11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün akşam saatlerinde Tarabya Sahili’nde yürüyüşe çıktı. Gül, boğazın kıyısında tezgahı olan seyyar satıcının sürpriz davetiyle karşılaştı.
Gül, kendisine yapılan çay ikramını geri çevirmedi. Seyyar soba etrafına konan tabureye oturan Gül’e çevrede olta ile balık tutan vatandaşlar da ilgi gösterdi. Gül ve balıkçılar, kendilerine ikram edilen çayı içerek sohbet ettiler. Burada yaklaşık yarım saat misafir olan Gül’ün bu anları cep telefonuyla çekilen fotoğraflara da yansıdı.
4 Mart 2015 Çarşamba
Türkiye güzeli siyasete giriyor
1992 yılında Türkiye güzeli seçilen eski manken Özlem Kaymaz, İstanbul 1’inci Bölge’den milletvekili aday adayı olduğunu sosyal medyadan duyurdu...
Kaymaz, paylaştığı fotoğrafın altına şunları yazdı;
CHP İstanbul 1.Bölge milletvekili aday adaylığı başvurusu yapılmıştır... Bir kadın, bir anne , bir yüzücü, bir yelkenci, bir İtalyan Liseli, bir Galatasaraylı, bir Kadıköylü , bir Türkiye Güzeli , bir engelli çocuk annesi , bir Cumhuriyet çocuğu olarak 16 yıl ülkemden uzakta yaşadıktan sonra şimdi kendi vatanımda, hepimizin davası için elimi taşın altına koymaya karar verdim!... Allah utandırmasın. Yolumuz açık olsun... Kısa süre mankenlik yapan Özlem Kaymaz, Hollandalı bir iş adamıyla evlenip Hollanda’ya yerleşmiş, 16 yıl aradan sonra Türkiye’ye dönmüştü. Kaymaz'ın, Tara, Dante ve Daniel adında üç çocuğu var...
Kaymaz, paylaştığı fotoğrafın altına şunları yazdı;
CHP İstanbul 1.Bölge milletvekili aday adaylığı başvurusu yapılmıştır... Bir kadın, bir anne , bir yüzücü, bir yelkenci, bir İtalyan Liseli, bir Galatasaraylı, bir Kadıköylü , bir Türkiye Güzeli , bir engelli çocuk annesi , bir Cumhuriyet çocuğu olarak 16 yıl ülkemden uzakta yaşadıktan sonra şimdi kendi vatanımda, hepimizin davası için elimi taşın altına koymaya karar verdim!... Allah utandırmasın. Yolumuz açık olsun... Kısa süre mankenlik yapan Özlem Kaymaz, Hollandalı bir iş adamıyla evlenip Hollanda’ya yerleşmiş, 16 yıl aradan sonra Türkiye’ye dönmüştü. Kaymaz'ın, Tara, Dante ve Daniel adında üç çocuğu var...
AKP Şirin, PKK Ferhat
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çözüm Süreci görüşmeleri kapsamında açıklanan 10 maddelik mutabakat metnine 10 maddeyle itiraz etti, “Her bir maddesi musibet, her bir maddesi melanet” dedi. MHP Grubu’nda konuşan Bahçeli, özetle şunları söyledi:
“30 Ekim 1918’de, Mondros Limanı’nda imzalanan 25 maddeden mütevellit mütareke şartları neyse 28 Şubat 2015’te ilan edilen ihanet mutabakatı aynısıdır. 433 maddelik Sevr Antlaşması’yla, bu ihanet metni arasında hiçbir fark yoktur. Bebek katilinin 10 maddelik ihanet metni şiir dinletisi gibi dinlenmiş, gösterime giren tiyatro oyunu gibi izlenmiştir. İhanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır.
Hürriyetin haberine göre; PKK’nın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir. Silah bırakan varsa o da AKP hükümetidir. PKK’nın silah bırakacağını ummak ve beklemek, ahmaklık ve gaflettir.
PKK’nın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek, siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir.
Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir. Kurnazca kaleme alınan ifadeler, PKK’nın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur.
İhanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde PKK’nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır. Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK’nın oltasına sazan gibi takılmıştır.
Demokratik çözümün yerel ve ulusal boyutlarıyla ilgili değerlendirmesi tamamen özerkliğin inşasına dönük bir projedir. AKP-PKK ortaklığı, üniter milli devlete vade biçmiştir.
İmralı canavarı, özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden dem vurmaktadır. Türkiye’de özgür, eşit olmayan vatandaş mı vardır? Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes bizim için Türk’tür. Anayasa’dan vatandaşlık tanımını tümden çıkarmak veya etnik temelde marjinal tanımları yerleştirmek suçtur ve soysuzluğun damgası olacaktır.
Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar kısmı; yasa ve ahlak dışı bölücü organizasyonların sivil toplum örgütü sayılmasını amaçlamaktadır.
İmralı canisinin Çözüm Süreci’nin sosyo-ekonomik boyutlarıyla, sürecin sözde demokrasi, güvenlik ilişkisi, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınmasını dayatması tam bir karartma ve akıl tutulmasıdır. İç Güvenlik Paketi, HDP ve PKK’nın tenkitleri kapsamında tekrar ele alınacaktır. AKP, HDP’nin arka bahçesi, PKK’nın koşu bandıdır.
İmralı canisi yattığı hücreden, kimlik tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesine atıf yapmıştır. Teröristbaşı kimlik tanımlamaktan bahsediyor, AKP ise buna ses çıkarmıyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı, bu ülkenin Başbakanı’nı PKK’lıdan ayıran, ayrı tutan ve farklılaştıran artık ne kalmıştır? PKK Başbakanlık’tadır, Saray’dadır.
Anlaşılan, Öcalan ve Erdoğan aralarında saat gibi çalışan bir işbölümü yapmışlardır. Erdoğan ve Öcalan yanlarına 23 Nisan Başbakanı’nı da alarak Türkiye’nin fişini çekmek için son rötuşları yapmaya koyulmuşlardır. Kandil’de petrol aramaya kadar işi götüren AKP, PKK’ya uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra yeni gelir kapıları açmanın derdindedir. AKP Şirin, PKK Ferhat olmuş; dağları delerek vicdanlarına müzakere kınası sürmüşler, beraberce milli ahlak ve güvenliğin kanını dökmüşlerdir.
“30 Ekim 1918’de, Mondros Limanı’nda imzalanan 25 maddeden mütevellit mütareke şartları neyse 28 Şubat 2015’te ilan edilen ihanet mutabakatı aynısıdır. 433 maddelik Sevr Antlaşması’yla, bu ihanet metni arasında hiçbir fark yoktur. Bebek katilinin 10 maddelik ihanet metni şiir dinletisi gibi dinlenmiş, gösterime giren tiyatro oyunu gibi izlenmiştir. İhanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır.
Hürriyetin haberine göre; PKK’nın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir. Silah bırakan varsa o da AKP hükümetidir. PKK’nın silah bırakacağını ummak ve beklemek, ahmaklık ve gaflettir.
PKK’nın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek, siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir.
Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir. Kurnazca kaleme alınan ifadeler, PKK’nın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur.
İhanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde PKK’nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır. Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK’nın oltasına sazan gibi takılmıştır.
Demokratik çözümün yerel ve ulusal boyutlarıyla ilgili değerlendirmesi tamamen özerkliğin inşasına dönük bir projedir. AKP-PKK ortaklığı, üniter milli devlete vade biçmiştir.
İmralı canavarı, özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvencelerinden dem vurmaktadır. Türkiye’de özgür, eşit olmayan vatandaş mı vardır? Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes bizim için Türk’tür. Anayasa’dan vatandaşlık tanımını tümden çıkarmak veya etnik temelde marjinal tanımları yerleştirmek suçtur ve soysuzluğun damgası olacaktır.
Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına yönelik başlıklar kısmı; yasa ve ahlak dışı bölücü organizasyonların sivil toplum örgütü sayılmasını amaçlamaktadır.
İmralı canisinin Çözüm Süreci’nin sosyo-ekonomik boyutlarıyla, sürecin sözde demokrasi, güvenlik ilişkisi, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınmasını dayatması tam bir karartma ve akıl tutulmasıdır. İç Güvenlik Paketi, HDP ve PKK’nın tenkitleri kapsamında tekrar ele alınacaktır. AKP, HDP’nin arka bahçesi, PKK’nın koşu bandıdır.
İmralı canisi yattığı hücreden, kimlik tanımlanmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesine atıf yapmıştır. Teröristbaşı kimlik tanımlamaktan bahsediyor, AKP ise buna ses çıkarmıyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı, bu ülkenin Başbakanı’nı PKK’lıdan ayıran, ayrı tutan ve farklılaştıran artık ne kalmıştır? PKK Başbakanlık’tadır, Saray’dadır.
Anlaşılan, Öcalan ve Erdoğan aralarında saat gibi çalışan bir işbölümü yapmışlardır. Erdoğan ve Öcalan yanlarına 23 Nisan Başbakanı’nı da alarak Türkiye’nin fişini çekmek için son rötuşları yapmaya koyulmuşlardır. Kandil’de petrol aramaya kadar işi götüren AKP, PKK’ya uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra yeni gelir kapıları açmanın derdindedir. AKP Şirin, PKK Ferhat olmuş; dağları delerek vicdanlarına müzakere kınası sürmüşler, beraberce milli ahlak ve güvenliğin kanını dökmüşlerdir.
Esad^dan kaçtı Emirgan'a rekor teklif verdi
Emirgan Korusu’na komşu olan arsada ihale süreci dün başladı, arsaya 8 talip çıktı. Tartışmalı arsaya en yüksek teklifi 1 milyar 224 milyon lirayla Akayteks Tekstil ve UCC ortaklığı verirken, satış toplam geliri için en yüksek teklif 3 milyar lira ile Tahincioğlu’ndan geldi.
Alışveriş merkezi ve gökdelen yapılacağı iddiaları ile tartışma yaratan Emirgan Korusu’na komşu arazinin ihalesi yapıldı. Geçtiğimiz yıl Özelleştirme İdaresi’nden araziyi 1 milyar 5 milyon 522 bin liraya satın alan Emlak Konut GYO’nun düzenlediği ihalede arsaya en yüksek teklif 1 milyar 224 milyon lira ile Akayteks Tekstil ve UCC ortaklığından geldi. Arazi ve proje için Emlak Konut GYO’ya en yüksek teklifi ise 3 milyar lira ile Tahincioğlu Gayrimenkul verdi. Arsaya ihalenin ilk oturumunda 8 talip çıktı. Emlak Konut’un ihaleye çıktığı 158 bin 497 metrekarelik arsanın üzerinde turizm tesisi yapılabilecek. İhaleyi kazanan firma arsa üzerinde 108 bin 700 metrekare inşaat yapma hakkı elde edecek.
KATAR SÜRPRİZİ
İhalede en yüksek teklifi arsa satışı karşılığı satış toplam geliri olarak Tahincioğlu verirken, Emlak Konut’a en yüksek teklifi ise Akayteks Tekstil ve UCC ortaklığı yaptı. Tahincioğlu Gayrimenkul, Tahincioğlu Yapı ve Nida İnşaat İş Ortaklığı arsa satışı karşılığı satış toplam gelirini 3 milyar lira olarak belirledi. Emlak Konut’a ise bu rakamın yüzde 30’unu yani 900 milyon lira önerdi. Akayteks Tekstil ve UCC ortaklığı, arsa satışı karşılığı satış toplam gelirini 2 milyar 400 milyon lira olarak belirledi. Emlak Konut GYO’ya 1 milyar 224 bin lira teklif etti. En yüksek teklifi veren ortaklardan Urbacon Trading and Contracting’in (UCC) Katar merkezli şirket olması da dikkat çekti.
ESAD'DAN KAÇTI
Habertürk'ten Ünsal Ereke'nin haberine göre UCC firması, özellikle Katar başta olmak üzere konut, otel, stadyum, endüstri yapılarının müteahhidi olarak öne çıkıyor. Ancak şirketin başka bir hikâyesi var.
UrbaCon Trading & Contracting (UCC) şirketinin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Muhammed Moataz El Hayat yürütüyor. UrbaCon, El Hayat’ın 17 şirketinden bir tanesi olarak öne çıkıyor. Genelde taahhüt işleri yapan şirketin Suriye, Katar ve Fas’ta işletmesini sürdürdüğü bazı yapıları da bulunuyor.
2011’de Suriye’deki olayların ardından El Hayat, Esad karşıtı muhaliflerin yanına geçti. Bunun üzerine Esad rejimi El Hayat ve ailesinin bütün malvarlıklarına el koydu.
El Hayat bu tarihten sonra ülkesini terk etti ve şu anda bütün girişimlerini yönettiği Katar’a yerleşti.
El Hayat ülkesindeki Esad karşıtı mücadeleyi de uzaktan destekliyor. Engineering News Record Dergisi’ne göre dünyanın en büyük 250 müteahhidi arasında UCC 184’üncü sırada bulunurken, şirketin yıllık geliri 1.1 milyar dolar olarak ölçülüyor. (habertürk.com.tr)
MHP lideri Devlet Bahçeli: Kim zehirleyecek onu?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için yiyecek ve içeceğiyle ilgili özel analiz yapılacağı ve laboratuvar kurulacağı konusunda, "İnançlı insanlarda tereddüt olmaz. Kim zehirleyecek onu? Haramı çok olanlarda korku çok olur" dedi. Bahçeli, "Zehirlenmekten mi korkuyor? Yakın çevresindekilerden mi tereddüt içinde?" sorusuna, "O kadar yakın münasebetimiz yok. Özeliklerini tanımıyorum" yanıtını verdi.
Hürriyet'te yer alan habere göre; Bahçeli, Parlamento muhabirleri ile sohbetinde, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''KOTA KOYMADIK''
24. Dönem Parlamentosu'nda kadın milletvekillerinin sayısının artması konusunda MHP'nin nasıl bir yöntem izleyeceği sorusuna Bahçeli, il ve ilçe kongrelerinde kadın aday sayısının artması için aşırı derecede telkinde bulunduğunu belirterek, "Bakalım ne kadar olacak onu bilemiyoruz. Kota koymadık" dedi.
''BİZDE YOK ÖYLE BİR UYGULAMA''
Bir gazetecinin "CHP, üç büyük ilde ilk sıraları kadınlara verecek. Sizde bu şekilde dikkati çekici uygulama olabilir mi?" sorusuna Bahçeli, "Bizde yok öyle bir uygulama yok" karşılığını verdi.
Seçim beyannamesi hazırlığının sürdüğünü, henüz belirginleşmiş durum olmadığını ifade eden Bahçeli, Türkiye'nin tüm gündemine cevap teşkil edebilecek, karşılığı metinde olacak bir çalışmalarının olacağını söyledi.
''EFKAN ALA'NIN ANAYASA'YI REDDETMESİ YAKIŞIK ALMAZ''
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın "Anayasa'yı tanımıyorum" ifadesini nasıl değerlendirdiği sorusuna Bahçeli, "Hem bürokraside yetişmiş hem siyasete katılmakla beraber önemli sorumluluklar üstlenmiş olan bir kişinin geldiği yer o Anayasa... Anayasa'yı reddetmesi yakışık almaz" dedi.
''İÇ GÜVENLİK PAKETİ'NİN ÇEKİLMESİNDE YARAR VAR''
İç Güvenlik Paketi ile ilgili sorulara Bahçeli, "Yasanın bu şekliyle Meclis'e gelmesi çok yanlış olmuştur. Seçim öncesi Türkiye'nin bu kadar önemli sürecin yaşandığı ortamda çekilmesinde yarar var. Yeniden Komisyon'a iade edilip orada daha geniş kapsamlı tartışmayla, STK ve üniversitelerin de görüşü alınarak çalışma yapılması daha sağlıklı olur" diye konuştu.
Bahçeli, 21 Mart'ta yapılacak 11. MHP Olağan Kurultayı ile ilgili sorulara, "Güzel bir kongre olacak inşallah" dedi.
''ANKETLER YÜZDE 50 DESE DE BENİM YÜZÜMDE DEĞİŞİKLİK OLMAZ''
Seçime yönelik anketleri nasıl değerlendirdiği ve seçime yönelik tahmini olup olmadığı sorularına Bahçeli, "Anketlere güvenim yok. Yüzde 50 de dese, benim yüzümde değişiklik olmaz" karşılığını verirken, seçimde "İktidar olmaya yeter rakam neyse onu hedeflediklerini" söyledi.
''İNANDIRICILIĞI YOK''
Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun grup toplantısında kendisine yönelik ve İç Güvenlik Paketi için teklif vermedikleri hakkındaki sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Bir Brezilya filmi vardı 'Yalan Rüzgarı' diye... O hale gelmişler artık, ciddiye alınacak tarafları yok. Hiç inandırıcılığı yok" dedi.
''O KARARDAN VAZGEÇMEZLER''
"Terör örgütüyle ilgili olarak 'toprak almadan kapatmazlar bu meseleyi' dediniz. Bu neyi ifade ediyor?" sorusuna Bahçeli, "1978 yılında Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde 1. Kongre'de almış oldukları karardır. O karardan vazgeçecekleri ihtimalini vermiyorum. Verirlerse zaten söylenecek bir şey kalmaz. Oradaki tek şey açık ve net olarak Marksist Leninist temelli bir Kürdistan devletini kurma amaçlanmıştı. O amaç uğruna çalışıyorlar hala" diye konuştu.
Bahçeli, "Akil İnsanlar Grubu'nun mini bir versiyonunu oluşturup sürecin üçüncü gözlemcisi olma durumu konusunda değerlendirmeniz nedir?" sorusuna "Üçüncü dönem yasağı 68 kişi... Akil İnsanlar 63 kişi. Beşini dışarıda bırakmak kaydıyla Akil İnsanları Meclis'e taşımalarında ve Türkiye'nin yönetimini bu zevata teslim etmelerinde yarar var. Beş kişiyi de diğer partilere verebilirler. Her konuda bu arkadaşlar ülkeyi yönetecekse..." karşılığını verdi.
''PETROLLE Mİ KANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR''
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın "Kandil'in eteklerinde petrol arayacaklarını söylüyor. Buna nasıl bakıyorsunuz?" sorusuna Bahçeli, "Türkiye topraklarındaki arama bitmiş midir acaba? Petrolle mi kandırmaya çalışıyorlar? Bugünkü siyasi iktidar bütünüyle inandırıcılığını kaybetmiştir. Ne söylediklerinin kendileri de farkında değiller. Bakanlar Kurulu'nda da çok seslilik hakim olmuş" dedi.
''DÖVİZ SAHİPLERİNİ DAHA DA ZENGİNLEŞTİRİR''
Bahçeli, dövizdeki yükseliş ve faiz konusundaki tartışmalarla ekonomideki gelişmelerin nereye gideceği sorusuna, "Döviz sahiplerini daha da zenginleştirir. Olacak olan o..." karşılığını verirken "Başta Erdoğan mı var? Cumhurbaşkanı dolar hesabından 17 bin lira kazanmış" denilmesine, "Döviz sahibi olanlar, önemli artışlara sahip oldular. Dövizle borçlanmış olanlar da felakete sürüklendi. Hele hele bazı mağazaların kiraları dövizle. Onlar önümüzdeki günlerde kiraları nasıl ödeyecekler, ne yapacaklar? O bakımdan iktidarın, merkez bankası'na bu kadar saldırgan olmaması lazım. Bakanlar Kurulu'nda ekonomiden sorumlu bakanlar var. Eğer Merkez Bankası ile diyalog kurmak istiyorlarsa onların kurması daha doğru olur. Recep Tayyip Erdoğan'ın faiz hakkında bir kanaati vardır fakat Merkez Bankası ile ilişkiler açısından bildiği bir şey olmadığı kanaatindeyim. Acaba o eğitimi aldı mı? O da belli değil" diye konuştu.
''BİLGİLİ, DÜRÜST BİR İNSAN. BUNUN NERESİ HAİN OLACAK?''
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası Başkanı ve yüksek faizle ilgili "vatan hainliği" sözleriyle ilgili sorulara Bahçeli, "Vatan hainleriyle dost olunca, birilerini hain ilan etmesi lazım. O insanın şahsına bakınca, hiçbir yerinde bir hainlik göremezsiniz. Tertemiz bir Türk bürokrasisi. Bilgili, dürüst bir insan. Bunun neresi hain olacak?" karşılığını verdi.
''SEROK AHMET DÜŞÜNSÜN''
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 Mart'ta Bakanlar Kurulu'na başkanlık edeceğinin hatırlatılması üzerine, "Serok Ahmet düşünsün. Bana niye soruyorsunuz?" diyerek güldü.
''ANALAR NİYE AĞLASIN''
MHP tabanının Çözüm Süreci'ne destek verip vermediği, buna ilişkin ölçümü olup olmadığı sorusuna Bahçeli, "Bunun ölçümü olur mu? Analar niye ağlasın? Anaların ağlamasından haz duyan birisi olabilir mi? Bu anaları ayırt etmenin manası yok. Türkiye'yi böldükleri gibi anneleri de bölmenin bir manası yok" dedi.
''KİM ZEHİRLEYECEK ONU''
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yiyecek ve içeceklerinin kontrolden geçirildiği özel laboratuvarlar kurulduğuna yönelik haberlerin hatırlatılması üzerine Bahçeli, "İnançlı insanlarda tereddüt olmaz. Kim zehirleyecek onu? Eski Osmanlı saraylarında da vardı böyle şeyler. Çeşnicibaşı şimdi çağdaş kurumsal hale getirilmiş" karşılığını verdi.
Bahçeli, "Zehirlenmekten mi korkuyor? Yakın çevresindekilerden mi tereddüt içinde?" sorusuna, "O kadar yakın münasebetimiz yok. Özeliklerini tanımıyorum. Haramı çok olanlarda korku çok olur" diye konuştu.
''FLAŞLAR ÖNDE Mİ OTURACAK''
Kamuoyunun 7 Haziran seçimlerine yönelik MHP'den flaş isimler görüp görmeyeceği sorusuna Bahçeli, "Şu aşamada bir şey söyleyemem. Adaylık başvuruları 12'sinde başlıyor. Müracaat edenler içerisinde bakacağız. Ama bunları flaş, flaş olmayanlar diye ayırt etmek doğru değil. İkisi de Meclis'e gelirse ne yapacak, flaşlar önde mi oturacak?" dedi.
''KAPI, PENCERE AÇIK. HERKES GELSİN İSTİYORUZ''
Bahçeli, başvuranların dışında partiye davet edeceklerinin olup olmayacağı sorusuna, "Herkese açık davet yapıyoruz. Hepsi gelsin istiyoruz" derken, seçim ittifakı olup olmayacağı sorusuna, bu konuda bir gelişme ya da temas olmadığını söyledi. Bahçeli, seçime 94 gün kaldığını, gelişmelerin nasıl olacağını bilemediklerini ancak kendilerini böyle bir düşüncesi olmadığını ifade ederek, "Kapı pencere açık. Herkes gelsin istiyoruz" karşılığını verdi.
Miting takviminin Kongre sonrası netleşeceğini belirten Bahçeli, kongrede başka aday olup olmayacağı sorusuna, "21 Mart önemli bir gün olacak Ankara için. Nereye baksanız üç Hilali, bir Türkiye sevdalısını göreceksiniz. Sloganlar bize göre var ama henüz basına açıklanacak boyutta değil. İl ve ilçe kongrelerimizde çok sayıda adaylar oldu. Mesela Antalya Kongresi'ne 7 aday vardı. Bizim için çok adaylı yapı, yadırganacak değil. Bakalım hayırlısı olur inşallah" dedi.
''GENELKURMAY BAŞKANI'NIN SÖYLEDİKLERİ KENDİ TAKDİRİ''
"Genelkurmay Başkanı'nın yazılı açıklama ile kendisine yanıt verdiğinin, polemiğin fazla sürmediği" sözlerine Bahçeli, "Söylediklerimiz bizim takdirimizdir, Genelkurmay Başkanı'nın söyledikleri de kendilerinin takdiridir. Saygılı olmak lazım" karşılığını verdi.
''BANA GÖRE ÇEKİLMESİNDE FAYDA VARDI''
Bahçeli, "Siyasi irade görev verdiğinde 'ben bunu yapmıyorum' diyebilir mi?" sorusuna, "Yapamaz, yapmaya kalkarsa da istifa eder. Geçmişte örnekleri var" derken, "Sizce, o süreçte istifa etmesi mi gerekiyordu" sorusuna ise "Bana göre çekilmesinde fayda vardı. 37 kilometreden bir nakil işleminin Türk tarihinde altın sayfalar yazmış bir silahlı kuvvetler için olağanüstü başarı gibi takdim edilmesi, zaten ne maksatla yapıldığının işaretidir. Ya bunu cevaplandıracaktı ya çekilecekti" dedi.
Bir gazetecinin "Belki mareşallik bekliyordu" demesine Bahçeli, "Meydan savaşı olması lazım. Şimdi meydan savaşı yok" karşılığını verdi.
''KİM VERDİYSE BAVULU YANİ...''
Bahçeli, "Mehmet Baransu'nun orduya kumpasla ilgili olarak tutuklanmasına nasıl bakıyorsunuz?" sorusuna, "Başından beri hep böyle oluyor zaten, çıkıyorlar geri giriyorlar. O bavulu kim verdiyse, onunla beraber almaları lazım. Kim verdiyse bavulu yani... Sonra ne vardı o bavulun içinde, onu bilen de yok. 25 emniyet mensubunu alıyorlar, bir gün sonra 12'si serbest oluyor, daha sonra birkaçı şey yapıyor. Bugünkü iktidarın bir de muhasebe kayıtlarını tutması lazım. Kaç kişi tutuklandı, kaç kişi bırakıldı, bunları bilen de yok" diye konuştu.
''7 HAZİRAN'A KADAR NE OLACAĞINI KİMSE BİLEMEZ''
Bir gazetecinin "Fuat Avni'nin MHP ile ilgili bir şeyi çıkmadı, CHP ile ilgili çıktı" sözüne Bahçeli, "Daha hiç belli olmaz. 7 Haziran'a kadar neler olacağını kimse bilemez" dedi.
''BAZI ŞEYLERE BİZİMKİ KAPALIDIR''
Bahçeli, Yurt Atayün'un MHP'den adaylığı ile ilgili sorusuna, "Bizim öyle bir düşüncemiz de yok, öyle bir müracaat da yok" karşılığını verdi. "Kapıyı kapattınız sanki" denilmesi üzerine, "Bazı şeylere bizimki kapalıdır" diyen Bahçeli, "Haşim Kılıç'a da kapalı mı?" sorusuna, "Haşim Kılıç zannediyorum siyaseti erken buluyor herhalde. Ne düşünüyor onu bilemiyorum. Düşünceleri hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Başvurular 12-18 Mart arasında, 7 gün içinde olacak. Zannediyorum MHP'yi, güçlü bir yapıyla Meclis'e getirebilecek tercihler olur ise onda memnuniyet duyarız. Ama tabii seçici olacağımızı da herkesin bilmesi lazım" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hakan Fidan’a hâlâ kırgınım
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti’den milletvekili aday adayı olmak üzere MİT Müsteşarlığı görevinden istifa eden Hakan Fidan’a hâlâ kırgın olduğunu belirterek, “Onu böyle bir göreve getiren benim. Müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Tabii ki kırgınım” dedi. Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, özetle şunları söyledi:
İRAN’LA İLGİLİ ÖRTÜŞÜYORUZ
Kralla ilk görüşmeniz nasıl geçti, değerlendirir misiniz?
İkili ilişkilerimizin çok daha iyi bir konuma geleceğine dair umutlarım artmıştır. Ve özellikle de siyasi, askeri, güvenlik, terörle mücadele ve insani yardımlar noktasında olsun, müşterek çalışmalar içerisine girebileceğimizi karşılıklı olarak teyit ettik. Bölgesel sorunlar, bölgedeki ülkelerle olan ilişkiler noktasında hemen hemen bütün ülkelerle ilgili yaklaşımımız büyük ölçüde örtüşüyor. Bu ülkelere İran, Irak, Suriye, Filistin, Libya da dahil. Mısır’da biraz farklılıklar olsa da, bunlar bizim ikili ilişkilerimizi etkileyecek noktada değil. Bütün derdimiz Ortadoğu’da ve İslam dünyasında, özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinin çok daha güçlü bir zemine oturtulması ve bu şekilde de geleceğe yürümektir. Örneğin Suriye ile ilgili uçuşa yasak bölge noktasında, güvenli bölge noktasında ve eğit donat noktasında aynı şeyleri düşündüklerini ifade ettiler. Buna benzer konularda işbirliği yapabileceğimize yönelik irade beyanı bizleri gerçekten umutlandırmıştı. Doğrusu bunlar zaten bizim beklentilerimiz dahilindeydi. Sağ olsunlar, onlar da beklentilerimizi karşıladılar. Çanakkale kutlamalarına Suudi Arabistan’ı da davet etmiştik. (Kral) Gelme arzusundalar, programları elverirse... G-20 toplantısına zaten gelecekler. Biliyorsunuz Suudi Arabistan da G-20 üyesidir.
RAHMETLİ İLE İLİŞKİ MISIR’A KADAR İYİYDİ
Yeni Kral’la görüşmeniz, önceki kral döneminde yapılan görüşmelerden farklı oldu diyebilir miyiz? Özellikle de İslam dünyasındaki sorunlara bakış açısında bir farklı duruş söz konusu mu?
Devamlılığın olduğunu gördüğüm gibi, ilgi ve alakada bir artış da var. Ülkemize yönelik bir sempati var ve her geçen gün artıyor. Rahmetli Kral Abdullah bin Abdülaziz ile de münasebetlerimiz aslında Mısır olayına kadar gayet iyiydi. Hakikaten bir abi kardeş hukuku içerisinde hassasiyet vardı. 2013’de Salman bin Abdülaziz’in de Türkiye’ye ziyaretleri olmuştu. Biz ilk görüşmemizi orada yapmıştık. Şimdi tabii Cumhurbaşkanı sıfatıyla buradayız. Bölge bugün o günlerden çok daha farklı bir travma yaşıyor. Almamız gereken yükler çok daha fazla.
-En hassas konu Mısır. Mısır konusunda aramızdaki farklar ne?
Bizim Mısır’a bakış açımız noktasında bu hususu ayrı bir kategoride değerlendirmemiz gerekiyor. Bizim için asıl önem arz eden konu, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşımak. Mısır meselesi, bizim Suudi Arabistan ile ilişkilerimize gölge düşürmemelidir.
-Suud Kralı dün de Sisi’yle görüştü. Size Sisi’den herhangi bir mesaj iletildi mi? Bu konuda arabuluculuk girişimi var mı?
Hayır, bize herhangi bir mesaj iletilmiş değil.
SUUDİLER ADIM ATARSA DEVRAN TERSİNE DÖNER
Mısır konusunda İhvan liderlerinin siyaset yapabilmeleri, idam cezalarının kaldırılması gibi hususlar gündeme geldi mi?
Mısır meselesi konuşulurken, kendilerinin dikkatini oradaki duruma çektim. Şu anda, yüzde 52 oyla iş başına gelmiş olan bir Cumhurbaşkanı halen içeride. Yaklaşık 18 bin siyasi tutuklu var. Binlerce insan idama mahkûm edildi. Tüm bunlar orada bir gaz sıkışması olduğunu gösteriyor. Kontrollü bir yumuşama olmazsa, yaşananlardan dolayı sosyal patlama olabilir. Öyle bir durumda da Mısır’da ne istikrar kalır ne de güven! Mısır, 90 milyon nüfusu itibarıyla bizim o bölgede en önemli kardeş ülkemiz. Mısır’ı asla yok farz edemeyiz. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye; bu üçlü ayak, bölgenin en önemli ülkeleri. Bölgenin barışı, huzuru, refahı için hepimizin üzerimize düşen görevler var. Burada her ülke üzerine düşen görevi yerine getirecek olursa, inanıyorum ki çok daha rahat bir şekilde neticeye ulaşırız. Bana göre Mısır konusunda, en etkin olabilecek olan ülke Suudi Arabistan’dır. Bunu kendileriyle de paylaştım. Eğer burada Suudi Arabistan bir adım atacak olursa, devran tersine dönebilir.
POLİSLERİN SERBEST KALMASI ŞAŞIRTICI
Sizin de mağduru olduğunuz bir ‘yasadışı dinleme’ soruşturmasında gözaltına alınan 54 kişi serbest bırakıldı. Nasıl yorumluyorsunuz?
Serbest bırakılma konusundaki haber benim açımdan da şaşırtıcı oldu. Ancak konu tabii yargı sürecinde bir mesele olduğu için, değerlendirmeye girmem uygun olmaz. Bahsettiğiniz uzantıların, o tür bir dil kullanmasından toplum da rahatsız elbet. Toplum huzurunu kaçırıp, “Ben bilmediklerinizi biliyor, duymadıklarınızı duyuyorum” diye adeta devletle dalga geçmeye kalkışıyorlar. Devlet, her türlü kanunsuzluğun, yasadışı işlerin elbette peşinde olacaktır. Er ya da geç gereği yapılacaktır. Daha sonra da yargı bu konunun değerlendirmesini yapacaktır.
FİDAN MİT’TEN AYRILMAMALIYDI
Hakan Fidan meselesinde kırgın olduğunuzu söylemiştiniz. Hâlâ aynı hissiyatta mısınız?
Biz devlet yönetiyoruz. O konuya ilişkin kanaatimi daha önce de söyledim. Kanaatlerimizi ifade etmiş olmamıza rağmen istifa edip adaylık söz konusu olmuş ise elbette bir kırgınlık söz konusudur. MİT sıradan bir kurum değildir. Devletin en önemli kurumudur. Devletin Milli İstihbarat Teşkilatı zayıfsa, o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Şimdi biz onu böyle bir göreve getirdik. Getiren de benim. Madem öyle, ayrılırken de, eğer müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Dolayısıyla tabii ki kırgınım.
İç Güvenlik Paketi’ne yönelik muhalefetin eleştirileri var. Yasa Tasarısı’nı inceleyebildiniz mi?
İç Güvenlik Yasa Tasarısı taslağını inceledim. Eksiği var, fazlası yok. (Akif Beki / Hürriyet)
Metin Feyzioğlu: Mehmet Baransu'nun tutuklanması tüm gazetecilere tehdit
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklanma gerekçesini 'tüm gazeteciler için tehdit' olarak nitelendirdi. Feyzioğlu, 'Baransu'nun yaptığı gazeteciliği yanlış bulsam da, tutuklanma gerekçesi tüm gazeteciler için tehdittir' dedi.
Feyzioğlu, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Baransu'nun TCK'nın 'gizli belge temin etmek/bulundurmak' suçunu düzenleyen 327. maddesi uyarınca tutuklandığını vurgulayarak, şöyle konuştu;
'Eğer Baransu'nun elindeki belgeler sahteyse, zaten devletin güvenliğine ilişkin tehditten söz edilemez. Ancak eğer belgeler gerçekse, Baransu TCK'nın 327. maddesine dayanılarak, belgeleri temin etmekten tutuklanmış. Gazetecinin bu tip belgeleri temin etmek için aktif faaliyet içinde bulunduğu delillendirilmemişse, yani aktif şekilde bu belgeyi bulunduğu yerden aldığına ilişkin delil bulunmamışsa; Ya da gazeteci başka birini hukuka aykırı şekilde bu belgeyi alması için ikna etmemişse, bu belgeye sahip olduğu gerekçesiyle asla cezalandırılamaz' dedi.
'DEĞİL TUTUKLANMAK, SORUŞTURMA BİLE AÇILAMAZ'
Gazeteciye haber kaynağından bilgi gelmesinin 'gazetecilik yapmanın gereği olduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti;
'Anayasa'ya göre, halkın bilgi alma hürriyeti kapsamında, gazetecinin bu belge bulundurması, bunları kamu yararı çerçevesinde açıklaması basın hürriyetine girer, hiçbir şekilde suç teşkil etmez. Ancak gazeteci, bu belgeleri almak için, örneğin birine para verdiyse, ya da hukuk dışı şekilde bu belgeleri alması için birini teşvik ettiyse, ikna etsiyle, bu durum gizli belgeleri temin etme suçuna iştirake girer. Böyle bir duruma ilişkin delil ortaya konulmadığı sürece, gazeteci sadece elinde belge bulundurmaktan dolayı suçlanamaz. Değil tutuklanması ya da yargılanması, delillendirilmediği sürece gazeteci hakkında bu konuda soruşturma bile açılamaz.'
'BASIN HÜRRİYETİNİ SINIRLAR'
Gazetecinin, belgelerin temin edilmesine ilişkin hakkında delil olmadan 'soruşturulmasının bile basın hürriyetini sınırlayacağını' söyleyen Feyzioğlu, 'böyle bir durum, gazetecileri baskı altına alır. Sınırlandırır, sindirir' dedi.
'BARANSU'NUN YAPTIĞI GAZETECİLİĞİ YANLIŞ BULUYORUM AMA...'
Feyzioğlu, şöyle konuştu:
'Mehmet Baransu'nun yaptığı gazeteciliği ahlaki yönden sonuna kadar yanlış bulmama, gazetecilikten ziyade tetikçi gibi davrandığını her platforma söyleyen biri olmama rağmen, kendisine yönelik bu uygulamanın, Baransu'nun şahsiyetinin ötesinde, basın hürriyetini tehdit etmektedir.'
Baransu'nun bu belgeleri aktif şekilde temin ettiğinin delillendirilmemiş olması halinde tutuklanmasını 'yanlış bulduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, 'Sırf Baransu mahkum olsun diye Türkiye'de gazeteciliğin mahkum olmasına izin veremeyiz' dedi. (Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)
Feyzioğlu, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Baransu'nun TCK'nın 'gizli belge temin etmek/bulundurmak' suçunu düzenleyen 327. maddesi uyarınca tutuklandığını vurgulayarak, şöyle konuştu;
'Eğer Baransu'nun elindeki belgeler sahteyse, zaten devletin güvenliğine ilişkin tehditten söz edilemez. Ancak eğer belgeler gerçekse, Baransu TCK'nın 327. maddesine dayanılarak, belgeleri temin etmekten tutuklanmış. Gazetecinin bu tip belgeleri temin etmek için aktif faaliyet içinde bulunduğu delillendirilmemişse, yani aktif şekilde bu belgeyi bulunduğu yerden aldığına ilişkin delil bulunmamışsa; Ya da gazeteci başka birini hukuka aykırı şekilde bu belgeyi alması için ikna etmemişse, bu belgeye sahip olduğu gerekçesiyle asla cezalandırılamaz' dedi.
'DEĞİL TUTUKLANMAK, SORUŞTURMA BİLE AÇILAMAZ'
Gazeteciye haber kaynağından bilgi gelmesinin 'gazetecilik yapmanın gereği olduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti;
'Anayasa'ya göre, halkın bilgi alma hürriyeti kapsamında, gazetecinin bu belge bulundurması, bunları kamu yararı çerçevesinde açıklaması basın hürriyetine girer, hiçbir şekilde suç teşkil etmez. Ancak gazeteci, bu belgeleri almak için, örneğin birine para verdiyse, ya da hukuk dışı şekilde bu belgeleri alması için birini teşvik ettiyse, ikna etsiyle, bu durum gizli belgeleri temin etme suçuna iştirake girer. Böyle bir duruma ilişkin delil ortaya konulmadığı sürece, gazeteci sadece elinde belge bulundurmaktan dolayı suçlanamaz. Değil tutuklanması ya da yargılanması, delillendirilmediği sürece gazeteci hakkında bu konuda soruşturma bile açılamaz.'
'BASIN HÜRRİYETİNİ SINIRLAR'
Gazetecinin, belgelerin temin edilmesine ilişkin hakkında delil olmadan 'soruşturulmasının bile basın hürriyetini sınırlayacağını' söyleyen Feyzioğlu, 'böyle bir durum, gazetecileri baskı altına alır. Sınırlandırır, sindirir' dedi.
'BARANSU'NUN YAPTIĞI GAZETECİLİĞİ YANLIŞ BULUYORUM AMA...'
Feyzioğlu, şöyle konuştu:
'Mehmet Baransu'nun yaptığı gazeteciliği ahlaki yönden sonuna kadar yanlış bulmama, gazetecilikten ziyade tetikçi gibi davrandığını her platforma söyleyen biri olmama rağmen, kendisine yönelik bu uygulamanın, Baransu'nun şahsiyetinin ötesinde, basın hürriyetini tehdit etmektedir.'
Baransu'nun bu belgeleri aktif şekilde temin ettiğinin delillendirilmemiş olması halinde tutuklanmasını 'yanlış bulduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, 'Sırf Baransu mahkum olsun diye Türkiye'de gazeteciliğin mahkum olmasına izin veremeyiz' dedi. (Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)
3 Mart 2015 Salı
Tuncay Özkan baba oldu
Ergenekon Davası'ndan yaklaşık 6 yıl cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan CHP Parti Meclisi Üyesi Gazeteci-Yazar Tuncay Özkan, baba oldu. Tuncay Özkan Duygu Dikmenoğlu ile evlenmişti.
Daha önceki evliliğinden Nazlıcan Özkan isminde bir kızı olan Tuncay Özkan-Duygu Dikmenoğlu'nun az önce oğlu oldu. Anne ve çocuğun sağlıklı olduğu bildirilirken Özkan çiftinin çocuklarına Güneş ismini veridkleri öğrenildi.
Daha önceki evliliğinden Nazlıcan Özkan isminde bir kızı olan Tuncay Özkan-Duygu Dikmenoğlu'nun az önce oğlu oldu. Anne ve çocuğun sağlıklı olduğu bildirilirken Özkan çiftinin çocuklarına Güneş ismini veridkleri öğrenildi.
CHP'de 15 isim aday olmadı
CHP'de 15 vekil yeniden aday olmak için başvurmadı.
CHP'de 7 Haziran seçimleri için adaylık başvurusu 1 Mart'ta sona erdi.
Milletvekili adaylığı için toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye başvurdu.
Ancak bu başvurular arasında halen CHP grubunda olan 15 vekilin dilekçesi yer almadı. Ne Mehmet Haberal, ne Şafak Pavey, ne de Hüseyin Aygün önümüzdeki dönemde TBMM'de CHP saflarında yer almayacaklar.
CHP'de adaylık başvurusu sayısı, Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan tarafından açıklandı.
Buna göre, toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye milletvekiliği adaylığı başvurusu yaptı. Bunun 2 bin 173'ü erkek, 649'u kadın. Genç aday adayı sayısı 158, engeli aday adayı sayısı ise 72.
15 VEKİL BAŞVURU YAPMADI
CHP'de, halen milletvekili olan 15 isim ise adaylık başvurusunda bulunmadı.
Bu isimler şöyle;
- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün
- Bursa Aykan Erdemir
- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan
- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel
- İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi
- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiraz
- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey
- Aydın Milletvekili Osman Aydın
- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci
- Zonguldak Mehmet Haberal
- Antalya Milletvekili Osman Kaptan
- Bursa Milletvekili Turhan Tayan
- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak
- Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan
CHP'de 7 Haziran seçimleri için adaylık başvurusu 1 Mart'ta sona erdi.
Milletvekili adaylığı için toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye başvurdu.
Ancak bu başvurular arasında halen CHP grubunda olan 15 vekilin dilekçesi yer almadı. Ne Mehmet Haberal, ne Şafak Pavey, ne de Hüseyin Aygün önümüzdeki dönemde TBMM'de CHP saflarında yer almayacaklar.
CHP'de adaylık başvurusu sayısı, Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan tarafından açıklandı.
Buna göre, toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye milletvekiliği adaylığı başvurusu yaptı. Bunun 2 bin 173'ü erkek, 649'u kadın. Genç aday adayı sayısı 158, engeli aday adayı sayısı ise 72.
15 VEKİL BAŞVURU YAPMADI
CHP'de, halen milletvekili olan 15 isim ise adaylık başvurusunda bulunmadı.
Bu isimler şöyle;
- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün
- Bursa Aykan Erdemir
- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan
- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel
- İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi
- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiraz
- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey
- Aydın Milletvekili Osman Aydın
- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci
- Zonguldak Mehmet Haberal
- Antalya Milletvekili Osman Kaptan
- Bursa Milletvekili Turhan Tayan
- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak
- Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan
Etiketler:
chp,
haber,
kemal kılıçdaroğlu,
milletvekili,
tbmm
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ucube cezası
'Ucube heykel' davasında karar açıklandı. Mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın heykeltıraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL manevi tazminat ödemesini kararlaştırdı.
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen 8. duruşmaya davacı heykeltıraş Mehmet Aksoy ve davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılmadı. Duruşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı avukatı Ferah Yıldız, Mehmet Aksoy'u ise Avukat Turgut Kazan temsil etti.
"MÜVEKKİLİMİN HEYKELİ SANTİM SANTİM KESİLMİŞTİR"
Turgut Kazan, "Müvekklim sanatçı kimliği ve eserleri dosyaya yansıtılmıştır. 3 tanığımız dinlenilmiştir. Tanıklarımız sanatçı ve kültür adamıdır. Dava konusu olay nedeniyle Mehmet Aksoy'un nasıl üzüntü duyduğunu ve bu durumun kendisi için üzüntü kaynağı teşkil ettiğini açıklamışlardır. Davamızın kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz. Davalı taraf cevaplarında 'Newyork'taki Özgürlük Heykeli olsa neyse' demektedir. Söz konusu heykelde Süveyş Kanalı'nda dikilmek üzere dönemin Osmanlı Padişahı tarafından sipariş edilmiş ve peşinatı ödenmiştir. Daha sonra kanala dikilirse uğursuzluk getireceği düşüncesi ile alımında vazgeçilmiş ve parçalar halinde Paris'te bir depoda muhafaza edilmiş ilerleyen zamanda Amerika'da bir heykel düşünülünce götürülüp yerine dikilmiştir. Benim müvekkilimin ise davaya konu heykeli santim santim kesilmiştir" diye konuştu.
"UCUBE KELİMESİ HAKARET DEĞİL, ELEŞTİRİ"
Erdoğan'ın avukatı Ferah Yıldız ise ,"Ucube kelimesi hakaret değil, eleştiridir. Garip bir şey anlamında kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu'nun cevabi yazısında dosya arasında mevduttur. Heykel usulsüz işlemler nedeniyle idare mahkemesi ve Danıştay'ın ayrıntıları dosya içerisinde açıklanan kararları ile yerinden kaldırılmıştır. Davayı iadesi hükmedilmiştir. 'Davalının talimatı üzerine kaldırıldığı' şeklindeki beyanlar gerçek dışıdır. Böyle bir şey söz konusu değildir. Usulsüz işlemler ve ihaleler nedeniyle ve hazine arazisine ait yer üzerinde heykelin dikilmesi nedeniyle ilgililer ceza mahkemesinde yargılanmış ve ceza almıştır. Duruşmada dinlenen tanıklar alanlarında son derece saygı değer kişiler olmasına rağmen tanıklar görgüye dayalı beyanları yoktur, yoruma dayalı beyanda bulunmuşlardır. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Davayı karara bağlayan mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Mahkeme, 10 bin TL manevi tazminatın, davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan tahsili ile davacı Mehmet Aksoy'a verilmesine karar verdi. Mahkeme, fazlaya ilişkin tazminat isteğinin ise reddine hükmetti.
'UCUBE' TARTIŞMALARI
O dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Kars'ta bulunan insanlık anıtı heykeli için 'ucube' demişti. Erdoğan'ın uzun süre tartışılan bu sözleriyle ilgili dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 'Başbakan heykele ucube demedi' demişti.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Günay'ın bu açıklamalarına karşılık olarak 'Heykel için kullandım. Oradaki olayı değerlendirenler, Televizyonlara çıkanlar, o heykeli ve yeri gidip görmemişler.' yanıtını vermişti.
KARS'TAKİ İNSANLIK ANITI
‘İnsanlık Anıtı’ 2006 yılında Ermenistan’a karşı iyi niyet göstergesi amacıyla ünlü Heykeltraş Ahmet Aksoy’a yaptırıldı. 35 metre yükseklikte ve 350 ton ağırlığındaki anıtın inşaatı, birinci derecede SİT alanı üzerine yapıldığı gerekçesiyle Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından durdurulmuştu.
Daha sonra Kars Belediye Meclisi, kentteki "tartışmalı heykel" ile ilgili yıkım kararı almış ve heykel yıkılmıştı. (hürriyet.com.tr
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen 8. duruşmaya davacı heykeltıraş Mehmet Aksoy ve davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılmadı. Duruşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı avukatı Ferah Yıldız, Mehmet Aksoy'u ise Avukat Turgut Kazan temsil etti.
"MÜVEKKİLİMİN HEYKELİ SANTİM SANTİM KESİLMİŞTİR"
Turgut Kazan, "Müvekklim sanatçı kimliği ve eserleri dosyaya yansıtılmıştır. 3 tanığımız dinlenilmiştir. Tanıklarımız sanatçı ve kültür adamıdır. Dava konusu olay nedeniyle Mehmet Aksoy'un nasıl üzüntü duyduğunu ve bu durumun kendisi için üzüntü kaynağı teşkil ettiğini açıklamışlardır. Davamızın kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz. Davalı taraf cevaplarında 'Newyork'taki Özgürlük Heykeli olsa neyse' demektedir. Söz konusu heykelde Süveyş Kanalı'nda dikilmek üzere dönemin Osmanlı Padişahı tarafından sipariş edilmiş ve peşinatı ödenmiştir. Daha sonra kanala dikilirse uğursuzluk getireceği düşüncesi ile alımında vazgeçilmiş ve parçalar halinde Paris'te bir depoda muhafaza edilmiş ilerleyen zamanda Amerika'da bir heykel düşünülünce götürülüp yerine dikilmiştir. Benim müvekkilimin ise davaya konu heykeli santim santim kesilmiştir" diye konuştu.
"UCUBE KELİMESİ HAKARET DEĞİL, ELEŞTİRİ"
Erdoğan'ın avukatı Ferah Yıldız ise ,"Ucube kelimesi hakaret değil, eleştiridir. Garip bir şey anlamında kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu'nun cevabi yazısında dosya arasında mevduttur. Heykel usulsüz işlemler nedeniyle idare mahkemesi ve Danıştay'ın ayrıntıları dosya içerisinde açıklanan kararları ile yerinden kaldırılmıştır. Davayı iadesi hükmedilmiştir. 'Davalının talimatı üzerine kaldırıldığı' şeklindeki beyanlar gerçek dışıdır. Böyle bir şey söz konusu değildir. Usulsüz işlemler ve ihaleler nedeniyle ve hazine arazisine ait yer üzerinde heykelin dikilmesi nedeniyle ilgililer ceza mahkemesinde yargılanmış ve ceza almıştır. Duruşmada dinlenen tanıklar alanlarında son derece saygı değer kişiler olmasına rağmen tanıklar görgüye dayalı beyanları yoktur, yoruma dayalı beyanda bulunmuşlardır. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Davayı karara bağlayan mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Mahkeme, 10 bin TL manevi tazminatın, davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan tahsili ile davacı Mehmet Aksoy'a verilmesine karar verdi. Mahkeme, fazlaya ilişkin tazminat isteğinin ise reddine hükmetti.
'UCUBE' TARTIŞMALARI
O dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Kars'ta bulunan insanlık anıtı heykeli için 'ucube' demişti. Erdoğan'ın uzun süre tartışılan bu sözleriyle ilgili dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 'Başbakan heykele ucube demedi' demişti.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Günay'ın bu açıklamalarına karşılık olarak 'Heykel için kullandım. Oradaki olayı değerlendirenler, Televizyonlara çıkanlar, o heykeli ve yeri gidip görmemişler.' yanıtını vermişti.
KARS'TAKİ İNSANLIK ANITI
‘İnsanlık Anıtı’ 2006 yılında Ermenistan’a karşı iyi niyet göstergesi amacıyla ünlü Heykeltraş Ahmet Aksoy’a yaptırıldı. 35 metre yükseklikte ve 350 ton ağırlığındaki anıtın inşaatı, birinci derecede SİT alanı üzerine yapıldığı gerekçesiyle Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından durdurulmuştu.
Daha sonra Kars Belediye Meclisi, kentteki "tartışmalı heykel" ile ilgili yıkım kararı almış ve heykel yıkılmıştı. (hürriyet.com.tr
İçişleri Bakanı Efkan Ala: 'Anayasayı tanımıyoruz'
İçişleri Bakanı Efkan Ala, hiçbir anayasal kurumun millet egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını söyledi.
Hürriyet'te yer alan habere göre MHP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK-KCK’nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmedi.
ALA: "OLSA DA TANIMIYORUZ"
Mevcut anayasanın darbe anayasası olduğunu belirten ve hiçbir anayasal kurumun milletin egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını belirten Bakan Efkan Ala, “Anayasaya yemin ediyoruz, uyuyoruz. Bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz. Bu anayasa darbe anayasasıdır, kötü bir anayasadır, doğru dürüst bir anayasa değildir. Anayasada diyor ki, ‘milletindir egemenlik, millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanır.’ Katılıyor musunuz buna Allah aşkına. Millet egemenliğini milletvekilleri eli ile kullanır, referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum. Bu anayasa derhal değişmelidir. Milletin iradesini gasp etmiş, satır aralarına gizlemiştir, söküp çıkartıp millete teslim etmek bizim görevimizdir” dedi.
“TÜRKİYE KÜÇÜK BİR DEVLET GİBİ DAVRANAMAZ”
Gensoru önergesi görüşmesinde hakkındaki iddialarla ilgili genel kurul kürsüsünden konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin basit hesapların arenası olamayacağını kaydederek, “Türkiye’nin sorunları da, fırsatları da, tehditleri de büyüktür. Risklerde ve bu tehditlerde başarılı olmanın temel nedeni milletimizin kabul edebileceği siyasi inisiyatifi alıp, milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak olan politikalar üretip milletimizin onayını aldıktan sonra kararlılıkla uygulamaktır. Türkiye küçük bir devlet gibi davranamaz, basit hesapların arenası olamaz” diye konuştu.
“BİZİM DERDİMİZ, MİLLETTEN GENSORU ALMAYALIM”
Kendisinin talimat verdiği gibi cümlelerin kullanıldığını hatırlatan Bakan Ala, “Ben, TBMM’den talimat alırım ve bu benim için onurdur. Hiç kimse de bu Meclise, Meclis Başkanvekiline ve Başkanına talimat veremez. Verecek olanın karşısında daha önce darbe girişiminde bulunanların karşısında durduğumuz gibi dururuz. Darbe hangi enstrümanla yapılıyorsa onunla karşısında durulur” dedi.
“Bizim derdimiz, milletten gensoru almayalım” ifadelerini kullanan Bakan Ala, siyasi istikrarın kıymetinin bilinmesi ve baş üstünde tutulması gerektiğini kaydetti. Bakan Ala, “Bazı arkadaşlarımız demokrasi ile terör arasındaki ilişkiyi kuramıyor olabilirler. Demokrasi teröre olan desteği azaltır. Halkın adalete olan güvenini artırır, size meseleyi topyekun çözme ortamı çıkartır” şeklinde konuştu.
“KÜRTLER DE BENİM KARDEŞİMDİR”
Türkçe'nin yasaklanmasının karşısında durduğu gibi Kürtçe'nin de yasaklanmasının karşısında duracağını belirten Bakan Ala, “Diyarbakır Cezaevi'nin zulmünü bilmeyen bu meseleyi çözümde bir katkıda bulunamaz. İnsanların anadillerini yasaklamayı kınayamayanlar bu meselenin çözümüne katkıda bulunamaz. Ben Bulgaristan’da Türklerin isimleri, dinleri yasaklandığında siyasal bilgiler öğrencisiydim, Saraçhane’de en önde yürüyordum, yine yürürüm. Benim dilim yasaklanıyordu. Benim dilim yasaklandığı zaman hangi tepkiyi koyuyorsam, benim kardeşimin, Kürtler de benim kardeşimdir, onların dili yasaklandığında aynı tepkiyi koyarım” ifadelerini kullandı.
“MİLLETİMİZ DE ONAYLARSA BİR DAHA Kİ DÖNEM ADAYIM”
Muhalefet milletvekillerine önerilerde bulunan ve salon siyasetinin milletin derdine deva olmayacağını kaydeden Bakan Ala, “İnşallah Allah fırsat verir, milletimiz de onaylarsa bir daha ki dönem adayım, aranıza katılma şerefine nail olacağım. Burası parlamentodur, çeşitli görüşler olacak. Böyle temel problemlerde milletimizin geleceğini düşünerek, birbirimizi hırpalamadan, kimseyi ötelemeden, 78 milyonun devlet olduğunu unutmadan, yani hazineden maaş alanlar sadece devlet değildir, hazineye vergi verenlerde devlettir, onlar biraz daha fazla devlettir. Oralarda teşkilatlanmaya bakın, o bölgelerde teşkilatlanmaya bakalım. Sadece salon siyasi ile milletin derdine deva bulmak zordur. Genel ilkeler üzerinden, Türkiye’nin genel hedeflerine doğru yürümezsek, basit meseleleri büyütürsek, çok büyük meseleleri basite indirgersek sadece kendimize yazık etmiş olmayız, memlekete, millete yazık etmiş oluruz” açıklamasında bulundu.
Hürriyet'te yer alan habere göre MHP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK-KCK’nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmedi.
ALA: "OLSA DA TANIMIYORUZ"
Mevcut anayasanın darbe anayasası olduğunu belirten ve hiçbir anayasal kurumun milletin egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını belirten Bakan Efkan Ala, “Anayasaya yemin ediyoruz, uyuyoruz. Bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz. Bu anayasa darbe anayasasıdır, kötü bir anayasadır, doğru dürüst bir anayasa değildir. Anayasada diyor ki, ‘milletindir egemenlik, millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanır.’ Katılıyor musunuz buna Allah aşkına. Millet egemenliğini milletvekilleri eli ile kullanır, referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum. Bu anayasa derhal değişmelidir. Milletin iradesini gasp etmiş, satır aralarına gizlemiştir, söküp çıkartıp millete teslim etmek bizim görevimizdir” dedi.
“TÜRKİYE KÜÇÜK BİR DEVLET GİBİ DAVRANAMAZ”
Gensoru önergesi görüşmesinde hakkındaki iddialarla ilgili genel kurul kürsüsünden konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin basit hesapların arenası olamayacağını kaydederek, “Türkiye’nin sorunları da, fırsatları da, tehditleri de büyüktür. Risklerde ve bu tehditlerde başarılı olmanın temel nedeni milletimizin kabul edebileceği siyasi inisiyatifi alıp, milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak olan politikalar üretip milletimizin onayını aldıktan sonra kararlılıkla uygulamaktır. Türkiye küçük bir devlet gibi davranamaz, basit hesapların arenası olamaz” diye konuştu.
“BİZİM DERDİMİZ, MİLLETTEN GENSORU ALMAYALIM”
Kendisinin talimat verdiği gibi cümlelerin kullanıldığını hatırlatan Bakan Ala, “Ben, TBMM’den talimat alırım ve bu benim için onurdur. Hiç kimse de bu Meclise, Meclis Başkanvekiline ve Başkanına talimat veremez. Verecek olanın karşısında daha önce darbe girişiminde bulunanların karşısında durduğumuz gibi dururuz. Darbe hangi enstrümanla yapılıyorsa onunla karşısında durulur” dedi.
“Bizim derdimiz, milletten gensoru almayalım” ifadelerini kullanan Bakan Ala, siyasi istikrarın kıymetinin bilinmesi ve baş üstünde tutulması gerektiğini kaydetti. Bakan Ala, “Bazı arkadaşlarımız demokrasi ile terör arasındaki ilişkiyi kuramıyor olabilirler. Demokrasi teröre olan desteği azaltır. Halkın adalete olan güvenini artırır, size meseleyi topyekun çözme ortamı çıkartır” şeklinde konuştu.
“KÜRTLER DE BENİM KARDEŞİMDİR”
Türkçe'nin yasaklanmasının karşısında durduğu gibi Kürtçe'nin de yasaklanmasının karşısında duracağını belirten Bakan Ala, “Diyarbakır Cezaevi'nin zulmünü bilmeyen bu meseleyi çözümde bir katkıda bulunamaz. İnsanların anadillerini yasaklamayı kınayamayanlar bu meselenin çözümüne katkıda bulunamaz. Ben Bulgaristan’da Türklerin isimleri, dinleri yasaklandığında siyasal bilgiler öğrencisiydim, Saraçhane’de en önde yürüyordum, yine yürürüm. Benim dilim yasaklanıyordu. Benim dilim yasaklandığı zaman hangi tepkiyi koyuyorsam, benim kardeşimin, Kürtler de benim kardeşimdir, onların dili yasaklandığında aynı tepkiyi koyarım” ifadelerini kullandı.
“MİLLETİMİZ DE ONAYLARSA BİR DAHA Kİ DÖNEM ADAYIM”
Muhalefet milletvekillerine önerilerde bulunan ve salon siyasetinin milletin derdine deva olmayacağını kaydeden Bakan Ala, “İnşallah Allah fırsat verir, milletimiz de onaylarsa bir daha ki dönem adayım, aranıza katılma şerefine nail olacağım. Burası parlamentodur, çeşitli görüşler olacak. Böyle temel problemlerde milletimizin geleceğini düşünerek, birbirimizi hırpalamadan, kimseyi ötelemeden, 78 milyonun devlet olduğunu unutmadan, yani hazineden maaş alanlar sadece devlet değildir, hazineye vergi verenlerde devlettir, onlar biraz daha fazla devlettir. Oralarda teşkilatlanmaya bakın, o bölgelerde teşkilatlanmaya bakalım. Sadece salon siyasi ile milletin derdine deva bulmak zordur. Genel ilkeler üzerinden, Türkiye’nin genel hedeflerine doğru yürümezsek, basit meseleleri büyütürsek, çok büyük meseleleri basite indirgersek sadece kendimize yazık etmiş olmayız, memlekete, millete yazık etmiş oluruz” açıklamasında bulundu.
2 Mart 2015 Pazartesi
Süheyl Batum'dan zehir zemberek sözler!
CHP'den ihraç kararı mahkemece iptal edilen Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, partisinden yeniden adaylık için başvuruda bulunmadığını belirterek, "Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu zerre kadar utanmadan yapan, bu hukuksuzluğa göz yuman, kişilerle bir arada siyaset yapmayı, aynı listede yer almayı kendime zul addettiğim için adaylığımı koymadım" dedi.
Batum, Meclis'te düzenlediği ibasın toplantısında, CHP'den ihraç kararına ilişkin açtığı davayı kazandığını, artık bir CHP Milletvekili olduğunu ifade etti. Süheyl Batum, dava açmasındaki nedenin partisine yeniden geri dönmek değil, hiç kimsenin keyfi olarak, hukuksuz bir şekilde ayrımcılığa tabi tutulamayacağını ispat etmek için olduğunu kaydetti.
Mahkeme kararını aldıktan sonra CHP'den aday olmak için 3 günlük süre bulunduğunu, ancak buna rağmen adaylık başvurusunda bulunmadığını anlatan Batum, "Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu zerre kadar utanmadan yapan, bu hukuksuzluğa göz yuman, görmezden gelen bu kişilerle bir arada siyaset yapmayı, aynı listede yer almayı kendime zul addettiğim için adaylığımı koymadım. Bu hukuksuzluğu yapan kişiler yönetimde bulunduğu sürece onların hazırladığı listede yer almayacağım" diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere"
Batum, siyasal mücadeleye devam edeceğini, bunun tek yolunun milletvekili olmaktan geçmediğini ifade etti. Partisinden ihraç edilmesine yönelik mücadelesinin burada kalmayacağını kaydeden Batum, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere bu süreci kendisine yaşatanlara, kendisini itibarsızlaştırmaya çalışanlara ayrı ayrı dava açacağını açıkladı. Batum, Vatan Parti'sine üye olacağı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.Medyafraesi
Batum, Meclis'te düzenlediği ibasın toplantısında, CHP'den ihraç kararına ilişkin açtığı davayı kazandığını, artık bir CHP Milletvekili olduğunu ifade etti. Süheyl Batum, dava açmasındaki nedenin partisine yeniden geri dönmek değil, hiç kimsenin keyfi olarak, hukuksuz bir şekilde ayrımcılığa tabi tutulamayacağını ispat etmek için olduğunu kaydetti.
Mahkeme kararını aldıktan sonra CHP'den aday olmak için 3 günlük süre bulunduğunu, ancak buna rağmen adaylık başvurusunda bulunmadığını anlatan Batum, "Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu zerre kadar utanmadan yapan, bu hukuksuzluğa göz yuman, görmezden gelen bu kişilerle bir arada siyaset yapmayı, aynı listede yer almayı kendime zul addettiğim için adaylığımı koymadım. Bu hukuksuzluğu yapan kişiler yönetimde bulunduğu sürece onların hazırladığı listede yer almayacağım" diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere"
Batum, siyasal mücadeleye devam edeceğini, bunun tek yolunun milletvekili olmaktan geçmediğini ifade etti. Partisinden ihraç edilmesine yönelik mücadelesinin burada kalmayacağını kaydeden Batum, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere bu süreci kendisine yaşatanlara, kendisini itibarsızlaştırmaya çalışanlara ayrı ayrı dava açacağını açıkladı. Batum, Vatan Parti'sine üye olacağı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.Medyafraesi
Kayıp liselinin kan donduran sonu
Bolu’da 14 gün önce kaybolan 17 yaşındaki lise öğrencisi Eren Yiğit ormanlık alanda ölü bulundu.
Bolu Anadolu Teknik Lisesi Bilgisayar Bölümü öğrencisi Eren Yiğit, 16 Şubat günü öğle saatlerinde para istemek için öğle saatlerinde akrabası Sabahattin Bozoğlu'nun işyerine gittikten sonra kayıplara karıştı. Olayın ardından lise öğrencisinin ailesi polise giderek kayıp ihbarında bulundu. Bolu Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından Eren Yiğit’in bulunması için çalışma başlatılırken kız arkadaşına cep telefonundan çekip gönderdiği videonun bulunduğu Sarıcalar mahallesi mevkiinde de İl Afet Acil Durum Müdürlüğü, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi ve Jandarma ekipleri tarafından arama yapıldı. Yapılan tüm aramalara rağmen izine rastlanmayan Eren Yiğit’in ekiplerin arama yaptığı bölgeye yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta cansız bedenine ulaşıldı. Çakmaklar Çamlığı mesire alanına yaklaşık üç kilometre uzaklıkta ormanda gezintiye çıkan iki genç lise öğrencisinin cesedini buldu.
Olay yerine giden ekipler tarafından yapılan ilk incelemenin ardından Eren Yiğit’in cenazesi otopsi yapılmak üzere İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Köroğlu Ünitesi morguna kaldırıldı. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.
Bolu Anadolu Teknik Lisesi Bilgisayar Bölümü öğrencisi Eren Yiğit, 16 Şubat günü öğle saatlerinde para istemek için öğle saatlerinde akrabası Sabahattin Bozoğlu'nun işyerine gittikten sonra kayıplara karıştı. Olayın ardından lise öğrencisinin ailesi polise giderek kayıp ihbarında bulundu. Bolu Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından Eren Yiğit’in bulunması için çalışma başlatılırken kız arkadaşına cep telefonundan çekip gönderdiği videonun bulunduğu Sarıcalar mahallesi mevkiinde de İl Afet Acil Durum Müdürlüğü, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi ve Jandarma ekipleri tarafından arama yapıldı. Yapılan tüm aramalara rağmen izine rastlanmayan Eren Yiğit’in ekiplerin arama yaptığı bölgeye yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta cansız bedenine ulaşıldı. Çakmaklar Çamlığı mesire alanına yaklaşık üç kilometre uzaklıkta ormanda gezintiye çıkan iki genç lise öğrencisinin cesedini buldu.
Olay yerine giden ekipler tarafından yapılan ilk incelemenin ardından Eren Yiğit’in cenazesi otopsi yapılmak üzere İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Köroğlu Ünitesi morguna kaldırıldı. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.
IŞİD'den Twitter'ın kurucusu ve çalışanlarına şok tehdit
Twitter kurucularından Jack Dorsey ve şirket çalışanları Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) desteklediğini iddia edenler tarafından tehdit edildi.
Dünya çapında cihatçılara, IŞİD'in mesajlarını engelleme çabaları nedeniyle Twitterpersonelini öldürme çağrısı yapıldı.
Bu yazıyı kimin yazdığını belirlemek mümkün olmasa da, Twitter tehdidi ciddiye almış görünüyor.
Bir sözcü şirketin tehdidi 'soruşturduğunu' söyledi.
Söz konusu mesajda "Bu başarısız savaşı siz başlattınız" deniyor.
Paylaşılan mesajlardan bazıları şöyle:
"Biz en baştan bunun sizin savaşınız olmadığını söylemiştik, ama bunu anlayamadınız ve Twitter hesaplarımızı kapanmaya devam ettiniz ama biz her zaman geri geldik."
"Ancak aslanlarımız gelip, nefesinizi kestiğinde, siz hayata geri dönemeyeceksiniz."
IŞİD ve Twitter
Twitter, IŞİD'in savaşçı toplamak ve kendilerini tanıtımda sosyal ağı kullanmasını önlemek için grubun girişimlerini bastırmaya çalışıyordu.
IŞİD'in Twitter'daki binlerce destekçisi grubun mesajlarını yaydı ve Batı ile alay etti.
2014 Brezilya Dünya Kupası sırasında, mesajlarının erişimini genişletmek için popüler futbol hashtag'lerini (etiketlerini) kullandılar.
Twitter'ın yasak uygulamaları
JustPaste.it'e yüklenen son mesaj Arapça yazılmış ve Jack Dorsey'nin görüntüsü yüzüne çapraz silah konulmuş şekilde sunuluyor.
Şirketin bir sözcüsü "Güvenlik ekibimiz, ilgili kolluk kuvvetleri ile bu tehditleri araştırıyor" dedi.
Sitenin kurallarına göre kullanıcılar "başkalarına karşı doğrudan ve özel şiddet içeren tehditler yayınlayamaz". (medyafaresi.com.tr)
Dünya çapında cihatçılara, IŞİD'in mesajlarını engelleme çabaları nedeniyle Twitterpersonelini öldürme çağrısı yapıldı.
Bu yazıyı kimin yazdığını belirlemek mümkün olmasa da, Twitter tehdidi ciddiye almış görünüyor.
Bir sözcü şirketin tehdidi 'soruşturduğunu' söyledi.
Söz konusu mesajda "Bu başarısız savaşı siz başlattınız" deniyor.
Paylaşılan mesajlardan bazıları şöyle:
"Biz en baştan bunun sizin savaşınız olmadığını söylemiştik, ama bunu anlayamadınız ve Twitter hesaplarımızı kapanmaya devam ettiniz ama biz her zaman geri geldik."
"Ancak aslanlarımız gelip, nefesinizi kestiğinde, siz hayata geri dönemeyeceksiniz."
IŞİD ve Twitter
Twitter, IŞİD'in savaşçı toplamak ve kendilerini tanıtımda sosyal ağı kullanmasını önlemek için grubun girişimlerini bastırmaya çalışıyordu.
IŞİD'in Twitter'daki binlerce destekçisi grubun mesajlarını yaydı ve Batı ile alay etti.
2014 Brezilya Dünya Kupası sırasında, mesajlarının erişimini genişletmek için popüler futbol hashtag'lerini (etiketlerini) kullandılar.
Twitter'ın yasak uygulamaları
JustPaste.it'e yüklenen son mesaj Arapça yazılmış ve Jack Dorsey'nin görüntüsü yüzüne çapraz silah konulmuş şekilde sunuluyor.
Şirketin bir sözcüsü "Güvenlik ekibimiz, ilgili kolluk kuvvetleri ile bu tehditleri araştırıyor" dedi.
Sitenin kurallarına göre kullanıcılar "başkalarına karşı doğrudan ve özel şiddet içeren tehditler yayınlayamaz". (medyafaresi.com.tr)
Mehmet Baransu tutuklandı
Gazeteci Mehmet Baransu, "Balyoz" planı davasında yargılanan bazı sanıklara ''kumpas'' kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandı.
Milliyet'in haberine göre; İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, gazeteci Mehmet Baransu'nun Kağıthane'deki evine gitti. Polis ekipleri, gazetecinin evinde CD ve belge araması yaptı.
Yaklaşık 12 saat süren aramanın ardından bazı belgelere el koyan ekipler, Mehmet Baransu'yu gözaltına aldı.
BELGELER ÇUVALLA GÖTÜRÜLDÜ
Balyoz soruşturmasında bir bavul belgeyle savcılığa giden Baransu'nun evinde el konulan belgeler bu kez çuvallarla emniyete götürüldü.
SAVCILIK İFADESİ ALINMADAN...
Mehmet Baransu'nun, emniyetteki işlemleri yaklaşık 6 saat sürdü.
İşlemlerinin ardından Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen Baransu, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne getirildi.
TUTUKLANDI
Baransu, savcılık ifadesi alınmadan dosya üzerinden tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi.
Baransu, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belgeleri yok etmek", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeleri temin etme", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçlarından sevk edildiği İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğince sorgulandı.
Baransu tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Milliyet'in haberine göre; İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, gazeteci Mehmet Baransu'nun Kağıthane'deki evine gitti. Polis ekipleri, gazetecinin evinde CD ve belge araması yaptı.
Yaklaşık 12 saat süren aramanın ardından bazı belgelere el koyan ekipler, Mehmet Baransu'yu gözaltına aldı.
BELGELER ÇUVALLA GÖTÜRÜLDÜ
Balyoz soruşturmasında bir bavul belgeyle savcılığa giden Baransu'nun evinde el konulan belgeler bu kez çuvallarla emniyete götürüldü.
SAVCILIK İFADESİ ALINMADAN...
Mehmet Baransu'nun, emniyetteki işlemleri yaklaşık 6 saat sürdü.
İşlemlerinin ardından Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen Baransu, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne getirildi.
TUTUKLANDI
Baransu, savcılık ifadesi alınmadan dosya üzerinden tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi.
Baransu, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belgeleri yok etmek", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeleri temin etme", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçlarından sevk edildiği İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğince sorgulandı.
Baransu tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)