Çanakkale'de 2 gündür yaşanan depremlerle ilgili Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener açıklama yaptı. Bölge için 5, 5.5 şiddetindeki depremlerin normal olduğunu ifade eden Özsener; 'anormal bir durum yok' dedi.
Çanakkale’de ikisi 5.3 büyüklüğünde olmak üzere dün kaydedilen çok çok sayıda depremin ardından bugün saat 05.24’ten itibaren de büyüklükleri 2.2 ila 5.3 arasında değişen 40 sarsıntı daha oldu. Depremlerin sürmesi, geceyi çadırlarda geçiren depremzedelerin tedirginliğini arttırırken Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener'den beklenen açıklama geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Çanakkale’de meydana gelen depremlerle ilgili 'Olağan depremler' derken yaptığı açıklamada, "Aslında beklediğimiz, Çanakkale için sürpriz olmayan depremler. 5, 5.5 o bölge için doğal depremler. Bu da onlardan bir tanesi, anormal bir durum yok" dedi.
7 Şubat 2017 Salı
AB'den önemli Schengen kararı
Sığınmacıların girişlerini önlemek için Schengen'i askıya alan ülkelerin bu uygulamayı 3 ay daha uzatmasına Avrupa Birliği Konseyi tarafından karar verildi.
Avrupa Birliği (AB), sığınmacıların topraklarına girişini önlemek için 5 ülkenin 3 ay daha Schengen'i askıya alarak sınır kontrolleri yapmaya devam etmesine onay verdi.
AB Konseyi, AB Komisyonunun Schengen üyesi Almanya, Avusturya, Danimarka, İsveç ve Norveç'in 3 ay daha sınır kontrolü yapmasına yönelik önerisini kabul etti. Buna göre, geçen yıldan bu yana devam eden ve 12 Şubat'ta sona ermesi gereken uygulama 3 ay daha uzatılmış oldu.
Sınır kontrollerinin, 24 Eylül'de Almanya'da yapılacak genel seçime kadar her 3 ayda bir uzatılması bekleniyor.
- Trump'ı eleştirdikleri dönemde karar alındı
Uzatma kararı, AB'nin vize yasağı ve sığınmacı alınmasını engelleyen kararlarından dolayı ABD Başkanı Donald Trump'ı eleştirdiği bir dönemde alındı.
AB, sığınmacı gelişini önlemek için Schengen'in askıya alınmasının yanı sıra bazı ülkelerle anlaşmalar imzalamalarının, ABD'nin yaptığı gibi "duvar örmek değil, sığınmacı akışını" yönetmek olduğunu iddia ediyor.
Ayrıca, Avrupa'da Macaristan, Avusturya ve İspanya'nın Afrika'daki toprağı Ceuta'da duvar işlevi gören dikenli teller bulunuyor.
- Avrupa'da sınır kontrolleri
Avusturya, Macaristan ve Slovenya ile olan sınırlarında; Almanya, Avusturya sınırında; Danimarka, Almanya ile feribot hattı olan limanlar ile Almanya kara sınırında; İsveç, Güney ve Batı Polis Bölgesi ile Danimarka ile arasındaki Öresund Köprüsü'nde; Norveç de Danimarka, Almanya ve İsveç'le feribot hattı olan limanlarında kontroller gerçekleştiriyor.
Schengen üyesi Almanya, Avusturya, Danimarka, İsveç ve Norveç, 2015'in sonuna doğru aşamalı olarak sınır kontrollerine başlamıştı. AB'nin en büyük başarısı olarak görülen Schengen'in askıya alındığı uygulama eleştirilse de 3 ayda bir uzatılmıştı.
Avrupa'ya 2015 yılında bir milyondan fazla sığınmacı gelmiş, 18 Mart 2016'da Türkiye ile varılan mutabakatın ardından günlük ortalama geçişler 80'e kadar gerilemişti. AB, geçen hafta da sığınmacıların Avrupa'ya gelişini önlemek için Libya'yla anlaşmaya varmıştı.
Avrupa Birliği (AB), sığınmacıların topraklarına girişini önlemek için 5 ülkenin 3 ay daha Schengen'i askıya alarak sınır kontrolleri yapmaya devam etmesine onay verdi.
AB Konseyi, AB Komisyonunun Schengen üyesi Almanya, Avusturya, Danimarka, İsveç ve Norveç'in 3 ay daha sınır kontrolü yapmasına yönelik önerisini kabul etti. Buna göre, geçen yıldan bu yana devam eden ve 12 Şubat'ta sona ermesi gereken uygulama 3 ay daha uzatılmış oldu.
Sınır kontrollerinin, 24 Eylül'de Almanya'da yapılacak genel seçime kadar her 3 ayda bir uzatılması bekleniyor.
- Trump'ı eleştirdikleri dönemde karar alındı
Uzatma kararı, AB'nin vize yasağı ve sığınmacı alınmasını engelleyen kararlarından dolayı ABD Başkanı Donald Trump'ı eleştirdiği bir dönemde alındı.
AB, sığınmacı gelişini önlemek için Schengen'in askıya alınmasının yanı sıra bazı ülkelerle anlaşmalar imzalamalarının, ABD'nin yaptığı gibi "duvar örmek değil, sığınmacı akışını" yönetmek olduğunu iddia ediyor.
Ayrıca, Avrupa'da Macaristan, Avusturya ve İspanya'nın Afrika'daki toprağı Ceuta'da duvar işlevi gören dikenli teller bulunuyor.
- Avrupa'da sınır kontrolleri
Avusturya, Macaristan ve Slovenya ile olan sınırlarında; Almanya, Avusturya sınırında; Danimarka, Almanya ile feribot hattı olan limanlar ile Almanya kara sınırında; İsveç, Güney ve Batı Polis Bölgesi ile Danimarka ile arasındaki Öresund Köprüsü'nde; Norveç de Danimarka, Almanya ve İsveç'le feribot hattı olan limanlarında kontroller gerçekleştiriyor.
Schengen üyesi Almanya, Avusturya, Danimarka, İsveç ve Norveç, 2015'in sonuna doğru aşamalı olarak sınır kontrollerine başlamıştı. AB'nin en büyük başarısı olarak görülen Schengen'in askıya alındığı uygulama eleştirilse de 3 ayda bir uzatılmıştı.
Avrupa'ya 2015 yılında bir milyondan fazla sığınmacı gelmiş, 18 Mart 2016'da Türkiye ile varılan mutabakatın ardından günlük ortalama geçişler 80'e kadar gerilemişti. AB, geçen hafta da sığınmacıların Avrupa'ya gelişini önlemek için Libya'yla anlaşmaya varmıştı.
6 Şubat 2017 Pazartesi
Melih Gökçek’ten ‘deprem neden oluyor’ açıklaması
Ege Bölgesinde, Çanakkale merkezli son depremleri değerlendiren Melih Gökçek ortaya çok konuşulacak komplo teorileri attı. Ege'de çeşitli gemilerin bulunduğunu savunan Gökçek "Şu anda Türkiye'ye vurulmak istenen darbe, İstanbul civarında bir depremle Türkiye'yi ekonomik çöküntüye uğratmak" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, son Çanakkale depremleri ile ilgili enteresan iddialarda bulundu. Söz konusu depremlerin hükümete karşı darbe yapmak için ‘dış güçler’ tarafından ‘yapıldığını’ savunan Gökçek, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere yetkilileri de Ege Denizi’ne ‘önlem’ almaya çağırdı.
‘ARAŞTIRDIM BİR GEMİ VARMIŞ’
Gökçek twitter hesabından aynen şunları yazdı; “Çanakkale’de bugün ciddi bir deprem oldu. Araştırdım. Civarda sismik araştırma yapan bir gemi varmış. Bu geminin ne araştırdığı ve hangi ülkeye ait olduğu acilen çözülmeli. Ben kim ne derse desin olası bir depremin suni olarak yapılacağından endişe taşıyorum. Mutlaka araştırılmalı ve kamuoyuna açıklanmalı. (iki video linki paylaştı) Tesla’yı öğrenirseniz ne demek istediğimiz çok daha iyi anlayacaksınız. Hatırlarsanız, TV’lerde Ağustos’ta deprem olacağını FETO’nun ağzından vermiştim. Amaç o tarihte olacak bir depremle Mehdiliğini ilandı. Olayı ifşa etmemiz o tarihte oyunu bozdu. Şu anda Türkiye’ye vurulmak istenen darbe, İstanbul civarında bir depremle Türkiye’yi ekonomik çöküntüye uğratmak. Bazıları olayı alaya alsa da önemsiyorum. İstanbul, Marmara ve Çanakkale civarında tüm denizaltılar ve büyük teçhizatlı gemiler kontrol altında tutulmalı.”
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, son Çanakkale depremleri ile ilgili enteresan iddialarda bulundu. Söz konusu depremlerin hükümete karşı darbe yapmak için ‘dış güçler’ tarafından ‘yapıldığını’ savunan Gökçek, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere yetkilileri de Ege Denizi’ne ‘önlem’ almaya çağırdı.
‘ARAŞTIRDIM BİR GEMİ VARMIŞ’
Gökçek twitter hesabından aynen şunları yazdı; “Çanakkale’de bugün ciddi bir deprem oldu. Araştırdım. Civarda sismik araştırma yapan bir gemi varmış. Bu geminin ne araştırdığı ve hangi ülkeye ait olduğu acilen çözülmeli. Ben kim ne derse desin olası bir depremin suni olarak yapılacağından endişe taşıyorum. Mutlaka araştırılmalı ve kamuoyuna açıklanmalı. (iki video linki paylaştı) Tesla’yı öğrenirseniz ne demek istediğimiz çok daha iyi anlayacaksınız. Hatırlarsanız, TV’lerde Ağustos’ta deprem olacağını FETO’nun ağzından vermiştim. Amaç o tarihte olacak bir depremle Mehdiliğini ilandı. Olayı ifşa etmemiz o tarihte oyunu bozdu. Şu anda Türkiye’ye vurulmak istenen darbe, İstanbul civarında bir depremle Türkiye’yi ekonomik çöküntüye uğratmak. Bazıları olayı alaya alsa da önemsiyorum. İstanbul, Marmara ve Çanakkale civarında tüm denizaltılar ve büyük teçhizatlı gemiler kontrol altında tutulmalı.”
Af Örgütü: Suriye'deki hapishanede binlerce kişi asıldı
Uluslararası Af Örgütü, Suriye'deki gizli bir hapishanede, çoğu sivil muhaliflerden oluşan 13 bin dolayında kişinin infaz edildiğini söyledi.
Örgütün hazırladığı yeni raporda, Eylül 2011 ve Aralık 2015 arasında Saydnaya Hapishanesi'nde her hafta toplu idamların yaşandığını iddia edildi.
Af Ögütü, iddia ettiği idamlara Suriye hükümetinin en üst düzey seviyeleri tarafından onay verildiğini belirtti.
Suriye hükümeti daha önce mahkûmların infaz edildiği veya kötü muamele gördükleri iddialarını reddetmişti.
Ancak BM'nin insan hakları uzmanları bir yıl önce, tanıklıklar ve belgesel kanıtların, onbinlerce kişinin gözaltına alındığını ve gözaltındayken "çok büyük sayıda ölümlerin" olduğunu gösterdiğini duyurmuştu.
Haftada 20 ila 50 kişi
Af Örgütü raporunu, aralarında eski gardiyanlar, tutuklular ve hapishane yetkililerinin de bulunduğu 84 kişiyle görüşerek hazırladı.
Raporda, Şam'ın hemen kuzeyindeki hapishanede "her hafta, sıklıkla da haftada iki kez 20 ila 50 kişinin tam bir gizlilik içinde infaz edildiği" söyleniyor.
Rapora göre tutuklular, infaz edilmeden önce başkent Şam'ın Kaboun bölgesindeki "askeri sahra mahkemesine" getiriliyor ve bu mahkemelerdeki duruşmalar bir ila üç dakika sürüyor.
Af Örgütü'nün açıklamalarına yer verdiği eski bir askeri mahkeme yargıcı, tutuklulara yöneltilen suçlamaların işlenip işlenmediğinin sorulduğunu söylüyor. Yargıç, "Cevap 'hayır' veya 'evet' olsa da mahkûm ediliyorlar. Mahkemenin hukukla ilgisi yok" diyor.
Raporda, infaz günlerinde tutuklulara bir sivil hapishaneye nakledileceklerinin söylendiği, sonra da bodrumdaki bir hücrede iki ila üç saat dövüldükleri anlatılıyor.
Rapora göre daha sonra gece yarısı, gözleri bağlı bir şekilde hapishanenin farklı bir yerine götürülüyorlar ve boyunlarına ilmik geçirilmeden dakikalar önce, bodrum katındaki bir odada ölüme mahkûm edildikleri kendilerine söyleniyor.
İnfaz edilenlerin cesetlerinin de kayıt için Şam'daki Tişrin askeri hastanesine götürüldükleri daha sonra da askeri arazilerde açılan toplu mezarlara gömüldükleri kaydediliyor.
Af Örgütü, tanıkların ifadelerine dayanarak, Saydnaya'da beş yılda 5 ila 13 bin kişinin asıldığını tahmin ediyor.
Tanık ifadeleri
İdamları gören eski bir yargıç
"10 ila 15 dakika asılı kalırlardı. Bazıları ölmezdi çünkü çok hafiflerdi. Gençler ağırlıklarıyla ölmezlerdi. Subayların yaverleri tutup aşağı doğru asılır ve boyunlarını kırarlardı."
'Hamid', Saydnaya'da ceza yatan eski bir subay
"Kulaklarınızı yere dayarsanız bir gurultu duyardınız. Bu, 10 dakika kadar sürerdi. İnsanların boğularak ölme sesleriyle uyurduk. O zamanlar bu benim için normaldi."
Eski Saydnaya mahkûmu Samir işkenceyi şöyle anlatıyor;
"Dayak çok ağırdı. Sanki tırnağınızı bir taşa geçirmeyi tekrar tekrar deniyor gibiydiniz. İmkânsızdı ama devam ediyorlardı. Daha fazla vuracaklarına, bacaklarımı kesmelerini diliyordum"
Af Örgütü, Aralık 2015'ten sonra infazların devam ettiğine dair bir kanıtlarının olmadığını söylese de, durduğuna inanmak için bir nedenleri bulunmadığını ve binlerce kişinin de ölmüş olabileceğini söylüyor.
Af Örgütü, yaşananların savaş suçu ve insanlığa karşı suç olduğunu ifade ediyor.
Raporda ayrıca, ölüm cezalarının baş müftü veya Cumhurbaşkanı Beşar Esad adına yetki kullanan savunma bakanı ya da genelkurmay başkanı tarafından onaylanması gerektiği ifade ediliyor.
Örgüt, Ocak başında iddialarla ilgili olarak Suriye hükümetiyle görüşmeye çalıştıklarını ancak bir yanıt alamadıklarını da söylüyor.
Af Örgütü geçen Ağustos'ta da Cumhurbaşkanı Esad yönetimine karşı isyanın başladığı Mart 2011 ve Aralık 2015 arasında gözaltındaki 17 bin 723 kişinin, işkence, gıda, su veya tıbbi bakım verilmemesi nedeniyle öldüğünü duyurmuştu. Bu sayıya Saydnaya Hapishanesi'nde asıldığı iddia edilenler dâhil değil. (BBC Türkçe)
Örgütün hazırladığı yeni raporda, Eylül 2011 ve Aralık 2015 arasında Saydnaya Hapishanesi'nde her hafta toplu idamların yaşandığını iddia edildi.
Af Ögütü, iddia ettiği idamlara Suriye hükümetinin en üst düzey seviyeleri tarafından onay verildiğini belirtti.
Suriye hükümeti daha önce mahkûmların infaz edildiği veya kötü muamele gördükleri iddialarını reddetmişti.
Ancak BM'nin insan hakları uzmanları bir yıl önce, tanıklıklar ve belgesel kanıtların, onbinlerce kişinin gözaltına alındığını ve gözaltındayken "çok büyük sayıda ölümlerin" olduğunu gösterdiğini duyurmuştu.
Haftada 20 ila 50 kişi
Af Örgütü raporunu, aralarında eski gardiyanlar, tutuklular ve hapishane yetkililerinin de bulunduğu 84 kişiyle görüşerek hazırladı.
Raporda, Şam'ın hemen kuzeyindeki hapishanede "her hafta, sıklıkla da haftada iki kez 20 ila 50 kişinin tam bir gizlilik içinde infaz edildiği" söyleniyor.
Rapora göre tutuklular, infaz edilmeden önce başkent Şam'ın Kaboun bölgesindeki "askeri sahra mahkemesine" getiriliyor ve bu mahkemelerdeki duruşmalar bir ila üç dakika sürüyor.
Af Örgütü'nün açıklamalarına yer verdiği eski bir askeri mahkeme yargıcı, tutuklulara yöneltilen suçlamaların işlenip işlenmediğinin sorulduğunu söylüyor. Yargıç, "Cevap 'hayır' veya 'evet' olsa da mahkûm ediliyorlar. Mahkemenin hukukla ilgisi yok" diyor.
Raporda, infaz günlerinde tutuklulara bir sivil hapishaneye nakledileceklerinin söylendiği, sonra da bodrumdaki bir hücrede iki ila üç saat dövüldükleri anlatılıyor.
Rapora göre daha sonra gece yarısı, gözleri bağlı bir şekilde hapishanenin farklı bir yerine götürülüyorlar ve boyunlarına ilmik geçirilmeden dakikalar önce, bodrum katındaki bir odada ölüme mahkûm edildikleri kendilerine söyleniyor.
İnfaz edilenlerin cesetlerinin de kayıt için Şam'daki Tişrin askeri hastanesine götürüldükleri daha sonra da askeri arazilerde açılan toplu mezarlara gömüldükleri kaydediliyor.
Af Örgütü, tanıkların ifadelerine dayanarak, Saydnaya'da beş yılda 5 ila 13 bin kişinin asıldığını tahmin ediyor.
Tanık ifadeleri
İdamları gören eski bir yargıç
"10 ila 15 dakika asılı kalırlardı. Bazıları ölmezdi çünkü çok hafiflerdi. Gençler ağırlıklarıyla ölmezlerdi. Subayların yaverleri tutup aşağı doğru asılır ve boyunlarını kırarlardı."
'Hamid', Saydnaya'da ceza yatan eski bir subay
"Kulaklarınızı yere dayarsanız bir gurultu duyardınız. Bu, 10 dakika kadar sürerdi. İnsanların boğularak ölme sesleriyle uyurduk. O zamanlar bu benim için normaldi."
Eski Saydnaya mahkûmu Samir işkenceyi şöyle anlatıyor;
"Dayak çok ağırdı. Sanki tırnağınızı bir taşa geçirmeyi tekrar tekrar deniyor gibiydiniz. İmkânsızdı ama devam ediyorlardı. Daha fazla vuracaklarına, bacaklarımı kesmelerini diliyordum"
Af Örgütü, Aralık 2015'ten sonra infazların devam ettiğine dair bir kanıtlarının olmadığını söylese de, durduğuna inanmak için bir nedenleri bulunmadığını ve binlerce kişinin de ölmüş olabileceğini söylüyor.
Af Örgütü, yaşananların savaş suçu ve insanlığa karşı suç olduğunu ifade ediyor.
Raporda ayrıca, ölüm cezalarının baş müftü veya Cumhurbaşkanı Beşar Esad adına yetki kullanan savunma bakanı ya da genelkurmay başkanı tarafından onaylanması gerektiği ifade ediliyor.
Örgüt, Ocak başında iddialarla ilgili olarak Suriye hükümetiyle görüşmeye çalıştıklarını ancak bir yanıt alamadıklarını da söylüyor.
Af Örgütü geçen Ağustos'ta da Cumhurbaşkanı Esad yönetimine karşı isyanın başladığı Mart 2011 ve Aralık 2015 arasında gözaltındaki 17 bin 723 kişinin, işkence, gıda, su veya tıbbi bakım verilmemesi nedeniyle öldüğünü duyurmuştu. Bu sayıya Saydnaya Hapishanesi'nde asıldığı iddia edilenler dâhil değil. (BBC Türkçe)
BM ve Ankara'nın ortak mülteci planı
BM, Türk hükümeti ile birlikte Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için iki yıl vadeli Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı (3RP) hazırladı.
Suriye'de altı yıldır devam eden iç savaşın yol açtığı mülteci krizi için yeni bir eylem planı daha hazırlandı. BM ile Türk hükümeti, Suriye krizine müdahaleye dönük hazırlanan 2017-2018 Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı’nın (3RP) Türkiye bölümünü birlikte Ankara'da kamuoyuna duyurdu.
Plan, uluslararası topluma Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için 3,5 milyar dolarlık fon çağrısında bulunuyor. Bu fonun kamplarda yaşayan 2 milyon 800 bin Suriyeli mültecinin yanı sıra mültecilere ev sahipliği yapan illerdeki 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı için kullanılması öngörülüyor.
Plan 5 ülkeyi kapsıyor
Suriye krizinden etkilenen 5 ülkeyi içine alan 4,69 milyar dolar değerindeki bölgesel bir müdahale planı olan 3RP’nin Türkiye bölümünde 2 milyon 800 bin Suriyeli mülteci ile bu mültecilere evlerini açan 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı olmak üzere toplamda 4 milyon 600 bin kişiye insani yardım ulaştırılması hedefleniyor.
İnsani yardım ve dayanıklılık olmak üzere birbirine bağlı iki bileşeni olan plan, 6 müdahale alanındaki (koruma, gıda güvenliği, eğitim, sağlık, temel ihtiyaçlar ve geçim kaynakları) önceliklere odaklanıyor. 3RP bireyler, topluluklar ve kurumların Türkiye’de geçici koruma altında yaşayan Suriyeli mültecilerin yarattığı koşullara daha etkin cevap verebilmesi için tüm müdahale alanlarında orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmeyi hedefliyor.
Türkiye 25 milyar dolar harcadı
3RP’nin kamuoyuna duyurulduğu özel toplantıda konuşan Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cihad Erginay, Suriye krizinin yarattığı mülteci sorununun çözümünde Türkiye’nin öncü rol üstlendiğini belirterek sorunun çözümü için bugüne kadar ortaya konan fonların yetersiz kaldığına dikkat çekti.
2015 G20 Antalya toplantısıyla ilk kez bir G-20 belgesinde mültecilere atıfta bulunulduğunu, 18 Mart’ta Türkiye ile AB arasında varılan anlaşma gereğince bir günde Ege denizi üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan 7 bin göçmen sayısının ciddi oranda azaldığını ve Türkiye’nin çabalarıyla 3 bin Suriyelinin Avrupa ülkelerine yerleşmesinin sağlandığını anlatan Erginay, “Gelinen noktada; mülteci sorununa ortak bir tavır, sonuç odaklı bir yaklaşım ortaya koymalıyız. 3RP de bunu hedefliyor” diye konuştu.
Türkiye’nin mülteci sorununun çözümü için başından beri 25 milyar dolar harcadığını anlatan Erginay, “Amacımız, Suriyeli mültecilere yaşayabilecekleri yeni alanlar yaratmak değil, onların yaşam koşullarını da iyileştirmek” dedi. 190 bin Suriyeli bebeğin Türkiye’de doğduğunu, Türkiye’nin bu bebeklere dikkatli bakım koşulları sunmaya, okul çağındaki 1 milyon çocuğun ihtiyaçlarını da karşılamaya çalıştığını söyleyen Erginay, “3RP’yle gelecek fon, Suriyeli mültecilere çok daha kapsamlı bir desteği de beraberinde getirecek ve tüm tarafları daha çok tatmin edecek” diye konuştu.
"Tüm çocuklar okusun”
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) Başkan Yardımcısı Fatih Özer de, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ve yaşam koşulları hakkındaki son bilgileri paylaştı. Özer’in verdiği bilgilere göre Türkiye’de bugün 2 milyon 880 bin kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Bu Suriyelilerin 260 bin 213’ü geçici koruma statüsünde. 2016’da kamplarda ve çadır kentlerde rehabilitasyonlar gerçekleştirildi. Bugün 9 konteyner kentte kalan Suriyeliler için 3 yeni konteyner kent daha açılıyor. Suriyeliler için 10 çadır kent de önümüzdeki dönemde faaliyette olmayı sürdürecek.
518 bin Suriyeli öğrenciye eğitim imkanı sunduklarını anlatan Özer, “Tüm öğrencilere eğitim olanağı sunmayı hedefliyoruz. Çocuklarını eğitimden uzak tutan aileleri de eğitime teşvik etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
AFAD, eğitim imkanlarının yanı sıra istihdama dönük çalışmaları da hızlandırıyor. 147 bin Suriyelinin değişik mesleki eğitim kurslarından geçirildiğini anlatan Özer, “Adana’da 2 dekar alanda bir sera yaptık. 213 top salatalık-domates elde edildi. Hem kampta dağıtıldı hem de bin 200 Suriyeli misafirimiz sera ustası sertifikası aldı ve iş bulmaya başladı. Bölgedeki mesleki eğitim kurslarımız hızlandırılacak” dedi.
Özer, Suriyeli mültecilere yardım konusunda AFAD çatısı altında hareket edilmesi gerektiğinin önemine de dikkat çekti ve böylelikle tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek yeni dönemde daha etkin sonuçlar alınacağını söyledi.
"Küresel bir ilk”
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye’den Irena Vojackova Sollorano da 3RP’nin önemine dikkat çekti. Sollorano, “3RP, bölgesel düzeyde ortak şekilde bir plan oluşturmak üzere insani yardım ve kalkınma ortaklarını bir araya getirerek krizlere müdahalesi bağlamında BM için küresel bir ilk” dedi.
Sollorano, küresel düzeydeki mülteci krizinin çözümü için daha hızlı ve daha etkin hareket edilmesinin şart olduğunu ifade ederek Türkiye’nin çabalarının ‘dikkatle alkışlandığını’ kaydetti. Sollorano, “3RP, hem mültecilerin acil ihtiyaçlarına cevap vermek hem de orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmek üzere hükümet ve ilgili tüm kuruluşları etkin şekilde destekleyebilmek için bir çağrıdır ve uluslar arası toplumdan acil yanıt beklenmektedir” diye konuştu.
UNDP Türkiye Direktörü Claudio Tomasi de “Kriz; gitgide büyürken bireyler, topluluklar ve yerel ortaklarımızın dayanıklılığını güçlendirmek bağlamında duyulan artan ihtiyacı kabul etmemiz kritik önem taşıyor” dedi. Tomasi, 3RP’nin hayata geçirilmesi için tüm uluslar arası toplumun acil hareket etmesini istedi. (DW Türkçe)
Suriye'de altı yıldır devam eden iç savaşın yol açtığı mülteci krizi için yeni bir eylem planı daha hazırlandı. BM ile Türk hükümeti, Suriye krizine müdahaleye dönük hazırlanan 2017-2018 Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı’nın (3RP) Türkiye bölümünü birlikte Ankara'da kamuoyuna duyurdu.
Plan, uluslararası topluma Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için 3,5 milyar dolarlık fon çağrısında bulunuyor. Bu fonun kamplarda yaşayan 2 milyon 800 bin Suriyeli mültecinin yanı sıra mültecilere ev sahipliği yapan illerdeki 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı için kullanılması öngörülüyor.
Plan 5 ülkeyi kapsıyor
Suriye krizinden etkilenen 5 ülkeyi içine alan 4,69 milyar dolar değerindeki bölgesel bir müdahale planı olan 3RP’nin Türkiye bölümünde 2 milyon 800 bin Suriyeli mülteci ile bu mültecilere evlerini açan 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı olmak üzere toplamda 4 milyon 600 bin kişiye insani yardım ulaştırılması hedefleniyor.
İnsani yardım ve dayanıklılık olmak üzere birbirine bağlı iki bileşeni olan plan, 6 müdahale alanındaki (koruma, gıda güvenliği, eğitim, sağlık, temel ihtiyaçlar ve geçim kaynakları) önceliklere odaklanıyor. 3RP bireyler, topluluklar ve kurumların Türkiye’de geçici koruma altında yaşayan Suriyeli mültecilerin yarattığı koşullara daha etkin cevap verebilmesi için tüm müdahale alanlarında orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmeyi hedefliyor.
Türkiye 25 milyar dolar harcadı
3RP’nin kamuoyuna duyurulduğu özel toplantıda konuşan Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cihad Erginay, Suriye krizinin yarattığı mülteci sorununun çözümünde Türkiye’nin öncü rol üstlendiğini belirterek sorunun çözümü için bugüne kadar ortaya konan fonların yetersiz kaldığına dikkat çekti.
2015 G20 Antalya toplantısıyla ilk kez bir G-20 belgesinde mültecilere atıfta bulunulduğunu, 18 Mart’ta Türkiye ile AB arasında varılan anlaşma gereğince bir günde Ege denizi üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan 7 bin göçmen sayısının ciddi oranda azaldığını ve Türkiye’nin çabalarıyla 3 bin Suriyelinin Avrupa ülkelerine yerleşmesinin sağlandığını anlatan Erginay, “Gelinen noktada; mülteci sorununa ortak bir tavır, sonuç odaklı bir yaklaşım ortaya koymalıyız. 3RP de bunu hedefliyor” diye konuştu.
Türkiye’nin mülteci sorununun çözümü için başından beri 25 milyar dolar harcadığını anlatan Erginay, “Amacımız, Suriyeli mültecilere yaşayabilecekleri yeni alanlar yaratmak değil, onların yaşam koşullarını da iyileştirmek” dedi. 190 bin Suriyeli bebeğin Türkiye’de doğduğunu, Türkiye’nin bu bebeklere dikkatli bakım koşulları sunmaya, okul çağındaki 1 milyon çocuğun ihtiyaçlarını da karşılamaya çalıştığını söyleyen Erginay, “3RP’yle gelecek fon, Suriyeli mültecilere çok daha kapsamlı bir desteği de beraberinde getirecek ve tüm tarafları daha çok tatmin edecek” diye konuştu.
"Tüm çocuklar okusun”
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) Başkan Yardımcısı Fatih Özer de, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ve yaşam koşulları hakkındaki son bilgileri paylaştı. Özer’in verdiği bilgilere göre Türkiye’de bugün 2 milyon 880 bin kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Bu Suriyelilerin 260 bin 213’ü geçici koruma statüsünde. 2016’da kamplarda ve çadır kentlerde rehabilitasyonlar gerçekleştirildi. Bugün 9 konteyner kentte kalan Suriyeliler için 3 yeni konteyner kent daha açılıyor. Suriyeliler için 10 çadır kent de önümüzdeki dönemde faaliyette olmayı sürdürecek.
518 bin Suriyeli öğrenciye eğitim imkanı sunduklarını anlatan Özer, “Tüm öğrencilere eğitim olanağı sunmayı hedefliyoruz. Çocuklarını eğitimden uzak tutan aileleri de eğitime teşvik etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
AFAD, eğitim imkanlarının yanı sıra istihdama dönük çalışmaları da hızlandırıyor. 147 bin Suriyelinin değişik mesleki eğitim kurslarından geçirildiğini anlatan Özer, “Adana’da 2 dekar alanda bir sera yaptık. 213 top salatalık-domates elde edildi. Hem kampta dağıtıldı hem de bin 200 Suriyeli misafirimiz sera ustası sertifikası aldı ve iş bulmaya başladı. Bölgedeki mesleki eğitim kurslarımız hızlandırılacak” dedi.
Özer, Suriyeli mültecilere yardım konusunda AFAD çatısı altında hareket edilmesi gerektiğinin önemine de dikkat çekti ve böylelikle tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek yeni dönemde daha etkin sonuçlar alınacağını söyledi.
"Küresel bir ilk”
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye’den Irena Vojackova Sollorano da 3RP’nin önemine dikkat çekti. Sollorano, “3RP, bölgesel düzeyde ortak şekilde bir plan oluşturmak üzere insani yardım ve kalkınma ortaklarını bir araya getirerek krizlere müdahalesi bağlamında BM için küresel bir ilk” dedi.
Sollorano, küresel düzeydeki mülteci krizinin çözümü için daha hızlı ve daha etkin hareket edilmesinin şart olduğunu ifade ederek Türkiye’nin çabalarının ‘dikkatle alkışlandığını’ kaydetti. Sollorano, “3RP, hem mültecilerin acil ihtiyaçlarına cevap vermek hem de orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmek üzere hükümet ve ilgili tüm kuruluşları etkin şekilde destekleyebilmek için bir çağrıdır ve uluslar arası toplumdan acil yanıt beklenmektedir” diye konuştu.
UNDP Türkiye Direktörü Claudio Tomasi de “Kriz; gitgide büyürken bireyler, topluluklar ve yerel ortaklarımızın dayanıklılığını güçlendirmek bağlamında duyulan artan ihtiyacı kabul etmemiz kritik önem taşıyor” dedi. Tomasi, 3RP’nin hayata geçirilmesi için tüm uluslar arası toplumun acil hareket etmesini istedi. (DW Türkçe)
Dünyanın en uzun uçuşu başladı
Katar Hava Yolları’na ait Boeing 777 yolcu uçağı bu sabah şimdiye kadar gerçekleştirilen dünyanın en uzun direkt uçuşuna başladı.
Katar Hava Yolları’nın Boeing 777 yolcu uçağı Katar’ın başkenti Doha’dan Yeni Zelanda’nın Auckland kentine, 16 saat 20 dakika sürecek uçuş için yerel saatle 05.10’da havalandı.
Havacılık uzmanları daha bir kaç yıl öncesine kadar Avrupa’dan Uzakdoğu’ya uçmak için bir çok aktarma yapmak zorunda olunduğunu, gelişmenin muhteşem olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre havayolu şirketleri bir kerede en fazla sayıda yolcu taşımak yerine, daha sık tarife, biraz daha küçük uçaklarla direk uçuş yapmanın önemini anlamış durumdalar.
Şimdiye kadar gerçekleştirilecek dünyanın en uzun uçuşun yolcuları, yolculuk sırasında Dubai ve Umman’ı katedip, Hindistan’ın güney ucundan geçip, Hint Okyanusu üzerinden Yeni Zelanda’nın Auckland kentine ulaşacaklar. Yolculuk sırasında 10 zaman diliminden geçilecek.
Uzun uçuş planlayan havayolu şirketlerinden Avustralya’nın Qantas Havayoları da Londra’dan Avustralya’nın Perth kentine 17 saat sürecek uçuşlarına 2018 yılında başlayacak.
Katar Hava Yolları’nın Boeing 777 yolcu uçağı Katar’ın başkenti Doha’dan Yeni Zelanda’nın Auckland kentine, 16 saat 20 dakika sürecek uçuş için yerel saatle 05.10’da havalandı.
Havacılık uzmanları daha bir kaç yıl öncesine kadar Avrupa’dan Uzakdoğu’ya uçmak için bir çok aktarma yapmak zorunda olunduğunu, gelişmenin muhteşem olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre havayolu şirketleri bir kerede en fazla sayıda yolcu taşımak yerine, daha sık tarife, biraz daha küçük uçaklarla direk uçuş yapmanın önemini anlamış durumdalar.
Şimdiye kadar gerçekleştirilecek dünyanın en uzun uçuşun yolcuları, yolculuk sırasında Dubai ve Umman’ı katedip, Hindistan’ın güney ucundan geçip, Hint Okyanusu üzerinden Yeni Zelanda’nın Auckland kentine ulaşacaklar. Yolculuk sırasında 10 zaman diliminden geçilecek.
Uzun uçuş planlayan havayolu şirketlerinden Avustralya’nın Qantas Havayoları da Londra’dan Avustralya’nın Perth kentine 17 saat sürecek uçuşlarına 2018 yılında başlayacak.
Emekliye promosyon veren bankalar hangileri?
Emekliye promosyon veren bankalar merak ediliyor. Yaklaşık olarak 12 milyon emekli, yeni yılda promosyon bekliyordu. Emekliye promosyon veren bankalar şu anda kamu bankaları olurken, özel bankaların da devreye girmesi bekleniyor. Şu anda en düşük 300 lira, en yüksek ise 450 lira promosyon verilmesi gündemde ancak, özel bankaların katılımı ile bu miktarlarda artış yaşanması bekleniyor. Çok sayıda emekli maaş müşterisi bulunan özel bankaların bu konuda adım atmaları bekleniyor.
Emekliye promosyon konusunda hükümet beklenen adımı attı ve banka promosyonu ödenmesi kesinleşti. Yeni yılda promosyon bekleyen emeklilerin beklentileri kısmen de olsa karşılanmış oldu. Hükümet ile kamu bankaları arasında yapılan görüşmeler sonucunda emekliye promosyon veren bankalar belli oldu. Kamu bankaları ile bu konuda uzlaşma sağlandı. Yani kamu bankaları promosyon ödemesi yapacak. Bu anlaşmanın ardından şu anda en düşük promosyon ödemesi 300 lira olacak. En yüksek ödeme ise 450 lira olarak yapılacak. Diğer yandan çok sayıda emekli maaş müşterisi bulunan özel bankalar ise şu ana kadar emekli promosyonu konusunda bir hamle yapmasa da, gelecek günlerde onların da hamlede bulunması bekleniyor. Eğer özel bankalar devreye girerse, ödenecek promosyon miktarları 600 liraya, hatta bazı bankalarda 900 liraya kadar çıkabilecek. Peki emekliye promosyon ne zaman verilecek? Emekliye promosyon veren bankalar hangileri?
KAMU BANKALARI PROMOSYON ÖDEMESİ YAPACAK
Promosyon ödemeleri kapsamında SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı emeklilerinin tamamına promosyon ödemesi yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bankalar arasında uzun zamandır görüşmeler devam ediyordu. Yapılan görüşmelerin ardından kamu bankaları ile uzlaşma sağlandı ve bu bankaların promosyon ödemesi yapacağı kesinleşti. Bu gelişme emekli müşterilerini kaybetmek istemeyen özel bankaları da harekete geçirdi. Bu bankaların da promosyon ödemeleri konusunda teklif vermeleri bekleniyor.
PROMOSYON TUTARI MAAŞA GÖRE DEĞİŞECEK
Emekli promosyonu ödemelerinde kimin ne kadar ödeme alacağı maaş tutarına göre değişkenlik gösterecek. 3 yıllık dönem için; maaşı bin liranın altında olanlara 300 lira, maaşı bin ila 2 bin lira arasında olanlara 375 lira, maaşı 2 bin liranın üzerinde olanlara ise 450 lira ödenecek. Ayrıca emeklilerin maaşlarının tamamının ATM'den tek seferde ücretsiz çekilebilmesi sağlanacak. Maaş hesapları için hesap işletim ücreti muafiyeti de sağlanacak. Ancak henüz promosyon rakamları konusunda kesinlik sağlanmadı. Bu tutarlar tabanı oluşturuyor. Özel bankaların da devreye girmesiyle birlikte tutarlarda artış yaşanması bekleniyor.
DUL VE YETİMLER DE ALACAK
Vefat eden emeklilerin hak sahipleri olan dul ve yetimler de emekliye promosyon ödemelerinden yararlanacaklar. Sistem bu durumda olanlar için de aynı şekilde işlemeye devam edecek. Maaş tutarına göre promosyon tutarı belirlenecek.
BANKA SEÇİMİ
Emekli vatandaşlar promosyon anlaşması yapılan bankalar arasından çalışacakları bankaları tercih edebilecekler. Bankasını değiştirmeyecek olanların bir şey yapmaları gerekmiyor ancak bankasını değiştirecek olanların 3 ay içerisinde bu konuda adım atması gerekiyor. Öte yandan promosyon ödemelerini aldıktan sonra bankasını değiştirmek isteyen emekliler ve hak sahipleri için nasıl bir uygulama yapılacağı ise henüz belirlenmedi. Bu konuda çalışmalar devam ediyor.
MART'TA ÖDEMELER BAŞLAYACAK
Emekliye promosyon ödemelerine Mart ayından itibaren başlanması planlanıyor. Kimin ödemesini ne zaman alacağına dair sıralamalar ise Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası baz alınarak yapılacak. Promosyon için; aktif 2 adet otomatik ödeme talimatı ile birlikte, kredili mevduat hesabı veya kredi kartı ürünlerinden birinin olması şart.
BAKAN MÜEZZİNOĞLU'NUN PROMOSYON AÇIKLAMASI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu emekliye promosyon konusunda açıklama yaptı. Müezzinoğlu, "Ne yazık ki her olumlu, her güzel adımın nerede bir eksiğini, kusurunu buluruz diye bir anlayış var. Çok net Başbakanımız söyledi, şimdi ben de çok net söylüyorum. Emekli Sandığından emekli maşı alan her dosya, muhatap olduğu karşılığındaki rakamı mutlaka alacaktır. Emeklilerimiz bu rakamı hangi bankadan almak istiyorlarsa o bankadan alacaktır" dedi.
Emekliye promosyon konusunda hükümet beklenen adımı attı ve banka promosyonu ödenmesi kesinleşti. Yeni yılda promosyon bekleyen emeklilerin beklentileri kısmen de olsa karşılanmış oldu. Hükümet ile kamu bankaları arasında yapılan görüşmeler sonucunda emekliye promosyon veren bankalar belli oldu. Kamu bankaları ile bu konuda uzlaşma sağlandı. Yani kamu bankaları promosyon ödemesi yapacak. Bu anlaşmanın ardından şu anda en düşük promosyon ödemesi 300 lira olacak. En yüksek ödeme ise 450 lira olarak yapılacak. Diğer yandan çok sayıda emekli maaş müşterisi bulunan özel bankalar ise şu ana kadar emekli promosyonu konusunda bir hamle yapmasa da, gelecek günlerde onların da hamlede bulunması bekleniyor. Eğer özel bankalar devreye girerse, ödenecek promosyon miktarları 600 liraya, hatta bazı bankalarda 900 liraya kadar çıkabilecek. Peki emekliye promosyon ne zaman verilecek? Emekliye promosyon veren bankalar hangileri?
KAMU BANKALARI PROMOSYON ÖDEMESİ YAPACAK
Promosyon ödemeleri kapsamında SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı emeklilerinin tamamına promosyon ödemesi yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bankalar arasında uzun zamandır görüşmeler devam ediyordu. Yapılan görüşmelerin ardından kamu bankaları ile uzlaşma sağlandı ve bu bankaların promosyon ödemesi yapacağı kesinleşti. Bu gelişme emekli müşterilerini kaybetmek istemeyen özel bankaları da harekete geçirdi. Bu bankaların da promosyon ödemeleri konusunda teklif vermeleri bekleniyor.
PROMOSYON TUTARI MAAŞA GÖRE DEĞİŞECEK
Emekli promosyonu ödemelerinde kimin ne kadar ödeme alacağı maaş tutarına göre değişkenlik gösterecek. 3 yıllık dönem için; maaşı bin liranın altında olanlara 300 lira, maaşı bin ila 2 bin lira arasında olanlara 375 lira, maaşı 2 bin liranın üzerinde olanlara ise 450 lira ödenecek. Ayrıca emeklilerin maaşlarının tamamının ATM'den tek seferde ücretsiz çekilebilmesi sağlanacak. Maaş hesapları için hesap işletim ücreti muafiyeti de sağlanacak. Ancak henüz promosyon rakamları konusunda kesinlik sağlanmadı. Bu tutarlar tabanı oluşturuyor. Özel bankaların da devreye girmesiyle birlikte tutarlarda artış yaşanması bekleniyor.
DUL VE YETİMLER DE ALACAK
Vefat eden emeklilerin hak sahipleri olan dul ve yetimler de emekliye promosyon ödemelerinden yararlanacaklar. Sistem bu durumda olanlar için de aynı şekilde işlemeye devam edecek. Maaş tutarına göre promosyon tutarı belirlenecek.
BANKA SEÇİMİ
Emekli vatandaşlar promosyon anlaşması yapılan bankalar arasından çalışacakları bankaları tercih edebilecekler. Bankasını değiştirmeyecek olanların bir şey yapmaları gerekmiyor ancak bankasını değiştirecek olanların 3 ay içerisinde bu konuda adım atması gerekiyor. Öte yandan promosyon ödemelerini aldıktan sonra bankasını değiştirmek isteyen emekliler ve hak sahipleri için nasıl bir uygulama yapılacağı ise henüz belirlenmedi. Bu konuda çalışmalar devam ediyor.
MART'TA ÖDEMELER BAŞLAYACAK
Emekliye promosyon ödemelerine Mart ayından itibaren başlanması planlanıyor. Kimin ödemesini ne zaman alacağına dair sıralamalar ise Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası baz alınarak yapılacak. Promosyon için; aktif 2 adet otomatik ödeme talimatı ile birlikte, kredili mevduat hesabı veya kredi kartı ürünlerinden birinin olması şart.
BAKAN MÜEZZİNOĞLU'NUN PROMOSYON AÇIKLAMASI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu emekliye promosyon konusunda açıklama yaptı. Müezzinoğlu, "Ne yazık ki her olumlu, her güzel adımın nerede bir eksiğini, kusurunu buluruz diye bir anlayış var. Çok net Başbakanımız söyledi, şimdi ben de çok net söylüyorum. Emekli Sandığından emekli maşı alan her dosya, muhatap olduğu karşılığındaki rakamı mutlaka alacaktır. Emeklilerimiz bu rakamı hangi bankadan almak istiyorlarsa o bankadan alacaktır" dedi.
Sağlıkta dönüşüm ile ameliyat sayısı katlandı
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın verdiği rakamlar, Türkiye’de yapılan ameliyat sayılarının son 5 yılda ameliyat sayısı neredeyse 570 bin arttığını ortaya koydu.
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, bir önerge ile son 5 yılda Türkiye’de yapılan ameliyat sayılarındaki artışı sordu. Önergeyi Sağlık Bakanlığı kayıtlarıyla yanıtlayan Bakan Akdağ’ın verdiği rakamlara göre, tüm Türkiye’deki hastanelerde son 5 yılda yapılan ameliyat sayısında 569 bin 568 artış oldu. Sağlık Bakanı Akdağ’ın bu konuyla ilgili verdiği rakamlar şöyle:
Hürriyet gazetesinden Meltem Özgenç'in haberine göre, 2011 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2 milyon 209 bin 326, üniversite hastanelerinde 617 bin 477, özel hastanelerde 1 milyon 373 bin 774 ameliyat yapıldı.
Bu rakam 2015 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2 milyon 364 bin 595, üniversite hastanelerinde 801 bin 424, özel hastanelerde ise 1 milyon 604 bin 126’ya yükseldi.
2011 yılında acile başvuru sayısı 94 milyon 781 bin 306 iken, rakam 2015 yılında 110 milyon 915 bin 407’ye tırmandı.
Yine 2011 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerine yılda 254 milyon 342 bin 943 başvuru olurken, bu rakam 2015 yılında 306 bin 825 bin 524’e çıktı. Üniversite hastanelerine başvuru sayısı ise 24 milyon 437 bin 107’den 34 milyon 539 bin 363’e, özel hastanelerde 59 milyon 69 bin 86’dan 77 milyon 581 bin 931’e yükseldi.
Bu verilere göre, ameliyat sayıları son 5 yılda 569 bin 568, acile başvuru sayısı 16 milyon 134 bin 101, hasta başvuru sayısı ise 80 milyon 732 bin 395 arttı.
‘Yük yoksulun sırtına’
CHP’li Murat Emir, soru önergesine verilen yanıt üzerine şunları söyledi: “AKP’nin yıllardır ‘Sağlıkta Dönüşüm’ adı altında yürüttüğü politikalar artık sürdürülemez noktada. Hem hasta başvuru hem de acil servislere başvuru sayısı büyük oranda yükseldi. İstatistiklere göre acil servislere başvuranların sayısı 5 yıllık dönemde yüzde 17 arttı. Bunun sebebi, vatandaşın, normal poliklinik hizmetleri sırasında birçok ödeme yapmak zorunda bırakılması, bundan kaçış yolu olarak da acil servislere yönelmesi. İstatistiklerin gösterdiği bir diğer gerçek, artan sağlık maliyetlerinin, özel hastanelere kâr yazıldığı, yoksul vatandaşın sırtına yük olduğu. Özel hastanelerin vatandaşların sağlığını hiçe sayarak yüksek oranda ameliyat yaptığını da görüyoruz.”
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, bir önerge ile son 5 yılda Türkiye’de yapılan ameliyat sayılarındaki artışı sordu. Önergeyi Sağlık Bakanlığı kayıtlarıyla yanıtlayan Bakan Akdağ’ın verdiği rakamlara göre, tüm Türkiye’deki hastanelerde son 5 yılda yapılan ameliyat sayısında 569 bin 568 artış oldu. Sağlık Bakanı Akdağ’ın bu konuyla ilgili verdiği rakamlar şöyle:
Hürriyet gazetesinden Meltem Özgenç'in haberine göre, 2011 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2 milyon 209 bin 326, üniversite hastanelerinde 617 bin 477, özel hastanelerde 1 milyon 373 bin 774 ameliyat yapıldı.
Bu rakam 2015 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerinde 2 milyon 364 bin 595, üniversite hastanelerinde 801 bin 424, özel hastanelerde ise 1 milyon 604 bin 126’ya yükseldi.
2011 yılında acile başvuru sayısı 94 milyon 781 bin 306 iken, rakam 2015 yılında 110 milyon 915 bin 407’ye tırmandı.
Yine 2011 yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerine yılda 254 milyon 342 bin 943 başvuru olurken, bu rakam 2015 yılında 306 bin 825 bin 524’e çıktı. Üniversite hastanelerine başvuru sayısı ise 24 milyon 437 bin 107’den 34 milyon 539 bin 363’e, özel hastanelerde 59 milyon 69 bin 86’dan 77 milyon 581 bin 931’e yükseldi.
Bu verilere göre, ameliyat sayıları son 5 yılda 569 bin 568, acile başvuru sayısı 16 milyon 134 bin 101, hasta başvuru sayısı ise 80 milyon 732 bin 395 arttı.
‘Yük yoksulun sırtına’
CHP’li Murat Emir, soru önergesine verilen yanıt üzerine şunları söyledi: “AKP’nin yıllardır ‘Sağlıkta Dönüşüm’ adı altında yürüttüğü politikalar artık sürdürülemez noktada. Hem hasta başvuru hem de acil servislere başvuru sayısı büyük oranda yükseldi. İstatistiklere göre acil servislere başvuranların sayısı 5 yıllık dönemde yüzde 17 arttı. Bunun sebebi, vatandaşın, normal poliklinik hizmetleri sırasında birçok ödeme yapmak zorunda bırakılması, bundan kaçış yolu olarak da acil servislere yönelmesi. İstatistiklerin gösterdiği bir diğer gerçek, artan sağlık maliyetlerinin, özel hastanelere kâr yazıldığı, yoksul vatandaşın sırtına yük olduğu. Özel hastanelerin vatandaşların sağlığını hiçe sayarak yüksek oranda ameliyat yaptığını da görüyoruz.”
İstanbul'un 6 ilçesinde elektrik kesintisi
İstanbul'un Avrupa yakasında bazı ilçelere 8 Şubat Çarşamba ve 9 Şubat Perşembe günü planlı yatırım, bakım ve onarım çalıştırmaları kapsamında elektrik verilemeyecek.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ'den (BEDAŞ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Fatih, Silivri, Esenyurt ve Eyüp ilçelerinin bazı mahallelerinde 08.00-22.00 saatleri arasında değişik zaman dilimlerinde elektrik kesintisine gidilecek.
İstanbul'un Küçükçekmece ilçesinin bazı mahallelerine 8 Şubat gecesi 22.00'den ertesi gün sabah 06.00'ya kadar çeşitli saatlerde elektrik verilemeyecek.
Sonraki gün, Büyükçekmece, Küçükçekmece,Fatih, Silivri, Esenyurt ve Eyüp ilçelerinin de bazı semtlerine 08.00-16.30 saatlerinde elektrik sağlanamayacak.
Aboneler, elektrik verilemeyecek ilçelerdeki mahalle ve sokaklara ilişkin detaylar ile kesintinin saat bilgilerine BEDAŞ'ın internet sitesinde yer alan "Planlı Kesintiler" bölümünden ulaşabilecek.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ'den (BEDAŞ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Fatih, Silivri, Esenyurt ve Eyüp ilçelerinin bazı mahallelerinde 08.00-22.00 saatleri arasında değişik zaman dilimlerinde elektrik kesintisine gidilecek.
İstanbul'un Küçükçekmece ilçesinin bazı mahallelerine 8 Şubat gecesi 22.00'den ertesi gün sabah 06.00'ya kadar çeşitli saatlerde elektrik verilemeyecek.
Sonraki gün, Büyükçekmece, Küçükçekmece,Fatih, Silivri, Esenyurt ve Eyüp ilçelerinin de bazı semtlerine 08.00-16.30 saatlerinde elektrik sağlanamayacak.
Aboneler, elektrik verilemeyecek ilçelerdeki mahalle ve sokaklara ilişkin detaylar ile kesintinin saat bilgilerine BEDAŞ'ın internet sitesinde yer alan "Planlı Kesintiler" bölümünden ulaşabilecek.
Çanakkale'de peş peşe depremler
Çanakkale'de dün başlayan yer sarsıntıları bugün de sürdü. Kandilli Rasathanesi'nden yapılan belirlemeye göre saat 05:24'te Ayvacık merkezli 5,2 büyüklüğünde yeni bir deprem oldu. 5,2 büyüklüğündeki depremin ardından Ayvacık'ta 08.15 ve 08.17'de iki dakika arayla 4.3 ve 4.2 büyüklüğünde iki artçı sarsıntı daha meydana geldi.
Ege Denizi'nde merkez üssü Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi açıkları olan 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesinin tespitine göre, saat 05.24'te Ege Denizi'nin Ayvacık ilçesi açıklarında 5,2 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Sarsıntının 6,65 kilometre derinlikte oluştuğu belirlendi.
5,2 büyüklüğündeki depremin ardından Ayvacık'ta 08.15 ve 08.17'de iki dakika arayla 4.3 ve 4.2 büyüklüğünde iki artçı sarsıntı daha meydana geldi.
Çanakkale'de dün 06.51 ve 13.58'de de 5,3 büyüklüğünde iki ayrı deprem ve 120'nin üzerinde artçı sarsıntı meydana gelmişti.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesinin tespitine göre, saat 05.24'te Ege Denizi'nin Ayvacık ilçesi açıklarında 5,2 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Sarsıntının 6,65 kilometre derinlikte oluştuğu belirlendi.
5,2 büyüklüğündeki depremin ardından Ayvacık'ta 08.15 ve 08.17'de iki dakika arayla 4.3 ve 4.2 büyüklüğünde iki artçı sarsıntı daha meydana geldi.
Çanakkale'de dün 06.51 ve 13.58'de de 5,3 büyüklüğünde iki ayrı deprem ve 120'nin üzerinde artçı sarsıntı meydana gelmişti.
Trump'tan vize yasağı için yeni adım
ABD Adalet Bakanlığı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı getiren Başkan Donald Trump'ın başkanlık kararnamesi hakkında San Francisco'daki Temyiz Mahkemesine bilgi notu vererek kararın yeniden uygulanmasını talep etti.
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
Adana'da yürek burkan görüntü
Adana'da Suriyeli çocukların görüntüleri yürek burkuyor. Yaşıtları okula giderken yalın ayak halde onların peşinden giden Suriyeli çocuklar kameralara böyle yansıdı.
Suriye'de süren iç savaş nedeniyle 2.8 milyon Suriyeli okula gidemezken Adana'ya sığınan çocuklarda yaşıtları okula giderken yalın ayak onları izliyor.
Suriye'de yaklaşık 6 yıldır süren iç savaş en çok çocukları etkiledi. UNICEF rakamlarına göre savaş nedeniyle Suriyeli 2.8 milyon çocuk okula gidemiyor. Türkiye'de ise 1 milyon Suriyeli çocuk bulunuyor. Buna göre, Türkiye, dünyada en fazla çocuk mülteci barındıran ülke konumunda bulunuyor.
Türkiye Suriyeli çocukların okula gitmesi için bir çok okul açıyor ancak rapora göre çocukların yüzde 40'ı hala okula gidemiyor. bugün ise yarı tatil sona erdi. Çocuklar tekrar okula gitmeye başladı.
Ancak savaştan kaçıp canını zor kurtarıp Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Koza Mahallesi'nde çadırda yaşayan çocuklar bırakın okula gitmeyi ayaklarında ayakkabısı yok, sırtlarında montları yok.
Suriyeli çocuklar yaşıtları okula giderken onları yalın ayak ya da ayağından daha büyük ayakkabı ile izliyor.
Havanın yağışlı olmasına rağmen bir çocuğun ayağında ayakkabı üzerinde ise kendinden büyük mont olması dikkat çekti. Başka bir Suriyeli çocuğun ise ayağında büyük ayakkabı olması sırtında ise mont olmaması dikkat çekti.
Suriye'de yaklaşık 6 yıldır süren iç savaş en çok çocukları etkiledi. UNICEF rakamlarına göre savaş nedeniyle Suriyeli 2.8 milyon çocuk okula gidemiyor. Türkiye'de ise 1 milyon Suriyeli çocuk bulunuyor. Buna göre, Türkiye, dünyada en fazla çocuk mülteci barındıran ülke konumunda bulunuyor.
Türkiye Suriyeli çocukların okula gitmesi için bir çok okul açıyor ancak rapora göre çocukların yüzde 40'ı hala okula gidemiyor. bugün ise yarı tatil sona erdi. Çocuklar tekrar okula gitmeye başladı.
Ancak savaştan kaçıp canını zor kurtarıp Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Koza Mahallesi'nde çadırda yaşayan çocuklar bırakın okula gitmeyi ayaklarında ayakkabısı yok, sırtlarında montları yok.
Suriyeli çocuklar yaşıtları okula giderken onları yalın ayak ya da ayağından daha büyük ayakkabı ile izliyor.
Havanın yağışlı olmasına rağmen bir çocuğun ayağında ayakkabı üzerinde ise kendinden büyük mont olması dikkat çekti. Başka bir Suriyeli çocuğun ise ayağında büyük ayakkabı olması sırtında ise mont olmaması dikkat çekti.
2016'da sivil ölümlerde rekor sayı
Afganistan'da geçen yıl meydana gelen çatışma ve bombalı saldırı gibi olaylarda 3 bin 498 sivilin hayatını kaybettiği, 2016'nın bir yıl içinde en fazla sivilin öldüğü yıl olarak kayıtlara geçtiği bildirildi.
Afganistan'daki Birleşmiş Milletler (BM) Yardım Misyonu (UNAMA) tarafından açıklanan rapora göre, Afganistan'daki şiddet olaylarında 2016 yılında 3 bin 498 sivil öldü, 7 bin 920 sivil yaralandı. Bu sayının bir yıl içinde ülkede görülen en fazla sivil can kaybı olduğu belirtildi.
Ayrıca ülkede geçen yıl 3 bin 512 çocuğun öldüğü ya da yaralandığı bildirildi. Ülkedeki şiddet olaylarında ölen ya da yaralananların üçte birinin çocuk olduğu, bunun toplamda ölen ve yaralananların yüzde 24'üne tekabül ettiğine dikkat çekildi. Geçen yıl ölen ya da yaralanan çocuk sayısının da bundan önceki senelere göre en yüksek seviyeye çıktığı vurgulandı.
Ölümlerin çoğunun sorumlusu Taliban
Raporda, Taliban gibi hükümet karşıtı gruplar ölümlerin üçte ikisinden sorumlu tutuldu. Hükümet güçlerinin ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğu kaydedildi. Raporda, hükümet karşıtı güçler ile hükümet güçlerinin çoğunlukla sivillerin yaşadığı yerlerde çatışması nedeniyle sivil kayıpların arttığı belirtildi.
BM, Afganistan'da bir sene içinde meydana gelen en yüksek can kaybı ve yaralı sayısı nedeniyle tarafları sivillerin can güvenliğine dikkat etmeleri konusunda uyardı.
BM Özel Temsilcisi'nden çağırı
UNAMA Başkanı ve BM Genel Sekreteri'nin Afganistan Özel Temsilcisi Tadamichi Yamamoto, binlerce sivil Afganistanlının ölmesi ve yaralanmasının üzüntü verici ve aynı zamanda önlenebilir olduğunu dile getirdi. Yamamoto, "İhtilafın tüm tarafları, hayatları parçalanmış sivil Afgan erkek, kadın ve çocukları korumak için acilen somut önlemler almalı." ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad el-Hüseyin ise toplumun en zayıf halkasının en büyük bedeli ödediğini söyledi. El-Hüseyin, çocukların, ihtilafın taraflarının bıraktığı silahlarla oynarken öldüğünü veya sakat kaldığını, kadınların ise sözde adli süreçlerde acımasızca cezalandırıldığını vurguladı. cnntürk
Afganistan'daki Birleşmiş Milletler (BM) Yardım Misyonu (UNAMA) tarafından açıklanan rapora göre, Afganistan'daki şiddet olaylarında 2016 yılında 3 bin 498 sivil öldü, 7 bin 920 sivil yaralandı. Bu sayının bir yıl içinde ülkede görülen en fazla sivil can kaybı olduğu belirtildi.
Ayrıca ülkede geçen yıl 3 bin 512 çocuğun öldüğü ya da yaralandığı bildirildi. Ülkedeki şiddet olaylarında ölen ya da yaralananların üçte birinin çocuk olduğu, bunun toplamda ölen ve yaralananların yüzde 24'üne tekabül ettiğine dikkat çekildi. Geçen yıl ölen ya da yaralanan çocuk sayısının da bundan önceki senelere göre en yüksek seviyeye çıktığı vurgulandı.
Ölümlerin çoğunun sorumlusu Taliban
Raporda, Taliban gibi hükümet karşıtı gruplar ölümlerin üçte ikisinden sorumlu tutuldu. Hükümet güçlerinin ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğu kaydedildi. Raporda, hükümet karşıtı güçler ile hükümet güçlerinin çoğunlukla sivillerin yaşadığı yerlerde çatışması nedeniyle sivil kayıpların arttığı belirtildi.
BM, Afganistan'da bir sene içinde meydana gelen en yüksek can kaybı ve yaralı sayısı nedeniyle tarafları sivillerin can güvenliğine dikkat etmeleri konusunda uyardı.
BM Özel Temsilcisi'nden çağırı
UNAMA Başkanı ve BM Genel Sekreteri'nin Afganistan Özel Temsilcisi Tadamichi Yamamoto, binlerce sivil Afganistanlının ölmesi ve yaralanmasının üzüntü verici ve aynı zamanda önlenebilir olduğunu dile getirdi. Yamamoto, "İhtilafın tüm tarafları, hayatları parçalanmış sivil Afgan erkek, kadın ve çocukları korumak için acilen somut önlemler almalı." ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad el-Hüseyin ise toplumun en zayıf halkasının en büyük bedeli ödediğini söyledi. El-Hüseyin, çocukların, ihtilafın taraflarının bıraktığı silahlarla oynarken öldüğünü veya sakat kaldığını, kadınların ise sözde adli süreçlerde acımasızca cezalandırıldığını vurguladı. cnntürk
Uzmanlar oyun jeline karşı uyardı: Zehirli etkileri var
Uzmanlar "zıp zıp hamuru" olarak anılan "Slime" şahi oyun jelinin zehirli etkilerine karşı uyardı; alerjik olduğunu ve bağımlılık yapıcı olduğunu söyledi.
Uzmanlar, "zıp zıp hamuru" olarak anılan çocuklara yönelik oyun jeli olan "Slime"ın zehirli etkilerine karşı uyardı; alerjik olduğunu ve bağımlılık yapıcı olduğunu söyledi.
Adli Bilimciler Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, internette içinde uçucu özellikte yapıştırıcılar bulunan "zıp zıp hamuru"nun nasıl hazırlandığının çok sayıda tarifi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Zıp zıp hamurunun içine boraks, gıda boyası, zamk, tutkal, bazen de oje, tıraş köpüğü ve tıraş losyonu katılıyor. Yapıştırıcılar kırtasiyelerden, boraks ise eczanelerden rahatlıkla temin edilebiliyor. Bu madde; zehirli etkileri, bağımlılık yapıcı etkileri ve alerjik etkileriyle zarar veriyor. Özellikle uçucu içeren yapıştırıcılarda en büyük tehlike bağımlılık geliştirme riski. Bu maddeleri kullananlar daha sonra diğer bağımlılık yapıcı maddelere geçebilmektedir. Uçucu madde koklaması ve soluması sonucunda beyin, kalp, karaciğer, akciğer ve böbrek fonksiyonları bozulur. Kullanım sonucu ani ölümün en büyük nedeni kalp atımlarındaki düzensizliktir. Ne olursa olsun hiç unutulmaması gereken şey bu maddeleri kısa süre koklamanın dahi, zararlı etkilerinin çok olduğudur. Bu madde oynamak için değildir. Amacı dışında uzun süreli ve direkt temasla kullanılmaları sağlığa zararlıdır."
'Yaptırım getirilmeli'
Adli Bilimciler Derneği Terör İncelemeleri Komisyon Başkanı Borga Sezer de, eskiden kokulu silgi ya da eline yapıştırıcı bulaştırıp koklayan öğrencilerin yerini "zıp zıp hamuru" koklayan öğrencilerin aldığını söyledi. Sezer, "Bunun üretkenliği geliştirdiğini ve eğlenceli olduğunu düşünen eğitici ve ebeveynler bile var maalesef. Çocuklar farkında olmadan bu kimyasal karışımı yüz, göz ve ağızlarına sürmekteler. Zararlı olan bu maddeleri merdiven altı yapan satıcılardan alan kırtasiye ve oyuncak mağazalarına yaptırım getirilmeli. Sağlık Bakanlığının yaptığı yasal düzenlemelerle zaten okullarda uçucu madde içeren yapıştırıcıların kullanılması yasaklandı. 18 yaşından küçüklere uçucu madde içeren yapıştırıcıların satışı da engellendi ve aksi durumlar için cezai yaptırımlar getirildi. Bu düzenlemeler çocukları bağımlılık yapan maddelerden uzak tutmak amacıyla alındı" ifadelerini kullandı.
Uzmanlar, "zıp zıp hamuru" olarak anılan çocuklara yönelik oyun jeli olan "Slime"ın zehirli etkilerine karşı uyardı; alerjik olduğunu ve bağımlılık yapıcı olduğunu söyledi.
Adli Bilimciler Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, internette içinde uçucu özellikte yapıştırıcılar bulunan "zıp zıp hamuru"nun nasıl hazırlandığının çok sayıda tarifi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Zıp zıp hamurunun içine boraks, gıda boyası, zamk, tutkal, bazen de oje, tıraş köpüğü ve tıraş losyonu katılıyor. Yapıştırıcılar kırtasiyelerden, boraks ise eczanelerden rahatlıkla temin edilebiliyor. Bu madde; zehirli etkileri, bağımlılık yapıcı etkileri ve alerjik etkileriyle zarar veriyor. Özellikle uçucu içeren yapıştırıcılarda en büyük tehlike bağımlılık geliştirme riski. Bu maddeleri kullananlar daha sonra diğer bağımlılık yapıcı maddelere geçebilmektedir. Uçucu madde koklaması ve soluması sonucunda beyin, kalp, karaciğer, akciğer ve böbrek fonksiyonları bozulur. Kullanım sonucu ani ölümün en büyük nedeni kalp atımlarındaki düzensizliktir. Ne olursa olsun hiç unutulmaması gereken şey bu maddeleri kısa süre koklamanın dahi, zararlı etkilerinin çok olduğudur. Bu madde oynamak için değildir. Amacı dışında uzun süreli ve direkt temasla kullanılmaları sağlığa zararlıdır."
'Yaptırım getirilmeli'
Adli Bilimciler Derneği Terör İncelemeleri Komisyon Başkanı Borga Sezer de, eskiden kokulu silgi ya da eline yapıştırıcı bulaştırıp koklayan öğrencilerin yerini "zıp zıp hamuru" koklayan öğrencilerin aldığını söyledi. Sezer, "Bunun üretkenliği geliştirdiğini ve eğlenceli olduğunu düşünen eğitici ve ebeveynler bile var maalesef. Çocuklar farkında olmadan bu kimyasal karışımı yüz, göz ve ağızlarına sürmekteler. Zararlı olan bu maddeleri merdiven altı yapan satıcılardan alan kırtasiye ve oyuncak mağazalarına yaptırım getirilmeli. Sağlık Bakanlığının yaptığı yasal düzenlemelerle zaten okullarda uçucu madde içeren yapıştırıcıların kullanılması yasaklandı. 18 yaşından küçüklere uçucu madde içeren yapıştırıcıların satışı da engellendi ve aksi durumlar için cezai yaptırımlar getirildi. Bu düzenlemeler çocukları bağımlılık yapan maddelerden uzak tutmak amacıyla alındı" ifadelerini kullandı.
700 yaşındaki ağacı kesmek yerine istasyonu değiştirdiler
Japonlar tasarıma ne kadar önem veriyorsa doğaya da o kadar saygı gösteriyor. Tasarım konusunda doğa ve geçmişe saygı her zaman öncelikli oluyor. İşte bir istasyonun öyküsü
1910 yılında açılan Kayashima istasyonu, yerel kayıtlara göre tarihi çok eskilere giden bir ağacın yanına kurulmuş. Bölgenin nüfusu arttıkça, bu istasyonun da geliştirilmesi gerekmiş. Yesilist sitesinde Görkem Gömeç'in haberine göre, 1972 yılında onaylanan proje ağacın kesilmesini öngörmüş ama 700 yıllık uzakdoğuya özgü bir defne ağacı olan kafur ağacı hala dimdik ayakta.
Bazıları ağacın kesilmemesini batıl inançlara bağlıyor. Anlaşılan o ki, kafur ağacı bölgeye özgü bir mabuta adanmış mabet olarak kabul edilmekteymiş. Ağacın kesilmesi ise bu yüzden yerel halkta çok büyük bir tepki uyandırmış. Ağacın kesilmesi durumunda ağaca dokunanların lanetleneceği şeklinde hikayeler yayılmaya başlamış.
Her ne kadar böyle hikayeler dolaşmış olsa da, bölge yetkilileri arkasında bu kadar tarihi olan bir doğal anıtın yok olmamasını istemediklerini belirterek planın değişmesi şekilde bir karar almışlar. Tren istasyonu genişletilmek yerine istasyon birden fazla katlı hale getirilmiş ve çatısından dallarının çıkması sağlanarak ağacın büyümesi engellenmemiş.
Bölgede bulunanlar ise işi sağlama alıp ağacı kızdırmamak için hemen yanına bir de adak koymuşlar. Sebebi ne olursa olsun, geçmişini ve doğasını koruyan Japon halkı bir kez daha kendini kanıtlamış oldu
1910 yılında açılan Kayashima istasyonu, yerel kayıtlara göre tarihi çok eskilere giden bir ağacın yanına kurulmuş. Bölgenin nüfusu arttıkça, bu istasyonun da geliştirilmesi gerekmiş. Yesilist sitesinde Görkem Gömeç'in haberine göre, 1972 yılında onaylanan proje ağacın kesilmesini öngörmüş ama 700 yıllık uzakdoğuya özgü bir defne ağacı olan kafur ağacı hala dimdik ayakta.
Bazıları ağacın kesilmemesini batıl inançlara bağlıyor. Anlaşılan o ki, kafur ağacı bölgeye özgü bir mabuta adanmış mabet olarak kabul edilmekteymiş. Ağacın kesilmesi ise bu yüzden yerel halkta çok büyük bir tepki uyandırmış. Ağacın kesilmesi durumunda ağaca dokunanların lanetleneceği şeklinde hikayeler yayılmaya başlamış.
Her ne kadar böyle hikayeler dolaşmış olsa da, bölge yetkilileri arkasında bu kadar tarihi olan bir doğal anıtın yok olmamasını istemediklerini belirterek planın değişmesi şekilde bir karar almışlar. Tren istasyonu genişletilmek yerine istasyon birden fazla katlı hale getirilmiş ve çatısından dallarının çıkması sağlanarak ağacın büyümesi engellenmemiş.
Bölgede bulunanlar ise işi sağlama alıp ağacı kızdırmamak için hemen yanına bir de adak koymuşlar. Sebebi ne olursa olsun, geçmişini ve doğasını koruyan Japon halkı bir kez daha kendini kanıtlamış oldu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)