2 Nisan 2016 Cumartesi

O çocuk şimdi tosun gibi oldu

2 yaşındaki Nijeryalı çocuk açlıktan ölmek üzereyken bulunmuştu. 2 aylık tedavi sonrası sağlığına kavuştu

Bu haldeydi

Danimarkalı yardım görevlisi Anja Ringgren Loven, 31 Ocak’ta Nijerya’nın başkenti Abuja’da erzak dağıtırken, sokakta dolaşan bir çocuğu fark etti. 2 yaşındaki çocuk, bir deri bir kemik kalmıştı. Çırılçıplaktı, cildindeki yaralar kurtlanmıştı.

LOVEN’in uzattığı su ve bisküviye adeta saldırdı. Ailesi 8 ay önce “içine şeytan girdiği” iddiasıyla onu terk etmişti. Bölgede her yıl yüzlerce yaşıtının başına aynı şey geliyordu. Loven, onu hastaneye götürdü sonra yurda yerleştirdi.

Şimdi bu halde

Çocuğa “Hope” (Umut) adı verildi. İki ay süren tedaviyle yaraları düzeldi. Uzun süre aç ve susuz kalması nedeniyle iç organlarında oluşan hasarlar iyileştirildi. Düzenli beslenmesi sayesinde hızla kilo aldı. Hatta bazı yaşıtlarını bile geçti.

LOVEN, internetten çocuğun fotoğraflarını paylaştı. Danimarkalı kadın, “Hope kendisine iyi bakan, onunla oyun oynayan 35 ağabey ve ablasıyla hayatından memnun. Güvende olduğundan ve çok sevildiğinden emin olabilirsiniz’’ diye yazdı.


Reza kefalet başvurusundan vazgeçti!

ABD'de tutuklanan Reza Zarrab, kefalet başvurusundan vazgeçti.


ABD’de açılan Reza Zarrab davasının savcısı Preet Bharara, önce “kirli politikacılar hapse atılmalı” dedi, ardından da Zarrab’ın kefalet hakkından vazgeçtiğini, Miami’den New York’a götürülerek, davaya burada bakılacağını açıkladı.

Savcı, Reza’nın kefalet hakkından vazgeçtiğine ilişkin belgeyi de yine twitter hesabından paylaştı. Bu durumda, 4 Nisan’da Miami’de yapılması planlanan kefalet davası olmayacak. Zarrab, polis gözetiminde New York’a götürülecek.

İŞBİRLİĞİNİN İLK ADIMI OLARAK YORUMLANDI

Zarrab’ın kefalet hakkından vazgeçmesi, Amerikan adaleti ile “işbirliği” yapacağının ilk işareti olarak yorumlandı. Amerikan Adalet sisteminde, sanıklar Savcı ile işbirliği yapmaları halinde, cezalarının indirilmesi söz konusu olabiliyor.

Reza Zarrab için, Savcı Preet Bharara’nın yazdığı ön iddianamede dört ayrı suçlamadan toplamda 75 yıl hapis cezası isteniyordu. Zarrab’ın, suçlamaları kabul edip, “işbirlikçilerini” açıklaması halinde, cezasının indirilmesi sözkonusu olabilecek. Bu durumda, Zarrab’ın mahkemeye bile çıkarılmaması söz konusu.

Ancak Zarrab’ın verebileceği bilgiler eşliğinde de, Savcı Bharara’nın açtığı dava, genişletilp, derinleştirilebilecek.

SAVCIDAN “KİRLİ SİYASETÇİLER” TWEETİ

Savcı Bharara’nın, Reza Zarrab’a ilişkin yeni gelişmeyi açıklamadan sadece yarım saat önce attığı bir başka twit de dikkat çekti.

Bharara,  Zarrab’ın kefalet başvurusundan vazgeçtiğini açıklamadan sadece yarım saat önce, “kirli politikacıların hapse atılması” konusunda bir mesaj paylaşmıştı.

Savcı, 2013 yılında yaptığı, o dönem yargıladığı Amerikalı siyasetçilere ilişkin bir konuşmanın metnini eklediği twitinde, “kirli politikacıları hapse atmak gerekli, ancak yeterli değil. Bu hala doğru” ifadesini kullanmıştı.

SAVCI BHARARA “BULDUĞUMUZ YOLSUZLUĞA KARIŞAN HER SİYASETÇİYİ TAKİP EDECEĞİZ VE CEZALANDIRACAĞIZ…”

Savcı Bharara, Reza Zarrab’ın kefalet başvurusundan vazgeçtiğine ilişkin belgeyi açıklamadan yarım saat önce, 2013′te baktığı bir “kirli siyaset” davasın ilişkin yaptığı konuşmanın metnini yayınladı.
Beş sayfalık metinde, New Yorklu Demokrat bir senatörün parti değiştirip, New York’a Cumhuriyetçi partiden belediye başkan adayı olabilmek için verdiği rüşvetler hakkındaki konuşması yer alıyor
Bharara, konuşmasında rüşvetçi Amerikalı siyasetçinin, New York’a belediye başkan adayı olabilmek için hangi yerel siyasetçilere rüşvet verdiğini, bu rüşvetlerin nasıl belgelendiğini ayrıntılarıyla anlatıyor.

Ardından da şu mesajları veriyor;

*  “Şu anda yolsuzlukla mücadele eden en iyi takıma sahibiz. Ve bulduğumuz yolsuzluğa karışmış her siyasetçiyi takip edip, cezalandırmaya devam edeceğiz…”

* “Kirli siyasetçileri hapse atmak gerekli olabilir, ama yeterli değil…”

* “Kültürümüzde gerçek bir değşimolmadıkça,dürüst hükümet rüyalarımız gerçekleşemez..”

* “Federal savcılar ve federalajanlar yolsuzluk problemiyle proaktif mücadele için herşeyi yapıyorlar. Ancak diğer herkesin de adım atma zamanı geldi….”

İşte o belge…
(sözcü.com.tr)

Bursa’da şehit dualarla uğurlandı!

Diyarbakır'da şehit olan özel hareket polisi iki çocuk babası İlyas Kaygusuz, Bursa’da dualarla son yolculuğuna uğurlandı.


Diyarbakır’da dün polis servisine PKK’lı teröristlerce düzenlenen saldırıda şehit olan özel hareket polisi iki çocuk babası İlyas Kaygusuz, Bursa’da dualarla son yolculuğuna uğurlandı.

Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesinde şehit düşen 27 yaşındaki İlyas Kaygusuz için Mihraplı Camii’nde ikindi namazının ardından cenaze töreni düzenlendi. Cenazeye şehit eşi Merve, annesi Mücadiye, baba Ethem ve şehit kardeşi Mücahit Kaygusuz ile diğer aile yakınları, Vali Münir Karaloğlu ve binlerce vatandaş katıldı.

Şehidin eşi ve annesinin tabuta sarılarak ağlaması karşısında kardeşi Mücahit Kaygusuz, ağlamayacaklarını söyledi. Şehit kardeşi, “Ağlamamızı bekleyenler hiç beklemesin. Ağabeyim ölmedi. Şehitler ölmez, vatan bölünmez. Bu bayrak için bin şehit versek yine de yıkılmayız. Herkes bunu böyle bilsin.” diye bağırdı.

Müftü Mehmet Emin Ay’ın namazını kıldırmasının ardından cenaze bir süre aile yakınlarının omuzlarında taşındı. Ardından polisler tarafından arabaya konuldu. Şehidin naaşının taşınması sırasında tabutun yanında yürüyen şehit eşi fenalaşarak yere yığıldı.

Kaygusuz’un naaşı, Hamitler Polis Şehitliği’ne defnedildi.




Plajlara da sigara yasağı geliyor

Sağlık Bakanlığı, sigara yasağının kapsamını genişletiyor. Artık açık havada da sigara içmeye yönelik kısıtlamalar uygulanacak.


Sağlık Bakanlığı’nın bir yıldan beri üzerinde çalıştığı, ‘Sağlık Reform Paketi’nde sürpriz maddeler olacak. Bakanlığın hazırladığı pakette açık havada sigara kullanımına bir dizi sınırlamalar getiriyor.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Bakanlar Kurulu toplantısında verdiği bilgilere göre daha çok sağlık çalışanlarının özlük hakları ve il sağlık yönetimlerinin yeniden yapılandırılması başlıklarıyla bilinen pakete, sigara yasağını genişleten hükümler de girecek. Buna göre açık havada sigara içilmesine de sınırlamalar geliyor. Cami bahçeleri ve çocuk parklarında, yürüyüş ve spor yapılan mekânlarda sigara içilmesi yasak olacak.

PLAJDA BİLE YASAK

Hürriyet’ten Nuray Babacan’ın haberine göre; açık hava mekânlarında sigara içilen/içilmeyen masalar ve bölümler birbirinden ayrılacak. Bu yasaklara, plajlar ve üniversite kampusları da eklenecek. Plajlarda şezlonglar sigara içilen ve içilmeyen olarak ayrılacak. Sigara, market ve büfelerde tamamen kapalı dolaplarda olacak. Sigara paketlerinin üzerindeki uyarı yazıları ve resimlerinin de değiştirilmesi planlanıyor. Paketlerde ‘Çocuklarınızı düşünüyorsanız içmeyin’, ‘Uzun bir hayat için içmeyin’ gibi olumlu önermelere yer verilecek.

Doktor, öğretmen ve memurların maaşı düşecek!

Sözleşmeli memur bu ay, doktorlar mayısta, öğretmen ve hemşireler ise temmuzda yüksek vergi dilimine gireceği için maaşları düşecek .


Baş­ta üc­ret­li­ler ol­mak üze­re ge­lir ver­gi­si­ne ta­bi tüm ka­zanç sa­hip­le­ri­ne uy­gu­la­nan ver­gi ta­ri­fe di­lim­le­ri 2016 yı­lın­da yi­ne dü­şük oran­lı ar­tı­rıl­dı. Ver­gi ta­ri­fe­le­ri­nin nor­mal­de her yıl ye­ni­den de­ğer­le­me ora­nı ka­dar ar­tı­rıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Hat­ta hü­kü­me­tin ver­gi ta­ri­fe­le­ri­ni bu ora­nın da üze­rin­de ar­tır­ma yet­ki­si bu­lu­nu­yor. An­cak hü­kü­met, özel­lik­le üc­ret­li­ler üze­rin­den da­ha faz­la ver­gi top­la­ya­bil­mek için ta­ri­fe ar­tı­şı­nı ye­ni­den de­ğer­le­me ora­nı­nın da al­tın­da be­lir­le­me yo­lu­na gi­di­yor.
2016 yı­lı için ye­ni­den de­ğer­le­me ora­nı yüz­de 5.58 ola­rak be­lir­len­me­si­ne rağ­men ver­gi di­li­mi alt sı­nı­rı sa­de­ce yüz­de 5 ar­tı­rıl­dı. Böy­le­ce da­ha faz­la üc­ret­li­nin da­ha er­ken ay­lar­dan iti­ba­ren yüz­de 20 ver­gi öde­me­si­nin önü açıl­mış ol­du.

ŞİR­KET VER­Gİ­Sİ ÖDÜ­YOR­LAR

Mev­cut ta­ri­fe­le­re gö­re yıl­lık brüt ge­li­ri 12 bin 600 li­ra­ya ka­dar olan ge­lir ver­gi­si mü­kel­lef­le­ri yüz­de 15 ver­gi ödü­yor. Ay­lık ge­lir­le­ri top­la­mı bu tu­ta­rı aşan­lar, sı­nı­rı aş­tık­la­rı ay yüz­de 20’lik ver­gi di­li­mi­ne ya­ka­la­nı­yor. Do­la­yı­sıy­la öde­dik­le­ri ver­gi­ler ar­tar­ken, ma­aş­la­rı da oto­ma­tik ola­rak dü­şü­yor. Dev­let me­mur­la­rı, baş­ta ma­kam taz­mi­nat­la­rı ol­mak üze­re bir­çok ge­lir­le­ri ver­gi­ye ve si­-gor­ta­ya ta­bi ol­ma­dı­ğı için di­lim tu­za­ğı­na da­ha geç ya­ka­la­nı­yor. An­cak ka­mu­da­ki söz­leş­me­li per­so­nel­ler­le özel sek­tör­de ça­lı­şan­lar ör­ne­ğin mart ya da ni­san ay­la­rın­da yüz­de 20’lik di­lim­den ver­gi öde­me­ye baş­lı­yor. Tür­ki­ye­’de ha­len yüz­de 20 ver­gi şir­ket­le­rin el­de et­ti­ği ka­zanç­lar için uy­gu­la­nı­yor.

MAA­ŞI AR­TIR­MA­YA­CAK, DÜ­ŞE­CEK

SÖZ­CÜ­’nün yap­tı­ğı he­sap­la­ma­ya gö­re ör­ne­ğin 7’n­ci de­re­ce­de bu­lu­nan ve net 2 bin 840 li­ra ma­aş alan bir dev­let me­mu­ru ha­len yüz­de 15 ver­gi di­li­mi üze­rin­den ay­lık 283 li­ra 1 ku­ruş Ge­lir Ver­gi­si ödü­yor. Ay­lık ver­gi mat­ra­hı 1887 li­ra olan bu me­mur tem­muz ayın­da 12 bin 600 li­ra­lık sı­nı­rı aşa­ca­ğı için yüz­de 20’lik ver­gi di­li­mi­ne ge­çe­cek ve ay­lık öde­ye­ce­ği ver­gi 390 li­ra­ya çı­ka­cak. Bu me­mu­run yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­da ala­ca­ğı yüz­de 3 zam­la maa­şı 85 li­ra art­ma­sı ge­re­kir­ken, öde­ye­ce­ği ver­gi 106 li­ra ar­ta­ca­ğı için maa­şı dü­şe­cek. Ay­nı şe­kil­de 4 bin 421 li­ra ma­aş alan bir şu­be mü­dü­rü­nün ha­len 311 li­ra olan ay­lık ver­gi­si ha­zi­ran ayın­da 414 li­ra­ya çı­ka­cak, da­ha zam­mı gör­me­den maa­şı 104 li­ra eri­ye­cek.
Ka­mu-Se­n’­in yap­tı­ğı araş­tır­ma­ya gö­re, 25 yıl­lık bir uz­man dok­tor, ni­san ayın­da 435 li­ra ver­gi öder­ken, bu ra­kam ma­yıs­ta 580 li­ra ola­cak, dok­to­run maa­şı ma­yıs ayın­da 145 li­ra aza­la­cak. 25 yıl­lık öğ­ret­men de ver­gi di­li­mi­ne tem­muz­da ya­ka­la­na­cak, 330 li­ra­lık ver­gi­si 440 li­ra­ya yük­se­le­cek, öğ­ret­me­nin maa­şı 110 li­ra aza­la­cak. Özel sek­tör­de ça­lı­şan ve brüt 3 bin li­ra ma­aş alan bir per­so­nel ma­yıs ayın­da, 4 bin li­ra brüt ma­aş­lı ça­lı­şan ise mart ayın­da yüz­de 20 ver­gi di­li­mi­ne ya­ka­la­na­cak.
(Erdoğan Süzer/Sözcü)

1 Nisan 2016 Cuma

14 aylık bebek dişçide hayatını kaybetti

Başta çocuklar olmak üzere pek çok insanda bir dişçi korkusu vardır. Her ne kadar sağlığımız için yenmemiz gereken bir fobi olsa da, yaşanan bazı olaylar insanların ayaklarını dişçilerden çekmesine sebep olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay, dişçiye gitmekten korkanların kabuslarına girecek türden...


Daisy Lynn Torres, 14 aylık bir bebek. Ailesiyle rutin bir ağız sağlığı kontrolü için dişçiye gitikten sonra hayatını kaybetti. ABD Austin'de bir çocuk dişçisi kliniğinde yaşanan olayda, küçük Daisy'nin muayenesinde çürük dişine dolgu yapılıyordu. Doktorların söylediğine göre operasyon sırasında bazı komplikasyonlar meydana geldi ve apar topar North Austin Medical Center'a nakledildi. Bir süre müdahale edilmeye çalışılan Daisy beş saatlik çabaya rağmen kurtarılamadı ve hayatını kaybetti. Küçük kızın annesi Betty Squier, göz yaşları içerisinde olayı şöyle anlattı; "Muayene henüz başlamıştı ki bize komplikasyon olduğunu söylediler. Onun büyüdüğünü asla göremeyeceğiz." Baba Elizandro Torres ise "Kızımız sadece dişçiye gitti ve bir daha eve dönemedi. O bizim bebeğimizdi, yıkıldık." yorumunda bulundu.

Olayın yaşandığı klinik standart prosedür uygulanırken böyle bir trajedi yaşandığını belirtirken, olay hakkında polis soruşturma başlattı. (Kaynak:hürriyet.com.tr)


Beratcan ve Kocaeli'deki yurt haberleriyle ilgili yayın yasağı getirildi

10 yaşındaki Beratcan Karakütük'ün öldürülmesi ve Kocaeli’deki çocuk rehabilitasyon merkezindeki çocukların kötü muameleye maruz kaldıklarıyla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu'nun talimatıyla, Bakanlık Hukuk Müşavirliğince dün İstanbul 4. Sulh Ceza Mahkemesine, Beratcan Karakütük cinayetiyle ilgili soruşturmaya dair yayın yasağı getirilmesi başvurusunda bulunuldu.  Bakanlık, başvuru dilekçesinde, olayla ilgili ulusal basın ve yayın organlarında ayrıntılı bilgilerin yer aldığını, bu bilgilerin, şüpheli ve öldürülen çocuğun annesinin ifadeleri olduğuna ilişkin iddiaların bulunduğunu belirtti.

Yayımlanan haberler nedeniyle öldürülen Beratcan'ın anne ve babasının yaşadığı eve gece yarısı 10 kişilik grubun saldırdığının hatırlatıldığı dilekçede, haberler nedeniyle ileride telafisi imkansız zararların doğabileceğine dikkat çekildi.  Bakanlık, mağdurun ve ailesinin özel hayatlarının gizliliğinin ve soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması nedeniyle şüpheli olayla ilgili kişiler açısından, anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış olan masumiyet ilkesinin ihlal edilmiş olacağının da göz önünde bulundurularak, yayın yasağı konulmasını talep etti.  Bakanlığın talebini değerlendiren mahkeme, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayla ilgili yayın yasağı getirilmesine hükmetti.  Yayın yasağının soruşturma evresi tamamlanıncaya kadar devam ettirilmesine de karar veren mahkeme, kararın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na gönderilmesini kararlaştırdı.

BİR YAYIN YASAĞI DA KOCAELİ'DEKİ YURT HABERİNE

Bu arada Kocaeli’deki çocuk rehabilitasyon merkezi hakkındaki haberlere de bugün içinde yayın yasağı geldi. Kocaeli’de çekilen ve sosyal medyada hızla yayına görüntülerde rehabilitasyon merkezinde kalan çocukların kötü muamele gördükleri gerekçesiyle binanın camlarına çıkarak ‘imdat’ şeklinde bağırdıkları görülüyordu. Olay sonrasında konu hakkında inceleme başlatılmıştı.

Halkalı’da 2 polis ölü bulundu!

Küçükçekmece Halkalı'da 2 polis, evlerinde ölü bulundu.


İstanbul’da, görevlerine gitmeyen 3 polis memurunun, merak ederek evine giden meslektaşları acı bir tabloyla karşılaştı. Kapıyı kırarak içeriye giren ekipler, 2 polisin öldüğünü, birinin ise komaya girdiği belirlendi.

Halkalı, Atakent Mahallesi, Orkide Sitesi’nde meydana gelen olay, bu sabah 3 polis memuru görevlerine gitmeyince ortaya çıktı. Bahçelievler Asayiş Büro Amirliği’nde çalışan R.K., Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Ç.O.T. ve S.M.’nin arkadaşları, meslektaşlarına telefonla ulaşmaya çalıştı. Ancak sonuç alınamayınca, araştırma başlatıldı. Arkadaşlarının ulaşamadığı polislerin, en son Küçükçekmece’de oldukları belirlendi. Üç arkadaşın, polislerden birinin yakınına ait Orkide Sitesi’ndeki evde kaldıkları bilgisine ulaşıldı.

Bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verildi. Arkadaşlarını arayan polislerle ilçe ekipleri adrese gitti. Zili çalan polisler, kimsenin cevap vermemesi üzerine, kapıyı kırdı. İçeriye giren ilçe ekipleri, meslektaşlarının hareketsiz olarak yattığını gördü. Hemen sağlık ekiplerine bilgi verildi. Kısa sürede olay yerine ulaşan ambulans görevlileri, R.K. ve Ç.O.T.’nin öldüğünü belirledi. Bilinci kapalı olan S. M. ise hastaneye kaldırıldı.

Hayatını kaybeden polislerin cesetleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Ön bulgularda, polislerin zehirlendiği tespit edildi. Olayın sebebinin ve nasıl yaşandığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı.  Sözcü

Erdoğan: En büyük güven kaynağımız milletimizin sabrı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da meydana gelen hain terör saldırısıyla ilgili açıklama yaptı.

Erdoğan, “Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yer alan açıklama şu şekilde: “Diyarbakır’da 31 Mart Perşembe günü terör örgütünün gerçekleştirdiği bombalı saldırıyı lanetliyor, saldırıda şehit olan 7 emniyet mensubumuza Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Saldırıda yaralanan güvenlik güçlerimize ve sivil vatandaşlarımıza Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Güvenlik güçlerimizin kararlı ve hassas mücadeleleri neticesinde büyük bir darbe alan ve kendi kazdığı hendeğe gömülen terör örgütü, bu tür hain saldırılarla yaşadığı yıkımı gizlemeye çalışmaktadır.

Terörle mücadelemiz bu menfur eylemlerle asla sekteye uğramayacak, kararlı bir şekilde devam edecektir. Bu zorlu süreçte en büyük güven kaynağımız, başta bölgedeki kardeşlerimiz olmak üzere aziz milletimizin sabrı, basireti ve desteğidir. İnsanlık dışı yüzünü saldırılarıyla defalarca ifşa eden terör örgütüne karşı uluslararası toplumun da ilkeli ve tutarlı bir duruş sergilemesini bekliyoruz. Diyarbakır’da şehit düşen polislerimize tekrar Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.”

68 yaşında İŞKUR’a başvurdu

Türkiye'de bu da oldu. "Geçinemiyorum" diyen 68 yaşındaki teyze İŞKUR'a başvurdu.


68 yaşında… Adı Hasibe Ak… “Bugüne kadar devletin hiçbir kurumundan yardım almadım” diyor. İçinde bulunduğu hâl Türkiye gerçeğini özetlemeye yetiyor. Geçinemiyorum diyen Hasibe teyze iş bulmak için İŞKUR’a başvurdu.

Sinoplu gazeteci Mete Çağdaş, 0549 807 27 99 numaralı Sözcü WhatsApp Hattı’ndan bize ulaştı. Kendisi de, başvurduğu İŞKUR çalışanları da şaşkın. Sinop’un Erfelek ilçesindeki Veysel Köyü’nde eşiyle birlikte yaşayan 68 yaşındaki Hasibe teyze çalışmak istiyor. İlçedeki İşçi Bulma Kurumu’na başvuran Hasibe teyze bu davranışıyla ülkedeki geçim şartlarının zorluğunu gözler önüne serdi.

İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Kasım, Aralık 2015 ile Ocak 2016 aylarını kapsayan aralık döneminde işsizlik oranı yüzde 10.8’e çıktı. Yıllık bazda 0.1 puan azalış, önceki döneme göre 0.3 puan artışı ifade eden işsizlik oranı en son geçen yılın şubat döneminde yüzde 11.2’yi görmüştü.


RESMİ İŞSİZ SAYISI 3.2 MİLYON

Aralık döneminde tarım dışı işsizlik oranı da bir önceki döneme göre 0.3 puan artarak yüzde 12.7’ye yükseldi. TÜİK, bu dönemde işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak 3 milyon 204 bine ulaştığını hesapladı. Verilere göre, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayı bırakan işsizlerin sayısı 127 bin kişi birden artarak 2 milyon 545 bine ulaştı. Bu işsizlerin arasında “iş bulma ümidim kalmadı” diyenlerin sayısı 126 bin kişi arttı, 719 bine çıktı. TÜİK resmi işsiz sayısını ise 3.2 milyon olarak açıkladı.

GENÇLER İŞSİZ

3 yıldan daha fazla süredir iş arayıp bulamayanların sayısı da 42 binden 46 bine yükseldi. Veriler, 3.2 milyonluk işsizler ordusunun 1 milyon 338 bininin 1 ila 2 aydır iş arayan yeni işsizler grubunda yer aldığını gösteriyor. 2015 yılı Aralık döneminde 15-24 yaş grubuna dahil genç işsizlik oranı yüzde 19.2 düzeyinde gerçekleşirken 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 11.0 oldu. Bu dönemde işgücüne katılım oranı yüzde 50.9, istihdam oranı yüzde 45.4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11.5 ve kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 32.1 düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde hizmetler sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1.1 puan artarken sanayinin payı yüzde 0.5 oranında, tarımın payı 0.6 azaldı.
(sözcü.com.tr)

Gazetecilere neden savaş açtınız?

Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'da CNN International'dan Christiane Amanpour'a konuştu. Amanpour, Erdoğan'a ülkeyi demokratikleştirmeye çalışan biri olarak neden basına savaş açıp, gazeteleri kapatıp, gazetecileri tutukladığını sordu.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin bölünmesine tahammülleri olmadığını belirterek, "Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var. Ve Suriye halkı kendi geleceğini kendi iradesiyle belirlemelidir ve buna bir demokratik hareket olarak, demokrasiye inanmış ülkeler olarak o zemini hazırlamalıyız.” dedi.
Erdoğan, CNN International televizyonunda gazeteci Christiane Amanpour'un gündeme dair sorularını yanıtladı.
Brüksel’de 22 Mart'ta Zaventem Havalimanı ve Maelbeek metrosunda yaşanan ve 32 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan DAEŞ saldırısına ilişkin, geçen yıl 11 Haziran’da El Bakraoui’nin Antalya’dan Türkiye’ye giriş yaptığını ve 14 Haziran’da da Gaziantep’teki operasyonda gözaltına alındığını anlatan Erdoğan, 14 Temmuz’da da DAEŞ’le ilişkili olduğu kuşkusu ve endişesiyle ikamet yeri olarak belirttiği Hollanda’ya gönderme kararı verildiği ve sınır dışı kararının hem Belçika’ya, hem Hollanda’ya bildirildiğini aktardı.
Belçika’nın ek bilgi istediğini ve bunun üzerine 6 Ocak 2016’da şahsın çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle yaralandığı, bu nedenle sınır dışı edildiğinin Belçika tarafına bildirildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bildiğiniz gibi bu 1986 doğumlu genç bir terörist ve Belçika ne yazık ki buna ehemmiyet vermiyor, ardından da bu olaylar meydana çıkıyor.” diye konuştu.
Bu kişilerin savaşçı mı, yabancı savaşçı mı olup olmadığını gerek Belçika, gerekse Hollanda'nın anlamadığını belirten Erdoğan, "Biz burada terör eylemlerine karşı ortak bir eylem çağrısında bulunduğumuz beri zaten Avrupa’daki birçok ülke buna gerekli önemi vermedi." ifadelerini kullandı.
“AB ülkeleriyle işbirliği halinde mücadeleyi devam ettirmeliyiz”
Musevi cemaati liderleriyle Washington'da bir araya gelmesine ilişkin bir soruya karşılık Erdoğan, kendisinin zaman zaman Musevi dini liderleriyle görüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın, antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden siyasi liderlerden bir tanesiyim. Ama İslamofobia'nın da aynı şekilde bir insanlık suçu olduğunun ilan edilmesini bekliyoruz.” dedi.
Antisemitizmin Batı'da çıktığını vurgulayan Erdoğan, DAEŞ’in 98 ülkeden gelen insanlarla oluştuğunu, bu ülkelerin 22’sinin Avrupa Birliği ülkesi olduğunun altını çizdi. Erdoğan, “Öyleyse bütün Avrupa Birliği ülkeleriyle bizim işbirliği halinde bu mücadeleyi sürdürmemiz lazım.”diye konuştu.
"Araya fitne sokmanın hiçbir anlamı yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri ve Başkan Obama arasındaki ilişkiler sekteye uğradı mı acaba?” sorusuna, “Türkiye-Amerikan ilişkilerinde böyle bir şey var diye araya bir fitne sokmanın hiçbir anlamı yok. Bunu bozmaya çalışanlara fırsat vermeyiz ve Amerika’nın da buna fırsat vermeyeceğine inanan bir liderim. Ve şu anda sizler kanalıyla da bu tür dezenformasyonlara kesinlikle itibar etmeyiz, müsaade de etmeyiz.” yanıtını verdi.
Erdoğan, “Suriye’deki savaşla ilgili Amerika’nın yeterince üstüne düşeni yaptığını düşünüyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine Amerika’nın Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili başı çeken bir ülke olduğuna dikkati çekerek, “Çok daha başarılı bir neticeyi bizim Irak’ta da, Suriye’de de alabilmemiz mümkün.” dedi.
Bu nedenle koalisyon güçlerinin bir parçası olmaları gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Bu koalisyon gücünün içinde yer almamız özellikle de Suriye'de oluşturulması gereken bir barış için, Suriye'nin bölünmemesi için... Suriye’nin bölünmesine bizim tahammülümüz yok, onu söyleyeyim. Suriye’nin kuzeyini bir terör örgütüne vermek gibi bir eyleme müsaade etmemiz söz konusu değil, böyle bir yanlışı asla bağışlamayız, bu konuda kararlığımız var.” değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, "Tam olarak hangi terör örgütünden bahsediyorsunuz? DAEŞ mi yoksa başka bir örgütten mi?" sorusu üzerine, "PYD, YPG aynı şekilde. DAEŞ’in böyle bir gayreti varsa -ki var, DAEŞ’e de müsaade etmeyiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü olmaz, bunların hepsi kötüdür, hangisi olursa olsun bunların hiçbirine müsaade etmeyiz." şeklinde konuştu.
- "Tarih insanları yaptıklarıyla anar"
"Rusya devlet terörü estiren zalim Esed’e zemin hazırladı ve bir ikilemin içine düştü" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha önce bu konuda farklı düşünen Sayın Putin, şu anda ne yazık bu düşüncesinde ikilemin içinde olduğunu itiraf etmiştir. 500 bin kişinin ölümüne neden olan zalim Esed’in yanında olmak tarih itibarıyla herhalde affedilmeyecektir.Tarih insanları yaptıklarıyla anar, eğer olumsuzluklar yapmışsa onlarla anacaktır, olumlu hareket ettiyse olumlu hareketleriyle anacaktır; burada da böyle bir şey var.”
"Yunanistan'a geçişler kontrol altına alındı"
Erdoğan, Türkiye ile AB'nin 18 Mart'ta imzaladığı mutabakata ilişkin olarak da Türkiye’nin çok geniş olan sahil kesimini elden geldiğince Sahil Güvenlik botlarıyla kontrol altında tuttuğunu, Yunanistan'ın da kendi adalarında tedbirler aldığını ve karşılıklı dayanışma ve istihbarat paylaşımıyla ilk zamanlardaki geçişlerin artık ciddi manada azalmış olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"3 milyon mülteci Türkiye’de var ve bunun 2 milyon 700 bini Suriyeli. Fakat biz bu bombalardan kaçan insanlara yine de kapımızı kapayamayız, yani zaman zaman eğer geçme durumunda kalanlar olursa bunları yine alacağız, çünkü ölümlerine biz mendil sallayamayız. Yaptığımız harcama bütçeden 10 milyar doları bulmuş vaziyette, gelen destek ise bize 455 milyon dolar.
Ama burada ben gerek Amerika’ya, gerek dünyaya şunu duyurmak istiyorum, atmamız gereken bir adım var, o da şudur; Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan etmemiz lazım ve burada biz bu insanlara konutlar yapmak suretiyle, bu güvenli bölgede Suriyeli vatandaşların dışarıya çıkmalarına onları orada iskan etmek suretiyle, okulları, hastaneleri, iş yerleriyle, orada onları iskan ederek onların artık Suriye’den kaçmalarını engelleme imkanımızın olduğuna inanıyorum. Ve bizdekiler de oraya geçecektir, buna da inanıyorum. Ve onlara orada modern, altyapısı olan bir şehri biz 1 yılla 1,5 yıl arasında kurarız, burada iddialıyım. Ben bunu değerli dostum Sayın Obama’ya da söyledim. Suriye’nin kuzeyinde şu anda belirlediğimiz bir bölge var, bunu Amerikalı dostlarımız da biliyor, biz de biliyoruz, o arazide bu adımı atmak suretiyle bu inşaatları süratle yaptığımız takdirde ben inanıyorum ki Suriyeli dostlarımız da buralara yerleşmeyi kabul edecektir. Yaptığım görüşmelerde bunun neticesini alıyorum zaten.
Tabii ben hala beklenti içerisindeyim, yani umudumu kaybetmiş değilim. Bu konuyla ilgili olarak da özellikle gerek Sayın Merkel’e de bunu açtım, o da çok çok olumlu baktığını daha sonra ilan etti. Sayın Obama da aslında olumsuz bir yaklaşım göstermediler."
"Yüzde 52'ye saygısızlık etmiş olurum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin hicvedildiği bir klibe ilişkin olarak Almanya'nın Ankara Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığına çağrıldığının hatırlatılması üzerine, kendisinin eleştiriye açık bir lider ve siyasetçi olduğunu, Türk halkının da eleştiriye açık bir millet olduğunu ifade etti. Halkın cumhurbaşkanını seçtiği ilk seçimlerde yüzde 85-86 katılımda yüzde 52 oy aldığının altını çizen Erdoğan, "Başbakanlığınız döneminde bu ülkede gerek demokratik noktada, gerek hak ve özgürlükler noktasında, gerek altyapı, üstyapı, bu noktalarda attığınız birçok adamlar var, ekonomide ülkeyi getirdiğiniz bir yer var, halk bütün bunları görüyor. Halk tercihini her zaman ideal anlamda yapar. Halk kolay kolay aldatılmaz, yeter ki siz halka o samimiyetinizi gösterin, halkı sevin, halk da sizi sever ve bunu da zaten bize son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gösterdi." şeklinde konuştu.
Her şeyin hiciv de olsa belli bir sınırı olması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, karikatürün de belli sınırlar içinde yapılabileceğine işaret etti. Erdoğan, "Bizim de yasalarımız vardır ve bu yasalarda da o sınırlar aşılmışsa tabii ki orada hakkımızı aramak bizim de en doğal hakkımızdır. Bunu da kimler yapar? Avukatlarımız vasıtasıyla yapılır. Mesela şimdi ben burada bir örnek vereyim size, hicvetmek suretiyle eğer DAEŞ’e destek verilirse bunu kabul eder misiniz? Bir ülkenin cumhurbaşkanına hicvetmek suretiyle eğer siz tamamıyla zıt bir hakarette bulunursanız bu da farklı bir şey. Mesela Tayyip Erdoğan’ı terörist ilan edemezsiniz. Eğer birileri kalkıp da Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrat bir Cumhurbaşkanını eğer bu şekilde ilan ediyorsa, ben bu hukuki olarak hakkımı ararım, yaptığım bu. Çünkü eğer bunu aramazsam yüzde 52 oy veren halkıma saygısızlık yapmış olurum." ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki basın özgürlüğüne ilişkin ise yöneltilen bir soruya karşılık, "Casusluk basın özgürlüğü müdür, bana bunun cevabını verin" diyen Erdoğan, bir gazete mensubu veya yöneticisinin casusluk yapması, ülkesinin sırlarını dünyaya ifşa etmesi halinde bununla ilgili kararı yargının vereceğini, dünyanın her yerinde "aynı kararın" verileceğini belirtti.
Dünyanın değişik yerlerinde uygulanan buna benzer birçok yasa olduğunu anlatan Erdoğan, "Basını istismar etmek suretiyle başka işler yapmak, tamamıyla bu ülkenin yasalarının müsaade etmediği işleri yapmanın bedelini, faturasını o ülkenin Cumhurbaşkanına, o ülkenin hükümetine kesmeye kimsenin hakkı yoktur. Dolayısıyla da Türkiye’de ne şahsım, ne hükümetimiz daha bugüne kadar basın özgürlüğünü engelleyici bir şey yapmamıştır, tam aksine basın şahsıma yönelik, Hükümetimize yönelik çok ciddi saldırılarda bulunduğu halde biz bunlara her zaman sabırla karşılık vermişizdir, bu Başbakanlığımda da böyleydi, şimdi de böyle" diye konuştu.
Erdoğan, istenmesi halinde Türkiye’de Adalet Bakanı veya ilgili kişilerin kaç tane basın mensubunun içeride olduğu hakkında bilgi verebileceğini dile getirdi.
"Yargıda müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunlukta"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konsoloslara yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:
"Gözlemci olarak gazetecinin gelmesi başka bir şeydir, ama bir konsolosun veya birkaç ülkenin konsolosunun bir duruşmaya girmesi başka bir şeydir. Ve şu anda İstanbul’da yapılan o da bu şekilde casuslukla suçlananlara kalıp da böyle bir destek yoluna gitmek, gövde gösterisinde bulunmak, yanak yanağa pozlar vermek, bunlar tahammül edilir bir şeydir, bunu ne yargı kabul eder, ne halkımız kabul eder. Nitekim de kabul edilmediği içindir ki halkımızın büyük bir kısmı, hatta hatta Türkiye’deki siyasi hareketler, siyasi partiler dahi, gerek iktidar partisi, gerekse muhalefet partilerinden bu yargıdaki müdahaleyi hoş karşılamayanlar çoğunluktadır, bunu da özellikle bilmenizi istiyorum."
"Türkiye, AB'yle ilgili hala beklenenleri alamadı"
"Avrupa Birliği’yle çok ortak yönünüz var ve ele almanız gereken çok önemli konular var, terörizm gibi, mülteci krizi gibi şeylerde beraber mücadele etmeniz gerekiyor." yorumuna karşılık Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği’yle ilgili olarak ne yazık ki hala beklenenleri alamadığını vurguladı. AB'ye üyelik sürecinde 53 yıl geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, "53 yıllık sürede ne yazık ki biz ilklerdeniz, ama ne hala kapıda bekletiliyoruz, ne yazık ki bizden çok sonra gelenler Avrupa Birliği’nin üyesi olmuştur, Türkiye ise şu anda ilgisiz bazı engellerle karşı karşıyadır. Fakat ısrarla biz sabırlıyız, sabrediyoruz, tahmin ediyorum sonu iyi olur" dedi.

Orhan Pamuk’un kitabına suç duyurusu

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un ’Kırmızı saçlı kadın’ kitabının bir bölümünde ensest ilişki anlatıldığını ve bundan rahatsız olduğunu belirten elektrik mühendisi Yavuz Konuk, yazar hakkında şikayetçi olup, kitabın toplatılmasını, bu bölümün çıkarılarak yeniden piyasaya sürülmesini istedi.

Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde yaşayan Yavuz Konuk, yazar Orhan Pamuk hakkında Düzce Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yavuz Konuk, Orhan Pamuk’un ’Kırmızı saçlı kadın’ kitabının 114’üncü sayfasındaki ensest ilişki ile ilgili sözlerin Türk örf, adet ve ahlaki değerlerine aykırı olduğunu, yazarın çokça görülen ve çeşitleri olan bir olaymış gibi anlattığını belirtti. Yavuz Konuk, suç duyurusunda kitabın toplatılmasını, bu bölümünün çıkarılmasını, bundan sonra yeniden piyasaya sürülmesini, Türk halkından özür dilenmesini ve Türk halkına hakaret davası açılmasını talep etti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in sevgilisi olay oldu

63 yaşındaki Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'in yeni sevgilisi ortaya çıktı.


Rus basınında adından çokça söz edilmeye başlanılan yeni isim Alice Kharcheva.

Moskova Devlet Üniversitesi öğrencisi olan Kharcheva, Putin'in doğum günü kutlamak için bir kendi satın aldığını blog sayfasından duyurdu.

"Putin için Pussy" başlıklı blog yazısında Putin'e övgüler yağdıran genç kız, kedi ve Putin'in portresiyle poz verdi.

Aynı zamanda özel bir ajansta modellik yapan Alice Kharcheva'nın yoğun ısrarlar sonucu Putin'le aşk yaşadığı dedikodularıyla ilgili açıklama yapmadı.





Tokat'ta kaybolan çocuklar için yeni gelişme!

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde kayıp olan iki çocuktan Bayram Erol’un Ankara’da görüldüğü iddia edildi.

Reşadiye ilçesi Çermik Mahallesi'nde Adile ve Ömer Erol çiftçinin çocukları 8 yaşındaki Bayram ile komşuları Nafize ve İbrahim Taşçı çiftinin çocukları 5 yaşındaki Dursun Kağan, 29 Aralık tarihinde evlerinden ayrıldıktan bir süre sonra kendilerinden bir daha haber alınamadı. Yaşanan olayın ardından ailelere telefonla birçok asılsız ihbar gelirken, birkaç gün önce Ankara’dan gelen yeni bir ihbar aileyi umutlandırdı. Kayıp çocuklardan Bayram Erol’un dedesi Bayram Erol, kendilerini arayan bir kadının Ankara’da Bayram’ı gördüğünü iddia ettiğini söyledi. Bu ihbar üzerine konuyu emniyet yetkilileri ile paylaştıklarını ifade eden Erol, polisin Bayram’ın görüldüğü iddia edilen yerde MOBESE kameralarını incelemeye aldığını kaydetti.

94 GÜNDÜR İKİ ÇOCUK KAYIP

Kayıp çocukların bulunması amacıyla devletin tüm imkanları sefer edilerek arama çalışmaları havadan, karadan ve sudan yapıldı. Onlarca kişinin katılımıyla günlerce süren arama çalışmalarında bir ipucu bulunamaması sonucu ırmakta yapılan arama çalışmaları sonlandırıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görevlendirilen özel ekibin çalışmaları ise devam ediyor. Öte yandan her iki aile, çocukların bulunmasında yardımcı olan kişiye 100 bin TL para ödülü vereceklerini açıklamıştı. Habertürk

Çocuğunu küvette boğan anne cezaevinde değil hastanede yatacak

Mahkeme, Büyükçekmece'de 7 aylık bebeğini küvete doldurduğu suda boğarak öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Derya Kestanlıoğlu'nun  akıl hastası olduğuna karar verdi


Büyükçekmece'de 7 aylık bebeğini küvete doldurduğu suda boğarak öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Derya Kestanlıoğlu'nun “cezalandırılmasına yer olmadığına” karar verildi. Adli Tıp Kurumu'nun iki ayrı raporunda sanık Kestanlıoğlu'nun suça karşı cezai sorumluluğu bulunmadığı yönündeki kararını dikkate alan mahkeme, sanığın tahliyesine karar verdi, ancak serbest bırakılması yerine akıl hastalarına özgü güvenlik önlemleri çerçevesinde hastaneye sevkini kararlaştırdı. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen karar duruşmasına, tutuklu sanık Derya Kestanlıoğlu ile Avukatı Zeynel Öztürk katıldı.

ADLİ TIP KURUMU'NDAN İKİ RAPOR ALINDI

Mahkeme Başkanı Metin Özkan, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nun 22 Ocak 2016 tarihli raporu ile sanık Kestanlıoğlu'na, cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde 'Psikotik özellikli depresyon' tanısı konulduğunu belirtti.

Adli Tıp Kurulu 4. İhtisas Kurulu'nun ayrıca 21 Mart 2016 tarihli bir rapor daha düzenleyerek gönderdiğini belirten Başkan Özkan, bu raporda da sanığın yine cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak derecede 'Postpartum psikoz' tanısı konulduğunu ifade etti. Bu raporda, “Sanığın suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta akıl hastalığının etkisi altında olduğu" tespitine yer verildiği belirtildi.

'DOKTORLAR AKIL HASTALIĞINDAN BAHSEDİYORLAR'

Raporlarla ilgili sözleri sorulan Derya Kestanlıoğlu, “Beni Adli Tıp Kurumu'na sevk ettiler. Orada 5 gün kaldım. Doktorlar muayenemi yaptılar. Doktorlar bir akıl hastalığından bahsediyorlar. Benim buna bir diyeceğim yoktur" dedi. Esas hakkındaki mütalaası sorulan duruşma savcısı Hüseyin Yıldız, gelen raporların sanığın hastalığın etkisi altında suçu işlediğini gösterdiğini belirterek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini istedi. Kararını açıklayan mahkeme, Adli Tıp Kurumu'nun her iki raporunda da sanığın suçu işlediği sırada hastalığın etkisi altında bulunduğu yönünde tespitte bulunduğunu gerekçesiyle sanık hakkında, “Ceza verilmesine yer olmadığına" karar verdi. Sanığın tahliyesine de karar veren mahkeme, sanığı serbest bırakmadı. Mahkeme, “Akıl hastası olduğu anlaşılan sanığın serbest bırakılmayarak cezaevinden alınıp yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına, buna göre Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevk edilmesine" karar verdi. Mahkeme, sanık Kestanlıoğlu'nun oğlunu öldürdükten sonra yazdığı, “Seni çok seviyorum oğlum" cümlesi ile başlayan not kağıdının delil olarak saklanmasına hükmetti.

 İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Derya Kestanlıoğlu'nun 22 Ocak'ta 7 aylık oğlu Kerem Kestanlıoğlu'nu evinin banyosunda bulunan küvete doldurduğu suyun içine bıraktığı belirtilerek, “Şüpheli, öz oğlu olan Kerem Kestanlıoğlu'nu küvete koyarak, banyodan ayrıldığı ve ölmesini beklediği" bilgisine yer veriliyordu. Şüpheli Kestanlıoğlu'nun bir süre sonra banyoya gidip oğlunun öldüğünü anladıktan sonra küvetten çıkardığı belirtilen iddianamede, sanığın “Yakın akrabayı kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyordu. Hürriyet