MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yıl mesajında, dün Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yapılan MGK toplantısını eleştirerek, "Ne acıdır ki, kaçak ve karanlık sarayda Atatürk resmini asmadan toplanan MGK’nın gerçek ve hakiki gündemi sanaldır, millet ve devlet menfaatiyle asla bağdaşmamaktadır" dedi. Cumhurbaşkanlığı kaynakları ise Saray'da çalışmaların devam ettiğini ve Atatürk portresinin de salona asılacağını belirttiler.
Bahçeli’nin yeni yıl mesajı şöyle; "2014 yılının bitmesine, yepyeni bir senenin başlamasına yalnızca saatler kalmıştır. Türk milleti ve insanlık zorluklar içinde geçen bir yılı geride bırakmıştır. 2014; tarihte eşine ve benzerine az rastlanır olayların vasat bulduğu bir yıl olarak akıllarda kalmıştır. Takvim yapraklarının 2015’i göstermesine az bir süre kala geçmiş gün ve ayların etraflıca muhasebesini yapmak, geleceğe dönük umutları yeni baştan güncellemek zannediyorum en akılcı yoldur. Türkiye 2014 yılında yerinde saymak şöyle dursun, gerilemiş, gerginliklere hapsolmuş ve önünü görememenin ağır sancılarını yaşamıştır. Önceki yılların fevkinde olacak şekilde, 2014 yılında adalet susmuş, hukuk yerlerde sürünmüş, insaf ve vicdan rafa kalkmıştır. İşbirliği kanalları tıkanmış, uzlaşma ve diyalog yolları kapanmıştır. Ahlaki ilkeler, demokratik teamüller, milli ve manevi değerler 17-25 Aralık failleri, rüşvet ve yolsuzluk zanlıları tarafından ötelenmiş, ölümcül operasyonlara tabi tutulmuştur. 2014 yılı; hırsızların, soygun çetelerinin, haram kadrolarının, devlet hazinesini yağmalayan, milli kaynakları zimmetine geçiren suç şebekelerinin taarruz, tahrik ve tertibine sahne olmuştur. Ne yazık ki, yetim malına el uzatan, fakir fukara hakkına göz koyan gayri milli ve gayri ahlaki zihniyet, 2014 yılını zehir etmiş, her değere, her emanete savaş açmıştır."
"Bu itibarla Türkiye’miz 2014 yılında hiç olmadığı, hiç görülmediği kadar yorulmuş ve hırpalanmıştır. Geride kalan aylar göstermiştir ki, ülkemiz çok kötü bir yönetimin baskı ve şantajı altında kıvranmıştır. AKP Hükümeti, milletimizle gönül ve mensubiyet bağını tamamıyla koparmıştır. Milli irade; haksızlığın, hukuksuzluğun, ilkesizliğin ve usulsüzlüğün kılıfı, saklandığı kisvesi haline getirilmiştir. 2014’de AKP’nin kirli çamaşırları, karanlık ilişkileri, kapalı devre sürdürdüğü irtibatları birer birer açığa ve ortaya çıkmıştır. Yolsuzluk batağına saplanan, yozlaşma çukuruna düşen Hükümet, doğruları çarpıtmak, adalet mekanizmasını çürütmek için inkar ve yalan yoluna başvurmuştur. Rüşvetçiler korumaya alınmış, kaçakçılar, kasacılar, kutucular, vurguncular, yüzdeciler, havuzcular güvenceye kavuşturulmuştur. 2014’de adalet kaybetmiş, ahlaksızlık kazanmıştır. Yolsuzluk şantiyesinin başında duran, organize soygunu sevk ve idare eden saray müdavimleri milletimizin güvenini kötüye kullanmış, hukuki süreçlere ’darbe yapılıyor’ iftirasıyla kara çalmıştır. Esasen darbe hukuk insanlarına yapılmıştır. Gerçek darbe emniyet güçlerini, milli beka ve demokrasiyi hedeflemiştir. Millet evlatları bir yanda yırtık ayakkabı giyip sefalet ve mağduriyet yaşarken, diğer yanda saraylar yaptırıp içine doluşanlar haksızlığın sembolü, vicdansızlığın numunesi olmuşlardır."
"Başta Soma ve Ermenek olmak üzere, bir dilim ekmek uğruna yerin metrelerce altında hayatını kaybeden kardeşlerimizin acısını yüreğinde duymayan, yasını kalben tutmayan kim varsa; kolay yoldan kazanmanın, çalarak servet elde etmenin peşine takılmıştır. Çalışmadan zenginleşmeyi, tasarruf etmeden kalkınmayı, yatırım yapmadan büyümeyi, sürekli borçlanarak refah içinde yaşamayı, dahası yolsuzluklara alışmayı kurumsallaştıran bir siyaset anlayışının bedelini gelecek nesiller ağır bir biçimde ödeyecektir. Bu yakın tehlikenin önlenmesi, Türkiye’nin adalet rayına tekrar oturması 2015 yılında mutlaka sağlanmalı, rüşvet ve yolsuzluk çamuruna bulaşanlar adil ve bağımsız yargı önünde kesinlikle hesap vermelidir. Diğer yandan, 2014 yılı bölücü terörün zirveye tırmandığı, ihanet sürecinin ve melanet müzakerelerin hız kazandığı kayıp bir dönem olarak hafızalarda kalacaktır. Hükümet PKK’ya ve bölücü çevrelere Türkiye’yi ikram etmek, milli varlığımızı ve kardeşliğimizi peşkeş çekmek için işbirlikçilerle beraber kuyruğa girmiştir."
"Şu anda Türkiye, çok ciddi risk ve tehditlerle boğuşmaktadır. Milli güvenliğimiz aşırı tehlikelerle karşı karşıyadır. Süreç ihaneti PKK’yı umutlandırmış, bölücülere ve bölücülüğe moral vermiş, motivasyon sağlamıştır. Cizre’de çıkan olaylar, PKK ile Hüda-Par arasındaki kanlı çatışma ülkemizin ne hallere düşürüldüğünün, egemenlik haklarımızın nasıl çiğnendiğinin çok açık delili olmuştur. ’Kandil’e nanik yapılıyor’ diyen çürümüş iktidar mensupları, Türkiye’nin çıkarları yerine PKK’nın hain emellerini savunacak kadar milli ahlak ve ruhtan uzaklaşmışlardır. Tıpkı Ayn el Arap bahanesiyle Ekim ayının ilk haftasında çıkarılan vahşet manzaraları gibi, Cizre ve hatta Silopi’de de terör kapkara yüzünü bir kez daha göstermiştir. Buna rağmen AKP Hükümeti vatan topraklarındaki terörist hesaplaşmasını sadece izlemekle, uzaktan uzağa seyretmekle yetinmiştir. Türkiye ateşe verilirken, Hükümet kısır gündemlerin, sonu olmayan hezeyanların, vahim nitelikli akıl tutulmalarının girdabına düşmüştür. Cizre’deki hain ve kanlı kamplaşmayı karanlık ellerin provokasyonu veya paralel yapılanmanın tezgahı olarak tevil ve izah edenler, aslında Türkiye’ye en büyük hüsranı yaşatan aciz ve teslimiyetçi zihniyettir. Ne acıdır ki, kaçak ve karanlık sarayda Atatürk resmini asmadan toplanan MGK’nın gerçek ve hakiki gündemi sanaldır, millet ve devlet menfaatiyle asla bağdaşmamaktadır."
Bahçeli, MGK'nın yapıldığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki Hilal Salonu'nda Atatürk portresi bulunmamasını eleştirdi
"Beklentimiz ve dileğimiz; 2015 yılında geçmişteki yanlış politikaların ve hatalı uygulamaların bir daha tekrarlanmaması, Türk milletinin tavizkar ve terör sevdalısı iktidardan kurtulmasıdır. Çözülme ve çöküşe neden olan sorunlardan arınabilmenin tek çaresi şüphesiz milletimizin azim ve kararında ki sarsılmaz isabete bağlı olacaktır. Bu çerçevede Türk milletinin muhteşem mazisinde göstermiş olduğu asil mücadelesinin bir benzerini 2015’de de ortaya koyacağına ve bunu onurlu tercihiyle tekrarlayacağına yürekten inanıyorum. Yeni yılda ve daha nice yıllarda büyük milletimizin gücüne inanarak, ümidimizi canlı tutarak, karamsarlığa kapılmadan, yorulmadan, kardeşlik hukukuna sadık kalarak medeniyetimizi hak ettiği mevkilere çıkaracağımızdan kimse kuşku duymamalıdır. Yeni ümitler ve yeni beklentilerle girilen yeni yılda öncelikle temennim ülkemiz ve tüm dünyada huzurun, sevginin ve hoşgörünün egemen olmasıdır. Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimin, Türk-İslam aleminin yeni yılını tebrik ediyor, Cenab-ı Allah’tan huzur ve esenlik içinde geçecek bir sene diliyorum."
CUMHURBAŞKANLIĞI KAYNAKLARI: ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR
MGK toplantısının yapıldığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki Hilal salonu'nda Atatürk portresinin olmaması eleştiri konusu olmuştu. Cumhurbaşkanlığı kaynakları Saray'da çalışmaların devam ettiğini ve eksikliklerin hızla giderilmeye çalışıldığını belirtti. Kaynaklar, portre, tablo, saat gibi detayların da ilerleyen günlerde gerekli yerlere yerleştirilerek eksikliklerin giderileceğini ifade etti.
31 Aralık 2014 Çarşamba
Diyanet'ten yılbaşı mesajı...
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Yılbaşı nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Yılbaşı, noel gibi konularda toplumda bir tartışma yaşanır. Gönül ister ki her sene bu mevsimler geldiğinde bu tartışmayı yapmak yerine iç içe geçmiş insanlıklarımızı sorgulamaya fırsat veren bir milat olsun her yılbaşı” dedi.
Görmez, Altındağ İlçe Müftülüğü yeni hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmasına, 2 gün sonra idrak edilecek Mevlit Kandili’ni kutlayarak başladı. Mekanların ve binaların değişmesinin önemli olduğunu belirten Görmez, estetik ve güzel olmasının da dinin emirleri arasında yer aldığını ifade etti. Görmez, “Ancak sadece mekanların, binaların değil, mühim olan yaptığımız hizmetlerin muhtevasını değiştirmemiz” değerlendirmesinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak son yıllarda bütün görev tanımlarını yeniden değiştirmek için uğraştıklarına dikkati çeken Görmez, şöyle konuştu:
“Cami, sadece namaz kılma mekanı değil. İmam, sadece namaz kıldırmak için orada değildir. Toplumun bütün dertleriyle dertlenen, gözyaşlarını dindiren, sokak çocuklarıyla ilgilenen, yetimle fakirle dost olan, onunla kardeş olan, nerede derdi olan bir vatandaşımız, bir insanımız varsa hemen onun yanına gidip, onunla hemdert olan bir insandır, din gönüllüsüdür. Atanmış din görevlisi yok, adanmış din gönüllüsü olmalı. Bizim tanımımız bu. Hiç kimse namaz kıldırmak için sadece orada o vazifeyi ifa etmez.”
“MÜFTÜ SIRADAN BİR BÜROKRAT DEĞİL”
Namazın Allah’ın emri olduğunu vurgulayan Görmez, “Aynı şekilde müftü sıradan bir bürokrat değil. İmamların amiri, Diyanet’in o ildeki, o ilçedeki idarecisi değil, sadece o şehrin bütün dini hayatı, bütün manevi hayatıyla ilgilenen, kadınlarla, çocuklarla, gençlerle, ailelerle, onların her türlü sorunlarıyla ilgilenen, Din-i Mübin-i İslam’ın o rahmet mesajını her tarafa ulaştıran insandır aynı zamanda. Onun için mühim olan bu görev tanımlarımızı değiştirmemiz. Müftülükler, sıradan bir devlet dairesi değildir, asla olmamalıdır. Her türlü vatandaşın girdiği, derdiğini anlattığı, derdine çare aradığı, derdine derman aradığı bir mekan olmalıdır aynı zamanda. Orası bir şefkat yuvası, orası bir merhamet ocağı olmalıdır. Yüce dinimiz bize bunu emretmiştir” şeklinde konuştu.
Görmez, yolda insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırıp, yerine koymayı imanın tarifi içine yerleştirmiş bir peygamberin ümmeti olduklarını dile getirdi. Ülkenin her tarafında bu görev tanımlarını değiştirmeye çalıştıklarına işaret eden Görmez, din hizmetinin sadece namaz, oruç ve hac gibi ibadetlere indirgenemeyeceğini anlattı. Sözcü
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Yılbaşı, noel gibi konularda toplumda bir tartışma yaşanır. Gönül ister ki her sene bu mevsimler geldiğinde bu tartışmayı yapmak yerine iç içe geçmiş insanlıklarımızı sorgulamaya fırsat veren bir milat olsun her yılbaşı” dedi.
Görmez, Altındağ İlçe Müftülüğü yeni hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmasına, 2 gün sonra idrak edilecek Mevlit Kandili’ni kutlayarak başladı. Mekanların ve binaların değişmesinin önemli olduğunu belirten Görmez, estetik ve güzel olmasının da dinin emirleri arasında yer aldığını ifade etti. Görmez, “Ancak sadece mekanların, binaların değil, mühim olan yaptığımız hizmetlerin muhtevasını değiştirmemiz” değerlendirmesinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak son yıllarda bütün görev tanımlarını yeniden değiştirmek için uğraştıklarına dikkati çeken Görmez, şöyle konuştu:
“Cami, sadece namaz kılma mekanı değil. İmam, sadece namaz kıldırmak için orada değildir. Toplumun bütün dertleriyle dertlenen, gözyaşlarını dindiren, sokak çocuklarıyla ilgilenen, yetimle fakirle dost olan, onunla kardeş olan, nerede derdi olan bir vatandaşımız, bir insanımız varsa hemen onun yanına gidip, onunla hemdert olan bir insandır, din gönüllüsüdür. Atanmış din görevlisi yok, adanmış din gönüllüsü olmalı. Bizim tanımımız bu. Hiç kimse namaz kıldırmak için sadece orada o vazifeyi ifa etmez.”
“MÜFTÜ SIRADAN BİR BÜROKRAT DEĞİL”
Namazın Allah’ın emri olduğunu vurgulayan Görmez, “Aynı şekilde müftü sıradan bir bürokrat değil. İmamların amiri, Diyanet’in o ildeki, o ilçedeki idarecisi değil, sadece o şehrin bütün dini hayatı, bütün manevi hayatıyla ilgilenen, kadınlarla, çocuklarla, gençlerle, ailelerle, onların her türlü sorunlarıyla ilgilenen, Din-i Mübin-i İslam’ın o rahmet mesajını her tarafa ulaştıran insandır aynı zamanda. Onun için mühim olan bu görev tanımlarımızı değiştirmemiz. Müftülükler, sıradan bir devlet dairesi değildir, asla olmamalıdır. Her türlü vatandaşın girdiği, derdiğini anlattığı, derdine çare aradığı, derdine derman aradığı bir mekan olmalıdır aynı zamanda. Orası bir şefkat yuvası, orası bir merhamet ocağı olmalıdır. Yüce dinimiz bize bunu emretmiştir” şeklinde konuştu.
Görmez, yolda insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırıp, yerine koymayı imanın tarifi içine yerleştirmiş bir peygamberin ümmeti olduklarını dile getirdi. Ülkenin her tarafında bu görev tanımlarını değiştirmeye çalıştıklarına işaret eden Görmez, din hizmetinin sadece namaz, oruç ve hac gibi ibadetlere indirgenemeyeceğini anlattı. Sözcü
yılbaşında kar yağacak mı?
Kar yağışı iyiden iyiye yüzünü gösterdi. Meteorolji İşleri hava durumu bilgilerine göre İstanbul, Düzce, Kütahya, Eskişehir, Çanakkale, Sakarya ile birlikte 15 ilde kuvvetli kar yağışı etkili olacak. Kar yağışı gece saatlerinde bastırdı ve bugün de etkisini sürdürecek. Peki yılbaşı gecesi kar yağışı olacak mı? Kar yağışı yüzünden hangi illerde okullar tatil oldu?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, etkisini artırarak devam edecek kar yağışının, 1 Ocak Perşembe günü yağmura dönüşmesinin beklendiğini bildirdi.
Belediyeden yapılan açıklamaya göre, İstanbul Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve AKOM meteoroloji biriminin tahminlerine göre, kentte kar yağışı etkisini arttırarak devam edecek. Yağış süresince rüzgârın da yer yer fırtına şeklinde olacağı (75 km/s) tahmin ediliyor. Kar yağışının 1 Ocak Perşembe günü yağmura dönüşerek etkisini yitirecek.
İstanbul’da, çok bulutlu ve aralıklı karla karışık yağmur ve kar yağışlı (Yağışların; yükseklerinde yer yer kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgârın gece saatlerinden itibaren fırtına (80-100 km/s) şeklinde esmesi bekleniyor.)
İBB, İstanbul'daki kar kalınlığının 8 santimetre olduğunu ve barajlardaki doluluk oranının arttığını bildirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kar yağışıyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
İBB İstanbul'da kar yağışının bugün aralıklarla kuvvetli yağacağını açıkladı.
İBB, İstanbul'daki kar kalınlığının 8 santimetre olduğunu ve barajlardaki doluluk oranının arttığını duyurdu.
Açıklama şu şekilde:
"İstanbul'u etkisi altına alan kar yağışı sabaha karşı yerini sulu kara bıraktı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre kar yağışının bugün gün boyu aralıklarla kuvvetli yağacağı ve fırtına ile birlikte kar yağışının tipiye dönüşeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın poyraz yönünden kuvvetlice, aralıklarla fırtına şeklinde (40 ila100 km/saat) eseceği öngörülüyor"
KUVVETLİ KAR YAĞIŞI GÖRÜLECEK İLLER
Meteorolojinin hava durumu tahminine göre bugün kuvvetli kar yağışı görülecek 15 il şöyle sıralandı;
-Çanakkale,
-Balıkesir,
-Bursa,
-Bilecik,
-Kırklareli,
-Tekirdağ
-Edirne
-İstanbul,
-Kocaeli,
-Sakarya,
-Yalova'nın yüksek kesimleri,
-Düzce,
-Kütahya
-Eskişehir
-Manisa'nın kuzey kesimlerinde kuvvetli ve yer yer yoğun kar yağışları görülecek.
Kar yağışı etkisini göstermeye başladı, Peki kar yağışı nedeniyle okulların tatil olduğu iller hangileri? İstanbul'da okullar tatil edildi mi?
TEKİRDAĞ
Tekirdağ'da dün geceden bu yana etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle il genelinde okulların tatil edildiği bildirildi.
Tekirdağ İl Milli Eğitim Müdürü Halis İşler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dün geceden bu yana etkisini sürdüren kar yağışı ve tipi dolayısıyla okulların il genelinde tatil edildiğini kaydetti.
İşler, araya giren 2 günlük yılbaşı tatili de eklenince eğitim ve öğretime 5 Ocak Pazartesi gününe kadar ara verildiğini ifade etti.
KIRKLARELİ'DEN DE TATİL HABERİ
Kırklareli'nde etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle Demirköy ile Vize ilçesine bağlı bazı köylerde okulların tatil edildiği bildirildi.
Demirköy Milli Eğitim Müdürü Oğuz Ak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yağış dolayısıyla okullarda eğitime ara verildiğini söyledi. Vize Milli Eğitim Müdürü Bayram Danacı da ilçeye bağlı 6 köy okulunda eğitime ara verildiğini belirtti.Danacı, eğitim ve öğretime 5 Ocak Pazartesi günü başlanacağını kaydetti.
SAKARYA'DA İLK VE ORTA DERECELİ OKULLARA KAR TATİLİ
Sakarya Bölgesi'nde bugün okullar tatil. Araya yılbaşı ve Cuma günkü idari tatil de eklenince, Sakarya'daki ilk ve orta dereceli okul öğrencileri 5 gün tatil yapacaklar.
MANİSA'NIN BAZI İLÇELERİNDE...
Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, yoğun kar yağışı sebebiyle Demirci, Gördes ve Kırkağaç'ta okulların bir gün tatil edildiğini söyledi.
İZMİR'İN KINIK İLÇESİNDE...
İzmir'in Kınık İlçesi'nde, sabah saatlerinde başlayan ve gün boyunca aralıklarla devam eden kar yağışı hayatı olumsuz etkiledi. Okul servisleri mahsur kalırken, Kaymakamlık ilk ve orta dereceli okulları bugün için tatil etti.
DÜZCE
Düzce Valiliği'nin aldığı kararla kar yağışı nedeniyle çarşamba günü il genelinde okullar tatil edildi. Ayrıca hamile ve engelli memurlar yarın bir gün süreyle idari izinli sayılacak.
BALIKESİR
Balıkesir oğun kar yağışının gece saatlerinden itibaren artarak devam etmesi beklendiğinden, bugün il genelinde ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi. Yılbaşı ve hafta sonu tatilleriyle de birleştiği için kentte eğitime 5 Ocak Pazartesi günü başlanacak.
BOLU
Bolu'da kar yağışı dolayısıyla, il genelinde eğitime pazartesi gününe kadar ara verildi.
KASTAMONU
Kastamonu'da etkili olan kar yağışı nedeniyle bugün için okullar tatil edildi.
BURSA'NIN İKİ İLÇESİ
Bursa'nın Uludağ'ın eteklerindeki Büyükorhan ve Harmancık ilçelerindeki yoğun kar yağışı hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Kar yağışının artması nedeniyle ilçedeki ilk ve orta dereceli okullar bugün öğleden sonra ve yarın tatil edildi.
ESKİŞEHİR
Eskişehir'de ilk ve orta dereceli okullar yoğun kar yağışı nedeniyle bugün öğleden sonra ve yarın tatil edildi.
ÇANAKKALE
Çanakkale'de etkili olan kar yağışının getirdiği olumsuz hava koşulları nedeniyle kentteki ilk ve orta dereceli okullar, saat 14.00'den itibaren tatil edildi. Bugün da okulların kapalı olacağı 1 Ocak yılbaşı tatili sonrası 2 Ocak'ta tekrar ders başı yapılacağı kaydedildi.
BİLECİK
Bilecik'te yoğun kar yağışı nedeniyle ilk ve orta dereceli okullarda, bugün eğitime ara verildi.
KÜTAHYA
Kütahya'da yoğun kar yağışı nedeniyle eğitime bugün ara verildi
EDİRNE
Alınan bilgiye göre, Keşan, İpsala ve Enez ilçelerinde aralıklarla devam eden kar yağışı ve yollardaki buzlanma sebebiyle 31 Aralık'ta ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, etkisini artırarak devam edecek kar yağışının, 1 Ocak Perşembe günü yağmura dönüşmesinin beklendiğini bildirdi.
Belediyeden yapılan açıklamaya göre, İstanbul Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve AKOM meteoroloji biriminin tahminlerine göre, kentte kar yağışı etkisini arttırarak devam edecek. Yağış süresince rüzgârın da yer yer fırtına şeklinde olacağı (75 km/s) tahmin ediliyor. Kar yağışının 1 Ocak Perşembe günü yağmura dönüşerek etkisini yitirecek.
İstanbul’da, çok bulutlu ve aralıklı karla karışık yağmur ve kar yağışlı (Yağışların; yükseklerinde yer yer kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgârın gece saatlerinden itibaren fırtına (80-100 km/s) şeklinde esmesi bekleniyor.)
İBB, İstanbul'daki kar kalınlığının 8 santimetre olduğunu ve barajlardaki doluluk oranının arttığını bildirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kar yağışıyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
İBB İstanbul'da kar yağışının bugün aralıklarla kuvvetli yağacağını açıkladı.
İBB, İstanbul'daki kar kalınlığının 8 santimetre olduğunu ve barajlardaki doluluk oranının arttığını duyurdu.
Açıklama şu şekilde:
"İstanbul'u etkisi altına alan kar yağışı sabaha karşı yerini sulu kara bıraktı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre kar yağışının bugün gün boyu aralıklarla kuvvetli yağacağı ve fırtına ile birlikte kar yağışının tipiye dönüşeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın poyraz yönünden kuvvetlice, aralıklarla fırtına şeklinde (40 ila100 km/saat) eseceği öngörülüyor"
KUVVETLİ KAR YAĞIŞI GÖRÜLECEK İLLER
Meteorolojinin hava durumu tahminine göre bugün kuvvetli kar yağışı görülecek 15 il şöyle sıralandı;
-Çanakkale,
-Balıkesir,
-Bursa,
-Bilecik,
-Kırklareli,
-Tekirdağ
-Edirne
-İstanbul,
-Kocaeli,
-Sakarya,
-Yalova'nın yüksek kesimleri,
-Düzce,
-Kütahya
-Eskişehir
-Manisa'nın kuzey kesimlerinde kuvvetli ve yer yer yoğun kar yağışları görülecek.
Kar yağışı etkisini göstermeye başladı, Peki kar yağışı nedeniyle okulların tatil olduğu iller hangileri? İstanbul'da okullar tatil edildi mi?
TEKİRDAĞ
Tekirdağ'da dün geceden bu yana etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle il genelinde okulların tatil edildiği bildirildi.
Tekirdağ İl Milli Eğitim Müdürü Halis İşler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dün geceden bu yana etkisini sürdüren kar yağışı ve tipi dolayısıyla okulların il genelinde tatil edildiğini kaydetti.
İşler, araya giren 2 günlük yılbaşı tatili de eklenince eğitim ve öğretime 5 Ocak Pazartesi gününe kadar ara verildiğini ifade etti.
KIRKLARELİ'DEN DE TATİL HABERİ
Kırklareli'nde etkili olan kar yağışı ve tipi nedeniyle Demirköy ile Vize ilçesine bağlı bazı köylerde okulların tatil edildiği bildirildi.
Demirköy Milli Eğitim Müdürü Oğuz Ak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yağış dolayısıyla okullarda eğitime ara verildiğini söyledi. Vize Milli Eğitim Müdürü Bayram Danacı da ilçeye bağlı 6 köy okulunda eğitime ara verildiğini belirtti.Danacı, eğitim ve öğretime 5 Ocak Pazartesi günü başlanacağını kaydetti.
SAKARYA'DA İLK VE ORTA DERECELİ OKULLARA KAR TATİLİ
Sakarya Bölgesi'nde bugün okullar tatil. Araya yılbaşı ve Cuma günkü idari tatil de eklenince, Sakarya'daki ilk ve orta dereceli okul öğrencileri 5 gün tatil yapacaklar.
MANİSA'NIN BAZI İLÇELERİNDE...
Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, yoğun kar yağışı sebebiyle Demirci, Gördes ve Kırkağaç'ta okulların bir gün tatil edildiğini söyledi.
İZMİR'İN KINIK İLÇESİNDE...
İzmir'in Kınık İlçesi'nde, sabah saatlerinde başlayan ve gün boyunca aralıklarla devam eden kar yağışı hayatı olumsuz etkiledi. Okul servisleri mahsur kalırken, Kaymakamlık ilk ve orta dereceli okulları bugün için tatil etti.
DÜZCE
Düzce Valiliği'nin aldığı kararla kar yağışı nedeniyle çarşamba günü il genelinde okullar tatil edildi. Ayrıca hamile ve engelli memurlar yarın bir gün süreyle idari izinli sayılacak.
BALIKESİR
Balıkesir oğun kar yağışının gece saatlerinden itibaren artarak devam etmesi beklendiğinden, bugün il genelinde ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi. Yılbaşı ve hafta sonu tatilleriyle de birleştiği için kentte eğitime 5 Ocak Pazartesi günü başlanacak.
BOLU
Bolu'da kar yağışı dolayısıyla, il genelinde eğitime pazartesi gününe kadar ara verildi.
KASTAMONU
Kastamonu'da etkili olan kar yağışı nedeniyle bugün için okullar tatil edildi.
BURSA'NIN İKİ İLÇESİ
Bursa'nın Uludağ'ın eteklerindeki Büyükorhan ve Harmancık ilçelerindeki yoğun kar yağışı hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Kar yağışının artması nedeniyle ilçedeki ilk ve orta dereceli okullar bugün öğleden sonra ve yarın tatil edildi.
ESKİŞEHİR
Eskişehir'de ilk ve orta dereceli okullar yoğun kar yağışı nedeniyle bugün öğleden sonra ve yarın tatil edildi.
ÇANAKKALE
Çanakkale'de etkili olan kar yağışının getirdiği olumsuz hava koşulları nedeniyle kentteki ilk ve orta dereceli okullar, saat 14.00'den itibaren tatil edildi. Bugün da okulların kapalı olacağı 1 Ocak yılbaşı tatili sonrası 2 Ocak'ta tekrar ders başı yapılacağı kaydedildi.
BİLECİK
Bilecik'te yoğun kar yağışı nedeniyle ilk ve orta dereceli okullarda, bugün eğitime ara verildi.
KÜTAHYA
Kütahya'da yoğun kar yağışı nedeniyle eğitime bugün ara verildi
EDİRNE
Alınan bilgiye göre, Keşan, İpsala ve Enez ilçelerinde aralıklarla devam eden kar yağışı ve yollardaki buzlanma sebebiyle 31 Aralık'ta ilk ve orta dereceli okullarda eğitime ara verildi.
Etiketler:
haber,
hava durumu,
istanbul,
meteoroloji,
Türkiye
Gezi raporu açıklandı
Gezi Hukuki İzleme Grubu tarafından hazırlanan 'Gezi Raporu'nda, Türkiye'nin giderek otoriter, hatta totaliter rejime doğru hızla yol aldığı belirtildi.
Gezi Hukuki İzleme Grubu'nun bir süredir üzerinde çalıştığı 'Demokrasi ve Totalitarizm Sarkacında Türkiye' başlıklı 'Gezi Raporu' tamamlandı. Akademisyenler, avukatlar, Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve DİSK başta olmak üzere çok sayıda kişi, meslek odası ve sivil toplum örgütünün çok yönlü olarak katkı sunduğu belirtilen raporu, Taksim Hill Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla Gezi Hukuk İzleme Grubu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu açıkladı.
Kaboğlu, "Türkiye'de seçimlerin demokrasi açısından anlamını, yargının demokrasi içindeki yerini, dil-devlet ilişkisine kadar, din özgürlüğüne kadar, demokratik rejim, hukuk devleti veya hukukun üstünlüğü bağlamında bu konularını tartıştık. Bunları tartışırken, demokrasi anlayışı bakımından esasen çoğunlukçu demokrasinin öne çıktığını ve çoğunluk = milli irade şeklinde bir görünümün 2013-2014 Türkiye'sinde karşımıza çıktığını ve çoğu zaman hukukun üstünde bir görüntü yansıttığını saptamış bulunuyoruz" dedi.
Kaboğlu, söz konusu milli iradenin, hukuk ve siyaset arasındaki çelişkinin ana eksenini oluşturduğunu ifade etti.
"TANZİMAT'TAN BU YANA..."
Prof. İbrahim Kaboğlu, demokratik devlet açısından bakıldığında din-devlet ilişkisinde yaşanan, dinin siyasete alet edilmesi şeklindeki uygulamaların, son Milli Eğitim Şurası'nda alınan tavsiye kararlarıyla iyice gün ışığına çıktığını belirterek, "Hatta Tanzimat'tan bu yana tanık olunan laikleşme yönündeki hareketler ilk kez bu kadar açık ve büyük bir dalgayla, dinselleşmeye doğru, dinsel eğitime doğru kayış şeklinde bir görünüm ortaya çıkmıştır. Burada demokratik rejim ve hukukun üstünlüğü üzerinde 3 yönlü tehdit veya kıskaç saptamasında bulunulmuştur. Birincisi, anayasal fren ve denge düzenekleri giderek bozulmuştur. İkincisi; merkeziyetçi eğilimle yani yetkilerin tek kişi üzerinde toplanması yönündeki eğilimle ülkedeki çevresel bozulma arasında tam bir paralellik saptanmaktadır. Bir tür yeşil neo-liberalizmin, kural tanımaz neo-liberalizmen çevresel ve doğal değerler üzerinde merkezileşme eğilimiyle birlikte musallat olduğunu söyleyebiliriz" dedi.
"GEREKLİ KORUMA ANAYASAMIZDA VARDIR"
Kaboğlu, hak ve özgürlükler alanının giderek daraltılması ve bunun da belirli bir mezhep bakış açısının belirleyici olmasının raporun birinci bölümünün nedenini oluşturduğunu belirtti. Kaboğlu, birinci bölümde Gezi'ye giden sonuçları tartıştıklarını ve Gezi'nin bir sonuç olduğunu ifade ederek, "Esasen Gezi ekseninde meydana gelen olayların bir daha meydana gelmemesi için gerekli koruma anayasamızda vardır. Çok eleştirdiğimiz, karşı çıktığımız 1982 Anayasası asgari güvenceleri koymaktadır. Sağlıklı ve düzenli bir kentleşmeden ormanların korunmasına kadar asgari güvenceleri koymaktadır. Bu çerçevede yurttaşlara sadece hak tanımamakta, ödevler yüklemektedir" dedi.
RAPOR...
Gezi Raporu'nda şu ifadeler yer aldı:
"2013 yazında bir kent ve çevre savunması hareketi olarak başlayan Gezi protestoları kısa zamanda toplumun değişik kesimlerinden gelen siyasi tepki ve talepleri içerisine alarak güçlü bir toplumsal muhalefete dönüşmüştür. Bu muhalefetin siyasi iktidar tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılması, temel hak ve özgürlüklerin sürekli bir şekilde ihlal edildiği, hukuk devleti ve demokrasiyle bağların koparıldığı bir siyasi ortam yaratılmıştır. Barışçıl sokak gösterileri ile dile getirilen demokratikleşme ve özgürleşme talepleri siyasi iktidar tarafından bir darbe girişimi olarak topluma sunulmuş, bu suçlama göstericilere karşı hazırlanan iddianamelerde de yer almıştır. Bu ve Gezi sonrası meydana gelen diğer gelişmeler demokrasiden uzaklaşılarak otoriter, hatta totaliter bir rejime doğru hızla yol alındığını göstermektedir. Gezi'de gün yüzüne çıkan toplumsal muhalefet bizzat iktidarın politikaları sonucu şekillenmiştir. Özellikle kentsel ve ekolojik talan, kişi özgürlüğü ve özel yaşama müdahaleler, kadın bedeni üzerinden siyaset, toplumu muhafazakarlaştırma çabası, artan polis şiddeti gibi faktörlerden beslenen Gezi muhalefetinin, milli irade karşıtlığı, darbe savunuculuğu veya komplolarla ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku ışığında bakıldığında, Gezi protestoları geneli itibariyle barışçıl eylemlerdir. Bu eylemlerin sistematik bir şekilde yasaklanması, zor kullanılarak bastırılması anayasa ve hukuka aykırıdır. Toplumsal muhalefetin tekrar canlanmasını önlemek amacıyla ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlayıcı yeni düzenlemeler ivme kazanmıştır. Özgürlükler alanı daralırken, yasalaşma aşamasında olan iç güvenlik paketiyle kolluğun yetkileri genişletilmek istenmektedir."
Gezi Hukuki İzleme Grubu'nun bir süredir üzerinde çalıştığı 'Demokrasi ve Totalitarizm Sarkacında Türkiye' başlıklı 'Gezi Raporu' tamamlandı. Akademisyenler, avukatlar, Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve DİSK başta olmak üzere çok sayıda kişi, meslek odası ve sivil toplum örgütünün çok yönlü olarak katkı sunduğu belirtilen raporu, Taksim Hill Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla Gezi Hukuk İzleme Grubu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu açıkladı.
Kaboğlu, "Türkiye'de seçimlerin demokrasi açısından anlamını, yargının demokrasi içindeki yerini, dil-devlet ilişkisine kadar, din özgürlüğüne kadar, demokratik rejim, hukuk devleti veya hukukun üstünlüğü bağlamında bu konularını tartıştık. Bunları tartışırken, demokrasi anlayışı bakımından esasen çoğunlukçu demokrasinin öne çıktığını ve çoğunluk = milli irade şeklinde bir görünümün 2013-2014 Türkiye'sinde karşımıza çıktığını ve çoğu zaman hukukun üstünde bir görüntü yansıttığını saptamış bulunuyoruz" dedi.
Kaboğlu, söz konusu milli iradenin, hukuk ve siyaset arasındaki çelişkinin ana eksenini oluşturduğunu ifade etti.
"TANZİMAT'TAN BU YANA..."
Prof. İbrahim Kaboğlu, demokratik devlet açısından bakıldığında din-devlet ilişkisinde yaşanan, dinin siyasete alet edilmesi şeklindeki uygulamaların, son Milli Eğitim Şurası'nda alınan tavsiye kararlarıyla iyice gün ışığına çıktığını belirterek, "Hatta Tanzimat'tan bu yana tanık olunan laikleşme yönündeki hareketler ilk kez bu kadar açık ve büyük bir dalgayla, dinselleşmeye doğru, dinsel eğitime doğru kayış şeklinde bir görünüm ortaya çıkmıştır. Burada demokratik rejim ve hukukun üstünlüğü üzerinde 3 yönlü tehdit veya kıskaç saptamasında bulunulmuştur. Birincisi, anayasal fren ve denge düzenekleri giderek bozulmuştur. İkincisi; merkeziyetçi eğilimle yani yetkilerin tek kişi üzerinde toplanması yönündeki eğilimle ülkedeki çevresel bozulma arasında tam bir paralellik saptanmaktadır. Bir tür yeşil neo-liberalizmin, kural tanımaz neo-liberalizmen çevresel ve doğal değerler üzerinde merkezileşme eğilimiyle birlikte musallat olduğunu söyleyebiliriz" dedi.
"GEREKLİ KORUMA ANAYASAMIZDA VARDIR"
Kaboğlu, hak ve özgürlükler alanının giderek daraltılması ve bunun da belirli bir mezhep bakış açısının belirleyici olmasının raporun birinci bölümünün nedenini oluşturduğunu belirtti. Kaboğlu, birinci bölümde Gezi'ye giden sonuçları tartıştıklarını ve Gezi'nin bir sonuç olduğunu ifade ederek, "Esasen Gezi ekseninde meydana gelen olayların bir daha meydana gelmemesi için gerekli koruma anayasamızda vardır. Çok eleştirdiğimiz, karşı çıktığımız 1982 Anayasası asgari güvenceleri koymaktadır. Sağlıklı ve düzenli bir kentleşmeden ormanların korunmasına kadar asgari güvenceleri koymaktadır. Bu çerçevede yurttaşlara sadece hak tanımamakta, ödevler yüklemektedir" dedi.
RAPOR...
Gezi Raporu'nda şu ifadeler yer aldı:
"2013 yazında bir kent ve çevre savunması hareketi olarak başlayan Gezi protestoları kısa zamanda toplumun değişik kesimlerinden gelen siyasi tepki ve talepleri içerisine alarak güçlü bir toplumsal muhalefete dönüşmüştür. Bu muhalefetin siyasi iktidar tarafından şiddetle bastırılmaya çalışılması, temel hak ve özgürlüklerin sürekli bir şekilde ihlal edildiği, hukuk devleti ve demokrasiyle bağların koparıldığı bir siyasi ortam yaratılmıştır. Barışçıl sokak gösterileri ile dile getirilen demokratikleşme ve özgürleşme talepleri siyasi iktidar tarafından bir darbe girişimi olarak topluma sunulmuş, bu suçlama göstericilere karşı hazırlanan iddianamelerde de yer almıştır. Bu ve Gezi sonrası meydana gelen diğer gelişmeler demokrasiden uzaklaşılarak otoriter, hatta totaliter bir rejime doğru hızla yol alındığını göstermektedir. Gezi'de gün yüzüne çıkan toplumsal muhalefet bizzat iktidarın politikaları sonucu şekillenmiştir. Özellikle kentsel ve ekolojik talan, kişi özgürlüğü ve özel yaşama müdahaleler, kadın bedeni üzerinden siyaset, toplumu muhafazakarlaştırma çabası, artan polis şiddeti gibi faktörlerden beslenen Gezi muhalefetinin, milli irade karşıtlığı, darbe savunuculuğu veya komplolarla ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku ışığında bakıldığında, Gezi protestoları geneli itibariyle barışçıl eylemlerdir. Bu eylemlerin sistematik bir şekilde yasaklanması, zor kullanılarak bastırılması anayasa ve hukuka aykırıdır. Toplumsal muhalefetin tekrar canlanmasını önlemek amacıyla ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kısıtlayıcı yeni düzenlemeler ivme kazanmıştır. Özgürlükler alanı daralırken, yasalaşma aşamasında olan iç güvenlik paketiyle kolluğun yetkileri genişletilmek istenmektedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni yıl mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Erdoğan'ın mesajı şöyle:
“2014 yılını artık geride bırakıyor; yeni umutlarla, yeni heyecanlarla, hep birlikte yeni bir yıla hazırlanıyoruz.
Öncelikle, 2015 yılının, ülkemiz, milletimiz, tüm insanlık için hayırlı bir yıl olmasını; ülkemizde ve yeryüzünde, barışa, dostluğa, dayanışmaya vesile teşkil etmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Yeni yılın, öncekilerden çok daha bereketli ve huzurlu, sağlık, afiyet içinde geçmesi; güzellikleriyle unutulamayacak bir yıl olması, gönülden temennimizdir.
2014 yılı, bölgemizde ve ülkemizde yaşanan kimi müessif hadiseler nedeniyle buruk geçse de, geleceğe ilişkin umutlarımızı artıran bir yıl oldu.
Yıl içinde yaşanan sıkıntıları, acı hadiseleri, elim kazaları, millet olmanın verdiği güçle ve dirayetle, hep birlikte aştık.
Bir olarak, beraber olarak, 77 milyon hep birlikte kardeş olarak; karşımıza çıkan badireler karşısında kenetlendik, kucaklaştık, kardeşlik hukuku içinde sorunlarımıza çözümler ürettik.
Allah’a hamdolsun, 2014 yılı, sorunlarımızın çözümü yolunda önemli mesafeler kat ettiğimiz bir yıl oldu.
En önemlisi de 2014 yılı, demokrasi tarihimizde çok sevindirici bir dönüm noktası olarak da kayıtlara geçti.
İLK KEZ 10 AĞUSTOS'TA....
Cumhuriyet tarihimizde ilk kez, 10 Ağustos tarihinde, sizler, yani aziz milletimiz sandık başına gittiniz ve hür iradenizle, Cumhurbaşkanını sandıkta belirlediniz.
Ülkemizde, geçmişte Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vuku bulan ve krize dönüşen tartışmaların hiçbiri bu süreçte yaşanmadı; son derece şeffaf bir şekilde, sandıkta Cumhurbaşkanı belirlendi.
Cumhurbaşkanı’nın da halk tarafından tayin edilmesiyle, ülkemizde demokrasi ve milli irade çok daha güçlü hale geldi.
İnşallah, daha güçlü bir demokrasiyle, daha güçlü bir milli iradeyle, artık mevcut sorunlarımızı çok daha kararlı şekilde çözecek, istikbalin daha da aydınlık olmasını temin edeceğiz.
Ülke olarak, enerjimizi sonu gelmeyen tartışmalarda, gereksiz münakaşalarda israf etmeyecek; bundan sonra tüm gücümüzü ülkemizin kalkınmasına, milletimizin refahına seferber edeceğiz.
Aynı zamanda 10 Ağustos seçimleri, 2013 yılı sonunda milli iradeye ve demokrasiye yönelik darbe girişimine de en güzel, en esaslı cevabı teşkil etti.
DARBE GİRİŞİMLERİNİN ERİYİP GİDECEĞİNİ HERKES GÖRMÜŞ OLDU
Türkiye’de hükümetlerin artık sandık dışında yollarla, milletin iradesinin dışında yöntemlerle görevden uzaklaştırılamayacağını; komploların, kumpasların, tuzakların, ahlak dışı darbe girişimlerinin milletin iradesi karşısında eriyip gideceğini herkes görmüş oldu.
2014 yılında, küresel ekonomideki tüm dalgalanmalara rağmen, ekonomimiz sağlam bir zemin üzerinde ilerlemeyi sürdürdü.
Ekonomimize yönelik olarak içerden ve dışardan yapılan tüm algı operasyonları sonuçsuz kaldı; pozitif yöndeki büyümemiz muhafaza edildi.
2014, yakın coğrafyamızda, özellikle de komşularımız Suriye ve Irak’ta acıların zirveye çıktığı bir yıl oldu.
Dünyanın bütün umursamazlığına, ilgisizliğine rağmen, Suriye ve Irak’ta barışın egemen olması için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz.
Bu ülkelerden bize sığınan bütün kardeşlerimize de kapılarımızı açıyor, insani, vicdani, üzerimize düşen neyse, hakkıyla yerine getiriyoruz.
ÇÖZÜM SÜRECİ
2014 yılı, yapılan provokasyonlara, girişilen sabotaj girişimlerine rağmen, Çözüm Süreci’nin, yani, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin de hedeflediğimiz doğrultuda kararlılıkla ilerlediği bir yıl oldu.
Türkiye’nin bu en büyük kardeşlik projesini bozmak, bulandırmak, bu süreci yeniden kan ve çatışmaya tahvil etmek isteyenler tekrar hayal kırıklığı yaşadılar.
Şunu burada ifade etmek isterim ki, Türkiye, özellikle Çözüm Süreci’nde, hiç bir tehdide, hiç bir şantaja boyun eğmeyecek, bunun yanında şımarıklığa da asla müsaade etmeyecektir.
Sokak eylemlerinden, çatışmalardan, kandan ve gözyaşından medet umarak ayakta kalmaya çalışan ya da siyaset üretme gayretinde olanlar, demokrasi ve hukuk içinde gereken cevabı mutlaka alacaktır.
Çözüm Süreci, Türkiye’nin en büyük sosyal projesi, en büyük kardeşlik projesidir.
Ülkemizi ve milletimizi bu büyük barış projesiyle kucaklaştırmak için, sabırla, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
2023 HEDEFİ
Şurada artık, 2023 yılına, yani Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yıldönümüne sadece 8 yıl kaldı.
2023 yaklaşırken, bir yandan heyecanımız artıyor, ama bir yandan da umudumuz, gayretimiz, mücadelemiz güç kazanıyor.
Bu aziz millet, birlik içinde olduğu müddetçe, önüne koyduğu her hedefe mutlaka ve mutlaka ulaşacaktır.
Tarihimiz, bunun güzel örnekleriyle doludur.
Elbette, bizi, ülke olarak, millet olarak, bu kutlu yoldan ayırmak, bu güzel hedeflerden uzaklaştırmak için mücadele edenler de olacaktır.
İÇİMİZDEKİ HAİNLER, YURTDIŞINDAKİ HASIMLAR...
Kimi zaman içimizdeki hainler, kimi zaman yurt dışındaki hasımlar, büyük bir Türkiye’nin inşa ediliyor olmasından, bölgesinde ve dünyada öncü bir Türkiye’nin yükseliyor olmasından rahatsızlıklarını dile getireceklerdir.
Biz, bu hainlere aldanmayacağız; bu hainlerin ipini elinde tutan karanlık odaklara asla boyun eğmeyeceğiz.
Tarihimiz boyunca, nasıl yılmadan, yıkılmadan, kararlı bir yürüyüş gerçekleştirdiysek, bundan sonra da, güçlü, itibarlı, bölgesinde ve dünyada söz sahibi, etki sahibi, güç sahibi bir ülke olarak geleceğe ilerleyeceğiz.
Umudumuzun, heyecanımızın, millet mefkûremizin ve kardeşliğimizin hiç kimse, hiç bir güç tarafından zedelenmesine izin vermeyeceğiz.
Ekonomimize, demokrasimize, aktif ve barışçı dış politikamıza, içerde huzurumuza, refahımıza, hiç bir karanlık elin dokunmasına göz yummayacağız.
Bu düşüncelerle, 2015 yılının, bir kez daha hayırlara vesile olmasını; inşallah, 2014’ten çok daha huzurlu, bereketli, umut dolu olmasını niyaz ediyorum.
SOMA VE ERMENEK
2014 yılında kaybettiğimiz aziz vatandaşlarımızın tümüne Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Soma’da yitirdiğimiz kardeşlerimize, Ermenek’te yitirdiğimiz kardeşlerimize özellikle rahmet niyaz ediyor, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum.
2014 yılının en acı kayıplarından biri, kuşkusuz, Kurban Bayramı’nda alçakça saldırılar neticesinde yitirdiğimiz genç kardeşlerimizdi.
YASİN BÖRÜ'NÜN ÖLÜMÜ
Başta Yasin Börü olmak üzere, bu genç kardeşlerimizi de bugün bir kez daha rahmetle yadediyorum.
Elbette, bugün, tarihimizdeki elim bir hadiseyi de milletçe hatırlamak durumundayız.
100 yıl önce, tam da bugünlerde, Allahu Ekber dağlarında on binlerce askerimizi vatan savunmasında şehit vermiştik.
Şehadetlerinin 100’üncü yıldönümünde Sarıkamış şehitlerimizi de rahmetle anıyor, tüm şehit ve gazilerimizden Allah razı olsun, mekânları inşallah Cennet olsun diyorum.
Ailenizle, sevdiklerinizle, huzurlu, barış, sıhhat ve afiyet içinde bir yıl geçirmenizi temenni ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”
Türkiye yolda kaldı
Türkiye önceki gece başlayan şiddetli kar ve fırtına ile birlikte soğuk havanın etkisine girdi. Yağışlar, yılbaşı tatilcileri ve otomobillerine zincir takmayan sürücülerin de etkisiyle, yollar felç oldu. İzmir-İstanbul, Bursa-Ankara ve Afyonkarahisar-Kütahya-Uşak karayollarında trafik durdu. Binlerce araç yolda kaldı. Dün 20:00'de İstanbul'dan çıkan ve 14 saatten fazla süreder yolda olan bir yolcu yaşadıklarını "Daha Balıkesir'deyiz. Perişan olduk" diyerek özetledi. Çanakça'da mahsur kalan sürücüler "Aç, susuz kaldık"diye isyan etti. AFAD ekipleri kumanya dağıtmaya başlarken Ulaştırma Bakanı Lütfü Elvan, mahsur kalanların yardım için 0312 415 80 00 ve 0312 425 47 12 numaralı Yol Danışma Hatları'nı aramalarını istedi.
YÜZLERCE ARAÇ YOLDA
Dün Balıkesir, Manisa arasında bir TIR kaza yapınca Türkiye'nin en işlek karayollarından İzmir-İstanbul karayolu çift taraflı trafiğe kapandı. Yolda ulaşım gece saat 23.00 sularında yeniden sağlandı. Ancak gece yarısı yol yeniden ulaşıma kapandı. Yüzlerce otobüs ve otomobil yolda mahsur kaldı. Çatısı akan Balıkesir terminalinde saatlerdir bekleyen yolcular ile firma yetkilileri arasında gerginlik yaşanıyor. Yaşlılar ve çocuklar perişan oldu. Terminalden çıkışları ne zaman yapılacağı ise bilinmiyor.
Dün İstanbul’dan İzmir’e gitmek için yola çıkan Ayşegül Basmacı yaşadıklarını hurriyet.com.tr’ye anlattı:
"ÇATI AKIYOR"
Şehir içi trafik yüzünden dün akşam 20:00’de Esenler’den kalkan otobüs 23:30’da Kartal’daydı. Bursa yolunda trafik yoğunlaştı. Sabah 04:00’te Balıkesir’e geldik ve o 5,5 saattir Balıkesir Terminali’ndeyiz. Bizi buraya aldıkları için şanslıyız. Yolda otobüslerde ve otomobillerde mahsur kalan insanlar var.
100’den fazla otobüs dışarıda bekliyor. Terminalde bütün peronlar dolmuş durumda. İkili üçlü sıra oluştu. Hava çok soğuk. Terminalde olmamıza rağmen üşüyoruz. Çatı akıyor, kar ve su içindeyiz. Yaşlılar ve çocuklar perişan durumda. Bu yüzden görevlilerle yolcular arasında sıkı sık gerginlik yaşanıyor.
"ÇAY İLE ISINIYORUZ"
Gece 01:00’den beri terminalde bekleyen insanlar var. Ne zaman gideceğimizi bilmiyoruz. Saat 10:00 çıkabileceğimizi söylemişlerdi ancak hiçbir hareketlilik yok. Açıklama yapan bir yetkili bulamadığımız için de söylenenler güven vermiyor. Perişan haldeyiz. Çay, tuvalet paralı. Simit ve çay ile karnımızı doyurup ısınıyoruz. Şanslı olanlar telefonlarını şarj edebiliyorlar. Yolda kalıp, buraya telefon şarj etmeye gelenler var. Bu çileyi İstanbul- İzmir yolunda yaşıyoruz. Ne yazık ki olanları kabullenmiş durumdayız.
"AÇLIKTAN BAYILACAK DURUMA GELDİK"
Çanakça mevkisinde yolda kalan sürücüler canlı yayında isyan etti. CNN Türk'ün yayınına bağlanan sürücülerden Yusuf Topalca, "Açlıktan bayılacak duruma geldik. Yakıtımız bitmek üzere. Küçük yaşta bebekler var arabalarda. Yakıtları bitmiş olanlar var, arabalarımıza aldık" diye isyan etti. Topalca, İstanbul Gebze'den İzmir'e gitmek için yola çıktığını belirtti.
TÜRKİYE YOLDA KALDI
Perşembe günü gece saatlerinden sonra etkisini yitirmesi beklenen fırtınanın meydana getirebileceği ulaşımda aksamalar, ağaç ve direklerin devrilmesi, çatı uçması, kar yağışıyla birlikte tipi gibi olumsuzluklara karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olunması istendi. Akhisar-Balıkesir arasındaki kapanan yol nedeniyle şehir girişinde araçlar durduruldu ve uyarılar yapıldı.
ZİNCİRSİZ ARAÇLAR ENGELLEDİ
Araçların yoğunluğu nedeniyle Kırkağaç-Soma kavşağında tıkanma yaşandı. Karayolları ekiplerinin çalışmaları devam ederken, yüksek kesimlerdeki yağışların sürmesi nedeniyle bir çok araç Akhisar giriş ve çıkışlarında bekletildi. Yolcu otobüsleri ise ilçe terminalinde uzun süre mola vermek zorunda kaldı. Yola hazırlıksız çıkan araçlar ise zor anlar yaşadı. Özellikle zincirsiz yola çıkan kamyon ve kamyonet gibi araçların gidememesi nedeniyle yolda kaldıkları bildirildi.
Karayollarından edinilen bilgiye göre ise yolların her iki yönünde açık olduğu ancak zincirsiz araçlar ve kayan TIR’ların yolu kapattığı bildirildi. Bazı vatandaşlar ise 12 saattir yolda kaldıklarını ve mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.
KÜTAHYA-AFYONKARAHİSAR KARAYOLU TEKRAR KAPANDI
Kütahya'da dün yaklaşık 8 saat süreyle kapanan ve geceleyin ulaşıma açılan Kütahya-Afyonkarahisar karayolu bu sabah saatlerinde tekrar ulaşımına kapandı.
Yetkililer Kütahya- Afyonkarahisar karayolunun 17'nci kilometresindeki 'Pusan Rampaları'nda oluşan aşırı buzlanma nedeniyle araçların kaldığını ve yolun trafiğe kapandığını belirtti. Karayolları ekipleri ile Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Şubesi ekiplerinin yolu trafiğe açma çalışmaları sürüyor.
TEM VE D-100 AÇIK
Bolu Dağı’nın D-100 Karayolu ve TEM Otoyolu geçişleri ile Bolu ve Ankara arasındaki TEM Otoyolu ve D-100 Karayolu’nda kar yağışı etkili olurken, Karayolları’nın çalışması sonucu yollar ulaşıma açık tutuldu. Zaman zaman araçların kayması ve maddi hasarlı kazalar nedeniyle ulaşımda aksamalar meydana geldi. Trafik polisleri, kar yağışının etkili olduğu bölgelere Karayolları ekiplerini yönlendirirken, güzergahlarda da el işaretleriyle sürücüleri yavaş gitmeleri konusunda uyardı. Hürriyet
YÜZLERCE ARAÇ YOLDA
Dün Balıkesir, Manisa arasında bir TIR kaza yapınca Türkiye'nin en işlek karayollarından İzmir-İstanbul karayolu çift taraflı trafiğe kapandı. Yolda ulaşım gece saat 23.00 sularında yeniden sağlandı. Ancak gece yarısı yol yeniden ulaşıma kapandı. Yüzlerce otobüs ve otomobil yolda mahsur kaldı. Çatısı akan Balıkesir terminalinde saatlerdir bekleyen yolcular ile firma yetkilileri arasında gerginlik yaşanıyor. Yaşlılar ve çocuklar perişan oldu. Terminalden çıkışları ne zaman yapılacağı ise bilinmiyor.
Dün İstanbul’dan İzmir’e gitmek için yola çıkan Ayşegül Basmacı yaşadıklarını hurriyet.com.tr’ye anlattı:
"ÇATI AKIYOR"
Şehir içi trafik yüzünden dün akşam 20:00’de Esenler’den kalkan otobüs 23:30’da Kartal’daydı. Bursa yolunda trafik yoğunlaştı. Sabah 04:00’te Balıkesir’e geldik ve o 5,5 saattir Balıkesir Terminali’ndeyiz. Bizi buraya aldıkları için şanslıyız. Yolda otobüslerde ve otomobillerde mahsur kalan insanlar var.
100’den fazla otobüs dışarıda bekliyor. Terminalde bütün peronlar dolmuş durumda. İkili üçlü sıra oluştu. Hava çok soğuk. Terminalde olmamıza rağmen üşüyoruz. Çatı akıyor, kar ve su içindeyiz. Yaşlılar ve çocuklar perişan durumda. Bu yüzden görevlilerle yolcular arasında sıkı sık gerginlik yaşanıyor.
"ÇAY İLE ISINIYORUZ"
Gece 01:00’den beri terminalde bekleyen insanlar var. Ne zaman gideceğimizi bilmiyoruz. Saat 10:00 çıkabileceğimizi söylemişlerdi ancak hiçbir hareketlilik yok. Açıklama yapan bir yetkili bulamadığımız için de söylenenler güven vermiyor. Perişan haldeyiz. Çay, tuvalet paralı. Simit ve çay ile karnımızı doyurup ısınıyoruz. Şanslı olanlar telefonlarını şarj edebiliyorlar. Yolda kalıp, buraya telefon şarj etmeye gelenler var. Bu çileyi İstanbul- İzmir yolunda yaşıyoruz. Ne yazık ki olanları kabullenmiş durumdayız.
"AÇLIKTAN BAYILACAK DURUMA GELDİK"
Çanakça mevkisinde yolda kalan sürücüler canlı yayında isyan etti. CNN Türk'ün yayınına bağlanan sürücülerden Yusuf Topalca, "Açlıktan bayılacak duruma geldik. Yakıtımız bitmek üzere. Küçük yaşta bebekler var arabalarda. Yakıtları bitmiş olanlar var, arabalarımıza aldık" diye isyan etti. Topalca, İstanbul Gebze'den İzmir'e gitmek için yola çıktığını belirtti.
TÜRKİYE YOLDA KALDI
Perşembe günü gece saatlerinden sonra etkisini yitirmesi beklenen fırtınanın meydana getirebileceği ulaşımda aksamalar, ağaç ve direklerin devrilmesi, çatı uçması, kar yağışıyla birlikte tipi gibi olumsuzluklara karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olunması istendi. Akhisar-Balıkesir arasındaki kapanan yol nedeniyle şehir girişinde araçlar durduruldu ve uyarılar yapıldı.
ZİNCİRSİZ ARAÇLAR ENGELLEDİ
Araçların yoğunluğu nedeniyle Kırkağaç-Soma kavşağında tıkanma yaşandı. Karayolları ekiplerinin çalışmaları devam ederken, yüksek kesimlerdeki yağışların sürmesi nedeniyle bir çok araç Akhisar giriş ve çıkışlarında bekletildi. Yolcu otobüsleri ise ilçe terminalinde uzun süre mola vermek zorunda kaldı. Yola hazırlıksız çıkan araçlar ise zor anlar yaşadı. Özellikle zincirsiz yola çıkan kamyon ve kamyonet gibi araçların gidememesi nedeniyle yolda kaldıkları bildirildi.
Karayollarından edinilen bilgiye göre ise yolların her iki yönünde açık olduğu ancak zincirsiz araçlar ve kayan TIR’ların yolu kapattığı bildirildi. Bazı vatandaşlar ise 12 saattir yolda kaldıklarını ve mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.
KÜTAHYA-AFYONKARAHİSAR KARAYOLU TEKRAR KAPANDI
Kütahya'da dün yaklaşık 8 saat süreyle kapanan ve geceleyin ulaşıma açılan Kütahya-Afyonkarahisar karayolu bu sabah saatlerinde tekrar ulaşımına kapandı.
Yetkililer Kütahya- Afyonkarahisar karayolunun 17'nci kilometresindeki 'Pusan Rampaları'nda oluşan aşırı buzlanma nedeniyle araçların kaldığını ve yolun trafiğe kapandığını belirtti. Karayolları ekipleri ile Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Şubesi ekiplerinin yolu trafiğe açma çalışmaları sürüyor.
TEM VE D-100 AÇIK
Bolu Dağı’nın D-100 Karayolu ve TEM Otoyolu geçişleri ile Bolu ve Ankara arasındaki TEM Otoyolu ve D-100 Karayolu’nda kar yağışı etkili olurken, Karayolları’nın çalışması sonucu yollar ulaşıma açık tutuldu. Zaman zaman araçların kayması ve maddi hasarlı kazalar nedeniyle ulaşımda aksamalar meydana geldi. Trafik polisleri, kar yağışının etkili olduğu bölgelere Karayolları ekiplerini yönlendirirken, güzergahlarda da el işaretleriyle sürücüleri yavaş gitmeleri konusunda uyardı. Hürriyet
Etiketler:
ankara,
bursa,
haber,
hava durumu,
istanbul,
izmir,
izmit,
meteoroloji,
trafik,
Türkiye
Bakan Çağlayan: Van depremi için açılan hesaba...
5 Ocak’ta haklarında Yüce Divan oylaması yapılacak olan AK Partili dört eski bakandan Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış, 22 Aralık’ta karar oturumunun ertelenmesine neden olan itiraz dilekçelerinin ardından, Meclis Soruşturma Komisyonu’na gönderdikleri ek belgelerde malvarlıklarına ilişkin yeni açıklamalar yaptı.
Çağlayan, 40 bin Euro’luk piyanoya mal bildiriminde yer vermemesinin gerekçesini açıklarken, toplam gelir hesabında 20 bin lira dolayındaki milletvekili maaşının değil, aylık 3 bin 525 liralık Başbakanlık harcırahı ile 15 bin liralık ‘çeşitli hesaplardan aylık katılım gelirinin’ de dikkate alınmasını istedi.
FORMULA 1’DEN 66 BİN
Yasaya göre kamu görevlileri aylık net gelirlerinin 5 katını geçen mal artışını bir ay içinde beyan etmek zorundalar. Güler de komisyona gönderdiği hesap cetveliyle, 8 yıllık valilik dönemindeki 1 milyon 357 bin liralık toplam gelirinin 1 milyon liradan fazlasının Organize Sanayi Bölgeleri, ÖZİDAŞ, Vilayetler Turizm AŞ gibi il özel idaresi şirketlerindeki yöneticilik görevi ve Formula organizasyonundan kaynaklandığını beyan etti. Güler, Formula organizasyonundaki görevinden 66 bin 633 lira gelir elde etti. Üç bakanın komisyona 26 Aralık’ta gönderdikleri son yazılar, MASAK uzmanınca hazırlanan bilirkişi raporunda ‘orantısız’ bulunan ve ‘izahı’ istenen malvarlıklarıyla ilgili ikinci açıklama serisi oldu.
Çağlayan avukatı aracılığıyla gönderdiği ek beyanlar özetle şöyle:
40 BİN TL AYLIK
“Eylül 2013 itibariyle milletvekili maaşı 13 bin 393 lira, emeklilik maaşı 6 bin 973 lira, bakanlık döneminde aylık yurtdışı Başbakanlık harcırahı 3 bin 525 lira ve temsil ödeneği olarak 383 lira olmak üzere aylık net ödeme 24 bin 276 lira. Bu miktarın 5 katı ise 121 bin 383 lira. Ayrıca çeşitli hesaplardan aylık katılım geliri ortalama 15 bin lira. Bu katılım geliri hesaba dahil edildiğinde aylık net geliri yaklaşık 40 bin lira olup, yasaya göre alınması gereken 5 katı da 200 bin liradır. Eylül 2013 itibariyle döviz kurlarına göre 1 Euro’nun alış-satış kuru 2,66 lira olduğu gözetildiğinde, piyano bedeli olarak ödenen 40 bin Euro’nun Türk Lirası karşılığı 106 bin 400 liradır. Piyanonun, aylık net gelirinin 5 katının altında olması nedeniyle mal bildirimine konu teşkil etmeyeceği açıktır. Kaldı ki müvekkilim düzenli olarak verdiği tüm mal bildirimlerinde ev eşyalarını göstermemiştir. Aynı şekilde piyanoyu da ev eşyası kapsamında değerlendirerek mal bildiriminde belirtmemiştir.
DÜĞÜN TAKILARI
(2 milyon 537 bin ve 1 milyon 55 bin liralık düğün takıları) Taşınmazların edinimlerinin, Çağan Çağlayan’ın düğün tarihi olan 28 Ekim 2011 ve Kaan Çağlayan’ın düğün tarihi olan 12 Nisan 2013’ten sonra olduğu açıkça görülmektedir. Oğlunun (Çağan) düğününe yaklaşık 5 bin kişi katılmış olup, önemli miktarda altın, mücevherat, döviz ve TL cinsinden hediyeler gelmiştir. Düğün tarihinden önce Van depremi yaşanmış idi. Bu sebeple müvekkilim ve oğlu, davetlilere düğüne çiçek göndermemelerini, çiçek paralarını Van depremzedeleri için açılan yardım hesabına yatırmalarını istemişti. Bu istem sonucu bazı davetliler, Van depremzedeleri için açılan hesaba, düğüne gönderecekleri çiçek yerine 359 bin lira yatırmışlardır. Çiçek bedeli karşılığı yardımın bile boyutu bu düğüne olan ilgiyi ve düğüne gelen hediyelerin büyüklüğünü açıklamaktadır. Kaan Çağlayan yaklaşık 4 bin 500 kişinin katılımıyla yapılan düğünle evlenmiştir. Düğünden gelen takılarının bir kısmını (2 milyon 537 bin lira) bozdurmuştur.” (hürriyet.com.tr)
Çağlayan, 40 bin Euro’luk piyanoya mal bildiriminde yer vermemesinin gerekçesini açıklarken, toplam gelir hesabında 20 bin lira dolayındaki milletvekili maaşının değil, aylık 3 bin 525 liralık Başbakanlık harcırahı ile 15 bin liralık ‘çeşitli hesaplardan aylık katılım gelirinin’ de dikkate alınmasını istedi.
FORMULA 1’DEN 66 BİN
Yasaya göre kamu görevlileri aylık net gelirlerinin 5 katını geçen mal artışını bir ay içinde beyan etmek zorundalar. Güler de komisyona gönderdiği hesap cetveliyle, 8 yıllık valilik dönemindeki 1 milyon 357 bin liralık toplam gelirinin 1 milyon liradan fazlasının Organize Sanayi Bölgeleri, ÖZİDAŞ, Vilayetler Turizm AŞ gibi il özel idaresi şirketlerindeki yöneticilik görevi ve Formula organizasyonundan kaynaklandığını beyan etti. Güler, Formula organizasyonundaki görevinden 66 bin 633 lira gelir elde etti. Üç bakanın komisyona 26 Aralık’ta gönderdikleri son yazılar, MASAK uzmanınca hazırlanan bilirkişi raporunda ‘orantısız’ bulunan ve ‘izahı’ istenen malvarlıklarıyla ilgili ikinci açıklama serisi oldu.
Çağlayan avukatı aracılığıyla gönderdiği ek beyanlar özetle şöyle:
40 BİN TL AYLIK
“Eylül 2013 itibariyle milletvekili maaşı 13 bin 393 lira, emeklilik maaşı 6 bin 973 lira, bakanlık döneminde aylık yurtdışı Başbakanlık harcırahı 3 bin 525 lira ve temsil ödeneği olarak 383 lira olmak üzere aylık net ödeme 24 bin 276 lira. Bu miktarın 5 katı ise 121 bin 383 lira. Ayrıca çeşitli hesaplardan aylık katılım geliri ortalama 15 bin lira. Bu katılım geliri hesaba dahil edildiğinde aylık net geliri yaklaşık 40 bin lira olup, yasaya göre alınması gereken 5 katı da 200 bin liradır. Eylül 2013 itibariyle döviz kurlarına göre 1 Euro’nun alış-satış kuru 2,66 lira olduğu gözetildiğinde, piyano bedeli olarak ödenen 40 bin Euro’nun Türk Lirası karşılığı 106 bin 400 liradır. Piyanonun, aylık net gelirinin 5 katının altında olması nedeniyle mal bildirimine konu teşkil etmeyeceği açıktır. Kaldı ki müvekkilim düzenli olarak verdiği tüm mal bildirimlerinde ev eşyalarını göstermemiştir. Aynı şekilde piyanoyu da ev eşyası kapsamında değerlendirerek mal bildiriminde belirtmemiştir.
DÜĞÜN TAKILARI
(2 milyon 537 bin ve 1 milyon 55 bin liralık düğün takıları) Taşınmazların edinimlerinin, Çağan Çağlayan’ın düğün tarihi olan 28 Ekim 2011 ve Kaan Çağlayan’ın düğün tarihi olan 12 Nisan 2013’ten sonra olduğu açıkça görülmektedir. Oğlunun (Çağan) düğününe yaklaşık 5 bin kişi katılmış olup, önemli miktarda altın, mücevherat, döviz ve TL cinsinden hediyeler gelmiştir. Düğün tarihinden önce Van depremi yaşanmış idi. Bu sebeple müvekkilim ve oğlu, davetlilere düğüne çiçek göndermemelerini, çiçek paralarını Van depremzedeleri için açılan yardım hesabına yatırmalarını istemişti. Bu istem sonucu bazı davetliler, Van depremzedeleri için açılan hesaba, düğüne gönderecekleri çiçek yerine 359 bin lira yatırmışlardır. Çiçek bedeli karşılığı yardımın bile boyutu bu düğüne olan ilgiyi ve düğüne gelen hediyelerin büyüklüğünü açıklamaktadır. Kaan Çağlayan yaklaşık 4 bin 500 kişinin katılımıyla yapılan düğünle evlenmiştir. Düğünden gelen takılarının bir kısmını (2 milyon 537 bin lira) bozdurmuştur.” (hürriyet.com.tr)
2 yaşındaki çocuk annesini öldürdü
Amerika Birleşik Devletleri'nin Idaho eyaletinde, süpermarkette iki yaşındaki oğlu tarafından kazayla vurulan bir kadın öldü.
Alışveriş arabasında oturan çocuğun, mermi yüklü silahı annesinin çantasından aldığı belirtildi.
Adı açıklanmayan 29 yaşındaki kadının olay yerinde öldüğü bildirildi. Olay, Hayden'daki Wal-Mart mağazasında meydana geldi.
Polis yetkilileri mağazaya çocuklarıyla gelen kadının silahının ruhsatlı olduğunu söyledi.
Alışveriş arabasında oturan çocuğun, mermi yüklü silahı annesinin çantasından aldığı belirtildi.
Adı açıklanmayan 29 yaşındaki kadının olay yerinde öldüğü bildirildi. Olay, Hayden'daki Wal-Mart mağazasında meydana geldi.
Polis yetkilileri mağazaya çocuklarıyla gelen kadının silahının ruhsatlı olduğunu söyledi.
30 Aralık 2014 Salı
Denizin dibinde görüldü!
Endonezya'nın Surabaya Adası'ndan Singapur'a giderken pazar günü kaybolan AirAsia uçağı için sürdürülen arama çalışmaları sırasında yetkililer 40 kişinin cesetlerini çıkardıklarını açıkladı. Denizin tabanında ise uçak şeklinde bir gölge tespit edildi.
Milliyet'in haberine göre; Borneo Adası yakınlarında arama çalışmalarını sürdüren yetkililer, kayıp AirAsia uçağının son görüldüğü yer yakınlarında ilk başta denizde yüzen 6 ceset bulunduğunu açıkladı. BBC haber kanalına göre de yetkilililer şu ana kadar 40'dan fazla secet çıkarıldığını açıkladı.
Endonezya Arama ve Kurtarma Ajansı yetkililerinden SB Supriyadi, cesetlerin donanma gemisine alındığını söyledi. Donanma Sözcüsü Manahan Simorangkir de bulunan cesetlerde can yeleği olmadığını kaydetti.
Endonezya Arama ve Kurtarma Ajansı Başkanı Bambang Sulistyo da arama çalışmaları sırasında Java Denizi'nde bulunan nesnelerin yüzde 95 olasılıkla kayıp uçağa ait olduğunu belirtti. Sulistyo, denizde bulunan nesneler arasında uçağın acil çıkış kapısı ile alüminyum parçalar da olduğuna işaret etti.Uçakta bulunanların aileleri, Surabaya'daki arama kurtarma merkezine çağrıldı.
Deniz tabanında uçak şeklinde bir gölgenin tespit edildiği de duyuruldu.
AirAsia'ya ait Airbus A320-200 tipi uçak, Endonezya'nın Surabaya Adası'ndan Singapur'a giderken pazar günü kaybolmuştu. Uçağın pilotu, kule ile son konuşmasında kötü hava koşulları nedeniyle rotasını değiştirmek için izin istemişti. Uçakta 7 mürettebatın yanı sıra 137 yetişkin, 17 çocuk ve bir de bebek bulunuyor. Büyük kısmı Endonezyalı olan yolcular arasında bir İngiltere, bir Malezya, bir Singapur ve üç de Güney Kore vatandaşı yer alıyor.
Milliyet'in haberine göre; Borneo Adası yakınlarında arama çalışmalarını sürdüren yetkililer, kayıp AirAsia uçağının son görüldüğü yer yakınlarında ilk başta denizde yüzen 6 ceset bulunduğunu açıkladı. BBC haber kanalına göre de yetkilililer şu ana kadar 40'dan fazla secet çıkarıldığını açıkladı.
Endonezya Arama ve Kurtarma Ajansı yetkililerinden SB Supriyadi, cesetlerin donanma gemisine alındığını söyledi. Donanma Sözcüsü Manahan Simorangkir de bulunan cesetlerde can yeleği olmadığını kaydetti.
Endonezya Arama ve Kurtarma Ajansı Başkanı Bambang Sulistyo da arama çalışmaları sırasında Java Denizi'nde bulunan nesnelerin yüzde 95 olasılıkla kayıp uçağa ait olduğunu belirtti. Sulistyo, denizde bulunan nesneler arasında uçağın acil çıkış kapısı ile alüminyum parçalar da olduğuna işaret etti.Uçakta bulunanların aileleri, Surabaya'daki arama kurtarma merkezine çağrıldı.
Deniz tabanında uçak şeklinde bir gölgenin tespit edildiği de duyuruldu.
AirAsia'ya ait Airbus A320-200 tipi uçak, Endonezya'nın Surabaya Adası'ndan Singapur'a giderken pazar günü kaybolmuştu. Uçağın pilotu, kule ile son konuşmasında kötü hava koşulları nedeniyle rotasını değiştirmek için izin istemişti. Uçakta 7 mürettebatın yanı sıra 137 yetişkin, 17 çocuk ve bir de bebek bulunuyor. Büyük kısmı Endonezyalı olan yolcular arasında bir İngiltere, bir Malezya, bir Singapur ve üç de Güney Kore vatandaşı yer alıyor.
Dünya bu fotoğrafı konuşuyor!
Karlı bir ovada, ne sıra ne de üzerlerinde çatı olmadan üniversiteye girmek için mücadele eden öğrencilerin trajik görüntüsü ise hafızalardan silinmiyor...
ABD liderliğindeki NATO güçlerinin Afganistan'da 13 yıl süren misyonu, başkent Kabil'de düzenlenen törenle önceki gün resmen sona erdi.
TERÖRÜN ETKİSİ SÜRÜYOR
3 bin 485 kişinin ölümüyle sonuçlanan misyona rağmen ay başında çekilen bu fotoğraf hafızalardan silinmiyor. Üniversite giriş sınavına giren öğrencilerin içler acısı hali ülkenin savaşın ve terörün etkisinden hala sıyrılmadığının bir göstergesi.
YÜREK BURKAN GÖRÜNTÜ
Karlı bir ovada, ne sıra ne de üzerlerinde çatı olmadan üniversite için ter döken öğrencilerin bu trajik görüntüsü yürek burkuyor.
ABD liderliğindeki NATO güçlerinin Afganistan'da 13 yıl süren misyonu, başkent Kabil'de düzenlenen törenle önceki gün resmen sona erdi.
TERÖRÜN ETKİSİ SÜRÜYOR
3 bin 485 kişinin ölümüyle sonuçlanan misyona rağmen ay başında çekilen bu fotoğraf hafızalardan silinmiyor. Üniversite giriş sınavına giren öğrencilerin içler acısı hali ülkenin savaşın ve terörün etkisinden hala sıyrılmadığının bir göstergesi.
YÜREK BURKAN GÖRÜNTÜ
Karlı bir ovada, ne sıra ne de üzerlerinde çatı olmadan üniversite için ter döken öğrencilerin bu trajik görüntüsü yürek burkuyor.
HSYK Zekeriya Öz ile 3 savcı hakkında karar verdi
HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, yılın son toplantısında, başta Ergenekon eski savcısı Zekeriya Öz olmak üzere 17-25 Aralık savcıları ile ilgili ihraç talepli soruşturma dosyalarını görüştü. HSYK oyçokluğu ile Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç’in, haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar görevlerinden uzaklaştırma kararı verdi.
17 ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç hakkında başlatılan disiplin soruşturmasında HSYK başmüfettişi Ömer Kara, “Kusurlu, uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzuna ve saygınlığına zarar verdikleri” iddiasıyla rapor hazırlamıştı. Başmüfettiş Kara, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’e meslekten ihraç, Ali Güngör’e ise yer değiştirme cezası verilmesini talep etmişti.
ÖNCE TEDBİR TALEBİ GÖRÜŞÜLDÜ
Daire bu sabah 9.30’da 4 savcı hakkındaki iddiaları ve tedbir talebini görüşmek üzere toplandı. Daire, soruşturma kapsamında ilk olarak dört savcının açığa alınıp alınmayacağına ilişkin tedbir talebini karara bağladı. Daire 5’e karşı 2 oyla dört savcının soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa almasına karar verdi.
DİSİPLİN KARARI YENİ YILDA
HSYK yetkilileri, Hürriyet Dünyası’na, bu hafta son toplantıyı yaptıklarını, daha sonra dört savcıya ilişkin disiplin kararlarının ve diğer soruşturma dosyalarının da görüşüleceğini söylediler. HSYK 2. Dairesi, müfettiş raporunu değerlendirecek ve disiplin yönünden karar verecek. Rapordaki görüş doğrultusunda karar verilirse, 17 ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılara ihraç kararı çıkabilecek. Kurul, Dubai tatiline ilişkin iddia dışında 17 ve 25 Aralık’taki gözaltı ve el koyma işlemlerini “yargı yetkisi” kapsamında görürse, alt ceza ya da ceza verilmemesi yolunda karar da alabilecek.
İŞTE O RAPOR: ÖZ’E DUBAİ TATİLİNDEN İHRAÇ
Raporda, Savcı Öz’ün Dubai tatilinin parasını işadamı Ali Ağaoğlu’nun ödemesi ve kanunsuz imar değişikliği talepleri yüzünden meslekten ihraç edilmesi istendi. HSYK 2. Dairesi’ne gönderilen raporda, Savcı Zekeriya Öz’ün 18 Aralık’ta Emniyet Müdürlüğü’ne giderek oradaki kolluk görevlilerini tehdit ettiği savunuldu. Fatih Belediyesi’ni baskı altına almaya çalıştığı öne sürülen Öz’ün, yılda 25-30 kez yurtdışına çıktığı, Dubai tatilinin masrafı olan 20 bin 259 doların da işadamı Ali Ağaoğlu’na ödettirildiği ifade edildi.
Raporda, Savcı Celal Kara’nın ise 17 Aralık darbe girişimi sırasında gözaltına aldığı kişilere savunma hakkı vermediği kaydedildi. Salih Kaan Çağlayan’ın ifadesinin sadece 4 dakika, Barış Güler’in 7 dakika ve Mustafa Demir’in ise 14 dakika sürmesi de buna delil olarak gösterildi.
YÜZGEÇ DELİLSİZ GÖZALTI YAPTI
3 farklı soruşturmayı birleştirerek tek operasyon yapan Savcı Yüzgeç’in ise “17 Aralık darbe girişiminde, somut bilgi ve belge olmadan gözaltı işlemi uyguladığı, mal varlıklarına el koyduğu” öne sürüldü. Yüzgeç’in kanunun değil polisin inisiyatifiyle soruşturma yaptığı, ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya bilgi vermeden arama ve gözaltı yaptığı belirtildi. Başmüfettiş Kara, 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütürken görevden alınan ve Tekirdağ’a düz savcı olarak atanan Savcı Muammer Akkaş hakkında yürüttüğü soruşturmada, Akkaş’ın da meslekten ihracını istemişti. Raporda, Savcı Akkaş aleyhine 25 Aralık soruşturmasını yürüten Savcı İsmail Uçar, İdris Kurt, eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı’nın yerine atanan Mali Şube Müdürü Hakan Sıralı’nın ifadelerine yer verilmişti. Hürriyet
17 ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz, Celal Kara, Muammer Akkaş ve Mehmet Yüzgeç hakkında başlatılan disiplin soruşturmasında HSYK başmüfettişi Ömer Kara, “Kusurlu, uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzuna ve saygınlığına zarar verdikleri” iddiasıyla rapor hazırlamıştı. Başmüfettiş Kara, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’e meslekten ihraç, Ali Güngör’e ise yer değiştirme cezası verilmesini talep etmişti.
ÖNCE TEDBİR TALEBİ GÖRÜŞÜLDÜ
Daire bu sabah 9.30’da 4 savcı hakkındaki iddiaları ve tedbir talebini görüşmek üzere toplandı. Daire, soruşturma kapsamında ilk olarak dört savcının açığa alınıp alınmayacağına ilişkin tedbir talebini karara bağladı. Daire 5’e karşı 2 oyla dört savcının soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa almasına karar verdi.
DİSİPLİN KARARI YENİ YILDA
HSYK yetkilileri, Hürriyet Dünyası’na, bu hafta son toplantıyı yaptıklarını, daha sonra dört savcıya ilişkin disiplin kararlarının ve diğer soruşturma dosyalarının da görüşüleceğini söylediler. HSYK 2. Dairesi, müfettiş raporunu değerlendirecek ve disiplin yönünden karar verecek. Rapordaki görüş doğrultusunda karar verilirse, 17 ve 25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılara ihraç kararı çıkabilecek. Kurul, Dubai tatiline ilişkin iddia dışında 17 ve 25 Aralık’taki gözaltı ve el koyma işlemlerini “yargı yetkisi” kapsamında görürse, alt ceza ya da ceza verilmemesi yolunda karar da alabilecek.
İŞTE O RAPOR: ÖZ’E DUBAİ TATİLİNDEN İHRAÇ
Raporda, Savcı Öz’ün Dubai tatilinin parasını işadamı Ali Ağaoğlu’nun ödemesi ve kanunsuz imar değişikliği talepleri yüzünden meslekten ihraç edilmesi istendi. HSYK 2. Dairesi’ne gönderilen raporda, Savcı Zekeriya Öz’ün 18 Aralık’ta Emniyet Müdürlüğü’ne giderek oradaki kolluk görevlilerini tehdit ettiği savunuldu. Fatih Belediyesi’ni baskı altına almaya çalıştığı öne sürülen Öz’ün, yılda 25-30 kez yurtdışına çıktığı, Dubai tatilinin masrafı olan 20 bin 259 doların da işadamı Ali Ağaoğlu’na ödettirildiği ifade edildi.
Raporda, Savcı Celal Kara’nın ise 17 Aralık darbe girişimi sırasında gözaltına aldığı kişilere savunma hakkı vermediği kaydedildi. Salih Kaan Çağlayan’ın ifadesinin sadece 4 dakika, Barış Güler’in 7 dakika ve Mustafa Demir’in ise 14 dakika sürmesi de buna delil olarak gösterildi.
YÜZGEÇ DELİLSİZ GÖZALTI YAPTI
3 farklı soruşturmayı birleştirerek tek operasyon yapan Savcı Yüzgeç’in ise “17 Aralık darbe girişiminde, somut bilgi ve belge olmadan gözaltı işlemi uyguladığı, mal varlıklarına el koyduğu” öne sürüldü. Yüzgeç’in kanunun değil polisin inisiyatifiyle soruşturma yaptığı, ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı’ya bilgi vermeden arama ve gözaltı yaptığı belirtildi. Başmüfettiş Kara, 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını yürütürken görevden alınan ve Tekirdağ’a düz savcı olarak atanan Savcı Muammer Akkaş hakkında yürüttüğü soruşturmada, Akkaş’ın da meslekten ihracını istemişti. Raporda, Savcı Akkaş aleyhine 25 Aralık soruşturmasını yürüten Savcı İsmail Uçar, İdris Kurt, eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı’nın yerine atanan Mali Şube Müdürü Hakan Sıralı’nın ifadelerine yer verilmişti. Hürriyet
Asgari ücret belli oldu
Çalışma Bakanı Faruk Çelik asgari ücret komisyonu kararlarını açıkladı. Buna göre asgari ücret net asgari 2015’in ilk 6 ayı için 949 TL ikinci altı ay için ise 1000 TL oldu. Böylece yılın ilk altı ayı için yüzde 6, ikinci altı ay için de yüzde 6'lık artış yapıldı.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik açıklama yaptı. İşte kritik açıklamadan başlıklar:
OVP çerçevesinde 2015 yılında yüzde 5 enflasyon hedefleniyor. Hükümetimiz döneminde emeklilerimize de çalışanlarımız enflasyona ezdirilmemiştir. 2002’de 184 TL olan net asgari ücret 891 TL’ye yükselmiştir. Artış oranı yüzde 383’tür. 2014 yılında geçerli olan nominal asgari ücret gözönüne alındığında 8 AB ülkesinden daha iyi ücretimiz.
ILO’nun küresel ücretler raporuna baktığımızda reel ücretlerde erimeler var.
Asgari ücret 2015'in ilk 6 ayında brüt 1202 TL 2015 ikinci altı ay için brüt 1274 TL’ye yükseltilmiştir. Net asgari 2015’in ilk 6 ayı için 949 TL ikinci altı ay için ise 1000 TL olmuştur.
Yılın ilk 6 ayı için yüzde 6 ikinci 6 ay için de altı. Yıllık artış yüzde 12.30 oldu.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik açıklama yaptı. İşte kritik açıklamadan başlıklar:
OVP çerçevesinde 2015 yılında yüzde 5 enflasyon hedefleniyor. Hükümetimiz döneminde emeklilerimize de çalışanlarımız enflasyona ezdirilmemiştir. 2002’de 184 TL olan net asgari ücret 891 TL’ye yükselmiştir. Artış oranı yüzde 383’tür. 2014 yılında geçerli olan nominal asgari ücret gözönüne alındığında 8 AB ülkesinden daha iyi ücretimiz.
ILO’nun küresel ücretler raporuna baktığımızda reel ücretlerde erimeler var.
Asgari ücret 2015'in ilk 6 ayında brüt 1202 TL 2015 ikinci altı ay için brüt 1274 TL’ye yükseltilmiştir. Net asgari 2015’in ilk 6 ayı için 949 TL ikinci altı ay için ise 1000 TL olmuştur.
Yılın ilk 6 ayı için yüzde 6 ikinci 6 ay için de altı. Yıllık artış yüzde 12.30 oldu.
Elektrik parası nasıl geri alınır?
Paralarını geri almak isteyen insanların dikkat etmesi gereken 3 kritik nokta var...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kayıp Kaçak bedelinin tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğu kararını vermesi üzerine vatandaşlar paralarını geri almanın yollarını arıyor. Paralarını geri almak isteyen insanların dikkat etmesi gerekin 3 kritik nokta var...
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Hukuk Müşaviri Hayati Küçük, Yargıtay Genel Kurulu'nun elektrikte kayıp kaçak bedelinin dürüst vatandaştan tahsil edilemeyeceğine dair kararının 'emsal' bir karar olduğunu iddia etti. Küçük, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu emsal bir karar aldı, içtihat niteliğinde. Dolayısıyla dava açılan mahkemeleri bağlayıcı bir niteliktedir. Bu karara dayanılarak vatandaşın dava açması yerindedir dürüst tüm vatandaş dava açmalıdır” dedi.
PARANIZI NASIL GERİ ALACAKSINIZ?
1- EMO Hukuk Müşaviri Küçük, vatandaşın son 10 yılda ödediği kayıp kaçak bedelini alması için öncelikle bulunduğu ildeki elektrik dağıtım şirketine gidip, ne kadar kayıp kaçak bedeli ödediğine dair kağıt alması gerektiğini vurguladı.
2- Eğer abonenin ödediği bedel 2 bin liranın altında ise ilçesindeki Tüketici Hakem Heyetine gidip, Yargıtay kararını emsal göstererek parasının iadesi talebinde bulunması gerektiğini söyledi.
3- Küçük, 2 bin liranın üzerindeki kayıp kaçak bedellerini almak için dava açılması gerektiğine dikkat çekti.
Kaynak: Türkiye
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kayıp Kaçak bedelinin tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğu kararını vermesi üzerine vatandaşlar paralarını geri almanın yollarını arıyor. Paralarını geri almak isteyen insanların dikkat etmesi gerekin 3 kritik nokta var...
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Hukuk Müşaviri Hayati Küçük, Yargıtay Genel Kurulu'nun elektrikte kayıp kaçak bedelinin dürüst vatandaştan tahsil edilemeyeceğine dair kararının 'emsal' bir karar olduğunu iddia etti. Küçük, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu emsal bir karar aldı, içtihat niteliğinde. Dolayısıyla dava açılan mahkemeleri bağlayıcı bir niteliktedir. Bu karara dayanılarak vatandaşın dava açması yerindedir dürüst tüm vatandaş dava açmalıdır” dedi.
PARANIZI NASIL GERİ ALACAKSINIZ?
1- EMO Hukuk Müşaviri Küçük, vatandaşın son 10 yılda ödediği kayıp kaçak bedelini alması için öncelikle bulunduğu ildeki elektrik dağıtım şirketine gidip, ne kadar kayıp kaçak bedeli ödediğine dair kağıt alması gerektiğini vurguladı.
2- Eğer abonenin ödediği bedel 2 bin liranın altında ise ilçesindeki Tüketici Hakem Heyetine gidip, Yargıtay kararını emsal göstererek parasının iadesi talebinde bulunması gerektiğini söyledi.
3- Küçük, 2 bin liranın üzerindeki kayıp kaçak bedellerini almak için dava açılması gerektiğine dikkat çekti.
Kaynak: Türkiye
30 milyon elektrik abonesine çağrı
Yargıtay'ın, kaçak kullanılan elektriğin bedelinin tüm abonelerden tahsil edilemeyeceğine ilişkin kararı tartışmaya yol açtı.
EPDK, Yargıtay'ın bu kararının emsal teşkil etmeyeceği, konuyla ilgili itiraz merciinin yargıtay değil Danıştay olduğu görüşünde. Tüketici Hakları Derneği ise faturalarını düzenli ödeyen tüm aboneleri, kesintileri geri almak için Tüketici Hakem Heyetleri'ne başvurmaya çağırıyor.
Süreç, bir elektrik abonesinin faturadaki kayıp Kaçak bedelini dağıtım şirketinden istemesiyle başladı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yargı sürecinin sonunda son sözünü söyledi.
Elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedellerinin tüketicilerden alınamayacağına hükmetti.
Şimdi Türkiye'deki 30 milyon elektrik abonesinin 2007 yılından bugüne kadar ödediği kayıp-kaçak elektrik bedelini dağıtım şirketlerinden geri alması gündemde.
Kayıp-kaçak bedeli, konutlarda elektrik faturasının yüzde10'unu oluşturuyor.
Tüketici Hakları Derneği'nin hesabına göre bu miktar yıllık 85 lira, 10 yıl olarak hesaplandığında da yaklaşık bin liraya denk geliyor.
30 milyon abonenin dava açması durumunda Yargıtay'a milyonlarca dava dosyasının gelebileceği belirtiliyor.
Çünkü, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Yargıtay kararının emsal teşkil etmediği, konunun idari bir dava olması nedeniyle Yargıtay'ın değil Danıştay'ın karar vermesi gerektiğini savunuyor.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, kayıp kaçak bedelini faturayı oluşturan kalemler içinde gösterecek bir yasa hazırlığı olduğunu açıklamıştı.
Bu durumda davaların önü kesilecek.
Ancak Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, tüketicinin zarara uğratılmaması için, hükümete ve EPDK'ya çağrı yaptı.
EPDK, Yargıtay'ın bu kararının emsal teşkil etmeyeceği, konuyla ilgili itiraz merciinin yargıtay değil Danıştay olduğu görüşünde. Tüketici Hakları Derneği ise faturalarını düzenli ödeyen tüm aboneleri, kesintileri geri almak için Tüketici Hakem Heyetleri'ne başvurmaya çağırıyor.
Süreç, bir elektrik abonesinin faturadaki kayıp Kaçak bedelini dağıtım şirketinden istemesiyle başladı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yargı sürecinin sonunda son sözünü söyledi.
Elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedellerinin tüketicilerden alınamayacağına hükmetti.
Şimdi Türkiye'deki 30 milyon elektrik abonesinin 2007 yılından bugüne kadar ödediği kayıp-kaçak elektrik bedelini dağıtım şirketlerinden geri alması gündemde.
Kayıp-kaçak bedeli, konutlarda elektrik faturasının yüzde10'unu oluşturuyor.
Tüketici Hakları Derneği'nin hesabına göre bu miktar yıllık 85 lira, 10 yıl olarak hesaplandığında da yaklaşık bin liraya denk geliyor.
30 milyon abonenin dava açması durumunda Yargıtay'a milyonlarca dava dosyasının gelebileceği belirtiliyor.
Çünkü, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Yargıtay kararının emsal teşkil etmediği, konunun idari bir dava olması nedeniyle Yargıtay'ın değil Danıştay'ın karar vermesi gerektiğini savunuyor.
EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, kayıp kaçak bedelini faturayı oluşturan kalemler içinde gösterecek bir yasa hazırlığı olduğunu açıklamıştı.
Bu durumda davaların önü kesilecek.
Ancak Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, tüketicinin zarara uğratılmaması için, hükümete ve EPDK'ya çağrı yaptı.
29 Aralık 2014 Pazartesi
Doçent cinayetinde şok ifadeler
Konya'da geçen 2 Haziran'da Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, duygusal ilişki yaşadığı sekreter Asuman E.'ye ilgi duyduğu gerekçesiyle üniversitedeki odasında bıçaklayarak öldürdüğü suçlamasıyla tutuklanan Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin yargılanmasına başlandı.
Prof. Dr. Gülce, mahkeme heyetine, "Böyle bir olay nedeniyle karşınızda olmaktan utanç duyuyorum" dedi. Öldürdüğü Doç. Dr. Özdemir için cezevinde her gün dua ettiğini ve onun için her gün iki kez Yasin suresini okuduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülce, "Belki ailesi bu kadar dua etmiyordur" dedi. Yaklaşık 4 saat süren duruşmanın ardından mahkeme heyeti duruşmayı 20 Mart
2015 tarihine erteledi.
Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Gülce'nin eşi olan 2 çocuk babası 53 yaşındaki Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gülce, iddiaya göre duygusal ilişki yaşadığı fakültedeki o dönem evli olan 1 çocuk annesi 28 yaşındaki sekreter Asuman E. yüzünden tartıştığı 3 çocuk babası 42 yaşındaki Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i geçen 2 Haziran'da bıçaklayarak öldürdü. Fakültedeki odasında olaydan 2 gün sonra cesedi bulunan Doç. Dr. Özdemir'in vücudunda ve boğazında 14 bıçak darbesi saptandı.
Olayla ilgili olarak, cinayetin ardından emeklilik dilekçesi veren Prof. Dr. Gülce ile Asuman E. gözaltına alındı. Prof. Dr. Gülce, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, sekreter Asuman E. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
SEKRETER SALONA TUTUK SANIKLARIN GİRDİĞİ KAPIDAN ALINDI
Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu olarak yargılanan Prof. Dr. Ahmet Gülce ile 'cinayete yardım etmek' suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan Asuman E. katıldı. Asuman E. öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in yakınlarıyla karşılaşmaması için salona, tutuklu sanıkların girdiği kapıdan alındı. Kimlik bilgileri okunan Prof. Dr. Ahmet Gülce, olaydan sonra emekli olduğunu ve boşandığını belirtti.
Asuman E. de işsiz olduğunu herhangi bir gelirinin olmadığını ve babasının evinde kaldığını belirtti. Davaya Selçuk Üniversitesi de müdahil olmak istedi. Ancak mahkemeye heyeti, bu talebi reddetti
'EŞİM DEKAN OLDUKTAN SONRA ASUMAN İLE İLİŞKİMİZ BAŞLADI'
Prof. Dr. Ahmet Gülce, ifadesinde Selçuk Üniversitesi'nde 2004 yılından itibaren görev yaptığını ve öldürdüğü Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i, o yıldan itibaren tanıdığını sekreter Asuman E.'yi ise 3 yıldır tanıdığını söyledi. Asuman E. ile ilk tanıştıklarında kendisini o dönem dekan yardımcısı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ahmet Gülce, "İlk tanışmamız ben dekan yardımcısıyken oldu. O zaman iş nedeniyle geldi ve tanıştık. 2012 yılının Haziran ayında eşim dekan olduktan sonra Asuman ile ilişkimiz başladı. Kendisi Çevre Mühendisliği bölümünde görev yapıyordu" dedi.
'ASUMAN, DOÇENTTEN HAMİLE KALDIĞINI SÖYLEDİ'
Prof. Dr. Gülce, ifadesinde sekter Asuman E.'nin hem kendisiyle, hem de Doç. Dr. Celalettin Özdemir ile ilişkisinin olduğunu ve bu yıl içinde Özdemir'den hamile kaldığını söylediğini öne sürdü. Doç. Dr. Özdemir'e, sekreter Asuman E. ile ilişkisinin olup olmadığnı sorduğunu belirten Prof. Dr. Gülce, "Celalettin'e sordum, böyle birşeyin olmadığını söyledi. Ancak Asuman, Celalettin'in kendisini yüz üstü bıraktığını ve ondan kurtulamadığını söylüyordu bana" dedi.
'ASUMAN KAPIYI KİLİTLEDİ'
Asuman E.'in olaydan önce kendisini Doç. Dr. Özdemir'in odasına çağırdığını öne süren Prof. Dr. Gülce, şöyle devam etti:
"Asuman olaydan önce beni Celalettin'in odasına çağırdı. İkisi de odadaydı. Hakkımda dosya hazırlandığını ve bunları YÖK'e bildireceğini söyledi. 'Benim hakkımda ne olacak ki, herşeyimiz ortada' dedim ve çıkıp gittim. 1-2 gün sonra Asuman odama gelerek, dosyada kendisine attığım mesajların olduğunu söyledi. Nasıl aldığını sorunca 'gizlice almış' dedi. Rektör, Asuman'ın fakülteden uzaklaştırılarak başka bir fakülteye gönderilmesini istedi. Bir hafta önce de başka bir yere gönderildi, benim haberim yoktu. Olay günü Asuman saat 5 gibi beni aradı ve eşime teşekkür için yanımıza geleceğini söyledi. Ancak geç geldi ve nerede olduğunu sorunca Celalettin'in yanına uğradığını ve onun dosyayı göndereceğini ifade etti. Daha sonra konuşmak için Asuman ile odadan çıkarak, Celalettin Özdemir'in yanına gittik. Celalettin odada oturuyordu ve Asuman geldi kapıyı kilitledi. 'Siz benim evleneceğim kadını rezil ettiniz, buradan gönderdiniz, ben de sizi rezil edeceğim' diye konuşunca ben de 'Rektör böyle istedi, ben göndermedim' dedim. Bana küfür etmeye başladı. Yakamdan tuttu, benden daha güçlüydü. Hortum kestiğim için bıçak cebimdeydi. Kendimi korumak amacıyla 2-3 kez bıçağı salladım. Hatta bıçağı elimden almaya çalıştı. Bu arada kapı çalındı, kapı kilitliydi, üzerime baktım, kanlıydı. 'Celalettin Hocam' diye seslendiler. Önlüğüm kan olduğu için çıkardım ve maktulün montunu giyerek pencereden atladım."
'EŞİM BANA EVDEN GİTMEMİ SÖYLEDİ'
Olaydan sonra eşi dekan Prof. Dr. Handan Gülce ile birlikte eve gitmek için yola çıktıklarını anlatan Prof. Dr. Gülce, eşinin üzerindeki lekeleri sorması üzerine laboratuvarda oldu, kimyasal madde olduğunu söylediğini belirtti.
Prof. Dr. Ahmet Gülce, eve gittiklerinde Asuman E. yüzünden Doç. Dr. Celalettin Özdemir ile kavga ettiğini söylemesi üzerine dekan eşinin, kendisine evden gitmesini söylediğini ifade etti.
Prof. Dr. Gülce, eşi evden kovduktan sonra babasının evinde olan Asuman E.'nin yanına gittiğini ve Doç. Dr. Özdemir'i öldürdüğünü anlattığını söyledi. Prof. Dr. Gülce, "Asuman'a kapıyı neden kilitlediğini sorduğumda bana 'Celalettin'in baskısıyla' cevabını verdi. Bana anahtarı kapının altından attığını söyledi. Öldürdüğümü söyledim, o da bana 'küçük çocuğum var, beni bulaştırma' dedi" diye konuştu.
PROFESÖR, ÖLDÜRDÜĞÜ DOÇENT İÇİN HER GÜN DUA ETTİĞİNİ SÖYLEDİ
Prof. Dr. Ahmet Gülce, ifadesi sırasında mahkeme heyetine de böyle bir olay nedeniyle karşılarına çıkmaktan dolayı utandığını dile getirdi. Öldürdüğü Doç. Dr. Celalettin Özdemir için cezevinde her gün dua ettiğini ve onun için her gün iki kez Yasin suresini okuduğunu belirterek, "Belki ailesi bu kadar dua etmiyordur" dedi.
BETON ZEMİNDE YATARAK KENDİSİNE CEZA VERMİŞ
Prof. Dr. Ahmet Gülce, olaydan sonra eşinin evi terk etmesini söylemesi üzerine Asuman E. ile görüşüp tekrar evine dönüp, binanın bodrum katında geceyi geçirdiğini belirtti. Prof. Dr. Gülce, ''Celalettin'in beton zeminde yatığını göründe ben de bodrum katta beton zeminde yatarak kendime ceza verdim. Hatta yanıma laboratuvardan siyanür almıştım. Kendimi öldürecektim, sonradan vazgeçtim. Hakim bey bir de şunu belirtmek istedim. Basında 'aşk cinayeti' gibi çıktı, ama bu olay tamamen aniden gelişen bir olaydır" dedi.
Asuman E. ile cinsel ilişkiye girmediklerini belirten Prof. Dr. Gülce, "Asuman bana hep Celalettinden yakınırdı, 'Ondan nefret ediyorum, vücudu kokuyor. Bana zarar vereceğinden endişe duyuyorum.' Hep yakınırdı bu şekilde. Ayrıca Asuman bana bir gün dedi ki, 'dosyayı YÖK'e verirse, sen onu öldürürsün.' Ben de ona dedim ki, 'Cuma hutbesinde hoca bir insanı öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi olduğunu söyledi bu mümkün değil' dedim" diye konuştu.
KAYIP FLAŞ BELLEK
Prof. Dr. Ahmet Gülce, öldürdüğü Doç. Dr. Özdemir'in içinde kendi ve diğer hocalar hakkında kazırladığı YÖK'e vereceği raporların bulunduğu öne sürülen kayıp olan flaş bellekle ilgili de şöyle konuştu:
"Asuman, olaydan sonra görüştüğümüzde bana kayıp flaş belleğin kendisinde olduğunu söylemişti. Ben de ona 'Yarın getir' dedim. O da avukata gösterdiğini, avukatın flaş belleğin sıkıntı doğrubileceğini söylemesi üzerin tuvalete attığını söyledi."
SEKRETER, PROFESÖRLE İLİŞKİMİZ YOK
'Cinayete yardım etmek' suçundan tutuksuz yargılanan ve cinayetin ardından eşi F.S.'den boşanan Asuman E., öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'i 2, Prof. Dr. Ahmet Gülce'yi de 5 yıldır tanıdığını belirtti. Doç. Dr. Özdemir ile ilişkisini kabul eden Asuman E., Prof. Dr. Gülce ile olan ilişkisini ise redetti. Asuman E., "Ahmet Hoca bana mesaj gönderiyordu ve bunu Celallettin de görüyor ama dert etmiyordu. Gelen birkaç mesajın fotoğrafını çektik. Celalettin'in böyle bir takıntısı yoktu. 'Evlenince de bu mesajlar devam ederse, bunları Ahmet Hoca'nın eşine gösteririz' diye birbirimize söyledik" dedi.
'BEN KAPIYI KİLİTLEMEDİM'
Asuman E., olaydan 3 gün önce Turizm Fakültesi'nde atandığı için olay günü Mühendislik Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin eşi Prof. Dr. Handan Gülce ile helalleşmek için fakülteye geldiğini söyledi. Dekan ile yaptığı görüşmenin ardından merdivenlerden inerken Prof. Dr. Gülce ile karşılaştığını belirten Asumen E., ifadesinde şunları anlattı:
"Merdivenlerden inerken Ahmet hoca ile karşılaştım. Bana gülerek 'Celalettin Hoca'yı öldürdüm' dedi. Daha sonra da bunun şaka olduğunu söyledi. Celalettin Hoca'nın odasına gidince de kapının kilitli olduğunu gördüm. Eve geldiğimde meraklandığım için Ahmet Hoca'yı cep telefonundan aradım, ancak telefonu açmadı. Daha sonra o beni aradı. Evimin önüne geldi, ben Celalettin'i sorunca 3 dakika durdu ve gitti. Bir gün sonra okulda yanıma gelerek, şaka yapmadığını ve kendisinin Celalettin'i öldürdüğü söyledi. Benden bunu kimseye söylemememi, aksi halde beni de bu işe ortak edeceğini ifade etti. Salı akşamı aileme söyledim. Amcam da polis arkadaşını aradı, böyle bir olay olmadığını öğrendik. Ben zaten öldüreceğini düşünmedim. Beni otele çağırdı, 50 bin lira borcu olduğunu, o parayı vermezsem cinayete beni ortak edeceğini söyledi. Çarşamba akşamı Cinayet Büro'ya gittim, orada herşeyi anlattım. Ama şikayetçi olmadık. Cinayet olup olmadığından emin değildim. Bir gün sonra psikolojim bozuldu, izin almak için Turizm Fakültesi'ne gittim. Eşim de yanımdaydı. Orada Hasan isimli bir kişiye Celalettin Hoca'yı sormasını istedim. Odasına gittiler ve cinayet ortaya çıktı."
Odanın kapısını kilitlemediğini ifade eden Asuman E., "Ben kapıyı kilitlemedim, suçlamaları kabul etmiyorum. Ben kapıyı kilitleseydim normal olur muyum? Beni fark ederlerdi" dedi.
'DOÇENTTEN HAMİLE KALDIM, DÜŞÜK YAPTIM'
Öldürülen Doç. Dr. Özdemir'den halime kaldığını ve düşük yaptığını kürtaj yaptırmadığını belirten Asuman E., "Celalettin Hoca'dan hamile kaldım. Ama düşük yaptım. Para talebim olsa verirdi zaten. Ahmet Gülce'den de böyle bir talebim olmadı. Celalettin Hoca, anlaşmalı boşandığı için karısın kardeşleri malların peşine düştü. Otelde kaldığımızı hatırlamıyorum. Telefonunun ve flaş belleğin nerede olduğunu bilmiyorum."
Cinayetten 1 hafta önce Doç. Dr. Özdemir ile ayrılıp, eşi F.S. ile barıştığını belirten Asuman E., "Celalettin ile aramız açılmıştı. Ben ona 'Yuvama dönüyorum' dediğimde. 'Tamam Asuman, ama birbirimizi unutana kadar arayıp görüşelim' dedi" diye konuştu.
ÜLKÜCÜ- CEMAATÇİ KAVGASI
Asuman E., öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in ülkücü, Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin de cemaatçi olduğunu ve aralarında ülkücü- cemaatçi kavgası olduğunu da öne sürdü. Mahkeme başkanı ise "Cemaatciydi derken?" diye sorunca Asuman E. de "Fethullan Gülenciler mi ne onlardan" diye cevap verdi.
'ASUMAN E., SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK GİBİ KONUŞUYOR'
Asuman E.'nin bu iddiası üzerine söz alan Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin avukatı Fatih Ruşen ise "Cemaatçi denilerek olay çarpıtılmaya çalışılıyor. 410 bin lira ortada yok. Asuman E., sütten çıkmış ak kaşık gibi konuşuyor. Bu para nerede sorulmasını istiyorum" diye konuştu.
Avukat Fatih Ruşen, cinayetten sonra olay yerinde yapılan incelemede Asuman E.'nin odanın kapı arkasında ve sehpanın ayaklarında parmak izinin olduğunu hatırlatıp, cinayetten sonra odaya girdiğini öne sürdü.
Prof. Dr. Ahmet Gülce'nin, Doç.Dr. Özdemir'i 3 bıçak darbesiyle yaraladığını ifade eden avukat Fatih Ruşen, "Müvekkilim, maktüle karşı 3 kez bıçaklama yaptığını, ancak otopsi raporlarında 19 santimlik vücudunda bir yaranın olduğu ve bağırsakların dışarı çıktığını görülmektedir" dedi.
Avukat Ruşen, müvekkilinin odadan çıktıktan sonra Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in yaşadığını, müvekkilinin odadan çıkmasının ardından üçüncü bir kişinin odaya girip öldürme eylemini gerçekleştirdiğini öne sürerek iddiasıyla ilgili hazırladığı belgeleri mahkemeye sunduğunu belirtti. Ruşen, müvekkilinin duygusal biri olduğunu ve çoğu şeyi ifade edemediğini belirtti. Bu sırada Prof. Dr. Gülce'nin duygulandığı görüldü.
Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in avukatı Süleyman Çimen ise Asuman E.'nin sürekli çelişkili ifade verdiğini söyleyerek, tutuklanmasını talep etti.
'MÜVEKKİLİM EVLİYKEN ZİNA YAPTI'
Asuman E.'nin avukatı Hasip Şenalp de "Müvekkilim Asuman evliyken zina yapmıştır. Bunun dinen kabul edilecek bir yeri yoktur. Dinimizde bunun cezası 'recm'dir. Bu ahlaksız bir davranıştır. Yaptığı hatayı cinayet işlemiş gibi gösteriyorlar" diyerek savunma yaptı.
Öldürülen Doç. Dr. Celalettin Özdemir'in kardeşi Mustafa Özdemir ifadesinde, "Sanık Asuman'ı tanırım. Ağabeyim bir gün bana gelerek. Fakültedeki bir sekreterle gönül ilişkisinin olduğun evlenmek istediğini, kendileriyle tanıştırmak istediğini söyledi. Biz de kabul ettik. Birlikte yemek yediğimizde Asuman'ın çok çenebaz birisi olduğunu ağabeyimi kendine bağladığını fark ettim" dedi.
Mahkeme heyeti ifadeler tamamlandıktan sonra duruşmaya 5 dakika ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti, Doç. Dr. Özdemir ve Prof. Dr. Gülce'nin avukatlarının Asuman E.'ye tutuklama talebini redetti. İddianamede ismi geçen tanıkların dinlenmesi, Doç. Dr. Özdemir'in odasındaki bilgisiyara ait hard diskinin ve bir kişinin ihbarı üzerine bulunan suç aleti olduğu öne sürülen bıçağın incelenmesine karar verdi. Yaklaşık 4 saat süren duruşmanın ardından mahkeme heyeti duruşmaşı 20 Mart 2015 tarihine erteledi.
DEKAN VE SEKRETER BOŞANDI
Bu arada üniversitede işlenen bu cinayetin ardından Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Handan Gülce, yaklaşık 30 yıllık eşi Prof. Dr. Ahmet Gülce'den anlaşmalı olarak tek celsede boşandı. Dekan Prof. Dr. Gülce, duruşmada 150 bin lira tazminat ile üniversitede okuyan 2 oğlunun eğitimleri bitene kadar aylık 1000'er lira eğitim masrafı istedi.
Üniversitede taşeron kadrosunda sekterlik yapan, cinayetin işlenmesiyle iki öğretim üyesiyle de ilişkisi bulunduğu ortaya çıkan Asuman'ın olaydan sonra işine son verildi. İlk evliliğini 8 yıl önce yapan ve 45 gün evli kaldıktan sonra eşinin dava açması sonucu boşandığı belirtilen Asuman, cinayetin ardından 4 yıldır evli olduğu ikinci eşi eczacı kalfası F.S. ile anlaşmalı olarak boşandı. Asuman E. eşinden nafaka ve herhangi bir mal talep etmedi, oğlunun da velayeti babaya verildi.
Medyafaresi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)