6 Nisan 2015 Pazartesi

Yeni Şafak’ın ‘bomba’ manşetine İnönü ailesinden tepki

Yeni Şafak’ın “Atatürk’ü İnönü zehirleyerek öldürdü” manşeti sosyal medyada sabah saatlerinin en çok konuşulan konusu oldu. Antetli kağıtla yapılan “suikast” yazışmalarını Hürriyet’e değerlendiren İnönü ailesi, “Asıl bu haberi yapanlar Türk halkını zehirlemeye çalışıyor” açıklaması yaptı. Sosyal medyada en çok yankı bulan tweetlerden biri ise şu oldu: “Atatürk’ün son sözünde ‘bu İsmet beni öldürecek, en iyisi başkanlık sistemi’ demiş”



Türkiye'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün, kendisine en yakın isimlerden, silah arkadaşı, Türkiye'nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından "zehirlendiği" iddiası, İnönü ailesini harekete geçirdi.

İsmet İnönü'nün torunu Gülsüm Bilgehan, Yeni Şafak’ın “tarihi sır perdesini aralıyoruz” vurgusuyla manşetine taşıdığı iddiaları "deli saçması" olarak nitelendirerek, İnönü Vakfı ve İnönü ailesinin haberler hakkında "suç duyurusunda bulunacaklarını" açıkladı.

Bilgehan, "asıl bu haberleri yapanlar, Türk halkını zehirlemeye çalışıyorlar ama bu topraklarda Cumhuriyet'in kurucularına o kadar büyük bir sevgi var ki, ne yapsalar olmuyor" dedi.

"DELİ SAÇMASI"
Bilgehan, Hürriyet'e şu açıklamayı yaptı;

"Büyük Atatürk ve İsmet  İnönü ile ilgili iftiralar saçmalık düzeyindeydi, bu haberle birlikte “deli saçması” haline geldi.

 Asıl bu haberleri yapanlar, Türk halkını zehirlemeye çalışıyorlar ama bu topraklarda Cumhuriyet’in kurucularına o kadar büyük bir sevgi var ki ne yapsalar olmuyor. İnönü Vakfı ve İnönü ailesi, hiçbir tarihi gerçeklikle bağdaşmayan bu haberle ilgili suç duyurusunda bulunarak yasal yollara başvuracaktır."

"İNÖNÜ, ATATÜRK'Ü ZEHİRLEDİ" İDDİASI SOSYAL MEDYAYI SALLADI

İsmet İnönü'nün, CHP'de dönemin ileri gelen isimleri Kasım Gülek, Şükrü Kaya'nın içinde bulunduğu bir grup tarafından zehirlendiği iddiaları, sosyal medyada da geniş yankı buldu.
Habere ilişkin pek çok tweet paylaşıldı. İşte o tweetlerden bazıları;

@KaNggReN : Atatürk'ün ölürken söylediği son sözler ele geçirildi, Atatürk "bu ismet beni öldürecek, en iyisi başkanlık sistemi" demiş.

@OzgurAbaciNL : Biri Yeni Şafak'a Atatürk ile İnönü'nün öldüğünü, aralarında kavga çıkarmak için çok geç kaldıklarını söylesin.

yetvart danzikyan ?@yozgatedirnetra
atatürk'ü zehirlediler çünkü akp'yi kurma hazırlıkları yapıyordu..

Kerem ALTIPARMAK ?@KeremALTIPARMAK
Yeni Şafak yakında İsmet İnönüyle Fuat Avni arasındaki direk mesajlaşmayı da paylaşır. Beraber Atatürk'e suikast planı konuştukları

Özgür Mumcu ?@ozgurmumcu
Parti antetli kağıtla Atatürk'e suikastten bahsetmişler. Yeni Şafak, mon amour

İbrahim Kiras ?@ibrahimkiras
İnönü adına Atatürk'ü zehirlettiği söylenen Şükrü Kaya aslında İnönü'nün en büyük rakibiydi ve hatta İnönü'yü ortadan kaldırmaya çalışmıştı!

(Zeynep Gürcanlı / hürriyet.com.tr)

5 Nisan 2015 Pazar

Bomba iddia: Özgecan’ın katili ölü bulundu

Mersin'de üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ı hunharca katleden Suphi Altındöken'in cezaevinde ölü olarak bulunduğu iddia edildi.


Mersin’de üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı hunharca katleden Suphi Altındöken’in cezaevinde ölü olarak bulunduğu öne sürüldü. Sosyal medya ve bazı internet sitelerindeki yer alan çarpıcı iddiaya göre bu sabah saat: 09.40 sıralarında ölü bulunan Suphi Altındöken’i koğuş arkadaşları tarafından öldürdü. Ancak bu bilgi şimdiye kadar resmi makamlar tarafından doğrulanmadı. (sözcü.com.tr)


Prof. Dr. İlber Ortaylı: Ne başkanlığı kardeşim ya

Prof. Dr. İlber Ortaylı, CNN Türk'te Hakan Çelik'in programına katıldı. Ortaylı, başkanlık sistemiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. 'Türk tipi başkanlık sistemi'ni eleştiren Ortaylı 'Ne başkanlığı kardeşim ya? Burası Uruguay mı?' yorumunu yaptı.


Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hakan Çelik'in "Türkiye'de başkanlık sistemi olur mu? İhtiyaç var mı" sorusuna şu sözlerle yanıt verdi:

"O SİSTEM İLERİDE ÇÖKER"
"Onun canı başkan olmak istiyor, birilerinin. Hayırlı olsun. O nasıl olsa çöker ileride, kaldıramaz Türkiye. Kaldırmaz kardeşim. Ne başkanı ya, burası Uruguay mı yani yürümez. 40 bin tane problem çıkar. Bunlar sadece çatışmayı hızlandırır. İsteyen istediğiniz yapsın. 300 mebusumuz var, 400 mebusumuz var. Rey veririz, referanduma gideriz. Referandumda da millet verir. Bizim milletin verdiği reylerin üzerinde tartışmak gerekir. Yüzde 92 Evren'in ve darbecilerin anayasasına evet dediler. Ne demek bu? Kabul ettik sizi. 82'de yüzde 92 almış yüzde 52 de değil.

ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE 'AMAN CANIM'
Yüzde 92 orada evet dediler, şimdi de verirler. Sonra da söylenirler. Burada bir kavram var. "Gemüt" rahatlık değil lakayiti var. Anayasa konusunda Türk milletinde müthiş bir lakayiti var. Ne istediğinin, ne yaptığının farkında değil.

Verelim de diyor, şu şamata bitsin diyor. 'Aman canım' diye bir lafı vardır Anadolu'nun. Bu aman canım böyle ev kadınları söyler, kahvedeki herifler söyler. Esnaf söyler. Daha da büyük akıllı adama yakışmaz bu laf. Fakat onların da mantığı vardır.

İlker Başbuğ'dan gündeme ilişkin önemli açıklamalar

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırıya ilişkin, "İstemeden insanın aklına şu soru geliyor, Türkiye bir seçim sürecine girmiş, sanki birileri bu süreçte kaos ortamı mı yaratmak istiyor" dedi.


Hürriyet'in haberine göre; Edirne'de bir alışveriş merkezinde, kitabının imza gününe katılan Başbuğ, gazetecilere yaptığı açıklamada, Edirne'de yoğun bir ilgi görmekten memnuniyet duyduğunu söyledi.

Geçen hafta yaşanan olayların Türk milletini derinden yaraladığını vurgulayan Başbuğ, "Gerçekten geçtiğimiz hafta içerisinde Türk milletini derinden üzen bazı olaylarla karşı karşıya geldik. Bir elektrik kesintisi oldu. Daha ne oldu, ne oluyor anlamadan İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı'nda menfur bir cinayet işlendi. Değerli bir savcımız şehit edildi. Bu olay hepimizi derinden yaraladı. Ertesi gün İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bir saldırı oldu" diye konuştu.

Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırıya da değinen Başbuğ, saldırının planlanmış olabileceği yorumunda bulundu. Otobüsün saldırıdan sonra kontrol edilmemesi halinde büyük bir facia yaşanacağını ifade eden Başbuğ, şunları kaydetti:

"Dün akşamda Fenerbahçe takımı maç dönüşü, kimsenin hayal edemeyeceği, beklemeyeceği bir vahşetle karşılaştık. Fenerbahçe oyuncularını taşıyan otobüsüne herhalde bir silahlı saldırı oldu. Saldırı planlanmış gibi gözüküyor, saldırının yapıldığı yer gerçekten kritik bir yer. Viyadük yanılmıyorsam. Allah'tan şoförün yanında bulunanlardan birisi müdahale etmiş. Yoksa o otobüsün aşağı uçması ve sonucunda da gerçekten Türkiye'yi çok çok çok üzecek facianın eşiğinden dönüldü."

"İKİ AY SONRA SEÇİME GİDİYORUZ"

Seçim sürecinde yaşanan olayların akıllara başkaca durumları getirdiğinin altını çizen Başbuğ, şöyle devam etti:

"Bu olaylara bakarsanız, şöyle yorumlanabilir iki ay sonra ülke olarak seçime gidiyoruz. Demokrasilerde seçim bir şölen, bir bayram. Çok önemli iki ay kaldı. Bu süreçte üst üste olayların yaşandığını görüyoruz. Tabi olaylara bakarsanız iki şey karşımıza çıkıyor, istihbarat zafiyeti ve güvenlik zafiyetleri. Dün akşam yaşanan olayda bizleri çok üzdü. İstemeden insanın aklına şu soru geliyor, Türkiye bir seçim sürecine girmiş, sanki birileri bu süreçte kaos ortamı mı yaratmak istiyor? İnsanın aklına bu geliyor."

Bu sürecin barış içinde, çatışmasız, demokrasiye yakışır şekilde yapılması temennisini dile getiren Başbuğ, "Bu konu üzerinde durmak lazım. Daha evvelde defalarca ifade ettim. Maalesef biz her konuda bölünmüşlük içerisindeyiz. Bu, ülke için iyi bir şey değil. Arzumuz, bu seçime giden süreç gerçekten birbirimizi daha iyi anladığımız, birbirimizin düşüncelerine farklı da olsa saygı gösterip, Türkiye'ye yakışır süreçte sandıklara gidip, sandıkta halkın iradesi ne çıkarsa ona da herkesin saygı göstermesi gerekecek bir süreç" ifadesini kullandı.

Sağduyu çağrısında bulunan Başbuğ, "Belki de esas görev iktidara ve hükümete düşüyor. Elbette muhalefet partileri de sivil toplum örgütleri ve halkımız da duyarlı olmalı. Geçen hafta yaşanan olaylardan endişe duydum. Herkes üzerine düşen sorumluluğunu akıl yoluyla, birbirini anlayarak, sorumluluk taşıyarak ve soğukkanlılıkla bu süreci götürmeliyiz ki 7 Haziran seçimleri barış içerisinde, kardeşlik içerisinde çatışmasız cereyan etsin ve halkımızın verdiği karara da elbette bu seçimdir, sandıktan çıkacak sonuca da saygı göstereceğiz" şeklinde konuştu.

"Balyoz Planı" davasında beraat kararı

Balyoz Planı davasındaki beraat kararını da yorumlayan Başbuğ, şöyle devam etti:

"Balyoz davasına bakan mahkeme kararını verdi. Dava kapsamında ortaya atılan iddia ve yalanların, olmadığı mahkeme kararıyla tescil edildi. Bundan mutluluk duyduk. Biraz öncelere gidin. Balyoz iddialarına bakın. Yazılanları, çizilenleri hatırlayın. Bugün gelinen nokta zamanında bizlerin söylediklerini doğru olduğunu ortaya çıkardı. Tabii ki bizlere düşen görev, millet olarak bu süreçlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı yürütülen komploları, iftiraları çıkaranlar yargı karşısına çıkarılmalı. Ancak o zaman biz gönül huzuruna kavuşacağız."

Adaletin geç de olsa yerine geldiğini dile getiren Başbuğ, "Şuna da inanıyorum, adalet bu dünyada gerçekleşiyor. Biz ve arkadaşlarım cezaevinde bugünlerin olacağını biliyorduk. Allah büyüktür. Biz buna inanıyoruz. Allah doğruların yanında, yalancılar, kumpasçılar mutlaka ortaya çıkacak. Biz buna inanıyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.

Metin Feyzioğlu: Hiç kimse avukatın kılına dokunamaz

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Bugün ihtiyacımız olan en yukarıdan provokasyonlara değil tam aksine en yukarıdan en aşağıya kadar kucaklaşmaktır. Niye avukatları hedef tahtasına birileri oturtmak istemektedir? İstihbarat, güvenlik zaaflarını, Türkiye’yi terör örgütlerinin arka bahçesine kimlerin çevirdiğini konuşmayalım diye. Bir hedef saptırma olayıdır" dedi.

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle Yalova Barosu tarafından düzenlenen törene katıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen programa katılan Feyzioğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Avukatların adliye girişlerinde üstlerinin aranmasıyla ilgili konuşan Feyzioğlu, "Bizim görüşümüz gayet net. Hiçkimse, avukatın kılına bile dokunamaz, dokundurtmayız. Biz şahsımıza ait hiçbir ayrıcalığın peşinde değiliz. Bizim çantamızı, kendi özel mektubumuz değil, müvekkilin mektubu, özel, yani yurttaşın özeli olduğu için kimse elle açıp arayamaz. Fakat aramızda ’Çantalarımızı X- Ray’e koymayacağız, kendimiz duyarlı kapıdan geçmeyeceğiz’ diyen yok. Hakim de savcı da avukat da adliye personeli de geçecek. Adliyeye giren koliler de geçecek" diye konuştu.

TERÖR SALDIRISIYLA AVUKATLARIN UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOK

Avukatların hedef tahtasına konmak istendiğini söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Adliyeye hali hazırda en güvenilir ve güvenli şekilde giren grup, zaten avukatlar. Çünkü okuyucuya kartımızı gösterdiğimizde, Ankara’daki sunucudan sisteme fotoğrafımız düşer dev ekrana ve oradan güvenlik görevlisi, bu kişi o kişidir diye kontrol ettikten sonra girer. Adliyeye hangi hakim, hangi savcı, hangi adliye personeli böyle giriyor. İstanbul’daki olay korkunç bir terör saldırısıdır. Bu terör saldırısıyla avukatların ve avukatlığın uzaktan, yakından ilgisi yoktur. Koluna cübbe almış birini, kart okuyucudan geçirerek değil, yandan içeriye almışlardır. Bunu kim yapmıştır? Asıl onun peşine düşsünler. Bugün ihtiyacımız olan birlik, beraberliktir. Bugün ihtiyacımız olan en yukarıdan provokasyonlara değil tam aksine en yukardan en aşağıya kadar kucaklaşmaktır.



'BU HAFTA İÇİNDE ÇÖZEBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNYORUM"

 Niye avukatları hedef tahtasına birileri oturtmak istemektedir? İstihbarat, güvenlik zaaflarını, Türkiye’yi terör örgütlerinin arka bahçesine kimlerin çevirdiğini konuşmayalım diye. Bir hedef saptırma olayıdır ama milletimiz kimin ne olduğunu ve niçin avukatların hedefe konulduğunu çok iyi bilmektedir. Bu hafta içinde de HSYK ile sorunu tam olarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla provokasyonları destekleyecek şekilde konuşmayı uygun görmüyorum."

Feyzioğlu’nun açıklamalarının ardından Yalova Baro Başkanı Hakan Gergeroğlu ve Feyzioğlu, Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı. Feyzioğlu, burada Çağlayan Adliyesi’ndeki saldırıya değinerek, "Türkiye yeni bir karanlığın içine sürüklenmek isteniyor. Önce Çağlayan’daki şehidimiz. Canımızdan can kopardılar. Bizden birini bizden kopardılar. Bu da yetmiyormuş gibi birileri kendi zaaflarını, beceriksizliklerini, hukuksuzluklarını ört pas etmek için algı operasyonlarıyla avukatlığı hedefe koymaya kalkıştılar, başaramadılar, başaramayacaklar. Allah’tan Cumhuriyet Savcımız Selim Kiraz’a rahmet diliyorum" diye konuştu.

ÖLEN ÖĞRETMENİ ANDI

Konuşmasında Yalova’da Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun azarladığı iddia edilen ve buna tepki olarak düzenlenen yürüyüşte kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren öğretmen Halil Serkan Öz’ü de anan Feyzioğlu, "Örselenen, hırpalanan, taciz edilen sevgili Halil Serkan Öz öğretmenimizi saygıyla anıyorum. Bağışla bizi öğretmenim ama yine aziz hatıran önünde sana söz veriyoruz. Öğrencilerine hep öğrettiğini gibi bilim, akıl ve dolayısıyla özgürlük mutlaka kazanacak" dedi.

Söyleyin valiye oğlum öldü

Öğrencilerinin önünde Yalova Valisi tarafından “Gören dilenci zanneder, ne biçim öğretmensin” diye azarlanan Halil Serkan Öz’ün kalp krizinden ölmesi ailesini ve meslektaşlarını isyan ettirdi. Vali Selim Cebiroğlu da “Çok üzgünüm” diye açıklama yaptı.


YALOVA Valisi Selim Cebiroğlu, geçen hafta cuma günü Termal Fen Lisesi’nde gerçekleştirdiği ziyarette iddiaya göre kılık kıyafetinden dolayı Eğitim-Sen üyesi matematik öğretmeni Halil Serkan Öz’ü (42) öğrencilerinin önünde, “Bu saç-sakal ne? Ne biçim öğretmensin? İnsanlar dışarıda görseler seni dilenci zanner” diye azarlayarak sınıftan kovdu.

DESTEK YÜRÜYÜŞÜNDE KALP KRİZİ

Vali Cebiroğlu, okul idarecilerini de tersleyerek, öğretmenle ilgili soruşturma açılmasını istedi. Önceki akşam saatlerinde Eğitim-Sen Yalova Şubesi, Türk Eğitim Sen Yalova Şubesi, Eğitim-İş Sendikası Yalova Şubesi ve Aktif Eğitim Sendikası üyeleri ‘Öğretmene Saygı Yürüyüşü’ düzenleyerek Vali Selim Cebiroğlu’nu protesto ettiler. Bir haftadır Vali Cebiroğlu ile yaşadığı diyaloğun etkisinde kalan Öz, yürüyüşte rahatsızlanınca Yalova Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İlk müdahalenin ardından Bursa’daki özel bir hastaneye sevk edilen Öz, yolda yaşamını yitirdi.

‘OĞLUM ÜZÜNTÜDEN KAHROLDU’

Eşinden boşandıktan sonra anne ve babası ile kalan Halil Serkan Öz’ün cenazesi dün, Merkez Camisi’nde kılınan namazın ardından Yalova Şehir Mezarlığı’nda toprağa verildi. Eğitimciler, valiyi yargıya şikâyet edeceklerini söyledi. Baba Kemal Öz ise acısını sitemkâr sözlerle ifade etti: “Oğluma doyamadan gitti. Siz söyleyin o Yalova Valisi’ne oğlum öldü. Anarşist oğlum öldü, rahat etsin. Öğretmenden anarşist olur mu? Bir haftadır üzüntüden kahroldu. En son kalpten gitti.” Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin de öğretmen Öz için Twitter hesabından başsağlığı mesajı yayımladı.


İnce’den taziye

CENAZEYE katılan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce kendisinin de fizik öğretmeni olduğunu hatırlatarak “Bu, sıradan bir kalp krizi değildir. Bu devlet eliyle işlenmiş bir cinayettir” diye konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da aileyi arayarak başsağlığı diledi.

Halil Serkan Öz’ün öğrencileri cenazede anne Güler Öz’e sarıldı.

VALİ: ÜZGÜNÜM

TARTIŞMALARIN odağında olan Yalova Valisi Selim Cebiroğlu gazetecilere öğretmen Halil Serkan Öz’ün ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. “Böyle değerli öğretmeni kaybetmenin üzüntüsünü duyuyorum” diyen Vali Cebiroğlu, “Çok üzgünüm. Allah’tan kendisine rahmet, yakınlarına ise başsağlığı ve sabır diliyorum” diye konuştu.

CEM YILMAZ’DAN TEPKİ

Kalbini ölesiye kırmak...

ÜNLÜ komedyen Cem Yılmaz da Yalova Valisi Cebiroğlu’nu Twitter’dan eleştirdi. Yılmaz, şu mesajı attı: “Mevki ile adam ezmek, kalbini ölesiye kırmak. Yazık oldu gitti öğretmencik. Daha büyük mevkilere gelesin Vali bey.”

Süheyla GÖZDERELİLER / DHA

4 Nisan 2015 Cumartesi

Yalova Valisi Selim Cebiroğlu: Üzgünüm

Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun geçtiğimiz hafta incelemelerde bulunmak için gittiği Termal Fen Lisesi’nde, dersanede kıyafetlerini beğenmediği için azarlayarak sınıftan kovduğu öne sürülen öğretmen Halil Serkan Öz için dün akşam ’Saygı Yürüyüşü’ adı altında düzenlenen protesto yürüyüşünde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Vali Cebiroğlu, öğretmenin ölümünden derin üzüntü duyduğunu söyledi.


Yalova Valisi Selim Cebiroğlu tarafından derse sakallı girdiği için azarlanan Termal Fen Lisesi matematik öğretmeni Halil Serkan Öz, dün yapılan protesto eylemi sonrasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Olaydan derin üzüntü duyduğunu ifade eden Vali Selim Cebiroğlu, "Yalova olarak, eğitim camiamızın üyesi, değerli personelimiz, Fen Lisesi öğretmeni Halil Serkan Öz’ün vefatının derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır, bütün eğitim çalışanlarına başsağlığı dilerim" dedi.

"VALİNİN AZARI CANINI ÇOK YAKTI"

Matematik öğretmeni 42 yaşındaki Halil Serkan Öz’ün dün yapılan bu olayı protesto yürüyüşü sırasında kalp krizinden hayatını kaybetmesi, yakınları ve eğitim camiasını üzüntüye boğdu.

Oğlunun çok duygusal bir kişiliğe sahip olduğunu söyleyen baba Kemal Öz, "İddia ediyorum yavrum, matematiği yemiş yutmuştu. Yüksek Lisans da yapmıştı. Yalova’da ilk iki öğretmen arasında gösteriliyordu. Ödülleri de vardı. Geçtiğimiz hafta cuma günü okula giden valinin, çok sevdiği öğrencilerinin içersinde kılık-kıyafeti yüzünden kendisini azarlayıp kovması. Canını çok yaktı. Yaşadıklarını sürekli benimle paylaştı. Öğrencilerinin olay sonrası valinin istifa etmesi için internet üzerinden başlattıkları imza kampanyası moralini biraz düzeltti. Dün kendisine destek için yapılan mitingde rahatsızlanan yavrum öldü. Benim oğlum gitti. Vali bey artık okulları rahat rahat gezsin, insanlara hakaret etsin. Kendisinden de şikayetçi olmayacağım. Çünkü çocukları var. Allah’ından bulsun."

Oğlunun yaşadığı bazı psikolojik sorunlar nedeniyle sakinleştirici ilaç aldığını fakat kalbiyle ilgili bir sorununun bulunmadığını belirten Kemal Öz, "Çocuğumun kalbindeki damarın tıkalı olduğunu öldükten sonra öğrendim" diye konuştu.

Bu arada, eşinden boşandıktan sonra anne ve babası ile kalan Halil Serkan Öz bugün, Merkez Camii’nde ikindide kılınacak cenaze namazının ardından Yalova Şehir Mezarlığı’nda toprağa verilecek. (milliyet.com.tr)

Trenin önüne atladı ama...

Tayland’ın Nakhon Sawan şehrinde 35 yaşındaki bir adam intihar etmek için trenin önüne atladı ama burnu bile kanamadı ve sadece bir kaç küçük incinmeyle olayı atlattı.



Supakorn Trakulkaew (35) adlı akli dengesi yerinde olmayan bir kişi saat 12:30 da Takhli tren istasyonuna gelen trenin önüne atladı. İntihar girişiminde bulunan genç görgü tanıklarının ifadesine göre raylara atlamanın etkisiyle dengesini kaybedip düştü.

Şans eseri olarak raylara düşen adamı gören makinist treni aniden durdurdu. Vagonların altında raylara paralel olarak yatan adamın sadece pantolonunun bir kısmı raylarda parçalanmış ve düşmenin etkisiyle vücudunda bazı incinmelerin mevcut olduğu kaldırıldığı Hastane doktorları tarafından açıklandı.

Baba Buntham Trakulkaew oğlunun akli dengesinin yerinde olmadığını ve düzenli olarak ilaç aldığını belirtti. Olaydan iki gün önce de “baba ben intihar etmek istiyorum” dediğini ancak oğlunu kendi canını almaması gerektiği konusunda ikna ettiğini söyledi.

30 yıl suçsuz yere hapis yattı! Mahkemeden şok itiraf

ABD'nin Alabama eyaletinde idama mahkum edilen bir adamın, cezaevinde 30 yıl yattıktan sonra suçsuz olduğu anlaşıldı.

Milliyet'in haberine göre; Alabama'da mahkeme, 1985 yılında iki kişiyi öldürme suçundan idama mahkum edilen 58 yaşındaki Ray Hinton'ın cinayet işlediğine dair kesin bir kanıt bulunmadığına ve Hinton'ın beraatine karar verdi.

Yakın zamanda yapılan balistik testler sonucu, cinayetlerde kullanılan mermilerin Hinton'ın evinde bulunan silaha ait olmadığı ortaya çıktı. Hinton, beraat ettikten sonra yaptığı açıklamada, "30 yıldır cezaevinde idamı bekliyordum. Bu kadar süre boşu boşuna hapis yattım.

Yapmaları gereken sadece silah üzerinde gerekli testleri yapmaktı" diye konuştu. Alabama eyaleti, Hinton'ın 30 yıl suçsuz yere hapis yatmasıyla ilgili henüz bir özür açıklaması yapmadı. Avukat Bryan Stevenson, bu davanın ABD yargı sistemindeki eksiklikleri göstermesi açısından "örnek vaka" olabileceğini söyledi.

Hinton'ın avukatları ise siyahi olan müvekkillerinin ırkçılık yüzünden suçsuz yere 30 yıl hapis yattığını iddia etti. Ray Hinton, 1985 yılında Birmingham'da iki restoranın soyulması sırasında restoran yöneticilerini öldürmekten suçlu bulunmuştu. Olayın ardından soruşturma başlatılmış, üçüncü bir restoran soygununda yaralanan bir yöneticinin, şüpheli olarak Hinton'u göstermesinin ardından Hinton tutuklanmıştı.

Alabama polisi, olayların ardından Hinton'un evinde annesine ait bir silaha el koyarak üç olayda da aynı silahın kullanıldığını belirtmişti. Fakat yakın zamanda silah üzerinde yapılan incelemeler sonucu, silahın soygunlarda kullanılmadığı belirlendi. 

2 ay çiğ balık yemiş! Mucize...

ABD’de yaklaşık 2 aydır kayıp olan denizcinin çiğ balık yiyerek ve yağmur suyu içerek hayatta kalmayı başardığı öğrenildi.

2 ay önce tekneyle denize açılan ve teknesinin ters dönmesi sonucu denizde kaybolan 37 yaşındaki Louis Jordan, ülkenin kuzeyindeki North Carolina açıklarında bir Alman tankeri tarafından bulundu. 10 metre uzunluğundaki teknesi ters dönen Jordan, teknenin gövdesinde oturur halde bulundu. Ailesinin Jordan için Ocak ayında kayıp başvurusunda bulunduğu bildirilirken, balıkçının kurtarıldıktan sonra telefonda babası ile konuştuğu öğrenildi. Jordan’ın babasından özür dilediği, babasının ise “Seni kaybettiğimi düşünmüştüm” dediği bildirildi.

ABD’li yetkili Ryan Doss, balıkçı Jordan’ın Atlas Okyanusu’nda akıntıya kapıldığını kaydederek, çiğ balık yiyerek ve yağmur suyu içerek hayatta kalmayı başardığını ifade etti.

ABD Sahil Güvenliği tarafından yapılan açıklamada ise, Alman teknesi tarafından kurtarılan Jordan’ın tekneden helikopterle alınarak Virginia eyaletindeki bir hastaneye götürüldüğü ifade edildi.

(miliyet.com.tr)

Liseli kızlara bıçaklı saldırı

Burhaniye'de bıçaklı saldırıya uğrayan iki liseli kızdan biri ağır yaralandı.


Milliyet'in haberine göre; Balıkesir'in burhaniye İlçesi'nde, parkta gezerken iki kişinin bıçaklı saldırısına uğrayan liseli genç kızlardan 17 yaşındaki E.I. ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Yanındaki arkadaşı 16 yaşındaki T.G. ise kaçarak, yaralanmaktan kurtuldu.

Burhaniye Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki E.I., dün (Perşembe) öğle saatlerinde Ören sahilinde arkadaşı T.G. ile gezintiye çıktı. Sahil boyundaki bir parka gelen iki liseli kıza, iddiaya göre, arkalarından yaklaştıkları ileri sürülen, yüzlerini bez parçası ile örten iki erkeğin bıçaklı saldırısına uğradı. T.G., panikle kaçarak canını kurtarırken, saldırganlara direnen E.I., boğuşma sırasında başına sert bir cisimle vurulup darp edilirken, omuzlarından da bıçakla yaralanandı. Genç kız, kanlar içinde kalırken iki saldırgan kaçtı. Durumu ağır olan E.I., çevredekilerin haber vermesi üzerine Edremit Devlet Hastanesi'ne kaldırılıp, tedaviye alındı.

Olayın ardından Ören Polis Merkezi'ne sığınan T.G.'nin ifadesine başvuran polis, yüzlerini bez parçasıyla gizleyen iki saldırganın yakalanması için çalışma başlattı.

Valinin fırçaladığı öğretmen kalp krizinden öldü

Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun geçtiğimiz hafta incelemelerde bulunmak için gittiği Termal Fen Lisesi’nde, dersanede kıyafetlerini beğenmediği için azarlayarak sınıftan kovduğu öne sürülen öğretmen Halil Serkan Öz için dün akşam ’Saygı Yürüyüşü’ adı altında yürüyüş düzenlendi.

Eylem sırasında rahatsızlanan Halil Serkan Öz, hastaneye kaldırıldı. Kalp krizi geçirdiği anlaşılan Öz, ambulansla Bursa’ya sevk edildi. Yolculuk srasında ambulansta iki kez duran kalbi çalıştırıldığı belirtilen Öz, hastaneye gidemeden yaşamını yitirdi. TÜBİTAK tarafından ödül alan talihsiz öğretmenden geriye, miting alanında rahatsızlanınca çekilen görüntüler kaldı.

Abdullah Gül'e Twitter şoku!

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün twitter hesabı hacklendi.



6 milyon 280 bin takipçisi olan hesabı hackleyen grup, bazı mesaj ve fotoğraflar paylaştı.

Abdullah Gül'ün hesabı bir süre sonra normale döndü. Ancak Gül'ün hesabı bir kez daha hacklendi ve yeni paylaşımlarda bulunuldu.

3 Nisan 2015 Cuma

15 yaşındaki kızınız Başbakan'ı dinliyormuş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast hazırlığı yaptıkları iddiasıyla karakolluk olan Paskalidis Ailesi’nin kâbusu devam ediyor. Bu kez de Başbakanlık’a yapılan ihbarla evin 15 yaşındaki kızının, Başbakan’ın konuşmalarını dinlediği, hatta suikast planı yaptığı öne sürüldü. Küçük kız iddialarla ilgili ifade vermek zorunda kaldı.



Hürriyet'ten Eyüp Serbest'in haberine göre; Aile üyelerine dadanan esrarengiz sapık nedeniyle 7 yıldır kabus gibi bir hayat süren Lidia Paskalidis’in 15 yaşındaki kızı S.D., Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) yapılan bir ihbar nedeniyle Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun telefonlarını telsiz kullanarak dinlediği, 7 kişilik örgüt kurduğu ve suikast düzenleyeceği iddialarıyla ifade verdi. S.D.’nin annesi Lidia Paskalidis, “Bu kabusu çözemedikleri için ifade vermemeye karar vermiştik ama kapıya polis dayandı. Mecburen gidip ifade verdik. Kızım Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu dinlemiş” dedi.

Lidia Paskalidis 7 yıl öncesine kadar ne karakol ne de savcılığa bir kez bile gitmemişti. Kendi halinde bir yaşamı vardı. Annesi Sona ve babası Hiristo ile altlı üstlü dairelerde oturuyorlardı. Hayatlarını kabusa çeviren gizemler zinciri 7 yıl önce, iki dairenin ortak kullandığı telefonun gece yarısı çalmasıyla başladı. Telefondaki kişi Sona Paskalidis’ten kendisine hayat kadını göndermesini istedi. Sona Paskalidis çevresinde çok sevilen, eski İstanbullu bir kadındı. Nazikçe yanıt verdi ve telefonu kapattı. Gece yaşananlar aile arasında birkaç gün konuşulduktan sonra unutuldu. Ancak bir zaman sonra eve gelen esrarengiz telefonların sayısı arttı. Bir süre sonra daha da ilginç şeyler olmaya başladı. Evde buzdolabı bozuluyor, ‘yenisini alalım’ diye konuşuluyor, birkaç saat sonra eve yeni buzdolabı sipariş ediliyordu. İnternetten başka kişiler adına yapılan market alışverişleri onların evine gönderiliyor, içlerinde ne olduğuna bile bakmadan geri gönderdiği kargolar getiriliyordu.

Lidia Paskalidis ve ailesi polise başvurdu ancak olayın gizemi çözülemedi. Evlerini satıp aynı mahallede başka bir adrese taşınmak zorunda kaldılar. Telefonlarını da değiştirmişlerdi. Kimseye söylemedikleri yeni adresleri ve telefon numaraları ikinci günde yeniden taciz edilmeye başlandı.

BAHÇEDE CESET BİLE ARANDI

Ancak yaşananlar sadece bunlarla sınırlı değildi. Lidia Paskalidis’in e-posta adreslerinden hiç tanımadığı kişilere tehdit mailleri gönderiliyor, telefonundan mesajlar gönderiliyordu. İsmi kullanılarak internetteki ilan sitelerinde ilanlar yayınlanıyor, her gün onlarca kişiyle konuşmak zorunda kalıyordu. Bir süre kafa dinlemek için gittikleri Çınarcık’taki evlerinde de kabus peşlerini bırakmadı. “Bir kişiyi öldürüp bahçeye gömdükleri, evden sürekli silah sesi geldiği ve 40 ton uyuşturucu sakladıkları” ihbar edildi. Evi basan polis bahçede ceset, evde uyuşturucu aradı.

CUMHURBAŞKANI’NA SUİKAST İHBARI YAPTILAR

Lidia Paskalidis’in adını veren bir kişi Facebook’tan o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast hazırlığı yapıldığını yazdı. Polis Lidia Paskalidis’in evini bastı. Ailecek polise ifade vermek zorunda kaldılar. Bir başka ihbar Sona Paskalidis’in gittiği jinelokoğu öldürdüğü ve yaktığıydı. Polis yine Lidia Paskalidis’in evini bastı.

EVDE BÖCEK ARAMASI YAPILDI

Lidia Paskalidis defalarca polise gitti. Kendisi ve ailesinin hayatından endişe ettiğini söyleyince polis korumasına alındı. Kendisi ve ailesinin kullandığı telefonlar ve bilgisayarlara el konuldu. Polis eve gelerek böcek araması ancak hiçbir sonuç çıkmadı.

15 YAŞINDA ÖRGÜT LİDERİ

Lidia Paskalidis ve ailesi ortak bir kararla, yaşadıkları çözülene kadar ifadeye gitmeme kararı aldı. Ancak önceki gün kapıya bir kez daha polis dayandı. Kızı S.’nin adı kullanılarak BİMER’e gönderilen bir ihbarda, 7 kişilik bir örgütün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun telefonlarını telsizle dinledikleri ve suikast düzenleyecekleri iddia ediliyordu.

''SİBER BİR SALDIRI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ''

Lidia Paskalidis ve kızı apar topar Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne gitti. Kendi avukatları yurtdışında olduğu için, S.D. İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bir avukat ve pedagog eşliğinde ifade verdi. S.D. ifadesinde şunları söyledi:

“Okuduğunuz şeyleri ilk defa duyuyorum. Benim hakkımda, yine aynı şekilde adım kullanılarak devlet büyüklerine hakaretler içeren e-mailler nedeniyle başka soruşturmalar da vardır. Yine aile bireylerim hakkında da benzer şikâyetler olmuştur. Bu dosyalarla ilgili ben ve annem detaylı ifadeler verdik. Bir kısım deliller sunduk. Tüm ailemiz siber bir saldırı ile karşı karşıyadır. Benim telefon dinlemek gibi bir durumumun söz konusu olması zaten mümkün değildir. Kimse de bana böyle bir şey söylememiştir. Bu iletide bulunan Lara ile başlayan e-posta adresi bize ait değildir. Zaten benim e-posta adresim mevcut değildir. İnterneti sadece derslerde kullanırım. Bilgisayar ve internet işlerinden iyi anlamam. Olayın faillerinin bulunmasını ve cezalandırılmasını istiyorum. “

''ARTIK YETTİ''

Lidia Paskalidis ise yaşadıklarıyla ilgili şunları söyledi: “Artık yetti. Ülkeyi terk etmeyi bile düşünüyoruz. “Her bitti dediğimde yeniden başladı. Bir an bile olsun rahat bırakmıyorlar. Tüm ailemden şüphelendiler. Sadece ben değil, kızım, oğlum, annem ve babam da bir sürü davada yargılanıyor. Bu işten kurtulmak istiyoruz.”

İmam babanın en zor görevi

İzmir'in Karşıyaka İlçesi’ndeki Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nin imamı Adem Uran’ın küçük oğlu kafe işletmecisi 31 yaşındaki Halit Uran, rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu hastanede serum tedavisi yapılıp taburcu edildikten sonra fenalaşıp hayatını kaybetti. Yaklaşık 1 ay sonra ikinci kez baba olacağı belirtilen genç işletmecinin ölümü ailesiyle sevenlerini yasa boğdu. Oğlunun cenaze namazını kıldıran İmam Adem Uran ise ayakta durmakta zorluk çekti.

Bostanlı Semti’ndeki Denizpark adlı kafenin, ağabeyi ile işletmeciliğini yapan evli bir çocuk babası Halit Uran, dün akşam saatlerinde rahatsızlanınca, özel bir hastaneye başvurdu. Burada serum tedavisi uygulanan Uran, daha sonra taburcu edildi. Evine dönen, Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nin imamı Adem Uran’ın küçük oğlu Halit Uran, ilerleyen saatlerde henüz bilinmeyen bir nedenle fenalaştı, yakınları hemen sağlık ekiplerine haber verdi. Eve gelen sağlık görevlileri bir ay sonra ikinci kez baba olmayı bekleyen Halit Uran’ı ambulansla başka bir özel hastaneye kaldırırken Uran’ın kalbi durdu. Müdahalelere rağmen talihsiz işletmeci yolda hayatını kaybetti.

AİLESİ VE SEVENLERİ YASA BOĞULDU

İzmir’in sevilen ailelerinden olan Uran Ailesi, acı haberle adeta yıkıldı. Genç yaşta hayata veda eden Halit Uran’ın 8 aylık hamile eşi Hande Uran da büyük üzüntü yaşadı. Gözyaşlarına hakim olamayan baba Adem Uran, Bostanlı’daki evinde taziyeleri kabul etti. Kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için cansız bedeni otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırılan Halit Uran’ın, bugün ikindide babasının da görevli olduğu Beşikçioğlu Camii’nde düzenlenecek cenaze töreninin ardından son yolculuğuna uğurlanacağı bildirildi.

İMAM BABANIN EN ZOR GÖREVİ

İzmir’in Karşıyaka İlçesi’ndeki Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nin imamı Adem Uran’ın küçük oğlu olan ve rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu hastanede serum tedavisi yapılıp taburcu edildikten sonra fenalaşarak hayatını kaybeden kafe işletmecisi 31 yaşındaki Halit Uran’ın İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’nda yapılan otopsisi tamamlandı. Cenazesi yakınlarına teslim edilen talihsiz işletmecinin otopsisinde, kesin ölüm nedeni belirlenemediği öğrenildi. Çevresinde sevilen bir kişi olan ve ölümüyle ailesiyle yakınlarını yasa boğan Halit Uran’dan alınan örneklerin detaylı olarak inceleneceği, yapılacak testlerin ardından ölüm nedeninin netlik kazanacağı bildirildi.

İLK KEZ BABA OLACAKTI

Daha önce bir çocuğu olduğu belirtilen Halit Uran’ın, çocuğunun olmadığı ve eşi Hande Uran’ın 8 aylık hamile olduğu bildirildi. Baba olmanın sevincini yaşayamadan ve evladını göremeden hayatını kaybeden Halit Uran için babasının da görevli olduğu Beşikçioğlu Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Başbakan Ahmet Davutoğlu çelenk gönderirken, İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir İl Müftüsü Ramazan Muslu, Halit Uran’ın ailesi, yakınları ve yüzlerce kişi katıldı. Çocuğunu kucağına alacağı günü beklerken eşinin ölüm haberiyle sarsılan Hande Uran ve genç işletmecinin yakınları uzun süre tabutun başında gözyaşı döktü.

EN ZOR GÖREV

Camide ilk olarak, doğal yollarla hayatını kaybeden Cemil Toksöz’ün cenaze namazı kılındı. Ardından güçlükle ayakta durabilen imam Adem Uran, İl Müftüsü Muslu ile cemaatin önünde saf tuttu. Oğlunun cenaze namazını kıldıran Adem Uran, dualar etti. Müftü Muslu’nun konuşması sırasında, acılı baba oğlunun tabutuna başını yasladı. Helallik alınmasının ardından Halit Uran’ın tabutu cenaze aracına taşındı. Genç işletmeci, Doğançay Mezarlığı’nda gözyaşları arasında toprağa verildi. (DHA)