13 Eylül 2015 Pazar

3 yaşındaki çocuğunu çamaşır makinesine attı

Fransa’da yaramazlık yaptığı gerekçesiyle üç yaşındaki oğullarını çamaşır makinesinde öldüren babaya 30, kayıtsız kalan anneye 12 yıl ceza verildi.

Söz konusu cinayet 2011 yılının kasım ayında başkent Paris’in doğusundaki Germigny-l’Eveque’de yaşandı. Acil servisi arayan Christophe Champenois (36) oğlunun küvette boğulduğunu öne sürerek yardım istedi. Ancak çocuğun beş yaşındaki ablası, “Babam okulda yaramazlık yapıyor diye Bastien’i çamaşır makinesine attı” dedi. Soruşturma sırasında küçük çocuğun sürekli babasından kötü muamele gördüğü anlaşıldı.

Çığlıklarına aldırmadılar

Sorgulamada 29 yaşındaki anne Charlene Cotte, oğlunun çığlıklarını duyduğunda kızıyla yap-boz oynadıklarını, eşinin de internette gezindiğini söyledi. Yargıç babayı 30 yıl, anneyi de cinayet ve şiddete destek olma suçlamasıyla 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. (hürriyet.com.tr)

Devlet Bahçeli: Türkiye, Zincirlikuyu Mezarlığı'na dönmeyecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli, "Hiçbir kötürüm ihtiyaç, hiçbir zorba zaruret, hiçbir zapt edilemez arzu, hiçbir tuzak ve tahrik millet duvarını aşıp aramızı bozamayacaktır. Türkiye Zincirlikuyu Mezarlığı'na dönmeyecek; Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Mısır, Tunus olmayacaktır" dedi.


İşte Bahçeli’nin açıklamaları:

“Merhum Peyami Safa; hayranlığı mağlup olmuş bir kıskançlık olarak tanımlar. Hayranlık zaafa uğrarsa dipteki kin de yüzeye çıkar, der. Ötüken’de mayalanan, Söğüt Ocağı’nda yoğrulan millet hamuru, asırlarca beşeriyetin hayranlıkla kıskançlık arasındaki gelgitlerini yaşadı. Şuur altı siperlerimizde kardeşliğimizin kapanmayacak mevzilerini kazdık. Ertuğrul nesli kesrete sırt döndü, vahdete ardına kadar kucak açtı. Ayrılıklarımız birlikte yaşama ülkümüzün önünü kesemedi. Kadim itiyatların hasretini uyandıran büyük acı ve sevinçlerle kader ağlarını ördü.

Yine merhum Safa’nın sözleriyle ifade edersek, mücadelesiz ve eziyetsiz hiçbir zafere ulaşamadık. Yenilgilerden doğduk, an be an büyüdük. Dağ zirveleri karlı, uçurumlarla çevrilidir. Doruğa çıkmanın bir bedeli, yükseklerde kanat çırpmanın bir sorumluluğu vardır. Kutlu ülküler meşakkatlidir. Millet olma hali de böyledir ve kaynağı kurumayacak bir şelaledir. Bu şelale kurursa ceremesini hepimiz çekeriz. Hafızasını aldırmamış, geçmişini defnetmemiş, kültürünü emanete vermemiş Türk milleti, huzur cellatlarına, barış katillerine pirim vermez.

"TÜRKİYE, ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI'NA DÖNMEYECEK"

Tezatların maskarası, tertiplerin soytarısı, şüphelerin cümle kapısı olmayan herkes, sahip olduğu vatan ve milletin değerini bilecektir. Birbirimizi terk edemeyiz, çünkü yollarımızı ayırmak için birleştirmedik. Etnik kimliklere dağılamayız, çünkü millet hukukunda buluştuk. Öfkelerin önüne vicdan dalgakıranlarını çıkarmalıyız. Nefretlerin yoluna fedakarlık ve hürmetle karılan Türk asırlarını koymalıyız. Hiçbir kötürüm ihtiyaç, hiçbir zorba zaruret, hiçbir zapt edilemez arzu, hiçbir tuzak ve tahrik millet duvarını aşıp aramızı bozamayacaktır. Türkiye Zincirlikuyu Mezarlığı’na dönmeyecek; Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Mısır, Tunus olmayacaktır.

Koçi Bey der ki; her yanlış karar bir zulümdür. Ne ki zulüm insan olmanın erdem ve gereklerinden, muhabbet ve dostluktan vazgeçmektir. Sevme kabiliyeti, sevilme liyakati sahiplenilmelidir. Unutmayalım, zengin bir hayal aleminde meçhul daima malumun en korkunç rakibidir. En küçük seziş becerisinden mahrumiyetle sabit bir fikrin peşinden sürüklenip kavga arayanlara ikramda bulunursak çağın vebasına yakalanırız.

Çağın vebası etnik ve mezhep kutuplaşmasıdır. Çağın salgını sanal sorunlarla millet varlığının çözülmesini amaçlayan vahşi operasyonlardır. Fuzuli gibi yüksek bir duyuşla;“Yani ki, çok belalara kıl müptela beni” diyemeyiz. Dersek belalar kalemizi içten yıkar, ocağımızı kana bular. Bu ocak heveslerimizi fırçalayan, gururumuzu havalandıran, heyecanlarımızı bileyen inanç, iman ve ülkü havzasıdır. Yoksa bu ocak Osmanlı ruhunu kefenleyen, ecdat yadigarını yağmalayan tekfur sığınağı değildir.

Bodrum’da kıyıya vuran minik bir bedene hepimiz yandık. Duran insanlık saatini tekrar çalıştıran medeniyet değil, küçücük cansız bedendi. Masumiyet özlemi çeken günahkarların edepli duruşu taklittir. Hiçbir taklit de aslını geçememiştir. İnsanlık taklitle olmaz, adanmışlıkla olur. O yavru yurdundan kopmuştu. İç savaşla boynu bükülmüştü. Oyuncak yerine silah ve bomba görmüştü. Gelecek nesillerin sonu aman böyle olmasın. Bugün yaşanan vizyon kazalarının, misyon kaymalarının, stratejik ve politik değişimlerin diyetini gelecekte ödeyeceğimizi akıldan çıkarmayın.

"YAKINDA BUGÜNLERDEN DE ESER KALMAYACAK AMA.."

Sözüm tüm Türk vatandaşlarınadır. Sanal korkulukları yıkmanın vaktidir. Sabır ve asaletimizi koruyarak birliğimizi müdafaanın zamanıdır. Bakın 12 Eylül’den 35 yıl geçti.Geriye koca bir hiç kalsa da yaşanan trajedi ve çileler Yusuf yüzlülerin ruhunda hala için için kanamaktadır. Yakında bugünlerden de eser kalmayacak, ama geriye en azından yaşayacağımız bir vatan, mensup olduğumuz millet kalırsa her zorluğu geçeriz. Hayret ve korku dolu gözlerle, ürkek ayak sesleriyle, iki cepheli inat ve isyan içinde varlığımızı sürdüremeyiz.

Bilmek için bilgi kafi değildir. Yürekte hissetmek, gönülde özümsemek, kalben ve zihnen anlamak lazımdır. Bilelim ki, biz Türk milletiyiz." Hürriyet

12 Eylül 2015 Cumartesi

'Aylan Kurdi'nin babası insan kaçakçısıydı' iddiası

Bodrum kıyısına vuran cansız bedeninin fotoğrafıyla tüm dünyada mülteci krizi tartışmalarını tetikleyen 3 yaşındaki Aylan Kurdi'ninbabası Abdullah Kurdi'nin insan kaçakçısı olduğu iddia edildi.

Hürriyet'in haberine göre; İddia, Aylan Kurdi'nin de yaşamını yitirdiği kazada eşi ve iki çocuğunu kaybeden bir anne olan Zeynep Abbas'tan geldi.

Irak'tan, Avustralya'nın Channel Ten televizyonuna tercüman aracılığıyla konuşan Abbas, batan tekneyi Abdullah Kurdi'nin kullandığını öne sürdü.

Zeynep Abbas Kurdi'nin batmadan önce teknenin hızını artırdığını, eşinin yavaşlaması yönündeki ikazını dikkate almadığını iddia etti.

Abbas'ın bir diğer iddiası da, Kurdi ile önce bir kafede buluşup ona kendisini ve ailesini Avrupa'ya götürmesi için 10 bin dolar ödediği.

Avustralya basına göre Zeynep Abbas, Avustralya'dan sığınma hakkı istiyor.

KURDİ: BIRAKIN İSTEDİKLERİNİ SÖYLESİNLER

Yunanistan'a ulaşmaya çalışan 40 yaşındaki Suriyeli Abdullah Kurdi'nin çocukları Aylan ve Galip ile eşi Rihan, teknenin Bodrum açıklarında batması sonucu hayatlarını kaybetmişti.

Amerikan Wall Street Journal gazetesine konuşan Abdullah Kurdi ise iddiaları reddetti.

Abdullah Kurdi, teknenin Türk kaptanının, motorun durmasından hemen önce denize atladığını söyledi.

Kurdi, "Ailemi kaybettim. Hayatımı kaybettim. Herşeyi kaybettim. Bırakın istediklerini söylesinler" dedi.

Kurdi Suriye'ye dönmüş, hayatını kaybeden eşi ve çocukları Kobani'de toprağa verilmişti.

Bakanlar Kurulu onaylarsa Kurban Bayramı tatili 9 gün olacak

Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Edirne’de yaptığı açıklamada, Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olması yönünde Bakanlar Kurulu'nda Başbakan Ahmet Davutoğlu’na arzının olacağını söyledi. Bakan Topçu, bayram tatilinin 9 gün olma nedenini ise "İş turizmi açısından düşünüyorum" olarak açıkladı. Tatilin 19 Eylül Cumartesi ve 27 Eylül Pazar tarihleri arasında olması planlanıyor. Böylece resmi tatil olarak yarım gün tatil olan arife günü de tam gün tatil olacak.

Son günlerde yaşanan terör olaylarının turizm üzerindeki etkisini de değerlendiren Bakan Topçu, "Birilerinin abarttığı gibi çağrılar yaptığı gibi değildir çok şükür. Yüzde 5 turist sayısında artış vardır" dedi.
Bakan Yalçın Topçu, bir dizi ziyaret ve incelemelerde bulunmak üzere Edirne’ye geldi. İlk olarak Valilik ziyareti gerçekleştiren Bakan Topçu, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin ile makamında bir araya geldi. Valilik binasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Topçu, Kurban Bayramı tatilinin uzatılması ile ilgili olarak "Önümüzde Kurban Bayramı var. Ben Kültür ve Turizm Bakanı olarak tatilin birleştirilmesini istiyorum. Bakanlar Kurulu'nda Başbakan'ımıza arzımız olacak. Sanıyorum ki inşallah gereği yapılır. İş turizmi açısından düşünüyorum" dedi.

"DÜNYADA YAŞANAN KRİZDEN DOLAYI MUTLAKA SIKINTILAR VAR"
Son günlerde yaşanan terör olaylarının turizm üzerindeki etkisi yönünde açıklama yapan Bakan Topçu, "Birilerinin abarttığı gibi çağrılar yaptığı gibi değildir çok şükür. Yüzde 5 turist sayısında artış vardır bunu biliyorsunuz. Dünyada yaşanan krizden dolayı mutlaka sıkıntılar var. Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanı ve hanımefendinin himayelerinde G-20 toplantılarımız olacak. G-20 ülkelerimizin hanımefendileri ve diğer konuklarımız Cumhurbaşkanımız ve bizim himayemizde ağırlanacak" dedi.

"BEN BAĞIMSIZ BAKANIM"
Bir gazetecinin "Siyasete devam edecek misiniz?" sorusunu da cevaplandıran Bakan Topçu, "Ben bağımsız bakanım arkadaşlar. Anayasa emrini yerine getirmiş bir kabine var. Bu kabine memleketimizi salimen inşallah seçimlere taşıyacak. Nasılsa düşman Polatlı'ya gelmiş meclisimiz açık kalmışsa bu meclis açık kalacak. Bu hükümet icra hükümetidir. Devletin bir saniyesi bin yılı ayrıdır. Milletin emanet yerleridir orası" diye konuştu.

Kabe'de vinç devrildi: En az 107 kişi yaşamını yitirdi

Kabe'de şiddetli yağış ve fırtına nedeniyle Mescid-i Haram'da bulunan bir vinç hacı adaylarının üzerine düştü. Suudi yetkililere göre ölenlerin sayısı 107'ye yükseldi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in açıklamalarına göre ölenlerin arasında 2 Türk hacı adayı da bulunuyor.

YAKLAŞIK 800 bin hacı adayının Hac görevini yerine getirmek için bulunduğu Kabe’de son birkaç gündür sokaklarda su baskınlarına yol açan, ağaçları tabelaları uçuran şiddetli kum fırtınası ve aşırı yağmur, dün büyük bir faciaya yol açtı. Dün yerel saatle 17.30 sularında, Kabe’yi çevreleyen tonlarca ağırlıktaki 50-55 metre uzunluğundaki vinçlerden biri tavaf alanın zemin katındaki hacı adaylarının üzerine düştü. Kaza, hacı adayları üç yıldır devam eden Kabe’yi genişletme projesi kapsamında dev vinçlerin altında ibadetlerini yapmaya çalışırken meydana geldi. En az 107 kişi yaşamını yitirdi. Suudi Arabistan Sivil Savunma Teşkilatı, 238 kişinin de yaralandığını açıkladı. Ölenler arasında 2 Türk’ün olduğu belirtildi. 19 Türk yaralı, ancak sağlık durumları iyi.

HACI ADAYLARINA ŞOK
Facianın ardından insanlar sağa sola koşmaya başlarken bölgeye kısa sürede onlarca asker ve ambulans sevk edildi. Kabe boşaltılırken demir halkada tavaf yasaklandı. Kazaya tanık olan hacı adayları büyük şok yaşadılar. Ölümden dönen hacıların çoğu büyük bir moral bozukluğuyla yatsı namazından sonra otellerine döndü. Bir Türk hacı adayı, “O vincin altında kalanlar sağ çıkamaz” diyerek facianın boyutunu anlattı. Başka bir Türk hacı adayı ise kanlar içinde kalan Kuran-ı Kerim’ini göstererek “Kuran okuyordum, hep kanlar içinde kaldı. Orada kadının bacağı koptu, dört kişinin öldüğünü gördüm” dedi.

YOĞUN İNŞAAT
Mekke Emiri Prens Halid el Faysal kazayla ilgili soruşturma başlatırken, Kabe’deki vincin yıldırım düşmesi sonucu devrildiği öne sürülüyor. Suudi Arabistan geçen yıl, Mescid-i Haram’ı genişletme projesi kapsamındaki inşaatlar nedeniyle güvenlik gerekçesiyle kabul edilen hacı adaylarının sayısını azaltmıştı. Hac kotası uygulayan Suudi yetkililer, Kabe’de aldıkları tüm engellere rağmen yine de faciaya engel olamadılar. Geçen yıl da hacda ibadet sırasında vinçten bir parça düşmüş, tavaf alanı kapatıldığı için ölen ya da yaralanan olmamıştı.

2 TÜRK ÖLDÜ
Kazada yaralanan Türklerin büyük bölümü olayı hafif sıyrıklarla atlattı. Erol Kavaağaçlı ve Abdülkadir Gökmen hayatını kaybetti. Yaralıların isimleri: Mehmet Ali Ünal, Nurettin Günaydın, İrfan Okulu, İsa Sarah, Feride Karaağaçlı, Hasan Yoldaş, Cennet Kavaç, Mehmet Türkmen, Safiye Yıldız, Habip Barlalı, Yusuf Emsal, Refie Üret, Abdullah Üresin, Abdülgazi Savaş, Zeki Eldem, Mustafa Boz, Hasan Apaydın, Mehmet Aslantaş, Hüssam İ. Wahded.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN SUUDİ ARABİSTAN KRALI'NI ARADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suud'u telefonla arayarak, Kabe'de yaşanan elim hadisenin kendisini de derinden üzdüğünü belirtti.
     
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Al Suud ile yaptığı telefon görüşmesinde, Mescid-i Haram'daki vincin düşmesi neticesinde hayatlarını kaybeden hacı adaylarına Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifa diledi.
     
Kral Selman'ın da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu acılı günde üzüntülerini paylaşmasından dolayı teşekkür ettiği öğrenildi.

RUSSIA TODAY: VİNÇ YILDIRIM DÜŞMESİ SONUCU DEVRİLDİ
Russia Today internet sitesinin görgü tanıklarına dayandırdığı haberinde Kabe'deki vincin yıldırım düşmesi sonucu devrildiğini öne sürdü.


GÖRGÜ TANIKLARI: YILDIRIM DÜŞTÜ
Doktor Muhammet Abdullah Furkan, Kabe'de meydana gelen vinç kazasıyla ilgili, "Rüzgardan sonra vinç devrildi. Yıldırım düştü büyük ihtimalle. Safa ve Merve'den tavaf alanlarına doğru geldi. Tavaf alanında en alt kattaydım ben, tavaf alanı kıpkırmızı olmuştu, çok ciddi sıkıntılar vardı" dedi.

KABE ŞANTİYEYE DÖNÜŞMÜŞTÜ
Kâbe’yi genişletme projesini Suudi Bin Ladin Grubu yürütüyor. Bin Ladin Grubu, sadece revakların restorasyonunu Türk Şirketi Gürsoy Grup’a vermişti. Türk şirketlerinin çalıştığı şantiye hac nedeniyle kapalı.

YANGIN, İZDİHAM...
Kabe bundan önceki yıllarda da bir çok kez yangın, izdiham gibi facialarla burun buruna gelmişti.

-1987: İranlı hacılara, Suudi güvenlik güçleri ve bedevi aşiret üyeleri müdahale etti, 402 kişi öldü, 649 kişi yaralandı.

-1989: İki bombalı saldırıda bir hacı öldü , 16 kişi yaralandı.

-1990: Yaya tünelindeki izdihamda 426’sı Türk, 1426 hacı öldü.

-1994: Şeytan taşlamadaki izdihamda 270 hacı öldü, 7’si Türk’tü.

-1997: Mina’da çadırlar yandı, 343 kişi öldü. m 1998: Bir köprüde yaşanan izdihamda 180 hacı yaşamını yitirdi.

-2001: İzdihamda 35 kişi yaşamını yitirdi.

-2004: Şeytan taşlarken izdihamdan 270’e yakın kişi öldü.

-2006: Şeytan taşlamada 350’ye yakın hacı yaşamını yitirdi.

hürriyet.com.tr

11 Eylül 2015 Cuma

Abdullah Gül kongreye gitmiyor

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarınki AK Parti kongresine gelmeyeceği bildirildi.


Hürriyet’in edindiği bilgiye göre Gül yakın çevresine kongreye gitmeyeceğini söyledi. Gül, kongreye mesaj gönderebileceğini de yakın çevresiyle paylaştı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu geçen hafta Gül’ü telefonla arayarak kongreye davet etmişti. Gül’ün bu görüşmede de Davutoğlu’na kongreye gelmeyeceğini hissettirdiği bildirildi.

Ak Parti’nin 14 Ağustos’taki kuruluş yıldönümünde ne konuşmalarda ne de partinin kuruluş öyküsünün anlatıldığı sinevizyon gösterisinde kendisinden söz edilmemesinin Gül’ü kırdığı da kulislerde konuşuluyor.

Davutoğlu: Hiçbir şehit ailesi sitem etmedi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Şu ana kadar telefonla görüştüğüm hiçbir şehit ailesi ya da bugün olduğu gibi bizzat gidip taziye dilediğim hiçbir şehit ailesi ne kadere, ne vatana, ne ülkeye sitem ettiler” dedi.

Hürriyetin haberine göre; Davutoğlu, Ak Parti kurucuları ve kuruluşundan bugüne MKYK üyeleri ile AK Parti Genel Merkezi’nde, yemekte bir araya geldi. Başbakan Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:

7 HAZİRAN YENİ BİR SINAVDI
“Öyle siyasi hareketler vardır ki kaderleri ülkelerinin kaderleriyle birleşmiştir. O siyasi hareketin içinde olanlar ülke kaderleriyle bütünleşmiş olmanın sorumluluğunu taşımak durumundadırlar. Sendeleyemezler, yavaşlayamazlar, tereddüt edemezler, kendilerine yönelik bir kaygıyı beraberinde getiremezler. Hep ayakta olmak durumundadırlar. Aksi takdirde başta söylediğim zafer ile sınama arasındaki dengeyi kurmakta zorluk çekerler. Elhamdülillah, AK Parti kadroları bu dengeyi hep korudular, koruyacaklar. 7 haziran seçimleri yeni bir sınavdı. İlk defa, belki oyumuz Türk siyasi hareketinin en yüksek oylarından biriydi ama dört partili bir parlamento oluşması dolayısıyla tek başımıza iktidar olamadık ama o günden bugüne bu sınavın hakkını vermeye çalıştık. Ülkemizi herhangi bir şekilde bir yönetim boşluğuna düşürmemek için 7 Haziran seçimleriyle milletimizin bize gösterdiği işaretleri, almamızı istediği dersleri ya da ibretleri görmek için yoğun çaba sarf ettik.

NE VATANA NE ÜLKEYE SİTEM ETTİLER

7 Haziran’dan bu yana hem hükümet kurma çalışmaları ve daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın 23 Ağustos’ta aldığı kararla anayasal zorunluluk hükümeti kurmakla ülkeye hizmet yolunda çaba sarf ederken, bir taraftan da azdırılan bir terör belasıyla mücadele dönemi tekrar açıldı. Van’da şehitleri uğurlarken, Süphan Dağı’nı, Van Gölü’nü ve Van Kalesi’ni gördüm. Bütün o tarihin üzerimize yüklediği sorumluluğu ve önümüzde dizilen al bayraklı tabutları, şehitlerimizin mübarek naaşlarını gördüğümde bir kez daha irkildim ve şunu düşündüm, bütün bu şehitlerin bizde hakları var. Bizim yavaşlamaya hakkımız yok. Bizim durmaya, bizim düşünmeye... Vebalimiz var, düşünmek zorundayız ama durup düşünmeye değil, yürürken düşünmeye ve birlikte tam bir azim ve kararlılıkla yola devam etmeye ihtiyacımız var. Şu ana kadar telefonla görüştüğüm hiçbir şehit ailesi ya da bugün olduğu gibi bizzat gidip taziye dilediğim hiçbir şehit ailesi ne kadere, ne vatana, ne ülkeye sitem ettiler. Onların bu büyük fedakarlıkları üzerinde hepimizin gelecekle ilgili olarak yaptığımız planlamalarda, bu ülkenin kaderi, bu ülkenin geleceği söz konusu olduğunda, bütün hesapların bittiği ve sadece ve sadece bu ülkeye, bu tarihe hesap vermek durumunda olduğumuz gerçeğinden hareketle bu kaderi inşa edebilmek için Rabbimizin lütfuyla ayakta, dirayetle durmamız gerektiğini düşünme vaktidir.”

10 Eylül 2015 Perşembe

Diyarbakır’da çorbacı tarandı: 2'si polis 4 yaralı

Diyarbakır’da polis memurlarının da oturduğu çorbacı PKK'lı teröristlerce tarandı. İlk belirlemelere göre 2’si polis memuru 4 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, saldırı Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde meydana geldi. Diyarbakır’ın meşhur çorbacılarından birinin olduğu Şair Sırrı Hanım İlkokulu’nun önünde oturan çok sayıda müşteri ile polis memurları, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce tarandı.

Saldırıda çorbacının önünde ve içinde oturan polis memurları ile müşteriler kurşunların hedefi oldu. İşyerinin önündeki polis memurları ağır yaralandı.


Olay yerine çağrılan ambulanslar, yaralıları hastaneye kaldırdı. Çevre esnafı ile bazı vatandaşlar, ambulansların geç gelmesine tepki gösterdi.

Erdoğan'a hakaret kelepçeli ev hapsi

Edirne’nin İpsala İlçesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kendisine ait Facebook hesabından hakaret ettiği gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Erkan K., savcılık itirazının ardından bu kez de elektronik kelepçeli ev hapsine çarptırıldı. Evinden çıkamadığını ve bileğine elektronik kelepçe takıldığını ifade eden Erkan K., "Bu karara çok şaşırdım, evimden çıkamadığım için geçimimi sağlayacağım işe de gidemiyorum" dedi.

Edirne’nin İpsala İlçesi’nde oturan Erkan K., Hakkari’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca kırsalında Terör örgütü PKK’nın saldırıları sonucu 16 askerin şehit edilmesinin ardından kendisine ait sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden tepki gösterdi. Yazısında Dağlıca kırsalında şehit edilen askerlere içinin kan ağladığını belirten Erkan K.’nin Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN’a ağır ifadelerle hakaret ettiği öne sürüldü. İpsala İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Büro Amirliği ekiplerince savcılık talimatı üzerine gözaltına alınan Erkan K., çıkarıldığı mahkemece denetimli serbest kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

BU KEZ ELEKTRONİK KELEPÇELİ CEZA

Savcının itirazı üzerine yeniden gözaltına alınan Erkan K., bu kez de tutuklama istemiyle çıkarıldığı Edirne Sulh Ceza Mahkemesi tarafından denetimli serbestlik kapsamında süresiz olarak elektronik kelepçe ile ev hapsi cezası verildi. İpsala’da oturduğu evine getirilen Erkan K.’nın bileğine elektronik kelepçe takıldı ve evden çıkmaması gerektiği, elektronik ortamda izlendiği ifade edildi.

Elektronik kelepçenin ceza alan kişilerin infazında kullanıldığı için karara çok şaşırdığını anlatan Erkan K., "Mahkeme serbest kaldığı olayla ilgili itiraz üzerine bu kez de elektronik kelepçe ile ev hapsi verdi. Kararı duyduğumda çok şaşırdım. Şimdi bütün gün evimde televizyon izleyerek vakit geçiriyorum. Şaşkınım, böyle bir ceza beklemiyordum. İşe gidip para kazanmam gerek ama gidemiyorum. Seslendirme ve reklam çekimlerim vardı, evden çıkamıyorum" dedi.

"HAKARET ETME LÜKSÜNE SAHİP DEĞİLSİN"

Facebook üzerindeki hakaret içerikli yazıyı kaldırdığı görülen Erkan K., mahkemeden serbest bırakıldığını yeniden bir yazı paylaşarak, "Ben geldim arkadaşlar. Yazdığım bir yazı nedeniyle gözaltına alındım bir gece emniyette gözaltında tutulduktan sonra çıkarıldığım mahkemece ifadem alınıp serbest bırakıldım. Gözaltı süresinde güzel ülkemin birçok yerinden destek gördüm ve görmeye devam ediyorum. Allah hepinizden razı olsun, bu kadar ilgi ve destek göreceğimi beklemiyordum. Amacım şöhret olmak değildi, asla da böyle bir düşünce içinde de olmadım, belki yaptığım hoş bir şey değildi. Seversin veya sevmezsin ancak kim olursa olsun hakaret etme lüksüne sahip değilsin. Oldu bir kere, keşke olmasaydı. Selam ve sevgilerimle" ifadelerini kullandı.

Engin ÖZMEN/EDİRNE,(DHA)

Komutanlara mektuba inceleme

Kütahya’nın Simav ilçesi’nde, ülkeyi iyi yönetmedikleri iddiasıyla AK Parti hükümetlerini Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere kuvvet komutanlarına mektup yazarak şikayet eden yerel gazete yazarı 90 yaşındaki Kamil Muştu hakkında soruşturma başlatıldı. Muştu, iki polis eşliğinde götürüldüğü adliyede, savcıya verdiği ifadesinde, "Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmek gibi bir amacım yoktur. Sadece içimden geçenleri aktarmak istedim. Üzerime atılan suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.

Simav’da SGK emeklisi olan, bir yerel gazetede çalışan Kamil Muştu, geçtiğimiz günlerde ülkeyi iyi yönetmedikleri iddiasıyla Ak Parti hükümetlerini Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere kuvvet komutanlarına şikayet eden bir mektup gönderdi. Muştu’nun hükümeti şikayet eden mektubu başına dert açtı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gazeteci Kamil Muştu’nun mektupta yer alan bazı ifadeleri yüzünden şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulması için Simav Cumhuriyet Savcılığına talimat gönderdi. Simav Cumhuriyet Savcılığı’nın talebi üzerine iki polis, gazeteci Kamil Muştu’yu dün sabah saatlerinde evinden alarak adliyeye götürdü.

’İÇİMDEN GEÇENLERİ AKTARMAK İSTEDİM’

Muştu, Simav Cumhuriyet Savcısı Süleyman Tuncer’e verdiği ifadesinde, "Sayın generallerim" diye başlayan ve "Milli bir iktidarın kurulmasını ancak sizler gerçekleştirebilirsiniz, saygılarımla" diye biten mektubu kendisinin kaleme aldığını söyledi. Muştu ifadesinde ayrıca, "Mektubu ülkenin gidişatından memnun olmadığım için yazma ihtiyacı duydum. Mektup içeriğinde RECEP TAYYİP ERDOĞAN’a hakaret etmek gibi bir amacım yoktur. Sadece içimden geçenleri aktarmak istedim. Üzerime atılan suçlamayı kabul etmiyorum" dedi.



’BİR OĞLUM ALBAY EMEKLİSİ’

90 yıllık yaşam sürecinde ülkenin değişik yerlerinde veteriner hekim olarak görev yaptığını dile getiren Muştu şunları kaydetti:

"Daha sonra memleketim Simav’a dönüp 29 yıl gazetecilik yaptım. Yerel gazete çıkarıp halkı aydınlatmaya çalıştım. Üç erkek evladımdan birisi Albay emeklisi. Memleketin halini arz etmek için oğlumun subay olmasından da esinlenerek Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere kuvvet komutanlarına mevcut hükümeti şikayet ettim. İşlerin iyiye gitmediğini yazdım. Daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkımda soruşturma açtığını öğrendim. Dün de Simav Adliyesi’ne giderek şüpheli sıfatıyla ifade verdim. Adalete güvenim sonsuz. Sadece endişelerimi dile getirdim. Bekleyip göreceğiz."

İfadesinin ardından serbest bırakılan Muştu ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi Simav İlçe Teşkilatı’nın 1946 yılında kurucuları arasında olduğunu ve 4 yıl ilçe başkanlığı görevini yürüttüğünü de kaydetti.

Mehmet YENEN/SİMAV (Kütahya), (DHA)

Daily Telegraph, Türkiye’de iç savaş kaygısının arttığını yazdı

Daily Telegraph gazetesine yayımlanan yazıda, HDP binaları ve Hürriyet gazetesini hedef alan saldırıların yeni bir iç savaş kaygısını artırdığı ele alınıyor.

100′den fazla kent ve kasabada HDP binasının saldırıya uğradığını yazan Daily Telegraph gazetesi, partinin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 1 Kasım seçimlerinin risk altında olduğunu söylediğini aktarıyor.

Yazıda, “Komşu ülkeler, Suriye ve Irak’taki kargaşanın gölgesinde yaşanan ve giderek tırmanan bu gerilim nedeniyle, birçok Türk ’30 yıllık savaşın en yoğun olduğu günlere geri mi dönüyoruz?’ diye sormaya başladı. On binlerce MHP taraftarı sokaklara dökülerek PKK’nın saldırılarını protesto etti.” ifadeleri yer alıyor.

“İslami kökenli hükümeti eleştiren seküler Hürriyet gazetesi, 48 saat içinde ikinci kez saldırıya uğradı” denilen haberde, yaklaşık 100 kişinin, Hürriyet’in İstanbul’daki ana binasına taş attığı ve Ankara’daki matbaanın da saldırıya uğradığı aktarılıyor.
GÜNEYDOĞU’DA YILLARDIR YAŞANAN EN YOĞUN SAVAŞ
HDP’nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, devleti Kürtlere karşı bir linç kampanyası yürütmekle suçladığını yazan gazete, Türkiye’deki havanın seçimlerin hemen ardından sonraki havadan çok farklı olduğu yorumunu yapıyor.

“Haziran seçimlerinden sonra hiçbir parti parlamento çoğunluğunu sağlayamayınca, birçok Türk bir koalisyon hükümetinin kurulacağı ve bunun da sosyal kutuplaşmayı azaltacağını ummaya başlamıştı.” açıklamasını yapan Daily Telegraph, koalisyon görüşmelerinin başarız olduğunu ve 1 Kasım’da yapılacak seçimler öncesinde güneydoğudaki savaşın yıllardır görülmedik bir yoğunluğa ulaştığını vurguluyor.
IŞİD’E KARŞI İŞBİRLİĞİ ZORLAŞACAK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, seçim kazanımı için gerilimi tırmandığı suçlamalarını bastırmaya çalıştığını aktaran Daily Telegraph gazetesi, Doğu ve güneydoğudaki birçok kentte olağanüstü hal uygulandığını belirtiyor. Yazı, “Atlantik Konseyi’nden Aaron Stein, ordunun doğu ve güneydoğuda, Cizre’de yapmaya çalıştığı gibi kent merkezlerine girmesi halinde, ABD’nin PKK’nın Suriye’deki kardeş örgütüyle IŞİD’e karşı işbirliği yapmasının zorlaşacağını söylüyor.” ifadesiyle son buluyor. 
Kaynak:sözcü.com.tr)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Bunların talimatını Erdoğan mı veriyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gelen Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk ile yaptığı görüşmenin ardından açıklamalarda bulundu. Parti binalarına yapılan saldırıları kınadığını söyleyen Erdoğan, HDP'yi de sert bir dille eleştirdi. Erdoğan, 'Güneydoğu, doğu tüm bu bölgelerdeki hendeklerin kazıldığı yerler, buralarda kullanılan iş makinaları hangi belediyeye ait? Bunların talimatını Tayyip Erdoğan mı Başbakan mı veriyor? Yoksa kendileri mi veriyor? Cumhurbaşkanı'nı suçlayarak hedef şaşırtıyorlar." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN, resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gelen Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ortak basın toplantısı düzenledi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Parti binalarına yönelik saldırıları kesinlikle tasvip etmiyorum, müsebbiplerini de kınıyorum" dedi.

Mülteci sorunu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hayatta kalma mücadelesi veren bu insanlar karşısında Avrupa ülkelerinin meseleye kendi konforlarını bozmama düşüncesiyle yaklaşmaları asla ahlaki bir tavır değildir. Bu tavır, Avrupa'nın üzerine kurulduğu tüm temel değerlere sırtını çevirmesi anlamına gelmektedir. Almanya başta olmak üzere mülteci sorununun çözümüne ciddi katkı sağlayabilecek ülkelerin son günlerde yaklaşımlarını değiştirme işareti vermelerinden memnuniyet duyuyorum" diye konuştu.


"BUNLARIN TALİMATINI ERDOĞAN MI VERİYOR?"

Erdoğan şöyle devam etti:

"Buradan tüm milletime sesleniyorum. Güneydoğu, doğu tüm bu bölgelerdeki hendeklerin kazıldığı yerler, buralarda kullanılan iş makinaları hangi belediyeye ait? Bu makinalar hangi belediye tarafından kiralanmış? Bu belediyeler tarafından hendek kazılıyor. Döşenen mayınlar kimin talimatıyla yapılıyor? Talimatı ben mi veriyorum, Başbakan mı? Yoksa sırtını teröriste dayayanlar mı veriyor? Bu hendekleri kapatan ise valiliklerimiz, kaymakamlıklarımızdır. Bunlar camilerimizi, okullarımızı yakacak kadar ambulanslarımızı kurşunlayacak kadar ileri gitmişlerdir. Bunların talimatını Tayyip Erdoğan mı Başbakan mı veriyor? Yoksa kendileri mi veriyor? Yaşanan durumu Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a yükleyerek sorumluluklarından kaçmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı'nı suçlayarak hedef şaşırtıyorlar."

"PARTİ BİNALARINA YÖNELİK SALDIRILARI KESİNLİKLE TASVİP ETMİYORUM"

'Türkiye'nin provokatör siyasetçilere değil, sorumlu siyasetçilere ihtiyacı var' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti; "

Parti binalarına yönelik saldırıları kesinlikle tasvip etmiyorum, müsebbiplerini de kınıyorum. Hangi siyasi partinin, hangi STK'nın mensubu olursa olsun, bana göre yanlış yapıyor. Terör örgütüyle arasına mesafe koymakta zorlanan bu partiye bir kez daha sesleniyorum, tercihinizi yapın. Demokrasinin mi terörün mü yanındasınız? Mücadelenizi siyaset aracılığıyla mı silahla, bombayla, şiddetle, kanla mı yürüteceksiniz? Demokrasinin yanındaysanız, siyasetinizi ve söyleminizi asla paylaşmasam da bu duruşunuza sonuna kadar saygı duyarım, sonuna kadar desteklerim. Ama terörün yanında saf tutarsanız onun bedelini ödemeye göze alacaksınız."

"SİYASETTE HESAPLAŞMA YERİ SOKAK DEĞİL SANDIKTIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Bu bölücü Terör örgütü sizin temsilciniz olamaz. Bölücü terör örgütünün arkasında olduğu bu siyasi hareket de tamamen illegal görüntü vermeye başlamıştır. Belli saatler arasında sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde bu eş başkanlar gösteri yapmak istediler. Hatta şuanda hükümette olan bir bakan da bir eyleme girişmek istemiş. Şunu bilmeliler ki hukuk neyi gerektiriyorsa hükümet bunun gereğini yerine getirir.

"SIFATI NE OLURSA OLSUN..."

Sıfatınız ne olursa olsun. Bu sözlerim sadece bölücü örgütün güdümündeki parti için değil son günlerde ciddi savrulma yaşayan diğer parti için de. Siyasette hesaplaşma yeri sokak değil sandıktır. Bir kez daha tüm vatandaşlarımızı devletine güvenmeye davet ediyorum. Devlet olarak millet olarak bu ateşi ülkemizin her tarafına yaymak isteyenlerin oyununa izin vermeyeceğiz. Türkiye hem terörle mücadeleyi sürdürecek hem de gelişmeye, güçlenmeye, 2023 hedeflerine ilerlemeye devam edecektir. Milletimize ve kendi kitlelerine sağduyu çağrısı yapanlara teşekkür ediyorum. Bir kez daha tüm şehitlerimize başsağlığı diliyorum." DHA

Tunceli’de saldırı: 1 polis şehit, 3 yaralı

Tunceli'de kent merkezine sızan PKK’lı teröristler, Cumhuriyet Mahallesi’nde polis lojmanlarının güvenlik noktasına roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenledi. Açılan ilk ateşte 3 polis ile 1 vatandaş yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan 1 polis memuru yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu.

Tunceli’nin Cumhuriyet Mahallesi’nde bulunan polis lojmanlarının güvenliğini sağlayan noktaya dün akşam 20.00 sıralarında bir grup PKK’lı terörist tarafından roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenledi. Saldırıda ilk açılan ateşte 3 polis ile yoldan geçen Sanem Gündüz adlı vatandaş yaralandı. Noktaki polislerin de karşılık vermesiyle çatışma çıktı. Çatışmanın sürdüğü bölgeye zırhlı araçlarla takviye Özel Harekat polis timleri sevk edildi. Mahalleden sık sık silah ve patlama sesleri yükseldi.

YARALI POLİS ŞEHİT OLDU

Halkın panik içinde evlerine kaçtığı çatışmada yoğun ateş altında kalan PKK’lılar, mahallenin ormanlık kesimine kaçtı. Kaçan PKK’lıları etkisiz hale getirmek için güvenlik güçlerinin operasyonları sürüyor. Hastaneye kaldırılan yaralılardan durumu ağır olan ve ameliyata alınan 1 polis memuru yapılan müdahaleye rağmen şehit oldu.

Bu arada saat 22.00 sıralarında da kentin Atatürk Mahallesi’nde yoğun silah sesleri duyuldu. Polis kent merkezinde aldığı geniş güvenlik önlemlerini sürdürüyor.

YARALILAR ELAZIĞ’A SEVK EDİLDİ

PKK’lıların roketatar ve uzun namlulu silahlarla düzenlediği saldırıda yaralanan polis memurları Hakan Çalışkan, Sefa Arı ile yaralanan sivil bir kadın Tunceli Devlet Hastanesi’nde yapılan ilk müdahalelerinin ardından helikopterle Elazığ Asker Hastanesi pistine indirildi. Yaralı polisler burada bekletilen ambulanslarla Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne, yaralı Sanem Gündüz de Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde götürüldü. Yaralı polislerin geldiğini duyan meslektaşları ve vatandaşlar kan vermek için hastaneye akın etti. Yaralı polislerin durumlarının ağır olduğu öğrenildi.

ŞEHİDİN KİMLİĞİ BELLİ OLDU

Tunceli’de PKK’lıların roketatar ve uzun namlulu silahlarla düzenlediği saldırıda şehit olan polis memurunun Aydın Nazillioğlu olduğu belirtildi. Balıkesir nüfusuna kayıtlı olan şehit Aydın Nazillioğlu’nun cenazesi yarın Elazığ’da düzenlenecek törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketine uğurlanacak.

Ferit DEMİR/TUNCELİ, (DHA)

9 Eylül 2015 Çarşamba

Anadolu Partisi seçime katılmayacak

Anadolu Partisi Genel Başkanı Emine Ülker Tarhan, 1 Kasım'da yapılacak seçime, "adil bir seçim" olmadığı gerekçesiyle, girme hakları olduğu halde katılmama kararı aldıklarını açıkladı.

Ülker, yaptığı yazılı açıklamada, seçimin "daha iyi bir yönetim ve geçici bir iktidarın toplumun onayını alanlara devredilmesi" için yapıldığını belirtti.

Yapılacak seçimin güvenliği ve güvenirliğinin tartışmaya açık olduğunu vurgulayan Tarhan, şunları kaydetti:
"Bu koşullar altında gidilen bir seçimin güvenliği de, güvenirliği de elbette tartışılacak ve bu girdaba çekilen herkesi de boğacak. Şeffaf diye bizlere yutturulmaya çalışılan oy sandıkları aslında tam bir kara kutu ve hepsinin üzerinde de şehitlerin kanı, geride bıraktıkları acılar olacak. Bunlar üzerine inşa edilmiş bir seçim, asla bizim seçimimiz olamaz. Biz bu oyunda yokuz. 1 Kasım'da yapılacak, hatta belki de yapılamayacak şeyin adı ne erken seçim ne tekrar seçimdir. Saat saat hesaplatılan oy oranları ve başkanlık kurguları uğruna her gün onlarca genç canımızı şehit verirken, kör topal da olsa varsaydığımız demokrasi, terör saldırıları ile yürürlükten kaldırılmışken, biz çıkıp da kimseden oy istemeyeceğiz. Çünkü biz bu sistemi bir kadermiş gibi kabul etmiyoruz."

Mevcut sistemi eleştiren Tarhan, "Sistemden beslenenler sistemi elbette onaylarlar. Bizim gibi, bu kirli sistemi reddedenler ise onunla mücadele yöntemleri ararlar. Biz de bu bağlamda sistemden beslenmeyenlerin sesi olmak, yeni ve çağdaş bir izlek yaratmak için yola çıkmıştık. Çok zordu, biliyorduk, ama kabul görse de görmese de bunun yapılması gerekiyordu. Çünkü bu, teslim olmamak demekti. Şimdi de bize dayatılan bu darbe ortaklığına teslim olmamayı tercih ediyor ve bu da bir itiraz yöntemi olarak kayda geçsin istiyoruz. Bu gerekçelerle, katılma yeterliliğimiz olmasına rağmen, 1 Kasım seçimlerine katılmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz" ifadelerini kullandı.

Hürriyet

Özgecan Aslan davasında savcıdan FLAŞ talep

Özgecan Aslan davasının ikinci duruşması tamamlandı.

Mersin’in Tarsus ilçesinde öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ ın katil zanlıları Ahmet Suphi Altındöken babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’ nin yargılandığı davada Cumhuriyet Savcısı mütalasını verdi, her üç sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapsini istedi.

Savcılık, olayın toplumda yarattığı infial nedeniyle cezalarda indirim yapılmadan en üst sınırdan verilmesini talep etti.

DAVA ERTELENDİ

MERSİN’in Tarsus İlçesi’nde üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın bindiği minibüs şoförü tarafından hunharca öldürülmesiyle ilgili Tarsus 1′nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 3 Aralık 2015 tarihine ertelendi. DHA