5 Nisan 2016 Salı

Porn* yıldızı Amber Rayne evinde ölü bulundu

Bir süre önce meslektaşı James Deen'i kendisine tacizde bulunduğu suçlamasıyla gündemde olan p*rno yıldızı Amber Rayne evinde ölü bulundu.
31 yaşındaki Rayne'in San Fernando Vadisi'ndeki evinde araştırma yapan polis genç kadının aşırı dozda uyuşturucudan hayatını kaybetmesinin büyük ihtimal olduğunu söyledi.
Polis yetkilileri, Amber Rayne'in hayatını kaybettiği sırada yanında bir arkadasının bulunduğunu, genç kadının yanlışlıkla yüksek dozda uyuşturu almış olabileceğini açıkladı.
Amber Rayne'in yakınları, 10 yıldır porn* sektöründe çalışan Rayne'in "ya cumartesi gecesi geç saatlerde ya da pazar gününü ilk ışıklarında uykusunda hayata veda ettiğini" belirtti.
Gerçek adı Meghan Wren olan Amber Rayne, bir süre önce sektörün en ünlü aktörlerinden biri olan James Deen'in kendisini taciz ettiğini ileri sürmüştü.

Kılıçdaroğlu'ndan Bakan Ramazanoğlu'na sert sözler

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu kamuoyunun tartıştığı çocuk tacizi olaylarıyla ilgili olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nu sert sözlerle eleştirdi.


İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:

CHP'ye yönelik saldırılar var. Bekledim geçen hafta Başbakan çıkıp bir açıklama yapacak mı?

“ALÇAK VE ŞEREFSİZDİRLER”

Bu saldırıyı yapanlar sözde CHP'yi terör örgütleriyle irtibatlandırarak yapıyorlar. CHP'yi terör örgütleriyle irtibatlandıranlar alçaklar ve şerefsizlerdir. Bu terör örgütleriyle masaya oturanlar kim?

“BİRİSİ ‘ÇÖZÜM MASASINA OTURACAĞIZ’ DİĞERİ ‘OTURMAYACAĞIZ’ DİYOR”

Türkiye Cumhuriyeti yönetilmiyor. Fiilen yönetilmiyor. Savruluyor. Cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşıyoruz. Birisi kalkıyor çözüm masasına oturacağız diyor birisi diyor hayır oturmayacağız. Sonra evet oturmayacağız diyor. Çark ediyor. Türkiye'nin geleceğinde bütün uygar dünya kaygı duyuyor. Haberleri izleyemez hale geldik. Böyle bir yönetim olamaz. 3. sınıf adamlarla 21. yüzyılın Türkiye'si yönetilemez. Tonlarca patlayıcı yükleyeceksiniz kimsenin haberi olmayacak?

“BU ÇOCUKLARI BU YOZ KÜLTÜRE SİZ NASIL TESLİM ETTİNİZ?”

Karaman'dan sonra Türkiye'nin dört bir yanında olaylar patladı. Bunlar sabah akşam Müslümanlıktan din imandan bahsediyorlardı. Bu çocukları bu yoz kültüre siz nasıl teslim ettiniz? Vakıfları savunuyorlar. Çocuklara sahip çıkın vakıflara değil. Bu çocuklar yasa dışı burada nasıl kaldı?

“AİLE BAKANI BİRİLERİNİN ÖNÜNE YATMIŞ DURUMDA”

Valisi konuşmuyor, Milli Eğitim Bakanı konuşmuyor. Aileden sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne yatmış vaziyette o da konuşmuyor. Bu yurtlara kim izin veriyor arkadaşlar... Biz izin vermedik diyorlar koro halinde. Siz izin vermediyseniz bunlar nasıl açılıyor?

“NİYE SAPIKLARA TESLİM EDİYORSUNUZ ÇOCUKLARIMIZI”

Bu işlerin baş sorumlusu Milli Eğitim Bakanı niye konuşmuyor? Niye sapıklara teslim ediyorsunuz çocuklarımızı. İtibar sahibi olmak yüksek ahlak sahibi olmakla başlar. Adalet duygularını içinde hissetmekle başlar. Ben büyük saraylarda oturuyorum benim itibarım yüksektir hiç olmaz. İtibar parayla pulla satın alınabilecek şey değildir...

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bizim vatandaşımız dahi olamazlar'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avukatlar Günü nedeniyle avukatlara seslendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle:

"Gezi olayları da Paralel Yapı'nın darbe girişimi de 7 Haziran öncesi yaratılan ortam da birbirinden farklı gibi görünüyor. Ama aynı dosyanın birbirini takip eden duruşmalarından bahsediyoruz.
Bölücü terör örgütü temmuz ayında eylemlere başladığında örgütün zekasını aşan bir planlamasının olduğunu gördüm. Şehit olan güvenlik güçlerimiz olmasa terör örgütünün eylemleri bizim için Gezi olaylarından daha büyük bir tehdit değil.

BROOKINGS ENSTİTÜSÜNDE YAŞANANLAR

Orası özgürlükler ülkesi. Ama kısa süre önce aynı yerde Obama’ya ölüm tehdidi gönderen birisi 3 yıla mahkum oluyor. Özgürlükler ülkesi ya şu anda içeride. Bizde tweetten filan mahkum olanı görmedim. Sadece olsa olsa tazminat alıyoruz. Onu da ben almıyorum zaten avukat arkadaşlara 'bildiğiniz gibi yapın' diyorum.

Son seyahat. Brookings Enstitüsü'nde konuşmam var, malum yapılar gelmiş. 100-150 kişiler. Hayatta biraraya gelemeyecekler orada; PKK, PYD, ASALA, paralel devlet yapılanması ve Atatürkçü Düşünce Kuruluşu da orada. Kimisi YPG'nin paçavrasını sallıyor, paralel yapı temsilcisi orada. Önce hepsi bana saldırıyordu. Biraz sonra Atatürkçü Düşünce Kuruluşu'ndan birileri onlara saldırdı. Onlar birbirine girdi.

Öbür tarafta bizi destekleyen bir grup. Bağırdıkları kim Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı. Tablo açık ve net ortada. Kimler, kime, karşı nerede bir araya geliyor? Güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu değil. Orası özgürlükler ülkesi. Obama'ya Twitter'dan ölüm tehdidi gönderen birisi 3 yıla mahkum oluyor. Özgürlükler ülkesi ya. Bana onca ölüm tehditleri oluyor, alsak alsak tazminat alıyoruz.

Kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar terör örgütüne hizmet ediyorlar. Devletine milletine ihanet eden kimseyi sırtımızda taşımak zorunda değiliz. Şehitlerimiz oluyor. Ciğerimiz dağlanıyor. Gün geliyor bizler de anneler gibi mahzun hale düşüyoruz. Ama şunu biliyoruz bu araziler tapu kadastrosundaki yerler değildir. Bu topraklar şüheda kanıyla ıslanınca vatan olur.

'VATANDAŞIMIZ DAHİ OLAMAZLAR'

Belki biz bir ölüyoruz ama en az 10 da, 20 de, 30 da onlardan öldürüyoruz. Bu, bu şekilde devam ediyor. Terör örgütünün yandaşlarını devre dışı bırakmak için vatandaşlıktan çıkartma dahil gereken tüm önlemleri almakta kararlı olmalıyız. Bunlar bizim vatandaşımız dahi olamazlar."  Hürriyet

Gülhane Parkı'nda duvar çöktü, enkazdan iki ceset çıktı

Gülhane Parkı'ndaki bir çay bahçesinin duvarı çöktü. Duvarın altında kalanların bulunduğunun belirtilmesi üzerine çok sayıda itfaiye ekibi olay yerine sevk edildi. Enkaz altında kalan 7 kişiden 5'i toprak altından kurtarılarak hastaneye gönderildi. İtfaiyenin olay yerindeki çalışması devam ederken enkaz altındaki iki kişinin cesedi çıkarıldı.


5 KİŞİ HASTANEYE KALDIRILDI

Enkaz altında kalan 7 kişiden 3'ü kendi imkanlarıyla, 2 kişi ise itfaiye ekipleri tarafından toprak altından kurtarıldı. Enkazdan çıkarılan Gülben Aydın, Gökçe Çataloluk Asal, Barkın Asal çevrede bulunanların araçlarıyla İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne; Beyza Adıgüzel ile ismi henüz öğrenilemeyen 1 kişi de ambulanslarla Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.

CESETLER ÇIKARILDI

AFAD ve itfaiye ekipleri, göçük altında kalan İsa Kılıç ile adı henüz öğrenilemeyen bir kadının cesedine saat 16.00 sıralarında ulaştı. 2 kişinin cesedi enkaz altından çıkarıldı.

VALİ ŞAHİN: NİYE YIKILMIŞ ARAŞTIRILIYOR

İstanbul Valisi Vasip Şahin, Gülhane Parkı'na gelerek göçüğün meydana geldiği bölgede incelemelerde bulundu. Çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulunan Vali Şahin, "Oradaki duvarın yıkılması suretiyle olmuş ama niye yıkılmış araştırılıyor. Burası set üstü diye bilinen bir çay bahçesinin bir bölümü. Arkadaşlar incelemelerden sonar yıkılma sebebini de ortaya çıkaracaklardır" ifadelerini kullandı.Hürriyet


Antalya'da Nisan sıcağı plajları doldurdu

Hava sıcaklığının 26 dereceye yükseldiği Antalya’da sahiller dolup taştı. Evcil hayvanını alıp sahile koşanlar nisan güneşinin tadını çıkardı.


Kadınların çoğunlukta olduğu plaj, podyumları aratmadı.
Birbirinden farklı model ve renkte bikinileri ile göze hitap eden turistler, güzellikleriyle dikkat çekti. Kimi zaman denize giren, kimi zaman cep telefonlarıyla selfie çeken turistler, renkli görüntüler oluşturdu.

Deniz sezonunu açmanın mutluluğunu yaşayan bazı tatilcilere evcil hayvanları da eşlik etti.
Yanlarında getirdikleri köpekleri ile denize giren tatilciler, güneşli havanın tadını çıkardı. DHA


 



Yıllık izinde yeni dönem

Yeni düzenlemeye göre yıllık izin 5’e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olmayacak. İşçiler bayramlarda tatillerini uzatabilecekler.


Mevcut kanunlara göre; yıllık izin en çok 3’e bölünüp bir bölümü 10 günden az olmuyor. Meclis’teki tasarı yasalaşırsa yıllık izin 5’e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olmayacak. Ayrıca işçiler bayramlarda tatil olmayan günler için izin kullanıp tatillerini uzatabilecekler.

Meclis’te görüşülecek tasarı çalışanları yakından ilgilendiriyor.

Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’e gelen kanun tasarısı, çalışma hayatında pek çok konuda değişiklik öngörüyor. Çalışanlar açısından tasarının en önemli maddesi, yıllık izin kullanımında değişiklik öngören madde. 

İşte Milliyet’ten Cem Kılıç’ın detaylarını yazdığı tasarıdan öne çıkanlar…

Hem çalışanlardan, hem işverenlerden gelen talepler sonucunda yıllık izin kullanım koşullarının değiştirilmesi gündeme gelmişti. Tasarının bu yöndeki talepler sonucunda hazırlandığı öğrenildi. 

Peki, tasarı bu haliyle yasalaşırsa yıllık izinler nasıl kullanılacak?

İş Kanununa göre işçi yıllık izin hakkını 1 yılın sonunda elde eder. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmış işçi, 1 yılın sonunda yıllık izin kullanma hakkına kavuşur. Aynı işverene bağlı (A) işyerinde 6 ay, (B) işyerinde 6 ay çalışmış işçi de yıllık izin hakkına kavuşur. Yıllık izin hakkı için kriter aynı işyerinde değil, aynı işverene bağlı olarak çalışmadır. İşyerinde kıdemi 1 ila 5 yıl olan işçiye (5 yıl dahil) 14 gün, 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan işçiye 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçiye ise 26 gün yıllık ücretli izin verilmelidir.

EN ÇOK 3′E BÖLÜNÜYOR

Bu süreler, yıllık izin verilebilecek en az sürelerdir. İşveren isterse işyerinde yıllık izin sürelerini daha uzun belirleyebilir. Diğer yandan, 18 yaş ve altı kişilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere en az 20 gün yıllık izin verilmesi gerekir. Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık izin süreleri de kıdemlerine göre belirlenen süreye 4 gün eklenerek belirlenir.

İzin sürelerinin kullanımında 2 kriter söz konusu. İlk olarak, işçinin hak ettiği yıllık iznin bir bölümü 10 günden az olmamalı. Yani, 14 gün yıllık izin hakkı olan işçiye işveren 14 günün 10′unu kesintisiz kullandırmak zorunda. İkinci kriter ise yıllık izin süresinin en fazla 3′e bölünebilmesi. Dolayısıyla, 14 günlük yıllık izin hakkı olan işçinin iznini 10 gün, 1 gün ve 3 gün şeklinde kullanması mümkündür. İşçiye 10 gün, 1 gün, 1 gün, 2 gün şeklinde yıllık izin kullandırılamaz. Böyle olunca da dini bayramlar ve resmi tatil günlerinin hafta sonu ile birleştirilmesi durumunda işçi bir gün yıllık izin kullanarak 10 gün tatil yapma şansını kaçırıyordu.

ŞİMDİ NE DEĞİŞECEK?

Kanun tasarısı bu haliyle yasalaşırsa, yıllık izinlerin kullanım kriteri değişecek. Yıllık izinler bugünitibarıyla en fazla 3′e bölünüp bir bölümü 10 günden az olamazken, değişiklik sonrası yıllık izinler 5′e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olamayacak. Dolayısıyla, değişiklik sonrası 14 günlük yıllık izin hakkı olan işçi iznini, 6 gün, 1 gün, 1 gün, 1 gün, 5 gün şeklinde kullanabilecek. Bu değişikliğin amacı, genel tatil ve ulusal bayram günlerinin öncesinde ve sonrasında tatil olmayan günler için işçilerin yıllık izin kullanarak tatili uzatmaları.
Bu durumda, işçi yıllık izninden kullanıp tatili uzatmak istiyor. Ancak bugünkü haliyle İş Kanunu bir günlük yıllık izin kullanımına yılda en fazla bir kez müsaade ediyor. Değişiklik sonrası işçiler yıllık izinlerini 5 seferde kullanabileceği için bu tip durumlarda tatili uzatma şansına kavuşacaklar.

İŞVERENLER RAHATLAYACAK

İş Kanunu’nun bugünkü haliyle yıllık iznin bir bölümünün 10 günden az olamaması işverenlerin pek çok işçiye yıllık izin kullandıramaması sonucunu doğuruyor. Özellikle üst düzey görevlerde yer alan çalışanların önemli bir bölümü “10 gün izne gidersem döndüğümde işlerin altından kalkamam” diyerek yıllık izin kullanmıyor. Yıllık izinler iş sözleşmesi feshedildiğinde paraya çevrilebileceği için işverenlerin de yıllık izin maliyeti artmış oluyor. Kanun tasarısının hayata geçmesi ile birlikte bu durumdaki işçilerin yıllık izin kullanımlarının artması bekleniyor.

PAZAR GÜNÜ…

Yıllık izin konusunda işçilerin kafalarını karıştıran önemli bir nokta pazar gününün yıllık izinden düşülüp düşülmeyeceğidir. İşyerinde haftanın 6 günü çalışılıyor ve pazar günü tatilse, bir haftalık yıllık izin alan işçi 7 gün değil, 6 gün yıllık izin kullanmış sayılır. Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. Dolayısıyla, kanun tasarısı sonrası haftanın 5 günü çalışılan ve cumartesi pazar günü tatil olan bir işyerinde 20 Mayıs 2016 tarihinde bir günlük yıllık izin alan işçi 4 gün tatil yapabilecek.
İşçinin dinlenme hakkının engellenmemesi için yıllık izinlerin kullanılmasını sağlayacak bir işyeri düzeninin kurulması çok önemli. Yılın tamamında çalışan bir işçinin verimliliği düşecektir. İşçinin dinlenme hakkını kullanarak dinlenip tazelenerek işyerine geri gelmesi belki izin döneminde işlerin yavaşlamasına neden olabilir. Ancak döndüğünde işçinin hem verimliliği artacak, hem de işçi ailesine ve kendisine işten ayrı bir zaman ayırabilmiş olacaktır. Diğer yandan, işverenlerin işçilere 1 günlük yıllık izin kullandırma hakkını kötü niyetli kullanmamaları ve dinlenme hakkının sağlanması için uygulamalar geliştirmeleri çok önemli. Aksi taktirde, tasarı amacına ulaşamayacaktır. 

Kadın cinayetlerinde korkunç rakamlar!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mart ayı kadın cinayetleri raporunda 31 günde 31 kadının öldürüldüğünü açıkladı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mart ayı kadın cinayetleri raporunu açıkladı. 31 günde 31 kadının öldürüldüğünü duyuran platform, raporu “Her gün bir kadın öldürüldü” değerlendirmesiyle sundu.

YÜZDE 97′SİNDE KATİL TANIDIK!

Dehşet dolu verilere sahip rapora göre; katillerin sadece yüzde 3′ünün kadınların tanımadığı kişiler olduğu belirtildi. Bunun dışındaki katillerin kadının kocası, erkek arkadaşı gibi tanıdık erkekler olduğu kaydedildi. Raporda, bu yılın ilk üç ayında ise toplam 94 kadın cinayeti işlendiği bildirildi.

Yusuf bebek direniyor

Kalbi delik olan ve oksijen makinesine bağlı yaşamını sürdüren 5 aylık Yusuf Dendel, anne sütü verilemediğinden hazır mamalarla besleniyor.


Suriye’deki savaşın en küçük mağdurlarından, kalbi delik olan ve akciğerlerindeki sorun nedeniyle oksijen makinesine bağlı yaşamını sürdüren 5 aylık Yusuf Dendel, anne sütü verilemediğinden hazır mamalarla besleniyor. Tanesi 8 lira olan 3 mamayı alamayan aile, Yusuf’un yaşaması için hayırseverlerden destek bekliyor.

Suriye’nin Halep şehrinde yaşayan ve savaşın başladığı günden bu yana ülkelerini terk etmek istemeyen Suheyla-Muhammed Enver Dendel çifti, yokluk içinde dünyaya gelen Yusuf bebeğin yaşaması için Türkiye’ye sığındı. Halep’te çocuklarını tedavi ettiremeyen aile 3 çocuğu ile birlikte önce Adıyaman’a ardından da Manisa’daki akrabalarının yanına geldi. İki aile Yunusemre ilçesi Yenimahalle’de 2 odalı bir evde 9 kişi yaşam mücadelesi veriyor. Hasta olan çocuklarını tedavi ettirmek için çalıştıklarını anlatan Muhammed Enver Dendel, 5 aylık Yusuf’un akciğerlerindeki sorun nedeniyle günde 8 saat makineye bağlı kaldığını söyledi. Minik Yusuf’un kalbinin de delik olduğunu söyleyen baba Dendel, “Annesinin sütü kesildiğinden hiç süt veremedi. Doktorlar hem akciğerlerinde, hem midesinde hem de kalbinde sorun olduğunu söylediler. Her gün 8 saat oksijen makinesine bağlı kalıyor. 5 bin liralık hava makinesini hayırseverler aldı. Ancak işimiz yok, 3 çocuğum var. Gündelik işler olursa 20-25 lira para kazanıyorum. Ama aldığım para oğlumun günde alması gereken 3 mamaya bile yetmiyor. Mamaların tanesi 8 lira” dedi.

Hayırseverlerin desteği ile bir haftalık mama ihtiyaçlarının karşılandığını anlatan Dendel, ileride bu mamaları alacak güçlerinin olmadığını anlattı. 5 aylık oğlunun hayatta kalması için kaçak yollarla Kanada’ya gitmeyi bile düşündüğünü dile getiren Dendel, “Denizde insanlar ölüyor. Ancak ben oğlumun tedavi olması için Kanada’ya gitmek istiyorum. Kanada’nın tedavi amaçlı sığınmacıları aldığını duydum. Orada oğlum belki tedavi edilir, hayatta kalır” diye konuştu. Anne Suheyla ise Yusuf için hayırseverlerden mama desteği istediklerini söyledi. DHA


Sıcaklıklar 30 dereceye çıkacak

Batıdan yurda giriş yapacak sıcak hava dalgasıyla birlikte hafta sonuna kadar özellikle Marmara'da 10 dereceye varan artış yaşanacak.

Türkiye’nin batı kesimlerini etkisi altına alacak sıcak hava dalgası, özellikle Güney Marmara’da sıcaklıkların hafta sonuna kadar 10 derece artmasına neden olacak. Balıkesir ve Bursa civarında sıcaklıkların 30 dereceye ulaşması bekleniyor. İstanbul’da da hava sıcaklığının hafta sonu 24 dereceye kadar yükseleceği tahmin ediliyor.

Meteoroloji’den elde edilen son verilere göre; yurdun batısında sıcaklıkların mevsim normallerinin üstüne çıkması beklenirken, iç ve doğu kesimlerde ise bir değişiklik beklenmiyor.

Bazı illerde hafta sonuna kadar beklenen sıcaklıklar şöyle;

Bursa’da sıcaklıklar 20 derecen 30 dereceye kadar çıkacak, Balıkesir’de 20′den 29′a, Yalova’da 20′den 28′e, Çanakkale’de ise 17 derecen 23 dereceye çıkması bekleniyor. Ayrıca en yüksek sıcaklığın 32 dereceyle cuma günü Bursa’nın İznik ilçesinde ölçülmesi bekleniyor.

Beratcan davasında bir ret daha!

Beratcan'ın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı yürüten savcının, anne Türkan Karakütük'ün serbest bırakılmasına yaptığı ikinci itiraz da reddedildi.


10 yaşındaki Beratcan’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı yürüten savcının, anne Türkan Karakütük’ün hakimlikçe serbest bırakılmasına yaptığı ikinci itiraz da reddedildi.

İTİRAZ ÜSTÜNE İTİRAZ

Beratcan’ın annesi Türkan Karakütük hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardıktan sonra adli kontrol ile serbest bırakılması kararına soruşturma savcısı geçtiğimiz hafta itiraz etti. Savcının itirazını değerlendiren Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği kararında direnerek itirazı bir üst mahkeme olan Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi.


İTİRAZ REDDEDİLDİ

Hakimlik, ilk etapta annenin 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce serbest bırakıldığını ve bu serbest bırakılmaya itirazı da 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin karara bağladığını belirtti. 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin tutuklamaya yönelik yakalama kararı vermesinin ardından Karakütük’ü adli kontrolle serbest bırakma kararının artık kesin olduğunu belirten 4. Sulh Ceza Hakimliği, dosyaya yeni bir delil eklenmedikçe itirazın mümkün olmadığını belirterek itirazın reddine karar verdi.

KADIN SIĞINMA EVİNDE

Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği geçtiğimiz hafta serbest bırakılan Türkan Karakütük hakkında soruşturma savcısının talebi doğrultusunda tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarmış ancak annenin ifadesini aldıktan sonra yurt dışına çıkış yasağı koyarak serbest bırakmıştı. Hakimlik ayrıca Karakütük’ü Bakırköy Kadın Sığınma Evi’ne yerleştirerek orayı terk etmeme yönünde karar vermişti. DHA

Diyarbakır’daki bombalı saldırıda şehit sayısı 8′e yükseldi

Perşembe günü gerçekleştirilen hain saldırıda yaralanan komiser yardımcısı Tamer Aktaş hastanede şehit oldu.

Diyarbakır’da geçtiğimiz hafta perşembe günü polis servis midibüsüne PKK’lı teöristlerin bomba yüklü araçla düzenlediği ve 7 polisin şehit olduğu saldırıda ağır yaralanan ve hastanede tedavi altında bulunan komiser yardımcısı Tamer Aktaş da bugün şehit oldu.

Diyarbakır’ın merkez Bağlar İlçesi, Bağcılar Mahallesi’nde PKK’lılar perşembe akşamı bomba tuzakladıkları otomobili zırhlı polis servis midibüsü geçerken uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Saldırıda polis memurları Alper Zor, Necdet Alıcı, Fatih Mehmet Ertuğrul, Mustafa Yiğitalp, Serkan Talan, Mustafa Karakaya ve İlyas Kaygusuz şehit olurken, 13′ü polis 30 kişi de yaralandı.
Yaralılar arasında bulunan ve Diyarbakır Asker Hastanesi’nde tedavi altında bulunan komiser yardımcısı Tamer Aktaş da bugün şehit oldu. Saldırıda şehit olan polis sayısı da 8′e yükseldi.
Gümüşhane nüfusuna kayıtlı evli ve 1 çocuk babası olan şehit komiser yardımcısı Tamer Aktaş, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde düzenlenecek törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketine uğurlanacak. (DHA)

4 Nisan 2016 Pazartesi

19 Mayıs’ta gençlik ‘Birinci Vazife’ yürüyüşünde!

Türkiye’nin dört bir yanından binlerce genç yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı 'Birinci Vazife' yürüyüşünde bir araya gelecek.


Gençlik 19 Mayıs’ta yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı ayağa kalkıyor. Yeni anayasa ve başkanlık girişimlerinin bir ihanet planı olduğunu vurgulayarak Türk milletini 19 Mayıs’ta ‘Birinci Vazife’ yürüyüşüne çağırıyor.

Türkiye Gençlik Birliği üyeleri, Şişli Atatürk Evi önünde düzenledikleri basın açıklaması ile 19 Mayıs eylem programını açıkladı. 19 Mayıs 2016’da Şişli Atatürk Evi önünden Dolmabahçe’ye ‘Birinci Vazife Yürüyüşü’ düzenlenecek. Türkiye’nin dört bir yanından binlerce gencin katılacağı yürüyüş yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı planlanan en kitlesel gençlik yürüyüşü olacak.
Şişli Atatürk Evi Önünde düzenlenen açıklamayı TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz yaptı. Cengiz yeni anayasa ve başkanlık girişimlerinin bir ihanet planı olduğunu vurgulayarak Türk milletini 19 Mayıs’ta ‘Birinci Vazife’ yürüyüşüne çağırdı.

Açıklama sırasında sık sık ‘Atatürk Gençliği Görev Başında’, ‘ Hepimiz Mehmediz, Hepimiz Mehmetçiğiz’, ‘Cumhuriyet Devrimi Kazanacak’ sloganları atıldı.

Açıklamanın tam metni ise şöyle;

Ateşten günlerdeyiz.

Hepimizin içini yakan bir ateş bu.

Amerikan emperyalizminin, PKK’sından, İŞİD’ine kadar Amerikan destekli bölücü ve gerici terör örgütlerinin yarattığı ateş bu. Daha dün Mardin’de, önceki günlerde Diyarbakır’da, Ankara’da, İstanbul’da olduğu gibi, Mehmetçik düşmanı, halk düşmanı alçakça saldırılarda, askerimizi, polisimizi, korucularımızı ve yurttaşlarımızı şehit veriyoruz.

Yüreğimiz yangın yeri.

Ateşten günlerdeyiz.

Hepimizi sınayan ve büyük kararlara zorlayan bir ateş bu.

Vatanımız için, bağımsızlığımız için, birliğimiz, kardeşliğimiz için, cumhuriyetimiz için sınav verdiğimiz günlerdeyiz. Soru açıktır. Bu ateşin içinde kül olup savrulacak mıyız? Yoksa, ateşten gömleği giyip, yangınların içinden, kardeşçe, barış içinde ve özgürce yaşayacağımız bir Türkiye mi yaratacağız? Cevabımız nettir.


“KORKUNUN BOMBALARA FAYDASI YOK, CESUR OLACAĞIZ”

Hep söylüyoruz. İnsan korkmaz mı? Korkar. İnsan korkar ama millet korkmaz. Korkunun bombalara faydası yok. Ama cesaretin onurlu bir hayata faydası var. Kalleş saldırılar, şehir merkezlerinde patlayan bombalarla bizi sindirmeyi, susturmayı, korkutmayı amaçlayan cellatlara baş eğmeyeceğiz! Mehmetçik, PKK’ya karşı büyük zaferlere koşuyor. Mehmetçiğin yanındayız. Hepimiz Mehmetçiğiz! Türkiye’yi bölmeye kalkanlara bu büyük milletin, cesur gençliğin ve kahraman Mehmetçiğin zaferini engelleyemeyeceklerini göstereceğiz.

“CUMHURİYET DÜŞMANLARINA CEVABIMIZDIR: HODRİ MEYDAN”

ABD’nin silahlı gücü PKK, Mehmetçiğin karşısında ezilirken, talepleri yeni anayasa adı altında önümüze konuluyor. Neymiş? Türk milleti anayasadan çıkarılacakmış. Türkiye eyaletler, özerk bölgeler olarak parçalanacakmış. Cumhuriyet Devrimi kanunları anayasadan çıkarılacak, Türkiye bir şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi yapılacakmış. Neymiş? Bu anayasa programının tepesine bir başkan kondurulacakmış. Parlamentonun yerini başkanlık sistemi alacakmış. Bu bir ihanet planı değil de nedir? Peki, biz Atatürkçü, vatansever, devrimci gençler bu plana geçit verecek miyiz? Kesinlikle hayır. Türkiye’nin birliğini, vatanın bütünlüğünü, Cumhuriyetimizi, laikliği, devrimleri ezip yok etmek amaçlı gerici, bölücü dişlileriyle bu kirli çarka çomak sokacağız! Bu girişimi bozguna uğratacağız! ABD’nin, kara gücü PKK’nın, cumhuriyet düşmanı gericiliğin bu saldırısına cevabımızdır! Hodri meydan! Deneyin de alın cevabınızı!

2016’NIN 19 MAYIS’INDA ‘BİRİNCİ VAZİFE YÜRÜYÜŞÜ’

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda, bugün açıklamamızı yaptığımız bu noktada buluşuyoruz. Mustafa Kemal’in Bandırma Vapuru’na binip Anadolu’ya geçmeden evvel yaşadığı ve Kurtuluş Savaşı’mızın yol haritasının hazırlandığı Atatürk evinin önünde bir araya geliyoruz. Atamızı sonsuzluğa uğurladığımız Dolmabahçe’ye yürüyoruz. Kurtuluşun karargâhından, sonsuzluğun mekanına, Atatürk yolunda yürüyeceğiz.

Vatan bölücüsü terörün, emperyalist Amerikanın karın ağrısı istiklalimiz için…
Emine Erdoğan’ın hadsizce 90 yıllık enkaz diye tarif ettiği, 90 yıllık hayat kaynağımız,

Cumhuriyetimiz için yürüyoruz.

Gençliğe Hitabe’nin gençleri, “Birinci Vazife” sorumluluğuyla yürüyor.
Tüm Atatürkçü, vatansever, devrimci gençleri ve milletimizi bu büyük yürüyüşümüze davet ediyoruz.
Bölücü ve gerici teröre, bölücü, gerici anayasa girişimine, başkanlık sistemine karşı tüm yurttaşlarımıza çağrımızdır:

19 Mayıs 2016 günü saat: 12:00’de Şişli Atatürk Evi önünde buluşalım.

Müfredatlardan silmeye kalktıkları Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türk Gençliği’nin ve Türk Milleti’nin bilincinden ve yüreğinden asla silinemeyeceğini haykıralım.

İran’da sürpriz iddia: “Zencani’nin paraları Zarrab’ta”

İran Meclisi Yolsuzluk Komisyonu üyesi olan Milletvekili, “Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Reza Zarrab’ın elinde" dedi.

İran Meclisi’nde Babek Zencani dosyasıyla ilgili kurulan Yolsuzluk Komisyonu üyesi olan Milletvekili Emir Sultan Abbasi, “Elimizde olan resmi belgelere göre Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Reza Zarrab’ın elinde. Bu yüzden onu (Zarrab’ı) buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım” dedi.

ABD’de iki hafta önce gözaltına alınarak tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrab’la, İran devletini 2.8 milyar dolar dolandırmak suçlamasıyla İran’da yargılanıp idama mahkûm edilen Babek Zencani arasındaki iş ortaklığı dün İran Meclisi’nde ilk kez açıkça dile getirildi ve Zencani’nin paralarının Zarrab’da olduğu iddia edildi. İran basınının ve İranlı kaynakların bildirdiğine göre, Babek Zencani dosyasıyla ilgili mecliste kurulan Yolsuzluk Komisyonu’nun üyesi Milletvekili Emir Sultan Abbasi, dün İran’da Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, Zencani’nin İran devletine borçlu olduğu paranın büyük bölümünün Reza Zarrab’ın elinde olduğunu savundu.

Hürriyet’ten İpek Yezdani’nin haberine göre, Abbasi, “Elimizde olan resmi belgelere göre Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Zarrab’ın elinde. Bu yüzden onu (Zarrab’ı) buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım” dedi.

Reza Zarrab’ın Babek Zencani’nin ‘işbirlikçisi ve ortağı’ olduğunu vurgulayan Emir Sultan Abbasi, Meclis’te yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Reza Zarrab, Babek Zencani’nin işbirlikçisi ve ortağıydı. Babek Zencani ve Reza Zarrab hiçbir zaman birbirlerinden ayrı olmadılar. Reza Zarrab, Zencani dosyasındaki en önemli anahtar kişidir. Bundan dolayı Babek Zencani dosyasının çözülebilmesi için Zarrab’ın elimizde olması gerekiyor. İran devletinin Zencani’den geri alması gereken paraların ve malların birçoğu Reza Zarrab’ın elinde. Perdenin arkasında bazı çıkar odakları bizim elimizin Reza Zarrab’a yetişmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Bu durum, bu dosyayı çok karmaşık hale getirdi. Zencani’nin mal varlığının 5 milyar doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Bunun çok küçük bir miktarı yurt içinde, çok önemli bir miktarıysa yurt dışında. Zencani’nin bilinmeyen başka ortakları da var ve esas paralar onların yanında. Bunlardan biri de Reza Zarrab’dır. Bundan dolayı onu buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım.”

3 Nisan 2016 Pazar

RTÜK'ten şok talep! “Şehit cenazelerini göstermeyin”

Terör saldırıları sonrasında jet hızıyla yayın yasağı kararı veren RTÜK, inanılmaz bir talepte daha bulunarak, ‘şehit cenaze törenlerine de ambargo’ istedi.


FOX TV’de Fatih Portakal’ın sunduğu ana haberdeki şehit cenaze törenini gündeme getiren RTÜK, bu tür cenaze törenlerinin ve törenlerde yaşanan duygusal anların ekrana getirilmemesini istedi. Bunun ‘terör propagandası’ olduğunu savunan RTÜK, FOX TV’ye bu nedenle ceza verilmesini isteyen rapor hazırladı. Ancak talep, oy çokluğuyla reddedildi.

“BABA, BABA” DİYEN BEBEĞE TAHAMMÜL YOK

Fatih Portakal’ın sunduğu “Fatih Portakal ile FOX Ana Haber”in 4 Ocak 2016 tarihli bülteninde terör saldırılarında şehit olan güvenlik güçlerinin cenaze törenlerine yer verildi. RTÜK, bültende geçen, “Bugün 3 şehit var. İkisi asker, biri de polis. İşte şehitler Diyarbakır’dan memleketlerine uğurlandılar sevgili izleyenler. Uğurlanırken bir de kulaklara masum, cılız bir ses takıldı. Bir bebek sesi. Baba, baba diyen bir ses” cümlesinde ihlal aradı.

Bebeğin bu sözlerinin devamında cenaze töreninde yaşanan diğer duygusal diyaloglara da değinen RTÜK, özellikle elinde gofret olan bebeğin görüntülerinin tekrar tekrar verildiğini, “askerlerin, şehidin cenazesini taşıdığı” görüntülere de sıkça yer verildiğini vurguladı.

ŞEHİT TÖRENİ, TERÖR PROPAGANDASI

Bu tespitleri yapan RTÜK, İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’in “medya terörün oksijenidir” sözünü anımsatarak, şu skandal değerlendirmeyi yaptı:

“Tokat Reşadiye saldırısı sonrasında RTÜK uzmanları tarafından bu sladırı sonrası cenaze törenlerinde yaşananlar, ağlayan anneler, babalar, bayılan şehit yakınlarının, yetim kalan çocuklarının, öfkeli ve tepkili kalabalıkların ve şehit ailelerinin evlatlarının tabutlarına sarılarak feryat etmelerine yönelik görüntülerin tekrarlanarak verilmesi üzerine yapılan çalışmalarda, bu görüntülerin verilmemesi gerektiği, bu görüntülerin teröre hizmet ettiği özellikle vurgulanmış ve bu hususlar medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara bildirilmiş olmasına rağmen gerekli hassasiyetlerin hala gösterilmediği, yaşanan örnekte açıkça ortaya konulmaktadır.”

RTÜK, sadece kanal yöneticilerini değil, muhabirleri de bu konuda ‘dikkatli olun’ diye uyardı.
(Ali Ekber Ertürk/Sözcü)

Kahramanmaraş konteyner kente direniyor

Kahramanmaraş'ta Suriyeli sığınmacıların barınacağı 25 bin 40 kişilik konteyner kentin yapımına karşı çıkan Sivricehöyük Mahallesi sakinleri ayaklandı.


Kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan Sivricehöyük Mahallesi’ndeki 37 hektarlık araziye kurulmaya başlanan 25 bin 40 kişilik konteyner kentine karşı çıkan bölge sakinleri, kurdukları çadırda bekleyişlerini sürdürüyor.  Şantiye alanına yürümek isteyen gruba polis biber gazı ile müdahale etti.

Bölge sakinlerine destek amacıyla bir çok kentten gelenler, güvenlik güçleri ve Maraş Yaşam Platformu üyeleri tarafından arandıktan sonra alana alındı. Araçların da güvenlik önlemi kapsamında arandığı alana gelen vatandaşlar, konteyner kentin yapımına karışı çıkan bölge sakinlerine destek verdi.

Maraş Yaşam Platformu üyelerinden Ünal Ateş, sığınmacıların bölge insanlarıyla dokularının uyuşmayacağını ve bunun sorunlara neden olacağını öne sürdü. Ateş, bölgede huzursuzluk yaşanacağını ileri sürerek, şöyle dedi:

“Bugün eylemin 10′uncu günü. Sivricehöyük’te yapılmak istenen bir mülteci kampı var. Bu mülteci kampıyla ilgili bir kere yer seçimi son derece yanlış. Alt yapısı oluşturulmadan, kanalizasyonu, yolu, elektriği, suyu, ulaşımı yapılmadan bir mera alanına alelacele yangından mal kaçırırcasına bir mülteci kampı yapılmak isteniyor. Bu mülteci kampı, sadece bu bölgede yaşayan Alevi’lerin sıkıntısı değil, bu bölgede yaşayan tüm Maraş’ın sıkıntısı. Maraş 1978′de ciddi bir heyezan yaşadı. Hala daha 1978 olaylarının şokunu üzerinden atamamış Maraş. Tekrar böyle bir katliama zemin hazırlayacak bu mülteci kampıyla mutlaka ve mutlaka yüzleşmek durumunda ve bu mülteci kampının yapımı mutlaka iptal edilmek durumunda. Sayın valiyle 2 ay önce görüştük. Sayın valiye bunun yanlışlığını tek tek izah ettim. Sosyolojik anlamda bu bölgede yaşayan insanların kültürel anlamda buraya getirilmek istenen insanlarla dokuları uyuşmayacaktır. Bu doku uyuşmazlığı, mutlak suretle burada huzursuzluğa yol açacaktır.”

Kahramanmaraş’ta yaşayan tüm etnik kökenli insanların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak istediğini ve bunun için de konteyner kent yapılacak alanın yanlış olduğunu ifade eden Ateş, şunları söyledi:

“Bizler Maraş’ta; Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürdüyle, lazıyla, Çerkez’iyle bu bölgede yaşayan bütün insanlar, birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyoruz. Eğer Maraş’ta yaşayan diğer insanlar da birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyorlarsa; bu kampın buraya yapılmasına herkes ‘Hayır’ demek zorunda. Biz o yüzden hayır diyoruz. Yoksa Suriye’den ülkemize sığınan insanlarla ilgili bir sıkıntımız yok. Devletin asli görevi oradan gelen insanlara uygun bir yerde, insani koşullar sağlayarak bir kamp oluşturmaktadır. İhale süreciyle ilgili evrakları inceledim. İhale süreci tamamen usulsüz, hukuksuz, keyfiyetle alınmış bir takım kararlar var. Siz köylünün elinden merasını gerekli tebligatları yapmadan alacaksınız, buradaki insanların hayvancılık çalışmalarıyla ilgili bir alan, bölge bırakmayacaksınız ve yerleşim birimine yaklaşık 1 kilometre mesafede getirip kamp kuracaksınız, bu olacak iş değil. Bir an önce bu kenti idare ederlerin, başta iktidar milletvekilleri ve valinin aklını başına almaları ve bu yanlıştan dönmeleri gerekmektedir.”

ŞANTİYEYE YÜRÜYÜP TAŞ ATAN GRUBA BİBER GAZLI MÜDAHALE

Kahramanmaraş’ta, Suriyeli sığınmacıların barınacağı konteyner kentin yapımına karşı çıkan Sivricehöyük Mahallesi sakinlerinin bugünkü eylemine katılanlardan bir grup, şantiye alanına yürümek istedi. Güvenlik güçlerinin uyarılarına rağmen alana girmek isteyen ve taş atan gruba biber gazıyla müdahale edildi. Bu sırada başına taş isabet eden bir üsteğmen yaralandı. Bu sırada alanda bulunan HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ile eski milletvekili Sabahat Tuncel ve CHP Parti Meclisi üyesi Ali Öztunç, güvenlik güçlerinin müdahalesine tepki gösterdi. Jandarma ekipleri ise gerginlik sırasında güvenlik güçlerine taş attığını saptadığı 6 kişiyi gözaltına aldı. DHA