28 Kasım 2014 Cuma

Mehmet Ali Şahin'in eşi vefat etti

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in eşi Saniye Şahin, tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

Alınan bilgiye göre, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören Saniye Şahin, dün akşam hayatını kaybetti. Vefat haberi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Şahin'e evinde taziye ziyaretinde bulundu.

Saniye Şahin'in ölüm haberinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, Hacettepe Hastanesine gelerek yetkililerden bilgi aldı, Şahin'in yakınlarına başsağlığı diledi. Şahin'in bugün öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Karabük'ün Ovacık ilçesine bağlı Ekincik köyünde toprağa verileceği öğrenildi.

Fethullah Gülen'in acı günü

Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in kardeşi Sibgatullah Gülen, (72) Erzurum'da bir süredir tedavi gördüğü Özel Şifa Hastanesi'nde sabah saatlerinde vefat etti.

STV ana haber spikeri Kemal Gülen'in babası Sibgatullah Gülen, 4 ay önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle Şifa Hastahanesi'nde tedavi altındaydı. Gülen, bir ay önce geçirdiği kısmi felç sonrasında yoğun bakıma alınmıştı. Yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşayan Sibgatullah Gülen, tedaviye cevap veremeyerek vefat etti.

Şifa Hastahanesi Başhekimi Op. Dr. Sebahattin Dalga, Gülen'in, felce bağlı solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğünü, sabah 07.30 sıralarında yaşamını yitirdiğini dile getirdi. Atatürk Üniversitesi'nden işçi emeklisi olan Gülen, evli ve 9 çocuk babasıydı.

26 Kasım 2014 Çarşamba

Zehirli ayakkabı bu hale getirdi

18 yaşındaki genç kadının AVM'den aldığı ayakkabı ayağını bu hale getirdi.

Çin'den gelen 33 bin ayakkabıda kanserojen maddelere rastlanmasının ardından bu ayakkabıların imhaya götürülürken değiştirildiği ortaya çıkmıştı. Türkiye Çin'den gelen bu zehirli ayakkabıları her yerde ararken, İstanbul'da yaşanan bu olay yaşanabilecek tehlikeyi gözler önüne serdi.

2 ay önce bir AVM'den 150 liraya bir ayakkabı aldığını söyleyen 18 yaşındaki Esra Keyfer, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı;

"Sadece bir kere giyindim. Ayakkabıyı giydikten sonra sürekli kaşınma ve kızarıklık oluştu. Sabah doktora gittim. Doktorlar ayağın yandı mı diye sordular. Şimdi en azından yürüyebiliyorum, ayağımı kaybetmedim. Buna şükrediyorum."

Keyfer'i satın aldığı Çin menşeli ayakkabıdaki zehirli kimyasaların bu hale getirdiği belirlenirken, bu ayakkabıların kayıp zehirli ayakkabılar olup olmadığı araştırılıyor.  (milliyet)

10 ayda 255 kadın öldürüldü

İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, kadına yönelik şiddeti önlemede etkin politikalar üretilmediği için 2014 yılının ilk 10 ayında Türkiye’de öldürülen kadın sayısının 255’e ulaştığını söyledi...

İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ve Yönetim Kurululu Üyeleri ile Kadın Hakları Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ dolayısıyla İzmir Adliyesi Baro Birimi’nde basın toplantısı düzenledi.



Milliyet'in haberine göre; Kadına yönelik şiddeti önleme konusunda siyasi iradenin yetersiz ve isteksiz olduğunu savunan İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, “24 Kasım 2011 tarihinde hükümet tarafından onaylanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ yükümlülüklerinin hiçbiri yerine getirilmemiştir. Yine yürürlüğe konulan ’Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ kadına karşı şiddeti önlemede yetersiz kalmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ’şiddete sıfır tolerans’ sloganıyla ortaya konulan bu yasal düzenlemeler, kurumlar arası koordinasyona yönelik bir çalışma henüz sağlanmamış ve uzman eylem grubu için adaylar belirlenmemiştir” diye konuştu.

Sesini duyuramayanlar da var
Uluslararası sözleşmelerin ülkemizde uygulanmadığını belirten Özcan şöyle devam etti: “Kadına şiddeti önlemeye yönelik etkin politikalardan yoksun olunması nedeniyle bu yılın 10 ayında ülkemizde öldürülen kadın sayısı 255’e ulaştı. Bunun dışında ise kapalı kapılar ardında şiddet gören, adli birimlere başvurmayan veya başvurmayacak durumda olan kadın sayısı ise belirsizdir. Kadını eve kapatan, en az üç çocuk isteyen, kürtaja, sezaryene karşı olan, hamile kadına sokağa çıkmaması yönünde baskı kuran, 4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocukların eğitim haklarını elinden alan, çocuk gelinlerin yolunu açarak meşrulaştırmaya çalışan, gençliği kızlı-erkekli diye ayrıştıran iktidarın kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracağını ummak da bir o kadar gerçek dışıdır. Kadın ve erkek eşitliği fıtrata aykırı diyen devlet anlayışını da kınıyoruz. Kadınla erkeği eşit birey olarak görmedikçe şiddeti önlemede yol almak mümkün değildir” dedi.

İğrenç olayın ardından çok acı haber!

Sırp gencin yumruklu saldırısı sonrasında beyin kanaması geçiren ve tedavisi Offenbach Hastanesi'nde devam eden Tuğçe Albayrak hayatını kaybetti.

Almanya'nın Offenbach kentindeki bir restoranda tacize uğrayan iki Alman kıza yardım etmek isterken, tacizci Sırp gençlerinin saldırısına uğrayan ve yoğun bakımda tedavi altına alınan Tuğçe Albayrak (22), doktorların bütün uğraşlarına rağmen hayatını kaybetti. Hastaneye akın eden Tuğçe'nin yakınları gözyaşlarına boğuldu.

VAHŞİ SALDIRI!

Olay Albayrak’ın doğum günü kutlaması için gittiği bir restoranda meydana gelmişti. Bir görgü tanığı, “Sabaha karşı yaklaşık üçte restorana gittik. Alt kattaki tuvaletten bağırma sesleri geliyordu. Kızlar yardım istiyordu. Tuğçe, ‘Ben aşağıya gidiyorum’ deyince, onu yalnız bırakmadık. Tuvaletin önünde 3 Sırp genci 2 kızı taciz ediyordu. Araya girince gençler bize sataştı ve küfürler yağdırdı” demişti.

Dışarıda saldırdılar

Görgü tanığı olayı duyan üç Türk’ün de kendilerine yardım ettiğini söyledi. Aynı görgü tanığı, “Saldırganları etkisiz hale getirip dışarıya attılar. Biz de yemekten sonra dışarıya çıktık. Gençler oradaymış. Bize yine hakaretler yağdırdılar. Karşılık verince biri bana Tokat attı. Sonra Tuğçe’ye vurdu. İnanılmaz bir ses çıktı. Tuğçe anında bayıldı ve yere düştü. Başı yarıldı” diye ekledi. Polisler olayın ardından 18 yaşındaki saldırganı yakaladı.

ARKADAŞLARI SALDIRGANI HAKLI BULMUŞTU!

Olay sonrası saldırganın bazı arkadaşları ise, sosyal medyadaki paylaşımlarında saldırıyı haklı bulmuştu. Sanel J.'nin bir arkadaşı, 'kardeşim' diye hitap ettiği saldırganın olay günü alkollü olduğunu ve bir kadın onurunu kırarsa böyle şeyler olabileceğini yazmıştı. Arkadaşları küfürler savurmuştu.

Üç yaşında annesini öldürdü

ABD’de 3 yaşındaki bir çocuk kanepenin altında bulduğu silahı annesine ateşleyerek ölümüne neden oldu.

ABD’de, özellikle okul saldırıları ve toplu kıyımlar olduğunda gündeme gelen silah yasağı, bu kez başka bir nedenle Amerikan kamuoyunun gündemine oturdu.

Oklahoma eyaletine bağlı Tulsa kentinde, 3 yaşındaki bir çocuğun evde kanepe altında bulduğu yüksek kalibreli bir silahın tetiğine basarak, 1 yaşındaki kardeşinin altını değiştirmekte olan annesinin ölümüne yol açması, ABD’de ateşli silahlar yasağını yeniden gündeme soktu.

Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, adı açıklanmayan üç yaşındaki çocuk evlerinde kanepe altında saklanan çok sayıda silahtan birini alarak tetiğine dokundu. Yüksek kalibreli, yarı otomatik silahtan çıkan kurşun o sırada henüz kundakta olan bebeğinin altını değiştirmekte olan 26 yaşındaki anne Christa Engles’a isabet etti.

Christa Engles’in cesedini, işinden eve dönen kayınvalidesi buldu. İki çocuğun da bu sırada kanlar içinde olduğu, üç yaşındaki çocuğun sürekli olarak ‘‘annem vuruldu’’ dediği belirtildi.

Haberlerde, üç yaşındaki oğlu tarafından kazayla vurulmasının ardından yaklaşık bir saat sonra can çekiştiği belirtilen Christa Engles’in, daha önce ABD ordusunda görev yaptığı, başka bir eyalette bulunan ve TIR şoförlüğü yapan eşi Brian Engles’in olayı duyar duymaz Oklahoma’ya döndüğü bilgilerine de yer verildi. Polis yetkilileri, evde değişik silahların bulunduğunu açıkladı. Milliyet

Kahve falı yüzünden hapis istemi

Taksim'de çalıştığı kafede para karşılığında kahve falı bakan 37 yaşındaki Arzu Başoğlu hakkında, 1925'te yürürlüğe giren 677 sayılı tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun kapsamında 3 aydan az olmamak üzere hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Kahve kültürünün yaygın olduğu Türkiye'de, fincanını kapatıp fal baktırmak çok sık görülen bir davranış. "Kahve sizden fal bizden" sloganıyla bir fincan kahveye yüksek miktarda para ödemek, internette ücretsiz kahve falına baktırmak, fincanın fotoğrafını çekerek gönderilen cep telefonu uygulamalarına gelen fal yorumları, özellikle fal düşkünlerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.



Taksim'deki bir kafede çalışan Arzu Başoğlu, para karşılığında baktığı kahve falı dolayısıyla mahkemelik oldu. Başoğlu, yargılandığı bir davada mesleğini soran hakime kahve falı baktığını söyledi. Hakim, bunun üzerine Başoğlu hakkında suç ihbarında bulundu.

Başoğlu hakkında 13 Aralık 1925'te yürürlüğe giren "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun"un 1/2'nci maddesi uyarınca "Tarikatlarla şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatlarla iş yapmak" suçundan 3 aydan az olmamak üzere hapis ve 50 liradan az olmamak üzere para cezası istemiyle dava açıldı.

KARARI YARGITAY VERECEK

Davaya bakan İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, yasada hapis cezasının üst sınırının düzenlenmediğini kaydederek, TCK'da bu cezalardaki üst sınırın 20 yıl hapis olduğunu bildirdi. Mahkeme, 677 sayılı yasada sadece alt sınırın belirtildiğini ifade ederek, bazıları dışında 10 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlara ağır ceza mahkemesinin baktığını vurguladı. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

Bu mahkeme de hapis cezasının üst sınırının 5252 sayılı TCK'nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanundaki "hapis cezalarında, kanunlarda aksine bir hüküm yoksa alt sınır 1 ay, üst sınır da 5 yıl olarak uygulanır" şeklindeki düzenleme uyarınca yargılama yapma görevinin asliye ceza mahkemesinde olduğu kanaatine vardı.


İki mahkemenin de görevsizlik kararı üzerine çıkan uyuşmazlık nedeniyle dosya Yargıtay'a gönderildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Başoğlu'nun hangi mahkemede yargılanacağına karar verecek.

"KONUŞMA İSTEĞİ FAL BAKTIRIYOR"

Başoğlu, yaptığı açıklamada, Taksim'de bir kafede çalışırken kendisinden özel fal talep edip kahvenin dışında ücret ödemek isteyen bir kadına fal baktığını belirterek, "O dönemde nişanlıydım. Kadın bize yardım da etmek istediğini söyleyerek hesap numaramı istedi. Kadın hakkında dolandırıcılıktan dava açılınca hesap numaramdan dolayı bana da dava açıldı. Mahkemede hakim mesleğimi sorunca fal baktığımı söyledim. Bu sefer falcılıktan da dava açıldı" dedi.

Şu an işsiz olan Başoğlu, fal nedeniyle mahkemelik olmasının kendisine çok saçma geldiğini ifade ederek, "Fal baktırmak için o kadar çok avukat, hakim ve savcı geliyor ki. Bu çok yaygın bir şey. Her yerde kahve falı var. Kahve falı adeta ruhsal bunalımda olan insanların kendilerini tatmin etme yöntemi. Konuşma isteği duyanlar kahve falı baktırıyor. Bu, insanları kandırmak için yapılan bir şey değil" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)

17 yaşındaki genç kız, genelev işletmekten tutuklandı

Florida'da 17 yaşındaki genç kız, genelev işletme gerekçesiyle tutuklandı.

 ABD ’nin Florida eyaletinde bulunan liselerde genelev işleten 17 yaşındaki bir genç kız tutuklandı. Polis, Sarasota Lisesi’nde okuyan Alexa Nicole De Armas’ın 15 yaşındaki bir kızı, 21 yaşındaki John Michael Mosher adlı kişiyle fuhuşa zorladığını açıkladı.

Sarasota Herald Tribune’da yer alan habere göre, De Armas, Venice Lisesi’nde okuyan öğrencilerin şikayetleri üzerine gözaltına alındı. Polisin sosyal medya ve telefon kayıtlarında yaptığı incelemeler sonucunda, De Armas’ın öğrencileri içki ve para karşılığında fuhuşa zorladığı ortaya çıktı. Genç kızın elde ettiği paranın bir kısmıyla uyuşturucu aldığı da bilgiler arasında.

Polis, De Armas’ın mağdur ettiği kişilerin araştırılmaya devam ettiğini belirtirken, ilerleyen günlerde başka tutuklamaların da meydana gelebileceğini vurguladı. Radikal

Pakistan'da aşı yapan 4 kişi öldürüldü

Pakistan'ın Belucistan eyaletinin başkenti Kuetta'da çocuk felci aşısı yapan sağlık görevlilerine düzenlenen silahlı saldırıda dört kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Kuetta Polis Şefi İmran Kureyşi, gazetecilere yaptığı açıklamada, kentin doğusunda çocuk felci aşısı yapan sağlık görevlilerini taşıyan minibüse silahlı saldırı düzenlendiğini söyledi. İki motosikletli saldırganların minibüse ateş etmesi sonucu iki kişinin olay yerinde yaşamını yitirdiğini belirten Kureyşi, iki kişinin de hastanede can verdiğini, ölen dört sağlık görevlisinden üçünün kadın olduğunu ifade etti. Kureyşi, polisin kaçan saldırganları aradığını kaydetti.

Hayyam Garipoğlu tutuklandı

Cem Garipoğlu'nun amcası işadamı Hayyam Garipoğlu, Londra'dan dönüşünde Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı.

Münevver Karabulut cinayetine ilişkin yargılandığı davada "suçluyu kayırmaktan" aldığı hapis cezası onanan ve hakkında yakalama kararı bulunan İşadamı Hayyam Garipoğlu tutuklandı.

Hayyam Garipoğlu'nun talebi üzerine avukatları dün emniyete bilgi verdi.

Garipoğlu da bu sabah Londra dönüşü Atatürk Havalimanı'nda polisler tarafından gözaltına alınarak Bakırköy Adliyesi'ne götürüldü.

Garipoğlu burada infazı yüzüne okunduktan sonra Metris Cezaevi'ne götürüldü.

Tekmeci polisten kan donduran savunma

Üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın, aralarında polislerin de bulunduğu kişiler tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili davada savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, Ali İsmail Korkmaz'ın göğsüne ve başına gelecek şekilde 3 tekme attığını belirterek, sanık polis Mevlüt Saldoğan hakkında “kasten adam öldürmek” suçlamasıyla müebbet hapis cezası istedi, 2 polis Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin için de delil yetersizliğinden beraat talep etti. Sanık polis Saldoğan, ''Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı 'Gezi Parkı bir darbedir' diyor. Eğer bu darbeyse ben darbenin bastırılmasında görev aldım. Beraatimi talep ediyorum'' savunmasını yaptı.
3 Haziran 2013’te Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında anadolu üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın polis ve sivil vatandaşlarca dövülerek öldürülmesi sonucu açılan davanın 5'nci duruşması bugün yapılıyor.

HERKES DİDİK ARANDI  

SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI
Bugünkü duruşmada savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Sanayi Sokağı’na giren bir gencin tekmelenerek yere düşürüldüğünü; sanıkların yerde olan gence elle ve tekmelerle vurmaya devam ettiklerini; daha sonra Mevlüt Saldoğan’ın göğsüne ve başına gelecek şekilde 3 tekme attığını belirten savcı, buna bağlı olarak hayatını kaybettiğini söylediği gencin Ali İsmail Korkmaz olduğunun da görüntülerle tespit edildiğini belirtti.

Savcı polis Mevlüt Saldoğan hakkında “kasten adam öldürme” suçlamasıyla müebbet hapis cezası isterken, sanık Yalçın Akbulut hakkında ise “kasten yaralama suretiyle ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla 12 ilâ 16 yıl hapis talep etti.

Savcı, sivil sanıklardan fırıncı İsmail Koyuncu ve Ramazan Koyuncu ile Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar hakkında ise 8-12 yıl hapis cezası talep etti. Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise “delil yetersizliği” nedeniyle beraatini istedi.

Savcı, tutuksuz yargılanan sanık polis memurlarından Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraatlerini istedi.

''ÇOCUĞUMLA GURUR DUYUYORUM'' 
Savcıdan sonra söz alan baba Şahap Korkmaz, şunları söyledi: ''Elinde yaralayıcı hiçbir cisim bulunmadan, olay yerinden kaçıp evine gitmeye çalışırken bu kişiler tarafından yapılan bu saldırı hangi kanuna sığar? Hepsi ölümüne sebep olmuştur. Raporlarda belirtildiği gibi herşey apaçık. Hepsi onu öldürmek için müdahale ettiler. Vücudunun her yeri morluklar içindeydi. Hiçbir zarar vermeyen bir kişiye bu şekilde saldırıyorlar.Bunlara katil dememek için hiçbir sebep yok. Gerçek bir ceza verilmesini istiyoruz. Adaletin adilce işlemesini istiyoruz” dedi.
Anne Emel Korkmaz da ''18 ay önce oğlumu yitirdim. Beş kez bu katillerle yüzyüze geliyorum. 18 aydır çocuğumun nefesini sesini duyamıyorum. Polislerden biri psikolojik sorunlar yaşıyormuş. Ali İsmail onları rahat bırakmadığı için. Siz katil damgasıyla hayatta kalacaksınız. Ben çocuğumla gurur duyuyorum. Hangi anne burada söylenenleri sakin şekilde dinleyebilir? İdam da edilseler Alişim gerşi gelmeyecek biliyorum ama bu ülkede adalet varsa en ağır şekilde yargılanmalarını istiyorum. Herkes kendini benim yerime koysun” dedi.

Ağabey Gürkan Korkmaz ise Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraat etmelerinin doğru olmayacağını savunarak şöyle dedi: “Sokakta amir sıfatıyla yakalama emrini veren polislere beraat istenmesi CMK’ ya aykırıdır. Savcı beyin gözünden kaçmış olabilir. Son 3 tekmeyi atan kişi için kasten adam öldürme dışında diğer sanıklar korunuyor.”

SANIK POLİS SALDOĞAN'DAN SAVUNMA: DARBENİN BASTIRILMASINDA GÖREV ALDIM
Hakkında müebbet hapis cezası istenen sanık polis Mevlüt Saldoğan, mütalaaya ilişkin savunmasında görüntülerde dövüldüğü iddia edilen kişinin Ali İsmail Korkmaz olmadığını ileri sürdü.

O sokağa 'göstericileri dağıtın' şeklindeki talimat üzerine gittiklerini belirten Saldoğan, bu nedenle gözaltı işlemi yapılmadığını ve bu tarzda müdahaleler olduğunu söyledi.

Saldoğan, ''Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı ve İçişleri Bakanı 'Gezi Parkı bir darbedir' diyor. Eğer bu darbeyse ben darbenin bastırılmasında görev aldım. Beraatimi talep ediyorum'' dedi.

ÇOK SIKI GÜVENLİK ÖNLEMİ
Güvenlik gerekçesiyle Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alınan dava nedeniyle adliye önünde geniş güvenlik tedbirleri alındı. Adliye Sarayı çevresi polis bariyerleriyle çevrildi. Davaya destek için Kayseri’ye gelen grup adliyeyi karşıdan gören Erkilet Bulvarı üzerinde bekletiliyor. Ayrıca adliyeye çıkan bütün yollar da yaya ve araç trafiğine kapatıldı. Davayı salondan takip edecekler ise polis kontrolünden sonra içeri alındı. Güvenlik tedbirleri kapsamında, adliye yakınlarında TOMA, itfaiye, çok sayıda çevik kuvvet ekibi hazır bekletiliyor.

DAVAYI TAKİP EDENLER
Duruşmayı Korkmaz’ın annesi Emel ve babası Şahap Korkmaz, abisi Avukat Gürkan Korkmaz, CHP Milletvekilleri Durdu Özbolat (Kahramanmaraş), Musa Çam (İzmir), Süheyl Batum (Eskişehir) ve çok sayıda vatandaş takip ediyor.

DURUŞMADAN NOTLAR:
KORKMAZ AİLESİ MAHKEMEYE OLAY YERİ MAKETİNİ GETİRDİ
   
* Ali İsmail Korkmaz'ın saldırıya uğradığı iddia edilen yerin maketi, avukatlar tarafından duruşma salonuna getirildi. Maket, mahkeme heyetinin önüne kuruldu.

SAVCININ MÜTALAASI:
* Savcı mütalaasında, Ali İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’deki Gezi Parkı eylemlerine katıldığını ve eylemlerde yaralanarak, daha sonra yaşamını yitirdiğinin belirlendiğini söyledi. Tutuksuz yargılanan polis memurları Hüseyin Engin ve Şaban Gökpınar’ın beraatlerine karar verilmesini isteyen savcı, mütaalasında şu görüşlere yer verdi;

ASIL ZANLI MEVLÜT SALDOĞAN
“Eskişehir ilinde düzenlenen eylemlerde Ali İsmail Korkmaz’ın katıldığı Yunus Emre caddesindeki eylemlerde müdahaleden kaçarak, Kurtuluş Mahallesi Sanayi Sokak'a girdiği, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever, Ebubekir Harlar’ın, Korkmaz ı beklediği, Ebubekir Harlar’ın tekme attığı, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever’in çelme taktığı, ekmek fırını önünde yaraladığı, Mevlüt Saldoğan’ın yerde yatan Ali İsmail Korkmaz’a vurduğu, Yalçın Akbulut’un da orada bulunduğu, Ali İsmail Korkmaz’ın küfür ettiği, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın Ali İsmail Korkmaz’ın göğüs ve baş kısmına tekme attığı belirlendi.

Ali İsmail Korkmaz’ın arkadaşlarıyla birlikte hastaneye tedavi amacıyla gittiği ve burada genel durumunun iyi olduğu, eşya taşırken düştüğünü söylediği, daha sonra beyin tomografisinin çekilmesi amacıyla Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne ambulansla sevk edildiği, yapılan muayenesinde çeşitli yerlerinde kırıklar olduğu, Ortopedi Polikliniği’nde tedavisinin devam edeceğinin söylendiği, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın Odunpazarı Polis Merkezi Amirliği’nde verdiği ifadede eski Tren Garı’nda 5-6 kişinin kendisinin sopayla dövdüklerini söylediği, kendisine kimin neden vurduğunu bilmediği ve şikayetçi olduğunu söylediği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan kontrollerinde beyin kanaması geçirdiği, daha önce kalp ameliyatı geçirdiği ve buna bağlı olarak kullandığı ilaçların kan dolaşımını hızlandırdığı, kafa travmasına bağlı beyin kanaması, kalp rahatsızlığı nedeniyle kullandığı ilaçlarla aldığı kafa travmasıyla beyin kanaması ilişkili olabileceği, Ali İsmail Korkmaz’ın dövülmesiyle, ölümünün illiyet bağı bulunduğu, kullandığı ilaçların beyin kanamasını hızlandırdığı belirlendi.

Mevlüt Saldoğan’ın yaralamaya yönelik saldırı, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın küfretmesi üzerine Mevlüt Saldoğan’ın başına 3 kez vurduğu ve yaralamaya yönelik saldırının kastının aştığı ve adam öldürmeye sebep olduğu anlaşılmakla, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 81/1 53/1 kasten adam öldürmek suçundan cezalandırmasına, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar’ın TCK’nın 86/1, 87/4 ayrı ayrı eylemlerinin başta öldürmeye yönelik olmadığı ve nitelikli yaralamadan cezalandırılmaları, Yalçın Akbulut’un 86/3d maddesi 87/4 kasten yaralama suçundan, Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise kasten adam öldürmeye iştirak suçundan dava açılmış ise de Ali İsmail’in kaçtığı ve bu nedenle her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller olması nedeniyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi mütalaa olunur.”

(hürriyet.com.tr)

Meclis'te dört bakan için kurulan komisyona yayın yasağı

Dört eski bakan hakkında kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirildi. Yayın yasağının gerekçesi şu: “Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunması…”

TBMM Başkanlığı, 21 Kasım 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı göndererek, komisyon tarafından yürütülen soruşturmayla ilgili basın ve yayın organlarınca, Anayasa’nın 38’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 110’uncu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 157’nci maddelerinde düzenlenen, soruşturmanın gizliliğini ihlal edici ve masumiyet karinesini zedeler şekilde yayınlar yapıldığı belirtildi ve “soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini takiben, soruşturmanın bitim tarihi olan 27 Aralık 2014’e kadar yayın yasağı kararı aldırılması” istendi. Basın Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, bunun üzerine nöbetçi sulh ceza hâkimliğinden, söz konusu haberlere yayın yasağı getirmesini talep etti. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimi Yavuz Kökten’in, talebin kabulüne ilişkin kararında şöyle denildi:  

İŞTE SON DÖNEMDE YAYIN YASAĞI GETİRİLEN KONULAR 

YÜKSEKOVA’DA 3 ASKERİN ŞEHİT EDİLMESİ 

BİNGÖL SUİKASTI 

17 ARALIK OPERASYONU

IŞİD'İN MUSUL BAŞKONSOLOSLUĞU BASKINI 

BÖCEK SORUŞTURMASI 

RTÜK'TEN KANALLARA 'FACİA' UYARISI 

REYHANLI SALDIRISI 

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ TOPLANTININ SES KAYITLARI 

MİT TIRLARINA YAPILAN BASKIN 

ŞİKE SORUŞTURMASI 

ULUDERE OLAYI 

AKTÜTÜN SALDIRISI

SORUŞTURMA BİTENE KADAR  

“Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunmasının sağlanması bakımından, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun istemiş ve getirtmiş olduğu bilgi ve belge içerikleri ile komisyonun tanık, bilgi sahibi, bilirkişi sıfatıyla veya diğer ilgililer olarak beyanlarına başvurduğu kişilerin komisyona vermiş oldukları beyanlarına yönelik olarak 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince, soruşturma bitim tarihi olan 27 Aralık 2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında yayın yasağı konulmasına karar verildi.”

MECLİS'TE BİR İLK !

MECLİS'TE DÖRT BAKAN İÇİN KURULAN KOMİSYONA YAYIN YASAĞININ ÖRNEĞİ YOK

TBMM'de dört eski bakan hakkında 17 Aralık soruşturmasıyla bağlantılı olarak kurulan soruşturma komisyonunun çalışmalarına yayın yasağı getirildi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başvurusu üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı karar

TBMM tarihinde bir ilk.

TBMM'de daha önce pek çok bakan ya da Başbakan hakkında soruşturma komisyonları oluşturulmuş, ancak bu komisyonların çalışmalarına ilişkin yayın yasağı getirilmemişti.
Son dönemde TBMM'de eski hükümet üyeleri hakkındaki iddialar nedeniyle kurulan soruşturma komisyonlarında, gerek ilgili hükümet üyelerinin ifadeleri, gerekse komisyon çalışmaları yayınlanabilmiti.

TBMM'de son dönemde, TC hükümetlerinde görev yapmış Başbakan ve bakanlar konusundaki soruşturma komisyonları şöyle;

'TBMM'NİN GÖREVİ BU MUDUR?'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı hakkında konuştu. Kılıçdaroğlu "TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, mahkemeye başvuruyor. TBMM'de kurulan komisyonla ilgili yayın yasağı getirin' diyor. Ve mahkemeden karar çıkartıyor. Ne zamandan beri TBMM hırsızların hamisi konumuna geldi. Sayın Cemil Çiçek bunu açıklar mısın? TBMM'nin görevi bu mudur? Senin görevin başka bir şey. Senin görevin TBMM'nin itibarını korumaktır. Yayın yasağı getirerek kimlere arka çıkıyorsun sen. Ayıp günah değil midir? Yaptığın iş doğru mudur acaba? Senin vicdanın buna el veriyor mu? Devlet soyulacak, tüyü bitmemiş yetimin hakkı elinden alınacak, sen kalkacaksın hırsızların koruyucusu pozisyonuna kendini konumlandıracaksın. Bunu kabul etmemiz doğru değil. Böyle birşey olmaz. Bu yeni mi oldu? Geçmişte de buna benzer olaylar oldu. Ama hiçbir zaman TBMM Başkanları hırsızları korumak gibi bir pozisyonda kendilerini tutmadılar. İlk kez böyle bir tablo ile karşı karşıyayız" dedi.

* Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve eski Devlet Bakanı Recep Önal hakkında, Türkiye Halk Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle soruşturma komisyonu açıldı. Komisyon çalışmaları sonucunda iki bakan 15 Haziran 2004 tarihinde Yüce Divan’a sevkedildi. İki Bakan Yüce Divan'da beraat etti.

* Eski Eneri ve Tabi Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer hakkında soruşturma komisyonu kuruldu. Ersümer'in, doğalgaz anlaşmalarında Türkiye aleyhine uygulamaların yapılmasına yol açtığı gerekçesiyle 13 Temmuz 2004 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Yüce Divan’a gönderildi. Cumhur Ersümer beraat etti.

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı gerekçesiyle TBMM'de soruşturma komisyonu oluşturuldu. Yılmaz ve Taner, 13 Temmuz 2004’te Genel Kurul oylaması sonucunda Yüce Divan’a sevkedildi.

* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında ihalelerde usulsüzlük yaptığı, görevini kötüye kullandığı ve malvarlığında haksız artış olduğu gerekçesiyle soruşturma komisyon kuruldu. Aydın, 9 Kasım 2004’te Yüce Divan’a gönderildi.

* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu hakkında Karadeniz Sahil Yolu ihalesinde devleti  zarara uğrattığı gerekçesiyle soruşturma komisyonu kuruldu. Topçu, 10 Kasım 2004’te Yüce Divan’a sevkedildi.

YÜCE DİVAN'A SEVK EDİLMEYENLER DE VAR

Daha önce eski Başbakanlar ve bakanlar hakkında çeşitli iddialarla kurulan soruşturma komisyonlarında, Yüce Divan'a sevk edilmelerine gerek olmadığına ilişkin karar da alındı. Yüce Divan'la sonuçlanmayan hükümet üyeleri hakkındaki iddialar ve kurulan soruşturma komisyonları şöyle;

* Eski Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu yanlış eğitim politikaları izlemek;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında mevzuata aykırı şekilde İstanbul’da yeni turizm merkezleri ilan etmek;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez hakkında İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş’ye bedelsiz vererek görevi kötüye kullanmak;

* Eski Devlet Bakanı Burhan Kara hakkında Denizcilik Müsteşarlığı’na ait bazı ihaleler ve personel alımında görevini kötüye kullanmak;

* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nün personel sınavında usulsüzlük yapmak;

* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkında POAŞ’ın özelleştirilmesinde ihaleye fesat karıştırmak;

* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devleti zarara uğratmak;

* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nce özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mezuata aykırı davranmak;

* Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında yasadışı örgütlerle birlikte hareket etmek;

* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir hakkında Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelerde görevlerini kötüye kullanmak;

*Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türk Ticaret Bankası’nın satışında yolsuzluk yapmak;

* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İstanbul-Kurtköy Havaalanı ihalesinde görevini kötüye kullanmakı;

* Eski Başbakan Tansu Çiller ve eski Maliye Bakanı İsmet Atilla hakkında Başbakanlık örtülü ödeneğini mevzuata aykırı şekilde harcamak.

(Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)

25 Kasım 2014 Salı

’2013’de 237 kadın öldürüldü’

CHP’ i kadınlar, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nde İstiklal Caddesi’nde basın açıklaması yapıp, çevredekilere mor kurdela taktılar. CHP İstanbul İl Kadın Kolları üyesi bir grubun saat 11.00’ de İstiklal Caddesi’nde düzenlediği açıklamada, “Emeğimize, bedenimize, kimliğimize sahip çıkacağız” denildi.

GEÇEN YIL 237 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Basın açıklamasını okuyan CHP İstanbul Kadın Kolları Başkanı Arzu Öner,
“2013’de 237 kadın öldürüldü. 2014’ün ilk 10 ayında bu sayı 255’e yükseldi. Bunlardan 12 kadın tehdit edildiği için koruma başvurusu yapmasına rağmen, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle hayatlarını kaybetti. Sadece Ekim ayında 29 kadının yaşam hakkı elinden alındı. Güvencesiz çalışan 101 kadın iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Kadınları yok sayan, onun emeği üzerinde hak iddia eden zihniyete karşı, bulunduğumuz her noktada kadın olmak ortak paydasında mücadele edeceğiz”dedi.

BAZI ERKEKLER KURDELAYI KABUL ETMEDİ
Kadına şiddete dikkat çekmek için yakalara takılan kurdelaları bazı erkeklerin kabul etmediği dikkat çekti. Açıklama olaysız bitti. (Sözcü)

"Bir defadan bir şey olmaz" karar

YARGITAY, bir genç avukatın yanağını okşayıp, öptüğü için cinsel saldırı suçu işleyen sanığa, verilen cezada “kadının beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle” artırıma gidilmesine itiraz etti.

Yargıtay, dosyadaki raporlara rağmen “ani nitelikteki, devamı bulunmayan, kesik biçimde gerçekleştirilen dokunma” şeklindeki eylemle kadının ruh ve beden sağlığının bozulamayacağına hükmetti.

Dava dosyasına göre, 10 Mayıs 2011 tarihinde, Ankara’da bir icra müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yapan H.S,  çalışan avukat genç kadına “Ben sana çok alıştım, biz seninle iyi arkadaş olduk. Biz seninle artık avukat, müdür yardımcısı değil iki arkadaşız. Şimdi sen bana telefon numaranı vereceksin” dedikten sonra yanağını okşayarak, öptü. Olayla ilgili olarak Müdür Yardımcısı H.S hakkında “cinsel saldırı” suçundan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
10 YILDAN AZ OLMAMALI
Genç kadın, yaşadığı olay nedeniyle “beden ve ruh sağlığının bozulduğuna” ilişkin iki ayrı üniversite hastanesinden rapor aldı. Yapılan yargılama sonucunda mahkeme  sanığa cinsel saldırı suçundan ceza  verdi. Mahkeme, suç tarihinde yürürlükte bulunan “suçun mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması halinde, 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir” hükmünü de uygulayarak verilen cezayı artırdı. Mahkeme, cinsel saldırı suçunun artırım maddelerinden biri olan “Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak” hükmünü de uyguladı.

KARAR DEĞİŞTİ
Yapılan yargılama sonucunda mahkeme, toplamda sanık H.S’ye 8 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Kararın temyiz incelemesini Yargıtay 14. Dairesi yaptı. Daire dosyayı önce onayladı. Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazı üzerine dosyayı tekrar ele alan Yargıtay’ın kararı bu defa farklı oldu. Daire, sanığa verilen cezada artırım maddelerinin uygulaması nedeniyle verilen kararı bozdu. Daire, sanığın eylemi ile kadının beden ve ruh sağlığının bozulduğu yönündeki mahkeme kararına karşı çıkarak, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

BİR ÖPME İLE RUH SAĞLIĞI BOZULMAZ
“Sanık tarafından işlenen ani nitelikteki, devamı bulunmayan, kesik biçimde gerçekleştirilen dokunma şeklindeki bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve daha ağır bir neticenin meydana geldiğinin iddia olunduğu, olayın gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkacak mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmayacağı, meydana gelen zararın cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşılması sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden, sanık hakkında 102/5 maddesinin uygulanmasının doğru olmadığı ve fazla cezaya hükmedilmiştir.”

MAHKEME DİRENDİ
Yargıtay’ın bozma kararından sonra dava dosyası tekrar yerel mahkemeye geldi. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Kasım’da yapılan duruşmada, oy birliği ile ilk verdiği kararda direnme kararı aldı. Avukat Seher Kırbaş Canikoğlu dilekçesinde, kadının beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle verilen cezada artırıma gidilmesine Yargıtay’ın karşı çıkmasını eleştirerek şu değerlendirmeyi yaptı:

ANİ OLDUĞUNDA SUÇ OLMUYOR MU
“Sanığın müvekkile dokunarak kasıtlı bir biçimde cinsel saldırı suçunu işlediği sabittir. Sanığın bu kasıtlı suç sebebiyle müvekkilin ruh sağlığının bozulacağını öngörmemesi mümkün değildir. Ayrıca ani hareketle gerçekleştirilen cinsel saldırı ile ani olmayan hareketle gerçekleştirilen cinsel saldırı arasında, mağdurda yarattığı etki bakımından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Ani hareketle yapılan cinsel saldırıya daha az ceza vermeyi düşünmek, hangi motivasyondan kaynaklanıyor olabilir? İnsanın daha çok erkeklerin kendilerini tutamayarak yani kasıtsız olarak mı bu hareketleri yaptığını düşünmekteler ki, daha az ceza vermenin uygun olacağını düşünmekteler ve bunu yasalaştırmaktalar.”

(Kaynak:hürriyet.com.tr)

Öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdi, tutuklandı!

ABD’de, öğrencisiyle cinsel ilişkiye giren öğretmenler skandalına bir yenisi daha eklendi. ABD basınında öğretmenin Müslüman olmasına da vurgu yapıldı.

New Jersey eyaletinde, 21 yaşındaki öğretmen, 16 yaşındaki erkek öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdiği gerekçesiyle tutuklanarak hapse kondu.

Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, okulun yedek öğretmen kadrosunda bulunan fen bilgisi öğretmeni Linda Hardan, adı açıklanmayan 16 yaşındaki öğrenciyi, New Jersey eyaletine bağlı Wayne kentine götürerek, arabada öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdi.

Linda Hardan, 250 bin dolar kefalet karşılığında tutuklanarak bölge hapishanesine kondu. Manchester Bölge Lisesi’nde görev yapan öğretmenin, kendisinin de aynı okuldan mezun olduğu öğrenildi. Öğretmen hakkında cinsel taciz ve reşit olmayan bir kişinin güvenliğini tehlikeye sokmak suçlamalarıyla dava açıldı.  (milliyet.com.tr)