılıyor. Boğaziçi Kanunu’na göre Boğaz’ı gören arazilerde inşa edilecek konut yapılarında, taban alanının imar parseli alanına oranını gösteren taban alanı kat sayısının yüzde 15’i geçemeyeceği belirtiliyor.
Çiftçi Towers’ta imar planına göre yüzde 40 olması gereken taban alanı kat sayısı ise yüzde 87 seviyesine kadar yükseliyor. Parselin neredeyse tamamında yapılaşmaya gidilerek mevzuata aykırı inşaat yapılıyor. Zemin kat ve altında kalan 10 bodrum katı kapsayan bu inşaat alanı alışveriş merkezi ve otopark olacak. Emsale dahil edilmeyerek yer altında fazladan yapılan bu inşaat alanından proje sahipleri milyonlarca dolar rant elde edecek.
Çiftçi Towers ile 9 Haziran 2014’teki ilk haberimizden sonra “Konunun takipçisi olacağım” diyen ancak iki yıldır somut hiçbir adım atmayan Murat Hazinedar’ın tüm bu usulsüzlüklere rağmen projenin yasalara uygun olarak tamamlandığını gösteren ve yapı kullanma iznini içeren “iskan belgesi”ni verip vermeyeceğini kamuoyu merak ediyor.
Park alanı park olacak mı?
Çiftçi Towers projesinin başlamasının ardından park alanı olarak kamuya terk edilen 9 bin 766 metrekarelik arazinin 5 bin 966 metrekaresi Çiftçiler Otomotiv tarafından lüks otomobil satışları ve bakımının yapıldığı bir tesis haline getirildi. Arazinin geriye kalan 3 bin 800 metrekaresi Çiftçi Towers’ın şantiyesi olarak kullanılıyor. Murat Hazinedar ise kamu arazisinde ticari faaliyet göstermesine izin veriyor.
Yapılaşma açısından son derece yoğun olan Zincirlikuyu – Levent bölgesinde kamuya ait yaklaşık 10 dönümlük park alanının ilerleyen günlerde İstanbul halkının kullanımına mı sunulacağı, yoksa belediye tarafından satışa mı çıkartılacağı da merak konusu. Sözcü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)