Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca darbe girişiminin ardından FETÖ’nün Hava Kuvvetleri ayağına yönelik başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 280 pilottan 100’ü tutuklandı. İtirafçı olan ve FETÖ’nün kriptolu yapısıyla ilgili ifade veren 180 pilot ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılarak görevlerine döndü.
Darbe girişiminin ardından Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, 3’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı’nda görevli pilotlara yönelik FETÖ soruşturması başlattı. Soruşturma kapsamında İstanbul, Ankara, Malatya, Adana, Eskişehir, Balıkesir ve İzmir’de yapılan operasyonlarda 280 pilot gözaltına alındı. FETÖ ile bağlantıları belirlenen pilotlar Konya Emniyet Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorgulandı.
2 pilota 1 ‘mahrem abi’
Pilotların 100’ü tutuklanırken, 180’i ise itirafçı oldu. FETÖ ile bağlantılarını kabul eden, darbe girişiminde aktif rol almadıklarını söyleyen bu pilotlar, daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Haklarında yurtdışı yasağı ve haftada bir gün bulundukları bölgedeki karakola giderek imza atmaları şartı getirilen pilotlar, görevlerine döndü.
İtirafçı pilotlar, ifadelerinde, FETÖ’nün dar gelirli ailelerin başarılı olan çocuklarını ilköğretimden itibaren takip ettiğini, örgüt evlerine yerleştirdiğini ve son olarak askeri okullara yönlendirdiğini anlattı. İlköğretimden itibaren örgütün ‘mahrem abi’lerine bağlanan pilotların, yüzbaşı rütbesine kadar aynı kişilerin takibinde olduğu ve buna bağlı hareket ettiği anlatıldı. FETÖ’nün 2 pilotu bir mahrem abiye zimmetlediği, mahrem abinin pilotu yüzbaşı rütbesine kadar takip ettiği, yüzbaşı rütbesini alan pilotun ise Hava Kuvvetleri imamına karşı sorumlu tutulduğu belirlendi. Verilen ifadeler doğrultusunda yapılan çalışmada ise örgütün pilotlardan sorumlu 120 mahrem abisi deşifre edildi. Mahrem abilerden 35’i gözaltına alındı. 28’i tutuklanırken, 7’si itirafçı oldu. İtirafçı olan pilotlardan üsteğmen Y.S. ifadesinde özetle şunları söyledi: “Askeri okul sınavlarına, cemaat evlerindeki abilerin yönlendirmesiyle girdim. Okulda eğitim gördüğüm dönemlerde veya meslek hayatımda FETÖ/PDY yapılanması ile ilişki ve irtibatım oldu. Bu sürede örgütün içerisinde benden sorumlu abi tarafından ‘ima ile namaz kılma, oruç tutmama, teyemmüm yaparak abdest alma’ gibi konularda bana nasıl davranmam gerektiği konusunda telkinlerde bulunuldu.
Örgüt abilerine para
Mesleğe başlayıp maaş almaya başladığımdan itibaren maaşımdan aylık 300 - 350 TL parayı benden sorumlu olan abilere veriyordum. FETÖ adına ‘kurban bağışı’ adı altında kurban bayramlarından önce genelde 750-800 TL para yardımını yukarıda bahsettiğim abilere verirdim. FETÖ’ye ait olduğu bilinen gazete olan Zaman gazetesine abone ücreti olarak 250 TL, Sızıntı dergisi için yıllık abone ücreti 50-60 TL para verirdim. 15 Temmuz kalkışması öncesi ve sonrası FETÖ üyelerince çalışmış olduğum birimde bana kalkışma ile ilgili herhangi bir görev verilmedi. Bu örgüt, gelecek nesillere ve vatanımıza daha fazla zarar vermeden bitirilmelidir. Bu nedenle örgütün deşifre edilebilmesi için örgüt içerisinde bulunan insanların bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını en yakın ilgili birimlere bildirmesini istemekteyim.” (cnntürk)
konya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
konya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Şubat 2017 Pazar
26 Ocak 2017 Perşembe
Sahte diploma ile 20 yıl öğretmenlik yapmış
Konya'daki skandal FETÖ soruşturmasıyla ortaya çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik olarak görevli personel hakkında başlatılan incelemede, Konya'da görev yapan 20 yıllık öğretmen Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğu belirlendi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik olarak görevli personel hakkında başlatılan incelemede, Konya'da görev yapan 20 yıllık öğretmen Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğunu belirlemesi ve öğretmenin görevine son verildiğinin ortaya çıkması büyük yankı uyandırdı.
Hülya Ö.'nün son görev yaptığı Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi adına açılan sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasında, "Böyle bir şey olduğu çok belliydi Excel bilmeyen öğretmen olması çok olası değil" mesajı dikkat çekti.
Darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik olarak kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personel hakkında inceleme başlatıldı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere yönelik yapılan inceleme sonrası Konya'daki Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde Endüstriyel Otomasyon Bölümü öğretmeni olan Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. 1996 yılında Nevşehir'de göreve başladığı belirlenen Hülya Ö.'nün 2004 yılında da Konya'ya atandığı tespit edildi. Diploması olmamasına rağmen 20 yıldan bu yana öğretmenlik yaptığı ortaya çıkan Hülya Ö.'nün 1 yıl da müdür yardımcılığı yaptığı belirlendi. Yapılan tespit üzerine harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Eylül tarihinde öğretmenin görevine son verirken, Cumhuriyet Savcılığı'na da 20 yıl boyunca aldığı maaşın iadesi ile birlikte evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği gerekçesiyle cezalandırılması istemiyle suç duyurusunda bulundu. Şikayet üzerine gözaltına alınan Hülya Ö. adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, hakkında da 'evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık' suçlarından dava açıldı.
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri de tüm resmi kurumlarda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı'nın da görev yapan tüm öğretmenlerle ilgili diploma çalışması yaptığını belirterek, şöyle dedi:
"Bakanlığımız tarafından yürütülen inceleme sonrasında Konya'da görev yaptığı belirlenen Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğu belirlenmiş. Gerekli idari soruşturma yapıldı ve görevine son verildi. Ayrıca Cumhuriyet Savcılığı'na da öğretmen hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Adli işlemleri devam ediyor. Yapılan yargılama sonrasında öğretmenin ne şekilde göreve başladığı da ortaya çıkacaktır."
Hülya Ö.'nün sahte öğretmen olarak ortaya çıkmasının ardından Konya'da son olarak görev yaptığı Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde görev yapan yönetici ve öğretmenlerin sessiz kaldığı gözlendi. Yönetici ve öğretmenler Hülya Ö. ile ilgili konuşmak istemezken, okul adına açılan sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfada, 'Böyle bir şey olduğu çok belliydi Excel bilmeyen öğretmen olması çok olası değil', 'Hep diyordum bunu kim öğretmen yaptı diye 80 milyonun hakkını nasıl verecek', ve 'Elektrik elektronik mühendisiyim diyerek bizleri kandırmaya çalış, milletin Hakkı'nı ye ...Yanına mı kalacak sandın" gibi yorumlar yapılması dikkat çekti. DHA
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 15 Temmuz darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik olarak görevli personel hakkında başlatılan incelemede, Konya'da görev yapan 20 yıllık öğretmen Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğunu belirlemesi ve öğretmenin görevine son verildiğinin ortaya çıkması büyük yankı uyandırdı.
Hülya Ö.'nün son görev yaptığı Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi adına açılan sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfasında, "Böyle bir şey olduğu çok belliydi Excel bilmeyen öğretmen olması çok olası değil" mesajı dikkat çekti.
Darbe girişimi ardından FETÖ/PDY'ye yönelik olarak kamu kurum ve kuruluşlarında görevli personel hakkında inceleme başlatıldı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere yönelik yapılan inceleme sonrası Konya'daki Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde Endüstriyel Otomasyon Bölümü öğretmeni olan Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. 1996 yılında Nevşehir'de göreve başladığı belirlenen Hülya Ö.'nün 2004 yılında da Konya'ya atandığı tespit edildi. Diploması olmamasına rağmen 20 yıldan bu yana öğretmenlik yaptığı ortaya çıkan Hülya Ö.'nün 1 yıl da müdür yardımcılığı yaptığı belirlendi. Yapılan tespit üzerine harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı, 21 Eylül tarihinde öğretmenin görevine son verirken, Cumhuriyet Savcılığı'na da 20 yıl boyunca aldığı maaşın iadesi ile birlikte evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği gerekçesiyle cezalandırılması istemiyle suç duyurusunda bulundu. Şikayet üzerine gözaltına alınan Hülya Ö. adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, hakkında da 'evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık' suçlarından dava açıldı.
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri de tüm resmi kurumlarda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı'nın da görev yapan tüm öğretmenlerle ilgili diploma çalışması yaptığını belirterek, şöyle dedi:
"Bakanlığımız tarafından yürütülen inceleme sonrasında Konya'da görev yaptığı belirlenen Hülya Ö.'nün diplomasının sahte olduğu belirlenmiş. Gerekli idari soruşturma yapıldı ve görevine son verildi. Ayrıca Cumhuriyet Savcılığı'na da öğretmen hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Adli işlemleri devam ediyor. Yapılan yargılama sonrasında öğretmenin ne şekilde göreve başladığı da ortaya çıkacaktır."
Hülya Ö.'nün sahte öğretmen olarak ortaya çıkmasının ardından Konya'da son olarak görev yaptığı Selçuklu İlçesi Adil Karaağaç Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde görev yapan yönetici ve öğretmenlerin sessiz kaldığı gözlendi. Yönetici ve öğretmenler Hülya Ö. ile ilgili konuşmak istemezken, okul adına açılan sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfada, 'Böyle bir şey olduğu çok belliydi Excel bilmeyen öğretmen olması çok olası değil', 'Hep diyordum bunu kim öğretmen yaptı diye 80 milyonun hakkını nasıl verecek', ve 'Elektrik elektronik mühendisiyim diyerek bizleri kandırmaya çalış, milletin Hakkı'nı ye ...Yanına mı kalacak sandın" gibi yorumlar yapılması dikkat çekti. DHA
30 Kasım 2016 Çarşamba
Konya'da 18 kişinin öldüğü çöken yurt davası 8 yıldır bitmedi
Konya Taşkent'te 2008 yılında yaşanan ve 18 kişinin yaşamını yitirdiği kız kuran kursu davası 8 yıldır sürüyor.
O dönem belde olan Balcılar Mahallesi'nde Balcılar Kasabası Okul ve Kurs Talebelerine Yardım Derneği'ne ait Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu'nda, 1 Ağustos 2008 günü saat 04.15'te LPG tankından sızan gaz, sabah namazı için kalkan bir öğrencinin elektrik düğmesine basması sonucu patladı. Patlamanın şiddetiyle 3 katlı yurt binası yıkıldı. Olayda, 1 eğitmen ve 17 yatılı öğrenci öldü, 29 öğrenci de yaralandı.
Kısa tutukluluktan sonra serbest bırakıldılar
Olayın ardından Yurt Müdürü Hüseyin Çömlek, dernek ve yurt temsilcileri Mehmet Semerci ve Mehmet Göktaş jandarma tarafından gözaltına alındı. Mehmet Göktaş, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Hüseyin Çömlek ve Mehmet Semerci de kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye oldu.
Dava 8 yıldır sürüyor
Konya 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2'si kadın eğitmen, 6'sı dernek ve yurt sorumlusu, 3'ü de LPG tankını kuran ve gaz dolumu yapan şirket sorumluları olmak üzere toplam 11 tutuksuz sanığın 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek' suçundan yargılandığı dava 8 yıldır sürüyor.
En son geçen 25 Ekim günü yapılan 26'ncı celsesinde, sanık olarak yargılanan LPG şirketinin montaja uygunluk onayını veren yetkilisi İzzet Yanık'ın, firma yetkilisi Abdullah Bostancı'ya Ankara 4'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı tazminat davası nedeniyle, dosyaların tamamı Ankara'da olduğu için görülmeden 14 şubat tarihine ertelenmişti.
Savcısı mütalaasında, 4 kişiyi kusurlu buldu
Cumhuriyet Savcısı bir önceki duruşmadaki mütalaasında, olay tarihinde gerekli eğitim aldığı halde patlamanın önlenmesi için vananın kapatılması, havalandırmanın açık tutulması gibi güvenlik önlemlerini almayan yurt müdürü Hüseyin Çömlek'i, tesisatı yaptıran LPG şirketinin montaja uygunluk onayını veren yetkilisi İzzet Yanık ile teknik destek sorumlusu İbrahim Yılmaz'ın eksiklerin giderilmesi için gereken önlemleri almadıkları için kusurlu bulmuştu.
Ayrıca montajı LPG şirketi adına yapan firmanın yetkilisi Abdullah Bostancı'nın montaj sözleşmesinde belirtmesine rağmen montajı mevzuata uygun yapmayarak servis sözleşmesi gereği tesisatın periyodik bakımını yaparken eksiklerin giderilmesini sağlamadığından kusurlu olduğunun anlaşıldığı ifade edilmişti.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasının devamında, sanıklar Hüseyin Çömlek, İzzet Yanık, Abdullah Bostancı ve İbrahim Yılmaz'ın 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden' olma suçunu işledikleri anlaşıldığını ve Türk Ceza Kanunu'nun 85/2 maddesi gereğinde 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak' suçundan 3 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istemişti. Savcı, diğer 7 sanık hakkında ise bilirkişi raporuna göre olayda kusurlu olmadıklarının anlaşıldığını belirtip, beraatlarını talep etmişti.
7 bilirkişi raporu
Olayda hayatını kaybeden 3 öğrenci ile yaralı kurtulan 2 çocuğun avukatlığını yapan Çocuk Hakları Koruma Derneği Başkanı Hakkı Ünalmış, davanın 8 yıldır sürdüğünü, bugüne kadar 7 bilirkişi raporu hazırlandığını ve her birinde de sanıkların kusurlarının farklı ele alındığını belirtti. Ünalmış, şunları söyledi:
"Birinci bilirkişi raporunda sanıkların neredeyse tamamı birinci dereceden asli kusurlu olarak belirtildi. Ancak daha sonraki bilirkişi raporlarında asli kusurlu sayısı giderek azaldı. Son 7'nci bilirkişi raporunda ise sadece yurt müdürünün asli kusurlu, sanıklardan bazılarının tali kusurlu, bazıları da kusursuz olduğu belirtildi. Sorumlu kişilerin sorumluluk durumları her raporda değişikliğe uğrayamaz, uğramamalı."
Hasan Dönmez / Konya / DHA
O dönem belde olan Balcılar Mahallesi'nde Balcılar Kasabası Okul ve Kurs Talebelerine Yardım Derneği'ne ait Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu'nda, 1 Ağustos 2008 günü saat 04.15'te LPG tankından sızan gaz, sabah namazı için kalkan bir öğrencinin elektrik düğmesine basması sonucu patladı. Patlamanın şiddetiyle 3 katlı yurt binası yıkıldı. Olayda, 1 eğitmen ve 17 yatılı öğrenci öldü, 29 öğrenci de yaralandı.
Kısa tutukluluktan sonra serbest bırakıldılar
Olayın ardından Yurt Müdürü Hüseyin Çömlek, dernek ve yurt temsilcileri Mehmet Semerci ve Mehmet Göktaş jandarma tarafından gözaltına alındı. Mehmet Göktaş, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Hüseyin Çömlek ve Mehmet Semerci de kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye oldu.
Dava 8 yıldır sürüyor
Konya 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2'si kadın eğitmen, 6'sı dernek ve yurt sorumlusu, 3'ü de LPG tankını kuran ve gaz dolumu yapan şirket sorumluları olmak üzere toplam 11 tutuksuz sanığın 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek' suçundan yargılandığı dava 8 yıldır sürüyor.
En son geçen 25 Ekim günü yapılan 26'ncı celsesinde, sanık olarak yargılanan LPG şirketinin montaja uygunluk onayını veren yetkilisi İzzet Yanık'ın, firma yetkilisi Abdullah Bostancı'ya Ankara 4'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı tazminat davası nedeniyle, dosyaların tamamı Ankara'da olduğu için görülmeden 14 şubat tarihine ertelenmişti.
Savcısı mütalaasında, 4 kişiyi kusurlu buldu
Cumhuriyet Savcısı bir önceki duruşmadaki mütalaasında, olay tarihinde gerekli eğitim aldığı halde patlamanın önlenmesi için vananın kapatılması, havalandırmanın açık tutulması gibi güvenlik önlemlerini almayan yurt müdürü Hüseyin Çömlek'i, tesisatı yaptıran LPG şirketinin montaja uygunluk onayını veren yetkilisi İzzet Yanık ile teknik destek sorumlusu İbrahim Yılmaz'ın eksiklerin giderilmesi için gereken önlemleri almadıkları için kusurlu bulmuştu.
Ayrıca montajı LPG şirketi adına yapan firmanın yetkilisi Abdullah Bostancı'nın montaj sözleşmesinde belirtmesine rağmen montajı mevzuata uygun yapmayarak servis sözleşmesi gereği tesisatın periyodik bakımını yaparken eksiklerin giderilmesini sağlamadığından kusurlu olduğunun anlaşıldığı ifade edilmişti.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasının devamında, sanıklar Hüseyin Çömlek, İzzet Yanık, Abdullah Bostancı ve İbrahim Yılmaz'ın 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden' olma suçunu işledikleri anlaşıldığını ve Türk Ceza Kanunu'nun 85/2 maddesi gereğinde 'taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak' suçundan 3 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istemişti. Savcı, diğer 7 sanık hakkında ise bilirkişi raporuna göre olayda kusurlu olmadıklarının anlaşıldığını belirtip, beraatlarını talep etmişti.
7 bilirkişi raporu
Olayda hayatını kaybeden 3 öğrenci ile yaralı kurtulan 2 çocuğun avukatlığını yapan Çocuk Hakları Koruma Derneği Başkanı Hakkı Ünalmış, davanın 8 yıldır sürdüğünü, bugüne kadar 7 bilirkişi raporu hazırlandığını ve her birinde de sanıkların kusurlarının farklı ele alındığını belirtti. Ünalmış, şunları söyledi:
"Birinci bilirkişi raporunda sanıkların neredeyse tamamı birinci dereceden asli kusurlu olarak belirtildi. Ancak daha sonraki bilirkişi raporlarında asli kusurlu sayısı giderek azaldı. Son 7'nci bilirkişi raporunda ise sadece yurt müdürünün asli kusurlu, sanıklardan bazılarının tali kusurlu, bazıları da kusursuz olduğu belirtildi. Sorumlu kişilerin sorumluluk durumları her raporda değişikliğe uğrayamaz, uğramamalı."
Hasan Dönmez / Konya / DHA
30 Ekim 2016 Pazar
10’uncu çocuğu da kız olunca eşi tarafından terk edildi
Konya'da eşinin erkek evlat beklentisine karşın 9 kız çocuğu doğuran ve son çocuğuna 6 aylık hamileyken onun da kız olduğunun anlaşılması üzerine eşi tarafından terk edilen 38 yaşındaki Suzan Bulut, yaşları 1.5 ile 18 arasında değişen çocuklarıyla birlikte naylonlarla yapılmış barakada yaşam mücadelesi veriyor.
Sokaklardan kağıt toplayarak ve yardımseverlerin yardımıyla geçimini sağlayan anne Suzan Bulut, tek isteğinin çocuklarıyla birlikte başını sokabilecekleri ev olduğunu söyledi.
Gaziantep’ten 5 yıl önce Konya’ya gelen 38 yaşındaki Suzan Bulut, eşi Muhittin Bulut’la severek evlendiklerini belirtti. Eşinin hep erkek evlat beklentisi olduğunu belirten Bulut, şunları anlattı:
“9 kız çocuğum oldu. Şu an 1.5 yaşında olan kızıma 6 aylık hamileyken, onun da kız olacağını öğrendim. Eşime yine kız çocuğumuzun olacağını söyledim. O da tepki gösterdi. Ben de 9 kız çocuğumuzun olduğunu ve 10’uncuyu da kabul etmesini istedim. Ama kabul etmedi. Akrabası olan amcasının kızını kuma olarak getireceğini söyledi. Ben de bu durumu kabul etmedim. Çocuğum kız doğunca da, 1.5 yıl önce bizi terk etti gitti.”
ÇOCUKLARIYLA BARAKADA KALIYOR
Eşi kendilerini terk ettiğinde kentsel dönüşüm bölgesindeki yıkılacak olan bir evde kaldıklarını ancak, o evin de yıkılması üzerine aynı bölgede tahta ve naylonlarla baraka yaparak çocuklarıyla birlikte kalmaya başladığını belirten Suzan Bulut, “20 yaşında olan en büyük kızım evlendi ve gitti. Şu an da 9 çocuğumla birlikte yaklaşık 8 aydır naylonlarla yaptığımız barakada kalıyorum. 4 çocuğum okula gidiyor. Geçimi de kağıt toplayarak sağlıyorum. Bazen kağıt toplamak için ben gidiyorum bazen de büyük kızlarım gidiyor. Çocuklarım okuldan geldikten sonra da bana yardımcı oluyorlar.”
“TEK İSTEDİĞİM BAŞIMIZI SOKACAK BİR EV”
Tek isteğinin çocuklarıyla birlikte kalabileceği bir ev olduğunu anlatan Bulut sözlerini şöyle sürdürdü:
”Başka hiçbir şey istemiyorum. Çocuklarımla birlikte kaldığımız barakada gece tinerci, veya sarhoş birisinin gelebileceği endişesiyle korkuyoruz. Ben akşama kadar çocuklarımla birlikte kağıt topluyorum. Topladığım kağıt günlük 15- 20 lira para tutuyor. Aldığım o parayı da çocuklarımın üstüne mi, başına mı yoksa yemek için mi kullanacağım bilemiyorum. Halimizi görenlerin küçük yardımlarıyla yaşamımızı sürdürüyoruz.” DHA
Sokaklardan kağıt toplayarak ve yardımseverlerin yardımıyla geçimini sağlayan anne Suzan Bulut, tek isteğinin çocuklarıyla birlikte başını sokabilecekleri ev olduğunu söyledi.
Gaziantep’ten 5 yıl önce Konya’ya gelen 38 yaşındaki Suzan Bulut, eşi Muhittin Bulut’la severek evlendiklerini belirtti. Eşinin hep erkek evlat beklentisi olduğunu belirten Bulut, şunları anlattı:
“9 kız çocuğum oldu. Şu an 1.5 yaşında olan kızıma 6 aylık hamileyken, onun da kız olacağını öğrendim. Eşime yine kız çocuğumuzun olacağını söyledim. O da tepki gösterdi. Ben de 9 kız çocuğumuzun olduğunu ve 10’uncuyu da kabul etmesini istedim. Ama kabul etmedi. Akrabası olan amcasının kızını kuma olarak getireceğini söyledi. Ben de bu durumu kabul etmedim. Çocuğum kız doğunca da, 1.5 yıl önce bizi terk etti gitti.”
ÇOCUKLARIYLA BARAKADA KALIYOR
Eşi kendilerini terk ettiğinde kentsel dönüşüm bölgesindeki yıkılacak olan bir evde kaldıklarını ancak, o evin de yıkılması üzerine aynı bölgede tahta ve naylonlarla baraka yaparak çocuklarıyla birlikte kalmaya başladığını belirten Suzan Bulut, “20 yaşında olan en büyük kızım evlendi ve gitti. Şu an da 9 çocuğumla birlikte yaklaşık 8 aydır naylonlarla yaptığımız barakada kalıyorum. 4 çocuğum okula gidiyor. Geçimi de kağıt toplayarak sağlıyorum. Bazen kağıt toplamak için ben gidiyorum bazen de büyük kızlarım gidiyor. Çocuklarım okuldan geldikten sonra da bana yardımcı oluyorlar.”
“TEK İSTEDİĞİM BAŞIMIZI SOKACAK BİR EV”
Tek isteğinin çocuklarıyla birlikte kalabileceği bir ev olduğunu anlatan Bulut sözlerini şöyle sürdürdü:
”Başka hiçbir şey istemiyorum. Çocuklarımla birlikte kaldığımız barakada gece tinerci, veya sarhoş birisinin gelebileceği endişesiyle korkuyoruz. Ben akşama kadar çocuklarımla birlikte kağıt topluyorum. Topladığım kağıt günlük 15- 20 lira para tutuyor. Aldığım o parayı da çocuklarımın üstüne mi, başına mı yoksa yemek için mi kullanacağım bilemiyorum. Halimizi görenlerin küçük yardımlarıyla yaşamımızı sürdürüyoruz.” DHA
20 Ekim 2016 Perşembe
Afyon'da kuduz karantinası
Afyonkarahisar'ın Sinanpaşa ilçesi Bulca köyünün kuduz hastalığı nedeniyle karantinaya alındığı bildirildi.
Köyde başıboş bir kedi 2 kişiye saldırdı. Kedi, köylüler tarafından telef edilirken durum Tarım İl Müdürlüğüne bildirildi. Köye gelen yetkililer kediden alınan örneklerde kuduz hastalığı tespit edince köy karantinaya alındı.
Kedinin ısırdığı köylülerin tedavisinin devam ettiği öğrenildi. Köy sakinlerinden Oğuzhan Kandemir, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Yandaki eve giriyordum. Yengem 'kurtar beni, bana kedi saldırıyor' diye bağırıyordu. Kediyi uzaklaştırdım. Amcamın evine girdim. Tekrar sesler gelmeye başladı. Dışarı çıktığımda kedinin komşumun evinden çıkan birine daha saldırdığını gördüm. Onu da kurtardım." dedi.
Saldırıya uğrayan Şerife Kandemir de "Torunlarımı çağırıp komşuya gidecektik. Torunum çıkana kadar kedi, arkamdan gelerek saldırdı." dedi.
Afyonkarahisar İl Tarım Müdürü Hüseyin Arap ise yaptığı açıklamada Sinanpaşa İlçesine bağlı Bulca köyünde kedi tırmalaması ihbarı üzerine köye gidildiğini söyledi.
Kediden alınan örneğin Konya'da bulunan Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsüne gönderildiğini belirten Arap, "Pozitif sonuç gelmesi üzerine ekibimiz orada karantina tedbirlerini aldılar. Köydeki tüm başıboş gezen kedi ve köpek gibi hayvanlarının aşılanması noktasında çalışmalar başlatıldı. Bugünden itibaren köyümüzde karantina çalışmaları başlamış oldu. karantinanın ne kadar devam edeceği gelişmelere göre belli olacak." ifadesini kullandı.
14 Ekim 2016 Cuma
Bebek uyuşturucu bağımlısı doğdu
Konya’da hamilelikte de uyuşturucu kullanmaya devam eden 19 yaşındaki E.T.’nin dünyaya getirdiği bebeğin de eroin yoksunluğu nedeniyle kriz geçirdiği ortaya çıktı.
Habertürk Gazetesi'nden Zafer Samancı'nın haberine göre, Konya’da yaşayan E.T. adlı genç kız, iki yıl önce lise 3. sınıfta okurken aynı okuldaki R.T. ile tanıştı. Aniden ortadan kaybolan genç kız 1 hafta sonra annesi F.T.’yi arayarak, “Ben R.T. ile birlikteyim. 18 yaşıma girince evleneceğiz” dedi. 18 yaşına girince iki genç resmi nikâhla evlendi. Ancak E.T.’nin hayatı kâbusa döndü. İddiaya göre uyuşturucu bağımlısı olan R.T., E.T.’yi önce eroine alıştırdı, ardından kendisi gibi torbacılık yapmaya zorladı. Eroinman olan E.T. bir süre sonra hamile kaldı ve gebelik süresince de uyuşturucu kullanmayı sürdürdü.
BEBEĞİN VÜCUDUNDA EROİN BULUNDU
Yaşadıklarına dayanamayan E.T., 6 Ekim’de annesini arayarak “Çok kötüyüm, yalvarırım kurtarın beni” dedi. Anne, Denizli’de olduğunu öğrendiği kızını otobüsle eve götürmek istedi ama yolda eroin krizine giren E.T., annesinden kaçtı. Yeniden Denizli’ye dönmek için otobüse binen E.T.’nin doğum sancısı tutunca otobüs şoförü, güzergâhı değiştirip genç kadını hastaneye götürdü. 19 yaşındaki E.T., Denizli Devlet Hastanesi’nde 2 kilogram ağırlığında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Annesinin S. adını verdiği bebeğin vücudunda eroin bulundu.
Anne ve bebeği, ambulansla Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Bebek Yenidoğan Servisi’nde tedavi altına alındı.
''BEBEK EROİN KRİZİNE GİRİYOR''
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Konak, “Bebeğin genel sağlık durumu iyi. Ancak sık aralıklarla halk arasında ‘eroin krizi’ denilen yoksunluk krizlerine giriyor. Bu nedenle titreme ve aşırı ağlama ile birlikte kasılmalar meydana geliyor. Şu an bebeğimizi sessiz bir odada tek başına tutuyoruz. Anne ile olan bağını koparmamaya dikkat ediyoruz. Tedavisi devam edecek. İleriki dönemlerde nörolojik ve psikolojik sıkıntılar yaşaması kuvvetle muhtemel.Aynı zamanda iç organlarda da uyuşturucu nedeni ile az gelişmeye bağlı sağlık sorunları da çıkabilir” dedi.
Anne E.T.’nin de uyuşturucudan kurtulmak için önümüzdeki günlerde tedaviye başlayacağı belirtildi. Bu arada bebeğin babası R.T.’nin ‘uyuşturucu temin etmek, kullanmak” suçlarından 5 yıl denetimli serbestliğe tabi tutulduğu ve karakola gidip imza attığı belirtildi.
‘BEBEK ANNEDEN ALINMALI’
PROF. Dr. Arif Verimli, olayla ilgili “Yeni doğan bebekte 3 ay kadar eroin etkileri görülebilir. Çocuğun eroinman olduğu söylenemez. Bağımlılık sadece organik değil psikososyal faktörlerce de belirlenen bir şey. Bağımlı doğmaz çocuk. Uygun bir çevrede yetişirse bağımlı olmaktan kurtulur. O çocuğun sağlığı bakımından anneden mutlaka alınması lazım. Türkiye’de böyle 1-2 vaka gördüm. Birinde Sosyal Hizmetler çocuğu anneden aldı” dedi.
ABD’DE 110 BEBEK ÖLDÜ
HAMILELİKTE uyuşturucu kullanımına bağlı olarak bebeklerin bağımlı doğması daha çok ABD’de görülüyor. ABD’de son 10 yıldır 130 binden fazla bebeğin uyuşturucu bağımlılığıyla doğduğu belirtiliyor. 2010’dan bu yana ise 110 bebeğin anne karnında ya da anne sütünden uyuşturucu aldıkları için hayatını kaybettiği kaydediliyor.
Habertürk Gazetesi'nden Zafer Samancı'nın haberine göre, Konya’da yaşayan E.T. adlı genç kız, iki yıl önce lise 3. sınıfta okurken aynı okuldaki R.T. ile tanıştı. Aniden ortadan kaybolan genç kız 1 hafta sonra annesi F.T.’yi arayarak, “Ben R.T. ile birlikteyim. 18 yaşıma girince evleneceğiz” dedi. 18 yaşına girince iki genç resmi nikâhla evlendi. Ancak E.T.’nin hayatı kâbusa döndü. İddiaya göre uyuşturucu bağımlısı olan R.T., E.T.’yi önce eroine alıştırdı, ardından kendisi gibi torbacılık yapmaya zorladı. Eroinman olan E.T. bir süre sonra hamile kaldı ve gebelik süresince de uyuşturucu kullanmayı sürdürdü.
BEBEĞİN VÜCUDUNDA EROİN BULUNDU
Yaşadıklarına dayanamayan E.T., 6 Ekim’de annesini arayarak “Çok kötüyüm, yalvarırım kurtarın beni” dedi. Anne, Denizli’de olduğunu öğrendiği kızını otobüsle eve götürmek istedi ama yolda eroin krizine giren E.T., annesinden kaçtı. Yeniden Denizli’ye dönmek için otobüse binen E.T.’nin doğum sancısı tutunca otobüs şoförü, güzergâhı değiştirip genç kadını hastaneye götürdü. 19 yaşındaki E.T., Denizli Devlet Hastanesi’nde 2 kilogram ağırlığında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Annesinin S. adını verdiği bebeğin vücudunda eroin bulundu.
Anne ve bebeği, ambulansla Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Bebek Yenidoğan Servisi’nde tedavi altına alındı.
''BEBEK EROİN KRİZİNE GİRİYOR''
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Konak, “Bebeğin genel sağlık durumu iyi. Ancak sık aralıklarla halk arasında ‘eroin krizi’ denilen yoksunluk krizlerine giriyor. Bu nedenle titreme ve aşırı ağlama ile birlikte kasılmalar meydana geliyor. Şu an bebeğimizi sessiz bir odada tek başına tutuyoruz. Anne ile olan bağını koparmamaya dikkat ediyoruz. Tedavisi devam edecek. İleriki dönemlerde nörolojik ve psikolojik sıkıntılar yaşaması kuvvetle muhtemel.Aynı zamanda iç organlarda da uyuşturucu nedeni ile az gelişmeye bağlı sağlık sorunları da çıkabilir” dedi.
Anne E.T.’nin de uyuşturucudan kurtulmak için önümüzdeki günlerde tedaviye başlayacağı belirtildi. Bu arada bebeğin babası R.T.’nin ‘uyuşturucu temin etmek, kullanmak” suçlarından 5 yıl denetimli serbestliğe tabi tutulduğu ve karakola gidip imza attığı belirtildi.
‘BEBEK ANNEDEN ALINMALI’
PROF. Dr. Arif Verimli, olayla ilgili “Yeni doğan bebekte 3 ay kadar eroin etkileri görülebilir. Çocuğun eroinman olduğu söylenemez. Bağımlılık sadece organik değil psikososyal faktörlerce de belirlenen bir şey. Bağımlı doğmaz çocuk. Uygun bir çevrede yetişirse bağımlı olmaktan kurtulur. O çocuğun sağlığı bakımından anneden mutlaka alınması lazım. Türkiye’de böyle 1-2 vaka gördüm. Birinde Sosyal Hizmetler çocuğu anneden aldı” dedi.
ABD’DE 110 BEBEK ÖLDÜ
HAMILELİKTE uyuşturucu kullanımına bağlı olarak bebeklerin bağımlı doğması daha çok ABD’de görülüyor. ABD’de son 10 yıldır 130 binden fazla bebeğin uyuşturucu bağımlılığıyla doğduğu belirtiliyor. 2010’dan bu yana ise 110 bebeğin anne karnında ya da anne sütünden uyuşturucu aldıkları için hayatını kaybettiği kaydediliyor.
23 Ağustos 2016 Salı
Ağabeyinin kına gecesinde balkondan düşüp öldü
Konya'da ağabeyinin kına gecesinde sigara içmek için çıktığı balkondan düşen 21 yaşındaki Ayşenur Çetintaş, hayatını kaybetti.
Olay, geçen Perşembe günü merkez Meram İlçesi Çaybaşı Mahallesi'ndeki bir ilkokulda meydana geldi. Bir şirkette özel güvenlik görevlisi olan Ayşenur Çetintaş, ağabeyinin kına gecesinin yapıldığı okulda sigara içmek için balkona çıktı.
Ayşenur Çetintaş, dengesini kaybedip yaklaşık 5 metre yükseklikten beton zemine düştü. Yakınlarının çağırdığı ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Çetintaş, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. DHA
Olay, geçen Perşembe günü merkez Meram İlçesi Çaybaşı Mahallesi'ndeki bir ilkokulda meydana geldi. Bir şirkette özel güvenlik görevlisi olan Ayşenur Çetintaş, ağabeyinin kına gecesinin yapıldığı okulda sigara içmek için balkona çıktı.
Ayşenur Çetintaş, dengesini kaybedip yaklaşık 5 metre yükseklikten beton zemine düştü. Yakınlarının çağırdığı ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Çetintaş, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. DHA
10 Temmuz 2016 Pazar
Beyşehir’de Suriyelilerle köpek kavgası: 2 ölü, 3 yaralı
Konya'nın Beyşehir İlçesi'nde iddiaya göre sokak köpeğini tekmelediği ileri sürülen Suriyelilerle çıkan kavgada, 18 yaşındaki Mehmet Bayraktar ile soyadı öğrenilemeyen Suriyeli 21 yaşındaki İbrahim bıçaklanarak öldürüldü. Olayda Suriyeli 3 kişi de bıçakla yaralandı. Hastane önünde toplanan ve acil servise girip yaralı Suriyelilere saldırmak isteyen Mehmet Bayraktar’ın yakınlarını polis güçlükle engelledi.
Olay, dün saat 22.00 sıralarında Beyşehir İlçesi’nin Prof. Dr. Yılmaz Muslu Caddesi’nde meydana geldi. Mehmet Bayraktar, iddiaya göre Suriyeli 4 kişilik grup sokak köpeğini tekmeleyince ”Köpeğe niçin tekme attınız” diyerek uyarıda bulundu. Bunun üzerine 4 Suriyeli ile Bayraktar arasında kavga çıktı. Kavganın büyümesi üzerine iddiaya göre iki taraf da birbirine bıçakla saldırdı. Kavgada Mehmet Bayraktar ile soyadları belirlenemeyen Suriyeli İbrahim ve 20 yaşındaki Kasım ile 26 yaşındaki Abdullah Muhammed ve 22 yaşındaki Ahmed Sadi yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kalbine saplanan bıçak darbesiyle yaralanan Mehmet Bayraktar ile Suriyeli yaralılardan İbrahim ameliyat sırasında öldü. Suriyeli yaralılardan biri Konya’ya götürüldü.
KALABALIĞI ÇEVİK KUVVET VE JANDARMA ENGELLEDİ
Olayı duyan Mehmet Bayraktar’ın yakınları hastane önünde toplandı. Kalabalık, hastaneye girip, yaralı Suriyelilere saldırmak istedi. Ancak polis engel oldu. Kalabalığın sayısı bir anda artınca bu kez jandarmadan takviye kuvvet çağrıldı. Kalabalığın hastaneye girmekte ısrar etmesi üzerine polis, biber gazıyla müdahalede bulundu. Ardından da Konya kent merkezinden çok sayıda polis ve çevik kuvvet ekibi takviye olarak çağrıldı. Polis ve jandarma hastanenin acil servisi önünde önlem aldı.
POLİS ARACINA SALDIRDILAR
Hastanede kalan Suriyeli 2 yaralının da can güvenliği nedeniyle Konya’ya sevk edilmesine karar verildi. Ancak öfkeli kalabalık yaralıların hastaneden çıkmasına izin vermeyince, iki yaralı hastanenin arka kapısında bekleyen sivil plakalı polis aracına bindirilip, hastaneden uzaklaştırılmak istendi. Durumu fark eden kalabalık, bu kez sivil polis aracına tekme ve yumruklarla saldırdı. Polis, gruba biber gazıyla müdahalede bulundu. Gazdan etkilenen bir kişi hastaneye kaldırılırken, hastaneden sivil polis aracıyla çıkarılan Suriyeli 2 yaralı, ilçe merkezi dışında ambulansa alınıp, Konya’daki hastanelere götürüldü.
Beyşehir’deki olaylar sabah saatlerine kadar devam etti. Sabahın ilk ışıklarıyla kalabalıktan bazıları hastane önünden ayrılırken, bir kısmı da beklemeye devam etti.
Beyşehir Kaymakamı Muzaffer Başıbüyük ile İl Emniyet Müdürü Mevlüt Demir, hastaneye gelip, incelemede bulundu.
Beyşehir'de polisin aldığı yoğun önlemler devam ediyor. DHA
Olay, dün saat 22.00 sıralarında Beyşehir İlçesi’nin Prof. Dr. Yılmaz Muslu Caddesi’nde meydana geldi. Mehmet Bayraktar, iddiaya göre Suriyeli 4 kişilik grup sokak köpeğini tekmeleyince ”Köpeğe niçin tekme attınız” diyerek uyarıda bulundu. Bunun üzerine 4 Suriyeli ile Bayraktar arasında kavga çıktı. Kavganın büyümesi üzerine iddiaya göre iki taraf da birbirine bıçakla saldırdı. Kavgada Mehmet Bayraktar ile soyadları belirlenemeyen Suriyeli İbrahim ve 20 yaşındaki Kasım ile 26 yaşındaki Abdullah Muhammed ve 22 yaşındaki Ahmed Sadi yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kalbine saplanan bıçak darbesiyle yaralanan Mehmet Bayraktar ile Suriyeli yaralılardan İbrahim ameliyat sırasında öldü. Suriyeli yaralılardan biri Konya’ya götürüldü.
KALABALIĞI ÇEVİK KUVVET VE JANDARMA ENGELLEDİ
Olayı duyan Mehmet Bayraktar’ın yakınları hastane önünde toplandı. Kalabalık, hastaneye girip, yaralı Suriyelilere saldırmak istedi. Ancak polis engel oldu. Kalabalığın sayısı bir anda artınca bu kez jandarmadan takviye kuvvet çağrıldı. Kalabalığın hastaneye girmekte ısrar etmesi üzerine polis, biber gazıyla müdahalede bulundu. Ardından da Konya kent merkezinden çok sayıda polis ve çevik kuvvet ekibi takviye olarak çağrıldı. Polis ve jandarma hastanenin acil servisi önünde önlem aldı.
POLİS ARACINA SALDIRDILAR
Hastanede kalan Suriyeli 2 yaralının da can güvenliği nedeniyle Konya’ya sevk edilmesine karar verildi. Ancak öfkeli kalabalık yaralıların hastaneden çıkmasına izin vermeyince, iki yaralı hastanenin arka kapısında bekleyen sivil plakalı polis aracına bindirilip, hastaneden uzaklaştırılmak istendi. Durumu fark eden kalabalık, bu kez sivil polis aracına tekme ve yumruklarla saldırdı. Polis, gruba biber gazıyla müdahalede bulundu. Gazdan etkilenen bir kişi hastaneye kaldırılırken, hastaneden sivil polis aracıyla çıkarılan Suriyeli 2 yaralı, ilçe merkezi dışında ambulansa alınıp, Konya’daki hastanelere götürüldü.
Beyşehir’deki olaylar sabah saatlerine kadar devam etti. Sabahın ilk ışıklarıyla kalabalıktan bazıları hastane önünden ayrılırken, bir kısmı da beklemeye devam etti.
Beyşehir Kaymakamı Muzaffer Başıbüyük ile İl Emniyet Müdürü Mevlüt Demir, hastaneye gelip, incelemede bulundu.
Beyşehir'de polisin aldığı yoğun önlemler devam ediyor. DHA
6 Nisan 2016 Çarşamba
6 yaşındaki Yasin’den haber alınamıyor
Konya’nın Akören İlçesi’ne bağlı eskiden köy olan Belkuyu Mahallesi’ndeki evinden dün oynamak için çıkan 6 yaşındaki Yasin Şahin’den bir daha haber alınamadı. Jandarma ve AFAD ekipleri ile köylüler, arama çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
Belkuyu Anaokulu öğrencisi Yasin Şahin, iki gün önce okuldan geldikten sonra evlerinin önünde oynamaya başladı. 4 çocuk babası Süleyman Şahin de saat 16.00 sıralarında hayvanları otlatıp eve döndü. Her gün hayvan otlatmadan dönerken kendisini karşılayan oğlu Yasin’i bu kez göremeyince eşine Yasin’in nerede olduğunu sordu. O da evin önünde oynadığını söyledi. Şahin Ailesi, minik Yasin’in, çevrede oynadığını düşünüp bir süre bekledi. Sonra yemek için toplandıkları sırada Yasin yine eve gelmeyince, bu kez aile çıkıp çevrede Yasin’i aradı. Herhangi bir ize rastlamayınca da Jandama ve AFAD’a haber verildi. Jandama, AFAD yaklaşık 20 kişilik ekiple, minik Yasin’in, elbiselerinin koklatıldığı köpek eşliğinde mahallenin çevresinde arama yapıldı. Ancak minik Yasin bulunamadı.
Dün sabah saatlerinde yeniden Jandarma, AFAD ve köylülerden oluşan yaklaşık 200 kişilik ekip, arama çalışması başlattı. Mahallenin çevresi yakındaki kanyon, dere yatağı ve Apa Barajı’nın etrafında didik didik arama yapıldı. Ancak henüz minik Yasin’in izine rastlanmadı.
’EVDEN UZAKLAŞMAZDI’
Minik Yasin dün okuldan döndüğünde o sırada bahçede ekmek yaptığını belirten babaanne 68 yaşındaki Akile Şahin, "Ben ekmek yapıyordum. Hatta ’Acıktın mı babaannem?’ dedim. O da acıktığını söyleyince. Ekmeğin üzerine tereyağı sürüp verdim. Yedikten sonra evin önünde oynuyordu. Bir ara Yasin’e, ’Gel bana çeşmeyi aç, buraları temizleyeyim’ dedim. Oyunu bırakıp, çeşmeyi açtı. Sonra tekrar oyununa devam etti. Ben hayvanlarla ilgileniyordum. Annesi de evde yukardaydı, bebekle ilgileniyordu. Yasin o sırada kaybolmuş. Evden hiç uzaklaşmazdı. Tek başına hiç bir yere gitmezdi. Kız kardeşleriyle giderdi. Okuluna da her zaman aynı yoldan gidip gelirdi" diye konuştu.
Akile Şahin, torununun evin giriş kapısının yanına astığı beslenme çantasını göstererek, "Yavrum gitti, beslenme çantası kaldı" diyerek gözyaşı döktü.
Ağlayan babaannesi Akile Şahin’e sarılıp, teselli etmeye çalışan Yasin’in 10 yaşındaki ablası Makbule Şahin "Ben ders çalışıyordum. O da bahçede oynuyordu. ’Sonra çizgi film izleyeceğim’ diye eve girdi. O sırada kardeşim Akile geldi. O da ders çalışacağını söyledi. Sonra kardeşim Yasin’in kaybolduğunu fark ettik" dedi.
ABLASININ TERLİKLERİNİ GİYMİŞ
Yasin’in annesi 26 yaşındaki Ümmü Şahin de "Yasin okuldan gelmişti. Evin önünde top oynuyordu. Bebek hastaydı ben de onunla ilgileniyordum. Yemek yiyecektik. Çocukları çağırdım. Kızlar geldi ama oğlum gelmedi. Her tarafı aradık bulamadık. Yasin’in ayakkabıları burada, ablasının terliklerini giymiş. Evden hiçbir zaman uzaklaşmazdı. En fazla babasıyla hayvanları otlatmaya giderdi. Şu ana kadar oğlumla ilgili hiç bir iz, işaret yok" dedi.
HELİKOPTERLE HAVADAN ARANDI
Konya’nın Akören İlçesi’nde dün evinin önünde oynarken kaybolan Yasin Şahin’in bulunması için 3’ünü Ana Jet Üstüne bağlı askeri helikopterle kanyonda arama yapıldı. AFAD ve Jandarma da Belkuyu Mahallesi’ndeki arazideki ağıl ve mağaraları tek tek aradı. Evlerinin yaklaşık 2 kilometre uzağındaki 1.70 metre derinliğindeki sarnıçtaki su itfaiye ekipleri tarafından tahliye edildi. Tahliye sonrası sarnıçıda yapılan kontrollede herhangi bir bulguya rastlanmadı. Çalışmalar sabaha kadar ara verildi. Hasan DÖNMEZ/KONYA, (DHA)
Belkuyu Anaokulu öğrencisi Yasin Şahin, iki gün önce okuldan geldikten sonra evlerinin önünde oynamaya başladı. 4 çocuk babası Süleyman Şahin de saat 16.00 sıralarında hayvanları otlatıp eve döndü. Her gün hayvan otlatmadan dönerken kendisini karşılayan oğlu Yasin’i bu kez göremeyince eşine Yasin’in nerede olduğunu sordu. O da evin önünde oynadığını söyledi. Şahin Ailesi, minik Yasin’in, çevrede oynadığını düşünüp bir süre bekledi. Sonra yemek için toplandıkları sırada Yasin yine eve gelmeyince, bu kez aile çıkıp çevrede Yasin’i aradı. Herhangi bir ize rastlamayınca da Jandama ve AFAD’a haber verildi. Jandama, AFAD yaklaşık 20 kişilik ekiple, minik Yasin’in, elbiselerinin koklatıldığı köpek eşliğinde mahallenin çevresinde arama yapıldı. Ancak minik Yasin bulunamadı.
Dün sabah saatlerinde yeniden Jandarma, AFAD ve köylülerden oluşan yaklaşık 200 kişilik ekip, arama çalışması başlattı. Mahallenin çevresi yakındaki kanyon, dere yatağı ve Apa Barajı’nın etrafında didik didik arama yapıldı. Ancak henüz minik Yasin’in izine rastlanmadı.
’EVDEN UZAKLAŞMAZDI’
Minik Yasin dün okuldan döndüğünde o sırada bahçede ekmek yaptığını belirten babaanne 68 yaşındaki Akile Şahin, "Ben ekmek yapıyordum. Hatta ’Acıktın mı babaannem?’ dedim. O da acıktığını söyleyince. Ekmeğin üzerine tereyağı sürüp verdim. Yedikten sonra evin önünde oynuyordu. Bir ara Yasin’e, ’Gel bana çeşmeyi aç, buraları temizleyeyim’ dedim. Oyunu bırakıp, çeşmeyi açtı. Sonra tekrar oyununa devam etti. Ben hayvanlarla ilgileniyordum. Annesi de evde yukardaydı, bebekle ilgileniyordu. Yasin o sırada kaybolmuş. Evden hiç uzaklaşmazdı. Tek başına hiç bir yere gitmezdi. Kız kardeşleriyle giderdi. Okuluna da her zaman aynı yoldan gidip gelirdi" diye konuştu.
Akile Şahin, torununun evin giriş kapısının yanına astığı beslenme çantasını göstererek, "Yavrum gitti, beslenme çantası kaldı" diyerek gözyaşı döktü.
Ağlayan babaannesi Akile Şahin’e sarılıp, teselli etmeye çalışan Yasin’in 10 yaşındaki ablası Makbule Şahin "Ben ders çalışıyordum. O da bahçede oynuyordu. ’Sonra çizgi film izleyeceğim’ diye eve girdi. O sırada kardeşim Akile geldi. O da ders çalışacağını söyledi. Sonra kardeşim Yasin’in kaybolduğunu fark ettik" dedi.
ABLASININ TERLİKLERİNİ GİYMİŞ
Yasin’in annesi 26 yaşındaki Ümmü Şahin de "Yasin okuldan gelmişti. Evin önünde top oynuyordu. Bebek hastaydı ben de onunla ilgileniyordum. Yemek yiyecektik. Çocukları çağırdım. Kızlar geldi ama oğlum gelmedi. Her tarafı aradık bulamadık. Yasin’in ayakkabıları burada, ablasının terliklerini giymiş. Evden hiçbir zaman uzaklaşmazdı. En fazla babasıyla hayvanları otlatmaya giderdi. Şu ana kadar oğlumla ilgili hiç bir iz, işaret yok" dedi.
HELİKOPTERLE HAVADAN ARANDI
Konya’nın Akören İlçesi’nde dün evinin önünde oynarken kaybolan Yasin Şahin’in bulunması için 3’ünü Ana Jet Üstüne bağlı askeri helikopterle kanyonda arama yapıldı. AFAD ve Jandarma da Belkuyu Mahallesi’ndeki arazideki ağıl ve mağaraları tek tek aradı. Evlerinin yaklaşık 2 kilometre uzağındaki 1.70 metre derinliğindeki sarnıçtaki su itfaiye ekipleri tarafından tahliye edildi. Tahliye sonrası sarnıçıda yapılan kontrollede herhangi bir bulguya rastlanmadı. Çalışmalar sabaha kadar ara verildi. Hasan DÖNMEZ/KONYA, (DHA)
2 Nisan 2016 Cumartesi
Dayakçı anneye ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi
Çocuklarını feci şekilde dövdüğü görüntülerle ispatlanınca,gözaltına alınıp psikiyatri servisine yatırılan Havva K.'ya,'kişilik bozukluğu' teşhisi konuldu.
Konya’da 4 ve 5 yaşlarındaki öz çocuklarını sürekli dövdüğü iddiasıyla yakınlarının şikayeti üzerine gözaltına alınan ve serbest bırakıldıktan sonra dayak görüntüleri ortaya çıkınca yeniden gözaltına alınıp, psikiyatri servisine yatırılan Havva K.’ya, ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi konuldu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu olan ve ilaçlı tedavisi devam eden Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Dehşet verici olay, geçtiğimiz yıl 31 Aralık günü Selçuklu İlçesi Yazır Mahallesi’nde meydana geldi. Yakınları, iki yıl önce nikahsız eşinden ayrılan Havva K.’nın çocukları 5 yaşındaki Ş.A. ve 4 yaşındaki M.A.’yı sürekli dövdüğü iddiasıyla polise ihbarda bulundu. Polis tarafından gözaltına alınan Havva K., ifadesinde, “Oğlum itince yere düştü. Başını yere vurdu. Alnındaki kızarıklıklar da bu nedenle oluştu” dedi. Alınan ifadesinin ardından Havva K., savcının talimatıyla serbest bırakıldı.
YAKINLARININ ÇEKTİĞİ GİZLİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI
Havva K., çocuklarıyla birlikte evine dönünce yakınlarının gizlice çektiği dayak görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, Havva K.’nın, kanepenin üzerine yatırdığı oğlu Ş.A.’ya ”Öl, geber” diye bağırarak göğsüne ve karnına yumruk atması, bir yakının araya girmesine karşın dövmeye devam etmesi, bir ara kırılan tırnağını kontrol ettikten sonra yine dövmeye devam ettiği görüldü. Başka bir görüntüde ise Havva K.’nın elinde sopayla oğlu Ş.A.’nın ayaklarına vurduğu, “Yeter, yeter. Ben bıktım. ‘Sus’ diyorum. Bir ses duyayım. Bunu ağzına sokarım. Arabanın altında kalırsın inşallah. Mutlu olurum. Elime kına yakarım. Sen benim başımın belasısın. Ağlama çarparım bak” dediği de görüldü.
KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEŞHİSİ
Dayak görüntülerinin ardından savcılık tarafından hakkında yeniden soruşturma açılan Havva K. polis tarafından gözaltına alındı. Havva K. polis eşliğinde ambulansla Numune Hastanesi Psikiyatri servisine kaldırıldı. Gözlem altına alınan Havva K.’ya ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi kondu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu edilen ve ilaçlı tedavisi süren Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
ÇOCUKLARI KORUMA ALTINDA
Havva K.’nın çocuklarına dayak attığı görüntülerin ortaya çıkmasının ardından da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçerek iki çocuğu koruma altına aldı. Davaya çocuklar adına müdahahil olan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yetkilileri, çocukların halen koruma altında olduğunu bildirdi. (DHA)
Konya’da 4 ve 5 yaşlarındaki öz çocuklarını sürekli dövdüğü iddiasıyla yakınlarının şikayeti üzerine gözaltına alınan ve serbest bırakıldıktan sonra dayak görüntüleri ortaya çıkınca yeniden gözaltına alınıp, psikiyatri servisine yatırılan Havva K.’ya, ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi konuldu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu olan ve ilaçlı tedavisi devam eden Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Dehşet verici olay, geçtiğimiz yıl 31 Aralık günü Selçuklu İlçesi Yazır Mahallesi’nde meydana geldi. Yakınları, iki yıl önce nikahsız eşinden ayrılan Havva K.’nın çocukları 5 yaşındaki Ş.A. ve 4 yaşındaki M.A.’yı sürekli dövdüğü iddiasıyla polise ihbarda bulundu. Polis tarafından gözaltına alınan Havva K., ifadesinde, “Oğlum itince yere düştü. Başını yere vurdu. Alnındaki kızarıklıklar da bu nedenle oluştu” dedi. Alınan ifadesinin ardından Havva K., savcının talimatıyla serbest bırakıldı.
YAKINLARININ ÇEKTİĞİ GİZLİ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI
Havva K., çocuklarıyla birlikte evine dönünce yakınlarının gizlice çektiği dayak görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde, Havva K.’nın, kanepenin üzerine yatırdığı oğlu Ş.A.’ya ”Öl, geber” diye bağırarak göğsüne ve karnına yumruk atması, bir yakının araya girmesine karşın dövmeye devam etmesi, bir ara kırılan tırnağını kontrol ettikten sonra yine dövmeye devam ettiği görüldü. Başka bir görüntüde ise Havva K.’nın elinde sopayla oğlu Ş.A.’nın ayaklarına vurduğu, “Yeter, yeter. Ben bıktım. ‘Sus’ diyorum. Bir ses duyayım. Bunu ağzına sokarım. Arabanın altında kalırsın inşallah. Mutlu olurum. Elime kına yakarım. Sen benim başımın belasısın. Ağlama çarparım bak” dediği de görüldü.
KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEŞHİSİ
Dayak görüntülerinin ardından savcılık tarafından hakkında yeniden soruşturma açılan Havva K. polis tarafından gözaltına alındı. Havva K. polis eşliğinde ambulansla Numune Hastanesi Psikiyatri servisine kaldırıldı. Gözlem altına alınan Havva K.’ya ‘kişilik bozukluğu’ teşhisi kondu. Numune Hastanesi’nde 15 gün tedavi olduktan sonra taburcu edilen ve ilaçlı tedavisi süren Havva K., hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ‘basit yaralama’ suçundan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
ÇOCUKLARI KORUMA ALTINDA
Havva K.’nın çocuklarına dayak attığı görüntülerin ortaya çıkmasının ardından da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçerek iki çocuğu koruma altına aldı. Davaya çocuklar adına müdahahil olan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yetkilileri, çocukların halen koruma altında olduğunu bildirdi. (DHA)
1 Ocak 2016 Cuma
Bu kez öz anne dehşeti
Türkiye'nin kanını donduran Kayseri'deki üvey anne dehşetinin ardından bu kez de Konya'dan korkunç görüntüler geldi. Konya’da, iki yıl önce ayrıldığı sevgilisinden dünyaya gelen 4 ve 5 yaşındaki çocuklarına şiddet uygulayan kadının "insan öz çocuğuna bunu nasıl yapar" dedirten dehşet verici görüntüleri ortaya çıktı.
Olay, Konya’nın Selçuklu İlçesi Yazır mahallesinde bir evde meydana geldi. Cumhuriyet Polis Merkezine giden Havva K. (36)’nin yakınları 4 ve 5 yaşındaki çocuklarına sürekli şiddet uyguladığı ihbarında bulundu.
İki yıl önce ayrıldığı, birlikte yaşadığı kişiden dünyaya getirdiği oğlu Ş.A.(5) ile kızı M.A. (4)'yı zaman zaman yakınlarının yanında döven kadın, yakınlarının ihbarı üzerine gözaltına alındı.
Havva K. poliste “oğlum itince düştü, alnındaki kızarıklık bu nedenle oluştu” diye ifade verdi. Bunun üzerine Havva K., ifadesi alındıktan sonra cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.
KALBİNİ YUMRUKLUYOR
Serbest kaldıktan sonra çocuklarına şiddet uygulamaya devam eden cani annenin oğlu Ş.A.’yı darp ederken yakınları tarafından kaydedilen görüntüleri ortaya çıktı.
Görüntülerde, kadın kanepede oturan oğluna yaklaşarak yumruk atıyor. Ağlayarak acılar içinde kıvranan çocuğuna şiddet uygulamaya devam eden kadın oğlunun kalbine “öl” diyerek yumruk vuruyor. Başka bir görüntü de ise zanlı "yeter bıktım" diyerek oğlunu sopayla darp ediyor. Bu esnada yanında oturan başka bir kadının da "vurma korkut. Senden yüz buluyor, şımarıyor" dediği duyuluyor.
Olay, Konya’nın Selçuklu İlçesi Yazır mahallesinde bir evde meydana geldi. Cumhuriyet Polis Merkezine giden Havva K. (36)’nin yakınları 4 ve 5 yaşındaki çocuklarına sürekli şiddet uyguladığı ihbarında bulundu.
İki yıl önce ayrıldığı, birlikte yaşadığı kişiden dünyaya getirdiği oğlu Ş.A.(5) ile kızı M.A. (4)'yı zaman zaman yakınlarının yanında döven kadın, yakınlarının ihbarı üzerine gözaltına alındı.
Havva K. poliste “oğlum itince düştü, alnındaki kızarıklık bu nedenle oluştu” diye ifade verdi. Bunun üzerine Havva K., ifadesi alındıktan sonra cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakıldı.
KALBİNİ YUMRUKLUYOR
Serbest kaldıktan sonra çocuklarına şiddet uygulamaya devam eden cani annenin oğlu Ş.A.’yı darp ederken yakınları tarafından kaydedilen görüntüleri ortaya çıktı.
Görüntülerde, kadın kanepede oturan oğluna yaklaşarak yumruk atıyor. Ağlayarak acılar içinde kıvranan çocuğuna şiddet uygulamaya devam eden kadın oğlunun kalbine “öl” diyerek yumruk vuruyor. Başka bir görüntü de ise zanlı "yeter bıktım" diyerek oğlunu sopayla darp ediyor. Bu esnada yanında oturan başka bir kadının da "vurma korkut. Senden yüz buluyor, şımarıyor" dediği duyuluyor.
19 Aralık 2015 Cumartesi
Konya'da 1 liralık kıyafet izdihamı
Konya'da yeni faaliyete geçecek bir giyim mağazasında ürünlerin 1 liraya satılacağını duyan vatandaşlar izdihama neden olunca açılış ertelendi.
Alaaddin Bulvarı'nda açılışı yapılacak kadın giyim mağazasında 1 liradan satışa sunulacak tanıtım ve promosyon amaçlı ürünleri almak isteyen yüzlerce vatandaş, bina önünde toplandı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlar, saatlerce mağazanın açılmasını bekledi. Kepenklerin uzun süre açılmamasına tepki gösteren müşteriler, mağazanın kapı ve pencerelerini yumruklayarak yetkilileri protesto etti.
Kuyrukta bekleyenler arasında erkeklerin de bulunmasına "Erkekler dışarı, erkekler gitsin" sloganları atarak tepki gösterenleri olay yerine gelen polis ve güvenlik görevlileri sakinleştirmeye çalıştı.
İzdiham nedeniyle açılış 10 Ocak'a ertelendi.
Alaaddin Bulvarı'nda açılışı yapılacak kadın giyim mağazasında 1 liradan satışa sunulacak tanıtım ve promosyon amaçlı ürünleri almak isteyen yüzlerce vatandaş, bina önünde toplandı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren uzun kuyruklar oluşturan vatandaşlar, saatlerce mağazanın açılmasını bekledi. Kepenklerin uzun süre açılmamasına tepki gösteren müşteriler, mağazanın kapı ve pencerelerini yumruklayarak yetkilileri protesto etti.
Kuyrukta bekleyenler arasında erkeklerin de bulunmasına "Erkekler dışarı, erkekler gitsin" sloganları atarak tepki gösterenleri olay yerine gelen polis ve güvenlik görevlileri sakinleştirmeye çalıştı.
İzdiham nedeniyle açılış 10 Ocak'a ertelendi.
17 Aralık 2015 Perşembe
Konya'da Mevlana fırsatçılığı
Mevlana Haftası, Konya’daki fırsatçıları harekete geçirdi. Geceleme fiyatını 11 bin TL’ye kadar çıkaran bazı oteller Konyalıların tepkisini çekti. Turizmciler şehre kötülük yapıldığını belirtti.
Milliyet Gazetesi'nden Hanife Baş'ın haberine göre Konya otellerinde Mevlana Haftası ve Şeb-i Arus fırsatçılığı yaşanıyor. Mevlana’nın Kandil yakma ve sevgi yürüyüşü ile başlayan 742. Vuslat Yıldönümü törenleri devam ediyor. 7-17 Aralık tarihleri arasında süren sema törenleri nedeniyle şehre turist akını yaşanıyor. Törenlere 70 bin kişinin katılması bekleniyor. Bu durumu fırsat gören bazı otellerin gecelik fiyatlarını 11 bin TL’ye kadar çıkartması ise herkesi şaşkına çevirdi.
'11 BİN TL'YE ÇIKTIĞINI GÖRDÜK'
Konya TÜRSAB Başkanı Kazım Yanar, şehirde çok düzgün ve kurumsal oteller bulunduğunu ancak bazı fırsatçıların da bulunduğunu söyledi. Yanar, “Şehirde normal dönemde dört ve beş yıldızlı otellerde geceleme fiyatları 130-140 TL düzeyinde. Etkinlik dönemlerinde her şehirde olduğu gibi burada da normal oteller iki ya da en fazla üç katına fiyatlarını çıkartıyor. Ancak bu yıl bazı fırsatçı otellerde bir gecelik fiyatların 11 bin TL’ye çıktığını gördük. Bu odaları da bu fiyattan sattılar. Maalesef bu tarz işletmeler şehrimize zarar veriyor” dedi.
'ŞEHRE KÖTÜLÜK'
Şehirdeki kurumsal otellerin kesinlikle fırsatçılık yapmadığını ve günler öncesinde rezervasyonlarının dolduğunu dile getiren Yanar, “Özellikle Mevlana civarındaki oteller bu fırsatçılık yapıyor. Geçen yıllarda 2 bin TL’lik geceleme fiyatlarını görmüştük ama bu yıl ilk kez 11 bin TL’ye oda satan otel var. Serbest piyasa ekonomisi olduğu ve internet üzerinden bir online rezervasyon sitesi üzerinden satıldığı için bir müdahelede bulanamıyoruz. Yaptırım gücümüz yok” diye konuştu.
YÜZDE 80'LERİN ÜZERİNDE
Kazım Yanar, yapılanları Konya’ya kötülük olarak nitelerken, bu yıl törenler için otellerde dolulukların yüzde 70’lerde bulunduğunu, geçen yılların doluluklarını da aradıklarını vurguladı. Yanar, fırsatçıların turisti kaçırdığının, geçen yıllarda otel doluluklarının yüzde 80’lerin üzerinde olduğunun altını çizdi.
RESTORANA DİKKAT
Kazım Yanar, sadece otellerin değil Mevlana civarındaki restoranlar arasında da bazı fırsatçıların bulunduğunu, onların da turistlere yüklü fatura çıkartmak için uğraştığını aktardı. Yanar, bu fırsatçıların şehri temsil etmediğini çok düzgün esnafın da bulunduğunu dile getirerek, şehre bu yıl yurtiçi yanında İran ve Afganistan’dan da ciddi oranda turist geldiğini, gelecek yıl Hindistan pazarına da açılmak istediklerini belirtti.
Milliyet Gazetesi'nden Hanife Baş'ın haberine göre Konya otellerinde Mevlana Haftası ve Şeb-i Arus fırsatçılığı yaşanıyor. Mevlana’nın Kandil yakma ve sevgi yürüyüşü ile başlayan 742. Vuslat Yıldönümü törenleri devam ediyor. 7-17 Aralık tarihleri arasında süren sema törenleri nedeniyle şehre turist akını yaşanıyor. Törenlere 70 bin kişinin katılması bekleniyor. Bu durumu fırsat gören bazı otellerin gecelik fiyatlarını 11 bin TL’ye kadar çıkartması ise herkesi şaşkına çevirdi.
'11 BİN TL'YE ÇIKTIĞINI GÖRDÜK'
Konya TÜRSAB Başkanı Kazım Yanar, şehirde çok düzgün ve kurumsal oteller bulunduğunu ancak bazı fırsatçıların da bulunduğunu söyledi. Yanar, “Şehirde normal dönemde dört ve beş yıldızlı otellerde geceleme fiyatları 130-140 TL düzeyinde. Etkinlik dönemlerinde her şehirde olduğu gibi burada da normal oteller iki ya da en fazla üç katına fiyatlarını çıkartıyor. Ancak bu yıl bazı fırsatçı otellerde bir gecelik fiyatların 11 bin TL’ye çıktığını gördük. Bu odaları da bu fiyattan sattılar. Maalesef bu tarz işletmeler şehrimize zarar veriyor” dedi.
'ŞEHRE KÖTÜLÜK'
Şehirdeki kurumsal otellerin kesinlikle fırsatçılık yapmadığını ve günler öncesinde rezervasyonlarının dolduğunu dile getiren Yanar, “Özellikle Mevlana civarındaki oteller bu fırsatçılık yapıyor. Geçen yıllarda 2 bin TL’lik geceleme fiyatlarını görmüştük ama bu yıl ilk kez 11 bin TL’ye oda satan otel var. Serbest piyasa ekonomisi olduğu ve internet üzerinden bir online rezervasyon sitesi üzerinden satıldığı için bir müdahelede bulanamıyoruz. Yaptırım gücümüz yok” diye konuştu.
YÜZDE 80'LERİN ÜZERİNDE
Kazım Yanar, yapılanları Konya’ya kötülük olarak nitelerken, bu yıl törenler için otellerde dolulukların yüzde 70’lerde bulunduğunu, geçen yılların doluluklarını da aradıklarını vurguladı. Yanar, fırsatçıların turisti kaçırdığının, geçen yıllarda otel doluluklarının yüzde 80’lerin üzerinde olduğunun altını çizdi.
RESTORANA DİKKAT
Kazım Yanar, sadece otellerin değil Mevlana civarındaki restoranlar arasında da bazı fırsatçıların bulunduğunu, onların da turistlere yüklü fatura çıkartmak için uğraştığını aktardı. Yanar, bu fırsatçıların şehri temsil etmediğini çok düzgün esnafın da bulunduğunu dile getirerek, şehre bu yıl yurtiçi yanında İran ve Afganistan’dan da ciddi oranda turist geldiğini, gelecek yıl Hindistan pazarına da açılmak istediklerini belirtti.
20 Mart 2015 Cuma
Sekreter Asuman'ın büyük oyunu
Konya'da geçen 2 Haziran'da Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Celalettin Özdemir'i, duygusal ilişki yaşadığı sekreter Asuman E.'ye ilgi duyduğu gerekçesiyle üniversitedeki odasında bıçaklayarak öldürmekten tutuklanan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin yargılanması devam edildi. Duruşmada sanık Prof. Dr. Ahmet Gülce, tutuksuz sanık Asuman E.'nin eşini, doçentin ailesine ağabeyi olarak tanıttığını iddia etti. Asuman E.'nin tutuklanması talebi kabul edilmedi.
Geçen 2 Haziran'da, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Kamış'ın eşi olan 2 çocuk babası Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce (53), iddiaya göre duygusal ilişki yaşadığı fakültedeki o dönem evli olan 1 çocuk annesi 28 yaşındaki sekreter Asuman E. (28) yüzünden tartıştığı 3 çocuk babası Doç.Dr. Celalettin Özdemir'i bıçaklayarak öldürdü. Fakültedeki odasında olaydan 2 gün sonra cesedi bulunan Doç. Dr. Özdemir'in vücudunda ve boğazında 14 bıçak darbesi saptandı.
Cinayetin ardından emeklilik dilekçesi veren Prof.Dr. Gülce ile Asuman E. gözaltına alındı. Prof. Dr. Gülce, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, sekreter Asuman E. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu olarak yargılanan Prof. Dr. Ahmet Gülce ile 'cinayete yardım etmek' suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan Asuman E., öldürülen Doç.Dr. Özdemir'in ailesi, taraf avukatları ile tanık olarak Dekan Prof. Dr. Handan Kamış, fakültedeki iki öğretim üyesi, 1 sekreter ve 1 tekniker ile sekreter Asuman E.'nin cinayeti anlattığı tanıdığı bir polis memuru katıldı.
Tutuksuz yargılanan sekreter Asuman E. güvenlik gerekçesiyle tutuklu sanıkların girdiği kapıdan solana alındı.
DEKAN: ASUMAN'IN EŞİMLİ İLİŞKİSİ OLDUĞUNU DÜŞÜNENEM
Duruşmaya tanık olarak katılan ve olaydan sonra Prof. Dr. Ahmet Gülce'den boşanan Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Kamış'a, mahkeme heyeti, sanık eşi olduğu için kanunen tanık olmama hakkının bulunduğunu hatırlattı. Tanıklık edeceğini belirten Prof.Dr. Kamış, soruşturma sırasında polise verdiği ifadesinin geçerli olduğunu belirtti.
SON BİR YILDA DEĞİŞTİ
Sekter Asuman E.'yi dekanlık görevine atandıktan sonra tanıdığını belirten Prof.Dr. Kamış, şunları söyledi:
''Asuman'ı, dekan olduktan sonra tanıdım. Asuman ile ilgili şikayetler alıyorduk. Celalettin bey ile ilişkisi olduğunu öğrendim. Ama inanamadım. Asuman ile eşimin bir ilişkisi olduğunu düşünemem bile. Çok iyi bir evliliğimiz vardı. Herkes evliliğimize gıptayla bakardı. Son bir yılda Ahmet değişti, tutarsız hareketleri vardı. 16-17 kilo verdi. Durduk yerde uykuya dalıyor, saçma sapan, sözler söylüyordu. Ben de artık onunla konuşmaktan vazgeçmiştim.''
''BENİM EŞİM KARINCAYI BİLE İNCİTEMEZ''
Olay günün ne yaşadıklarını anlatan Prof.Dr. Kamış, eve gitmek için otomobile bindiklerinde eşi Prof.Dr. Gülce'nin tedirgin ve sürekli terlediğini belirtti. Eve gittiklerinde eşine 'Sen kavga mı ettin?' diye sorduğunu ifade eden Prof.Dr. Kamış, ''O da 'Celalettin'i öldürdüm. Asuman ile olan ilişkimizi öğrenmiş' dedi. Ben o sırada baygınlık geçirdim. Ahmet ile konuşmak istemedim ve evi terk etmesini söyledim.'' dedi.
Eşinin anlattığı olaya inanmadığını belirten Prof.Dr. Kamış, şöyle konuştu:
''Benim eşim bir karıncayı bile incitmez, incitecek bir adam değil. Ama ortada bir suç varsa, herkes cezasını çekmeli. O gece Celalettin ile ilgili böyle bir bilgi gelmeyince Ahmet'in saçmaladığını düşündüm. Ahmet ve Celalettin'in çok iyi arkadaş olduğunu biliyorum.''
Avukatların, 'Polise bilgi vermeyi düşünmediniz mi?'' sorusu üzerine Prof.Dr. Kamış, '' O an ben şok halindeydim. Zaten Ahmet'in bunu yapabileceğini düşünmedim. Ahmet'in saçmaladığını düşündüm'' dedi.
''ASUMAN, BENİMLE HELALLEŞMEYE GELMEDİ''
Turizm fakültesine gönderilen sekreter Asuman E.'nin olay günü odasına helalleşmek için gelmediğini ve farklı bir maksadının olduğunu öne süren Dekan Prof. Dr. Kamış, ''Basında yer aldığı gibi olay gelişmedi. Asuman o gün helalleşme niyetiyle odama gelmedi. Asuman ile ben, samimi değilim ki helalleşme olsun. Alışıldık bir durum değil. Asuman benim odama giremez. İzin alıp öyle gelmesi gerekir. Kapıyı açtı, 'Hocam sizi çok seviyorum, hayırlısı olsun' dedi ve gitti. Asuman için 2013 yılında bir öğrenci velisinin, rektörlüğe bir şikayet dilekçesi oldu. Öğrencisi velisi, 'Bu fakülteyi bu kadından kurtarın. Öğrencilere kötü örnek oluyor' diye şikayet dilekçesini gönderdi'' dedi.
SEKRETER:''İKİ DÜNYA BİR ARAYA GELSE BEN AHMET'LE İLİŞKİ YAŞAMAM''
Dekan Prof. Dr. Handan Kamış, tanık olarak dinlendikten sonra ayağa kalkan, olaydan sonra eşinden boşanan ve taşeron işçisi olduğu için de işine son verilen sekreter Asuman E., ''Ben öncelikli şunu söylemek istiyorum. İki dünya bir araya gelse ben Ahmet'le ilişki yaşamadım, yaşamam'' dedi. Hakim ise oturması için Asuman S.'yi uyardı.
Tanık olarak dinlenen iki öğretim üyesi de olay günü Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in odasından ses geldiğini ancak telefonla görüştüğünü sandıklarını söyledi.
Asuman E.'nin daha önceki ifadelerinde Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin, Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, öldürdüğünü söylemesi üzerine durumdan şüphelenip, tanıdığı bir polis memuruna durumu anlattığını söylediği polis memuru da tanık olarak dinlendi.
Olay sırasında Kayıp Şahıslar Büro Amirliği'nde çalıştığını ancak şu an emekli olduğunu belirten Recep Uçar, ''Asuman'ın amcası ile aynı sitede oturuyoruz. Beni çağırdılar. Asuman olayı anlattı. Ben emniyete gidip ifade vermesini söyledim. Sonra da cinayet büro amirliğini arayıp bilgi verdim'' dedi.
SEKRETER ASUMAN, BAŞKA BİR SEKRETERDEN HAMİLELİK TEST ÇUBUĞU ALMIŞ
,Olay sırasında Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin sekreterliğini yapan Firdevs Kültür de tanık olarak ifade verdi. Firdes Kültür, geçen nisan ayında hamile olduğu dönemde Asuman E.'nin kendisine gelip hamilelik test çubuğuna idrar yapmasını istediğini öne sürdü. Kültür, ''Hamile olduğum dönemde, sanık Asuman yanıma gelip, benim hamile olmam sebebiyle, eşine şaka yapacağını hamilelik test çubuğuna idrar yapmamı ve onu eşine göstereceğini söyledi. Ben önce karşı çıktım. Daha sonra ikna oldum. Ama bunu eşine gösterip, göstermediğini sormadım. O da bir şey söylemedi'' dedi.
ASUMAN, ÖLDÜRÜLEN DOÇENTİN ODASINDAN KOKU GELİP GELMEDİĞİNİ SORMUŞ
Firdevs Kültür, olayın olduğu dönemde ise Asuman E.'nin kendisini telefonla sürekli arayıp Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in, fakültede görüp görmediğini, Özdemir'in, odasından koku gelip, gelmediğini ve kapısının açılıp, açılmadığını sorduğunu öne sürdü.
Mahkemede Asuman E.'nin avukatı Hasip Şenalp de, profesör ve doçentin statüsü yüksek iki insan olduğunu belirterek, '' Statüsü belli olan kişilerin, Asuman gibi bir kişiye tenezzül etmesi ilginç bulunur. Böyle bir şey mümkün değil. Asuman günah keçisi gibi hep suçlanıyor'' dedi.
PROFESÖR: ASUMAN İLİŞKİYİ İNKAR EDİYOR
Prof. Dr. Ahmet Gülce ise sekreter Asuman E.'nin ilişkisini inkar ettiğini belirterek, savunmasında şunları söyledi:
''Her ne kadar olay yaşanmış olsa da. Ben tevekkül ettim. Allah'a sığındım. Bu ilişkinin nasıl başladığını bilmiyorum. Bir anda başlayan bir şey. Olayın şokunu hala atlatamadım. Benim Asuman ile ilişkim oldu. Ama kendisi inkar ediyor.''
''ASUMAN, EŞİNİ, DOÇENTİN AİLESİNE AĞABEYİ OLARAK TANITTI''
Prof. Dr. Ahmet Gülce, Asuman E.'nin eşini, doçentin ailesine ağabeyi olarak tanıttığını iddia ederek, ''Ben olayın başından beri düşünüyorum. Asuman'ın ailesiyle birlikte olayı kurguladığını kanaat getirdim. Hatta bir hukuki danışmanı olduğuna dahi inanıyorum. Asuman, maktülün ailesine kendi kocasını ağabeyim diye tanıtmıştır'' diye konuştu.
Prof. Dr. Gülce, ''Birisi gelip deseydi. Asuman ikinizi de idare ediyor diye. Bu olay buralara gelmezdi. Ben sükunetle davanın karara bağlanması bekleyeceğim'' dedi.
Prof. Dr. Gülce'nin avukatı Fatih Rüşen de, Asuman E.'nin tutuklanmasını talep ederek, ''Şimdiye kadar Asuman'ın söyledikleri, tanık ve delilerle yalan olduğu ortaya çıktı. Maktulün odasında olmayacak yerlerde Asuman'ın parmak izi çıktı. Asuman'ın, bütün söyledikleri neredeyse yalan. Buna rağmen halen nasıl tutuksuz yargılandığına inanamıyorum. Asuman'ın tutuklanmasını talep ediyorum. Bütün bunlara rağmen Asuman tutuklanmayacakta ben mi tutuklanacağım'' dedi.
Saat 09.40'da başlayan duruşmaya saat 12.20'de ara verildi. Saat 14.00'de tekrar başlayan duruşmada mahkeme heyeti, Asuman E.’nin tutuksuz olarak yargılanmasına, Salı ve Perşembe günü yapılan adli kontrol kararının kaldırılmasına, yurt dışı yasağı karanının devam etmesine karar verdi. Heyet, Adli Tıp Kurumu ve telefon kayıtlarıyla ilgili gelecek raporlar ile diğer tanıkların dinlemesi için duruşmayı 5 Haziran tarihine erteledi.
Yakınlarıyla birlikte duruşmaya katılan sekreter Asuman E., dava sona erdikten sonra otomobiline binip adliyeden ayrıldı. DHA
Geçen 2 Haziran'da, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Kamış'ın eşi olan 2 çocuk babası Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce (53), iddiaya göre duygusal ilişki yaşadığı fakültedeki o dönem evli olan 1 çocuk annesi 28 yaşındaki sekreter Asuman E. (28) yüzünden tartıştığı 3 çocuk babası Doç.Dr. Celalettin Özdemir'i bıçaklayarak öldürdü. Fakültedeki odasında olaydan 2 gün sonra cesedi bulunan Doç. Dr. Özdemir'in vücudunda ve boğazında 14 bıçak darbesi saptandı.
Cinayetin ardından emeklilik dilekçesi veren Prof.Dr. Gülce ile Asuman E. gözaltına alındı. Prof. Dr. Gülce, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, sekreter Asuman E. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu olarak yargılanan Prof. Dr. Ahmet Gülce ile 'cinayete yardım etmek' suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan Asuman E., öldürülen Doç.Dr. Özdemir'in ailesi, taraf avukatları ile tanık olarak Dekan Prof. Dr. Handan Kamış, fakültedeki iki öğretim üyesi, 1 sekreter ve 1 tekniker ile sekreter Asuman E.'nin cinayeti anlattığı tanıdığı bir polis memuru katıldı.
Tutuksuz yargılanan sekreter Asuman E. güvenlik gerekçesiyle tutuklu sanıkların girdiği kapıdan solana alındı.
DEKAN: ASUMAN'IN EŞİMLİ İLİŞKİSİ OLDUĞUNU DÜŞÜNENEM
Duruşmaya tanık olarak katılan ve olaydan sonra Prof. Dr. Ahmet Gülce'den boşanan Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Kamış'a, mahkeme heyeti, sanık eşi olduğu için kanunen tanık olmama hakkının bulunduğunu hatırlattı. Tanıklık edeceğini belirten Prof.Dr. Kamış, soruşturma sırasında polise verdiği ifadesinin geçerli olduğunu belirtti.
SON BİR YILDA DEĞİŞTİ
Sekter Asuman E.'yi dekanlık görevine atandıktan sonra tanıdığını belirten Prof.Dr. Kamış, şunları söyledi:
''Asuman'ı, dekan olduktan sonra tanıdım. Asuman ile ilgili şikayetler alıyorduk. Celalettin bey ile ilişkisi olduğunu öğrendim. Ama inanamadım. Asuman ile eşimin bir ilişkisi olduğunu düşünemem bile. Çok iyi bir evliliğimiz vardı. Herkes evliliğimize gıptayla bakardı. Son bir yılda Ahmet değişti, tutarsız hareketleri vardı. 16-17 kilo verdi. Durduk yerde uykuya dalıyor, saçma sapan, sözler söylüyordu. Ben de artık onunla konuşmaktan vazgeçmiştim.''
''BENİM EŞİM KARINCAYI BİLE İNCİTEMEZ''
Olay günün ne yaşadıklarını anlatan Prof.Dr. Kamış, eve gitmek için otomobile bindiklerinde eşi Prof.Dr. Gülce'nin tedirgin ve sürekli terlediğini belirtti. Eve gittiklerinde eşine 'Sen kavga mı ettin?' diye sorduğunu ifade eden Prof.Dr. Kamış, ''O da 'Celalettin'i öldürdüm. Asuman ile olan ilişkimizi öğrenmiş' dedi. Ben o sırada baygınlık geçirdim. Ahmet ile konuşmak istemedim ve evi terk etmesini söyledim.'' dedi.
Eşinin anlattığı olaya inanmadığını belirten Prof.Dr. Kamış, şöyle konuştu:
''Benim eşim bir karıncayı bile incitmez, incitecek bir adam değil. Ama ortada bir suç varsa, herkes cezasını çekmeli. O gece Celalettin ile ilgili böyle bir bilgi gelmeyince Ahmet'in saçmaladığını düşündüm. Ahmet ve Celalettin'in çok iyi arkadaş olduğunu biliyorum.''
Avukatların, 'Polise bilgi vermeyi düşünmediniz mi?'' sorusu üzerine Prof.Dr. Kamış, '' O an ben şok halindeydim. Zaten Ahmet'in bunu yapabileceğini düşünmedim. Ahmet'in saçmaladığını düşündüm'' dedi.
''ASUMAN, BENİMLE HELALLEŞMEYE GELMEDİ''
Turizm fakültesine gönderilen sekreter Asuman E.'nin olay günü odasına helalleşmek için gelmediğini ve farklı bir maksadının olduğunu öne süren Dekan Prof. Dr. Kamış, ''Basında yer aldığı gibi olay gelişmedi. Asuman o gün helalleşme niyetiyle odama gelmedi. Asuman ile ben, samimi değilim ki helalleşme olsun. Alışıldık bir durum değil. Asuman benim odama giremez. İzin alıp öyle gelmesi gerekir. Kapıyı açtı, 'Hocam sizi çok seviyorum, hayırlısı olsun' dedi ve gitti. Asuman için 2013 yılında bir öğrenci velisinin, rektörlüğe bir şikayet dilekçesi oldu. Öğrencisi velisi, 'Bu fakülteyi bu kadından kurtarın. Öğrencilere kötü örnek oluyor' diye şikayet dilekçesini gönderdi'' dedi.
SEKRETER:''İKİ DÜNYA BİR ARAYA GELSE BEN AHMET'LE İLİŞKİ YAŞAMAM''
Dekan Prof. Dr. Handan Kamış, tanık olarak dinlendikten sonra ayağa kalkan, olaydan sonra eşinden boşanan ve taşeron işçisi olduğu için de işine son verilen sekreter Asuman E., ''Ben öncelikli şunu söylemek istiyorum. İki dünya bir araya gelse ben Ahmet'le ilişki yaşamadım, yaşamam'' dedi. Hakim ise oturması için Asuman S.'yi uyardı.
Tanık olarak dinlenen iki öğretim üyesi de olay günü Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in odasından ses geldiğini ancak telefonla görüştüğünü sandıklarını söyledi.
Asuman E.'nin daha önceki ifadelerinde Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin, Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, öldürdüğünü söylemesi üzerine durumdan şüphelenip, tanıdığı bir polis memuruna durumu anlattığını söylediği polis memuru da tanık olarak dinlendi.
Olay sırasında Kayıp Şahıslar Büro Amirliği'nde çalıştığını ancak şu an emekli olduğunu belirten Recep Uçar, ''Asuman'ın amcası ile aynı sitede oturuyoruz. Beni çağırdılar. Asuman olayı anlattı. Ben emniyete gidip ifade vermesini söyledim. Sonra da cinayet büro amirliğini arayıp bilgi verdim'' dedi.
SEKRETER ASUMAN, BAŞKA BİR SEKRETERDEN HAMİLELİK TEST ÇUBUĞU ALMIŞ
,Olay sırasında Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin sekreterliğini yapan Firdevs Kültür de tanık olarak ifade verdi. Firdes Kültür, geçen nisan ayında hamile olduğu dönemde Asuman E.'nin kendisine gelip hamilelik test çubuğuna idrar yapmasını istediğini öne sürdü. Kültür, ''Hamile olduğum dönemde, sanık Asuman yanıma gelip, benim hamile olmam sebebiyle, eşine şaka yapacağını hamilelik test çubuğuna idrar yapmamı ve onu eşine göstereceğini söyledi. Ben önce karşı çıktım. Daha sonra ikna oldum. Ama bunu eşine gösterip, göstermediğini sormadım. O da bir şey söylemedi'' dedi.
ASUMAN, ÖLDÜRÜLEN DOÇENTİN ODASINDAN KOKU GELİP GELMEDİĞİNİ SORMUŞ
Firdevs Kültür, olayın olduğu dönemde ise Asuman E.'nin kendisini telefonla sürekli arayıp Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in, fakültede görüp görmediğini, Özdemir'in, odasından koku gelip, gelmediğini ve kapısının açılıp, açılmadığını sorduğunu öne sürdü.
Mahkemede Asuman E.'nin avukatı Hasip Şenalp de, profesör ve doçentin statüsü yüksek iki insan olduğunu belirterek, '' Statüsü belli olan kişilerin, Asuman gibi bir kişiye tenezzül etmesi ilginç bulunur. Böyle bir şey mümkün değil. Asuman günah keçisi gibi hep suçlanıyor'' dedi.
PROFESÖR: ASUMAN İLİŞKİYİ İNKAR EDİYOR
Prof. Dr. Ahmet Gülce ise sekreter Asuman E.'nin ilişkisini inkar ettiğini belirterek, savunmasında şunları söyledi:
''Her ne kadar olay yaşanmış olsa da. Ben tevekkül ettim. Allah'a sığındım. Bu ilişkinin nasıl başladığını bilmiyorum. Bir anda başlayan bir şey. Olayın şokunu hala atlatamadım. Benim Asuman ile ilişkim oldu. Ama kendisi inkar ediyor.''
''ASUMAN, EŞİNİ, DOÇENTİN AİLESİNE AĞABEYİ OLARAK TANITTI''
Prof. Dr. Ahmet Gülce, Asuman E.'nin eşini, doçentin ailesine ağabeyi olarak tanıttığını iddia ederek, ''Ben olayın başından beri düşünüyorum. Asuman'ın ailesiyle birlikte olayı kurguladığını kanaat getirdim. Hatta bir hukuki danışmanı olduğuna dahi inanıyorum. Asuman, maktülün ailesine kendi kocasını ağabeyim diye tanıtmıştır'' diye konuştu.
Prof. Dr. Gülce, ''Birisi gelip deseydi. Asuman ikinizi de idare ediyor diye. Bu olay buralara gelmezdi. Ben sükunetle davanın karara bağlanması bekleyeceğim'' dedi.
Prof. Dr. Gülce'nin avukatı Fatih Rüşen de, Asuman E.'nin tutuklanmasını talep ederek, ''Şimdiye kadar Asuman'ın söyledikleri, tanık ve delilerle yalan olduğu ortaya çıktı. Maktulün odasında olmayacak yerlerde Asuman'ın parmak izi çıktı. Asuman'ın, bütün söyledikleri neredeyse yalan. Buna rağmen halen nasıl tutuksuz yargılandığına inanamıyorum. Asuman'ın tutuklanmasını talep ediyorum. Bütün bunlara rağmen Asuman tutuklanmayacakta ben mi tutuklanacağım'' dedi.
Saat 09.40'da başlayan duruşmaya saat 12.20'de ara verildi. Saat 14.00'de tekrar başlayan duruşmada mahkeme heyeti, Asuman E.’nin tutuksuz olarak yargılanmasına, Salı ve Perşembe günü yapılan adli kontrol kararının kaldırılmasına, yurt dışı yasağı karanının devam etmesine karar verdi. Heyet, Adli Tıp Kurumu ve telefon kayıtlarıyla ilgili gelecek raporlar ile diğer tanıkların dinlemesi için duruşmayı 5 Haziran tarihine erteledi.
Yakınlarıyla birlikte duruşmaya katılan sekreter Asuman E., dava sona erdikten sonra otomobiline binip adliyeden ayrıldı. DHA
25 Şubat 2015 Çarşamba
AKP'li adayın seçim afişi sosyal medyayı salladı
2015 genel seçimi için AK Parti Konya milletvekilliği için aday adaylığını açıklayan Osman Yavuz'un hazırladığı afiş sosyal medyayı salladı.
2015 genel seçimi için AK Parti'den aday adaylığını açıklayan Osman Yavuz, hazırladığı afişle sosyal medyanın diline düştü. Kendisini 'Diriliş' dizisindeki karakterlere benzeten Osman Yavuz, Konya'ya hizmet etmek istediğini de sözlerine ekledi.
Kendisi de bir reklam ve PR şirketi sahibi olan Osman Yavuz'un 'viral' yapabilmek adına böyle bir afiş çalışması yaptırdığı tahmin ediliyor. AK Parti'nin "Osmanlı" sevgisini en iyi şekilde kullanan Osman Yavuz'un aday gösterilip gösterilmeyeceği ise merak konusu oldu.
İşte sosyal medyada atılan tweetlerden bazıları;
Benazir Coşkun @BenazirCoskun
Sabah sabah yüzümüzü güldüren Osman Yavuz Han kardeşimizin gazası mübarek olsun, Allah yar ve yardımcısı olsun!
ToLGa @bin900yedi
AKP Konya milletvekili aday adayı Anadolu Beylerbeyi Osman Yavuz..
Metin Uca @MetinUca
Hem Osman hem Yavuz daha ne istiyosunuz. Bu cengaver bir seçilsin çekiç değil gürz ile muhalifleri dağıtır #Gafdagi
Serge Gainsbourg @SergeEfendi
AKP Konya milletvekili aday adayı Osman Yavuz yüksek dozda din almış
Yavuzhan Kılınç @Yavuzhankilinc
Heralde Osman Yavuz Konya'yı yeniden Karamanoğlu beyliği yapacak.
nevbahar @nevbahar111
Konya Akp mv aday adayı 2. Aladdin bin Osman bin Yavuz...
M @jakabvo
konya'da yeniden karamanoğlu beyliği için çare osman yavuz!
Yiğit.Ç @Ygtcklr
Sarayda cumhurbaşkanının yanında duran Duşkabinoğullarından osman yavuz adaylığını koymuş
UAGH @UAGH2
bakın ben hikaye yazıp osman yavuz gibi bi karekter uydursam, o kadar olmaz işkembeden sallama dersiniz ama adam gerçek
Halit Siyah :d @kirmizihalit
Umarım Osman Yavuz akp'den meclise girer. Orada çıkış gösterir ve birtakım hamlelerle buraların padişahı olur da hepimizi kılıçtan geçirir.
2015 genel seçimi için AK Parti'den aday adaylığını açıklayan Osman Yavuz, hazırladığı afişle sosyal medyanın diline düştü. Kendisini 'Diriliş' dizisindeki karakterlere benzeten Osman Yavuz, Konya'ya hizmet etmek istediğini de sözlerine ekledi.
Kendisi de bir reklam ve PR şirketi sahibi olan Osman Yavuz'un 'viral' yapabilmek adına böyle bir afiş çalışması yaptırdığı tahmin ediliyor. AK Parti'nin "Osmanlı" sevgisini en iyi şekilde kullanan Osman Yavuz'un aday gösterilip gösterilmeyeceği ise merak konusu oldu.
İşte sosyal medyada atılan tweetlerden bazıları;
Benazir Coşkun @BenazirCoskun
Sabah sabah yüzümüzü güldüren Osman Yavuz Han kardeşimizin gazası mübarek olsun, Allah yar ve yardımcısı olsun!
ToLGa @bin900yedi
AKP Konya milletvekili aday adayı Anadolu Beylerbeyi Osman Yavuz..
Metin Uca @MetinUca
Hem Osman hem Yavuz daha ne istiyosunuz. Bu cengaver bir seçilsin çekiç değil gürz ile muhalifleri dağıtır #Gafdagi
Serge Gainsbourg @SergeEfendi
AKP Konya milletvekili aday adayı Osman Yavuz yüksek dozda din almış
Yavuzhan Kılınç @Yavuzhankilinc
Heralde Osman Yavuz Konya'yı yeniden Karamanoğlu beyliği yapacak.
nevbahar @nevbahar111
Konya Akp mv aday adayı 2. Aladdin bin Osman bin Yavuz...
M @jakabvo
konya'da yeniden karamanoğlu beyliği için çare osman yavuz!
Yiğit.Ç @Ygtcklr
Sarayda cumhurbaşkanının yanında duran Duşkabinoğullarından osman yavuz adaylığını koymuş
UAGH @UAGH2
bakın ben hikaye yazıp osman yavuz gibi bi karekter uydursam, o kadar olmaz işkembeden sallama dersiniz ama adam gerçek
Halit Siyah :d @kirmizihalit
Umarım Osman Yavuz akp'den meclise girer. Orada çıkış gösterir ve birtakım hamlelerle buraların padişahı olur da hepimizi kılıçtan geçirir.
Etiketler:
ak parti,
haber,
konya,
milletvekili,
seçim
29 Aralık 2014 Pazartesi
Doçent cinayetinde şok ifadeler
Konya'da geçen 2 Haziran'da Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, duygusal ilişki yaşadığı sekreter Asuman E.'ye ilgi duyduğu gerekçesiyle üniversitedeki odasında bıçaklayarak öldürdüğü suçlamasıyla tutuklanan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin yargılanmasına başlandı.
Prof. Dr. Gülce, mahkeme heyetine, "Böyle bir olay nedeniyle karşınızda olmaktan utanç duyuyorum" dedi. Öldürdüğü Doç. Dr. Özdemir için cezevinde her gün dua ettiğini ve onun için her gün iki kez Yasin suresini okuduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülce, "Belki ailesi bu kadar dua etmiyordur" dedi. Yaklaşık 4 saat süren duruşmanın ardından mahkeme heyeti duruşmayı 20 Mart
2015 tarihine erteledi.
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Gülce'nin eşi olan 2 çocuk babası 53 yaşındaki Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce, iddiaya göre duygusal ilişki yaşadığı fakültedeki o dönem evli olan 1 çocuk annesi 28 yaşındaki sekreter Asuman E. yüzünden tartıştığı 3 çocuk babası 42 yaşındaki Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i geçen 2 Haziran'da bıçaklayarak öldürdü. Fakültedeki odasında olaydan 2 gün sonra cesedi bulunan Doç. Dr. Özdemir'in vücudunda ve boğazında 14 bıçak darbesi saptandı.
Olayla ilgili olarak, cinayetin ardından emeklilik dilekçesi veren Prof. Dr. Gülce ile Asuman E. gözaltına alındı. Prof. Dr. Gülce, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, sekreter Asuman E. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
SEKRETER SALONA TUTUK SANIKLARIN GİRDİĞİ KAPIDAN ALINDI
Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu olarak yargılanan Prof. Dr. Ahmet Gülce ile 'cinayete yardım etmek' suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan Asuman E. katıldı. Asuman E. öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in yakınlarıyla karşılaşmaması için salona, tutuklu sanıkların girdiği kapıdan alındı. Kimlik bilgileri okunan Prof. Dr. Ahmet Gülce, olaydan sonra emekli olduğunu ve boşandığını belirtti.
Asuman E. de işsiz olduğunu herhangi bir gelirinin olmadığını ve babasının evinde kaldığını belirtti. Davaya Selçuk Üniversitesi de müdahil olmak istedi. Ancak mahkemeye heyeti, bu talebi reddetti
'EŞİM DEKAN OLDUKTAN SONRA ASUMAN İLE İLİŞKİMİZ BAŞLADI'
Prof. Dr. Ahmet Gülce, ifadesinde Selçuk Üniversitesi'nde 2004 yılından itibaren görev yaptığını ve öldürdüğü Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, o yıldan itibaren tanıdığını sekreter Asuman E.'yi ise 3 yıldır tanıdığını söyledi. Asuman E. ile ilk tanıştıklarında kendisini o dönem dekan yardımcısı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ahmet Gülce, "İlk tanışmamız ben dekan yardımcısıyken oldu. O zaman iş nedeniyle geldi ve tanıştık. 2012 yılının Haziran ayında eşim dekan olduktan sonra Asuman ile ilişkimiz başladı. Kendisi Çevre Mühendisliği bölümünde görev yapıyordu" dedi.
'ASUMAN, DOÇENTTEN HAMİLE KALDIĞINI SÖYLEDİ'
Prof. Dr. Gülce, ifadesinde sekter Asuman E.'nin hem kendisiyle, hem de Doç. Dr. Celalettin Özdemir ile ilişkisinin olduğunu ve bu yıl içinde Özdemir'den hamile kaldığını söylediğini öne sürdü. Doç. Dr. Özdemir'e, sekreter Asuman E. ile ilişkisinin olup olmadığnı sorduğunu belirten Prof. Dr. Gülce, "Celalettin'e sordum, böyle birşeyin olmadığını söyledi. Ancak Asuman, Celalettin'in kendisini yüz üstü bıraktığını ve ondan kurtulamadığını söylüyordu bana" dedi.
'ASUMAN KAPIYI KİLİTLEDİ'
Asuman E.'in olaydan önce kendisini Doç. Dr. Özdemir'in odasına çağırdığını öne süren Prof. Dr. Gülce, şöyle devam etti:
"Asuman olaydan önce beni Celalettin'in odasına çağırdı. İkisi de odadaydı. Hakkımda dosya hazırlandığını ve bunları YÖK'e bildireceğini söyledi. 'Benim hakkımda ne olacak ki, herşeyimiz ortada' dedim ve çıkıp gittim. 1-2 gün sonra Asuman odama gelerek, dosyada kendisine attığım mesajların olduğunu söyledi. Nasıl aldığını sorunca 'gizlice almış' dedi. Rektör, Asuman'ın fakülteden uzaklaştırılarak başka bir fakülteye gönderilmesini istedi. Bir hafta önce de başka bir yere gönderildi, benim haberim yoktu. Olay günü Asuman saat 5 gibi beni aradı ve eşime teşekkür için yanımıza geleceğini söyledi. Ancak geç geldi ve nerede olduğunu sorunca Celalettin'in yanına uğradığını ve onun dosyayı göndereceğini ifade etti. Daha sonra konuşmak için Asuman ile odadan çıkarak, Celalettin Özdemir'in yanına gittik. Celalettin odada oturuyordu ve Asuman geldi kapıyı kilitledi. 'Siz benim evleneceğim kadını rezil ettiniz, buradan gönderdiniz, ben de sizi rezil edeceğim' diye konuşunca ben de 'Rektör böyle istedi, ben göndermedim' dedim. Bana küfür etmeye başladı. Yakamdan tuttu, benden daha güçlüydü. Hortum kestiğim için bıçak cebimdeydi. Kendimi korumak amacıyla 2-3 kez bıçağı salladım. Hatta bıçağı elimden almaya çalıştı. Bu arada kapı çalındı, kapı kilitliydi, üzerime baktım, kanlıydı. 'Celalettin Hocam' diye seslendiler. Önlüğüm kan olduğu için çıkardım ve maktulün montunu giyerek pencereden atladım."
'EŞİM BANA EVDEN GİTMEMİ SÖYLEDİ'
Olaydan sonra eşi dekan Prof. Dr. Handan Gülce ile birlikte eve gitmek için yola çıktıklarını anlatan Prof. Dr. Gülce, eşinin üzerindeki lekeleri sorması üzerine laboratuvarda oldu, kimyasal madde olduğunu söylediğini belirtti.
Prof. Dr. Ahmet Gülce, eve gittiklerinde Asuman E. yüzünden Doç. Dr. Celalettin Özdemir ile kavga ettiğini söylemesi üzerine dekan eşinin, kendisine evden gitmesini söylediğini ifade etti.
Prof. Dr. Gülce, eşi evden kovduktan sonra babasının evinde olan Asuman E.'nin yanına gittiğini ve Doç. Dr. Özdemir'i öldürdüğünü anlattığını söyledi. Prof. Dr. Gülce, "Asuman'a kapıyı neden kilitlediğini sorduğumda bana 'Celalettin'in baskısıyla' cevabını verdi. Bana anahtarı kapının altından attığını söyledi. Öldürdüğümü söyledim, o da bana 'küçük çocuğum var, beni bulaştırma' dedi" diye konuştu.
PROFESÖR, ÖLDÜRDÜĞÜ DOÇENT İÇİN HER GÜN DUA ETTİĞİNİ SÖYLEDİ
Prof. Dr. Ahmet Gülce, ifadesi sırasında mahkeme heyetine de böyle bir olay nedeniyle karşılarına çıkmaktan dolayı utandığını dile getirdi. Öldürdüğü Doç. Dr. Celalettin Özdemir için cezevinde her gün dua ettiğini ve onun için her gün iki kez Yasin suresini okuduğunu belirterek, "Belki ailesi bu kadar dua etmiyordur" dedi.
BETON ZEMİNDE YATARAK KENDİSİNE CEZA VERMİŞ
Prof. Dr. Ahmet Gülce, olaydan sonra eşinin evi terk etmesini söylemesi üzerine Asuman E. ile görüşüp tekrar evine dönüp, binanın bodrum katında geceyi geçirdiğini belirtti. Prof. Dr. Gülce, ''Celalettin'in beton zeminde yatığını göründe ben de bodrum katta beton zeminde yatarak kendime ceza verdim. Hatta yanıma laboratuvardan siyanür almıştım. Kendimi öldürecektim, sonradan vazgeçtim. Hakim bey bir de şunu belirtmek istedim. Basında 'aşk cinayeti' gibi çıktı, ama bu olay tamamen aniden gelişen bir olaydır" dedi.
Asuman E. ile cinsel ilişkiye girmediklerini belirten Prof. Dr. Gülce, "Asuman bana hep Celalettinden yakınırdı, 'Ondan nefret ediyorum, vücudu kokuyor. Bana zarar vereceğinden endişe duyuyorum.' Hep yakınırdı bu şekilde. Ayrıca Asuman bana bir gün dedi ki, 'dosyayı YÖK'e verirse, sen onu öldürürsün.' Ben de ona dedim ki, 'Cuma hutbesinde hoca bir insanı öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi olduğunu söyledi bu mümkün değil' dedim" diye konuştu.
KAYIP FLAŞ BELLEK
Prof. Dr. Ahmet Gülce, öldürdüğü Doç. Dr. Özdemir'in içinde kendi ve diğer hocalar hakkında kazırladığı YÖK'e vereceği raporların bulunduğu öne sürülen kayıp olan flaş bellekle ilgili de şöyle konuştu:
"Asuman, olaydan sonra görüştüğümüzde bana kayıp flaş belleğin kendisinde olduğunu söylemişti. Ben de ona 'Yarın getir' dedim. O da avukata gösterdiğini, avukatın flaş belleğin sıkıntı doğrubileceğini söylemesi üzerin tuvalete attığını söyledi."
SEKRETER, PROFESÖRLE İLİŞKİMİZ YOK
'Cinayete yardım etmek' suçundan tutuksuz yargılanan ve cinayetin ardından eşi F.S.'den boşanan Asuman E., öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i 2, Prof. Dr. Ahmet Gülce'yi de 5 yıldır tanıdığını belirtti. Doç. Dr. Özdemir ile ilişkisini kabul eden Asuman E., Prof. Dr. Gülce ile olan ilişkisini ise redetti. Asuman E., "Ahmet Hoca bana mesaj gönderiyordu ve bunu Celallettin de görüyor ama dert etmiyordu. Gelen birkaç mesajın fotoğrafını çektik. Celalettin'in böyle bir takıntısı yoktu. 'Evlenince de bu mesajlar devam ederse, bunları Ahmet Hoca'nın eşine gösteririz' diye birbirimize söyledik" dedi.
'BEN KAPIYI KİLİTLEMEDİM'
Asuman E., olaydan 3 gün önce Turizm Fakültesi'nde atandığı için olay günü Mühendislik Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin eşi Prof. Dr. Handan Gülce ile helalleşmek için fakülteye geldiğini söyledi. Dekan ile yaptığı görüşmenin ardından merdivenlerden inerken Prof. Dr. Gülce ile karşılaştığını belirten Asumen E., ifadesinde şunları anlattı:
"Merdivenlerden inerken Ahmet hoca ile karşılaştım. Bana gülerek 'Celalettin Hoca'yı öldürdüm' dedi. Daha sonra da bunun şaka olduğunu söyledi. Celalettin Hoca'nın odasına gidince de kapının kilitli olduğunu gördüm. Eve geldiğimde meraklandığım için Ahmet Hoca'yı cep telefonundan aradım, ancak telefonu açmadı. Daha sonra o beni aradı. Evimin önüne geldi, ben Celalettin'i sorunca 3 dakika durdu ve gitti. Bir gün sonra okulda yanıma gelerek, şaka yapmadığını ve kendisinin Celalettin'i öldürdüğü söyledi. Benden bunu kimseye söylemememi, aksi halde beni de bu işe ortak edeceğini ifade etti. Salı akşamı aileme söyledim. Amcam da polis arkadaşını aradı, böyle bir olay olmadığını öğrendik. Ben zaten öldüreceğini düşünmedim. Beni otele çağırdı, 50 bin lira borcu olduğunu, o parayı vermezsem cinayete beni ortak edeceğini söyledi. Çarşamba akşamı Cinayet Büro'ya gittim, orada herşeyi anlattım. Ama şikayetçi olmadık. Cinayet olup olmadığından emin değildim. Bir gün sonra psikolojim bozuldu, izin almak için Turizm Fakültesi'ne gittim. Eşim de yanımdaydı. Orada Hasan isimli bir kişiye Celalettin Hoca'yı sormasını istedim. Odasına gittiler ve cinayet ortaya çıktı."
Odanın kapısını kilitlemediğini ifade eden Asuman E., "Ben kapıyı kilitlemedim, suçlamaları kabul etmiyorum. Ben kapıyı kilitleseydim normal olur muyum? Beni fark ederlerdi" dedi.
'DOÇENTTEN HAMİLE KALDIM, DÜŞÜK YAPTIM'
Öldürülen Doç. Dr. Özdemir'den halime kaldığını ve düşük yaptığını kürtaj yaptırmadığını belirten Asuman E., "Celalettin Hoca'dan hamile kaldım. Ama düşük yaptım. Para talebim olsa verirdi zaten. Ahmet Gülce'den de böyle bir talebim olmadı. Celalettin Hoca, anlaşmalı boşandığı için karısın kardeşleri malların peşine düştü. Otelde kaldığımızı hatırlamıyorum. Telefonunun ve flaş belleğin nerede olduğunu bilmiyorum."
Cinayetten 1 hafta önce Doç. Dr. Özdemir ile ayrılıp, eşi F.S. ile barıştığını belirten Asuman E., "Celalettin ile aramız açılmıştı. Ben ona 'Yuvama dönüyorum' dediğimde. 'Tamam Asuman, ama birbirimizi unutana kadar arayıp görüşelim' dedi" diye konuştu.
ÜLKÜCÜ- CEMAATÇİ KAVGASI
Asuman E., öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in ülkücü, Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin de cemaatçi olduğunu ve aralarında ülkücü- cemaatçi kavgası olduğunu da öne sürdü. Mahkeme başkanı ise "Cemaatciydi derken?" diye sorunca Asuman E. de "Fethullan Gülenciler mi ne onlardan" diye cevap verdi.
'ASUMAN E., SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK GİBİ KONUŞUYOR'
Asuman E.'nin bu iddiası üzerine söz alan Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin avukatı Fatih Ruşen ise "Cemaatçi denilerek olay çarpıtılmaya çalışılıyor. 410 bin lira ortada yok. Asuman E., sütten çıkmış ak kaşık gibi konuşuyor. Bu para nerede sorulmasını istiyorum" diye konuştu.
Avukat Fatih Ruşen, cinayetten sonra olay yerinde yapılan incelemede Asuman E.'nin odanın kapı arkasında ve sehpanın ayaklarında parmak izinin olduğunu hatırlatıp, cinayetten sonra odaya girdiğini öne sürdü.
Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin, Doç.Dr. Özdemir'i 3 bıçak darbesiyle yaraladığını ifade eden avukat Fatih Ruşen, "Müvekkilim, maktüle karşı 3 kez bıçaklama yaptığını, ancak otopsi raporlarında 19 santimlik vücudunda bir yaranın olduğu ve bağırsakların dışarı çıktığını görülmektedir" dedi.
Avukat Ruşen, müvekkilinin odadan çıktıktan sonra Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in yaşadığını, müvekkilinin odadan çıkmasının ardından üçüncü bir kişinin odaya girip öldürme eylemini gerçekleştirdiğini öne sürerek iddiasıyla ilgili hazırladığı belgeleri mahkemeye sunduğunu belirtti. Ruşen, müvekkilinin duygusal biri olduğunu ve çoğu şeyi ifade edemediğini belirtti. Bu sırada Prof. Dr. Gülce'nin duygulandığı görüldü.
Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in avukatı Süleyman Çimen ise Asuman E.'nin sürekli çelişkili ifade verdiğini söyleyerek, tutuklanmasını talep etti.
'MÜVEKKİLİM EVLİYKEN ZİNA YAPTI'
Asuman E.'nin avukatı Hasip Şenalp de "Müvekkilim Asuman evliyken zina yapmıştır. Bunun dinen kabul edilecek bir yeri yoktur. Dinimizde bunun cezası 'recm'dir. Bu ahlaksız bir davranıştır. Yaptığı hatayı cinayet işlemiş gibi gösteriyorlar" diyerek savunma yaptı.
Öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in kardeşi Mustafa Özdemir ifadesinde, "Sanık Asuman'ı tanırım. Ağabeyim bir gün bana gelerek. Fakültedeki bir sekreterle gönül ilişkisinin olduğun evlenmek istediğini, kendileriyle tanıştırmak istediğini söyledi. Biz de kabul ettik. Birlikte yemek yediğimizde Asuman'ın çok çenebaz birisi olduğunu ağabeyimi kendine bağladığını fark ettim" dedi.
Mahkeme heyeti ifadeler tamamlandıktan sonra duruşmaya 5 dakika ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti, Doç. Dr. Özdemir ve Prof. Dr. Gülce'nin avukatlarının Asuman E.'ye tutuklama talebini redetti. İddianamede ismi geçen tanıkların dinlenmesi, Doç. Dr. Özdemir'in odasındaki bilgisiyara ait hard diskinin ve bir kişinin ihbarı üzerine bulunan suç aleti olduğu öne sürülen bıçağın incelenmesine karar verdi. Yaklaşık 4 saat süren duruşmanın ardından mahkeme heyeti duruşmaşı 20 Mart 2015 tarihine erteledi.
DEKAN VE SEKRETER BOŞANDI
Bu arada üniversitede işlenen bu cinayetin ardından Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Gülce, yaklaşık 30 yıllık eşi Prof. Dr. Ahmet Gülce'den anlaşmalı olarak tek celsede boşandı. Dekan Prof. Dr. Gülce, duruşmada 150 bin lira tazminat ile üniversitede okuyan 2 oğlunun eğitimleri bitene kadar aylık 1000'er lira eğitim masrafı istedi.
Üniversitede taşeron kadrosunda sekterlik yapan, cinayetin işlenmesiyle iki öğretim üyesiyle de ilişkisi bulunduğu ortaya çıkan Asuman'ın olaydan sonra işine son verildi. İlk evliliğini 8 yıl önce yapan ve 45 gün evli kaldıktan sonra eşinin dava açması sonucu boşandığı belirtilen Asuman, cinayetin ardından 4 yıldır evli olduğu ikinci eşi eczacı kalfası F.S. ile anlaşmalı olarak boşandı. Asuman E. eşinden nafaka ve herhangi bir mal talep etmedi, oğlunun da velayeti babaya verildi.
Medyafaresi
26 Aralık 2014 Cuma
Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklanan liseli gencin ifadesi
Konya'da Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan 16 yaşındaki M.E.A.'nın Cumhuriyet savcılığına verdiği ifadesinde "Benim herhangi bir partinin gençlik kollarına üyeliğim bulunmamaktadır. ’Halkçı Liseliler’ diye tabir edilen ise facebookta bir sayfadır'' dediği öğrenildi.
Konya'da 2 gün önce 'Devrim şehidi' Kubilay'ı anma töreninde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği ileri sürülen lise öğrencisi 16 yaşındaki M.E.A., önceki gün okulundan alınarak çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Mahkeme heyeti, M.E.A’nın avukatının “adli kontrole alınsın, tutuklamasın” yönündeki itirazını, “Suça sürüklenen çocuğun kurallara riayet edeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle” reddetti. 16 yaşındaki M.E.A.’nın avukatı Barış İspir, tutukluluğa itirazda bulundu.
Sosyal paylaşım sitesinde örgütlenen Halkçı Liseliler Grubu üyeleri 2 gün önce saat 17.00'de Gedavet Parkı'nda toplanarak, Menemen'de 84 yıl önce gericiler tarafından katledilen şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı andı. Anma etkinliğinde grup adına basın açıklamasını Meram Endüstri Meslek Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi M.E.A. okudu.
OKULDA GÖZALTINA ALINDI
M.E.A. konuşmasının sonunda gündemdeki yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık olaylarından bahsederken iddiaya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içerdiği iddia edilen sözler sarf etti. Halkçı Liseliler Grubu'nun anma etkinliğindeki konuşmasından dolayı önceki öğle saatlerinde Meram Endüstri Meslek Lisesi'ne gelen polisler M.E.A.'yı gözaltına aldı. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen M.E.A., Konya 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklandı.
'HAKARET KASTIM YOKTU'
Tutuklanan lise öğrencisi M.E.A.’nın Cumhuriyet savcılığına verdiği ifadesinde, "Benim herhangi bir partinin gençlik kollarına üyeliğim bulunmamaktadır. ’Halkçı Liseliler’ diye tabir edilen ise facebookta bir sayfadır. Biz Valiliğe müracat ederek ’Şehit Subay Kubilay’ı anmak için izin aldık. Gedavet Parkı’nda toplandık. Ben facebooktaki sayfayı idare ediyorum. ’Başkan’ demeleri o olabilir. Söz konusu açıklamayı ben yaptım. Benim hakaret etme kastım yoktur" dediği öğrenildi. M.E.A.’nın dünkü açıklamasını İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi polisleri tarafından kamerayla kaydedildiği, bunu inceleyen Cumhuriyet Başsavcılığı’nın M.E.A. hakkında Cuhmurbaşkanı’na hakaret suçundan soruşturma başlattığı bildirildi.
TUTUKLANDI
M.E.A. savcılıktaki ifadesinin ardından sevk edildiği 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi gereğince ’Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan tutuklandı. M.E.A. hakkında dava açılırsa 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
Konya'da 2 gün önce 'Devrim şehidi' Kubilay'ı anma töreninde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği ileri sürülen lise öğrencisi 16 yaşındaki M.E.A., önceki gün okulundan alınarak çıkarıldığı mahkemede tutuklandı. Mahkeme heyeti, M.E.A’nın avukatının “adli kontrole alınsın, tutuklamasın” yönündeki itirazını, “Suça sürüklenen çocuğun kurallara riayet edeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle” reddetti. 16 yaşındaki M.E.A.’nın avukatı Barış İspir, tutukluluğa itirazda bulundu.
Sosyal paylaşım sitesinde örgütlenen Halkçı Liseliler Grubu üyeleri 2 gün önce saat 17.00'de Gedavet Parkı'nda toplanarak, Menemen'de 84 yıl önce gericiler tarafından katledilen şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı andı. Anma etkinliğinde grup adına basın açıklamasını Meram Endüstri Meslek Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi M.E.A. okudu.
OKULDA GÖZALTINA ALINDI
M.E.A. konuşmasının sonunda gündemdeki yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık olaylarından bahsederken iddiaya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içerdiği iddia edilen sözler sarf etti. Halkçı Liseliler Grubu'nun anma etkinliğindeki konuşmasından dolayı önceki öğle saatlerinde Meram Endüstri Meslek Lisesi'ne gelen polisler M.E.A.'yı gözaltına aldı. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen M.E.A., Konya 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklandı.
'HAKARET KASTIM YOKTU'
Tutuklanan lise öğrencisi M.E.A.’nın Cumhuriyet savcılığına verdiği ifadesinde, "Benim herhangi bir partinin gençlik kollarına üyeliğim bulunmamaktadır. ’Halkçı Liseliler’ diye tabir edilen ise facebookta bir sayfadır. Biz Valiliğe müracat ederek ’Şehit Subay Kubilay’ı anmak için izin aldık. Gedavet Parkı’nda toplandık. Ben facebooktaki sayfayı idare ediyorum. ’Başkan’ demeleri o olabilir. Söz konusu açıklamayı ben yaptım. Benim hakaret etme kastım yoktur" dediği öğrenildi. M.E.A.’nın dünkü açıklamasını İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi polisleri tarafından kamerayla kaydedildiği, bunu inceleyen Cumhuriyet Başsavcılığı’nın M.E.A. hakkında Cuhmurbaşkanı’na hakaret suçundan soruşturma başlattığı bildirildi.
TUTUKLANDI
M.E.A. savcılıktaki ifadesinin ardından sevk edildiği 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi gereğince ’Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan tutuklandı. M.E.A. hakkında dava açılırsa 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
24 Aralık 2014 Çarşamba
16 yaşındaki liseli Erdoğan'a hakaretten tutuklandı
Konya'da önceki gün 'Devrim şehidi' Kubilay'ı Anma töreninde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği ileri sürülen lise öğrencisi 16 yaşındaki M.E.A., dün okulundan alınarak çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.
Sosyal paylaşım sitesinde örgütlenen Halkçı Liseliler Grubu üyeleri önceki gün saat 17.00'de Gedavet Parkı'nda toplanarak, Menemen'de 84 yıl önce gericiler tarafından katledilen şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı andı. Anma etkinliğinde grup adına basın açıklamasını Meram Endüstri Meslek Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi M.E.A. okudu.
OKULDA GÖZALTINA ALINDI
M.E.A. konuşmasının sonunda gündemdeki yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık olaylarından bahsederken iddiaya göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret içeren sözler sarf etti. Halkçı Liseliler Grubu'nun anma etkinliğindeki konuşmasından dolayı dün öğle saatlerinde Meram Endüstri Meslek Lisesi'ne gelen polisler M.E.A.'yı gözaltına aldı. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen M.E.A., Konya 1'inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklandı.
4 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ İlE YARGILANABİLİR
Türk Ceza Kanunu'nun 299'uncu maddesine göre M.E.A. hakkında dava açılırsa Cumhurbaşkanı'na hakaretten 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.
’HAKARET KASTIM YOKTU’
Tutuklanan lise öğrencisi M.E.A.’nın Cumhuriyet savcılığına verdiği ifadesinde, "Benim herhangi bir partinin gençlik kollarına üyeliğim bulunmamaktadır. ’Halkçı Liseliler’ diye tabir edilen ise facebookta bir sayfadır. Biz Valiliğe müracat ederek ’Şehit Subay Kubilay’ı anmak için izin aldık. Gedavet Parkı’nda toplandık. Ben facebooktaki sayfayı idare ediyorum. ’Başkan’ demeleri o olabilir. Söz konusu açıklamayı ben yaptım. Benim hakaret etme kastım yoktur" dediği öğrenildi. M.E.A.’nın dünkü açıklamasını İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi polisleri tarafından kamerayla kaydedildiği, bunu inceleyen Cumhuriyet Başsavcılığı’nın M.E.A. hakkında Cuhmurbaşkanı’na hakaret suçundan soruşturma başlattığı bildirildi.
TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ EDİLECEK
Tutuklanan M.E.A.’nın avukatı Barış İspir, M.E.A.’nın 18 yaşından küçük olduğu için ifadesinin Çocuk Şubesi’nde alınması gerektiğini belirtti. İspir, şunları söyledi:
"Gençlerimizin Konya’da düzenlemiş oldukları bir törende M.E.A. isimli arkadaşımız bir takım açıklamalarda bulunmuş. Bu açıklamaları sebebiyle Güvenlik Şube Müdürlüğü tarafından kendisi okumuş olduğu okuldan arkadaşlarının ve öğretmenlerinin yanında gözaltına alınmıştır. Bunun haberi yaklaşık sat 11.00 gibi tarafımıza ulaştı. Müdafisi olarak Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne gittik. Arkadaşımızın doğum tarihi 1998’dir. Dolayısıyla ifadesinin Çocuk Şubesi tarafından alınması gerekmekteydi ve çocuk şubeye sevk edildi. Çocuk Şubesi’nde beklememiz esnasında ifadesinin savcılık tarafından alınacağı bilgisi geldi. Saat 13.30 gibi kendisi savcılığa intikal ettirildi. 15 dakika savcılıkta kaldı. Tutuklama istemiyle Konya 1’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi ve Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan tutuklandı."
Avukat Barış İspir, M.E.A.’nın tutuklanmasına itirazda bulunacaklarını belirterek, "Avukat arkadaşlarımızdan bir ekip oluşturduk. Tutuklama kararına karşı itirazımızı yapmak için şu an da çalışmaktayız. İtiraz dilekçemizi hazırlıyoruz. Ayrıca hukuksal olarak çalışmalar yapılmakta. Şüpheli sıfatında bulunan arkadaşımız bizce facebook’ta twetter’de ve basında sürekli yer alan herkesin çok rahat bir şekilde paylaştığı ifadeleri bu açıklamasında kullanmıştır. Bunun suç unsuru olarak ve her yaştan insanın katıldığı bir törende pirincin içerisinden taş ayıklar gibi çekilerek alınması bizce bir baskı politikasıdır. Bu da işin siyasi boyutudur. Ama olayın soruşturması devam etmektedir. Hukuki süreç tamamlandığı zaman hem hukuki hem de siyasi olarak açıklamamızı yapacağız" dedi.
CHP İl Başkan Yardımcısı avukat Ulaş Çalıkuşu da, "Herkes elini vicdanına koysun ne uzun uzun düşünsün. 16 yaşındaki bir çocuk Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle tutuklanabiliyorsa, bu ülkede bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Hepimiz genç olduk. Hepimizin çocukları evlatları var, hepimizin başına gelebilir. Soruşturma devam ediyor. Herkesin vicdanına koyma gibi bir süreçle karşı karşıyayız. Gencimizin ailesine de sabır diliyoruz. Sonuna kadar arkasındayız. Hukuk adına da ne gerekiyorsa da yapacağız" diye konuştu.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ise M.E.A.’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanmasına tepki gösterdi. Liseli M.E.A.’yı tutuklamaya karar veren Konya 1’inci Sulh Ceza Hakimliği’ni eleştiren Kart, ”Türkiye’de Cumhurbaşkanı düzeyinde en üst düzeyde yaratılan korku, baskı, tehdit gözaltı. Buradan topluma bir mesaj veriliyor. 16 yaşındaki çocuklarımızın özgürlüklerinin ellerinden alınması pahasına. O çocuklarımız ve toplum ne diyor. Toplum, iktidarın yolsuzluğunu haykırıyor. Toplum iktidarın faşizan baskısını haykırıyor" dedi. Burada, evrensel hukuk anlamında, İnsan Hakları Sözleşmesi anlamında Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsının söz konusu olmadığını kaydeden Kart, "Ama maalesef öylesine bir korku ve panik ortamı var ki, artık insanların en insani tavır ve tepkilerini bile polis gücüyle, polisleştirilmiş Sulh Ceza Hakimlikleri eliyle, Sulh Ceza Hakimlikleri bağımsız, tarafsız yargıç değildir” diye konuştu.
’SULH CEZA HAKİMLİKLERİ, ÖZEL YETKİLİ MAHKEMEDİR’
Sulh Ceza Hakimliklerinin, polis mantığıyla görev yaptığını öne süren Atilla Kart, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onlar polis mantığı içinde, polis hiyerarşisi içinde görev yapan mercilerdir. Sulh Ceza Hakimleri, artık özel yetkili hakimliktir. Doğrudan hükümetin tavsiye, talimat ve telkinleri doğrultusunda görev yapan birer kurumdur. Bunlar adli organ değildir. Bunun sonuçlarını görüyoruz. Bu kabul edilebilir bir tablo değildir. Burada Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının toplumsal barışı giderek hükümet eliyle, Cumhurbaşkanı eliyle sabote edilmektedir. Böyle bir dönemi Türkiye yaşıyor. Bu sürecin devamı maalesef kaos ortamıdır. Biz CHP olarak bu kaos ve çatışma ortamına gelmeyeceğiz. Bu hassasiyetin içindeyiz.”
’ÖĞRENCİNİN KAÇMA ŞÜPHESİ YOKTUR’
M.E.A.’nın lise öğrencisi olduğunu ve kaçma şüphesi olmadığını ifade eden Kart, ”Burada tutuklama sebep ve şartları söz konusu değildir. Bu bir öğrencidir, kaçma şüphesi, delilleri karartma durumu söz konusu değildir. Burada tamamen Cumhurbaşkanının düzeyinde yaratılan bir iklim. O iklimin yarattığı kanunsuz emir ve talimatlarla görev yapan Sulh Ceza Hakimlikleri. Olay budur. Bu mekanizma söz konusu olduğu için, evden de okuldan da alıyorlar” dedi.
Atilla Kart, tutuklanan M.E.A.’nin CHP ile organik bağının olmadığını belirterek, ”Bu çocukların partiyle ilişkisi yok. Sempatisi olabilir, bu doğaldır. Partiyle organik ilişkileri yok diye biliyorum. Biz partili, partisiz ayrımcılık yapmadan sahip çıkıyoruz ve sahip çıkmaya devam ediyoruz” diye konuştu.
CHP Konya İl Başkanı Mevlüt Karpuz da, ”Ülkemizin içinde bulunduğu durumun en vurucu noktalarından birisi 16 yaşındaki gencimizin hakaret suçlamasıyla okulundan alınıp zindana gönderildiği gün olarak tarihe düşeceğine inanıyoruz. Birileri bizi korkutmaya yıldırmaya çalışıyorsa hiç kusura bakmasınlar bunu başarmaları mümkün değil" dedi. CHP’nin avukatı Fatih Arslantaş da olayın bir hukuk faciası olduğunu söyledi. Arslantaş, ”Bugün itibariyle Konya ilinde bir hukuk faciası yaşanmıştır maalesef. Henüz 16 yaşında olan bir genç arkadaşımız, sadece hakaret suçundan tutuklanarak cezaevine konulmuştur. Biz bu kararı adil ve hukuki bulmuyoruz. Alt sınır ve üst sınırı 1 ve 3 yıl olan hakaret suçundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 16 yaşında bir çocuğun, yaşı küçük bir çocuğun ilk defa tutuklandığına şahit oluyoruz" dedi.
Olayın hukukçular heyeti olarak takipçisi olacaklarını kaydeden Arslantaş, "Hukuki desteğimiz arkasında. Biz bu kararın adil olmadığını önceden alınarak adeta bir sevk ve tutuklama icrası olarak addediyoruz. Bununla ilgili itiraz girişimlerini arkadaşlarımız sürdürüyor. Biran önce bu adil olmayan karardan dönülerek bu arkadaşımızın serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Hukuken her türlü mücadeleyi vereceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın" diye konuştu. (Medyafaresi)
17 Aralık 2014 Çarşamba
Konya-İstanbul YHT ilk 1 hafta ücretsiz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattının açılışında konuştu. Erdoğan burada Konya-İstanbul arasındaki hızlı trenin 1 hafta süresince ücretsiz hizmet vereceğini açıkladı.
Konya-İstanbul YHT'nin, günde 2 gidiş 2 dönüş seferi yapacak. YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edecek. İstanbul'dan ise (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek. YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet verecek. YHT ile Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacak.
TAM BİLET 85 LİRA
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan seyahat edebilecek. Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilecek. Öğrenci, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli seyahat edecek.
Konya-İstanbul YHT'nin, günde 2 gidiş 2 dönüş seferi yapacak. YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edecek. İstanbul'dan ise (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek. YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet verecek. YHT ile Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacak.
TAM BİLET 85 LİRA
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan seyahat edebilecek. Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilecek. Öğrenci, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli seyahat edecek.
16 Aralık 2014 Salı
13 saatlik yol 4 saate iniyor
Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren seferleri başlıyor. Otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat olan Konya-İstanbul arası, hattın açılmasıyla 4 saat 15 dakikaya düşecek.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Trenin (YHT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılacağı törenle yarın seferlerine başlayacağını bildirdi. Bakan Elvan, yazılı açıklamasında, kavuşma günü anlamına gelen "Şeb-i Arus" törenleri öncesinde gerçekleştirilecek açılışla Konya ve İstanbul'un birbirine kavuşturulacağını ifade etti.
Konya-İstanbul arasında seyahat süresinin mevcut durumda otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat sürdüğüne işaret eden Elvan, Konya-İstanbul hattının açılmasıyla bu sürenin 4 saat 15 dakikaya düşeceğini belirtti. - Konya-İstanbul sefer saatleri… Konya-İstanbul YHT'nin, konforlu, güvenli, çevreye saygılı ve ekonomik oluşuyla demiryoluna ilgiyi arttıracağını vurgulayan Elvan, günde 2 gidiş 2 dönüş olarak hizmet vermeye başlayacak YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edeceğini belirtti.
Lütfi Elvan, İstanbul'dan (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet vereceğini kaydetti. Konya-İstanbul seferlerinin başlamasıyla birlikte YHT'lerin sefer ve hareket saatlerinde yeni düzenleme yapıldığını bildiren Bakan Elvan, buna göre; Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacağını açıkladı.
Konya-İstanbul 42,5 liradan başlayan bilet fiyatlarıyla
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan başlayan fiyatlarla seyahat etme imkanına kavuşacağını vurgulayan Elvan, "Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilebilirken; genç, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli olarak, 7-12 yaş arası ve 65 yaş üstü olan yolcular yüzde 50 indirimli olarak hesaplı, konforlu, çevre dostu ve güvenli seyahat imkanı bulacak" diye konuştu.
Öte yandan, Konya-İstanbul seferlerinin başlaması ile birlikte yolcuların Ankara-İstanbul YHT'lerde sunulan "Plus" hizmeti ile tanışacağını ifade eden Elvan, "business" ve "ekonomi' bölümünde seyahat eden yolcuların 15 lira karşılığında Sabah seferlerinde kahvaltı, akşam seferlerinde sıcak yemek alma imkanına sahip olacağını belirtti. Muhabir: Tamer Toğanaş
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Trenin (YHT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılacağı törenle yarın seferlerine başlayacağını bildirdi. Bakan Elvan, yazılı açıklamasında, kavuşma günü anlamına gelen "Şeb-i Arus" törenleri öncesinde gerçekleştirilecek açılışla Konya ve İstanbul'un birbirine kavuşturulacağını ifade etti.
Konya-İstanbul arasında seyahat süresinin mevcut durumda otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat sürdüğüne işaret eden Elvan, Konya-İstanbul hattının açılmasıyla bu sürenin 4 saat 15 dakikaya düşeceğini belirtti. - Konya-İstanbul sefer saatleri… Konya-İstanbul YHT'nin, konforlu, güvenli, çevreye saygılı ve ekonomik oluşuyla demiryoluna ilgiyi arttıracağını vurgulayan Elvan, günde 2 gidiş 2 dönüş olarak hizmet vermeye başlayacak YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edeceğini belirtti.
Lütfi Elvan, İstanbul'dan (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet vereceğini kaydetti. Konya-İstanbul seferlerinin başlamasıyla birlikte YHT'lerin sefer ve hareket saatlerinde yeni düzenleme yapıldığını bildiren Bakan Elvan, buna göre; Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacağını açıkladı.
Konya-İstanbul 42,5 liradan başlayan bilet fiyatlarıyla
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan başlayan fiyatlarla seyahat etme imkanına kavuşacağını vurgulayan Elvan, "Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilebilirken; genç, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli olarak, 7-12 yaş arası ve 65 yaş üstü olan yolcular yüzde 50 indirimli olarak hesaplı, konforlu, çevre dostu ve güvenli seyahat imkanı bulacak" diye konuştu.
Öte yandan, Konya-İstanbul seferlerinin başlaması ile birlikte yolcuların Ankara-İstanbul YHT'lerde sunulan "Plus" hizmeti ile tanışacağını ifade eden Elvan, "business" ve "ekonomi' bölümünde seyahat eden yolcuların 15 lira karşılığında Sabah seferlerinde kahvaltı, akşam seferlerinde sıcak yemek alma imkanına sahip olacağını belirtti. Muhabir: Tamer Toğanaş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)