Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Ocak ayından itibaren sürdürülen muhtarlar toplantısının 16'ncısının gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, ülkedeki muhtarlarla bir araya gelmeyi, hasbıhal etmeyi, hasret gidermeyi hedeflediklerini belirtti. Erdoğan, "Şükür erenler geldi, derdim derenler geldi, yarı görmediysem, yarı görenler geldi" dizelerini okuyarak, "Bugün burada, geldiğiniz şehirlerdeki vatandaşlarımız adına siz muhtarlar varsınız. Siz, dertleri derenlersiniz. Sizleri görmekle, sizlerle hasbıhal etmekle, o şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla da kucaklaştığımıza inanıyorum" diye konuştu.
Kelime anlamının "seçilmiş" olan muhtarlık müessesesinin, ülkede 200 yıla yakın bir geçmişi bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Osmanlı Devlet yönetiminde "yiğitbaşı" ve "kethüda" gibi muhtarlara benzer görev yapan kişilerin her zaman olduğunu anlattı. Devlet yapısının daha ayrıntılı yapılandırılma süreciyle birlikte bugünkü muhtarlıkların ortaya çıktığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ülkemizde muhtarlar, sadece kendilerine kanunlarla belirlenen görevleri yapmakla kalmamışlardır. Nüfusumuzun önemli bölümünün köylerde yaşadığı uzun yıllar boyunca muhtar,imam,öğretmen üçlüsü, ahali arasındaki sorunların çözümü konusunda da bir çeşit hakem vazifesi üstlenmişlerdir. Devletin kolluk güçleri ve adli birimlerin yaygınlaşıp güçlenmesi ile bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmışsa da halen muhtar, imam, öğretmen üçlüsü yaşadıkları yerlerin en muteber kişileri olmaya devam etmektedirler. Bugün valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz ellerindeki geniş imkanlarla çok önemli hizmetler ifa ediyorlar. Ama hala devletin milletimizle her gün yüz yüze, ruberu ilişki içinde olan seçilmiş temsilcileri siz muhtarlarımızsınız. Hangi kurumun temsilcisi olursanız olun bir mahallede, bir köyde muhtara danışmadan, muhtara kulak vermeden adım atarsanız yanılma ihtimaliniz çok yüksek olur."
'SİZ ÖNEMLİSİNİZ'
Kamu hizmetlerinin kimi zaman farklı kararlar almayı gerektirebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama bu kararların mutlaka halka doğru şekilde anlatılması, ikna edilmesi yoluyla uygulamaya geçilmesi gerekir. Günümüzde halkla ilişkiler denilen ve büyük bir sektör haline dönüşmüş olan ihtiyaç işte buradan doğuyor. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler ve bunlara bağlı tüm kuruluşların, muhtarlarımızın ve onlarla birlikte mahalle halkının, köy halkının gönlünü kazanması çok önemlidir" ifadelerini kullandı.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın veya önce insan" dediklerini vurgulayan Erdoğan, "Hangi hizmet için yola çıkarsanız çıkın önce milletin fertlerinin gönül rızasını nasıl elde edebileceğinize bakmanız gerekiyor" dedi.
Yunus Emre gibi "Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim" dediklerini ve demeye de devam edeceklerini belirten Erdoğan, "Bizim öteden beri seçilmişlerin önemine yaptığımız vurgunun sebebi işte budur. Siz önemlisiniz" diye konuştu.
'HERKES YERİNİ BİLECEK'
Erdoğan, salonda bulunan muhtarlara "Siz seçilmişsiniz, atanmış değilsiniz, dolayısıyla atanmış sizden sonra gelir. Ama bunun kadir kıymetini bilmeyenler var mı? Var" diyerek seslendi. "Bürokratik oligarşi" denilen olayın bu olduğunu belirten Erdoğan, "Onlar güçlenmek istiyorlar. Bazı, maalesef seçilmişler de farkında olmadan onları güçlendiriyor. Eğer sen böyle hareket edersen, ondan sonra bürokrat gelir senin boynunda bozayı pişirir. Herkes yerini bilecek, konumunu bilecek" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda atanmışların da bulunduğuna dikkati çekerek, "Ama onlar da bunu bilmesi lazım. Çünkü milli iradenin seçip iş başına getirdiği kişiye, bürokrat da saygı duymalıdır" dedi. Seçimle göreve gelen hiç kimsenin, milletin tashihini gözardı etmek gibi bir lüksünün olamayacağının altını çizen Erdoğan, bürokratın seçilmişe oy veren olduğunu ve bu yüzden saygı duyması gerektiğini dile getirdi.
"Bu işler filanca köyün, falanca köyün muhtarı olsun, isterse cumhurbaşkanı olsun farketmez" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçilmiş olan herkes vakti, saati geldiğinde oyuna talip olduğu kişilere hesap verir. Ülkemizde, milletin tarihinden, kültüründen, tercihlerinden bir türlü memnun olmayan, bu yüzden seçtiklerini de beğenmeyen bir kesim var. Bunlar istiyorlar ki davul, milletin boyununda asılı olsun, kaynağı millet sağlasın, külfeti millet çeksin. Buna karşılık tokmak da bunların elinde olsun, ülkenin kaymağını bunlar yesin ama hiçbir sorumluluk da üstlenmesinler. Biz işte bu tekere çomak soktuk. Bize olan tepkilerinin, husumetlerinin gerisinde bu var. Geçmişte sadece bir avuç seçkine hizmet eden sistemi, bir avuç azınlığa akan kaynakları, biz milletin tamamına mal ettik."
'HİÇ UMMADIĞIMIZ YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa konusundaki tekliflerine karşı oluşan direncin sebebinin de aynı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Eski Türkiye'nin kodlarıyla oluşturulmuş mevcut anayasa tümüyle yenilenirse, ellerindeki son kozları da kaybedeceklerini düşünüyorlar. Milletimiz, çok partili döneme geçildiği dönemden beri mücadeleyle adım adım ilerleyerek bugünkü haklarına, özgürlüklerine kavuştu. Sürekli darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğrayan bu zorlu süreç, hala bitmiş değildir. Tek parti döneminin vesayet anlayışının kalıntıları bugün dahi hiç ummadığınız yerlerden, hiç ummadığımız yöntemlerle karşımıza çıkabiliyor.
Hatay'da sınırlarımızı ihlal eden yabancı bir savaş uçağını düşürüyoruz. Birileri hemen çıkıyor, tüm kinini, düşmanlığını, husumetini ülkemize, şahsımıza yöneltiyor. Ruslar bir yandan, bizdeki birtakım kişiler diğer taraftan 'Türkiye'nin neresi bombalanmalı' egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bir zihniyet? Bunun adı kendi milletine, kendi ülkesine körü körüne düşmanlık etmektir. Allah, bunlara fırsat vermesin, Allah ülkemizi ve milletimizi bunların eline bırakmasın."
Kahramanmaraş yöresinden bir türkünün, "Gökte uçan huma kuşu ne bilir dalın kıymetini, kargayı kondurman dala ne bilir gülün kıymetini. Meclislerden söz atanlar gerçeğe yalan katanlar sonra beyliğe yetenler ne bilir ilin kıymetini" sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunlar ne dalın ne gülün kıymetini bilir, ne ilin, memleketin kıymetini bilir. Bunlar sadece meydanı boş bulduklarında söz atmayı, yalanı, iftirayı, millete hakaret etmeyi bilir. Ama artık Türkiye, dünkü Türkiye değil" diye konuştu.
'BİZİM İNSANİ YAKLAŞIMIMIZ BU'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu belirterek, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, milletin istiklal ve istikbaline sahip çıkma kararını her fırsatta ortaya koyduğunu söyledi.
1 Kasım'daki seçim sonuçlarını bu iradenin bir tezahürü olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah devlet, millet olarak bu kararlılığımızı sürdürecek, 2023 hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız" diye konuştu. Erdoğan, Suriye ve Irak merkezli gelişmelerin ateşinin, terör örgütlerinin kışkırtmaları ve uluslararası güçlerin çeşitli hesaplarıyla her geçen gün daha da arttığına işaret ederek, "Maalesef tüm bu hesapların içinde bölgede yaşanan derin insani dramın payı çok az. Biz tabii bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz onların bu tür tavırlarına aynı şekilde cevap vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Ne zaman, nerede, neyi ve nasıl konuşacaklarını gayet iyi bildiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye gibi meseleye kardeşlik ve komşuluk hukukuyla yaklaşan 1-2 ülke dışında herkes bölge üzerinden kendi stratejik hesaplarını tahkim etmek peşinde. Biz Suriye'de katledilen 400 bine yakın insanın evinden, yurdundan edilen 12 milyon insanın derdiyle dertleniyoruz. Bunun için çatışmaların başladığı günlerden beri 'açık kapı politikası' uyguluyor, bize sığınan herkese kucak açıyoruz. Şu anda ülkemiz toprakları üzerinde 2,5 milyon Irak ve Suriyeliyi biz misafir ediyoruz. Akdeniz ve Ege'de batan, batırılan botlardaki, teknelerdeki mültecileri bizim sahil güvenlik botlarımız topluyor, ülkemiz topraklarına getiriyor. Şu ana kadar 70 bin 'çocuk-yaşlı, erkek-kadın' demeden o denizin azgın dalgalarından toplayan bizim sahil güvenlik botlarımız ama birileri de o botları şişlemek suretiyle o insanları ölüme mahkum ediyor. İşte bizim insani yaklaşımımız bu. Vaktinde yetişip de kurtaramadığımız çocukların, kadınların, erkeklerin sahile vuran ölü bedenleri karşısında milletçe bizim yüreğimiz parçalanıyor. Onların böyle bir derdi var mı? Yok."
'NİCE AYLAN'A RAĞMEN YÜREKLERİ YUMUŞAMADI'
Avrupa ülkelerinin minik Aylan'ın görüntüsünün ardından bu konuyla "güya" ilgilenmeye başladığını ifade eden Erdoğan, "Buyurun, dün bir yavru daha vurdu Çeşme sahillerine. Halbuki o günden bugüne nice Aylan'ların cansız bedenleri kıyılarımıza vurdu ama kimilerinin yürekleri hala yumuşamadı. Bu meseleye sadece kendi güvenliklerini ve refahlarını koruma kaygısıyla yaklaşanlar karşısında biz, insani duruşumuzu korumaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliğinin sığınmacılara yönelik Türkiye'ye yapmayı taahhüt ettiği yardımın sadece mevcut çabaları kolaylaştıracağını belirterek, şöyle konuştu:
"Bu yardım bizim bütçemize girmeyecek, bu yardım Suriyeli kardeşlerimize gidecek. Yani burada kimse de bir ianede bulunmasın, 'bir lütuf yapıyormuşuz' havasına da girmesin, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Şu ana kadar biz 9 milyar doları zaten harcadık. Türkiye yaklaşık 5 yıldır ciddi hiçbir yardım almadan bu meselenin üstesinden kendi imkanlarıyla gelmeyi başardı. AB o yardımı yapsa da yapmasa da biz kardeşlerimize, komşularımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Türkiye'nin yükünü paylaşmak yerine sorunun kaynağı durumundaki Esed rejimine ayakta tutmanın peşine düşenlerin eline ölen, öldürülen her masumun kanı bulaşmaktadır. DAİŞ terör örgütü bölge üzerinde hesabı olan herkesin kullandığı bir araç, kukla, bahane haline dönüşmüş durumdadır."
Terör örgütü DAEŞ'in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor" ifadesini kullandı.
Bununla ilgili fotoğrafların basın yayın organlarında yayımlandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu örgütle ciddi bir mücadele ortaya koymayanların aynı bahaneyle Suriye'de askeri varlık gösterme konusunda çok hızlı ve cevval olduklarını görüyoruz. Bunlar yavuz hırsız. Hani bizde bir söz var ya, 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' bunların yaptığı bu. Biz Suriye meselesine asla onlar gibi bakmadık, bakmayız" değerlendirmesinde bulundu.
'ULUSLARARASI TOPLUM İÇİN ZORUNLULUK'
Erdoğan, Suriye halkının 5 yıla yakın süredir yaşadığı acıların, maruz kaldığı zulmün tüm insanlığın yüzünü kızartmaya yetecek boyuta ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
"Artık bu meseleye bölgenin tarihi ve gerçekleri ışığında makul, mantıklı ve sürdürülebilir bir çözüm bulmak uluslararası toplum için ahlaki bir zorunluluk haline geldi. Bu bakımdan terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturulması ve ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programı tekliflerimizin süratle hayata geçirilmesinde ısrarcıyız. Bölgeye yönelik müdahalelerin bir aracı olarak kullanılmakta olan DEAŞ'e ve rejime karşı sonuç alıcı bir mücadele ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü veya örgütlerini kullanmak yeni sorunlara yol açmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çözüm, Suriye halkına, kendi geleceğini kendisinin kurabileceği güvenli ortamı tesis etmektir. Biz bu doğrultudaki çabalarımızı sürdürüyoruz. Suriye'deki soruna samimi çözüm arayan herkesi de bu gayretimize destek vermeye çalışıyoruz."
'2 BİNİN ÜZERİNDE TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, çevresinde yaşanan istikrarsızlıklar karşısında duruşunu güçlü bir şekilde muhafaza ediyor, inşallah etmeyi de sürdürecek. Aynı şekilde ülke içinde faaliyet gösteren terör örgütlerine karşı da kararlı bir mücadele sürdürüyoruz. Temmuz ayından bu yana terör örgütleriyle mücadelede 185 güvenlik görevlimizi şehit verdik. Terör örgütlerinin saldırılarında, Ankara'daki canlı bomba saldırısı dahil, 195 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Sınırlarımız içinde ve dışında yürütülen tüm bu operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısı da 2 binin üzerindedir."
Kalbinde şehitlerin ayrı bir yeri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnancı, ülkesi ve milleti için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden bu kahramanların her biri coğrafyamızdaki varlığımızın, birliğimizin, dirliğimizin birer mührüdür. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletime başsağlığı diliyorum. Gazilerimize uzun ve hayırlı bir ömür temenni ediyorum. Biz öyle dedik, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bu ilkemizden en küçük bir taviz vermeden, yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.
Millet kavramının içinde sadece Türk olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla, Roman'ıyla, 78 milyonunun tamamıyla tek millet. Bunu bir defa böyle bilelim. Zira biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Bu yola böyle çıktık. 78 milyonun tek bayrağı var. Bizi bir yerlerden uydurup çıkarılmış paçavralar ilgilendirmez. Burada 78 milyonun tek bayrağı var. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tek vatan. 780 bin kilometrekare ile tek vatan."
'BUNLARIN GIDASI CEHALET'
"Bu vatan topraklarının üzerinde kimse operasyona yönelmesin" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"O operasyona yeltenenler bedelini ödüyor mu, ödüyor. Ya insanca oturursunuz ve bu ülkede parlamentoya mı gireceksin, buyur girersin... Var mı var. Desteklediğiniz birçok insan şu anda parlamentoda. Şu anda yüzü aşkın Güneydoğulu, Doğulu kardeşlerim parlamentoda siyaset yapıyor. Sen de gel orada insan gibi siyasetini yap. Demokratik bir ortamda bunu yürüt ama bunların derdi başka. Terör estiriyor. Az önce söyledim ya yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Ondan sonra da kalkıyor hükümeti suçluyor. Kalkıyor Beştepe'yi suçluyor. İnsan öldürenler bunlar, Diyarbakır'da cami yakanlar bunlar, utanmadan sıkılmadan hala kalkıp 'yok şöyle yok böyle' diyor. Kadın kılığına giriyor, küçük çocuğu kullanıyorlar. Sivilleri kendine siper ediyor, vatandaşın evini, aracını, iş yerini yakıyor bunlar. Sokak girişlerine hendekler kazarak insanlara hayatı zehir edenler bunlar. Üstelik de devletin iş makineleri ile bunları yapıyorlar. Kepenk kapattırarak ekmeğiyle oynadıkları esnafı haraca bağlıyorlar. Çekiyorlar dağlara, belli yerlere 'Şu kadar para ödeyeceksin. Ödemedin, hayatını vereceksin'. Bu şekilde her türlü ahlaksızlığı yapan örgütün okullara ve camilere karşı özel bir husumeti olduğunu da görüyoruz. Çünkü bunların gıdası maddi ve manevi cehalettir."
Terör örgütünün son olarak Diyarbakır'daki tarihi camileri hedef aldığını anımsatan Erdoğan, "Diyarbakır'daki ilk Osmanlı eserlerinden biri olan, 1500'lü yıllarda inşa edilmiş Fatih Paşa Camii, terör örgütleri mensupları tarafından yakıldı. Tüm belgeler, her şey ortada. Hadi bakalım, buna ne diyeceksin? Sadece bununla da kalmadılar. Olay yerine gelen güvenlik güçlerine ve itfaiye ekiplerine de ateş açarak yangına müdahale edilmesini engellediler" diye konuştu.
'KÜLTÜREL SOYKIRIM TEŞEBBÜSÜ'
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndaki "Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli, değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli, bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" dizelerini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"Mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin' diye varını yoğunu ortaya koyarak, bir kurtuluş savaşı verdi bizim ecdadımız. Aradan geçen 93 yılın ardından bugün, üstelik de en çok sahabe mezarlığına sahip şehrimiz olan Diyarbakır'da bu hainler yeniden mabetlerimize el uzatmaya çalışıyor. Bu eylem milletimizin, en başta da Kürt kardeşlerimizin inançlarına, tarihlerine, medeniyetlerine, kültürlerine yönelik bir saldırıdır. Bölücü terör örgütü ve onun arkasındaki güçler silahla, bombayla, hendekle, molotofla Türkiye ile başa çıkmayacaklarını bilmiyorlar mı? Elbette çok iyi biliyorlar. Bunların asıl amacı bölge insanını inancından, dininden, tarihinden, medeniyetinden koparmaktır. Verilen kavga Kürt kardeşlerimi haklarına kavuşturmak değil, Kürt kardeşlerimi köklerinden koparma kavgasıdır. Aynı zamanda bu bir kültürel soykırım teşebbüsüdür. Suriye'de, Irak'ta camilere, türbelere, kütüphanelere yapılan DEAŞ saldırıları ile Diyarbakır'daki saldırı arasında bir fark var mı, aynı. Onlar da camileri, türbeleri, her yeri yakıp yıkıyor, aynı şekilde bu bölücü terör örgütü bunları yapıyor. Her iki cani örgüt de birbirinin ruh ikizidir. Aynı hastalıklı yapının, farklı söylemlerle ortaya çıkan tezahürleridir."
Geçmişte, CHP'nin tek parti olduğu dönemde, devletin imkanları da kullanılarak aynı amaç doğrultusunda ciddi bir uğraş verildiğini vurgulayan Erdoğan, bölge insanının inancına ve kültürüne sahip çıktığı için bu uğraşın neticesiz kaldığına dikkati çekti. Bugün aynı projenin bölücü terör örgütü tarafından uygulandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bölücü örgütün ve onun güdümündeki yapıların dilinin, kavramlarının, bakış açısının kesinlikle bu coğrafyayla, ortak geçmişimizle ve elbette ortak geleceğimizle bir ilişkisi yoktur. Bu dil husumetin dilidir. Bu dil, fitnenin dilidir. Bin yıldır bu topraklarda ortak medeniyetimizi ve tarihimizi yok etmeye çalışanların dilidir. Kürt kardeşlerimiz bu dilin ve bu anlayışın kalplerini zehirlemesine izin vermemelidir" dedi.
Bir süredir bölgenin önde gelen toplum liderleri, dini liderleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelerek, bu meseleleri görüştüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüştükleri kişilerin yaşanan son gelişmelerden duydukları derin rahatsızlığı kendisine ifade ettiklerini belirtti.
Bölücü örgüt ve onun güdümünde hareket eden sayıca az ama organize bir kesimin bölge insanına adeta kan kusturduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu duruma seyirci kalınması mümkün değildir. Devletimiz hukuk sınırları içinde bölgede etkili bir mücadele yürütüyor. Şehirlerde gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, mahalleler birer birer terör örgütünün elemanlarından temizleniyor. Burada durmak yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz" diye konuştu.
'İNANCINIZ NAMUSUNUZDUR'
"O terörün estiği, estirildiği yerlerde, oradaki tüm Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma buradan sesleniyorum" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu devlet sizi kendi başınıza bırakmayacak. Sürekli sizinle beraber oralarda olacak. Oralarda beraber yatıp, beraber kalkacak. Çünkü sizin huzurunuza kastedenlere karşı güvenliğinizi biz korumak durumundayız. Sarp dağ yamaçlarındaki ve sınır ötesindeki kamplar silahlı kuvvetlerimiz tarafından yerle bir ediliyor. Buradan bölge halkına çağrıda bulunuyorum. Terör örgütü sizin maddi ve manevi varlığınızı birlikte hedef almış durumda. İnancınız namusunuzdur, bizim de namusumuzdur. İnancınıza sahip çıkın. Evladınız geleceğinizdir, evladınıza sahip çıkın. Özgürlük hakkınızdır, yaşama hürriyetinize, seyahat hürriyetinize, ibadet hürriyetinize, ticaret hürriyetinize, siyaset hürriyetinize sahip çıkın. Terör örgütünün ve onun güdümündeki yapıların iradenize ipotek koymasına asla izin vermeyin. Bölücü örgütün bu ülke ile bu millet ile özellikle de sizin değerleriniz ile hiçbir ortak yanı olmadığını artık görmüş olmalısınız. Devletin tamamen proje ürünü bu örgütü sokağınızdan, mahallenizden, ilçenizden söküp atmasına yardımcı olun. Milli birliğimize, beraberliğimize, ortak değerlerimize, istiklalimize ve istikbalimize kasteden bu karanlık örgüte karşı devletinizin yanınızda olduğunu bilin, siz de devletinizin yanında yer alın."
Muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gelin yeni Türkiye'yi birlikte inşa edelim. Tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi kader birliği içinde 2023 hedeflerini birlikte gerçekleştirelim" dedi.
Muhtarlara çok iş düştüğünü belirten Erdoğan, "Suriye'deki kardeşlerimizin yaralarını birlikte saralım, Irak'taki kardeşlerimize birlikte destek verelim, Balkanlardaki, Kafkasya'daki, Ortadoğu'daki ve Afrika'daki kardeşlerimizi hep birlikte kucaklayalım, ortak bir geleceğe hep birlikte yürüyelim. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım" çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye, terör örgütü bin defa daha başkaldırsa, bin defa o başı ezmeye muktedir bir devlettir. Çünkü bu devletin arkasında gücünü bin yıllık ortak geçmişinden alan bir millet var, siz varsınız. Biz Balkanlardaki ata yadigarı camileri ihya etmeye çalışırken, dünyanın dört bir yanında ezan sesini yükseltmeye çalışırken, Diyarbakır'da cami yakan, ezan susturan bir örgütün bu ortak geçmişte yeri yoktur, ortak geleceğimizde de yeri olamaz."
"Ben Kürt kardeşlerime güveniyorum, inanıyorum" ifadelerini kullanan Erdoğan, bölgedeki sivil toplum temsilcileriyle görüşmelerini her düzeyde sürdüreceğini, milli birlik ve kardeşlik sürecini, milli birlik ve beraberlik iklimini güçlü bir şekilde tesis edeceklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımlarından dolayı muhtarlara teşekkür ederek, mahalle ve köylerindeki herkese selamlarının iletilmesini istedi. Erdoğan'ın muhtarlarla bir araya geldiği toplantıya, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Bakan Yardımcısı Selami Altınok da katıldı.
(Kaynak:hürriyet.com.tr)