19 Mart 2017 Pazar

Kontrolden çıkan robot yaşlı kadını öldürdü!

57 yaşındaki 3 çocuk annesi kadın çalıştığı firmadaki robot tarafından korkunç bir şekilde öldürüldü! Robot kadının üzerine yüzlerce kilo ağırlığındaki römork parçasını attı ve kafatasını ezdi!

Korkunç kaza ABD'de yaşandı... Michigan'da bir araba parçaları üreticisindeki robot, kontrolden çıktı ve 57 yaşındaki teknisyen kadının kafatasını ezdi.
12 yıldır firmada çalışan Wanda Holbrook, rapora göre 'robotik makineler' tarafından sıkıştırıldı ve olay yerinde hayatını kaybetti.

Independent'ın haberine göre, 57 yaşındaki kadın, tesisin 100 numaralı bölümündeyken bir anda çözülemeyen şekilde robot hareket etmeye başladı.
Dava dosyasında yer alan bilgilere göre normalde bölümdeki hücreler güvenlik kapılarıyla ayrılıyordu ancak kapılar henüz çözülemeyen bir şekilde açıldı.

Kadını sıkıştıran robot, Wanda'nın başına bir römork parçası fırlattı ve kafatasını ezdi.
Olayın ardından yıkılan kocası ve ailesi 5 robot firmasına dava açacak.

Beyin gücüyle kontrol edilebilen robot
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarı’nın Boston Üniversitesi ile geliştirdiği sistem, beyin sinyalleri ile robotu kontrol etme imkanı sağlıyor.
İrem Kuşoğlu / cnnturk.com

18 Mart 2017 Cumartesi

TSK'nın Atatürk'süz Çanakkale afişleri tepki gördü

Genelkurmay Başkanlığı 18 Mart için üç afiş hazırlattı. TSK'nın internet sitesinde yayınlanan afişlerde Atatürk'ün yer almaması, sosyal medyada büyük tepkilere neden oldu.
Genelkurmay Başkanlığı, 18 Mart Şehitleri Anma Günü dolayısıyla hazırlanan 3 afişi paylaştı. Afişlerde Atatürk'ün yer almaması sosyal medyada büyük tepkilere nede oldu.
Hazırlanan ilk afişte Seyit Onbaşı ve siperdeki askerler vurgulanırken, “Sırtında milletin onuru; zaman, mekan ve sözlerin tükendiği yerde” ifadelerine yer verildi.
kinci afişte, “Dün, bugün ve daima vatan için görevde” denildi.
Üçüncü afişte ise Türk askerinin he zaman görevde olduğu belirtilerek, “Vatanın her karış toprağında sen varsın” ifadeleri yer aldı. TSK'nın internet sitesinde de paylaşılan afişlerde, Atatürk'ün yer almaması sosyal medyada büyük tepkilere nede oldu.


İşte rakamlarla 15 Temmuz darbe girişimi

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili 221 şüpheli hakkında hazırlanan çatı iddianamesinde 15 Temmuz gecesiyle ilgili çarpıcı rakamlara yer verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili 221 şüpheli hakkında hazırlanan çatı iddianamesine göre, 15 Temmuz gecesi TSK içerisindeki FETÖ üyelerinin 8 binden fazla askeri personeli görevlendirdiği, 35 uçak, 37 helikopter, 74 tank, 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın hafif silah kullanıldığı tespit edildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen darbe girişiminin çatı iddianamesinde, darbe teşebbüsüne katılan askerlerin sayısı ve kullanılan silahlara ilişkin bilgilere yer verildi.

İddianameye göre, demokratik anayasal düzeni, cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya çalışan darbeciler, 35 uçak, 37 helikopter, 74 tank, 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın hafif silah kullandı, darbe teşebbüsünde 8 binden fazla askeri personel görevlendirdi.
Milli iradenin hedef alınarak, başta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve TBMM olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik 8değerleri ve kurumlarına ait binaların bombalanarak ülkenin teslim alınmaya çalışıldığı kaydedilen iddianamede, "FETÖ, yabancı dostlarının da bilgisi ve yardımı dahilinde, örgüt mensuplarının adeta istilasına uğrayan milli ordumuzu kullanarak, 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişiminde bulunmak suretiyle, ihanette sınır tanımadığını göstermiştir." ifadelerine yer verildi.

İddianamede, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında ismi geçen eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın, Deniz Kuvvetleri ile ilgili darbe girişimine yönelik genel anlamdaki planlamaları Sinan Sürer ile yaptığı belirtildi. Harmancık'ın, hazırlanan atama listesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı göreviyle terfi ettirilmek istendiği kaydedildi.

Harmancık'ın, Deniz Kuvvetleri ile ilgili darbe girişimine yönelik genel anlamdaki planlamaları, 15 Temmuz'da tuğamiral rütbesiyle Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı 1. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanlığı görevinde bulunan Sinan Sürer ile yaptığı bu planlamalar kapsamında, Türk Donanması'nın yüzde 70'ini oluşturan, fırkateyn, korvet ve hücumbot ve 29 ana muharip gemisinin darbe faaliyetlerine katılmak üzere, hazır hale getirildiği kaydedildi.
Eski Tuğamiral Harmancık, meslekten ihraç edilen ve Almanya'ya kaçtığı belirlenen örgüt mensubu öğretmen tarafından o gece kullanılması için dağıtılan telefon hatlarını kullananlar arasında da yer alıyor.

İddianamede, Harmancık'ın, 6-9 Temmuz arasında, Ankara Konutkent'teki villada, FETÖ'nün "Hava kuvvetleri imamı" olduğu iddia edilen Adil Öksüz "liderliğinde" yapılan darbe planı ile ilgili organizasyonun toplantılarına katıldığı, sevk ve idaresini yapan ekibin içinde bulunduğu belirtilerek, villada yapılan parmak izi incelemesinde Harmancık'ın parmak izine de rastlandığı tespiti yer aldı.
Harmancık'ın darbe girişimi günü izinli ya da raporlu olmamasına rağmen, darbe girişimi kapsamındaki hava harekatının merkezi olan Akıncı Üssü'ne gelerek, bir yandan darbe girişimine yönelik görüşmeler yaparken, diğer yandan derdest edilmek suretiyle Genelkurmay Karargahı'ndan Akıncı Üssü'ne getirilen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı, Mehmet Dişli, Kubilay Selçuk ve Hakan Evrim ile darbe girişiminin başına geçmesi için ikna etmeye çalıştığı, sözde darbe bildirisini televizyon kanallarında okuması için zorladığı, Orgeneral Akar'ın ikna olmaması üzerine, kendisini Fetullah Gülen ile görüştürmeyi teklif eden konsey üyeleri içinde yer aldığı belirtildi. (Kaynak:cnntürk.com.tr)

Sinan Oğan: 1 milyon Suriyeli'ye git ülkeni teröristten kurtar diyeceğiz

MHP'den ihraç edilen Sinan Oğan, Bursa'da katıldığı 'Hayırlı Anadolu Yürüyüşü' programı kapsamında kendisini destekleyenlerle bir araya geldi. Oğan, "Benim Anadolu'da yetişen delikanlım, kınalı kuzum, askerim gidecek El Bab'da şehit düşecek, Suriye'de terörle mücadele edecek, Taşı sıksa suyunu çıkaracak herifler gelecek sahillerde nargile fokurdatacak. Yok öyle bir şey" dedi.

MHP'den ihraç edilen Sinan Oğan, Bursa'da 'Hayırlı Anadolu Yürüyüşü' programı kapsamında kendisini destekleyenlerle bir araya geldi. Oğan, "Benim Anadolu'da yetişen delikanlım, kınalı kuzum, askerim gidecek El Bab'da şehit düşecek, Suriye'de terörle mücadele edecek, Taşı sıksa suyunu çıkaracak herifler gelecek sahillerde nargile fokurdatacak. Yok öyle bir şey" dedi.
MHP'den ihraç edilen Sinan Oğan, yoğun ilgi gördüğü programda yaptığı konuşmada 16 Nisan'da yapılacak referandum için "Vallahi, billahi, tillahi, inansam ki 'Evet'in bu ülkeye zerre kadar faydası olacak, bu ülkeyi canından çok seven bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Zerre kadar faydası olacağını bilsem 'Evet' derim. Ancak 'Evet'in bu ülkeye bir faydası olmayacak" dedi. Referandumdan 'Hayır' çıkacağını öne süren Oğan, şöyle konuştu:
"Bu defa Türk milletinin sağduyusu galip gelecek. Türk milleti büyüktür. Öyle bir zamanda sağduyusunu gösterir ki herkesin feleği şaşar. Tam bugün o gündür. Çünkü bugün Türk milletinin geleceğinin oylanacağı gündür.Bugün sadece Anayasa'nın 18 maddesini değil, Türk milletinin bekasını oylayacağız.
Türk milletine gelecekte yeniden demokrasiyi özümseyip, Türkiye'yi yeniden dünyaya hükmedecek noktaya getirme veya despotizmin kucağına itme fırsatıdır bu. Saltanat ile Cumhuriyet arasında tercih söz konusu olduğunda Mustafa Kemal Paşa'nn izinden nasıl gittilerse Türk milleti bugün de 'Yaşa Mustafa Kemal Paşa' diyor. Bugün de cumhuriyetine sahip çıkacak, Cumhuriyetinin değerlerine sahip çıkacak."
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'da sınır dışı edilmesi nedeniyle bu ülkeyi lanetleyen Sinan Oğan. bir Türk bakanına bu yapılan muameleyi asla kesil olarak kabul etmediğini vurgularken, "Bu işlem bir Mozambik bakana dahi yapılmazdı. Polis eşliğinde kapı dışarı ettiler bir Türk bakanını.
Peki bunu bile bile 'Gelmeyin' diyen bir ülkeye bakanını sen neden gönderiyorsun? Bu neyin inadıdır? 1, 2 puan için Türkiye'nin imajını itibarını Hollandalı iki polisin ayağının altına niye veriyorsun? Türk bakanının gitmesinin yasak olduğunu bile bile oraya gönderdiler. Neticede bir maduriyet beklediler."
Türkiye'de 4 milyon Suriyeli bulunduğunu bu rakamın 2019'da 7.5 milyona çıkmasının beklendiğini belirten Oğan, şunları söyledi:
"Önceliikle şunun altını çizeyim. Büyük Türk milleti yemez yedirir, içmez içirir. Bize sığınan herkese sonuna kadar kapımız açıktır. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta, engelli bunların hepsinin başımızın üstünde yeri vardır. Yalnız buraya gelirken gördük. Sokaklarda kadınlar çocuklar 'Açız' diye pankart açmış, dileniyorlar.
Mültecinin yeri mülteci kamplarıdır. Öncelikle mülteci kamplarına dönecekler. İkincisi, Anadolu'da bir laf var 'Taşı sıksa suyunu çıkarır.'
Benim Anadolu'da yetişen delikanlım, kınalı kuzum, askerim gidecek El Bab'da şehit düşecek, Suriye'de terörle mücadele edecek, Taşı sıksa suyunu çıkaracak herifler gelecek sahillerde nargile fokurdatacak. Yok öyle birşey. Önce Allah'ın izni ile 'Hayır' çıkacak.
Ondan sonra bu ülkeyi gerçekten seven, bu ülke için canını seve seve feda edecek insanlar olarak iktidar yolu açılacak ondan sonra. Allah izin verirse iktidara geldiğimizde kadın çoluk çocuk hepsinin başımızın üstünde yeri var ama eli silah tutacak olan bir milyon Suriyeliye 'Rap rap' git ülkeni teröristten kurtar diyeceğiz."

Sokakta yatan nükleer fizikçi

Sokakta yatarken bulundu, nükleer fizikçi olduğu ortaya çıktı. Üç yıl önce kaçırıldığını ve ineklere bakmak zorunda kaldığını anlattı.

Kazakistan’ın Almatı kentinde sokakta fark edilen bir evsizin aslında Rusya’nın Novosibirsk kentinden nükleer fizikçi Yuri Obraztsov olduğu ve bilinmeyen kişilerce kaçırılması nedeniyle yıllarca yaşadığı kölelikten kaçtıktan sonra sokaklara düştüğü ortaya çıktı.
Almatı'da kötü hava koşulları hakim olduğu sırada bir alışveriş merkezi önündeki bankta uzun süre oturan üstü başı kirli ve yırtık bir kişi, alışveriş merkezi çalışanlarının dikkatini çekti. Çalışanların sorularını yanıtlayan evsiz Yuri Obraztsov, yıllarca köle olarak yaşadığını, kaçtığını ancak parası ve kimlik belgeleri olmadığı için eve dönemediğini söyledi.
Sputnik'de yer alan habere göre, bazı gönüllülerin sosyal medya üzerinden yakınlarını aramaya başlaması ve Novosibirskli özel arama görevlileriyle irtibat kurmasının ardından, Obraztsov'un Lazer Fiziği Enstitüsü'nde nükleer fizikçi olarak çalıştığı ve 3 yıl önce federal arananlar listesine alındığı ortaya çıktı.
3 yıl ineklerle ilgilendi
Obratzsov, daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, Özbekistan'ın başkenti Taşkent'teki arkadaşlarıyla buluşmak için yola çıktığını, Kazakistan'dan geçerken tren istasyonunda tanımadığı kişilerce bir arabayla bir çiftliğe götürüldüğünü söyledi. Obraztsov daha sonra çiftlikten kaçamadığını, 3 yıl oradaki ineklerle ilgilenmek zorunda kaldığını ve şiddete maruz kaldığını ifade etti.
Obraztsov "Kirli şilteler üzerinde uyuyorduk, her şey çok ilkeldi. Ne bulursak yiyorduk, buğday, sığırların yediklerinin artıkları… Çok fazla dövüyorlardı, hatta bir keresinde dövmeleri sonucunda sol kulağımdaki duyma yetisini kaybettim, kötü işitiyorum" dedi.
Obraztsov, son günlerde de diğer gönüllülerle birlikte kendisine yardım eden ve Novosibirsk'e gitmesi için bilet alan Rasul Bayramukov'un evinde kalıyor. Rusya İçişleri Bakanlığı'nın da olayı inceleyeceği belirtildi.

Kadın memurlara 'kumaş başlık' yardımı

Devlet memurlarına başını örtme izni verilmesinin ardından giysi yardımını düzenleyen yönetmelikte yapılan değişiklik Resmi Gazete'de yayımlandı

Yeni yönetmelikte türban ya da başörtüsü yerine, ‘desensiz kumaş başlık’ tanımı yapıldı. Geçen hafta alternatif kumaşlar arasından seçim yapıldı. Memura Yapılacak Giyecek Yardımı Yönetmeliği’ndeki “yılda 2 adet tişört, kep veya bereye ilave olarak yılda 1 adet örgü başlık verilir” bölümüne “...ve isteyen bayan personele her yıl iki adet desensiz kumaş başlık...” kısmı eklendi. Kadın polisler, türban yasağının kaldırılmasının ardından keplerinin altına üniformaları ile aynı renkte türbanlar takmaya başlamışlardı.

Yılda 150 bin euro maaşla yönetici arıyorlar

İtalya yılda beş milyon kişinin gezdiği başkent Roma'daki Kolezyum için yönetici arıyor. Yıllık 150 bin euro maaş vaadi arkeoloji dünyasını hareketlendirdi. 

Uluslararası katılıma da açık olan iş ilanında aranan temel özellik olarak, "en az 5 sene bir arkeolojik alanın yöneticiliğini yapmış olmak" yer alıyor.
Seçilen aday, filmlere konu olan ve bir zamanlar gladyatörlerin çarpıştığı, binlerce yabani hayvanın yapılan dövüşlerde hayatını kaybettiği arenanın geleceğinden sorumlu olacak.
Yıllık 5 milyon kişinin gezdiği, 2 bin senelik tarihi yapı, "kötü yönetim" nedeniyle yıllardır problemlerle boğuşuyordu.
İtalya Kültür Bakanı Dario Franceschini, yöneticilik rolünü kazanan adayın yıllık 150 bin Euro maaş alacağını açıkladı.
Dario Franceschini, bir kültür varlığı veya müze yönetmiş tecrübeli bir kişi aradıklarını söyleyerek, "Arkeologlar, sanat tarihçileri ve mimarlar da pozisyona başvurabilir" dedi.
Franceschini, bunun uluslararası bir ilan olduğunu da ifade ederek, "Sanat dünyasında ulusal kimliklerin çok işlevi yok diye düşünüyorum. Örneğin İngiltere'deki British Museum'u bir Alman yönetiyor" diye konuştu.

17 Mart 2017 Cuma

Dilek Doğan davasında karar açıklandı

Sarıyer'de terör örgütü DHKP/C'ye yönelik operasyon sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Dilek Doğan'ın ölümüne ilişkin davada yargılanan polis memuru Y.M'nin ''bilinçli taksirle öldürme'' suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde, güvenlik gerekçesiyle kapalı yapılmasına hükmedilen karar duruşmasına, sanık Y.M. ile maktul Dilek Doğan'ın babası Metin, annesi Aysel ve ağabeyi Mehmet Doğan ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, müşteki Aysel Doğan'ın sanığa laf attığı ve tacizde bulunduğu gerekçesiyle duruşma salonundan çıkarıldığı tutanağa geçirildi. Doğan ailesinin avukatları, karar açıklanacağı için duruşmanın açık yapılması talebinde bulundu.
Duruşmanın, güvenlik gerekçesiyle kapalı yapılmasına karar verildiğini belirten mahkeme heyeti, güvenlik sorununun sürmesi dolayısıyla talebi reddetti.
Heyet, sanığın son savunması ile Doğan ailesinin son beyanlarının SEGBİS aracılığıyla alınmasının ardından davayı karara bağladı.
Mahkeme heyeti, sanık Y.M'nin Dilek Doğan'ı ''taksirle öldürme'' eylemine uyan TCK'nın 85/1 maddesi uyarınca suç konusunun önem ve değeri, olayın meydana geliş şekli, sanığın kusurunun yoğunluğu, meydana gelen sonucun ağırlığı dikkate alınarak 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
Sanığın bu eylemi ''bilinçli taksirle'' gerçekleştirdiğinden sanığa verilen cezada artırım yapılarak, 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmeden heyet, sanığın müspet davranışlarını dikkate alarak, verilen cezayı 6 yıl 3 aya düşürdü.
Duruşmanın ardından Dilek Doğan'ın ailesi ve avukatları, slogan atarak karara tepki gösterdi.
Adliye önünde açıklama yapan avukatlar ve aile bireyleri, kararı eleştirdi. ntvmsnc

Barack Obama yeni kitabını Brando adasından yazacak

Emekli ABD Başkanı Barack Obama, anı kitabını yazmak için ilk sahibi Marlon Brando olan Tetiaroa Adası’nda inzivaya çekildi.

Sekiz yıllık başkanlık serüveninin ardından koltuğunu Donald Trump’a teslim eden Barck Obama, Beyaz Saray'da yaşadıklarını anlatmak için bir kitap yazıyor.
Eşi Michelle Obama ile birlikte 60 milyon dolarlık bir kitap sözleşmesi imzalayan Barack Obama'nın hatıralarını nerede yazacağı ortaya çıktı.

55 yaşındaki eski başkan, tatil için Fransa'nın Güney Pasifik'teki toprakları olan Tahiti açıklarındaki Fransız Polinezyası'nda bir ay boyunca kalacak.

Obama'nın Polinezya tatilindeki ilk durağı Tetiaroa Adası'ndaki "The Brando" isimli ekolojik tatil köyü olacak.
Eskiden oyuncu Marlon Brando'nun sahibi olduğu adanın ekolojik tatil köyü Conde Nast Traveller dergisi tarafından dünyanın en iyi tatil köyü seçilmişti.

Obama Tetiaroa Adası'ndan sonra Fransız Polinezyası'ndaki, Bora Bora Adası'nın da içinde bulunduğu diğer adaları da gezecek.

Polinezya'nın en büyük adası Tahiti'ye önceki gün ulaşan Obama'ya kitabını yazdıktan sonra eşi Michelle Obama ile kızları Malia ve Sasha da eşlik edecek.

Oscar’lı efsanevi oyuncu Marlon Brando, 1962'de "Denizde İsyan" filmi çekimleri için gittiği Tetiaroa Adası'nda eşi Tarita Teripaia tanışmış ve hayran olduğu adayı satın alıp eşiyle birlikte yerleşmişti.

Brando'nun ölümünden sonra adayı satın alan turizmci, adaya ekolojik olmasının yanı sıra oldukça lüks bir tatil köyü inşa ettirdi ve tatil köyüne Brando'nun adını verdi. 35 villadan oluşan tatil köyünde her villanın kendine özel havuzu ve plajı bulunuyor.

Yıllar önce Brandon çifti özel kısırlaştırma tekniğiyle adadaki sivrisineklerin soyunu tamamen yok ettirdiği için adada hiç sivrisinek de bulunmuyor. Dünyanın en lüks adalarından biri olarak bilinen ve ulaşımı sadece özel jetle yapılan Tetiaroa daha önce de, Angelina Jolie ve Brad Pitt çifti, Beyonce ve Leonardo DiCaprio'yu ağırlamıştı. (ntvmsnc)





16 Mart 2017 Perşembe

Hükümetten evlilik programlarıyla ilgili flaş açıklama

Malatya'da yayın yapan yerel televizyonların canlı programına katılan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, evlilik programlarıyla ilgili de konuştu. Kurtulmuş, evlilik programlarıyla ilgili, "Cumhurbaşkanlığına ve Başbakanlığa bu şikayetler geliyor. Böyle bir çalışma yapılıyor. Son noktaya geliyoruz. İnşallah önümüzdeki süreçte bunu büyük ihtimalle bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzenlemesiyle gündeme getirebiliriz. Çalışmalar son noktadadır. İnşallah bu toplumsal talepleri karşılayacağız" dedi.

Bir otelde Malatya'da yayın yapan bazı televizyon kanallarının canlı yayın programına katılan Kurtulmuş, bir soru üzerine evlilik programlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Evlilik programları konusunu yakından takip ettiklerini belirten Kurtulmuş, "Bu bizim de çok yakın takip ettiğimiz, üzülerek izlediğimiz bir alan. Bu bizim örfümüze, geleneğimize, inançlarımıza, Türk aile yapısına, Anadolu topraklarının kültürüne uygun olmayan şeylerdir. Zaman zaman bize de ulaşan hiçbir şekilde kabul edilemeyecek sözlerin, davranışların sergilendiği bir takım evlilik programları. Aile müessesini ortadan kaldıracak, ulviyetini, kutsiyetini ortadan kaldıracak son derece acayip programlar var. Bir çalışma yapılıyor. Son noktaya geliyoruz. İnşallah önümüzdeki süreçte bunu büyük ihtimalle bir KHK düzenlemesiyle gündeme getirebiliriz. Çalışmalar son noktadadır. İnşallah toplumsal bu talepleri karşılayacağız" dedi.

Hollanda'da Rutte seçimi kazandı

Hollanda genel seçimlerini, 33 milletvekili çıkaran Başbakan Mark Rutte'nin liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) kazandı, İslam ve yabancı karşıtı aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ise ikinci oldu. Rutte, Avrupa Birliği'ni (AB) rahatlatan başarısına rağmen 41 milletvekili kazandığı 2012 seçimlerinin gerisinde kaldı. Bu sonuçlara göre, en az 4 partili bir koalisyon hükümeti kurulması bekleniyor.

Hollandalılar, ırkçı söylemler, İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve Türk bakanlara yönelik skandal tavrın gölgesinde seçime gitti. Ülkede dün yerel saatle 07.30'da (TSİ 09.30) başlayan oy verme işlemi 21.00'de (TSİ 23.00) sona erdi. Bin 114 aday ve 28 partinin 150 sandalye için yarıştığı seçime katılım oranı, 2012 seçimlerindeki 74,6'yı geçerek yüzde 82 oldu
Rutte'nin partisi birinci çıktı
Seçimde, Başbakan Rutte'nin liderliğindeki VVD, güçlü rakibi aşırı sağcı PVV'yi geride bıraktı. Türk bakanlara yönelik skandal tavır ve aşırı sağ söylemlerinin ardından son anketlere göre oyunu artırdığı görülen Rutte'nin partisi, 33 milletvekili ile birinci oldu. Buna karşın Rutte, yine de aldığı oyla, 2012 seçimlerinde elde ettiği 41 sandalyenin gerisine düştü.
Sonuca ilişkin konuşan Rutte, VVD'nin seçimlerden üçüncü kez en büyükparti olarak çıktığını belirterek, "Brexit ve ABD'de Trump'ın kazanmasından sonraHollanda yanlış bir popülizme 'hayır' dedi. Artık kampanya bitti. Beraber olup istikrarlı bir hükümet kurmamız lazım." dedi.
Wilders ikinci oldu
VVD'yi, 20 sandalyeye ulaşan aşırı sağcı Geert Wilders'in liderliğindeki PVV takip etti. 2012'de 15 milletvekili çıkaran yabancı ve İslam karşıtı PVV'nin gücünü artırması dikkati çekti. Wilders, açıklamasında, "Rutte'yi yenmek isterdim ama ne yazık ki olmadı. Açıkçası daha çok oy bekliyordum ve daha çok olabilirdi." ifadesini kullandı.
Milletvekili sayısını artırarak kazanç elde ettiklerini söyleyen Wilders, "Teklif gelirse koalisyon için görüşmelere açığım ve hazırım. Dileğimiz hükümette bulunmak ama gelmezse o zaman önümüzdeki dönem daha sert muhalefet edeceğiz. Rutte benden henüz kurtulmadı." diye konuştu.
PVV'yi on dokuzar milletvekili ile AB yanlısı Demokratlar 66 (D66) ve son zamanlarda İslam karşıtı söylemlerde bulunan Hristiyan Demokrat Parti (CDA) takip etti. Hem D66 hem de CDA, 2012 seçimlerine göre oylarını artırdı. Jesse Klaver liderliğindeki Yeşil Sol (GL) ise önemli bir çıkış yakaladı. Parti, güçlü kampanyasıyla 2012’de 4 olan milletvekili sayısını 14'e yükseltmeyi başardı. Sosyalist Parti (SP) de bir kayıpla mecliste 14 sandalye elde etti.İşçi Partisinin kaybı büyük
Seçimde, hükümet ortağı Lodewijk Asscher liderliğindeki İşçi Partisi (PvdA) hezimet yaşadı. 2012'de 38 milletvekili kazanan parti, 29 sandalye kaybederek 9'da kaldı. PvdA'nın gerilemesinde, savunduğu kemer sıkma politikasının büyük etkisi oldu. Oy kaybındaki diğer bir neden de hükümette olmasına rağmen ırkçı ve İslam karşıtı söylemlere karşı alternatif bir söylem geliştirememesi ve bu nedenle de göçmen kökenlilerin desteğini yitirmesi gösteriliyor.
PvdA lideri Asscher, "Geçtiğimiz 4 yılda yaptıklarımızla ve gelecek için planlarımızla seçmenlerimizi tekrar kazanmayı başaramadık ama bizim vizyonumuza ve ideallerimize güvenim aynı şekilde devam ediyor. Zor da olsa seçmenin tercihine saygımız var." değerlendirmesini yaptı.
Parti üyesi Hollanda Maliye Bakanı ve Avro Grup Başkanı Jeroen Dijsselbloem'in yeni hükümet kurulduktan sonra bu görevlere veda edeceği öngörülüyor. PvdA üyeleri arasında ayrıca, Türk bakanlara karşı tavrıyla tepki çeken Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin dondurulması tartışmalarını başlatan Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri ve AB Komisyonunun Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans da bulunuyor.
DENK 3 sandalye kazandı
PvdA'nın entegrasyon politikasına güvenoyu vermedikleri için ihraç edilen Türk kökenli milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk'ün kurduğu DENK Partisi ise 3 sandalye elde etti. Son yıllarda Hollanda'da Müslüman ve Türk karşıtlığının giderek artması üzerine sesi duyulmayan insanların taleplerini dile getirebilmek için siyasi arenaya giren DENK'in katıldığı ilk seçimde milletvekili çıkarması önemli görülüyor.
Kuzu, ilk açıklamasında, "Selçuk Öztürk ile partiyi kurduğumuzda hayalimiz vardı ve biz bunu şimdi gerçekleştirdik. Yabancı kökenliler birlik olarak bu başarıyı elde ettik. Hollanda'da artan Irkçılık ve İslamofobiye karşı en güzel cevabı oylarınızla verdiniz. Hollanda hepimizin." yorumunu aktardı.
Avrupa'da hiçbir zaman yabancı kökenlilerden oluşan bir partinin seçimlere katılmadığını ifade eden Kuzu, "Biz bu insanların sesini duyurmak için
var olacağız. Bugün hep birlikte tarih yazdık." açıklamasını yaptı.
Diğer partiler Hristiyan Birlik (CU) 5, Hayvanlar Partisi (PvdD) 5, 50Artı (50+) 4, Toplumcu Reform Partisi (SGP) 3 ve Demokrasi Forumu (FvD) ise 2 milletvekili çıkardı.
Öte yandan, değişik partilerden toplamda 7 Türk kökenli aday, milletvekili olarak meclise girmeyi başardı.
En az 4 partili koalisyon
Sonuçlara göre, hiçbir parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamadı. En az 4 partili bir koalisyon bekleniyor. 21 Mart'ta resmi sonuçların açıklanmasının ardından koalisyon görüşmeleri başlayacak. En fazla milletvekili çıkaran partinin diğer partilere hükümet kurma teklifi götüreceği sürecin, günler, haftalar hatta aylar süreceği belirtiliyor.
Rutte liderliğindeki liberal VVD'nin Hristiyan Demokrat CDA ve AB yanlısı D66 ile hükümet kurmak isteyeceğine kesin gözüyle bakılıyor ancak gerekli 76 sandalyeye ulaşabilmek için dördüncü bir partiye ihtiyaç duyuluyor. Bu durumda, GL, PvdA ve CU ile hükümet kurulması gündeme gelebilir.
Mark Rutte'nin hükümeti kuramaması durumunda, sol partiler GL, PvdA ve SP'nin CDA ve D66 ile bir araya gelerek 5'li koalisyon kurması da senaryolar arasında yer alıyor. Hiçbir partinin ırkçı Wilders'in partisi PVV ile hükümet kurmak istemediği biliniyor.
Hollanda'da 1977'deki seçimin ardından hükümet 208 günde kurulmuş, 2012'de ise sonuca 54 günde ulaşılmıştı.
AB ilk raundu kazandı
Seçim, AB ülkeleri tarafından da yakından takip edildi. Aşırı sağcı Wilders'in kazanması durumunda bu sonucun hem Hollanda'nın alacağı yöne hem de nisan ayındaki Fransa ve eylül ayındaki Almanya seçimlerine etki etmesi bekleniyordu.

15 Mart 2017 Çarşamba

Ukrayna ile pasaportsuz seyahat dönemi başlıyor

Türkiye'ye yarın resmi ziyaret gerçekleştirmeye hazırlanan Ukrayna Başbakanı Volodimir Groysman, Türkiye ile Ukrayna arasında pasaportsuz seyahate ilişkin anlaşmanın bu hafta imzalanacağını söyledi.

Ukrayna Bakanlar Kurulu’nun resmi internet sitesinde yer alan habere göre, Groysman’ın Türkiye ziyareti öncesinde toplanan Ukrayna Bakanlar Kurulu’nda, Ukrayna Bakanlar Kurulu ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında vatandaşların karşılıklı seyahatlerinin düzenlenmesi anlaşmasına değişiklik getiren sözleşmenin imzalanmasına ilişkin kararname imzalandı.
Söz konusu kararname, iki ülke arasında yeni tip elektronik nüfus cüzdanlarıyla seyahat edilmesine ilişkin anlaşmanın imzalanmasının önünü açıyor. Groysman, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Türkiye ziyareti esnasında imzalayacağı Türkiye ile Ukrayna arasındaki pasaportsuz seyahat anlaşmasının, Türkiye’ye seyahat edecek olan Ukrayna vatandaşlarına büyük kolaylıklar sağlayacağını belirtti. Groysman, bu anlaşma çerçevesinde, iki ülke vatandaşlarının, yeni tip elektronik kimlik kartlarıyla birbirlerinin ülkelerini ziyaret edebileceklerini kaydetti.
DHA

Milli Piyango'da "Çanakkale" skandalı

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıl dönümü nedeniyle Milli Piyango tarafından yapılacak 19 Mart özel çekilişinde skandal bir hata yapıldı. 9 Mart tarihinde piyasaya sürülen yaklaşık 1 milyon biletin üzerine Çanakkale 3 'k' ile yazıldı. Skandal hata bir vatandaşın uyarısıyla ortaya çıktı ancak çok geçti.
Milli Piyango İdaresi, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümüne denk gelen 19 Mart özel çekilişi için bilet bastı. Ancak bilete Çanakkale ismi 3 “k” kullanılarak “Çanakkkale” şeklinde hatalı yazıldı. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre 9 Mart’ta piyasaya sunulan biletteki harf hatasını 4 gün sonra gören vatandaş, Milli Piyango İdaresi’ni uyardı. 12 Mart’ta gece 23.00’te Milli Piyango İdaresi’ni arayan vatandaş, yetkililere biletteki hatayı söyledi.
'Gözden kaçmış bir hata'
Milli Piyango İdaresi yetkilileri, gazetenin sorusu üzerine, hatanın herhangi bir kasıt olmadan sehven yapıldığını belirterek, “Biletler piyasaya çıktı, şu anda satılıyor. Geri çekme şansımız yok” dedi.
Çekilişi etkileyecek, vatandaşları mağdur edebilecek bir durumun söz konusu olmadığını kaydeden yetkililer, şöyle konuştu: “Bu hepimizin gözünden kaçmış bir hata. Bu çekiliş için 1 milyonun üzerinde bilet basıldı. Bütün biletlerde aynı hata söz konusu. Çekilişin ikramiyesini etkileyecek bir hata olsa, biletleri geri çekerdik. Sadece Ankara’da bir bayide olsa alır, düzeltir, geri veririz. Bunlarda bir de süre var. 19 Mart’ta o biletin hükmü bitiyor. İkramiye çıktığı zaman vatandaş mağdur olmayacak. 19 Mart bileti 9 Mart’ta piyasaya çıkar. 9 Mart’tan önce de bizim taşradaki şubelerimize, bayilerimize gider. Hatayı farkına vardığımızda bilet vatandaşa ve bayilere satılmaya başlanmıştı. Uzun yıllar önce yine matbaada basıldıktan sonra bir isimde harf hatası olduğu görülmüş. Bilet piyasaya çıkmadan arkadaşlarımız hatayı düzeltmişler.”

Pilli kulaklık patladı, yüzünü bu hale getirdi

Havada yolculuk sırasında patlayan cep telefonu, dizüstü bilgisayar gibi gelişmiş teknolojik aygıtlara şimdi de pilli kulaklıklar eklendi.
Pekin'den Melbourne'e giderken uçakta kablosuz pilli kulaklık ile müzik dinleyen kadın bir yolcu, kulaklığın patlaması ve alev alması sonucu yanıklar ve is içinde kaldı.
Olay sonrası ismi açıklanmayan Avustralyalı kadın yolcunun yüzünde, kulaklarında ve ellerinde yanıklar oluştu. Avustralya Ulaşım Güvenliği Başkanlığı, uçakta uyurken müzik dinleyen yolcunun, 'Müzik dinlerken bir sıcaklık duydum, biraz ters dönmeye çalıştığımda da kulaklarımda ve yüzümde bir patlama hissettim. Elimi yüzüme atınca kulaklık boynuma doğru kaydı. Elimle çekip yere attım, çok sıcaktı ve alevlenmeye başlamıştı' dediğini aktardı.
Yolcunun olay anından hemen sonra çekilen fotoğrafını da paylaşan Avustralya Ulaşım Güvenliği Başkanlığı, ilk kez bir kulaklık yüzünden oluşan bir sorunla karşılaştıklarını açıkladı. DHA

Devlet Tiyatroları özelleştirilecek

3. Milli Kültür Şurası'nın sonuç raporunda yer alan başlığa göre Devlet Tiyatroları 5 yıl içerisinde idari anlamda özelleştirilecek. Raporda ayrıca kültür ürünlerinin üretimi ve tüketiminden KDV ve stopajın kaldırılmasından, dizi sürelerinin kısaltılmasına kadar bir çok madde yer alıyor.

Bir süredir rafta bekleyen 'Devlet Tiyatrolarının özelleştirilmesi' düzenlemesi bakanlığın kültür politikalarına yön verecek 3. Milli Kültür Şurası'nın sonuç raporunda çıktı. Rapora göre devlet, şehir ve belediye tiyatroları, özel tiyatrolara benzetilerek özelleştirilecek.
Milliyet gazetesinden Ayşegül Kahvecioğlu'nun haberine göre ödeneklerinde 5 yıllık süre içinde her yıl yüzde 20 oranında kısıtlamaya gidilecek bu kurumlar 'devlet teşviki ve özel iyileştirmelerle' sivilleşecek. Bu kurumlarda çalışan çoğu sanatçı emekliliğe teşvik edilecek. Bundan böyle sahne sanatları repertuarında yerli ve yabancı eser dengesi 'milli değerler' gözetilerek sağlanacak. Devlet orkestralarının performansları da değerlendirilecek.
İşte o rapordan bazı başlıklar: 
- Kültür Politikaları Komisyonunca, bakanlığın yeniden yapılandırılması, Milli Kültür Strateji Belgesi hazırlanması, genel bütçe içinde münhasıran kültüre ayrılan payın en az iki katına çıkarılması, tarihi eserlerin yoğunluklu bulunduğu yerlerdeki şehir planlaması ve kentlerin genel estetiğinin korunmasına yönelik çalışmalarda bakanlığın söz sahibi olması önerildi.
- Ayrıca üniversitelerde sanat ve kültür yönetimi ile kültür politikası bölümlerinin açılmasını sağlamak için YÖK ve ilgili kurumlar nezdinde girişimlerde bulunulması, kültür ve sanat kurumlarının devamlılıklarının temini için vergi indirimlerinden kapsamı genişletilerek yararlandırılması ve kamu bütçesiyle yönetilen kültür ve sanat kurumlarının idari özerkliklerinin sağlanarak güçlendirilmesi teklif edildi.
- Kültür Ekonomisi Komisyonunca da kültür ve sanat ürünlerinin satın alınmasında Kamu İhale Kanunu mevzuatında gerekli kolaylaştırıcı düzenlemelerin yapılması, bakanlık ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının kültür ve sanat niteliği bulunan mal ve hizmet ürünlerini özel sektörden doğrudan satın alabilmesine imkan sağlayacak ve yaratıcı endüstrilerin finansmanında kullanılabilecek kültür fonu kurulması, özel sektörün sponsorlukları ve finansörlüklerinin vergi muafiyeti ve istisnaları gibi araçlarla özendirilmesi önerildi.
- Komisyon ayrıca yetenek sahibi insanların ve girişimcilerin teşvik edilmesi, bunun için başta İstanbul'un yeni oluşturulacak bölgesinde olmak üzere yurt sathında "kuluçka" programları yürütülmesi ve "yaratıcı ekonomi parkları" kurulması, markalaşma için yol haritası hazırlanması, kültür ürünleri ekonomisini geliştirmek için kültür ürünlerinin üretimi ve ticarileştirilmesinin teşvik edilmesi ile hukuki güvenlik ortamının güçlendirilmesi teklifinde bulundu.
Sinema, Radyo ve Televizyon Komisyonu, şu tekliflerde bulundu:
"Ortak kültürel hafızaya sahip ülkelerin de dahil olduğu İstanbul merkezli bir 'sinema fonu' ve 'sinema enstitüsü' oluşturularak ortak filmlerin yapılması, savaş, göç gibi toplumsal hafızada yer etmiş olayların yaşandığı otantik mekanların film çekimleri için değerlendirilmesi, Türk dizi sektörünün, evrensel insani değerlere uygun içerik açısından denetlenmesi, dizilerin kültür ve medeniyetini tanıtma, sevdirme, Türk markalarını özendirme aracı olarak kullanılması, Türk sinema arşivi, müzesi ve Yeşilçam sinema platosu kurulması, ödül alan yapımlar için seyirci bileti üzerinden destek verilmesi ve biletlerin kütüphanelere gidenlere, müze kart alanlara dağıtılması gibi uygulamalarla bu yapımların tanıtılması, dizi emekçilerinin çalışma şartlarının hafiflemesi için dizi sürelerinin dünya standartlarına indirilmesi, kültür ürünlerinin üretimi ve tüketiminden KDV ve stopajın kaldırılması."
"Nazım Hikmet müzesi kurulsun"
Yerel Yönetimler ve Kültür Komisyonu tarafından ise dünyadaki başarılı örneklere uygun olarak, Ahi Evran, Ali Kuşçu, Dede Efendi, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Evliya Çelebi, Şeyh Hamdullah, Mimar Sinan, Nazım Hikmet, Osman Hamdi gibi yaşadıkları şehirlere bilim ve sanat adına büyük katkılar sağlamış değerleri yaşatan müzeler kurulması önerildi.