16 Ocak 2015 Cuma

İmza Rıza Sarraf

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.

REZA Zarrab’ın (Rıza Sarraf), eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık Patek Philippe marka saatle ilgili belgelerin ayrıntıları Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunda ortaya çıktı. Soruşturmadaki birçok belge, 681 sıra sayısı verilen raporla birlikte TBMM’nin internet sitesinden tüm vatandaşların erişimine açıldı. Saate ilişkin “elden ödeme” yazısı, komisyondaki AK Partili üyelerce saatin hediye veya rüşvet olmadığına ilişkin önemli kanıtlardan biri kabul edilmişti. Komisyon raporunda, 30 Ekim 2013 tarihli ödeme yazısı ve gümrük cezasına ilişkin ödeme kayıtları vurgulanarak, “Aynı konuya ilişkin diğer şüpheliler yönünden verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı birlikte değerlendirildiğinde, isnat edilen eylemin gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır” denildi.

CONRAD KAĞIDINDA
Zarrab’ın 240 bin Euro’yu teslim aldığına ilişkin belgenin, Conrad Otel’in misafirleri için hazırladığı antetli kağıda yazıldığı görüldü. Belgede, yazım hatalarıyla birlikte, “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” ifadesi ve Rıza Sarraf imzası yer aldı. Çağlayan, saati 25 Eylül 2013’te teslim aldığını açıklamıştı.

YÜZDE 11 İNDİRİM
Bu belgenin hemen altında, Patek firmasının saati satarken Cenevre’de kestiği 24 Eylül 2013 tarihli faturaya yer verildi. Zarrab’ın kuryesi Murat Yılmaz adına kesilen faturada kuryenin adresi Bodrum olarak görünüyor. Saat ve mekanik kullanım kılavuzuyla ilgili bilgilerin yer aldığı faturaya göre saatin asıl bedeli 334 bin 400 İsviçre Frankı. Firma, nakit ödeme indirimi ve alıcının yabancı olması nedeniyle yüzde 8 KDV istisnasıyla birlikte 34 bin 400 frank indirim yaptı.

ADLİ TIP'A İNCELETMEDİLER
CHP’li komisyon üyesi, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, soruşturmayla ilgili eksik belgelerin yanı sıra mevcut belgelerle ilgili incelemelerin de yapılmadığını savunarak şunları söyledi: “Peçeteden hallice, alelade bir kağıda yazılmış belgeyi kanıt kabul ettiler. Kağıt, operasyondan önceki tarihi taşıyor. Oysa Adli Tıp’ta kriminal bir inceleme yapılsaydı, mürekkep yapısı ve kağıt analizleriyle bunların hepsinin sonradan hazırlandığı tespit edilirdi. Koskoca gümrüklere gönderildiği iddia edilen yazılar alelade kağıtlarla önümüze getirildi. Belgelerle ilgili hukuki araştırma da yapılmadı. Barış Güler yazı örneği vermek için savcılığa gelince hangi eliyle yazdığını unutuyor. ‘Sağ el miydi, sol el miydi’ diye denemeye kalkarak imzasını değiştirmeye çalışıyor. Daha önceden bir devlet kurumuna veya sigorta şirketine verdiği bir imza incelenseydi, sahte imza atmaya çalışıyorsa anlaşılırdı. Ama bunun onda biri bile yeterliyken, ‘İtiraf etseler bile yeterli şüphe yoktur’ diyen komisyon üyeleri oldu. Ne kadar büyük bir siyasal tiyatro oynandığını gördük.”

İKİ SAYFA DALGINLIĞA GELMİŞ 
Adli Tıp Kurumu’nun tapelerle ilgili “uygunluk” raporunun kapsamını gösteren ilk iki sayfanın ortaya çıkmasıyla “montaj” tartışması devam etti. Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, iki sayfayı savcılıktan isteterek Meclis Başkanlığı’na verilen ek dosyalarda tamamladıklarını söyledi. Köylü, “Alt komisyon olarak savcılığa gittiğimizde belgelerden örnek aldık. Herhalde o sırada görevli arkadaşların dalgınlığına geldi, karıştırdılar araya. Ben hukuk neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Esasında şu tartışmalı; Adli Tıp’ın bu konuda montaj mıdır değil midir, başka yerden alınmış sesler oraya monte edilmiş mi, bunları inceleyecek ihtisası yok. O ayrı bir ihtisas konusu. ‘Onu yegane bilen yer TÜBİTAK’ diyorlar” açıklamasını yaptı. Hürriyet

'Sultanahmet bombacısı' Diana Ramazanova'nın sırları

Sultanahmet’te 1 polisi şehit eden Dağıstanlı bombacı Diana Ramazanova’nın hayat hikâyesi ilginç detaylar taşıyor.

Hürriyet'in haberine göre; Diana’nın Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile sosyal paylaşım sitelerinde başlayan arkadaşlığı aşka dönüşünce, çift imam nikâhı kıyıyor. Diana, IŞİD saflarına geçen Edelbijev’le birlikte radikal bir hayat tarzını benimsiyor. İstanbul’da balayı gibi 3 ay geçiren çift, kaçak yollarla Suriye’ye geçiyor. Ancak  Edelbijev Aralık 2014’te öldürülünce, Diana, 26 Aralık’ta yasadışı yollardan Gaziantep’e geliyor. Taksi kiralayarak İstanbul’a geçen Diana’nın 2 el bombasını nereden bulduğu bilinmiyor. Bombacının kimlerle temas kurduğu ve bu noktaya nasıl geldiğinin sırrı ise henüz çözülemedi.

IŞİD saflarındaki Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile tanışmasından sonra Dağıstanlı Diana Ramazanova’nın tüm hayatı değişti. Sosyal paylaşım sitelerinde başlayan ilişki önce arkadaşlığa sonra aşka dönüştü. Ülkesinden ayrıldı, Abu Aluevitsj Edelbijev ile dini nikâh kıydı, çarşafa girdi... Genç kadın hayat tarzını değiştirmekle kalmadı, IŞİD saflarına da katıldı. Norveç, Suriye ve İstanbul hattında süren bu serüvenin son durağı ise Sultanahmet oldu. Hürriyet, intihar bombacısı Diana Ramazanova’nın hikâyesinin izini İstanbul’dan Norveç’e kadar sürdü. Polis memuru Kemal Kumaş’ın şehit olduğu saldırının sır perdesini araladı.

BALAYI MI, ÖRGÜT BULUŞMASI MI
Çeçen kökenli Abu Aluevitsj Edelbijev, ailesi ile birlikte 2002’de Norveç’e yerleşti. Edelbijev, henüz 12 yaşındaydı. Norveç’in Fredrikstad şehrine yerleştiler. 2012 yılına kadar her şey normal seyrinde gitti. Edelbijev, Norveç’te yaşarken 22 yaşında köktendinci görüşleri benimseyerek IŞİD’e sempati duymaya başladı. Dağıstanlı Diana Ramazanova ile bir sosyal paylaşım sitesinde tanışması o günlere denk geliyor. Ramazanova ile Edelbijev arasındaki arkadaşlık kısa süre sonra aşka dönüştü.
Edelbijev ile Ramazanova’nın 2014 yılında 3 ay süreyle İstanbul’da birlikte oldukları tespit edildi. Ramazanova, 2014’ün mayıs ayında turist vizesiyle Rusya’dan Türkiye’ye giriş yaptı. Edelbijev’in ise giriş kaydına rastlanmadı. Bu durum, Türkiye’ye kaçak giriş yapmış olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Edelbijev ile Ramazanova arasında dini nikâhın İstanbul’da mı yoksa daha sonra birlikte geçiş yaptıkları Suriye’de mi kıyıldığı bilinmiyor.
İstanbul günleri sırasında Ramazanova ve Edelbijev IŞİD için faaliyette bulundular mı? Örgütün diğer mensupları ile buluştular mı? Yoksa bu süre balayı gibi mi geçti? Bunlar şu anda yanıtı olmayan sorular. Ancak çiftin fotoğraflarını inceleyen güvenlik birimleri, Ramazanova ile Edelbijev’in Sultanahmet, Fatih ve Ortaköy’de zaman geçirdiğini tespit ettiler.

Edelbijev, Suriye'de IŞİD saflarında savaşırken öldürüldü.

SURİYE’DE İSİMLERİ İDRİS VE SÜMEYRA
Türk ve Norveç istihbarat birimlerinin tespitlerine göre, Ramazanova ve Edelbijev geçen temmuz ayında Suriye’ye geçtiler. Yine aynı kaynaklara göre, Suriye’de İdris ve Sümeyra isimlerini alıp, IŞİD saflarında savaşa katıldılar.

Bütün bunlar olurken geçen ekim ayında Edelbijev’in vatandaşı olduğu Norveç’te kendisi ve IŞİD üyesi diğer arkadaşları hakkında soruşturma açıldı. Norveç polis örgütü, Oslo Bölge Mahkemesi’ne başvurarak Abu Aluevitsj Edelbijev ve Addul Hakim Sanchez Hammer’ın malvarlıklarının dondurulmasını istedi. Mahkeme, 2 Norveç vatandaşının terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu veya bulunmaya çalıştığı yönünde güçlü şüphelerin olduğu kanaatine vardı ve her ikisinin malvarlıklarını dondurma kararı aldı. Soruşturmanın başına ise Savcı Anne Karoline Bakken getirildi. Uluslararası terörizmle ilgili sürdürülen bu soruşturmada Norway Today gazetesinde de haber oldu. Norveç polisi 3 ay boyunca İstanbul’da bulunan ve hesaplarına el koyduğu Edelbijev hakkında Interpol’e bildirimde bulundu mu? Bu da cevapsız sorulardan bir diğeri...

ARALIKTA ÖLDÜRÜLDÜ
Edelbijev, Aralık 2014’te Suriye’de süren çatışmalarda öldürüldü. Ramazanova, imam nikâhlı eşinin ölümünün ardından 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak yollarla sınırı geçerek Gaziantep’e geldi. Buradan da bir taksiyle İstanbul’a geçti. 2 aylık hamile olan Ramazanova, Sultanahmet’teki eylemi gerçekleştirdiği 6 Ocak gününe kadar geçen 11 gün İstanbul’da bir otelde kaldı. Güvenlik birimlerinin araştırmasına göre, bu süre içinde Rus uyruklu bir kadın ile görüştü. IŞİD’li bir örgüt elemanı ile yaptığı bir görüşmenin kaydına ise henüz rastlanmadı.



BOMBALARI YANINDA MI GETİRDİ
Ramazanova, eylemde kullandığı el bombalarını Suriye’den beraberinde mi getirdi, yoksa İstanbul’da IŞİD militanlarından mı aldı? Bu da yanıt bekleyen sorulardan biri. Güvenlik güçlerinin tespitlerine göre, Ramazanova polis merkezine girmeden önce 1-1.5 saat Sultanahmet’te dolaştı. Önce Sultanahmet Camisi civarına gitti. Bir süre sonra oradan ayrıldı. Çevrede ve civardaki parklarda dolaştı. Yanındaki 2 el bombası ile birlikte Sultanahmet’teki tek resmi kurum olan İstanbul Turizm Şube Müdürlüğü’ne gitti. Yanındaki el bombalarından ilki pimini çekmesine rağmen patlamadı. Tam bu sırada polis tarafından açılan ateş ile vuruldu. Ancak ikinci el bombasının da pimini çekmişti. Bomba patladı. Kendisi öldü, polis memuru Kemal Kumaş şehit oldu.

Tanışınca kapandı
DIANA Ramazanova, 2014 yılı başında Abu Aluevitsj Edelbijev ile imam nikâhı kıymadan önce, başı açık bir genç kızdı. Arkadaşlarıyla ve tek çektirdiği fotoğraflarda modern, açık kıyafetler giydiği görülüyor. Hayatına Edelbijev girdikten sonra ise çarşaf giyiyor, hayat tarzı tamamen değişiyor. Çift İstanbul’da kaldığı süre içinde  Sultanahmet, Boğaz kıyıları ve Adalar’da hatıra fotoğrafları çektirmiş. Kaçak yollarla Suriye’ye geçince İdris ve Sümeyra kod isimlerini kullanan çift, Suriye’de de bol bol fotoğraf çektirmiş.


Cevap bekleyen sorular
- TÜRK güvenlik birimleri Sultanahmet’teki intihar saldırısının şifrelerini çözebilmek için Rusya, Suriye ve Türkiye’deki tüm bağlantıları kullandı. Diana Ramazanova’nın özel yaşamıyla ilgili birçok ayrıntıya ulaşıldı. Ancak şu sorular yanıt bulmadı:
- Norveç, Abu Aluevitsj Edelbijev’in mal varlığını terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu kanaatine vararak 2014 Ekim’de dondurdu. Edelbijev’le ilgili soruşturma daha da eskiye dayanmasına rağmen, Norveç makamları diğer ülkelerdeki resmi makamlarla bilgi alışverişinde bulundu mu?
- Abu Aluevitsj Edelbijev geçen mayıs ayında Türkiye’ye kaçak yollardan girmesine rağmen, nasıl oldu da Diana Ramazanova’yla 3 ay boyunca İstanbul’da rahatça yaşadı?
- İntihar bombacısı Diana Ramazanova 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak olarak Türkiye’ye girdikten sonra kimlerle bağlantı kurdu? Gaziantep’ten İstanbul’a taksi ile gelecek kadar parayı nereden buldu?
- Diana Ramazanova saldırıda kullandığı biri patlamayan iki el bombasını nereden buldu? Suriye’den mi getirdi? Türkiye’ye girdiği 26 Aralık’tan saldırının gerçekleştiği güne kadar el bombalarını yanında mı taşıdı?
- Diana Ramazanova saldırıdan önce, diğer intihar saldırılarında görmeye alışık olduğumuz gibi bombaları neden üzerine sarmadı?


Halter şampiyonuydu
- ABU Aluevitsj Edelbijev’in gençler turnuvasında Norveç’te halter şampiyonu olduğu ortaya çıktı. Çeçen haber sitelerinde yer alan habere göre, 1991 doğumlu olan Edelbijev, babası gibi halter sporuyla ilgilendi. Çeçen genç, 2008 yılında yıldızlar kategorisinde düzenlenen halter şampiyonasında Norveç şampiyonu olarak altın madalya kazandı. Edelbijev’in babası Alou Edelbijev’in de 1970’li ve 80’li yıllarda Çeçenistan’da ünlü bir halterci olduğu belirtildi. (kaybak:hürriyet.com.tr)

Gülen hakkında suç duyurusu

Gazeteci Emin Pazarcı, kendisine iftirada bulundukları gerekçesiyle Fetullah Gülen ve avukatı Nurullah Albayrak hakkında duyurusunda bulundu.

Pazarcı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu öncesinde adliye önünde basın açıklaması yaptı. Gülen tarafından uzun zamandır bir suç duyurusu kampanyasıyla karşı karşı kalanlardan birisi olduğu belirten Pazarcı, "Paralel yapıdan bahseden, kendisiyle ilgili yazı yazan herkese 'ya tutarsa' mantığıyla suç duyurularında bulunuyor. Bunlardan nasibini alanlardan biri de benim" dedi. 

Kendisi hakkındaki suç duyurularından ikisinin takipsizlikle sonuçlandığını ifade eden Emin Pazarcı, şunları kaydetti:

"Bana malesef işlemediğim, hukuka aykırı bir fiil istinat edildi ve ben bunlardan takipsizlik kararı aldım. Şimdi Fetullah Gülen ve avukatı Nurullah Albayrak hakkında iftiradan dolayı suç duyurusunda bulunmaya geldim. İlginç olan şu, bu yazılarda ne Fetullah Gülen'in adından bahs edilmiştir ne de hukuken mağduriyet sayılabilecek herhangi bir ifade de bulunulmuştur. 'Özgür basına darbe' diye bahsedenler, aslında bizlerin yazı yazmasını engellemeye çalışmışlardır. Yargı kararı verecek. Ben aklandım şimdi, onlarla ilgili karşı şikayette bulunacağım, bakalım yargı ne diyecek?"


Bir gazetecinin "Gülen, suç duyurusunda neyi iddia etmişti" sorusu üzerine Pazarcı, "Kendi adından hiç bahsedilmemesine rağmen, iftira ve hakaret ettiğimi iddia etmişti. Aynı konuda başka suç duyuruları da onların da takipsizlikle sonuçlanacağını düşünüyorum. Şimdi direkt Fethullah Gülen kendisi suç duyurusunda bulunmuyor. Suçlanan, haklarında soruşturma açılan polisler de isimleri geçmemesine rağmen suç duyurusunda bulunuyor" cevabını verdi.

Açıklamanın ardında Pazarcı dilekçesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etti.

Dilekçede, "Şüphelilerin eylemi, sadece şahsıma yönelik bir 'iftira' olmakla kalmayıp, özgür basının sesini kısmaya da yöneliktir. Şüpheli Fetullah Gülen, yurt dışında olduğu için kendisi ile birlikte şahsıma yöneltilen suç duyurularına aracılık eden avukatı Nurullah Aybayrak hakkında da suç duyurusunda bulunma zarureti hasıl olmuştur" değerlendirilmesine yer verildi. Hürriyet

Mahkemeden flaş karar

Zeytinburnu’ndaki 16/9 gökdelenleri için verilen yıkım kararı yeni bir boyut kazandı. Tıraşlanacak katlarda daire sahibi olan bir şirketin açtığı davada, daire sahiplerine aldıkları taşınmazın bedeli ödenmeden yıkım yapılamayacağına karar verildi.

Zeytinburnu’nda 16:9 gökdelenleri için verilen yıkım kararı yeni bir boyuta taşındı.

Cumhuriyet'ten Özlem Güvemli'nin haberine göre tıraşlanacak katlarda daire sahibi olan şirketin Zeytinburnu Belediyesi’ne açtığı dava sonucunda, idare mahkemesi satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan davacıya “bedeli ödenmeden” yıkım yapılmasını hukuka uygun bulmadı. Mahkeme idare kusurlu olduğu için tazminat ödemesi gerektiğini belirtti. Tarihi Yarımada’nın siluetine bıçak gibi saplanan ve daha inşaatı başlamadan tartışma konusu olan 16/9 gökdelenleri için verilen “tıraşlama” kararında yeni bir gelişme yaşandı. Gökdelenlerin tıraşlanması gereken B Blokun 10. katında daire sahibi olan bir şirket yıkım kararı veren mahkeme kararı doğrultusunda encümen kararı ile “yapı tatil tutanağı”  düzenleyen Zeytinburnu Belediye Başkanlığı’na dava açtı.

Şirket, tüm süreçlerin idarenin bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını, bu durumda idarenin tazminat ödemesi gerektiğini belirterek işlemin iptal edilmesini istedi. Zeytinburnu Belediyesi de savunmasında mahkeme kararları doğrultusunda taşınmazın plansız ve ruhsatsız durumda kaldığı, ortaya çıkan hukuki durum nedeniyle encümenin yıkım kararı aldığını belirterek davanın reddini istedi.

İDARE KUSURLU
Dosyayı karara bağlayan İstanbul 7. İdare Mahkemesi, AİHM kararlarından örnekler vererek sağlıklı ve dengeli bir çevrenin oluşturulması bakımından yürürlükteki plan hükümlerine aykırı olarak inşa edilen yapıların, inşa edildiği tarihte yürürlükteki plan  ve ruhsata uygun olarak yapılsa da yargının aldığı karar doğrultusunda yıkılması gerektiği belirtildi. Yıkım kararında bu açıdan mevzuata aykırılık bulunmadığı ifade edildi. Ancak yıkım işlemi tesis edilmeden önce hukuka aykırı plan yapan ve ruhsat veren idarenin kusurlu davranışı nedeniyle tapu kayıtlarına, resmi belgelere güvenen iyi niyetli kişilere mülkiyet hakkının korunması bakımından yıkıma konu olan taşınmazın bedelinin ödenmesi gerektiği kaydedildi. Kararda, “Bu nedenle satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan ve ardından yapı kullanma izin belgesi düzenlenen bağımsız bölümün bedeli davacıya ödenmeden, sonradan ruhsatsız hale gelen yapımının yıkımı için tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi. Dava sonu encümen kararı 5 Eylül 2014’te oybirliği ile iptal edildi.

Metin Feyzioğlu: Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar

TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Atatürk’e 'diktatör' diyenleri eleştirdi. "Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" diyen Feyzioğlu, yargı bağımsızlığı, basının boyunduruk altına alınması gibi konulara çözüm bulunabileceğini, ancak zihinlerin şekillendirilmesinin nesillere mal olacağını vurguladı.


Denizli Barosu’nun davetlisi olarak kente gelen TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, dün akşam EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde avukatlarla söyleşiye katıldı.

Denizli Barosu Başkanı Avukat Müjdat İlhan ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu söyleşide Cumhuriyeti kuran Atatürk’e diktatör diyenleri eleştiren Feyzioğlu, "Atatürk diktatör olmak isteseydi, yeni yetişen nesillerin fikirlerini hür olmasını mı isterdi, tutsak olmasını mı isterdi diye sormuyorlar. Fikrini özgürleştirdiğin bir insan neyi hedefler. Kaçınılmaz olarak demokrasiyi hedefler. Kaçınılmaz olarak diktatörlüğün de karşısında durur. Bu sebeple bütün diktatörler, eğitim yoluyla fikirleri tutsak ederler. Bu sebeple bütün diktatörler, hurafelerle genç nesillerin beyinlerini yeni baştan örgütlemek, yeni tabirle formatlamak isterler. Bunun için eğitim sistemini alırlar; çocukların bilimle, fenle, sanatla yetişmesi yerine hurafelerle yetişmesini sağlarlar. Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" dedi.

''ZİHİNLEİRN ŞEKİLLENDİRİLMESİ 3 NESLE MAL OLUR''

Ülkenin karşısındaki en büyük tehlikenin yargının bağımsızlığını yitirmesi ya da basının boyunduruk altına girmesi olmadığını ifade eden Feyzioğlu, "Bunların hepsinin çözümünü buluruz. Bir kısmını üç günde, bir kısmını da üç ayda çözeriz. Ama zihinlerin şekillendirilmesi bize en az üç nesle mal olur. Ama insan öyle bir varlıktır ki hiçbir şekillendirme sonsuza kadar gitmiyor. Kaybetmeye vaktimiz yok, haliminiz yok. Benim karşımızda gördüğüm en büyük tehlike, endişe kaynağı nesillerin zihinlerinin tutsak edilmeye başlanması. Buna bağlı olarak toplumun en temel konularda bile düşünmeden birbirine kırdırılma aşamasına getirilmesidir. Biraz daha çok çalışmamız lazım" diye konuştu. (Kaynak:hürriyet.com.tr)

15 Ocak 2015 Perşembe

Herkes ölecek dedi, bir hafta sonra ayağa kalktı

Katrina Burgess(17) Weymouth, Dosert younda 110 km hızla giderken kontrolünü kaybetti ve bir uçuruma yuvarlandı.

Bu korkun kaza sonucunda sırtında, boyunda ve vücudunun diğer yerlerinde inanılmaz kırıklar meydana geldi. Vücudunun birçok yerinde kaburgalarında bacaklarında kırıklar vardı ve akciğeri delinmişti. Cerrahlar bu tip omurilik yaralanmaları ameliyatlarının riskli olduğunu ve ölüme bile gidebileceğini söyledi. Katrina'nın sırtı açılıp içine aynı uzunlukta yatay çubuklar yerleştirildi. Bu çok riskli bir operasyondu. Bir hafta sonra destek için titanyum vida takıldı. Sadece bir gün sonra ilk adımlarını atmaya başladı. Daha sonra Katrina bir moda ajansıyla anlaşma imzaladı ve modelliğe geri döndü. Kartinanın uçurumdan fırlayan aracı bu hale gelmişti.Model olan Burgess, hayatına devam ediyor. Medyafaresi


Papa'dan şok Fransa yorumu! "Anneme küfreden..."

Charlie Hebdo katliamının ardından Papa Francis'den de bir yorum geldi. Papa "Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır" dedi, şöyle örneklendirdi: Eğer arkadaşım Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. İnsanların inançlarıyla dalga geçemezsiniz.

Milliyet'in haberine göre; Filipinler'e yapacağı ziyaret için uçakta gazetecilere açıklama yapan Papa Francis Charlie Hebdo katliamıyla ilgili konuştu. Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünü temel bir insan hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi.

Daily News’da yer alan habere göre Papa duruma ilişkin ziyaretlerinde kendisine eşlik eden Alberto Gasparri üzerinden bir örnek verdi ve “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.” dedi.

Böyle bulundu! (+18)

Filipinler’in başkenti Manila’da kan donduran görüntüler ortaya çıktı. Papa Francis’in ülkeye gerçekleştireceği gezi öncesi yönetim Manila sokaklarındaki kimsesiz çocukların hepsini toplayarak bir hücreye koyduğu ortaya çıktı. Üstelik çocukların zorla tutulduğu bu yerde kimisi açlıktan ölüyor.

Filipinler’de yaşanan bu skandal kan donduran görüntüleri ortaya çıkardı.  Papa’nın ziyareti öncesi büyük bir hareketliliğin yaşandığı ülkede yetkililer sokaklardaki kimsesiz çocukları adeta başıboş köpekleri toplar gibi toplayıp sığınma evine getirdi. Toplama kampını andıran bu yerde çocuklar yetişkinlerle aynı koğuşlarda büyük bir kalabalık içinde tutuluyor. Geceleri yerde yatmaya zorlanan çocuklar yetişkinler ya da kendilerinden daha büyükler tarafından dayak ve işkenceye maruz kalıyor. İnsanlık dışı görüntülerin yaşandığı bu yerde açlıktan ölen çocuklar bile var. 11 yaşında bir çocuğun beton zemin üzerinde çıplak bir şekilde yatan cansız bedeni buarada yaşanan dehşetin en güzel göstergesi.Üstelik bu utanç ortamına Papa’nın ziyereti sırasında sokaklarda çocukların dolaşmaması için bir çok çocuk hapsedilmiş durumda. Bunlardan biri de bir demir çubuğa kelepçelenmiş halde tutulan ve acı içinde ağlayan 13 yaşındaki kız çocuğu. (Milliyet)






14 Ocak 2015 Çarşamba

Yaşar Kemal hastaneye kaldırıldı!

Ünlü yazar Yaşar Kemal'in solunum güçlüğü nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi altına alındı.

Ünlü yazar Yaşar Kemal’in bugün solunum güçlüğü çekmesi nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildiği ve tedavi altına alındığı bildiriliyor.

YAŞAR KEMAL KİMDİR
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde dünyaya geldi. Annesi Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi’nin oğludur. Yaşadığı küçük bir kaza nedeniyle tek gözünü kaybetmiştir. Yaşar Kemal, ilköğrenimine Burhanlı köyü ilkokulunda başladı, Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Adana’da ortaokula devam etti. Ortaokul son sınıftayken okulu bırakmak zorunda kaldı ve amelebaşılık, ırgatlık, çeltik tarlalarında kontrolörlük , arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Yaşar Kemal 1950 yılında siyasi nedenlerle bir yıl Kozan Cezaevi’nde tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı. Yazar, bu olaydan sonra 1951 yılında İstanbul’a yerleşti ve kısa bir işsizlik döneminden sonra Cumhuriyet Gazete’sinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı. Cumhuriyet gazetesindeki bu görevi 1963 yılına kadar devam etti.
Yazar, “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı’nı, ilk romanı olan “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı, 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti”adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülü’ nü, kazandı.
Ayrıca “Yer Demir Gök Bakır” ile 1977′de Fransa’da Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” ile 1979′da yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı ve 1984 yılında Fransa’nın Légion D’Honneur nişanını aldı.
Adana’da yetişmesinden dolayı eserlerinde Torosları, Çukurova’yı ve o yörenin insanlarının çektiği yaşam sıkıntılarını, ezilişini, ağalık, kan davaları gibi toplumsal olayları dile getiren Yaşar Kemal, roman, deneme, öykü, çocuk romanı, derleme gibi farklı edebi eserlerle Türk Edebiyatı’na katkıda bulunmuştur.

Doktorların yoğun bakımda kebap partisi!

Hastanenin yoğun bakımında çekildiği iddia edilen görüntüler sosyal medyayı salladı.


Elazığ’da bir özel hastanenin yoğun bakım ünitesinde çekildiği iddia edilen görüntüler şaşkına uğrattı. Doktorlar, titizlikle bakılması gereken ağır hastaya aldırış bile etmeden ziyafet çektiler.
Hastanın tedavisi ve bakımının yaşamsal önemi olduğu yerlerden biri olan yoğun bakımda çalışan personelin kebap keyfi büyük tepki çekti.

YOĞUN BAKIMDA KEBAP ZİYAFETİ
Gazeteci Burhan Akdağ’ın paylaştığı fotoğraflarda hastane içinde bile yasak olması gerekirken, yoğun bakım ünitesinde doktorların kebap ziyafeti verdiği görülüyor.

SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Bir sehpa üzerine serilen gazetelerin üstüne konulan kebabı doktorlar afiyetle yerken arka planda ise ameliyattan çıkmış bir hastanın kendinden geçmiş görüntüsü yer alıyor.
İnternette yer alan fotoğraflara ise çok sert tepkiler geldi. Sözcü


Hakan Uzan'ın telekız pazarlığı belgeselde

Firari işadamı Hakan Uzan'ın telekız pazarlığı IDX kanalında yayınlanan 'Canavar Anneler' isimli belgesele konu oldu.

Belgeselde çocuk sahibi olup suça karışmış annelerinin hikayesini anlatıyor. Milyarderlere eskort kız pazarlayan ajansın sahibi Michelle Braun, yaptığı bir röportajda Hakan Uzan'ın kendisine yılda 3 milyon dolar ödediğini iddia etmişti.

 Uzan , Türkiye'nin en ünlü GSM operatörlerinden birinin milyarder patronu diye tanıtıldı. Belgeselde Uzan'ın Michelle Braun ile yaptığı görüşmeler temsili olarak yer verildi. Uzan'ı ikizi kadar benzeyen bir oyuncu canlandırdı. (Günaydın-Yüksel Aytuğ)

Schengen'le ilgili şok teklif

PARİS’te hiciv dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının ardından küresel bir boyut kazanan “Je suis Charlie” protestosu Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda da kendine yer bulurken kontrolsüz seyahat olanağı sağlayan Schengen sistemine yönelik tartışmalar iyiden iyiye kızışıyor.

Basına konuşan Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri aynı zamanda da AP üyesi Marine Le Pen, “Fransa’nın sınırlarının kontrolünü ele almasının zamanı geldi. Silah tüccarlarına ve teröristlere yardımcı olan Schengen’i askıya almalıyız” dedi. Serbest dolaşımı “çılgın” bir fikir olarak değerlendiren ve Schengen’in ardında yatanın “ideolojik körlük” olduğunu savunan Le Pen, “Ülkemize giren ve çıkana karar vermekte özgür olmalıyız” diye konuştu.

Değişikliğe gerek yok

Le Pen’in bu açıklamaları yaptığı sırada AP Genel Kurulu’nda ülkesinin AB Dönem Başkanlığı’nın sona ermesi nedeniyle konuşma yapan İtalya Başbakanı Matteo Renzi ise “Düşmanlarımız bizi öldürmek değil, yaşam biçimimizi değiştirmek istiyor. Evet, düşman var, inkâr edilemez. Ama bu din değil; ideoloji, fanatizm” ifadelerini kullanıp Schengen’de değişikliğe ihtiyaç olmadığını belirterek, “Duvarları yükseltmek Avrupalılık olamaz” dedi. AP’deki ikinci büyük grup olan Sosyalistler Grubu’nun lideri Gianni Pittella ise Schengen’i askıya alma önerisinin “delice” olduğunu söyledi.
Neler değişebilir
Schengen konusunda kısa vadede atılabilecek en hızlı adımı dış sınırlardaki kontrollerin yasal düzenlemeler çerçevesinde AB vatandaşlarına da gerektiği gibi uygulanacak şekilde artırılması oluşturuyor. Schengen konusu başta olmak üzere terörle mücadele konusunda AB çapında kararların 12 Şubat’ta Brüksel’de yapılacak zirveden çıkması bekleniyor. Ulusal çapta ise şimdiden farklı öneriler söz konusu. Fransa’da cezaevindeki radikal İslamcı tutukluların izole edilmesi, İngiltere’de internette radikal faaliyetlere kısıtlama getirilmesi, İtalya’da terörizm için süper savcı uygulaması ve radikallerin 24 saat izlenmesi, Almanya’da ise istihbarat birimleri arasında işbirliğinin artırılması tartışılıyor.

"Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz"

GENELKURMAY eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 2010 yılında Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde 9 askerin şehit olduğu Gediktepe karakoluna yönelik PKK baskınında yaralanan ve ziyareti sırasında, 'Burada dikili taş olmaya razıyım' sözü ile unutamadığı asker Volkan Demir ile Gaziantep’te karşılaştı. Başbuğ, halen bacaklarında şarapnel parçası bulunan askerin işsiz olduğunu öğrenince "Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz, acı bir durum ne diyeyim?" sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi.

Hakkari’nin Şemdinli ilçesi’nin Irak sınırındaki Gediktepe Karakolu’na, 19 Haziran 2010’da PKK’lı teröristler tarafından saldırı düzenlendi. 9 askerin şehit olduğu saldırıda aralarında aslen Giresunlu olan ancak Gaziantep’te yaşayan er Volkan Demir’in de bulunduğu 14 asker yaralandı. Bu saldırıdan bir gün sonra Gediktepe Karakolu’na o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ giderek inceleme yaptı ve yaralı askerlerle görüştü.

Ziyaret sırasında yaralı askerlerden Volkan Demir’in terhisine 50 gün kaldığını öğrenen Orgeneral İlker Başbuğ, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a, ’terhis süresi kısalan askerleri sınırda görevlendirmeme’ yönünde görüş bildirdi. Ancak bu teklifi duyan Volkan Demir, Başbuğ ve Erdoğan’ı, "Arkadaşlarımın şehit olduğu, yaralandığı Gediktepe’de değil 50 gün, bir ömür askerlik yapmaya, dikili taş olmaya razıyım’ sözleriyle duygulandırdı.

O SÖZÜNDEN HATIRLADI

Bacağındaki şarapnel parçalarına rağmen askerliğini Gediktepe’de tamamlayarak Gaziantep’e dönen ve bir süre psikolojik tedavi gören Volkan Demir, çatışmanın ardından hafif yaralı olduğu ve hastanede tedavi görmediği gerekçesiyle gazilik unvanını elde edemedi. 

Ağır işlerde çalışamayan ve bacaklarındaki şarapnel parçaları da halen duran Demir, aramasına rağmen bir türlü iş bulamadı. Volkan Demir, Gediktepe’de Recep Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ ile birlikte çekilmiş çerçevelettiği fotoğraf ile 'Atatürk ve Cumhuriyet' konulu söyleşi için Gaziantep’e gelen İlker Başbuğ’un yanına gitti. İlker Başbuğ, kendisini tanıtan Volkan Demir’i, fotoğrafa bakınca 'dikili taş olurum' sözünden hatırladı.


''BU ÇOCUĞA SAHİP ÇIKAMIYORUZ, ACI''

Bir süre sohbet ettiği Volkan Demir’in bacaklarında hala şarapnel parçası bulunduğunu ve işsiz olduğunu öğrenen Başbuğ, duruma üzülerek şöyle konuştu:
"İşsiz olmasına üzüldüm. Ben o gün ziyarette, ’terhisine az süre kalanları sınır hattından geriye alalım, geri hizmette kullanalım’ önerisinde bulundum. Bu askerimiz o zaman bu teklifi duyunca; ’Burada dikili taş olmaya razıyım’ dedi. Başbakan da orada, bu sözü ben bugün gibi hatırlıyorum. Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz, acı bu. Ne diyeyim yani? Ülkede şehitlerinize, gazilerinize ve size hizmet eden emeklilerinize sahip çıkacaksınız. Bir devlet, bir millet şehitlerinin geride bıraktıklarına, gazilerine ve emeklilerine sahip çıkmıyorsa o ülkenin geleceğini ben parlak görmüyorum."

PROF. ARPACIOĞLU İLGİLENECEK

İlker Başbuğ, yeniden gördüğü için mutlu olduğunu ifade ettiği Volkan Demir’in tedavisi ve iş bulması için yardımcı olacağını söyledi. İlker Başbuğ daha sonra, bir düşünce grubu başkanı da olan Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Arpacıoğlu’na kendisini duygulandıran askeri tanıttı, tedavisi ve iş bulması için ilgilenmesini istedi. 

Prof. Dr. Arpacıoğlu da bu isteğe olumlu yanıt vererek, askerin bacaklarındaki şarapnellerin çıkarılması ve kalıcı bir iş bulmasına yardım edeceğini söyledi. Hürriyet

Banyoda düşen 4 aylık hamile kadın öldü

İZMİR’in Buca İlçesi’nde, evinin banyosunda ayağının kayması sonucu düşerek başını yere çarptığı öne sürülen, yeni evli 4 aylık hamile 28 yaşındaki Sevde Keyvan, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Olay, bugün saat 00.30 sıralarında Yenigün Mahallesi numara 59/1’de meydana geldi. İddiaya göre, yıkanırken dengesini kaybeden Sevde Keyvan, yere düşerek başını beton zemine çarptı.    

Keyvan’ın uzun süre banyodan çıkmamasından şüphelenen eşi Mehmet Keyvan içeri girdi. Eşini yerde baygın olarak bulan Mehmet Keyvan, durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından Sevde Keyvan, ambulansla Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne kaldırıldı.

Burada tedaviye alınan Sevde Keyvan, yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Keyvan’ın cesedi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Mehmet Keyvan ile 5 aylık evli olan Sevde Keyvan’ın 4 aylık hamile olduğu belirtildi.

Cumhuriyet önünde olağanüstü güvenlik

Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun bugünkü sayısından bir bölümünün Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanacağı haberleri üzerine, gazete binası önünde polis güvenlik önlemi aldı. Gece yarısı gazeteye çıkan sokaklar tedbir amaçlı polis tarafından trafiğe kapatıldı. Gazete önündeki yolu kullanmak isteyen çok sayıda vatandaş geri dönmek zorunda kaldı. Sabah saat 09:00 sıralarında güvenlik önlemleri azaltıldı, sokaklar trafiğe açıldı. Gece yarısı matbaa çıkışında da kamyonlar durduruldu ve gazeteye bakıldı. Yaklaşık 40 dakika süren kontrollerin sonunda kamyonların dağıtıma çıkmasına izin verildi.

Fransa'da 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından, ilk sayısını çıkartacak olan Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun bir bölümünün Cumhuriyet gazetesinde yayınlanacağı haberleri üzerine, Şişli'de bulunan Cumhuriyet gazetesi binası önünde polis güvenlik önlemi aldı.

CUMHURİYET'TE BUGÜN NE VAR? 
FRANSA’da 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından, Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo yeni sayısıyla çıktı; raflarda yerini aldı. Cumhuriyet gazetesi de, dünya genelinde 16 dilde 3 milyon basılan 16 sayfalık Charlie Hebdo Dergisi’nden 4 sayfa yazı ve karikatür seçkisine yer verdi.
Gazetede yayımlanan bölümlerde, saldırıyı kınamak için sokaklara çıkanların resimlerinin üzerine konuşma baloncuğu açılarak "özgürlük" ve "demokrasi" yazıları yazıldı. Dergide Katoliklerin dini lideri Papa Francisco karikatürleri yer aldı. Bir karikatürde Nijerya’da Boko Haram örgütünün öldürdüğü 2 bin kişiden bahsedildi. Derginin yazarı Antonio Fischetti "Ölmediler İşte" başlıklı yazısında, silahlı saldırıda hayatını kaybeden arkadaşlarından bahsetti; onlara özlemini dile getirdi. Saldırıda hayatını kaybeden yazar ve çizerlerin karikatürlerine de yer verildiği görüldü.

Saat 24.00 sıralarında "akrep" diye tabir edilen zırhlı polis aracı gazete binası önünde beklemeye başladı. Saat 01.00'dan itibaren de gazeteye çıkan Şişli Büyükdere Caddesi'ni Abide-i Hürriyet Caddesi'ne bağlayan yol, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokağı ve İstiklal Sokak güvenlik şeridi ve demir bariyerlerle araç trafiğine kapatıldı. Sabah saatlerinde kapanan yolları kullanarak işe ve okula gitmek isteyen çok sayıda vatandaş geri dönmek zorunda kaldı. (Hürriyet)