Tüm çalışanlar ve emekliler, özel sağlık kuruluşları da dahil hastanelere gidip, tedavi oluyor, ücretin bir kısmını SGK karşılıyor, üstünü cepten ödüyorlar. Ama neden ve ne kadar fark ödediklerini bilmiyorlar. İşte bu konuda merak edilenler.
Bugüne kadar çalışmayan kesimin Genel Sağlık Sigortası (GSS) haklarını anlattık. Sıra geldi, çalışan kesime, emeklilere, yani Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altındaki 67 milyona. Öncelikle iki önemli tespitte bulunayım. Bir, eminim kimi kesimler itiraz edecektir ama kabul edelim, son yıllarda devletin sunduğu sağlık hizmetinin kalitesi yükseldi ve vatandaş, daha ucuza kaliteli sağlık hizmeti alabiliyor. Kamu hastanelerinden çok cuzi ücretle sağlık hizmeti alındığını hesaba katarsanız ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. İki; tüm çalışanlar ve emekliler, özel sağlık kuruluşları da dahil hastanelere gidip, tedavi oluyor, ücretin bir kısmını SGK karşılıyor, üstünü cepten ödüyorlar. Ama ne kadar fark ödedikleri, ilave ücretin ne kadar olduğunu, hangi durumlarda fark ödenmeyeceğini maalesef bilmiyorlar. Bilmediklerinden de fatura yüksek çıkınca ya SGK’ya ya da özel hastanelere tepki gösteriyorlar.
ÜÇ ÖNEMLİ KONU
Hürriyet'ten Noyan Doğan'ın haberine göre;Önce sağlık sistemi hakkında bilmeniz gerek önemli birkaç hususu paylaşayım, sonra sistemin nasıl işlediğini soru-cevaplarla anlatayım. Aslında o kadar da karmaşık değil. Bilinmesi gereken üç önemli husus var. Bunların başında da kısa adı SUT olan Sağlık Uygulama Tebliği geliyor. Çünkü SGK, tüm sağlık harcamalarını SUT üzerinden yapıyor. Muayene, tahlil, doktor, ameliyat, tıbbi malzeme dahil SGK; hem kamu hem de özel hastane ve polikliniklere, vatandaş adına ödeyeceği rakamı belirleyip, açıklıyor. Bu sisteme SUT deniyor. İkincisi, kamu hastanelerine gittiğinizde cebinizden beş kuruş ödemeden tedavi olup, çıkabiliyorsunuz.
ÖZEL HASTANEDE FARK
Üçüncüsü, bugün SGK, büyük şehirlerdeki bazı hastanelerin –ki, bunların da sayısı bir elin parmaklarını geçmez- dışında tüm özel hastane ve polikliniklerle anlaşmalı. Acilin dışında, özel hastane, üniversite hastanesine ya da branş hastanesine gidip tedavi olduğunuzda; SGK, SUT üzerinden, sağlık gideriniz için bir ödeme yapıyor, özel hastanenin ise SGK’nın ödediğinin iki katına kadar sizden para talep etme hakkı var. İşte, bu talep edilen tutara da fark ücreti deniyor. Gelelim, GSS sistemi hakkında merak edilenlere:
BUNLARI OKUMADAN HASTANEYE GİTMEYİN!
* Kamu hastanelerinde ücretsiz tedavi görebilir miyim?
SGK kapsamı altında nüfusun tamamı kamu hastanelerinde tedavi olur ve hiçbir ödeme yapmaz. Sadece kişilerden muayene katılım payı kesilir.
* Muayene katılım payı ne demek?
GSS kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanmak için hem kişiler hem de bakmakla yükümlü olduklarının ödedikleri bedel, muayene katılım payıdır. Aile hekimleri dışında, tüm doktorlar, diş hekimleri, ayakta tedavide kullanılan ilaçlar, vücut dışı protezler ve tüp bebek için muayene katılım payı ödeniyor.
* Muayene katılım ücreti ne kadar?
Kamu hastaneleri ve eczanelerde 5 lira, özel sağlık kuruluşlarında 12 lira. Ücret kesintisi, eczanelerde kişilerin kendisinden, sağlık kuruluşlarında ise kişilerin aylıklarından kesiliyor.
* Özel hastanelerin tümünde tedavi olabilir, tahlil yaptırabilir miyim?
SGK ile anlaşmalı olan tüm özel hastaneler, polikliniklerde tedavi olabilir, tahlil yaptırabilirsiniz.
* Özel hastanelerde para ödeyecek miyim?
SGK, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) üzerinden özel hastanede, tedavi gördüğünüz sağlık sorununuza göre farklı farklı ödemeler yapıyor. SGK’nın ödediğinin üzeri için de özel hastaneler sizden fark alıyor.
* Fark ücreti neye göre belirleniyor?
Fark ücreti, SUT üzerinde belirleniyor ve hastanenin sizden talep edeceği rakamın oranını da yine SGK belirliyor. SGK’nın ödemediği sağlık giderlerini hastane sizden fark ücreti talep edemiyor.
* Fark ücreti ne kadar?
Özel hastaneler, SGK’nın sizin için ödediği ücretin en fazla iki katına kadar sizden fark alabilir, daha fazlasını talep edemez. Örneğin, özel hastanede muayene oldunuz, SGK, 40 lira ödedi; hastane sizden en fazla 80 lira fark ücreti alabilir. Ya da tahlil yaptırdınız, SGK, o tahlil için 15 lira ödedi, hastane 30 lira fark alabilir. Veya da ameliyat geçirdiniz ve SGK, 3 bin lira ödedi, hastane sizden 6 bin lira talep edebilir.
* Her durumda da fark ücreti ödemek zorunda mıyım?
Kaza geçirdiniz ya da evdeyken apandistiniz patladı ve hastaneye acile gittiniz, hastane sizden fark ücreti alamaz. Yani, fark ücreti, acilin dışındaki haller için geçerli. Bunun dışında; yoğun bakım hizmetleri, yanık tedavisi, kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavisi), yeni doğmuş çocuklara veriler sağlık hizmeti, orta-doku-hücre nakli, doğum nedeniyle yapılan cerrahi işlemler, diyaliz tedavisi, kalp-damak cerrahisi için hastaneler fark ücreti alamıyorlar.
* Acil sonrasında özel hastanede tedavim devam ederse, fark öder miyim?
Acil durumun sona ermesi sonrası iki alternatifiniz var. Ya kendinizi kamu hastanesine nakil ettireceksiniz ki, hiçbir ücret ödemeyin. Ya da bulunduğunuz özel hastanede tedaviniz devam edecek, o zaman da hastane sizden fark ücreti alacak.
* Fark ücreti hangi hastaneler için geçerli?
Kamu dışındaki tüm özel, üniversite, vakıf, branş hastaneleri ile özel poliklinikler için geçerli.
* Gözlük bedelini SGK ödüyor mu?
Ödüyor ama GSS kapsamındaki kişilerin tamamı malzeme katkı payı ödemek zorunda.
* Malzeme katkı payı nedir?
Sağlık hizmetinden yararlanabilmek için ödenecek tutar. Katılım payı ödenecek tıbbi malzemeler ise şunlar: Görmeye yardımcı malzemeler, ağız protezleri, protezler.
* Katılım payı için ne kadar ve kime ödeyeceğim?
SGK’nın ödediğinin yüzde 10’u ve yüzde 20’si oranında katılım payı ödenir. Örneğin, SGK, proteziniz için 50 lira ödediyse, 5 lira katılım payı ödersiniz. Görmeye yardımcı malzemeler ile ağız protezleri SGK’ya bağlı kişilerin aylıklarında kesilir. İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan sigortalıdan, bu durumları nedeniyle sağlanan tıbbi malzemeler için katılım payı ödenmez.
* İlaç katılım payı nasıl hesaplanıyor?
SGK’nın, SUT kapsamında açıkladığı ilaçların bazılarından ilaç katılım payı alınmıyor. Bu listenin dışındaki tüm ilaçlar için bir pay ödemek zorundasınız. Ayakta tedaviler için sağlanan ilaçlardan yüzde 10 katılım payı ödeyeceksiniz. Katılım payı, SGK’dan aylık alanlar ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler için gelir ve aylıklarından kesiliyor. Diğer kişiler ise SGK ile sözleşmeli eczanelere ödeme yapıyor.
14 Nisan 2016 Perşembe
4 aylık Nejla'nın kahreden ölümü
Bursa’da 4 aylık bebek, beşiğinde uyurken battaniyenin yüzünü kapatmasıyla havasız kalarak hayatını kaybetti.
Olay, merkez Yıldırım ilçesi Ulus Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre anne S.A., 4 aylık kızı Nejla’yı emzirdikten sonra beşiğine yatırdı. Minik Nejla, uyurken üzerindeki battaniye yüzünü kapattı.
Annesi bir süre sonra beşikte yatan kızına baktığında yüzündeki battaniye hemen kaldırdı. Hareketsiz olduğu fark edilen minik kız, yakınları tarafından Şevket Yılmaz Eğitim Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.
Minik Nejla, doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamadı. Kızlarının ölümü anne ve babasını yasa boğdu. Cumhuriyet Savcısı 4 aylık bebeğin kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için cesedini otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na kaldırttı. Polis olayla ilgili tahkikatı sürdürüyor.
İnternetten tanıştığı 'eskort'a havale yapınca dolandırıldı
Bursa'da bir kişi internet sitesi üzerinden iletişime geçtiği eskort kadın tarafından 2 bin lira dolandırıldı.
Olay, merkez Nilüfer ilçesi İhsaniye Mahallesi'nde gece saatlerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, L.A., internet sitesi üzerinden bir eskortla tanıştı. L.A., eskort kadının vermiş olduğu numarayı arayıp buluşmak istedi. Kadın, L.A.'nın, hesabına 2 bin lira para yatırmasını daha sonra buluşmanın gerçekleşeceğini söyledi. Eskort kadına inanan L.A., ATM'ye giderek 2 bin lira havale etti. L.A., daha sonra cep telefonundan eskort kadını aradı. Kadının telefonunun kapalı olduğunu gören L.A., dolandırıldığını anlayarak polise başvurdu. Polis ekipleri, 2 bin lirayı alıp kayıplara karışan eskortun peşine düştü.
Olay, merkez Nilüfer ilçesi İhsaniye Mahallesi'nde gece saatlerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, L.A., internet sitesi üzerinden bir eskortla tanıştı. L.A., eskort kadının vermiş olduğu numarayı arayıp buluşmak istedi. Kadın, L.A.'nın, hesabına 2 bin lira para yatırmasını daha sonra buluşmanın gerçekleşeceğini söyledi. Eskort kadına inanan L.A., ATM'ye giderek 2 bin lira havale etti. L.A., daha sonra cep telefonundan eskort kadını aradı. Kadının telefonunun kapalı olduğunu gören L.A., dolandırıldığını anlayarak polise başvurdu. Polis ekipleri, 2 bin lirayı alıp kayıplara karışan eskortun peşine düştü.
3,5 milyon affına onay çıktı
Torba tasarının 7 maddesi daha TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Buna göre 3,5 milyon genci ilgilendiren 25 yaş altı gençlerin genel sağlık sigortası prim borçları silinecek. İşçiler, bir bölümü 10 günden az olmamak ve anlaşmak kaydıyla izin süresini istediği kadar bölebilecek. 15 bin polis ve 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmeni kadrosu ihdas edilecek
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHK'larda değişiklik yapan tasarının 17 ile 23. maddeleri arasındaki 7 madde kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda kabul edilen maddelere göre, izin süresini, bir kısmı 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölebilen işçi, tasarının yasalaşmasıyla yine bir bölümü 10 günden az olmamak ve tarafların anlaşması kaydıyla, izin süresini daha fazla bölebilecek.
Tasarıyla 15 bin polis ve 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmeni kadrosu ihdas edilecek.
Genel sağlık sigortalılarının 25 yaşını doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilecek. Düzenlemeden önce ödenen primler ise iade ve mahsup edilmeyecek.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'da sayılan işlemlerin, mal varlığının aklanması veya terörün finansmanı suçuyla ilişkili olduğuna dair şüphe bulunması üzerine; Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca şüpheyi teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz sonuçlarını yetkili makamlara aktarmak amacıyla 7 işgünü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Maliye Bakanı yetkili olacak.
Bu yetki; yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da aklama veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla, mütekabiliyet ilkesi gözetilerek kullanılabilecek.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde belirlenen alanların sınırları içinde olup, riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca gerekli görülenler, değerleme çalışmalarında yapının riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla söz konusu yasa hükümlerine tabi olacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ veya idare, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini 2 yıl süreyle geçici olarak durdurabilecek. Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması 1 yıl daha uzatılabilecek. Anayasa Mahkemesi, söz konusu düzenlemedeki durdurmanın, süre belirtilmeden geçici yapılabileceği hükmünü iptal etmişti.
TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, verdiği aranın ardından komisyonun yerinde olmaması üzerine, birleşimi saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHK'larda değişiklik yapan tasarının 17 ile 23. maddeleri arasındaki 7 madde kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda kabul edilen maddelere göre, izin süresini, bir kısmı 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölebilen işçi, tasarının yasalaşmasıyla yine bir bölümü 10 günden az olmamak ve tarafların anlaşması kaydıyla, izin süresini daha fazla bölebilecek.
Tasarıyla 15 bin polis ve 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmeni kadrosu ihdas edilecek.
Genel sağlık sigortalılarının 25 yaşını doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilecek. Düzenlemeden önce ödenen primler ise iade ve mahsup edilmeyecek.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'da sayılan işlemlerin, mal varlığının aklanması veya terörün finansmanı suçuyla ilişkili olduğuna dair şüphe bulunması üzerine; Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca şüpheyi teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz sonuçlarını yetkili makamlara aktarmak amacıyla 7 işgünü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Maliye Bakanı yetkili olacak.
Bu yetki; yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da aklama veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla, mütekabiliyet ilkesi gözetilerek kullanılabilecek.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde belirlenen alanların sınırları içinde olup, riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca gerekli görülenler, değerleme çalışmalarında yapının riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla söz konusu yasa hükümlerine tabi olacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ veya idare, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini 2 yıl süreyle geçici olarak durdurabilecek. Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması 1 yıl daha uzatılabilecek. Anayasa Mahkemesi, söz konusu düzenlemedeki durdurmanın, süre belirtilmeden geçici yapılabileceği hükmünü iptal etmişti.
TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, verdiği aranın ardından komisyonun yerinde olmaması üzerine, birleşimi saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.
Zarrab, Miami’den New York’a 4 farklı cezaevinde yatarak gidecek
Miami’de tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab, New York’a otobüs ile nakledilecek. New York Güney Bölgesi Savcılık Ofisi Basın Sözcüsü James Margolin, “Ancak otobüste başka eyaletlerdeki farklı cezaevlerine nakledilecek tutuklular da bulunacağından yolculuk süresince en az 4 geceyi farklı cezaevlerinde yatarak geçirebilecek” dedi.
ABD’nin Miami kenti havalimanından, ülkeye giriş yapmak isterken FBI ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemede tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab (Rıza Sarraf) hakkındaki iddianame dosyasını hazırlayan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara ile New York Güney Bölgesi Savcılık Ofisi Basın Sözcüsü James Margolin Hürriyet’e özel açıklamalar yaptılar.
ABD’de, renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularında çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adli sivil toplum kuruluşunun New York’ta University Club’da düzenlediği toplantı sonrasında konuştuğumuz James Margolin, Reza Zarrab davası ile ile ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.
4 FARKLI CEZAEVİ
Reza Zarrab’ın New York’a nakledilmesinin 2 hafta daha sürebileceğini belirten Margolin, “Halen Miami’de tutuklu bulunan Zarrab, Amerikan Federal Güvenlik birimi tarafından otobüsle New York’a nakledilecek. Ancak otobüste başka eyaletlerdeki farklı cezaevlerine nakledilecek tutuklular da bulunacağından yolculuk süresince en az 4 geceyi farklı cezaevlerinde yatarak geçirebilecek” dedi.
Zarrab’ın New York’a gelir gelmez hakim karşısına çıkarılacağını belirten Margolin, ilk duruşmada avukatların kefaletle serbest yargılanma isteğinde bulunabileceğini, ayrıca duruşmaların en erken eylül ayında başlamasının beklendiğini söyledi.
TÜRKLER UMUT ARIYOR
Başsavcı Preet Bharara ise hiç kimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirterek, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların değil, dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu” diye konuştu. ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye ile gündeme gelmesinin, FBI’nın Türk iş adamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara şöyle konuştu: “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan bir kişiymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Bir kaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler. Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüzbinlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi.”
TÜRKÇE ÖĞRENDİĞİM İLK SÖZCÜK ‘ADALET’
Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının kendisini ‘Gezi Parkı’ olayları ile ilintilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarını söylediğinin tersine; ne turist olarak, ne protestocu olarak, ne de direniş yada protestolar organize eden biri olarak bulunmadım. Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu. Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de ‘adalet’ ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
DÜRÜST HÜKÜMET EVRENSEL BİR ÖZLEM
Ortak Amaç (Common Cause) toplantısında kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün Twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı. Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun ABD’ye özgü bir durum olmadığını, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını, doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini, İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilen biri olmadığını, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini belirtti. Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, “Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarını ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz” dedi. Kaynak:hürriyet.com.tr
8 aylık hamile kadını başını taşla ezerek öldürdüler
Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi’nde, başı taşla ezilerek öldürülmüş halde cesedi bulunan 8 aylık hamile 31 yaşındaki Fatma Karaciğa’nın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada, üzerine kuma geldiği Hatun Altundağ ile üvey oğlu Metin Karaciğa tutuklandı.
3 yıllık evli olan 8 aylık hamile Fatma Karaciğa, geçen 8 Mart günü ortadan kayboldu. Güvenlik güçlerince aranan hamile kadının 15 gün sonra ilçeye 17 kilometre uzaklıktaki Çeltik Mahallesi’nde boş arazide başı taşla ezilerek öldürülmüş cesedi bulundu. Vücudunda darp izleri de olan ve tanınmaması için başı ezilen kadının cesedi, otopsinin ardından defnedildi.
Cinayetin ardından soruşturma başlatan jandarma, öldürülen Fatma Karaciğa’nin kaybolduğu gün üvey oğlu Metin Karaciğa’nın bir arkadaşından ödünç arabasını aldığı belirlendi. Mobese kameralarının incelemesinde Metin Karaciğa’nın aldığı otomobilin, Fatma Karaciğa’nın cesedinin bulunduğu bölgeden geçtiği belirlendi. Jandarma ayrıca aynı gün Metin Karaciğa’nın öz annesi ölen kadının da kuması olan Hatun Altundağ’ın otomobilde olduğunu saptadı. Bunun üzerine anne ile oğlu gözaltına alındı ve suçlamaları reddettikleri sorgulamalarının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)
3 yıllık evli olan 8 aylık hamile Fatma Karaciğa, geçen 8 Mart günü ortadan kayboldu. Güvenlik güçlerince aranan hamile kadının 15 gün sonra ilçeye 17 kilometre uzaklıktaki Çeltik Mahallesi’nde boş arazide başı taşla ezilerek öldürülmüş cesedi bulundu. Vücudunda darp izleri de olan ve tanınmaması için başı ezilen kadının cesedi, otopsinin ardından defnedildi.
Cinayetin ardından soruşturma başlatan jandarma, öldürülen Fatma Karaciğa’nin kaybolduğu gün üvey oğlu Metin Karaciğa’nın bir arkadaşından ödünç arabasını aldığı belirlendi. Mobese kameralarının incelemesinde Metin Karaciğa’nın aldığı otomobilin, Fatma Karaciğa’nın cesedinin bulunduğu bölgeden geçtiği belirlendi. Jandarma ayrıca aynı gün Metin Karaciğa’nın öz annesi ölen kadının da kuması olan Hatun Altundağ’ın otomobilde olduğunu saptadı. Bunun üzerine anne ile oğlu gözaltına alındı ve suçlamaları reddettikleri sorgulamalarının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)
13 Nisan 2016 Çarşamba
Özgecan Arslan’ın katil zanlısının cenaze krizi sürüyor!
Aile, bu kez Adana ve Tarsus Belediyelerine avukat aracılığı ile resmi bir başvuru yaparak olumsuz cevabın kendilerine yazı ile bildirilmesini istedi. Öte yandan Suphi ve Necmettin Altındöken’i cezaevinde vuran Gültekin Alan ile, ona yardım ettikleri gerekçesiyle bir gardiyan ve bir kadın hakim karşısına çıkarıldı. Baba Necmettin Altındöken’in ise hayati tehlikeyi atlattığı belirtilirken, kendisini görmek isteyen avukatı İbrahim Kaplan’a izin verilmedi.
Tüm girişimlerine karşın çocuğunu toprağa verecek mezarlık bulamayan anne Naciye Tan’ın avukatları Adana ve Tarsus Belediyelerine resmi bir yazı ile yeniden başvuruda bulundu. Mersin Büyükşehir Belediyesi ise Özgecan Arslan’ın mezarının Mersin’de olduğu bu yüzden buraya defin yapılmasının doğru olmadığını söyledi. Aile Adana veya Tarsus’ta oefin yapmak için uğraşıyor. Tarsus’a bağlı Kocalar Köyü Muhtarı da, “Köyde gömülmesine izin vermem” diyerek mezarlık kapısına kilit vurmuştu.
“YAPILANLAR BİR ZULÜMDÜR”
Ailenin yaşadıklarının bir skandal olduğunu söyleyen Ahmet Suphi Altındöken’in babası Necmettin Altındöken’in avukatı İbrahim Kaplan, “Aile tüm belediyelere başvuru yaptı ve belediyeler izin vermedi. Şimdi başvuru yok demek bir insanlık ayıbıdır. Kaldı ki sosyal medyada da bu reklam malzemesi halini aldı. Bazılarının siyasi rant elde etmek amacıyla yaptığı bir anneye çektirdikleri bu zulüm üzücü bir durumdur. Ortada bir anne var ve çektiklerini tahmin bile edemezsiniz” dedi.
“KİMSESİZLER MEZARLIĞI İÇİN SAHİPLENİLMEMELİYDİ”
Adana Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise kimsesizler mezarlığına defnin mümkün olmadığını, bir insanın kimsesizler mezarlığına defin edilebilmesi için 10 gün boyunca cenazenin sahiplenilmemesi ve savcılık kararının gerektiğini belirttiler. Öte yandan da bir insanın hangi şartlarda defin edileceği veya izin durumu ile ilgili herhangi bir yasa ve yönetmelik olmadığı ifade edildi.
“GÜLTEKİN ALAN ADLİYEDE”
Ahmet Suphi Altındöken’i tabancayla vurarak öldüren hükümlü 46 yaşındaki Gültekin Alan ile sona yardım ettiği öne sürülen aralarında bir infaz koruma memuru ve silahı cezaevine soktuğu iddia edilen bir kadının da bulunduğu gözaltındaki bazı kişiler de adliyeye sevk edildi. tabancanın içeride görev yapan biri tarafından sokulduğuna dair bulgular olduğunu, ayrıca 2 cezaevi müdürü ile 3 görevlinin açığa alındı.
AVUKATI İLE GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ
Öte yandan Adana Numune Hastanesi’nde tedavi altında tutulan baba Necmettin Altındöken’in hayati tehlikeyi atlattığı belirtildi. Müvekkilini görmek üzere hastaneye gelen Necmettin Altındöken’in avukatı İsrahim Kaplan müvekkili ile görüştürülmedi. Sözcü
Tüm girişimlerine karşın çocuğunu toprağa verecek mezarlık bulamayan anne Naciye Tan’ın avukatları Adana ve Tarsus Belediyelerine resmi bir yazı ile yeniden başvuruda bulundu. Mersin Büyükşehir Belediyesi ise Özgecan Arslan’ın mezarının Mersin’de olduğu bu yüzden buraya defin yapılmasının doğru olmadığını söyledi. Aile Adana veya Tarsus’ta oefin yapmak için uğraşıyor. Tarsus’a bağlı Kocalar Köyü Muhtarı da, “Köyde gömülmesine izin vermem” diyerek mezarlık kapısına kilit vurmuştu.
“YAPILANLAR BİR ZULÜMDÜR”
Ailenin yaşadıklarının bir skandal olduğunu söyleyen Ahmet Suphi Altındöken’in babası Necmettin Altındöken’in avukatı İbrahim Kaplan, “Aile tüm belediyelere başvuru yaptı ve belediyeler izin vermedi. Şimdi başvuru yok demek bir insanlık ayıbıdır. Kaldı ki sosyal medyada da bu reklam malzemesi halini aldı. Bazılarının siyasi rant elde etmek amacıyla yaptığı bir anneye çektirdikleri bu zulüm üzücü bir durumdur. Ortada bir anne var ve çektiklerini tahmin bile edemezsiniz” dedi.
“KİMSESİZLER MEZARLIĞI İÇİN SAHİPLENİLMEMELİYDİ”
Adana Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise kimsesizler mezarlığına defnin mümkün olmadığını, bir insanın kimsesizler mezarlığına defin edilebilmesi için 10 gün boyunca cenazenin sahiplenilmemesi ve savcılık kararının gerektiğini belirttiler. Öte yandan da bir insanın hangi şartlarda defin edileceği veya izin durumu ile ilgili herhangi bir yasa ve yönetmelik olmadığı ifade edildi.
“GÜLTEKİN ALAN ADLİYEDE”
Ahmet Suphi Altındöken’i tabancayla vurarak öldüren hükümlü 46 yaşındaki Gültekin Alan ile sona yardım ettiği öne sürülen aralarında bir infaz koruma memuru ve silahı cezaevine soktuğu iddia edilen bir kadının da bulunduğu gözaltındaki bazı kişiler de adliyeye sevk edildi. tabancanın içeride görev yapan biri tarafından sokulduğuna dair bulgular olduğunu, ayrıca 2 cezaevi müdürü ile 3 görevlinin açığa alındı.
AVUKATI İLE GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ
Öte yandan Adana Numune Hastanesi’nde tedavi altında tutulan baba Necmettin Altındöken’in hayati tehlikeyi atlattığı belirtildi. Müvekkilini görmek üzere hastaneye gelen Necmettin Altındöken’in avukatı İsrahim Kaplan müvekkili ile görüştürülmedi. Sözcü
Melih Gökçek hakkında suç duyurusu
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, nkara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, bir televizyon programında kendisi hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
ESKİ CHP MİLLETVEKİLİ DE DESTEK VERDİ
CHP İstanbul Gençlik Kolları üyesi bir grup, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda bir araya geldi. Ellerinde pankartlar taşıyan grup, sloganlar atarak adliyenin önüne geldi. Gruba CHP eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. Güvenlik görevlileri, adliye önünde açıklama yapmanın yasak olduğunu gruba söyledi. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu ise adliye önünde açıklama yapacaklarını söyledi. Kısa süren tartışmanın ardından Otlu adliye önünde açıklama yaptı.
“BU PARTİNİN GENEL BAŞKANIYLA UĞRAŞMAK SENİN HADDİN DEĞİLDİR”
Otlu yaptığı açıklamada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlunun kanalında açıklamalarda bulunduğunu belirterek, “Yalan ve iftiralar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerek genel başkanına gerekse bir çok mensubuna saldırılarda bulundu” dedi. “Bizler herşeyin farkındayız” diyen Oltu, “Aklın, bilimin uygarlığın ışığında yürüyen Cumhuriyet Halk Partili gençler sizlere benzemez. Onlar onurlu, şerefli insanlardır. Onlar yurtseverlerdir. Onlar bu Cumhuriyeti kuranlardır. Anadolu’nun temiz topraklarıyız. Bizler sana dar geliriz. Aklını başına al. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi kurucu idaresi Mustafa Kemal’le, bu partinin genel başkanıyla uğraşmak senin haddin değildir. Uyarıyoruz. Sen aslında bizim muhattabımız dahi değilsin, Bizim açıklamamız Melih Gökçek’e değildir, kamuoyunadır ” ifadelerini kullandı. Otlu ve beraberindeki grup açıklamanın ardından bir süre alkış tuttu, ardından suç duyurusunda bulunmak üzere adliyeye girdi.
DİLEKÇE
Dilekçede, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 11 Nisan’da bir televizyon programına çıkarak Kenan Otlu hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu iddia edildi. Dilekçe’de Gökçek ve program yapımcısı Latif Şimşek’in “Hakaret”, “Suç uydurma” ve kişilik haklarına saldırı” suçlarından haklarında dava açılması istendi. DHA
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, bir televizyon programında kendisi hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
ESKİ CHP MİLLETVEKİLİ DE DESTEK VERDİ
CHP İstanbul Gençlik Kolları üyesi bir grup, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda bir araya geldi. Ellerinde pankartlar taşıyan grup, sloganlar atarak adliyenin önüne geldi. Gruba CHP eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. Güvenlik görevlileri, adliye önünde açıklama yapmanın yasak olduğunu gruba söyledi. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu ise adliye önünde açıklama yapacaklarını söyledi. Kısa süren tartışmanın ardından Otlu adliye önünde açıklama yaptı.
“BU PARTİNİN GENEL BAŞKANIYLA UĞRAŞMAK SENİN HADDİN DEĞİLDİR”
Otlu yaptığı açıklamada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlunun kanalında açıklamalarda bulunduğunu belirterek, “Yalan ve iftiralar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerek genel başkanına gerekse bir çok mensubuna saldırılarda bulundu” dedi. “Bizler herşeyin farkındayız” diyen Oltu, “Aklın, bilimin uygarlığın ışığında yürüyen Cumhuriyet Halk Partili gençler sizlere benzemez. Onlar onurlu, şerefli insanlardır. Onlar yurtseverlerdir. Onlar bu Cumhuriyeti kuranlardır. Anadolu’nun temiz topraklarıyız. Bizler sana dar geliriz. Aklını başına al. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi kurucu idaresi Mustafa Kemal’le, bu partinin genel başkanıyla uğraşmak senin haddin değildir. Uyarıyoruz. Sen aslında bizim muhattabımız dahi değilsin, Bizim açıklamamız Melih Gökçek’e değildir, kamuoyunadır ” ifadelerini kullandı. Otlu ve beraberindeki grup açıklamanın ardından bir süre alkış tuttu, ardından suç duyurusunda bulunmak üzere adliyeye girdi.
DİLEKÇE
Dilekçede, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 11 Nisan’da bir televizyon programına çıkarak Kenan Otlu hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu iddia edildi. Dilekçe’de Gökçek ve program yapımcısı Latif Şimşek’in “Hakaret”, “Suç uydurma” ve kişilik haklarına saldırı” suçlarından haklarında dava açılması istendi. DHA
Kuşadası’nın en değerli arsasının kaderini halk belirleyecek
Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından TARİŞ’ten satın alınan Kuşadası sahil bandı üzerindeki 9 bin 958 metrekarelik arsanın kullanımı için vatandaşın görüşü alınacak.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Kuşadası’nın en değerli arsasının kullanım şekliyle ilgili gerçekleştirilecekleri referandumun 15-17 Nisan tarihleri arasında yapılacağını ve 3 gün süreceğini söyledi. Kuşadası’nda TARİŞ tarafından defalarca satışa çıkarılan ve her satışa çıktığında da ilçe belediyesi tarafından dönemin başkanlarının tepkisiyle defalarca yeşil alan ilan edilen ve içinde tescilli yapıların bulunduğu turizm imarlı arsa Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından geçen hafata içinde 24 milyon 200 bin liraya satın alınmıştı.
İNŞAAT, OTEL, AVM KESİNLİKLE YAPILMAYACAK
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, turizm imarlı olmasına rağmen arsanın kesinlikle otel, avm ve benzeri bir şekilde değerlendirilmeyeceğini belirterek, kendisinin gönlünden kent meydanı yapmak geçtiğini ama son kararı halka soracaklarını ve 15-17 Nisan tarihleri arasında kullanım amacıyla ilgili referandum yapacaklarını belirterek, tüm Kuşadalıları ve Aydınlıları referanduma katılmaya davet etti. Arsanın turizm imarlı olmasına rağmen hiçbir şekilde otel, avm olarak değerlendirmeyeceğini ve inşaat yapılmayacağını kaydeden Başkan Çerçioğlu, “Burası Kuşadası’nın soluk aldığı tek yer. Ne şekilde değerlendirileceğine yapılacak referandumla karar vereceğiz, halka soracağız. Buranın tapusu artık Kuşadalıların, Aydınlıların.. Kesinlikle turizm imarı beni ilgilendirmiyor. Buraya hiçbir şekilde bina yapılmasını istemiyorum. Zaten arsa içerisinde tescilli binalar var. Benim gönlümden buranın kent meydanı olarak değerlendirilmesi geçiyor ve zemin altını da iki kat otopark yapılması uygun olur diye düşünüyorum. Ancak yine de son kararı halk verecek. Tüm Kuşadası halkının bu referanduma ilgi göstermesini ve görüşlerini bizlere aktarmasını istiyoruz. 15-16-17 Nisan tarihlerinde, 11.00-18.00 saatleri arasında sandık kuracağız. Halkımızın buranın ne şekilde kullanılacağı ile ilgili görüşlerini alacağız. Vatandaşlarımız bu arazide ne görmek istediklerini yazacaklar. Kent Meydanı, yeşil alan, konser alanları, Oyun alanları, kafeteryalar, havuzlar, anıtlar, spor alanı ne istiyorsa herkes görüşünü belirtecek. Ardından halkın isteği doğrultusunda buranın projesini hazırlayıp, anıtlar kuruluna sunacağız. Anıtlar Kurulu’nun onayının ardından da hızla inşaatına başlayıp, Kuşadası halkının hizmetine sunacağız “ diye konuştu.
MİMARLAR ODASI BAŞKANI’NDAN DESTEK
Kuşadası’nda 30 yıldır tartışmaların odağında olan TARİŞ arsasının Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınması Kuşadası’nda büyük yankı yarattı ve vatandaşlardan olumlu tepki buldu. Mimarlar Odası Kuşadası Temsilcisi Ümit Acar, arsanın büyükşhir belediyesi tarafından satın alınmasının çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, “ Bu arsa, Kuşadası için çok faydalı bir kullanılabilir. Olayı sadece TARİŞ arsası bazında değerlendirmemek lazım. Biliyorsunuz eski futbol sahası da ilçe belediyesinin kullanımında. Bence TARİŞ arsasına yapılacak projenin toprak saha ile birlikte yapılması lazım hatta daha da ileri giderek, sahil bandında limandan başlayarak, marinaya kadar yeniden projlendirmk gerekiyor. Özellikle tariş arsası ve toprak sahada zeminler bir veya iki kat otopark olması gerekir. Bu durum sahilde otopark sorununu da ortadan kaldırır. Böylece Atatürk Bulvarı’nda tek yön uygulaması daha rahat yapılır ve bu gerçekleştiğinde de araçlar kalkınca yeşil alan ve yaya alanı olarak daha çok alan ortaya çıkar. Bunların yanında buralarda Kültürel alanlar, sosyal donatı alanları, fazla yapı yapılmadan yeşil alan olarak düzenlenebilir, şehir terası, anfi tiyatro, gençlere yönelik sportif ve sosyal alanlar yapılabilir “ dedi. Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üysi Seydi Yıkılmaz ise TARİŞ arsasının satın alınmasının çok önmli bir gelişme olduğunu belirterek, buranın altının otopark, üzerinin ise kent meydanı ve yeşil alan olması gerektiğini söyledi.
EN DEĞERLİ ARSA, HEP TARTIŞMALARIN ODAĞINDAYDI
Kuşadası’nda sahil bandındaki Atatürk Bulvarı üzerindeki turizm imarlı Kuşadası’nın en değerli arsası yıllardır hep tartışmaların odağında yer aldı. Yüzde 73’lük hissesi Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği, kalanı ise Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Tariş Üzüm Birliği’ne ait 9 bin 958 dönümlük arsa TARİŞ’in yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından ilk olarak 1997 yılında satışa çıkarıldı. Ancak, satışa karşı çıkan dönemin belediye başkanı Engin Berberoğlu, turizm imarlı arsayı yeşil alan ilan edince, bir ulusal ve uluslar arası alıcısı bulunan arsanın satış gerçekleşmedi.
KUVEYTLİ BİR GRUP EN YÜKSEK TEKLİFİ VERDİ
Ardından Fuat Akdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de 2007 ve 2008 yıllarında da iki kez satışa çıkarılan arsa yine belediye başkanlarının yeşil alan engeline takıldı. Kuşadası’nın bu en değerli arsası 2012 yılında da bir kez daha satışa çıktı. Dönemin Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, satın alınsa bile buraya inşaat yapılmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini açıkladı. TARİŞ yöneticileriyle yaşanan sert tartışmaların ardından Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, dönemin Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun da desteğiyle burayla ilgili kamulaştırma kararı aldı. Kuşadası Belediyesi’nin kamulaştırma kararının ardından TARİŞ yöneticileri bu kez mahkemeye itirazda bulundu. Kamulaştırmaya itiraz eden TARİŞ geçen yıl bir kez daha burayı satışa çıkardı. Kuveytli bir grup ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Ancak, Kuveytli grubun yükümlülüklerini yerine getirmemesinin ardından ihale bir kez daha gerçekleşmedi. Ardından, Aydın Büyükşehir olmadan da arsanın kamulaştırılması için yürütülen çalışmalara destek veren Özlem Çerçioğlu, bu kez Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak TARİŞ ile masaya oturdu ve 24 milyon 200 bin lira karşılığında Kuşadası’nın bu en değerli arsasının hisselerinin tamamını satın aldı. Hürriyet
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Kuşadası’nın en değerli arsasının kullanım şekliyle ilgili gerçekleştirilecekleri referandumun 15-17 Nisan tarihleri arasında yapılacağını ve 3 gün süreceğini söyledi. Kuşadası’nda TARİŞ tarafından defalarca satışa çıkarılan ve her satışa çıktığında da ilçe belediyesi tarafından dönemin başkanlarının tepkisiyle defalarca yeşil alan ilan edilen ve içinde tescilli yapıların bulunduğu turizm imarlı arsa Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından geçen hafata içinde 24 milyon 200 bin liraya satın alınmıştı.
İNŞAAT, OTEL, AVM KESİNLİKLE YAPILMAYACAK
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, turizm imarlı olmasına rağmen arsanın kesinlikle otel, avm ve benzeri bir şekilde değerlendirilmeyeceğini belirterek, kendisinin gönlünden kent meydanı yapmak geçtiğini ama son kararı halka soracaklarını ve 15-17 Nisan tarihleri arasında kullanım amacıyla ilgili referandum yapacaklarını belirterek, tüm Kuşadalıları ve Aydınlıları referanduma katılmaya davet etti. Arsanın turizm imarlı olmasına rağmen hiçbir şekilde otel, avm olarak değerlendirmeyeceğini ve inşaat yapılmayacağını kaydeden Başkan Çerçioğlu, “Burası Kuşadası’nın soluk aldığı tek yer. Ne şekilde değerlendirileceğine yapılacak referandumla karar vereceğiz, halka soracağız. Buranın tapusu artık Kuşadalıların, Aydınlıların.. Kesinlikle turizm imarı beni ilgilendirmiyor. Buraya hiçbir şekilde bina yapılmasını istemiyorum. Zaten arsa içerisinde tescilli binalar var. Benim gönlümden buranın kent meydanı olarak değerlendirilmesi geçiyor ve zemin altını da iki kat otopark yapılması uygun olur diye düşünüyorum. Ancak yine de son kararı halk verecek. Tüm Kuşadası halkının bu referanduma ilgi göstermesini ve görüşlerini bizlere aktarmasını istiyoruz. 15-16-17 Nisan tarihlerinde, 11.00-18.00 saatleri arasında sandık kuracağız. Halkımızın buranın ne şekilde kullanılacağı ile ilgili görüşlerini alacağız. Vatandaşlarımız bu arazide ne görmek istediklerini yazacaklar. Kent Meydanı, yeşil alan, konser alanları, Oyun alanları, kafeteryalar, havuzlar, anıtlar, spor alanı ne istiyorsa herkes görüşünü belirtecek. Ardından halkın isteği doğrultusunda buranın projesini hazırlayıp, anıtlar kuruluna sunacağız. Anıtlar Kurulu’nun onayının ardından da hızla inşaatına başlayıp, Kuşadası halkının hizmetine sunacağız “ diye konuştu.
MİMARLAR ODASI BAŞKANI’NDAN DESTEK
Kuşadası’nda 30 yıldır tartışmaların odağında olan TARİŞ arsasının Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınması Kuşadası’nda büyük yankı yarattı ve vatandaşlardan olumlu tepki buldu. Mimarlar Odası Kuşadası Temsilcisi Ümit Acar, arsanın büyükşhir belediyesi tarafından satın alınmasının çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, “ Bu arsa, Kuşadası için çok faydalı bir kullanılabilir. Olayı sadece TARİŞ arsası bazında değerlendirmemek lazım. Biliyorsunuz eski futbol sahası da ilçe belediyesinin kullanımında. Bence TARİŞ arsasına yapılacak projenin toprak saha ile birlikte yapılması lazım hatta daha da ileri giderek, sahil bandında limandan başlayarak, marinaya kadar yeniden projlendirmk gerekiyor. Özellikle tariş arsası ve toprak sahada zeminler bir veya iki kat otopark olması gerekir. Bu durum sahilde otopark sorununu da ortadan kaldırır. Böylece Atatürk Bulvarı’nda tek yön uygulaması daha rahat yapılır ve bu gerçekleştiğinde de araçlar kalkınca yeşil alan ve yaya alanı olarak daha çok alan ortaya çıkar. Bunların yanında buralarda Kültürel alanlar, sosyal donatı alanları, fazla yapı yapılmadan yeşil alan olarak düzenlenebilir, şehir terası, anfi tiyatro, gençlere yönelik sportif ve sosyal alanlar yapılabilir “ dedi. Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üysi Seydi Yıkılmaz ise TARİŞ arsasının satın alınmasının çok önmli bir gelişme olduğunu belirterek, buranın altının otopark, üzerinin ise kent meydanı ve yeşil alan olması gerektiğini söyledi.
EN DEĞERLİ ARSA, HEP TARTIŞMALARIN ODAĞINDAYDI
Kuşadası’nda sahil bandındaki Atatürk Bulvarı üzerindeki turizm imarlı Kuşadası’nın en değerli arsası yıllardır hep tartışmaların odağında yer aldı. Yüzde 73’lük hissesi Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği, kalanı ise Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Tariş Üzüm Birliği’ne ait 9 bin 958 dönümlük arsa TARİŞ’in yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından ilk olarak 1997 yılında satışa çıkarıldı. Ancak, satışa karşı çıkan dönemin belediye başkanı Engin Berberoğlu, turizm imarlı arsayı yeşil alan ilan edince, bir ulusal ve uluslar arası alıcısı bulunan arsanın satış gerçekleşmedi.
KUVEYTLİ BİR GRUP EN YÜKSEK TEKLİFİ VERDİ
Ardından Fuat Akdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de 2007 ve 2008 yıllarında da iki kez satışa çıkarılan arsa yine belediye başkanlarının yeşil alan engeline takıldı. Kuşadası’nın bu en değerli arsası 2012 yılında da bir kez daha satışa çıktı. Dönemin Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, satın alınsa bile buraya inşaat yapılmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini açıkladı. TARİŞ yöneticileriyle yaşanan sert tartışmaların ardından Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, dönemin Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun da desteğiyle burayla ilgili kamulaştırma kararı aldı. Kuşadası Belediyesi’nin kamulaştırma kararının ardından TARİŞ yöneticileri bu kez mahkemeye itirazda bulundu. Kamulaştırmaya itiraz eden TARİŞ geçen yıl bir kez daha burayı satışa çıkardı. Kuveytli bir grup ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Ancak, Kuveytli grubun yükümlülüklerini yerine getirmemesinin ardından ihale bir kez daha gerçekleşmedi. Ardından, Aydın Büyükşehir olmadan da arsanın kamulaştırılması için yürütülen çalışmalara destek veren Özlem Çerçioğlu, bu kez Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak TARİŞ ile masaya oturdu ve 24 milyon 200 bin lira karşılığında Kuşadası’nın bu en değerli arsasının hisselerinin tamamını satın aldı. Hürriyet
Bozkır'dan "Schengen" açıklaması
AB Bakanı Bozkır, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz" dedi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, vize serbestisi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.” dedi.
Bozkır, AB Dönem Başkanı Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da düzenlenen AB Bakanları Toplantısı kapsamında ev sahibi ülke Dışişleri Bakanı Bert Koenders ile görüştü.
Görüşmenin ardından açıklamada bulunan Bozkır, Koenders’le çok yararlı bir ikili görüşme gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Avrupa Komisyonu’nun 4 veya 5 Mayıs’ta vize serbestisiyle ilgili raporunu yayınlayacağını belirten Bozkır, “Komisyon raporunun olumlu çıkacağını ve vizenin kalkması yolunda bir görüş bildireceğini bekliyoruz, bütün gelişmeler bu yönde ilerliyor. Onun akabinde Hollanda dönem başkanlığının konu önüne gelecek. Konsey kararını organize edecek olan Hollanda dönem başkanlığıdır. Bunu konuştuk. Sonra da parlamentoya gidip bu konudaki karar kesinleşecek” diye konuştu.
Vize serbestiyle bağlantılı Türkiye’den istenen 72 beklenti bulunduğunu anlatan Bozkır, bu konuda çıkarılması gereken yasalarla ilgili Meclis takviminde gerekli planlama yapıldığını ifade etti.
“Nisan sonunda inşallah hepsi Meclis'ten geçmiş olacak” diyen Bozkır, şunları kaydetti:
“Tabii sadece bunlar değil idari atılması gereken önlemler de var. Bütün bakanlıklar bunların kararlarını alıyor, uygulamaya koyuyor. Şu ana kadar bir noktaya gelindi, bundan sonra da bir sıkıntı gözükmüyor. Şu anda 41 beklenti tam olarak karşılanmış durumda. Tamamen karşılanmaya yakın diyebileceğimiz beklentileri de katarsak 55 beklenti karşılanmış durumda. Tabii bundan sonra 17 beklentinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bunların üç ile beş tanesi tam anlaşma yürürlüğe girdiği anda ancak yürürlüğe girebiliyor. Yani AB üyesi ülkelere vizenin kaldırılması gibi… Bu zaten otomatik olarak yürürlüğe girecek. Bazen bir kanunun geçmesiyle, 4-5 beklentiyi yerine getiriyorsunuz. Komisyonla bütün temaslarımızda edindiğimiz intiba, konseyle, dönem başkanıyla temaslarımızda edindiğimiz intiba 4 veya 5 Mayıs günü açıklanacak komisyon kararının olumlu yönde olacağı yolunda. O zaman normal akışı içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.”
Avrupa Konseyi’nin ayrıca Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci kapsamında 33 No'lu faslın açılması için de karar alacağına işaret eden Bozkır, Hollanda Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde gündeme gelen bu konuda şu anda herhangi bir sorun gözükmediğini bildirdi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, vize serbestisi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.” dedi.
Bozkır, AB Dönem Başkanı Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da düzenlenen AB Bakanları Toplantısı kapsamında ev sahibi ülke Dışişleri Bakanı Bert Koenders ile görüştü.
Görüşmenin ardından açıklamada bulunan Bozkır, Koenders’le çok yararlı bir ikili görüşme gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Avrupa Komisyonu’nun 4 veya 5 Mayıs’ta vize serbestisiyle ilgili raporunu yayınlayacağını belirten Bozkır, “Komisyon raporunun olumlu çıkacağını ve vizenin kalkması yolunda bir görüş bildireceğini bekliyoruz, bütün gelişmeler bu yönde ilerliyor. Onun akabinde Hollanda dönem başkanlığının konu önüne gelecek. Konsey kararını organize edecek olan Hollanda dönem başkanlığıdır. Bunu konuştuk. Sonra da parlamentoya gidip bu konudaki karar kesinleşecek” diye konuştu.
Vize serbestiyle bağlantılı Türkiye’den istenen 72 beklenti bulunduğunu anlatan Bozkır, bu konuda çıkarılması gereken yasalarla ilgili Meclis takviminde gerekli planlama yapıldığını ifade etti.
“Nisan sonunda inşallah hepsi Meclis'ten geçmiş olacak” diyen Bozkır, şunları kaydetti:
“Tabii sadece bunlar değil idari atılması gereken önlemler de var. Bütün bakanlıklar bunların kararlarını alıyor, uygulamaya koyuyor. Şu ana kadar bir noktaya gelindi, bundan sonra da bir sıkıntı gözükmüyor. Şu anda 41 beklenti tam olarak karşılanmış durumda. Tamamen karşılanmaya yakın diyebileceğimiz beklentileri de katarsak 55 beklenti karşılanmış durumda. Tabii bundan sonra 17 beklentinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bunların üç ile beş tanesi tam anlaşma yürürlüğe girdiği anda ancak yürürlüğe girebiliyor. Yani AB üyesi ülkelere vizenin kaldırılması gibi… Bu zaten otomatik olarak yürürlüğe girecek. Bazen bir kanunun geçmesiyle, 4-5 beklentiyi yerine getiriyorsunuz. Komisyonla bütün temaslarımızda edindiğimiz intiba, konseyle, dönem başkanıyla temaslarımızda edindiğimiz intiba 4 veya 5 Mayıs günü açıklanacak komisyon kararının olumlu yönde olacağı yolunda. O zaman normal akışı içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.”
Avrupa Konseyi’nin ayrıca Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci kapsamında 33 No'lu faslın açılması için de karar alacağına işaret eden Bozkır, Hollanda Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde gündeme gelen bu konuda şu anda herhangi bir sorun gözükmediğini bildirdi.
Reza Zarrab'ı tutuklatan Savcı Bharara: İlk öğrendiğim Türkçe sözcük adalet
ABD’nin Miami şehrinde havalimanından ülkeye giriş yapmak isterken FBI ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemede tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab hakkındaki iddianame hazırlayan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, ilk öğrendiği Türkçe sözcüğün ‘adalet’ olduğunu söyledi.
ABD’de renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularda çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adlı sivil toplum kuruluşunun New York’taki University Club’da düzenlediği bir toplantıda konuşan Savcı Bharara, toplantı öncesi bazı Türk gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bharara, gazetecilerle “benle birlikte fotoğraf çektirdiğiniz için başınız belaya girmez değil mi” diyerek şakalaştı. Kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce, ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı.
YOLSUZLUK SADECE ABD'YE ÖZGÜ DEĞİL
Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun sadece ABD’ye özgü değil, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını; doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini; İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilmediğini, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini söyleyerek, “Birazdan Türkiye konusuna da geleceğim” dedi.
Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, şunları söyledi:
“Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarına ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz.”
TÜRKİYE DAHİL HERKESİN UMUDU: İDEAL DEMOKRASİ
Hiçkimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirten Bharara, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların umudu değil. Dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu…” ifadelerini kullandı.
ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye’nin gündeme gelmesinin, FBI’ın Türk işadamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları iddiasıyla gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara, “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan biriymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Birkaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler” dedi.
TÜRKÇE MESAJLAR YAZAN YÜZ BİNLERCE İNSAN...
İnsanların Türkiye’de yolsuzlukların üstüne gidilmediğini düşündüklerini, kendisinin Türkiye’de yolsuzluk olup olmadığı konusunda yorumda bulunmayacağını belirten Amerikalı Başsavcı, “Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüz binlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi” diye konuştu.
Sorunlara karşın ABD’de yaşıyor olmalarından mutluluk duymaları gerektiğini de belirten Bharara, “Başka bir yerde olsaydık, kişisel olarak ben tehlikede olacaktım. Yalnızca, böyle bir kürsüde, kamu görevlilerini soruşturma ve halk önünde konuşuyor olmaktan ötürü. Hükümetlerdeki en güçlü kişilere hukukun üstünlüğünden bahsediyor olmaktan ki dünyada birçok ülke var, hükümet yolsuzluklarını haber yapan gazetecileri hapse atan” dedi.
HAYATIM BOYUNCA TÜRKİYE'DE BULUNMADIM AMA...
Bazı medya kuruluşlarının kendisini Gezi Parkı olaylarıyla ilişkilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarının söylediğinin tersine… Ne turist olarak ne protestocu olarak ne de direniş ya da protestolar organize eden biri olarak… Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu.
Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var, o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de adalet ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
Nafiz ALBAYRAK/ New York (DHA)
ABD’de renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularda çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adlı sivil toplum kuruluşunun New York’taki University Club’da düzenlediği bir toplantıda konuşan Savcı Bharara, toplantı öncesi bazı Türk gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bharara, gazetecilerle “benle birlikte fotoğraf çektirdiğiniz için başınız belaya girmez değil mi” diyerek şakalaştı. Kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce, ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı.
YOLSUZLUK SADECE ABD'YE ÖZGÜ DEĞİL
Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun sadece ABD’ye özgü değil, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını; doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini; İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilmediğini, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini söyleyerek, “Birazdan Türkiye konusuna da geleceğim” dedi.
Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, şunları söyledi:
“Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarına ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz.”
TÜRKİYE DAHİL HERKESİN UMUDU: İDEAL DEMOKRASİ
Hiçkimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirten Bharara, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların umudu değil. Dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu…” ifadelerini kullandı.
ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye’nin gündeme gelmesinin, FBI’ın Türk işadamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları iddiasıyla gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara, “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan biriymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Birkaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler” dedi.
TÜRKÇE MESAJLAR YAZAN YÜZ BİNLERCE İNSAN...
İnsanların Türkiye’de yolsuzlukların üstüne gidilmediğini düşündüklerini, kendisinin Türkiye’de yolsuzluk olup olmadığı konusunda yorumda bulunmayacağını belirten Amerikalı Başsavcı, “Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüz binlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi” diye konuştu.
Sorunlara karşın ABD’de yaşıyor olmalarından mutluluk duymaları gerektiğini de belirten Bharara, “Başka bir yerde olsaydık, kişisel olarak ben tehlikede olacaktım. Yalnızca, böyle bir kürsüde, kamu görevlilerini soruşturma ve halk önünde konuşuyor olmaktan ötürü. Hükümetlerdeki en güçlü kişilere hukukun üstünlüğünden bahsediyor olmaktan ki dünyada birçok ülke var, hükümet yolsuzluklarını haber yapan gazetecileri hapse atan” dedi.
HAYATIM BOYUNCA TÜRKİYE'DE BULUNMADIM AMA...
Bazı medya kuruluşlarının kendisini Gezi Parkı olaylarıyla ilişkilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarının söylediğinin tersine… Ne turist olarak ne protestocu olarak ne de direniş ya da protestolar organize eden biri olarak… Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu.
Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var, o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de adalet ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
Nafiz ALBAYRAK/ New York (DHA)
3.5 milyon gencin prim borcu siliniyor
Kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışılan sorun, Meclis’teki torba yasa ile çözülüyor. 25 yaşına kadar olan ve GSS prim borcu bulunan 3.5 milyon gence af geliyor. Devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor.
Önce bir özet yapayım, sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigorta prim borçlarının nasıl silineceğini ve bu imkandan kimlerin yararlanacağı bilgisini vereyim. Şunu kabul edelim, GSS uygulamasına geçtiğimiz 2012 yılından bu yana işleyişte bazı aksaklıklar oldu ki, bunlara son iki yazımızda da değindik. Ama en büyük sorun, gençlerin devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmasında yaşandı. Şöyle anlatayım:
Sistem kurgulanırken, 18 yaşından küçükleri, anne-babası sigortalı olsun, olmasın otomatik GSS kapsamında sayıldı. Hatta lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi halinde de 25 yaşını doldurmamış gençlerin de anne-babasının sağlık güvencesinden yararlanmasına da imkan tanındı. Buraya kadar sorun yok.
18 YAŞ ÜSTÜ
Ancak GSS’ye bir şart daha eklendi; o da, 18 ve 25 yaş üstü okumayan, çalışmayan gençlerin, kendilerinin sigorta kapsamına alınacağı, haliyle de gelir testi yaptırmak zorunda olduklarıydı. İşte, asıl sorun da buradan kaynaklandı. 18 yaşından büyük olup da okumayan, 25 yaşından büyük olup da eğitim hayatı devam eden ya da üniversiteden mezun olup da iş bulamayan 3,5 milyona yakın genç, biranda 400-500 liraları bulan prim borçları ile karşı karşıya kaldı. Uygulamadan haberdar olmayanlar -ki, çoğunluk bilmiyordu- sağlık hizmetinden yararlanamadı. Yetmedi, sorun öyle hal aldı ki, gençlerden dolayı anne-babalar prim borçlusu çıktı, onlar da hastane kapılarından geri döndü. Ve bu sorun, aylarca kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışıldı.
TÜM BORÇLAR SİLİNMİYOR
Meclis’teki torba yasa ile bu sorun artık çözülüyor ve gençlerin prim borçlarına af geliyor. Kanun tasarısı komisyonlardan geçti, önümüzdeki günlerde torba yasanın tüm maddeleri onaylandıktan sonra muhtemelen bir-iki hafta içinde prim affı uygulamaya girecek.
Peki, kimler, nasıl yararlanacak? Bu haktan, 25 yaşına kadar olan ve prim borcu bulunan 3.5 milyon genç yararlanacak. Bir başka ifadeyle, yeni yasa ile devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor. Yeri gelmişken belirteyim, kamuoyunda, ‘tüm GSS prim borçları siliniyor’ şeklinde yanlış bir kanı var. Sadece gençlerin prim borcu siliniyor; geri kalan 4 milyondan fazla kişinin borcu baki. Ama şunu da söyleyeyim, önümüzdeki dönemde GSS konusunda yeniden bir yapılandırılmaya gidilerek, sistemdeki gelir testi, prim ödenmesi gibi mevcut diğer sorunları da çözmek için çalışma başlatılacak.
YENİ YASADAN KİM NASIL YARARLANACAK?
18 yaşını doldurmuş, okumayan ve çalışmayan gençlerin prim borçları silinecek.
20 yaşında olup da okuyan ya da işsiz olanların borçları silinecek.
25 yaşında olup da yükseköğrenim gören ya da iş bulamayanların borçları silinecek.
Yeni yasa ile 18 yaşını dolduran ve eğitimine devam eden gençlerin 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanacak.
Lise mezunu olan ancak üniversiteyi kazamayanların 20 yaşına ve iş bulana kadar primlerini devlet ödeyecek.
Üniversiteden mezun olup da iş bulamayan gençlerin iş bulana kadarki sürede primlerini devlet karşılayacak.
SORUN CEVAPLAYALIM
Türk vatandaşı olan bayan yabancı ile evli, ikametgahı yabancı ülkede ve yabancı ülkede çalışıyor. Türkiye’de SGK’ya tabi bir işi yok. GSS kapsamında mıdır? Ahmet Sevinç Erdogan
GSS, sadece yerleşim yeri Türkiye olan ve yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler GSS kapsamına giriyor.
70 yaşındayım, SGK emeklisiyim ve de Kıbrıs gazisiyim. SGK, maaşımı tahakkuk edip ödediğine göre, benim gelirimi biliyor ve her türlü sağlık giderlerimi karşılıyor. Bu durumda benim gelir testi yaptırmama gerek var mıdır? Yavuz Kunter
Sosyal güvenlik kurumundan emekli olduğunuz için devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorsunuz. Bu nedenle gelir testi sizi ilgilendirmiyor, yaptırmanıza gerek yok.
2004 yılında SGK’dan emekli oldum, halen sağlık sigortasından yararlanıyorum. Gelir testi biz emekliler için de gerekiyor mu? Mustafa Talat Ertekin
Emeklilerin gelir testi yaptırmasına gerek yok.
27 Ocak 2016 da haksız olarak işte çıkartıldım, işsizlik maaşı da almıyorum, eşim çalışmıyor. 2,12,14 yaşlarında üç çocuğum var. Ben bu testi yaptırmak zorunda mıyım? Bu konuda ne gibi haklarım var? Mustafa Çavdar
GSS, zorunlu bir sistem ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmanızın tek yolu gelir testini yaptırmanız. Çocuklarınız 18 yaşından küçük olduğu için sağlık hizmetinden yararlanabilir ancak sizin ve eşinizin yararlanabilmesi için gelir testi şart. (hürriyet.com.tr)
Önce bir özet yapayım, sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigorta prim borçlarının nasıl silineceğini ve bu imkandan kimlerin yararlanacağı bilgisini vereyim. Şunu kabul edelim, GSS uygulamasına geçtiğimiz 2012 yılından bu yana işleyişte bazı aksaklıklar oldu ki, bunlara son iki yazımızda da değindik. Ama en büyük sorun, gençlerin devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmasında yaşandı. Şöyle anlatayım:
Sistem kurgulanırken, 18 yaşından küçükleri, anne-babası sigortalı olsun, olmasın otomatik GSS kapsamında sayıldı. Hatta lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi halinde de 25 yaşını doldurmamış gençlerin de anne-babasının sağlık güvencesinden yararlanmasına da imkan tanındı. Buraya kadar sorun yok.
18 YAŞ ÜSTÜ
Ancak GSS’ye bir şart daha eklendi; o da, 18 ve 25 yaş üstü okumayan, çalışmayan gençlerin, kendilerinin sigorta kapsamına alınacağı, haliyle de gelir testi yaptırmak zorunda olduklarıydı. İşte, asıl sorun da buradan kaynaklandı. 18 yaşından büyük olup da okumayan, 25 yaşından büyük olup da eğitim hayatı devam eden ya da üniversiteden mezun olup da iş bulamayan 3,5 milyona yakın genç, biranda 400-500 liraları bulan prim borçları ile karşı karşıya kaldı. Uygulamadan haberdar olmayanlar -ki, çoğunluk bilmiyordu- sağlık hizmetinden yararlanamadı. Yetmedi, sorun öyle hal aldı ki, gençlerden dolayı anne-babalar prim borçlusu çıktı, onlar da hastane kapılarından geri döndü. Ve bu sorun, aylarca kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışıldı.
TÜM BORÇLAR SİLİNMİYOR
Meclis’teki torba yasa ile bu sorun artık çözülüyor ve gençlerin prim borçlarına af geliyor. Kanun tasarısı komisyonlardan geçti, önümüzdeki günlerde torba yasanın tüm maddeleri onaylandıktan sonra muhtemelen bir-iki hafta içinde prim affı uygulamaya girecek.
Peki, kimler, nasıl yararlanacak? Bu haktan, 25 yaşına kadar olan ve prim borcu bulunan 3.5 milyon genç yararlanacak. Bir başka ifadeyle, yeni yasa ile devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor. Yeri gelmişken belirteyim, kamuoyunda, ‘tüm GSS prim borçları siliniyor’ şeklinde yanlış bir kanı var. Sadece gençlerin prim borcu siliniyor; geri kalan 4 milyondan fazla kişinin borcu baki. Ama şunu da söyleyeyim, önümüzdeki dönemde GSS konusunda yeniden bir yapılandırılmaya gidilerek, sistemdeki gelir testi, prim ödenmesi gibi mevcut diğer sorunları da çözmek için çalışma başlatılacak.
YENİ YASADAN KİM NASIL YARARLANACAK?
18 yaşını doldurmuş, okumayan ve çalışmayan gençlerin prim borçları silinecek.
20 yaşında olup da okuyan ya da işsiz olanların borçları silinecek.
25 yaşında olup da yükseköğrenim gören ya da iş bulamayanların borçları silinecek.
Yeni yasa ile 18 yaşını dolduran ve eğitimine devam eden gençlerin 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanacak.
Lise mezunu olan ancak üniversiteyi kazamayanların 20 yaşına ve iş bulana kadar primlerini devlet ödeyecek.
Üniversiteden mezun olup da iş bulamayan gençlerin iş bulana kadarki sürede primlerini devlet karşılayacak.
SORUN CEVAPLAYALIM
Türk vatandaşı olan bayan yabancı ile evli, ikametgahı yabancı ülkede ve yabancı ülkede çalışıyor. Türkiye’de SGK’ya tabi bir işi yok. GSS kapsamında mıdır? Ahmet Sevinç Erdogan
GSS, sadece yerleşim yeri Türkiye olan ve yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler GSS kapsamına giriyor.
70 yaşındayım, SGK emeklisiyim ve de Kıbrıs gazisiyim. SGK, maaşımı tahakkuk edip ödediğine göre, benim gelirimi biliyor ve her türlü sağlık giderlerimi karşılıyor. Bu durumda benim gelir testi yaptırmama gerek var mıdır? Yavuz Kunter
Sosyal güvenlik kurumundan emekli olduğunuz için devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorsunuz. Bu nedenle gelir testi sizi ilgilendirmiyor, yaptırmanıza gerek yok.
2004 yılında SGK’dan emekli oldum, halen sağlık sigortasından yararlanıyorum. Gelir testi biz emekliler için de gerekiyor mu? Mustafa Talat Ertekin
Emeklilerin gelir testi yaptırmasına gerek yok.
27 Ocak 2016 da haksız olarak işte çıkartıldım, işsizlik maaşı da almıyorum, eşim çalışmıyor. 2,12,14 yaşlarında üç çocuğum var. Ben bu testi yaptırmak zorunda mıyım? Bu konuda ne gibi haklarım var? Mustafa Çavdar
GSS, zorunlu bir sistem ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmanızın tek yolu gelir testini yaptırmanız. Çocuklarınız 18 yaşından küçük olduğu için sağlık hizmetinden yararlanabilir ancak sizin ve eşinizin yararlanabilmesi için gelir testi şart. (hürriyet.com.tr)
12 Nisan 2016 Salı
Cansel canına kıydı, o tahliye oldu
Kayseri'de 17 yaşındaki lise öğrencisi cansel Buse K.'ya tecavüz edip, intiharına sebep olan matematik öğretmeni tahliye edildi.
Kayseri’de lise öğrencisi 17 yaşındaki Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunarak intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan matematik öğretmeni Bayram Özcan, yargılandığı 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıp tahliye edildi. Cansel’in polis babası Mustafa K. duruşmada ”Bayram burada sana verilecek cezanın hükmü yok. Senin cezan belli. Gününü bekle” dedi.
Melikgazi ilçesi TOKİ Demokrasi Mahallesi’nde bulunan evinde 17 Şubat’ta polis babası Mustafa K.’nın silahıyla intihar eden lise son sınıf öğrencisi Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan öğretmeni Bayram Özcan’nın, 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması bugün öğleden sonra yapılan ikinci duruşmayla tamamlandı. Duruşmaya sanık Matematik öğretmeni Bayram Özcan, tutuklu bulunduğu Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’nden getirildi. Davaya Cansel Buse’nin babası Mustafa K. ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü de müşteki sıfatıyla müdahil oldu.
SANIK AVUKATI ADİL YARGILAMA İSTEDİ
Sanık Avukatı Selim Bas, davanın kamuoyunda ve basında çok farklı yönlere çekilmeye çalışıldığını belirterek, müvekkilinin adil yargılanmasını istedi. Avukat Bas, bu konudaki kamuoyu baskısını, öğretmene ağır bir ceza verilmesinin beklendiğini anladıklarını ifade ederek şunları söyledi:
”Ancak bu böyle olmamalı, adil yargılama olmalı. Davada, maktül kızımız ile sanık Matematik öğretmeni Bayram Ö. arasındaki ilişki, zorla ya da baskı altında olmamıştır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki böyle bir ilişkiyi elbette kabul etmiyoruz. Ahlaki olmadığını, örf ve adetlere uymadığını hepimiz biliyoruz. Bunu sanık da söylüyor ve pişman olduğunu ifade ediyor. Bu pişmanlığı nedeniyle de defalarca bu ilişkiyi bitirmek istediğini belirtiyor. Sonuç olarak müvekkilimin adil bir yargılama sonucu tahliyesini talep ediyorum.”
Mahkeme Heyeti Başkanı, sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’a son sözünü sordu. Evli 2 çocuk babası, 18 yıllık matematik öğretmeni ise ”Çok pişmanım, başka da diyecek birşeyim yok” karşılığını verdi.
CANSEL’İN BABASI: SENİN CEZAN BELLİ, GÜNÜN BEKLE
Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdiği sırada, intihar eden liseli Cansel’in babası Mustafa K.’nın, şüpheli Bayram Özcan’a, ”Boşuna timsah gözyaşı dökme. Burada alacağın cezanın hükmü yok. Zorbalık nasıl yapılıyormuş tüm millet görecek. Ablana selam söyle, yazılan senaryoyu burada çok güzel okudu. Ben de senin için bir senaryo yazdım. Sen de onu okuyacaksın. Senin cezan verildi koçum. Buradaki cezanın hiçbir önemi yok. Senin cezan belli. Ceza gününün gelmesini bekle” diye seslendi
MAHKEME HEYETİ OY ÇOKULUĞUYLA KARAR VERDİ
Mahkeme heyeti aranın ardından oy çokluğuyla verilen kararını açıkladı. Tutuklu sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’ın ‘Cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarından beraatine karar veren heyet, ‘Çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye teşvik’ suçundan 4 yıl 2 ay ile ‘Müstehcen fotoğrafları saklamak’ suçundan ise 10 ay ceza verdikten sonra, tahliyesine karar verdi. Sanığın 10 aylık cezası ertelendi.
BABA: HUKUK FİYASKOSU
Çıkışta kararla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cansel Buse’nin babası Mustafa K., kararı doğru bulmadığını belirterek, ”Hukuk fiyaskosu. Bundan sonra kimsenin çocuğunun okulda can güvenliği olduğuna inanmıyorum. Bu kadarını beklemiyordum” dedi. Baba Mustafa K., duruşmaya karar için ara verildiği sırada öğretmene yönelik sözlerinin tehdit içerip içermediğini soran bir gazeteciye, ”İsteyen istediği gibi anlasın” karşılığını verdi.
AİLE TEMYİZ EDECEK
Duruşma sonrası medya mensuplarının sorularını yanıtlayan Cansel Buse K.’nın ailesinin avukatı Kamil Avşaroğlu, karara Yargıtay nezdinde itiraz edeceklerini belirterek, şunları söyledi :
”Tahliye kararı verildi. Şu anda 4 yıl 2 ay hapis cezası almış durumda. Biz bunu çok yasal bulmadık. Yargıtay’a temyiz edeceğiz. Bugün itibariyle dilekçemizi vereceğiz. Kesinleşmesini bekleyeceğiz. Hangi suçlardan beraat etti sorusuna, “Şuanda müstehcenlik suçundan ceza aldı. Diğer suçlar yönünden Mağdure şikayetçi olmadan vefat ettiği için ortada şikayet yokluğundan dolayı düşme var” yanıtı verdi.
TCK 226 SAYILI KANUNUN 3 MADDESİ NE DİYOR ?
“Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden,bulunduran veya başkalarının kullanımına sunan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.”
OLAY NASIL OLMUŞTU ?
Kayseri’de 17 Şubat 2016 günü, merkez Melikgazi ilçesi Mustafa Eminoğlu Anadolu lisesi son sınıf öğrencisi 18 yaşındaki Cansel Buse K., polis babasının tabancasıyla başına ateş ederek intihar etti. Cansel’in okuldaki matematik öğretmeni Bayram Özcan ile gönül ilişkisi bulunduğu ve genç kızın öğretmeniyle intihardan 3 gün önce isteyerek birlikte olduğu ortaya çıktı. Genç kızın cenazesi yapılan otopsinin ardından Kırşehir’in Kaman ilçesinde toprağa verilirken, gözaltına alınan Matematik öğretmeni Bayram Özcan tutuklandı. Öğretmen ve öğrencinin cep telefonlarında çok sayıda birbirlerine gönderdikleri cinsel içerikli fotoğraf ve mesaj bulundu. Olay sonrası okulun 1 müdür 1 müdür yardımcısı, 2 öğretmen görevden uzaklaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla ilgili idari soruşturma açtı. DHA
Kayseri’de lise öğrencisi 17 yaşındaki Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunarak intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan matematik öğretmeni Bayram Özcan, yargılandığı 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıp tahliye edildi. Cansel’in polis babası Mustafa K. duruşmada ”Bayram burada sana verilecek cezanın hükmü yok. Senin cezan belli. Gününü bekle” dedi.
Melikgazi ilçesi TOKİ Demokrasi Mahallesi’nde bulunan evinde 17 Şubat’ta polis babası Mustafa K.’nın silahıyla intihar eden lise son sınıf öğrencisi Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan öğretmeni Bayram Özcan’nın, 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması bugün öğleden sonra yapılan ikinci duruşmayla tamamlandı. Duruşmaya sanık Matematik öğretmeni Bayram Özcan, tutuklu bulunduğu Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’nden getirildi. Davaya Cansel Buse’nin babası Mustafa K. ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü de müşteki sıfatıyla müdahil oldu.
SANIK AVUKATI ADİL YARGILAMA İSTEDİ
Sanık Avukatı Selim Bas, davanın kamuoyunda ve basında çok farklı yönlere çekilmeye çalışıldığını belirterek, müvekkilinin adil yargılanmasını istedi. Avukat Bas, bu konudaki kamuoyu baskısını, öğretmene ağır bir ceza verilmesinin beklendiğini anladıklarını ifade ederek şunları söyledi:
”Ancak bu böyle olmamalı, adil yargılama olmalı. Davada, maktül kızımız ile sanık Matematik öğretmeni Bayram Ö. arasındaki ilişki, zorla ya da baskı altında olmamıştır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki böyle bir ilişkiyi elbette kabul etmiyoruz. Ahlaki olmadığını, örf ve adetlere uymadığını hepimiz biliyoruz. Bunu sanık da söylüyor ve pişman olduğunu ifade ediyor. Bu pişmanlığı nedeniyle de defalarca bu ilişkiyi bitirmek istediğini belirtiyor. Sonuç olarak müvekkilimin adil bir yargılama sonucu tahliyesini talep ediyorum.”
Mahkeme Heyeti Başkanı, sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’a son sözünü sordu. Evli 2 çocuk babası, 18 yıllık matematik öğretmeni ise ”Çok pişmanım, başka da diyecek birşeyim yok” karşılığını verdi.
CANSEL’İN BABASI: SENİN CEZAN BELLİ, GÜNÜN BEKLE
Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdiği sırada, intihar eden liseli Cansel’in babası Mustafa K.’nın, şüpheli Bayram Özcan’a, ”Boşuna timsah gözyaşı dökme. Burada alacağın cezanın hükmü yok. Zorbalık nasıl yapılıyormuş tüm millet görecek. Ablana selam söyle, yazılan senaryoyu burada çok güzel okudu. Ben de senin için bir senaryo yazdım. Sen de onu okuyacaksın. Senin cezan verildi koçum. Buradaki cezanın hiçbir önemi yok. Senin cezan belli. Ceza gününün gelmesini bekle” diye seslendi
MAHKEME HEYETİ OY ÇOKULUĞUYLA KARAR VERDİ
Mahkeme heyeti aranın ardından oy çokluğuyla verilen kararını açıkladı. Tutuklu sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’ın ‘Cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarından beraatine karar veren heyet, ‘Çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye teşvik’ suçundan 4 yıl 2 ay ile ‘Müstehcen fotoğrafları saklamak’ suçundan ise 10 ay ceza verdikten sonra, tahliyesine karar verdi. Sanığın 10 aylık cezası ertelendi.
BABA: HUKUK FİYASKOSU
Çıkışta kararla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cansel Buse’nin babası Mustafa K., kararı doğru bulmadığını belirterek, ”Hukuk fiyaskosu. Bundan sonra kimsenin çocuğunun okulda can güvenliği olduğuna inanmıyorum. Bu kadarını beklemiyordum” dedi. Baba Mustafa K., duruşmaya karar için ara verildiği sırada öğretmene yönelik sözlerinin tehdit içerip içermediğini soran bir gazeteciye, ”İsteyen istediği gibi anlasın” karşılığını verdi.
AİLE TEMYİZ EDECEK
Duruşma sonrası medya mensuplarının sorularını yanıtlayan Cansel Buse K.’nın ailesinin avukatı Kamil Avşaroğlu, karara Yargıtay nezdinde itiraz edeceklerini belirterek, şunları söyledi :
”Tahliye kararı verildi. Şu anda 4 yıl 2 ay hapis cezası almış durumda. Biz bunu çok yasal bulmadık. Yargıtay’a temyiz edeceğiz. Bugün itibariyle dilekçemizi vereceğiz. Kesinleşmesini bekleyeceğiz. Hangi suçlardan beraat etti sorusuna, “Şuanda müstehcenlik suçundan ceza aldı. Diğer suçlar yönünden Mağdure şikayetçi olmadan vefat ettiği için ortada şikayet yokluğundan dolayı düşme var” yanıtı verdi.
TCK 226 SAYILI KANUNUN 3 MADDESİ NE DİYOR ?
“Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden,bulunduran veya başkalarının kullanımına sunan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.”
OLAY NASIL OLMUŞTU ?
Kayseri’de 17 Şubat 2016 günü, merkez Melikgazi ilçesi Mustafa Eminoğlu Anadolu lisesi son sınıf öğrencisi 18 yaşındaki Cansel Buse K., polis babasının tabancasıyla başına ateş ederek intihar etti. Cansel’in okuldaki matematik öğretmeni Bayram Özcan ile gönül ilişkisi bulunduğu ve genç kızın öğretmeniyle intihardan 3 gün önce isteyerek birlikte olduğu ortaya çıktı. Genç kızın cenazesi yapılan otopsinin ardından Kırşehir’in Kaman ilçesinde toprağa verilirken, gözaltına alınan Matematik öğretmeni Bayram Özcan tutuklandı. Öğretmen ve öğrencinin cep telefonlarında çok sayıda birbirlerine gönderdikleri cinsel içerikli fotoğraf ve mesaj bulundu. Olay sonrası okulun 1 müdür 1 müdür yardımcısı, 2 öğretmen görevden uzaklaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla ilgili idari soruşturma açtı. DHA
Özgecan'ın katilinin cenazesi ortada kaldı
Özgecan'ın katilinin annesi "Oğlumu toprağa vermek istiyorum. Çöpe mi atayım" diye ağladı. Köy muhtarı ise "Onu istemiyoruz, mezarlığı kilitledim" dedi.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze yeltenip hunharca katleden minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in tutulduğu yüksek güvenlikli cezaevinde tabancayla öldürülmesi, suç ortağı babası Necmettin Altındöken’in de yaralanmasıyla ilgili soruşturma ve inceleme, bakanlık müfettişleri ve savcılıkça sürdürülüyor. Özgecan’ın katilinin cenazesi ise Mersin ve Tarsus’ta dolaştırıldı, ancak defnedilemeyince ortada kaldı. Altındöken’in annesi “Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Cenazenin defnedileceği köyün muhtarı ise “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm.Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” dedi. Jandarma ekipleri köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Gergin bekleyiş sürüyor.
Yüksek güvenlikli F Tipi Adana Kürkçüler Cezaevi’nde dünkü cinayetle ilgili 7 Cumhuriyet Savcısı ve 2 bakanlık müfettişi soruşturmayı sürdürürken, gün içindeki tüm ziyaretçiler mercek altına alındı, güvenlik kameraları da titiz şekilde incelendi. Cezaevindeki cinayetin esrar perdesi aralanmaya ve tabancanın içeri nasıl sokulduğu araştırılıyor.
2 MAHKUM SORGULANIYOR
50 yıla hükümlü ve 10 yıldır Adana Cezaevi’nde bulunan ‘suç makinesi’ olarak tanınan Gültekin Alan dünkü cinayetin şüphelisi olarak sorgulanıyor. A.G. adlı bir mahkumun da tabancanın sağlanmasıyla ilgisi bulunduğu ileri sürülüyor. Sorgulanan şüphelilerin tabancayı tuvalette buldukları iddiasını inandırıcı bulmayan soruşturma ekibi, mahkumların yanı sıra cezaevi görevlilerinin tümünün de sabaha kadar ifadesini aldı, dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
Cinayetin havalandırma sırasında işlenmiş olması nedeniyle, 2 ve 3 kişilik hücrelerde kalan mahkumların, ayrıca baba ve oğlunun saldırı sırasındaki havalandırmada kurallara uyulup uyulmadığı da bu soruşturma ile ortaya çıkmış olacak. Saldırıda vurulan baba Necmettin Altındöken’in tedavisinin sürdüğü hastanede, linç girişimine karşı da geniş güvenlik önlemleri alındı.
KATİL AŞIRI KAN KAYBETTİRMİŞ
Yüksek Güvenlikli cezaevinde Özgecan Aslan’ın katili ile suç ortağı babasının nasıl vurulduğunun aydınlanması kamu oyunda da merakla beklenirken, 10 Eylül’de Osmaniye’den Adana’ya oğlunun yanına nakledilen nakledilen Necmettin Altındöken ile oğlu Ahmet Suphi’nin aynı koğuşta bulundukları; hatta dünkü saldırıyı gerçekleştiren mahkum ile de aynı koğuşta oldukları konuşulmasına rağmen, yetkililerce henüz bir açıklama yapılmadı.
GARDİYANI DA REHİN ALMIŞ
Tuvalete giden hükümlü Gültekin Alan’ın burada bulduğunu söylediği tabancayla baba ile oğlunu vurduğu, olayı müdahale eden infaz koruma memurunu 2.5 saat rehin aldığı, ağır yaralanan baba ile oğlunun hastaneye sevkinin ise saldırganın tehditleri nedeniyle geciktiği ileri sürüldü. Ahmet Suphi Altındöken’in zamanında hastaneye sevkinin yapılması halinde kurtulabileceği, ancak aşırı kan kaybettiği de konuşulan iddialar arasında yer alıyor.
DEFİN YERİ BULUNAMADI
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsinin ardından sabaha karşı 03.15′te annesi ve kız kardeşine teslim edildi. Tarsus’a götürülen cenaze gece Tarsus Asri Mezarlıkta defnedilmek istendi. Ancak belediye görevlileri, ‘gece defin işlemi yapılamayacağını’ söyleyerek izin vermeyince aile, cenazeyi tekrar kiraladıkları özel nakil aracıyla Adana’ya getirdi, kimsesizler mezarlığında toprağa vermek istedi.
Adana Devlet Hastanesi morguna indirilen Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi için sabah saatlerine yakınları tekrar hastaneye gitti. Çevik Kuvvet ekiplerinin de geniş güvenlik önlemi aldığı hastanede aile, cenazeyi Adana’da toprağa vermek istediklerini bildirdi. Yapılan görüşmeler sırasında belediyeler cenazenin Adana’daki mezarlıklarda toprağa verilmesi konusunda çekince yaşadı.
CENAZE NAKİL ARACI BULUMADILAR
Yaklaşık 2 saat süren görüşmelere rağmen Adana’da bir mezarlık yeri verilmeyince, eşinden boşanmış olan annesi Naciye Tan ve kız kardeşi, cenazelerini tekrar Tarsus’a götürmek istedi, ancak bu kez ne belediyeler ne de özel şirketler cenaze aracı vermedi. Anne, oğlunun cenazesini kendi köyü olan Tarsus’un Kocaköy Mahallesi’ne götürmek istediği bildirdi. Ancak nakil için araç bulunamayınca aile hastane morgunda uzun bir bekleyişe girdi.
ANNE: ÖLDÜ DAHA NE OLSUN
Adana Devlet Hastanesi’nin morgunda oğlunun cenazesini defnedebilmek için çözümler arayan annesi Naciye Tan görüntü alınmasına tepki gösterdi. Polislerin ve yakınlarının teselli etmeye çalıştığı Naciye Tan, “Ben anneyim, 2 gündür otomobillerde bekliyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Anne, güçlükle sakinleştirildi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesi ve olayın gizemini koruması, beraberinde birçok soruyu da gündeme getirdi. Olayın cezaevinin neresinde olduğu, failinin/faillerinin belirlenip belirlenmediği, belirlendi ise bu failin suçları arasında tecavüz gibi fillerinin olup olmadığı, aydınlandı ise cinayet silahının cezaevine nasıl sokulduğu, cezaevinde yakınları bulunanların bu yakınlarının can güvenliğinin nasıl sağlandığı ve cezaevindeki yüksek güvenlik sisteminin neler olduğu konuları hakkında yapılacak açıklamalar bekleniyor.
20 BİN METREKARELİK CEZAEVİ
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, E tipi ve açıkcezaevinin bulunduğu kente 18 kilometre uzaktaki kompleksin 34 dönümlük bölgesinde yer alıyor. F Tipi 20 bin metrekare alana sahip ve 3 bloktan oluşuyor. Mahkumlar 103 adet 3, 59 adet tek kişilik hücre ve koğuşlarda kalıyor. Mahkumların aileleri ile görüşleri kırılmaz şeffaf camlı kabinlerde telefonla yapılıyor. Cezaevinin çevresi 4 metre yükseklikte duvarlarla çevrili. Hastalanan mahkumların dışarıya sevkinde yaşanabilecek kaçma girişimleri nedeniyle, cezaevi içinde tıp doktoru ve diş hekimi bulunan sağlık merkezi var.
BABASININ ÖLDÜĞÜ DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENECEK
Ahmet Suphi Altındöken’in boşandığı eşi Neslihan’ın avukatı Ebru Çatıkkaş, 6 yaşındaki erkek çocuğun soyisminin değiştirilmesi için açtıkları davanın devam ettiğini belirterek, “Müvekkilim gazetecilerle görüşmek istemiyor. O da olayı basından öğrenmiş. Çocuklarının durumdan şu an için haberi yok. Neslihan, doktor kontrolünde çocuğa babasının öldüğünü söyleyecek” dedi.
ASLAN AİLESİ, ÖZGECAN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ
Adana’da öldürülen Ahmet Suphi Altındöken’in katlettiği üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesi, kızlarının mezarını ziyaret etti. Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki Özgecan’ın mezarına giden baba Mehmet, anne Songül ve abla Beste Aslan dua etti. Anne Songül Aslan kızının mezarını temizleyip dua okurken, baba Mehmet ise kızının anıt mezarını öptü. Abla Beste de ziyaret boyunca gözyaşı dökerek dualar okudu. Acılı anne baba, yanlarında getirdikleri çiçekleri de kızlarının anıt mezarına bıraktı.
“ADALETİN BU ŞEKİLDE TECELLİ ETMİŞ OLMASI DA MANİDAR”
Haberi internette görünce her zamanki gibi asparagas olduğunu düşündüğünü ifade eden baba Mehmet Aslan, şunları söyledi:
“Acaba doğru mu diye hiçbir yere sormadım. Cani de olsa, katil de olsa, Allah rahmet eylesin. Katilleri bile savunuyormuşum gibi görünmesin. Sonrasında yüzlerce olay tekrarlandı. Binlerce, dünyada milyonlarca böyle insan var. Adaletin bu şekilde tecelli etmiş olması da manidar. Hukukun üstünlüğünün olduğu, herkesin can güvenliğinin sağlandığı bir devlet kurumunda böyle bir şeyin olmasına çok sevinmiyorum. Onların ömür boyu ceza almaları ile zaten adalet tecelli etmişti. Özgem edebiyata uğurlandığında herkes bu bir milat oldu demişti. Demek ki olmamış. Milat olabilmesi için bütün insanların topyekun bir sevgi ve barışın tesisi edilmesi, sevgi seferberliğine girilmesi gerekiyor. Bütün Özgecanların ruhlarının şad olması, cennetin en güzel köşelerinde olduklarına inanıyorum.”
“NE ÜZÜLDÜM, NE SEVİNDİM”
Anne Songül Aslan ise, “Allah herkesin yardımcısı olsun. Ben öldüğünü öğrenince ne üzüldüm ne sevindim. Çünkü benim kızım gelmeyecek, bunun bilincindeyim. Benim kızım bir melek. Allah onun da yardımcısı olsun. Hem bu dünyasını hem öbür dünyasını mahvetti. O da bir insan ama bir şey diyemiyorum. Allah yardımcısı olsun diyorum sadece. O da bir canlı sonuçta. Onun da bir canı var. Sevindim de diyemem üzüldüm de diyemem. Toplumumuzda bu tür insanlar çok fazla” diye konuştu.
KÖYDE DEFİN HAZIRLIĞI
Öte yandan Suphi Altındöken’in cenazesinin kendi köylerine geleceği duyumunu alan Tarsus’un Kocaköy sakinleri ve Muhtarı mezarlık kapısına kilit vurdular.
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesinin annesi Neciye Tan’ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi’nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Muhtar Öcalan, “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken’i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok” cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, “Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” diye tepki gösterdi.
Özgecan’ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. “Yatacak yeri yok sözü böyle bir şeymiş” diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti. DHA
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze yeltenip hunharca katleden minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in tutulduğu yüksek güvenlikli cezaevinde tabancayla öldürülmesi, suç ortağı babası Necmettin Altındöken’in de yaralanmasıyla ilgili soruşturma ve inceleme, bakanlık müfettişleri ve savcılıkça sürdürülüyor. Özgecan’ın katilinin cenazesi ise Mersin ve Tarsus’ta dolaştırıldı, ancak defnedilemeyince ortada kaldı. Altındöken’in annesi “Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Cenazenin defnedileceği köyün muhtarı ise “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm.Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” dedi. Jandarma ekipleri köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Gergin bekleyiş sürüyor.
Yüksek güvenlikli F Tipi Adana Kürkçüler Cezaevi’nde dünkü cinayetle ilgili 7 Cumhuriyet Savcısı ve 2 bakanlık müfettişi soruşturmayı sürdürürken, gün içindeki tüm ziyaretçiler mercek altına alındı, güvenlik kameraları da titiz şekilde incelendi. Cezaevindeki cinayetin esrar perdesi aralanmaya ve tabancanın içeri nasıl sokulduğu araştırılıyor.
2 MAHKUM SORGULANIYOR
50 yıla hükümlü ve 10 yıldır Adana Cezaevi’nde bulunan ‘suç makinesi’ olarak tanınan Gültekin Alan dünkü cinayetin şüphelisi olarak sorgulanıyor. A.G. adlı bir mahkumun da tabancanın sağlanmasıyla ilgisi bulunduğu ileri sürülüyor. Sorgulanan şüphelilerin tabancayı tuvalette buldukları iddiasını inandırıcı bulmayan soruşturma ekibi, mahkumların yanı sıra cezaevi görevlilerinin tümünün de sabaha kadar ifadesini aldı, dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
Cinayetin havalandırma sırasında işlenmiş olması nedeniyle, 2 ve 3 kişilik hücrelerde kalan mahkumların, ayrıca baba ve oğlunun saldırı sırasındaki havalandırmada kurallara uyulup uyulmadığı da bu soruşturma ile ortaya çıkmış olacak. Saldırıda vurulan baba Necmettin Altındöken’in tedavisinin sürdüğü hastanede, linç girişimine karşı da geniş güvenlik önlemleri alındı.
KATİL AŞIRI KAN KAYBETTİRMİŞ
Yüksek Güvenlikli cezaevinde Özgecan Aslan’ın katili ile suç ortağı babasının nasıl vurulduğunun aydınlanması kamu oyunda da merakla beklenirken, 10 Eylül’de Osmaniye’den Adana’ya oğlunun yanına nakledilen nakledilen Necmettin Altındöken ile oğlu Ahmet Suphi’nin aynı koğuşta bulundukları; hatta dünkü saldırıyı gerçekleştiren mahkum ile de aynı koğuşta oldukları konuşulmasına rağmen, yetkililerce henüz bir açıklama yapılmadı.
GARDİYANI DA REHİN ALMIŞ
Tuvalete giden hükümlü Gültekin Alan’ın burada bulduğunu söylediği tabancayla baba ile oğlunu vurduğu, olayı müdahale eden infaz koruma memurunu 2.5 saat rehin aldığı, ağır yaralanan baba ile oğlunun hastaneye sevkinin ise saldırganın tehditleri nedeniyle geciktiği ileri sürüldü. Ahmet Suphi Altındöken’in zamanında hastaneye sevkinin yapılması halinde kurtulabileceği, ancak aşırı kan kaybettiği de konuşulan iddialar arasında yer alıyor.
DEFİN YERİ BULUNAMADI
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsinin ardından sabaha karşı 03.15′te annesi ve kız kardeşine teslim edildi. Tarsus’a götürülen cenaze gece Tarsus Asri Mezarlıkta defnedilmek istendi. Ancak belediye görevlileri, ‘gece defin işlemi yapılamayacağını’ söyleyerek izin vermeyince aile, cenazeyi tekrar kiraladıkları özel nakil aracıyla Adana’ya getirdi, kimsesizler mezarlığında toprağa vermek istedi.
Adana Devlet Hastanesi morguna indirilen Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi için sabah saatlerine yakınları tekrar hastaneye gitti. Çevik Kuvvet ekiplerinin de geniş güvenlik önlemi aldığı hastanede aile, cenazeyi Adana’da toprağa vermek istediklerini bildirdi. Yapılan görüşmeler sırasında belediyeler cenazenin Adana’daki mezarlıklarda toprağa verilmesi konusunda çekince yaşadı.
CENAZE NAKİL ARACI BULUMADILAR
Yaklaşık 2 saat süren görüşmelere rağmen Adana’da bir mezarlık yeri verilmeyince, eşinden boşanmış olan annesi Naciye Tan ve kız kardeşi, cenazelerini tekrar Tarsus’a götürmek istedi, ancak bu kez ne belediyeler ne de özel şirketler cenaze aracı vermedi. Anne, oğlunun cenazesini kendi köyü olan Tarsus’un Kocaköy Mahallesi’ne götürmek istediği bildirdi. Ancak nakil için araç bulunamayınca aile hastane morgunda uzun bir bekleyişe girdi.
ANNE: ÖLDÜ DAHA NE OLSUN
Adana Devlet Hastanesi’nin morgunda oğlunun cenazesini defnedebilmek için çözümler arayan annesi Naciye Tan görüntü alınmasına tepki gösterdi. Polislerin ve yakınlarının teselli etmeye çalıştığı Naciye Tan, “Ben anneyim, 2 gündür otomobillerde bekliyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Anne, güçlükle sakinleştirildi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesi ve olayın gizemini koruması, beraberinde birçok soruyu da gündeme getirdi. Olayın cezaevinin neresinde olduğu, failinin/faillerinin belirlenip belirlenmediği, belirlendi ise bu failin suçları arasında tecavüz gibi fillerinin olup olmadığı, aydınlandı ise cinayet silahının cezaevine nasıl sokulduğu, cezaevinde yakınları bulunanların bu yakınlarının can güvenliğinin nasıl sağlandığı ve cezaevindeki yüksek güvenlik sisteminin neler olduğu konuları hakkında yapılacak açıklamalar bekleniyor.
20 BİN METREKARELİK CEZAEVİ
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, E tipi ve açıkcezaevinin bulunduğu kente 18 kilometre uzaktaki kompleksin 34 dönümlük bölgesinde yer alıyor. F Tipi 20 bin metrekare alana sahip ve 3 bloktan oluşuyor. Mahkumlar 103 adet 3, 59 adet tek kişilik hücre ve koğuşlarda kalıyor. Mahkumların aileleri ile görüşleri kırılmaz şeffaf camlı kabinlerde telefonla yapılıyor. Cezaevinin çevresi 4 metre yükseklikte duvarlarla çevrili. Hastalanan mahkumların dışarıya sevkinde yaşanabilecek kaçma girişimleri nedeniyle, cezaevi içinde tıp doktoru ve diş hekimi bulunan sağlık merkezi var.
BABASININ ÖLDÜĞÜ DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENECEK
Ahmet Suphi Altındöken’in boşandığı eşi Neslihan’ın avukatı Ebru Çatıkkaş, 6 yaşındaki erkek çocuğun soyisminin değiştirilmesi için açtıkları davanın devam ettiğini belirterek, “Müvekkilim gazetecilerle görüşmek istemiyor. O da olayı basından öğrenmiş. Çocuklarının durumdan şu an için haberi yok. Neslihan, doktor kontrolünde çocuğa babasının öldüğünü söyleyecek” dedi.
ASLAN AİLESİ, ÖZGECAN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ
Adana’da öldürülen Ahmet Suphi Altındöken’in katlettiği üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesi, kızlarının mezarını ziyaret etti. Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki Özgecan’ın mezarına giden baba Mehmet, anne Songül ve abla Beste Aslan dua etti. Anne Songül Aslan kızının mezarını temizleyip dua okurken, baba Mehmet ise kızının anıt mezarını öptü. Abla Beste de ziyaret boyunca gözyaşı dökerek dualar okudu. Acılı anne baba, yanlarında getirdikleri çiçekleri de kızlarının anıt mezarına bıraktı.
“ADALETİN BU ŞEKİLDE TECELLİ ETMİŞ OLMASI DA MANİDAR”
Haberi internette görünce her zamanki gibi asparagas olduğunu düşündüğünü ifade eden baba Mehmet Aslan, şunları söyledi:
“Acaba doğru mu diye hiçbir yere sormadım. Cani de olsa, katil de olsa, Allah rahmet eylesin. Katilleri bile savunuyormuşum gibi görünmesin. Sonrasında yüzlerce olay tekrarlandı. Binlerce, dünyada milyonlarca böyle insan var. Adaletin bu şekilde tecelli etmiş olması da manidar. Hukukun üstünlüğünün olduğu, herkesin can güvenliğinin sağlandığı bir devlet kurumunda böyle bir şeyin olmasına çok sevinmiyorum. Onların ömür boyu ceza almaları ile zaten adalet tecelli etmişti. Özgem edebiyata uğurlandığında herkes bu bir milat oldu demişti. Demek ki olmamış. Milat olabilmesi için bütün insanların topyekun bir sevgi ve barışın tesisi edilmesi, sevgi seferberliğine girilmesi gerekiyor. Bütün Özgecanların ruhlarının şad olması, cennetin en güzel köşelerinde olduklarına inanıyorum.”
“NE ÜZÜLDÜM, NE SEVİNDİM”
Anne Songül Aslan ise, “Allah herkesin yardımcısı olsun. Ben öldüğünü öğrenince ne üzüldüm ne sevindim. Çünkü benim kızım gelmeyecek, bunun bilincindeyim. Benim kızım bir melek. Allah onun da yardımcısı olsun. Hem bu dünyasını hem öbür dünyasını mahvetti. O da bir insan ama bir şey diyemiyorum. Allah yardımcısı olsun diyorum sadece. O da bir canlı sonuçta. Onun da bir canı var. Sevindim de diyemem üzüldüm de diyemem. Toplumumuzda bu tür insanlar çok fazla” diye konuştu.
KÖYDE DEFİN HAZIRLIĞI
Öte yandan Suphi Altındöken’in cenazesinin kendi köylerine geleceği duyumunu alan Tarsus’un Kocaköy sakinleri ve Muhtarı mezarlık kapısına kilit vurdular.
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesinin annesi Neciye Tan’ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi’nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Muhtar Öcalan, “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken’i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok” cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, “Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” diye tepki gösterdi.
Özgecan’ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. “Yatacak yeri yok sözü böyle bir şeymiş” diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti. DHA
Hiç kimse onu beğenmedi aşkı onda buldu
Jean Kelly dünyaya geldiğinde doktorlar onun kör, sağır ve dilsiz olacağını, 3 yaşına daha gelmeden öleceğini düşünüyordu. Genetik bir bozukluk olan 'Apert Sendromu'na sahip Jean'in bazı organlarındaki anormallikler yüzünden hayatı hiç kolay olmasa da doktorların tahminlerini boşa çıkardı. Bir yandan hayata tutunmaya çalışan Kelly 26 yaşında aşkı da buldu. Şimdi ise evlenmeyi ve bebek sahibi olmayı düşünüyor.
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)