Kayseri'de Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması'na yönelik düzenlenen operasyonlarda ByLock kullandıkları tespit edilen 11 polis gözaltına alındı. Gözaltına alınan isimler arasında Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopterin düşme olayında manüple yaptığı iddia edilen dönemin Kayseri Emniyeti İstihbarat Müdürü Ali Orhan Dinç de bulunuyor.
Kayseri'de Terörle Mücadele Müdürlüğü ekiplerince yapılan operasyonda, kriptolu haberleşme programı ByLock kullandıkları iddiasıyla 11 eski polis gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopterin düşme olayında manüple yaptığı iddia edilen dönemin Kayseri Emniyeti İstihbarat Müdürü Ali Orhan Dinç de bulunuyor.
FETÖ/PYD soruşturması nedeniyle, Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi ekipleri, Kayseri'de daha önce Emniyet Müdürlüğünde görevli ve meslekten ihraç edilen 17 personelin ByLock kullandığını belirledi. Cumhuriyet savcılığından haklarında yakalama ve gözaltı kararı çıkan 17 zanlıdan 11'i bu sabah evlerinden alındı. 6 eski emniyet mensubu ise bulunamadı.
Yazıcıoğlu olayının kilit ismi gözaltında
Gözaltına alınan zanlılar arasında, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun bulunduğu helikopterinin 2009 yılında Kahramanmaraş'ın Göksun İlçesinde düşmesi sırasında Kayseri'de istihbarat müdürü olarak görev yapan ve olayı manüple ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Ali Orhan Dinç'in de bulunduğu belirlendi.
Yazıcıoğlu ailesi tarafından açılan davalarda, Dinç'in Kahramanmaraş'tan aldığı bilgileri dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Orhan Özdemir ile Vali Mevlüt Bilici'ye farklı aktardığı, bilgi kirliliği yarattığı ve olayı manüple ettiği ileri sürülmüştü.
Müdürün ifadesi alınmıştı
Büyük Birlik Partisi’nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve helikopterde bulunan 4 kişinin Kahramanmaraş’ın Göksün ilçesi yakınlarında ölümünün ardından çok farklı iddialar gündeme gelmişti. 25 Mart 2009 tarihindeki kazanın ardından Kayseri’den Türkiye kamuoyuna duyurulan, "Muhsin Yazıcıoğlu'nun ayağı ve kaburgası kırık, hastaneye kaldırılıyor" açıklaması, olayla ilgili kuşkuları güçlendirmişti. Bu bilgiyi Kayseri eski valisi Mevlüt Bilici’ye verdiği öne sürülen dönemin Kahramanmaraş İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Dursun Özmen hakkında geçtiğimiz günlerde, Kahramanmaraş 2'nci Sulh Ceza Mahkemesi’nde ‘görevi kötüye kullanmak’ iddiasıyla dava açıldı. Dava kapsamında Kayseri’de 9'uncu Sulh Ceza Mahkemesinde basına kapalı olarak 4 kişinin talimatla ifadesi alındı. Dönemin Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ali Orhan Dinç de 9'uncu Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkarak ifade verdi. cnntürk
11 Şubat 2017 Cumartesi
Üçüncü Havalimanı açılınca Atatürk Havalimanı kapatılacak mı?
İstanbul'da Üçüncü Havalimanı devreye girdikten sonra Atatürk Havalimanı kapatılacak mı? Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Funda Ocak bu sorunun yanıtını verdi, “Bütün büyük metropollerde olduğu gibi İstanbul'da da yeni havalimanının mutlaka bir yedek meydanı olması lazım. Burada genel havacılık, müstakil kargo, uçuş eğitim merkezleri, bakım onarım merkezleriyle ilgili bir bölüm kalacak” dedi.
Atatürk Havalimanı, Üçüncü Havalimanı devreye girdikten sonra kapatılacak mı? Bu soruyu yanıtlayan Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Funda Ocak, "Bütün büyük metropollerde olduğu gibi İstanbul'da da yeni havalimanının mutlaka bir yedek meydanı olması lazım. Burada genel havacılık, müstakil kargo, uçuş eğitim merkezleri, bakım onarım merkezleriyle ilgili bir bölüm kalacak” dedi.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Funda Ocak, DHMİ’nin Florya'daki sosyal tesislerinde geleneksel olarak gerçekleştirilen yıllık değerlendirme toplantısında, Atatürk Havalimanı muhabirleriyle bir araya geldi. Havacılık sektörünün 2016 yılı performansını ve sivil havacılığın gelecek hedeflerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ocak, İstanbul’da yapımı devam eden yeni havalimanından, DHMİ’nin küresel hedeflerine ve ülke genelindeki havalimanlarının güvenlik önlemlerine kadar çok sayıda konuya ilişkin değerlendirmede bulundu.
Olumsuz hava koşullarında 3,5 milyon lira harcandı
Atatürk Havalimanı muhabirlerinin sektöre ilişkin sorularını da yanıtlayan DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, geçtiğimiz ocak ayında İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelinde etkili olan yoğun kar yağışının DHMİ’ye olan faturasını açıkladı. Ocak, “Tüm Türkiye genelinde Aralık ve Ocak aylarında iki aylık dönem içerisinde toplam 3,5 milyon liralık bir harcama yaptık. 432 adet personelimiz bu konuyla ilgili çalıştı. 250 civarında da karla mücadele aracımız aktif olarak bu mücadelede yer aldı” ifadelerini kullandı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesinin küresel vizyonuna ilişkin açıklamalarda da bulunan Funda Ocak, dünyanın farklı coğrafyalarında havalimanlarında bilgi birikimlerini paylaşmak istediklerini belirterek, “DHMİ yurt içi pazarda çok büyük bir birikime sahip oldu. Hem öz kaynaklarıyla yaptığı yatırımlarda, havacılık sektöründeki birikiminde, eğitimde, teknik kontrol hizmetlerinde hem kamu-özel işbirliği dediğimiz modellerle ilgili olarak son derece ciddi birikimlere haiz oldu. Artık yurtiçi pazardaki elde ettiği birikimlerini istiyoruz ki dünya ölçeğinde küresel ölçekte kullansın. Yurtdışı pazarlarına açılsın, Avrupa, Amerika, Orta Doğu, Asya pazarına açılsın. Bunlarla ilgili olarak yeniden yapılanıyoruz. İş geliştirme daire başkanlığı oluşturuyoruz. Yasal alt yapımızı oluşturduk. Arkadaşlarımızı pazar pazar bu işlere kanalize edeceğiz. Orta Doğu pazarına bakan, Amerika pazarına bakan, Avrupa pazarına bakan buradaki iş imkanlarını araştıran, havaalanı özelleştirmeleri nelerdir bunları araştırıp bize getiren arkadaşlarımızla birlikte oturacağız, bunları tek tek değerlendireceğiz ve artık dünya ölçeğinde Devlet Hava Meydanları küresel bir marka olarak adından söz ettirecek” diye konuştu.
Geçtiğimiz Ocak ayında yaşanan yoğun kar yağışının uçuşları olumsuz yönde etkilediğine de dikkat çeken Funda Ocak, karla mücadele konuda kış koşullarının yoğun yaşandığı kuzey ülkelerinin bilgi birikimlerinden faydalanılabileceğini dile getirdi. Ocak, “Hep diyoruz ki iyiyiz ama iyi olmak yetmiyor. Yolcu memnuniyeti çok iyi olmayı gerektiriyor. Karla mücadele çok zorlu bir mücadele. Geçtiğimiz haftalarda yaşadıklarımız çok olağanüstü şartlardı. Gidelim bakalım; biz daha iyi yapıyoruz ama bizden daha iyi yapanlar varsa neden olmasın. Arkadaşlarımızı oralara da yollayacağız, araştıracağız onları da davet edeceğiz. En iyiyi bulmak geçmişteki hatalarımızı gelecekte tekrarlamamak için ana hedefimiz. Daha öncelikli kuzey ülkelerine yollayacağız. Çünkü kuzey ülkelerinde çok acımasız karla mücadele şartları var” dedi.
Yeni havalimanında ‘kuş’ problemi yaşanmayacak
İstanbul'da yapımı devam eden yeni havalimanına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, bölge hava sahasındaki kuş sürülerine yönelik önlemlerin de titizlikle sürdürüldüğünü kaydetti. Gerekli gözlemlerin deva ettiğini belirten Ocak, “Üçüncü havalimanında ÇED raporlarının gerek yatırım, gerekse işletme döneminde çok ağır yükümlülükleri var. Bunları biz de titizlikle takip ediyoruz, firma da titizlikle takip ediyor. Uluslararası danışmanları var bununla ilgili sürekli gözlemler yapıyorlar. Kuş radarlarını sipariş verdiler. Hiçbir problem olmayacak. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu kuşları besleyen orada katı atık yakma merkezleri var. Bunlarla da uzun süredir temas halindeyiz. Tesislerini buradan kaldıracaklar ve yeni yerlerine götürecekler. Kuşların da o civarda beslenme imkanları kalmayacak. Çok ciddiye alınıyor bu konu titizlikle inceleniyor” ifadelerini kullandı.
Atatürk Havalimanı kapatılacak mı?
Yeni havalimanının devreye girmesinin ardından Atatürk Havalimanı’nın akıbetinin ne olacağı yönündeki soruyu da yanıtlayan Funda Ocak, “Ölçeğini bilemeyiz, büyüklüğünü bilemeyiz ancak bütün büyük metropollerde olduğu gibi İstanbul yeni havalimanının da mutlaka bir yedek meydanı olması lazım. Burada genel havacılık, müstakil kargo, uçuş eğitim merkezleri, bakım onarım merkezleriyle ilgili bir bölüm kalacak ama bunun dışındakiler tabii ki büyüklerimizin vereceği bir karardır. Ama şu anda bununla ilgili çalışmalarımız da özellikle genel havacılık ağırlı olarak biz planlamalarımızı yapıyoruz” şeklinde konuştu.
5 yılda 675 milyon lira güvenlik harcaması yapıldı
Türkiye genelindeki havalimanlarında son yıllarda güvenlik önlemlerinin ciddi derecede arttırıldığına dikkat çeken Funda Ocak, “Son 5 yıl içerisinde DHMİ Genel Müdürlüğü tüm havaalanlarımıza yönelik olarak 675 milyon liralık güvenlik harcaması yaptı. Bu harcamalar personel harcamalarını, sistem ve cihaz harcamalarını da kapsıyor. Bundan sonra da planlamalarımız devam edecek. Güvenlik tabiİ ki havaalanlarımız için olmazsa olmazlarımız. Ciddi harcamalar yapıyoruz bu konuyla ilgili. Vücut tarayıcıların ihalesi bitti. Avrupa’da dahi çok az meydanda olan vücut tarayıcılar body scanner dediğimiz aletler oldukça pahalı güvenlik sistemleri siparişleri verildi. Atatürk, Antalya, Dalaman, Bodrum gibi bütün önemli dışa açık meydanlarımızda toplam 43 adet body scanner sparişi verildi. Bu yılın sonuna doğru teslim edilecek. 2018’in başından itibaren de kullanılmaya başlanacak” dedi.
2017’de havacılık sektörü için olumlu yönde beklentinin olduğunu belirten Funda Ocak, “2016 sıkıntılı bir yıldı. Hava trafikleri yönünden tüm Türkiye genelinde dış hat yolcu trafikleri yüzde 15,5 oranında azaldı. 2017’yi iyimser görüyorum. Ocak ayında biraz tahminlerin üzerinde bir düşüş oldu ama yılın ortasına doğru toparlayacaktır diye düşünüyoruz. Sezon iyi geçecektir diye düşünüyoruz. Geçtiğimiz sene Rusya krizi çok etkiledi sektörümüzü inşallah 2017 toparlanma yılı olacak, 2018 sıçrama yılı olacak” diye konuştu.
“Üçüncü havalimanı çok büyük bir pazar, çok büyük bir hikaye ve çok büyük bir hayalin hayata geçmesi. Dolayısıyla yurtiçinde de çok büyük bir pazar, yurt dışından da pek çok ülkenin ilgisini çeken bir pazar. İlgi fazlasıyla devam ediyor. Sanıyoruz bu ilgi 2017’nin ortasından itibaren daha da hızlanacak” dedi.
Yeni havalimanına yabancıların ilgisi artarak devam ediyor Yeni havalimanına başta ABD ve İngiltere olmak üzere bir çok ülkenin yoğun ilgi gösterdiğini dile getiren Funda Ocak, “Üçüncü havalimanı çok büyük bir pazar, çok büyük bir hikaye ve çok büyük bir hayalin hayata geçmesi. Dolayısıyla yurtiçinde de çok büyük bir pazar, yurt dışından da pek çok ülkenin ilgisini çeken bir pazar. İlgi fazlasıyla devam ediyor. Sanıyoruz bu ilgi 2017’nin ortasından itibaren daha da hızlanacak” dedi.
Atatürk Havalimanı, Üçüncü Havalimanı devreye girdikten sonra kapatılacak mı? Bu soruyu yanıtlayan Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Funda Ocak, "Bütün büyük metropollerde olduğu gibi İstanbul'da da yeni havalimanının mutlaka bir yedek meydanı olması lazım. Burada genel havacılık, müstakil kargo, uçuş eğitim merkezleri, bakım onarım merkezleriyle ilgili bir bölüm kalacak” dedi.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Funda Ocak, DHMİ’nin Florya'daki sosyal tesislerinde geleneksel olarak gerçekleştirilen yıllık değerlendirme toplantısında, Atatürk Havalimanı muhabirleriyle bir araya geldi. Havacılık sektörünün 2016 yılı performansını ve sivil havacılığın gelecek hedeflerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ocak, İstanbul’da yapımı devam eden yeni havalimanından, DHMİ’nin küresel hedeflerine ve ülke genelindeki havalimanlarının güvenlik önlemlerine kadar çok sayıda konuya ilişkin değerlendirmede bulundu.
Olumsuz hava koşullarında 3,5 milyon lira harcandı
Atatürk Havalimanı muhabirlerinin sektöre ilişkin sorularını da yanıtlayan DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, geçtiğimiz ocak ayında İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelinde etkili olan yoğun kar yağışının DHMİ’ye olan faturasını açıkladı. Ocak, “Tüm Türkiye genelinde Aralık ve Ocak aylarında iki aylık dönem içerisinde toplam 3,5 milyon liralık bir harcama yaptık. 432 adet personelimiz bu konuyla ilgili çalıştı. 250 civarında da karla mücadele aracımız aktif olarak bu mücadelede yer aldı” ifadelerini kullandı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesinin küresel vizyonuna ilişkin açıklamalarda da bulunan Funda Ocak, dünyanın farklı coğrafyalarında havalimanlarında bilgi birikimlerini paylaşmak istediklerini belirterek, “DHMİ yurt içi pazarda çok büyük bir birikime sahip oldu. Hem öz kaynaklarıyla yaptığı yatırımlarda, havacılık sektöründeki birikiminde, eğitimde, teknik kontrol hizmetlerinde hem kamu-özel işbirliği dediğimiz modellerle ilgili olarak son derece ciddi birikimlere haiz oldu. Artık yurtiçi pazardaki elde ettiği birikimlerini istiyoruz ki dünya ölçeğinde küresel ölçekte kullansın. Yurtdışı pazarlarına açılsın, Avrupa, Amerika, Orta Doğu, Asya pazarına açılsın. Bunlarla ilgili olarak yeniden yapılanıyoruz. İş geliştirme daire başkanlığı oluşturuyoruz. Yasal alt yapımızı oluşturduk. Arkadaşlarımızı pazar pazar bu işlere kanalize edeceğiz. Orta Doğu pazarına bakan, Amerika pazarına bakan, Avrupa pazarına bakan buradaki iş imkanlarını araştıran, havaalanı özelleştirmeleri nelerdir bunları araştırıp bize getiren arkadaşlarımızla birlikte oturacağız, bunları tek tek değerlendireceğiz ve artık dünya ölçeğinde Devlet Hava Meydanları küresel bir marka olarak adından söz ettirecek” diye konuştu.
Geçtiğimiz Ocak ayında yaşanan yoğun kar yağışının uçuşları olumsuz yönde etkilediğine de dikkat çeken Funda Ocak, karla mücadele konuda kış koşullarının yoğun yaşandığı kuzey ülkelerinin bilgi birikimlerinden faydalanılabileceğini dile getirdi. Ocak, “Hep diyoruz ki iyiyiz ama iyi olmak yetmiyor. Yolcu memnuniyeti çok iyi olmayı gerektiriyor. Karla mücadele çok zorlu bir mücadele. Geçtiğimiz haftalarda yaşadıklarımız çok olağanüstü şartlardı. Gidelim bakalım; biz daha iyi yapıyoruz ama bizden daha iyi yapanlar varsa neden olmasın. Arkadaşlarımızı oralara da yollayacağız, araştıracağız onları da davet edeceğiz. En iyiyi bulmak geçmişteki hatalarımızı gelecekte tekrarlamamak için ana hedefimiz. Daha öncelikli kuzey ülkelerine yollayacağız. Çünkü kuzey ülkelerinde çok acımasız karla mücadele şartları var” dedi.
Yeni havalimanında ‘kuş’ problemi yaşanmayacak
İstanbul'da yapımı devam eden yeni havalimanına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, bölge hava sahasındaki kuş sürülerine yönelik önlemlerin de titizlikle sürdürüldüğünü kaydetti. Gerekli gözlemlerin deva ettiğini belirten Ocak, “Üçüncü havalimanında ÇED raporlarının gerek yatırım, gerekse işletme döneminde çok ağır yükümlülükleri var. Bunları biz de titizlikle takip ediyoruz, firma da titizlikle takip ediyor. Uluslararası danışmanları var bununla ilgili sürekli gözlemler yapıyorlar. Kuş radarlarını sipariş verdiler. Hiçbir problem olmayacak. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu kuşları besleyen orada katı atık yakma merkezleri var. Bunlarla da uzun süredir temas halindeyiz. Tesislerini buradan kaldıracaklar ve yeni yerlerine götürecekler. Kuşların da o civarda beslenme imkanları kalmayacak. Çok ciddiye alınıyor bu konu titizlikle inceleniyor” ifadelerini kullandı.
Atatürk Havalimanı kapatılacak mı?
Yeni havalimanının devreye girmesinin ardından Atatürk Havalimanı’nın akıbetinin ne olacağı yönündeki soruyu da yanıtlayan Funda Ocak, “Ölçeğini bilemeyiz, büyüklüğünü bilemeyiz ancak bütün büyük metropollerde olduğu gibi İstanbul yeni havalimanının da mutlaka bir yedek meydanı olması lazım. Burada genel havacılık, müstakil kargo, uçuş eğitim merkezleri, bakım onarım merkezleriyle ilgili bir bölüm kalacak ama bunun dışındakiler tabii ki büyüklerimizin vereceği bir karardır. Ama şu anda bununla ilgili çalışmalarımız da özellikle genel havacılık ağırlı olarak biz planlamalarımızı yapıyoruz” şeklinde konuştu.
5 yılda 675 milyon lira güvenlik harcaması yapıldı
Türkiye genelindeki havalimanlarında son yıllarda güvenlik önlemlerinin ciddi derecede arttırıldığına dikkat çeken Funda Ocak, “Son 5 yıl içerisinde DHMİ Genel Müdürlüğü tüm havaalanlarımıza yönelik olarak 675 milyon liralık güvenlik harcaması yaptı. Bu harcamalar personel harcamalarını, sistem ve cihaz harcamalarını da kapsıyor. Bundan sonra da planlamalarımız devam edecek. Güvenlik tabiİ ki havaalanlarımız için olmazsa olmazlarımız. Ciddi harcamalar yapıyoruz bu konuyla ilgili. Vücut tarayıcıların ihalesi bitti. Avrupa’da dahi çok az meydanda olan vücut tarayıcılar body scanner dediğimiz aletler oldukça pahalı güvenlik sistemleri siparişleri verildi. Atatürk, Antalya, Dalaman, Bodrum gibi bütün önemli dışa açık meydanlarımızda toplam 43 adet body scanner sparişi verildi. Bu yılın sonuna doğru teslim edilecek. 2018’in başından itibaren de kullanılmaya başlanacak” dedi.
2017’de havacılık sektörü için olumlu yönde beklentinin olduğunu belirten Funda Ocak, “2016 sıkıntılı bir yıldı. Hava trafikleri yönünden tüm Türkiye genelinde dış hat yolcu trafikleri yüzde 15,5 oranında azaldı. 2017’yi iyimser görüyorum. Ocak ayında biraz tahminlerin üzerinde bir düşüş oldu ama yılın ortasına doğru toparlayacaktır diye düşünüyoruz. Sezon iyi geçecektir diye düşünüyoruz. Geçtiğimiz sene Rusya krizi çok etkiledi sektörümüzü inşallah 2017 toparlanma yılı olacak, 2018 sıçrama yılı olacak” diye konuştu.
“Üçüncü havalimanı çok büyük bir pazar, çok büyük bir hikaye ve çok büyük bir hayalin hayata geçmesi. Dolayısıyla yurtiçinde de çok büyük bir pazar, yurt dışından da pek çok ülkenin ilgisini çeken bir pazar. İlgi fazlasıyla devam ediyor. Sanıyoruz bu ilgi 2017’nin ortasından itibaren daha da hızlanacak” dedi.
Yeni havalimanına yabancıların ilgisi artarak devam ediyor Yeni havalimanına başta ABD ve İngiltere olmak üzere bir çok ülkenin yoğun ilgi gösterdiğini dile getiren Funda Ocak, “Üçüncü havalimanı çok büyük bir pazar, çok büyük bir hikaye ve çok büyük bir hayalin hayata geçmesi. Dolayısıyla yurtiçinde de çok büyük bir pazar, yurt dışından da pek çok ülkenin ilgisini çeken bir pazar. İlgi fazlasıyla devam ediyor. Sanıyoruz bu ilgi 2017’nin ortasından itibaren daha da hızlanacak” dedi.
KOBİ'lere faizsiz kredi başvuruları başladı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Başbakan Binali Yıldırım'ın talimatıyla KOBİ'lere yönelik faizsiz kredi desteği uygulamasını 2017 yılında da devam ettirmeye karar verdiklerini belirterek, "Bu yıl, 2,5 milyar lira bütçeyle kredi faiz desteği uygulamasını yeniden başlatıyoruz. Mikro işletmelere öncelik vererek KOBİ’lere üst sınırı 50 bin lira olacak şekilde faizsiz kredi vereceğiz. Daha doğrusu, kredinin faizini işletmelerimiz yerine KOSGEB karşılayacak." dedi.
Özlü, KOSGEB Merkez Bina'da KOSGEB Başkanı Recep Biçer ile KOBİ'lere yönelik faizsiz kredi uygulamasına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Geçen yılın birçok açıdan Türkiye tarihinin en zor yıllarından biri olduğuna işaret eden Özlü, yaşanan gelişmelerin Türkiye'yi ve ekonomisini etkilediğini, hükümet olarak bunların en aza indirilmesi için yapısal reformları sürdürdüklerini anımsattı.
Otomatik Bireysel Emeklilik Sistemi’nden Türkiye Varlık Fonu’na, Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan teşvik sistemindeki revizyonlara kadar birçok önemli adımın 2016 yılında hayata geçtiğini hatırlatan Özlü, özellikle KOBİ’lerin kısa dönem ihtiyaçlarını gözeterek piyasayı canlandırmaya yönelik önemli adımlar attıklarını, bunlardan birinin de KOSGEB aracılığıyla KOBİ’lere 50 bin lira faizsiz kredi desteği sağladıklarını anlattı.
KOBİ'lerin geçen yılki bu kredi faiz destek programına yoğun başvuruda bulunduklarını anımsatan Özlü, 249 bin işletmenin bu destekten yararlanabilmek için başvuruda bulunduğunu ancak bütçe imkanları dahilinde sadece 15 bini için destek kararı alabildiklerini, hak sahibi işletmelerin büyük çoğunluğunun kredi işlemlerini tamamladıklarını söyledi. Özlü, şöyle devam etti:
"Destekten yararlanamayan çok sayıda işletme olmasına gönlümüz razı olmadı. Bu nedenle sayın Başbakan'ımızın da talimatıyla 2017 yılında bu desteği devam ettirmeye karar verdik. Bu yıl, 2,5 milyar lira bütçeyle kredi faiz desteği uygulamasını yeniden başlatıyoruz. Mikro işletmelere öncelik vererek KOBİ’lere üst sınırı 50 bin lira olacak şekilde faizsiz kredi vereceğiz. Daha doğrusu, kredinin faizini işletmelerimiz yerine KOSGEB karşılayacak. Bunun neticesinde, KOBİ’lerimize 10 milyar liranın üzerinde faizsiz kredi hacmi oluşturmuş olacağız. Bu da Türkiye ekonomisine çok ciddi bir ivme ve canlılık kazandıracaktır."
"Dostlarınızdan bile bu şartlarda borç alamazsınız"
Bakan Özlü, 50 bin lira üst limitli bu kredinin faizsiz, ayrıca kredinin geri ödeme koşullarını da cazip tutarak ilk 12 ay ödemesiz, kalanı ise üçer aylık eşit taksitler halinde ödenebilecek toplam 36 ay vadeli bir kredi olacağını bildirdi. Özlü, "İlk bir yılı ödemesiz, 36 ay vadeli ve sıfır faizli kredi KOBİ’lerimize verilecek. İnanın, bu devirde en yakın akrabalarınızdan ve dostlarınızdan bile bu şartlarda borç alamazsınız." ifadelerini kullandı. Kredinin kefaletiyle ilgili de KOBİ’lere destek vereceklerini kaydeden Özlü, şöyle konuştu:
"Bankalarla yapacağımız protokole Kredi Garanti Fonu AŞ ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği de taraf olacak. Protokol yapılan bankalar, teminat ve kefalet konusunda daha olumlu değerlendirme yapacaklar. Bir önceki programa başvuran ama destekten yararlanamayan yaklaşık 230 bin KOBİ’mizden gerekli şartları taşıyanlar bu destekten faydalanabilecek. Altını çizerek ifade ediyorum bu KOBİ’lerimizin tekrar başvuru yapmalarına gerek yok. Onların önceki başvuruları geçerli sayılacak. Ayrıca daha önce başvuru yapamayan özellikle mikro işletmelerimizin yeni başvuru yapmalarına da imkan sağlayacağız Başvuru yapan tüm işletmeler güvenlik soruşturmasından geçirilecek. Güvenlik soruşturmasında sorun çıkmayanları, çalışan sayısı ve Net Satış Hasılatı daha az olandan başlayarak sıralayacağız. Mikro işletmeler, yani yıllık net satış hasılatı 1 milyon liranın altında olan ve 10 kişiden az çalışan sayısı olan işletmeler destekten öncelikli olarak yararlanacaklar."
Özlü, 14 Aralık 2015 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve sanatkarlara kullandırılan 30 bin liralık faizsiz krediden yararlanan esnaf ve sanatkarların bu programdan yararlanamayacağını da bildirdi.
Başvurular başladı
Kredi uygulaması başvuruları için ekranı açan Özlü, başvuruların an itibarıyla başladığını ve 20 Şubat'a kadar "sifirfaiz2017.kosgeb.gov.tr" internet adresinden başvuruda bulunabileceklerini belirtti. KOBİ'lerden başvuru öncesinde KOSGEB veri tabanına kayıtlı olma şartı aramadıklarına işaret eden Özlü, "Desteğe hak kazanan KOBİ’lerin, kredi kullanımından önce KOSGEB veri tabanına kayıt olmaları ve onaylı KOBİ Bilgi Beyannamelerini oluşturmaları gerekecektir. İnşallah 27 Şubat 2017 tarihinden itibaren kredi faiz desteğine hak kazanan işletmelerimiz belli olmaya başlayacak. Hak kazanan işletmelerimize SMS ve bilgilendirme e-postası göndereceğiz.Bu aşamadan sonra belirlenen işletmeler bankalara başvurarak kredi işlemlerini başlatabileceklerdir.
Akbank, Denizbank, QNB Finansbank, Garanti Bankası, Halkbank, İş Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası ile protokol yaptık." açıklamalarında bulundu. Özlü, bu krediden daha önce yararlanamayan finans ve sigorta sektörünün de kapsama alınması için Bakanlar Kurulu kararı çıkarılacağını ve bu sektörlerin de uygulamadan yararlanabileceklerini bildirdi. AK Parti döneminde KOSGEB'in desteklerinin önemli oranda arttığını vurgulayan Özlü, "Bu yılki bütçemiz 2,5 milyar liradır. 2002'den bugüne kadar yaklaşık 6 milyar liralık destek sağlamış oluyoruz." dedi.
Özlü, şartları sağlayan ve daha önceden başvuru yapanları değerlendirmeye alacaklarını ifade ederek, "Yaklaşık piyasaya 10,3 milyar liralık bir kredi girecek ve yaklaşık 206-207 bin civarında küçük işletmeci faydalanacak. Buradaki şartımız mikro işletmeci olması. lütfen ihtiyacı olanlar başvursunlar, daha önceki başvurularda ihtiyacı olmayanların da başvurduğu bilgisi ulaştı. Bu krediyi şartları sağlayanlara kullandıracağız." ifadelerini kullandı. Bakan Özlü, ayrıca illere kontenjan verileceğini, adil bir şekilde tüm illerdeki mikro işletmecilerin bu imkandan faydalanmalarını sağlayacaklarını söyledi.
"Referandum sonuçları da 'evet' çıkacak"
Bu uygulamayla KOBİ’lerin işletmelerini büyüteceklerine, geliştireceklerine, daha iyi bir pozisyona taşıyacaklarına yönelik inancını dile getiren Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esnaf, KOBİ’lerimiz, sanayicilerimiz rahat olsunlar 2017 yılı 2016’ya göre çok daha iyi, güzel, başarılı bir yıl olacak. Biz de Hükümet olarak, KOSGEB olarak, onların her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Allah’ın izniyle, milletimizin takdiriyle, referandum sonuçları da 'evet' çıkacak. Milletimizin 'evet' kararı, ülkemize ve özellikle ekonomimiz büyük güç katacak."
KOSGEB Başkanı Biçer de KOBİ'lerin ihtiyaçları kadar krediye başvurmalarını, bunun bir kredi olduğunu, hibe olmadığını ve faizini devletin ödediğini unutmamaları gerektiğini söyledi. Bankalarla bire bir yaptıkları görüşmelerde de ifade ettikleri gibi KOBİ'lere teminat ve kefalet kolaylığı sağlanmasını isteyen Biçer, Türkiye'deki yaklaşık 400 milyon liralık KOBİ kredisinin 100 milyon lirasının mikro KOBİ'lerin olduğunu, bu bağlamda toplam tutarı dikkate alındığında uygulamanın öneminin görülebileceğini kaydetti.
Özlü, KOSGEB Merkez Bina'da KOSGEB Başkanı Recep Biçer ile KOBİ'lere yönelik faizsiz kredi uygulamasına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Geçen yılın birçok açıdan Türkiye tarihinin en zor yıllarından biri olduğuna işaret eden Özlü, yaşanan gelişmelerin Türkiye'yi ve ekonomisini etkilediğini, hükümet olarak bunların en aza indirilmesi için yapısal reformları sürdürdüklerini anımsattı.
Otomatik Bireysel Emeklilik Sistemi’nden Türkiye Varlık Fonu’na, Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan teşvik sistemindeki revizyonlara kadar birçok önemli adımın 2016 yılında hayata geçtiğini hatırlatan Özlü, özellikle KOBİ’lerin kısa dönem ihtiyaçlarını gözeterek piyasayı canlandırmaya yönelik önemli adımlar attıklarını, bunlardan birinin de KOSGEB aracılığıyla KOBİ’lere 50 bin lira faizsiz kredi desteği sağladıklarını anlattı.
KOBİ'lerin geçen yılki bu kredi faiz destek programına yoğun başvuruda bulunduklarını anımsatan Özlü, 249 bin işletmenin bu destekten yararlanabilmek için başvuruda bulunduğunu ancak bütçe imkanları dahilinde sadece 15 bini için destek kararı alabildiklerini, hak sahibi işletmelerin büyük çoğunluğunun kredi işlemlerini tamamladıklarını söyledi. Özlü, şöyle devam etti:
"Destekten yararlanamayan çok sayıda işletme olmasına gönlümüz razı olmadı. Bu nedenle sayın Başbakan'ımızın da talimatıyla 2017 yılında bu desteği devam ettirmeye karar verdik. Bu yıl, 2,5 milyar lira bütçeyle kredi faiz desteği uygulamasını yeniden başlatıyoruz. Mikro işletmelere öncelik vererek KOBİ’lere üst sınırı 50 bin lira olacak şekilde faizsiz kredi vereceğiz. Daha doğrusu, kredinin faizini işletmelerimiz yerine KOSGEB karşılayacak. Bunun neticesinde, KOBİ’lerimize 10 milyar liranın üzerinde faizsiz kredi hacmi oluşturmuş olacağız. Bu da Türkiye ekonomisine çok ciddi bir ivme ve canlılık kazandıracaktır."
"Dostlarınızdan bile bu şartlarda borç alamazsınız"
Bakan Özlü, 50 bin lira üst limitli bu kredinin faizsiz, ayrıca kredinin geri ödeme koşullarını da cazip tutarak ilk 12 ay ödemesiz, kalanı ise üçer aylık eşit taksitler halinde ödenebilecek toplam 36 ay vadeli bir kredi olacağını bildirdi. Özlü, "İlk bir yılı ödemesiz, 36 ay vadeli ve sıfır faizli kredi KOBİ’lerimize verilecek. İnanın, bu devirde en yakın akrabalarınızdan ve dostlarınızdan bile bu şartlarda borç alamazsınız." ifadelerini kullandı. Kredinin kefaletiyle ilgili de KOBİ’lere destek vereceklerini kaydeden Özlü, şöyle konuştu:
"Bankalarla yapacağımız protokole Kredi Garanti Fonu AŞ ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği de taraf olacak. Protokol yapılan bankalar, teminat ve kefalet konusunda daha olumlu değerlendirme yapacaklar. Bir önceki programa başvuran ama destekten yararlanamayan yaklaşık 230 bin KOBİ’mizden gerekli şartları taşıyanlar bu destekten faydalanabilecek. Altını çizerek ifade ediyorum bu KOBİ’lerimizin tekrar başvuru yapmalarına gerek yok. Onların önceki başvuruları geçerli sayılacak. Ayrıca daha önce başvuru yapamayan özellikle mikro işletmelerimizin yeni başvuru yapmalarına da imkan sağlayacağız Başvuru yapan tüm işletmeler güvenlik soruşturmasından geçirilecek. Güvenlik soruşturmasında sorun çıkmayanları, çalışan sayısı ve Net Satış Hasılatı daha az olandan başlayarak sıralayacağız. Mikro işletmeler, yani yıllık net satış hasılatı 1 milyon liranın altında olan ve 10 kişiden az çalışan sayısı olan işletmeler destekten öncelikli olarak yararlanacaklar."
Özlü, 14 Aralık 2015 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve sanatkarlara kullandırılan 30 bin liralık faizsiz krediden yararlanan esnaf ve sanatkarların bu programdan yararlanamayacağını da bildirdi.
Başvurular başladı
Kredi uygulaması başvuruları için ekranı açan Özlü, başvuruların an itibarıyla başladığını ve 20 Şubat'a kadar "sifirfaiz2017.kosgeb.gov.tr" internet adresinden başvuruda bulunabileceklerini belirtti. KOBİ'lerden başvuru öncesinde KOSGEB veri tabanına kayıtlı olma şartı aramadıklarına işaret eden Özlü, "Desteğe hak kazanan KOBİ’lerin, kredi kullanımından önce KOSGEB veri tabanına kayıt olmaları ve onaylı KOBİ Bilgi Beyannamelerini oluşturmaları gerekecektir. İnşallah 27 Şubat 2017 tarihinden itibaren kredi faiz desteğine hak kazanan işletmelerimiz belli olmaya başlayacak. Hak kazanan işletmelerimize SMS ve bilgilendirme e-postası göndereceğiz.Bu aşamadan sonra belirlenen işletmeler bankalara başvurarak kredi işlemlerini başlatabileceklerdir.
Akbank, Denizbank, QNB Finansbank, Garanti Bankası, Halkbank, İş Bankası, Vakıflar Bankası, Yapı ve Kredi Bankası ile Ziraat Bankası ile protokol yaptık." açıklamalarında bulundu. Özlü, bu krediden daha önce yararlanamayan finans ve sigorta sektörünün de kapsama alınması için Bakanlar Kurulu kararı çıkarılacağını ve bu sektörlerin de uygulamadan yararlanabileceklerini bildirdi. AK Parti döneminde KOSGEB'in desteklerinin önemli oranda arttığını vurgulayan Özlü, "Bu yılki bütçemiz 2,5 milyar liradır. 2002'den bugüne kadar yaklaşık 6 milyar liralık destek sağlamış oluyoruz." dedi.
Özlü, şartları sağlayan ve daha önceden başvuru yapanları değerlendirmeye alacaklarını ifade ederek, "Yaklaşık piyasaya 10,3 milyar liralık bir kredi girecek ve yaklaşık 206-207 bin civarında küçük işletmeci faydalanacak. Buradaki şartımız mikro işletmeci olması. lütfen ihtiyacı olanlar başvursunlar, daha önceki başvurularda ihtiyacı olmayanların da başvurduğu bilgisi ulaştı. Bu krediyi şartları sağlayanlara kullandıracağız." ifadelerini kullandı. Bakan Özlü, ayrıca illere kontenjan verileceğini, adil bir şekilde tüm illerdeki mikro işletmecilerin bu imkandan faydalanmalarını sağlayacaklarını söyledi.
"Referandum sonuçları da 'evet' çıkacak"
Bu uygulamayla KOBİ’lerin işletmelerini büyüteceklerine, geliştireceklerine, daha iyi bir pozisyona taşıyacaklarına yönelik inancını dile getiren Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esnaf, KOBİ’lerimiz, sanayicilerimiz rahat olsunlar 2017 yılı 2016’ya göre çok daha iyi, güzel, başarılı bir yıl olacak. Biz de Hükümet olarak, KOSGEB olarak, onların her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Allah’ın izniyle, milletimizin takdiriyle, referandum sonuçları da 'evet' çıkacak. Milletimizin 'evet' kararı, ülkemize ve özellikle ekonomimiz büyük güç katacak."
KOSGEB Başkanı Biçer de KOBİ'lerin ihtiyaçları kadar krediye başvurmalarını, bunun bir kredi olduğunu, hibe olmadığını ve faizini devletin ödediğini unutmamaları gerektiğini söyledi. Bankalarla bire bir yaptıkları görüşmelerde de ifade ettikleri gibi KOBİ'lere teminat ve kefalet kolaylığı sağlanmasını isteyen Biçer, Türkiye'deki yaklaşık 400 milyon liralık KOBİ kredisinin 100 milyon lirasının mikro KOBİ'lerin olduğunu, bu bağlamda toplam tutarı dikkate alındığında uygulamanın öneminin görülebileceğini kaydetti.
10 Şubat 2017 Cuma
Anayasa Değişikliği hakkında kanun Resmi Gazete'de yayımlandı
Anayasa da Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Resmi Gazete'de yayımlandı.
"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"ni içeren, halkoyuna sunulacak 6771 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkarılacak, milletvekili seçilebilme yaşı 25'ten 18'e indirilecek.
TBMM ve cumhurbaşkanı seçimleri 5 yılda bir aynı gün yapılacak
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve cumhurbaşkanı seçimleri 5 yılda bir aynı günde yapılacak ve süresi biten milletvekili yeniden seçilebilecek.
TBMM, üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde 5'ini alan partiler ile en az 100 bin seçmen aday gösterebilecek.
Partisiyle ilişiği kesilmeyecek
Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişiği kesilmeyecek.
Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilecek.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve görevden alınacak. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenecek.
Cumhurbaşkanının, seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanı seçimi birlikte yapılacak. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis, seçimlerin yenilenmesine karar verirse cumhurbaşkanı bir kez daha aday olabilecek.
"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"ni içeren, halkoyuna sunulacak 6771 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkarılacak, milletvekili seçilebilme yaşı 25'ten 18'e indirilecek.
TBMM ve cumhurbaşkanı seçimleri 5 yılda bir aynı gün yapılacak
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve cumhurbaşkanı seçimleri 5 yılda bir aynı günde yapılacak ve süresi biten milletvekili yeniden seçilebilecek.
TBMM, üye tam sayısının 5'te 3 çoğunluğu ile seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde 5'ini alan partiler ile en az 100 bin seçmen aday gösterebilecek.
Partisiyle ilişiği kesilmeyecek
Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişiği kesilmeyecek.
Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilecek.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve görevden alınacak. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenecek.
Cumhurbaşkanının, seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanı seçimi birlikte yapılacak. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis, seçimlerin yenilenmesine karar verirse cumhurbaşkanı bir kez daha aday olabilecek.
İzmir Limanı Varlık Fonu'na devredildi.
İzmir Limanı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından kiralama, devretme veya satma yetkisiyle Varlık Fonu'na dahil oldu.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 2007 yılından beri özelleştirilme çalışmaları devam eden İzmir Limanı, Varlık Fonu'na devredildi.
Devir işlemlerinin resmi yazı ile durumun ilgili kurum ve kuruluşlara bildirildiği ifade edilirken, Varlık Fonu'nun limanı kiralamaya, devretmeye veya satmaya yetkisinin bulunduğu belirtildi. TCDD'ye bağlı İzmir Limanı'nın 49 yıllığına özelleştirilmesi için 3 Mayıs 2007'de açılan ihaleyi Hutchison, Global ve EİB LİMAŞ, 1 milyar 275 milyon dolar bedelle kazanmasına rağmen açılan dava süreci 29 ay devam etmiş, Danıştay ise yürütmeyi durdurma kararı vermişti. İkinci ihale ise 21 Eylül 2012'de düzenlenmiş, yeni planlamada limana yapılması düşünülen AVM'ye yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri tepki göstermişti.
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından 3'üncü kez imar revizyonu yapılarak geçen Haziran ayında askıya çıkarılan planlamaya Konak Belediyesi itirazda bulunmuş, ancak özelleştirme idaresi itirazı reddetmişti.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 2007 yılından beri özelleştirilme çalışmaları devam eden İzmir Limanı, Varlık Fonu'na devredildi.
Devir işlemlerinin resmi yazı ile durumun ilgili kurum ve kuruluşlara bildirildiği ifade edilirken, Varlık Fonu'nun limanı kiralamaya, devretmeye veya satmaya yetkisinin bulunduğu belirtildi. TCDD'ye bağlı İzmir Limanı'nın 49 yıllığına özelleştirilmesi için 3 Mayıs 2007'de açılan ihaleyi Hutchison, Global ve EİB LİMAŞ, 1 milyar 275 milyon dolar bedelle kazanmasına rağmen açılan dava süreci 29 ay devam etmiş, Danıştay ise yürütmeyi durdurma kararı vermişti. İkinci ihale ise 21 Eylül 2012'de düzenlenmiş, yeni planlamada limana yapılması düşünülen AVM'ye yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri tepki göstermişti.
Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından 3'üncü kez imar revizyonu yapılarak geçen Haziran ayında askıya çıkarılan planlamaya Konak Belediyesi itirazda bulunmuş, ancak özelleştirme idaresi itirazı reddetmişti.
Devlet Başkanı’ndan yoksulluğa çözüm!
İslam Kerimov’un ölümünden sonra Özbekistan Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Şevket Miramanoviç Mirziyoyev ülkenin kırsal kesimlerinde yoksulluğun ortadan kalkması için ailelerin tavuk besleyip, yumurtalarını satmalarını istedi.
Özgür Avrupa Radyosu’nun haberine göre ülkenin yoksul bölgelerini ziyaret ederek yerel yöneticiler ile toplantılar düzenleyen Şevket Miramanoviç Mirziyoyev, Özbekistan’a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti yöneticileri ile yaptığı toplantıda ailelerin her birinin en az yüz tavuk beslemesini istedi.
Devlet Başkanı Şevket Miramanoviç Mirziyoyev’in yoksulluğa karşı planına göre beslenen her 100 tavuktan günde en az 50 yumurta elde edilebilir. 10 yumurtayı kendisi tüketen aile geri kalan 40 yumurtayı satabilir.
Mirziyoyev yöneticilerle yaptığı toplantıda ‘‘Bütün ülkede kırsal kesimdeki her aile en az 100 tavuk beslemeli. 100 tavuk her halukarda günde en az 50 yumurta verir. Eğer 10 tanesini kendisi yiyip, 40 tanesini satsa fakir aile kalmaz. Eğer bu politikayı herkese anlatıp inandırabilirsek hem insanlar hem de yöneticiler uzun yaşar. ’’ diye konuştu. DHA
Özgür Avrupa Radyosu’nun haberine göre ülkenin yoksul bölgelerini ziyaret ederek yerel yöneticiler ile toplantılar düzenleyen Şevket Miramanoviç Mirziyoyev, Özbekistan’a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti yöneticileri ile yaptığı toplantıda ailelerin her birinin en az yüz tavuk beslemesini istedi.
Devlet Başkanı Şevket Miramanoviç Mirziyoyev’in yoksulluğa karşı planına göre beslenen her 100 tavuktan günde en az 50 yumurta elde edilebilir. 10 yumurtayı kendisi tüketen aile geri kalan 40 yumurtayı satabilir.
Mirziyoyev yöneticilerle yaptığı toplantıda ‘‘Bütün ülkede kırsal kesimdeki her aile en az 100 tavuk beslemeli. 100 tavuk her halukarda günde en az 50 yumurta verir. Eğer 10 tanesini kendisi yiyip, 40 tanesini satsa fakir aile kalmaz. Eğer bu politikayı herkese anlatıp inandırabilirsek hem insanlar hem de yöneticiler uzun yaşar. ’’ diye konuştu. DHA
Bağcılar'da 17 yaşındaki Cansu'nun öldürülme anı kamerada
İstanbul Bağcılar'da, 17 yaşındaki Cansu Çartı'nın sokak ortasında pompalı tüfekle öldürülmesi güvenlik kamerasına yansıdı.
Olay, Bağcılar Çınar Mahallesi'nde önceki sabah 09.15 sıralarında meydana geldi. Emniyet kaynaklarından edinilen bilgiye göre, eski erkek arkadaşı olduğu iddia edilen M.A.K.'den bir süre önce ayrılan Cansu Çartı(17) sabah saatlerinde çalıştığı işyerinden satmak için aldığı börekleri seyyar aracına yükleyerek yola koyuldu. Bir süre genç kızı takip eden M.A.K yanında getirdiği pompalı tüfekle Çartı'nın üzerine ateş açtı. Cansu Çartı olay yerinde hayatını kaybetti.
Uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydı çıktı
Şüpheli M.A.K Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği ekipleri tarafından kısa süre sonra yakalanarak gözaltına alındı. Emniyette yapılan incelemesinde M.A.K'nin 17 yaşında olduğunun belirlenmesi üzerine Üsküdar'da bulunan Çocuk Şube Müdürlüğü'ne gönderildi. Yapılan incelemesinde M.A.K'nin uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydının bulunduğu öğrenildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan M.A.K dün akşam saatlerinde adliyeye sevk edildi. M.A.K çıkartıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Saldırı anı güvenlik kamerasında
Güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde, Cansu Çartı'nın börek arabasıyla sokakta ilerlediği, ardından koşarak gelen M.A.K'nin pompalı tüfekle genç kıza ateş açtığı görülüyor. Vurularak ağır yaralanan Cansu Çartı'nın yere yığıldığı, kısa sürede bir kişinin genç kızın yardımına koştuğu kameraya yansıyor. DHA
Olay, Bağcılar Çınar Mahallesi'nde önceki sabah 09.15 sıralarında meydana geldi. Emniyet kaynaklarından edinilen bilgiye göre, eski erkek arkadaşı olduğu iddia edilen M.A.K.'den bir süre önce ayrılan Cansu Çartı(17) sabah saatlerinde çalıştığı işyerinden satmak için aldığı börekleri seyyar aracına yükleyerek yola koyuldu. Bir süre genç kızı takip eden M.A.K yanında getirdiği pompalı tüfekle Çartı'nın üzerine ateş açtı. Cansu Çartı olay yerinde hayatını kaybetti.
Uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydı çıktı
Şüpheli M.A.K Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği ekipleri tarafından kısa süre sonra yakalanarak gözaltına alındı. Emniyette yapılan incelemesinde M.A.K'nin 17 yaşında olduğunun belirlenmesi üzerine Üsküdar'da bulunan Çocuk Şube Müdürlüğü'ne gönderildi. Yapılan incelemesinde M.A.K'nin uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydının bulunduğu öğrenildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan M.A.K dün akşam saatlerinde adliyeye sevk edildi. M.A.K çıkartıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Saldırı anı güvenlik kamerasında
Güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde, Cansu Çartı'nın börek arabasıyla sokakta ilerlediği, ardından koşarak gelen M.A.K'nin pompalı tüfekle genç kıza ateş açtığı görülüyor. Vurularak ağır yaralanan Cansu Çartı'nın yere yığıldığı, kısa sürede bir kişinin genç kızın yardımına koştuğu kameraya yansıyor. DHA
Abdullah Gül'den KHK yorumu
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül son kanun hükmünde kararname ile akademisyenlerin ihraç edilmesini değerlendirdi. Gül, "Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcı. Ümit ediyorum ki süratle düzeltilir bunlar" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kanun Hükmünde Kararname ile akademisyenlerin ihraç edilmesini üzüntüyle takip ettiğini belirterek, "Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
Abdullah Gül, Ressam Zeynep Aslı Türkeli'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla Harbiye Cemal Reşit Rey Salonu'nda düzenlenen 'Kasdım Budur Şehre Varam, Feryad ü Figan Koparam" adlı sergisinin açılışına katıldı. Törene Abdullah Gül'ün yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Ak Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci katıldı.
Gündeme ilişkin soruları yanıtladı
Abdullah Gül ve Nabi Avcı serginin açılış kurdelesini kestikten sonra sergi alanını gezdi. Gül, açılış programının sonunda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Akademisyenlerin ihraç edilmesi
OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademisyenlerin ihraç edilmesine yönelik bir soru üzerine Abdullah Gül, "Doğrusu bunu üzüntüyle takip ettiğimi beyan etmek isterim. Çünkü hem vicdanla hem de çok adaletle bağdaşmayan birçok durumlar görüyorum, bu kanun hükmünde kararnamelerle ve görevlerine son verilenlerle ilgili. Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
"28 Şubat'ta olanları herkes bilir"
Gül, "Ben hatırlıyorum; 12 Eylül'de güvenlik soruşturmaları vardı. Üniversitede hocaydım. Güvenlik soruşturmasından dolayı üniversiteden ayrılıp yurtdışına gitmek durumunda kaldım. 28 Şubat'ta olanları herkes bilir. Dolayısıyla bu tip vicdanlara ve adalete ters gelen konularda hep prensipli, ilkeli durmak gerekir. Bunları çok rahatsız edici görüyorum. Ümit ederim ki bunlar süratle düzeltilir" seklinde konuştu.
"Bu bataklıklardan sakin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim"
Abdullah Gül'e Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında son günlerde Suriye'den gelen şehit haberleri ve dün Rus uçağının El Bab'ta Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurması da soruldu. Gül, "Çok sayıda şehitlerimiz var. Bu hepimizi derinden üzüyor. Hepsine Allah'tan rahmet dilerim. Bütün ailelerinin acılarını hep beraber paylaşıyoruz. Şüphesiz ki çok üzücü. Şehitleri görünce hiç kimsenin ağzının tadı kalmıyor. Ümit ederim ki, dua ederim ki yeni bu tip üzücü olaylar olmaz. Söylediğiniz kısım teknik bir kısım. Memleketi yöneten arkadaşlar sorumlular, görevlerinin başında bulunan arkadaşların bileceği bir şey. Ama bu bataklıklardan sakin bir şekilde, emin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim" ifadelerini kullandı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kanun Hükmünde Kararname ile akademisyenlerin ihraç edilmesini üzüntüyle takip ettiğini belirterek, "Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
Abdullah Gül, Ressam Zeynep Aslı Türkeli'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla Harbiye Cemal Reşit Rey Salonu'nda düzenlenen 'Kasdım Budur Şehre Varam, Feryad ü Figan Koparam" adlı sergisinin açılışına katıldı. Törene Abdullah Gül'ün yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Ak Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci katıldı.
Gündeme ilişkin soruları yanıtladı
Abdullah Gül ve Nabi Avcı serginin açılış kurdelesini kestikten sonra sergi alanını gezdi. Gül, açılış programının sonunda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Akademisyenlerin ihraç edilmesi
OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademisyenlerin ihraç edilmesine yönelik bir soru üzerine Abdullah Gül, "Doğrusu bunu üzüntüyle takip ettiğimi beyan etmek isterim. Çünkü hem vicdanla hem de çok adaletle bağdaşmayan birçok durumlar görüyorum, bu kanun hükmünde kararnamelerle ve görevlerine son verilenlerle ilgili. Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
"28 Şubat'ta olanları herkes bilir"
Gül, "Ben hatırlıyorum; 12 Eylül'de güvenlik soruşturmaları vardı. Üniversitede hocaydım. Güvenlik soruşturmasından dolayı üniversiteden ayrılıp yurtdışına gitmek durumunda kaldım. 28 Şubat'ta olanları herkes bilir. Dolayısıyla bu tip vicdanlara ve adalete ters gelen konularda hep prensipli, ilkeli durmak gerekir. Bunları çok rahatsız edici görüyorum. Ümit ederim ki bunlar süratle düzeltilir" seklinde konuştu.
"Bu bataklıklardan sakin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim"
Abdullah Gül'e Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında son günlerde Suriye'den gelen şehit haberleri ve dün Rus uçağının El Bab'ta Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurması da soruldu. Gül, "Çok sayıda şehitlerimiz var. Bu hepimizi derinden üzüyor. Hepsine Allah'tan rahmet dilerim. Bütün ailelerinin acılarını hep beraber paylaşıyoruz. Şüphesiz ki çok üzücü. Şehitleri görünce hiç kimsenin ağzının tadı kalmıyor. Ümit ederim ki, dua ederim ki yeni bu tip üzücü olaylar olmaz. Söylediğiniz kısım teknik bir kısım. Memleketi yöneten arkadaşlar sorumlular, görevlerinin başında bulunan arkadaşların bileceği bir şey. Ama bu bataklıklardan sakin bir şekilde, emin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim" ifadelerini kullandı.
9 Şubat 2017 Perşembe
Endonezya'da toprak kayması: 12 ölü
Turistik yanıyla bilinen Endonezya'nın Bali adasında toprak kayması meydana geldi.
Endonezya'nın turistik adası Bali'de toprak kayması meydana geldi.
Olayda ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetti. Adanın kuzey doğusunda bulunan Songan köyünde yaşanan olayda iki kişi ise ağır yaralandı.
Kızıl Haç’a mensup yarım çalışanları, askerler ve polis hayatta kalanları kurtarmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Ulusal Afet Yönetimi Kurulu Sözcüsü, aşırı yağmurların tetiklediği heyelanın yerel saatle 23:00 (TSİ18:00) dolaylarında yaşandığı belirtti Toprak kayması sonucunda 5 evin yerle bir olduğu bildirildi. Hayatını kaybedenler arasında biri 7 yaşında bir kız çocuğu, diğeri ise 1 yaşında bir bebek ile annelerinin de olduğu belirtildi.
Endonezya'nın turistik adası Bali'de toprak kayması meydana geldi.
Olayda ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetti. Adanın kuzey doğusunda bulunan Songan köyünde yaşanan olayda iki kişi ise ağır yaralandı.
Kızıl Haç’a mensup yarım çalışanları, askerler ve polis hayatta kalanları kurtarmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Ulusal Afet Yönetimi Kurulu Sözcüsü, aşırı yağmurların tetiklediği heyelanın yerel saatle 23:00 (TSİ18:00) dolaylarında yaşandığı belirtti Toprak kayması sonucunda 5 evin yerle bir olduğu bildirildi. Hayatını kaybedenler arasında biri 7 yaşında bir kız çocuğu, diğeri ise 1 yaşında bir bebek ile annelerinin de olduğu belirtildi.
TSK: Rus uçakları kazaen Türk unsurlarını vurdu, 3 şehit
El Bab'daki çatışmalar sırasında üç asker şehit oldu, 11 asker yaralandı. Genelkurmay Başkanlığı, bir Rus savaş uçağının yanlışlıkla Türk askerini hedef aldığını açıkladı. Moskova da olayı doğruladı. Rusya Devlet Başkanı Putin olaydan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak üzüntüsünü iletti.
Rus savaş uçağı El Bab'ta Türk askerlerini vurdu, üç asker şehit oldu 1'i ağır 11 asker yaralandı.
Türk askerlerinin bulunduğu binayı DAEŞ’e dönük bombardıman yapan Rus uçağı hedef aldı. Saat 08.40'da gerçekleşen olayda, bina enkaza dönüştü.
Olaydan yaklaşık 9 saat sonra ilk açıklamayı Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Açıklamada olayın kazaen yaşandığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde, 09 Şubat 2017 tarihinde saat 08:40 sularında, Rusya Federasyonuna ait bir savaş uçağı tarafından DEAŞ hedeflerine icra edilen hava harekatı esnasında, kazaen TSK unsurlarının olduğu bir binaya isabet eden bomba ile üç kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 11 kahraman silah arkadaşımız ise yaralanmıştır. Yaralı personelimiz tedavilerinin yapılması maksadıyla süratle hastaneye ulaştırılmıştır.
RF yetkilileri, söz konusu olayın bir kaza olduğunu ifade ederek, üzüntülerini ve taziye dileklerini iletmişlerdir. Olayla ilgili inceleme ve çalışmalar iki tarafça sürdürülmektedir.
Ayrıca, aynı olayla ilgili olarak RF Cumhurbaşkanı Sayın Vladimir PUTİN, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a üzüntülerini belirterek başsağlığı dileğinde bulunmuşlardır."
Olayın ardından olağanüstü bir diplomasi trafiği yaşandı. Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüştü. İki ülke genelkurmay başkanlıkları arasında daha önce kurulan acil askeri hattan temas sağlandı.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Vladimir Putin telefon görüşmesi yaptı. Bu görüşmeye ilişkin ilk açıklama Kremlin'den yapıldı. Kazayla ilgili herhangi bir ifadeye yer verilmeyen açıklamada, iki liderin Suriye’de DAEŞ ve diğer terör örgütlerine karşı operasyonlar sırasında askeri koordinasyonun geliştirilmesi konusunda uzlaştığı duyuruldu.
Genelkurmayın açıklaması da bu diploması trafiğinin ardından geldi.
Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı arayarak üzüntülerini iletti.
Suriye'deki Türk askerlerine 24 Kasım'da 2016'da da bir hava saldırısı düzenlenmiş ancak bu saldırının kim tarafından yapıldığı ortaya çıkmamıştı. ntvmsnc
Rus savaş uçağı El Bab'ta Türk askerlerini vurdu, üç asker şehit oldu 1'i ağır 11 asker yaralandı.
Türk askerlerinin bulunduğu binayı DAEŞ’e dönük bombardıman yapan Rus uçağı hedef aldı. Saat 08.40'da gerçekleşen olayda, bina enkaza dönüştü.
Olaydan yaklaşık 9 saat sonra ilk açıklamayı Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Açıklamada olayın kazaen yaşandığı vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde, 09 Şubat 2017 tarihinde saat 08:40 sularında, Rusya Federasyonuna ait bir savaş uçağı tarafından DEAŞ hedeflerine icra edilen hava harekatı esnasında, kazaen TSK unsurlarının olduğu bir binaya isabet eden bomba ile üç kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 11 kahraman silah arkadaşımız ise yaralanmıştır. Yaralı personelimiz tedavilerinin yapılması maksadıyla süratle hastaneye ulaştırılmıştır.
RF yetkilileri, söz konusu olayın bir kaza olduğunu ifade ederek, üzüntülerini ve taziye dileklerini iletmişlerdir. Olayla ilgili inceleme ve çalışmalar iki tarafça sürdürülmektedir.
Ayrıca, aynı olayla ilgili olarak RF Cumhurbaşkanı Sayın Vladimir PUTİN, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a üzüntülerini belirterek başsağlığı dileğinde bulunmuşlardır."
Olayın ardından olağanüstü bir diplomasi trafiği yaşandı. Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüştü. İki ülke genelkurmay başkanlıkları arasında daha önce kurulan acil askeri hattan temas sağlandı.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Vladimir Putin telefon görüşmesi yaptı. Bu görüşmeye ilişkin ilk açıklama Kremlin'den yapıldı. Kazayla ilgili herhangi bir ifadeye yer verilmeyen açıklamada, iki liderin Suriye’de DAEŞ ve diğer terör örgütlerine karşı operasyonlar sırasında askeri koordinasyonun geliştirilmesi konusunda uzlaştığı duyuruldu.
Genelkurmayın açıklaması da bu diploması trafiğinin ardından geldi.
Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ı arayarak üzüntülerini iletti.
Suriye'deki Türk askerlerine 24 Kasım'da 2016'da da bir hava saldırısı düzenlenmiş ancak bu saldırının kim tarafından yapıldığı ortaya çıkmamıştı. ntvmsnc
En yaşlı ABD'li öldü
ABD'nin en yaşlısı ünvanını taşıyan Adele Dunlap 114 yaşında haata gözlerini yumdu. Ünvanın yeni sahibi 113 yaşındakiDelphine Gibson oldu.
ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanına sahip Adele Dunlap adlı 114 yaşındaki kadın, New Jersey eyaletinde hayatını kaybetti.
Dünya genelinde 110 yaşın üzerindeki kişileri izleyen "Gerontology Research Group"un verilerine göre Dunlap, Temmuz 2016'dan bu yana ABD'nin en yaşlı kişisiydi.
Doğum tarihi 12 Aralık 1902 olan Adele Dunlap'ın ölümünün ardından ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanının Pensilvanya'da ikamet eden 113 yaşındaki Delphine Gibson'a geçtiği bildirildi.
Dunlap'ın evlenmeden önce bir süre öğretmenlik yaptığı, daha sonra ise üç çocuğunu büyütmek için işten ayrıldığı belirtildi.
Ömrünün son 14 yılını bakımevinde geçiren Dunlap'ın bir sigorta şirketinde çalışan eşinin ise 1963 yılında öldüğü kaydedildi.
Adele Dunlap'ın oğlu Earl Dunlap, annesinin uzun yaşam sürmesine ilişkin daha önce gazetecilere yaptığı açıklamada, onun hiç yürüyüş ve benzeri egzersiz faaliyeti olmadığını söylemişti.
Oğul Dunlap, annesinin zayıf ya da şişman olmadığını dile getirerek, "Sigara içiyordu ancak babam ilk kalp krizini geçirince ikisi de bıraktı. Yemek istediği her şeyi yer." ifadelerini kullanmıştı.
ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanına sahip Adele Dunlap adlı 114 yaşındaki kadın, New Jersey eyaletinde hayatını kaybetti.
Dünya genelinde 110 yaşın üzerindeki kişileri izleyen "Gerontology Research Group"un verilerine göre Dunlap, Temmuz 2016'dan bu yana ABD'nin en yaşlı kişisiydi.
Doğum tarihi 12 Aralık 1902 olan Adele Dunlap'ın ölümünün ardından ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanının Pensilvanya'da ikamet eden 113 yaşındaki Delphine Gibson'a geçtiği bildirildi.
Dunlap'ın evlenmeden önce bir süre öğretmenlik yaptığı, daha sonra ise üç çocuğunu büyütmek için işten ayrıldığı belirtildi.
Ömrünün son 14 yılını bakımevinde geçiren Dunlap'ın bir sigorta şirketinde çalışan eşinin ise 1963 yılında öldüğü kaydedildi.
Adele Dunlap'ın oğlu Earl Dunlap, annesinin uzun yaşam sürmesine ilişkin daha önce gazetecilere yaptığı açıklamada, onun hiç yürüyüş ve benzeri egzersiz faaliyeti olmadığını söylemişti.
Oğul Dunlap, annesinin zayıf ya da şişman olmadığını dile getirerek, "Sigara içiyordu ancak babam ilk kalp krizini geçirince ikisi de bıraktı. Yemek istediği her şeyi yer." ifadelerini kullanmıştı.
Adil kullanım kotası değişiyor
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, adil kullanım kotasında yeni düzenlemenin müjdesini verdi. Gece kullanımı kotadan düşülmeyecek
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen 7 Şubat Dünya İnternet Günü ve Güvenli İnternet Merkezi Tanıtım Programı’na katıldı.
Programda konuşan Bakan Arslan, son 100 yılın en önemli olaylarından birinin internetin icadı olduğunu kaydederek, "Öyle bir seviye ki artık vazgeçilmez, adeta hayatımızın olmazsa olmazı. Hayatımızın her alanında kullandığımız adeta davranış kalıplarımızı, alışkanlıklarımızı değiştiren, nerede olursa olsun her insanı dünya vatandaşı paydasında yeni bir yaşam tarzı edinmeye, dünyayla eş zamanlı, dünyayla birlikte yeni bir tarz oluşturmaya da iten bir sektör. Bir bakıma internet küresel sistemin kültürel merkezi haline geldi.
İnternet sınırsız, hiyerarşinin olmadığı ve yenilikçi nitelenen yapısıyla özellikle gençlerimiz için önemli bir çekim merkezi. İnternet gerçeğini kabul ederken çocuklarımız üzerindeki etkilerini de kabul etmemiz gerekir. Gençlerimiz internet, özgürlükleri, istedikleri gibi kullanabildikleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri ve toplumsal baskılardan uzak, herhangi bir sorumluluk taşımadıkları bir mekan gibi görünebilir.
Reel hayatta, her ne ki suçsa her ne ki kültürümüzün bir parçası olarak yapılmaması gerekiyorsa aynı şeylerin burada da yapılmaması gerektiğini özellikler etik açısından bilmemiz gerekir. O da yetmez yasalar karşısında aynı oranda suç olduğunu belki ortaya çıkması biraz zaman alabilir ama buna karşı sorumluluğumuzun da devam ettiğini bilmemiz gerekir. Dolayısıyla internette yerleşik değerlerimiz adeta yeniden üretiliyor. Örf ve adetlerimiz internet ortamında ne yazık ki değerini yitiriyor, insanı değerler de bu mekanda farklılık arz ediyor. Bu nedenle internetteki içerik ve gençlerin sörf yaparken nerede ne yaptıkları bence büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullandı.
ADİL KULLANIM KOTASI AÇIKLAMASI
Bakan Ahmet Arslan, Adil Kullanım Kotası noktası ile ilgili, Mayıs ayından itibaren kademeli bir geçiş olacak ve 2018 sonu itibariyle tamamen kaldırılacak. Özellikle gece kullanılan internette kotadan düşülmeyecek bunu da tekrar vurgulayalım" şeklinde konuştu.
ADİL KULLANIM KOTASI NEDİR?
Adil Kullanım Kotası (AKK) veya Adil Kullanım Noktası (AKN) olarak da geçer. İnternet kullanıcılarının şebeke kullanımı sırasında yoğun veri trafiği uygulayarak neden olabileceği teknik problemleri, hasarları ve ağdaki verimliliğin düşmesini önlemek amacıyla planlanmış bir uygulamadır.
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen 7 Şubat Dünya İnternet Günü ve Güvenli İnternet Merkezi Tanıtım Programı’na katıldı.
Programda konuşan Bakan Arslan, son 100 yılın en önemli olaylarından birinin internetin icadı olduğunu kaydederek, "Öyle bir seviye ki artık vazgeçilmez, adeta hayatımızın olmazsa olmazı. Hayatımızın her alanında kullandığımız adeta davranış kalıplarımızı, alışkanlıklarımızı değiştiren, nerede olursa olsun her insanı dünya vatandaşı paydasında yeni bir yaşam tarzı edinmeye, dünyayla eş zamanlı, dünyayla birlikte yeni bir tarz oluşturmaya da iten bir sektör. Bir bakıma internet küresel sistemin kültürel merkezi haline geldi.
İnternet sınırsız, hiyerarşinin olmadığı ve yenilikçi nitelenen yapısıyla özellikle gençlerimiz için önemli bir çekim merkezi. İnternet gerçeğini kabul ederken çocuklarımız üzerindeki etkilerini de kabul etmemiz gerekir. Gençlerimiz internet, özgürlükleri, istedikleri gibi kullanabildikleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri ve toplumsal baskılardan uzak, herhangi bir sorumluluk taşımadıkları bir mekan gibi görünebilir.
Reel hayatta, her ne ki suçsa her ne ki kültürümüzün bir parçası olarak yapılmaması gerekiyorsa aynı şeylerin burada da yapılmaması gerektiğini özellikler etik açısından bilmemiz gerekir. O da yetmez yasalar karşısında aynı oranda suç olduğunu belki ortaya çıkması biraz zaman alabilir ama buna karşı sorumluluğumuzun da devam ettiğini bilmemiz gerekir. Dolayısıyla internette yerleşik değerlerimiz adeta yeniden üretiliyor. Örf ve adetlerimiz internet ortamında ne yazık ki değerini yitiriyor, insanı değerler de bu mekanda farklılık arz ediyor. Bu nedenle internetteki içerik ve gençlerin sörf yaparken nerede ne yaptıkları bence büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullandı.
ADİL KULLANIM KOTASI AÇIKLAMASI
Bakan Ahmet Arslan, Adil Kullanım Kotası noktası ile ilgili, Mayıs ayından itibaren kademeli bir geçiş olacak ve 2018 sonu itibariyle tamamen kaldırılacak. Özellikle gece kullanılan internette kotadan düşülmeyecek bunu da tekrar vurgulayalım" şeklinde konuştu.
ADİL KULLANIM KOTASI NEDİR?
Adil Kullanım Kotası (AKK) veya Adil Kullanım Noktası (AKN) olarak da geçer. İnternet kullanıcılarının şebeke kullanımı sırasında yoğun veri trafiği uygulayarak neden olabileceği teknik problemleri, hasarları ve ağdaki verimliliğin düşmesini önlemek amacıyla planlanmış bir uygulamadır.
MEB'den din dersine AİHM ayarı
Zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı AİHM kararına göre yeniden düzenlendi. Buna göre müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak.Dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu’na zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı hakkında sunum yaptı. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde ses getirecek bazı değişiklikler yapılacak. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu” tespiti de göz önüne alınarak ders programında birçok yeniliğe yer verilecek. Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk müşavirleri ve uluslararası hukuk uzmanları tarafından da gözden geçirilen din dersine ilişkin müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak. Örneğin, dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Alevilik konusu genişletilecek
Alevilik-Bektaşilik konusu mevcut müfredatta, “İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” ünitesi altında yer alıyor. 12. sınıf Din Kültürü ders kitabında sadece 4 sayfa yer verilen Alevilik konusunun kapsamı genişletilecek. Bakanlık, müfredatın geliştirilmesi için Alevi dedeleriyle ortak bir komisyon oluşturdu. Alevilikle ilgili cemevi, ‘cem’in yapılışı ve Muharrem Orucu ayrıntılı anlatılacak.
AİHM 'özgürlüğe aykırı' demişti
AİHM, eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davayı, 14 Eylül 2014’te karara bağladı. AİHM, kullanılmakta olan din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun ait olduğu Sünni İslam’a daha fazla yer ayrılmasının “beyin yıkamak” anlamına gelmediğini belirtti. Dersin, Alevi öğrencileri kendi değerleri ve okulları arasında bir çatışmaya ittiğine dikkat çekildi. AİHM, çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu tespitinde bulundu.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu’na zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı hakkında sunum yaptı. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde ses getirecek bazı değişiklikler yapılacak. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu” tespiti de göz önüne alınarak ders programında birçok yeniliğe yer verilecek. Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk müşavirleri ve uluslararası hukuk uzmanları tarafından da gözden geçirilen din dersine ilişkin müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak. Örneğin, dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Alevilik konusu genişletilecek
Alevilik-Bektaşilik konusu mevcut müfredatta, “İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” ünitesi altında yer alıyor. 12. sınıf Din Kültürü ders kitabında sadece 4 sayfa yer verilen Alevilik konusunun kapsamı genişletilecek. Bakanlık, müfredatın geliştirilmesi için Alevi dedeleriyle ortak bir komisyon oluşturdu. Alevilikle ilgili cemevi, ‘cem’in yapılışı ve Muharrem Orucu ayrıntılı anlatılacak.
AİHM 'özgürlüğe aykırı' demişti
AİHM, eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davayı, 14 Eylül 2014’te karara bağladı. AİHM, kullanılmakta olan din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun ait olduğu Sünni İslam’a daha fazla yer ayrılmasının “beyin yıkamak” anlamına gelmediğini belirtti. Dersin, Alevi öğrencileri kendi değerleri ve okulları arasında bir çatışmaya ittiğine dikkat çekildi. AİHM, çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu tespitinde bulundu.
Fransa'da sandığa müdahale endişesi
ABD Başkanlık seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiği tartışmasının ardından bu kez de Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimine siber müdahale endişesi yaşanıyor.
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, Dış İstihbarat Servisi (DGSE) raporları doğrultusunda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışından gelecek olası bir siber saldırıdan endişe duyduğu bildirildi.
Fransa’da skandal haberleri ortaya çıkarmasıyla ünlü Le Canard Enchaine gazetesi, DGSE raporları doğrultusunda Cumhurbaşkanı François Hollande’ın önümüzdeki haftalar içinde konuyu görüşmek için Savunma Konseyi’ni Elysee Sarayı’nda toplayacağını yazdı.
DGSE’nin, Rus gizli servisinin, ABD’de Donald Trump’ın seçimi kazanmasında önemli rolü olduğuna inandığını kaydeden gazete, Fransa’da nisan ve mayıs ayında iki turlu düzenlenecek seçimlerde de siber saldırı olasılığının göz ardı edilmediğini kaydetti.
Fransız gazetesi, Elysee Sarayı’ndan bir yetkilinin, “Savunma Konseyi’nin önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir toplantısında konu gündeme gelecek.'' şeklindeki sözüne yer verdi.
Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen ay yaptığı açıklamada, ülkesinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ABD’de olduğu gibi siber saldırıya hedef olabileceği uyarısında bulunmuştu.
Savunma Bakanı Le Drian, "ABD'de olduğu gibi Fransa'daki seçimlerde de siber saldırı yapılması ihtimalini dışlamıyoruz. Bunun için herkese çok dikkatli olması çağrısında bulunuyorum.” demişti.
Le Drain, Fransa’nın seçimlerde siber saldırı tehdidinden muaf olmadığını vurgulayarak, “Bunun tersini düşünmek saflık olur” ifadesini kullanmıştı.
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, Dış İstihbarat Servisi (DGSE) raporları doğrultusunda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışından gelecek olası bir siber saldırıdan endişe duyduğu bildirildi.
Fransa’da skandal haberleri ortaya çıkarmasıyla ünlü Le Canard Enchaine gazetesi, DGSE raporları doğrultusunda Cumhurbaşkanı François Hollande’ın önümüzdeki haftalar içinde konuyu görüşmek için Savunma Konseyi’ni Elysee Sarayı’nda toplayacağını yazdı.
DGSE’nin, Rus gizli servisinin, ABD’de Donald Trump’ın seçimi kazanmasında önemli rolü olduğuna inandığını kaydeden gazete, Fransa’da nisan ve mayıs ayında iki turlu düzenlenecek seçimlerde de siber saldırı olasılığının göz ardı edilmediğini kaydetti.
Fransız gazetesi, Elysee Sarayı’ndan bir yetkilinin, “Savunma Konseyi’nin önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir toplantısında konu gündeme gelecek.'' şeklindeki sözüne yer verdi.
Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen ay yaptığı açıklamada, ülkesinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ABD’de olduğu gibi siber saldırıya hedef olabileceği uyarısında bulunmuştu.
Savunma Bakanı Le Drian, "ABD'de olduğu gibi Fransa'daki seçimlerde de siber saldırı yapılması ihtimalini dışlamıyoruz. Bunun için herkese çok dikkatli olması çağrısında bulunuyorum.” demişti.
Le Drain, Fransa’nın seçimlerde siber saldırı tehdidinden muaf olmadığını vurgulayarak, “Bunun tersini düşünmek saflık olur” ifadesini kullanmıştı.
Gar katliamının simgesi öğretmen mahkemede konuştu
Ankara Garı'nda 10 Ekim 2015'de düzenlenen canlı bomba saldırısı sonrası, katliamın simgesi haline gelen öğretmen İzzettin Çevik, bugünkü duruşmada ifade verdi. İfadesinde sanığa ismiyle seslenen Çevik, "Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" dedi. Öte yandan katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik'in ifadesi sırasında 2 kişi bayıldı.
Katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmazım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hakim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hakim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hakim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor. DHA
Katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmazım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hakim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hakim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hakim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor. DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)