Merakla beklenen mültecilerin nasıl Türkiye'ye gönderileceği ortaya çıktı. AB ile yapılan anlaşma gereği 20 Mart'tan sonra Türkiye'den Yunan adalarına gelen mülteciler yarın Türkiye'ye geri gönderilmeye başlayacak. İçişleri Bakanı Efkan Ala da pazartesi günü 500 kişinin Türkiye'ye gönderileceğini açıkladı.
Ancak 5 Yunan adasında tutulan mültecilerin bulunduğu merkezlerde 4 Nisan yaklaştıkça tansiyon da yükseldi. Sakız'da Vial'da bulunan mülteciler önceki gece dışarıya kaçıp Atina feribotlarının yanaştığı limanda eylem yaparken, Midilli'de güvenlik önlemleri daha sıkı.
Adada güvenlik önlemleri de arttırıldı. Avrupa ülkelerinden de takviye polis ekipleri geldi.
Midilli'de pazartesi başlayacak geri gönderme planı şöyle oluşturuldu: Pazartesi'den başlamak üzere her gün 250 mülteci Dikili'ye gönderilecek. Anlaşma yapılan Ayvalık'tan kiralanan Türk feribotları Jalem 100'er kişiden iki tur Turyol ise 50 kişiden tek tur yapacak.
Kapalı hızlı tekne ile gönderilecek her mülteci için bir polis de bulunacak. Frontex gemisi de tura eşlik edecek.
Çarşamba gününe kadar ilk etapta Midilli'den 750 mülteci taşınmış olacak. Tur sayısı artırılabilecek. Sakız'dan da yine mültecilerin kapalı tekne ile Çeşme'ye getirilmesi ve hazırlanan bölümde işlemlerin yapılması planlanıyor. Mülteciler buralardan otobüslerle yerleştirilecekleri kamplara gönderilecek.
ALA: ALDIĞIMIZ HER SURİYELİ İÇİN BİR SURİYELİ'Yİ AB'YE GÖNDERECEĞİZ
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında varılan göçmen mütabakatıyla ilgili olarak, ’Aldığımız her bir Suriyeli göçmen için, bir Suriyeliyi Avrupa Birliği’ne göndereceğiz. Bu projenin ana cümlesi budur" dedi.
Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde ’Yasa Dışı Göçle Mücadele İstişare Toplantısı düzenlendi. Bodrum Ramada Otel’deki toplantıya, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, Çanakkale Valisi Hamza Erkal, Balıkesir Valisi Mustafa Yaman, İzmir Valisi Mustafa Toprak, Muğla Valisi Amir Çiçek, Aydın Valisi Erol Ayyıldız, Manisa Vali Vekili Mehmet Yüce, Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı Tümgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Necmettin Emre, Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros, Göç İdaresi yetkilileri, illerin kolluk kuvvetleri rütbelileri katıldı.
YARIN BAŞLIYOR
Ala, toplantıdaki konularının yasa dışı göçle etkin mücadele olduğunu, bunu değerlendireceklerini belitti. Bu konuda, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir mutabakata varıldığını kaydeden Bakan Ala sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mutabakat çerçevesinde önümüzdeki pazartesi, 4 Nisan’dan itibaren geri kabullerimiz başlayacak. Suriye’den ülkemize göç edenler ve başka ülkelerden ülkemize göçmen olarak gelenler, yasa dışı yollarla Ege Denizi’nden Yunanistan’a, oradan Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerine geçiş yapıyorlar. Bu konuda şimdiye kadar çeşitli önlemler aldık. Son günlerde çok daha fazla çaba içerisinde Avrupa Birliği ile beraber yeni bir takım değerlendirmeler yaptık, yeni önlemler aldık. Bu çerçevede bir mutabakata varıldı ve bu mutabakatın gereği de şimdi yerine getiriliyor. Suriye’de yaşanan krizden dolayı Türkiye’de şu an itibari ile 2 milyon 749 bin Suriyeli kardeşimizi misafir etmekteyiz. Bu sayıya başka ülkelerden gelenler de eklendiğinde 3 milyon 69 bin 640 kişi Türkiye’de göçmen olarak bulunmaktadır. Türkiye bu kadar kişiyi takdire layık biçimde misafir etmektedir. Bu güne kadar 10 milyar dolar civarında harcama yaptık. Bu konularda uluslararası bir takım yapıların, kuruluşların ya da başka ülkelerin maalesef henüz 450 milyon civarında bir yardımı olmuştur. Tabi Avrupa Birliği’nin ve yaptığımız görüşmeler sonucunda varılan mutabakat çerçevesinde yapacağını taahhüt ettiği, yani henüz ulaşamamıştır ama ulaşacaktır, ulaştığında onu da zikrederiz."
'YASAL YOLLARDAN GÖÇÜ TEŞVİK EDECEK’
Alınan tedbirlerin yasa dışı göçü önleyeceğini, yasal yollarla Türkiye’ye gelip buradan Avrupa Birliği’ne geçecek olan yasal göçünde önünü açacağını belirten Bakan Ala "Yaptığımız çalışmalar yasa dışı göçü önlerken yasal yollardan göçü teşvik etmektedir, mümkün kılmaktadır. Bu dünyanın sorunudur. Avrupa Birliği ile yaptığımız görüşmelerde bu külfetin paylaşılması konusunda hem fikiriz. Bizimde lehimizi Avrupa birliği ülkelerinin de lehine olan işleri yapıyoruz. Pazartesi ilk geri kabul başlayacaktır. Burada 20 Mart’tan sonra ülkemizden ayrılanlar bu kategoriye giriyor. Suriyelilerin dışındaki başka ülkelerden Afganistan, Pakistan, Irak’tan gelenler, Yunanistan Adaları’ndan aldığımızdan andan itibaren geri gönderme merkezilerine intikal ettirilecekler. Buradan bu ülkelere gerek ikili ilişkilerimizle, gerekse bizimle iade anlaşması olan ülkelere, geldikleri ülkelere geri gönderilecek" dedi.
Kıyı şeridinde geri gönderme merkezi olmadığını belirten Bakan Ala, Suriyelilerin ise geçici koruma altına alınarak kamplara ve uygun yerlere gönderileceğini açıkladı.
’ALDIĞIMIZ KADAR GÖNDERECEĞİZ’
"Birebir aldığımız Suriyeli kadarda Avrupa Birliği ülkelerine, bizim belirlediğimiz Suriyeli göçmenlerden göndereceğiz" diye sözlerine devam den Bakan Ala, "Bu sistem şimdi işlemeye başlıyor. Şu an Yunan adalarında 25 irtibat görevlimiz var. Yunanistan’dan 5 irtibat görevlisi geldi. Son aldığımız raporlara göre, son 10 gün içerisinde Yunan Adaları’na geçen yasa dışı göçmen sayısında çok ciddi bir düşüş vardır. 10’da 1’e düşmüştür. Günlük 300 kişinin altına inmiştir. Bu alınan tedbirlerin, yapılan görüşmelerin ortaya konulan politikanın ne kadar gerçekçi, etkili ve alıcı olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Aldığımız her bir Suriyeli göçmen için bir Suriyeliyi Avrupa Birliği’ne göndereceğiz. Bu projenin ana cümlesi budur" dedi.
PAZARTESİ 500 KİŞİ GELİYOR
Pazartesi gelecek ilk grup olarak 500 kişi istediklerini Yunan makamlarına ilettiklerini dile getiren Bakan Ala, şu ana itibari ile 400 kişinin isminin verildiğini söyledi.
’VİZE SERBESTİSİ DİYALOGUNA KATKIDA BULUNACAK’
Bu konunun Türkiye’nin Avrupa Birliği ile şu an sürdürdüğü vize serbestisi diyaloğuna ciddi katkıda bulunacağını belirten Bakan Ala, aynı zamanda bütün insanlığın yüreğini yakan özellikle Ege Denizi’nde yaşanan insanlık dramlarının engellenmesine de önemli katkısı olacağını vurguladı.
Bakan Ala sözlerinin sonunda "Türkiye geldiği bugünkü noktada kalkınmışlığı ile sadece göç yolları üzerinde olan bir ülke değildir. İnsanlar gelip geçmemektedir. Bir kısmı da burada kalmaktadır. Türkiye’nin gelişmişlik seviyesi, hedef ülke haline getirdi. Gelip burada kalıyorlar. Avrupa Birliği’nin ne kadar sorunu ise bizimde o kadar sorunumuz. Ne kadar önlersek buraya gelişleri azalacaktır" diye konuştu. Geri kabul noktası olarak 5 yerin belirlendiği öğrenilirken bu konuda yer ismi açıklanmadı. Hürriyet
3 Nisan 2016 Pazar
Erdoğan ABD’de cami açılışı yaptı
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Maryland'de cami açılışı açılışına katıldı ve burada bir açıklama yaptı.
ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada “11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinerek “Beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm” dedi.
“MEDENİYETLER ARASI ÇATIŞMA DEĞİL, MEDENİYETLER ARASI İTTİFAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Maryland eyaletinde Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle inşa edilen Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Türkiye tarafından yapılan Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında konuşan Erdoğan, külliyenin hayata geçirilmesinin medeniyetler arası bir ittifak olduğunu vurgulayarak “Bu araziyle veya arsayla tanışmam oğlumun buradaki eğitim öğretim yıllarında bir ABD seyahatimde bir Ramazan iftarına davet etmişti. Ben de o konteyner içerisinde bir iftarı oradaki bir öbek yani 25-30 kişiyle birlikte bir iftar yapma suretiyle burayla tanışmıştım. Ve şimdi o konteyner böyle bir medeniyet merkezine dönüştü. Ey Rabb’im sana ne kadar hamdetsek azdır, diye niyaz ediyorum. Bundan yaklaşık 3 yıl önce buranın temelini atmıştık ve temelini attığımız gün gerçekten o tabloları izlediğimde bugünü düşlemiştim. Artık tablolardan gerçeğine gelmiş olduk. O gün bizlere burada yardımcı olan Maryland Belediye Başkanı’na, şu anda görevde değil, teşekkür ediyorum. Az önce bizleri karşılayan şimdiki Belediye Başkanı’na da çok teşekkür ediyorum. Onlar bize yardımcı oldular. İşte bu medeniyetler arası bir çatışma değil, medeniyetler arası bir ittifaktı. Bunun adımı atılmış oldu” ifadelerini kullandı.
“AMERİKALI MÜSLÜMANLARA HİZMET VERECEK”
Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet vereceğini belirten Erdoğan, “Özellikle Osmanlı mimarisine göre yapılan 750 kişi kapasiteli bu cami, bizlere adeta Türkiye’deymişiz hissini uyandırıyor. Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi caminin yanı sıra konferans salonu, kütüphanesi, spor salonu, misafirhanesi, sosyal tesisleriyle bir de hamamıyla bir külliye. Bu özellikleriyle merkezimiz ibadethane yanında sosyal alandaki tüm ihtiyaçları da karşılayacak şekilde tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir. Maryland eyaletinde yapılan bu yatırım, şüphesiz civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet verecektir. Külliyemizin Amerika’da yaşayan tüm Müslümanlar için tüm kardeşlerimiz için hayırlı olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum” diye konuştu.
“11 EYLÜL’DE BİR AVUÇ TERÖRİSTİN AMERİKA’YA YAŞATTIĞI ACININ MÜSLÜMANLARA FATURA EDİLMESİ KABUL EDİLEMEZ”
11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin Amerika’ya yaşattığı acının faturasının tüm Müslümanlara kesilmemesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Merkezimizin mimari güzelliği elbette takdire şayandır. Ama bunun asıl önemli olan yanı Amerika’daki Müslüman kardeşlerime vereceği hizmettir. Vereceği manevi huzurdur. Bu binalara hayat verecek adeta ruh verecek olan sizlerin çalışmaları olacaktır. İslam’ın tüm insanlığı kucaklayan değerlerini, peygamberimizin sevgi ve merhamet mesajını buradan Amerika’ya ve dünyaya duyurma konusunda merkezimize önemli görevler düştüğüne inanıyorum. Dünyada ve Amerika’da ne yazık ki Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlüğün ve ön yargının yükselişte olduğu bir dönemden geçiyoruz. İşte onun için bu merkez büyük önem taşıyor. Bugün aramızda bulunan Müslüman derneklerinin ve Amerika’da yaşayan her Müslüman’ın 11 Eylül saldırılarının ardından ülkeye hakim olan olumsuz havayı dağıtmak için çalıştığını çok iyi biliyorum. Terörizmin dini, milliyeti, ırkı, kökeni kesinlikle yoktur. Terörist insanlığa karşı işlediği suçlar sebebiyle bu sıfatı hak eden kişidir. 11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez. Bu üzücü olayın ardından Müslüman toplumlara ve bireylere karşı olan ön yargılar Amerika’yla birlikte batının tamamında giderek tırmanmayı sürdürdü”
“İSTEDİĞİMİZ ZAMAN BU TERÖRİSTLERİ BİZE İADE ETMİYORLAR”
Brüksel, Paris ve Lahor’da yaşanan terör saldırılarını hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin 35 yıldır terörle mücadele ettiğini belirterek “Şu anda Brüksel’de, Paris’te terör var. Ama unutmayın Türkiye’de terör bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lahor’da bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lütfen bunları görelim. Ve biz 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Teröre verdiğimiz kurban sayısı 40 bini buldu. Fakat biz bütün bunlara rağmen şu anda batıda Türkiye’den kaçıp da dolaşan teröristleri istediğimiz zaman bu teröristleri bize iade etmiyorlar. İşte geçenlerde Brüksel olayının faili kendilerine haber verdiğimiz bir teröristti. Belçika yönetimine bunu bildirdik. Belçika yönetimi bunun dosyasında herhangi bir şey yok, dedi ve bomba patladı. Kim samimi? Biz samimiyiz. Biz dürüstüz. Biz dayanışmaya ve paylaşmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
“BAŞKANLIK YARIŞINDA BAZI ADAYLARIN BU GÖRÜŞLERİ SAVUNUYOR OLMALARINI HAYRETLE İZLİYORUM”
Konuşmasında Amerika’da devam eden başkanlık yarışına değinen Erdoğan, bazı ABD’li adayların Müslüman karşıtı söylemlerini eleştirerek “Bütün bu üzücü olayların ardından hala Müslümanları birer terörist olarak suçlayanlar ortada dolaşıyor. Çok ilginç. Amerika’da devam eden başkanlık yarışında bazı adayların bu görüşleri savunuyor olmalarını hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum. Oysa Müslümanlar bu ülkenin asli unsurları arasında yer alıyor. Toplumun diğer kesimleri gibi Müslümanlar da Amerika’nın gelişmesinde çok daha güçlenmesinde aynı şekilde katkı veriyorlar. Sayın Başkan Obama’nın yakın zamanda yaptığı bir konuşmada da değindiği gibi Amerika’da yaşayan Müslüman toplum, Amerikalılık veya Müslümanlık arasında bir seçime zorlanamaz” diye konuştu.
“BROOKİNGS ENSTİTÜSÜ’NDE VERECEĞİM KONFERANS ÖNCESİNDE PARALEL DEVLET YAPISININ TEMSİLCİLERİNİ GÖRDÜM”
Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz bu ön yargıları kırmaya çalışırken ne yazık ki Müslüman kimliğiyle hareket eden gözü dönmüş bazı gruplar söylemleri ve tavırlarıyla adeta İslam karşıtı kesimlere hizmet ediyorlar. Bunların başında DAİŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab gibi örgütler yer alıyor. Ülkemizdeyse PKK, DHKP-C, Suriye’nin kuzeyinde PYD, YPG gibi terör örgütleri var. Ama bir de ne yazık ki dindar görünmek suretiyle bir adım daha var ki bu, beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm. Sadece Türkiye’deki terör örgütleri değil Ermeni Asala örgütü de oradaydı, bunlar da oradaydı. İşte aldığım bir haber. Ermenistan-Azerbaycan sınırında çatışmalar ciddi manada sürüyor ve bu çatışmalarda her iki taraf da ciddi zayiat veriyor. Az önce bir Azeri televizyonu önümü kesti. Onun gözlerinde gözyaşı gördüm. Acaba bizim ülkemizdeki medyanın gözlerinde de bu gözyaşını görebilecek miyiz? Benim Mehmedim, benim polisim, köy korucum oralarda güneydoğu, doğu bir huzuru sağlayabilmek uğruna canlarını vermek, hiç, onu bir kenara koyuyor ve bu şekilde koşuyor ama bakıyorsunuz bazıları öyle başlıklar atıyorlar ki hakikaten biz hangi ülkenin evladıyız; bunlar hangi ülkenin evladı diye bu soruyu sormaktan geri duramıyorsunuz”
“DİNİMİZİN İSMİNİ LEKEYEN GRUPLARLA BIKMADAN MÜCADELE ETMELİYİZ”
Farklı inançlara mensup Amerikalılara nefret ve ön yargıya karşı birlikte mücadele etme konusunda çağrı yapan Erdoğan, “Aynı şeyi Irak’ta, Suriye’de farklı olarak yaşadık. Öldüren Allahuekber diyor, ölen Allahuekber diyor. Müslümanlar olarak dinimizin ismini lekeleyen bu tür kişiler ve gruplarla bıkmadan, usanmadan mücadele etmeli; doğruları anlatarak onları ıslah etmeliyiz. İşte bu merkezi bu hassasiyetlerin temel taşı olarak görüyoruz. Farklı inançlara mensup Amerikalılarla ortak düşmanımız olan nefret ve ön yargıya karşı burada birlikte mücadele etmeliyiz. İslam’ın almaktan çok vermeyi tavsiye eden, öldürmeyi değil yaşatmayı emreden gerçek yüzünü tüm uluslararası camiaya göstermeliyiz. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Asla ümitsiz olmayınız. Müslüman rahmetli büyür, rahmetle gelişir. Rabb’imiz buyuruyor ki rahmetim gazabımı çok ama çok fazlasıyla aşacaktır, diyor” dedi. DHA
ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada “11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinerek “Beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm” dedi.
“MEDENİYETLER ARASI ÇATIŞMA DEĞİL, MEDENİYETLER ARASI İTTİFAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Maryland eyaletinde Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle inşa edilen Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Türkiye tarafından yapılan Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında konuşan Erdoğan, külliyenin hayata geçirilmesinin medeniyetler arası bir ittifak olduğunu vurgulayarak “Bu araziyle veya arsayla tanışmam oğlumun buradaki eğitim öğretim yıllarında bir ABD seyahatimde bir Ramazan iftarına davet etmişti. Ben de o konteyner içerisinde bir iftarı oradaki bir öbek yani 25-30 kişiyle birlikte bir iftar yapma suretiyle burayla tanışmıştım. Ve şimdi o konteyner böyle bir medeniyet merkezine dönüştü. Ey Rabb’im sana ne kadar hamdetsek azdır, diye niyaz ediyorum. Bundan yaklaşık 3 yıl önce buranın temelini atmıştık ve temelini attığımız gün gerçekten o tabloları izlediğimde bugünü düşlemiştim. Artık tablolardan gerçeğine gelmiş olduk. O gün bizlere burada yardımcı olan Maryland Belediye Başkanı’na, şu anda görevde değil, teşekkür ediyorum. Az önce bizleri karşılayan şimdiki Belediye Başkanı’na da çok teşekkür ediyorum. Onlar bize yardımcı oldular. İşte bu medeniyetler arası bir çatışma değil, medeniyetler arası bir ittifaktı. Bunun adımı atılmış oldu” ifadelerini kullandı.
“AMERİKALI MÜSLÜMANLARA HİZMET VERECEK”
Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet vereceğini belirten Erdoğan, “Özellikle Osmanlı mimarisine göre yapılan 750 kişi kapasiteli bu cami, bizlere adeta Türkiye’deymişiz hissini uyandırıyor. Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi caminin yanı sıra konferans salonu, kütüphanesi, spor salonu, misafirhanesi, sosyal tesisleriyle bir de hamamıyla bir külliye. Bu özellikleriyle merkezimiz ibadethane yanında sosyal alandaki tüm ihtiyaçları da karşılayacak şekilde tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir. Maryland eyaletinde yapılan bu yatırım, şüphesiz civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet verecektir. Külliyemizin Amerika’da yaşayan tüm Müslümanlar için tüm kardeşlerimiz için hayırlı olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum” diye konuştu.
“11 EYLÜL’DE BİR AVUÇ TERÖRİSTİN AMERİKA’YA YAŞATTIĞI ACININ MÜSLÜMANLARA FATURA EDİLMESİ KABUL EDİLEMEZ”
11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin Amerika’ya yaşattığı acının faturasının tüm Müslümanlara kesilmemesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Merkezimizin mimari güzelliği elbette takdire şayandır. Ama bunun asıl önemli olan yanı Amerika’daki Müslüman kardeşlerime vereceği hizmettir. Vereceği manevi huzurdur. Bu binalara hayat verecek adeta ruh verecek olan sizlerin çalışmaları olacaktır. İslam’ın tüm insanlığı kucaklayan değerlerini, peygamberimizin sevgi ve merhamet mesajını buradan Amerika’ya ve dünyaya duyurma konusunda merkezimize önemli görevler düştüğüne inanıyorum. Dünyada ve Amerika’da ne yazık ki Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlüğün ve ön yargının yükselişte olduğu bir dönemden geçiyoruz. İşte onun için bu merkez büyük önem taşıyor. Bugün aramızda bulunan Müslüman derneklerinin ve Amerika’da yaşayan her Müslüman’ın 11 Eylül saldırılarının ardından ülkeye hakim olan olumsuz havayı dağıtmak için çalıştığını çok iyi biliyorum. Terörizmin dini, milliyeti, ırkı, kökeni kesinlikle yoktur. Terörist insanlığa karşı işlediği suçlar sebebiyle bu sıfatı hak eden kişidir. 11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez. Bu üzücü olayın ardından Müslüman toplumlara ve bireylere karşı olan ön yargılar Amerika’yla birlikte batının tamamında giderek tırmanmayı sürdürdü”
“İSTEDİĞİMİZ ZAMAN BU TERÖRİSTLERİ BİZE İADE ETMİYORLAR”
Brüksel, Paris ve Lahor’da yaşanan terör saldırılarını hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin 35 yıldır terörle mücadele ettiğini belirterek “Şu anda Brüksel’de, Paris’te terör var. Ama unutmayın Türkiye’de terör bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lahor’da bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lütfen bunları görelim. Ve biz 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Teröre verdiğimiz kurban sayısı 40 bini buldu. Fakat biz bütün bunlara rağmen şu anda batıda Türkiye’den kaçıp da dolaşan teröristleri istediğimiz zaman bu teröristleri bize iade etmiyorlar. İşte geçenlerde Brüksel olayının faili kendilerine haber verdiğimiz bir teröristti. Belçika yönetimine bunu bildirdik. Belçika yönetimi bunun dosyasında herhangi bir şey yok, dedi ve bomba patladı. Kim samimi? Biz samimiyiz. Biz dürüstüz. Biz dayanışmaya ve paylaşmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
“BAŞKANLIK YARIŞINDA BAZI ADAYLARIN BU GÖRÜŞLERİ SAVUNUYOR OLMALARINI HAYRETLE İZLİYORUM”
Konuşmasında Amerika’da devam eden başkanlık yarışına değinen Erdoğan, bazı ABD’li adayların Müslüman karşıtı söylemlerini eleştirerek “Bütün bu üzücü olayların ardından hala Müslümanları birer terörist olarak suçlayanlar ortada dolaşıyor. Çok ilginç. Amerika’da devam eden başkanlık yarışında bazı adayların bu görüşleri savunuyor olmalarını hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum. Oysa Müslümanlar bu ülkenin asli unsurları arasında yer alıyor. Toplumun diğer kesimleri gibi Müslümanlar da Amerika’nın gelişmesinde çok daha güçlenmesinde aynı şekilde katkı veriyorlar. Sayın Başkan Obama’nın yakın zamanda yaptığı bir konuşmada da değindiği gibi Amerika’da yaşayan Müslüman toplum, Amerikalılık veya Müslümanlık arasında bir seçime zorlanamaz” diye konuştu.
“BROOKİNGS ENSTİTÜSÜ’NDE VERECEĞİM KONFERANS ÖNCESİNDE PARALEL DEVLET YAPISININ TEMSİLCİLERİNİ GÖRDÜM”
Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz bu ön yargıları kırmaya çalışırken ne yazık ki Müslüman kimliğiyle hareket eden gözü dönmüş bazı gruplar söylemleri ve tavırlarıyla adeta İslam karşıtı kesimlere hizmet ediyorlar. Bunların başında DAİŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab gibi örgütler yer alıyor. Ülkemizdeyse PKK, DHKP-C, Suriye’nin kuzeyinde PYD, YPG gibi terör örgütleri var. Ama bir de ne yazık ki dindar görünmek suretiyle bir adım daha var ki bu, beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm. Sadece Türkiye’deki terör örgütleri değil Ermeni Asala örgütü de oradaydı, bunlar da oradaydı. İşte aldığım bir haber. Ermenistan-Azerbaycan sınırında çatışmalar ciddi manada sürüyor ve bu çatışmalarda her iki taraf da ciddi zayiat veriyor. Az önce bir Azeri televizyonu önümü kesti. Onun gözlerinde gözyaşı gördüm. Acaba bizim ülkemizdeki medyanın gözlerinde de bu gözyaşını görebilecek miyiz? Benim Mehmedim, benim polisim, köy korucum oralarda güneydoğu, doğu bir huzuru sağlayabilmek uğruna canlarını vermek, hiç, onu bir kenara koyuyor ve bu şekilde koşuyor ama bakıyorsunuz bazıları öyle başlıklar atıyorlar ki hakikaten biz hangi ülkenin evladıyız; bunlar hangi ülkenin evladı diye bu soruyu sormaktan geri duramıyorsunuz”
“DİNİMİZİN İSMİNİ LEKEYEN GRUPLARLA BIKMADAN MÜCADELE ETMELİYİZ”
Farklı inançlara mensup Amerikalılara nefret ve ön yargıya karşı birlikte mücadele etme konusunda çağrı yapan Erdoğan, “Aynı şeyi Irak’ta, Suriye’de farklı olarak yaşadık. Öldüren Allahuekber diyor, ölen Allahuekber diyor. Müslümanlar olarak dinimizin ismini lekeleyen bu tür kişiler ve gruplarla bıkmadan, usanmadan mücadele etmeli; doğruları anlatarak onları ıslah etmeliyiz. İşte bu merkezi bu hassasiyetlerin temel taşı olarak görüyoruz. Farklı inançlara mensup Amerikalılarla ortak düşmanımız olan nefret ve ön yargıya karşı burada birlikte mücadele etmeliyiz. İslam’ın almaktan çok vermeyi tavsiye eden, öldürmeyi değil yaşatmayı emreden gerçek yüzünü tüm uluslararası camiaya göstermeliyiz. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Asla ümitsiz olmayınız. Müslüman rahmetli büyür, rahmetle gelişir. Rabb’imiz buyuruyor ki rahmetim gazabımı çok ama çok fazlasıyla aşacaktır, diyor” dedi. DHA
2 Nisan 2016 Cumartesi
CHP heyeti Reza Zarrab duruşmasını izlemeye gitmeyecek
Reza Zarrab'ın duruşmasını izlemek üzere Miami'ye gitmek için görevlendirilen CHP Cezaevi Komisyonu programını iptal ettiğini duyurdu.
ABD’de tutuklu bulunan ve 4 Nisan Pazartesi günü hakim karşısına çıkacak olan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek üzere Miami’ye gitmek için görevlendirilen CHP Cezaevi Komisyonu programını iptal ettiğini duyurdu.
Reza Zarrab’ı tutuklatan savcı Preet Bharara’nın Zarrab’ın kefalet ödemekten vazgeçtiğini ve yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurması nedeniyle Miami’ye gitmesi planlanan CHP heyetinin programını iptal ettiği bildirildi.
CHP’den daha önce yapılan duyuruda, Grup Başkanvekili Özgür Özel başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve avukat Yegane Güley’den oluşan heyetin 3 Nisan Pazar günü saat 13.00′te ABD’ye gideceği bildirilmişti. Sarraf’ı tutuklatan savcı Bharara’nın yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurmasının ardından CHP heyetinin ABD programının iptal edildiği duyuruldu.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cezaevi Komisyonu üyeleriyle birlikte 28 Mart günü Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek için Amerika’ya gideceklerini açıklamıştı. CHP’li Özel, ayrıca görevlendirmeyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığını ifade etmişti. DHA
ABD’de tutuklu bulunan ve 4 Nisan Pazartesi günü hakim karşısına çıkacak olan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek üzere Miami’ye gitmek için görevlendirilen CHP Cezaevi Komisyonu programını iptal ettiğini duyurdu.
Reza Zarrab’ı tutuklatan savcı Preet Bharara’nın Zarrab’ın kefalet ödemekten vazgeçtiğini ve yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurması nedeniyle Miami’ye gitmesi planlanan CHP heyetinin programını iptal ettiği bildirildi.
CHP’den daha önce yapılan duyuruda, Grup Başkanvekili Özgür Özel başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve avukat Yegane Güley’den oluşan heyetin 3 Nisan Pazar günü saat 13.00′te ABD’ye gideceği bildirilmişti. Sarraf’ı tutuklatan savcı Bharara’nın yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurmasının ardından CHP heyetinin ABD programının iptal edildiği duyuruldu.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cezaevi Komisyonu üyeleriyle birlikte 28 Mart günü Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek için Amerika’ya gideceklerini açıklamıştı. CHP’li Özel, ayrıca görevlendirmeyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığını ifade etmişti. DHA
Etiketler:
abd,
chp,
haber,
reza zarrab,
rıza sarraf
Turizm cenneti Çeşme de geri kabul merkezi olacak
Avrupa’nın Türkiye’ye iade edeceği Suriyeli sığınmacıların toplanacağı ikinci adres de belli oldu: İzmir’in turizm cenneti ilçesi Çeşme...
İlçedeki Ulusoy Limanı’nda belirlenen 1800 metrekarelik alana, mülteciler için geri kabul merkezi kurulması amacıyla çalışma başladı.
Sığınmacıların kullanma suyu ihtiyacının karşılanabilmesi için su boruları da döşendi. Alınan bilgiye göre, tel örgü ve dikenli tellerin çekilmesinin ardından alana iki göç idaresi çadırı ve iki erzak çadırı kurulacak. İki de parmak izi okuma noktasının kurulacağı alana dört mobil tuvalet yerleştirilecek. Burada Yunanistan’ın Sakız Adası’ndan getirilecek sığınmacıların işlemleri yapılacak. Vatandaşlar duruma tepkili…Sözcü
İlçedeki Ulusoy Limanı’nda belirlenen 1800 metrekarelik alana, mülteciler için geri kabul merkezi kurulması amacıyla çalışma başladı.
Sığınmacıların kullanma suyu ihtiyacının karşılanabilmesi için su boruları da döşendi. Alınan bilgiye göre, tel örgü ve dikenli tellerin çekilmesinin ardından alana iki göç idaresi çadırı ve iki erzak çadırı kurulacak. İki de parmak izi okuma noktasının kurulacağı alana dört mobil tuvalet yerleştirilecek. Burada Yunanistan’ın Sakız Adası’ndan getirilecek sığınmacıların işlemleri yapılacak. Vatandaşlar duruma tepkili…Sözcü
Dikili mülteci kampı istemiyor
Avrupa’ya kaçan 500 bin Suriyeli, Türkiye’ye dönüyor ama...
Mülteciler bu kez Suriye sınırından değil Ege’den gelecek. Sığınmacıların toplanma adresi ise İzmir’in tatil beldesi Dikili olacak. Feribotlarla taşınacak ilk grup yarın Dikili’ye ulaşacak. Sürecin ilçe turizmini olumsuz etkileyeceğini düşünen vatandaşlar ise tepkili: Dikilimiz cennet gibi, buraya kıymayın.
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 18 Mart tarihinde varılan anlaşmayla mülteciler konusunda yeni bir dönem başladı. İktidar, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için AB’den 3 milyar Euro sözü aldı. Karşılığında daha iyi bir hayat umuduyla Yunanistan’a kaçan Suriyelileri geri alma sözü verdi. Ölümü göze alıp Ege’den kaçak yollarla Avrupa’ya geçen sığınmacılar için geri dönüş tarihi olarak da 4 Nisan belirlendi.
500 BİN SIĞINMACI GELECEK
Dönüşün adresi ise en önemli kaçış rotalarından biri olan Dikili olarak belirlendi. Peki süreç nasıl işleyecek? Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen Suriyeli sığınmacılar nasıl iade edilecek?
Anlaşmaya göre, yüz binlerce sığınmacı Yunanistan’ın Midilli Adası’nda toplanacak, oradan da İzmir’in 17 bin nüfuslu Dikili İlçesi’ne getirilecek. AB, yarından itibaren 500 bin göçmeni Türkiye’ye göndermeye başlayacak.
İŞLEMLER LİMANDA YAPILACAK
Yetkililer, geri kabul işlemlerinin yapılması için yer arayışı yaşadı. Dikili Kaymakamlığı, Kaynarca mevkiinde iki Hazine arazisi gösterdi. Ancak ülkeye giriş işlemlerinin son anda Dikili Limanı geri sahasında yapılması kararlaştırıldı. Bunun üzerine Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve kaymakamlık, Dikili Limanı geri sahasında hazırlık çalışmasına başladı. Alana iki adet çadır kuruldu. Çadırlardan birinde giriş işlemleri, diğerinde ise mültecilerin sağlık kontrollerinin yapılacağı öğrenildi. Alana seyyar tuvaletler de yerleştirildi.
HERKES FARKLI KONUŞUYOR
Peki bu aşamadan sonra ne olacak? Dikili’ye getirilecek binlerce sığınmacı nerede ve nasıl barındırılacak? Yetkililerin farklı açıklamaları var. Türk Kızılayı Başkan Yardımcısı Kerem Kınık, “İlk gelen sığınmacıları büyük olasılıkla otellerde ve ilçedeki tatil kamplarında ağırlayacağız” dedi. İzmir Valisi Mustafa Toprak, Çiğli İlçesi’ndeki 700 kişilik barınma merkezinin “Geri gönderme merkezi” haline getirileceğini söyledi. Dikili Kaymakamı Mustafa Nazmi Sezgin ilçeye bir sığınmacı kampı kurulmayacağını, ilk işlemlerin ardından Suriyelilerin İzmir ve başka illerdeki mülteci kamplarına gönderileceğini açıkladı.
VATANDAŞLAR İSE ENDİŞELİ…
Ancak bu açıklamalar 17 bin nüfuslu ilçenin kaygılarını dindirmedi. Dün düzenledikleri protesto mitingiyle ilçenin ‘geri toplama merkezi’ olarak seçilmesine isyan eden Dikili halkı, düşüncelerini SÖZCÜ’ye anlattı. Esnaf Tekin Tanrıverdi, “Önce insani olarak bakmalıyız. Bu insanların da yaşam hakkı var. Ama doğru adres Dikili değil. Sığınmacı toplama yeri olarak Dikili’nin seçilmesi esnafımızı ve ilçe ekonomimizi olumsuz etkiler” dedi. Esnaf Muammer Kemerci ise “Dikilimiz cennet gibi. Lütfen, rica ediyoruz, bu güzelliğe kıymayın” diye konuştu.
17 bin nüfuslu Dikili bu yükü kaldıramaz!
Dikili Belediye Başkanı Mustafa Tosun dün vatandaşların protesto mitingine destek verdi. Tosun, burada yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Dikili’ye kamp yapılırsa, 20 bin kişi yaşayacak. Dikili bunu kaldıramaz. Çünkü Dikili’nin alt yapısı yeterli değil. Güvenlik güçleri ile yasadışı kaçışları önleyemezken buraya getirilecek yüz binlerce kişi sebebi ile asayiş nasıl sağlanacak? Devlet hastanesinin kapasitesi asla yeterli olmayacak. Çocukların eğitimini sağlayacak ortam yok. Biz zaten ilçe kıyılarımızda yakalanan Suriyelilere insani yardımda bulunduk. Ama yüz binlercesi ile baş etmemiz mümkün değil.”
Dikili Esnaf Odası Başkanı Taner Eker de Suriyelilere ‘serbest dolaşım’ ya da ‘oturma’ belgesi verilmesinin turizmi baltalayacağını öne sürdü.
Dikili, Avrupa’ya kaçak geçişlerin en önemli rotalarından biri… Sahil Güvenlik tarafından botlarla Yunan adalarına geçmek isterken Ege’de yakalanan sığınmacılar ise şimdiye kadar Dikili Spor Salonu’nda misafir ediliyordu. Dikili Belediyespor Kulübü Başkanı Ahmet Öcal, bu durumun yarattığı olumsuzluklara dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Sığınmacılar aylar boyunca spor salonunda kaldı. Sürekli bir sirkülasyon yaşandı. Spor salonu kullanılamaz hale geldi. Salonun camlarını ve kapılarını kırdılar, formalarımızı yaktılar, toplarımızı patlattılar. Bozulan salon zemininin onarımına bugün başlansa en az altı ay sürer. Bu nedenle gelecekte yaşanabileceklerden dolayı endişe duyuyoruz.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Dikili Şube Başkanı Ayşe Çömlekçiler ise “Bu durum bizi çok ürkütüyor. Dikili’nin seçilmesindeki amacın bölgenin demografik yapısını değiştirmek olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. Vatandaşlar da, kamp istemediklerini, kampların Suriye sınırlarına yapılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.
Dikili değil Ayvalık olsun önerisi
Dikili’de 4 Nisan’da başlayacak sürece, sadece vatandaşların değil, kabullerde kullanılacak olan Dikili Liman İşletmeleri’nden de itiraz geldi. Kolin Grubu’na ait Dikili Liman işletmesinin, valilik, kaymakamlık ve belediyeden yardım istediği yazı ortaya çıktı.
Liman müdürünün imzası bulunan yazıda, mültecilerin kabulünün Dikili yerine Ayvalık’ta yapılması önerisi getirildi. Yazıda, “Liman sahamızın küçük ve dar oluşu, mülteci kabul işlemleri sırasında, sorunlara yol açacaktır. Ayvalık İskelesi’nin mülteci geri kabul işlemleri için daha uygun olduğu değerlendirilmektedir” denildi. Konuya ilişkin yazının gittiği taraflardan ise, henüz bir açıklama yapılmadı.
Dünyaca ünlü U2 grubunun İrlandalı solisti Bono, önceki gün Gaziantep’in Nizip İlçesi’nde bulunan çadır kenti ziyaret etti. ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass ile birlikte Gaziantep’e giden Bono, çadır kent hakkında bilgi aldı. Bono, kamp içerisinde bulunan anaokulu ve sosyal tesiste de inceleme yaptı. Anaokulunda eğitim gören öğrenciler ile bir araya gelen ünlü şarkıcı Bono, Suriyeli çocukların söylediği Arapça şarkıyı dinledi. DHA
Mülteciler bu kez Suriye sınırından değil Ege’den gelecek. Sığınmacıların toplanma adresi ise İzmir’in tatil beldesi Dikili olacak. Feribotlarla taşınacak ilk grup yarın Dikili’ye ulaşacak. Sürecin ilçe turizmini olumsuz etkileyeceğini düşünen vatandaşlar ise tepkili: Dikilimiz cennet gibi, buraya kıymayın.
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 18 Mart tarihinde varılan anlaşmayla mülteciler konusunda yeni bir dönem başladı. İktidar, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar için AB’den 3 milyar Euro sözü aldı. Karşılığında daha iyi bir hayat umuduyla Yunanistan’a kaçan Suriyelileri geri alma sözü verdi. Ölümü göze alıp Ege’den kaçak yollarla Avrupa’ya geçen sığınmacılar için geri dönüş tarihi olarak da 4 Nisan belirlendi.
500 BİN SIĞINMACI GELECEK
Dönüşün adresi ise en önemli kaçış rotalarından biri olan Dikili olarak belirlendi. Peki süreç nasıl işleyecek? Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen Suriyeli sığınmacılar nasıl iade edilecek?
Anlaşmaya göre, yüz binlerce sığınmacı Yunanistan’ın Midilli Adası’nda toplanacak, oradan da İzmir’in 17 bin nüfuslu Dikili İlçesi’ne getirilecek. AB, yarından itibaren 500 bin göçmeni Türkiye’ye göndermeye başlayacak.
İŞLEMLER LİMANDA YAPILACAK
Yetkililer, geri kabul işlemlerinin yapılması için yer arayışı yaşadı. Dikili Kaymakamlığı, Kaynarca mevkiinde iki Hazine arazisi gösterdi. Ancak ülkeye giriş işlemlerinin son anda Dikili Limanı geri sahasında yapılması kararlaştırıldı. Bunun üzerine Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve kaymakamlık, Dikili Limanı geri sahasında hazırlık çalışmasına başladı. Alana iki adet çadır kuruldu. Çadırlardan birinde giriş işlemleri, diğerinde ise mültecilerin sağlık kontrollerinin yapılacağı öğrenildi. Alana seyyar tuvaletler de yerleştirildi.
HERKES FARKLI KONUŞUYOR
Peki bu aşamadan sonra ne olacak? Dikili’ye getirilecek binlerce sığınmacı nerede ve nasıl barındırılacak? Yetkililerin farklı açıklamaları var. Türk Kızılayı Başkan Yardımcısı Kerem Kınık, “İlk gelen sığınmacıları büyük olasılıkla otellerde ve ilçedeki tatil kamplarında ağırlayacağız” dedi. İzmir Valisi Mustafa Toprak, Çiğli İlçesi’ndeki 700 kişilik barınma merkezinin “Geri gönderme merkezi” haline getirileceğini söyledi. Dikili Kaymakamı Mustafa Nazmi Sezgin ilçeye bir sığınmacı kampı kurulmayacağını, ilk işlemlerin ardından Suriyelilerin İzmir ve başka illerdeki mülteci kamplarına gönderileceğini açıkladı.
VATANDAŞLAR İSE ENDİŞELİ…
Ancak bu açıklamalar 17 bin nüfuslu ilçenin kaygılarını dindirmedi. Dün düzenledikleri protesto mitingiyle ilçenin ‘geri toplama merkezi’ olarak seçilmesine isyan eden Dikili halkı, düşüncelerini SÖZCÜ’ye anlattı. Esnaf Tekin Tanrıverdi, “Önce insani olarak bakmalıyız. Bu insanların da yaşam hakkı var. Ama doğru adres Dikili değil. Sığınmacı toplama yeri olarak Dikili’nin seçilmesi esnafımızı ve ilçe ekonomimizi olumsuz etkiler” dedi. Esnaf Muammer Kemerci ise “Dikilimiz cennet gibi. Lütfen, rica ediyoruz, bu güzelliğe kıymayın” diye konuştu.
17 bin nüfuslu Dikili bu yükü kaldıramaz!
Dikili Belediye Başkanı Mustafa Tosun dün vatandaşların protesto mitingine destek verdi. Tosun, burada yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Dikili’ye kamp yapılırsa, 20 bin kişi yaşayacak. Dikili bunu kaldıramaz. Çünkü Dikili’nin alt yapısı yeterli değil. Güvenlik güçleri ile yasadışı kaçışları önleyemezken buraya getirilecek yüz binlerce kişi sebebi ile asayiş nasıl sağlanacak? Devlet hastanesinin kapasitesi asla yeterli olmayacak. Çocukların eğitimini sağlayacak ortam yok. Biz zaten ilçe kıyılarımızda yakalanan Suriyelilere insani yardımda bulunduk. Ama yüz binlercesi ile baş etmemiz mümkün değil.”
Dikili Esnaf Odası Başkanı Taner Eker de Suriyelilere ‘serbest dolaşım’ ya da ‘oturma’ belgesi verilmesinin turizmi baltalayacağını öne sürdü.
Dikili, Avrupa’ya kaçak geçişlerin en önemli rotalarından biri… Sahil Güvenlik tarafından botlarla Yunan adalarına geçmek isterken Ege’de yakalanan sığınmacılar ise şimdiye kadar Dikili Spor Salonu’nda misafir ediliyordu. Dikili Belediyespor Kulübü Başkanı Ahmet Öcal, bu durumun yarattığı olumsuzluklara dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Sığınmacılar aylar boyunca spor salonunda kaldı. Sürekli bir sirkülasyon yaşandı. Spor salonu kullanılamaz hale geldi. Salonun camlarını ve kapılarını kırdılar, formalarımızı yaktılar, toplarımızı patlattılar. Bozulan salon zemininin onarımına bugün başlansa en az altı ay sürer. Bu nedenle gelecekte yaşanabileceklerden dolayı endişe duyuyoruz.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Dikili Şube Başkanı Ayşe Çömlekçiler ise “Bu durum bizi çok ürkütüyor. Dikili’nin seçilmesindeki amacın bölgenin demografik yapısını değiştirmek olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. Vatandaşlar da, kamp istemediklerini, kampların Suriye sınırlarına yapılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.
Dikili değil Ayvalık olsun önerisi
Dikili’de 4 Nisan’da başlayacak sürece, sadece vatandaşların değil, kabullerde kullanılacak olan Dikili Liman İşletmeleri’nden de itiraz geldi. Kolin Grubu’na ait Dikili Liman işletmesinin, valilik, kaymakamlık ve belediyeden yardım istediği yazı ortaya çıktı.
Liman müdürünün imzası bulunan yazıda, mültecilerin kabulünün Dikili yerine Ayvalık’ta yapılması önerisi getirildi. Yazıda, “Liman sahamızın küçük ve dar oluşu, mülteci kabul işlemleri sırasında, sorunlara yol açacaktır. Ayvalık İskelesi’nin mülteci geri kabul işlemleri için daha uygun olduğu değerlendirilmektedir” denildi. Konuya ilişkin yazının gittiği taraflardan ise, henüz bir açıklama yapılmadı.
Dünyaca ünlü U2 grubunun İrlandalı solisti Bono, önceki gün Gaziantep’in Nizip İlçesi’nde bulunan çadır kenti ziyaret etti. ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass ile birlikte Gaziantep’e giden Bono, çadır kent hakkında bilgi aldı. Bono, kamp içerisinde bulunan anaokulu ve sosyal tesiste de inceleme yaptı. Anaokulunda eğitim gören öğrenciler ile bir araya gelen ünlü şarkıcı Bono, Suriyeli çocukların söylediği Arapça şarkıyı dinledi. DHA
Hainler yine saldırdı: 8 şehit!
PKK’lı teröristlere yönelik yürütülen operasyonlar sürerken dün yine kalplere ateş düştü.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve polisin ortak terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonları sürüyor. Operasyonlar sırasında Nusaybin’de 6, Yüksekova ve Şırnak’ta da 2 güvenlik görevlisi teröristlerin saldırılarıyla şehit oldu.
UZAKTAN KUMANDA İLE PATLATTILAR
Doğu ve Güneydoğu’da PKK’lı teröristlere yönelik yürütülen operasyonlar sürerken, Mardin’de dün, 1’i özel harekat polisi, 5’i asker 6 güvenlik görevlisi şehit düştü.
Nusaybin ilçesinde kazılan hendekleri kapatmak, barikatları kaldırmak ve PKK’lı teröristleri etkisiz hale getirmek için operasyonlarını sürdüren güvenlik güçleri dün, Dicle Mahallesi Akay Sokak üzerindeki bir binaya girdi. Bu sırada PKK’lı teröristler, tuzakladığı patlayıcıyı uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Çöken binanın altında kalan 5 asker ve 1 Özel Harekat polisi şehit oldu, 4 asker hafif yaralandı.
Uzman Çavuş Aycan Özdil’in (22) acı haberini alan Balıkesir Edremit ilçesindeki ailesinin feryadı yürek dağladı. Uzman Çavuş Bekir Kelleci’nin (25) ateşi Giresun Eynesil’e düştü. Uzman Çavuş Mehmet Polat’ın (26) Kayseri’deki ailesi acı haberle yıkıldı. Şehit özel harekat polisi İsrafil Kargı’nın (27) acı haberi Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki baba ocağına ateş düşürdü.
‘BÜNYEM KALDIRMAYACAK’
Şehit Uzman Çavuş Aycan Özdil, 27 mart’ta Nusaybin’de şehit düşen Yüzbaşı Halil Özdemir’in de arasında bulunduğu şehit ve yaralı 5 güvenlik görevlisinin fotoğrafını Facebook’ta paylaşarak “Daha 22 yaşındayım çok gencim her şeyi kaldıracak gücümün olduğuna inanıyorum ama artık bir şehit daha vermeye inanın bünyem kaldırmayacak. Ruhunuz şad mekanınız cennet olsun,Mardin Komando Taburu” mesajını yazmıştı. Aycan da dün, aynı arkadaşları gibi teröristlerce patlatılan bombayla çöken binadaydı.
YÜKSEKOVA’DA ÖZEL HAREKAT POLİSİ ŞEHİT DÜŞTÜ
Hakkari Yüksekova’da PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada özel harekâtta görevli Komiser Yardımcısı Mustafa Sezgin (40) şehit oldu.
Sezgin’in cenazesi dün Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Helikopter Filo Komutanlığında düzenlenen törenle memleketine uğurlandı. Törene, şehidin eşi Bediha Sezgin, çocukları Musa, Gazi ve Ömer Sezgin ve askeri mülki ilk yöneticileri katıldı. Şehit Sezgin, bugün Kayseri’de toprağa verilecek.
ŞIRNAK’TA DA HAİN SALDIRI
Şırnak’ta operasyon sırasında Dicle Mahallesi’nde teröristlerin açtığı ateşle Uzman Çavuş Sami Saygı (36) şehit oldu. DHA
Türk Silahlı Kuvvetleri ve polisin ortak terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonları sürüyor. Operasyonlar sırasında Nusaybin’de 6, Yüksekova ve Şırnak’ta da 2 güvenlik görevlisi teröristlerin saldırılarıyla şehit oldu.
UZAKTAN KUMANDA İLE PATLATTILAR
Doğu ve Güneydoğu’da PKK’lı teröristlere yönelik yürütülen operasyonlar sürerken, Mardin’de dün, 1’i özel harekat polisi, 5’i asker 6 güvenlik görevlisi şehit düştü.
Nusaybin ilçesinde kazılan hendekleri kapatmak, barikatları kaldırmak ve PKK’lı teröristleri etkisiz hale getirmek için operasyonlarını sürdüren güvenlik güçleri dün, Dicle Mahallesi Akay Sokak üzerindeki bir binaya girdi. Bu sırada PKK’lı teröristler, tuzakladığı patlayıcıyı uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Çöken binanın altında kalan 5 asker ve 1 Özel Harekat polisi şehit oldu, 4 asker hafif yaralandı.
Uzman Çavuş Aycan Özdil’in (22) acı haberini alan Balıkesir Edremit ilçesindeki ailesinin feryadı yürek dağladı. Uzman Çavuş Bekir Kelleci’nin (25) ateşi Giresun Eynesil’e düştü. Uzman Çavuş Mehmet Polat’ın (26) Kayseri’deki ailesi acı haberle yıkıldı. Şehit özel harekat polisi İsrafil Kargı’nın (27) acı haberi Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki baba ocağına ateş düşürdü.
‘BÜNYEM KALDIRMAYACAK’
Şehit Uzman Çavuş Aycan Özdil, 27 mart’ta Nusaybin’de şehit düşen Yüzbaşı Halil Özdemir’in de arasında bulunduğu şehit ve yaralı 5 güvenlik görevlisinin fotoğrafını Facebook’ta paylaşarak “Daha 22 yaşındayım çok gencim her şeyi kaldıracak gücümün olduğuna inanıyorum ama artık bir şehit daha vermeye inanın bünyem kaldırmayacak. Ruhunuz şad mekanınız cennet olsun,Mardin Komando Taburu” mesajını yazmıştı. Aycan da dün, aynı arkadaşları gibi teröristlerce patlatılan bombayla çöken binadaydı.
YÜKSEKOVA’DA ÖZEL HAREKAT POLİSİ ŞEHİT DÜŞTÜ
Hakkari Yüksekova’da PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada özel harekâtta görevli Komiser Yardımcısı Mustafa Sezgin (40) şehit oldu.
Sezgin’in cenazesi dün Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Helikopter Filo Komutanlığında düzenlenen törenle memleketine uğurlandı. Törene, şehidin eşi Bediha Sezgin, çocukları Musa, Gazi ve Ömer Sezgin ve askeri mülki ilk yöneticileri katıldı. Şehit Sezgin, bugün Kayseri’de toprağa verilecek.
ŞIRNAK’TA DA HAİN SALDIRI
Şırnak’ta operasyon sırasında Dicle Mahallesi’nde teröristlerin açtığı ateşle Uzman Çavuş Sami Saygı (36) şehit oldu. DHA
Dışişleri’nden ‘Suriyeli’ açıklaması
Dışişleri Bakanlığı, "Suriyelilerin ülkelerine dönüş için teşvik edilmeleri veya mecbur bırakılmaları söz konusu değildir" dedi.
Dışişleri Bakanlığı, Suriyeli sığınmacıların zorla geri gönderildiğine dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, Türkiye’nin en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu hatırlattı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle:
“Son günlerde bazı basın organlarında Suriyelilerin ülkemizden zorla geri gönderildiğine dair Uluslararası Af Örgütü tarafından yayımlanan iddialara yer verildiği görülmektedir. Anılan kuruluş sözcüleri tarafından çeşitli televizyon kanallarında da dile getirilen söz konusu iddialar hiç bir surette gerçeği yansıtmamaktadır.
Türkiye, ülkelerindeki savaş ortamından kaçan Suriyelilere beş yılı aşkın bir süredir “açık kapı politikasıö uygulamakta ve uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde, sınırda “geri göndermeme” ilkesine titizlikle uymaktadır. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik sözkonusu değildir.
Bu politikanın bir sonucu olarak bugün ülkemiz 2.7 milyondan fazla Suriyeli’ye ev sahipliği yapmaktadır. 10 ilimizdeki 26 geçici barınma merkezinde misafir edilen 270 bin Suriyeli’ye gıda, sağlık, eğitim hizmeti verilmekte, psikolojik destek, mesleki eğitim ve sosyal faaliyet imkânları sunulmaktadır. Barınma Merkezlerinin dışında yaşayan Suriyeliler de geçici koruma statüsünde olup, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadırlar.
Suriyelilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gerekli tüm adımlar atılmaktadır. Bu çerçevede, 15 Ocak 2016 tarihi itibariyle Suriyelilere çalışma izni verilmiştir.
Türkiye, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu durum, ülkemizin geri göndermeme ilkesine titizlikle riayet ettiğinin açık bir göstergesidir. Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüş için teşvik edilmeleri veya mecbur bırakılmaları söz konusu değildir.
Türkiye uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerine bağlı olup ülkelerindeki şiddet ve istikrarsızlıktan kaçan Suriyelilere koruma sağlamaya devam etme hususunda kararlıdır.
Ülkemiz, Suriyeliler için her türlü imkânı seferber etmişken, göçmen kabul etmemek amacıyla sınırlarını tel örgülerle kapatan bazı ülkelerin, bu tür haberleri yoğun bir şekilde kamuoyuna taşımaları da üzüntüyle karşılanmaktadır.” DHA
Dışişleri Bakanlığı, Suriyeli sığınmacıların zorla geri gönderildiğine dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, Türkiye’nin en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu hatırlattı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle:
“Son günlerde bazı basın organlarında Suriyelilerin ülkemizden zorla geri gönderildiğine dair Uluslararası Af Örgütü tarafından yayımlanan iddialara yer verildiği görülmektedir. Anılan kuruluş sözcüleri tarafından çeşitli televizyon kanallarında da dile getirilen söz konusu iddialar hiç bir surette gerçeği yansıtmamaktadır.
Türkiye, ülkelerindeki savaş ortamından kaçan Suriyelilere beş yılı aşkın bir süredir “açık kapı politikasıö uygulamakta ve uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde, sınırda “geri göndermeme” ilkesine titizlikle uymaktadır. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik sözkonusu değildir.
Bu politikanın bir sonucu olarak bugün ülkemiz 2.7 milyondan fazla Suriyeli’ye ev sahipliği yapmaktadır. 10 ilimizdeki 26 geçici barınma merkezinde misafir edilen 270 bin Suriyeli’ye gıda, sağlık, eğitim hizmeti verilmekte, psikolojik destek, mesleki eğitim ve sosyal faaliyet imkânları sunulmaktadır. Barınma Merkezlerinin dışında yaşayan Suriyeliler de geçici koruma statüsünde olup, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadırlar.
Suriyelilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gerekli tüm adımlar atılmaktadır. Bu çerçevede, 15 Ocak 2016 tarihi itibariyle Suriyelilere çalışma izni verilmiştir.
Türkiye, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu durum, ülkemizin geri göndermeme ilkesine titizlikle riayet ettiğinin açık bir göstergesidir. Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüş için teşvik edilmeleri veya mecbur bırakılmaları söz konusu değildir.
Türkiye uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklerine bağlı olup ülkelerindeki şiddet ve istikrarsızlıktan kaçan Suriyelilere koruma sağlamaya devam etme hususunda kararlıdır.
Ülkemiz, Suriyeliler için her türlü imkânı seferber etmişken, göçmen kabul etmemek amacıyla sınırlarını tel örgülerle kapatan bazı ülkelerin, bu tür haberleri yoğun bir şekilde kamuoyuna taşımaları da üzüntüyle karşılanmaktadır.” DHA
Hindistan'ın 'çocuk gelin'i evinde ölü bulundu
Hindistan televizyonlarının tanınmış isimlerinden, Pratyusha Banerjee evinde ölü bulundu. Polis 24 yaşındaki Banerjee'nin evinin tavanındaki pervaneye asılı halde bulunduğunu bildirdi.
Associated Press'in haberine göre, Banerjee'nin ölüm nedeni otopsinin tamamlanmasının ardından açıklanacak.
Polis yetkilisi Sudhir Butere, Banerjee'nin erkek arkadaşının, diğer arkadaşlarının ve komşularının sorgulandığını belirtti.
Banerjee, Hindistan'ın en uzun soluklu dizisi olarak bilinen 'Balika Vadhu'nun (Çocuk Gelin) başrolü olarak tanınmıştı.
2100 bölümden fazla yayınlanan dizi'de Banerjee, çocukken evlendirilmiş genç bir kadını canlandırıyor.
Associated Press'in haberine göre, Banerjee'nin ölüm nedeni otopsinin tamamlanmasının ardından açıklanacak.
Polis yetkilisi Sudhir Butere, Banerjee'nin erkek arkadaşının, diğer arkadaşlarının ve komşularının sorgulandığını belirtti.
Banerjee, Hindistan'ın en uzun soluklu dizisi olarak bilinen 'Balika Vadhu'nun (Çocuk Gelin) başrolü olarak tanınmıştı.
2100 bölümden fazla yayınlanan dizi'de Banerjee, çocukken evlendirilmiş genç bir kadını canlandırıyor.
İşte yeni sigara yasakları
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yeni sigara düzenlemesiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Yeni düzenlemeye göre restoran işletmeleri artık açık alanda olsalar bile sigara içilebilen ve içilemeyen bölgeler oluşturacak. Plajların ise yarısında sigara içilebilecek, yarısında içilemeyecek.
İşte sigara kısıtlamalarının kapsamı:
*Yeni düzenlemeye göre açık alanda bulunan bir restoran veya çay bahçesinin sadece yüzde 25’lik diliminde sigara içilebilecek. Geri kalan yüzde 75’lik alanda sigara içmek yasak olacak.
*Sigara açık vitrinlerde değil, kapalı dolaplarda satılacak.
*Plajlarda şezlongların yarısı sigara içilebilir alanda yarısı sigara içilemeyen alanda bulunacak.
*AVM'lerin, kalabalık hastanelerin giriş çıkış kapıları önünde de yine belirli mesafeler belirlenecek.
İşte sigara kısıtlamalarının kapsamı:
*Yeni düzenlemeye göre açık alanda bulunan bir restoran veya çay bahçesinin sadece yüzde 25’lik diliminde sigara içilebilecek. Geri kalan yüzde 75’lik alanda sigara içmek yasak olacak.
*Sigara açık vitrinlerde değil, kapalı dolaplarda satılacak.
*Plajlarda şezlongların yarısı sigara içilebilir alanda yarısı sigara içilemeyen alanda bulunacak.
*AVM'lerin, kalabalık hastanelerin giriş çıkış kapıları önünde de yine belirli mesafeler belirlenecek.
Atanamayan öğretmen çoban oldu
Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu 37 yaşındaki Mutlu Altınöz, KPSS sınavlarına girip ataması yapılmayınca çoban oldu.
Aydın’ın Karacasu İlçesi’nde yaşayan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu 37 yaşındaki Mutlu Altınöz, KPSS sınavlarına girip ataması yapılmayınca çoban oldu.
Karacasu İlçesi Ataeymir Mahallesi’ne 4 kilometre mesafedeki Okkalı Tepe mezrasında doğup büyüyen Sosyal Bilgiler Öğretmeni Mutlu Altınöz, 15 yıldır ataması yapılmadığından keçi ve koyun sürülerine dağlarda çobanlık yaparak geçimini sağlıyor. Yıllardır hiç vazgeçmeden KPSS’ye giren Altınöz, çok sevdiği öğretmenlik mesleğine atanana kadar şansını deneyeceğini söyledi. Altınöz, ailesi gibi çoban olmak istemediğinden, bütün zorluklara rağmen okumayı seçtiğini, ancak yine de çobanlıktan kurtulamadığı ifade etti.
En zor şartlarda okula gidip geldiğini belirten Altınöz, “Mezrada elektrik, su telefon, yol yoktu. Her gün 4 kilometre okul yolunu yürüyerek gidip geldim. O zamanlar köprümüz dahi yoktu. Dere taşar, sel gelir, karşıya geçemezdik. Her gün 8 kilometre yaya yürürdük. Ama okuma azmiyle her türlü zorluğa katlanırdık. Bütün zorluklara rağmen Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde okuyup, öğretmen çıktım. Çok sevdiğim öğretmenliği yapmak nasip olmadı. Çoban olmamak için okumuştum, ama yine kurtulamadım. Baba mesleği olan çobanlığı yapıyorum” dedi.
Kışın mezrada, Haziran-Eylül ayları arasında ise bin 700 rakımı olan Babadağ Yaylası’nda zirveye çıkarak, sürüleri ile birlikte kıl çadırda yaşadıklarını söyleyen Altınöz, “450 civarı keçi ve koyun sürümüz var. Burada kendi mesleğimi icra ediyorum. Ya öğretmenlik ya da çobanlık yapacağım. Başkasının yanında çalışmaktansa kendi işimi yapıyorum, ama öğretmenlikten de asla vazgeçmeyeceğim” diye konuştu. DHA
Aydın’ın Karacasu İlçesi’nde yaşayan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu 37 yaşındaki Mutlu Altınöz, KPSS sınavlarına girip ataması yapılmayınca çoban oldu.
Karacasu İlçesi Ataeymir Mahallesi’ne 4 kilometre mesafedeki Okkalı Tepe mezrasında doğup büyüyen Sosyal Bilgiler Öğretmeni Mutlu Altınöz, 15 yıldır ataması yapılmadığından keçi ve koyun sürülerine dağlarda çobanlık yaparak geçimini sağlıyor. Yıllardır hiç vazgeçmeden KPSS’ye giren Altınöz, çok sevdiği öğretmenlik mesleğine atanana kadar şansını deneyeceğini söyledi. Altınöz, ailesi gibi çoban olmak istemediğinden, bütün zorluklara rağmen okumayı seçtiğini, ancak yine de çobanlıktan kurtulamadığı ifade etti.
En zor şartlarda okula gidip geldiğini belirten Altınöz, “Mezrada elektrik, su telefon, yol yoktu. Her gün 4 kilometre okul yolunu yürüyerek gidip geldim. O zamanlar köprümüz dahi yoktu. Dere taşar, sel gelir, karşıya geçemezdik. Her gün 8 kilometre yaya yürürdük. Ama okuma azmiyle her türlü zorluğa katlanırdık. Bütün zorluklara rağmen Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde okuyup, öğretmen çıktım. Çok sevdiğim öğretmenliği yapmak nasip olmadı. Çoban olmamak için okumuştum, ama yine kurtulamadım. Baba mesleği olan çobanlığı yapıyorum” dedi.
Kışın mezrada, Haziran-Eylül ayları arasında ise bin 700 rakımı olan Babadağ Yaylası’nda zirveye çıkarak, sürüleri ile birlikte kıl çadırda yaşadıklarını söyleyen Altınöz, “450 civarı keçi ve koyun sürümüz var. Burada kendi mesleğimi icra ediyorum. Ya öğretmenlik ya da çobanlık yapacağım. Başkasının yanında çalışmaktansa kendi işimi yapıyorum, ama öğretmenlikten de asla vazgeçmeyeceğim” diye konuştu. DHA
Dayakçı anneye ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi
Çocuklarını feci şekilde dövdüğü görüntülerle ispatlanınca,gözaltına alınıp psikiyatri servisine yatırılan Havva K.'ya,'kişilik bozukluğu' teşhisi konuldu.
Konya’da 4 ve 5 yaşlarındaki öz çocuklarını sürekli dövdüğü iddiasıyla yakınlarının şikayeti üzerine gözaltına alınan ve serbest bırakıldıktan sonra dayak görüntüleri ortaya çıkınca yeniden gözaltına alınıp, psikiyatri servisine yatırılan Havva K.’ya, ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi konuldu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu olan ve ilaçlı tedavisi devam eden Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Dehşet verici olay, geçtiğimiz yıl 31 Aralık günü Selçuklu İlçesi Yazır Mahallesi’nde meydana geldi. Yakınları, iki yıl önce nikahsız eşinden ayrılan Havva K.’nın çocukları 5 yaşındaki Ş.A. ve 4 yaşındaki M.A.’yı sürekli dövdüğü iddiasıyla polise ihbarda bulundu. Polis tarafından gözaltına alınan Havva K., ifadesinde, “Oğlum itince yere düştü. Başını yere vurdu. Alnındaki kızarıklıklar da bu nedenle oluştu” dedi. Alınan ifadesinin ardından Havva K., savcının talimatıyla serbest bırakıldı.
YAKINLARININ ÇEKTİĞİ GİZLİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI
Havva K., çocuklarıyla birlikte evine dönünce yakınlarının gizlice çektiği dayak görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, Havva K.’nın, kanepenin üzerine yatırdığı oğlu Ş.A.’ya ”Öl, geber” diye bağırarak göğsüne ve karnına yumruk atması, bir yakının araya girmesine karşın dövmeye devam etmesi, bir ara kırılan tırnağını kontrol ettikten sonra yine dövmeye devam ettiği görüldü. Başka bir görüntüde ise Havva K.’nın elinde sopayla oğlu Ş.A.’nın ayaklarına vurduğu, “Yeter, yeter. Ben bıktım. ‘Sus’ diyorum. Bir ses duyayım. Bunu ağzına sokarım. Arabanın altında kalırsın inşallah. Mutlu olurum. Elime kına yakarım. Sen benim başımın belasısın. Ağlama çarparım bak” dediği de görüldü.
KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEŞHİSİ
Dayak görüntülerinin ardından savcılık tarafından hakkında yeniden soruşturma açılan Havva K. polis tarafından gözaltına alındı. Havva K. polis eşliğinde ambulansla Numune Hastanesi Psikiyatri servisine kaldırıldı. Gözlem altına alınan Havva K.’ya ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi kondu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu edilen ve ilaçlı tedavisi süren Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
ÇOCUKLARI KORUMA ALTINDA
Havva K.’nın çocuklarına dayak attığı görüntülerin ortaya çıkmasının ardından da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçerek iki çocuğu koruma altına aldı. Davaya çocuklar adına müdahahil olan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yetkilileri, çocukların halen koruma altında olduğunu bildirdi. (DHA)
Konya’da 4 ve 5 yaşlarındaki öz çocuklarını sürekli dövdüğü iddiasıyla yakınlarının şikayeti üzerine gözaltına alınan ve serbest bırakıldıktan sonra dayak görüntüleri ortaya çıkınca yeniden gözaltına alınıp, psikiyatri servisine yatırılan Havva K.’ya, ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi konuldu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu olan ve ilaçlı tedavisi devam eden Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Dehşet verici olay, geçtiğimiz yıl 31 Aralık günü Selçuklu İlçesi Yazır Mahallesi’nde meydana geldi. Yakınları, iki yıl önce nikahsız eşinden ayrılan Havva K.’nın çocukları 5 yaşındaki Ş.A. ve 4 yaşındaki M.A.’yı sürekli dövdüğü iddiasıyla polise ihbarda bulundu. Polis tarafından gözaltına alınan Havva K., ifadesinde, “Oğlum itince yere düştü. Başını yere vurdu. Alnındaki kızarıklıklar da bu nedenle oluştu” dedi. Alınan ifadesinin ardından Havva K., savcının talimatıyla serbest bırakıldı.
YAKINLARININ ÇEKTİĞİ GİZLİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI
Havva K., çocuklarıyla birlikte evine dönünce yakınlarının gizlice çektiği dayak görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, Havva K.’nın, kanepenin üzerine yatırdığı oğlu Ş.A.’ya ”Öl, geber” diye bağırarak göğsüne ve karnına yumruk atması, bir yakının araya girmesine karşın dövmeye devam etmesi, bir ara kırılan tırnağını kontrol ettikten sonra yine dövmeye devam ettiği görüldü. Başka bir görüntüde ise Havva K.’nın elinde sopayla oğlu Ş.A.’nın ayaklarına vurduğu, “Yeter, yeter. Ben bıktım. ‘Sus’ diyorum. Bir ses duyayım. Bunu ağzına sokarım. Arabanın altında kalırsın inşallah. Mutlu olurum. Elime kına yakarım. Sen benim başımın belasısın. Ağlama çarparım bak” dediği de görüldü.
KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEŞHİSİ
Dayak görüntülerinin ardından savcılık tarafından hakkında yeniden soruşturma açılan Havva K. polis tarafından gözaltına alındı. Havva K. polis eşliğinde ambulansla Numune Hastanesi Psikiyatri servisine kaldırıldı. Gözlem altına alınan Havva K.’ya ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi kondu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu edilen ve ilaçlı tedavisi süren Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
ÇOCUKLARI KORUMA ALTINDA
Havva K.’nın çocuklarına dayak attığı görüntülerin ortaya çıkmasının ardından da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçerek iki çocuğu koruma altına aldı. Davaya çocuklar adına müdahahil olan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yetkilileri, çocukların halen koruma altında olduğunu bildirdi. (DHA)
Üniversitede enstrüman yasağı
İstanbul Üniversitesi yönetimi fakülteye enstrümanla girmeyi yasakladı
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Büşra Aydın okula kemanı ile geldiğinde özel güvenlik görevlileri artık fakülteye enstrüman sokulmasının yasak olduğunu söyledi. Bu yeni yasağın gerekçesini soran öğrencilere cevap olarak "Nevruz kutlamalarında olay çıktı bu nedenle okul yönetimi artık okulda enstrüman istemiyor" denildi.
Evrensel'deki habere göre, kemanına el konulan Büşra Aydın, bu olayı şöyle değerlendirdi "Üniversitede birçok öğrencinin sosyal faaliyet göstermesini engellemelerine anlam veremiyorum. Okulda zaten sanatsal kültürel anlamda yok denecek kadar kısıtlanmış durumdayız. Üniversite öğrencileri böyle sindirilmek isteniyor. Sadece derslere giren ve sınavlara gelen bir öğrenci profili yaratmak istiyorlar. Oysa ben üniversitenin böyle bir yer olmaması gerektiğini düşünüyorum. Üniversite bizim aynı zamanda sosyal yaşam alanımız. Bu alanı elimizden almak istiyorlar. Biz öğrenciler olarak özgürce şarkı söyleyebilmek ve enstrüman çalabilmek istiyoruz. "
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Büşra Aydın okula kemanı ile geldiğinde özel güvenlik görevlileri artık fakülteye enstrüman sokulmasının yasak olduğunu söyledi. Bu yeni yasağın gerekçesini soran öğrencilere cevap olarak "Nevruz kutlamalarında olay çıktı bu nedenle okul yönetimi artık okulda enstrüman istemiyor" denildi.
Evrensel'deki habere göre, kemanına el konulan Büşra Aydın, bu olayı şöyle değerlendirdi "Üniversitede birçok öğrencinin sosyal faaliyet göstermesini engellemelerine anlam veremiyorum. Okulda zaten sanatsal kültürel anlamda yok denecek kadar kısıtlanmış durumdayız. Üniversite öğrencileri böyle sindirilmek isteniyor. Sadece derslere giren ve sınavlara gelen bir öğrenci profili yaratmak istiyorlar. Oysa ben üniversitenin böyle bir yer olmaması gerektiğini düşünüyorum. Üniversite bizim aynı zamanda sosyal yaşam alanımız. Bu alanı elimizden almak istiyorlar. Biz öğrenciler olarak özgürce şarkı söyleyebilmek ve enstrüman çalabilmek istiyoruz. "
Obama’dan Erdoğan’a basın özgürlüğü eleştirisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında çıkan olaylar, nükleer güvenlik zirvesinde Obama’ya soruldu. Obama, olayların hemen ardından Beyaz Saray’da bir araya geldiği Erdoğan’ı bir otoriter olarak görüp görmediği sorulduğunda, “Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la perşembe akşamı Beyaz Saray’da kapsamlı bir baş başa görüşme gerçekleştiren ABD Başkanı Barack Obama, Erdoğan’ın aynı gün kentin önde gelen düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşma öncesi gazetecileri hedef alan olaylarla ilgili yaptığı açıklamada Erdoğan’a basın özgürlüğü konusunda ağır eleştiriler getirdi. Ve Erdoğan Yönetimi’nin “basına karşı benimsediği yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğini” söyledi.
Konu, Obama’nın Washington’daki Nükleer Güvenlik Zirvesi sırasında düzenlediği basın toplantısında gündeme geldi. Ve AFP haber ajansından Andrew Beatty’nin “Dün (perşembe) Brookings Enstitüsü’nde yaşanan epey çirkin sahnelerden saatler sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la buluştunuz. Merak ettiğim, (Erdoğan’ı) kendisini bir otoriter olarak görüyor musunuz” şeklindeki sorusuna Obama şöyle yanıt verdi:
RAHATSIZ OLDUĞUM EĞİLİMLER VAR
“Türkiye bir NATO müttefiki. IŞİD’e karşı savaşımızda aşırı derece önemli bir ortak. Geçmişi eskiye dayanan ve stratejik ilişkimiz olan bir ülke. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlığa geldiğimden beri ilişkide olduğum biri, birçok konuda verimli bir ortaklık var. Aynı zamanda şu da doğru, ki bunu doğrudan ona da dile getirdim, Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü biçimde inanan biriyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik bir süreçle üst üste seçildiğine şüphe yok. Ama basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Ve onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyledim. Ona, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve (Erdoğan’ın) bilgiyi baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dâhil olduğu bir strateji yerine izlemesi gereken miras bu. Bunu söylerken, (Türklerin) işbirliklerinin birçok uluslararası ve bölgesel konuda önemli olduğunu da vurgulamak isterim. Öyle olmaya da devam edecek. Birçok dost ve ortağımız için geçerli olduğu gibi onlarla çalışır, işbirliği yaparız, çabalarına minnettar oluruz ve bazı farklılıklar olur. Ve farklılıklar neredeyse söyleriz. Burada da bunu yapmaya çalıştım.”
PROTESTOCULARA ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
Brookings Enstitüsü’nde meydana gelen ve Washington’da tartışmaya neden olan olaylar, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda da gündeme geldi. Ve Bakanlık Sözcü Yardımcısı Elizabeth Trudeau, cuma günü düzenlediği basın toplantısında, soru üzerine şu açıklamayı yaptı: “Dün Brookings Enstitüsü’nde protestocular ve Türk güvenlik personeli arasındaki gerilime dair haberleri gördük. Birçok kere ifade ettiğimiz gibi biz ifade özgürlüğü ve barışçıl protesto hakkına saygı gösteririz. Barışçıl protestoculara karşı şiddet kesinlikle kabul edilemez.
TÜRKİYE OLUNCA VURUN ABALIYA
Obama’nın açıklamasının ardından olaylarla ilgili Hürriyet’e bilgi veren bir Cumhurbaşkanlığı yetkilisi ise şunları söyledi: “Olayın ardından biz korumalarla konuştuk. Nedir bu dedik. Bir defa aktarıldığı gibi değil. Önce korumalara hakaret ediliyor. Sonra ağız dalaşı yaşanıyor. Korumalar belli bir mesafeye kimseyi yaklaştırmamakla görevli. Şimdi Obama Türkiye’ye gelse, o kadar yakınlaşıp protesto edebilir misiniz? Ekvator’da da aynısı oldu. Cumhurbaşkanı’nın yanına kadar gelen iki kadın, korumalar tarafından uzaklaştırıldı. Dövdü dediler. Obama’nın, Putin’in, herhangi bir devlet başkanının yanına o kadar kimi yaklaştırırlar? Ama konu Türkiye olunca vurun abalıya.”
NE ZAMAN SÖYLEDİ
Öte yandan, Obama’nın açıklamalarıyla birlikte iki lider arasında basın özgürlüğü konusunun ne zaman tartışıldığı sorusu da gündeme geldi. Türk tarafı, 31 Mart perşembe akşamı Beyaz Saray’da yapılan görüşmede basın özgürlüğünün ele alınmadığı konusunda ısrarlı. Obama, konuşmasında bu konuyu Erdoğan’a doğrudan ne zaman aktardığını söylemiyor. Beyaz Saray Sözcülüğü de, Obama’nın bu konuyu perşembe akşamı yapılan görüşmede mi yoksa daha önceki bir buluşmada mı gündeme getirdiğine açıklık getirmedi. DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la perşembe akşamı Beyaz Saray’da kapsamlı bir baş başa görüşme gerçekleştiren ABD Başkanı Barack Obama, Erdoğan’ın aynı gün kentin önde gelen düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşma öncesi gazetecileri hedef alan olaylarla ilgili yaptığı açıklamada Erdoğan’a basın özgürlüğü konusunda ağır eleştiriler getirdi. Ve Erdoğan Yönetimi’nin “basına karşı benimsediği yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğini” söyledi.
Konu, Obama’nın Washington’daki Nükleer Güvenlik Zirvesi sırasında düzenlediği basın toplantısında gündeme geldi. Ve AFP haber ajansından Andrew Beatty’nin “Dün (perşembe) Brookings Enstitüsü’nde yaşanan epey çirkin sahnelerden saatler sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la buluştunuz. Merak ettiğim, (Erdoğan’ı) kendisini bir otoriter olarak görüyor musunuz” şeklindeki sorusuna Obama şöyle yanıt verdi:
RAHATSIZ OLDUĞUM EĞİLİMLER VAR
“Türkiye bir NATO müttefiki. IŞİD’e karşı savaşımızda aşırı derece önemli bir ortak. Geçmişi eskiye dayanan ve stratejik ilişkimiz olan bir ülke. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlığa geldiğimden beri ilişkide olduğum biri, birçok konuda verimli bir ortaklık var. Aynı zamanda şu da doğru, ki bunu doğrudan ona da dile getirdim, Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Ben basın özgürlüğüne güçlü biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü biçimde inanan biriyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik bir süreçle üst üste seçildiğine şüphe yok. Ama basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum. Ve onlara tavsiyede bulunmaya devam edeceğiz. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyledim. Ona, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve (Erdoğan’ın) bilgiyi baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dâhil olduğu bir strateji yerine izlemesi gereken miras bu. Bunu söylerken, (Türklerin) işbirliklerinin birçok uluslararası ve bölgesel konuda önemli olduğunu da vurgulamak isterim. Öyle olmaya da devam edecek. Birçok dost ve ortağımız için geçerli olduğu gibi onlarla çalışır, işbirliği yaparız, çabalarına minnettar oluruz ve bazı farklılıklar olur. Ve farklılıklar neredeyse söyleriz. Burada da bunu yapmaya çalıştım.”
PROTESTOCULARA ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
Brookings Enstitüsü’nde meydana gelen ve Washington’da tartışmaya neden olan olaylar, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda da gündeme geldi. Ve Bakanlık Sözcü Yardımcısı Elizabeth Trudeau, cuma günü düzenlediği basın toplantısında, soru üzerine şu açıklamayı yaptı: “Dün Brookings Enstitüsü’nde protestocular ve Türk güvenlik personeli arasındaki gerilime dair haberleri gördük. Birçok kere ifade ettiğimiz gibi biz ifade özgürlüğü ve barışçıl protesto hakkına saygı gösteririz. Barışçıl protestoculara karşı şiddet kesinlikle kabul edilemez.
TÜRKİYE OLUNCA VURUN ABALIYA
Obama’nın açıklamasının ardından olaylarla ilgili Hürriyet’e bilgi veren bir Cumhurbaşkanlığı yetkilisi ise şunları söyledi: “Olayın ardından biz korumalarla konuştuk. Nedir bu dedik. Bir defa aktarıldığı gibi değil. Önce korumalara hakaret ediliyor. Sonra ağız dalaşı yaşanıyor. Korumalar belli bir mesafeye kimseyi yaklaştırmamakla görevli. Şimdi Obama Türkiye’ye gelse, o kadar yakınlaşıp protesto edebilir misiniz? Ekvator’da da aynısı oldu. Cumhurbaşkanı’nın yanına kadar gelen iki kadın, korumalar tarafından uzaklaştırıldı. Dövdü dediler. Obama’nın, Putin’in, herhangi bir devlet başkanının yanına o kadar kimi yaklaştırırlar? Ama konu Türkiye olunca vurun abalıya.”
NE ZAMAN SÖYLEDİ
Öte yandan, Obama’nın açıklamalarıyla birlikte iki lider arasında basın özgürlüğü konusunun ne zaman tartışıldığı sorusu da gündeme geldi. Türk tarafı, 31 Mart perşembe akşamı Beyaz Saray’da yapılan görüşmede basın özgürlüğünün ele alınmadığı konusunda ısrarlı. Obama, konuşmasında bu konuyu Erdoğan’a doğrudan ne zaman aktardığını söylemiyor. Beyaz Saray Sözcülüğü de, Obama’nın bu konuyu perşembe akşamı yapılan görüşmede mi yoksa daha önceki bir buluşmada mı gündeme getirdiğine açıklık getirmedi. DHA
Turgut Özal'ın papağanı Cabbar 'dirildi'
Sekizinci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın danışmanı gazeteci Can Pulak, 2007 yılında Hürriyet için kaleme aldığı yazıda ‘Özal’ın papağanı’ olarak bilinen Cabbar için, “Papağan tüccarları sekiz yıl önce kollarımda ölen papağanım Cabbar’ın benzerlerini rahmetli Özal’ın papağanı diye satıp duruyorlar” demişti.
Dün de Anadolu Ajansı (AA) yeni bir ‘Cabbar’ haberi geçti.
Antalya’da Metin Suna adlı vatandaş, Özal’ın Cabbar’ının kendisinde olduğunu ancak çalındığını öne sürdü. Suna, Cabbar'ın bulunması için özel dedektif bile tuttuğunu belirterek şöyle dedi: “Cabbar bana merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın papağanı olarak kaldığı için çok değerli. Benim hayatımın bir parçası haline geldi.” Hürriyet
Dün de Anadolu Ajansı (AA) yeni bir ‘Cabbar’ haberi geçti.
Antalya’da Metin Suna adlı vatandaş, Özal’ın Cabbar’ının kendisinde olduğunu ancak çalındığını öne sürdü. Suna, Cabbar'ın bulunması için özel dedektif bile tuttuğunu belirterek şöyle dedi: “Cabbar bana merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın papağanı olarak kaldığı için çok değerli. Benim hayatımın bir parçası haline geldi.” Hürriyet
O çocuk şimdi tosun gibi oldu
2 yaşındaki Nijeryalı çocuk açlıktan ölmek üzereyken bulunmuştu. 2 aylık tedavi sonrası sağlığına kavuştu
Bu haldeydi
Danimarkalı yardım görevlisi Anja Ringgren Loven, 31 Ocak’ta Nijerya’nın başkenti Abuja’da erzak dağıtırken, sokakta dolaşan bir çocuğu fark etti. 2 yaşındaki çocuk, bir deri bir kemik kalmıştı. Çırılçıplaktı, cildindeki yaralar kurtlanmıştı.
LOVEN’in uzattığı su ve bisküviye adeta saldırdı. Ailesi 8 ay önce “içine şeytan girdiği” iddiasıyla onu terk etmişti. Bölgede her yıl yüzlerce yaşıtının başına aynı şey geliyordu. Loven, onu hastaneye götürdü sonra yurda yerleştirdi.
Şimdi bu halde
Çocuğa “Hope” (Umut) adı verildi. İki ay süren tedaviyle yaraları düzeldi. Uzun süre aç ve susuz kalması nedeniyle iç organlarında oluşan hasarlar iyileştirildi. Düzenli beslenmesi sayesinde hızla kilo aldı. Hatta bazı yaşıtlarını bile geçti.
LOVEN, internetten çocuğun fotoğraflarını paylaştı. Danimarkalı kadın, “Hope kendisine iyi bakan, onunla oyun oynayan 35 ağabey ve ablasıyla hayatından memnun. Güvende olduğundan ve çok sevildiğinden emin olabilirsiniz’’ diye yazdı.
Bu haldeydi
Danimarkalı yardım görevlisi Anja Ringgren Loven, 31 Ocak’ta Nijerya’nın başkenti Abuja’da erzak dağıtırken, sokakta dolaşan bir çocuğu fark etti. 2 yaşındaki çocuk, bir deri bir kemik kalmıştı. Çırılçıplaktı, cildindeki yaralar kurtlanmıştı.
LOVEN’in uzattığı su ve bisküviye adeta saldırdı. Ailesi 8 ay önce “içine şeytan girdiği” iddiasıyla onu terk etmişti. Bölgede her yıl yüzlerce yaşıtının başına aynı şey geliyordu. Loven, onu hastaneye götürdü sonra yurda yerleştirdi.
Şimdi bu halde
Çocuğa “Hope” (Umut) adı verildi. İki ay süren tedaviyle yaraları düzeldi. Uzun süre aç ve susuz kalması nedeniyle iç organlarında oluşan hasarlar iyileştirildi. Düzenli beslenmesi sayesinde hızla kilo aldı. Hatta bazı yaşıtlarını bile geçti.
LOVEN, internetten çocuğun fotoğraflarını paylaştı. Danimarkalı kadın, “Hope kendisine iyi bakan, onunla oyun oynayan 35 ağabey ve ablasıyla hayatından memnun. Güvende olduğundan ve çok sevildiğinden emin olabilirsiniz’’ diye yazdı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)