Rusya, Türkiye'ye tatil satan Rus şirketlere dava açtı.
Moskova yönetiminin, son 6 ay içerisinde Türkiye’ye tatil satan 400 Rus şirketi hakkında adli ve idari dava açtığı açıklandı.
Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketici Hakları Koruma Kurumu (Rospotrebnadzor), son 6 içinde 1700 Rus şirketini denetleyerek Türkiye tatili satıp satmadıklarının kontrol edildiğini açıkladı.
Tass ajansının haberine göre Rusya İnsan Sağlığı ve Tüketici Hakları Koruma Kurumu (Rospotrebnadzor) tarafından yapılan açıklamada, “Aralık 2015’ten 13 Mayıs 2016 tarihleri arasında kurumumuz tarafından yapılan 1700 habersiz denetim sırasında 160 idari vaka ve 240 idari suç tespit edilmiştir” denildi.
Rospotrebnadzor, Türkiye’ye internet üzerinden tur satışı yapılıp yapılmadığını da denetlemeye devam edildiğini bildirdi.
Daha önce Ankara’dan yapılan açıklamada, 2016 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısının yüzde 10,3 azalarak 4,5 milyondan 4,1 milyona gerilediği duyurulmuştu. Sözcü
23 Mayıs 2016 Pazartesi
İnsanı insan yapan yüzde 4’lük fark
Üsküdar Üniversitesi 13. Uluslararası Kognitif Nörobilim Kongresi'nde “Hayvan Zihni ve Kognisyonu” konuşuldu. İnsan beynini anlamak için önce hayvan zihninin iyice öğrenilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, insan beyni ile hayvan beyni arasında önemli benzerliklerin olduğunu söyledi. Tanrıdağ, aradaki farkın sadece yüzde 4, insan olmanın da bu yüzde 4'te gizli olduğunu kaydetti.
13. Uluslararası Kognitif Nörobilim Kongresi, 19-22 Mayıs 2016 tarihlerinde Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi'nde gerçekleştirildi. Bu yılki ana teması “Hayvan Zihni ve Kognisyonu” olarak belirlenen kongrenin komite başkanlığını Üsküdar Üniversitesi Nörobilim Anabilim Dalı Başkanı ve
NPİSTANBUL Hastanesi nöroloji uzmanı Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ yaptı.
Açılış töreni Nermin Tarhan Konferans Salonu'nda yapılan kongrede, Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ da bir konuşma yaptı.
Prof. Tanrıdağ, insan beynini anlamak için önce hayvan zihninin iyice öğrenilmesi gerektiğini belirterek “Kognitif sadece insan için değil. İnsan beyni için önce hayvan zihninin iyi algılamamız gerekiyor. Bu kongrenin insan beyni araştırmaları için çok önemli ufuklar açacağını düşünüyorum” dedi.
“HAYVANLARIN BEYİN SAHİBİ OLDUĞUNU UNUTTULAR”
Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, “Hayvan Beynini ve Davranışlarını Nasıl Değerlendiriyoruz?” başlıklı sunumunda insanların çoğunun kendi beyinlerinin ne denli karmaşık bir yapı olduğunu söyleyerek beyin çağından dem vurduğunu söyledi. Prof. Dr. Tanrıdağ, “Hayvanların beyin sahibi olduğunu unuturlar. Oysa beyinden söz edeceksek ilk kabul etmemiz gereken beyin değil, beyinler olduğu gerçeğidir. İnsan zihninin diğer canlıları düşünürken verdiği örnekler ve yaptığı yorumlar da bu anlayışın doğal bir uzantısıdır. İnsanlar hayvan zihnininin işleyişini yorumlarken ne düşünürler ne de hayal ederler. Yaptıkları tek şey hayvan davranışlarının nedenlerini insan zihninini genellemeleri içinde açıklamalarıdır. Bu yaklaşım da doğal olarak zihnin evriminin kurallarına aykırıdır. Bu yaklaşıma antropomorfizm yani insanmerkezcilik deniyor. Antropomorfist yaklaşım sadece biyolojide tek bir standart sahibi olma anlamına gelmiyor. Aynı zamanda madde ve fizik kurallarına aykırıdır. Çünkü madde ve fizik olayları biyoloji, gibi aynı kurala bağlıdır: Karmaşık olguları anlamanın yolu daha basit olguların anlaşılmasından geçer” dedi.
“BÜTÜN KONU ORANLAR MESELESİ”
İnsan beyni ile hayvan beyni arasında önemli benzerliklerin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tanrıdağ, sadece yüzde 4'lük bir farklılık olduğunu belirterek “Ama zihin beyin ilişkisiyle uğraşan insanlar olarak bu oranın genel bir benzeşme ifade ettiğini ama insan olmanın da bu yüzde 4'te gizli olduğunu genetik olarak söylememiz gerekiyor. İnsan beyninde diğer beyinlerden özellikle de primat beyninden yeni ve farklı bir alan yoktur. Bütün konu oranlar meselesidir” dedi.
“ÖDÜL VE HAZ MEKANİZMASI YETERİNCE ÇALIŞMAYINCA DEPRESYONA GİRİYORUZ”
Beyindeki ayna nöronların varlığının keşfi ile beraber taklit, empati ve sosyal öğrenme ile ilgili bilinmeyenlerin anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Tanrıdağ, “90'ların ortasında bir gün elindeki, muzu yiyen maymunun karşısında bulunan maymunun beyninde de benzer dalgaların oluştuğu gözlenince sosyal nörobilimin anahtarı da çözülmüş oldu. O gün sosyal nörobilim başlamış oldu. Çünkü empati ve sosyal öğrenme taklit ayna nöronlara bağlıdır. Ayna nöronların farklı canlılardaki varlığı bunların onda olduğunu gösterir. Daha yakın bir zamanda beynin rasyonel bir organ değil aslında ödül ve haz organı olduğunu gösteren, beynin bir inanç motoru olduğunu gösteren, herkesin haz ve ödül duyduğu için inandığını ve neye inandığından çok inanmasının önemli olduğunu bize gösteren deneyleri beynin limbik sistemle prefontal korteksi arasında güçlü bir ödül ve haz mekanizması olduğunu gösteriyor.
Ödül ve haz mekanizması abartılı bir şekilde çalıştığından ödül ve haz peşinde koşmaktan kendimiz alamıyoruz, ödül ve haz mekanizması yeterince çalışmayınca depresyona giriyoruz. Bu kadar net. Dolayısıyla bunu çalıştıran maddenin de özellikle dopamin olduğunu hatırlarsak tam anlamıyla hipotez tamamlanıyor. Beynin en önemli mekanizmalarından bir tanesi ödül ve haz mekanizmasıdır. Normal sayılan insan beyni bunun kontrolünde çalışır ve sadece insan beyni değil onun bilgilerinin üzerinden geldiği hayvanlarda da..” diye konuştu.
Yeni hükümet ne zaman kurulacak
Davutoğlu'nun görevi bırakmasıyla Ankara'da gerçekleştirilen AKP 2. Olağanüstü Büyük Kongresinde 1405 delegenin oyunu alan Binali Yıldırım yeni Başbakan ve AKP Genel Başkanı oldu.
Binali Yıldırım, kongrede yaptığı ilk konuşmasında başkanlık ve yeni anayasa vurgusu yaparak, “Cumhurbaşkanı'mız Türkiye sevdalısıdır. En önemli iş, fiili durumu yasal hale getirmek, kafa karışıklığını sona erdirmektir. Bunun yolu da yeni bir Anayasa'dır, yeni Anayasa'da başkanlık sistemidir” dedi. Bu mesajın ardından Davutoğlu, kendisini saat 18.00'de kabul eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a mevcut hükümetin istifasını sundu. Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Erdoğan'ın sunulan istifayı kabul ettiği bildirildi, “Bugüne kadar geçen hizmetleri için teşekkürlerini ifade eden Sayın Cumhurbaşkanı'mız, Bakanlar Kurulu'nun, yeni hükümet kurulana kadar göreve devam etmesini istemiştir” denildi.
65. HÜKÜMETİ KURMA GÖREVİ BİNALİ YILDIRIM’A VERİLDİ
Davutoğlu'nun ayrılmasından kısa süre sonra, AKP’nin yeni genel başkanı Binali Yıldırım Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne çıktı. Görüşmede Erdoğan, 65. hükümeti kurma görevini Yıldırım'a verdi.
Hükümetin istifası ve yeni görevlendirme, Resmi Gazete'nin akşam saatlerinde yayımlanan mükerrer sayısında da yer aldı.
Görevlendirmenin ardından 65. hükümet için Meclis'te hızlı bir takvim işleyecek. AKP Grubu'nun hazırladığı takvime göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanması beklenen 65. hükümetin programı TBMM Genel Kurulu'nda okunacak.
Hükümet programlarının okunmasından 2 tam gün sonra, üzerinde görüşmeler yapılabiliyor. Bu nedenle 65. hükümetin programı üzerindeki görüşmeler en erken cuma günü gerçekleştirilecek, siyasi parti gruplarının sözcüleri programa ilişkin görüşlerini anlatacak. 65. hükümet için güvenoylaması,
29 Mayıs Pazar, en geç 30 Mayıs Pazartesi günü yapılacak.
Meclis Genel Kurulu, bu hafta 65. hükümetin kuruluş takvimi dışında başka işleri görüşmeyecek. Siyasi partiler yarın grup toplantısı yapacak. AKP'nin 2 hafta ara verdiği grup toplantısının yarın yapılması bekleniyor.
HÜKÜMET YARIN AÇIKLANACAK
AKP'nin dünkü kongrede seçilen MKYK'sı, bugün 13.00'te ilk toplantısını yapacak. MKYK, genel başkanın partideki A takımı olarak bilinen ve genel başkan yardımcılarının oluşturduğu merkez yürütme kurulunu (MYK) belirleyecek. Öte yandan yeni hükümetin yarın akşam saatlerinde açıklanması bekleniyor.
Binali Yıldırım'ın da yarın akşam 65. hükümetin listesini Erdoğan'a sunacağı belirtiliyor. Sözcü
Binali Yıldırım, kongrede yaptığı ilk konuşmasında başkanlık ve yeni anayasa vurgusu yaparak, “Cumhurbaşkanı'mız Türkiye sevdalısıdır. En önemli iş, fiili durumu yasal hale getirmek, kafa karışıklığını sona erdirmektir. Bunun yolu da yeni bir Anayasa'dır, yeni Anayasa'da başkanlık sistemidir” dedi. Bu mesajın ardından Davutoğlu, kendisini saat 18.00'de kabul eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a mevcut hükümetin istifasını sundu. Yaklaşık yarım saat süren görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Erdoğan'ın sunulan istifayı kabul ettiği bildirildi, “Bugüne kadar geçen hizmetleri için teşekkürlerini ifade eden Sayın Cumhurbaşkanı'mız, Bakanlar Kurulu'nun, yeni hükümet kurulana kadar göreve devam etmesini istemiştir” denildi.
65. HÜKÜMETİ KURMA GÖREVİ BİNALİ YILDIRIM’A VERİLDİ
Davutoğlu'nun ayrılmasından kısa süre sonra, AKP’nin yeni genel başkanı Binali Yıldırım Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne çıktı. Görüşmede Erdoğan, 65. hükümeti kurma görevini Yıldırım'a verdi.
Hükümetin istifası ve yeni görevlendirme, Resmi Gazete'nin akşam saatlerinde yayımlanan mükerrer sayısında da yer aldı.
Görevlendirmenin ardından 65. hükümet için Meclis'te hızlı bir takvim işleyecek. AKP Grubu'nun hazırladığı takvime göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanması beklenen 65. hükümetin programı TBMM Genel Kurulu'nda okunacak.
Hükümet programlarının okunmasından 2 tam gün sonra, üzerinde görüşmeler yapılabiliyor. Bu nedenle 65. hükümetin programı üzerindeki görüşmeler en erken cuma günü gerçekleştirilecek, siyasi parti gruplarının sözcüleri programa ilişkin görüşlerini anlatacak. 65. hükümet için güvenoylaması,
29 Mayıs Pazar, en geç 30 Mayıs Pazartesi günü yapılacak.
Meclis Genel Kurulu, bu hafta 65. hükümetin kuruluş takvimi dışında başka işleri görüşmeyecek. Siyasi partiler yarın grup toplantısı yapacak. AKP'nin 2 hafta ara verdiği grup toplantısının yarın yapılması bekleniyor.
HÜKÜMET YARIN AÇIKLANACAK
AKP'nin dünkü kongrede seçilen MKYK'sı, bugün 13.00'te ilk toplantısını yapacak. MKYK, genel başkanın partideki A takımı olarak bilinen ve genel başkan yardımcılarının oluşturduğu merkez yürütme kurulunu (MYK) belirleyecek. Öte yandan yeni hükümetin yarın akşam saatlerinde açıklanması bekleniyor.
Binali Yıldırım'ın da yarın akşam 65. hükümetin listesini Erdoğan'a sunacağı belirtiliyor. Sözcü
4.500 mil uçtu, tanımadığı çocuğun hayatını kurtardı
13 yaşındaki Mahendra Ahirwar’ 'in boynu doğuştan 180 derece eğriydi. Bu yaşına kadar 50’den fazla doktora götürülen Mahendra’ya kimse çözüm bulamadı. Ta ki hayatına hiç tanımadığı Julie Jones girene kadar…
Konjenital miyopati (birbirinden bağımsız bazı yapısal kas değişiklikleri ile kendilerini gösteren bir grup kas hastalığı) hastalığı olan 13 yaşındaki Mahendra Ahirwar'in boynu 180 derece eğri.
Daily Mail'in haberine göre; Ailesi Ahirwar'ı Hindistan'da 50 doktora götürdüğünü ama tedavilerin başarısızlıkla sonuçlandığını söyledi.
Görüntüsü nedeniyle dışlanan çocuğun hayatını değiştirmek için Liverpool'dan Julie Jones bir fon oluşturdu. Tedavisi için 12 bin sterlin toplandı.
Konjenital miyopati denilen nadir bir hastalıktan muzdarip olan Mahendra Ahirwar'in ailesi Mukesh Ahirwar (41) ve annesi Sumitra Ahirwar (36), çocuklarına yardımcı olabilmek için yıllarını harcadılar ama hiçkimse onlara yardımcı olamadı. Ama şimdi her şey daha farklı... Liverpool'dan açılan yardım sayfasında 12 bin sterlin toplandı ve Mahendra Ahirwar'ın hayatını değiştirdi. Tedaviyi mümkün kılan Julie Jones, çocuğun Delhi'den Omurilik cerrahı Dr. Rajagopalan Krishnan'a ameliyat olmasını sağladı.
OPERASYON 10 SAAT SÜRDÜ
Dr. Krishnan ve ekibi, 10 saat süren operasyonda Mahendra Ahirwar'in boynundaki diskleri çıkarıp, leğen kemiğinden kemik grefti ile değiştirdiler. Ardından çocuğun boynunu sabitlemek için metal bir plaka kullandılar.
Ahirwar'ı annesi besliyor, banyo yaptırıyor ve giydiriyordu.
8 yaşındaki kız kardeşleri Manisha ve Surendra okula giderken, abisi Lalit ise çalışmak için onu evde yalnız bırakıyorlardı. Arkadaşları bile onu oyunlarına almıyor, sadece izlemesine izin veriyorlardı. Bu trajik durumu okuyan Julie Jones, bu çocuğa yardım etmek için kolları sıvadı.
"TEK DÜŞÜNEBİLDİĞİM KENDİ OĞLUMDU"
Jones, "Çok trajik bir olaydı. Tek düşünebildiğim kendi oğlumdu ve eğer bu durumda olsaydı ben nasıl hissederdim diye düşünmeye başladım" dedi.
Bunun üzerine bir hesap oluşturan Jones, yardım toplamaya başladı. 28 gün içinde sayfada 12 bin sterlin yardım toplandı.
"İSPANYA'DAN ÖTEYE GİTMEMİŞTİM, KORKUYORDUM AMA..."
Delhi'ye uçmaya karar veren Jones, "Tatile bile İspanya'dan öteye gitmemiştim ve uçmaktan korkuyordum. Ama kanlı canlı Mahendra ile tanışmak için gitmeye karar verdim. Delhi'ye geldiğimde gürültü ve egzotik kokular anında beni vurdu. Zor olacaktı, yüzüme kameralar tutuluyordu. Kendimi savunmasız hissettim ve ilk gece zar zor uyudum ama sonunda hastanede Mahendra ve ailesi ile tanıştığımda her şeye değerdi" dedi.
13 yaşındaki Mahendra Ahirwar’ 'in boynu doğuştan 180 derece eğriydi. Bu yaşına kadar 50’den fazla doktora götürülen Mahendra’ya kimse çözüm bulamadı. Ta ki hayatına hiç tanımadığı Julie Jones girene kadar… cnntürk
Konjenital miyopati (birbirinden bağımsız bazı yapısal kas değişiklikleri ile kendilerini gösteren bir grup kas hastalığı) hastalığı olan 13 yaşındaki Mahendra Ahirwar'in boynu 180 derece eğri.
Daily Mail'in haberine göre; Ailesi Ahirwar'ı Hindistan'da 50 doktora götürdüğünü ama tedavilerin başarısızlıkla sonuçlandığını söyledi.
Görüntüsü nedeniyle dışlanan çocuğun hayatını değiştirmek için Liverpool'dan Julie Jones bir fon oluşturdu. Tedavisi için 12 bin sterlin toplandı.
Konjenital miyopati denilen nadir bir hastalıktan muzdarip olan Mahendra Ahirwar'in ailesi Mukesh Ahirwar (41) ve annesi Sumitra Ahirwar (36), çocuklarına yardımcı olabilmek için yıllarını harcadılar ama hiçkimse onlara yardımcı olamadı. Ama şimdi her şey daha farklı... Liverpool'dan açılan yardım sayfasında 12 bin sterlin toplandı ve Mahendra Ahirwar'ın hayatını değiştirdi. Tedaviyi mümkün kılan Julie Jones, çocuğun Delhi'den Omurilik cerrahı Dr. Rajagopalan Krishnan'a ameliyat olmasını sağladı.
OPERASYON 10 SAAT SÜRDÜ
Dr. Krishnan ve ekibi, 10 saat süren operasyonda Mahendra Ahirwar'in boynundaki diskleri çıkarıp, leğen kemiğinden kemik grefti ile değiştirdiler. Ardından çocuğun boynunu sabitlemek için metal bir plaka kullandılar.
Ahirwar'ı annesi besliyor, banyo yaptırıyor ve giydiriyordu.
8 yaşındaki kız kardeşleri Manisha ve Surendra okula giderken, abisi Lalit ise çalışmak için onu evde yalnız bırakıyorlardı. Arkadaşları bile onu oyunlarına almıyor, sadece izlemesine izin veriyorlardı. Bu trajik durumu okuyan Julie Jones, bu çocuğa yardım etmek için kolları sıvadı.
"TEK DÜŞÜNEBİLDİĞİM KENDİ OĞLUMDU"
Jones, "Çok trajik bir olaydı. Tek düşünebildiğim kendi oğlumdu ve eğer bu durumda olsaydı ben nasıl hissederdim diye düşünmeye başladım" dedi.
Bunun üzerine bir hesap oluşturan Jones, yardım toplamaya başladı. 28 gün içinde sayfada 12 bin sterlin yardım toplandı.
"İSPANYA'DAN ÖTEYE GİTMEMİŞTİM, KORKUYORDUM AMA..."
Delhi'ye uçmaya karar veren Jones, "Tatile bile İspanya'dan öteye gitmemiştim ve uçmaktan korkuyordum. Ama kanlı canlı Mahendra ile tanışmak için gitmeye karar verdim. Delhi'ye geldiğimde gürültü ve egzotik kokular anında beni vurdu. Zor olacaktı, yüzüme kameralar tutuluyordu. Kendimi savunmasız hissettim ve ilk gece zar zor uyudum ama sonunda hastanede Mahendra ve ailesi ile tanıştığımda her şeye değerdi" dedi.
13 yaşındaki Mahendra Ahirwar’ 'in boynu doğuştan 180 derece eğriydi. Bu yaşına kadar 50’den fazla doktora götürülen Mahendra’ya kimse çözüm bulamadı. Ta ki hayatına hiç tanımadığı Julie Jones girene kadar… cnntürk
20 Mayıs 2016 Cuma
Eğitimsiz ve işsiz genç sayısında şampiyonuz
Gençlik 19 Mayıs’ı hüzünlü kutladı
Türkiye, OECD'ye üye 34 ülke içinde, 15-29 yaş arasında yüzde 28.4'lük oranla işsiz ve eğitimsiz genç sayısında lider…
Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak basmasının 97'nci yılını kutlarken, büyük bir bölümü işsiz olan gençlerin bir günü daha hüzünlü geçti. Gençlerimizin bugünkü nüfusu 89 yıl önceki Türkiye nüfusunu neredeyse yakaladı. İlk sayım yılı olan 1927'de nüfusumuz 13.6 milyondu. 2015 yılına gelindiğinde 15-25 yaş arasındaki genç nüfusumuz tam 12.9 milyon oldu.
HER 3 GENÇTEN BİRİ İŞSİZ
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) raporuna göre üye 34 ülke içinde 15-29 yaş arasında işsiz ve eğitimsiz genç oranın en yüksek olduğu ülke Türkiye. Buna göre ülkemizdeki her yüz gençten 28.4'ü işsiz ve eğitimsiz. Bizden sonra yüzde 26.7 oranıyla Yunanistan geliyor. Bu oranın en düşük olduğu ülke ise yüzde 6.5 ile Lüksemburg. OECD'nin ortalaması ise yüzde 14.0. Yani bizdeki eğitimsiz ve işsiz genç oranı, OECD ülkeleri ortalamasının tam 2 katı.
İş aramayıp çalışmaya hazır olan genç işsizleri de kattığımızda, yüzde 30.9 ile Türkiye'de üç gençten birinin işsiz olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Gençler arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı 2014/2015 öğrenim döneminde yüzde 39.5 olarak gerçekleşti. Kadınlar arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı daha yüksek yüzde 41.1, erkekler arasında ise daha düşük oranla yüzde 38 oldu. Uzmanlar, “Kadınların daha fazla yükseköğrenim görmesi, Avrupa yolunda modern toplum olmanın önemli bir göstergesidir” yorumunu yaptı.
Gençler arasında işsizliğin yüksek olmasının bazı psikolojik sonuçlara ve sosyal sorunlara neden olduğunu vurgulayan psikologlar, işsizliğingençlerde, stres ve depresyon yaratıp, kaygı düzeyinde artışa neden olduğuna dikkat çekti. Uzmanlar, “Özgüven kaybının yanı sıra topluma ve aileye karşı isyankarlığa ve çatışmaya neden oluyor. Genci yetiştirip, okutup işsiz bırakmak ortalama verimliliğin düşmesi ve toplumsal maliyetin zayi olması demektir” açıklamasında bulundu.
Türkiye, OECD'ye üye 34 ülke içinde, 15-29 yaş arasında yüzde 28.4'lük oranla işsiz ve eğitimsiz genç sayısında lider…
Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak basmasının 97'nci yılını kutlarken, büyük bir bölümü işsiz olan gençlerin bir günü daha hüzünlü geçti. Gençlerimizin bugünkü nüfusu 89 yıl önceki Türkiye nüfusunu neredeyse yakaladı. İlk sayım yılı olan 1927'de nüfusumuz 13.6 milyondu. 2015 yılına gelindiğinde 15-25 yaş arasındaki genç nüfusumuz tam 12.9 milyon oldu.
HER 3 GENÇTEN BİRİ İŞSİZ
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) raporuna göre üye 34 ülke içinde 15-29 yaş arasında işsiz ve eğitimsiz genç oranın en yüksek olduğu ülke Türkiye. Buna göre ülkemizdeki her yüz gençten 28.4'ü işsiz ve eğitimsiz. Bizden sonra yüzde 26.7 oranıyla Yunanistan geliyor. Bu oranın en düşük olduğu ülke ise yüzde 6.5 ile Lüksemburg. OECD'nin ortalaması ise yüzde 14.0. Yani bizdeki eğitimsiz ve işsiz genç oranı, OECD ülkeleri ortalamasının tam 2 katı.
İş aramayıp çalışmaya hazır olan genç işsizleri de kattığımızda, yüzde 30.9 ile Türkiye'de üç gençten birinin işsiz olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Gençler arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı 2014/2015 öğrenim döneminde yüzde 39.5 olarak gerçekleşti. Kadınlar arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı daha yüksek yüzde 41.1, erkekler arasında ise daha düşük oranla yüzde 38 oldu. Uzmanlar, “Kadınların daha fazla yükseköğrenim görmesi, Avrupa yolunda modern toplum olmanın önemli bir göstergesidir” yorumunu yaptı.
Gençler arasında işsizliğin yüksek olmasının bazı psikolojik sonuçlara ve sosyal sorunlara neden olduğunu vurgulayan psikologlar, işsizliğingençlerde, stres ve depresyon yaratıp, kaygı düzeyinde artışa neden olduğuna dikkat çekti. Uzmanlar, “Özgüven kaybının yanı sıra topluma ve aileye karşı isyankarlığa ve çatışmaya neden oluyor. Genci yetiştirip, okutup işsiz bırakmak ortalama verimliliğin düşmesi ve toplumsal maliyetin zayi olması demektir” açıklamasında bulundu.
877 bin genç işsizimiz var
TÜRKİYE Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) 19 Mayıs 2016'nın genç işsizliğini değerlendirdi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçtiğimiz pazartesi günü açıkladığı Şubat 2016 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına dayalı DİSK-AR araştırmasında şöyle denildi:
“Genç işsizliği (15-24 yaş) yüzde 18.6, tarım dışı genç işsizliği yüzde 20.8 olarak gerçekleşti. Genç işsiz sayısı son iki yılda 117 bin artarak 877 bine ulaştı. Genç kadın işsizliği, yüzde 20.7'ye tarım dışı genç kadın işsizliği ise yüzde 24.4'e ulaştı. Genç ve eğitimli işsizliğinde çarpıcı artışlar var. Son iki yılda 181 bin üniversite mezunu işsizler ordusuna katıldı. Üniversite mezunu işsizler 670 bine ulaştı. Üniversiteli işsizlikte iki yıllık artış yüzde 35 oldu.” (Taylan Büyükşahin / Sözcü)
Reza’dan Emine Hanım’ın derneğine bağış yağmış!
Amerika Birleşik Devletleri'nde tutuklu bulunan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi Reza Zarrab, New York Güney Bölge Mahkemesi'ne 22 sayfalık kefalet teklifi gönderdi. Avukatlar Zarrab'ın yardımseverliğini kanıtlamak için mahkemeye 176 sayfalık ek belgeler sundu. Belgelerde Zarrab'ın yardımsever bir kişi olduğunu, hayır için 5 milyon dolar bağışta bulunduğunu dekontlarla ispat etmeye çalıştılar.
Bu liste Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, eşi Emine Erdoğan'ın öncülüğünde kurulan Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği'ne (TOGEMDER) yüklü para yardımı yaptığını ortaya çıkardı.
150 BAĞIŞ. 4.6 MİLYON DOLAR
Başkanlığını Emine Erdoğan'ın yengesi Saadet Gülbaran'ın yaptığı derneğin yönetim kurulu üyeleri arasında, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından istifa eden eski Bakan Egemen Bağış'ın eşi Beyhan Bağış da bulunuyor.
Zarrab'ın avukatları tarafından mahkemeye sunulan kefalet dilekçesinde, belgeleriyle sunulan listeye göre 10 Ekim 2013'te başlayan yardımlar aralıksız devam etti. Zarrab, TOGEMDER'e 2013'te 850 bin dolar, 2014'te 1.5 milyon dolar, 2016'da da 2 milyon 300 bin dolar bağışta bulundu. Zarrab, 17 Aralık 2013'ten 28 Şubat 2014'e kadar yaklaşık 100 gün hapiste kaldı. Mahkemeye sunulan bağış çetelesindeki tarihler, Reza Zarrab'ın hapisteyken bile Emine Erdoğan'ın derneği TOGEMDER'e bağış yaptığını ortaya koyuyor. Zarrab'ın, 28 Şubat 2014'te tahliye edildikten bir hafta sonra, 3 Mart 2014'te bir günde 2 milyon lira değerindeki 7 havaleyi yine TOGEMDER'e yaptığı görülüyor.
TOGEMDER'e 150 ayrı bağışta bulunulmuş. Bağışların çoğu, Zarrab'ın şirketleri Volgam Gıda ve Royal Denizcilik aracılığı ile gerçekleşmiş. Zarrab'ın TOGEMDER'e bağışının miktarı yaklaşık 4 milyon 650 bin dolar. Yapılan bağışların belgeleri ile kefalet dilekçesinde sunulmasına karşın, TOGEMDER'in sitesinde yer alan ‘Hayırseverlerimiz' listesinde Zarrab'ın adı bulunmuyor. Bu arada Zarrab, mahkemeye Türkiye'de hapis yattığını söylemedi. (sözcü.com.tr)
Bu liste Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, eşi Emine Erdoğan'ın öncülüğünde kurulan Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği'ne (TOGEMDER) yüklü para yardımı yaptığını ortaya çıkardı.
150 BAĞIŞ. 4.6 MİLYON DOLAR
Başkanlığını Emine Erdoğan'ın yengesi Saadet Gülbaran'ın yaptığı derneğin yönetim kurulu üyeleri arasında, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından istifa eden eski Bakan Egemen Bağış'ın eşi Beyhan Bağış da bulunuyor.
Zarrab'ın avukatları tarafından mahkemeye sunulan kefalet dilekçesinde, belgeleriyle sunulan listeye göre 10 Ekim 2013'te başlayan yardımlar aralıksız devam etti. Zarrab, TOGEMDER'e 2013'te 850 bin dolar, 2014'te 1.5 milyon dolar, 2016'da da 2 milyon 300 bin dolar bağışta bulundu. Zarrab, 17 Aralık 2013'ten 28 Şubat 2014'e kadar yaklaşık 100 gün hapiste kaldı. Mahkemeye sunulan bağış çetelesindeki tarihler, Reza Zarrab'ın hapisteyken bile Emine Erdoğan'ın derneği TOGEMDER'e bağış yaptığını ortaya koyuyor. Zarrab'ın, 28 Şubat 2014'te tahliye edildikten bir hafta sonra, 3 Mart 2014'te bir günde 2 milyon lira değerindeki 7 havaleyi yine TOGEMDER'e yaptığı görülüyor.
TOGEMDER'e 150 ayrı bağışta bulunulmuş. Bağışların çoğu, Zarrab'ın şirketleri Volgam Gıda ve Royal Denizcilik aracılığı ile gerçekleşmiş. Zarrab'ın TOGEMDER'e bağışının miktarı yaklaşık 4 milyon 650 bin dolar. Yapılan bağışların belgeleri ile kefalet dilekçesinde sunulmasına karşın, TOGEMDER'in sitesinde yer alan ‘Hayırseverlerimiz' listesinde Zarrab'ın adı bulunmuyor. Bu arada Zarrab, mahkemeye Türkiye'de hapis yattığını söylemedi. (sözcü.com.tr)
Etiketler:
abd,
ebru gündeş,
haber,
reza zarrab,
rıza sarraf
Erdoğan’dan sağlık durumu açıklaması
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Futbol oynarken kilom 75'ti fakat şu anda 95. Emine hanım kendisine bazı kürler uyguluyor ben onları uygulamıyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün akşam katıldığı canlı yayın programında özel hayatına ilişkin de bilgiler verdi. Sağlık durumu ile ilgili bir soruyu yanıtlayan Erdoğan “Sağlık durumum gayet iyi. Haftada bazen 2 bazen 3 gün kapalı ya da açık salonda spor yapıyorum. Mevsim de bizim için elverişli hale geldi. Futbol oynarken kilom 75’ti fakat şu anda 95… Emine hanım kendisine bazı kürler uyguluyor ben onları uygulamıyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün akşam katıldığı canlı yayın programında özel hayatına ilişkin de bilgiler verdi. Sağlık durumu ile ilgili bir soruyu yanıtlayan Erdoğan “Sağlık durumum gayet iyi. Haftada bazen 2 bazen 3 gün kapalı ya da açık salonda spor yapıyorum. Mevsim de bizim için elverişli hale geldi. Futbol oynarken kilom 75’ti fakat şu anda 95… Emine hanım kendisine bazı kürler uyguluyor ben onları uygulamıyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Pazar günü hükümeti kurma görevini vereceğim
Erdoğan, 22 Mayıs'ta gerçekleşecek olan AKP Olağanüstü Kongresi'ne ilişkin açıklama yaptı. AKP'yi anlatırken 'partimizin' diyen Erdoğan, "Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun istifası sonrası hükümeti kurma görevini vereceğim" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı canlı yayında, gençlerin kendisine yönelttiği soruları yanıtladı. Erdoğan, 22 Mayıs’ta gerçekleşecek olan AKP Olağanüstü Kongresi’ne ilişkin açıklama yaptı. Erdoğan, “Tabii bu soruyu cevaplarken, kurucu genel başkanı olduğum partinin yeni bir kongre sürece söz konusu. Olağanüstü bir kongre süreci. Sayın Genel Başkan aldı bu kararı. Temayül yoklamaları alındı. Bu süreci arkadaşlar bitirdiler. Bugün de parti sözcüsü neticeyi açıkladı. Bu olağanüstü Genel Kurula,. temayül tek adayla gidilmesi noktasında. Genel Kurul ve tüm delegeler, oradaki adayla ilgili kararını verecek ve pazar akşamı gerek partimizin diyeceğim, çünkü kurucu genel başkanı olduğum için söylüyorum. Bundan sonraki sürece yönelik, başbakan kim olacak sorusunun cevabı da, o gün Başbakanımız Ahmet Bey istifasını verecektir ve hemen o akşam yeni başbakanı görevlendirip, süratle kabinesini oluşturma imkanını verelim istiyorum. Zira hafta için MGK var, Pazartesi günü Dünya İnsani Zirvesi var. 60 ülke devlet başkanı ve başkanı geliyor. O program 2 gün sürüyor ve sonra Ankara’ya gelip, duruma göre kabineyi görmüş olacağız.” dedi. İşte Erdoğan açıklamasından öne çıkan bölümler;
DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA DEVAM EDEN TERÖR OPERASYONLARI
“Evlerini terk edenlere çağrım var; Evlerini tamir etmesinler. Bu yapıları biz yıkalım ve yeniden inşa edelim. Kentsel dönüşümü buralarda uygulayalım. Ondan sonra yeni evlerine gelsinler”
DOKUNULMAZLIK OYLAMALARI
“Dokunulmazlık konusu, fezlekelerle alakalı bir konudur. Bu fezlekeler, belli miktardaki milletvekillerini ilgilendiren bir konudur. 4 siyasi partinin de milletvekillerinin belli oranlarda fezleke var. Buradaki dokunulmazlığın kaldırılması konusu, bu fezlekenin parlamentoda raflara yerleştirilmesi değil, bunu kim gönderdi, yargı gönderdi. Burada dursun diye değil. Parlamento şu kararı alacak. Biz değerlendirmemizi yapıyoruz, biz bunu tekrar yargıya gönderiyoruz. Yargı ne yapacak? Bu fezlekelerin yargılama sürecini başlatacak. Biliyorsunuz, referandumla çözülürse, tamamının yargılanma yolu açılmış olur. Dikkat edilirse şu anda bir sıkıntı var. Şu anda aklımda kaldığı kadarıyla 138 milletvekilinin fezlekesi var. Şimdi bunlar orada ne yapacak? Yargıya açılacak ve yargı alacak, bunların hepsinin değerlendirmesini yapıp, nihai kararı yargı verecek.
İki şey çok garip. Hodri meydan diyorsanız, açın önünü, hepsi yargılansın. Burada kaçmanın bir anlamı var mı? Bugün yargılanmasa, zaten milletvekilliğin bittiği anda yargılanacaksın. TBMM’nin başına dert olmayın.
Dokunulmazlık olayının bu kararıyla birlikte, Türkiye’nin önünde demokrasi mücadelesinde bir sınav kazanılmış olacak. Bu sınavı yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamentosu verecektir kanaatindeyim. Bu sürece destek veren milletvekili arkadaşımızı kutluyorum.”
YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Tabii başkanlık sistemi ve yeni anayasa konusu, geçmişte gerek sayın Demirel’in gerek Erbakan’ın, Turgut Özal’ın ısrarla söyledikleri tezlerdir. Başkanlık sistemini, ülkenin birliği beraberliği ve bütünlüğü için ileri sürmüşlerdir. Bakın dünyada G20 ülkelerine bakın, yarıdan fazlası başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Acaba niye? Demek ki başkanlık sisteminin getirisi, götürüsünden çok daha fazla. Başta ABD olmak üzere Latin Amerika ülkelerinin tamamı başkanlık sistemidir. Rusya öyledir, Fransa yarı başkanlık sistemidir. Avrupa’da daha fazla parlamenter sistem vardır. Ama en gelişmiş ülkelerde başkanlık vardır.
Bu halk niçin bir darbe anayasası ile yönetilsin ki. Kendi iradesi var. Kendi iradesiyle ortaya koyabileceği anayasa var. Bu anayasa ile çok daha demokratik biçimde yönetilebiliriz. 4 siyasi parti, başbakanlığım döneminde bu işe adım attık.”
İSRAİL TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
“Filistin meselesi bizim için kanayan bir yaradır. Bildiğiniz gibi orada 3 maddemiz vardı. Bir tanesi Mavi Marmara gemisine yapılan operasyonla alakalı, bizden özür dilemeleri gerekir. Obama’nın ziyareti esnasında İsrail Başbakanı arayarak özür diledi. İkinci safha, tazminat konusuydu. Tazminat da büyük ölçü de halledildi. Üçüncü husus da ambargonun kaldırılmasıydı. Gazze’ye günde 3-4 saat elektrik veriliyor. Bu insani değil… Susuzluk sorunu var ve bu gibi sorunlar devam ediyor. Bunların düzeltilmesiyle birlikte biz de İsrail’e büyükelçi atamamızı yapacağız.”
ERDOĞAN’IN SAĞLIK DURUMU
“Sağlık durumum gayet iyi. Haftada bazen 2 bazen 3 gün kapalı ya da açık salonda spor yapıyorum. Mevsim de bizim için elverişli hale geldi. Futbol oynarken kilom 75’ti fakat şu anda 95… Emine hanım kendisine bazı kürler uyguluyor ben onları uygulamıyorum.”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞANDAN VİZE AÇIKLAMASI
“Yani verdik-veriyoruz havasına girdiler. Haziran ayı sonu dediler. Son gelişmelere baktığımız zaman biraz yan çiziyor gibi gözüküyorlar. Genç kardeşlerime sesleniyorum. Biz buralara vizeyle gelmedik. Bize verirler vermezler. Er ya da geç Türkiye’ye vize vereceklerien inanıyorum. Eğer vermezlerse bunu kendime dert edinmiyorum. Avrupa şu anda ikiyüzlülük yapıyor. Latin Amerika ülkelerine vize veriyorlar. Ne alakası var bunların AB ile? Onlara veriyorsun da Türkiye’ye neden vermiyorsun? Türkiye’ye 53 yıldır Avrupa ile bu görüşmeleri yapıyor. Ben görüşmelere katıldığım zaman 15 ülke vardı, şimdi 27-28 ülkeye çıkardılar ama atılması gereken adımları atmadılar.
AB’nin içinde halkı müslüman olan ülke yok. Halkı müslüman olan ülkelere tavır değişik. Bize bu tür yaklaşımla gelmeleri bizi üzüyor. Bunu Suriye’de de gördük. Vizeyi Suriye’ye koz olarak kullanıyorlar. Ben farklı çıkış yapınca beyefendiler rahatsız olmuşlar. Temennim odur ki bir sonuç alınır”
SÜMEYYE ERDOĞAN’IN DÜĞÜNÜ
“Bir taraftan üzgündüm. Bir anne baba olarak bir an önce kızımızı evlendirelim istedim. Ve hamd olsun, eski bir arkadaşımın çocuğuyla evlilik tecelli edince her iki tarafta bu işte mutlu oldular. Rabbim evliliklerini daim etsin, bu evlilikten de torun bekliyorum. Şu an 5 tane torunum var ama bunu yetersiz buluyorum. Sümeyye kızıma küçükken hep ceylanım diyordum. Şimdi nazlı ceylanım kaçtı gitti. Geç evlilik bana göre iyi değildir, bana göre erken evlilik daha iyidir. Nasip çıktığı zaman evliliği yapmakta fayda var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı canlı yayında, gençlerin kendisine yönelttiği soruları yanıtladı. Erdoğan, 22 Mayıs’ta gerçekleşecek olan AKP Olağanüstü Kongresi’ne ilişkin açıklama yaptı. Erdoğan, “Tabii bu soruyu cevaplarken, kurucu genel başkanı olduğum partinin yeni bir kongre sürece söz konusu. Olağanüstü bir kongre süreci. Sayın Genel Başkan aldı bu kararı. Temayül yoklamaları alındı. Bu süreci arkadaşlar bitirdiler. Bugün de parti sözcüsü neticeyi açıkladı. Bu olağanüstü Genel Kurula,. temayül tek adayla gidilmesi noktasında. Genel Kurul ve tüm delegeler, oradaki adayla ilgili kararını verecek ve pazar akşamı gerek partimizin diyeceğim, çünkü kurucu genel başkanı olduğum için söylüyorum. Bundan sonraki sürece yönelik, başbakan kim olacak sorusunun cevabı da, o gün Başbakanımız Ahmet Bey istifasını verecektir ve hemen o akşam yeni başbakanı görevlendirip, süratle kabinesini oluşturma imkanını verelim istiyorum. Zira hafta için MGK var, Pazartesi günü Dünya İnsani Zirvesi var. 60 ülke devlet başkanı ve başkanı geliyor. O program 2 gün sürüyor ve sonra Ankara’ya gelip, duruma göre kabineyi görmüş olacağız.” dedi. İşte Erdoğan açıklamasından öne çıkan bölümler;
DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA DEVAM EDEN TERÖR OPERASYONLARI
“Evlerini terk edenlere çağrım var; Evlerini tamir etmesinler. Bu yapıları biz yıkalım ve yeniden inşa edelim. Kentsel dönüşümü buralarda uygulayalım. Ondan sonra yeni evlerine gelsinler”
DOKUNULMAZLIK OYLAMALARI
“Dokunulmazlık konusu, fezlekelerle alakalı bir konudur. Bu fezlekeler, belli miktardaki milletvekillerini ilgilendiren bir konudur. 4 siyasi partinin de milletvekillerinin belli oranlarda fezleke var. Buradaki dokunulmazlığın kaldırılması konusu, bu fezlekenin parlamentoda raflara yerleştirilmesi değil, bunu kim gönderdi, yargı gönderdi. Burada dursun diye değil. Parlamento şu kararı alacak. Biz değerlendirmemizi yapıyoruz, biz bunu tekrar yargıya gönderiyoruz. Yargı ne yapacak? Bu fezlekelerin yargılama sürecini başlatacak. Biliyorsunuz, referandumla çözülürse, tamamının yargılanma yolu açılmış olur. Dikkat edilirse şu anda bir sıkıntı var. Şu anda aklımda kaldığı kadarıyla 138 milletvekilinin fezlekesi var. Şimdi bunlar orada ne yapacak? Yargıya açılacak ve yargı alacak, bunların hepsinin değerlendirmesini yapıp, nihai kararı yargı verecek.
İki şey çok garip. Hodri meydan diyorsanız, açın önünü, hepsi yargılansın. Burada kaçmanın bir anlamı var mı? Bugün yargılanmasa, zaten milletvekilliğin bittiği anda yargılanacaksın. TBMM’nin başına dert olmayın.
Dokunulmazlık olayının bu kararıyla birlikte, Türkiye’nin önünde demokrasi mücadelesinde bir sınav kazanılmış olacak. Bu sınavı yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamentosu verecektir kanaatindeyim. Bu sürece destek veren milletvekili arkadaşımızı kutluyorum.”
YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Tabii başkanlık sistemi ve yeni anayasa konusu, geçmişte gerek sayın Demirel’in gerek Erbakan’ın, Turgut Özal’ın ısrarla söyledikleri tezlerdir. Başkanlık sistemini, ülkenin birliği beraberliği ve bütünlüğü için ileri sürmüşlerdir. Bakın dünyada G20 ülkelerine bakın, yarıdan fazlası başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Acaba niye? Demek ki başkanlık sisteminin getirisi, götürüsünden çok daha fazla. Başta ABD olmak üzere Latin Amerika ülkelerinin tamamı başkanlık sistemidir. Rusya öyledir, Fransa yarı başkanlık sistemidir. Avrupa’da daha fazla parlamenter sistem vardır. Ama en gelişmiş ülkelerde başkanlık vardır.
Bu halk niçin bir darbe anayasası ile yönetilsin ki. Kendi iradesi var. Kendi iradesiyle ortaya koyabileceği anayasa var. Bu anayasa ile çok daha demokratik biçimde yönetilebiliriz. 4 siyasi parti, başbakanlığım döneminde bu işe adım attık.”
İSRAİL TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
“Filistin meselesi bizim için kanayan bir yaradır. Bildiğiniz gibi orada 3 maddemiz vardı. Bir tanesi Mavi Marmara gemisine yapılan operasyonla alakalı, bizden özür dilemeleri gerekir. Obama’nın ziyareti esnasında İsrail Başbakanı arayarak özür diledi. İkinci safha, tazminat konusuydu. Tazminat da büyük ölçü de halledildi. Üçüncü husus da ambargonun kaldırılmasıydı. Gazze’ye günde 3-4 saat elektrik veriliyor. Bu insani değil… Susuzluk sorunu var ve bu gibi sorunlar devam ediyor. Bunların düzeltilmesiyle birlikte biz de İsrail’e büyükelçi atamamızı yapacağız.”
ERDOĞAN’IN SAĞLIK DURUMU
“Sağlık durumum gayet iyi. Haftada bazen 2 bazen 3 gün kapalı ya da açık salonda spor yapıyorum. Mevsim de bizim için elverişli hale geldi. Futbol oynarken kilom 75’ti fakat şu anda 95… Emine hanım kendisine bazı kürler uyguluyor ben onları uygulamıyorum.”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞANDAN VİZE AÇIKLAMASI
“Yani verdik-veriyoruz havasına girdiler. Haziran ayı sonu dediler. Son gelişmelere baktığımız zaman biraz yan çiziyor gibi gözüküyorlar. Genç kardeşlerime sesleniyorum. Biz buralara vizeyle gelmedik. Bize verirler vermezler. Er ya da geç Türkiye’ye vize vereceklerien inanıyorum. Eğer vermezlerse bunu kendime dert edinmiyorum. Avrupa şu anda ikiyüzlülük yapıyor. Latin Amerika ülkelerine vize veriyorlar. Ne alakası var bunların AB ile? Onlara veriyorsun da Türkiye’ye neden vermiyorsun? Türkiye’ye 53 yıldır Avrupa ile bu görüşmeleri yapıyor. Ben görüşmelere katıldığım zaman 15 ülke vardı, şimdi 27-28 ülkeye çıkardılar ama atılması gereken adımları atmadılar.
AB’nin içinde halkı müslüman olan ülke yok. Halkı müslüman olan ülkelere tavır değişik. Bize bu tür yaklaşımla gelmeleri bizi üzüyor. Bunu Suriye’de de gördük. Vizeyi Suriye’ye koz olarak kullanıyorlar. Ben farklı çıkış yapınca beyefendiler rahatsız olmuşlar. Temennim odur ki bir sonuç alınır”
SÜMEYYE ERDOĞAN’IN DÜĞÜNÜ
“Bir taraftan üzgündüm. Bir anne baba olarak bir an önce kızımızı evlendirelim istedim. Ve hamd olsun, eski bir arkadaşımın çocuğuyla evlilik tecelli edince her iki tarafta bu işte mutlu oldular. Rabbim evliliklerini daim etsin, bu evlilikten de torun bekliyorum. Şu an 5 tane torunum var ama bunu yetersiz buluyorum. Sümeyye kızıma küçükken hep ceylanım diyordum. Şimdi nazlı ceylanım kaçtı gitti. Geç evlilik bana göre iyi değildir, bana göre erken evlilik daha iyidir. Nasip çıktığı zaman evliliği yapmakta fayda var.”
Yıllık izinde yeni dönem
Yıllık izinde 10 günlük blok dışındaki izinlerin istenildiği kadar bölünebileceği yeni dönem bu yaz başlıyor.
İş Kanunu'na tabi olarak çalışanların yıllık izin haklarında nisan ayında gerçekleştirilen değişiklik ilk kez, bu yaz tatilinden itibaren uygulanmaya başlanacak. 10 günlük kısmı aşan izin süreleri sınırsız olarak bölünebilecek. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç ve Tahsin Akça’nın haberine göre izin süresi ne kadar bölünürse o kadar daha çok tatil imkânı doğacak. Hafta içine denk gelen Kurban ve Ramazan bayramlarında 1 gün, 1.5 gün izin kullanan 9 güne kadar tatil yapabilecek.
Şimdiye kadar izin süreleri; bir bölümü 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölünebiliyordu. Yeni dönemde işçiler, blok kullanılacak 10 gün dışındaki izinlerini isterlerse 1'er gün kullanabilecek. Bu, işçilere büyük bir avantaj sağlayacak. Ulusal ve dini bayramların başına ya da sonuna yıllık izin eklemek suretiyle hafta sonuyla da birleştirilerek daha uzun izin yapmak mümkün olacak.
2016 yılında Ramazan Bayramı 5 Temmuz Salı günü başlayacak, perşembe günü sona erecek. Pazartesi öğleye kadar ve cuma günü izin alan bir işçi bayram tatiliyle birlikte 9 güne kadar izin yapabilecek. Kurban Bayramı'nda 9 gün tatil yapmak için ise sadece 1 gün izin yeterli olacak. Çünkü Kurban Bayramı 12 Eylül Pazartesi başlayıp, perşembe gününe kadar devam edecek. İşveren, 10 günlük blok kullanılabilecek izni bölemeyecek. Bölerse işçi başına 285 lira idari para cezası ödeyecek.
KAÇ YIL ÇALIŞAN KAÇ GÜN İZİN KULLANABİLİYOR?
Yıllık izin hakkı, işyerindeki hizmet sürelerine göre şöyle:
Bir yıldan beş yıla (dahil) kadar olanlara: 14 gün
Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara: 20 gün
Onbeş yıl ve daha fazla olanlara: 26 gün
Hizmet süresi ne olursa olsun 18 yaşından küçük, 50 yaşından büyük işçilere: 20 gün
İZİN SIRASINDA BAŞKA YERDE ÇALIŞMAK YASAK
Geçim derdinde olan çoğu işçi yıllık izin döneminde para kazanmak için başka işte çalışabiliyor. Ancak, kanuna göre izin döneminde başka bir işte çalışmak yasak. Yakalanmazsa sorun yok ama yakalanırsa işveren izin dönemi için ödediği ücreti isteme hakkına sahip bulunuyor.
MEMURLARIN YILLIK İZİN HAKKI EN AZ 20 GÜN
İşçilerden farklı olarak devlet memurlarının yıllık izin süresi 20 günden başlıyor. Hizmeti 1 yıldan on yıla kadar olan memurlar 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar ise yılda 30 gün izin hakkına sahip. Zorunlu hallerde, bu sürelere gidiş ve dönüşte ikişer gün eklenebiliyor.
İşçiler kullanmadıkları iznin parasını alma hakkına sahip ancak memurların böyle bir hakkı bulunmuyor. Memurların kullanılmayan izin hakları en fazla iki yıl devredilebiliyor. Kullanılmayan izinler iki yıldan sonra yanıyor.
İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ
Devlet memurları, isterlerse bir yıla kadar süreyle maaş almadan izin hakkını kullanabilirler. Bu izni çalışma yaşamları boyunca iki defa kullanma hakkına sahipler. Ücretsiz izin hakkından yararlanabilmek için memurun en az beş yıl hizmet süresinin olması gerekiyor.
HAFTA SONU TATİLİ İZİN GÜNÜNDEN SAYILAMAZ
Yıllık izinde işçi ile işvereni karşı karşıya getiren uygulamalardan biri, hafta sonuna rastlayan günlerin izinden sayılıp sayılmaması. Kanuna göre, yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmıyor. Pazartesiden başlayarak 5 gün izin alan işçi, hafta sonunu da ekleyerek daha uzun izin yapabilir.
YILLIK İZİN HAKKINDAN VAZGEÇİLEMEZ
İşçinin yılın belli dönemlerinde dinlenme hakkını kullanabilmesi ve işverenin suiistimal etmesini önlemek amacıyla kanunda koruyucu bir hüküm bulunuyor. Buna göre, işçi istese de izin hakkından vazgeçemez.
İZİN HAKKI 1 YIL ÇALIŞTIKTAN SONRA DOĞUYOR
Yıllık izin hakkını elde edebilmek için işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren bir yıl çalışmış olması gerekli. İlk defa işe başlayan gençler için deneme süresi de hesaba dahil ediliyor. Çalışma süresi arttıkça yıllık izin süresi de artıyor. Bir yıldan beş yıla kadar 14 gün, beş yıldan 15 yıla kadar 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçilere de 26 gün yıllık izin verilmesi gerekiyor. Ancak bunlar asgari süreler. Toplu sözleşmelerle bu sürenin üzerine çıkılabiliyor.
AYNI İŞYERİNDEKİ SÜRESİ DİKKATE ALINIYOR
Yıllık izinlerin hesaplanmasında çalışma hayatındaki toplam süre değil, aynı işverenin işyerlerindeki hizmet süreleri dikkate alınıyor. Bankalar veya çok şubeli şirketlerin farklı işyerlerinde geçen hizmet süreleri, yıllık iznin hesabında birleştiriliyor. Kaza veya hastalık nedeniyle işe gidilemeyen günler, kadın işçilerin doğumdan önce ve sonra çalıştırılmadığı süreler, yıllık izin hesabında çalışılmış gibi kabul ediliyor.
MADENCİ 4 GÜN FAZLA İZİN YAPIYOR
Madenler ve diğer yeraltı işlerinde çalışan işçiler çok ağır koşullarda görev yaptıkları için geçen yıldan itibaren onlara fazladan 4 gün izin hakkı sağlandı. Çalışma süreleri itibarıyla diğer işçilere kaç gün izin hakkı tanınıyorsa, yeraltı işçilerine 4 gün daha ilave ediliyor.
18 YAŞ ALTI VE 50 YAŞ ÜSTÜNE EN AZ 20 GÜN
18 yaşından küçük ve 50 yaşından büyük işçiler, çalışma süreleri kaç yıl olursa olsun yıllık en az 20 gün izin hakkına sahip.
İŞÇİLER İZİN PARASINI PEŞİN İSTEME HAKKINA SAHİP
İşveren, izin dönemine ilişkin ücreti işçiye, izne çıkmadan önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorunda. Örneğin, normalde ücretini çalışma bitiminde alan işçi, ayın 1'i ile 15'i arasında izne çıkacaksa, o sürenin parasını avans veya peşin olarak alabilir.
İZİN YERİNE PARASINI İSTEME HAKKI BULUNMUYOR
Bazen işçiler “Ben bu sene izin yapmayayım, bana izin paramı ödeyin” diyebiliyor. Kanuna göre bu mümkün değil. Çünkü işçinin izin hakkından vazgeçmesi mümkün değil. İzin parasını almak, ancak işten ayrılma halinde söz konusu olabiliyor.
İş Kanunu'na tabi olarak çalışanların yıllık izin haklarında nisan ayında gerçekleştirilen değişiklik ilk kez, bu yaz tatilinden itibaren uygulanmaya başlanacak. 10 günlük kısmı aşan izin süreleri sınırsız olarak bölünebilecek. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç ve Tahsin Akça’nın haberine göre izin süresi ne kadar bölünürse o kadar daha çok tatil imkânı doğacak. Hafta içine denk gelen Kurban ve Ramazan bayramlarında 1 gün, 1.5 gün izin kullanan 9 güne kadar tatil yapabilecek.
Şimdiye kadar izin süreleri; bir bölümü 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölünebiliyordu. Yeni dönemde işçiler, blok kullanılacak 10 gün dışındaki izinlerini isterlerse 1'er gün kullanabilecek. Bu, işçilere büyük bir avantaj sağlayacak. Ulusal ve dini bayramların başına ya da sonuna yıllık izin eklemek suretiyle hafta sonuyla da birleştirilerek daha uzun izin yapmak mümkün olacak.
2016 yılında Ramazan Bayramı 5 Temmuz Salı günü başlayacak, perşembe günü sona erecek. Pazartesi öğleye kadar ve cuma günü izin alan bir işçi bayram tatiliyle birlikte 9 güne kadar izin yapabilecek. Kurban Bayramı'nda 9 gün tatil yapmak için ise sadece 1 gün izin yeterli olacak. Çünkü Kurban Bayramı 12 Eylül Pazartesi başlayıp, perşembe gününe kadar devam edecek. İşveren, 10 günlük blok kullanılabilecek izni bölemeyecek. Bölerse işçi başına 285 lira idari para cezası ödeyecek.
KAÇ YIL ÇALIŞAN KAÇ GÜN İZİN KULLANABİLİYOR?
Yıllık izin hakkı, işyerindeki hizmet sürelerine göre şöyle:
Bir yıldan beş yıla (dahil) kadar olanlara: 14 gün
Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara: 20 gün
Onbeş yıl ve daha fazla olanlara: 26 gün
Hizmet süresi ne olursa olsun 18 yaşından küçük, 50 yaşından büyük işçilere: 20 gün
İZİN SIRASINDA BAŞKA YERDE ÇALIŞMAK YASAK
Geçim derdinde olan çoğu işçi yıllık izin döneminde para kazanmak için başka işte çalışabiliyor. Ancak, kanuna göre izin döneminde başka bir işte çalışmak yasak. Yakalanmazsa sorun yok ama yakalanırsa işveren izin dönemi için ödediği ücreti isteme hakkına sahip bulunuyor.
MEMURLARIN YILLIK İZİN HAKKI EN AZ 20 GÜN
İşçilerden farklı olarak devlet memurlarının yıllık izin süresi 20 günden başlıyor. Hizmeti 1 yıldan on yıla kadar olan memurlar 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar ise yılda 30 gün izin hakkına sahip. Zorunlu hallerde, bu sürelere gidiş ve dönüşte ikişer gün eklenebiliyor.
İşçiler kullanmadıkları iznin parasını alma hakkına sahip ancak memurların böyle bir hakkı bulunmuyor. Memurların kullanılmayan izin hakları en fazla iki yıl devredilebiliyor. Kullanılmayan izinler iki yıldan sonra yanıyor.
İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ
Devlet memurları, isterlerse bir yıla kadar süreyle maaş almadan izin hakkını kullanabilirler. Bu izni çalışma yaşamları boyunca iki defa kullanma hakkına sahipler. Ücretsiz izin hakkından yararlanabilmek için memurun en az beş yıl hizmet süresinin olması gerekiyor.
HAFTA SONU TATİLİ İZİN GÜNÜNDEN SAYILAMAZ
Yıllık izinde işçi ile işvereni karşı karşıya getiren uygulamalardan biri, hafta sonuna rastlayan günlerin izinden sayılıp sayılmaması. Kanuna göre, yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmıyor. Pazartesiden başlayarak 5 gün izin alan işçi, hafta sonunu da ekleyerek daha uzun izin yapabilir.
YILLIK İZİN HAKKINDAN VAZGEÇİLEMEZ
İşçinin yılın belli dönemlerinde dinlenme hakkını kullanabilmesi ve işverenin suiistimal etmesini önlemek amacıyla kanunda koruyucu bir hüküm bulunuyor. Buna göre, işçi istese de izin hakkından vazgeçemez.
İZİN HAKKI 1 YIL ÇALIŞTIKTAN SONRA DOĞUYOR
Yıllık izin hakkını elde edebilmek için işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren bir yıl çalışmış olması gerekli. İlk defa işe başlayan gençler için deneme süresi de hesaba dahil ediliyor. Çalışma süresi arttıkça yıllık izin süresi de artıyor. Bir yıldan beş yıla kadar 14 gün, beş yıldan 15 yıla kadar 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçilere de 26 gün yıllık izin verilmesi gerekiyor. Ancak bunlar asgari süreler. Toplu sözleşmelerle bu sürenin üzerine çıkılabiliyor.
AYNI İŞYERİNDEKİ SÜRESİ DİKKATE ALINIYOR
Yıllık izinlerin hesaplanmasında çalışma hayatındaki toplam süre değil, aynı işverenin işyerlerindeki hizmet süreleri dikkate alınıyor. Bankalar veya çok şubeli şirketlerin farklı işyerlerinde geçen hizmet süreleri, yıllık iznin hesabında birleştiriliyor. Kaza veya hastalık nedeniyle işe gidilemeyen günler, kadın işçilerin doğumdan önce ve sonra çalıştırılmadığı süreler, yıllık izin hesabında çalışılmış gibi kabul ediliyor.
MADENCİ 4 GÜN FAZLA İZİN YAPIYOR
Madenler ve diğer yeraltı işlerinde çalışan işçiler çok ağır koşullarda görev yaptıkları için geçen yıldan itibaren onlara fazladan 4 gün izin hakkı sağlandı. Çalışma süreleri itibarıyla diğer işçilere kaç gün izin hakkı tanınıyorsa, yeraltı işçilerine 4 gün daha ilave ediliyor.
18 YAŞ ALTI VE 50 YAŞ ÜSTÜNE EN AZ 20 GÜN
18 yaşından küçük ve 50 yaşından büyük işçiler, çalışma süreleri kaç yıl olursa olsun yıllık en az 20 gün izin hakkına sahip.
İŞÇİLER İZİN PARASINI PEŞİN İSTEME HAKKINA SAHİP
İşveren, izin dönemine ilişkin ücreti işçiye, izne çıkmadan önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorunda. Örneğin, normalde ücretini çalışma bitiminde alan işçi, ayın 1'i ile 15'i arasında izne çıkacaksa, o sürenin parasını avans veya peşin olarak alabilir.
İZİN YERİNE PARASINI İSTEME HAKKI BULUNMUYOR
Bazen işçiler “Ben bu sene izin yapmayayım, bana izin paramı ödeyin” diyebiliyor. Kanuna göre bu mümkün değil. Çünkü işçinin izin hakkından vazgeçmesi mümkün değil. İzin parasını almak, ancak işten ayrılma halinde söz konusu olabiliyor.
Aktütün’de şehit sayısı beşe yükseldi
Şemdinli Aktütün’de PKK'lı teröristlerin bombalı tuzağında şehit sayısı beşe yükseldi.
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nin Aktütün Köyü yakınlarında geçen çarşamba günü zırhlı aracın geçişi sırasında PKK’lı teröristlerin yola döşediği el yapımı patlayıcını inflak etmesi sonucu yaralanan askerlerden 1’i ile Van’ın Gürpınar İlçesi’nde devam eden operasyonlar sırasında geçen perşembe günü zırhlı aracın kaza yapması sonucu yaralanan askerlerden 1’i tedavi gördükleri hastanede şehit oldu. Yaralı askerlerin şehit olmasıyla Şemdinli’deki şehit sayısı 5’e, Van’daki ise 3’e yükseldi.
Genelkurmay Başkanlığı Şemdinli’de ve Van’da yaralanan ve tedavi gördükleri hastanede şehit olan askerlerle ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi:
“18 Mayıs 2016 Çarşamba günü konvoy emniyeti maksadıyla görevlendirilen zırhlı aracın Şemdinli-Aktütün karayolunda intikali esnasında, bölücü terör örgütü mensubu teröristler tarafından önceden tuzaklanan el yapımı patlayıcının patlatılması sonucu ağır yaralanan 1 kahraman silah arkadaşımız hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 20 Mayıs 2016 Cuma günü 02.15'te, 19 Mayıs 2016 Perşembe günü saat 13.00 sularında Van ili Gürpınar ilçesinde devam eden operasyonlar kapsamında, bölgeye intikal eden bir aracın kazası nedeniyle ağır yaralanan 1 kahraman silah arkadaşımız hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 20 Mayıs 2016 Cuma günü saat 05.05’te şehit olmuşlardır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu saldırı ve olayda hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz.” DHA
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nin Aktütün Köyü yakınlarında geçen çarşamba günü zırhlı aracın geçişi sırasında PKK’lı teröristlerin yola döşediği el yapımı patlayıcını inflak etmesi sonucu yaralanan askerlerden 1’i ile Van’ın Gürpınar İlçesi’nde devam eden operasyonlar sırasında geçen perşembe günü zırhlı aracın kaza yapması sonucu yaralanan askerlerden 1’i tedavi gördükleri hastanede şehit oldu. Yaralı askerlerin şehit olmasıyla Şemdinli’deki şehit sayısı 5’e, Van’daki ise 3’e yükseldi.
Genelkurmay Başkanlığı Şemdinli’de ve Van’da yaralanan ve tedavi gördükleri hastanede şehit olan askerlerle ilgili açıklama yaptı. Açıklamada şöyle denildi:
“18 Mayıs 2016 Çarşamba günü konvoy emniyeti maksadıyla görevlendirilen zırhlı aracın Şemdinli-Aktütün karayolunda intikali esnasında, bölücü terör örgütü mensubu teröristler tarafından önceden tuzaklanan el yapımı patlayıcının patlatılması sonucu ağır yaralanan 1 kahraman silah arkadaşımız hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 20 Mayıs 2016 Cuma günü 02.15'te, 19 Mayıs 2016 Perşembe günü saat 13.00 sularında Van ili Gürpınar ilçesinde devam eden operasyonlar kapsamında, bölgeye intikal eden bir aracın kazası nedeniyle ağır yaralanan 1 kahraman silah arkadaşımız hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 20 Mayıs 2016 Cuma günü saat 05.05’te şehit olmuşlardır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu saldırı ve olayda hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır diliyoruz.” DHA
19 Mayıs 2016 Perşembe
Nusaybin’den acı haberler peş peşe: 3 şehit!
Nusaybin’de bugün yaşanan patlamada şehit olan asker sayısı 3'e çıktı.
14 Mart’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının 66. güne girdiği Nusaybin’de bugün terör unsurlarının yoğun olarak bulunduğu Abdulkadir Paşa Mahallesi'nde güvenlik güçlerinin bir binada arama yaptığı sırada tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan asker sayısı 3'e çıktı.
Bugün öğle saatlerinde Abdulkadirpaşa Mahallesi'ndeki bir binada arama yapıldığı sırada, binaya tuzaklanan EYP’nin patlaması sonucunda olay yerinde bulunan 1 asker şehit olmuş, 9 güvenlik görevlisi ise yaralanmıştı. Patlamanın ardından hastaneye kaldırılarak, tedavi altına alınan 9 güvenlik görevlisinden 2’si daha şehit oldu. Patlamada şehit olan güvenlik görevlisi sayısı 3'e çıktı.
14 Mart’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının 66. güne girdiği Nusaybin’de bugün terör unsurlarının yoğun olarak bulunduğu Abdulkadir Paşa Mahallesi'nde güvenlik güçlerinin bir binada arama yaptığı sırada tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan asker sayısı 3'e çıktı.
Bugün öğle saatlerinde Abdulkadirpaşa Mahallesi'ndeki bir binada arama yapıldığı sırada, binaya tuzaklanan EYP’nin patlaması sonucunda olay yerinde bulunan 1 asker şehit olmuş, 9 güvenlik görevlisi ise yaralanmıştı. Patlamanın ardından hastaneye kaldırılarak, tedavi altına alınan 9 güvenlik görevlisinden 2’si daha şehit oldu. Patlamada şehit olan güvenlik görevlisi sayısı 3'e çıktı.
Erbakan’dan sonra ilk mühendis Başbakan!
Binali Yıldırım, AKP'nin 22 Mayıs'ta yapılacak olağanüstü kongresinde Genel Başkan adayı olarak açıklandı. Böylece, 22 Mayıs itibarıyla görevi devredecek olan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun memleketi Konya gündemden düşerken, yükselen yıldız il, Binali Yıldırım'ın memleketi olan Erzincan olacak. Yıldırım, 1955 Erzincan Refahiye doğumlu.
ERBAKAN’DAN SONRA İLK!
İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi mezunu olan Binali Yıldırım, 20 yıl aradan sonra Türkiye’yi yönetecek ilk mühendis kökenli Başbakan olacak. Türkiye’nin son mühendis Başbakanı, 1996-97 yıllarında Başbakanlık görevinde bulunmuş olan Necmettin Erbakan olmuştu. Erbakan sonrasında Başbakan olan Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun hiçbiri mühendis değildi.
Yıldırım, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan’ın oluşturduğu “İTÜ’lü Başbakan” geleneğini devam ettirecek.
“BOĞAZİÇİ’NE YOLDAN ÇIKARIM DİYE GİTMEDİM”
Yıldırım’ın üniversite tercihini açıklarken yaptığı çıkış, çok tartışılmıştı.
Üniversitede tercih yapmakta zorlandığını ifade eden Yıldırım, “Boğaziçi’nde bahçede kızlar erkekler bir arada oturuyor. Ben burda yoldan çıkarım diye düşünüp İTÜ’yü tercih ettim” demişti. Yıldırım’ın bu sözleri Boğaziçilileri kızdırmıştı.
UZUN YILLAR TERSANEDE ÇALIŞTI
Yıldırım, siyasete atılmadan önce Türkiye Gemi Sanayi Genel Müdürlüğü ve Camialtı Tersanesi’nde çeşitli kademelerde görev yaptı.
Yıldırım’ın yolu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde kesişti.
1994-2000 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri (İDO) da Genel Müdürlük görevinde bulunan Yıldım, bu görevi sırasında İstanbul’da toplu taşımacılığın denize kaydırılması yönünde önemli projelere imza attı. Yıldırım’ın İDO Genel Müdürlüğü döneminde İstanbul-Yalova ve Bandırma hatları açıldı, Adnan Menderes ve Turgut Özal hızlı feribotlarının sefere konuldu.
Yıldırım, siyasete ise resmen AKP ile başladı. AKP kurucuları arasında olan Yıldırım, AKP iktidarlarının “değişmez Ulaştırma Bakanı” oldu.
12 yıl aralıksız Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunduktan sonra son yerel seçimlerde İzmir’den AKP adına Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
HEP ERDOĞAN’IN YANINDA
AKP’deki üç dönem kuralına takıldığı için 7 Haziran 2015 seçimlerinde milletvekili adayı olmayan Yıldırım, bu sürede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı olarak görev yaptı. 1 Kasım’da yeniden parlamentoya dönen Yıldırım, son Davutoğlu hükümetinde yine Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptı.
DAVUTOĞLU KARŞISINDA HEP “POTANSİYEL RAKİP” OLDU
Yıldırım’ın adı AKP Genel Başkanlığı için daha önce de geçti. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmak için Genel Başkanlığı bıraktığı dönemde Yıldırım’ın adı da AKP liderliği için geçmişti. Hatta Davutoğlu’nun adının “AKP Genel Başkan adayı” olarak açıklandığı toplantıya
Yıldırım’ın katılmaması dikkat çekmişti.
Yıldırım, Davutoğlu’nun adı resmen aday olarak açıklandıktan bir gün sonra düzenlediği basın toplantısında da, kendisinin hala “potansiyel aday” olduğunu ima eden açıklamalarda bulunmuştu.
12 EYLÜL KONGRESİ’NİN GİZLİ İSM
Binali Yıldırım, Davutoğlu’nun geçen yıl Genel Başkan olarak yaptığı tek olağan AKP Kongresi’nin de “gizli yıldızı” idi.
Davutoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği bazı isimleri, parti yönetiminden çıkaracağı ve yerlerine kendisine yakın isimleri koyacağı söylentileri üzerine, Ankara kulislerinde Binali Yıldırım ve ekibinin el altından delegelere ulaşıp imza topladıkları ve Yıldırım’ın Kongre’de Davutoğlu’na karşı aday çıkabileceği iddiaları yayılmıştı.
Bu gelişme üzerine Davutoğlu geri adım atmış, AKP’nin üst yönetimi Erdoğan’ın yönlendirmesiyle oluşturulmuştu.
“VURUR YÜZE İFADESİ…”
Binali Yıldırım’ın dikkat çeken çıkışları da olmuştu.
Bunlardan en ilginçlerinden biri de, sosyal medya konusundaki sözleriydi.
Kendisine sosyal medya izleyip izlemediği sorulan Yıldırım, o dönemde sosyal medyada çok moda olan bir deyimle yanıt vermiş, “vurur yüze ifadesi, kullanıyorum sosyal medyayı bir tanesi” demişti.
Yıldırım 1 Kasım seçimlerinden sonra da Twitter hesabından bir video paylaşmış, bu video’da yine aynı deyimi kullanarak, “vurur yüze ifadesi, tek başımıza iktidarız bir tanesi” demişti.
ERBAKAN’DAN SONRA İLK!
İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi mezunu olan Binali Yıldırım, 20 yıl aradan sonra Türkiye’yi yönetecek ilk mühendis kökenli Başbakan olacak. Türkiye’nin son mühendis Başbakanı, 1996-97 yıllarında Başbakanlık görevinde bulunmuş olan Necmettin Erbakan olmuştu. Erbakan sonrasında Başbakan olan Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun hiçbiri mühendis değildi.
Yıldırım, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan’ın oluşturduğu “İTÜ’lü Başbakan” geleneğini devam ettirecek.
“BOĞAZİÇİ’NE YOLDAN ÇIKARIM DİYE GİTMEDİM”
Yıldırım’ın üniversite tercihini açıklarken yaptığı çıkış, çok tartışılmıştı.
Üniversitede tercih yapmakta zorlandığını ifade eden Yıldırım, “Boğaziçi’nde bahçede kızlar erkekler bir arada oturuyor. Ben burda yoldan çıkarım diye düşünüp İTÜ’yü tercih ettim” demişti. Yıldırım’ın bu sözleri Boğaziçilileri kızdırmıştı.
UZUN YILLAR TERSANEDE ÇALIŞTI
Yıldırım, siyasete atılmadan önce Türkiye Gemi Sanayi Genel Müdürlüğü ve Camialtı Tersanesi’nde çeşitli kademelerde görev yaptı.
Yıldırım’ın yolu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde kesişti.
1994-2000 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri (İDO) da Genel Müdürlük görevinde bulunan Yıldım, bu görevi sırasında İstanbul’da toplu taşımacılığın denize kaydırılması yönünde önemli projelere imza attı. Yıldırım’ın İDO Genel Müdürlüğü döneminde İstanbul-Yalova ve Bandırma hatları açıldı, Adnan Menderes ve Turgut Özal hızlı feribotlarının sefere konuldu.
Yıldırım, siyasete ise resmen AKP ile başladı. AKP kurucuları arasında olan Yıldırım, AKP iktidarlarının “değişmez Ulaştırma Bakanı” oldu.
12 yıl aralıksız Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunduktan sonra son yerel seçimlerde İzmir’den AKP adına Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
HEP ERDOĞAN’IN YANINDA
AKP’deki üç dönem kuralına takıldığı için 7 Haziran 2015 seçimlerinde milletvekili adayı olmayan Yıldırım, bu sürede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı olarak görev yaptı. 1 Kasım’da yeniden parlamentoya dönen Yıldırım, son Davutoğlu hükümetinde yine Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptı.
DAVUTOĞLU KARŞISINDA HEP “POTANSİYEL RAKİP” OLDU
Yıldırım’ın adı AKP Genel Başkanlığı için daha önce de geçti. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmak için Genel Başkanlığı bıraktığı dönemde Yıldırım’ın adı da AKP liderliği için geçmişti. Hatta Davutoğlu’nun adının “AKP Genel Başkan adayı” olarak açıklandığı toplantıya
Yıldırım’ın katılmaması dikkat çekmişti.
Yıldırım, Davutoğlu’nun adı resmen aday olarak açıklandıktan bir gün sonra düzenlediği basın toplantısında da, kendisinin hala “potansiyel aday” olduğunu ima eden açıklamalarda bulunmuştu.
12 EYLÜL KONGRESİ’NİN GİZLİ İSM
Binali Yıldırım, Davutoğlu’nun geçen yıl Genel Başkan olarak yaptığı tek olağan AKP Kongresi’nin de “gizli yıldızı” idi.
Davutoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği bazı isimleri, parti yönetiminden çıkaracağı ve yerlerine kendisine yakın isimleri koyacağı söylentileri üzerine, Ankara kulislerinde Binali Yıldırım ve ekibinin el altından delegelere ulaşıp imza topladıkları ve Yıldırım’ın Kongre’de Davutoğlu’na karşı aday çıkabileceği iddiaları yayılmıştı.
Bu gelişme üzerine Davutoğlu geri adım atmış, AKP’nin üst yönetimi Erdoğan’ın yönlendirmesiyle oluşturulmuştu.
“VURUR YÜZE İFADESİ…”
Binali Yıldırım’ın dikkat çeken çıkışları da olmuştu.
Bunlardan en ilginçlerinden biri de, sosyal medya konusundaki sözleriydi.
Kendisine sosyal medya izleyip izlemediği sorulan Yıldırım, o dönemde sosyal medyada çok moda olan bir deyimle yanıt vermiş, “vurur yüze ifadesi, kullanıyorum sosyal medyayı bir tanesi” demişti.
Yıldırım 1 Kasım seçimlerinden sonra da Twitter hesabından bir video paylaşmış, bu video’da yine aynı deyimi kullanarak, “vurur yüze ifadesi, tek başımıza iktidarız bir tanesi” demişti.
Binali Yıldırım'dan ilk açıklama
AK Parti’nin yeni genel başkan ve Başbakan adayı olarak ismi açıklanan Binali Yıldırım ilk açıklamasını yaptı. Kürsüye çıkınca sözlerine bir Karadeniz fıkrasıyla başlayan Yıldırım, teröre karşı tavizsiz mücadele mesajı verdi, "Milletimiz rahat olsun, bu terör belasını milletimizin gündeminde çıkaracağız" dedi. Binali Yıldırım konuşmasında, "Kurucu başkanımız, liderimiz başta olmak üzere partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla tam bir uyum içinde çalışarak büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım, teşekkür konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkarak, aklına gelen bir fıkrayla sözlerine başladı. Yıldırım, "Şimdi aklıma bir şey geldi. Temel konuşma yapmaya hazırlanıyormuş. Kürsüye çıkmış. Bakmış ki konuşması yok. Benimki gibi. Sonra dönmüş demiş ki topluluğa 'Buraya çıkarken konuşmamı bir Allah biliyordu bir ben. Şimdi artık Allah biliyor'." dedi. Konuşmasına 'Çok değerli dava arkadaşlarım' diye başlayan Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Az önce açıklandığı gibi yapılacak kongrede genel başkan adayı olarak şahsımın gösterilmiş olması dolayısıyla tüm teşkilatıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Şunu herkes bilmelidir AK Parti bir dava partisidir. Milletin geleceğini inşa etme partisidir, geçmişini koruyarak geleceğe yürüyen partidir. Kurucu başkanımız, liderimiz başta olmak üzere partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla tam bir uyum içinde çalışarak büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."
DAVUTOĞLU'NA TEŞEKKÜR
Başbakanlık görevini kendisine devredecek olan Ahmet Davutoğlu'na bugüne kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür eden Yıldırım, "22 Mayıs Pazar günü 2. Olağanüstü Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz. Hazırlıklarımızı büyük oranda tamamladık. Kurucularından biri olmaktan her zaman büyük bir onur duyduğum AK Parti'nin genel başkan adaylığına layık görülmek benim için onurların en yükseğidir, aynı zamanda da çok büyük bir sorumluluktur. Görevi devredecek olan Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'na bugüne kadar vermiş olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Kendisi partimizin kurucu genel başkanı ve lideri Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan'dan aldığı bayrağı bugünlere getirmiştir" ifadelerini kullandı.
"KENETLENEREK KUTLU YÜRÜYÜŞE DEVAM"
AK Parti mensuplarına da temayül yoklamalarında kendisine verdiği destekten dolayı teşekkür eden Yıldırım, "Parti kongreleri birer demokrasi bayramıdır. Ancak AK Parti kongrelerini diğer partilerden ayıran özellik AK Parti kongreleri ayrışma nedeni değil, birlikteliğin daha da kuvvetlendirme vesilesidir. Bu kongrenin de çok daha fazla birbirimize kenetlenerek kutlu yürüyüşe devam yolunda bir kararlılık ortaya koyacağına yürekten inanıyorum. Bu süreç içerisinde az önce genel başkan yardımcımızın da dediği gibi, partimizin istişare süreçleri büyük bir başarıyla sürdürülmüş ve partimizin ana kademelerinde 800'e yakın mensubumuz arasında istişareler tamamlanmış ve neticede bu toplantılarla genel başkan adayının kim olacağına karar verilmiştir. Genel başkan adayı olarak şahsımın gösterilmiş olmasından dolayı gönülden teşekkür ediyorum" diye konuştu.
"TAM BİR UYUM İÇERİSİNDE ÇALIŞACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm AK Parti mensuplarıyla tam bir uyum içerisinde çalışılacağına dikkat çeken Yıldırım, "Kurucu başkanımız liderimiz başta olmak üzere partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla tam bir uyum içerisinde çalışarak büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Büyük kongremizde partimizin kutlu yürüyüşe devam sloganıyla belirlediği programını çok daha geniş bir şekilde değerlendireceğiz. Bugün bu konularda detaya girmeye ihtiyaç duymuyorum" dedi.
"TERÖR BELASINI TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNDEN ÇIKARACAĞIZ"
Terörün Türkiye gündeminden çıkarılacağını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Milletimize şunu Diyarbakır'a orada hunharca katledilen vatandaşlarımızın yanına gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum. Milletim rahat olsun. Bu terör belasını Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gününüz aydınlık, geleceğiniz mübarek olsun. Allah'a emanet olun." DHA
DAVUTOĞLU'NA TEŞEKKÜR
Başbakanlık görevini kendisine devredecek olan Ahmet Davutoğlu'na bugüne kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür eden Yıldırım, "22 Mayıs Pazar günü 2. Olağanüstü Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz. Hazırlıklarımızı büyük oranda tamamladık. Kurucularından biri olmaktan her zaman büyük bir onur duyduğum AK Parti'nin genel başkan adaylığına layık görülmek benim için onurların en yükseğidir, aynı zamanda da çok büyük bir sorumluluktur. Görevi devredecek olan Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'na bugüne kadar vermiş olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Kendisi partimizin kurucu genel başkanı ve lideri Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan'dan aldığı bayrağı bugünlere getirmiştir" ifadelerini kullandı.
"KENETLENEREK KUTLU YÜRÜYÜŞE DEVAM"
AK Parti mensuplarına da temayül yoklamalarında kendisine verdiği destekten dolayı teşekkür eden Yıldırım, "Parti kongreleri birer demokrasi bayramıdır. Ancak AK Parti kongrelerini diğer partilerden ayıran özellik AK Parti kongreleri ayrışma nedeni değil, birlikteliğin daha da kuvvetlendirme vesilesidir. Bu kongrenin de çok daha fazla birbirimize kenetlenerek kutlu yürüyüşe devam yolunda bir kararlılık ortaya koyacağına yürekten inanıyorum. Bu süreç içerisinde az önce genel başkan yardımcımızın da dediği gibi, partimizin istişare süreçleri büyük bir başarıyla sürdürülmüş ve partimizin ana kademelerinde 800'e yakın mensubumuz arasında istişareler tamamlanmış ve neticede bu toplantılarla genel başkan adayının kim olacağına karar verilmiştir. Genel başkan adayı olarak şahsımın gösterilmiş olmasından dolayı gönülden teşekkür ediyorum" diye konuştu.
"TAM BİR UYUM İÇERİSİNDE ÇALIŞACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm AK Parti mensuplarıyla tam bir uyum içerisinde çalışılacağına dikkat çeken Yıldırım, "Kurucu başkanımız liderimiz başta olmak üzere partimizin her kademesindeki arkadaşlarımızla tam bir uyum içerisinde çalışarak büyük Türkiye hedeflerine ulaşmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Büyük kongremizde partimizin kutlu yürüyüşe devam sloganıyla belirlediği programını çok daha geniş bir şekilde değerlendireceğiz. Bugün bu konularda detaya girmeye ihtiyaç duymuyorum" dedi.
"TERÖR BELASINI TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNDEN ÇIKARACAĞIZ"
Terörün Türkiye gündeminden çıkarılacağını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Milletimize şunu Diyarbakır'a orada hunharca katledilen vatandaşlarımızın yanına gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum. Milletim rahat olsun. Bu terör belasını Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gününüz aydınlık, geleceğiniz mübarek olsun. Allah'a emanet olun." DHA
Reza Zarrab'ın dudak uçuklatan kefaletine ret
ABD’de tutuklu bulunan işadamı Reza Zarrab, avukatı Benjamin Brafman aracılığıyla mahkemeye 10 milyon doları nakit, toplam 50 milyon dolarlık kefalet ödemeyi önerdi.
Brafman, bu kefalet karşılığında müvekkilinin New York’ta kapısında 24 saat boyunca silahlı güvenlik görevlilerinin nöbet tutacağı bir evde, GPS ile takip edilerek kalmasını talep etti.
GÜVENLİK ŞİRKETİ İLE ANLAŞILDI
Zarrab’ın ev hapsinde tutulması durumunda onu koruyacak güvenlik şirketi ile de anlaşma sağlandı. Bir otel çalışanına cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle New York’ta tutuklanan eski IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn’ın da aralarında bulunduğu üst düzey kişilerin ev hapsi cezalarında güvenlik önlemleri alan Guidepost adlı güvenlik şirketi görevlilerinin Reza Zarrab’ı 24 saat boyunca gözlem altında tutulması için söz konusu şirketle anlaşmaya varıldığı belirtildi.
Guidepost’un ayrıca Zarrab için bir araba ve şoför de tahsis edeceği ve evden çıkması gerekirse bu araçla gideceği yerlere ulaşımının sağlanacağı belirtildi.
BAŞSAVCI KABUL ETMEDİ
Mahkemeye sunulan 22 sayfalık kefalet teklifinde, Zarrab’ın kalacağı evden ancak tedavi, avukat ziyareti, ibadet ve mahkemedeki duruşmaları için çıkabilecek. Başsavcı Preet Bharara’nın ofisinin Zarrab’ın avukatının teklifini ‘yetersiz’ bularak reddettiği belirtilirken, Brafman’ın konuyu bir kez daha kefalet duruşmasında görüşmek için mahkemeye başvuracak.
EVLİLİĞİNİ FEDA ETMEZ
Eşi ve kızı ile birlikte Orlando’daki Disneyworld’e gitmek üzere Miami’den ABD’ye giriş yaparken tutuklandığını belirten kefalet dilekçesinde, Zarrab’ın Ebru Gündeş ile nasıl tanıuştığı ise şöyle anlatılıyor: “Popüler Türk sanatçı Ebru Gündeş, sayın Zarrab’ın ağabeyinin 2005 yılındaki düğününde sahne almıştı. Sayın Zarrab, Sayın Gündeş’in uzun süredir hayranıydı. Zarrab, kendisi onuruna 2 şarkı besteleyerek ortak arkadaşları aracılığı ile Gündeş’e gönderdi. Bu olaydan çok etkilenen Gündeş, Zarrab ile buluşmak istediğini söyledi. 2010’da birbirlerine âşık oldular. 2011’de Sayın Gündeş şimdiki tek çocuklarını doğurdu. Nihayetinde, Sayın Gündeş, Zarrab’ın bestelediği şarkılarla bir albüm çıkardı. Evlilikleri bir ortaklık ve sayın Zarrab bu evliliği uluslararası bir kaçak olarak feda etmez.”
EBRU GÜNDEŞ'İN KARİYERİ
"Zarrab’ın Ortadoğu’da tanınmış bir sanatçı Ebru Gündeş ile evli olduğunu ve kaçak duruma düşmesi halinde hem evliliğini hem de eşinin kariyerini mahvedeceğini" aktaran Brafman, İran asıllı işadamının kaçması durumunda uluslararası müzik yıldızı eşinin kariyerine de zarar vereceğini, eşinin 'bir kaçakla evli' konumuna düşeceğini belirtti.
CİDDİ SAĞLIK SORUNLARI VAR
Zarrab’ın ciddi sağlık sorunlarının da bulunduğu ifade edilen dilekçede bağırsağında polip, midesinde ülser ve böbreğinin yanında bir tümör bulunduğu ifade ediliyor. Zarrab’ın bir doktor tarafından düzenli olarak kontrol edilmesi gerektiği kaydedilirken, kefalet tekliflerinin kabul edilmesi durumunda tedavisinin daha kolaylaşacağına dikkat çekiliyor.
ÜÇ AYRI ÜLKENİN PASAPORTUNA SAHİP
New York’ta mahkemeye sunulan kefalet dilekçesinde, Reza Zarrab’ın, yalnızca İran ve Türkiye değil, aynı zamanda Makedonya pasaportu sahibi olduğu da ortaya çıktı. Zarrab’ın kefaletle serbest kalması durumunda İran, Türkiye ve Makedonya pasaportlarının, kendisinin New York’tan ayrılmasını önlemek için mahkemeye teslim edileceği, yeni bir seyahat belgesine de başvuramayacağı dilekçede belirtildi.
Zarrab’ın avukatı Brafman, müvekkilinin kendisini daha çok Türk olarak gördüğüne dikkat çekti. Hürriyet
Brafman, bu kefalet karşılığında müvekkilinin New York’ta kapısında 24 saat boyunca silahlı güvenlik görevlilerinin nöbet tutacağı bir evde, GPS ile takip edilerek kalmasını talep etti.
GÜVENLİK ŞİRKETİ İLE ANLAŞILDI
Zarrab’ın ev hapsinde tutulması durumunda onu koruyacak güvenlik şirketi ile de anlaşma sağlandı. Bir otel çalışanına cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle New York’ta tutuklanan eski IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn’ın da aralarında bulunduğu üst düzey kişilerin ev hapsi cezalarında güvenlik önlemleri alan Guidepost adlı güvenlik şirketi görevlilerinin Reza Zarrab’ı 24 saat boyunca gözlem altında tutulması için söz konusu şirketle anlaşmaya varıldığı belirtildi.
Guidepost’un ayrıca Zarrab için bir araba ve şoför de tahsis edeceği ve evden çıkması gerekirse bu araçla gideceği yerlere ulaşımının sağlanacağı belirtildi.
BAŞSAVCI KABUL ETMEDİ
Mahkemeye sunulan 22 sayfalık kefalet teklifinde, Zarrab’ın kalacağı evden ancak tedavi, avukat ziyareti, ibadet ve mahkemedeki duruşmaları için çıkabilecek. Başsavcı Preet Bharara’nın ofisinin Zarrab’ın avukatının teklifini ‘yetersiz’ bularak reddettiği belirtilirken, Brafman’ın konuyu bir kez daha kefalet duruşmasında görüşmek için mahkemeye başvuracak.
EVLİLİĞİNİ FEDA ETMEZ
Eşi ve kızı ile birlikte Orlando’daki Disneyworld’e gitmek üzere Miami’den ABD’ye giriş yaparken tutuklandığını belirten kefalet dilekçesinde, Zarrab’ın Ebru Gündeş ile nasıl tanıuştığı ise şöyle anlatılıyor: “Popüler Türk sanatçı Ebru Gündeş, sayın Zarrab’ın ağabeyinin 2005 yılındaki düğününde sahne almıştı. Sayın Zarrab, Sayın Gündeş’in uzun süredir hayranıydı. Zarrab, kendisi onuruna 2 şarkı besteleyerek ortak arkadaşları aracılığı ile Gündeş’e gönderdi. Bu olaydan çok etkilenen Gündeş, Zarrab ile buluşmak istediğini söyledi. 2010’da birbirlerine âşık oldular. 2011’de Sayın Gündeş şimdiki tek çocuklarını doğurdu. Nihayetinde, Sayın Gündeş, Zarrab’ın bestelediği şarkılarla bir albüm çıkardı. Evlilikleri bir ortaklık ve sayın Zarrab bu evliliği uluslararası bir kaçak olarak feda etmez.”
EBRU GÜNDEŞ'İN KARİYERİ
"Zarrab’ın Ortadoğu’da tanınmış bir sanatçı Ebru Gündeş ile evli olduğunu ve kaçak duruma düşmesi halinde hem evliliğini hem de eşinin kariyerini mahvedeceğini" aktaran Brafman, İran asıllı işadamının kaçması durumunda uluslararası müzik yıldızı eşinin kariyerine de zarar vereceğini, eşinin 'bir kaçakla evli' konumuna düşeceğini belirtti.
CİDDİ SAĞLIK SORUNLARI VAR
Zarrab’ın ciddi sağlık sorunlarının da bulunduğu ifade edilen dilekçede bağırsağında polip, midesinde ülser ve böbreğinin yanında bir tümör bulunduğu ifade ediliyor. Zarrab’ın bir doktor tarafından düzenli olarak kontrol edilmesi gerektiği kaydedilirken, kefalet tekliflerinin kabul edilmesi durumunda tedavisinin daha kolaylaşacağına dikkat çekiliyor.
ÜÇ AYRI ÜLKENİN PASAPORTUNA SAHİP
New York’ta mahkemeye sunulan kefalet dilekçesinde, Reza Zarrab’ın, yalnızca İran ve Türkiye değil, aynı zamanda Makedonya pasaportu sahibi olduğu da ortaya çıktı. Zarrab’ın kefaletle serbest kalması durumunda İran, Türkiye ve Makedonya pasaportlarının, kendisinin New York’tan ayrılmasını önlemek için mahkemeye teslim edileceği, yeni bir seyahat belgesine de başvuramayacağı dilekçede belirtildi.
Zarrab’ın avukatı Brafman, müvekkilinin kendisini daha çok Türk olarak gördüğüne dikkat çekti. Hürriyet
Sığınmacılar Almanya’ya kabul edilmek için din değiştiriyor
Focus Dergisi: "Almanya’da 1 milyondan fazla sığınmacı, iltica için başvurmuş durumda"
Avrupa'da sığınmacılar ülkelerine geri gönderilmelerinin önüne geçmek için her türlü çareye başvurmaya başladı. Buna din değiştirmek de dahil. Almanya'nın Focus Dergisi'nin haberine göre Alman kiliseleri artan başvurulardan rahatsız. Almanya Evanjelik Kilisesi, başvuruların büyük bölümünün “Kimliklerin din hanesinde Hıristiyan ibaresinin yer alması” hedefiyle yapıldığını ileri sürüldü.
Yapılan açıklamada, “Dinler kâğıt üzerinde değiştirilmek isteniyor” dendi. Aşağı Saksonya Katolik Kilisesi ise başvuruların memnuniyetle karşılandığını ve din değiştirme törenleri hakkında doğru bilgilendirme yapılması için Arapça ve Farsça broşürler hazırlandığını bildirdi. Sığınmacıların kilise cemaatlerinden yararlanmak ve sığınmacı başvurularında Hıristiyan din adamlarını referans gösterme avantajını kullanmak için kiliselere akın ettiği belirtiliyor.
ÇOĞU GERİ GÖNDERİLECEK
Almanya'da 1 milyondan fazla sığınmacı, iltica için başvurmuş durumda. Almanya başvuru sayısını azaltmak için bir dizi önlem aldı. Aralarında Tunus, Cezayir ve Fas gibi ülkelerin “güvenli ülke” ilan edilmesi bu önlemlerden biri. Uluslararası anlaşmalara göre ‘güvenli ülke' vatandaşlarının başvuruları reddedilebiliyor ve sınır dışı edilebiliyor.
Avrupa'da sığınmacılar ülkelerine geri gönderilmelerinin önüne geçmek için her türlü çareye başvurmaya başladı. Buna din değiştirmek de dahil. Almanya'nın Focus Dergisi'nin haberine göre Alman kiliseleri artan başvurulardan rahatsız. Almanya Evanjelik Kilisesi, başvuruların büyük bölümünün “Kimliklerin din hanesinde Hıristiyan ibaresinin yer alması” hedefiyle yapıldığını ileri sürüldü.
Yapılan açıklamada, “Dinler kâğıt üzerinde değiştirilmek isteniyor” dendi. Aşağı Saksonya Katolik Kilisesi ise başvuruların memnuniyetle karşılandığını ve din değiştirme törenleri hakkında doğru bilgilendirme yapılması için Arapça ve Farsça broşürler hazırlandığını bildirdi. Sığınmacıların kilise cemaatlerinden yararlanmak ve sığınmacı başvurularında Hıristiyan din adamlarını referans gösterme avantajını kullanmak için kiliselere akın ettiği belirtiliyor.
ÇOĞU GERİ GÖNDERİLECEK
Almanya'da 1 milyondan fazla sığınmacı, iltica için başvurmuş durumda. Almanya başvuru sayısını azaltmak için bir dizi önlem aldı. Aralarında Tunus, Cezayir ve Fas gibi ülkelerin “güvenli ülke” ilan edilmesi bu önlemlerden biri. Uluslararası anlaşmalara göre ‘güvenli ülke' vatandaşlarının başvuruları reddedilebiliyor ve sınır dışı edilebiliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)