Topkapı Sarayı'nda hazinenin sergilendiği Fatih Köşkü'nün çökme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunun ortaya çıkmasının ardından konuyla ilgili konuşan Eski Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz. Topkapı çok yük Bakanlığa. Bir şey yapılamıyor. Temel bir restorasyon; adam akıllı ciddi bir restorasyon lazım" dedi.
MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yılı Açılış Töreni, ilk dersi ve oryantasyon programına katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, törenin ardından DHA'ya özel açıklamalarda bulundu.
"Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz"
Topkapı Sarayı'nda, hazinenin sergilendiği Fatih Köşkü'nde İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu'nun izniyle yapılan incelemelerde kol girecek büyüklükteki yarıklar oluştuğunun ortaya çıkmasının ardından Ortaylı, "İfade edilen gerçek, çok uzun zamandır biliniyor. Hatta rasathane müdürümüz Mustafa Erbik ve Celal Şengör; uluslararası otorite bu konuda, kendilerinin raporları var, Marmara'ya bakan duvarlar için. Maalesef para toparlanamıyor. Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz. Ya bir şekilde el atılır, kampanya açılır, veyahut Milli Saraylar gibi bir kuruluşa kapanır. Topkapı çok yük bakanlığa. Bu açık yani ve bir şey yapılamıyor. Temel bir restorasyon; adamakıllı ciddi bir restorasyon lazım. Bunu söylemek lazım. Bu biliniyor. Bunu hep ifade ettik. 10 yılı geçti bunun rapora dökülmesi" dedi.
"Topkapı'nın geneli için bir tehlike var mı?" sorusuna Ortaylı, "hayır ama güney duvarı ciddi tehlike altında. O açık" şeklinde yanıt verdi.
Öte yandan Ortaylı MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik yılının ilk dersini de törene katılan öğrencilere verdi. Törene Öğretim görevlileri, öğrencileri, veliler ile çok sayıda davetli katıldı. DHA
26 Eylül 2016 Pazartesi
Topkapı Sarayı Müzesi'nde büyük tehlike
Topkapı Sarayı Müzesi yıkılma tehdidiyle karşı karşıya. Sarayın hazinelerinin sergilendiği Fatih Köşkü güvenlik gerekçesiyle kapatıldı. Köşkün bodrum duvarlarında ve tavanlarında yarıklar tespit edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı acil müdahale başlattı.
Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre yıllardır makyaj restorasyonlar ile ayakta tutulmaya çalışılan Topkapı Sarayı Müzesi’nin taşıyıcı duvarlarında büyük yarıklar oluştu. Hazine bölümünün sergilendiği Fatih Köşkü’nün bodrum katındaki duvarlarda çimento sıvaların sökümü sırasında tesadüfen ortaya çıkan yarıklar Topkapı Sarayı’nda endişeye neden oldu. Sarayın 3. avlusunda yer alan ve en önemli eserlerin sergilendiği hazine bölümü güvenlik nedeniyle ziyarete kapatıldı. Paha biçilmez hazineler sarayın güvenli depolarına taşındı. 13 Mayıs 2016 tarihli uzman raporunda, “Çalışma yapılan söz konusu mahallerde raspa sonrası ortaya çıkan deformasyonların büyüklüğü çatlak boyutunu aşarak ayrık ve yarık seviyelerine geldiği gözlemlenmiştir” denildi.
Aynı aksta duvarlar bir yıl arayla çöktü
Geçtiğimiz nisan ayının başında Gülhane Parkı’nın denize bakan kısmında çay bahçesinin duvarı göçmüştü. O tarihte müze yetkilileri yaptıkları açıklamada “Aynı aks üzerinde bulunan Konyalı Restoran’ın duvarının da çöktüğünü, sarayın denize bakan yamacında risk incelemesi yapacaklarını” duyurmuşlardı. İncelemede çöken duvarlarla aynı paralelde bulunan Fatih Köşkü’nün bodrumlarında başladığı tespit edildi. Duvarlarda küçük kılcal çatlaklar gibi duran sıvalar kaldırdıklarında, altından çıkan manzara korkunçtu. Kılcal çatlakların altında kol girecek kadar büyük yarıklarla karşılaşıldı. Öyle ki bazı taşıyıcı duvarlarda oluşan boşluklar nerdeyse dışarıyı gösterecek boyutlardaydı. Uzmanları ürperten bu durum Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir raporla bildirilerek derhal hazine bölümünün ziyarete kapatılması istendi. Bakanlık çökme riskine karşılık müzenin hazine bölümünü 13 Temmuz’da ziyarete kapattı. Topkapı Sarayı Hançeri, Kaşıkçı Elması, Nadir Şah Tahtı, Zümrüt Sorguç, Zümrütlü Maşrapa, Altın Miğfer, Hz. Osman’ın Kılıcı, Abanoz Taht gibi paha biçilmez Osmanlı hazinesi başka bölüme taşınarak koruma altına alındı. Sarayın restorasyonu için çalışma başlatıldı.
Kurula resimli rapor gitti
İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu’na durum fotoğraflı bir raporla bildirilerek detaylı inceleme için izin talep edildi. Sorunun tespitinde zeminsel etkilerin ağır bastığı, yakın zamanda bölgede oluşan istinat duvarındaki yıkılmaların da zemin kaynaklı olduğu görüşü kabul edildi. Koruma Kurulu’nun izniyle yapılan incelemelerde 1940-1960 yıllarında yapılan kubbe ve tavanların betonla kaplanmasının binaya ağır yük getirdiği, son yıllarda Marmara Denizi’nde oluşan sismik hareketliliğin etkisinin binayı çökme noktasına getirdiği sonucuna varıldı. Acil müdahale için önce zemin etüdü yapılacağı ve ardından da bekletmeden zemin sağlamlaştırmasına geçileceği bildirildi. Yetkililer sarayın içinde bulunduğu durumda 5 büyüklüğünde bir depreme bile dayanamayacağını, vakit geçirmeden müdahale gerektiğine dikkat çekiyorlar. Koruma Kurulu’ndan bir yetkili de durumun aciliyetini fark ettiklerini ve bu nedenle kararların geciktirilmeden alındığını söyledi. Fatih Köşkü’nün onarımı için yaklaşık 10 milyon liraya ihtiyaç olduğu bildirildi.
Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre yıllardır makyaj restorasyonlar ile ayakta tutulmaya çalışılan Topkapı Sarayı Müzesi’nin taşıyıcı duvarlarında büyük yarıklar oluştu. Hazine bölümünün sergilendiği Fatih Köşkü’nün bodrum katındaki duvarlarda çimento sıvaların sökümü sırasında tesadüfen ortaya çıkan yarıklar Topkapı Sarayı’nda endişeye neden oldu. Sarayın 3. avlusunda yer alan ve en önemli eserlerin sergilendiği hazine bölümü güvenlik nedeniyle ziyarete kapatıldı. Paha biçilmez hazineler sarayın güvenli depolarına taşındı. 13 Mayıs 2016 tarihli uzman raporunda, “Çalışma yapılan söz konusu mahallerde raspa sonrası ortaya çıkan deformasyonların büyüklüğü çatlak boyutunu aşarak ayrık ve yarık seviyelerine geldiği gözlemlenmiştir” denildi.
Aynı aksta duvarlar bir yıl arayla çöktü
Geçtiğimiz nisan ayının başında Gülhane Parkı’nın denize bakan kısmında çay bahçesinin duvarı göçmüştü. O tarihte müze yetkilileri yaptıkları açıklamada “Aynı aks üzerinde bulunan Konyalı Restoran’ın duvarının da çöktüğünü, sarayın denize bakan yamacında risk incelemesi yapacaklarını” duyurmuşlardı. İncelemede çöken duvarlarla aynı paralelde bulunan Fatih Köşkü’nün bodrumlarında başladığı tespit edildi. Duvarlarda küçük kılcal çatlaklar gibi duran sıvalar kaldırdıklarında, altından çıkan manzara korkunçtu. Kılcal çatlakların altında kol girecek kadar büyük yarıklarla karşılaşıldı. Öyle ki bazı taşıyıcı duvarlarda oluşan boşluklar nerdeyse dışarıyı gösterecek boyutlardaydı. Uzmanları ürperten bu durum Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir raporla bildirilerek derhal hazine bölümünün ziyarete kapatılması istendi. Bakanlık çökme riskine karşılık müzenin hazine bölümünü 13 Temmuz’da ziyarete kapattı. Topkapı Sarayı Hançeri, Kaşıkçı Elması, Nadir Şah Tahtı, Zümrüt Sorguç, Zümrütlü Maşrapa, Altın Miğfer, Hz. Osman’ın Kılıcı, Abanoz Taht gibi paha biçilmez Osmanlı hazinesi başka bölüme taşınarak koruma altına alındı. Sarayın restorasyonu için çalışma başlatıldı.
Kurula resimli rapor gitti
İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu’na durum fotoğraflı bir raporla bildirilerek detaylı inceleme için izin talep edildi. Sorunun tespitinde zeminsel etkilerin ağır bastığı, yakın zamanda bölgede oluşan istinat duvarındaki yıkılmaların da zemin kaynaklı olduğu görüşü kabul edildi. Koruma Kurulu’nun izniyle yapılan incelemelerde 1940-1960 yıllarında yapılan kubbe ve tavanların betonla kaplanmasının binaya ağır yük getirdiği, son yıllarda Marmara Denizi’nde oluşan sismik hareketliliğin etkisinin binayı çökme noktasına getirdiği sonucuna varıldı. Acil müdahale için önce zemin etüdü yapılacağı ve ardından da bekletmeden zemin sağlamlaştırmasına geçileceği bildirildi. Yetkililer sarayın içinde bulunduğu durumda 5 büyüklüğünde bir depreme bile dayanamayacağını, vakit geçirmeden müdahale gerektiğine dikkat çekiyorlar. Koruma Kurulu’ndan bir yetkili de durumun aciliyetini fark ettiklerini ve bu nedenle kararların geciktirilmeden alındığını söyledi. Fatih Köşkü’nün onarımı için yaklaşık 10 milyon liraya ihtiyaç olduğu bildirildi.
Astronomik trafik sigortasını yenileme fırsatı geldi
Yaz aylarında astronomik fiyatlarla yapılan trafik sigortası poliçelerinin iptal edilerek araçların yeniden sigortalanması mümkün hale geldi. Temmuzda bin liraya yapılmış bir sigorta şimdi 600 liraya yapılacak.
Gazete Habertürk'ten Rahim Ak'ın haberine göre, Ağustos'ta yüzde 142 artarak araç sahiplerini ciddi anlamda zorlayan trafik sigortasına ciddi bir darbe daha vuruldu.
Hazine Müsteşarlığı bunu sessiz sedasız gerçekleştirdi. Buna göre şimdiye kadar yapılmış yıllık trafik sigortası poliçesi vade sona ermeden veya aracı satmadan sonlandırılamazken artık bu olanak vatandaşa tanındı.
Hazine aslında düzenlemeyi 31 Ağustos'ta yaptı ama yürürlük tarihini 23 Eylül 2016 yani son cuma günü olarak belirledi. Böylece devrim gibi yeni düzenleme cuma günü yürürlüğe girdi.
Hazine Müsteşarlığı 31 Ağustos 2016'da Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Sonlandırılmasına İlişkin Sektör Duyurusu yayımlamıştı. Bu duyuruda 9 mart 2015'te bir maddesinin değiştiği belirtiliyordu.
İşte vatandaşı rahatlatacak değişiklik de bu madde ile gerçekleşti. Eski duyuruda trafik poliçesinin sonlandırılması satış ve benzeri sebeplerle araç işleteni (sahibi) vasfının sona ermesi gösteriliyordu. En önemlisi "Bu sebepler dışında herhangi bir durumda sözleşmenin sonlandırılmasına olanak tanınmamaktadır" denilerek sözleşme süresinin bitimine kadar vatandaş pahalı fiyattan yaptığı poliçeye mahkûm kılınıyordu. İşte yeni duyuruda bu madde kalktı. Böylece artık araç sahipleri istedikleri zaman poliçelerini sonlandırabilecekler.
Bin liraya sigorta yapan 193 lira kârlı çıkacak
Araç sahipleri bunu yaparken mevcut poliçe bitimine 30 gün kala yeni poliçe dönemi için mükerrer poliçe düzenlettirebilecek. Yani aynı araç için daha ucuz olan başka bir sigorta yaptıracak. Sonra pahalı sigortayı iptal yoluna gidecek. İkinci poliçe yaptırıldığında ilk poliçeyi düzenleyen şirketin kazanılmış gün primini mahsup edip poliçeyi teminat boşluğu olmayacak şekilde sigortalının talebi halinde 1 işgünü içinde ikinci poliçenin vade başlangıcını esas alarak sonlandırabilecek. Bir örnek ile anlatırsak ağustos ayında 1000 lira primle yapılmış bir sigorta bugün 600 liraya yeniden yapılacak. Tabii ki yeni fiyat, bundan sonraki 1 yıl için geçerli olacak. Sigorta şirketi 2 aylık sigorta tutarı olan 166 lira ve 41 lira ceza kesip 793 lirayı geri verecek. Sigortalı ise böylece cezaya rağmen 193 lira kazançlı çıkacak.
3 ay içinde yapılmak zorunda
Araç sahipleri, bu haktan orijinal poliçe vadesinden itibaren üç ay ile sınırlı olmak üzere iki defa yararlanabilecek. Ayrıca bu üç aylık süre içerisinde, kazanılmış gün primine kalan poliçe priminin yüzde 5'inin ilave edilmesiyle hesaplanacak fesih tutarı sigortacıya ödendiği takdirde trafik sigortası teminat boşluğu kalmayacak şekilde iptal edilebilecek. Bu durumda da sigortalı ikinci poliçeyi yaptırdığında ilk poliçeyi düzenleyen şirket, kazanılmış gün primini mahsup edip poliçeyi sigortalının talebi halinde 1 işgünü içinde ikinci poliçenin vade başlangıcını teminat boşluğu olmayacak şekilde esas alarak sonlandırabilecek. Oluşabilecek hasar taleplerinde ise ikinci poliçenin vade başlangıcına kadar birinci poliçe, ikinci poliçenin vade başlangıcından itibaren ise ikinci poliçe esas alınacak. Kamu kurumlarında ise poliçe vadelerinin toplulaştırılması amacıyla yapılacak iptallerde yüzde 5'lik fesih primi alınmayacak.
Kaskoda da aynı olanak var
Yapılan düzenleme trafik ile kasko sigortasını bir arada yapmak yani vadelerini birleştirme olanağı sağlanmasına da yardımcı olacak. Ancak asıl önemli nokta kasko sigortasında bu olanağın bulunması. Bu durumda sigortanın yapıldığı gün ile sigorta şirketi değişikliğine karar verildiği gün arasındaki gün kadar tutarı sigorta şirketi tahsil ediyor. Geri kalan tutarı ise size iade ediyor. Araç sahibi de gidip daha ucuz veya bir şekilde daha avantajlı gördüğü başka bir sigorta şirketinden poliçe satın alabiliyor.
Önceki duyurudan bir cümle çıkarıldı
Şimdi araç sahipleri hem trafik hem de kasko sigortalarını istedikleri gibi değiştirerek bir yandan her ikisini de aynı gün yaparak zamandan tasarruf edecek. Diğer yandan her ikisini de aynı sigorta şirketine yaptırarak daha ucuz fiyat alabilecek.
Yeni pasaportlar 2017'de geliyor
AB'nin 72 kriteri arasındaki biyometrik pasaport uygulamasına geçiliyor. 2017 itibarıyla 4 milyon tam biyometrik pasaport hazır olacak. Çipte parmak izi ve çeşitli bilgiler dijital olarak yer alacak.
AB ile Türkiye arasında vizesiz seyahat konusunda bir türlü uzlaşıya varılamazken, uygulama başlasa da başlamasa da “tam biyometrik pasaporta” 2017 başı itibarıyla geçilmesi öngörülüyor. Bu doğrultuda 2017'nin ilk aylarından itibaren 4 milyon yeni nesil çipli pasaport hazırlanacak. Pasaport defter bedeli ise Maliye Bakanlığı tarafından açıklanacak. Uygulamadan önce pasaport almış vatandaşlar ise sadece defter ücreti ödeyerek, çipli pasaporta geçiş yapacaklar.
Bütün bilgiler çipte olacak
Akşam’ın edindiği bilgilere göre, AB’nin Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat için belirlediği 72 şart arasındaki uygulamaya, vizesiz seyahat gerçekleşse de gerçekleşmese de geçilecek. Pasaportlar polikarbon yapılı olacak ve içeriğinde bulunan çipte parmak izi, fotoğrafı ve pasaport bilgileri dijital olarak yer alacak.
Türkiye 100 milyon liralık bütçe ayırmıştı
Pasaportların 2017 başı itibarıyla kullanmaya hazır olacağı kaydediliyor. Bu kapsamda 4 milyon pasaportun hazırlanarak 1 Ocak itibarıyla ilgili defter basımı yapan merkezlere yollanacağı ifade ediliyor. Türkiye yeni pasaportlar için yaklaşık 100 milyon liralık bir bütçe ayırmıştı.
Eski pasaportu olan 87 TL ödeyecek
Yeni pasaport alınırken, hali hazırda geçerli pasaportu bulunan vatandaşlardan, ek vergi alınmayacak. Sadece defter ücreti tahsil edilecek. Şu an defter ücreti 87 lira seviyesinde bulunuyor. Ancak hiç pasaportu bulunmayan ve ilk kez alacak olan yurttaşlar yine vergi ödemek durumunda kalacak.
AB ile Türkiye arasında vizesiz seyahat konusunda bir türlü uzlaşıya varılamazken, uygulama başlasa da başlamasa da “tam biyometrik pasaporta” 2017 başı itibarıyla geçilmesi öngörülüyor. Bu doğrultuda 2017'nin ilk aylarından itibaren 4 milyon yeni nesil çipli pasaport hazırlanacak. Pasaport defter bedeli ise Maliye Bakanlığı tarafından açıklanacak. Uygulamadan önce pasaport almış vatandaşlar ise sadece defter ücreti ödeyerek, çipli pasaporta geçiş yapacaklar.
Bütün bilgiler çipte olacak
Akşam’ın edindiği bilgilere göre, AB’nin Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat için belirlediği 72 şart arasındaki uygulamaya, vizesiz seyahat gerçekleşse de gerçekleşmese de geçilecek. Pasaportlar polikarbon yapılı olacak ve içeriğinde bulunan çipte parmak izi, fotoğrafı ve pasaport bilgileri dijital olarak yer alacak.
Türkiye 100 milyon liralık bütçe ayırmıştı
Pasaportların 2017 başı itibarıyla kullanmaya hazır olacağı kaydediliyor. Bu kapsamda 4 milyon pasaportun hazırlanarak 1 Ocak itibarıyla ilgili defter basımı yapan merkezlere yollanacağı ifade ediliyor. Türkiye yeni pasaportlar için yaklaşık 100 milyon liralık bir bütçe ayırmıştı.
Eski pasaportu olan 87 TL ödeyecek
Yeni pasaport alınırken, hali hazırda geçerli pasaportu bulunan vatandaşlardan, ek vergi alınmayacak. Sadece defter ücreti tahsil edilecek. Şu an defter ücreti 87 lira seviyesinde bulunuyor. Ancak hiç pasaportu bulunmayan ve ilk kez alacak olan yurttaşlar yine vergi ödemek durumunda kalacak.
25 Eylül 2016 Pazar
Boyu 1 metrenin üzerinde, insan yüzlü...
Mersin'de balıkçıların ağına takılan insan yüzlü balık, vatandaşların büyük ilgisini çekiyor. 1 metrenin üzerindeki boyu ile tezgahları süsleyen balığın, köpek balığı cinsinden olan 'sapan' balığı olduğu belirtildi.
Mersinli balıkçılar, Akdeniz açıklarında insan yüzünü andırması ile dikkat çeken ve denizlerde ender görülen sapan balığı yakaladı. Mersin Balık Pazarı'nda, balıkçıların tezgahını süsleyen 1 metrenin üzerindeki sapan balığı, pazara alışverişe gelen vatandaşların da ilgisini çekiyor. Balıkçılar tarafından daha da ilgi çekici hale gelmesi için baş kısmına gözlük takılan balığın bol bol fotoğrafı çekiliyor.
Balıkla ilgili açıklamalarda bulunan Mersin Balıkçılar Derneği Başkanı Faruk Polat, balıkçılar arasında 'deniz kızı' da denilen sapan balığının normalde açık denizlerde yaşadığını ifade ederek, "Genelde okyanusta yaşayan bir balık. Arada yolları şaşırdığı zaman yada havaların etkisiyle bazen Akdeniz bölgemize kayan balıklardan biri. Özellikle insan yüzlü dediğimiz balık buradan önce Hindistan'da çıktı. Orada tabi insanlar farklı tepki göstermişti. Balıkta göz, dudak kısmı, karın bölgesi gibi insana benzeyen bir yapısı var. Bu balığın bir özelliği de şeker hastalarına çok iyi geliyor. Şekeri düşüren bir balık. Bilimsel olarak da bu ispat edilmiş durumdadır. Ancak bu balık sürekli çıkan bir balık değildir. Bu balık yılda çok nadir çıkar. Senede 1 veya en fazla 2 kere bu balık çıkıyor. O yüzden bu balığı biz donduruyor. Dondurmamızın sebebi de sürekli çıkmadığı için. Bu balık şeker hastalığına iyi geldiği için bize abone olan şeker hastaları var, onlara bunları veriyoruz. Aynı şekilde köpek balığını da donduruyoruz. Onuda kanser hastalarına zaten ücretsiz dağıtıyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye'de bu balığa 'sapan' isminin verildiğini ifade eden Polat, "Bu balık köpek balığının saldırmayan bir cinsi. Bu balığın çıktığı bazı ülkelerde balığa farklı gözle bakanlar oluyor, saygı gösteriyorlar. Tabii bizde bu söz konusu değil. Biz bunu balık olarak kabul ediyoruz. Burada insanlar bunu görünce şaşırıyor. Çünkü insanlar bunu görünce, denizde de bize benzeyen canlılar var diyorlar ve ilgilerini çekiyor. Bizim asıl amacımız bu balığı şeker hastalarına ulaştırmak. Ama en güzel boyutu bizim insanlarımıza faydalı olmamız. Eğer bu balık insanlara faydalı oluyorsa ne mutlu bize" dedi.
Balıkla ilgili açıklamalarda bulunan Mersin Balıkçılar Derneği Başkanı Faruk Polat, balıkçılar arasında 'deniz kızı' da denilen sapan balığının normalde açık denizlerde yaşadığını ifade ederek, "Genelde okyanusta yaşayan bir balık. Arada yolları şaşırdığı zaman yada havaların etkisiyle bazen Akdeniz bölgemize kayan balıklardan biri. Özellikle insan yüzlü dediğimiz balık buradan önce Hindistan'da çıktı. Orada tabi insanlar farklı tepki göstermişti. Balıkta göz, dudak kısmı, karın bölgesi gibi insana benzeyen bir yapısı var. Bu balığın bir özelliği de şeker hastalarına çok iyi geliyor. Şekeri düşüren bir balık. Bilimsel olarak da bu ispat edilmiş durumdadır. Ancak bu balık sürekli çıkan bir balık değildir. Bu balık yılda çok nadir çıkar. Senede 1 veya en fazla 2 kere bu balık çıkıyor. O yüzden bu balığı biz donduruyor. Dondurmamızın sebebi de sürekli çıkmadığı için. Bu balık şeker hastalığına iyi geldiği için bize abone olan şeker hastaları var, onlara bunları veriyoruz. Aynı şekilde köpek balığını da donduruyoruz. Onuda kanser hastalarına zaten ücretsiz dağıtıyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye'de bu balığa 'sapan' isminin verildiğini ifade eden Polat, "Bu balık köpek balığının saldırmayan bir cinsi. Bu balığın çıktığı bazı ülkelerde balığa farklı gözle bakanlar oluyor, saygı gösteriyorlar. Tabii bizde bu söz konusu değil. Biz bunu balık olarak kabul ediyoruz. Burada insanlar bunu görünce şaşırıyor. Çünkü insanlar bunu görünce, denizde de bize benzeyen canlılar var diyorlar ve ilgilerini çekiyor. Bizim asıl amacımız bu balığı şeker hastalarına ulaştırmak. Ama en güzel boyutu bizim insanlarımıza faydalı olmamız. Eğer bu balık insanlara faydalı oluyorsa ne mutlu bize" dedi.
Emekli olamayan Bağ-Kur'lulara yapılandırma yasası ile müjde
Emekli olmak için yıl, yaş ve prim gibi bütün şartları tamamlamalarına rağmen 4B (Bağ-Kur) prim borcu bulunması nedeniyle emekli olamayanlar, yapılandırma yasası ile emekli olabilecekler.
Bu kişilerin, 31 Ekim'e kadar Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) başvurarak borçlarını yapılandırabilecekleri müjdesi verildi.
Takvim'in haberine göre, borcunu yapılandırarak emekli olmak isteyen ancak para sıkıntısı yaşayanlara da düşük faizli kredi imkanı geldi.
SGK ile Ziraat Bankası arasında imzalanan protokolle, yeniden yapılandırma kapsamındaki Bağ-Kur'lu vatandaşlara, borçlarını ödeyip emekli olabilmeleri için herhangi bir teminat göstermeden kredi kullanma imkanı sağlandı.
SGK'dan yapılan açıklamada, şu bilgiler verildi:
"Bu imkandan yararlanmak isteyen sigortalılarımız prim yapılandırma başvurularını öncelikle sosyal güvenlik il/merkez müdürlüklerine yapacak, kurumdan alacakları 'prim borcunu ödemesi halinde emekli olabilecek' yazısıyla Ziraat Bankası şubelerine müracaat edecek. Bu imkanla, birikmiş prim borcunu ödemesi durumunda, 4B'den yaşlılık aylığı bağlanabilecekler, 4B prim borcunu ödemesi durumunda 4A'dan yaşlılık aylığı bağlanabilecekler, askerlik ve doğum borçlanmasını yapması durumunda yaşlılık aylığı bağlanabilecekler ile durdurulan hizmet sürelerinin ihya edilmesi durumunda yaşlılık aylığı bağlanabilecekler yararlanabilecek."
Hemen emekli olunabilecek
İsteyenler Ziraat Bankası ile imzalanan protokol kapsamında kredi kullanarak borcunu peşin kapatacak. Böylece hem borcundan kurtulacak hem de emeklilik için beklemesine gerek kalmayacak.
Kredinin taksitlerini de emekli maaşı bağlanınca ödeyebilecek. Banka kredi taksitlerini emekli maaşından küçük miktarlarla keserek tahsil edecek.
Fetullah Gülen'in 6 akrabası gözaltında
Erzurum'da FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in doğduğu ilçede kuzenleri ve onların yeğenlerinden oluşan 6 kişi gözaltına alındı.
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri Fetullah Gülen'in doğum yeri Pasinler İlçesi Korucuk Mahallesi'ndeki çeşitli adreslere operasyon düzenledi.
Operasyonda, FETÖ'nün propagandasını yaptıkları öne sürülen Fetullah Gülen'in amcasının çocukları Dursun Yaşar Gülen ve Lütfü İhsan Gülen ile onların yeğeni Ulvi Çelik, Akın Güler, Mutlu Kızıltunç ve Ümit Yaşar Kızıltunç gözaltına alındı.
Gözaltına alınan 6 kişi sorgulanmak üzere İl Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. DHA
Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatı ile Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri Fetullah Gülen'in doğum yeri Pasinler İlçesi Korucuk Mahallesi'ndeki çeşitli adreslere operasyon düzenledi.
Operasyonda, FETÖ'nün propagandasını yaptıkları öne sürülen Fetullah Gülen'in amcasının çocukları Dursun Yaşar Gülen ve Lütfü İhsan Gülen ile onların yeğeni Ulvi Çelik, Akın Güler, Mutlu Kızıltunç ve Ümit Yaşar Kızıltunç gözaltına alındı.
Gözaltına alınan 6 kişi sorgulanmak üzere İl Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. DHA
24 Eylül 2016 Cumartesi
8 aylık bebek uyuşturucu komasına girdi
Bursa'da 8 aylık bebek evde bulduğu uyuşturucuyu yiyerek zehirlendi.
Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesinde, evde bulduğu uyuşturucuyu yiyerek zehirlendiği iddiasıyla hastaneye getirilen 8 aylık D.D. sevk edildiği devlet hastanesinde müşahade altına alındı.
Doktorlar, bebeğin hayati tehlikesinin olmadığını açıklarken, polis ise bebeğin zehirlenmesine neden olan ot türü bitkinin uyuşturucu mu yoksa başka bir şey mi olduğunu araştırıyor.
Merkez Osmangazi ilçesi Selimzade Mahallesi'nde, D.D. adlı 8 aylık erkek bebek, aniden fenalaşınca ailesi tarafından, eline geçirdiği uyuşturucuyu yediği için zehirlendiğini öne sürerek özel bir hastaneye kaldırıldı. Burada ilk müdahalesi yapılan D.D. daha sonra Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Burada midesi yıkanan bebek daha sonra Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi.
Doktorlar, hayati tehlikesi bulunmayan bebeğin müşahade altında tutulduğunu belirtti. Ailesi ise ilkokula giden çocuklarının yolda bulduğu uyuşturucuyu eve getirdiğini, D.D.'nin de kendilerinin haberi olmadığı bir sırada bunu yediği için zehirlenmiş olabileceğini söyledi.
Olayla ilgili araştırmaya başlandı. Ailenin Roman olduğunu belirten yetkililer, "Bebeğin ağzında ot türü bitkiler bulunmuş. Bunun uyuşturucu olup olmadığı henüz kesinlik kazanmadı. Sadece ailenin endişesi var. Kesin sonuca göre soruşturma başlatabiliriz. aileden henüz gözaltına alınan olmadı" dediler. DHA
Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesinde, evde bulduğu uyuşturucuyu yiyerek zehirlendiği iddiasıyla hastaneye getirilen 8 aylık D.D. sevk edildiği devlet hastanesinde müşahade altına alındı.
Doktorlar, bebeğin hayati tehlikesinin olmadığını açıklarken, polis ise bebeğin zehirlenmesine neden olan ot türü bitkinin uyuşturucu mu yoksa başka bir şey mi olduğunu araştırıyor.
Merkez Osmangazi ilçesi Selimzade Mahallesi'nde, D.D. adlı 8 aylık erkek bebek, aniden fenalaşınca ailesi tarafından, eline geçirdiği uyuşturucuyu yediği için zehirlendiğini öne sürerek özel bir hastaneye kaldırıldı. Burada ilk müdahalesi yapılan D.D. daha sonra Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Burada midesi yıkanan bebek daha sonra Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi.
Doktorlar, hayati tehlikesi bulunmayan bebeğin müşahade altında tutulduğunu belirtti. Ailesi ise ilkokula giden çocuklarının yolda bulduğu uyuşturucuyu eve getirdiğini, D.D.'nin de kendilerinin haberi olmadığı bir sırada bunu yediği için zehirlenmiş olabileceğini söyledi.
Olayla ilgili araştırmaya başlandı. Ailenin Roman olduğunu belirten yetkililer, "Bebeğin ağzında ot türü bitkiler bulunmuş. Bunun uyuşturucu olup olmadığı henüz kesinlik kazanmadı. Sadece ailenin endişesi var. Kesin sonuca göre soruşturma başlatabiliriz. aileden henüz gözaltına alınan olmadı" dediler. DHA
Süleymancılara yeni lider
Eski Ulaştırma Bakanı Ahmet Arif Denizolgun’un ölümünden sonra ‘Süleymancı Cemaati’nin lideri, 34 yaşındaki Alihan Kuriş oldu.
Denizolgun’un ablasının oğlu olan Kuriş, yüksek mimar olarak görev yapıyor. Denizolgun, geçen 8 Eylül’de yüksek tansiyona bağlı beyin kanamasından dolayı hayatını kaybetmişti.
Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ın torunu olan Denizolgun’un ölümünden sonra toplanan cemaat, lider olarak Kuriş’i seçti. Yüksek Mimar olan Kuriş, cemaatin kurs ve okullarının mimarı olarak biliniyor. (hürriyet.com.tr)
Denizolgun’un ablasının oğlu olan Kuriş, yüksek mimar olarak görev yapıyor. Denizolgun, geçen 8 Eylül’de yüksek tansiyona bağlı beyin kanamasından dolayı hayatını kaybetmişti.
Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ın torunu olan Denizolgun’un ölümünden sonra toplanan cemaat, lider olarak Kuriş’i seçti. Yüksek Mimar olan Kuriş, cemaatin kurs ve okullarının mimarı olarak biliniyor. (hürriyet.com.tr)
23 Eylül 2016 Cuma
Stephen Hawking 'uzaylıların mesajlarına cevap vermeyin'
Ünlü fizikçi Stephen Hawking, uzaylıların Dünya ile iletişim kurması halinde onların mesajına cevap vermek konusunda insanların “ihtiyatlı” davranması gerektiğini söyledi. Hawking, “Gelişmiş bir uygarlıkla karşılamamız halinde Kristof Kolomb ile karşılaşan Kızılderililerin durumuna düşebiliriz. Biliyorsunuz o işin sonu iyi olmamıştı” dedi.
Hürriyet'in USA Today’den aktardığı habere göre Hawking, CuriosityStream dijital video platformunda yeni yayınlanan 25 dakikalık bir belgeselde, “evrende en sevdiği yerleri” anlattı.
Uzayda keşfedilen ve Dünya’ya benzeyen gezegen sayısının giderek arttığını belirten Hawking, “Bunların bazıları ateş ve lavdan oluşan alev alev cehennemler, bazıları ölmekte olan yıldızların öldürücü X ışınlarına maruz kalarak oluşmuş dev elmas kütleleri… Ama bazıları Dünyamız gibi” dedi.
Yaşama uygun olabilecek en yakın gezegenin Gliese 832c olduğunu belirten Hawking, “Bu gezegen nefes kesici görünüyor, kütlesi dünyanın 5 katı” ifadesini kullandı. Gliese’nin Dünya’dakine yakın sıcaklıklara ve sıvı halde suya sahip olduğu keşfedilirse, yaşam bulma ihtimali de artacak.
Ancak uzayda zeki bir yaşam formu keşfedilmesi veya onların bize mesaj göndermesi durumunda insanoğlu ne yapmalı? Hawking, “Onlarca cevap vermek konusunda ihtiyatlı davranmak gerekiyor. Gelişmiş bir uygarlıkla karşılamamız halinde Kristof Kolomb ile karşılaşan Kızılderililerin durumuna düşebiliriz. Biliyorsunuz o işin sonu iyi olmamıştı” dedi.
Uzayda zeki yaşamın keşfedilmesi halinde bunun tarihin en büyük bilimsel keşfi olacağını belirten Hawking şöyle devam etti: “Bu keşif bizi değişime zorlayacaktır. Evrende benzersiz bir yerimiz olduğu fikrini terkedip daha merhametli ve daha alçakgönüllü davranmaya başlayacağız.”
Hürriyet'in USA Today’den aktardığı habere göre Hawking, CuriosityStream dijital video platformunda yeni yayınlanan 25 dakikalık bir belgeselde, “evrende en sevdiği yerleri” anlattı.
Uzayda keşfedilen ve Dünya’ya benzeyen gezegen sayısının giderek arttığını belirten Hawking, “Bunların bazıları ateş ve lavdan oluşan alev alev cehennemler, bazıları ölmekte olan yıldızların öldürücü X ışınlarına maruz kalarak oluşmuş dev elmas kütleleri… Ama bazıları Dünyamız gibi” dedi.
Yaşama uygun olabilecek en yakın gezegenin Gliese 832c olduğunu belirten Hawking, “Bu gezegen nefes kesici görünüyor, kütlesi dünyanın 5 katı” ifadesini kullandı. Gliese’nin Dünya’dakine yakın sıcaklıklara ve sıvı halde suya sahip olduğu keşfedilirse, yaşam bulma ihtimali de artacak.
Ancak uzayda zeki bir yaşam formu keşfedilmesi veya onların bize mesaj göndermesi durumunda insanoğlu ne yapmalı? Hawking, “Onlarca cevap vermek konusunda ihtiyatlı davranmak gerekiyor. Gelişmiş bir uygarlıkla karşılamamız halinde Kristof Kolomb ile karşılaşan Kızılderililerin durumuna düşebiliriz. Biliyorsunuz o işin sonu iyi olmamıştı” dedi.
Uzayda zeki yaşamın keşfedilmesi halinde bunun tarihin en büyük bilimsel keşfi olacağını belirten Hawking şöyle devam etti: “Bu keşif bizi değişime zorlayacaktır. Evrende benzersiz bir yerimiz olduğu fikrini terkedip daha merhametli ve daha alçakgönüllü davranmaya başlayacağız.”
Dumankaya şirketlerine kayyum atandı
Dumankaya ailesine bağlı şirketlere TMSF yetkilileri kayyum olarak atandı. Atama kararını, FETÖ soruşturması kapsamında Anadolu Sulh Ceza Hakimliği verdi.
"FETÖ/PDY'ye finansal destek sağladıkları" gerekçesiyle yürütülen soruşturma kapsamında Anadolu Sulh Ceza Hakimliği'nin kararıyla Dumankaya ailesine bağlı şirketlere TMSF yetkililerinin kayyum olarak atanmasına karar verildi.
Savcılık talep etti
Anadolu Örgütlü Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından aralarında Bank Asya çalışanları ve iş adamlarının da bulunduğu şüphelilere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında savcılık, dosyada adı geçen Dumankaya şirketleri ile ilgili CMK'nın 133. maddesi uyarınca kayyum tayin edilmesini talep etti.
Gizli tanıkların beyanları
Talebi değerlendiren Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği, dosya kapsamında ifadesi alınan gizli tanıkların Dumankaya isimli firmanın tüm ortakları ile birlikte FETÖ/PDY terör örgütüne üye oldukları, örgüte finansman sağladıkları yönünde beyanda bulunduklarını belirtti. Dosya kapsamında sayılan şüphelilerin terör örgütü FETÖ/PDY'ye üye oldukları, üyeliğin gereğini finansal açıdan yerine getirdikleri, bu örgüte finansal destek sağladıklarının belirtildiği kararda, şüphelilerden Halit Dumankaya'nın oğlu Barış Değer Dumankaya'nın hala firarda olduğu, tüm aramalara rağmen yakalanamadığı ve teslim olmadığı vurgulandı.
'FETÖ/ PDY terör örgütüyle...'
Bank Asya müfettişlerince hazırlanan raporda, Dumankaya şirketine ait 1200 çekin sadece bir şubede işlem gördüğünün tespit edildiği belirtilen kararda, Dumankaya ailesine bağlı şirketlerin ticari hayatta FETÖ/PDY terör örgütü ile birlikte hareket ettikleri, terörün finansmanını sağladıkları hususunun açık ve net olduğunun belirtildiği kaydedildi.
'Örgütün amaçları doğrultusunda...'
FETÖ/PDY örgütü aleyhine deliller toplandıkça mevcut yöneticiler tarafından şirketlerin mal varlıklarının başkalarına devredilebileceği hatta tamamen satılarak nakde çevrilip yine örgütün amaçları doğrultusunda kullanılebileceği kaydedilen kararda, bu nedenle belirtilen şirketlere 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 13. ve 19. maddeleri ve CMK'nın 133. maddesi uyarınca kayyum tayin edilmesi, yine aynı maddeler gereğince TMSF yetkililerinin kayyum olarak görevlendirilmelerinin talep edildiği anlatıldı.
TMSF yetkilileri kayyum olarak atandı
Talebin kabulüne karar veren Sulh Ceza Hakimliği, bu kapsamda Halit Dumankaya, Barış Değer Dumankaya, Ayla Dumankaya Pirinççi, Uğur Dumankaya ve Semih Serhat Dumankaya'a ait şirketlere, TMSF yetkililerinin yönetim organının tüm yetkilerini kullanmak ve yeni yönetim kurulunu oluşturmak üzere kayyum olarak atanmalarına karar verdi. DHA
"FETÖ/PDY'ye finansal destek sağladıkları" gerekçesiyle yürütülen soruşturma kapsamında Anadolu Sulh Ceza Hakimliği'nin kararıyla Dumankaya ailesine bağlı şirketlere TMSF yetkililerinin kayyum olarak atanmasına karar verildi.
Savcılık talep etti
Anadolu Örgütlü Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından aralarında Bank Asya çalışanları ve iş adamlarının da bulunduğu şüphelilere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında savcılık, dosyada adı geçen Dumankaya şirketleri ile ilgili CMK'nın 133. maddesi uyarınca kayyum tayin edilmesini talep etti.
Gizli tanıkların beyanları
Talebi değerlendiren Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği, dosya kapsamında ifadesi alınan gizli tanıkların Dumankaya isimli firmanın tüm ortakları ile birlikte FETÖ/PDY terör örgütüne üye oldukları, örgüte finansman sağladıkları yönünde beyanda bulunduklarını belirtti. Dosya kapsamında sayılan şüphelilerin terör örgütü FETÖ/PDY'ye üye oldukları, üyeliğin gereğini finansal açıdan yerine getirdikleri, bu örgüte finansal destek sağladıklarının belirtildiği kararda, şüphelilerden Halit Dumankaya'nın oğlu Barış Değer Dumankaya'nın hala firarda olduğu, tüm aramalara rağmen yakalanamadığı ve teslim olmadığı vurgulandı.
'FETÖ/ PDY terör örgütüyle...'
Bank Asya müfettişlerince hazırlanan raporda, Dumankaya şirketine ait 1200 çekin sadece bir şubede işlem gördüğünün tespit edildiği belirtilen kararda, Dumankaya ailesine bağlı şirketlerin ticari hayatta FETÖ/PDY terör örgütü ile birlikte hareket ettikleri, terörün finansmanını sağladıkları hususunun açık ve net olduğunun belirtildiği kaydedildi.
'Örgütün amaçları doğrultusunda...'
FETÖ/PDY örgütü aleyhine deliller toplandıkça mevcut yöneticiler tarafından şirketlerin mal varlıklarının başkalarına devredilebileceği hatta tamamen satılarak nakde çevrilip yine örgütün amaçları doğrultusunda kullanılebileceği kaydedilen kararda, bu nedenle belirtilen şirketlere 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 13. ve 19. maddeleri ve CMK'nın 133. maddesi uyarınca kayyum tayin edilmesi, yine aynı maddeler gereğince TMSF yetkililerinin kayyum olarak görevlendirilmelerinin talep edildiği anlatıldı.
TMSF yetkilileri kayyum olarak atandı
Talebin kabulüne karar veren Sulh Ceza Hakimliği, bu kapsamda Halit Dumankaya, Barış Değer Dumankaya, Ayla Dumankaya Pirinççi, Uğur Dumankaya ve Semih Serhat Dumankaya'a ait şirketlere, TMSF yetkililerinin yönetim organının tüm yetkilerini kullanmak ve yeni yönetim kurulunu oluşturmak üzere kayyum olarak atanmalarına karar verdi. DHA
'Gollum' davasında bilirkişi raporu mahkemeye ulaştı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a başbakanlığı döneminde hakaret ettiği iddiasıyla Dr. Bilgin Çiftçi'ye açılan ve kamuoyunda 'Gollum davası' olarak bilinen davada bilirkişi raporunu verdi. Raporda, Erdoğan ile fotoğrafı yan yana konulan Yüzüklerin Efendisi filmindeki Gollum karakterinin kötü olmadığı, aksine mazlum olduğu belirtildi. Ayrıca, 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte hakaret davalarından çekilme kararı alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın feragat dilekçesi mahkemeye ulaştı.
Aydın'daki Dalama Aile Sağlığı Merkezi'nde görevli 23 yıllık hekim Bilgin Çiftçi, kişisel facebook hesabından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yüzüklerin Efendisi filminde bir karakter olan 'Gollum'un şaşkınlık, hayret ve yemek yemesiyle ilgili üç fotoğrafını yan yana gösteren bir paylaşımda bulundu. Kimliği belirsiz bir kişi tarafından şikayet edilen Dr. Bilgin Çiftçi, bu paylaşımını daha sonra sosyal medyadaki hesabından sildi.
Hakkında başlatılan idari soruşturma kapsamında Dr. Çiftçi, ardından 'devlet büyüklerine hakaret' suçundan devlet memurluğundan çıkarıldı. Aydın 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde Çiftçi hakkında, 'kamu görevlisine hakaret'ten 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle davası açıldı.
Davada 'Gollum'un kötü karakter olup olmadığının araştırılması için bilirkişi incelemesi istendi. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Esra Bilgiç, Uzman Psikolog Sercan Keçeli ve Klinik Psikolog Serhat Damar imzalı bilirkişi raporu, geçen çarşamba günü gürelen davanın 7'nci duruşmasında mahkemeye ulaştı. Raporda, Yüzüklerin Efendisi adlı roman ve sinema filmi ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer aldı.
Yönetmen ve senaristlerin açıklamasına atıf
Mahkemeye gönderilen 19 Temmuz 2016 tarihli 10 sayfalık raporda, Yüzüklerin Efendisi filmine dair akademik çalışmalarda Gollum karakterinin nasıl anlatıldığı analiz edildi. Raporda, filmin yönetmeni Peter Jackson'un davaya konu olan fotoğrafı kastederek, "Bu Gollum değil, Smeagol" şeklindeki açıklaması ile senaristler Frank Walsh ve Philippa Boyen'in, "Smeagol neşeli ve tatlı bir karakter. Yalan söylemez, aldatmaz ve başkalarını manipüle etmeye girişmez. Kötü ve işbirlikçi biri değildir" sözlerine yer verilerek, "Bu açıklamaları dikkate alıp almamak mahkemenin takdirindedir" denildi.
"Smeagol barışsever, gollum mazlum"
Dava konusu fotoğraftaki karakterin Smeagol değil, Gollum olduğu ifade edilen raporun değerlendirme ve sonuç bölümünde şu ifadelere yer verildi:
"Smeagol karakterinin olumlu özellikleri olduğu tartışmasız ve net olmakla birlikte, Gollum karakterinin de büsbütün olumsuz yahut kötü olarak nitelenebileceğini söylemek mümkün değildir. Literatür taraması ve film incelemesi neticesinde, hem orijinal eserin yazarı Tolkien'in, hem de romanı filme uyarlayan Jackson'ın Gollum karakterini kötülüğün timsali olmaktan ziyade, aslında bir kurban yahut mazlum olarak resmettiklerinin altını çizmek ve karakterin okur ve izleyiciler bakımından da yaygın olarak bu şekilde algılandığına dikkat çekmek yerinde olacaktır" denildi.
"İfade özgürlüğü kapsamında beraat verilmeli"
Raporu değerlendiren Dr. Bilgin Çiftçi'nin avukatı Hicran Danışman, "Bu raporla, Gollum'un siyasi aktörleri eleştirme öznesi olarak ele alındığı ortaya konmuş oldu. Bizim de baştan beri savunmamız bu yöndeydi. Yani Gollum'un karakter özellikleri nedeniyle dünyada ve bizde eleştiri amaçlı ele alındığı ve paylaşılan görselin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu. Bu nedenle mahkeme 'Gollum kötü değil' diye değil, paylaşım ifade özgürlüğü kapsamında kaldığından beraat kararı vermelidir. Bu yargılamada bir mazlum ve mağdur varsa o da müvekkilden başkası değildir. Raporun esas kıymeti ise şurada: Müştekinin Cumhurbaşkanı olmasından ürkülerek objektiflikten, bilimsellikten, edebiyattan, felsefeden, pozitif bilimlerden yoksun bir rapor değil. Tam tersine akademik düzeyde, ciddiyetle, bilimsel makalelerden yararlanılarak hazırlanmış. Müvekkilin ve savunmanın yargıdan talebi ise lütuf değil ifade ve düşünce özgürlüğünün teslim edilmesidir" dedi.
Erdoğan feragat etti
Öte yandan, 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte hakaret davalarından çekilme kararı alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın feragat dilekçesi mahkemeye ulaştı. Erdoğan'ın avukatı aracılığıyla gönderilen dilekçede, "Sayın Cumhurbaşkanımız, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, siyasi hayatımızda asgari nezaketin kalıcı olarak tesis edilmesi ümidi ve iradesiyle işbu davadan feragat etmektedir" denildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davadan ferafat etmesine rağmen kamu davasının sürdüğü, 25 Ekim'de karar duruşması yapılacağı belirtildi.
Rapor bekleniyordu
Davanın önceki duruşmalarında Gollum'un iyi ya da kötü bir karakter olup olmadığının bilirkişiler tarafından incelenmesi kararlaştırılmış, bir önceki rapor 3 kişilik heyet tarafından tek bir dosyada hazırlanmadığı gerekçesiyle kabul edilmemişti.
Davaya bakan Aydın 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Saz, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 21 Temmuz'da tutuklanmıştı. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
Aydın'daki Dalama Aile Sağlığı Merkezi'nde görevli 23 yıllık hekim Bilgin Çiftçi, kişisel facebook hesabından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yüzüklerin Efendisi filminde bir karakter olan 'Gollum'un şaşkınlık, hayret ve yemek yemesiyle ilgili üç fotoğrafını yan yana gösteren bir paylaşımda bulundu. Kimliği belirsiz bir kişi tarafından şikayet edilen Dr. Bilgin Çiftçi, bu paylaşımını daha sonra sosyal medyadaki hesabından sildi.
Hakkında başlatılan idari soruşturma kapsamında Dr. Çiftçi, ardından 'devlet büyüklerine hakaret' suçundan devlet memurluğundan çıkarıldı. Aydın 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde Çiftçi hakkında, 'kamu görevlisine hakaret'ten 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle davası açıldı.
Davada 'Gollum'un kötü karakter olup olmadığının araştırılması için bilirkişi incelemesi istendi. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Esra Bilgiç, Uzman Psikolog Sercan Keçeli ve Klinik Psikolog Serhat Damar imzalı bilirkişi raporu, geçen çarşamba günü gürelen davanın 7'nci duruşmasında mahkemeye ulaştı. Raporda, Yüzüklerin Efendisi adlı roman ve sinema filmi ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer aldı.
Yönetmen ve senaristlerin açıklamasına atıf
Mahkemeye gönderilen 19 Temmuz 2016 tarihli 10 sayfalık raporda, Yüzüklerin Efendisi filmine dair akademik çalışmalarda Gollum karakterinin nasıl anlatıldığı analiz edildi. Raporda, filmin yönetmeni Peter Jackson'un davaya konu olan fotoğrafı kastederek, "Bu Gollum değil, Smeagol" şeklindeki açıklaması ile senaristler Frank Walsh ve Philippa Boyen'in, "Smeagol neşeli ve tatlı bir karakter. Yalan söylemez, aldatmaz ve başkalarını manipüle etmeye girişmez. Kötü ve işbirlikçi biri değildir" sözlerine yer verilerek, "Bu açıklamaları dikkate alıp almamak mahkemenin takdirindedir" denildi.
"Smeagol barışsever, gollum mazlum"
Dava konusu fotoğraftaki karakterin Smeagol değil, Gollum olduğu ifade edilen raporun değerlendirme ve sonuç bölümünde şu ifadelere yer verildi:
"Smeagol karakterinin olumlu özellikleri olduğu tartışmasız ve net olmakla birlikte, Gollum karakterinin de büsbütün olumsuz yahut kötü olarak nitelenebileceğini söylemek mümkün değildir. Literatür taraması ve film incelemesi neticesinde, hem orijinal eserin yazarı Tolkien'in, hem de romanı filme uyarlayan Jackson'ın Gollum karakterini kötülüğün timsali olmaktan ziyade, aslında bir kurban yahut mazlum olarak resmettiklerinin altını çizmek ve karakterin okur ve izleyiciler bakımından da yaygın olarak bu şekilde algılandığına dikkat çekmek yerinde olacaktır" denildi.
"İfade özgürlüğü kapsamında beraat verilmeli"
Raporu değerlendiren Dr. Bilgin Çiftçi'nin avukatı Hicran Danışman, "Bu raporla, Gollum'un siyasi aktörleri eleştirme öznesi olarak ele alındığı ortaya konmuş oldu. Bizim de baştan beri savunmamız bu yöndeydi. Yani Gollum'un karakter özellikleri nedeniyle dünyada ve bizde eleştiri amaçlı ele alındığı ve paylaşılan görselin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu. Bu nedenle mahkeme 'Gollum kötü değil' diye değil, paylaşım ifade özgürlüğü kapsamında kaldığından beraat kararı vermelidir. Bu yargılamada bir mazlum ve mağdur varsa o da müvekkilden başkası değildir. Raporun esas kıymeti ise şurada: Müştekinin Cumhurbaşkanı olmasından ürkülerek objektiflikten, bilimsellikten, edebiyattan, felsefeden, pozitif bilimlerden yoksun bir rapor değil. Tam tersine akademik düzeyde, ciddiyetle, bilimsel makalelerden yararlanılarak hazırlanmış. Müvekkilin ve savunmanın yargıdan talebi ise lütuf değil ifade ve düşünce özgürlüğünün teslim edilmesidir" dedi.
Erdoğan feragat etti
Öte yandan, 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte hakaret davalarından çekilme kararı alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın feragat dilekçesi mahkemeye ulaştı. Erdoğan'ın avukatı aracılığıyla gönderilen dilekçede, "Sayın Cumhurbaşkanımız, milletimizin asgari müştereklerde buluşması, birlik ve beraberliğimizin tahkim edilmesi, siyasi hayatımızda asgari nezaketin kalıcı olarak tesis edilmesi ümidi ve iradesiyle işbu davadan feragat etmektedir" denildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davadan ferafat etmesine rağmen kamu davasının sürdüğü, 25 Ekim'de karar duruşması yapılacağı belirtildi.
Rapor bekleniyordu
Davanın önceki duruşmalarında Gollum'un iyi ya da kötü bir karakter olup olmadığının bilirkişiler tarafından incelenmesi kararlaştırılmış, bir önceki rapor 3 kişilik heyet tarafından tek bir dosyada hazırlanmadığı gerekçesiyle kabul edilmemişti.
Davaya bakan Aydın 3'üncü Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Saz, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında 21 Temmuz'da tutuklanmıştı. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
Ahmet Altan tutuklandı
İkinci kez gözaltına alınan gazeteci-yazar Ahmet Altan tutuklandı. Altan, "darbeye teşebbüs" ve "FETÖ'ye üye olmak"la suçlanıyor.
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan Gazeteci-Yazar Ahmet Altan çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Ahmet Altan dün gözaltına alınarak Vatan’da bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştü. Bu sabah Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na getirilen Ahmet Altan çıkarıldığı İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklandı.
Kaçma şüphesinin bulunduğu belirtildi
Mahkeme kararında, şüpheliye yüklenen suçların yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçların önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin kanun gereğince varsayıldığı belirtildi. Kararda , "Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 6352 sayılı yasa ile değişik 5271sayılı CMK’nın 100. ve devam eden maddeleri uyarınca şüpheli hakkında tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmadığı, alması muhtemel ceza gözönünde alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu, işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı 13. maddesinde ifade olunan ölçülülük ilkesi uyarınca daha hafifi koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulamasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheli açısından yetersiz kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılmıştır" denildi.
Mahkeme tutuklanmasına karar verdi
Ahmet Altan’ın avukatlarının serbest bırakılma istemlerini reddine karar veren mahkeme, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklanmasına karar verdi.
Mehmet Altan tutuklanmıştı
Soruşturma kapsamında 10 Eylül’de gözaltına alınan Ahmet Altan ve Mehmet Altan 21 Eylül’de adliyeye sevk edilmişti. Mehmet Altan hakkında tutuklama kararı verilirken, Ahmet Altan’ı ise serbest bırakılmıştı. Soruşturma savcısı Can Tuncay’ın Ahmet Altan’ın serbest bırakılmasına dün itiraz etti. İtirazı üzerine hakkında yakalama kararı çıkarılan Ahmet Altan tekrar gözaltına alınmıştı. DHA
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan Gazeteci-Yazar Ahmet Altan çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Ahmet Altan dün gözaltına alınarak Vatan’da bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştü. Bu sabah Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na getirilen Ahmet Altan çıkarıldığı İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklandı.
Kaçma şüphesinin bulunduğu belirtildi
Mahkeme kararında, şüpheliye yüklenen suçların yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçların önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin kanun gereğince varsayıldığı belirtildi. Kararda , "Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 6352 sayılı yasa ile değişik 5271sayılı CMK’nın 100. ve devam eden maddeleri uyarınca şüpheli hakkında tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmadığı, alması muhtemel ceza gözönünde alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu, işin önemi verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı 13. maddesinde ifade olunan ölçülülük ilkesi uyarınca daha hafifi koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulamasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheli açısından yetersiz kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılmıştır" denildi.
Mahkeme tutuklanmasına karar verdi
Ahmet Altan’ın avukatlarının serbest bırakılma istemlerini reddine karar veren mahkeme, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından tutuklanmasına karar verdi.
Mehmet Altan tutuklanmıştı
Soruşturma kapsamında 10 Eylül’de gözaltına alınan Ahmet Altan ve Mehmet Altan 21 Eylül’de adliyeye sevk edilmişti. Mehmet Altan hakkında tutuklama kararı verilirken, Ahmet Altan’ı ise serbest bırakılmıştı. Soruşturma savcısı Can Tuncay’ın Ahmet Altan’ın serbest bırakılmasına dün itiraz etti. İtirazı üzerine hakkında yakalama kararı çıkarılan Ahmet Altan tekrar gözaltına alınmıştı. DHA
Balık ölümlerinde analiz raporu bekleniyor
Seyhan Nehri'nin Akdeniz'e döküldüğü Tarsus'ta yoğun miktarda balık ölümü olması üzerine inceleme başlatan Adana Valiliği, su ve ölü balıklardan alınan numunelerin analiz raporlarını bekliyor.
Adana Valiliği, Seyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü alandaki balık ölümlerine ilişkin başlatılan inceleme sonucunda alınan numunelerin laboratuvara gönderildiğini ve değerlendirme yapmak için analiz çalışmalarının sonuçlanmasını beklediklerini bildirdi.
Mersin’in Tarsus ilçesindeki Baharlı Mahallesi civarında Seyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü noktada yoğun miktarda balık ölümü görülmüştü. Adana Valiliği’nin konuyla ilgili başlattığı çalışma sonucunda kıyıya vuran balıkların kefal cinsi olduğu belirlenirken, diğer su canlıları ve balık türlerinde ölüm olmadığı tespit edildi.
Balıkların ölüm sebebini incelemek için su ve ölü balıklardan numune alındığı belirtilen valilik açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Seyhan Nehri’ne bağlantısı bulunan DSİ drenaj kanalları boyunca denetim yapılmış ve bu kanallara atık su deşarjı yapan sanayi tesisleri ile kentsel atık su arıtma tesisi denetlenerek atık su arıtma sistemlerinin çalıştırılmakta olduğu görülmüştür. Ayrıca bu tesislerden Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde atık su numuneleri alınarak analiz için yetkili laboratuvarlara gönderilmiştir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nce ölü balıklardan numune alınarak analiz yapılması için il dışında bulunan bir laboratuvara gönderilmiştir. Analiz sonuçları henüz gelmemiştir. İl Müdürlüğümüz ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nce alınan numunelere ait analizlerin sonuçlanması belirli bir süre gerektirdiğinden analiz sonuçları beklenmektedir. İl Müdürlüğümüz elemanları tarafından denetimlerimiz sıkı bir şekilde devam etmekte olup, alınan atık su numunelerine ait analizlerin sonuçlanmasının ardından, balık ölümleri hakkında nihai bir değerlendirme yapılabilecek. Sözcü
Adana Valiliği, Seyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü alandaki balık ölümlerine ilişkin başlatılan inceleme sonucunda alınan numunelerin laboratuvara gönderildiğini ve değerlendirme yapmak için analiz çalışmalarının sonuçlanmasını beklediklerini bildirdi.
Mersin’in Tarsus ilçesindeki Baharlı Mahallesi civarında Seyhan Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü noktada yoğun miktarda balık ölümü görülmüştü. Adana Valiliği’nin konuyla ilgili başlattığı çalışma sonucunda kıyıya vuran balıkların kefal cinsi olduğu belirlenirken, diğer su canlıları ve balık türlerinde ölüm olmadığı tespit edildi.
Balıkların ölüm sebebini incelemek için su ve ölü balıklardan numune alındığı belirtilen valilik açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Seyhan Nehri’ne bağlantısı bulunan DSİ drenaj kanalları boyunca denetim yapılmış ve bu kanallara atık su deşarjı yapan sanayi tesisleri ile kentsel atık su arıtma tesisi denetlenerek atık su arıtma sistemlerinin çalıştırılmakta olduğu görülmüştür. Ayrıca bu tesislerden Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde atık su numuneleri alınarak analiz için yetkili laboratuvarlara gönderilmiştir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nce ölü balıklardan numune alınarak analiz yapılması için il dışında bulunan bir laboratuvara gönderilmiştir. Analiz sonuçları henüz gelmemiştir. İl Müdürlüğümüz ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nce alınan numunelere ait analizlerin sonuçlanması belirli bir süre gerektirdiğinden analiz sonuçları beklenmektedir. İl Müdürlüğümüz elemanları tarafından denetimlerimiz sıkı bir şekilde devam etmekte olup, alınan atık su numunelerine ait analizlerin sonuçlanmasının ardından, balık ölümleri hakkında nihai bir değerlendirme yapılabilecek. Sözcü
İstanbul'da maymun dehşeti
İstanbul’da sahibinin balkonda baktığı maymun evden kaçarak parkta oynayan 6 yaşındaki çocuğu darp edip ısırdı. Çocuğun annesi maymunun sahibini şikâyet etti.
Sabah'ın haberine göre İstanbul Fatih'teki olay şöyle yaşandı; 6 yaşındaki Ömer Tuna, annesi Nuran Tuna ile birlikte Fındıkzade parkında oyun oynamaya başladı. Nuran Tuna'nın Gürcistan uyruklu komşusunun pet shoptan aldığı maymun bağlı olduğu balkon demirlerinden kaçarak çocukların oynadığı parka geldi.
Etraftaki insanlara ve parkta bulunan çocuklara saldıran maymun, minik Ömer Tuna'yı önce ısırdı ardından darp etmeye başladı. Ömer'i parktaki vatandaşlar ve annesi kurtardı.
Minik Ömer, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan küçük çocuğun ağır derece yaralandığına dair rapor verildi. Savcılığa başvuran minik Ömer'in ailesi saldırgan maymunun sahibinden şikâyetçi oldu. Savcılık, ailenin şikâyeti üzerine olayla ilgili soruşturma başlattı.
Sabah'ın haberine göre İstanbul Fatih'teki olay şöyle yaşandı; 6 yaşındaki Ömer Tuna, annesi Nuran Tuna ile birlikte Fındıkzade parkında oyun oynamaya başladı. Nuran Tuna'nın Gürcistan uyruklu komşusunun pet shoptan aldığı maymun bağlı olduğu balkon demirlerinden kaçarak çocukların oynadığı parka geldi.
Etraftaki insanlara ve parkta bulunan çocuklara saldıran maymun, minik Ömer Tuna'yı önce ısırdı ardından darp etmeye başladı. Ömer'i parktaki vatandaşlar ve annesi kurtardı.
Minik Ömer, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan küçük çocuğun ağır derece yaralandığına dair rapor verildi. Savcılığa başvuran minik Ömer'in ailesi saldırgan maymunun sahibinden şikâyetçi oldu. Savcılık, ailenin şikâyeti üzerine olayla ilgili soruşturma başlattı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)