Referandum sürecinde yeni bir parti kurulacak. 'Hayır Partisi'nin kurucusu Tuna Bekleviç, daha önce Mehmet Müezzinoğlu ve Egemen Bağış'a danışmanlık yaptı. Hayır Partisi, referandumdan sonra kapatılacak.
AK Parti'den Edirne Milletvekili olan ve daha önce bakanlara danışmanlık yapan Tuna Bekleviç 'Hayır Partisi' kurdu. Türkiye siyasi tarihinde 99'uncu parti olacak olan 'Hayır Partisi' bu hafta kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na verecek. Referandum boyunca faaliyet gösterecek Hayır Partisi referandum ertesi kapanacak.
Sözcü'den Veli Toprak'ın haberine göre, aralarında eski vekillerin, il başkanları ve iş adamlarının olduğu parti bu hafta içi kamuoyunun önüne çıkacak. Partinin Başkanı Bekleviç süreci şöyle değerlendirdi: Aslında ilk kez böyle bir hareket gerçekleşiyor. Açıldığı gün kapanma tarihi veren bir siyasi parti olmamıştır. Hayır kampanyası için 'Hayır Partisi'ni kurmaya karar verdik.
Her kesime çağrı yaptıklarını da belirten Bekleviç "Tek şartımız kampanya boyunca hiçbir ideolojik kelimeyi kullanmayacağımız" dedi.
30 Ocak 2017 Pazartesi
Nazlı Ilıcak'ın Twitter hesabı hacklendi
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan Nazlı Ilıcak'ın hesabı hacklendi.
Nazlı Ilıcak'ın kızı Aslı Ilıcak, annesinin Twitter hesabında yapılan "Bu millet varsa, ben de varım. Güçlü bir Türkiye için ben de evet diyorum" paylaşımıyla ilgili olarak açıklama yaptı. Annesinin 29 Temmuz 2016'dan bu yana tutuklu olduğunu hatırlatan Ilıcak, "Kendisinin sosyal medya hesaplarının şifresi kimsede yok. Avukatlarımız çalışmaya başladı. Twitter hesabını kapattıracağız" dedi.
T24'e konuşan Aslı Ilıcak, Nazlı Ilıcak'ın sosyal medya hesabının daha önce de hack'lendiğini belirterek "Kadın hapiste. Böyle bir şey mümkün mü? Telefonu yok bir şeyi yok. Sürekli hesabı hack'leyip, böyle paylaşımlar yapıp siliyorlar " diye konuştu.
Nazlı Ilıcak'ın kızı Aslı Ilıcak, annesinin Twitter hesabında yapılan "Bu millet varsa, ben de varım. Güçlü bir Türkiye için ben de evet diyorum" paylaşımıyla ilgili olarak açıklama yaptı. Annesinin 29 Temmuz 2016'dan bu yana tutuklu olduğunu hatırlatan Ilıcak, "Kendisinin sosyal medya hesaplarının şifresi kimsede yok. Avukatlarımız çalışmaya başladı. Twitter hesabını kapattıracağız" dedi.
T24'e konuşan Aslı Ilıcak, Nazlı Ilıcak'ın sosyal medya hesabının daha önce de hack'lendiğini belirterek "Kadın hapiste. Böyle bir şey mümkün mü? Telefonu yok bir şeyi yok. Sürekli hesabı hack'leyip, böyle paylaşımlar yapıp siliyorlar " diye konuştu.
Kıtlık sınırındalar!
Birleşmiş Milletler (BM) Yemen'de savaş nedeniyle yaşanan gıda krizi bu yıl ülke geneline yayılan büyük bir kıtlığa dönüşebileceği uyarısında bulundu.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Direktörü Stephen O'Brian, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği bilgide ülkede 2 milyon kişinin hayatını devam ettirebilmek için gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu, çocuklar arasında yetersiz beslenenlerin oranının bir yılda yüzde 63 arttığını vurguladı.
Her 10 dakikada bir 1 çocuk ölüyor
BBC Türkçe'nin haberine göre, O'Brien ülkede her 10 dakikada bir çocuğun önlenebilir nedenlerden ötürü yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.
Ülke savaşa sürüklenmeden önce de Arap dünyasının en yoksul ülkesi olan Yemen'de savaşın yıkımı ve Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun liman ambargosu ülkedeki gıda sıkıntısını artırdı.
Bugün 14 milyondan fazla kişinin gıda sıkıntısı yaşadığı ülkede 2.2 milyon çocuk da sürekli yetersiz besleniyor. 500 bin çocuk ise kritik derecede yetersiz besleniyor.
O'Brien, Batı ülkeleri tarafından desteklenen Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyona uçuşa yasak bölge uygulamasını sonlandırma ve San'a havalimanını açma çağrısında bulundu.
Uygulanan ambargonun siviller üzerinde orantısız etkisi olduğunu vurgulayan O'Brien, bu yüzden önemli ilaçların ülkeye sokulamadığını ve yurtdışında tedavi görmesi gereken 20 bin hastanın bu imkandan mahrum bırakıldığını açıkladı.
Üç aylık buğday kaldı
BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick BBC'ye insanların çaresiz durumda olduğunu ve ülkede üç ay yetecek kadar buğday kaldığını söyledi:
"Nereye giderseniz gidin dilenen ve çöplerde yemek arayan insanlar görüyorsunuz.
"Çocuklar sağlık merkezlerine götürülemediği için ölüyor.
"Böyle giderse durum daha da kötüleşecek çünkü ekonomi gerçekten kötü bir halde ve bankacılık sektörü işlemiyor".
O'Brian devletin dul, öksüz, yetim, engelli ve yaşlılara ödediği aylıkların artık verilemediğini, 1,25 milyon kamu çalışanının da maaşlarının düzensizleştiğini belirtti:
"Bugün çökmekte olan kamu kurumlarının boşluğunu insani yardım kuruluşları doldurmaya çalışıyor fakat bu kapasitemizi de bütçemizi de aşıyor".
Yemen yaklaşık iki yıldır uluslararası kamuoyunun tanıdığı ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi ile Hesi isyancıları arasında süren çatışmalar nedeniyle yıkıma sürüklendi.
Gıdasının yüzde 90'ını yurtdışından ithal eden ülkenin limanlarına ambargo uygulanması, hükümetin elindeki Aden limanı ve Husilerin elindeki El-Hudeyde limanlarının etrafında yaşanan çatışmalar da büyük bir gıda krizine yol açtı.
Bugün ülkedeki sağlık kuruluşlarının yarısı kapanmış durumda. Bazılarının kapanmasına maddi sıkıntılar yol açarken bazıları da Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun bombalamaları sonucu yıkıldı.
BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick, bu yıkıcı tabloya rağmen Yemen'in uluslararası toplum tarafından Suriye ve Irak'a göre daha az ilgi çekmesinden şikayetçi:
"Yemenlilerin İtalya ve Yunanistan kıyılarına vurmuyor olması Suriyeli sığınmacılardan farklı şeyler yaşadıkları anlamına gelmiyor".
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Direktörü Stephen O'Brian, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği bilgide ülkede 2 milyon kişinin hayatını devam ettirebilmek için gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu, çocuklar arasında yetersiz beslenenlerin oranının bir yılda yüzde 63 arttığını vurguladı.
Her 10 dakikada bir 1 çocuk ölüyor
BBC Türkçe'nin haberine göre, O'Brien ülkede her 10 dakikada bir çocuğun önlenebilir nedenlerden ötürü yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.
Ülke savaşa sürüklenmeden önce de Arap dünyasının en yoksul ülkesi olan Yemen'de savaşın yıkımı ve Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun liman ambargosu ülkedeki gıda sıkıntısını artırdı.
Bugün 14 milyondan fazla kişinin gıda sıkıntısı yaşadığı ülkede 2.2 milyon çocuk da sürekli yetersiz besleniyor. 500 bin çocuk ise kritik derecede yetersiz besleniyor.
O'Brien, Batı ülkeleri tarafından desteklenen Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyona uçuşa yasak bölge uygulamasını sonlandırma ve San'a havalimanını açma çağrısında bulundu.
Uygulanan ambargonun siviller üzerinde orantısız etkisi olduğunu vurgulayan O'Brien, bu yüzden önemli ilaçların ülkeye sokulamadığını ve yurtdışında tedavi görmesi gereken 20 bin hastanın bu imkandan mahrum bırakıldığını açıkladı.
Üç aylık buğday kaldı
BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick BBC'ye insanların çaresiz durumda olduğunu ve ülkede üç ay yetecek kadar buğday kaldığını söyledi:
"Nereye giderseniz gidin dilenen ve çöplerde yemek arayan insanlar görüyorsunuz.
"Çocuklar sağlık merkezlerine götürülemediği için ölüyor.
"Böyle giderse durum daha da kötüleşecek çünkü ekonomi gerçekten kötü bir halde ve bankacılık sektörü işlemiyor".
O'Brian devletin dul, öksüz, yetim, engelli ve yaşlılara ödediği aylıkların artık verilemediğini, 1,25 milyon kamu çalışanının da maaşlarının düzensizleştiğini belirtti:
"Bugün çökmekte olan kamu kurumlarının boşluğunu insani yardım kuruluşları doldurmaya çalışıyor fakat bu kapasitemizi de bütçemizi de aşıyor".
Yemen yaklaşık iki yıldır uluslararası kamuoyunun tanıdığı ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi ile Hesi isyancıları arasında süren çatışmalar nedeniyle yıkıma sürüklendi.
Gıdasının yüzde 90'ını yurtdışından ithal eden ülkenin limanlarına ambargo uygulanması, hükümetin elindeki Aden limanı ve Husilerin elindeki El-Hudeyde limanlarının etrafında yaşanan çatışmalar da büyük bir gıda krizine yol açtı.
Bugün ülkedeki sağlık kuruluşlarının yarısı kapanmış durumda. Bazılarının kapanmasına maddi sıkıntılar yol açarken bazıları da Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun bombalamaları sonucu yıkıldı.
BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick, bu yıkıcı tabloya rağmen Yemen'in uluslararası toplum tarafından Suriye ve Irak'a göre daha az ilgi çekmesinden şikayetçi:
"Yemenlilerin İtalya ve Yunanistan kıyılarına vurmuyor olması Suriyeli sığınmacılardan farklı şeyler yaşadıkları anlamına gelmiyor".
29 Ocak 2017 Pazar
Araç sahipleri dikkat! Trafik cezalarına yeni düzenleme
Trafik cezalarıyla ilgili yeni düzenleme Resmi Gazete'de yayımlandı. Yapılan düzenlemeye göre, cezanın yazıldığı tarihten sonraki bir ay içerisinde ödeme yapılmaması halinde, cezaya her ay yüzde 5 faiz uygulanacak. Toplam tutar cezanın iki katını geçemeyecek.
Habertürk'te yer alan habere göre trafik cezalarının takibi ve tahsiline yönelik düzenleme Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, cezanın yazıldığı tarihten sonraki bir ay içerisinde ödeme yapılmaması halinde, cezaya her ay yüzde 5 faiz uygulanacak. Ancak bunun da bir sınırı bulunuyor. Toplam tutar cezanın iki katını geçemeyecek. Ayrıca bu ceza, belli bir sürenin ardından haciz yoluyla tahsil edilebilecek.
15 gün içerisinde itiraz edebilirsiniz
İndirim konusunda ise bir değişiklik olmadı. Ceza tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ödeme yapıldığında yüzde 25 indirim yapılacak. Yine haksız yere ceza yediğini düşünenler 15 gün içerisinde idari mahkemelere başvurabilecek. Bu süre içerinde itiraz edilmemesi durumunda ceza kabul edilmiş sayılacak.
Habertürk'te yer alan habere göre trafik cezalarının takibi ve tahsiline yönelik düzenleme Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, cezanın yazıldığı tarihten sonraki bir ay içerisinde ödeme yapılmaması halinde, cezaya her ay yüzde 5 faiz uygulanacak. Ancak bunun da bir sınırı bulunuyor. Toplam tutar cezanın iki katını geçemeyecek. Ayrıca bu ceza, belli bir sürenin ardından haciz yoluyla tahsil edilebilecek.
15 gün içerisinde itiraz edebilirsiniz
İndirim konusunda ise bir değişiklik olmadı. Ceza tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ödeme yapıldığında yüzde 25 indirim yapılacak. Yine haksız yere ceza yediğini düşünenler 15 gün içerisinde idari mahkemelere başvurabilecek. Bu süre içerinde itiraz edilmemesi durumunda ceza kabul edilmiş sayılacak.
Çin'de internet kullanıcısı Avrupa nüfusu kadar
Çin’de internet kullanıcılarının sayısı Avrupa nüfusunun toplamına ulaştı. Resmi makamların yaptığı açıklamaya göre ülkede kullanıcıların sayısı yaklaşık 731 milyon.
Çin 1 milyar 370 milyorn nüfusuyla dünyanın en kalabalık nüfusa sahip ülkesi. Son açıklanan istatistiklere göre de ülkenin yüzde 53,2'si, yani 731 milyon Çinli internet kullanıcısı. Çin'de internet kullananların sayısı neredeyse Avrupa'nın genelindeki nüfus toplamına eşit.
Çin İnternet Merkezi'nin (CNNIC) açıkladığı rakamlara göre geçen seneye oranla internet kullanıcılarının sayısında yüzde 6,2'lik bir artış var. Bu artışın ülke nüfusundaki karşılığı 43 milyon. Bu sayı neredeyse İspanya'nın nüfusuna eşit.
CNNIC'in açıkladığı rapora göre internet kullanıcılarının yüzde 95,1'i interneti cep telefonu üzerinden kullanıyor.
Çin öte yandan internet sansürünün en yaygın uygulandığı ülkelerden biri. Ülkede Facebook, Instagram ve Twitter gibi sosyal medya platformlarının yanı sıra alternatif haber kaynaklarına da erişim kısıtlanıyor. Ülkede medyanın ve kişilerin sosyal ağlar üzerindeki aktiviteleri yakından takip ediliyor.
Ancak yine de internetin Çin ekonomisindeki rolü büyük. Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için internet alanında faaliyet gösterecek yeni girişimleri destekliyor ve internet ticaretini geliştirmek için çalışmalarda bulunuyor.(dw.com/turkish)
Çin 1 milyar 370 milyorn nüfusuyla dünyanın en kalabalık nüfusa sahip ülkesi. Son açıklanan istatistiklere göre de ülkenin yüzde 53,2'si, yani 731 milyon Çinli internet kullanıcısı. Çin'de internet kullananların sayısı neredeyse Avrupa'nın genelindeki nüfus toplamına eşit.
Çin İnternet Merkezi'nin (CNNIC) açıkladığı rakamlara göre geçen seneye oranla internet kullanıcılarının sayısında yüzde 6,2'lik bir artış var. Bu artışın ülke nüfusundaki karşılığı 43 milyon. Bu sayı neredeyse İspanya'nın nüfusuna eşit.
CNNIC'in açıkladığı rapora göre internet kullanıcılarının yüzde 95,1'i interneti cep telefonu üzerinden kullanıyor.
Çin öte yandan internet sansürünün en yaygın uygulandığı ülkelerden biri. Ülkede Facebook, Instagram ve Twitter gibi sosyal medya platformlarının yanı sıra alternatif haber kaynaklarına da erişim kısıtlanıyor. Ülkede medyanın ve kişilerin sosyal ağlar üzerindeki aktiviteleri yakından takip ediliyor.
Ancak yine de internetin Çin ekonomisindeki rolü büyük. Çin hükümeti, ekonomiyi canlandırmak için internet alanında faaliyet gösterecek yeni girişimleri destekliyor ve internet ticaretini geliştirmek için çalışmalarda bulunuyor.(dw.com/turkish)
Bir kadının topuklu ayakkabı zorlamasına karşı mücadelesi
İngiltere'de resepsiyon görevlisi olarak çalıştığı muhasebe firmasından, yüksek topuklu ayakkabı giymediği için eve gönderilen Nicola Thorp'un başına gelenler üzerine, milletvekilleri kadınlara yönelik cinsiyetçi giyim kurallarını yasaklayan yasaların uygulanması çağrısı yaptı.
Nicola Thorp, Aralık 2015'te yaşadığı olay üzerine parlamentoya bir dilekçe yazmış ve dilekçesi 150 binden fazla imza toplamıştı.
Thorp'un girişimi üzerine milletvekillerinin başlattığı soruşturmada, daha kısa etekler giymeleri, gömleklerinin düğmelerini açmaları söylenen ve tırnak cilasından, saç renklerine sıkı bir giyim-kuşam yönetmeliğine bağlı kalmaları talep edilen kadınlar ifade verdi.
BBC Türkçe'nin haberine göre, soruşturmayı yapan parlamento komisyonunun başkanı Helen Jones, "Nicola Thorp'un işvereninden gördüğü muamele kanunlara aykırı ancak bu ücretsiz evine gönderilmesine engel olmadı. Dinlediğimiz ifadeler de Nicola'nın tek örnek olmadığını gösteriyor" dedi.
'Erkek iş arkadaşlarıma bu kurallar uygulanmıyor'
Thorpe, büyük muhasebe şirketi PricewaterhouseCoopers'ın (PWC) Londra'daki ofisinde resepsiyon görevlisi olarak çalışırken, evine gönderilmişti.
Nicola Thorp, kendisini PWC'deki işe yerleştiren iş bulma ajansı Portico'nun beş ila 10 santimetre arasında topuklu ayakkabı giyilmesini öngören kurallarına karşı çıktı.
Gün boyunca yüksek topuklu ayakkabı giymenin sağlığı için kötü olduğunu söyleyen Thorpe, erkek iş arkadaşlarına aynı kuralların uygulanmadığına dikkat çekti.
Thorp, "Bütün bunlar bir çift yüksek topuklu ayakkabı yüzünden başlamış olabilir ancak İngiltere'deki iş yerlerinde uygulanan ayrımcılığı göstermesi bakımından hayati önemde. Parlamento komisyonunun internet forumları sayesinde yüzlerce kadın başına gelenleri anlattı. Mevcut sistem işverenden yana" dedi.
Külotlu çorapların kalınlığı, ojenin rengi
Tartışmalardan sonra İş bulma ajansı Portico'nun değiştirmesi beklenen, giyim kuşam kurallarına yönelik düzenlemelerden bazıları şu şekilde:
* Ruj, allık, rimel ve far gibi makyajın yeniden uygulanması
* Belli renk aralıklarında tırnak cilası
* Külotlu çorapların kalınlığı
* Boyanmış saçlarda, saç kökünün görünür olmaması
* Komisyonda ifade veren kadınlar ayrıca, Noel alışverişi yapan erkekler için daha kısa etekler giymeleri ve gömleklerinin düğmelerini açmalarının istendiğini anlattı.
Perakende sektöründe satış temsilcisi ve resepsiyonist olarak çalışan kadınlar tacize uğradıklarını, hostesler de sosyal medyada müşteriler tarafından nasıl takip edildiklerini belirttiler.
Parlamento komisyonunun raporunda yasaların uygulanması ve işverenlere yasal zorunluluklarını hatırlatmak, çalışanlara da nasıl şikâyet edebileceklerini anlatmak için bir kampanya başlatılması talep edildi.
Nicola Thorp, Aralık 2015'te yaşadığı olay üzerine parlamentoya bir dilekçe yazmış ve dilekçesi 150 binden fazla imza toplamıştı.
Thorp'un girişimi üzerine milletvekillerinin başlattığı soruşturmada, daha kısa etekler giymeleri, gömleklerinin düğmelerini açmaları söylenen ve tırnak cilasından, saç renklerine sıkı bir giyim-kuşam yönetmeliğine bağlı kalmaları talep edilen kadınlar ifade verdi.
BBC Türkçe'nin haberine göre, soruşturmayı yapan parlamento komisyonunun başkanı Helen Jones, "Nicola Thorp'un işvereninden gördüğü muamele kanunlara aykırı ancak bu ücretsiz evine gönderilmesine engel olmadı. Dinlediğimiz ifadeler de Nicola'nın tek örnek olmadığını gösteriyor" dedi.
'Erkek iş arkadaşlarıma bu kurallar uygulanmıyor'
Thorpe, büyük muhasebe şirketi PricewaterhouseCoopers'ın (PWC) Londra'daki ofisinde resepsiyon görevlisi olarak çalışırken, evine gönderilmişti.
Nicola Thorp, kendisini PWC'deki işe yerleştiren iş bulma ajansı Portico'nun beş ila 10 santimetre arasında topuklu ayakkabı giyilmesini öngören kurallarına karşı çıktı.
Gün boyunca yüksek topuklu ayakkabı giymenin sağlığı için kötü olduğunu söyleyen Thorpe, erkek iş arkadaşlarına aynı kuralların uygulanmadığına dikkat çekti.
Thorp, "Bütün bunlar bir çift yüksek topuklu ayakkabı yüzünden başlamış olabilir ancak İngiltere'deki iş yerlerinde uygulanan ayrımcılığı göstermesi bakımından hayati önemde. Parlamento komisyonunun internet forumları sayesinde yüzlerce kadın başına gelenleri anlattı. Mevcut sistem işverenden yana" dedi.
Külotlu çorapların kalınlığı, ojenin rengi
Tartışmalardan sonra İş bulma ajansı Portico'nun değiştirmesi beklenen, giyim kuşam kurallarına yönelik düzenlemelerden bazıları şu şekilde:
* Ruj, allık, rimel ve far gibi makyajın yeniden uygulanması
* Belli renk aralıklarında tırnak cilası
* Külotlu çorapların kalınlığı
* Boyanmış saçlarda, saç kökünün görünür olmaması
* Komisyonda ifade veren kadınlar ayrıca, Noel alışverişi yapan erkekler için daha kısa etekler giymeleri ve gömleklerinin düğmelerini açmalarının istendiğini anlattı.
Perakende sektöründe satış temsilcisi ve resepsiyonist olarak çalışan kadınlar tacize uğradıklarını, hostesler de sosyal medyada müşteriler tarafından nasıl takip edildiklerini belirttiler.
Parlamento komisyonunun raporunda yasaların uygulanması ve işverenlere yasal zorunluluklarını hatırlatmak, çalışanlara da nasıl şikâyet edebileceklerini anlatmak için bir kampanya başlatılması talep edildi.
Etiketler:
haber,
İngiltere,
kadın,
milletvekili
Poyraz bebeğin 21 dakika kalbi durdu, 11 ay bitkisel hayatta kaldı
Ankara'da 4 aylıkken kalbi 21 dakika duran, 11 ay bitkisel hayatta kalan her defasında umut kesildiğinde hayata tutunan 3 yaşındaki Poyraz, doktorların "Artık böyle yaşayacak" demesine rağmen etrafına tepki vermeye başladı. Sağlık masraflarını karşılamakta güçlük çeken annesi yetkililerden yardım bekliyor.
Ankara'da 3 yaşındaki Poyraz'ın başına gelmeyen kalmadı. 4 aylıkken geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kalbi 21 dakika durdu, hayata döndürüldüğünde beyninde ciddi hasar oluştu, 11 ay bitkisel hayatta kaldı, bir dizi ameliyat geçirdi. Uyandığında hiçbir şeye tepki vermiyordu, doktorlar "böyle yaşayacak" dedi. Ancak şimdi etrafındakileri duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Ancak ailesi, yaşam destek ünitesine bağlı Poyraz'ın sağlık masraflarını karşılamakta güçlük çekiyor ve yetkililerden uzanacak yardım elini bekliyor.
Ankara’nın Altınova Mahallesi’nde yaşayan 3 çocuk annesi Aslıhan Telli’nin 33 aylık bebeği Poyraz, tıp dünyasında henüz teşhisi konulmamış bir hastalığa karşı yaşam savaşı veriyor. 4 aylıkken 21 dakika kalbi duran Poyraz bebek yapılan müdahaleler sonrası tekrar hayata döndürüldü ancak beyninde oluşan ciddi hasardan dolayı 11 ay bitkisel hayatta kaldı ve bu süreçte bir dizi ameliyat geçirdi. Küçük çocuk uyandığında hiçbir şeye tepki vermedi.
Doktorlar Poyraz’ın hastalığının bir tedavisi olmadığını ve yaşamının bu şekilde devam edeceğini söylerken, aylar sonra Poyraz bebek duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Doktorlar, bebeğin terapilerinin devam ettiği sürece durumunun daha da iyiye gidebileceğini söyledi. Yaşam ünitelerine bağlı şekilde hayatını sürdüren Poyraz evden dışarı çıkartılamadığı için tedavisi evde yapılıyor. 3 yaşındaki Poyraz’ın tüm bakımını ve masraflarını 2 sene önce eşi tarafından terk edilen anne Aslıhan Telli tek başına karşılamaya çalışıyor. Bebeğinin bağlı olduğu yaşam destek ünitelerinin ve tedavi masraflarının karşılanması konusunda sıkıntı çeken anne Telli, uzanacak bir yardım eli bekliyor.
Yetkililerden yardım bekliyor
“Gücümün yettiği kadar mücadele ediyorum ama bir yerde tıkanıyorum” diyen anne Aslıhan Telli, “Tek başıma mücadele ediyorum. Üç tane çocuğum var, evim kira, eşim 2 sene önce bizi terk etti. Benim yetkililerden talebim sadece Poyraz’ın terapilerini sürdürebilmesi için yardım eli uzatmaları” dedi.
Anne Telli, Poyraz’ın aldığı terapilerden sonra hastalığının daha iyiye gittiğini belirterek, “Terapilere ara vermememiz gerekiyor. Poyraz hiçbir şeye tepki vermiyordu şu an her şeye tepki verir oldu. Söylediklerimizi anlıyor. Komutları algılamaya başladı, yani beyin her geçen gün daha iyiye gidiyor” dedi.
Bir iyileşme sürecinin başladığını ve hem doktorların hem de kendinin daha da umutlu olduğunu dile getiren Telli, “Biz umutluyuz. İlaç tedavisine başladık. O ilaçtan sonra Poyraz’da değişimler oldu. Bakışları daha netleşti, komutlarımızı daha net algılıyor. Biz eline bir şey verdiğimizde hadi bunu kaldır, salla dediğimizde bunları yapabiliyor. Çünkü Poyraz çok güçlü ve mücadeleci bir bebek, birçok doktor mucize bebek diye adlandırıyor. Gerçekten bizim mucizemiz Poyraz. Kimsenin başaramaz dediği şeyleri başardı. Ameliyatlar oldu. Doktorlarımızın ‘kalkamaz, bunun üstesinden gelemez’ dediği birçok ameliyatımız oldu ama Poyraz hepsinin üstesinden geldi” diye konuştu.
'Tek başıma kaldım'
Bebeğinin tedavisine destek olmak isteyenlere seslenen anne Telli, “İnşallah sesimizi duyan, Poyraz’ın tedavisine destek olmak isteyenler olur. Çünkü terapileri ciddi ücretler tutuyor” dedi.
Poyraz’ı hayatta tutmak için kullanılan makinelerden dolayı ayda 30-40 lira arası gelen elektrik faturasının 450-500 lira aralıklarında gelmeye başladığını belirten anne Telli, “Bu faturaları ödemekte çok zorlanıyorum. Bugüne kadar bu şartlar altında buraya kadar geldik. Poyraz’ın bu rahatsızlığından sonra babası da terk etti. Tek başıma kaldım, 3 tane çocuğum var, evim kira. Tüm bunlarla tek başına mücadele etmek gerçekten çok zor, hele bir de hasta bebeğiniz varsa bu daha da zorlaşıyor” şeklinde konuştu.
'Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum'
“Poyraz’ı kaderine terk etmemek için 2 senedir mücadele veriyorum ama ben artık tıkandım. Tedavi sürecinde ister istemez borçlandık. Ailem olsun, bizler olsun buraya kadar bu gemi geldi ama bundan sonrasında gitmiyor. Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum” ifadelerini kullanan anne Telli, Poyraz’ın tedavi masraflarına yardım edilmesini istedi. Anne Telli, şunları dile getirdi:
“Şu anda ben buradan devlet büyüklerime seslenmek istiyorum. Poyraz’ın tedavilerinde, terapilerinde bize yardımcı olun. İnşallah sesimizi duyarlar ve bize el uzatan olur. Gerçekten çok zor bir süreç geçiriyoruz. Bu süreçte hem maddi hem manevi çok yıprandık. Kimse istemezdi böyle bir çocuk sahibi olmak ama Rabbimin bir emaneti bana Poyraz. Ben bu emanete gücümün yettiği yere kadar sonuna kadar sahip çıkacağım.” cnntürk
Ankara'da 3 yaşındaki Poyraz'ın başına gelmeyen kalmadı. 4 aylıkken geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kalbi 21 dakika durdu, hayata döndürüldüğünde beyninde ciddi hasar oluştu, 11 ay bitkisel hayatta kaldı, bir dizi ameliyat geçirdi. Uyandığında hiçbir şeye tepki vermiyordu, doktorlar "böyle yaşayacak" dedi. Ancak şimdi etrafındakileri duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Ancak ailesi, yaşam destek ünitesine bağlı Poyraz'ın sağlık masraflarını karşılamakta güçlük çekiyor ve yetkililerden uzanacak yardım elini bekliyor.
Ankara’nın Altınova Mahallesi’nde yaşayan 3 çocuk annesi Aslıhan Telli’nin 33 aylık bebeği Poyraz, tıp dünyasında henüz teşhisi konulmamış bir hastalığa karşı yaşam savaşı veriyor. 4 aylıkken 21 dakika kalbi duran Poyraz bebek yapılan müdahaleler sonrası tekrar hayata döndürüldü ancak beyninde oluşan ciddi hasardan dolayı 11 ay bitkisel hayatta kaldı ve bu süreçte bir dizi ameliyat geçirdi. Küçük çocuk uyandığında hiçbir şeye tepki vermedi.
Doktorlar Poyraz’ın hastalığının bir tedavisi olmadığını ve yaşamının bu şekilde devam edeceğini söylerken, aylar sonra Poyraz bebek duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Doktorlar, bebeğin terapilerinin devam ettiği sürece durumunun daha da iyiye gidebileceğini söyledi. Yaşam ünitelerine bağlı şekilde hayatını sürdüren Poyraz evden dışarı çıkartılamadığı için tedavisi evde yapılıyor. 3 yaşındaki Poyraz’ın tüm bakımını ve masraflarını 2 sene önce eşi tarafından terk edilen anne Aslıhan Telli tek başına karşılamaya çalışıyor. Bebeğinin bağlı olduğu yaşam destek ünitelerinin ve tedavi masraflarının karşılanması konusunda sıkıntı çeken anne Telli, uzanacak bir yardım eli bekliyor.
Yetkililerden yardım bekliyor
“Gücümün yettiği kadar mücadele ediyorum ama bir yerde tıkanıyorum” diyen anne Aslıhan Telli, “Tek başıma mücadele ediyorum. Üç tane çocuğum var, evim kira, eşim 2 sene önce bizi terk etti. Benim yetkililerden talebim sadece Poyraz’ın terapilerini sürdürebilmesi için yardım eli uzatmaları” dedi.
Anne Telli, Poyraz’ın aldığı terapilerden sonra hastalığının daha iyiye gittiğini belirterek, “Terapilere ara vermememiz gerekiyor. Poyraz hiçbir şeye tepki vermiyordu şu an her şeye tepki verir oldu. Söylediklerimizi anlıyor. Komutları algılamaya başladı, yani beyin her geçen gün daha iyiye gidiyor” dedi.
Bir iyileşme sürecinin başladığını ve hem doktorların hem de kendinin daha da umutlu olduğunu dile getiren Telli, “Biz umutluyuz. İlaç tedavisine başladık. O ilaçtan sonra Poyraz’da değişimler oldu. Bakışları daha netleşti, komutlarımızı daha net algılıyor. Biz eline bir şey verdiğimizde hadi bunu kaldır, salla dediğimizde bunları yapabiliyor. Çünkü Poyraz çok güçlü ve mücadeleci bir bebek, birçok doktor mucize bebek diye adlandırıyor. Gerçekten bizim mucizemiz Poyraz. Kimsenin başaramaz dediği şeyleri başardı. Ameliyatlar oldu. Doktorlarımızın ‘kalkamaz, bunun üstesinden gelemez’ dediği birçok ameliyatımız oldu ama Poyraz hepsinin üstesinden geldi” diye konuştu.
'Tek başıma kaldım'
Bebeğinin tedavisine destek olmak isteyenlere seslenen anne Telli, “İnşallah sesimizi duyan, Poyraz’ın tedavisine destek olmak isteyenler olur. Çünkü terapileri ciddi ücretler tutuyor” dedi.
Poyraz’ı hayatta tutmak için kullanılan makinelerden dolayı ayda 30-40 lira arası gelen elektrik faturasının 450-500 lira aralıklarında gelmeye başladığını belirten anne Telli, “Bu faturaları ödemekte çok zorlanıyorum. Bugüne kadar bu şartlar altında buraya kadar geldik. Poyraz’ın bu rahatsızlığından sonra babası da terk etti. Tek başıma kaldım, 3 tane çocuğum var, evim kira. Tüm bunlarla tek başına mücadele etmek gerçekten çok zor, hele bir de hasta bebeğiniz varsa bu daha da zorlaşıyor” şeklinde konuştu.
'Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum'
“Poyraz’ı kaderine terk etmemek için 2 senedir mücadele veriyorum ama ben artık tıkandım. Tedavi sürecinde ister istemez borçlandık. Ailem olsun, bizler olsun buraya kadar bu gemi geldi ama bundan sonrasında gitmiyor. Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum” ifadelerini kullanan anne Telli, Poyraz’ın tedavi masraflarına yardım edilmesini istedi. Anne Telli, şunları dile getirdi:
“Şu anda ben buradan devlet büyüklerime seslenmek istiyorum. Poyraz’ın tedavilerinde, terapilerinde bize yardımcı olun. İnşallah sesimizi duyarlar ve bize el uzatan olur. Gerçekten çok zor bir süreç geçiriyoruz. Bu süreçte hem maddi hem manevi çok yıprandık. Kimse istemezdi böyle bir çocuk sahibi olmak ama Rabbimin bir emaneti bana Poyraz. Ben bu emanete gücümün yettiği yere kadar sonuna kadar sahip çıkacağım.” cnntürk
Bin 500 engelli öğretmen ataması yapılacak
Milli Eğitim Bakanlığınca EKPSS puanı üstünlüğüne göre atama yapılacak bin 500 kontenjan için ön başvurular, 21-24 Şubat tarihlerinde elektronik ortamda alınacak
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), 2016 Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) puanı üstünlüğüne göre, bin 500 engelli öğretmen ataması yapılacak.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, ilgili mevzuat hükümlerine göre bin 500 kontenjana yapılacak engelli öğretmen alımı için ön başvurular, 21-24 Şubat tarihlerinde alınacak.
Adaylar, "http://mebbis.meb.gov.t" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerinde yer alan elektronik başvuru formunu dolduracak. Çıktısı alınan başvuru formu ile istenen belgeler il milli eğitim müdürlüklerine onaylattırılacak.
Başvuruda adaylardan, lisans diploması veya geçici mezuniyet belgesi, pedagojik formasyon ve 2016 yılı EKPSS sonuç belgesi ile engelli sağlık kurulu raporu istenecek, ayrıca halen herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunda devlet memuru olarak çalışıp çalışmadıklarına ilişkin beyanları da alınacak.
Ataması yapılan engelli öğretmen adaylarının göreve başlama işlemleri esnasında, başvuruda istenilen belgeler ile öğretmenlik yapıp yapamayacaklarına ilişkin sağlık kurulu raporunu ibraz etmeleri gerekiyor.
Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan adaylardan başvuru esnasında muvafakat belgesi istenmeyecek ancak ataması yapılanlar, göreve başlama işlemleri esnasında bu belgeyi ibraz edecek.
Atamalar, bakanlığın belirleyeceği tarihte adayların tercih ettiği illere ilan edilen kontenjan sınırlılığında, EKPSS puanı üstünlüğüne göre yapılacak. Ataması yapılan öğretmenlerin görev yerleri valiliklerce belirlenecek.
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), 2016 Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) puanı üstünlüğüne göre, bin 500 engelli öğretmen ataması yapılacak.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, ilgili mevzuat hükümlerine göre bin 500 kontenjana yapılacak engelli öğretmen alımı için ön başvurular, 21-24 Şubat tarihlerinde alınacak.
Adaylar, "http://mebbis.meb.gov.t" veya "http://ikgm.meb.gov.tr" adreslerinde yer alan elektronik başvuru formunu dolduracak. Çıktısı alınan başvuru formu ile istenen belgeler il milli eğitim müdürlüklerine onaylattırılacak.
Başvuruda adaylardan, lisans diploması veya geçici mezuniyet belgesi, pedagojik formasyon ve 2016 yılı EKPSS sonuç belgesi ile engelli sağlık kurulu raporu istenecek, ayrıca halen herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunda devlet memuru olarak çalışıp çalışmadıklarına ilişkin beyanları da alınacak.
Ataması yapılan engelli öğretmen adaylarının göreve başlama işlemleri esnasında, başvuruda istenilen belgeler ile öğretmenlik yapıp yapamayacaklarına ilişkin sağlık kurulu raporunu ibraz etmeleri gerekiyor.
Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan adaylardan başvuru esnasında muvafakat belgesi istenmeyecek ancak ataması yapılanlar, göreve başlama işlemleri esnasında bu belgeyi ibraz edecek.
Atamalar, bakanlığın belirleyeceği tarihte adayların tercih ettiği illere ilan edilen kontenjan sınırlılığında, EKPSS puanı üstünlüğüne göre yapılacak. Ataması yapılan öğretmenlerin görev yerleri valiliklerce belirlenecek.
Bakan'dan İstanbul için ürküten açıklama
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Allah korusun Anadolu'da bir deprem olursa bunun altından kalkarız. Ancak, İstanbul'da bir deprem olursa perişan oluruz, ekonomimiz çöker" dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Ankara'daki Şehircilik Şurası ardından hafta sonunu geçirmek için baba ocağı Kayseri'ye geldi. Dün , Ulaştırma bakanı Ahmet Arslan ile birlikte çeşitli etkinliklere katılan Özhaseki, bu günü ailesiyle birlikte geçirdi. DHA muhabirine konuşan ve sık sık dile getirilen İstanbul depremiyle ilgili kaygılarını anlatan bakan Özhaseki, şöyle devam etti:
"Geçenlerde Anayasa oylamasının TBMM'den geçmesinin ardından İstanbul'a gittim. Burada, tüm başkanlarını topladım. İstanbul'daki deprem riski anlattım. Bazıları gözümün içine bakıyor. Bir fay hattı var 250 senede kırılıyor. Şu anda 249'uncu senesi. Bir başka fay hattı var 400 sene oluyor kırılalı. Şu anda 462'nci senesindeyiz. Allah korusun Anadolu'da bir deprem olursa bunun altından kalkarız. Ama, İstanbul'da bir deprem olursa perişan oluruz, ekonomimiz çöker. Onun için bakanlık olarak bunu kendimize dert ettik. Dönüşüm ve depreme ilişkin alınacak işlerin bir de finansman ayağı var. Milyonlarca dolar tutuyor. Bunun karşılanması lazım. Bunun rezerv alanı sorunu var? rezerv alanını nereden çıkaracağız? İstanbul'un nüfusu 30 milyona çıkacak. Yollar aynı, otoparklar, okullar hep aynı. Pekiyi, nüfus 2 misline çıktı, hayat çekilmez bir hal alacak. Bu sorun nasıl çözülecek? İstanbul'da böyle sorular var. Bunu kendinize dert etmezseniz size göre ne var? Ama, dert ederseniz uyku yitirecek bir ortam var. O nedenle birçok alanda bir gayret içerisindeyiz. Çaba gösteriyoruz, uğraşıyoruz, güzel işler de oluyor. Rabbim bizi mahçup etmesin."
Fethullahçı Terör Örgütü'nün çirkin yüzü görüldüğü halde hala bunlara sahip çıkan, bunların sözcülüğünü yapan, bundan medet umanların bulunduğunu anlatan Bakan Özhaseki, bu konuda şöyle dedi:
"Kuran ve Hz. Peygamberimizin hayatına bağlı alim var ise ,başımızın üzerinde yeri va Gerçek hoca işte odur. Yok ona uymuyorsa, Amerikalıların kucağına oturmuş fetva veriyorsa ,yüz paralıktır. Onun hiç hükmü yoktur. Kuran'a bağlı olmayan adam sapık olur,ondan başka bir şey olmaz. FETÖ'cüler ar fakirin çocuğunu, bir de çok parası olan zenginleri sevdiler Fakirin çocuğunu kandırıp,istedikleri gibi yönlendirdiler. Şimdi,bir tarafta Doğu'da PKK temizleniyor, bir tarafta FETÖ temizleniyor, bir tarafta DEAŞ temizleniyor. Zaten bu örgütler birbiriyle ilintili. 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri'deki bombalı araçla yapılan terör saldırısını PKK yaptı. Aradan 10-15 gün geçti bu kez Rusya elçisi öldürüldü. Bunu da FETÖ yaptı. Üstünden 10 gün daha geçti, yılbaşında Reina'da kendi başına eğlenen masum insanları biri geldi hepsini taradı. Altından DEAŞ çıktı. Nasıl oluyor da zamanlamalarda hiç sekme olmuyor, birbirlerinin işine ve zamanlamasına karışmıyorlar? Önce biri yapıyor, sonra diğerine sıra geliyor.. Böyle bir sıra içerisinde bu ahlaksızlığı yapıyorlar."
Bakan Mehmet Özhaseki, bu gece bir yakın arkadaşının oğlunun nişan törenine katıldıktan sonra karayoluyla Ankara'ya dönecek. DHA
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Ankara'daki Şehircilik Şurası ardından hafta sonunu geçirmek için baba ocağı Kayseri'ye geldi. Dün , Ulaştırma bakanı Ahmet Arslan ile birlikte çeşitli etkinliklere katılan Özhaseki, bu günü ailesiyle birlikte geçirdi. DHA muhabirine konuşan ve sık sık dile getirilen İstanbul depremiyle ilgili kaygılarını anlatan bakan Özhaseki, şöyle devam etti:
"Geçenlerde Anayasa oylamasının TBMM'den geçmesinin ardından İstanbul'a gittim. Burada, tüm başkanlarını topladım. İstanbul'daki deprem riski anlattım. Bazıları gözümün içine bakıyor. Bir fay hattı var 250 senede kırılıyor. Şu anda 249'uncu senesi. Bir başka fay hattı var 400 sene oluyor kırılalı. Şu anda 462'nci senesindeyiz. Allah korusun Anadolu'da bir deprem olursa bunun altından kalkarız. Ama, İstanbul'da bir deprem olursa perişan oluruz, ekonomimiz çöker. Onun için bakanlık olarak bunu kendimize dert ettik. Dönüşüm ve depreme ilişkin alınacak işlerin bir de finansman ayağı var. Milyonlarca dolar tutuyor. Bunun karşılanması lazım. Bunun rezerv alanı sorunu var? rezerv alanını nereden çıkaracağız? İstanbul'un nüfusu 30 milyona çıkacak. Yollar aynı, otoparklar, okullar hep aynı. Pekiyi, nüfus 2 misline çıktı, hayat çekilmez bir hal alacak. Bu sorun nasıl çözülecek? İstanbul'da böyle sorular var. Bunu kendinize dert etmezseniz size göre ne var? Ama, dert ederseniz uyku yitirecek bir ortam var. O nedenle birçok alanda bir gayret içerisindeyiz. Çaba gösteriyoruz, uğraşıyoruz, güzel işler de oluyor. Rabbim bizi mahçup etmesin."
Fethullahçı Terör Örgütü'nün çirkin yüzü görüldüğü halde hala bunlara sahip çıkan, bunların sözcülüğünü yapan, bundan medet umanların bulunduğunu anlatan Bakan Özhaseki, bu konuda şöyle dedi:
"Kuran ve Hz. Peygamberimizin hayatına bağlı alim var ise ,başımızın üzerinde yeri va Gerçek hoca işte odur. Yok ona uymuyorsa, Amerikalıların kucağına oturmuş fetva veriyorsa ,yüz paralıktır. Onun hiç hükmü yoktur. Kuran'a bağlı olmayan adam sapık olur,ondan başka bir şey olmaz. FETÖ'cüler ar fakirin çocuğunu, bir de çok parası olan zenginleri sevdiler Fakirin çocuğunu kandırıp,istedikleri gibi yönlendirdiler. Şimdi,bir tarafta Doğu'da PKK temizleniyor, bir tarafta FETÖ temizleniyor, bir tarafta DEAŞ temizleniyor. Zaten bu örgütler birbiriyle ilintili. 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri'deki bombalı araçla yapılan terör saldırısını PKK yaptı. Aradan 10-15 gün geçti bu kez Rusya elçisi öldürüldü. Bunu da FETÖ yaptı. Üstünden 10 gün daha geçti, yılbaşında Reina'da kendi başına eğlenen masum insanları biri geldi hepsini taradı. Altından DEAŞ çıktı. Nasıl oluyor da zamanlamalarda hiç sekme olmuyor, birbirlerinin işine ve zamanlamasına karışmıyorlar? Önce biri yapıyor, sonra diğerine sıra geliyor.. Böyle bir sıra içerisinde bu ahlaksızlığı yapıyorlar."
Bakan Mehmet Özhaseki, bu gece bir yakın arkadaşının oğlunun nişan törenine katıldıktan sonra karayoluyla Ankara'ya dönecek. DHA
MEB ve valiliklere 'okul servisi' uyarısı
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ve 81 il valiliklerine okul servisleriyle ilgili uyarısı yazısı gönderildi. Yazıda, 2016 yılında öğrenci servisleri ile ilgili yapılan denetimlerle ilgili çarpıcı istatistiklere de yer verildi.
İstatistiklere göre, yapılan tüm denetimlerde ve alınan önlemlere karşın 2016 yılında okul servis araçları 1588 trafik kazasına karıştı. Bu kazalarda 8 kişi hayatını kaybederken, 3 bin 182 kişi de yaralandı. Yazıda, okul servis araçlarındaki eksikliklerin giderilmesinin sadece trafik polislerinin denetimi ile mümkün olmadığı da belirtilerek, "Okul yönetimleri tarafından araçların denetiminin özellikle zorunlu sigorta ve teknik muayene bakımından yapılması, öğrencilerin serviste emniyet kemerlerinin takılı olduğunun öğretmenler tarafından kontrol edildikten sonra okuldan ayrılmalarına izin verilmesi gibi önlemlerin muhtemel kazalardaki ölüm ve yaralanmaları azaltacağı" belirtildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ve 81 il Valiliğine gönderilen, 'Okul servis araçlarının denetimi' başlıklı yazıda, 2016 yılında okul servisleri üzerinde yapılan denetim sonuçlarına ait istatistiki bilgiler de paylaşıldı. Yazıda, okul servis araçlarının karıştığı trafik kazalarıyla mücadele etmek ve taşımanın disiplin altında tutulmasını sağlamak amacıyla her eğitim ve öğretim döneminde okul servis araçları, sürücüleri ve öğrencilere yönelik eğitim ve denetim faaliyetinin aralıksız olarak sürdürüldüğü belirtildi. Yazıda, denetim istatistiklerine göre 2015 yılında otobüs ve minibüs türü taşıtlara ilişkin TÜVTÜRK muayene sonuçları incelendiğinde, 699 bin 997 taşıttan yüzde 65.74'ünün 'hafif' kusurlu, yüzde 31.76'sının 'ağır' kusurlu, yüzde 1.50'sinin 'emniyetsiz' oldukları ve kontrol edilen taşıtlardan sadece yüzde 1'inin ise 'kusursuz' olduğunun tespit edildiği belirtildi.
Geçen yıl 8 ölü, 3 bin 182 yaralı
Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısında, 2015- 2016 eğitim ve öğretim yılında ülke genelinde yapılan okul servis aracı denetimlerinde 218 bin 64 taşıt-sürücü kontrol edildiği, kusurlu görülen 13 bin 156'sına ceza uygulandığı belirtilerek, "Yapılan tüm denetimlerde ve alınan tedbirlere rağmen 2016 yılında okul servis araçlarının karıştığı toplam bin 588 adet trafik kazasında 8 kişi hayatını kaybetmiş, 3 bin 182 yaralanmıştır" denildi.
Uygulanan cezalar
2016 yılı Aralık ayı itibariyle il, ilçe belediyelerinden alınan verilere göre, ülke genelinde 81 bin 779 okul servis aracının faaliyet gösterdiği, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan temin edilen verilere göre ise 92 bin 492 aracın taşıma yoluyla eğitime erişim yönetmeliği kapsamında taşıma yaptığı anlaşıldığı belirtilen yazıda, "2016 eğitim ve öğretim döneminde yapılan özel denetimlerde, 88 bin 335 okul servis aracı denetlenmiş, bin 646'sına okul servis araçları hizmet yönetmeliğine uymamak, bin 298'ine fenni muayene süresini geçirmek, 526'sına fazla yolcu taşımak, 131'ine araçlarında teknik değişiklik yapmak, 130'una emniyet kemeri takmamak ve 27'sine sigortasız trafiğe çıkmak nedeniyle toplam 4 bin 672 araca cezai işlem uygulanmış ve 629 araç da trafikten men edilmiştir" denildi.
Okul yönetimi ve öğretmenlerden destek istendi
Yazının sonunda ise, ortaya çıkan istatistiki verilerden, çocukların okula güvenle erişmeleri amacıyla bedelini ailelerin ödediği, öğrenci servis hizmeti veren taşıtların önemli yasal ve teknik eksikliklerinin bulunduğu belirtilerek şu ifadeler yer aldı:
"Bu eksikliklerin sürekli olarak trafik polisince denetlenmesinin ve giderilmesinin, diğer asli görevlerimiz de dikkate alındığında her zaman mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle okul servis aracıyla öğrencilerin erişim ihtiyacının karşılandığı okul yönetimleri tarafından araçların denetiminin, özellikle zorunlu sigorta ve teknik muayene bakımından yapılması, öğrencilerin serviste emniyet kemerlerinin takılı olduğunun öğretmenler tarafından kontrol edildikten sonra okuldan ayrılmalarına izin verilmesi gibi önlemlerin muhtemel kazalardaki ölüm ve yaralanmaları azaltacağı gibi, bu uygulamayla çocuklarımıza olumlu ve koruyucu davranışların kazandırılması da mümkün olacaktır." DHA
İstatistiklere göre, yapılan tüm denetimlerde ve alınan önlemlere karşın 2016 yılında okul servis araçları 1588 trafik kazasına karıştı. Bu kazalarda 8 kişi hayatını kaybederken, 3 bin 182 kişi de yaralandı. Yazıda, okul servis araçlarındaki eksikliklerin giderilmesinin sadece trafik polislerinin denetimi ile mümkün olmadığı da belirtilerek, "Okul yönetimleri tarafından araçların denetiminin özellikle zorunlu sigorta ve teknik muayene bakımından yapılması, öğrencilerin serviste emniyet kemerlerinin takılı olduğunun öğretmenler tarafından kontrol edildikten sonra okuldan ayrılmalarına izin verilmesi gibi önlemlerin muhtemel kazalardaki ölüm ve yaralanmaları azaltacağı" belirtildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ve 81 il Valiliğine gönderilen, 'Okul servis araçlarının denetimi' başlıklı yazıda, 2016 yılında okul servisleri üzerinde yapılan denetim sonuçlarına ait istatistiki bilgiler de paylaşıldı. Yazıda, okul servis araçlarının karıştığı trafik kazalarıyla mücadele etmek ve taşımanın disiplin altında tutulmasını sağlamak amacıyla her eğitim ve öğretim döneminde okul servis araçları, sürücüleri ve öğrencilere yönelik eğitim ve denetim faaliyetinin aralıksız olarak sürdürüldüğü belirtildi. Yazıda, denetim istatistiklerine göre 2015 yılında otobüs ve minibüs türü taşıtlara ilişkin TÜVTÜRK muayene sonuçları incelendiğinde, 699 bin 997 taşıttan yüzde 65.74'ünün 'hafif' kusurlu, yüzde 31.76'sının 'ağır' kusurlu, yüzde 1.50'sinin 'emniyetsiz' oldukları ve kontrol edilen taşıtlardan sadece yüzde 1'inin ise 'kusursuz' olduğunun tespit edildiği belirtildi.
Geçen yıl 8 ölü, 3 bin 182 yaralı
Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısında, 2015- 2016 eğitim ve öğretim yılında ülke genelinde yapılan okul servis aracı denetimlerinde 218 bin 64 taşıt-sürücü kontrol edildiği, kusurlu görülen 13 bin 156'sına ceza uygulandığı belirtilerek, "Yapılan tüm denetimlerde ve alınan tedbirlere rağmen 2016 yılında okul servis araçlarının karıştığı toplam bin 588 adet trafik kazasında 8 kişi hayatını kaybetmiş, 3 bin 182 yaralanmıştır" denildi.
Uygulanan cezalar
2016 yılı Aralık ayı itibariyle il, ilçe belediyelerinden alınan verilere göre, ülke genelinde 81 bin 779 okul servis aracının faaliyet gösterdiği, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan temin edilen verilere göre ise 92 bin 492 aracın taşıma yoluyla eğitime erişim yönetmeliği kapsamında taşıma yaptığı anlaşıldığı belirtilen yazıda, "2016 eğitim ve öğretim döneminde yapılan özel denetimlerde, 88 bin 335 okul servis aracı denetlenmiş, bin 646'sına okul servis araçları hizmet yönetmeliğine uymamak, bin 298'ine fenni muayene süresini geçirmek, 526'sına fazla yolcu taşımak, 131'ine araçlarında teknik değişiklik yapmak, 130'una emniyet kemeri takmamak ve 27'sine sigortasız trafiğe çıkmak nedeniyle toplam 4 bin 672 araca cezai işlem uygulanmış ve 629 araç da trafikten men edilmiştir" denildi.
Okul yönetimi ve öğretmenlerden destek istendi
Yazının sonunda ise, ortaya çıkan istatistiki verilerden, çocukların okula güvenle erişmeleri amacıyla bedelini ailelerin ödediği, öğrenci servis hizmeti veren taşıtların önemli yasal ve teknik eksikliklerinin bulunduğu belirtilerek şu ifadeler yer aldı:
"Bu eksikliklerin sürekli olarak trafik polisince denetlenmesinin ve giderilmesinin, diğer asli görevlerimiz de dikkate alındığında her zaman mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle okul servis aracıyla öğrencilerin erişim ihtiyacının karşılandığı okul yönetimleri tarafından araçların denetiminin, özellikle zorunlu sigorta ve teknik muayene bakımından yapılması, öğrencilerin serviste emniyet kemerlerinin takılı olduğunun öğretmenler tarafından kontrol edildikten sonra okuldan ayrılmalarına izin verilmesi gibi önlemlerin muhtemel kazalardaki ölüm ve yaralanmaları azaltacağı gibi, bu uygulamayla çocuklarımıza olumlu ve koruyucu davranışların kazandırılması da mümkün olacaktır." DHA
2017 Jandarma uzman erbaş alımı başvuruları devam ediyor
Jandarma uzman erbaş alımı için başvurular başladı. Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yayınlanan ilanda 2017 Jandarma uzman erbaş alımı hakkında detaylar belli oldu. Adaylarda hangi koşulların arandığı da Jandarma uzman erbaş alımı ilanı ile belirtildi. Peki kimler başvurabilecek? İşte Uzman erbaş alımının detayları...
Jandarma uzman erbaş alımı ilanı ile personel alımı yapılacağı duyuruldu. Jandarma Genel Komutanlığı'nın Lojistik branşı için yapılacak sözleşmeli uzman erbaş alımı için başvuru yapacak adaylar harekete geçti. Uzman erbaş alımı için gerekli genel koşulların neler olduğu, başvurunun nasıl yapılacağı, hangi sınavların uygulanacağı gibi bilgiler yayımlanan Jandarma uzman erbaş alımı kılavuzunda adaylarla paylaşıldı. Adayların ücretsiz başvuruda bulunabileceği alımlar ihtiyaç tamamlanıncaya kadar dönemler halinde sürekli devam edecek.
Başvuru tarihleri
Lojistik branşındaki sözleşmeli uzman erbaş ihtiyacını karşılamak için yapılacak alım için başvurular 16 Ocak 2017 Pazartesi günü başladı. İlk dönem alımları için başvurular 17 Şubat 2017 Cuma tarihine kadar devam edecek. Temin işlemi; ilköğretim (8 yıllık) ve dengi okul mezunu veya yurt dışındaki dengi okul mezunu olup askerlik hizmetini erbaş/er olarak tamamlamış veya halen silahaltında bulunan adaylar ile 16 Ocak 2017 tarihi itibarıyla terhis tarihlerinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş, düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 01 Ocak 2017 tarihi itibarıyla yirmi beş (25) yaşını bitirmemiş (01.01.1992 ve sonrasında doğanlar) olanlar arasından Jandarma birliklerinde istihdam edilmek üzere Sözleşmeli Uzman Erbaş statüsünde yapılacaktır.
Başvuru nereden ve nasıl yapılıyor?
Adaylar ön başvuru işlemlerini "www.jandarma.tsk.tr" adresinden belirtilen tarihlerde gerçekleştirebilecekler. Daha önce bu alanda yapılan faaliyetlere katılıp, başarılı olan adaylar ise bu alıma başvuru yapamayacaklar. Başvuru sayfası son derece anlaşılır bir sayfadır. Burada adayların kendilerinden istenen bilgileri doğru ve eksiksiz bir şekilde doldurup adımları takip etmeleri gerekmektedir. Ön başvurunu ardından çağrı yapıldığı halde seçme sınavlarına katılmayan adayların başvuruları geçersiz sayılacaktır. Her aday bu süreçte yalnızca tek branş tercih edebilecek. Ön başvuruların ardından asıl başvurular ise istenen belgeler ile seçim aşaması sınavlarına gelinmesi ve belgelerin kayıt kabul kuruluna teslim edilmesi ile yapılmış olacaktır. Ön başvuruları kabul edilen adaylar yazılı sınav, kabul kabul işlemlerin, ön sağlık muayenesi, fiziki kabiliyet değerlendirme testi ve mülakat sınavlaı Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Korgeneral İsmail Selen Kışlası İncek/Beytepe/Ankara adresinde yapılacaktır. Jandarma uzman erbaş alımı sürecine dair bilgilendirmeler (yazılı sınav, ön sağlık muayenesi, FKDT, mülakat tarihleri v.s.) kurumun internet sitesinden (www.jandarma.tsk.tr) adresinden yapılacaktır.
Başvuru için gerekli genel koşullar
*Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve erkek olmak
*En az ilköğretim (8 yıllık) ve dengi okul mezunu olmak veya yurt dışındaki dengi okul mezunu olmak,
*Düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle 25 yaşını bitirmemiş olmak (1 Ocak 1992 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç yıl görev yapmış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve müracaat yapılan yılın Ocak ayının ilk günü itibarıyla yirmi dokuz yaşını bitirmemiş olmak (1 Ocak 1988 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Müracaat tarihinin ilk günü itibarıyla terhisinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş olmak (16 Ocak 2014 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Tüm sınavları geçen adaylar için; sevk edildikleri hastanelerden "Komando Uzman Erbaş Olur" veya Uzman Erbaş Olur" kayıtlı sağlık raporu almış olmak
*En az 164 cm boyunda olmak koşuluyla, Boy ve kilo oranları tablosunda belirtilen değerler içerisinde bulunmak. Boy uzunluğu çıplak ayakla, ağırlık ise spor şortu/eşofman ile ölçülür.
*TSK’da daha önce subay (yedek subay dahil), astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya sözleşmeli erbaş ve er (Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda yer alan hükümler hariç; üçüncü hizmet yılını tamamlamış dördüncü hizmet yılında olduğuna dair belgeyle geleceklerdir.) olarak istihdam edilmemiş, askeri öğrencilikle ilişiği kesilmemiş olmak.
*Vücut yapısı düzgün, her bakımdan sağlam ve fiziki görünüşü kusursuz olmak (göğüs kafesi ve omurgasında şekil bozukluğu bulunmamak, işitme ve görmede kusuru bulunmamak, gözlük, lens ve işitme cihazı kullanmamak, renk körü ve düz taban olmamak, vücudunun herhangi bir yerinde yara, dövme, yanık ve ameliyat izi bulunmamak. Türkçe’yi kusursuz konuşmak, dilinde pelteklik, tutukluk ve kekemelik gibi konuşma özrü bulunmamak).
*Güvenlik soruşturması olumlu olmak.
*Askerlik hizmeti sırasında üste hakaret, emre itaatsizlikte ısrar, mukavemet, amir ve üste fiilen taarruz, fesat ve isyan suçları ile 22.05.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun
148’inci maddesinde belirtilen suçlardan hükümlü bulunmamak.
*Taksirli suçlar hariç olmak üzere; affa veya zaman aşımına uğramış yahut para cezasına çevrilmiş yada ertelenmiş ve adli sicilden çıkarılmış olsa dahi, bir cürümden hükümlü bulunmamak.
*Tutum ve davranışları ile yasadışı görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak.
*Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine gölge düşürmemiş, askerliğin şeref ve haysiyeti ile bağdaşmayacak eylemlerde bulunmamış, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi,
yıkıcı ve bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş olmak.
*Askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenler için Birlik Komutanlıklarınca düzenlenen Nitelik Belgesi almış olmak.
*Askerlik hizmetini yapmış veya 16 Temmuz 2017 tarihine kadar terhis olabilecek durumda olmak,
*Başvuru, sınavlar, kayıt kabul işlemleri esnasında, adaydan istenen bilgi, belge ve diğer yükümlülüklerin tam ve doğru olarak yerine getirilmesi gerekmektedir.
Gerekli belgeler
*Fotoğraflı ve T.C. Kimlik Numarası bulunan nüfus cüzdanının aslı, (Dosyaya takılmayacak olup adayın yanında bulunacaktır.)
*Ön Başvuru Belgesi: Genel ağdan (İnternet) yapılan ön başvurunun kabul edildiğine dair yayınlanan bilgisayar çıktısı,
*Nitelik Belgesi: Halen silahaltında bulunan ve 16 Temmuz 2017 tarihine kadar terhisini alabilecek durumda olan adaylar için belirtilen esaslara göre tanzim edilen
- 7 - nitelik belgesi (Nitelik belgesine adayın kuvveti, sınıfı ve branşı ile muhtemel terhis tarihi de yazılacak, açık olarak getirilen nitelik belgeleri kabul edilmeyecektir. Seçim aşaması sınav tarihleri, dağıtım iznine denk gelen adaylar, nitelik belgelerini acemi eğitimi gördükleri eğitim birliğinden alacaklardır. Nitelik belgesi kapalı, mühürlü zarf içerisinde olacaktır.),
*Nüfus Cüzdanı Fotokopisi: Kendisine ait nüfus cüzdanının asıl sureti (Adayın yanında olacaktır.) ve bir adet fotokopisi (Nüfus cüzdan sureti ve nüfus kayıt örneği kabul
edilmez.)
*Denklik Belgesi: Öğrenimlerini yurt dışında bitirenler için İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından onaylanmış denklik belgesinin sureti.
Jandarma uzman erbaş alımı ilanı ile personel alımı yapılacağı duyuruldu. Jandarma Genel Komutanlığı'nın Lojistik branşı için yapılacak sözleşmeli uzman erbaş alımı için başvuru yapacak adaylar harekete geçti. Uzman erbaş alımı için gerekli genel koşulların neler olduğu, başvurunun nasıl yapılacağı, hangi sınavların uygulanacağı gibi bilgiler yayımlanan Jandarma uzman erbaş alımı kılavuzunda adaylarla paylaşıldı. Adayların ücretsiz başvuruda bulunabileceği alımlar ihtiyaç tamamlanıncaya kadar dönemler halinde sürekli devam edecek.
Başvuru tarihleri
Lojistik branşındaki sözleşmeli uzman erbaş ihtiyacını karşılamak için yapılacak alım için başvurular 16 Ocak 2017 Pazartesi günü başladı. İlk dönem alımları için başvurular 17 Şubat 2017 Cuma tarihine kadar devam edecek. Temin işlemi; ilköğretim (8 yıllık) ve dengi okul mezunu veya yurt dışındaki dengi okul mezunu olup askerlik hizmetini erbaş/er olarak tamamlamış veya halen silahaltında bulunan adaylar ile 16 Ocak 2017 tarihi itibarıyla terhis tarihlerinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş, düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 01 Ocak 2017 tarihi itibarıyla yirmi beş (25) yaşını bitirmemiş (01.01.1992 ve sonrasında doğanlar) olanlar arasından Jandarma birliklerinde istihdam edilmek üzere Sözleşmeli Uzman Erbaş statüsünde yapılacaktır.
Başvuru nereden ve nasıl yapılıyor?
Adaylar ön başvuru işlemlerini "www.jandarma.tsk.tr" adresinden belirtilen tarihlerde gerçekleştirebilecekler. Daha önce bu alanda yapılan faaliyetlere katılıp, başarılı olan adaylar ise bu alıma başvuru yapamayacaklar. Başvuru sayfası son derece anlaşılır bir sayfadır. Burada adayların kendilerinden istenen bilgileri doğru ve eksiksiz bir şekilde doldurup adımları takip etmeleri gerekmektedir. Ön başvurunu ardından çağrı yapıldığı halde seçme sınavlarına katılmayan adayların başvuruları geçersiz sayılacaktır. Her aday bu süreçte yalnızca tek branş tercih edebilecek. Ön başvuruların ardından asıl başvurular ise istenen belgeler ile seçim aşaması sınavlarına gelinmesi ve belgelerin kayıt kabul kuruluna teslim edilmesi ile yapılmış olacaktır. Ön başvuruları kabul edilen adaylar yazılı sınav, kabul kabul işlemlerin, ön sağlık muayenesi, fiziki kabiliyet değerlendirme testi ve mülakat sınavlaı Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Korgeneral İsmail Selen Kışlası İncek/Beytepe/Ankara adresinde yapılacaktır. Jandarma uzman erbaş alımı sürecine dair bilgilendirmeler (yazılı sınav, ön sağlık muayenesi, FKDT, mülakat tarihleri v.s.) kurumun internet sitesinden (www.jandarma.tsk.tr) adresinden yapılacaktır.
Başvuru için gerekli genel koşullar
*Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve erkek olmak
*En az ilköğretim (8 yıllık) ve dengi okul mezunu olmak veya yurt dışındaki dengi okul mezunu olmak,
*Düzeltilmemiş nüfus kaydına göre 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle 25 yaşını bitirmemiş olmak (1 Ocak 1992 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Sözleşmeli erbaş ve erlerden en az üç yıl görev yapmış, müteakip sözleşme süreleri içerisinde ve müracaat yapılan yılın Ocak ayının ilk günü itibarıyla yirmi dokuz yaşını bitirmemiş olmak (1 Ocak 1988 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Müracaat tarihinin ilk günü itibarıyla terhisinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş olmak (16 Ocak 2014 tarihi ve sonrasında doğanlar)
*Tüm sınavları geçen adaylar için; sevk edildikleri hastanelerden "Komando Uzman Erbaş Olur" veya Uzman Erbaş Olur" kayıtlı sağlık raporu almış olmak
*En az 164 cm boyunda olmak koşuluyla, Boy ve kilo oranları tablosunda belirtilen değerler içerisinde bulunmak. Boy uzunluğu çıplak ayakla, ağırlık ise spor şortu/eşofman ile ölçülür.
*TSK’da daha önce subay (yedek subay dahil), astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya sözleşmeli erbaş ve er (Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununda yer alan hükümler hariç; üçüncü hizmet yılını tamamlamış dördüncü hizmet yılında olduğuna dair belgeyle geleceklerdir.) olarak istihdam edilmemiş, askeri öğrencilikle ilişiği kesilmemiş olmak.
*Vücut yapısı düzgün, her bakımdan sağlam ve fiziki görünüşü kusursuz olmak (göğüs kafesi ve omurgasında şekil bozukluğu bulunmamak, işitme ve görmede kusuru bulunmamak, gözlük, lens ve işitme cihazı kullanmamak, renk körü ve düz taban olmamak, vücudunun herhangi bir yerinde yara, dövme, yanık ve ameliyat izi bulunmamak. Türkçe’yi kusursuz konuşmak, dilinde pelteklik, tutukluk ve kekemelik gibi konuşma özrü bulunmamak).
*Güvenlik soruşturması olumlu olmak.
*Askerlik hizmeti sırasında üste hakaret, emre itaatsizlikte ısrar, mukavemet, amir ve üste fiilen taarruz, fesat ve isyan suçları ile 22.05.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun
148’inci maddesinde belirtilen suçlardan hükümlü bulunmamak.
*Taksirli suçlar hariç olmak üzere; affa veya zaman aşımına uğramış yahut para cezasına çevrilmiş yada ertelenmiş ve adli sicilden çıkarılmış olsa dahi, bir cürümden hükümlü bulunmamak.
*Tutum ve davranışları ile yasadışı görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak.
*Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine gölge düşürmemiş, askerliğin şeref ve haysiyeti ile bağdaşmayacak eylemlerde bulunmamış, tutum ve davranışları ile yasadışı siyasi,
yıkıcı ve bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş olmak.
*Askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenler için Birlik Komutanlıklarınca düzenlenen Nitelik Belgesi almış olmak.
*Askerlik hizmetini yapmış veya 16 Temmuz 2017 tarihine kadar terhis olabilecek durumda olmak,
*Başvuru, sınavlar, kayıt kabul işlemleri esnasında, adaydan istenen bilgi, belge ve diğer yükümlülüklerin tam ve doğru olarak yerine getirilmesi gerekmektedir.
Gerekli belgeler
*Fotoğraflı ve T.C. Kimlik Numarası bulunan nüfus cüzdanının aslı, (Dosyaya takılmayacak olup adayın yanında bulunacaktır.)
*Ön Başvuru Belgesi: Genel ağdan (İnternet) yapılan ön başvurunun kabul edildiğine dair yayınlanan bilgisayar çıktısı,
*Nitelik Belgesi: Halen silahaltında bulunan ve 16 Temmuz 2017 tarihine kadar terhisini alabilecek durumda olan adaylar için belirtilen esaslara göre tanzim edilen
- 7 - nitelik belgesi (Nitelik belgesine adayın kuvveti, sınıfı ve branşı ile muhtemel terhis tarihi de yazılacak, açık olarak getirilen nitelik belgeleri kabul edilmeyecektir. Seçim aşaması sınav tarihleri, dağıtım iznine denk gelen adaylar, nitelik belgelerini acemi eğitimi gördükleri eğitim birliğinden alacaklardır. Nitelik belgesi kapalı, mühürlü zarf içerisinde olacaktır.),
*Nüfus Cüzdanı Fotokopisi: Kendisine ait nüfus cüzdanının asıl sureti (Adayın yanında olacaktır.) ve bir adet fotokopisi (Nüfus cüzdan sureti ve nüfus kayıt örneği kabul
edilmez.)
*Denklik Belgesi: Öğrenimlerini yurt dışında bitirenler için İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından onaylanmış denklik belgesinin sureti.
Vergide yapılandırmanın detayları belli oldu
Ödemelerini süresinde yapmadıkları için yeniden yapılandırma uygulamasının getirdiği hakları kaybeden borçlular, ödemelerini mayıs ayı sonuna kadar yaparak kanundan yaralanmaya devam edebilecek. Ödenmesi gereken taksitlerin süreleri, taksit ödeme sürelerinin bitim tarihinden itibaren dörder ay uzatılacak. Borçluların peşin veya taksitli ödeme tercihine bakılmaksızın, yapılandırılan tutarların tamamını bu yılın mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde Yİ-ÜFE tutarından yüzde 50 indirim yapılacak.
Ödemelerini süresinde yapmadıkları için yeniden yapılandırma uygulamasının getirdiği hakları kaybeden borçlular, ödemelerini mayıs ayı sonuna kadar yaparak kanundan yaralanmaya devam edebilecek.
Maliye Bakanlığının, "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 Sayılı Kanun Genel Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Söz konusu tebliğ ile Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna eklenen geçici ikinci maddenin uygulanmasına dair usul ve esaslar belirlendi.
Buna göre, kanun kapsamında yapılandırma için başvuruda bulunan ancak ödemelerini süresinde ödemeyerek kanun hükümlerini ihlal eden borçlular, ödeme yapmaları gereken tarihten 27 Ocak 2017 tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak geç ödeme zammıyla birlikte ödemelerini 31 Mayıs 2017 tarihine kadar yaparak, kanundan yaralanmaya devam edebilecek.
Yıllık gelir veya kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, kurumlar (stopaj) vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi için başvuruda bulunan borçluların belirtilen vergi türlerinden, taksit ödeme süresince beyan üzerine ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden mükellef tarafından seçilen son taksit ödeme süresinin sonuna kadar, erken ödeme halinde borcun tamamen ödendiği tarihe kadar, tahakkuk edenleri vadesinde ödemeleri gerekecek.
27 Ocak'a kadar cari dönem ödeme şartını ihlal eden mükellefler cari dönem yükümlülüklerini Mayıs 2017 sonuna kadar yerine getirecek ya da çok zor durumda olmaları nedeniyle bu yükümlülüklerini yerine getiremediklerini tecil başvuruları ile belirtecek.
Taksit sürelerinin uzatılması
Kanun kapsamında 2017 yılının Ocak ayından itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süreleri, taksit ödeme sürelerinin bitim tarihinden itibaren dörder ay uzatılacak. Taksitlerin ödeme süreleri tahsil dairelerince kendiliğinden uzatılacağından, borçlulardan ayrıca yazılı başvuru aranmayacak. Uzayan ödeme süreleri için herhangi bir zam, faiz uygulanmayacak ve tercih edilen taksit süresine ilişkin katsayıda herhangi bir değişiklik yapılmayacak. Taksitlerden ilk ikisinin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, taksitlerin geç ödeme zammıyla birlikte son taksiti izleyen ayın sonuna kadar da ödenmemesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecek.
Kanun kapsamında ödenmesi gereken taksitlerden ilk ikisinin süresinde ve tam olarak ödenmesi Kanundan yararlanma hakkının devamı için zorunlu olduğundan, taksitli ödeme seçeneğini tercih eden borçluların 31 Mayıs'a kadar ilk iki taksiti tam olarak ödemeleri gerekecek.
Peşin ödeme indirimi
Öte yandan borçluların peşin veya taksitli ödeme tercihine bakılmaksızın, yapılandırılan tutarların tamamını bu yılın mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde Yİ-ÜFE tutarından yüzde 50 indirim yapılacak.
Ayrıca, taksitli ödeme seçeneğinin tercih edilmesi nedeniyle hesaplanan katsayı tutarları, alacağın tamamının ödenmesi halinde tahsil edilmeyecek, tahsil edilmiş olan tutarlar ile bu tutarlar üzerinden hesaplanarak tahsil edilmiş geç ödeme zamları red ve iade edilecek.
Ödeme seçeneğinin değiştirilmesi
Peşin ödeme seçeneğini tercih ettiği halde öngörülen süre ve şekilde ödeme yapmayarak Kanundan yararlanma hakkını kaybeden borçlulara, talep etmeleri halinde yapılandırılan borçlarını taksitler halinde ödeme imkanı getirilecek. Bu durumda, peşin ödeme seçeneği tercih edildiği tarihte, taksitli ödeme seçeneğine göre ödenmesi gereken ilk taksitin ödeme süresine göre oluşacak taksit ödeme süreleri esas alınacak. Bunun için borçluların ilgili vergi dairelerine başvuruda bulunmaları gerekecek. Söz konusu borçluların taksit sayısını değiştirerek artırmaları mümkün olmayacak.
Ayrıca, daha önce peşin ödemelerini indirim uygulanmaksızın ödeyenlere, 31 Aralık 2017 tarihine kadar yazılı olarak talep etmeleri durumunda, fazla ödenen tutarlar, ilgili mevzuat hükümlerine göre iade edilecek.
Borçlular, yenilenen ödeme planlarını, ilgili vergi dairelerinden ya da Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinden (www.gib.gov.tr) temin edebilecek.
Ödemelerini süresinde yapmadıkları için yeniden yapılandırma uygulamasının getirdiği hakları kaybeden borçlular, ödemelerini mayıs ayı sonuna kadar yaparak kanundan yaralanmaya devam edebilecek.
Maliye Bakanlığının, "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 Sayılı Kanun Genel Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Söz konusu tebliğ ile Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna eklenen geçici ikinci maddenin uygulanmasına dair usul ve esaslar belirlendi.
Buna göre, kanun kapsamında yapılandırma için başvuruda bulunan ancak ödemelerini süresinde ödemeyerek kanun hükümlerini ihlal eden borçlular, ödeme yapmaları gereken tarihten 27 Ocak 2017 tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak geç ödeme zammıyla birlikte ödemelerini 31 Mayıs 2017 tarihine kadar yaparak, kanundan yaralanmaya devam edebilecek.
Yıllık gelir veya kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi, kurumlar (stopaj) vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi için başvuruda bulunan borçluların belirtilen vergi türlerinden, taksit ödeme süresince beyan üzerine ilk taksit ödeme süresinin başlangıç tarihinden mükellef tarafından seçilen son taksit ödeme süresinin sonuna kadar, erken ödeme halinde borcun tamamen ödendiği tarihe kadar, tahakkuk edenleri vadesinde ödemeleri gerekecek.
27 Ocak'a kadar cari dönem ödeme şartını ihlal eden mükellefler cari dönem yükümlülüklerini Mayıs 2017 sonuna kadar yerine getirecek ya da çok zor durumda olmaları nedeniyle bu yükümlülüklerini yerine getiremediklerini tecil başvuruları ile belirtecek.
Taksit sürelerinin uzatılması
Kanun kapsamında 2017 yılının Ocak ayından itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süreleri, taksit ödeme sürelerinin bitim tarihinden itibaren dörder ay uzatılacak. Taksitlerin ödeme süreleri tahsil dairelerince kendiliğinden uzatılacağından, borçlulardan ayrıca yazılı başvuru aranmayacak. Uzayan ödeme süreleri için herhangi bir zam, faiz uygulanmayacak ve tercih edilen taksit süresine ilişkin katsayıda herhangi bir değişiklik yapılmayacak. Taksitlerden ilk ikisinin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, taksitlerin geç ödeme zammıyla birlikte son taksiti izleyen ayın sonuna kadar da ödenmemesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecek.
Kanun kapsamında ödenmesi gereken taksitlerden ilk ikisinin süresinde ve tam olarak ödenmesi Kanundan yararlanma hakkının devamı için zorunlu olduğundan, taksitli ödeme seçeneğini tercih eden borçluların 31 Mayıs'a kadar ilk iki taksiti tam olarak ödemeleri gerekecek.
Peşin ödeme indirimi
Öte yandan borçluların peşin veya taksitli ödeme tercihine bakılmaksızın, yapılandırılan tutarların tamamını bu yılın mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde Yİ-ÜFE tutarından yüzde 50 indirim yapılacak.
Ayrıca, taksitli ödeme seçeneğinin tercih edilmesi nedeniyle hesaplanan katsayı tutarları, alacağın tamamının ödenmesi halinde tahsil edilmeyecek, tahsil edilmiş olan tutarlar ile bu tutarlar üzerinden hesaplanarak tahsil edilmiş geç ödeme zamları red ve iade edilecek.
Ödeme seçeneğinin değiştirilmesi
Peşin ödeme seçeneğini tercih ettiği halde öngörülen süre ve şekilde ödeme yapmayarak Kanundan yararlanma hakkını kaybeden borçlulara, talep etmeleri halinde yapılandırılan borçlarını taksitler halinde ödeme imkanı getirilecek. Bu durumda, peşin ödeme seçeneği tercih edildiği tarihte, taksitli ödeme seçeneğine göre ödenmesi gereken ilk taksitin ödeme süresine göre oluşacak taksit ödeme süreleri esas alınacak. Bunun için borçluların ilgili vergi dairelerine başvuruda bulunmaları gerekecek. Söz konusu borçluların taksit sayısını değiştirerek artırmaları mümkün olmayacak.
Ayrıca, daha önce peşin ödemelerini indirim uygulanmaksızın ödeyenlere, 31 Aralık 2017 tarihine kadar yazılı olarak talep etmeleri durumunda, fazla ödenen tutarlar, ilgili mevzuat hükümlerine göre iade edilecek.
Borçlular, yenilenen ödeme planlarını, ilgili vergi dairelerinden ya da Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinden (www.gib.gov.tr) temin edebilecek.
28 Ocak 2017 Cumartesi
Sahibine 16 bin lira para cezası kesildi
Tehlikeli ırktan köpek besleyene para cezası kesildi. Kayseri'de pitbulll ve dogo kırması 3 köpek besleyen kişi, 16 bin lira para cezasına çarptırıldı.
Orman ve Su İşleri Kayseri Şube Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, hayvanları koruma görevlileri, tehlikeli köpek beslendiği ihbarı üzerine bir adreste arama yaptı.
Yapılan incelemede, köpeklerin tehlikeli ırklar arasında yer alan pitbull ve dogo kırması cinsi olduğu tespit edildi. Hayvanları Koruma Kanunu gereğince el konulan 3 köpek, geçici bakımevine gönderildi.
Kanunun ilgili maddesi gereğince tehlikeli hayvan ırkı besleyen kişiye, 3 hayvan için toplam 15 bin 918 lira idari para cezası kesildi.
Öte yandan, ticaret izni almadan sosyal medya hesabından köpek satışı ilanı yayınlayan kişi de bin 833 lira para cezasına çarptırıldı.
Orman ve Su İşleri Kayseri Şube Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, hayvanları koruma görevlileri, tehlikeli köpek beslendiği ihbarı üzerine bir adreste arama yaptı.
Yapılan incelemede, köpeklerin tehlikeli ırklar arasında yer alan pitbull ve dogo kırması cinsi olduğu tespit edildi. Hayvanları Koruma Kanunu gereğince el konulan 3 köpek, geçici bakımevine gönderildi.
Kanunun ilgili maddesi gereğince tehlikeli hayvan ırkı besleyen kişiye, 3 hayvan için toplam 15 bin 918 lira idari para cezası kesildi.
Öte yandan, ticaret izni almadan sosyal medya hesabından köpek satışı ilanı yayınlayan kişi de bin 833 lira para cezasına çarptırıldı.
Bakan Özhaseki İstanbul'daki riskli ilçeleri açıkladı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul'da en az 7 ile 7,5 şiddetinde deprem beklendiğini, 7 milyon binanın yenilenmesi gerektiğini ifade ederek olası bir depremde en riskli ilçeleri açıkladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul depremiyle ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar yaptı. İstanbul'da Kartal'dan başlayarak Beykoz'a doğru, Sarıyer'den başlayarak Avcılar'a ve Büyükçekmece'ye doğru deprem riskinin yüksek olduğunu kaydeden Bakan Mehmet Özhaseki, "7 milyon bina yenilenmeli" dedi.
Habertürk'ün haberine göre; Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin konuşmasından satır başları şöyle: "Türkiye topraklarının yüzde 42'si deprem riski altında olduğunu belirten Özhakesi, '1999 sonrası yapılan binaların biraz sağlam olduğunu kabul ediyoruz.
1999'da yönetmelik değişikliği var. Yeni binalar biraz sağlam. 5 milyon civarında. 1999 öncesi 15 milyon stok var.
Bunların en az yarısı riskli. Yani 6-7 miyon binanın yenilenmesi, sağlam hale gelmesi gerekli. Özellikle en büyük risk İstanbul'da. 4 Fay kırığı var. Dördününde zamanı dolmuş.
Fay kırıklarının hepsi her an patlayabilir
Fay kırıklarının hepsi her an patlayabilir. Bilim adamlarının görüşü şu 2030'a kadar İstanbul'da büyük ihtimalle deprem olur.
Deprem 7 ile 7,5 şiddetinde olacak
2050 diyenler azınlıkta. Büyük çoğunluğu 2030'u işaret ediyor. Deprem kesin. 7 ile 7.5 arasında şiddeti olacak" dedi.
En riskli ilçeler
İstanbul en riskli bölgelerinin kıyı bölgelerini olduğunu söylen Özhaseki, 'Deniz kenarları. Kartal'dan başlayarak Beykoz'a doğru, Sarıyer'den başlayarak Avcılar'a ve Büyükçekmece'ye doğru, özellikle birkaç katın üzerinde olanlar riskli gözüküyor. 1999'dan önce yapılanlar.
Bunun için çok hızlı olarak kentsel dönüşümün uygulanması lazım. Bunu yapacak olanlar belediyeler.
Projelerini getiren belediyelere yardımlarımız oluyor. Bazı belediye başkanı arkadaşlarımız hiç aldırış etmiyor.
Vatandaşlarımızın üzerine düşen görev; binalarının ölçümünü yaptırmak. Belediye başkanı arkadaşlar vatandaşlarımızı zorlasınlar. Projeleri bize getirsinler' dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul depremiyle ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalar yaptı. İstanbul'da Kartal'dan başlayarak Beykoz'a doğru, Sarıyer'den başlayarak Avcılar'a ve Büyükçekmece'ye doğru deprem riskinin yüksek olduğunu kaydeden Bakan Mehmet Özhaseki, "7 milyon bina yenilenmeli" dedi.
Habertürk'ün haberine göre; Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin konuşmasından satır başları şöyle: "Türkiye topraklarının yüzde 42'si deprem riski altında olduğunu belirten Özhakesi, '1999 sonrası yapılan binaların biraz sağlam olduğunu kabul ediyoruz.
1999'da yönetmelik değişikliği var. Yeni binalar biraz sağlam. 5 milyon civarında. 1999 öncesi 15 milyon stok var.
Bunların en az yarısı riskli. Yani 6-7 miyon binanın yenilenmesi, sağlam hale gelmesi gerekli. Özellikle en büyük risk İstanbul'da. 4 Fay kırığı var. Dördününde zamanı dolmuş.
Fay kırıklarının hepsi her an patlayabilir
Fay kırıklarının hepsi her an patlayabilir. Bilim adamlarının görüşü şu 2030'a kadar İstanbul'da büyük ihtimalle deprem olur.
Deprem 7 ile 7,5 şiddetinde olacak
2050 diyenler azınlıkta. Büyük çoğunluğu 2030'u işaret ediyor. Deprem kesin. 7 ile 7.5 arasında şiddeti olacak" dedi.
En riskli ilçeler
İstanbul en riskli bölgelerinin kıyı bölgelerini olduğunu söylen Özhaseki, 'Deniz kenarları. Kartal'dan başlayarak Beykoz'a doğru, Sarıyer'den başlayarak Avcılar'a ve Büyükçekmece'ye doğru, özellikle birkaç katın üzerinde olanlar riskli gözüküyor. 1999'dan önce yapılanlar.
Bunun için çok hızlı olarak kentsel dönüşümün uygulanması lazım. Bunu yapacak olanlar belediyeler.
Projelerini getiren belediyelere yardımlarımız oluyor. Bazı belediye başkanı arkadaşlarımız hiç aldırış etmiyor.
Vatandaşlarımızın üzerine düşen görev; binalarının ölçümünü yaptırmak. Belediye başkanı arkadaşlar vatandaşlarımızı zorlasınlar. Projeleri bize getirsinler' dedi.
Acil servislerde yoğunluğu önleyecek proje
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. Acil servislerdeki yoğunluk hakkında konuşan Bakan Akdağ, "Biz bunun için bir tedbir alıyoruz. Şunu yapacağız, aile hekimlerimizi belli günler için telefonlarla vatandaşlarla görüşebilecek hale getireceğiz. Bir hat olacak, aynen 112 hattı gibi ya da bizim 184 hattı gibi. Hastalık durumunuz için aradığınızda sizin karşınıza o gün nöbetçi olan bir aile hekimi çıkacak. Ona danışabileceksiniz. Size bir anlamda rehberlik yapacak. Ufak bir risk varsa sizi acile yönledirecek, değilse bazı tavsiyeleri olacak." dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, AA Editör Masası'na konuştu. Anayasa değişikliğinin kabul edildiği ve Türkiye'nin bir referanduma gideceği hatırlatılarak, "Referandumda 'evet' çıkması ve cumhurbaşkanlığı sisteminin hayata geçmesi halinde Türk toplumunun hayatında neler değişecek? Seçmenle bir araya geldiğinizde bu sistemin gerekliliğini hangi tezlerle anlatacaksınız?" sorusu üzerine Akdağ, Türkiye'nin gündeminin iki ay içinde büyük ölçüde referandum olacağını söyledi.
Akdağ, 2002 seçiminden sonra 10 yılı aşkın süreyle Sağlık Bakanı olarak hizmet ettiğini, aradan geçen 3,5 yılın sonunda tekrar bu göreve getirildiğini anımsattı.
Türkiye'nin hızlı değişimlere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bakan Akdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin kaybedecek bir dakikası bile yok. Aslında meclis oylamalarında da bunu bir kere daha yaşadık, muhalefetin kültürü, işleri yavaşlatmak. Bizim yaptığımız iş doğru da olsa yanlış da olsa işleri yavaşlatmak anlamında bir kültürleri var. Bu her ne kadar uzun süredir gayret ediyorsak da bürokrasinin işleyişinde de azıcık kontrolü elden bırakırsanız yavaşlamaya bir eğilim var. Başkanlık sistemi burada hızlı hareket etmeyi sağlayacak gerçekten mükemmel bir sistem. Düşünün şimdi bir bakan bir tarafta görev yapıyor, bir taraftan kendi şehrinde milletvekili, öbür taraftan bakanlık vazifesini icra ediyor."
İstikrar vurgusu
"Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanının istikrarlı bir biçimde beş sene hizmet edeceğinin bilinmesi ve onun kendisine yol arkadaşı olarak seçtiği, icra için seçtiği bakanların da orada o cumhurbaşkanı ile beraber o süre içerisinde hizmet edeceğinin bilinmesi, gerçekten hızımızı çok artırır." ifadesini kullanan Akdağ, hayata geçirdikleri sağlıkta dönüşüm programına atıfta bulundu.
Bu programın bütün dünya tarafından takdir edildiğini ve aradan 14 yıl geçtiğini anımsatan Akdağ, "Şimdi yeni bir dönüşüm programı hazırlıyoruz. '14 yıl önce hazırlamıştınız şimdi niye bir daha hazırlıyorsunuz?' Hazırlamamız gerekiyor. İhtiyaçlarımız değişti." değerlendirmesini yaptı.
Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vatandaşın beklentisi değişti. Bundan 14 yıl öncesi Danimarka'ya, Finlandiya'ya, Almanya'ya gidin orada çok az şey değişti. Ama Türkiye'de çok fazla şey değişti. Çünkü biz gelişen bir ülkeyiz. Biz yarışa çok geriden başladık. Onlar biraz hızlı yürüdüğü zaman bizim koşmamız lazım. Bizi koşar adım hedeflerimize götürecek sistem başkanlık sistemidir. Ben bunu çok önemsiyorum. Tabii burada demokrasinin zedelendiğinden bahsedenler var, buna da hayretle bakıyorum. Bugünkü parlamenter sistemde Meclisi seçiyoruz, iktidar partisi kendi içinden genel başkanını başbakanlığa taşıyor. O genel başkanın parti üzerindeki yetkileri malum. O genel başkanın bakanlar kurulunu oluştururken yetkileri malum, o genel başkanın kanun götürürken yetkileri malum. Bu normal oluyor da biz başkanlık sistemine geçince cumhurbaşkanının bir bakanlar kurulu seçmesi, onun icraya hakim olması anormal sayılıyor."
'Bir rejim değişikliği olmadığını herkes biliyor'
Bu durumu anlamanın mümkün olmadığını ifade eden Akdağ, "Aslında ortada teknik bir tartışma yok bence. Ortada politik bir tartışma var." dedi.
Bir rejim değişikliği olmadığını herkesin bildiğini aktaran Sağlık Bakanı Akdağ, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet Halk Partisi de çok iyi biliyor. Onların bir tek endişesi var; 'Biz CHP olarak bir başkan, bir cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanı seçtiremeyiz', bunu biliyorlar. Seçtiremiyorlar çünkü milletle davaları var. 1940'lı yıllardan itibaren milletle bir problemleri var. Onlara göre millet dönüştürülmesi gereken bir kitle, bize göre ise millet kendisinden emir alınması, talimat alınması, onun iradesinin yönetime yansıtılması, ona hizmet edilmesi gereken bir kitle. Aramızda böyle bir fark var. Milletin feraseti bunu görüyor. Milletin feraseti rahmetli Menderes döneminde gördü, rahmetli Özal döneminde gördü, rahmetli Erbakan döneminde gördü, şimdi AK Parti döneminde Recep Tayyip Erdoğan döneminde görüyor. Onlar da biliyorlar ama bunu itiraf edemiyorlar. Şunu söyleseler, çıksalar deseler ki 'Biz biliyoruz ki artık biz başkan seçtiremeyiz' deseler bunu anlayacağız. Söylemeleri de mümkün değil.
Halbuki çalışsalar, gayret etseler, milletle barışsalar, milletle mücadele etmekten vazgeçseler, milleti dönüştürmek için toplum mühendisliğinden vazgeçseler onlar da seçtirebilir, neden olmasın. ABD'de bir müddet Cumhuriyetçiler, bir müddet Demokratlar yapıyor. 14 yıldır AK Parti'yi iktidarda tutan sebepler ne ise bir başkanlık seçiminde de AK Parti'nin bir adayının başkan olma ihtimalini o kadar yüksek görüyorlar, dertleri davaları bu. Ama Allah'ın izniyle, milletin ferasetiyle biz bu referandumu muvaffakiyetle sonuçlandıracağımıza inanıyoruz."
'Her vatandaşı özel odada yatırmak istiyoruz'
Şehir hastaneleri projesinde bazı illerde sona gelindiğinin belirtilmesi, Yozgat Şehir Hastanesi'nde hasta kabulüne başlandığının, Mersin Şehir Hastanesi'nin açılışının ise önümüzdeki günlerde yapılacağının anımsatılması ve "Şehir hastanelerinin felsefesi, mantığı, hedefi nedir? Şehir hastanelerinde son durum nedir? Bu hastaneler tamamlandığında ilave hekim ihtiyacı yaşanacak mı? Şehir hastanelerinin faaliyete geçmesinin ardından mevcut hastanelerin bir kısmının kapatılması gündeme gelecek mi?" şeklindeki soru üzerine Akdağ, şehir hastanelerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok önem verdiğini, kendisinin de 2005'ten bu yana bütün teknik detaylarını yoğun çalıştığını belitti.
Şehir hastaneleriyle Türkiye'nin yaklaşık 41 bin yatağa kavuşacağını anlatan Bakan Akdağ, hastanelerin büyük kısmının büyük ölçekli olacağını ancak çok daha küçüklerin de bulunduğunu ifade etti.
Şehir hastanelerinin daha mükemmel hastaneciliği getirdiğini belirten Akdağ, AK Parti iktidarı döneminde, sağlıkta dönüşüm kapsamında eski, depreme dayanıksız, koğuş sistemi yataklara sahip hastaneleri sürekli yenilediklerini anımsattı.
Otellerde koğuş sisteminin kabul edilemediğini, ancak hastaneye sıra geldiğinde durumun farklı olduğuna işaret eden Sağlık Bakanı Akdağ, "2002'ye kadar hastanelerin yüzde 90'ı koğuş tipi ve hastalar da o koğuşlarda yatıyordu. Bir insanın en fazla mahremiyete ihtiyaç duyduğu anlardan biri de hasta olduğu andır. O zaman onu ayrı bir odaya koyacaksınız. O odaların adı eskiden 'özel oda' idi. Şimdi bizim için her vatandaş özel ve her vatandaşı özel bir odada yatırmak istiyoruz. Şehir hastaneleri böyle bir felsefenin ürünü. Yani bunlar, hastanın çok daha rahat edeceği, çalışanların fonksiyonel açıdan rahat çalışacağı, işimizi kolaylaştıracak hastaneler." diye konuştu.
'Avrupa'nın en iyi, en güzel hastanelerini yapmış oluyoruz'
Mersin'de bin 300 yataklı şehir hastanesini açacaklarını aktaran Akdağ, bu hastaneye gidildiğinde, vatandaşların hastalarını alıp içeri gireceğini, araçlarının otoparka valeler aracılığıyla çekileceğini ve bundan ücret alınmayacağını kaydetti.
Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela Ankara'da aşağı yukarı 500 dönümlük bir alanda 7 bin yatak var. Sıhhiye ve çevresinde. Birbirinden ayrı bina ve hastanelerde. Şimdi mesela Bilkent'te 3 bin 500 yatağı, şöyle yapıyoruz, 8 ayrı hastane var, özelliği hastanelerin birinden diğerine kapalı bir caddeyle ya da sokakla geçebiliyorsunuz. Çok güzel ışık alan, rahat mekanlar. Cumhurbaşkanımız bunu o kadar güzel ifade ediyor ki 'Artık bir binadan öteki binaya sedyeyle vatandaşı taşımak olmayacak' diyor. Olmayacak da Allah'ın izniyle. Şehir hastaneleriyle şunu yapıyoruz, çok daha modern Avrupa'nın en iyi, en güzel hastanelerini yapmış oluyoruz. 41 bin yatak bizim toplam yatak kapasitemizin aşağı yukarı yüzde 20'sini oluşturuyor.
Bir taraftan diğer hastaneleri yeniliyoruz. Hedefimiz şudur, 2023'e vardığımızda Türkiye'de artık, eski, eskimiş binalar, depreme dayanıklı olmayan hastane falan kalmayacak. Hep söylediğimiz bu hastanelere dönüşmüş olacak."
'Bu yıl 6-7 hastane açarız'
Önümüzdeki dönem için yeni projelerin sorulması üzerine Akdağ, bu ay Mersin ve Yozgat, gelecek ay ise Isparta, sonra Ankara Bilkent hastanelerinin açılacağını bildirdi.
Bakan Akdağ, "Bu yıl zannediyorum 6-7 hastane açarız. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde hepsini bitireceğiz. Şu anda 21 projeye başladık. Bunlar toplamda 28-29 proje. Buna muhtemelen birkaç proje daha eklenecek." dedi.
'Aile hekimleri belli günlerde telefonda vatandaşlarla görüşecek'
Acil servislerdeki yoğunluk hakkında Bakan Akdağ, "Biz bunun için bir tedbir alıyoruz. Şunu yapacağız, aile hekimlerimizi belli günler için telefonlarla vatandaşlarla görüşebilecek hale getireceğiz. Bir hat olacak, aynen 112 hattı gibi ya da bizim 184 hattı gibi. Hastalık durumunuz için aradığınızda sizin karşınıza o gün nöbetçi olan bir aile hekimi çıkacak. Ona danışabileceksiniz. Size bir anlamda rehberlik yapacak. Ufak bir risk varsa sizi acile yönledirecek, değilse bazı tavsiyeleri olacak." dedi.
'Allah Amerika'da kimseyi hasta etmesin'
Trump'ın sağlık reformunu geri çekmesine ilişkin Bakan Akdağ şu ifadeleri kullandı:
"Obama, bizim eski yeşil karta benzer bir biçimde yoksulların sağlık hizmeti almasını kolaylaştıracak, birtakım tedbirler almıştı. Şimdi onu da ortadan kaldırdılar. Allah, Amerika'da kimseyi hasta etmesin, gerçekten inanılmaz bir felakettir."
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, AA Editör Masası'na konuştu. Anayasa değişikliğinin kabul edildiği ve Türkiye'nin bir referanduma gideceği hatırlatılarak, "Referandumda 'evet' çıkması ve cumhurbaşkanlığı sisteminin hayata geçmesi halinde Türk toplumunun hayatında neler değişecek? Seçmenle bir araya geldiğinizde bu sistemin gerekliliğini hangi tezlerle anlatacaksınız?" sorusu üzerine Akdağ, Türkiye'nin gündeminin iki ay içinde büyük ölçüde referandum olacağını söyledi.
Akdağ, 2002 seçiminden sonra 10 yılı aşkın süreyle Sağlık Bakanı olarak hizmet ettiğini, aradan geçen 3,5 yılın sonunda tekrar bu göreve getirildiğini anımsattı.
Türkiye'nin hızlı değişimlere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bakan Akdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin kaybedecek bir dakikası bile yok. Aslında meclis oylamalarında da bunu bir kere daha yaşadık, muhalefetin kültürü, işleri yavaşlatmak. Bizim yaptığımız iş doğru da olsa yanlış da olsa işleri yavaşlatmak anlamında bir kültürleri var. Bu her ne kadar uzun süredir gayret ediyorsak da bürokrasinin işleyişinde de azıcık kontrolü elden bırakırsanız yavaşlamaya bir eğilim var. Başkanlık sistemi burada hızlı hareket etmeyi sağlayacak gerçekten mükemmel bir sistem. Düşünün şimdi bir bakan bir tarafta görev yapıyor, bir taraftan kendi şehrinde milletvekili, öbür taraftan bakanlık vazifesini icra ediyor."
İstikrar vurgusu
"Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanının istikrarlı bir biçimde beş sene hizmet edeceğinin bilinmesi ve onun kendisine yol arkadaşı olarak seçtiği, icra için seçtiği bakanların da orada o cumhurbaşkanı ile beraber o süre içerisinde hizmet edeceğinin bilinmesi, gerçekten hızımızı çok artırır." ifadesini kullanan Akdağ, hayata geçirdikleri sağlıkta dönüşüm programına atıfta bulundu.
Bu programın bütün dünya tarafından takdir edildiğini ve aradan 14 yıl geçtiğini anımsatan Akdağ, "Şimdi yeni bir dönüşüm programı hazırlıyoruz. '14 yıl önce hazırlamıştınız şimdi niye bir daha hazırlıyorsunuz?' Hazırlamamız gerekiyor. İhtiyaçlarımız değişti." değerlendirmesini yaptı.
Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vatandaşın beklentisi değişti. Bundan 14 yıl öncesi Danimarka'ya, Finlandiya'ya, Almanya'ya gidin orada çok az şey değişti. Ama Türkiye'de çok fazla şey değişti. Çünkü biz gelişen bir ülkeyiz. Biz yarışa çok geriden başladık. Onlar biraz hızlı yürüdüğü zaman bizim koşmamız lazım. Bizi koşar adım hedeflerimize götürecek sistem başkanlık sistemidir. Ben bunu çok önemsiyorum. Tabii burada demokrasinin zedelendiğinden bahsedenler var, buna da hayretle bakıyorum. Bugünkü parlamenter sistemde Meclisi seçiyoruz, iktidar partisi kendi içinden genel başkanını başbakanlığa taşıyor. O genel başkanın parti üzerindeki yetkileri malum. O genel başkanın bakanlar kurulunu oluştururken yetkileri malum, o genel başkanın kanun götürürken yetkileri malum. Bu normal oluyor da biz başkanlık sistemine geçince cumhurbaşkanının bir bakanlar kurulu seçmesi, onun icraya hakim olması anormal sayılıyor."
'Bir rejim değişikliği olmadığını herkes biliyor'
Bu durumu anlamanın mümkün olmadığını ifade eden Akdağ, "Aslında ortada teknik bir tartışma yok bence. Ortada politik bir tartışma var." dedi.
Bir rejim değişikliği olmadığını herkesin bildiğini aktaran Sağlık Bakanı Akdağ, şunları kaydetti:
"Cumhuriyet Halk Partisi de çok iyi biliyor. Onların bir tek endişesi var; 'Biz CHP olarak bir başkan, bir cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanı seçtiremeyiz', bunu biliyorlar. Seçtiremiyorlar çünkü milletle davaları var. 1940'lı yıllardan itibaren milletle bir problemleri var. Onlara göre millet dönüştürülmesi gereken bir kitle, bize göre ise millet kendisinden emir alınması, talimat alınması, onun iradesinin yönetime yansıtılması, ona hizmet edilmesi gereken bir kitle. Aramızda böyle bir fark var. Milletin feraseti bunu görüyor. Milletin feraseti rahmetli Menderes döneminde gördü, rahmetli Özal döneminde gördü, rahmetli Erbakan döneminde gördü, şimdi AK Parti döneminde Recep Tayyip Erdoğan döneminde görüyor. Onlar da biliyorlar ama bunu itiraf edemiyorlar. Şunu söyleseler, çıksalar deseler ki 'Biz biliyoruz ki artık biz başkan seçtiremeyiz' deseler bunu anlayacağız. Söylemeleri de mümkün değil.
Halbuki çalışsalar, gayret etseler, milletle barışsalar, milletle mücadele etmekten vazgeçseler, milleti dönüştürmek için toplum mühendisliğinden vazgeçseler onlar da seçtirebilir, neden olmasın. ABD'de bir müddet Cumhuriyetçiler, bir müddet Demokratlar yapıyor. 14 yıldır AK Parti'yi iktidarda tutan sebepler ne ise bir başkanlık seçiminde de AK Parti'nin bir adayının başkan olma ihtimalini o kadar yüksek görüyorlar, dertleri davaları bu. Ama Allah'ın izniyle, milletin ferasetiyle biz bu referandumu muvaffakiyetle sonuçlandıracağımıza inanıyoruz."
'Her vatandaşı özel odada yatırmak istiyoruz'
Şehir hastaneleri projesinde bazı illerde sona gelindiğinin belirtilmesi, Yozgat Şehir Hastanesi'nde hasta kabulüne başlandığının, Mersin Şehir Hastanesi'nin açılışının ise önümüzdeki günlerde yapılacağının anımsatılması ve "Şehir hastanelerinin felsefesi, mantığı, hedefi nedir? Şehir hastanelerinde son durum nedir? Bu hastaneler tamamlandığında ilave hekim ihtiyacı yaşanacak mı? Şehir hastanelerinin faaliyete geçmesinin ardından mevcut hastanelerin bir kısmının kapatılması gündeme gelecek mi?" şeklindeki soru üzerine Akdağ, şehir hastanelerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok önem verdiğini, kendisinin de 2005'ten bu yana bütün teknik detaylarını yoğun çalıştığını belitti.
Şehir hastaneleriyle Türkiye'nin yaklaşık 41 bin yatağa kavuşacağını anlatan Bakan Akdağ, hastanelerin büyük kısmının büyük ölçekli olacağını ancak çok daha küçüklerin de bulunduğunu ifade etti.
Şehir hastanelerinin daha mükemmel hastaneciliği getirdiğini belirten Akdağ, AK Parti iktidarı döneminde, sağlıkta dönüşüm kapsamında eski, depreme dayanıksız, koğuş sistemi yataklara sahip hastaneleri sürekli yenilediklerini anımsattı.
Otellerde koğuş sisteminin kabul edilemediğini, ancak hastaneye sıra geldiğinde durumun farklı olduğuna işaret eden Sağlık Bakanı Akdağ, "2002'ye kadar hastanelerin yüzde 90'ı koğuş tipi ve hastalar da o koğuşlarda yatıyordu. Bir insanın en fazla mahremiyete ihtiyaç duyduğu anlardan biri de hasta olduğu andır. O zaman onu ayrı bir odaya koyacaksınız. O odaların adı eskiden 'özel oda' idi. Şimdi bizim için her vatandaş özel ve her vatandaşı özel bir odada yatırmak istiyoruz. Şehir hastaneleri böyle bir felsefenin ürünü. Yani bunlar, hastanın çok daha rahat edeceği, çalışanların fonksiyonel açıdan rahat çalışacağı, işimizi kolaylaştıracak hastaneler." diye konuştu.
'Avrupa'nın en iyi, en güzel hastanelerini yapmış oluyoruz'
Mersin'de bin 300 yataklı şehir hastanesini açacaklarını aktaran Akdağ, bu hastaneye gidildiğinde, vatandaşların hastalarını alıp içeri gireceğini, araçlarının otoparka valeler aracılığıyla çekileceğini ve bundan ücret alınmayacağını kaydetti.
Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesela Ankara'da aşağı yukarı 500 dönümlük bir alanda 7 bin yatak var. Sıhhiye ve çevresinde. Birbirinden ayrı bina ve hastanelerde. Şimdi mesela Bilkent'te 3 bin 500 yatağı, şöyle yapıyoruz, 8 ayrı hastane var, özelliği hastanelerin birinden diğerine kapalı bir caddeyle ya da sokakla geçebiliyorsunuz. Çok güzel ışık alan, rahat mekanlar. Cumhurbaşkanımız bunu o kadar güzel ifade ediyor ki 'Artık bir binadan öteki binaya sedyeyle vatandaşı taşımak olmayacak' diyor. Olmayacak da Allah'ın izniyle. Şehir hastaneleriyle şunu yapıyoruz, çok daha modern Avrupa'nın en iyi, en güzel hastanelerini yapmış oluyoruz. 41 bin yatak bizim toplam yatak kapasitemizin aşağı yukarı yüzde 20'sini oluşturuyor.
Bir taraftan diğer hastaneleri yeniliyoruz. Hedefimiz şudur, 2023'e vardığımızda Türkiye'de artık, eski, eskimiş binalar, depreme dayanıklı olmayan hastane falan kalmayacak. Hep söylediğimiz bu hastanelere dönüşmüş olacak."
'Bu yıl 6-7 hastane açarız'
Önümüzdeki dönem için yeni projelerin sorulması üzerine Akdağ, bu ay Mersin ve Yozgat, gelecek ay ise Isparta, sonra Ankara Bilkent hastanelerinin açılacağını bildirdi.
Bakan Akdağ, "Bu yıl zannediyorum 6-7 hastane açarız. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde hepsini bitireceğiz. Şu anda 21 projeye başladık. Bunlar toplamda 28-29 proje. Buna muhtemelen birkaç proje daha eklenecek." dedi.
'Aile hekimleri belli günlerde telefonda vatandaşlarla görüşecek'
Acil servislerdeki yoğunluk hakkında Bakan Akdağ, "Biz bunun için bir tedbir alıyoruz. Şunu yapacağız, aile hekimlerimizi belli günler için telefonlarla vatandaşlarla görüşebilecek hale getireceğiz. Bir hat olacak, aynen 112 hattı gibi ya da bizim 184 hattı gibi. Hastalık durumunuz için aradığınızda sizin karşınıza o gün nöbetçi olan bir aile hekimi çıkacak. Ona danışabileceksiniz. Size bir anlamda rehberlik yapacak. Ufak bir risk varsa sizi acile yönledirecek, değilse bazı tavsiyeleri olacak." dedi.
'Allah Amerika'da kimseyi hasta etmesin'
Trump'ın sağlık reformunu geri çekmesine ilişkin Bakan Akdağ şu ifadeleri kullandı:
"Obama, bizim eski yeşil karta benzer bir biçimde yoksulların sağlık hizmeti almasını kolaylaştıracak, birtakım tedbirler almıştı. Şimdi onu da ortadan kaldırdılar. Allah, Amerika'da kimseyi hasta etmesin, gerçekten inanılmaz bir felakettir."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)