24 Aralık 2015 Perşembe

"Öldüğüne karım bile inanmıyor"

Rezan Epözdemir: Cem Garipoğlu'nun öldüğüne eşimi bile ikna edemedim.



2009 yılında hunharca öldürülen Münevver Karabulut ve 2015 yılında Mersin’de katledilen Özgecan Aslan’ın ailelerinin avukatı Rezan Epözdemir, Türkiye’deki hukuk sistemi ve anlayışına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“EŞİMİ BİLE İNANDIRAMADIM”

Gediz Üniversitesi’ndeki “Hukukta Kariyer Günleri” isimli programda öğrencilere konuşan Epözdemir, Karabulut cinayetinden aldığı hapis cezasını çekerken intihar eden Cem Garipoğlu ile ilgili bir soru üzerine, “Ben öldüğüne ikna oldum. Tüm deliller intihar ettiğini ortaya koyuyor ancak eşimi bile ikna edemedim, ‘Ölmedi değil mi?’ diyor. İnsanlar cezaevinden kaçtığını, hayatta olduğunu düşünüyor. Ne yazık ki geldiğimiz nokta bu. Bir hukukçu olarak bu durum karşısında üzülüyorum.” dedi.

Kadın cinayetlerinde, sosyal sorumluluk kapsamında mağdur aile vekilliği yapan Avukat Epözdemir, bu acı olayların önüne geçilememesinin en önemli sebeplerinden biri olarak ceza indirimlerini gösterdi.

SAYGIN TUTUM İNDİRİMİ İSYANI!

Rezan Epözdemir, şunları kaydetti: “Yürürlükteki mevzuatımızda hiçbir sıkıntı yok. Canavarca, hunharca, kan gütme veya tasarlama suretiyle cinayetin Ceza Kanunumuz’daki karşılığı ağırlaştırılmış müebbet. 15 günde bir yakınlarınla görüşüyorsun, günde 1 saat havalandırma boşluğuna çıkabiliyorsun ve tek kişilik hücrede kalıyorsun. Bundan daha ağır ceza yok. Sorunumuz ise cezanın bireyselleştirilerek uygulanmasında. Burada sancılı iki husus var. Birincisi haksız tahrik indirimi, diğeri de takdirî indirim. ‘İzlediğim açık bir filmde eşime benzettim, öldürdüm.’ diyene, ‘Kıskandım.’ diyene, ‘Erkekliğime laf söyledi.’ diyene tahrik indirimi uygulanıyor, kanunun amacı dışına çıkılıyor. Hiçbir yerde böyle bir şey yok. Failin geçmişi, sosyal ilişkileri, yargılama sırasındaki davranışları da takdirî indirim sebebi olabiliyor. Adam mahkemeyi yanıltmış, yalan söylemiş, son celseye güzel bir kıyafetle gelip düğme ilikleyerek, ‘Pişmanım.’ diyor, cezası indiriliyor. Bir cinayet sanığını, sırf son celsede kravat takıp düğme ilikledi diye ağırlaştırılmış müebbet yerine 6 yıl cezaevinde tutup salıverirseniz kamu vicdanını rahatsız edersiniz, adalet de tecelli etmez.” (Hürriyet)

Ege’de bir facia daha! 13 ölü, 7 kayıp

Yasa dışı yollardan Leros Adası'na geçmeye çalışan kaçakları taşıyan tekne alabora oldu. Meydana gelen olayda 13 kişi yaşamını yitirdi.

Aydın’ın Didim İlçesi’nden Yunanistan’ın Leros Adası’na geçmeye çalışan kaçakları taşıyan teknenin alabora olmasıyla 7′si çocuk 13 kişinin yaşamını yitidi. 15 kişi ise Yunan Sahil Güvenlik ekipleri tarafından kurtarıldı. Kayıp olan 7 kişinin ise arandığı bildirildi.

Yunan internet sitesi “www.enikos.gr”nin haberine göre, Irak ve Suriye uyruklu 35 kaçak, Didim’den dün gece 6 metrelik eski balıkçı teknesiyle Yunan Adası Leros’a gitmek üzere denize açıldı. Kaçakları taşıyan tekne Farmakosini (Bulamaç) Adası’na 1 mil açıkta bugün sabah saatlerinde battı.

Üzerleririnde can yelekleri bulunan kaçaklardan bir bölümü adaya doğru yüzüp, canlarını kurtarmak isterken Yunan sahil Güvenlik ekipleri tarafından fark edildi. Yunan Sahil Güvenlik botu kaçaklardan 15′ini kurtarırken, 7′si çocuk, 2′si kadın 13 kişinin ise cesedine ulaşıldı. 4 bot ve 1 helikopterle kayıp 7 kişiyi ise arama-kurtarma çalışmalarının sürdüğü bildirildi.  DHA

23 Aralık 2015 Çarşamba

Hava kirliliğinden dolayı okullar tatil edildi

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da hava kirliliğinden ötürü ilköğretim ve lise düzeyinde eğitim yapan okullar bugün tatil edildi.

Balkan ülkelerinden Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da devam eden hava kirliliği insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı. İlköğretim ve lise düzeyinde eğitim yapan okullar bugün hava kirliliği nedeniyle tatil edildi.

Özellikle doğuda bulunan Tuzla, Lukavats ve başkent Saraybosna’da insanlar maskelerle dolaşmaya başladı.
Yetkililer, Tuzla’nın şu an sadece ülkenin değil, Avrupa’nın en kirli havaya sahip olan şehri olduğunu belirtiyor.

Saraybosna’da da durum farklı değil. Şehrin havasındaki sülfürdioksit oranının ciddi artışı, insanların zorlukla nefes almasına sebep oluyor.

1 metreküp havadaki sülfürdioksit oranının 500 mikrogram seviyesine ulaşması insan sağlığını tehdit noktası olarak biliniyor. Bu rakam, Saraybosna’da yaklaşık 2 katı olarak ölçüldü.


Hava kirliliği uçak seferlerini de etkilemiş durumda. Yılın bu dönemi özellikle Saraybosna Havalimanı’ndan günlerce uçakların kalkamadığı zamanlar yaşanıyor. Haftalardır devam eden kirliliğinin daha ne kadar süreceği ise henüz bilinmiyor. Sözcü

Türkiye’de ilk kez çene nakli ve 5. yüz nakli operasyonu ile sağlığına kavuşan Recep Sert, baba olmaya hazırlanıyor. Recep-Esma Sert çiftinin kızları olacağı ve ona Hira Emine ismini verecekleri öğrenildi.

İHA'da yer alan habere göre İnegöllü Sert çifti birinci evlilik yıl dönümünü kutladı. Sert çifti doğuma bir ay kala sır gibi sakladıkları bebeklerinin cinsiyetini açıkladılar. Recep Sert Facebook hesabı duvarına "Tam bir yıl oldu, hayatımı değiştiren kadın, seninle yaşayıp seninle yaşlanmak dileğiyle. Çok daha güzel yıllara yelken açalım balım, her zamankinden daha çok seviliyorsun" yazdı.

Eşi Esma Sert ise, "Amin inşallah aşkım. Hiç pişman olmadım seninle evlendiğim için. Çünkü sen benim için doğru adamsın. Rabbim utandırmasın birlikte çocuklarımızla nice yıllara canım" cevabını verdi.

BEBEKLERİNİN CİNSİYETİ VE İSMİ BELLİ OLDU!

Evliliklerinin birinci yılını kutlayan çiftin 8 aylık olduğu bildirilen bebekleri de yakın zaman içinde dünyaya gelecek.

Çiftin bebeklerinin sır gibi sakladığı cinsiyeti de sosyal medya hesaplarında paylaşılanlara göre ortaya çıktı. Kız bebek bekledikleri öğrenilen çiftin bebeklerine Hira Emine ismini verecekleri iddia edildi.

O saldırılarda baş şüpheli Rusya

Savunma Sanayii Müsteşarlığı iştiraklerinden Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ'nin (STM) Genel Müdürü Davut Yılmaz, son dönemde ".tr" uzantılı alan adları için hizmet veren sunucularına yönelik siber saldırıların iyi bir kurguya sahip olduğunu belirterek saldırılar için Rusya'yı işaret etti.

Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde Türkiye'ye yönelik siber saldırıları değerlendirdi.

Yılmaz, "Rusya'nın, sorun yaşadığı her ülkede siber gücün tüm bileşenlerini aktif olarak kullandığını görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'deki saldırıların arkasında Rusya'nın olma ihtimalinin düşük olmadığını söyleyebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.

Saldırının organize ve hedef odaklı olduğunu ifade eden Yılmaz, saldırı için seçilen hedeflerin, rastgele ya da sıradan bilgisayarlara değil, Türkiye'nin ".tr" uzantılı alan adları için hizmet veren sunucularına yöneldiğini ve buralarda yaklaşık 400 bin alan adının yönetildiğini söyledi.

Yılmaz, saldırganların 400 bin web sitesine ayrı ayrı saldırmaktansa, bunları yöneten sunuculara saldırmasının, üstelik daha çok zarar verebilmek için mesai saatlerinde bunları gerçekleştirmesinin çok manidar olduğunu vurguladı.

Saldırganların kullandığı DDOS'un, çok sayıda bilgisayar üzerinden yapılan ve verilen servisleri engellemeye yönelik bir saldırı türü olduğuna işaret eden Yılmaz, bu saldırının, daha önce zararlı yazılım bulaştırılmış dünya üzerindeki binlerce bilgisayardan ya da IP adreslerini gizleyen özel sunuculardan yapılabildiğine değindi.

Saldırının etkilediği bir diğer yer olan ve Türkiye dahil 70 civarında ülkenin IP adreslerinin organizasyonunu yürüten Regional Internet Registry for Europe'ın (RIPE) açıklamasından, özel sunucuların kullanıldığının ve alınan önlemlere karşın saldırganların sürekli taktik değiştirdiğinin anlaşıldığına dikkati çeken Yılmaz, "Saldırı gerek strateji gerekse teknik açıdan iyi bir kurguya sahip. Bu da önceden planlandığını ve organize olduğunu gösteriyor.

Bununla birlikte, bugünlerde DDOS için 400 Gbps büyüklüğündeki saldırılar bile normal karşılanırken, 40 Gbps büyüklüğündeki bir saldırıyla tüm ülke trafiğinin durma noktasına gelmesi, ülkemiz adına hiç iyi bir durum değil. İleride daha büyük sorunların yaşanmaması için ilgili uzmanların da yakından bildiği birtakım sorunların acilen çözülmesi gerekiyor" diye konuştu.

"Siber güç, Rusya'nın savaş stratejisinin bir parçası"

Bu tipteki saldırılarda saldırganların tespitini yapmanın kolay olmadığını dile getiren Yılmaz, çünkü dünya üzerindeki binlerce bilgisayardan ya da gerçek IP'leri takip edilemeyen özel sunuculardan bu saldırıların yapılabildiğini söyledi.

Saldırıyı gerçekleştiren belli sayıdaki bilgisayar incelenmeden bu konuda kesin olarak konuşmanın mümkün olmadığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: "24 Kasım'da Rusya ile başlayan krizden beri, devlet destekli Rus hacking gruplarının ülkemize siber saldırılar yapabileceği yönündeki tahminleri dikkate almak gerekiyor. Rusya, yıllardır NATO'nun askeri gücünü değil, stratejisini yenmek için minimum ölüm ve fiziksel hasarla sonuçlanacak, fait accompli ya da 'oldu bitti' denilebilecek aksiyonlara başvuruyor. NATO'nun karşılık veremeyeceği, verse bile çok sesini çıkartamayacağı bu aksiyonların arkasındaki temel mekanizmalardan biri de siber güç. Sosyal medyadan, internet haberciliğine, hacking saldırılarına kadar çok geniş bir spektrumdan oluşan siber güç, Rusya'nın geleneksel savaş stratejisinin önemli bir parçası ve bunu 2007'de Estonya'da, 2008'de Gürcistan'da, 2014'de Ukrayna'da gördük."

Bilişim teknolojileri bakımından Avrupa'nın en gelişmiş ülkesi olan Estonya'ya yapılan DDOS saldırısının günlerce sürdüğünü ve ülkenin adeta felç olduğunu anlatan Yılmaz, şöyle devam etti: "Estonya, NATO'ya gidip yardım istemek zorunda kaldı, ancak ilk defa fiziki olmayan bir saldırıyla karşılaşan NATO'nun eli kolu bağlı kaldı. Çünkü daha önce hiç bu durumla karşılaşmamış, politika belirlememişti. Bu olaydan ders çıkaran NATO, 1 yıl sonra siber güvenlik konseptinden, siber savunma konseptine geçti ve Estonya'ya NATO'nun ilk siber savunma mükemmeliyet merkezini açtı. Gürcistan, bilişim teknolojileri açısından Estonya kadar iyi olmadığı için Ruslar siber saldırıyı daha çok sembolik boyutta gerçekleştirdi ve devlet başkanlığına ait resmi web sitesi hackleyerek alaycı mesajlar bıraktılar. Bununla birlikte, fiziki saldırılar esnasında Gürcistan'ın dış dünyayla bağlantısını koparmak için TV istasyonlarına, uydu haberleşmesi yapan sistemlere siber saldırılar yapıldı. Gürcistan bu saldırılara engel olamayınca, ülke dışından yaptığı yayınlarla dünyaya sesini duyurmaya çalıştı."

Ukrayna'ya yapılanlar

Ukrayna'da ise durum biraz daha farklı geliştiğini anlatan Yılmaz, çünkü Ukrayna'nın e-posta servisleri, arama motorları, antivirüs ve firewall uygulamaları gibi pek çok bilişim teknolojisi bakımından Rusya'ya bağlı olduğuna dikkati çekti.

Bu nedenle, Rusların bu yazılımlar ve sistemler üzerinden istedikleri şeylere ulaştığını, neticede pek çok bürokratın, askerin, Rusya aleyhinde yazan gazetecilerin yazışmaları ve özel bilgilerinin internette yayınlandığını ifade eden Yılmaz, yeri geldikçe de DDOS saldırılarıyla, Ukrayna'nın dijital dünyasının durdurulduğunu belirtti. 

Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu: "Ukrayna ile aynı dili kullanmaları nedeniyle, sosyal medya başta olmak üzere pek çok dijital platformda dijital propaganda yaptılar, uydurma haberler yaydılar. Kırım'ın ilhakı bile gizli olarak başlatılan ve insanlarda geleceğe dair korku ve endişe duygularını uyandıran dijital propaganda ile başladı. Bu örnekleri incelediğimizde, Rusya'nın sorun yaşadığı her ülkede siber gücün tüm bileşenlerini aktif olarak kullandığını görüyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'deki saldırıların arkasında Rusya'nın olma ihtimalinin düşük olmadığını
söyleyebiliriz." cnntürk

Şehit olan polise yürek yakan veda

Şırnak'ın Cizre ilçesinde geçen hafta terör örgütü PKK mensuplarıyla çıkan çatışmada yaralanan ve tedavi gördüğü GATA'da şehit düşen Özel Harekat Polisi Ahmet Atilla Güneş için Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığında tören düzenlendi. Törende şehidin oğlunun gözyaşları herkesin yüreğini yaktı.

Güneş'in Türk bayrağına sarılı cenazesi, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesinden alınarak, Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığına getirildi.
Güneş'in tabutu polis tören mangasının omuzlarında bir süre taşındı. Saygı duruşunun ardından, Şehit Güneş'in öz geçmişi okunarak, dua edildi.
Cenaze törenine, İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, askeri yetkililer ile Güneş'in mesai arkadaşları katıldı.
Törene, şehidin eşi Sibel, çocukları Alperhan ve  Doğan Güneş de katıldı. Şehit ailesinin güçlükle ayakta durduğu görüldü.
İzmir Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü'nde iken geçici görevle Cizre'ye giden 20 yıllık polis memuru Ahmet Atilla Güneş evli ve iki çocuk babasıydı.
Törenin ardından, şehit Güneş'in cenazesi son yolculuğuna uğurlanmak üzere memleketi Tokat'a gönderildi.
ŞEHİT BABASI: EN BÜYÜK ASKERİN ASKERLERİYİZ
Bitlis’te PKK terör örgütünün saldırısı sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş 25 yaşındaki Eren Kılıç, Ankara’da son yolculuğuna uğurlandı.
Şehit Eren Kılıç için Kocatepe Camisi’nde düzenlenen cenaze törenine şehidin eşi Yaren, annesi Şengül, babası Satılmış, kardeşleri Erdi, Mehmet, Erdem, Buhari Kılıç ve yakınlarının yanı sıra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, kuvvet komutanları, Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar katıldı.
Kılınan cenaze namazının ardından, şehidin naaşı askerlerin omuzlarında taşınarak top arabasına konuldu. Eren Kılıç’ın, Hakkari Şemdinli’de 5 aylık asker olduğu öğrenilen erkek kardeşi Erdi Kılıç’ta törende hazır bulundu.
Şehit Kılıç’ın top arabasına konulan naaşı önlerinden geçerken baba Satılmış Kılıç, "En büyük askerin askerleriyiz. Yazın bunu" diye haykırdı.
Şehit Kılıç’ın 4 ay önce evlendiği eşi 2 aylık hamile Yaren’de ayakta durmakta bir ara güçlük çekince sedye üzerinde oturarak eşini uğurladı. Şehit Eren Kılıç, Cebeci Askeri Şehitliği’nde son yolculuğuna uğurlandı. DHA

Bunları yapın elektrik faturanızdan tasarruf edin

Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) tarafından yapılan açıklamada, elektrik faturalarında tasarruf sağlamak için çamaşır yıkama alışkanlıklarından mutfak aletlerinin kullanımına kadar dikkat edilecek bazı küçük kurallar konusunda ipuçları yer aldı.

İşte o ipuçları:
- Normalden 3 kat az elektrik tüketen düşük enerji ampulleri kullanmaya özen gösterilmeli.
- Çamaşırlar gerekmedikçe yüksek ısıda yıkanmamalı.
- Şarj aletlerinin sürekli prizle bırakılmaması hem tüketim hem de güvenlik açısından gerekir.
- Buzdolabındaki sıvı yiyeceklerin üzerinin kapatılması enerji tüketimini azaltır.
Dondurulmuş gıdaların derin dondurucudan bir gün önce çıkarıp buzdolabınıza konulması, dolaba soğukluk vereceği için elektrik tüketiminde tasarruf sağlar, buzdolabı fırın ve diğer ısı kaynaklarından uzakta olmalı ki serin kalmak için çok fazla çaba sarf etmek zorunda kalmasın - Buzdolabı ile arkasındaki duvar arasında en az 10 cm mesafe olmalı.

İşte havası en kirli ilçeler

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ölçümlerine göre, Türkiye’de en kirli hava Edirne’nin Keşan İlçesi’nde. İstanbul’un havası genelde “iyi - orta” düzey sınıfında yer alırken, Yenibosna’nın “sağlıksız” havası alarm veriyor.

Habertürk Gazetesi'nden Deniz Çiçek'in haberine göre, kış aylarıyla birlikte özellikle nüfus yoğunluğunun olduğu yerleşim yerlerinde hava kalitesinde düşüş ve hava kirliliği gözlenmeye başlandı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 81 ilde 195 noktada hava kalitesi ölçümü yapıyor. Bu sayı önümüzdeki yıl 330 noktaya çıkarılacak. Ölçümlerde partikül, azot oksit ve karbonmonoksit gibi değerlere bakılıyor.

ANKARA'DA DA BUGÜN SİSLİ BİR HAVA MEVCUT...

Son ölçümlere göre, Türkiye genelinde hava kalitesi “iyi-orta” düzeyde. Hava kirliliğinde en riskli yer ise Edirne’nin Keşan İlçesi. Keşan’ın havası “tehlikeli” sınıfında yer alıyor. Bakanlık, ilçede acilen doğalgaza geçilmesi uyarısında bulundu.

İstanbul’un havası ise 20’den fazla noktada ölçülüyor. Kentin havası genel olarak, “iyi-orta” düzeyde... Ancak Yenibosna’nın havası alarm veriyor. Bakanlık, buradaki “sağlıksız” hava konusunda valilik ve belediyeyi uyararak, önlem alınmasını istedi.

Bölgenin, çanak şeklinde olmasının yanı sıra, küçük sanayi tesislerinin varlığı nedeniyle kirli bir havaya sahip olduğu saptandı. Kadıköy ve Esenler gibi ilçelerin havası ise “hassas” düzeyde...

DÜZCE, SOMA VE BURDUR

Türkiye genelinde havası “sağlıksız” olan diğer bölgeler ise Düzce, Manisa Soma ve Burdur. Düzce’nin sanayi tesisleri, Burdur ve Soma’nın da ısınma kaynakları nedeniyle hava kirliliği sorunu yaşadığı belirtildi.

ANKARA ORTA, İZMİR KARIŞIK

Ankara’nın 8 ayrı noktada ölçülen havası da “orta” düzeyde bulundu. İzmir’de de 8 ayrı noktada hava ölçümü yapılırken, kimi ilçelerin havası “orta”, kimisi ise “hassas” düzeyde çıktı. Güzelyalı ve Alsancak’ın havası ise “temiz”.

Yetkililer, “Belediyeler ve valilikler hava kalitesi verilerini takip etsin ve kirlilik görünce gereken önlemleri alsın. Vatandaşın temiz hava hakkı korunmalı. Çukur bölgelerde doğalgaza geçiş sağlansın” dedi.

"DEVASA BİNALAR KİRLİLİĞİ TUTUYOR"

Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu, “Çevre Bakanlığı, sonuçları şeffaf şekilde paylaşıyor. Çözüm yerel yönetimlere düşüyor. Ankara ve İstanbul’un havasında trafik kaynaklı bir kirlilik artışı var. Belediyeler tarafından dağıtılan kömürler de kaliteli olmalı. Sıcaklık farkı ve hava akımını kesen devasa binalar nedeniyle kirlilik dağılmıyor” dedi.

"YÜKSEK BASINÇTAN HAVA HAREKET EDEMİYOR"

İTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr Hüseyin Toros ise “Son aylarda İstanbul’da sanayi, trafik ve ısınma kaynaklı kirlilik etkili oluyor. Hafriyattan kaynaklı kirlilik de var. Ama kirliliğin yoğun hissedilmesinin sebebi, Türkiye genelindeki yüksek hava basıncı. Yüksek basınç olunca, hava kirliliği birikiyor. Rüzgâr olmayınca ve sıcaklık artınca hava hareket edemiyor” yorumunda bulundu

Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlar toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizde mevcut yönetim sistemi bu bakımdan oldukça sorunludur, sıkıntılıdır, tartışmalıdır. Bakın bu, 7 Haziran-1 Kasım olaylarında, özellikle 7 Haziran-1 Kasım arasında çok açık net gördük. Ne oldu o arada? Adeta bürokratik oligarşi, seçilmişe karşı tavır koydu. Niye? Ortada güçlü bir hükümet yok, ne olacağı henüz belli değil, gitti gidiyor havasıyla bakıyorsunuz birçok yerlerde dirseklerin farklı bir şekilde dönmeye başladığını bizzat ben de gördüm, buna şahit oldum. Bu bürokratik oligarşi ülkelerin felaketidir" dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 17'ncisi düzenlenen muhtarlar toplantısında, Amasya, Ardahan, Bingöl, Isparta, Karaman, Kilis, Manisa, Muş, Rize, Sivas, Kütahya ve Uşak'tan gelen muhtarlara hitap ederek, "Demokrasi piramidimizin tavanı ile tabanının buluşması, kucaklaşması olarak gördüğüm bu toplantılarımız inşallah ülkemizde yeni ve hayırlı bir geleneğin tesisine de vesile teşkil edecektir" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde artık cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye başkanı, muhtar, milletimizin doğrudan oylarıyla iş başına gelen her kademedeki sorumlu, çok daha yakın, çok daha güçlü bir istişare, iş birliği içinde olacaktır" diye konuştu.

Müsteşarından genel müdürüne, valisinden kaymakamına, il müdüründen memuruna kadar tüm atanmış kamu görevlilerinin seçilmiş iradeden çıkan kararları uygulama konusunda çok daha hassas, çok daha dikkatli olmak mecburiyetinde olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Öte yandan, şunu da unutmamalıyız, nasıl kamudan atamayla gelenler layüsel değillerse, hesap sorulamaz değillerse, seçilmişlerin de sorumlu oldukları bir makam vardır. O makam bizatihi milletin ta kendisidir. Muhtar, kendisinin değil, mahallesinin meselelerini, köyünün meselelerini takip etmekle görevli, o mühür bunun için kendisine teslim edilmiş kişidir. Belediye başkanı, kendisine değil, ilçesine, iline hizmet etmek için o makama getirilen kişidir. Milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı aynı şekilde ülkesine ve milletine hizmet için o makamların emanetini, sorumluluğunu üstlenen kişilerdir. Önce biz seçilmiş olanlar, vazifemizi en iyi şekilde yapacağız ki atanmışlardan da aynı şeyi talep etme hakkımız olsun. Kendi mahalle halkının desteğini arkasına alamayan bir muhtarı, kimse kusura bakmasın, memur da dikkate almaz. Kendi ilçesinin, ilinin desteği arkasında gözükmeyen bir belediye başkanı hiçbir genel müdürden, hiçbir bürokrattan talep ettiği desteği göremez."

"Milletimiz başkanlık sistemini daha çok tartışsın..."

Milletin desteğini yitiren bir hükümetin de başbakanıyla, bakanıyla, bürokratlarını arzu ettiği şekilde çalıştırmasının mümkün olamayacağına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Ülkemizde mevcut yönetim sistemi bu bakımdan oldukça sorunludur, sıkıntılıdır, tartışmalıdır. Bakın bu, 7 Haziran-1 Kasım olaylarında, özellikle 7 Haziran-1 Kasım arasında çok açık net gördük. Ne oldu o arada? Adeta bürokratik oligarşi, seçilmişe karşı tavır koydu. Niye? Ortada güçlü bir hükümet yok, ne olacağı henüz belli değil, gitti gidiyor havasıyla bakıyorsunuz birçok yerlerde dirseklerin farklı bir şekilde dönmeye başladığını bizzat ben de gördüm, buna şahit oldum. Bu bürokratik oligarşi ülkelerin felaketidir. Bu sadece, Türkiye için geçerli değildir onu söyleyeyim. Bunları yaşadık. Eğer iktidarlar güçlü olmazsa, bürokratik oligarşi iktidar olma gayreti içine girer ve ülkede her şey adeta durur. Ondan sonra siz o ülkede sıçramayı bekleyemezsiniz, gelişmeyi bekleyemezsiniz. İşler durur, bütün bakanlıklar da durur. O, ona pas atar. O, ona pas atar, futbolda olduğu gibi orta sahada top çevirirler, gol atmaya gelince, gol yok. İşte muhtarlar bunu belirleyecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz, bu fotoğraftaki çarpıklıkları düzeltebilmek, milletimize daha iyi hizmet verecek bir sistemi kurmak için, sürekli ne diyoruz? 'Yeni anayasa' diyoruz, 'başkanlık sistemi' diyoruz. Milletimiz başkanlık sistemini daha çok tartışsın, buna inansın ve ona göre dünyanın en gelişmiş ülkeleri madem bugün başkanlık sistemi ile yönetiliyor, demek ki burada bir özellik var. Öyleyse, biz bundan niye korkuyoruz, niye çekiniyoruz? Dert başka. Bu konuda karar merci önce Türkiye Büyük Millet Meclis'i, ardından kim olacaktır, milletimiz olacaktır. Ama artık milletimizin de açık ve güçlü bir talebi haline gelmiş olan bu konuya Meclisimizin, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerimizin daha fazla duyarsız kalamayacağı kanaatindeyim. Siz muhtarlardan da bu meseleyi hem milletimiz hem de tüm partilerimizden siyasetçiler nezdinde gündeme getirmenizi, düşüncelerinizi kendileriyle paylaşmanızı bekliyorum."

"Yeni anayasa konusunda somut bir ilerleme kaydedilebileceğine inanıyorum"

"Türkiye'de demokrasi ne kadar güçlü olursa, muhtarlarımız da o derece güçlü olur bunu da bilmenizi istiyorum" ifadesini kullanan Erdoğan, "Kardeşlerim siz sıradan bir güç değilsiniz. Bakın şu anda ülkemizde 50 bini aşkın muhtarımız var. Tüm muhtarlarımızın tamamı veya çok büyük bir çoğunluğu bu meseleye sahip çıkarsa bu dönemde yeni anayasa konusunda somut bir ilerleme kaydedilebileceğine ben inanıyorum. Ama akşam başka, sabah başka konuşmamak şartıyla" diye konuştu.

Başbakanlığı döneminde arkadaşlarına, "Biz, bu işi artık bitirmemiz lazım" dediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün partilerin eşit üyeyle anayasa izleme komisyonunda yer aldığını belirtti.

Bütün partilerin üçer üye verme taleplerine "Tamam" dediğini bildiren Erdoğan, "Biz, düşünebiliyor musunuz? 326 gibi bir sayıya sahibiz, onların toplamı 220 falan o civardaydı, onlar 9 üyeyle temsil edildiler, biz 3 üyeyle temsil edildik. Görüyorsunuz, niye? Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil, bizim bağcıyla işimiz yok" değerlendirmesinde bulundu.

Anayasa çalışmalarında 47 maddeye gelindiğinde ana muhalefetin genel başkanının "Bu 47 maddeyi bir halledin, iş tıkanır" dediğini, kendisinin de hemen "Tamam görüşün, şu 47'yi önce bir halledin" talimatı verdiğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gittiler, görüştüler, bu defa ne dediler biliyor musunuz? Hani bunlar çok namuslu ya çok şerefli ya. Dediler ki 'dört partinin dördünün de buraya imza koyması lazım.' Tabi arkadaşlarımız dedi ki, 'bakın bu görüşülen bu 47 maddenin altında dört partinin temsilcilerinin parafları, imzaları var.' 'Ben' dedi, 'bütün partilerin genel başkanlarının buraya imza koyması lazım.' Arkadaşlarımızla bu defa tekrar ettik, bakın ana muhalefetle iktidar olarak bizim sayımız zaten rahatlıkla bu anayasa değişikliğini yapmaya, bu sayı yetiyor. Gelin, şu 47 maddeyi beraber 15 gün içinde çıkaralım. Kardeşlerim, top çevirdiler, dürüst davranmadılar, yalan söylediler ve 47 madde öyle kaldı. 60 maddeye geldi aynı numarayı çektiler. Ben gönderdim, gidin görüşün dedim. Yine maalesef dürüst davranmadılar." Hürriyet

Şehit babası: En büyük askerin askerleriyiz

BİTLİS’te PKK terör örgütünün saldırısı sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş 25 yaşındaki Eren Kılıç, Ankara’da son yolculuğuna uğurlandı.
Şehit Eren Kılıç için Kocatepe Camisi’nde düzenlenen cenaze törenine şehidin eşi Yaren, annesi Şengül, babası Satılmış, kardeşleri Erdi, Mehmet, Erdem, Buhari Kılıç ve yakınlarının yanı sıra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İçişleri Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, kuvvet komutanları, Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar katıldı.
Kılınan cenaze namazının ardından, şehidin naaşı askerlerin omuzlarında taşınarak top arabasına konuldu. Eren Kılıç’ın, Hakkari Şemdinli’de 5 aylık asker olduğu öğrenilen erkek kardeşi Erdi Kılıç’ta törende hazır bulundu.
Şehit Kılıç’ın top arabasına konulan naaşı önlerinden geçerken baba Satılmış Kılıç, "En büyük askerin askerleriyiz. Yazın bunu" diye haykırdı.
Şehit Kılıç’ın 4 ay önce evlendiği eşi 2 aylık hamile Yaren’de ayakta durmakta bir ara güçlük çekince sedye üzerinde oturarak eşini uğurladı.
Şehit Eren Kılıç, Cebeci Askeri Şehitliği’nde son yolculuğuna uğurlandı. DHA

Davutoğlu'nun randevu talebine tüm partilerden 'evet' cevabı

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, dün üç muhalefet partisi genel başkanından randevu istemişti. CHP, MHP ve HDP, randevu talebini kabul etti.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, yeni anayasa, bütçe, reformlar ve iç tüzük konularında fikir alışverişinde bulunmak üzere 30 Aralık Çarşamba günü saat 13.00'te CHP, 16.00'da HDP, 4 Ocak Pazartesi de saat 16.00'da MHP genel başkanlarıyla görüşeceği bildirildi.

Kadıköy'de büyük AVM'ye ret kararı

İstanbul Kadıköy’deki tarihi Kuşdili Çayırı’na yapılması planlanan Alışveriş Merkezi (AVM) ve otopark planına iptal kararı çıktı. İstanbul 1. İdare Mahkemesi alanın yapılaşmaya açılması yerine, 'çayır özelliği koşullarında yeşil alan’ olarak kullanılması gerektiğinin altını çizdi.


Kadıköy Belediyesi, Kuşdili Çayırı’na Alışveriş Merkezi(AVM) ve otopark yapılmasının önünü açan 1/bin ölçekli Uygulama Amaçlı İmar Planı ve 1/5 bin ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarının iptalini yargıya taşımış, Kadıköy’de vatandaşların toplanma ve dinlenme ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir alan yerine Kuşdili Çayırı’nda yapılaşmayı öngören planların iptalini talep etmişti.

Tartışlara son noktayı İstanbul 1. İdare Mahkemesi koydu. İdare Mahkemesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı ve Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından 2013 yılından onaylanan için imar planlarını oybirliği ile iptal etti. Kararda dava konusu imar planlarının, ‘şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına ve hukuka uygun olmadığı’ sonucuna ulaşılmaktadır" ifadelerine yer verildi.

'ÇAYIR ÖZELLİĞİ KOŞULLARINDA YEŞİL ALAN OLARAK KULLANILMALI’
İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 30 Eylül 2015 tarihinde oybirliği ile aldığı kararda, eski İstanbul’un mesire alanlarından biri olan ve 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilen Kuşdili çayırında koruma ilkelerinin geçerli olduğunun altı çizildi. Kararda, Kuşdili Çayırı’nın yapı yoğunluğu yerine çayır özelliği koşullarında yeşil alan olması gerektiği; AVM ve otopark projesinin Kadıköy’e yoğunluk, ulaşım, çevresel etkiler, yapılaşma gibi unsurlar yönünden olumsuzluk getireceği belirtildi.

MAHKEME MASRAFLARI BAKANLIK VE İBB ÖDEYECEK
İptal kararı verdiği davada, 2 bin 750 TL tutarındaki dava masrafı ve avukatlık ücretinin İBB ve Çevre Şehircilik Bakanlığından eşit oranda tazmin edilmesine karar verildi. Öte yandan iBB ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 30 gün içerisinde Danıştay’a itiraz edebilecek.

KADIKÖY KENT DAYANIŞMASI: BU KENTİN EN BÜYÜK İHTİYACI NEFES ALMAKTIR
Kuşdili Çayırı’nın yeşil alan olarak kullanılmasını sağlayacak karar ile ilgili açıklama yapan Kadıköy Kent Dayanışması "Kadıköy’ün ne bir otoparka ne de AVM’ye ihtiyacı vardır. Bu kentin ve kentlinin en büyük ihtiyacı nefes almaktır. Bizler Kurbağalıdere’nin temiz akması ve betonlaşan Kuşdili’ni tekrar çayır yapmak için mücadelemizi daha fazla büyüteceğiz. Ne AVM ne Otopark Kuşdili Yeşil Alan Olacak" ifadelerini kullandı.

KUŞDİLİ’NDE 'BİR BAHAR AKŞAMI RASTLADIM SİZE’
Türk müziğinin mimarlarından Selahattin Pınar’la, Türkiye’nin 'ilk Müslüman kadın tiyatro oyuncusu’ Afife Jale aşkının başlama noktası Can Dündar’ın kaleme aldığı 'Yüzyılın Aşkları’ belgeselinde şu ifadelerle anlatılıyordu: "Bir bahar akşamı rastladım size’ bestesinin Hafız Burhan konserinde rastlaştılar Kuşdili Cayırında. Üstadın arkasında tambur çalıyordu. Tarihe ilk Müslüman kadın tiyatrocu olarak geçecek Afife Jale’de oradaydı.Hicaz makamındaki o Selahattin bestesindeki gibi ‘Bir bahar akşamı’ rastlaştılar. İstanbul Kuşdili çayırında… Hafız Burhan Konserinde… Selahattin Pınar üstadın arkasında tambur çalıyordu. Nicedir saz salonlarının en sevilen besteci ve icracılarından biriydi. Afife Jale ise Darülbedai’de sahneye çıkarak ‘Tiyatrodaki ilk Müslüman kadın oyuncu’ olarak tarihe geçmiş, ancak tiyatro zaptiye tarafından basılınca kapı önüne konulmuştu… Belki de güftedeki gibi "İçimde oyanan eski bir arzu/ dedi ki yıllardır aradığım bu/ şimdi soruyorum büküp boynumu/Ah, daha önceleri nerelerdeydiniz" dediler ve evlenmeye karar verdiler."

Ezgi ÇAPA/İSTANBUL,(DHA)

'Depremde banyo, tuvalet ve mutfağa gitmeyin'

Japonya Yurt Dışı İnşaat Şirketleri Derneği Genel Sekreteri ve Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki, Türkiye'de banyo, tuvalet ve mutfak yapılarının zayıf olduğunu belirterek, bu nedenle deprem anında yatak odası ve salonların tercih edilmesi gerektiğini söyledi.


Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Doğal Afet Arama Kurtarma İlkyardım Kulübü ve Gençlik Kulübü işbirliğiyle OMÜ Mühendislik Fakültesi'nde "Deprem Afetine Hazır mıyız?" konulu bir konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak Japonya Yurt Dışı İnşaat Şirketleri Derneği Genel Sekreteri ve Deprem Uzmanı Yoshinori Moriwaki katıldı. Konferansı OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bünyamin Şahin, OMÜ Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gülten

İmamoğlu, OMÜ Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü(OMÜSEM) Prof. Dr. Canan Kazak ve öğrenciler takip etti.

Yoshinori Moriwaki, depremle ilgili Türkiye'de doğru bilinen yanlışların olduğunu söyledi. Türkiye'de deprem anında mutfak ve tuvalet, banyo gibi küçük alanlara gidilmesinin söylendiğini belirten Moriwaki, tuvalet ve banyolarda genelde betonarme ve duvarlar zayıf olduğu için yatak odası ve salona gidilmesi gerektiğini ifade etti. Deprem esnasında kapı altlarına girilmemesi gerektiğini söyleyen Moriwaki, kapıların zayıf olduğunu ve baskıya dayanıklı olmadıkları için kapı altlarında durmanın sakıncalı olduğunu kaydetti.

"İNŞAAT İÇİN ZEMİN VE MALZEME ÇOK ÖNEMLİ"

17 Ağustos depreminin İstanbul Avcılar'da büyük hasara neden olduğunu söyleyen Moriwaki, “Uzak olan bir yerin depremden az etkilenmesi gerekir. Bölge, deprem merkezine uzak olmasına rağmen bölgede fazla hasar meydana geldi. İstanbul'da yapılan inşaatlardan çıkan topraklar bir yere dökülüyor, sonra bu dolguların üzerine evler yapılıyor. Kötü zemin üstüne bina yapılırsa sonuçta kötü oluyor. Zeminin durumuna göre inşaat yapmak lazım. Avcılar'da bu nedenle zemin iyi olmadığı için daha fazla hasar meydana geldi. Türkiye'de binaların yüzde 67'sinde malzeme eksikliği var. 2016 yılında Türkiye'de deprem yönetmeliğinde bazı değişiklikler olacak. Bu değişikliklerden sonra depreme karşı daha dirençli binalar olacak" diye konuştu.

"İSTANBUL'DA 7,4 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM OLABİLİR"

Türkiye'de şimdiye kadar en büyük depremin 7,9 şiddetinde meydana geldiğini söyleyen Moriwaki, "Almanya ve Türkiye'den deprem uzmanları 30 yıl içinde İstanbul'da 7,4 büyüklüğünde bir deprem olabilir. Ama bu depremin ne zaman nasıl yapılacağı belli değil. Olası bir depreme hazırlıklı olmak için de şimdiden hazırlıklı olmamız gerek. Bu önlemleri almak için de sizin gibi mühendis arkadaşlara çok büyük görev düşüyor. Sağlam binalar yapmamız gerekir. Depreme ne kadar hazır olursak o kadar az hasarla atlatırız" dedi. Hürriyet

Yunanistan'da eşcinsel partnerliğe onay çıktı

Yunanistan’da, eşçinsellerin birlikte yaşama sözleşmesi imzalamalarını sağlayan yasa, hem koalisyon hükümetinde krize, hem ana muhalefetin bölünmesine, hem de kilisenin sert tepkisine neden oldu. Başbakan Aleksis Çipras ise bugüne kadar haklarını teslim edemedikleri için eşcinsellerden özür diledi.

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ve eşcinsellere birlikte yaşama sözleşmesi imzalamaları hakkı tanıyan tasarı, 300 üyeli parlamentoda 56’ya karşı 193 oyla kabul edilirken, 51 milletvekili oylamaya katılmadı.

Tasarı, muhalefet partilerinin desteği sayesinde kabul edildi. Çipras Hükümeti’nin küçük ortağı popülist milliyetçi Bağımsız Yunanlar (ANEL) partisinin 5 milletvekili tasarı aleyhinde oyu kullanırken, partinin lideri ve Savunma Bakanı Panos Kammenos oylamaya katılmadı.

Tasarıya, anamuhalefet partisi merkez sağcı Yeni Demokrasi’den 19 milletvekili “evet”, 29 milletvekili ise “hayır” oyu verdi. Bu partinin de 27 milletvekili oylamaya katılmadı.

ÇİPRAS: BU YASA YILLAR ÖNCE ÇIKMALIYDI

Muhalefete göre; yeni yasa, eşcinsel çiftlere evlilik ve evlat edinme kapılarını da aralıyor. Adalet Bakanı Nikos Paraskevopulos ise yasanın bu iddiaları öngörmediğini söyledi.

Başbakan Aleksis Çipras konuşmasında, “Haklarından mahrum bırakılan ve barbarlığı yaşayan binlerce vatandaşımızdan özür dilerim. Bu yasa yıllar önce çıkmalıydı. Felaket ve korku tellallarının aksine, Yunan toplumu eşitlik ve insan onuruna saygıdan yanadır. Yunan Parlamentosu ve Hükümet bu tarihi kararı ile iftihar ediyor” dedi.

Parlamentodaki oylamada bazı eşcinsel derneklerin üyeleri de hazır bulunurken, sonuç açıklandıktan sonra partnerleri ile öpüştü.

ORTODOKS KİLİSESİ KARŞI ÇIKIYOR

2008 yılında iki çiftin yaptırdığı sivil partnerlik kaydı, bir yıl sonra yargı kararıyla iptal edilmişti. Özellikle Ortodoks Kilisesi yasaya karşı çıkıyor.

Yasanın onaylandığı saatlerde meclis önünde toplanan yüzlerce kişi, “Aşk günah değildir” sloganı altında eşcinseller için tüm hakların kabul edilmesini talep etti.

Yasa partnerliğe izin verse de eşcinsel çiftlerin evlat edinmesi hâlâ yasak. Hürriyet

Ege'de yine facia: 1'i bebek 6'sı çocuk 13 ölü

Ege Denizi'nde, sığınmacıları taşıyan lastik botun Bulamaç Adası (Farmakonisi) yakınlarında batması sonucu 7'si çocuk 13 kişinin öldüğü bildirildi.


Yunan sahil güvenliğinden yapılan açıklamada, ekiplerin 15 kişiyi kurtarırken, aralarında 1 bebek, 6 çocuk ve 2 kadının da bulunduğu 13 kişinin cesedine ulaştığı belirtildi.

Kazada kaybolduğu belirtilen bir kişiyi arama çalışmaları sürüyor. Kurtarılanlar arasında koma halinde olduğu belirtilen 2'si kadın 3 kişinin Leros Adası Hastanesi'ne sevk edildiği duyuruldu.