Meclis'e sunulan Elektrik Piyasası Kanunu'na göre, dava açanlara ödenen kayıp-kaçak bedeli faturalandırılarak tüketiciden geri alınacak.
Elektrik Piyasası Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören 15 maddelik tasarı önceki gün hükümet tarafından TBMM’ye sunuldu. Tasarıda, elektrikte kayıp Kaçak bedellerine yönelik açılacak davaların önüne geçmek için ilginç bir hüküm de yer aldı.
Geçici bir madde ile kayıp kaçak konusunda bugüne kadar açılan davalar sonucunda yapılan ödemeler ile mahkeme masrafl arının, bundan sonraki dönemlerde hazırlanacak yeni faturalara eklenerek tüm tüketicilerden tahsilinin önü açılıyor. Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Tasarı, TBMM Genel Kurulu’na sunuldu.
Tasarı elektrik faturalarındaki kayıp kaçak bedellerine itiraza yönelik dava açılmasının önüne geçiyor. Ancak, tasarı ile Elektrik Piyasası Kanunu’na ilginç bir geçici madde ekleniyor. Bu na göre, elektrik faturalarındaki kayıp kaçak bedellerine itiraz edip dava açarak bu paraları geri alan tüketicilere ödenen tüm bedellerin yeniden müşteriden tahsilinin önü açılıyor.
Yasaya eklenen geçici 19’uncu madde ile ‘mahkeme ve tüketici hakem heyeti kararına istinaden dağıtım şirketi ya da tedarikçi tarafından yapılan iadeler ve mahkeme kararlarına yer alan giderler dağıtım tarifeleri yoluyla karşılanır’ hükmü yasaya eklendi. Bu hüküm, tüketicilere bugüne kadar ödenen tüm bedeller ile yapılan mahkeme masrafl arının dava açsın açmasın tüm tüketicilerden tahsil edilmesinin önünü açıyor.
Gerekçe: Davalar sürerse elektrik şirketleri iflas eder
Tasarının gerekçesinde mahkemeler tarafından mevzuata rağmen verilen kararların, elektrik dağıtım ile perakende satış hizmetlerini sürdürülemez hale getirdiği kayldildi. Yapılan düzenlemeyle hizmetlerin devam ettirilemez hale getirilmesinin önlenmesinin amaçlandığı kaydedildi. Gerekçede, 2013 yılında 21 dağıtım şirketinin hedef kayıp kaçak oranları baz alınarak hesaplanan kayıp kaçak enerjiye konu gelir ihtiyacının 5.85 milyar lira olduğu ancak bunların her şey dahil toplayabilecekleri toplam tutarın gelir tavanı toplamının 3.5 milyar lira olduğu belirtildi.
Gerekçede, ‘Bu şartlar altında 5.85 milyar liralık kayıp kaçağa konu enerji maliyetinin dağıtım şirketlerine yüklenmesinin şirketlerin tamamının faaliyetlerinin sürdürülemez hale gelmesi ve pek çoğunun ifl as etmesi anlamına geleceği açıktır’ ifadeleri yer aldı.
8 yılda 33 milyar TL kayıp kaçak tahsilatı
Aynı maddenin gerekçesinde, 2006-2014 arasında sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli ve dağıtım bedeli dışında sadece kayıp kaçak kapsamında 33 milyar liralık tahsilat yapıldığı belirtilerek, bu rakamın iadesinin fiili olarak mümkün olmadığı kaydedildi.
Gerekçenin son bölümünde, ‘Tedarikçiler tarafından tüketicilere ödenen bedellerin ve mahkeme masrafl arının tekrar bir dava sürecine gerek kalmaksızın dağıtım şirketlerine rücu edilerek dağıtım şirketlerinden tahsil edilmesi ve dağıtım şirketlerinin hem kendisinin katlandığı iade ve mahkeme giderlerini hem de tedarikçiler tarafından rücu edilmesi sonucu ödediği iade ve mahkeme masrafl arı kapsamındaki giderleri dağıtım tarifeleri yoluyla geri alması sağlanmaktadır’ bilgisi yer aldı.
Bazı yatırımlar çevre ve kıyı kanunundan muaf olacak
Tasarının birinci maddesi ile 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun yapılaşmaya ilişkin sınırlandırmalar getiren hükümleri de değiştirildi. Buna göre askeri yasak ve güvenlik bölgelerine yapılacak kamu ve özel sektöre ait, rafineri, petrokimya tesisleri ve eklentileri ile milletlerarası anlaşma hükümleri uyarınca yapılması öngörülen yatırımlara, Kıyı Kanunu’nun sınırlayıcı hükümleri uygulanmayacak. Yine milletlerarası anlaşma hükümleri uyarınca yapılması öngörülen üretim tesisleri için alınacak ruhsat ve diğer mevzuattan kaynaklanan inşaata izin, onay, lisans gibi belgeler, ilgili kurul tarafından belirlenen süre içinde sunulacak. Ancak üretim lisansı alınmadan önce üretim tesisiyle doğrudan ilgili olmayan yapıların inşasına başlanabilecek.
Milletlerarası anlaşma hükümleri çerçevesinde transit petrol boru hattı projelerinin inşa ve modernizasyonunu gerçekleştirenlere yapılan tüm teslim ve hizmetler KDV’ye tabi olmayacak. Bu kapsamda yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle yüklenen vergiler, vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan vergiden indirilecek. İndirim yoluyla telafi edilemeyen vergiler ise mükellefin talebi üzerine iade edilecek.
2019’a kadar çevre mevzuatından muafiyet
EÜAŞ veya bağlı ortaklıklarına, kamu üretim şirketlerine ve bunlara ait üretim tesisleri ile daha önceden özelleştirilmiş şirketlere, çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31 Aralık 2019’a kadar süre tanındı. Tasarı uyarınca ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde bir Nükleer Enerji Genel Müdürlüğü kurulacak.
Kaynak: Dünya
30 Ocak 2015 Cuma
AA Fethullah Gülen'in kaldığı yeri görüntüledi
Anadolu Ajansı Fethullah Gülen’in kaldığı evi görüntüledi.
AA’nın geçtiği haberde, “bir zamanlar ziyaretçi akınına uğradığı söylenen Pensilvanya'daki malikanesinde sessizlik hakim” ifadeleri dikkat çekiyor. Haberde ayrıca AA muhabirlerinin, eve giren bir şoförün agresif tavırlarına maruz kaldığı öne sürülüyor… AA’nın haberinde, evin büyük ve sık ağaçlar nedeniyle etraftaki tepelerden tatmin edici şekilde görüntülenemediği vurgulanıyor. Fotoğraflardan birinde ise “Özel mülktür girilmez” yazan tabela dikkat çekiyor…
AA’nın geçtiği haberde, “bir zamanlar ziyaretçi akınına uğradığı söylenen Pensilvanya'daki malikanesinde sessizlik hakim” ifadeleri dikkat çekiyor. Haberde ayrıca AA muhabirlerinin, eve giren bir şoförün agresif tavırlarına maruz kaldığı öne sürülüyor… AA’nın haberinde, evin büyük ve sık ağaçlar nedeniyle etraftaki tepelerden tatmin edici şekilde görüntülenemediği vurgulanıyor. Fotoğraflardan birinde ise “Özel mülktür girilmez” yazan tabela dikkat çekiyor…
Paralel Yapıya karşı Karnabahar kürü.. Zaytung bombası
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına getirilen bitki uzmanı İbrahim Saraçoğlu sosyal medyada günün konusu oldu. Mizah sitesi Zaytung'un Saraçoğlu haberi ise çok konuşulacak..
İŞTE ZAYTUNG'UN O HABERİ
Erdoğan'ın Başdanışmanlığına Atanan Prof. Saraçoglu'ndan İlk Açıklama: ''Paralelle mücadele için karnabahar kürü ve karabaş çayı...''
Botanik dünyasının sevilen ismi Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, yeni atandığı Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevine hızlı başladı. Dün, görevi teslim almasının ardından Ak Saray’ın bahçesinde ve mutfağında ilk incelemelerini gerçekleştiren ünlü profesör, öncelikli hedefinin paralel yapıyla mücadele olduğunu ortaya koydu. ‘Paralelle mücadele için karnabahar kürü ve karabaş çayı, CHP zihniyetine karşı ılık hatmi şurubu’ formülüyle işbaşı yapan Saraçoğlu, dış mihraklar içinse 3.Köprü Şerbeti adını verdiği karışımını hazırlayacak.
“Osmanlı’da da var”
Ak Saray’da düzenlediği basın toplantısıyla ilk kez Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatıyla gazetecilerin karşısına çıkan Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, göreve getirilmesine ve yapacaklarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Roma döneminde Galya’dan bu yana bitkilerden anlayıp karışımlar elde eden danışmanların varlığına dikkat çeken Saraçoğlu “Biliyorsunuz Asterix gibi, Obelix gibi büyük liderler de hep bitkiyle haşır neşir olanlara akıl danışmışlardır. Ayrıca Osmanlı’da da padişahın baharatçıbaşısı kuvvet şuruplarıyla olsun, Mesir macunlarıyla olsun özellikle soyun devamında çok kilit rol oynamıştır” sözleriyle getirildiği pozisyonun tarihsel öneminin altını çizdi.
Kalbin düşmanı: Maklube
Paralel yapılanma nedeniyle toplum sağlığının gün geçtikçe bozulduğunu da kaydeden başdanışman, Gülen hareketinin yargıya sızdığı gibi kalp ve damar yollarına da yayılmış olduğunu sözlerine ekledi. Saraçoğlu, içinde bulunan pirinç ve etle maklubenin bir numaralı kalp düşmanı olduğunu aktarmasının yanısıra, sık sık gözyaşlarıyla gündeme gelen Fettullah Gülen’de de D vitamini eksikliği olabileceğine vurgu yaparak kendisinin derhal az güneş alan Pensilvanya’dan Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini kaydetti.
Hangi bitki neye iyi geliyor?
Basın toplantısının son bölümünde, siyasi arenada hangi bitkinin hangi soruna iyi geldiğine ilişkin de önemli bilgiler veren Prof.Saraçoğlu’nun kamuoyuyla paylaştığı son derece kritik ipuçları şöyle;
Karakulak otu: Dinlenmelere karşı iyi geldiği bilinen ot, kaynatılarak içilmesi halinde 8 ila 12 saat arasında dinleme aygıtlarını paralize etme özelliğine sahip.
Allium neapolitanum: Halk arasında ‘osuruk otu’ olarak da bilinen neapolitanum, kapatma kararına rağmen bulundukları yerleri terk etmemekte direnen dersane olursa kullanılacak. Havanda hafifçe ezilen osuruk otlarının dersanelerin içine atılıp atılıp kaçılması hedefleniyor.
Sumak: Ekşimtrak ve karakterli tadının yanında düzenli tüketildiğinde kredi faizlerini de %1 düşürdüğü gözlendi.
Cezayir menekşesi: Kaynar suya koyulup 1 gece bekletilmesinin ardından başta Cezayir olmak üzere Afrika’daki Gülen cemaati okullarını kapatma etkisi bulunuyor.
Mercanköşk: Köşk üzerinde vesayet bitirici etkiye sahip ot, seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da geçtiğimiz yıl kullanıldı.
Hatmi çiçeği: Antioksidan, antialerjik ve antienflamatuar etkisinin yanısıra bitki aleminin en antidemokratik çiçeği olarak bilinen hatmi, CHP zihniyetine karşı birebir.
Sarımsak: C vitamini deposu olarak bilinen sarımsak, yarın öbür gün gerek fazla uzayan MGK toplantılarını erken sonlandırmak için, gerekse Yunanistan Başbakanı gibi misafirliğinin kısa sürmesi tercih edilen konuklar için kullanılacak.
Kereviz Sapı: Kerevizin en değersiz kısmı olarak görülen sap bölgesi, ayıklandıktan sonra yaygın kanının aksine çöpe atılmamalı. Çünkü kereviz sapı paralel yapı, dış mihrak dövmekte bire bir. Özellikle ıslak ıslak kullanıldığında acayip yakıyor...
İŞTE ZAYTUNG'UN O HABERİ
Erdoğan'ın Başdanışmanlığına Atanan Prof. Saraçoglu'ndan İlk Açıklama: ''Paralelle mücadele için karnabahar kürü ve karabaş çayı...''
Botanik dünyasının sevilen ismi Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, yeni atandığı Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevine hızlı başladı. Dün, görevi teslim almasının ardından Ak Saray’ın bahçesinde ve mutfağında ilk incelemelerini gerçekleştiren ünlü profesör, öncelikli hedefinin paralel yapıyla mücadele olduğunu ortaya koydu. ‘Paralelle mücadele için karnabahar kürü ve karabaş çayı, CHP zihniyetine karşı ılık hatmi şurubu’ formülüyle işbaşı yapan Saraçoğlu, dış mihraklar içinse 3.Köprü Şerbeti adını verdiği karışımını hazırlayacak.
“Osmanlı’da da var”
Ak Saray’da düzenlediği basın toplantısıyla ilk kez Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatıyla gazetecilerin karşısına çıkan Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, göreve getirilmesine ve yapacaklarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Roma döneminde Galya’dan bu yana bitkilerden anlayıp karışımlar elde eden danışmanların varlığına dikkat çeken Saraçoğlu “Biliyorsunuz Asterix gibi, Obelix gibi büyük liderler de hep bitkiyle haşır neşir olanlara akıl danışmışlardır. Ayrıca Osmanlı’da da padişahın baharatçıbaşısı kuvvet şuruplarıyla olsun, Mesir macunlarıyla olsun özellikle soyun devamında çok kilit rol oynamıştır” sözleriyle getirildiği pozisyonun tarihsel öneminin altını çizdi.
Kalbin düşmanı: Maklube
Paralel yapılanma nedeniyle toplum sağlığının gün geçtikçe bozulduğunu da kaydeden başdanışman, Gülen hareketinin yargıya sızdığı gibi kalp ve damar yollarına da yayılmış olduğunu sözlerine ekledi. Saraçoğlu, içinde bulunan pirinç ve etle maklubenin bir numaralı kalp düşmanı olduğunu aktarmasının yanısıra, sık sık gözyaşlarıyla gündeme gelen Fettullah Gülen’de de D vitamini eksikliği olabileceğine vurgu yaparak kendisinin derhal az güneş alan Pensilvanya’dan Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini kaydetti.
Hangi bitki neye iyi geliyor?
Basın toplantısının son bölümünde, siyasi arenada hangi bitkinin hangi soruna iyi geldiğine ilişkin de önemli bilgiler veren Prof.Saraçoğlu’nun kamuoyuyla paylaştığı son derece kritik ipuçları şöyle;
Karakulak otu: Dinlenmelere karşı iyi geldiği bilinen ot, kaynatılarak içilmesi halinde 8 ila 12 saat arasında dinleme aygıtlarını paralize etme özelliğine sahip.
Allium neapolitanum: Halk arasında ‘osuruk otu’ olarak da bilinen neapolitanum, kapatma kararına rağmen bulundukları yerleri terk etmemekte direnen dersane olursa kullanılacak. Havanda hafifçe ezilen osuruk otlarının dersanelerin içine atılıp atılıp kaçılması hedefleniyor.
Sumak: Ekşimtrak ve karakterli tadının yanında düzenli tüketildiğinde kredi faizlerini de %1 düşürdüğü gözlendi.
Cezayir menekşesi: Kaynar suya koyulup 1 gece bekletilmesinin ardından başta Cezayir olmak üzere Afrika’daki Gülen cemaati okullarını kapatma etkisi bulunuyor.
Mercanköşk: Köşk üzerinde vesayet bitirici etkiye sahip ot, seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da geçtiğimiz yıl kullanıldı.
Hatmi çiçeği: Antioksidan, antialerjik ve antienflamatuar etkisinin yanısıra bitki aleminin en antidemokratik çiçeği olarak bilinen hatmi, CHP zihniyetine karşı birebir.
Sarımsak: C vitamini deposu olarak bilinen sarımsak, yarın öbür gün gerek fazla uzayan MGK toplantılarını erken sonlandırmak için, gerekse Yunanistan Başbakanı gibi misafirliğinin kısa sürmesi tercih edilen konuklar için kullanılacak.
Kereviz Sapı: Kerevizin en değersiz kısmı olarak görülen sap bölgesi, ayıklandıktan sonra yaygın kanının aksine çöpe atılmamalı. Çünkü kereviz sapı paralel yapı, dış mihrak dövmekte bire bir. Özellikle ıslak ıslak kullanıldığında acayip yakıyor...
Başkanlık sistemi neden padişahlık olsun?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gazetecilerin sorularını yanıtladı. İşte TRT Haber'de canlı yayınlanan programda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından önemli satırbaşları:
BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Bir çok alışkanlıkları siz değiştirmeye yönelik adımlar atarsanız, bunların üzerinde spekülasyonlar yaparlar. Bizden önceki cumhurbaşkanları da başkanlık sistemini dile getirmiştir. Dünyada bugün G20 ülkeleri içinden 10 tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Artık bir gerçeği görmemiz lazım. Acaba çok daha seri, çok daha kolay nasıl muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarız sorusunu sormamız lazım. Biz bunun peşindeyiz. Çok başlı yapı bizim ayağımıza pranga vuruyor.”
“Başkanlık sistemi konusunda, başbakanlığımın ikinci, üçüncü yılındaki kamuoyu araştırmalarıyla bugünkü durum çok farklı. ‘Evet-hayır’da denge çok çok olumlu istikamette. Biz dünyayı yeniden keşfetmiyoruz.”
'BEN DAMDAN DÜŞMÜŞ BİRİYİM'
“Teori noktasında bir çok insanlar pek çok şeyin teorisini ortaya koyabilir ama yaşayarak bir şeyi yapıyorsanız o noktada çok daha farklı olur. Nasreddin Hoca’nın bana doktor değil damdan düşen birini getirin dediği gibi. Ben damdan düşmüş biriyim. Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı çok daha ileri bir noktada olurduk. Pek çok kez önümüz tıkandı. Abdullah Bey ile Ahmet Bey ile olan durumumuz farklı ama bu sistemde bir üçlü kararnamede bir atama yapmak çok zor. Ben istediğimle çalışırım ama bu sistemde sizinle gelen sizinle gitmiyor. Mesela yargı bunu engelliyor. Yargı ile 11 kere görevden alınan 12. kez geliyor. Mesela Nasuhi Bey’in durumu. Bu hükümet Nasuhi Bey’i TRT Genel Müdürlüğü’ne atadı. Kaç kere alındınız görevden? 2 kez. İşte bu kurum nasıl yürüyecek? Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. O zaman kurumdaki alt üst ilişkisi bozuluyor. Tabii bu değişiklik için Anayasa değişikliği şart. Bizim hukuku zorlama noktasından sıyrılmamız için başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Halkımızın bu tür sistemleri tanıması isabetli olur.”
"Amerika, Brezilya, Güney Kore, Meksika olunca padişahlık olmuyor, yani Türkiye'de böyle bir tez ileri sürülünce niye padişahlık oluyor? Eğer biz şu 12 seneyi bu kadar zor şartlarda yürüttüysek bu da demek ki gördüğümüz bazı şeyler var. İstiyoruz ki daha ileri gidelim, halkımızın yaşam standardını daha yüksek seviyelere çıkartalım."
"(Parlamento, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların denetiminin geçerli olduğu başkanlık sistemi) Bu sistemler oluyor ama bu sistemlerin işleyişinde başkanın belli bir yere kadar yetkisi oluyor. Başbakan, bu defa başbakan olarak değil başkan birinci yardımcısı, ikincisi yardımcısı olarak görev alanlar var. Onların muadilleri, hükümet başkanlarının olduğu ülkelerde başbakanlar. Bu demek değildir ki başkan, başbakanlarla görüşemez. Onlarla da görüşür. Sistemin omurgaları vardır. O omurgalarla lüzumsuz olanlar varsa onları zaten koyarsınız bir kenara. Olması gerekenler varsa onlarla beraber zaten yola devam edilir."
ERMENİ SORUNU
"Ermeni diasporası rahat durmuyor. Onlar yine karıştırmaya, kurcalamaya devam edip, Türkiye ile bu noktada bir cedelleşmenin, adeta bir kavganın içerisinde bu süreci işletmek istiyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Birilerinin siparişi üzerine biz, bir sözde Ermeni soykırımını da kabul etmeye mecbur değiliz. Biz diyoruz ki: Bu konuda samimiyseniz gelin bunları tarihçilere bırakalım. Tarihçiler bu konuda çalışsınlar."
ÇÖZÜM SÜRECİ
"Ben, Çözüm Süreci'nde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar olmazdı."
BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Bir çok alışkanlıkları siz değiştirmeye yönelik adımlar atarsanız, bunların üzerinde spekülasyonlar yaparlar. Bizden önceki cumhurbaşkanları da başkanlık sistemini dile getirmiştir. Dünyada bugün G20 ülkeleri içinden 10 tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Artık bir gerçeği görmemiz lazım. Acaba çok daha seri, çok daha kolay nasıl muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarız sorusunu sormamız lazım. Biz bunun peşindeyiz. Çok başlı yapı bizim ayağımıza pranga vuruyor.”
“Başkanlık sistemi konusunda, başbakanlığımın ikinci, üçüncü yılındaki kamuoyu araştırmalarıyla bugünkü durum çok farklı. ‘Evet-hayır’da denge çok çok olumlu istikamette. Biz dünyayı yeniden keşfetmiyoruz.”
'BEN DAMDAN DÜŞMÜŞ BİRİYİM'
“Teori noktasında bir çok insanlar pek çok şeyin teorisini ortaya koyabilir ama yaşayarak bir şeyi yapıyorsanız o noktada çok daha farklı olur. Nasreddin Hoca’nın bana doktor değil damdan düşen birini getirin dediği gibi. Ben damdan düşmüş biriyim. Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı çok daha ileri bir noktada olurduk. Pek çok kez önümüz tıkandı. Abdullah Bey ile Ahmet Bey ile olan durumumuz farklı ama bu sistemde bir üçlü kararnamede bir atama yapmak çok zor. Ben istediğimle çalışırım ama bu sistemde sizinle gelen sizinle gitmiyor. Mesela yargı bunu engelliyor. Yargı ile 11 kere görevden alınan 12. kez geliyor. Mesela Nasuhi Bey’in durumu. Bu hükümet Nasuhi Bey’i TRT Genel Müdürlüğü’ne atadı. Kaç kere alındınız görevden? 2 kez. İşte bu kurum nasıl yürüyecek? Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. O zaman kurumdaki alt üst ilişkisi bozuluyor. Tabii bu değişiklik için Anayasa değişikliği şart. Bizim hukuku zorlama noktasından sıyrılmamız için başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Halkımızın bu tür sistemleri tanıması isabetli olur.”
"Amerika, Brezilya, Güney Kore, Meksika olunca padişahlık olmuyor, yani Türkiye'de böyle bir tez ileri sürülünce niye padişahlık oluyor? Eğer biz şu 12 seneyi bu kadar zor şartlarda yürüttüysek bu da demek ki gördüğümüz bazı şeyler var. İstiyoruz ki daha ileri gidelim, halkımızın yaşam standardını daha yüksek seviyelere çıkartalım."
"(Parlamento, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların denetiminin geçerli olduğu başkanlık sistemi) Bu sistemler oluyor ama bu sistemlerin işleyişinde başkanın belli bir yere kadar yetkisi oluyor. Başbakan, bu defa başbakan olarak değil başkan birinci yardımcısı, ikincisi yardımcısı olarak görev alanlar var. Onların muadilleri, hükümet başkanlarının olduğu ülkelerde başbakanlar. Bu demek değildir ki başkan, başbakanlarla görüşemez. Onlarla da görüşür. Sistemin omurgaları vardır. O omurgalarla lüzumsuz olanlar varsa onları zaten koyarsınız bir kenara. Olması gerekenler varsa onlarla beraber zaten yola devam edilir."
ERMENİ SORUNU
"Ermeni diasporası rahat durmuyor. Onlar yine karıştırmaya, kurcalamaya devam edip, Türkiye ile bu noktada bir cedelleşmenin, adeta bir kavganın içerisinde bu süreci işletmek istiyorlar. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Birilerinin siparişi üzerine biz, bir sözde Ermeni soykırımını da kabul etmeye mecbur değiliz. Biz diyoruz ki: Bu konuda samimiyseniz gelin bunları tarihçilere bırakalım. Tarihçiler bu konuda çalışsınlar."
ÇÖZÜM SÜRECİ
"Ben, Çözüm Süreci'nde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar olmazdı."
Başkanlık değil diktatörlük
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sisteminin çok başlılığı ortadan kaldıracağına ilişkin açıklamalarını eleştirerek “Kişiye göre rejim olmaz. Milletvekillerini ben belirleyeceğim. Valileri, rektörleri ben belirleyeceğim. Yargıçları ben belirleyeceğim.’ Bu mudur başkanlık sistemi? Bu başka bir sistemdir. Diktatörlüktür bu” dedi.
Bursa’da dün yerel bir televizyon kanalının programına katılan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
PADİŞAHLIK MI GETİRECEKSİNİZ
“Siyasetçinin görevi zenginleşmek değil, halka hizmettir. Siyasete girenlerin, ‘Siyaset bana ne verecek?’ değil, ‘Ben topluma ne vereceğim?’ diye düşünmesi gerekir. Politika halk için üretilir. 150 yıllık parlamenter deneyimimiz var. Aksaklıkları elbette var. Aksaklıklar elbette giderilebilir. 150 yıllık bir geleneği, niye birden değiştiriyoruz? 'Birisi başkan olsun' diye. Peki hükümet, programına koydunuz mu 'Biz başkanlık sistemini getireceğiz' diye? Hayır. Halka verilmiş böyle bir sözünüz yok. Şimdi topluma bir başka rejimi dayatıyorsunuz. 'Ben başkanlık sistemini getireceğim' Niçin? Sorun Başbakan'ın görevini yapamamasından kaynaklanıyor. Çünkü Başbakan'ın seçimi, demokrasinin kaldıracağı türden bir seçim değildi. Daha Başbakan olmadan önce Başbakanlığı açıklandı. Kim tarafından? Başkan olma heveslisi olan kişi tarafından açıklandı. 'Bu kişi Başbakan olacak. Bu kişi AKP'nin Genel Başkanı olacak.' Kurultaydan sonra da öyle bir karar alındı. Buna demokrasi denmez. Kişilerin özgür iradesiyle oy kullanmadığı rejimin adı demokrasi değildir. Kişiye göre başkanlık sistemi olmaz. Padişahlık mı getireceksiniz? Başkanlık sisteminden kastettiğiniz nedir? 'Milletvekillerini ben belirleyeceğim. Valileri, rektörleri ben belirleyeceğim. Yargıçları ben belirleyeceğim.' Bu mudur başkanlık sistemi? Bu başka bir sistemdir. Bu otoriter sistemidir. Dikta sistemidir, bu. Diktatörlüktür bu.
YOLSUZLUK DOSYASI ER GEÇ AÇILIR
(TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun katıldığı bir televizyon programında 4 eski bakan ile ilgili ‘Başbakan benim partimin lideri. Bakanlar, benim kankam. Bir kısmı benim dünürüm. Bu adamlarla neden muhalefet olayım. Demek istediğim, oğlan bizim, kız bizim’ sözlerine ilişkin) Eğer siz yolsuzluk yapanı korursanız, ahlaktan uzaklaşır ve o kavramı içselleştiremezsiniz. Böyle bir tabloyu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bu dosya bugün için kapandı. Ama bu dosya er geç açılacak. Din, iman, Kuran üzerinden siyaset yaptılar. Niçin? Çalmak için. Din çalma aracı asla olamaz.
PARALEL DEVLET GÜNEYDOĞU’DA
(Çözüm süreci) Doğu, Güneydoğu’da PKK’nın bir üstünlüğü var şu anda. Trafik kontrolü yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Mahkemeleri var mı? Var. Vergi daireleri var mı? Var. Askere alma daireleri var mı? Var. paralel devlet diyorlar. Paralel devlet diyorlar, paralel devlet orada var. Niye sesini çıkarmıyorlar, niye konuşmuyorlar? Caddenin ortasında trafik kontrolü yapıyorlar ellerinde kaleşnikof silahlarla. Nerede bu hükümet? Ne yapıyor bu hükümet? 6 – 7 – 8 Ekim olaylarında 50 kişi hayatını kaybetti değil mi? Hükümet ne yaptı? Koşa koşa İmralı’ya gitti Apo’ya yalvardı aman ne olursun söyle olaylar dursun. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu konuma sokulur mu?”
Hasta ziyareti
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün sabah Bursa’da servis bekleyen ve çay ocağında oturan işçilerle sohbet etti, bir çorbacıya girerek kahvaltı yapanlarla selamlaştı. Taksi durağına geçen Kılıçdaroğlu, şoförlerin dertlerini dinledi. Bursaray'a Arabayağı durağından binen Kılıçdaroğlu, burada bulunanlarla da sohbet ettikten sonra Hacıvat Mahallesi'nde indi. Bu esnada Bursaray vatmanı da Kılıçdaroğlu ile selfie çekti. CHP Lideri, Hacıvat Mahallesi'nde 3 çocuk babası inşaat işçisi Mehmet Yücedağ'ın evinde kahvaltı yaptı, şikayetlerini dinledi. Mahalleli elektrik, su sıkıntısı çektiklerini ve asayişte sıkıntı yaşadıklarını dile getirdi. Buradan Ankara yolu üzerindeki kamyon garajına geçen Kılıçdaroğlu, kamyoncuların beklediği kahvede çay içti. CHP Lideri, esnaf ziyaretinin ardından Bursa Akademik Odalar Birliği yerleşkesine gitti. Kılıçdaroğlu girişte, 143 günden beri grevde olan işçilerle sohbet etti. Bülent CİVANOĞLU-Mehmet İNAN/ DHA
Bursa’da dün yerel bir televizyon kanalının programına katılan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:
PADİŞAHLIK MI GETİRECEKSİNİZ
“Siyasetçinin görevi zenginleşmek değil, halka hizmettir. Siyasete girenlerin, ‘Siyaset bana ne verecek?’ değil, ‘Ben topluma ne vereceğim?’ diye düşünmesi gerekir. Politika halk için üretilir. 150 yıllık parlamenter deneyimimiz var. Aksaklıkları elbette var. Aksaklıklar elbette giderilebilir. 150 yıllık bir geleneği, niye birden değiştiriyoruz? 'Birisi başkan olsun' diye. Peki hükümet, programına koydunuz mu 'Biz başkanlık sistemini getireceğiz' diye? Hayır. Halka verilmiş böyle bir sözünüz yok. Şimdi topluma bir başka rejimi dayatıyorsunuz. 'Ben başkanlık sistemini getireceğim' Niçin? Sorun Başbakan'ın görevini yapamamasından kaynaklanıyor. Çünkü Başbakan'ın seçimi, demokrasinin kaldıracağı türden bir seçim değildi. Daha Başbakan olmadan önce Başbakanlığı açıklandı. Kim tarafından? Başkan olma heveslisi olan kişi tarafından açıklandı. 'Bu kişi Başbakan olacak. Bu kişi AKP'nin Genel Başkanı olacak.' Kurultaydan sonra da öyle bir karar alındı. Buna demokrasi denmez. Kişilerin özgür iradesiyle oy kullanmadığı rejimin adı demokrasi değildir. Kişiye göre başkanlık sistemi olmaz. Padişahlık mı getireceksiniz? Başkanlık sisteminden kastettiğiniz nedir? 'Milletvekillerini ben belirleyeceğim. Valileri, rektörleri ben belirleyeceğim. Yargıçları ben belirleyeceğim.' Bu mudur başkanlık sistemi? Bu başka bir sistemdir. Bu otoriter sistemidir. Dikta sistemidir, bu. Diktatörlüktür bu.
YOLSUZLUK DOSYASI ER GEÇ AÇILIR
(TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun katıldığı bir televizyon programında 4 eski bakan ile ilgili ‘Başbakan benim partimin lideri. Bakanlar, benim kankam. Bir kısmı benim dünürüm. Bu adamlarla neden muhalefet olayım. Demek istediğim, oğlan bizim, kız bizim’ sözlerine ilişkin) Eğer siz yolsuzluk yapanı korursanız, ahlaktan uzaklaşır ve o kavramı içselleştiremezsiniz. Böyle bir tabloyu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bu dosya bugün için kapandı. Ama bu dosya er geç açılacak. Din, iman, Kuran üzerinden siyaset yaptılar. Niçin? Çalmak için. Din çalma aracı asla olamaz.
PARALEL DEVLET GÜNEYDOĞU’DA
(Çözüm süreci) Doğu, Güneydoğu’da PKK’nın bir üstünlüğü var şu anda. Trafik kontrolü yapıyorlar mı? Yapıyorlar. Mahkemeleri var mı? Var. Vergi daireleri var mı? Var. Askere alma daireleri var mı? Var. paralel devlet diyorlar. Paralel devlet diyorlar, paralel devlet orada var. Niye sesini çıkarmıyorlar, niye konuşmuyorlar? Caddenin ortasında trafik kontrolü yapıyorlar ellerinde kaleşnikof silahlarla. Nerede bu hükümet? Ne yapıyor bu hükümet? 6 – 7 – 8 Ekim olaylarında 50 kişi hayatını kaybetti değil mi? Hükümet ne yaptı? Koşa koşa İmralı’ya gitti Apo’ya yalvardı aman ne olursun söyle olaylar dursun. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu konuma sokulur mu?”
Hasta ziyareti
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün sabah Bursa’da servis bekleyen ve çay ocağında oturan işçilerle sohbet etti, bir çorbacıya girerek kahvaltı yapanlarla selamlaştı. Taksi durağına geçen Kılıçdaroğlu, şoförlerin dertlerini dinledi. Bursaray'a Arabayağı durağından binen Kılıçdaroğlu, burada bulunanlarla da sohbet ettikten sonra Hacıvat Mahallesi'nde indi. Bu esnada Bursaray vatmanı da Kılıçdaroğlu ile selfie çekti. CHP Lideri, Hacıvat Mahallesi'nde 3 çocuk babası inşaat işçisi Mehmet Yücedağ'ın evinde kahvaltı yaptı, şikayetlerini dinledi. Mahalleli elektrik, su sıkıntısı çektiklerini ve asayişte sıkıntı yaşadıklarını dile getirdi. Buradan Ankara yolu üzerindeki kamyon garajına geçen Kılıçdaroğlu, kamyoncuların beklediği kahvede çay içti. CHP Lideri, esnaf ziyaretinin ardından Bursa Akademik Odalar Birliği yerleşkesine gitti. Kılıçdaroğlu girişte, 143 günden beri grevde olan işçilerle sohbet etti. Bülent CİVANOĞLU-Mehmet İNAN/ DHA
Etiketler:
ak parti,
cemaat,
chp,
haber,
kemal kılıçdaroğlu
Suudi Arabistan Kralı'dan memur, emekli ve öğrencilere iki maaş ikramiye
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, göreve gelmesi münasebetiyle devlet memurları, emekliler ve öğrencilere 30 milyar dolar değerinde iki maaş ikramiye ödenmesini emretti.
Kral Selman, devlet memurları, emekliler ve öğrencilere iki maaş ikramiye ödenmesine, sivil mahkumlara kamu haklarından kaynaklanan 500 bin Suudi Arabistan Riyali'ni (yaklaşık 133 bin dolar) aşmayan para cezalarının affedilmesine, af kapsamındaki yabancı uyrukluların da sınır dışı edilip, haklarında ülkeye giriş yasağı konulmasına karar verdi.
EDEBİYAT KULÜPLERİ VE FUTBOL TAKIMLARINA DA DESTEK
Elektrik ve su hizmetlerine yönelik projelerde harcanmak üzere 20 milyar riyal tahsis edilmesini kararlaştıran Selman, ülkede kayıtlı tüm edebiyat kulüpleri ve süper lig takımlarına onar, birinci lig takımlarına beşer milyon ve ülkede kayıtlı diğer takımların her birine ise 2 milyon riyal ikramiye ödenmesi talimatını verdi.
Sosyal güvenlikten yararlananlar ve engellilere de iki maaş ikramiye ödenmesini emreden Selman, Sosyal İşler Bakanlığı'nda kayıtlı yardım kuruluşlarına destek için 2 milyar, Dayanışma Kooperatifleri Konseyi'ne 200 milyon ve kayıtlı ihtisas meslek birliklerinin her birine 10 milyon riyal ödenmesini kararlaştırdı.
"SİZİN HAKKINIZI ÖDEYEMEM"
Kral Selman, daha sonra Twitter hesabından yaptığı açıklamada, din ve vatana hizmet için Allah'tan yardım dilediğini belirterek, halkının hakkını ne yaparsa yapsın ödeyemeyeceğini söyledi.Selman, "Değerli halkım, ne yaparsam yapayım sizin hakkınızı ödeyemem. Daha fazlasını hak ediyorsunuz. Dine ve vatana hizmet için Allah'tan bana ve sizlere yardım etmesini dilerim. Dualarınızda beni unutmayın" dedi.
175 BİN RETWEET
Kralın tweetine yoğun ilgi gösteren halk, iki saat içinde mesajı 175 bin kez retweet etti. Kral Selman, tahta çıkışı münasebetiyle 30 milyar dolar tutarındaki 2 maaş ikramiye duyurusunun ardından yayınladığı mesajla insanların Twitter üzerinden odağı haline geldi. Görevinin 6. gününde Twitter hesabında takipçi sayısını 760 bin kişi artıran Selman'ın 1 milyon 860 bin takipçisi bulunuyor.
Trans kadını içeri almayan hamamcıya, ayrımcılık suçundan 3 bin TL ceza
Trans kadını hamama sokmayan işletmeciye ayrımcılık suçundan ceza verildi. Avukat Eren Keskin, ilk kez trans bireylerle ilgili bu maddeden bir ceza verilmiş olduğunu ifade ederek, "Bence bu karar, bu konuda trans bireylere güven sağlayacak bir karar olacak. Yargıtay da bu kararı onarsa biraz daha rahat bir hayat yaşayabilirler" dedi.
İstanbul ’da, kadın arkadaşıyla gittiği tarihi Galatasaray Hamamı’nda “Sizin gibi dönmeleri almıyoruz, kendi hamamınıza gidin!” diyerek içeriye sokulmayan İpek Kırancı adlı trans bireyin şikâyeti üzerine iş yeri sahibine Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 122. maddesinde düzenlenen “ayrımcılık” suçundan 3 bin TL para cezası verildi. Bu maddeden ilk kez ceza verildiğini kaydeden Kırancı’nın avukatı Eren Keskin, “Bence bu karar, bu konuda trans bireylere güven sağlayacak bir karar olacak. Yargıtay da bu kararı onarsa biraz daha rahat bir hayat yaşayabilirler” dedi.
İstanbul’da yaşayan ve yıllar önce cinsiyetini değiştirerek kadın olan İpek Kırancı, iddiaya göre 26 Aralık 2013’te arkadaşı Helga Maria Margereta Binder ile birlikte yıkanmak için Galatasaray Hamamı’na gitti. Hamamı işleten Ahmet Karagüney, pembe nüfus cüzdanını göstermesine rağmen, “İçeriye kesinlikle giremezsin!” diyerek, Kırancı ve arkadaşını geri çevirdi. Bunun üzerine Kırancı, avukat Eren Keskin aracılığıyla şikayetçi oldu. Karagüney hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenen “Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapmak” suçlamasıyla altı aydan bir yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, geçen yıl 13 Kasım’da görüldü. Sanık Karagüney, o gün Paskalya tatiliyle ilgili yoğunluk yaşandığını ve rezervasyonla çalıştıklarını belirterek, “Kırancı yanında yabancı uyruklu bir kadınla geldi. Tek kişilik yerimiz olduğunu, misafirlerini ağırlayabileceğimizi söyledik. Başka yerimiz olmadığını, kendilerini kabul edemeyeceğimizi söyledik. Ayrıldılar” dedi. Kırancı ise İstanbul LGBTT adlı eşcinsel örgütünün başkanlığını yaptığını, yirmi yıl önce ameliyatla kadın olduğunu ve kimliğini değiştirdiğini söyledi. Kırancı, o gün öğleden sonra arkadaşıyla hamama gittiklerinde kendilerine Karagüney’in “İçerisi dolu, sizin gibi dönmeleri almıyoruz. Kendi hamamınıza gidin, sadece arkadaşınızı alabiliriz” dediğini anlattı.
Davanın dün görülen ikinci duruşmasında, Kırancı’nın arkadaşı Binder, tanık olarak dinlendi. Binder “Sanık bize ‘Siz buraya giremezsiniz, emri ben verdim’ dedi. İpek, ‘Benim pembe kimliğim var. Neden bizi içeri almıyorsunuz?’ diye itiraz etti. Sanık da bağırarak, almayacağını söyledi. Bana da ‘Yalnızca siz girebilirsiniz’ dedi. İpek’e de ‘Sen kendi hamamına gir, buraya giremezsin’ dedi” diye konuştu.
Hakim Gönül Doğan, ayrımcılık suçunu işlediği için Karagüney’i 150 gün adli para cezasına mahkum etti. Bunu da 3 bin TL para cezasına çeviren Hakim Doğan, beş yıllık denetimli serbestlik uygulaması koyarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetti. Avukat Eren Keskin, ilk kez trans bireylerle ilgili bu maddeden bir ceza verilmiş olduğunu ifade ederek, “Bence bu karar, bu konuda trans bireylere güven sağlayacak bir karar olacak. Yargıtay da bu kararı onarsa biraz daha rahat bir hayat yaşayabilirler” dedi. Radikal
İstanbul ’da, kadın arkadaşıyla gittiği tarihi Galatasaray Hamamı’nda “Sizin gibi dönmeleri almıyoruz, kendi hamamınıza gidin!” diyerek içeriye sokulmayan İpek Kırancı adlı trans bireyin şikâyeti üzerine iş yeri sahibine Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 122. maddesinde düzenlenen “ayrımcılık” suçundan 3 bin TL para cezası verildi. Bu maddeden ilk kez ceza verildiğini kaydeden Kırancı’nın avukatı Eren Keskin, “Bence bu karar, bu konuda trans bireylere güven sağlayacak bir karar olacak. Yargıtay da bu kararı onarsa biraz daha rahat bir hayat yaşayabilirler” dedi.
İstanbul’da yaşayan ve yıllar önce cinsiyetini değiştirerek kadın olan İpek Kırancı, iddiaya göre 26 Aralık 2013’te arkadaşı Helga Maria Margereta Binder ile birlikte yıkanmak için Galatasaray Hamamı’na gitti. Hamamı işleten Ahmet Karagüney, pembe nüfus cüzdanını göstermesine rağmen, “İçeriye kesinlikle giremezsin!” diyerek, Kırancı ve arkadaşını geri çevirdi. Bunun üzerine Kırancı, avukat Eren Keskin aracılığıyla şikayetçi oldu. Karagüney hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde düzenlenen “Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapmak” suçlamasıyla altı aydan bir yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, geçen yıl 13 Kasım’da görüldü. Sanık Karagüney, o gün Paskalya tatiliyle ilgili yoğunluk yaşandığını ve rezervasyonla çalıştıklarını belirterek, “Kırancı yanında yabancı uyruklu bir kadınla geldi. Tek kişilik yerimiz olduğunu, misafirlerini ağırlayabileceğimizi söyledik. Başka yerimiz olmadığını, kendilerini kabul edemeyeceğimizi söyledik. Ayrıldılar” dedi. Kırancı ise İstanbul LGBTT adlı eşcinsel örgütünün başkanlığını yaptığını, yirmi yıl önce ameliyatla kadın olduğunu ve kimliğini değiştirdiğini söyledi. Kırancı, o gün öğleden sonra arkadaşıyla hamama gittiklerinde kendilerine Karagüney’in “İçerisi dolu, sizin gibi dönmeleri almıyoruz. Kendi hamamınıza gidin, sadece arkadaşınızı alabiliriz” dediğini anlattı.
Davanın dün görülen ikinci duruşmasında, Kırancı’nın arkadaşı Binder, tanık olarak dinlendi. Binder “Sanık bize ‘Siz buraya giremezsiniz, emri ben verdim’ dedi. İpek, ‘Benim pembe kimliğim var. Neden bizi içeri almıyorsunuz?’ diye itiraz etti. Sanık da bağırarak, almayacağını söyledi. Bana da ‘Yalnızca siz girebilirsiniz’ dedi. İpek’e de ‘Sen kendi hamamına gir, buraya giremezsin’ dedi” diye konuştu.
Hakim Gönül Doğan, ayrımcılık suçunu işlediği için Karagüney’i 150 gün adli para cezasına mahkum etti. Bunu da 3 bin TL para cezasına çeviren Hakim Doğan, beş yıllık denetimli serbestlik uygulaması koyarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetti. Avukat Eren Keskin, ilk kez trans bireylerle ilgili bu maddeden bir ceza verilmiş olduğunu ifade ederek, “Bence bu karar, bu konuda trans bireylere güven sağlayacak bir karar olacak. Yargıtay da bu kararı onarsa biraz daha rahat bir hayat yaşayabilirler” dedi. Radikal
Taşeron lastik işçisine "çifte" müjde
Lastik-İş Sendikası ile Kocaeli ve Sakarya'daki lastik fabrikaları arasında taşeron işçilerin kadroya alınması için yürütülen görüşmeler sonucu 1250 işçi kadroya alındı, en düşük işçi maaşı bin 750 lira oldu.
Sendikanın İzmit'teki sosyal tesislerinde düzenlenen toplantıda konuşan Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Abdullah Karacan, Goodyear, Pirelli ve Brisa'da çalışan taşeron işçiler için kasım ayından beri sürdürdükleri görüşmelerin bugün anlaşmayla sonuçlandığını belirtti.
BİN 250 İŞÇİYİ KAPSIYOR
Buna göre söz konusu fabrikalarda taşeron olarak çalışan bütün işçilerin 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren kadrolu sayılacağını dile getiren Karacan, böylece lastik iş kolunda 50'ye yakın taşeron firmanın kapatılarak, bu firmalarda çalışan 1250 işçinin ana iş yerinin kadrosuna alındığını söyledi.
Karacan, ücret dengesizliklerini ortadan kaldırmak için yapılan düzenlemeler sonucunda maaşlara 2015'in ilk 6 ayında yüzde 7 ile 56 arasında zam yapıldığını vurgulayarak, "İkramiye ve sosyal yardım ödemeleri ile 2015 yılının ilk 6 ayı içinde işçilerin toplam giydirilmiş aylıkları yüzde 30 ile 96 arasında artmış bulunmaktadır. Düzenlemeler sonucunda en düşük işçi maaşı bin 750, en yüksek işçi maaşı 2 bin 220 liraya yükselmiştir. Yılın ikinci 6 ayında işçilerin ücretlerine 6 aylık enflasyon oranında zam yapılacaktır" ifadesini kullandı.
3 İKRAMİYE ÖDENECEK
Bütün işçilere mart, haziran ve eylül ayları sonunda 15'er günlük olmak üzere 3 ikramiye ödeneceğini dile getiren Karacan, şöyle konuştu:
"Bütün işçilere ayda 1 günlük ücretleri tutarında prim ödemesi yapılacak. Ayrıca, 200 lira izin harçlığı, yılda iki kere 200 lira bayram harçlığı, 200 lira yakacak yardımı yapılacak. İlkokul için 60, lise için 100, üniversite için 150 lira öğrenim desteği verilecek. Net 100 lira ayakkabı ve aylık 35 lira aile ve çocuk parası ödenecek. Yemek, evlenme, doğum, ölüm ve maluliyet yardımları toplu iş sözleşmesindeki esas ve tutarlarına göre ödenecek."
Karacan, sosyal hakkı olmadan, çıplak maaşla ve mesaileri verilmeden "köle" gibi çalıştırılan insanların hakkını kuruşuna kadar savunduklarını belirterek, "Bugün kurduğumuz bu yapı içerisinde kadro alan kardeşlerimize yüzde 45-50 zam yapıldı. Bunlar bir başlangıç. Biz lastikte 60 yıla yakın süredir örgütlü bir sendikayız. Zaman zaman kanla elde ettiğimiz haklarımız süreç içerisinde daha iyi yerlere gelecek" dedi.
Tesislerin bahçesinde sevinç sloganları atan işçiler, konuşmasının ardından Karacan'ı omuzlarına alarak sevgi gösterisinde bulundu.Hürriyet
Erdoğan'ın başdanışmanı Aydın Ünal istifa etti
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başdanışmanı Aydın Ünal, Haziran'da yapılacak genel seçimlerde aday olabilmek amacıyla görevinden istifa etti.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Aydın Ünal görevinden istifa etti. Ünal’ın milletvekili adayı olmak için istifa ettiği öğrenildi.
Ünal, uzun yıllardır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarının metin yazarlığını yapıyordu.
Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde birkaç kez görevinden ayrılmak istemişti. Ancak Erdoğan kendisini bırakmamamıştı. Ünal’ın Ankara’dan aday olması bekleniyor. (Selçuk Şenyüz / Hürriyet)
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Aydın Ünal görevinden istifa etti. Ünal’ın milletvekili adayı olmak için istifa ettiği öğrenildi.
Ünal, uzun yıllardır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarının metin yazarlığını yapıyordu.
Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde birkaç kez görevinden ayrılmak istemişti. Ancak Erdoğan kendisini bırakmamamıştı. Ünal’ın Ankara’dan aday olması bekleniyor. (Selçuk Şenyüz / Hürriyet)
29 Ocak 2015 Perşembe
Kendini açık artırmaya çıkardı
49 yaşındaki İngiliz kadın online alışveriş sitesi eBay üzerinden kendini açık artırmaya çıkardı.
Online alışveriş sitesi ebay’e giren kullanıcılar, sitede yer alan ilginç açık artırmanın kısa sürede sosyal alemde bir fenomene dönüşmesine sebep oldu. Hayalindeki eşi eBay'de bulmak için harekete geçen İngiliz kadın, siteye fotoğraflarıyla beraber ilan verdi.
NTV'nin haberine göre kısa sürede ülke çapında hatırı sayılır bir üne kavuşan 49 yaşındaki iki çocuk annesi Lois Curtis, sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri haline gelse de sadece iki kullanıcıdan teklif alabildi.
Gelen teklif sayısının az olmasının ardından ilanı yayından kaldıran Curtis, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan onlarca erkekten mesaj aldığını iddia etti.
Hayalinin Yunanistan’da yaşamak olduğunu belirten Curtis, ilanı Yunanistan’da yaşayan bir arkadaşının teklifi üzerine verdiğini de sözlerine ekledi.
Online alışveriş sitesi ebay’e giren kullanıcılar, sitede yer alan ilginç açık artırmanın kısa sürede sosyal alemde bir fenomene dönüşmesine sebep oldu. Hayalindeki eşi eBay'de bulmak için harekete geçen İngiliz kadın, siteye fotoğraflarıyla beraber ilan verdi.
NTV'nin haberine göre kısa sürede ülke çapında hatırı sayılır bir üne kavuşan 49 yaşındaki iki çocuk annesi Lois Curtis, sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri haline gelse de sadece iki kullanıcıdan teklif alabildi.
Gelen teklif sayısının az olmasının ardından ilanı yayından kaldıran Curtis, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan onlarca erkekten mesaj aldığını iddia etti.
Hayalinin Yunanistan’da yaşamak olduğunu belirten Curtis, ilanı Yunanistan’da yaşayan bir arkadaşının teklifi üzerine verdiğini de sözlerine ekledi.
İstanbul'da elektrik kesintisi
Şile, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe ve Sultanbeyli'nin bazı mahallelerine yarın ve 31 Ocak'ta elektrik verilemeyecek.
Şile, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe ve Sultanbeyli'nin bazı kesimlerinde, yarın ve 31 Ocak'ta elektrik kesintisi yapılacak. İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, 30 Ocak'ta Şile'de 10.00 ile 16.00 saatleri arasında, Kumbaba Mahallesi, Kartopu, 7 Ekim ve Merve sokaklarına elektrik verilemeyecek.
Ataşehir'de 31 Ocak'ta, saat 08.30-17.00'de Atatürk Mahallesi, Kerembey, Nenehatun ve Fazılpaşa sokakları, Maltepe'de 10.00 ile 12.00 saatleri arasında Büyükbakkalköy Mahallesi, Yakacık Yolu, Çiftlik Yolu ve Ferhatpaşa Yolu, elektrik alamayacak.
Sancaktepe'de 31 Ocak'ta 10.00 ile 14.00 saatleri arasında, Kemal Türkler Mahallesi Yazlık Sokak'ta, Sultanbeyli'de saat 13.00-15.00'de Mecidiye Mahallesi, Çolak, Güzel, Artvin ve Süphan sokaklarda, Şile'de ise 10.00 ile 15.00 saatleri arasında, İmrenli Mahallesi'nde kesinti yapılacak.
Şile, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe ve Sultanbeyli'nin bazı kesimlerinde, yarın ve 31 Ocak'ta elektrik kesintisi yapılacak. İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, 30 Ocak'ta Şile'de 10.00 ile 16.00 saatleri arasında, Kumbaba Mahallesi, Kartopu, 7 Ekim ve Merve sokaklarına elektrik verilemeyecek.
Ataşehir'de 31 Ocak'ta, saat 08.30-17.00'de Atatürk Mahallesi, Kerembey, Nenehatun ve Fazılpaşa sokakları, Maltepe'de 10.00 ile 12.00 saatleri arasında Büyükbakkalköy Mahallesi, Yakacık Yolu, Çiftlik Yolu ve Ferhatpaşa Yolu, elektrik alamayacak.
Sancaktepe'de 31 Ocak'ta 10.00 ile 14.00 saatleri arasında, Kemal Türkler Mahallesi Yazlık Sokak'ta, Sultanbeyli'de saat 13.00-15.00'de Mecidiye Mahallesi, Çolak, Güzel, Artvin ve Süphan sokaklarda, Şile'de ise 10.00 ile 15.00 saatleri arasında, İmrenli Mahallesi'nde kesinti yapılacak.
28 Ocak 2015 Çarşamba
Çaykur 3 bin 500 işçi alacak
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, 3 bin 500 işçi alınacağını açıkladı. Başvurular önümüzdeki haftadan itibaren alınmaya başlayacak.
Çaykur’a son olarak 2007 yılında işçi alımı gerçekleştirildiğini ve geçen sürede yaşanan azalma ile işçi sayısının, 6 bin 112’ si mevsimlik, 2 bin 366’ sı da kadrolu olmak üzere 8 bin 474’e düştüğünü kaydeden Sütlüoğlu şunları söyledi:
"Bu işçi sayısı yetersiz. Bu nedenle 4 bin 300 işçi talep ettik ancak 3 bin 500 işçi alımı için izin çıktı. Büyük çoğunluğu genelde yaş çay yükleme işinde çalışacak. Daha önce müteahhit firmalardan hizmet alımı ile yapmak zorunda kaldığImız bu işi artık kendi bünyemize alacağız. 3 bin 500 işçinin 2 bin 370’i en az ilkokul mezunu olacak ve yaş çay yükleme işçisi olarak çalışacak. Meslek ve teknik lise ile yüksek okul mezunu 600 teknik eleman alımı da yapacağız. Ayrıca bu yıl ilk kez 180 mevsimlik Ziraat ve Orman Mühendisi alımı yapacağız. Bu kişiler de vardiya amiri olarak çalışacak. Çay eksperi olarak da 350 işçi alımı yapılacak. Alınacak işçilerin 2 bin 375’ i Rize, 783’ü Trabzon, 276’sı Artvin ve 66’ sı da Giresun’da görevlendirilecek."
İŞÇİLER KURA İLE ALINACAK
İşçi alımının kura yöntemi ile yapılacağını ifade eden Sütlüoğlu, "İş müracaatları illerimizdeki İş-Kur Müdürlüklerine yapılacak. Önümüzdeki haftadan itibaren bu başvurular alınmaya başlanacak. Bu işçilerle sezona en iyi şekilde hazır halde gireceğiz" dedi.
ÇAYKUR bünyesinde 50 tesis bulunuyor.
Çaykur’a son olarak 2007 yılında işçi alımı gerçekleştirildiğini ve geçen sürede yaşanan azalma ile işçi sayısının, 6 bin 112’ si mevsimlik, 2 bin 366’ sı da kadrolu olmak üzere 8 bin 474’e düştüğünü kaydeden Sütlüoğlu şunları söyledi:
"Bu işçi sayısı yetersiz. Bu nedenle 4 bin 300 işçi talep ettik ancak 3 bin 500 işçi alımı için izin çıktı. Büyük çoğunluğu genelde yaş çay yükleme işinde çalışacak. Daha önce müteahhit firmalardan hizmet alımı ile yapmak zorunda kaldığImız bu işi artık kendi bünyemize alacağız. 3 bin 500 işçinin 2 bin 370’i en az ilkokul mezunu olacak ve yaş çay yükleme işçisi olarak çalışacak. Meslek ve teknik lise ile yüksek okul mezunu 600 teknik eleman alımı da yapacağız. Ayrıca bu yıl ilk kez 180 mevsimlik Ziraat ve Orman Mühendisi alımı yapacağız. Bu kişiler de vardiya amiri olarak çalışacak. Çay eksperi olarak da 350 işçi alımı yapılacak. Alınacak işçilerin 2 bin 375’ i Rize, 783’ü Trabzon, 276’sı Artvin ve 66’ sı da Giresun’da görevlendirilecek."
İşçi alımının kura yöntemi ile yapılacağını ifade eden Sütlüoğlu, "İş müracaatları illerimizdeki İş-Kur Müdürlüklerine yapılacak. Önümüzdeki haftadan itibaren bu başvurular alınmaya başlanacak. Bu işçilerle sezona en iyi şekilde hazır halde gireceğiz" dedi.
ÇAYKUR bünyesinde 50 tesis bulunuyor.
İbrahim Adnan Saraçoğlu, Erdoğan'ın başdanışmanı oldu
Fuat Avni'nin bir iddiası daha doğru çıktı. Hazırladığı bitkisel kürlerle tanınan biyoteknoloji ve mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr İbrahim Adnan Saraçoğlu, Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı’na atandı. Saraçoğlu'nun atandığını Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da doğruladı.
Twitter'da Fuat Avni isimli kullanıcı, 22 Ocak'ta Saraçoğlu'nun özel kürler düzenlemesi için Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına atandığını iddia etmişti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bugün düzenlediği basın toplantısında Saraçoğlu'nun başdanışmanlığa getirildiğini doğruladı. (hürriyet.com.tr)
Twitter'da Fuat Avni isimli kullanıcı, 22 Ocak'ta Saraçoğlu'nun özel kürler düzenlemesi için Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına atandığını iddia etmişti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bugün düzenlediği basın toplantısında Saraçoğlu'nun başdanışmanlığa getirildiğini doğruladı. (hürriyet.com.tr)
Bahçeli'den Atatürk selfie'sine kibarca ret
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grubu’nda, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen Atatürk’e benzerliği ile tanınan Göksal Kaya’nın isteğini geri çevirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sert eleştirilerde bulunarak, “Başbakan Saray’a zimmetlenmiş, mizaç ve meşrebini Saray’a göre sabitlemişse diyeceğim şudur: Sayın Davutoğlu, inanma dostuna, saman doldurur postuna. Türkiye gözlerini yummak üzeredir, Beştepe Hanedanlığı’nın kuklası olan Davutoğlu başka havalardadır” diye konuştu. Bahçeli, partisinin grup toplantısında özetle şunları söyledi:
SARAY’DAKİ DEĞİL ERMENEK’TEKİ RECEP
“Davos’ta maval okuyan Başbakan, Somali’de atıp tutan Cumhurbaşkanı size söylüyorum, uzaklara gitmeyiniz, başka yerlerde mağdur aramayınız. Saray’daki Recep değil, Ermenek’teki Recep mağdurdur. Kaçakçı Rıza değil, Balıkesirli Rıza mağdurdur. Saray’a kapatılmış Davutoğlu değil, evlatlarımız mağdurdur. Millete gelince yok diyen, başka coğrafyalara gelince israfın dibini boylayan; çiftçimiz isteyince azarlayan, Suriyeli sığınmacılara milyar doları harcayan bu iktidarın emin olunuz ki yatacak yeri, kaçacak deliği yoktur.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sert eleştirilerde bulunarak, “Başbakan Saray’a zimmetlenmiş, mizaç ve meşrebini Saray’a göre sabitlemişse diyeceğim şudur: Sayın Davutoğlu, inanma dostuna, saman doldurur postuna. Türkiye gözlerini yummak üzeredir, Beştepe Hanedanlığı’nın kuklası olan Davutoğlu başka havalardadır” diye konuştu. Bahçeli, partisinin grup toplantısında özetle şunları söyledi:
SARAY’DAKİ DEĞİL ERMENEK’TEKİ RECEP
“Davos’ta maval okuyan Başbakan, Somali’de atıp tutan Cumhurbaşkanı size söylüyorum, uzaklara gitmeyiniz, başka yerlerde mağdur aramayınız. Saray’daki Recep değil, Ermenek’teki Recep mağdurdur. Kaçakçı Rıza değil, Balıkesirli Rıza mağdurdur. Saray’a kapatılmış Davutoğlu değil, evlatlarımız mağdurdur. Millete gelince yok diyen, başka coğrafyalara gelince israfın dibini boylayan; çiftçimiz isteyince azarlayan, Suriyeli sığınmacılara milyar doları harcayan bu iktidarın emin olunuz ki yatacak yeri, kaçacak deliği yoktur.
Fotoğraf çektirmedi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grubu’nda, kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen Atatürk’e benzerliği ile tanınan Göksal Kaya’nın isteğini geri çevirdi.
HA KOBANİ HA KANDİL’İ SELAMLAMIŞ
Osmaniye’de Ahmet Sani olduğunu anımsayan, Diyarbakır’da serok Ahmet olmayı yüzünde gülücükler açarak benimseyen Davutoğlu, gerçekte kimdir, kimlerdendir? Davutoğlu’nun Kobani’yi selamlaması; PKK-PYD’ye verilmiş bir selam, sıcacık bir merhabadır. Ha Kandil’i selamlamak ha Kobani’yi selamlamak, hiçbir fark yoktur. Başbakan selamladıklarıyla özlem gidermek istiyorsa, Kandil’in yolu kendisine açık, Kobani ise çok yakındır. Davutoğlu önce Cizre’de olan bitenleri gündemine almalıdır. Anlaşılan, AKP Hükümeti, Doğu ve Güneydoğu’da asayiş hizmetlerini PKK’ya devretmiştir. AKP, devleti geri çekmekte, boşalttığı alanı hainlere bırakmaktadır.
KARAKUTU KAÇAK SARAY’DA
17-25 Aralık’ın göbeğinde Erdoğan’ın olduğu savcının ifşaatıyla açıklık kazanmıştır. Erdoğan, eski bakanların adalet karşısına çıkması halinde kendisi ve oğlunun yakayı ele vereceğinden korkmuştur. 17-25 Aralık’ın kara kutusu kaçak ve karanlık Saray’dadır.” (hürriyet.com.tr)
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
Atatürk,
başbakan,
devlet bahçeli,
haber,
mhp
Gezi davasında ders gibi karar
Kadıköy'de 2013 yılı Eylül ayında Gezi eylemleri sırasında çıkan olaylarla ilgili 1'i ABD vatandaşı 16 kişi hakkında açılan davada 15 sanık beraat etti. Amerika'da bulunan Sarah Elizabeth hakkındaki dosya ise ifadesi alınamadığı gerekçesiyle ayrıldı. Mahkeme gerekçeli kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına yer verilerek ‘Bu kararlara bakmak zorunludur’ ifadesi kullanıldı.
15 SANIĞA BERAAT, 1 SANIK HAKKINDA YARGILAMA DEVAM EDECEK
19. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasında mahkeme, sanıklar hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından dava açıldığını ve yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle 15 sanığın beraatına karar verdi. Sanıklardan Sarah Elizabeth'in savunmasının alınamamış olduğunu ifade eden mahkeme, Elizabeth hakkındaki davanın başka bir esas üzerinden devam edilmesine hükmetti.
"HERKES, İZİN ALMADAN YÜRÜYÜŞ DÜZENLEME HAKKINA SAHİPTİR"
19. Asliye Ceza Mahkemesi davaya ilişkin gerekçeli kararında ise Toplantı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) kararlarına yer verdi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Hakkının, Demokratik Hukuk Devletinin en temel unsurlarından birisini teşkil ettiğini belirten mahkeme gerekçeli kararında, "Toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı, Anayasamızın 34. maddesinde güvence altına alınmış durumdadır. Bu hükme göre, 'Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.' denilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının hangi hallerde serbestçe kullanılabileceği ve hangi hallerde bu özgürlüğe müdahale edilebileceğini tayin etmek için Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na bakmak yeterli değildir. Bunun için, iç hukukumuzun parçası olup, kanunlarımızın üstünde bir konumda olan A.İ.H.S. ve bu sözleşmeyi yorumlayan A.İ.H.M. kararlarına bakmak zorunludur" cümlelerine yer verdi.
"DEMOKRATİK HUKUK TOPLUMUNDA YAŞAYAN HER BİREY..."
"Bir toplantı ve gösteri yürüyüşü için önceden izin alınmamış ya da bildirimde de bulunulmamış olması, ilgili gösteriye müdahale etmek için asla yeterli değildir" denilen kararda, "Yani böylesi bir durum, ilgili gösteriyi tek başına 'Kanunsuz' hale getirmemektedir. Demokratik hukuk toplumunda yaşayan her birey, hoşnutsuzluğunu, itirazını ve taleplerini; toplanarak, gösteri ve yürüyüş yaparak, bu şekilde kamuoyuna sesini duyurarak, cebir ve şiddete, tehdit yöntemlerine başvurmadan, korku ve baskı ile gizlenip hukuka aykırı faaliyetlere kalkışma ihtiyacı duymadan dile getirebilmelidir" şeklinde ifadelere yer verildi.
"SİLAHA BAŞVURMAMALI, BİREYİN GÜVENLİĞİNİ GÖZETECEK ŞEKİLDE BEKLENMELİ"
Toplantı ve gösteri sırasında istenmeyen bazı hadiseler gerçekleşmesi halinde kolluk gücünün, gerekli önlemleri almaları gerektiğine dikkat çekilen kararda, "Fakat silahsız olan ve saldırı amacı taşımayan insanlara karşı güç, yani zor kullanmamalı, özellikle de silaha başvurmamalı, bireyin can ve mal güvenliğini gözetecek şekilde beklemelidir. Somut olayda sanıkların bir kısmının gösteri katıldığını,ancak şiddet içeren bir eylemde bulunmadıklarını savunurken bir kısmı ise gösterinin ilçe merkezinde olup kendilerinin gösterinin ortasında kaldıklarını,gösteriye katılmadıklarını savundukları anlaşılmıştır" denildi.
"GAZA KARŞI KORUNMAK İÇİN TEDBİR ALINMASI NORMAL"
Eyleme bin 500 kişinin katıldığı ve içlerinden 16'sının sanık haline getirildiği belirtilen kararda, "Kolluk gücünün şüphelileri bu kadar kalabalık arasında teşhiş ederek grubun dağıtılması sırasında tespit ettikleri kişileri yanılmadan gözaltına almalarının hayatın olağan seyrine uygun olmadığı, birkaç sanıkta baret ve maske ele geçmesinin de isnat edilen suça tek başına delil teşkil etmeyeceği, insanların yoğun gösterilerin olduğu bir dönemde kendilerini atılan gaza karşı korumak için bu şekilde tedbir almasının normal olduğu nazara alındığında; Her ne kadar sanıklar hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından dolayı cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de,üzerilerine atılı eylemleri işlediklerine dair, mahkumiyetlerine yeter, tüm kuşkulardan uzak, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilmediği" sanıklara yakıştırılan eylemlerin sabit olmadığı kanısına varıldığından beraatlerine karar verilmiştir" cümlelerine yer verildi.
İDDİANAMEDEN
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 5 sayfalık iddianamede, Taksim Gezi olayları kapsamında sosyal medya üzerinden 12 Eylül'de saat 21.00 sıralarında Kadıköy Altıyol Boğa Heykeli önü ve Söğütlüçeşme metrobüs durağında toplanılacağı, toplanan grupların Ak Parti Kadıköy ilçe binası önüne yürüyeceği ve ilerleyen günlerde iskele polis karakolunun yanında bulunan parka çadır kurulacağının planlandığı anlatıldı. İddianamede 2 bin kişiye yakın bir grubun polisin ihtar ve zor kullanmasına rağmen direndikleri ve cebir kullandıkları, güvenlik güçlerine karşı görevlerini yaptırmamak için direndikleri kaydedildi. ABD vatandaşı Sarah Elizabeth Perrich'in de aralarında bulunduğu 16 kişi hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından, 1'er yıl 2'şer aydan 7'şer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. (hürriyet.com.tr)
15 SANIĞA BERAAT, 1 SANIK HAKKINDA YARGILAMA DEVAM EDECEK
19. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasında mahkeme, sanıklar hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından dava açıldığını ve yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle 15 sanığın beraatına karar verdi. Sanıklardan Sarah Elizabeth'in savunmasının alınamamış olduğunu ifade eden mahkeme, Elizabeth hakkındaki davanın başka bir esas üzerinden devam edilmesine hükmetti.
"HERKES, İZİN ALMADAN YÜRÜYÜŞ DÜZENLEME HAKKINA SAHİPTİR"
19. Asliye Ceza Mahkemesi davaya ilişkin gerekçeli kararında ise Toplantı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) kararlarına yer verdi. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Özgürlüğü Hakkının, Demokratik Hukuk Devletinin en temel unsurlarından birisini teşkil ettiğini belirten mahkeme gerekçeli kararında, "Toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı, Anayasamızın 34. maddesinde güvence altına alınmış durumdadır. Bu hükme göre, 'Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.' denilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının hangi hallerde serbestçe kullanılabileceği ve hangi hallerde bu özgürlüğe müdahale edilebileceğini tayin etmek için Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na bakmak yeterli değildir. Bunun için, iç hukukumuzun parçası olup, kanunlarımızın üstünde bir konumda olan A.İ.H.S. ve bu sözleşmeyi yorumlayan A.İ.H.M. kararlarına bakmak zorunludur" cümlelerine yer verdi.
"DEMOKRATİK HUKUK TOPLUMUNDA YAŞAYAN HER BİREY..."
"Bir toplantı ve gösteri yürüyüşü için önceden izin alınmamış ya da bildirimde de bulunulmamış olması, ilgili gösteriye müdahale etmek için asla yeterli değildir" denilen kararda, "Yani böylesi bir durum, ilgili gösteriyi tek başına 'Kanunsuz' hale getirmemektedir. Demokratik hukuk toplumunda yaşayan her birey, hoşnutsuzluğunu, itirazını ve taleplerini; toplanarak, gösteri ve yürüyüş yaparak, bu şekilde kamuoyuna sesini duyurarak, cebir ve şiddete, tehdit yöntemlerine başvurmadan, korku ve baskı ile gizlenip hukuka aykırı faaliyetlere kalkışma ihtiyacı duymadan dile getirebilmelidir" şeklinde ifadelere yer verildi.
"SİLAHA BAŞVURMAMALI, BİREYİN GÜVENLİĞİNİ GÖZETECEK ŞEKİLDE BEKLENMELİ"
Toplantı ve gösteri sırasında istenmeyen bazı hadiseler gerçekleşmesi halinde kolluk gücünün, gerekli önlemleri almaları gerektiğine dikkat çekilen kararda, "Fakat silahsız olan ve saldırı amacı taşımayan insanlara karşı güç, yani zor kullanmamalı, özellikle de silaha başvurmamalı, bireyin can ve mal güvenliğini gözetecek şekilde beklemelidir. Somut olayda sanıkların bir kısmının gösteri katıldığını,ancak şiddet içeren bir eylemde bulunmadıklarını savunurken bir kısmı ise gösterinin ilçe merkezinde olup kendilerinin gösterinin ortasında kaldıklarını,gösteriye katılmadıklarını savundukları anlaşılmıştır" denildi.
"GAZA KARŞI KORUNMAK İÇİN TEDBİR ALINMASI NORMAL"
Eyleme bin 500 kişinin katıldığı ve içlerinden 16'sının sanık haline getirildiği belirtilen kararda, "Kolluk gücünün şüphelileri bu kadar kalabalık arasında teşhiş ederek grubun dağıtılması sırasında tespit ettikleri kişileri yanılmadan gözaltına almalarının hayatın olağan seyrine uygun olmadığı, birkaç sanıkta baret ve maske ele geçmesinin de isnat edilen suça tek başına delil teşkil etmeyeceği, insanların yoğun gösterilerin olduğu bir dönemde kendilerini atılan gaza karşı korumak için bu şekilde tedbir almasının normal olduğu nazara alındığında; Her ne kadar sanıklar hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından dolayı cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de,üzerilerine atılı eylemleri işlediklerine dair, mahkumiyetlerine yeter, tüm kuşkulardan uzak, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilmediği" sanıklara yakıştırılan eylemlerin sabit olmadığı kanısına varıldığından beraatlerine karar verilmiştir" cümlelerine yer verildi.
İDDİANAMEDEN
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 5 sayfalık iddianamede, Taksim Gezi olayları kapsamında sosyal medya üzerinden 12 Eylül'de saat 21.00 sıralarında Kadıköy Altıyol Boğa Heykeli önü ve Söğütlüçeşme metrobüs durağında toplanılacağı, toplanan grupların Ak Parti Kadıköy ilçe binası önüne yürüyeceği ve ilerleyen günlerde iskele polis karakolunun yanında bulunan parka çadır kurulacağının planlandığı anlatıldı. İddianamede 2 bin kişiye yakın bir grubun polisin ihtar ve zor kullanmasına rağmen direndikleri ve cebir kullandıkları, güvenlik güçlerine karşı görevlerini yaptırmamak için direndikleri kaydedildi. ABD vatandaşı Sarah Elizabeth Perrich'in de aralarında bulunduğu 16 kişi hakkında "Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama", "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme" suçlarından, 1'er yıl 2'şer aydan 7'şer yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. (hürriyet.com.tr)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)