Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 17'ncisi düzenlenen muhtarlar toplantısında, Amasya, Ardahan, Bingöl, Isparta, Karaman, Kilis, Manisa, Muş, Rize, Sivas, Kütahya ve Uşak'tan gelen muhtarlara hitap ederek, "Demokrasi piramidimizin tavanı ile tabanının buluşması, kucaklaşması olarak gördüğüm bu toplantılarımız inşallah ülkemizde yeni ve hayırlı bir geleneğin tesisine de vesile teşkil edecektir" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde artık cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye başkanı, muhtar, milletimizin doğrudan oylarıyla iş başına gelen her kademedeki sorumlu, çok daha yakın, çok daha güçlü bir istişare, iş birliği içinde olacaktır" diye konuştu.
Müsteşarından genel müdürüne, valisinden kaymakamına, il müdüründen memuruna kadar tüm atanmış kamu görevlilerinin seçilmiş iradeden çıkan kararları uygulama konusunda çok daha hassas, çok daha dikkatli olmak mecburiyetinde olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Öte yandan, şunu da unutmamalıyız, nasıl kamudan atamayla gelenler layüsel değillerse, hesap sorulamaz değillerse, seçilmişlerin de sorumlu oldukları bir makam vardır. O makam bizatihi milletin ta kendisidir. Muhtar, kendisinin değil, mahallesinin meselelerini, köyünün meselelerini takip etmekle görevli, o mühür bunun için kendisine teslim edilmiş kişidir. Belediye başkanı, kendisine değil, ilçesine, iline hizmet etmek için o makama getirilen kişidir. Milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı aynı şekilde ülkesine ve milletine hizmet için o makamların emanetini, sorumluluğunu üstlenen kişilerdir. Önce biz seçilmiş olanlar, vazifemizi en iyi şekilde yapacağız ki atanmışlardan da aynı şeyi talep etme hakkımız olsun. Kendi mahalle halkının desteğini arkasına alamayan bir muhtarı, kimse kusura bakmasın, memur da dikkate almaz. Kendi ilçesinin, ilinin desteği arkasında gözükmeyen bir belediye başkanı hiçbir genel müdürden, hiçbir bürokrattan talep ettiği desteği göremez."
"Milletimiz başkanlık sistemini daha çok tartışsın..."
Milletin desteğini yitiren bir hükümetin de başbakanıyla, bakanıyla, bürokratlarını arzu ettiği şekilde çalıştırmasının mümkün olamayacağına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Ülkemizde mevcut yönetim sistemi bu bakımdan oldukça sorunludur, sıkıntılıdır, tartışmalıdır. Bakın bu, 7 Haziran-1 Kasım olaylarında, özellikle 7 Haziran-1 Kasım arasında çok açık net gördük. Ne oldu o arada? Adeta bürokratik oligarşi, seçilmişe karşı tavır koydu. Niye? Ortada güçlü bir hükümet yok, ne olacağı henüz belli değil, gitti gidiyor havasıyla bakıyorsunuz birçok yerlerde dirseklerin farklı bir şekilde dönmeye başladığını bizzat ben de gördüm, buna şahit oldum. Bu bürokratik oligarşi ülkelerin felaketidir. Bu sadece, Türkiye için geçerli değildir onu söyleyeyim. Bunları yaşadık. Eğer iktidarlar güçlü olmazsa, bürokratik oligarşi iktidar olma gayreti içine girer ve ülkede her şey adeta durur. Ondan sonra siz o ülkede sıçramayı bekleyemezsiniz, gelişmeyi bekleyemezsiniz. İşler durur, bütün bakanlıklar da durur. O, ona pas atar. O, ona pas atar, futbolda olduğu gibi orta sahada top çevirirler, gol atmaya gelince, gol yok. İşte muhtarlar bunu belirleyecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz, bu fotoğraftaki çarpıklıkları düzeltebilmek, milletimize daha iyi hizmet verecek bir sistemi kurmak için, sürekli ne diyoruz? 'Yeni anayasa' diyoruz, 'başkanlık sistemi' diyoruz. Milletimiz başkanlık sistemini daha çok tartışsın, buna inansın ve ona göre dünyanın en gelişmiş ülkeleri madem bugün başkanlık sistemi ile yönetiliyor, demek ki burada bir özellik var. Öyleyse, biz bundan niye korkuyoruz, niye çekiniyoruz? Dert başka. Bu konuda karar merci önce Türkiye Büyük Millet Meclis'i, ardından kim olacaktır, milletimiz olacaktır. Ama artık milletimizin de açık ve güçlü bir talebi haline gelmiş olan bu konuya Meclisimizin, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerimizin daha fazla duyarsız kalamayacağı kanaatindeyim. Siz muhtarlardan da bu meseleyi hem milletimiz hem de tüm partilerimizden siyasetçiler nezdinde gündeme getirmenizi, düşüncelerinizi kendileriyle paylaşmanızı bekliyorum."
"Yeni anayasa konusunda somut bir ilerleme kaydedilebileceğine inanıyorum"
"Türkiye'de demokrasi ne kadar güçlü olursa, muhtarlarımız da o derece güçlü olur bunu da bilmenizi istiyorum" ifadesini kullanan Erdoğan, "Kardeşlerim siz sıradan bir güç değilsiniz. Bakın şu anda ülkemizde 50 bini aşkın muhtarımız var. Tüm muhtarlarımızın tamamı veya çok büyük bir çoğunluğu bu meseleye sahip çıkarsa bu dönemde yeni anayasa konusunda somut bir ilerleme kaydedilebileceğine ben inanıyorum. Ama akşam başka, sabah başka konuşmamak şartıyla" diye konuştu.
Başbakanlığı döneminde arkadaşlarına, "Biz, bu işi artık bitirmemiz lazım" dediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün partilerin eşit üyeyle anayasa izleme komisyonunda yer aldığını belirtti.
Bütün partilerin üçer üye verme taleplerine "Tamam" dediğini bildiren Erdoğan, "Biz, düşünebiliyor musunuz? 326 gibi bir sayıya sahibiz, onların toplamı 220 falan o civardaydı, onlar 9 üyeyle temsil edildiler, biz 3 üyeyle temsil edildik. Görüyorsunuz, niye? Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil, bizim bağcıyla işimiz yok" değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa çalışmalarında 47 maddeye gelindiğinde ana muhalefetin genel başkanının "Bu 47 maddeyi bir halledin, iş tıkanır" dediğini, kendisinin de hemen "Tamam görüşün, şu 47'yi önce bir halledin" talimatı verdiğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gittiler, görüştüler, bu defa ne dediler biliyor musunuz? Hani bunlar çok namuslu ya çok şerefli ya. Dediler ki 'dört partinin dördünün de buraya imza koyması lazım.' Tabi arkadaşlarımız dedi ki, 'bakın bu görüşülen bu 47 maddenin altında dört partinin temsilcilerinin parafları, imzaları var.' 'Ben' dedi, 'bütün partilerin genel başkanlarının buraya imza koyması lazım.' Arkadaşlarımızla bu defa tekrar ettik, bakın ana muhalefetle iktidar olarak bizim sayımız zaten rahatlıkla bu anayasa değişikliğini yapmaya, bu sayı yetiyor. Gelin, şu 47 maddeyi beraber 15 gün içinde çıkaralım. Kardeşlerim, top çevirdiler, dürüst davranmadılar, yalan söylediler ve 47 madde öyle kaldı. 60 maddeye geldi aynı numarayı çektiler. Ben gönderdim, gidin görüşün dedim. Yine maalesef dürüst davranmadılar." Hürriyet