10 Ekim 2015 Cumartesi

Ankara’da kalleş saldırı! 20 ölü yüzlerce yaralı var

Ankara'daki tren garı kavşağında iki büyük patlama meydana geldi. En az 20 kişinin öldüğü bildiriliyor. 100'den fazla kişi de yaralandı.

DİSK, KESK, TMMOB, TTB tarafından çağrısı yapılan ‘Emek Barış Demokrasi Mitingi’nin yapılacağı tren garı kavşağında iki ayrı patlama meydana geldi. Olay yerinden gelen ilk bilgilere göre en az 20 kişinin öldüğü 100′den fazla kişinin de yaralandığı öğrenildi.
SAAT 10:00 SIRALARINDA MEYDANA GELDİ
Bugün öğlen saatlerinde yapılacak ‘Emek, barış, demokrasi’ mitinginin toplanma yeri olan Ankara Tren Garı önünde saat 10.00 sıralarında patlamalar meydana geldi. Patlama sonrası olay yerine çok sayıda ambulans ekibi sevk edildi.
EN AZ 20 ÖLÜ 100 YARALI
Patlama sonrası en az 20 kişinin yaşamını yitirdiği 100′den fazla kişinin de yaralandığı bildirildi.
CANLI BOMBA ŞÜPHESİ
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, patlamanın canlı bomba saldırısı olacabileceği de söyleniyor.
MİTİNG İPTAL EDİLDİ
Miting komitesi, mitingin iptal olduğunu ve herkesin kendi güvenliğini alarak memleketlerine dönmesini istediklerini açıkladı.
“HALAY ÇEKENLERİN BULUNDUĞU YERDE PATLADI”
Bir görgü tanığı: “Patlamalardan biri , halay çekenlerin ve çantaların bırakıldığı yerde meydana geldi.” dedi. (sözcü.com.tr)

İki ünlü gazeteciye 'hakaret' cezası

Gazeteci Necati Doğru ile Uğur Dündar'a hapis cezası şoku... Gazeteci yazar Necati Doğru, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı davada 11 ay hapis cezasına, Uğur Dündar ise eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.

NECATİ DOĞRU'YA 11 AY HAPİS CEZASI
Gazeteci yazar Necati Doğru, Cumhurbaşkanına Erdoğan'ın açtığı davada 11 ay hapis cezası aldı.
Doğru kararı Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinden şöyle duyurdu:
"Hakim karşısındaydım. Yazımda hakaret yoktu. Eleştiri yükü kuvvetli, okuyanı düşündürücü, toplum için dikkat çekici, eleştirileni uyaran keskin kelimeler vardı. Beni dava eden davacım özellikle yazının içinden bu uyarıcı kelimeleri cımbızlamış; savcıya bildirmiş, savcı kovuşturmayı davaya dönüştürmüştü. Yazının bütününe bakılmıyordu. Eleştiri dozu yüksek kelimeler öne çıkartılıyordu.
Müşteki: Tayyip Erdoğan.
Sanık: Necati Doğru.
Madde: TCK 299.
1 yıldan 4 yıla kadar hapis.
Beraat bekliyordum.
Mahkeme başladı.
Hakim kararını açıklamaya başladı; “Size 11 ay 20 gün hapis cezası verdim” diyordu, benim aklımdan anında hızlı tren hızında diğer 15 yazı geçmeye başladı. Davacı hep aynı isim; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı.
“1 yazıdan 11 ay yediysen 15 yazıdan toplam 15 yıl… 70 yaşındasın… 85 yaşında hapisten çıkarsın… Dayan Necati…” diyordum kendi kendime… Hakim’in “11 ay 20 günlük hapis cezasını para cezasına çevirdim” sözleriyle beynimin hızlı treninden(!) indim."
UĞUR DÜNDAR'A HAPİS CEZASI
Gazeteci Uğur Dündar, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Yıldırım ve Dündar katılmazken, tarafları avukatları temsil etti.
Duruşmada esas hakkındaki beyanı sorulan Dündar'ın avukatı Ceren Yakışır, dava konusu yazının bütün olarak incelendiğinde kamuoyuna yansıyan tape kayıtlarına dayandığının görüldüğünü belirterek, yazıda herhangi bir hakaret içeren ibare bulunmadığını savundu.
Yıldırım'ın avukatı Serkan Bayram ise sanığın cezalandırılmasını talep etti.
Duruşmaya son verdiğini açıklayan mahkeme hakimi, Uğur Dündar'ı Binali Yıldırım'a yönelik basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Dündar'ın hakaret eylemini alenen gerçekleştirdiği gerekçesiyle cezayı 1 yıl 2 aya çıkaran mahkeme hakimi, verilecek cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkilerini gözeterek, Dündar'ın 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
Mahkeme, sanığın önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı olduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verdi.
Dündar'ın daha önceden 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluştuğunu belirten mahkeme, hapis cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine hükmetti.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Uğur Dündar'ın 5 Nisan 2014 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yazdığı bir köşe yazısında, Binali Yıldırım'a hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıldan 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Hürriyet

Polisi hamile eşinin yanında şehit ettiler

Diyarbakır'ın Hani İlçesi yakınlarında yol kesen PKK’lılar özel otomobiliyle bölgeden uzaklaşmaya çalışan ve yanında hamile eşi bulunan polis memurunun aracını uzan namlulu silahla taradı. Hamile eşinin yaralanmadığı saldırıda başından vurularak ağır yaralanan polis memuru kaldırıldığı hastanede şehit oldu.Salih Eroğlu’nun PKK’lılar tarafından şehit edildiği saldırıda otomobilde eşinin yanı sıra 3 yaşındaki oğlunun da bulunduğu öğrenildi.

Diyarbakır’ın Hani İlçesi Emniyet Müdürlüğü’nnde görev yapan bir polis memuru bugün hamile olduğu belirtilen eşi ile Diyarbakır’a geldikten sonra akşam saatlerinde özel otomobiliyle görev yaptığı ilçeye dönüşe geçti. Polis memuru Hani, Sergenli Köyü yakınlarında bir grup PKK’lının yol kestiğini görünce aracıyla manevra yaparak geri dönmek istedi. Bu sırada PKK’lılar uzun namlulu silahla otomobile ateş açtı. Açılan ateşte başına kurşun isabet eden polis memuru ağır yaralandı. Saldırıda polis memurunun eşinin yara almadığı öğrenildi. 

Ağır yaralı polis memuru helikopterle bölgeden alınarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. Polis memuru burada yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu. Saldırının ardından bölgeye helikopterle özel harekat timleri indirilerek, PKK’lıları etkisiz hale getirmek için geniş kapsamlı operasyon başlatıldı.

ŞEHİT POLİSİN KİMLİĞİ BELİRLENDİ
Diyarbakır’ın Hani İlçesi hamile eşini doktor kontrolü dönüşünde yol kesen PKK’lılardan kaçmak isterken açılan ateş sonucu başından vurulan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polisin Ankara nufusuna kayıtlı Salih Eroğlu olduğu öğrenildi. Olaydan sonra güvenlik güçlerinin bölgede başlattığı operasyon sürüyor.
3 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU DA OTOMOBİLDEYDİ
Diyarbakır Valiliği, Hani İlçesi’nde polis memuru Salih Eroğlu’nun PKK’lılar tarafından şehit edildiği saldırıda otomobilde eşinin yanı sıra 3 yaşındaki oğlunun da araçta bulunduğuru açıkladı. Açıklamada, Diyarbakır Hani karayolunda bölücü Terör örgütü mensuplarınca yapılan hain saldırıda bir polis memurunun şehit olduğu belirtilerek, şöyle denildi:
"09.10.2015 günü saat 18.30 sıralarında, Diyarbakır - Hani karayolu Büyükakören Köyü civarında bölücü terör örgütü mensuplarınca yapılan yol kapama eylemi sırasında, Hani İlçe Emniyet Amirliği kadrosunda görevli Polis Memuru Salih Eroğlu’nun  kullandığı sivil araca yönelik olarak bölücü terör örgütü mensuplarınca silahlı saldırı düzenlenmiştir. Düzenlenen saldırı sonucunda, araç içerisinde bulunan eşi ve üç yaşındaki oğlu yara almadan kurtulmuş ancak polis memuru Salih Eroğlu ağır yaralanmıştır. Helikopterle Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan polis memuru Salih Eroğlu yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Konu ile ilgili olarak tahkikat başlatılmış olup, saldırıyı yapan bölücü terör örgütü mensuplarının yakalanmasına yönelik bölgede geniş çaplı operasyon başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur." DHA

9 Ekim 2015 Cuma

Gazeteci Uğur Dündar'a hapis cezası

Gazeteci Uğur Dündar, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.


Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Yıldırım ve Dündar katılmazken, tarafları avukatları temsil etti.
Duruşmada esas hakkındaki beyanı sorulan Dündar'ın avukatı Ceren Yakışır, dava konusu yazının bütün olarak incelendiğinde kamuoyuna yansıyan tape kayıtlarına dayandığının görüldüğünü belirterek, yazıda herhangi bir hakaret içeren ibare bulunmadığını savundu.
Yıldırım'ın avukatı Serkan Bayram ise sanığın cezalandırılmasını talep etti.
Duruşmaya son verdiğini açıklayan mahkeme hakimi, Uğur Dündar'ı Binali Yıldırım'a yönelik basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Dündar'ın hakaret eylemini alenen gerçekleştirdiği gerekçesiyle cezayı 1 yıl 2 aya çıkaran mahkeme hakimi, verilecek cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkilerini gözeterek, Dündar'ın 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
1 yıl denetim süresi
Mahkeme, sanığın önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı olduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verdi.
Dündar'ın daha önceden 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluştuğunu belirten mahkeme, hapis cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine hükmetti.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Uğur Dündar'ın 5 Nisan 2014 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yazdığı bir köşe yazısında, Binali Yıldırım'a hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıldan 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. (cnntürk.com.tr)

Artık kanser hastalarının çocuğu olabilir!

Yumurtalık nakli, kanser geçirmiş kadınların çocuk sahibi olabilmesi için güvenli ve verimli bir yol olabilir.

Danimarkalı doktorların kısırlık riskiyle karşı karşıya kalan 32 kanser hastası kadın üzerinde denediği bir yöntemde kanser tedavisi başlamadan önce kadınların yumurtalıklarını dondurdular. Tedavi sonunda kadınların yumurtalıkları yeniden vücutlarına nakledildi. 10 kadın başarılı gebelik dönemi yaşadı. İngiliz uzmanlar bu sonucun daha fazla doktoru nakil yöntemini önermeye teşvik etmesi gerektiğini düşünüyor.
Geniş bir araştırmaya göre, güçlü kanser ilaçlarının etkilerinden korunmak için Danimarkalı kadınlar yumurtalıklarının bir kısmını ya da bütününü aldırarak dondurdu.
Yumurtalık dondurma ve nakletme İngiltere'de mevcut ancak yaygın değil. Bunun da nedeni nakillerin kanser hücrelerini vücuda geri taşıyacağı endişesi. Dr. Anette Jensen, Human Reproduction adlı dergide yayımlanan araştırmanın güven verici olduğunu söylüyor.
"Bildiğimiz kadarıyla bu dünya çapında uygulanan en geniş yumurtalık doku nakli ve araştırmalar gösteriyor ki yumurtalık dokusu yumurtalık işlevini güvenli ve verimli bir biçimde geri kazanıyor" diyor Jensen. "Kanseri yenmiş hastaların kendi çocuklarını doğurabilmesi onlar için muazzam bir hayat kalitesi artışı" diye de ekliyor.
İngiltere'nin kadın hastalıkları ve doğum hekimleri derneği Royal College of Obstetricians and Gynaecologists Sözcüsü Profesör Adam Balen da, araştırmanın yumurtalık naklinin kansere neden olan hücreleri geri taşıma riskinin düşük olduğu konusunda daha fazla güvence verdiği kanısında.
"İngiltere'de yumurta dondurmak daha yaygın ancak yumurtalık dondurma bazı durumlarda daha iyi bir seçenek olabilir" diyor Balen ve ekliyor: "Bu harika bir araştırma. İngiltere'de bu hizmetin daha sıklıkla verilmesi konusunda harekete geçilmeli".
Araştırma, nakillerin gebelik dışında, örneğin hormon düzeylerinin normale dönmesi gibi durumlarda da faydalı olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar umut vadeden sonuçlara rağmen uygulamanın hala erken bir aşamada olduğu ve uzun soluklu araştırmaların gerektiği konusunda uyarıyor.
cnntürk.com.tr

Bu Nobel Türkiye’nin

Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar, “Ben bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum” dedi ve ekledi: “Genç beyinlere tavsiyem, hiç yılmasınlar, dış ülkelere gitsinler, çalışsınlar fakat benim yaptığımı yapmayıp, Türkiye’ye dönsünler!”

İsveç Kraliyet Bilim Akademisi’nin Nobel Kimya Ödülü’ne layık gördüğü Prof. Dr. Aziz Sancar, kendisini Nobel’e götüren sürecin temel harcının ABD’de değil, Türkiye’de atıldığını belirtti.

Halen Chapel Hill kasabasındaki Kuzey Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde çalışmalarını sürdüren Sancar’ın Nobel’e giden hayat hikâyesi oldukça ilginç kesitler taşıyor. Hasar gören DNA’nın onarımıyla ilgili mekanizmaları ortaya çıkaran çalışmasıyla bu büyük ödüle layık görülen 69 yaşındaki Sancar, “Sağ olsunlar, annem-babam okumaya büyük önem verirdi” diyerek ailesini hürmetle anıyor. Bilimsel araştırmalar yapmaya daha İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeyken merak saldığını söyleyen ve doktora için 1977’de yurtdışına giden Sancar’a göre, kendisini Nobel’e götüren sürecin temelleri buna rağmen aslında ABD’de değil, Türkiye’de atıldı. Sancar, bunu şu sözlerle dile getiriyor:
‘TEMELİ VEREN TÜRKİYE’
“Biz genelde memleketimizi tenkit etmeyi severiz. Fakat bizim memlekette çok güzel bir eğitim var. Türkiye’de ilkokulumuz, ortaokulumuz, lisemiz, üniversitelerimiz bedavadır. Bana bu imkânlar sağlandı. Türkiye’de üniversitede okurken, orada gördüğüm eğitim, buradaki üniversitelerin seviyesindeydi. Türkiye bizlere çok güzel eğitim sağlıyor. Bunu Amerika’da yapamazsınız. O bakımdan ben bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum. Ben buraya geldim başarılı oldum ama bana bu temeli veren Türkiye’deki eğitimdi. Ben buraya 1974’te geldim, o geldiğim dönemde Türkiye’nin bugünkü imkânları yoktu. Fakat Türkiye beni hazırlamıştı. Buraya geldiğimde araştırma yapabilecek düzeydim.”
‘GENÇLER, ÜLKENİZE DÖNÜN’
Genç beyinlere “hiç yılmamaları” tavsiyesinde bulunan Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dış ülkelere gitsinler, oraları görsünler, çalışsınlar fakat benim yaptığımı yapmasınlar. Türkiye’ye dönsünler. Ben dönemezdim. Askerliği yaptıktan sonra Dicle Üniversitesi’nde bir hekimle görüştüm, oradaki imkânlara baktım, sadece Dicle Üniversitesi’nde değil Hacettepe’de bile, o dönem istediğim araştırmaları yapamazdım. O nedenle dönmedim. Ama şimdi Türkiye çok değişti. Tavsiyem, evet buraya gelin, burayı görün ama sonra Türkiye’ye dönün.” 
‘TÜRKİYE 10 YILDA AVRUPA’YI YAKALAR’
Türkİye’de çok yetenekli bilim insanları bulunduğuna işaret eden, Avrupa ve Amerika’da başka çok başarılı, pırıl pırıl Türk bilim insanları da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Aziz Sancar, şöyle konuşuyor: “Türkiye devleti bilime büyük yatırım yapıyor. O bakımdan ben ümitliyim. Gelecek 10 yıl içinde sanırım Avrupa düzeyine yakın oluruz. Amerika’da Nobel ödülü alabilecek düzeyde araştırmalar yapan insanlarımız var. İnşallah onlar da kazanırlar. Ümitliyim, inşallah başka Nobel ödülleri alanlarımız olur.”
‘KOCAM ABD İÇİN MÜTHİŞ ÖRNEK’
SANCAR’ın eşi Gwen Sancar ise, konuya bir göçmenin başarı hikâyesi olarak bakıyor. Gwen Sancar, “Eşimin başarısı, bu ülkeye gelen göçmenlerin ne yapabileceği, nasıl katkı sunabileceği noktasında müthiş bir örnek. Göçmenlerin ABD’de bilime, dünya bilimine katabileceklerini göstermek açısından bu büyük bir olay” diye yorumluyor.
‘TÜRK’ÜM O KADAR’
Kendisine birçok medya kuruluşundan ulaştıklarını ve bundan memnuniyet duyduğunu belirten Sancar, ancak bazı sorulardan ve sosyal medyada kökenine ilişkin yorumlardan rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin aradığını aktaran Sancar, “Sordukları ilk soru ‘Arap mısınız, kısmen mi Türk’sünüz’ oldu. ‘Arapça ve Kürtçe konuşmuyorum, ben Türk’üm’ dedim. Güneydoğulu olunca bundan kaçamıyorsunuz ama kendimi öyle biliyorum, BBC’ye de söyledim size de öyle söylüyorum” diye konuştu.
CUMHURBAŞKANI TEBRİK ETTİ
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Aziz Sancar'ı telefonla arayarak tebrik etti. Erdoğan, Sancar’a bundan sonraki ilmi çalışmalarında da başarılar dilerken, Sancar ise Cumhurbaşkanı’na nezaketinden dolayı teşekkürlerini sundu.
HOCA SAVUR’DA ZATEN EFSANE
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Kimya Ödülü’nü kazanması memleketi, Mardin’in Savur ilçesinde büyük mutlulukla karşılandı. Savurlular şimdi “gurur kaynağımız” dedikleri Sancar’ı bağırlarına basmak için ağırlamayı bekliyor.
Mardin’in Savur ilçesi bayram yeri gibi. Prof. Dr. Aziz Sancar’ın 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü konuşuyor herkes; evde, çarşıda, kahvede. Tüm ilçe diyor ki, “Evladımız, kardeşimiz, arkadaşımızdır. Toprağımızın insanı, gurur kaynağımızdır.” Aziz Sancar’ı bağırlarına basmak için Savur’a bekliyorlar. Nobel alması hiçbirini şaşırtmamış. Ta, 40 yıl önce ilk görev yeri Savur’a bağlı Sürgücü Bucağı Sağlık Ocağı’nda çalışırken efsane olmuş. Malzeme yetersizliğine rağmen yaptığı ameliyatlarla çok hayat kurtarmış.
KİTAPLARI ODASINDA
Aziz Sancar’ın doğup büyüdüğü evdeyiz. Kuzeni HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, adını Aziz Sancar’ın babasından alan yeğeni Abdülgani ve eşi Mehtap Sancar, kuzeni Emine Sancar ile çocukluk arkadaşları Nezir Yavuz, Muhsin Ayaz, komşusu Hamide Erol bizi sevinçle karşılıyorlar. Mardin taşından yapılmış evi, Aziz Sancar’ın babası Abdülgani Bey yapmış. Doğduğu ve ders çalıştığı odada ders kitapları duruyor. Hepsi, “Gurur duyuyoruz. Kürt, Türk, Arap fark etmez” deyince Abdülgani Sancar, duvardaki bayrağı işaret edip “Biz Türk’üz, anadilimiz Arapça” diyor.
Mithat Sancar, konuşuyor: “Savur’da Kürt-Arap ayrımı yoktur, Bajari-Gundi yani şehirli-köylü ayrımı vardır. Araplara Bajari denir. Ailemiz gibi Aziz Bey de Bajari yani şehirlidir. Araplar da Kürtlere Gundi yani köylü der.”
Aziz Sancar’ın etnik kimliğinin araştırılıp tartışılmasını ayıplıyor. “Aziz Bey duysa çok üzülür. Anadili Arapça olsa da toprağımızın insanı demek doğru olur. Zaten göç nedeniyle köylü-şehirli ayırımı da ortadan kalktı.”
GWEN, GÜVEN YENGE OLMUŞ
Orta yaş üstündeki Savurlular, Aziz Sancar’ın ortaokul ve lise yıllarından itibaren ne kadar çalışkan olduğunu anlatıyorlar. Bir kısmı, “O kadar çok ders çalışıp kitap okurdu ki gençliğini yaşayamadı” diyor. Savurspor’dan arkadaşı Edip Özsoy, “Hakiki kaleciydi. Pehlivan gibiydi. Televizyonda gördüm, yaşlanmıştı.” Kuzeni Emine Sancar ise “Güven Yenge (Aziz Sancar’ın ABD’li eşi Gwen’i kastediyor) bir gelişinde bize anlatmıştı. İlim, fen için çocuk istememiş. Bu yüzden çocukları olmamış.”
ÇALIŞKANA DOLAR FONU
Savurlular, gururla diyorlar ki, “Sancar, ünlü bir bilim adamı olsa da asla unutmadı halkını. Aslını inkâr etmedi.” Savur Lisesi’nde çalışkan öğrencilere dolar üzerinden fon ayırdığını söylüyorlar.
Komşusu Hamide Erol: “Aziz Bey’in adını duyunca heyecanlanmamak mümkün mü? Ben dâhil yüzlerce Savurluyu evinde tedavi etti, derdine derman oldu.”
‘AZİZ HEP ÇALIŞTI’
ARKADAŞLARINDAN Muhsin Ayaz anlatıyor: “Gençliğimizde biz eğlenirken Aziz uyku nedir bilmeden ders çalıştı. İstediği fakülteyi seçecek derecesi varken tıp tercih etti. Şimdi gurur duyuyoruz ama keşke Türkiye yetiştirdiği bu beyne sahip çıksaydı, ABD almasaydı. Neden aynı imkânlar Türkiye’de yok? Neyse ki bütün insanlığın derdi kansere karşı buluş yaptı. Bundan daha büyük hizmet, gurur ne olabilir?”
DEVLETE HER KADEMEDE HİZMET ETTİLER
Aziz Sancar’ın amcası, 1937’de Savur Belediye Başkanlığı da yapan Şevket Sancar, 1932’de genç Türkiye Cumhuriyeti zamanı, Almanya’dan ‘Savur Tayyaresi’ olarak bilinen savaş uçağı ‘Yunkers’lerden bir tane satın alıp THK’ya bağışlayanlar arasında.
Sancar’ın babası Abdülgani Sancar çiftçi. Annesi Meryem Sancar, ev kadını. 8 öz, üç üvey kardeş. Aziz Sancar, kardeşlerin 7’ncisi.
En büyük ağabeyi Kenan Sancar, 1985’te Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı, emekli tuğgeneral. Kurmay olmadığı halde Tuğgeneral olan ender albaylardan.
Ağabeyi Tahir Sancar, emekli Yarbay. Küçük kardeşi Hasan Sancar, makine mühendisi.
Ablaları Yıldız, Edibe, Seyran Sancar ev kadınları.
Ağabeyi Orhan Sancar, emekli işçi.
‘AZİZ YAKINDA KANSERE DE ÇARE BULUR’
MARDİNLİ Prof. Dr. Aziz Sancar'ın Nobel Ödülü'nü alması, İzmir'in Seferihisar İlçesi'nde yaşayan ağabeyi emekli Tuğgeneral Kenan Sancar'a da büyük sevinç yaşattı.Kenan Sancar (83) şunları anlattı:
"Ben subay olduktan sonra Aziz'i Ankara’ya yanıma aldım. İlkokul üçüncü sınıftan itibaren yanımda okudu. Ortaokul ve lise eğitimini tekrar Savur'da yaptı. Böyle bir başarı elde edeceği zaten belliydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni dereceyle bitirdikten sonra Mardin'e döndü. Savur'un köyünde iki yıl sağlık ocağında doktorluk yaptı. Burada hasta köylüler için Kürtçe öğrendi."
‘ÖNCE REDDETTİ’
Yaklaşık iki yıl Mardin Savur'da kaldıktan sonra TÜBİTAK'ın bursuyla kardeşinin ABD'ye gittiğini anlatan Kenan Sancar, kardeşinin en son bir ay önce eşiyle Seferihisar'a yanına geldiğini de anlatan Kenan Sancar, o günkü sohbetlerini de şöyle anlattı:
"Bilim çalışmalarıyla ilgili fazla bir konuşma da yapmadı. Sadece isminin Nobel için geçtiğini söyledi. Bu kadar önemli bir olayı, 'bakalım ne olacak' sözleriyle, geçiştirdi. Kansere karşı bilimsel araştırmalarını sorunca, ‘Bir bomba patlatabiliriz’ dedi. Onunla gurur duyuyorum. Kanser tedavisi için de kendisinden bir başarı bekliyorum. Aziz kısa zamanda ona da bir çare bulacaktır. Bizim için onun başarılı olması, özel bir durum değil çünkü kendisi dünyadaki üç önemli isimden birisidir." 
Bahar DEMİREL/DHA - Gülden AYDIN - Taylan YILDIRIM -Tufan HAMARAT/DHA

Suriyeli kızın resmi tartışma yarattı

"Ben güvenli ve temiz bir hayat yaşamak, gurme yemekler yemek, güzel giysiler giymek ve lüks içinde bir yaşam istiyorum…tüm masraflar başkasına ait olmak koşuyla. Aklıma bir fikir geldi. Mülteci olacağım". Yukarıdaki resmin metninde bunlar yazıyor.

BBC Trending'in haberine göre görsel ve içindeki metin geçen ay sağcı Japon bir sanatçı tarafından Facebook sayfasına konmuştu. Şimdi ise on binden fazla insan Change.org sitesinde yer alan imza kampanyasına katılarak bu resmin indirilmesini talep ediyor. Kampanyayı başlatanlar kendilerini "Irkçılığa izin verme grubu" olarak tanımlıyor ve Facebook'un bu çizimin Suriyeli mültecilere yönelik bir ırkçılık olduğunu kabul etmesini bekliyor.
Japan Times gazetesi Facebook'un kendi kurallarını ihlal etmediği için resmi indirmediğini ancak sanatçının kendisinin resmi kaldırdığını yazdı. Fakat sanatçı Toshiko Hasumi BBC Trending'e yaptığı açıklamada imza kampanyasını başlatanların solcu aktivistler olduğuna inandığını söyledi.
"Ben onlarla ilgili olumsuz pek çok siyasi manga (japon çizimler) çizdim. Bu yüzden bana saldırıyorlar" diyor Hasumi.
Japonya Suriyeli ve Iraklı mültecilere yardım için 810 milyon dolar yardım yapmayı kabul etmişti. Fakat Japonya başbakanı Shinzo Abe çatışma yüzünden yer değiştiren mültecileri ülkesine almayı reddediyor. Japonya 5 bin mülteci başvurusundan sadece 11'ini kabul etti.
Japonya'da ülkenin yaşlanan ve azalan nüfusuna karşın göç büyük bir tartışma konusu olmayı sürdürüyor.
Kendisini muhafazakar olarak niteleyen Hasumi çizim ve ona ilişkin metinde herhangi bir ırk ya da milliyet belirtmediğini söylüyor. Buna karşın Lübnan'daki bir mülteci kampında Jonathan Hyams tarafından çekilen 6 yaşındaki bir kız çocuğunun fotoğrafından esinlendiğini kabul ediyor.


`SAPKIN BİR ÖNYARGI İÇİN MASUM BİR ÇOCUK KULLANILDI`
Hasumi dün resmi Facebook sayfasından Hyams'ın ricası üzerine indirmiş. Hyams daha önce "Bu kadar sapkın bir önyargıyı ifade etmek için masum bir çocuğun resmini kullanmayı seçenler yüzünden derin bir üzüntü duydum ve şoktayım" şeklinde tweet atmıştı.
Çizimi kaldırmasına rağmen Hasumi eseri konusunda özür dilemiyor.
"Avrupa ülkelerinin kurban seçilmesini ve bu sahte göçmenler tarafından çok çalışan insanların acı çekmesini istemiyorum" diyor. Manga sanatçısı küçük bir kızın fotoğrafını kullanarak kışkırtıcı olmaya çalıştığını da kabul etti.
"Bu kızı kullanmamın nedeni eğer yaşlı bir adam çizseydim bu kadar dikkat çekmeyecekti. Gerçekten perişan durumda olan mülteciler var. Ben sadece kendini kurbanmış gibi gösteren, kendi çıkarları için hareket eden ve medya ilgisini kötüye kullanan sahte mültecileri kabul etmiyorum" diyor Hasumi. (bbctürkçe)

8 Ekim 2015 Perşembe

İstanbul'da Cumartesi günü büyük kesinti

İstanbul'da 10 Ekim Cumartesi günü büyük çaplı bir elektrik kesintisi yapılacak.


BEDAŞ'tan yapılan açıklamada elektrik kesintisinin yapılacağı ilçeler ve kesinti saatleri şöyle açıklandı:
Eyüp: 12:00 -13:00 saatleri arası, İslambey Mahallesinin; Bostan, Çeşme, Göztepe, Argaç, Dirim Sokakları ve civarı.
Eyüp: 09:00 - 15:00 saatleri arası, Mithatpaşa Mahalllesinin; İstanbul, Davutpaşa Caddeleri, Yeşilçam, Kızılçam Sokakları, Opet Kemer Petrol, Alınteri Su, Kuzey Kaynak, Tümeks Tekstil, Kurt Kemeri Orman İşletmesi, Gürsu Dolum Tesisi, Fındıksu Dolum Tesisi, Sunflower Evleri, Turkcell, Vodafone Baz İstasyonları ve civarı.
Eyüp: 14:00 - 15:00 saatleri arası, Defterdar Mahallesinin;Çömlekçiler Caddesi,Haliç Köprü Altı Emniyet,Cami,Su Deposu ve civarı.
Bağcılar: 08:00 - 16:00 saatleri arası, Mahmutbey Mahallesinin,Taşocağı Yolu Caddesi ve civarı.
Bağcılar: 01:00 - 06:00 saatleri arasında, Kirazlı Mahallesinin; Ahmet Kabaklı, Cahit Sıtkı Tarancı Caddeleri, Anıl, Sultan, Kartal, Özge, Tepebaşı, Kaan, Kıbrıs, Kanuni Sokakları ve civarı.
Bağcılar: 01:00 - 08:00 saatleri arası, Evren Mahallesinin; Evren Caddesi, Kafes, Ebru, Gülnihal, Yalçındağ, Barış, Hafızoğlu,Yalçın, 1,2,3,Koçman Çıkmazı Sokakları ve civarı.
Arnavutköy: 08:00 - 16:00 saatleri arası Tayakadın Mahallesi ve civarı.
Arnavutköy: 06:00 - 18:00 saatleri arası, Boğazköy İstiklal Mahallesinin;Fenertepe Villaları içi yolu,Fenertepe Villaları ve civarı.
Zeytinburnu: 10:00 - 11:00 saatleri arası, Maltepe Mahallesinin;Çifte Havuzlar,Esenler Caddeleri,Hayat,Özgür Sokakları,Demirciler Çarşısı A-B Blok,Hür Kent Sitesi,Hasan Altay İş Hanı ve civarı.
Zeytinburnu: 08:00 - 19:30 saatleri arası, Maltepe Mahallesinin;Gümüşsuyu,Maltepe Caddeleri,Fatih Şehitleri Sokak,Aloğlu İş Merkezi,Erak Mavi Jeans ve civarı.
Beyoğlu: 09:00 - 15:00 saatleri arası, Sütlüce Mahallesinin;İmrahor,Karaağaç Caddeleri,1.Bayır,2.Bayır,Dutluk,Sandalcı Kerim Sokakları ve civarı.
Kağıthane: 09:00 - 16:00 saatleri arası, Mehmet Akif Ersoy Mahallesinin;Etibank,Cengiz Topel Caddeleri, Menekşe, Okul, Pınar, OkulArkası, İstiklal, Serçe, Fatih, Haliç, Baran, Birlik, Erzincan, Gül, Zümrüt, Mevlana, Yeniyol Sokakları ve civarı
Silivri: 14:00 - 18:00 saatleri arası, Mimarsinan Mahallesinin;15.Cadde Yeni Sanayi Sitesi G-E Blokları ve civarı.
Silivri: 09:00 - 18:00 saatleri arası Gümüşyaka Mahallesinin; Özgüven, Gümüşyaka Sahilyolu,Ertuğrul Gazi,Melih Cevdet Anday, Memduhoğlu, Büyükyalı, Emir Sultan, Altınkum, Aksular, Ömer Seyfettin, Niyazi Albayrak, Gümüşkumsal, Sami Albayrak,Rahmi Albayrak, Kemal Kayacan,Necip Fazıl Kısakürek, Albayrak, Hacı Arif Bey Caddeleri ve civarı.
Sarıyer: 08:00 - 18:00 saatleri arası, Kilyos, Demirciköy, Uskumruköy, Gümüşdere Mahalleleri, Boğaziçi Üniversitesi Sarıtepe Kampüsü ve civarı.

Nobel Edebiyat Ödülü Svetlana Alexievich'in

Nobel Edebiyat Ödülü'nün bu yılki sahibi, Beyaz Rus yazar ve araştırmacı gazeteci Svetlana Alexievich oldu.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından, Nobel Edebiyat Ödülü'nün 67 yaşındaki Svetlana Alexievich'e verildiği açıklandı. Akademi’nin Başkanı Sara Danius açıklamasında, "Alexievich’in çalışmaları, günümüz dünyasında eziyet ve cesaretin anıtıdır" dedi. Alexievich, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan 14'üncü kadın yazar oldu.

SVETLANA ALEXIEVICH KİMDİR?

67 yaşındaki Beyaz Rus yazar ve araştırmacı gazeteci Svetlana Alexievich, pek çok ulusal ve uluslararası ödüle layık görüldü. II. Dünya Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, Çernobil faciası, SSCB'nin dağılması gibi dramatik olayları yaşadı, bu olaylara tanık olanlarla röportajlar yaptı. Yazıları rejimi rahatsız edince 2000 yılında hakkında yasal kovuşturma başlatıldı. Bunun üzerine ülkesini terk etti. Hayatının sonraki 10 yılını kendisine kucak açan Paris, Gothenburg ve Berlin gibi şehirlerde, siyasi sürgün olarak geçirdi. Nihayet 2011 yılında ülkesine geri döndü. Yazarın kitapları, SSCB'de yaşamış insanları anlatıyor. Sovyet-Afgan Savaşı'nın ilk ağızdan anlatıldığı Çinko Çocukları ve Çernobil kazasının ele alındığı Çernobil'den Sesler isimli kitapları en önemli eserleri.Savaşın Kadınsı Olmayan Yüzü isimli ilk kitabını 1985 yılında yazdı. Kitap, kısa sürede birçok baskı yaparak, 2 milyondan fazla sattı. Romanda, II. Dünya Savaşı daha önce çok da ele alınmayan yönleriyle, bir kadının monologları şeklinde anlatılıyor. Son Tanıklar: Çocuksu Olmayan Öyküler isimli kitabında savaş, kadın ve çocukların gözünden anlatılıyor. 1993 yılında, SSCB'nin dağılması sonucunda umutsuzluğa kapılıp, intihara teşebbüs eden insanların öykülerinin anlatıldığı Ölümle Efsunlananlar isimli kitabını yayınladı. Aleksiyeviç'in kitapları, aralarında Türkçenin de olduğu toplam 19 farklı dile çevrildi. Kitapların yanı sıra 21 belgeselin metnini hazırladı ve üç tiyatro oyununun senaryosunu yazdı.

TWEET ATARAK TEŞEKKÜR ETTİ
"İsveç Akademisi beni 2015 Nobel Edebiyat Ödülü ile onurlandırdı. Şimdi İsveç'ten telefon aldım. Mutluyum, çok mutluyum! Teşekkürler."

İstanbul'da bir yeşil alan daha rezidans olacak

İstanbul Büyükçekmece’de sahile yakın 30 bin metrekare yeşil alan belediye ile bölge halkının arasını açtı. Bölge halkı ve STK’lar ‘yeşil alanda yapılaşma olmasın’ derken, belediye ise ‘mülk bizim, otel ve rezidans yapacağız’ diyor. Etrafı tellerle çevrilen alanın kapısında polis bekliyor, vatandaşın parka girmesi yasak.


2013’te Büyükçekmece’de başlayan yeşil alan kavgası son günlerde yeniden alevlendi. Sahildeki ‘Albatros Parkı’nın sahibi Büyükçekmece Belediyesi. Belediye bu alanda otel, rezidans ve dükkan yapmak istiyor. Bölge halkı ve sivil toplu kuruluşları ise buna karşı. Dönem dönem bölgede eylem yapan, durumu protesto eden ‘Diren Büyükçekmece Platformu’, yaklaşık 30 bin metrekare alanda ağaç kesildiğini iddia ediyor. Bunun üzerine parka çadır kuran ve 27 gün nöbet tutan platform temsilcileri pazar günü polis ve zabıta müdahalesi ile alandan çıkarıldı. Platform sözcülerinin açıklamalarına göre 20 kişi gözaltına alındı, sonrasında serbest kaldı.

YAPILAŞMA OLMASIN
Parkın yapılaşmaya açılmaması için mücadeleye devam edeceklerini belirten Diren Büyükçekmece Platformu temsilcileri İlker Kolukısa ve Pelin Çınar, CHP İl Başkanlığı’na ve Ankara’ya gitmeyi planladıklarını söylüyor. 4 Ekim pazar günü polis müdahalesi ile alandan çıkarılmalarını eleştiren temsilciler, “Biz fidan dikim etkinliği yapacaktık ama izin vermediler. Belediye ağaç kesmedik diyor ama yeşil bir parkın geldiği durum ortada. Her sabah ağaç kesiliyor haberi ile parka koşuyorduk. Makina ile zarar verip sonra yıkılma riski var diyorlar. Alanda korunması gereken tarihi ağaçlar var. Bu alan bizim tek yeşilimiz ve kesinlikle yapılaşma olsun istemiyoruz” diye konuşuyor.
BELEDİYENİN MÜLKÜ
Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ise park alanının 1957’den bu yana belediye mülkü olduğunu söylüyor. Park alanına otel, rezidans ve yeme-içme mekanları planladıklarını belirten Akgün, farklı mimari gruplarla proje çalışmalarına başladıklarını ifade ediyor. 30 bin metrekare alanın 10 bin metrekaresinde yapılaşma olacağını belirten Akgün, “Yeşil alan yok ediliyor deniyor ama aksine biz orda büyük bir proje planlıyoruz. 10 bin metrekare inşaat sonrası kalan 20 bin metrekare alan ve önündeki sahil alanı birleştirilip 190 bin metrekare yeşil alan yaratacağız” diyor.
EMSAL İKİ KEZ DÜŞTÜ
Daha önce alanda 109 odalı bir otel olduğunu ve bu yapının 2000 yılında yıkıldığını belirten Akgün, “Bu parseller 1979 yılında turizm alanı ilan edilmiş ve plana emsal ve kat yüksekliği kısıtlaması getirilmemişti. 1999 yılına kadar otel, motel, lokanta, çay bahçesi ve kamping alanı olarak hizmet veren belediyeye ait turizm tesisleri vardı. 2000 ve 2004 yıllarında onaylanan imar planlarında yine turistik tesis alanı olarak korundu. Emsal serbest olması nedeniyle yoğun yapılaşma oluşmaması için 2007 yılında belediyemizin talebi doğrultusunda emsal 3 olarak sınırlandı. 2011 de ise turizm yapılaşmasının dışında kısmen ticaret, kısmen de konut için teklif edilen plan tadilatı onaylandı ancak bu sefer de inşaat alanında yüzde 50 kısıtlamaya gidilerek yapılaşma 3 emsalden 1.5 emsale indirildi. 1979 yılından bu yana turizm alanı olarak ayrılmış olan bu parseldeki yoğunluk azaltıcı plan tadilatı kararları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından da onaylandı” diye konuştu.
SİYASİ HASMIM BU OLAYI YAPTI
Parti içindeki isimlerin kendisini yıpratmak için bu olayları başlattığını öne süren Hasan Akgün, “Konu esas itibariyle, yeşil alan meselesi değil beni yıpratmaya çalışan parti içindeki muhalif birkaç kişinin kamuoyunu yanıltma girişimi. Bu girişimin içinde bulunduğumuz kritik seçim sürecinde CHP’ye zarar vercek. Benim siyasi hasımlarım var ve onlar bu işi yaptı. Bu kişiler gençlerin de aklını karıştırıyor. Ne var belediye bu işi yapıp para kazansa. Kime ne zararı var” şeklinde konuştu. Park alanında ağaçların kesildiği iddialarına da yanıt veren Akgün, “2 kuruyan ağaç kaldırıldı. 5-10 tane ağacın da yeri değişecek” dedi.
Başka yeşil alanımız yok
Belediye Başkanı Hasan Akgün’ün otel ve rezidans projesine karşı çıkan bölge halkı yaklaşık bir aydır arazide nöbet tutarak eylem yapıyordu. 1 Ekim’de polis müdahalesiyle eylemlerini sonlandırmak zorunda kalan grup önceki gün kesilen ağaçların yerine yenilerini dikmek istedi. Ancak, polis ve zabıta tarafından engellendi. Arazinin girişi kapatıldı. CHP milletvekili Ali Şeker ve Melda Onur da eyleme destek verdi. Bölgenin bağlı olduğu Atatürk Mahallesi’nin 23 yıllık muhtarı Alkış Barış, 15 yıldır Albatros için direnişte olduğunu söyleyerek arazinin satılmasına karşı çıktıklarını anlattı: “Albatros, 1960’larda bungalovların da olduğu bir kamp alanı olarak kullanılıyordu. 2000’de maddi durum iyi olmayan kişiler işgal etmeye başlayınca bungalovlar kaldırıldı. O dönemden sonra ağaçları kesmeye başladılar. Son üç yıl içinde ağaç kıyımı hız kazandı. Çevre derneklerinden de destek gelmedi. Bu arazinin satılmasını istemiyoruz çünkü başka yeşil alanımız kalmıyor. Buralar betonlaşınca biz o alana giremeyeceğiz. Belediyenin mülkü ama bizim de hakkımız var çünkü bu belediyeyi biz seçtik. Burayı tekrar ağaçlandıralım ve yeşil alan olarak kullanalım. Bu talebimizi Belediye Başkanı Hasan Akgün’e ilettik ama kabul etmiyor.”
Zeynep Bilgehan / Hürriyet

7 Ekim 2015 Çarşamba

Baba 4 yaşındaki kızını başörtüsü kaydı diye öldürdü

Hindistan'da Zafer Hüseyin adlı baba, akşam yemeğinde başörtüsü kayan 4 yaşındaki kızını döverek öldürdü.

 Hindistan’ın Uttar Pradesh eyaletinde yaşayan Zafer Hüseyin adlı baba, akşam yemeğinde başörtüsü başından kayan 4 yaşındaki kızını döverek ölümüne neden oldu.

Duyanları dehşete düşüren olay, cumartesi günü yaşandı. İddialara göre, ‘dupatta’ adı verilen geleneksel başörtüsü yemek yediği sırada başından kayan 4 yaşındaki kız çocuğu, babası tarafından feci şekilde dövüldü.

Kızının kafasını defalarca sert zemine vuran zalim baba, küçük kızını öldürdü. Karısından, küçük kızın cansız bedenini gömmesini isteyen Hüseyin, bunu reddeden eşinin ihbarı üzerine polis tarafından yakalandı.

Zavallı kızın cansız bedeni, otopsi için morga gönderildi.


Komşuları Zafer Hüseyin’in, zihin sağlığının yerinde olmadığını ve dini kuralları sıkı sıkıya takip ettiğini belirtti.

Hindistan’ın kuzeyinde yer alan ve çoğunlukla Müslümanların yaşadığı Uttar Paradesh eyaletinde, kadınların ev de dahil özel ve kamusal alanda başörtüsü takmalarıyla ilgili sert kanunlar bulunuyor.

Geçtiğimiz yıl Mart ayında, Polonya vatandaşı bir kadın, hicab giymeyi reddettiği gerekçesiyle Müslüman kocası tarafından Londra’daki dairesinde bıçaklanarak öldürülmüştü. Sözcü

101 yaşındaki foto muhabir hala çalışıyor

Japonya’nın ilk kadın foto muhabiri Tsuneko Sasamoto, 101'inci doğum gününü geride bırakmasına rağmen hala fotoğrafçılığa devam ediyor. Profesyonel fotoğrafçılık kariyerine 25 yaşında başlayan Sasamoto, dünyanın en eski fotoğrafçılarından birisi olarak biliniyor.

Japon Savaşı öncesi ve sonrasına ait önemli karelere imza atan Sasamoto’nun fotoğrafçılık dünyasına ait birçok ödülü bulunuyor.
Sasamoto, kariyerinin önemli bir bölümünü, Japonya’da modernizasyon ve batılılaşmanın ön plana çıktığı Meiji dönemine ait kadınlara ve bilinmeyen kahramanlara ayırdı.  
Bir televizyon kanalına verdiği röportajda konuşan Sasamoto, “Japonya’da insanların yaşlarına gereğinden fazla kafa yoruluyor. Yetmiş yaşıma geldiğimde insanların bana fotoğrafçılığa devam edebilmek için çok yaşlı olduğumu söylemelerini istemiyordum. Bu yüzden yaşımı bir sır gibi sakladım.” demişti. 
 Bir asrı aşkın yaşına rağmen hala fotoğraf çeken Sasamoto’nun, “Asla tembel olmamalısınız. Bu, yaşamınızda pozitif kalmanın ve pes etmemenin temel esasıdır. Hep ileriye gidebilmek için kendinizi zorlamaya ve hayata dair farkındalıklara ihtiyacınız var.” ifadeleri dikkat çekti. 

Geçen yıl sol eli ve her iki bacağı kırılan ve iyileştikten sonra fotoğraf çekmeye devam etmek isteyen Sasamoto, “Ölünceye kadar çalışmak istiyorum. Daha fotoğrafını çekmek istediğim çok şey var.” şeklinde konuştu.  cnntürk

Dünyayı şoke eden haber!

Dünyayı şaşkına çeviren haberin adresi Hindistan. Dört yaşındaki küçük çocuk şiddetli karın ağrısı şikayetiyle hastaneye götürüldü. Karnında bir tümör olduğundan şüphelenilen küçük çocuğun içinden bakın ne çıktı...


Şaşkınlık veren olay Hindistan'ın Kharikabandh köyünde meydana geldi. Şiddetli karın ağrılarıyla hastaneye götürülen küçük çocuğun karnından bir fetüs çıktı. Dünyada görülme ihtimali 5 milyon doğumdan 1'den az olan ve tarihte yalnıza 200 örneği bulunan "fetüs içinde fetüs" (FIF) vakası dünyayı şoke etti. 
Küçük çocuğun içinde elleri, kolları ve kafasının bir bölümü gelişmiş şekilde bulunan embriyonun anne karnında ölen ikizi olduğu ortaya çıktı. Hamileliğin ilk safhalarında gerçekleşen olay henüz gelişemeden ölen ikizin, göbek bağı yoluyla kardeşinin içine girmesiyle meydana geldi.
Uzun süren bir operasyondan sonra fetüs çocuğun içinden çıkarıldı. Ameliyatı gerçekleştiren Doktor Shirshendu Giri, basına yaptığı açıklamada çocuğun durumunun iyi olduğunu ve gözlem altında tutulduğunu belirtti. cnntürk.com.tr

Öpüştüğü erkeği bulmak isterken...

İngiltere’de bir gece kulübünde doğum gününü kutladığı sırada tanışıp ve hatta öpüştüğü adamın cep telefonu numarasını yanlış kaydeden Pippa McKinney onu sosyal medyada arayınca büyük düş kırıklığına uğradı.

Hürriyet'in haberine göre; Gizemli delikanlı ile çektirdiği fotoğrafı Facebook’ta paylaşan 22 yaşındaki McKinney, takipçilerinden bu kişiyi bulmasına yardım etmelerini istedi.
Fotoğraf kısa sürede 17 bin kişi tarafından beğenilip 2 bin kişi tarafından paylaşıldı ve Matt isimli gencin kimliği bulundu. Ancak fotoğrafı ilk gören kişi Matt değil, onun her şeyden habersiz kız arkadaşı Emily oldu.

Emily fotoğraf nedeniyle sevgilisini terk ettiğini sosyal medyada paylaşırken, Pippa McKinney de ilişkinin sona ermesine neden olduğu için eleştiri oklarının hedefi oldu.
hürriyet.com.tr

Kanyonda öldüren poz

İngiliz turist kız, tur rehberinin teşvikiyle fotoğraf çektirmek isterken kanyondan düşüp yaşamını yitirdi.

Avustralya’nın kuzeyindeki Kings Kanyonu’nda bir yamaçtan sarkarak fotoğraf çektirmeye çalışan 23 yaşındaki İngiliz turist Zoe Woolmer, 30 metre yükseklikten yere çakılarak hayatını kaybetti. Woolmer’i canına mal olan fotoğrafı çektirmeye teşvik eden tur rehberi hakkında da soruşturma başlatıldı. Woolmer’ı hayatını kaybettiği noktaya götüren ve fotoğraf çektirmeye teşvik eden rehber Rebecca Gethen’in olay sırasında sadece 6 haftadır tur rehberliği yapmakta olduğu açıklandı. Konuyla ilgili görülen soruşturmada bölgede çalışan tur rehberlerinin turistleri bu tehlikeli bölgede fotoğraf çektirmeye sık sık teşvik ettiği ve “Böyle bir trajedinin gerçekleşmesinin gerçekten de an meselesi olduğu” belirtildi. Hürriyet