3 Aralık 2015 Perşembe

Türkiye'den Rusya'ya karşı hamle

Rusya'nın Türkiye'ye yönelik yaptırım kararlarının ardından Ankara harekete geçti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in imzaladığı Türkiye'ye yönelik yaptırım kararlarının ardından Ankara harekete geçti. Önceki gece Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek başkanlığında üç saatlik bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıdan "kırmızı hat planı" çıktı. Sabah'ın haberine göre Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun onayına sunulacak planın ayrıntıları şunlar:
İLK ADIM YAŞ SEBZE-MEYVE: Rus gümrüklerinde kasten bekletilen yaş meyve- sebzelerin iadesi sağlanacak. gümrük bakanlığı konuyla ilgili devreye girdi. İhracatçılarla bir araya gelinerek gümrükten gelen malların nasıl değerlendirileceğine karar verilecek.
RUS ÜRÜNLER KIRMIZI HATTA: Rusya'dan gelen ürünler 'kırmızı hat'a alınacak. Mallar tam sayım kapsamına alınarak denetimler sıklaştırılacak.
TEKSTİL-HAZIR GİYİME DESTEK: Hükümete, ihracatçıların zarar görmemesi için tekstil-hazır giyim, elektrikli makine, kimyasal ürünlerin başka pazarlara yönelmesine destek verecek.
KONTRATLI İŞLEMLER: Müteahhitlik gibi kontratlı işlemler ile doğalgaz alımında alternatif kaynaklar değerlendirilecek.

DOĞALGAZDA YENİ ALTERNATİF

TRANSİTE YAVAŞLATMA: Rusya'nın Türkiye'den transit olarak kullandığı güzergâhlarda yavaşlatmalara gidilecek. Rus plakalı kamyon ve TIR'lar tam tespit yöntemiyle (içindeki mallara tek tek bakılacak) denetlenecek.
TİCARET ANLAŞMALARI: Rus tarafının bütün çağrılara karşın yaptırımları genişletmesi yönündeki adımlarına karşılık tercihli, serbest ticaret anlaşmaları yeniden masaya yatırılacak. Bu anlaşmaların yavaşlatılması da seçenekler arasında yer alıyor.
ÜÇÜNCÜ NÜKLEER SANTRAL: Üçüncü nükleer santral konusunda Rus şirketlerin devre dışı bırakılması seçenekler arasında.
TURİZM SEKTÖRÜNE ÖNLEMLER: Turizm sektörünün rezervasyon iptalleri nedeniyle zora girmesi önlenecek. Farklı ülkelere indirimli kampanyalar düzenlenecek. Ucuza konaklayan Ruslar'a karşı avantajlı tur paketleri mercek altına alınacak. 
 
İŞADAMLARINA AYNI MUAMELE: Türk işadamlarına çıkardıkları zorluklara karşılık Rus işadamlarına da dönüş bileti sorulacak. 
 
DOĞALGAZ TEDARİKİ : Gerekirse sözleşme yenilenecek. Spot piyasadan LNG alımı ile stoklar desteklenecek. Nijerya, Cezayir'den LNG alımı artırılacak. 
 
İHRACATÇI 'İTİDAL' İSTEDİ
 
Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş'la bir araya gelen Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, Rus işadamlarına "itidal" çağrısı yaparken, "İşadamları barış elçisidir. Bu süreçte de öyle davranarak milliyetçi çıkışları bastırmalılar" dedi.
 
RUSYA NE YAPTI? 
 
Türk firmaları güvenliği ilgilendiren alanlarda faaliyet yürütemeyecek.
 
1 Ocak 2016'dan itibaren Türk vatandaşlarının, Rusya'da işe alınmasına yasak getiriliyor.
 
Sebze-meyve ve zırai ürünlerin ithalatına sınırlama geliyor.
 
Rusya'ya taşımacılık yapan araçlar, sıkı kontrol ve denetim altına alınacak. Charter seferlerin tamamı askıya alınıyor.
 
1 Ocak 2016 tarihinden itibaren vizesiz seyahat uygulaması dondurulacak.
 
Karadeniz ve Azak Denizi'ndeki tüm limanlarda Türk gemilerine kontrol güvenliği artırılacak.
 
TÜRKİYE NE PLANLIYOR?
 
Rus gümrüklerinde kasten bekletilen yaş meyve-sebzeler iade edilecek.
 
Rus ürünleri 'kırmızı hat'a alınacak. Tam sayım yapılarak denetlenecek.
 
Doğalgaz alımında alternatif kaynaklar değerlendirilecek. Nükleer santralde Ruslar devre dışı kalabilir.
 
Rusya'nın Türkiye'den transit olarak kullandığı güzergâhlarda yavaşlatmalara gidilecek.
 
Ucuza konaklayan Ruslar'a karşı avantajlı tur paketleri mercek altına alınacak.
 
Karşılık tercihli, serbest ticaret anlaşmaları yeniden masaya yatırılacak.
(Kaynak:habertürk.com.tr)

Erdoğan: İspatla 5 dakika durmam!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Üniversitesi'ndeki fahri doktora töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar Üniversitesi’ndeki Fahri Doktora Töreni’nde Rusya-Türkiye krizi hakkında son dakika açıklamalar yaptı. Erdoğan, IŞİD petrolleri iddiası için sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’te yaptığı açıklamayı tekrarlayarak, “iddia ispatlanırsa ben cumhurbaşkanlığı koltuğunda beş dakika durmam” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları…

- Türkiye tarihi ve coğrafi özellikleri ile birçok fay hattının kesiştiği noktada. Tüm kardeşlerimiz için sağlam bir duruş sergilemeye çalışıyoruz. Irak ve Suriye’de yaşanan olaylar daha da tırmanmaya devam ediyor. Sınırlarımız bu ülkelere çok uzak. Buralarla hiç ilgili olmayanların buralara girmelerini anlamak mümkün değil. Terör örgütleri ile mücadele edilecekse eyvallah bunu birlikte yapalım. Ama terör bahanesiyle masum insanlar öldürülüyorsa bu yanlıştır. Bu bahane ile siviller öldürülemez.

- Hatay sınırımızda üzüntü verici bir olay yaşadık. Sınır ihlali yapan uçaklardan bir tanesi Suriye uçaklarına dönerken, bir diğeri uçaklarımız tarafından Türkiye sınırları içinde düşürüldü. Daha sonra bu uçağın Rusya’ya ait olduğu ortaya çıktı.

- Ekim’de bizzat Putin’le telefonda görüştüm, uyardım. ‘Yanlışlık var’ dediler. Bu söylediklerim 3-4 Ekim’de oldu. Putin, ‘Bundan sonra olmayacak’ dedi. Her millet karşısındaki millete saygılı olmalı. Zalim, katil Esed’in ülkesinde sizin ne işiniz var? Siz de bu zulme ortak olmuş durumdasınız.

IŞİD PETROLLERİ İDDİASI

- Özellikle DAİŞ’in petrollerini Türkiye’nin satın aldığını söylemek gibi bir iftiranın içerisine girmek, böyle bir iftirayı Türkiye’ye atma hakkına kimse sahip değildir. Türkiye, bir terör örgütünden petrol alacak kadar ahlaki değerlerini kaybetmemiştir. Böyle bir iftirayı Türkiye’ye atma hakkına kimse sahip değildir. türkiye bir terör örgütünden petrol alacak kadar ahlaki değerlerini kaybetmemiştir. Bunu ispat ettikleri anda ben cumhurbaşkanlığı koltuğunda bir dakika durmam. ancak iftirayı atanların da oturdukları koltukta durmamaları gerekir. sözcü.com.tr

2 Aralık 2015 Çarşamba

Özgecan davasında sona gelindi

Özgecan Aslan'ın katil zanlılarının yargılandığı davanın Perşembe günü yapılacak 3. duruşmasında karar çıkması bekleniyor.

Özgecan’ın hunharca katledilmesi davasında katil zanlıları minibüs şoförü, babası ve şoförün arkadaşı hakkında karar çıkması bekleniyor.

Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca katledilen üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın katil zanlıları minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmittin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’nin tutuklu yargılandığı davanın 3′üncü duruşması, perşembe günü yapılacak.
Aslan Ailesi’nin avukatlarından Sevim Küçük, gelinen aşamada yargılamanın bitirilerek karar verilebileceğini söyledi.

11 Şubat’ta evine gitmek için minibüse binen ancak 2 gün sonra yakılmış cesedi bulunan Özgecan Aslan’ı öldürdükleri iddiasıyla Ahmet Suphi Altındöken’in ‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs ve cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’; Necmittin Altındöken ile Fatih Gökçe’nin ise ‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırı’ suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle Tarsus 1′inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın 3′üncü duruşması yapılacak.

Tutuklu sanıkların da salonda hazır olacağı duruşmada karar beklediklerini kaydeden Sevim Küçük, şunları söyledi:

“Geçtiğimiz celsede savcı esas hakkındaki mütalaasını vermişti. Biz de bu mütalaaya karşı beyanlarımızı söyledik. Ancak, sanık avukatları bu beyanlarımıza karşı yazılı cevap vereceklerini ifade etmişti. Mahkeme heyeti bu isteği yerinde görerek duruşmayı ertelemişti. Bize göre suç sabit, dosya karara hazır durumdadır. Bu açıdan yapılacak üçüncü duruşmada büyük ihtimalle, olağanüstü bir durum yaşanmazsa karar çıkacaktır.”

Savcının, her üç sanık için de kasten, canavarca hislerle ve eziyet çektirerek öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları yönünde talebi bulunduğunu da hatırlatan Avukat Küçük, “Tüm dava avukatları olarak görüşümüz de bu yöndedir. Dosyanın kapsamı ele alındığında her üç sanığın da müşterek fail ve asli fail olarak Özgecan Aslan’ı katlettikleri yönündeydi. Yine sanıklar Ahmet Suphi Altındöken ve Fatih Gökçe yönünden, Özgecan Aslan’a nitelikli saldırıda bulunmaları nedeniyle cezalandırılmaları, ayrıca sanık Suphi Altındöken yönünden de ‘Kişi hürriyetinden yoksun bırakma’ cezalandırma talebi vardı. Böyle bir kararı bekliyoruz” diye konuştu.

CİNSEL SALDIRI TEŞEBBÜSTE KALMADI, TAMAMLANDI

Sanık Suphi Altındöken’in üniversiteli Özgecan Aslan’a cinsel saldırısının teşebbüste kalmadığını da vurgulayan Küçük şöyle konuştu:

“Bizim savcının görüşünden ayrıldığımız nokta, Suphi Altındöken’in nitelikli cinsel saldırının teşebbüs aşamasında kaldığı yönündeki mütalaasına karşı, teşebbüs aşamasında kalmadığı, tamamlandığı ve bu nedenle teşebbüs hükümlerinin uygulanmaması gerektiği yönündedir. Ayrıca nitelikli cinsel saldırının, kişi kendini bedenen ve ruhen koruyamayacak bir durumda gerçekleştiğinden dolayı bu suçtan da cezalandırılmalarını talep ettik. Talep edilen cezalarda herhangi bir indirim beklemiyoruz. Savcının mütalaası da zaten herhangi bir takdir indirimi sebeplerinin uygulanmaması, tam tersi verilecek olan cezalardan asgari hadden uzaklaşarak ceza verilmesi yönündedir. Bizce bu davanın en önemli noktalarından biri de budur. Zaten halkın adalet duygusunu en fazla rahatsız eden konulardan biri de kadına yönelik şiddet davalarında çok basit sebeplerden, hukuken bizim kabul edemeyeceğimiz gerekçelerden takdir indirimi sebeplerinin uygulanmasıydı. Bu davada biz bunun artık kırılacağını ve diğer davalarda da örnek olacağını bekliyoruz.”
(DHA)

Orhan Pamuk: Çok kızgın ve üzgünüm

Nobel ödüllü Yazar Orhan Pamuk, son kitabının tanıtımı için geldiği İtalya'da, Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Orhan Pamuk, İtalyancaya “La stranezza che ho nella testa” adıyla çevrilen “Kafamda bir tuhaflık” romanının tanıtımını, önceki akşam Torino kentindeki Carignano Tiyatrosu'nda gerçekleştirdi.

Burada yaptığı konuşmada, “Benim ülkem; Türkiye, düşündüğünüzden daha çok Avrupa'ya entegre ve yakındır” diyen Pamuk, bu ülkede son zamanlardaki siyasi olayların ise korkunç olduğunu dile getirdi.

“Politikacılarımız daha da toleranssızlar, özellikle gazetecilere karşı tehditkarlar” ifadelerini kullanan ünlü yazar, “Gazeteciler dayak yiyor, hapse atılıyor, öldürülüyorlar. Baş muhalif gazetenin genel yayın yönetmeni, yakın arkadaşım (Can Dündar) hapse atıldı. Ne söyleyebilirim ki? Çok kızgın ve üzgünüm” diye konuştu.

“TAHİR ELÇİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ KORKUNÇ BİR EYLEMDİR”

İl Mattino gazetesine özel açıklamalar da yapan Pamuk, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesine yönelik tepkisini ise, “Korkunç bir eylemdir, çünkü barışçıl bir adama, Kürt meselesinin seçkin bir temsilcisine karşı işlendi ve aynı zamanda entelektüel sınıfa bir saldırıdır” sözleriyle ortaya koydu.

Geçmişte de bu tür cinayetlere tanık olduklarını ve bunların faillerinin bulunamadığını anlatan yazar, “Bunlar kesin bir politik stratejinin parçasıydı ve ne yazık ki o dönemlere dönüyor olduğumuz hissine sahibim, tam da Kürt azınlıkla barış girişiminin iflas ettiği zamanda” dedi.

“AVRUPA, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEMOKRASİYİ İHMAL ETMEMELİ”

Pamuk, Brüksel'deki zirveden sığınmacılar için Türkiye'ye 3 milyar euro verilmesi ve AB'ye giriş müzakerelerinin canlandırılması kararına dair görüşlerini de, “Geçen yıllarda büyük bir enerjiyle, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için savaş verdim; bu nedenle bu anlaşmayı, Türkiye'nin entegrasyonu için ileriye dönük büyük bir adım olarak görüyorum” diye ifade etti.

Bugün AB'nin, istemediği göçmenlere ilişkin Türkiye'den bir çeşit filtre rolü görmesini istediğini söyleyen Pamuk, “Bu olumlu bir şey olacaksa, Türkiye-Avrupa arasındaki dosyanın yeniden açılmasında olduğu kadar Avrupa, demokrasi ve düşünce özgürlüğü meselelerini de ihmal etmemeli” diye konuştu.

“TÜRKİYE'NİN ÖLÜMCÜL BİR ŞEKİLDE ASYA'YA İTİLMESİ AVRUPA İÇİN İYİ BİR ŞEY DEĞİL”

Türkiye'nin, sadece kişi başına düşen milli gelir bakımından Avrupa standartlarına yakın olmasının yeterli olmadığını dile getiren Pamuk, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye, aynı zamanda kendini özgürce ifade etme olasılığı bulunmayan bir ülke olacaksa; göçmen akınına ilişkin Avrupa'nın jandarması olması da yeterli değildir: eleştirici aydınlar muazzam bir baskı altında, gazeteciler sansür ve saldırıya uğruyor, hapse atılıyor. Avrupa, Türk hükümetinden daha fazla demokrasi ve özgürlük elde edemezse, ölümcül bir şekilde Türkiye'yi Asya'ya doğru itecektir ve bu da AB için iyi bir şey değildir.”

“ERDOĞAN, ORDUNUN ŞANTAJINA BOYUN EĞMEME CESARETİNİ GÖSTERDİ”

Pamuk, “Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı var. Siz Erdoğan'ın Avrupa'ya ihtiyacı olduğuna inanıyor musunuz?" sorusuna da şöyle karşılık verdi:

“Birkaç yıl öncesine kadar Erdoğan'ın partisi, Türkiye'nin, bir askeri darbe hayaletini ortaya atarak yardım istediği Avrupa'ya girmesinden yanaydı. Buna karşı olan ise askerler ve laikler idi. Şimdi bu neredeyse tersine döndü ve Erdoğan'ın ordunun şantajına boyun eğmeme cesaretini gösterdiği kabul edilmeli.”    

“SORUN SADECE ERDOĞAN DEĞİL”

Bugün Türkiye'nin Avrupa'ya ihtiyacı olmayan bir duruma geldiğini belirten Pamuk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise, ülkeyi tek adam olarak yönetmek istediğini ifade ederek, “Sorun sadece Erdoğan değil, etrafındaki yönetici sınıftır da, öyle bir parti ki (AKP) tüm Türkiye'yi kontrol etmek istiyor” dedi. DHA

1 Aralık 2015 Salı

Yeni asgari ücret anne ve esnafı da vuracak

Asgari ücretin 1300 liraya çıkacak olması çalışanı memnun edecek, işvereni ise maliyet artışı nedeniyle üzecek.

Ancak, asgari ücretteki yükseliş, esnaf, doktor, avukat, mali müşavirlerin
primlerinin artmasına yol açacak. Doğum ve askerlik borçlanması maliyetleri de etkilenecek.

30 Haziran seçimleri öncesinde muhalefet partileri tarafından adeta açık artırmaya çıkarılan, iktidar partisi tarafından ise eleştirilen asgari ücret vaadlerine, 1 Kasım seçimlerinde iktidar patisi de katıldı ve ihale 1.300 TL ile iktidar partisi üzerinde kaldı. Seçim öncesinde olduğu gibi, seçim sonrasında da seçim vaadlerine ilişkin olarak ekonomi gündemini en çok meşgul eden konu, asgari ücret artışı konusu oldu ve olmaya da devam ediyor.

SADECE İŞVEREN ETKİLENMEYECEK

Asgari ücretin 1.300 TL olacak olması, çalışanlar tarafında memnuniyet yaratırken, işveren tarafında maliyet artışına neden olacağı için endişe yaratıyor. İşveren kesimi asgari ücret atışından kaynaklanacak yükün tamamının, olmadı bir kısmının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyor. Ancak asgari ücret artışından sadece işverenler değil, primlerini kendisi ödeyen esnaf, tüccar, doktor, avukat, mühendis, mali müşavir, şirket ortağı, isteğe bağlı sigortalılar, genel sağlık sigortası primi ödeyenler ile askerlik, doğum, yurtdışı hizmet borçlanması yapacaklar da etkilenecek. Zira söz konusu primlerin hesabı asgari ücrete endeksli. Asgari ücrette meydana gelecek yüzde 30’luk artış, ödenecek primleri de yüzde 30 oranında artıracak.

ASGARİ ÜCRETİN İŞVERENE MALİYETİ

İşveren, asgari ücret üzerinden, yüzde 20,5 sigorta primi, yüzde 2 oranında da işsizlik sigortası primi ödüyor. Primlerini düzenli ödeyen işveren 5 puanlık prim indiriminden yararlanıyor ve sigorta primi işveren payı yüzde 15.5’e iniyor.

Olası yeni asgari ücretin işveren maliyeti 1.560 TL’den 2.016 TL’ye; 5 puanlık prim indiriminden yararlanan işverene maliyeti ise 1.496 TL’den 1.934 TL’ye yükselecek. Maliyet artışı ise genel olarak 456 TL, 5 puanlık prim indiriminden yararlanan işveren için 437 TL olacak.

SGK’NIN İDARİ PARA CEZALARI DA ARTACAK

Sigorta primine esas kazancın alt ve üst sınırının tespitinde 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen asgari ücret esas alınıyor. Alt sınır, asgari ücret; üst sınır ise asgari ücretin 6.5 katı. Net asgari ücretin 1.300 TL olması halinde, 1.273,50 TL olan brüt asgari ücret 1.645,80 TL; prime esas kazancın aylık alt sınırı 1.645,80 TL, üst sınırı 10.697,70 TL olacak.

Asgari ücretteki artışa bağlı olarak, ödenecek sigorta primleri, borçlanma tutarları, isteğe bağlı sigorta primleri ve genel sağlık sigortası primleri ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından uygulanacak idari para cezaları da artacak.

Borçlanmayı geciktirmeyin hemen ödeyin
Başta doğum, askerlik ve yurtdışı hizmet borçlanması olmak üzere borçlanma primleri, prime esas kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında kalmak üzere, sigortalının kendisi tarafından belirlenen prime esas kazanç üzerinden yüzde 32 oranında hesaplanıyor. Asgari ücret 1.300 TL olursa, ocak ayından itibaren borçlanma maliyetleri de artacak.

Borçlanılacak her bir gün için ödenecek en az prim tutarı 13,58 TL’den 17,56 TL’ye çıkacak. Buna göre, bir çocuk için yapılacak iki yıllık (720 günlük) borçlanma karşılığı ödenecek tutar, 9.780 TL’den 12.640 TL’ye yükselecek. Doğum borçlanmasını yeni yıla girmeden yapanlar, bir çocuk için 2.860 TL, iki çocuk için 5.720 TL, üç çocuk için 8.580 TL daha az para ödeyecek. Benzer durum askerlik ve yurtdışı hizmet borçlanması yapacaklar için de söz konusu olacak.

Geliri 548 TL’nin altında olanların primi devletten
Genel sağlık sigortasında hem lehte hem aleyhte sonuç ortaya çıkacak. Herhangi bir sosyal güvencesi olmayıp, bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamında da olmayan kişiler zorunlu genel sağlık sigortalısı sayılıyorlar. Bunlardan GSS primleri devlet tarafından karşılanacaklar ile kendileri tarafından ödeneceklerin belirlenmesinde asgari ücret esas alınıyor. Gelir testi yaptıranlar, asgari ücret artışından olumlu etkilenecek.
Gelir testine göre aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olanların primleri devlet tarafından karşılanıyor. Şu anda geliri 424 TL’nin altında olanların primlerini devlet ödüyor. Asgari ücret 1.300 TL olursa, geliri 548’TL’nin altında olanların primlerini devlet ödeyecek. Bu durumda, primleri devlet tarafından karşılanacakların sayısında artış söz konusu olabilecek.

PRİMLER YÜZDE 30 ARTACAK

Aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarının asgari ücretin üçte birinden fazla olması halinde ise gelir durumuna göre kademeli olarak belirlenen prime esas kazanç tutarı üzerinden yüzde 12 oranında prim ödenerek sağlık hizmeti alınabiliyor. Bu durumda olanların ödeyecekleri primler de yüzde 30 oranında artacak olmakla birlikte, bir alt kademeden prim ödemeleri söz konusu olabilecek. Olası yeni asgari ücrete göre, aile içindeki gelirin kişi başına düşen tutarı;
- Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olanlar, 65.83 TL,
- Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olanlar 197.50 TL,
- Asgari ücretin iki katından fazla olanlar 395.00 TL, genel sağlık sigortası primi ödeyerek, sağlık hizmeti alabilecekler.

İsteğe bağlı sigorta primi 526 TL olacak

İsteğe bağlı sigortalılar, prime esas kazanç alt sınırı ile üst sınırı arasında kalmak üzere, kendileri tarafından belirlenen prime esas kazanç üzerinden yüzde 20 malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, yüzde 12 genel sağlık sigortası primi olmak üzere toplam yüzde 32 oranında prim ödüyorlar.
Asgari ücretteki artışa göre ödenecek aylık isteğe bağlı sigorta primi en az 526,66 TL olacak. Bu tutar bugün için 407,52 TL.

Bağ-Kur’lunun primi 567 liraya çıkacak

4/b (Bağ-Kur) sigortalılarının primleri de prime esas kazanç sınırları arasında olmak üzere beyan ettikleri gelir tutarı üzerinden yüzde 34,5 oranında ödeniyor.
Yeni asgari ücrete göre Bağ-Kur sigortalılarının ödeyeceği aylık prim tutarı, beyan edilecek gelir tutarına göre 567,80 TL ile 3.690,71 TL arasında olacak.

Kuran Kursu binasında yangın: 6 ölü, 3 yaralı

Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’ne bağlı Karaağaç Köyü’nde, Kulp Müftülüğü’ne ait Kur’an Kursu’nda sabaha karşı bilinmeyen nedenle çıkan yangında ilk belirlemelere göre 6 çocuk öldü, 6 çocuk yaralandı.

Kulp İlçesi’ne 17 kilometre uzaklıkta bulunan ve Sarım Çayı yakınlarındaki Karaağaç Köyü’nde bulunan yatılı Kur’an Kursu binasında saat 02.40 sıralarında, ilk belirlemelere göre elektrikli ısıtıcıdan yangın çıktı.

Köye 400 metre uzaklıkta 2 katlı Kuran Kursu’nda öğrenim gören çocuklardan yangını fark edenler, pencereden atlayıp canlarını kurtarırken, onların haber vermesi üzerine köylüler alevlere müdahale etti ve bir yandan da itfaiyeyi aradı. Alevler arasından çıkamayıp diri diri yanan öğrencilerin çığlıkları yükselirken, köylüler ve Kulp’tan gelen itfaiye ekibi yangını güçlükle söndürdü.

Yangında Kuran Kursu öğrencilerinden Muhammed Bingöl, Sabahattin Altun, Serhat Sancar, Suat Çankaya, Şahin Kahraman ve Nurmuhamed Bayka yaşamını yitirdi. Ölen öğrencilerin cenazeleri Dr. Abdullah Biroğul Kulp İlçe Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Kulp itfaiyesi yetkilileri, ilk belirlemelere göre yangının elektrikli ısıtıcıdan kaynaklandığını söyledi. DHA

Can Dündar "Casusunuz Silivri'den bildiriyor"

MİT TIR'ları soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Silivri'den yazdı: Beni suça annem itti.

İşte Dündar'ın Acemi Casus' adlı yazısı

Erdem’le Silivri’ye getirildiğimiz gece, ilk kayıtta hangi suçtan tutuklandığımızı sordular: 

“Terör mü, adi mi?” 

Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım:

“Casusum ben” dedim, ciddi bir edayla... 

Muhataplarımda yarattığı hayretle karışık hayranlığın keyfini sürdüm.

İyi de... Sorsalar hangi ülkenin casusu olduğumu, bilmiyordum. Bilsem, oranın bir casusuyla bir köprü üzerinde takas edilmemi isteyeceğim; ama söylemediler.

İşin kötüsü, elde casus olduğumu gösterebileceğim bir kanıt da yok. 

Hâkimin kararına bakılırsa, acemi bir casus olduğum için, ele geçirdiğim belgeyi hemen alıp gazetede manşetten vermiştim. O da yakaladı tabii... 

Eldeki tek kanıt bu... 

Adalet biraz ağır işlediği için, 6 ay sonra fark etti bu durumu... 

“Şu misafirler gitsin ben sana gösteririm” diyen dayakçı baba gibi, G20’nin bitmesini bekledi. 

Ve misafirler gider gitmez “Delilleri karartmamam için” tutuklanmama karar verdi. 

O gün gazete 100 bin basılmıştı. Demek 100 bin delil var. 

Bunları acilen karartmam lazım. 

İlk gece bir plan yaptım: 

Bizim casusluk şebekesine bir mektup yazdım: 

“Derhal bu gazeteleri bulup manşeti bir keçeli kalemle çizin, karartın.” 

Bunu yazıp kâğıdı turna şeklinde katladım, gökyüzüne fırlattım. 

Ama acemilik işte; mektubum tellere takıldı. 

Şimdi, Silivri Cezaevi’nin dikenli tellerinde sallanan bu turnadan dolayı, “Delilleri karartmaya çalışmak”tan ayrı ceza yerim kesin... 

Hoş mektup tele takılmayıp gazeteye ulaşsa da el yazım pek kötü olduğu için talimatımı okuyamayacaklardı muhtemelen. 

İlk yolladığım mektupta, “Sevdiğim kırmızı kalemimi yolladılar” diye yazmıştım.

Gazetede “kırmızı valizimi” diye çıktı. O günden beri “şifreli mesaj verdiğim” zannıyla odamda kırmızı valiz aranıyor.

***

İkinci günümde “ıslah olmam için” psikolog karşısına çıkardılar. Âdettenmiş.İçeri giren herkese uygulanan bir anket yaptılar. Zarif bir küçük hanım ve anketörler, “Sizi suça kim itti” diye sordu. 

“Annem” dedim: 

“Daha bebekken bana kitap okumaya başladı. Bir de ilkokul öğretmenim... Bana yazamayı öğretti.”

“Çıkınca suç işlemeye devam edecek misiniz?” 

“Öyle görünüyor. İçeriden bile yazıyorum, baksanıza...” 

Bir de kütüphaneden Don Kişot kitabı istediğimi duyunca, teşhisi koydular sanırım.

***

Adliyede mahkemenin kararını beklerken tecrübeli iki eski mahkûm, Celal Doğan ve Celalettin Can, koridorda volta atma kursu veriyordu bana. Celalettin, “Tempolu yürüyeceksin. Aslolan, karşıdan yürüyenin yolunu kesmemek” diyordu. 

Şimdi Silivri’deki hücremin küçük havalandırmasında tek başıma volta atarken, kulaklarını çınlatıyorum.

“Karşıdan gelen” yok. 

O omuz omuza volta atılabilen, kalabalık koğuşlu cezaevlerinin yerini F Tipi katı bir tecrit aldı çünkü. 

Voltada bile yalnızsın. 

Neysi ki havalandırmanın ortasında bir mazgal var. Oraya seslenirseniz, kanalizasyondan sesiniz şehre ulaşabiliyor. 

Acemi bir casus olarak bunu 2. gün keşfedince ilk denememi yaptım, mazgala doğru eğilip fısıldadım:

“Midas’ın kulakları... Pardon MİT’in TIR’ları silah taşıyor.” 

Casusunuz Silivri’den bildiriyor.

***

Neyse, bu kadar ajanlık yeter. 

Henüz kâğıdım yok. Bu satırları yazdığım “İhtiyaç istem fişi” de tükenmek üzere... 

Kalan tek sayfaya ihtiyaçları yazıp kantinden ısmarlamam lazım.

Alaturka tuvalet için maşrapa... 

Kış hazırlığı için kapı bandı... 

Yer temizliği için vileda... 

Hangi sıvı deterjan daha iyi acaba? 

Önceki gün Merkel, Hollande gibi 28 Avrupa liderine mektup yazdığım kâğıda hela pompası siparişi yazmak da varmış hayatta... 

Zormuş bu casusluk işi... 

Neyse, yine de hırsızlıktan iyi...

Silivriden selam-sevgi...

Elçi’ye veda

Son tweet’ini bizim için atmış Tahir Elçi... 

“Tutuklanmaları basın ve ifade özgürlüğüne en ağır darbedir” demiş.

“Şiddetli bir toplumsal refleks gösterilmezse dönüşü olmayan karanlık tünelden geri dönüş zor olacak” diye eklemiş. 

Bu mesajdan hemen sonra o dönüşü olmayan tünel, barış elçimizi de çekti karanlığına... 

Tutuklanmış olsa, yaşayacaktı belki... 

Seçenekler bunlar: 

Ölümden iyisi, zalimin hücresi... 

Elçi’yi, haklarını savunduğu mazlumlardan biri -dört ayaklı minare ile birlikte sonuncusu- olarak saygı, minnet ve hayranlıkla uğurluyorum.

Epeydir mektup yazmamışsınızdır.
Yazmak isterseniz...
Adresim: A-1 / 5 Silivri Cezaevi

30 Kasım 2015 Pazartesi

Kılıçdaroğlu kredi ile araba aldı!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem Kılıçdaroğlu kredi çekerek, yeni bir otomobil aldı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mal varlığını açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun, oğlu Kerem Kılıçdaroğlu’na kredi ile yeni bir araba aldığı görüldü.

CHP Basın Birimi’nden yapılan yazılı açıklamada, Kılıçdaroğlu’nun, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve oğlu Kerem Kılıçdaroğlu’nun mal varlığını da içeren mal bildirimi TBMM Başkanlığı’na sunduğu kaydedildi.

Kılıçdaroğlu imzalı beyannamede, bir önceki mal bildiriminden farklı olarak oğlu Kerem Kılıçdaroğlu’nun üzerine, 2015 model, Opel Astra marka değeri 51 bin TL olan bir otomobil bulunuyor. Yeni beyannamede, borç-alacak bilgileri kısmında, Kerem Kılıçdaroğlu adına Garanti Bankası’ndan 37 bin 801 TL’lik kredi borçlanması yapıldığı görüldü.

Bir önceki beyanda ise Kerem Kılıçdaroğlu’nun 14 bin TL değerinde bir başka otomobili bulunuyordu. Kılıçdaroğlu, son olarak geçtiğimiz Haziran ayında mal varlığını Meclise sunmuştu. (sözcü.com.tr)

İsviçre’de çarşaf yasaklanıyor

İsviçre’nin Ticino Eyaleti’ndeki yeni yasaya göre kadınların halk içerisinde çarşaf giymesi yasaklanacak

Geçtiğimiz günlerde onaylanan yeni yasa tasarısına göre İsviçre’nin Ticino Eyaleti’nde, kadınların halk içerisinde çarşaf giymesi yasaklandı.  Yeni yasanın ne zaman yürürlüğe gireceği henüz bilinmiyor, ancak girdiği takdirde halk içerisinde çarşaf giyen kadınlar 10 bin dolarlık bir ceza ödemek zorunda kalacak.

Çarşafa ek olarak, ülkedeki müslüman kadınların kullandığı ve yalnızca yüzü kapatan peçenin de yasaklanması için bir yasa tasarısı hazırlanmıştı, ancak bu yasa tasarısı onay görmedi. Ulusal Parlamento, kararların ardından yaptığı açıklamada yeni yasanın ülkedeki federal yasaya uyumsuzluk göstermediğini bildirdi.

Buna benzer bir uygulama Fransa’da 2011 yılında uygulamaya girmiş, karar daha sonradan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmüştü. Kararın AİHM tarafından onaylanmasının ardından konu hakkında küresel tartışmalar ortaya çıkmıştı. CNN

29 Kasım 2015 Pazar

Şehit polisler son yolculuklarına uğurlandı

Diyarbakır’da dün PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen polisler memleketlerinde son yolculuklarına uğurlandı.

Polis memuru 41 yaşındaki Ahmet Çiftaslan’ın cenazesi, memleketi Kahramanmaraş’ta düzenlenen törenle toprağa verildi.

Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde, Baro Başkanı Tahir Elçi’nin hayatını kaybetmesinin hemen öncesinde PKK saldırısında ağır yaralanan ve kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olan Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Ahmet Çiftaslan cenazesi, düzenlenen törenin ardından askeri uçakla memleketi Kahramanmaraş’a getirildi.

Eşi Dilek ile çocukları Mehtap ve Deniz ile birlikte Kahramanmaraş Havaalanı’nda, Kahramanmaraş Valisi Mustafa Hakan Güvençer, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Garnizon Komutanı Albay Uzay Şahin, Emniyet Müdürü Servet Yılmaz, İl Jandarma Komutanı Albay Coşkun Doğan, şehidin annesi Süheyla, kardeşleri Şebnem Tanır ile şehidin kardeşi Mehmet Ali Çiftaslan, meslektaşları ve yakınları tarafından karşılandı.

Annesi Süheyla ve eşi Dilek Çiftaslan’ın kadın polisler tarafından teselli edildiği şehit polis memuru Ahmet Çiftaslan’ın Türk bayrağına sarılı tabutu, cenaze aracına konularak polis eskortu eşliğinde son kez Turan Mahallesi’ndeki baba evine götürüldü. Burada helallik alındıktan sonra şehit polis Ahmet Çiftaslan için Ulu Cami’de ikindi vakti cenaze töreni düzenlendi.

Buradaki törene Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, MHP Kahramanmaraş Milletvekili Oğuz Tor ve CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı.

Babası Ejder Çiftaslan’ın yaklaşık 2 yıl önce hayatını kaybettiği öğrenilen şehit polis memuru Çiftaslan’ın özgeçmişi okunduktan sonra kılınan cenaze namazının ardından Şeyhadil Mezarlığı Şehitliği’nde gözyaşlarıyla toprağa verildi.

ŞEHİT POLİS ELAZIĞ’DA GÖZYAŞLARI ARASINDA TOPRAĞA VERİLDİ 

Şehit polis Cengiz Erdur’un cenazesi getirildiği memleketi Elazığ’da, önce helallik alınması için kardeşi Adem Erdur’un evine götürüldü, daha sonra camide kılınan namazdan sonra gözyaşları arasında toprağa verildi.

Diyarbakır’da yapılan uğurlama töreninden sonra 47 yaşındaki şehit polis Cengiz Erdur’un cenazesi memleketi Elazığ’a getirildi. Şehit polisin cenazesi helallik alınması için Abdullah Paşa Mahallesinde bulunan, infaz koruma memuru olan kardeşi Adem Erdur’un evine getirildi.

Şehidin eşi Melek Erdur, helallik alındığı sırada gözyaşlarına boğuldu. Şehidin cenazesi ardından Mevlana Camisine götürüldü. Mevlana Camisinde düzenlenen törene Elazığ Valisi Murat Zorluoğlu, Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, 8’inci Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar, Ak Parti ve CHP’li Milletvekilleri, askeri ve mülki erkan ile şehidin yakınları ve vatandaşlar katıldı.

Elazığ müftüsü Peyami Güngör’ün kıldırdığı cenaze namazı sırasında şehidin yakınları ayakta durmakta güçlük çektiği görüldü.

Törene katılan protokol üyeleri Şehit polis memurunun kardeşi Adem Erdur’a taziye dileklerinde bulunurken, kılınan cenaze namazının ardından şehit polis memurun cenazesi Asri mezarlıkta toprağa verildi.

Şehit polisin memuru Cengiz Erdur’un babası Sırrı Erdur’un 2007 yılında vefat ettiği ve üç kardeşinin de öldüğü, cenaze törenine katılan annesi Ayşe Erdur’un da Ergani’de yaşadığı öğrenildi. Şehit Cengiz Erdur’un Arzu ve Eren adında iki çocuğu bulunuyor.

Mücahit YOLCU / Kahramanmaraş - Şahismail GEZİCİ/ ELAZIĞ,(DHA)

Rus savaş uçakları İdlib'i vurdu: 40 ölü, 70 yaralı

Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre, Rus savaş uçaklarının İdlib'in Eriha ilçesinde pazar yeri ile sivil yerleşim yerine saldırması sonucunda 40 kişi öldü, 70 kişi yaralandı.

Rus ordusuna ait savaş uçaklarının İdlib'in Eriha ilçesinde pazar yerine saldırması sonucunda 40 sivilin öldüğü, 70 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Eriha ilçesindeki sivil savunma yetkililerinden alınan bilgiye göre, Rus savaş uçaklarının İdlib'de, muhaliflerin denetimindeki Eriha ilçe merkezinde bulunan pazar yeri ile sivil yerleşim birimine saldırması sonucunda, aralarında kadın ve çocuklarınında olduğu 40 kişi hayatını kaybetti, 70 kişi de yaralandı.

Saldırı bölgesinde büyük maddi hasarın meydana geldiğini aktaran yetkililer, Rus savaş uçaklarının saldırılarında yaralanan sivillerin ilçedeki sahra hastanelerine kaldırılarak tedavi altına alındığını söyledi.

Sivil savunma ekiplerinin saldırı sonucunda yıkılan ev ve iş yerlerin enkazının altında ölü ve yaralıların olup olmadığını araştırıldığını ifade eden yetkililer, ölü sayısının yükselmesinden endişe edildiğini aktardı.

Terör örgütü IŞİD'le mücadele kapsamında Suriye'ye gelen Rus ordusuna ait savaş uçakları, Humus, Hama, Halep ve İdlib'te muhaliflerin kontrolünde bulunan sivil yerleşim yerine saldırıyor.

Rus uçakları hafta içinde Halep'in Azez ilçesinde insani yardım taşıyan tırların bulunduğu yere saldırmasında 7 kişi ölmüş, 10 kişi yaralanmış ve 20 TIR yanarak kül olmuştu. ntvmsnc.com.tr

Silivri mektupları

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, tutuklu bulundukları Silivri Cezaevi’nden, bugünkü Türkiye- AB Zirvesi öncesinde AB liderlerine bir mektup gönderdi. Mektupta, şunlara yer verildi:

DAYANIŞMA ÖNEMLİ VE ACİL

“Türkiye’nin Avrupa ailesinin bir parçası olduğuna ve tam üyelik hedefine inanan gazeteciler olarak, size Silivri Cezaevi’nden yazıyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğü, mensubu olduğumuz uygarlığın vazgeçilmez değeridir. Bu özgürlüğü kullandığımız ve halkın haber alma hakkını savunduğumuz için tutuklu yargılanıyoruz. Bu hafta sonu buluşacağınız Türkiye Başbakanı ve onun temsil ettiği rejim, insan hakları ve basın özgürlüğünü hiçe sayan politikası ve uygulamalarıyla tanınıyor. Hükümetleriniz, hepimizin yüreğini yakan mülteci krizi nedeniyle Ankara hükümetiyle müzakere halinde... Toplantınızda bu soruna kalıcı bir çözüm bulunmasını samimiyetle arzu ediyoruz.

Bu konudaki çözüm arzunuzun, Batı dünyasının da temel değerlerinden olan insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü hassasiyetinize engel olmayacağını ummak istiyoruz. Ortak değerlerimizin ancak ortak tavırlar ve dayanışma ile korunabileceğini hatırlatıyor, bu dayanışmanın önemli ve acil olduğunu belirtmek istiyoruz. Tutuklu gazeteciler adına Can Dündar Erdem Gül.”

ÖNCE HEDEF SONRA HABER OLDUK

Can Dündar, Hürriyet gazetesine önceki gün gönderdiği mektupta ise şunları dile getirdi: “Bu sabah, Hürriyet’in sürmanşetinde tutuklanma haberimizi görmek, tuhaf bir yabancılaşma yarattı bende. Gazeteciler haber yapar, haber olmaz. Ama içinden geçmekte olduğumuz zorlu dönemde ne yazık ki yazdıklarımız bizi önce hedef, sonra haber haline soktu. Bundan yılar mıyız? Tabi ki hayır! Daha önceki hukuksuzluklara imza atanlar bugün nerede ne haldeyse bugünküleri de aynı akıbet bekliyor. Biz dün de aynı özgürlük mücadelemizi veriyorduk, bugün de veriyoruz. İster içerde ister dışarıda. Bu gidişle çok fark kalmayacak zaten. Sevgiyle. Can Dündar.”

BEDELİNİ KORKMADAN ÖDERİM

Erdem Gül ise mektubunda şöyle dedi: “Tutukluluğumun ilk gününü tamamlamak üzere olduğum şu saatlerde içim rahat ve huzurlu. Biliyorum ki bu haberleri yazmayı tüm gazeteci arkadaşlar görev sayar. Tek huzursuzluğum, haber nedeniyle ödetilmek istenen bedelin çok ağır oluşu. Bunu da kişisel değil, bir ülke meselesi olarak görüyorum. Haber yazmanın çok tehlikeli bir hale gelişidir asıl kaygı verici olan. Bu, halka gerçekleri anlatmanın bedeliyse bu bedel tarafımdan korkmadan ödenecek.”
DESTEK EYLEMLERİ

GAZETECİLER Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması, birçok ilde protesto edildi. Çanakkale’de Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin çağrısıyla İskele Meydanı'nda toplanan grup, kordon boyunda Cumhuriyet gazetesini ücretsiz dağıttı.
Grup adına açıklama yapan gazeteci Sermet Atadinç, “Özgür basın yoksa, özgür toplum yoktur. Dün gazetecileri tutuklayanlar, daha hemen sonrasında bunu haber yapan soruşturmayla ilgili bilgiler veren insanlar hakkında soruşturma açtılar" dedi. hürriyet.com.tr

28 Kasım 2015 Cumartesi

Deprem alanları AVM oldu

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 11 üyesi, olası İstanbul depremine yönelik çadır ve toplanma alanlarına inşaat yapıldığını ileri sürdü.

Binlerce insanın yaşamını yitirdiği 1999 Marmara depreminin ardından 2001’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afete Yönelik Acil Eylem Planı hazırlandı. Plan, olası depremde halkın toplanacağı alanları, çadır kentlerin yerlerini, helikopter pistlerini, itfaiye ve sağlık tesislerini, acil ulaşım yollarını gösteriyordu. Planda, İstanbul’da olası bir depremde toplanma ve çadır kurulacak 470 nokta belirlendi, 562 cadde ve sokak ‘1’inci Derece Afet-Acil Ulaşım Yolu’ ilan edildi. 

HALKIN HABERİ VAR MI?

Hürriyet'ten Fatma Aksu'nun haberine göre; Bu ay yapılan İBB Meclis toplantısına, CHP’li 11 üyenin imzasıyla verilen  önergede, depremde toplanma ve çadır alanlarının büyük çoğunluğuna AVM ve lüks konutlar inşa edildiğine dikkat çekildi. Önergede, “İstanbul’da 1’inci Derece Afet-Acil Ulaşım Yolu uygulaması halen devam etmekte midir? Yeni acil ulaşım yolları nereler olacaktır? İstanbul’da yeni deprem toplanma alanları olarak nereler belirlenmiştir? Halkın bundan haberi var mıdır? Biten ve halen devam etmekte olan hastane, okul ve viyadük gibi kamu veya özel binaların yüzde kaçı depreme hazır hale getirilmiştir?” diye soruldu.

KAÇACAK YER YOK

İSTANBUL Valiliği Afet Yönetim Merkezi’nde 2001 yılında belirlenen 480 çadır ve toplanma yerinin yarısı artık yok. Yapılaşmaya açılan bazı toplanma alanları şunlar: Ali Sami Yen (Şişli), Ağaoğlu MyCity (Bahçelievler), Meydan AVM (Bahçelievler), Sahilpark Veliefendi (Zeytinburnu), Onaltı Dokuz (Zeytinburnu), Ora AVM (Bayrampaşa), Forum İstanbul (Zeytinburnu), Kiptaş Ünalan Evleri (Üsküdar), TOKİ Avrupa Konutları (GOP), Ataköy Konakları (Bakırköy), Capacity AVM (Bakırköy), Selenium Plaza (Beşiktaş).

Putin’den Türkiye’ye yönelik 6 maddeli tedbir kararnamesi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’ye yönelik tedbir paketi kararnamesini imzaladı. Uygulanacak 6 maddelik tedbir paketine “Rusya milli güvenliğini ve vatandaşlarını koruma altına alma ve Türkiye’ye yönelik belirli ekonomik yaptırımların uygulanması” adı verildi.

Kararın, 28 Kasım’da yürürlüğe girdiği ve yeni bir emre kadar yürürlükte kalacağı belirtildi.

Tedbir maddeleri şöyle:

1) Merkezi Türkiye bulunan ve hukuken buraya bağlı olan firma ve kuruluşların Rusya’da güvenliği ilgilendiren alanlarda faaliyet yürütmesi yasaklanıyor.

2) 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Türk vatandaşlarının, Rusya’da işe alınmasına yasak getiriliyor. Bu arada 31 Aralık 2015 tarihine kadar işveren ile imzalanmış sözleşmesi bulunanlar Türk işçiler çalışmaya devam edebilecek.

3) Türkiye’de üretilmiş belirli ürünlere Rusya’ya giriş yasağı getiriliyor. Yasağa dahil olacak ürünlerin Rusya hükümeti tarafından daha sonra belirlenecek listede duyurulması öngörülüyor.

4) Rusya’ya taşımacılık yapan araçlar, sıkı kontrol ve denetim altına alınacak. Ayrıca Rusya tur operatörlerinden Türkiye’ye tur satmaktan kaçınmaları isteniyor.

5) İki ülke arasında sefer sayısı uçuşlar dışındaki (charter) seferlerinin tamamı askıya alınıyor.

6) Rusya ile Türkiye arasında 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren vizesiz seyahat uygulaması askıya alınıyor. Rusya’nın milli güvenliğinin koruma altına alınması için Karadeniz ve Azak denizindeki tüm limanlarda güvenliğin arttırılmasını emrediyor.

TÜRK BÜYÜKELÇİLİĞİ’NDEN BASKILARA TEPKİ

Bu arada Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği, Rus makamlarından bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik baskılara son verilmesi çağrısında bulundu.

Büyükelçilikten yapılan açıklamada, son günlerde Rusya'nın farklı bölgelerinde yaşayan işadamı, işçi ve öğrenci gibi farklı kesimlere mensup Türk vatandaşlarından, "Rus resmi makamlarının kendilerine baskı uyguladığı" yönünde şikayetler geldiği belirtilerek, bunlara son verilmesi talep edildi.

Açıklamada, "Büyükelçilik, ilgili vatandaşlarımızla temas kurarak gerekli bilgiyi aldıktan sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı ve ilgili resmi birimlerle görüşerek, şikayet konularıyla ilgili açıklama beklediğimizi ifade ederek, baskılara son verilmesini talep etmektedir" denildi.  

İŞADAMLARINA GÖZALTI         

Tarım Fuarı'na katılmak üzere Türkiye'den Rusya'nın Krasnodar şehrine giden 26 Türk iş adamı gözaltına alınmıştı. Türk iş adamları, fuar alanı içindeki stantlara gelen ve pasaport kontrolü yapan sivil polisler tarafından polis merkezine götürülmüş, sabah saatlerine kadar burada tutulmuştu. Ertesi gün, mahkemeye çıkarılan iş adamlarının 10 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra sınır dışı edileceği belirtilmişti.  

ÖĞRENCİLERE BASKIN

Saratov şehrinde de polisin Türk öğrencilerin yaşadığı üniversite yurduna sabah erken saatlerde baskın yaptığı ve sadece Türk öğrencileri pasaport kontrolüne tabi tuttuğu kaydedilmişti. Polisin, bazı Türk öğrencileri gözaltına aldığı bildirilmişti.  

SEYAHAT UYARISI

Dışişleri Bakanlığı, Rusya Federasyonu'na ilişkin seyahat duyurusu yayınlayarak, Türk vatandaşlarının aciliyet ve önem arz etmeyen seyahatlerini ertelemelerinde yarar görüldüğünü duyurmuştu.

Türkiye-Suriye sınırında Türk hava sahasını, 5 dakika içinde 10 kez uyarılmasına rağmen ihlal eden SU-24 tipi savaş uçağına angajman kuralları çerçevesinde bölgede devriye görevinde bulunan iki Türk F-16 uçağı müdahalede bulunmuştu.

Rusya, Hatay'ın Yayladağı ilçesinin karşısında Suriye'nin Bayırbucak bölgesine düşen uçağın kendisine ait olduğunu açıklamış, NATO, uçağın hava ihlali yaptığına ilişkin Türkiye'nin paylaştığı bilgilerin doğruluğunu teyit etmişti.

Ekim ayı başında da Rusya'ya ait savaş uçakları Türk hava sahasını ihlal etmiş, Rus yetkililer olayın ardından özür dileyerek benzer durumların tekrarlanmayacağını bildirmişti. Türkiye ise hava sahası ihlallerine askeri karşılık verilmesini içeren angajman kurallarının uygulanacağı uyarısını yinelemişti.

hürriyet.com.tr

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü, 2 polis şehit oldu

Diyarbakır'da daha önceki çatışmalarda hasar gören kentin simgelerinden 4 Ayaklı Minare'de bir grup avukatla basın açıklaması düzenleyen 49 yaşındaki Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 1 kişinin silahlı saldırısında öldürüldü. Saldırının ardından çıkan çatışmada 1 polis memuru şehit oldu, 2 polis memuru ile 1 gazeteci yaralandı. Yaralanan polis memurlarından biri de kaldırıldığı hastanede şehit oldu. Saldırının ardından Diyarbakır Valiliği, merkez Sur İlçesi'nde saat 13.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan etti.

ZARAR GÖREN TARİHİ MİNAREDE AÇIKLAMA

Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi'ndeki 4 Ayaklı Minare'nin çıkan çatışmalarda kurşunların isabet etmesi yüzünden hasar görmesi üzerine Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, baro üyesi yaklaşık 20 avukatla birlikte birlikte bugün saat 10.30'da minare önünde basın açıklaması yaptı.


Çatışma sırasında Tahir Elçi son olarak böyle görüntülendi.

Açıklama sırasında Elçi ve avukatlar ellerinde, 'İnsanlığın mirasıyım, mirasına sahip çık' ve 'Ayaklarımdan vurdular' yazılı dövizler taşıdı.

DÖVİZLERİ BIRAKTIĞI SIRADA SİLAH SESLERİ DUYULDU

Baro Başkanı Tahir Elçi, basın açıklamasını yapmasının ardından minarenin kurşunlardan hasar gören ayaklarına dövizleri bıraktığı sırada silah sesleri duyuldu. Bu sırada açıklamaya katılan avukatlar ve gazeteciler silah sesleri üzerine dağılarak kendilerini yerlere attı.

BİR KİŞİ TABANCAYLA BÖLGEDEN KAÇTI

Bölgede güvenlik önlemleri alan sivil polisler de silahlarını çekerek ne olduğunu anlamaya çalıştı. Bu sırada Elçi'nin bulunduğu yerden yeniden silah sesleri duyuldu ve hemen ardından da 1 kişi elinde tabancayla bölgeden koşarak kaçmaya başlayınca, polisler bu kişiye ateş açtı. Bu arada Elçi kanlar içinde minarenin ayaklarını dibine düştü. Elçi'nin vurulduğunu gören sivil polisler bu sırada sokak aralarından silah sesleri gelmesi üzerine karşılık vererek ateş açtı. Bu arada hafif sakallı bir kişi de de elinde tabanca ile sokaktan koşarak kaçtığı görüldü.

Çatışmada 3 polis ile Anadolu Ajansı muhabiri Aziz Aslan yaralandı. Basın açıklamasını izleyen gazeteciler ile avukatlar çatışma arasında kaldı. Çatışma nedeniyle bölgeye uzun süre ambulans giremeyince, Elçi'nin cenazesi ile yaralılar alandan alınamadı. Çatışmanın bitmesiyle birlikte yaralılar ile Elçi'nin cenazesi alınarak hastanelere götürüldü.

BİR POLİS ŞEHİT OLDU, YARALI İKİ POLİS MEMURUNUN DURUMU AĞIR

Hastaneye götürülen yaralı polislerden 1'i Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu. Diğer 2 yaralı polisin durumlarının da ciddi olduğu belirtildi. Kolundan kurşunla yaralanan Anadolu Ajansı muhabiri Aziz Aslan'ın tedavisi ise sürüyor. Olayın ardından güvenlik güçleri bölgeyi çembere alarak giriş ve çıkışlara kapattı. Selahattin Eyyübi Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Elçi'nin yapılan ön otopside ensesinden giren tabanca kurşununun sol kaşının üzerinden çıktığı belirlendi.

'SAKALLI BİRİ ATEŞ ETTİ'

Tahir Elçi'ye yapılan saldırı Dört Ayaklı Minare'nin geçtiğimiz günlerdeki çatışmada hasar görmesiyle ilgili olarak basın açıklaması sonrasında gerçekleşti. DHA muhabiri Felat Bozarslan’ın görgü tanıklarına dayanarak verdiği bilgiye göre sakallı bir kişi gruba ateş açtı. Çatışma çıktı, bu esnada Tahir Elçi vuruldu. Bozarslan, Anadolu Ajansı muhabiri Aziz Aslan'ın yaralı halde semtteki bir eve sığındığını, ancak süren çatışma nedeniyle ambulansın eve gelemediğini belirtti. Aziz Aslan daha sonra hastaneye kaldırıldı.

Tahir Elçi’nin ölümünü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı Twitter’dan duyurdu. Diyarbakır Barosu saldırıyı 'suikast' olarak değerlendirdi.

ANADOLU AJANSI 'PKK' DEDİ

Anadolu Ajansı, Elçi’nin terör örgütü terör örgütü PKK mensuplarının ateş açması sonucu çıkan çatışmada öldüğünü duyurdu.

ELÇİ'NİN SON SÖZLERİ

Tahir Elçi, vurulmadan dakikalar önce yaptığı basın açıklamasında şöyle demişti: “Bu tarihi bölgede; birçok medeniyete beşiklik etmiş, evsahipliği yapmış bu kadim bölgede; insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun, diyoruz.”

DİYARBAKIR VALİLİĞİ'NDEN AÇIKLAMA

"28.11.2015 tarihinde saat 11.00 dolaylarında İlimiz Sur İlçesi Dört Ayaklı Minare civarında Diyarbakır Barosu tarafından bir basın açıklaması programı yapıldığı esnada güvenlik görevlilerimize saldırıda bulunulmuş; bu saldırıda 1 polis memurumuz şehit olmuş, 2 polis memurumuz da yaralanmıştır. Olay sırasında ve akabinde aynı yerde meydana gelen çatışmada, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hayatını yitirmiştir. Konuyla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açılmış olup konunun detayları incelenmektedir. Konuyla ilgili detaylı açıklama kamuoyuyla daha sonra paylaşılacaktır.

ŞEHİT POLİS SAYISI 2'YE YÜKSELDİ

Diyarbakır'da Baro Başkanı Tahir Elçi'nin silahlı saldırıda öldürülmesinden önceki silahlı saldırıya uğrayan polislerden şehit olanların sayısı 2'ye yükseldi. Saldırıda şehit olan polis memuru Ahmet Çiftaslan'ın ardından ağır yaralanan ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yoğun bakımda tedavi gören polis memuru Cengiz Erdur da yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu. Diğer polis memurunun tedavisine ise hastanede devam ediliyor.

TAHİR ELÇİ KİMDİR?

Tahir Elçi, 1966 yılında Cizre'de doğdu. İlk,orta ve lise tahsilini Cizre’de tamamlayan Tahir Elçi, 1991 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Tahir Elçi, 1992 yılından günümüze Diyarbakır’da serbest avukatlık yapıyordu.

Tahir Elçi, Türkiye’de gündemde kalan çok sayıda davayı yurt içindeki mahkemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde temsil ederek bölgede en çok tanınan avukatlar arasında yerini aldı. Almanya’da bulunan Avrupa Hukuku Akademisinde (ERA) uluslar arası ceza hukuku ve ceza yargılaması eğitimi gören Tahir Elçi, 1998’ten günümüze staj eğitimi ve meslek içi eğitimlerde ceza ve insan hakları hukuku alanında seminerler verdi.

Tahir Elçi, 1998-2006 yılları arasında Diyarbakır Barosunda yöneticilik yaptı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi de olan Tahir Elçi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu üyesi ve bir çok sivil toplum örgütünün kuruluşu ve çalışmalarında yer aldı. Evli ve iki çocuk babası olan Tahir Elçi, İngilizce biliyordu.

Ahmet Hakan'ın CNN Türk'te konuğu olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, "PKK, terör örgütü değildir." diyerek stüdyoda gergin anların yaşanmasına sebep oldu. Tarafsız Bölge'de karşı karşıya gelen Tahir Elçi ve Uygar Aktan PKK üzerinden tartıştı. Elçi'nin "PKK, terör örgütü değil, siyasi bir harekettir" sözleri üzerine stüdyoda gergin anlar yaşandı. Elçi, sözlerini sürdürerek, "Devlet bir terör örgütü müdür?" diyerek tartışmayı daha da alevlendirdi. Bu sözler üzerine Aktan, "PKK'yı terör örgütü olarak bütün resmi kuruluşlar niteliyor. Sizin nitelendirmenizin hiç bir kıymeti yok." sözleriyle Elçi'ye karşılık verdi.

"PKK terör örgütü değildir" dediği için hakkında yakalama kararı çıkarılan ve Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Atatürk Havalimanı’ndan Bakırköy Adliyesi’ne getirildi. Elçi, adliyedeki işlemlerinin ardından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Elçi, 1992 yılından beridir Diyarbakır'da serbest avukatlık yapıyordu. 1998-2006 arası Diyarbakır Barosu’nda yönetici olarak görev yapan Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanlığı yanı sıra Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Bilim Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yapıyor. Elçi iki çocuk babasıydı.

Ramazan YAVUZ- Serdar SUNAR/ DİYARBAKIR(DHA)