Tayvan'da 32 yaşındaki bir adam 3 gün aralıksız oyun oynadıktan sonra öldü.
Doğu Asya ülkesi Tayvan'da 1 Ocak’ta da 5 gün boyunca oyun oynayan bir başka adam hayatını kaybetmişti.
Tayvan’ın güneyindeki Kaohsiung kentinde yer alan bir internet kafede üç gün boyunca oyun oynayan 32 yaşındaki Hsieh, sandalyesinde ölü bulundu. İnternet kafedeki diğer müşterilerin sandalyesinde uyuduğunu sandıkları adamı, kafe çalışanlarından biri kontrol etti. Nefes almadığı fark edilen Hsieh, hastaneye kaldırılsa da kurtarılamadı.
KALP YETMEZLİĞİNDEN ÖLDÜ
Olayın yaşandığı internet kafede çalışan bir kişi, “Hsieh düzenli olarak gelir ve günlerce ara vermeden oynardı. Yorulunca kafasını masaya koyardı ya da sandalyesinde uyuyakalırdı. Ondan dolayı durumunu ilk başta anlamadık” dedi. Taipei Times gazetesinin haberine göre doktorlar, uzun süre ara vermeden bilgisayarda oyun oynayan Hsieh’in kalp yetmezliği nedeniyle aniden öldüğünü belirtti.
DAHA ÖNCE DE BİR KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
1 Ocak’ta da Tayvan'da 38 yaşındaki bir adam 5 gün boyunca oyun oynadıktan sonra hayatını kaybetmişti. Polis, iki vakada da diğer müşterilerin ölümlerle ilgisiz gözüktüğünü belirtti. Polise göre internet kafedeki diğer müşteriler, müfettişlerin çalışmasına aldırmayarak oyun oynamaya devam etti.
17 Ocak 2015 Cumartesi
16 Ocak 2015 Cuma
İlk eşcinsel okulu yolda
Guardian gazetesi, İngiltere'de mevcut eğitim sistemi içinde zorluk çeken LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel) öğrencilere hizmet verecek okulun üç yıl içinde açılabileceğini bildirdi.
Habere göre okul Manchester'da açılacak ve 40 öğrencisi olacak. Ayrıca 20 öğrenciye başka bir okulda eğitim görürken bu okulda da yarı zamanlı eğitim hizmeti verecek.
Okul projesinin arkasında bulunan yardım kuruluşu Kuzey Batı LGBT Gençliği'nin stratejik müdürü Amelia Lee, "Bu, hayat kurtarmakla ilgili" diye konuştu.
Lee şunları söyledi: "Eşcinselleri homofobik hakaret ve kötü muameleden karşısında korumayı amaçlayan yasalara rağmen gerçek şu ki, özellikle de okullarda, hakaret ve kötü muamele hala inanılmaz ölçüde yaygın. Bu durum, gençleri tecrit edilmiş ve yabancılaşmış hissetmelerine neden oluyor. Bu da sıklıkla okulu asmaya, en kötü senaryo da da intihara sebep oluyor."
EĞİTİM ÜCRETLİ OLACAK
Eylül ayında 14 yaşındaki Elizabeth Lowe adlı öğrenci, lezbiyen olduğunu ebeveynlerine söylemek korktuğu için Manchester'da kendini asmıştı.
Lee, "Lowe tek çarenin kendini öldürmek olduğunu hissetti. Bolton'da da benzer bir hikayesi olan bir kız vardı" diyor.
Yardım kuruluşu olarak yılda 9 bin öğrenci ve bin öğretmenle çalışarak onları eşcinsellik konusunda eğittiklerini söyleyen Lee şöyle devam ediyor:
"Ya tüm okulların kapsayıcı olduğunu umabiliriz ya da henüz orada olmadığımızı kabul ederiz. Böylece bugün için daha özel okullara ihtiyacımız olduğunu kabul ederiz."
Yeni kurulacak okul, gittikleri okullarda zorluk yaşayan LGBT öğrenciler için projelendirildi.
Ancak okulda LGBT olmayan, küçük yaştaki bakıcılar, ebeveynler ve akli problemleri olanlara da yer verilecek.
Lee, "Okul LGBT'leri kapsayıcı olacak ama kimseyi dışlayıcı olmayacak" diyor.
Proje devletten ve yerel yönetimden alınan 63 bin sterlinlik yardımla hayata geçirilecek.
Okulda eğitim paralı olacak. (hürriyet.com.tr)
Habere göre okul Manchester'da açılacak ve 40 öğrencisi olacak. Ayrıca 20 öğrenciye başka bir okulda eğitim görürken bu okulda da yarı zamanlı eğitim hizmeti verecek.
Okul projesinin arkasında bulunan yardım kuruluşu Kuzey Batı LGBT Gençliği'nin stratejik müdürü Amelia Lee, "Bu, hayat kurtarmakla ilgili" diye konuştu.
Lee şunları söyledi: "Eşcinselleri homofobik hakaret ve kötü muameleden karşısında korumayı amaçlayan yasalara rağmen gerçek şu ki, özellikle de okullarda, hakaret ve kötü muamele hala inanılmaz ölçüde yaygın. Bu durum, gençleri tecrit edilmiş ve yabancılaşmış hissetmelerine neden oluyor. Bu da sıklıkla okulu asmaya, en kötü senaryo da da intihara sebep oluyor."
EĞİTİM ÜCRETLİ OLACAK
Eylül ayında 14 yaşındaki Elizabeth Lowe adlı öğrenci, lezbiyen olduğunu ebeveynlerine söylemek korktuğu için Manchester'da kendini asmıştı.
Lee, "Lowe tek çarenin kendini öldürmek olduğunu hissetti. Bolton'da da benzer bir hikayesi olan bir kız vardı" diyor.
Yardım kuruluşu olarak yılda 9 bin öğrenci ve bin öğretmenle çalışarak onları eşcinsellik konusunda eğittiklerini söyleyen Lee şöyle devam ediyor:
"Ya tüm okulların kapsayıcı olduğunu umabiliriz ya da henüz orada olmadığımızı kabul ederiz. Böylece bugün için daha özel okullara ihtiyacımız olduğunu kabul ederiz."
Yeni kurulacak okul, gittikleri okullarda zorluk yaşayan LGBT öğrenciler için projelendirildi.
Ancak okulda LGBT olmayan, küçük yaştaki bakıcılar, ebeveynler ve akli problemleri olanlara da yer verilecek.
Lee, "Okul LGBT'leri kapsayıcı olacak ama kimseyi dışlayıcı olmayacak" diyor.
Proje devletten ve yerel yönetimden alınan 63 bin sterlinlik yardımla hayata geçirilecek.
Okulda eğitim paralı olacak. (hürriyet.com.tr)
Vatandaşı elektrik çarptı
CLK Akdeniz Elektrik Parekende Satış A.Ş’nin faturaların son ödeme tarihini ayın 15’i yapmak için gerçekleştirdiği düzenleme vatandaşın cebini yaktı. Antalya şehir merkezinin bir kısmında, Burdur ve Isparta’nın bazı ilçe ve köylerinde 2 ay boyunca sayaç okunmayınca düzenleme vatandaşa 2-2 buçuk aylık fatura meblağsı olarak yansıdı. Tüketici, 500 lirayı aşan kullanım bedellerinin normalden yüzde 3-5 daha fazla bir şekilde faturalandırıldığını belirterek internet üzerinde imza kampanyası başlattı.
İNTERNETTE İMZA KAMPANYASI
Kötü hava koşulları ile birlikte iyice katlanan faturalar, vatandaşı kara kara düşündürürken imza kampanyalarının dijital ve sosyal mecrası ‘change.org’ internet sitesinde “Ocak ayı elektrik faturalarının iptali” konulu kampanya başlatıldı. Yüksek meblağlı faturaların vatandaş tarafından ödenememesi üzerine açılan kampanya büyük ilgi gördü. Şimdiden 5 binin üzerinde destekçisi olan kampanyaya imza verenler sorumlu kurumu eleştirmeyi de ihmal etmedi.
ÖDEME GÜCÜMÜZ YOK
Vatandaşlar, “2 buçuk aylık faturayı bir kere de ödemek ister misiniz diye bize kimse sormadı. CLK, emeklilerin talebi doğrultusunda düzenledik diyerek işin içinden sıyrıldı ama bize kimse sormadı. Bir düzenleme yapılacaksa da böyle mağdur edilerek mi yapılır? İnsanların ödeme gücü bu kadar zorlanmamalı. Her evin bir geliri var ona göre planları, bütçesi var. Şimdi yüklü gelen bu faturayı nasıl ödeyeceğiz” yorumlarıyla tepki gösterdi.
GİZLİ ZAM YAPILDI
CLK Akdeniz Elektrik Perakende Satış A.Ş’nin hizmeti tamamıyla tahsilât üzerine kurduğunu kaydeden TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı İlhan Metin, “Özelleştirmeyle birlikte hizmet kalitesi düştü. Devlet enerji kullanımına zam yapmadı ancak bizim tespitlerimize göre bu 2 aylık süreçte kayıp-kaçak bedeli, dağıtım bedeli ve perakende hizmet bedelinde (PSH) yüzde 3’lük bir artış oldu. Elektriği 36 kuruş yerine 39 kuruştan kullanır olduk. CLK’nın keyfi uygulamaları kabul edilemez” dedi.
Sitedeki yorumlardan bazıları ise şöyle:
G.T.: İmzalıyorum çünkü bu büyük haksızlığa dur demek istiyorum.
N.D.: Bu bizim suçumuz değil. Her ay ödemeye çalışıyoruz. Bir de birleştirip insanları daha da zora sokuyorsunuz.
N.E.: Özel sektöre verildikten sonra sayaç okuyucular kafalarına göre gelip yazıyorlar . Kasım ve Aralık ayı 54 günlük fatura geldi. Ödemekte zorlanıyoruz.
Ş.Ş.: 2 aylık faturayı ödemek o kadar kolay olmuyor emekli için ödeyemiyorum.
N.Ç.: Ben 500 lira emekli maaşıyla geçinmeğe çalışıyorum, hayattan, yaşamaktan soğuttular yeter artık diyorum.
E.K.: Gerçekten bu ay diğer aylara oranla fazla fatura geldi. Her zamanki gibi kullandığım halde.
FOTO 1: imza kampanyası görüntüsü.
İNTERNETTE İMZA KAMPANYASI
Kötü hava koşulları ile birlikte iyice katlanan faturalar, vatandaşı kara kara düşündürürken imza kampanyalarının dijital ve sosyal mecrası ‘change.org’ internet sitesinde “Ocak ayı elektrik faturalarının iptali” konulu kampanya başlatıldı. Yüksek meblağlı faturaların vatandaş tarafından ödenememesi üzerine açılan kampanya büyük ilgi gördü. Şimdiden 5 binin üzerinde destekçisi olan kampanyaya imza verenler sorumlu kurumu eleştirmeyi de ihmal etmedi.
ÖDEME GÜCÜMÜZ YOK
Vatandaşlar, “2 buçuk aylık faturayı bir kere de ödemek ister misiniz diye bize kimse sormadı. CLK, emeklilerin talebi doğrultusunda düzenledik diyerek işin içinden sıyrıldı ama bize kimse sormadı. Bir düzenleme yapılacaksa da böyle mağdur edilerek mi yapılır? İnsanların ödeme gücü bu kadar zorlanmamalı. Her evin bir geliri var ona göre planları, bütçesi var. Şimdi yüklü gelen bu faturayı nasıl ödeyeceğiz” yorumlarıyla tepki gösterdi.
GİZLİ ZAM YAPILDI
CLK Akdeniz Elektrik Perakende Satış A.Ş’nin hizmeti tamamıyla tahsilât üzerine kurduğunu kaydeden TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı İlhan Metin, “Özelleştirmeyle birlikte hizmet kalitesi düştü. Devlet enerji kullanımına zam yapmadı ancak bizim tespitlerimize göre bu 2 aylık süreçte kayıp-kaçak bedeli, dağıtım bedeli ve perakende hizmet bedelinde (PSH) yüzde 3’lük bir artış oldu. Elektriği 36 kuruş yerine 39 kuruştan kullanır olduk. CLK’nın keyfi uygulamaları kabul edilemez” dedi.
Sitedeki yorumlardan bazıları ise şöyle:
G.T.: İmzalıyorum çünkü bu büyük haksızlığa dur demek istiyorum.
N.D.: Bu bizim suçumuz değil. Her ay ödemeye çalışıyoruz. Bir de birleştirip insanları daha da zora sokuyorsunuz.
N.E.: Özel sektöre verildikten sonra sayaç okuyucular kafalarına göre gelip yazıyorlar . Kasım ve Aralık ayı 54 günlük fatura geldi. Ödemekte zorlanıyoruz.
Ş.Ş.: 2 aylık faturayı ödemek o kadar kolay olmuyor emekli için ödeyemiyorum.
N.Ç.: Ben 500 lira emekli maaşıyla geçinmeğe çalışıyorum, hayattan, yaşamaktan soğuttular yeter artık diyorum.
E.K.: Gerçekten bu ay diğer aylara oranla fazla fatura geldi. Her zamanki gibi kullandığım halde.
FOTO 1: imza kampanyası görüntüsü.
Balkonda sigara içmek artık yasak
Almanya'da kiracıların kendi balkonlarında sigara içebilmelerine ilişkin hukuk kavgası yüksek mahkemeye taşındı. Almanya'da alınan bu kararın diğer ülkelerde de hızla yayılması bekleniyor.
Almanya’da Yargıtay sigara tiryakilerini üzecek bir karar aldı. Yüksek mahkeme apartmanlarda oturanların balkonda sigara içmelerinin belirli sürelerle sınırlanabileceğine hükmetti.
Brandenburg eyaletinin Premnitz kentinde aynı apartmanda yaşayan iki aile arasında yaşanan bir anlaşmazlığın yüksek mahkemeye intikal etmesi üzerine konuyu görüşen mahkeme, balkonda sigara içilmesine gerektiğinde sınırlama getirilebileceğine karar verdi.
Balkonda sigara içmeye sınırlandırma getirilmesini dumandan aşırı etkilenme şartına bağlayan mahkeme, sınırlama kararıyla birlikte davayı yeniden görüşülmek üzere Potsdam Eyalet Mahkemesi’ne geri gönderdi.
Yüksek mahkeme, eyalet mahkemesinden şikayetçi ailenin sigara dumanından ne derece etkilendiğinin tespitine ve hangi saatlerde bu eyleme sınırlama getirileceğine karar vermesini istedi.
Ahmet YILDIRIM/DORTMUND, (DHA)
Almanya’da Yargıtay sigara tiryakilerini üzecek bir karar aldı. Yüksek mahkeme apartmanlarda oturanların balkonda sigara içmelerinin belirli sürelerle sınırlanabileceğine hükmetti.
Brandenburg eyaletinin Premnitz kentinde aynı apartmanda yaşayan iki aile arasında yaşanan bir anlaşmazlığın yüksek mahkemeye intikal etmesi üzerine konuyu görüşen mahkeme, balkonda sigara içilmesine gerektiğinde sınırlama getirilebileceğine karar verdi.
Balkonda sigara içmeye sınırlandırma getirilmesini dumandan aşırı etkilenme şartına bağlayan mahkeme, sınırlama kararıyla birlikte davayı yeniden görüşülmek üzere Potsdam Eyalet Mahkemesi’ne geri gönderdi.
Yüksek mahkeme, eyalet mahkemesinden şikayetçi ailenin sigara dumanından ne derece etkilendiğinin tespitine ve hangi saatlerde bu eyleme sınırlama getirileceğine karar vermesini istedi.
Ahmet YILDIRIM/DORTMUND, (DHA)
Cumhuriyeti “reklam” sananlar, kendilerinin bir “kamera şakası” olduğunu anlayacaklar
İstanbul Baro Başkanlığı, Ak Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu'nun dün sosyal medyadan Cumhuriyet ve Osmanlı dönemi hakkında paylaştığı sözler için zehir zemberek bir açıklama yaptı.
İşte Baro tarafında yapılan o yazılı açıklama:
Cumhuriyet Köhnemiş Bir Zihniyetin “Yetersiz Bakiyeleri” Tarafından Yıkılamayacak Kadar Güçlüdür.
Demokratik ve Laik Cumhuriyete bağlı kalacağına, namusu ve şerefi üzerine and içen Balıkesir Mebusu Tülay Babuşçu; Türkiye Cumhuriyetini, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun 90 yıllık “reklam arası” olarak nitelendirmiş...
Babuşçu’ya göre, Filistin’i vermediği için yıkılan Osmanlı’nın şimdi Filistin ve Türkiye için oluşturduğu “arka plan”, tam da bir “zeka parıltısı” imiş...
Bir tümceye bu denli çok yanlış sığdırmayı başaran Cumhuriyet görünümlü saltanat saplantılı kadın için, Sağlık Bakanı tarafından önerilen “annelik kariyeri” ideal sayılabilir. İstanbul Barosu olarak, kadını evde oturtmayı savunan zihniyete yıllardır karşı çıkarken, bu beyanlar karşısında bazı istisnaların bulunabileceği noktasına geldiğimizi itiraf ediyoruz.
Bizler, şimdilerde çoğalması da beklenen bu türden Babuşcu beyanlarının, Haziran/2015 seçimlerine yönelik milletvekili listelerinde yer tutmak adına sergilenen yağlı çabalar olduğunu biliyoruz. Bir yasama döneminde kürsüye sadece 3 kez çıkabilmiş olanların, kendi yüksekliklerini Cumhuriyete saldırarak sağlayabileceklerini düşünmeleri acı bir gerçeklik olsa da, Osmanlıcı kafaların bu ülkede edindikleri yerin bile Cumhuriyet sayesinde olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Babuşçu ve O’nun gibiler bilmeli ki, bizim bu kararlılığımız sürdükçe de reklamlar bitmeyecektir. Cumhuriyeti “reklam” sananlar, kendilerinin bir “kamera şakası” olduğunu çok geçmeden anlayacaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti bir Osmanlı bakiyesi değildir. Tarihsel köklerinin yarattığı değerlere saygısını esirgemeyen bu Cumhuriyet , onurla taşıdığı Osmanlı geleneğinden övünç ve kıvanç duyan bir bilinç olarak, “yetersiz bakiyeleri” eliyle yıkılamayacak kadar güçlüdür. Çalınmış yitik yüzyılları devrimle kısaltan Cumhuriyet, sonsuza kadar bu ülkenin rejimi olmaya devam edecektir. Çatlağı sıvanmış saray duvarlarının huzurunda sukun arayıp hayal kuranlar, mebus mertebesinde olsalar da bunu bilmelidirler. Türk Halkı, cumhuriyetin içindeki cumhurdur.
Tülay Babuşçu gibilerinin anlayamadığı, Osmanlının tarihsel misyonunu tamamlayarak kapanmış bir parantez; Cumhuriyet’in ise sonsuzluğu hedefleyen bir uygarlık açılımı olduğu gerçeğidir.
CHP VE MHP'Lİ VEKİLLERDEN TEPKİ
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk Tülay Babuşcu'nun sözleri için şunları söyledi: Cumhuriyet ve demokrasiye karşı bir düşünce. Demokrasi onların ağababaları tarafından amaca ulaşmak için binilmesi gereken araçtı. Geldiğimiz noktada, demokrasi artık
inilmesi gereken son durak... Son durağa geldiler, bu durakta iniyorlar. Her şey 'bir şey olmaz' diye olur. Cumhuriyet yerine kendi dikta rejimlerini kurma için meşrulaştırma hareketi olarak görüyorum.
MHP milletvekili ve TBMM Başkan vekili Meral Akşener Twitter hesabından yaptığı açıklamada: “Merak ediyorum, nasıl bir şuuraltı bir milletvekilinin Cumhurbaşkanı’nın övmek için cumhuriyeti tahkir etmeye kendisini mecbur hissetmesine sebep olur?” dedi.
"AKP İKTİDARI 90 YILLIK CUMHURİYET'İN UYKU MOLASIDIR"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Ak Parti Balıkesir Mellitvekili Tülay Babuşçu'nun, sosyal paylaşım sitesinde "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" sözlerini de şu sözlerle eleştirdi:
"Bu coğrafyada varlığımıza, bağımsızlığımıza kastedenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleyi yok sayan bir zihniyet, Cumhuriyet dönemini 90 yıllık bir reklam arası olarak göstermektedir. Bir milletvekili der mi PKK'ya 'Ana dilde eğitim için, demokratik özerlik için kan dökmeye gerek yok, veririz. Kan dökecekseniz bağımsız Kürdistan için dök, meşrudur' diyor. Diğeri Cumhuriyeti 90 yıllık reklam arası göstermek suretiyle Çanakkale'yi, Sivas Kongresini, Milli Mücadele'yi yok sayıyor. Bu zihniyet Cumhuriyet'i yok sayıyor. İşte AKP'yi temsil eden zihniyet budur. Mili mücadele, T.C. Devleti, Osmanlı'nın devamıdır. Verdiğimiz mücadele Sevr'e karşı mücadeledir. Mukaddes bir mücadeledir. Bu mücadeleyi bilmeyen, Cumhuriyetimizi emperyalistlere karşı kurduğumuzu bilmeyen zihniyet, ne hazindir ki 90 yıllık Cumhuriyet'e reklam arası diyebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşu ve mücadelemiz binlerce yıllık Türk tarihinin altın sayfalarından biridir. İzmir marşında söylediği gibi biz bunları mücevher taşa yazdık. Bu kimseler milletin egemenliğini temsil edemeyecek kadar cehalet dolu insanlardır. 13 yıllık AKP iktidarı, Osmanlı döneminin de, 90 yıllık Cumhuriyet döneminin de ancak bir uyku molasıdır. 7 Haziran'da bu uykudan uyanılacak" (hürriyet.com.tr)
'400 gol atmışım yok öyle bir şey imza Hakan Şükür'
Reza Zarrab'ın "Zafer Çağlayan'dan 240 bin Euro aldım" yazıp altına imzasını attığı belge, sosyal medyaya ilham kaynağı oldu. Herkesin kağıtlara yazı yazıp paylaşması modasına Hakan Şükür de katıldı.
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.
Sosyal medya kullanıcıları da bu gelişme üzerine çeşitli kağıt ve peçetelere esprili yazılara yazarak altına Zarrab’ın imzasını attı.
Kısa sürede sosyal medyada trend haline gelen ‘Sarraf imzalı’ kağıtlar Twitter’da yayıldı. Modaya uyanlardan birisi de İstanbul Milletvekili Hakan Şükür oldu. Şükür, peçeteye “400’e yakın gol attığım söyleniyor..! Yok öyle bir şey” yazdı.
İşte eski milli yıldızın attığı tweet:
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.
Sosyal medya kullanıcıları da bu gelişme üzerine çeşitli kağıt ve peçetelere esprili yazılara yazarak altına Zarrab’ın imzasını attı.
Kısa sürede sosyal medyada trend haline gelen ‘Sarraf imzalı’ kağıtlar Twitter’da yayıldı. Modaya uyanlardan birisi de İstanbul Milletvekili Hakan Şükür oldu. Şükür, peçeteye “400’e yakın gol attığım söyleniyor..! Yok öyle bir şey” yazdı.
İşte eski milli yıldızın attığı tweet:
İmza Rıza Sarraf
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.
REZA Zarrab’ın (Rıza Sarraf), eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık Patek Philippe marka saatle ilgili belgelerin ayrıntıları Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunda ortaya çıktı. Soruşturmadaki birçok belge, 681 sıra sayısı verilen raporla birlikte TBMM’nin internet sitesinden tüm vatandaşların erişimine açıldı. Saate ilişkin “elden ödeme” yazısı, komisyondaki AK Partili üyelerce saatin hediye veya rüşvet olmadığına ilişkin önemli kanıtlardan biri kabul edilmişti. Komisyon raporunda, 30 Ekim 2013 tarihli ödeme yazısı ve gümrük cezasına ilişkin ödeme kayıtları vurgulanarak, “Aynı konuya ilişkin diğer şüpheliler yönünden verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı birlikte değerlendirildiğinde, isnat edilen eylemin gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır” denildi.
CONRAD KAĞIDINDA
Zarrab’ın 240 bin Euro’yu teslim aldığına ilişkin belgenin, Conrad Otel’in misafirleri için hazırladığı antetli kağıda yazıldığı görüldü. Belgede, yazım hatalarıyla birlikte, “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” ifadesi ve Rıza Sarraf imzası yer aldı. Çağlayan, saati 25 Eylül 2013’te teslim aldığını açıklamıştı.
YÜZDE 11 İNDİRİM
Bu belgenin hemen altında, Patek firmasının saati satarken Cenevre’de kestiği 24 Eylül 2013 tarihli faturaya yer verildi. Zarrab’ın kuryesi Murat Yılmaz adına kesilen faturada kuryenin adresi Bodrum olarak görünüyor. Saat ve mekanik kullanım kılavuzuyla ilgili bilgilerin yer aldığı faturaya göre saatin asıl bedeli 334 bin 400 İsviçre Frankı. Firma, nakit ödeme indirimi ve alıcının yabancı olması nedeniyle yüzde 8 KDV istisnasıyla birlikte 34 bin 400 frank indirim yaptı.
ADLİ TIP'A İNCELETMEDİLER
CHP’li komisyon üyesi, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, soruşturmayla ilgili eksik belgelerin yanı sıra mevcut belgelerle ilgili incelemelerin de yapılmadığını savunarak şunları söyledi: “Peçeteden hallice, alelade bir kağıda yazılmış belgeyi kanıt kabul ettiler. Kağıt, operasyondan önceki tarihi taşıyor. Oysa Adli Tıp’ta kriminal bir inceleme yapılsaydı, mürekkep yapısı ve kağıt analizleriyle bunların hepsinin sonradan hazırlandığı tespit edilirdi. Koskoca gümrüklere gönderildiği iddia edilen yazılar alelade kağıtlarla önümüze getirildi. Belgelerle ilgili hukuki araştırma da yapılmadı. Barış Güler yazı örneği vermek için savcılığa gelince hangi eliyle yazdığını unutuyor. ‘Sağ el miydi, sol el miydi’ diye denemeye kalkarak imzasını değiştirmeye çalışıyor. Daha önceden bir devlet kurumuna veya sigorta şirketine verdiği bir imza incelenseydi, sahte imza atmaya çalışıyorsa anlaşılırdı. Ama bunun onda biri bile yeterliyken, ‘İtiraf etseler bile yeterli şüphe yoktur’ diyen komisyon üyeleri oldu. Ne kadar büyük bir siyasal tiyatro oynandığını gördük.”
İKİ SAYFA DALGINLIĞA GELMİŞ
Adli Tıp Kurumu’nun tapelerle ilgili “uygunluk” raporunun kapsamını gösteren ilk iki sayfanın ortaya çıkmasıyla “montaj” tartışması devam etti. Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, iki sayfayı savcılıktan isteterek Meclis Başkanlığı’na verilen ek dosyalarda tamamladıklarını söyledi. Köylü, “Alt komisyon olarak savcılığa gittiğimizde belgelerden örnek aldık. Herhalde o sırada görevli arkadaşların dalgınlığına geldi, karıştırdılar araya. Ben hukuk neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Esasında şu tartışmalı; Adli Tıp’ın bu konuda montaj mıdır değil midir, başka yerden alınmış sesler oraya monte edilmiş mi, bunları inceleyecek ihtisası yok. O ayrı bir ihtisas konusu. ‘Onu yegane bilen yer TÜBİTAK’ diyorlar” açıklamasını yaptı. Hürriyet
REZA Zarrab’ın (Rıza Sarraf), eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık Patek Philippe marka saatle ilgili belgelerin ayrıntıları Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunda ortaya çıktı. Soruşturmadaki birçok belge, 681 sıra sayısı verilen raporla birlikte TBMM’nin internet sitesinden tüm vatandaşların erişimine açıldı. Saate ilişkin “elden ödeme” yazısı, komisyondaki AK Partili üyelerce saatin hediye veya rüşvet olmadığına ilişkin önemli kanıtlardan biri kabul edilmişti. Komisyon raporunda, 30 Ekim 2013 tarihli ödeme yazısı ve gümrük cezasına ilişkin ödeme kayıtları vurgulanarak, “Aynı konuya ilişkin diğer şüpheliler yönünden verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı birlikte değerlendirildiğinde, isnat edilen eylemin gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır” denildi.
CONRAD KAĞIDINDA
Zarrab’ın 240 bin Euro’yu teslim aldığına ilişkin belgenin, Conrad Otel’in misafirleri için hazırladığı antetli kağıda yazıldığı görüldü. Belgede, yazım hatalarıyla birlikte, “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” ifadesi ve Rıza Sarraf imzası yer aldı. Çağlayan, saati 25 Eylül 2013’te teslim aldığını açıklamıştı.
YÜZDE 11 İNDİRİM
Bu belgenin hemen altında, Patek firmasının saati satarken Cenevre’de kestiği 24 Eylül 2013 tarihli faturaya yer verildi. Zarrab’ın kuryesi Murat Yılmaz adına kesilen faturada kuryenin adresi Bodrum olarak görünüyor. Saat ve mekanik kullanım kılavuzuyla ilgili bilgilerin yer aldığı faturaya göre saatin asıl bedeli 334 bin 400 İsviçre Frankı. Firma, nakit ödeme indirimi ve alıcının yabancı olması nedeniyle yüzde 8 KDV istisnasıyla birlikte 34 bin 400 frank indirim yaptı.
ADLİ TIP'A İNCELETMEDİLER
CHP’li komisyon üyesi, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, soruşturmayla ilgili eksik belgelerin yanı sıra mevcut belgelerle ilgili incelemelerin de yapılmadığını savunarak şunları söyledi: “Peçeteden hallice, alelade bir kağıda yazılmış belgeyi kanıt kabul ettiler. Kağıt, operasyondan önceki tarihi taşıyor. Oysa Adli Tıp’ta kriminal bir inceleme yapılsaydı, mürekkep yapısı ve kağıt analizleriyle bunların hepsinin sonradan hazırlandığı tespit edilirdi. Koskoca gümrüklere gönderildiği iddia edilen yazılar alelade kağıtlarla önümüze getirildi. Belgelerle ilgili hukuki araştırma da yapılmadı. Barış Güler yazı örneği vermek için savcılığa gelince hangi eliyle yazdığını unutuyor. ‘Sağ el miydi, sol el miydi’ diye denemeye kalkarak imzasını değiştirmeye çalışıyor. Daha önceden bir devlet kurumuna veya sigorta şirketine verdiği bir imza incelenseydi, sahte imza atmaya çalışıyorsa anlaşılırdı. Ama bunun onda biri bile yeterliyken, ‘İtiraf etseler bile yeterli şüphe yoktur’ diyen komisyon üyeleri oldu. Ne kadar büyük bir siyasal tiyatro oynandığını gördük.”
İKİ SAYFA DALGINLIĞA GELMİŞ
Adli Tıp Kurumu’nun tapelerle ilgili “uygunluk” raporunun kapsamını gösteren ilk iki sayfanın ortaya çıkmasıyla “montaj” tartışması devam etti. Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, iki sayfayı savcılıktan isteterek Meclis Başkanlığı’na verilen ek dosyalarda tamamladıklarını söyledi. Köylü, “Alt komisyon olarak savcılığa gittiğimizde belgelerden örnek aldık. Herhalde o sırada görevli arkadaşların dalgınlığına geldi, karıştırdılar araya. Ben hukuk neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Esasında şu tartışmalı; Adli Tıp’ın bu konuda montaj mıdır değil midir, başka yerden alınmış sesler oraya monte edilmiş mi, bunları inceleyecek ihtisası yok. O ayrı bir ihtisas konusu. ‘Onu yegane bilen yer TÜBİTAK’ diyorlar” açıklamasını yaptı. Hürriyet
'Sultanahmet bombacısı' Diana Ramazanova'nın sırları
Sultanahmet’te 1 polisi şehit eden Dağıstanlı bombacı Diana Ramazanova’nın hayat hikâyesi ilginç detaylar taşıyor.
Hürriyet'in haberine göre; Diana’nın Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile sosyal paylaşım sitelerinde başlayan arkadaşlığı aşka dönüşünce, çift imam nikâhı kıyıyor. Diana, IŞİD saflarına geçen Edelbijev’le birlikte radikal bir hayat tarzını benimsiyor. İstanbul’da balayı gibi 3 ay geçiren çift, kaçak yollarla Suriye’ye geçiyor. Ancak Edelbijev Aralık 2014’te öldürülünce, Diana, 26 Aralık’ta yasadışı yollardan Gaziantep’e geliyor. Taksi kiralayarak İstanbul’a geçen Diana’nın 2 el bombasını nereden bulduğu bilinmiyor. Bombacının kimlerle temas kurduğu ve bu noktaya nasıl geldiğinin sırrı ise henüz çözülemedi.
IŞİD saflarındaki Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile tanışmasından sonra Dağıstanlı Diana Ramazanova’nın tüm hayatı değişti. Sosyal paylaşım sitelerinde başlayan ilişki önce arkadaşlığa sonra aşka dönüştü. Ülkesinden ayrıldı, Abu Aluevitsj Edelbijev ile dini nikâh kıydı, çarşafa girdi... Genç kadın hayat tarzını değiştirmekle kalmadı, IŞİD saflarına da katıldı. Norveç, Suriye ve İstanbul hattında süren bu serüvenin son durağı ise Sultanahmet oldu. Hürriyet, intihar bombacısı Diana Ramazanova’nın hikâyesinin izini İstanbul’dan Norveç’e kadar sürdü. Polis memuru Kemal Kumaş’ın şehit olduğu saldırının sır perdesini araladı.
BALAYI MI, ÖRGÜT BULUŞMASI MI
Çeçen kökenli Abu Aluevitsj Edelbijev, ailesi ile birlikte 2002’de Norveç’e yerleşti. Edelbijev, henüz 12 yaşındaydı. Norveç’in Fredrikstad şehrine yerleştiler. 2012 yılına kadar her şey normal seyrinde gitti. Edelbijev, Norveç’te yaşarken 22 yaşında köktendinci görüşleri benimseyerek IŞİD’e sempati duymaya başladı. Dağıstanlı Diana Ramazanova ile bir sosyal paylaşım sitesinde tanışması o günlere denk geliyor. Ramazanova ile Edelbijev arasındaki arkadaşlık kısa süre sonra aşka dönüştü.
Edelbijev ile Ramazanova’nın 2014 yılında 3 ay süreyle İstanbul’da birlikte oldukları tespit edildi. Ramazanova, 2014’ün mayıs ayında turist vizesiyle Rusya’dan Türkiye’ye giriş yaptı. Edelbijev’in ise giriş kaydına rastlanmadı. Bu durum, Türkiye’ye kaçak giriş yapmış olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Edelbijev ile Ramazanova arasında dini nikâhın İstanbul’da mı yoksa daha sonra birlikte geçiş yaptıkları Suriye’de mi kıyıldığı bilinmiyor.
İstanbul günleri sırasında Ramazanova ve Edelbijev IŞİD için faaliyette bulundular mı? Örgütün diğer mensupları ile buluştular mı? Yoksa bu süre balayı gibi mi geçti? Bunlar şu anda yanıtı olmayan sorular. Ancak çiftin fotoğraflarını inceleyen güvenlik birimleri, Ramazanova ile Edelbijev’in Sultanahmet, Fatih ve Ortaköy’de zaman geçirdiğini tespit ettiler.
SURİYE’DE İSİMLERİ İDRİS VE SÜMEYRA
Türk ve Norveç istihbarat birimlerinin tespitlerine göre, Ramazanova ve Edelbijev geçen temmuz ayında Suriye’ye geçtiler. Yine aynı kaynaklara göre, Suriye’de İdris ve Sümeyra isimlerini alıp, IŞİD saflarında savaşa katıldılar.
Bütün bunlar olurken geçen ekim ayında Edelbijev’in vatandaşı olduğu Norveç’te kendisi ve IŞİD üyesi diğer arkadaşları hakkında soruşturma açıldı. Norveç polis örgütü, Oslo Bölge Mahkemesi’ne başvurarak Abu Aluevitsj Edelbijev ve Addul Hakim Sanchez Hammer’ın malvarlıklarının dondurulmasını istedi. Mahkeme, 2 Norveç vatandaşının terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu veya bulunmaya çalıştığı yönünde güçlü şüphelerin olduğu kanaatine vardı ve her ikisinin malvarlıklarını dondurma kararı aldı. Soruşturmanın başına ise Savcı Anne Karoline Bakken getirildi. Uluslararası terörizmle ilgili sürdürülen bu soruşturmada Norway Today gazetesinde de haber oldu. Norveç polisi 3 ay boyunca İstanbul’da bulunan ve hesaplarına el koyduğu Edelbijev hakkında Interpol’e bildirimde bulundu mu? Bu da cevapsız sorulardan bir diğeri...
ARALIKTA ÖLDÜRÜLDÜ
Edelbijev, Aralık 2014’te Suriye’de süren çatışmalarda öldürüldü. Ramazanova, imam nikâhlı eşinin ölümünün ardından 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak yollarla sınırı geçerek Gaziantep’e geldi. Buradan da bir taksiyle İstanbul’a geçti. 2 aylık hamile olan Ramazanova, Sultanahmet’teki eylemi gerçekleştirdiği 6 Ocak gününe kadar geçen 11 gün İstanbul’da bir otelde kaldı. Güvenlik birimlerinin araştırmasına göre, bu süre içinde Rus uyruklu bir kadın ile görüştü. IŞİD’li bir örgüt elemanı ile yaptığı bir görüşmenin kaydına ise henüz rastlanmadı.
BOMBALARI YANINDA MI GETİRDİ
Ramazanova, eylemde kullandığı el bombalarını Suriye’den beraberinde mi getirdi, yoksa İstanbul’da IŞİD militanlarından mı aldı? Bu da yanıt bekleyen sorulardan biri. Güvenlik güçlerinin tespitlerine göre, Ramazanova polis merkezine girmeden önce 1-1.5 saat Sultanahmet’te dolaştı. Önce Sultanahmet Camisi civarına gitti. Bir süre sonra oradan ayrıldı. Çevrede ve civardaki parklarda dolaştı. Yanındaki 2 el bombası ile birlikte Sultanahmet’teki tek resmi kurum olan İstanbul Turizm Şube Müdürlüğü’ne gitti. Yanındaki el bombalarından ilki pimini çekmesine rağmen patlamadı. Tam bu sırada polis tarafından açılan ateş ile vuruldu. Ancak ikinci el bombasının da pimini çekmişti. Bomba patladı. Kendisi öldü, polis memuru Kemal Kumaş şehit oldu.
Tanışınca kapandı
DIANA Ramazanova, 2014 yılı başında Abu Aluevitsj Edelbijev ile imam nikâhı kıymadan önce, başı açık bir genç kızdı. Arkadaşlarıyla ve tek çektirdiği fotoğraflarda modern, açık kıyafetler giydiği görülüyor. Hayatına Edelbijev girdikten sonra ise çarşaf giyiyor, hayat tarzı tamamen değişiyor. Çift İstanbul’da kaldığı süre içinde Sultanahmet, Boğaz kıyıları ve Adalar’da hatıra fotoğrafları çektirmiş. Kaçak yollarla Suriye’ye geçince İdris ve Sümeyra kod isimlerini kullanan çift, Suriye’de de bol bol fotoğraf çektirmiş.
Cevap bekleyen sorular
- TÜRK güvenlik birimleri Sultanahmet’teki intihar saldırısının şifrelerini çözebilmek için Rusya, Suriye ve Türkiye’deki tüm bağlantıları kullandı. Diana Ramazanova’nın özel yaşamıyla ilgili birçok ayrıntıya ulaşıldı. Ancak şu sorular yanıt bulmadı:
- Norveç, Abu Aluevitsj Edelbijev’in mal varlığını terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu kanaatine vararak 2014 Ekim’de dondurdu. Edelbijev’le ilgili soruşturma daha da eskiye dayanmasına rağmen, Norveç makamları diğer ülkelerdeki resmi makamlarla bilgi alışverişinde bulundu mu?
- Abu Aluevitsj Edelbijev geçen mayıs ayında Türkiye’ye kaçak yollardan girmesine rağmen, nasıl oldu da Diana Ramazanova’yla 3 ay boyunca İstanbul’da rahatça yaşadı?
- İntihar bombacısı Diana Ramazanova 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak olarak Türkiye’ye girdikten sonra kimlerle bağlantı kurdu? Gaziantep’ten İstanbul’a taksi ile gelecek kadar parayı nereden buldu?
- Diana Ramazanova saldırıda kullandığı biri patlamayan iki el bombasını nereden buldu? Suriye’den mi getirdi? Türkiye’ye girdiği 26 Aralık’tan saldırının gerçekleştiği güne kadar el bombalarını yanında mı taşıdı?
- Diana Ramazanova saldırıdan önce, diğer intihar saldırılarında görmeye alışık olduğumuz gibi bombaları neden üzerine sarmadı?
Halter şampiyonuydu
- ABU Aluevitsj Edelbijev’in gençler turnuvasında Norveç’te halter şampiyonu olduğu ortaya çıktı. Çeçen haber sitelerinde yer alan habere göre, 1991 doğumlu olan Edelbijev, babası gibi halter sporuyla ilgilendi. Çeçen genç, 2008 yılında yıldızlar kategorisinde düzenlenen halter şampiyonasında Norveç şampiyonu olarak altın madalya kazandı. Edelbijev’in babası Alou Edelbijev’in de 1970’li ve 80’li yıllarda Çeçenistan’da ünlü bir halterci olduğu belirtildi. (kaybak:hürriyet.com.tr)
Hürriyet'in haberine göre; Diana’nın Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile sosyal paylaşım sitelerinde başlayan arkadaşlığı aşka dönüşünce, çift imam nikâhı kıyıyor. Diana, IŞİD saflarına geçen Edelbijev’le birlikte radikal bir hayat tarzını benimsiyor. İstanbul’da balayı gibi 3 ay geçiren çift, kaçak yollarla Suriye’ye geçiyor. Ancak Edelbijev Aralık 2014’te öldürülünce, Diana, 26 Aralık’ta yasadışı yollardan Gaziantep’e geliyor. Taksi kiralayarak İstanbul’a geçen Diana’nın 2 el bombasını nereden bulduğu bilinmiyor. Bombacının kimlerle temas kurduğu ve bu noktaya nasıl geldiğinin sırrı ise henüz çözülemedi.
IŞİD saflarındaki Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile tanışmasından sonra Dağıstanlı Diana Ramazanova’nın tüm hayatı değişti. Sosyal paylaşım sitelerinde başlayan ilişki önce arkadaşlığa sonra aşka dönüştü. Ülkesinden ayrıldı, Abu Aluevitsj Edelbijev ile dini nikâh kıydı, çarşafa girdi... Genç kadın hayat tarzını değiştirmekle kalmadı, IŞİD saflarına da katıldı. Norveç, Suriye ve İstanbul hattında süren bu serüvenin son durağı ise Sultanahmet oldu. Hürriyet, intihar bombacısı Diana Ramazanova’nın hikâyesinin izini İstanbul’dan Norveç’e kadar sürdü. Polis memuru Kemal Kumaş’ın şehit olduğu saldırının sır perdesini araladı.
BALAYI MI, ÖRGÜT BULUŞMASI MI
Çeçen kökenli Abu Aluevitsj Edelbijev, ailesi ile birlikte 2002’de Norveç’e yerleşti. Edelbijev, henüz 12 yaşındaydı. Norveç’in Fredrikstad şehrine yerleştiler. 2012 yılına kadar her şey normal seyrinde gitti. Edelbijev, Norveç’te yaşarken 22 yaşında köktendinci görüşleri benimseyerek IŞİD’e sempati duymaya başladı. Dağıstanlı Diana Ramazanova ile bir sosyal paylaşım sitesinde tanışması o günlere denk geliyor. Ramazanova ile Edelbijev arasındaki arkadaşlık kısa süre sonra aşka dönüştü.
Edelbijev ile Ramazanova’nın 2014 yılında 3 ay süreyle İstanbul’da birlikte oldukları tespit edildi. Ramazanova, 2014’ün mayıs ayında turist vizesiyle Rusya’dan Türkiye’ye giriş yaptı. Edelbijev’in ise giriş kaydına rastlanmadı. Bu durum, Türkiye’ye kaçak giriş yapmış olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Edelbijev ile Ramazanova arasında dini nikâhın İstanbul’da mı yoksa daha sonra birlikte geçiş yaptıkları Suriye’de mi kıyıldığı bilinmiyor.
İstanbul günleri sırasında Ramazanova ve Edelbijev IŞİD için faaliyette bulundular mı? Örgütün diğer mensupları ile buluştular mı? Yoksa bu süre balayı gibi mi geçti? Bunlar şu anda yanıtı olmayan sorular. Ancak çiftin fotoğraflarını inceleyen güvenlik birimleri, Ramazanova ile Edelbijev’in Sultanahmet, Fatih ve Ortaköy’de zaman geçirdiğini tespit ettiler.
Edelbijev, Suriye'de IŞİD saflarında savaşırken öldürüldü. |
SURİYE’DE İSİMLERİ İDRİS VE SÜMEYRA
Türk ve Norveç istihbarat birimlerinin tespitlerine göre, Ramazanova ve Edelbijev geçen temmuz ayında Suriye’ye geçtiler. Yine aynı kaynaklara göre, Suriye’de İdris ve Sümeyra isimlerini alıp, IŞİD saflarında savaşa katıldılar.
Bütün bunlar olurken geçen ekim ayında Edelbijev’in vatandaşı olduğu Norveç’te kendisi ve IŞİD üyesi diğer arkadaşları hakkında soruşturma açıldı. Norveç polis örgütü, Oslo Bölge Mahkemesi’ne başvurarak Abu Aluevitsj Edelbijev ve Addul Hakim Sanchez Hammer’ın malvarlıklarının dondurulmasını istedi. Mahkeme, 2 Norveç vatandaşının terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu veya bulunmaya çalıştığı yönünde güçlü şüphelerin olduğu kanaatine vardı ve her ikisinin malvarlıklarını dondurma kararı aldı. Soruşturmanın başına ise Savcı Anne Karoline Bakken getirildi. Uluslararası terörizmle ilgili sürdürülen bu soruşturmada Norway Today gazetesinde de haber oldu. Norveç polisi 3 ay boyunca İstanbul’da bulunan ve hesaplarına el koyduğu Edelbijev hakkında Interpol’e bildirimde bulundu mu? Bu da cevapsız sorulardan bir diğeri...
ARALIKTA ÖLDÜRÜLDÜ
Edelbijev, Aralık 2014’te Suriye’de süren çatışmalarda öldürüldü. Ramazanova, imam nikâhlı eşinin ölümünün ardından 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak yollarla sınırı geçerek Gaziantep’e geldi. Buradan da bir taksiyle İstanbul’a geçti. 2 aylık hamile olan Ramazanova, Sultanahmet’teki eylemi gerçekleştirdiği 6 Ocak gününe kadar geçen 11 gün İstanbul’da bir otelde kaldı. Güvenlik birimlerinin araştırmasına göre, bu süre içinde Rus uyruklu bir kadın ile görüştü. IŞİD’li bir örgüt elemanı ile yaptığı bir görüşmenin kaydına ise henüz rastlanmadı.
BOMBALARI YANINDA MI GETİRDİ
Ramazanova, eylemde kullandığı el bombalarını Suriye’den beraberinde mi getirdi, yoksa İstanbul’da IŞİD militanlarından mı aldı? Bu da yanıt bekleyen sorulardan biri. Güvenlik güçlerinin tespitlerine göre, Ramazanova polis merkezine girmeden önce 1-1.5 saat Sultanahmet’te dolaştı. Önce Sultanahmet Camisi civarına gitti. Bir süre sonra oradan ayrıldı. Çevrede ve civardaki parklarda dolaştı. Yanındaki 2 el bombası ile birlikte Sultanahmet’teki tek resmi kurum olan İstanbul Turizm Şube Müdürlüğü’ne gitti. Yanındaki el bombalarından ilki pimini çekmesine rağmen patlamadı. Tam bu sırada polis tarafından açılan ateş ile vuruldu. Ancak ikinci el bombasının da pimini çekmişti. Bomba patladı. Kendisi öldü, polis memuru Kemal Kumaş şehit oldu.
Tanışınca kapandı
DIANA Ramazanova, 2014 yılı başında Abu Aluevitsj Edelbijev ile imam nikâhı kıymadan önce, başı açık bir genç kızdı. Arkadaşlarıyla ve tek çektirdiği fotoğraflarda modern, açık kıyafetler giydiği görülüyor. Hayatına Edelbijev girdikten sonra ise çarşaf giyiyor, hayat tarzı tamamen değişiyor. Çift İstanbul’da kaldığı süre içinde Sultanahmet, Boğaz kıyıları ve Adalar’da hatıra fotoğrafları çektirmiş. Kaçak yollarla Suriye’ye geçince İdris ve Sümeyra kod isimlerini kullanan çift, Suriye’de de bol bol fotoğraf çektirmiş.
Cevap bekleyen sorular
- TÜRK güvenlik birimleri Sultanahmet’teki intihar saldırısının şifrelerini çözebilmek için Rusya, Suriye ve Türkiye’deki tüm bağlantıları kullandı. Diana Ramazanova’nın özel yaşamıyla ilgili birçok ayrıntıya ulaşıldı. Ancak şu sorular yanıt bulmadı:
- Norveç, Abu Aluevitsj Edelbijev’in mal varlığını terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu kanaatine vararak 2014 Ekim’de dondurdu. Edelbijev’le ilgili soruşturma daha da eskiye dayanmasına rağmen, Norveç makamları diğer ülkelerdeki resmi makamlarla bilgi alışverişinde bulundu mu?
- Abu Aluevitsj Edelbijev geçen mayıs ayında Türkiye’ye kaçak yollardan girmesine rağmen, nasıl oldu da Diana Ramazanova’yla 3 ay boyunca İstanbul’da rahatça yaşadı?
- İntihar bombacısı Diana Ramazanova 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak olarak Türkiye’ye girdikten sonra kimlerle bağlantı kurdu? Gaziantep’ten İstanbul’a taksi ile gelecek kadar parayı nereden buldu?
- Diana Ramazanova saldırıda kullandığı biri patlamayan iki el bombasını nereden buldu? Suriye’den mi getirdi? Türkiye’ye girdiği 26 Aralık’tan saldırının gerçekleştiği güne kadar el bombalarını yanında mı taşıdı?
- Diana Ramazanova saldırıdan önce, diğer intihar saldırılarında görmeye alışık olduğumuz gibi bombaları neden üzerine sarmadı?
Halter şampiyonuydu
- ABU Aluevitsj Edelbijev’in gençler turnuvasında Norveç’te halter şampiyonu olduğu ortaya çıktı. Çeçen haber sitelerinde yer alan habere göre, 1991 doğumlu olan Edelbijev, babası gibi halter sporuyla ilgilendi. Çeçen genç, 2008 yılında yıldızlar kategorisinde düzenlenen halter şampiyonasında Norveç şampiyonu olarak altın madalya kazandı. Edelbijev’in babası Alou Edelbijev’in de 1970’li ve 80’li yıllarda Çeçenistan’da ünlü bir halterci olduğu belirtildi. (kaybak:hürriyet.com.tr)
Gülen hakkında suç duyurusu
Gazeteci Emin Pazarcı, kendisine iftirada bulundukları gerekçesiyle Fetullah Gülen ve avukatı Nurullah Albayrak hakkında duyurusunda bulundu.
Pazarcı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı suç duyurusu öncesinde adliye önünde basın açıklaması yaptı. Gülen tarafından uzun zamandır bir suç duyurusu kampanyasıyla karşı karşı kalanlardan birisi olduğu belirten Pazarcı, "Paralel yapıdan bahseden, kendisiyle ilgili yazı yazan herkese 'ya tutarsa' mantığıyla suç duyurularında bulunuyor. Bunlardan nasibini alanlardan biri de benim" dedi.
Kendisi hakkındaki suç duyurularından ikisinin takipsizlikle sonuçlandığını ifade eden Emin Pazarcı, şunları kaydetti:
"Bana malesef işlemediğim, hukuka aykırı bir fiil istinat edildi ve ben bunlardan takipsizlik kararı aldım. Şimdi Fetullah Gülen ve avukatı Nurullah Albayrak hakkında iftiradan dolayı suç duyurusunda bulunmaya geldim. İlginç olan şu, bu yazılarda ne Fetullah Gülen'in adından bahs edilmiştir ne de hukuken mağduriyet sayılabilecek herhangi bir ifade de bulunulmuştur. 'Özgür basına darbe' diye bahsedenler, aslında bizlerin yazı yazmasını engellemeye çalışmışlardır. Yargı kararı verecek. Ben aklandım şimdi, onlarla ilgili karşı şikayette bulunacağım, bakalım yargı ne diyecek?"
Bir gazetecinin "Gülen, suç duyurusunda neyi iddia etmişti" sorusu üzerine Pazarcı, "Kendi adından hiç bahsedilmemesine rağmen, iftira ve hakaret ettiğimi iddia etmişti. Aynı konuda başka suç duyuruları da onların da takipsizlikle sonuçlanacağını düşünüyorum. Şimdi direkt Fethullah Gülen kendisi suç duyurusunda bulunmuyor. Suçlanan, haklarında soruşturma açılan polisler de isimleri geçmemesine rağmen suç duyurusunda bulunuyor" cevabını verdi.
Açıklamanın ardında Pazarcı dilekçesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etti.
Dilekçede, "Şüphelilerin eylemi, sadece şahsıma yönelik bir 'iftira' olmakla kalmayıp, özgür basının sesini kısmaya da yöneliktir. Şüpheli Fetullah Gülen, yurt dışında olduğu için kendisi ile birlikte şahsıma yöneltilen suç duyurularına aracılık eden avukatı Nurullah Aybayrak hakkında da suç duyurusunda bulunma zarureti hasıl olmuştur" değerlendirilmesine yer verildi. Hürriyet
Mahkemeden flaş karar
Zeytinburnu’ndaki 16/9 gökdelenleri için verilen yıkım kararı yeni bir boyut kazandı. Tıraşlanacak katlarda daire sahibi olan bir şirketin açtığı davada, daire sahiplerine aldıkları taşınmazın bedeli ödenmeden yıkım yapılamayacağına karar verildi.
Zeytinburnu’nda 16:9 gökdelenleri için verilen yıkım kararı yeni bir boyuta taşındı.
Cumhuriyet'ten Özlem Güvemli'nin haberine göre tıraşlanacak katlarda daire sahibi olan şirketin Zeytinburnu Belediyesi’ne açtığı dava sonucunda, idare mahkemesi satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan davacıya “bedeli ödenmeden” yıkım yapılmasını hukuka uygun bulmadı. Mahkeme idare kusurlu olduğu için tazminat ödemesi gerektiğini belirtti. Tarihi Yarımada’nın siluetine bıçak gibi saplanan ve daha inşaatı başlamadan tartışma konusu olan 16/9 gökdelenleri için verilen “tıraşlama” kararında yeni bir gelişme yaşandı. Gökdelenlerin tıraşlanması gereken B Blokun 10. katında daire sahibi olan bir şirket yıkım kararı veren mahkeme kararı doğrultusunda encümen kararı ile “yapı tatil tutanağı” düzenleyen Zeytinburnu Belediye Başkanlığı’na dava açtı.
Şirket, tüm süreçlerin idarenin bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını, bu durumda idarenin tazminat ödemesi gerektiğini belirterek işlemin iptal edilmesini istedi. Zeytinburnu Belediyesi de savunmasında mahkeme kararları doğrultusunda taşınmazın plansız ve ruhsatsız durumda kaldığı, ortaya çıkan hukuki durum nedeniyle encümenin yıkım kararı aldığını belirterek davanın reddini istedi.
İDARE KUSURLU
Dosyayı karara bağlayan İstanbul 7. İdare Mahkemesi, AİHM kararlarından örnekler vererek sağlıklı ve dengeli bir çevrenin oluşturulması bakımından yürürlükteki plan hükümlerine aykırı olarak inşa edilen yapıların, inşa edildiği tarihte yürürlükteki plan ve ruhsata uygun olarak yapılsa da yargının aldığı karar doğrultusunda yıkılması gerektiği belirtildi. Yıkım kararında bu açıdan mevzuata aykırılık bulunmadığı ifade edildi. Ancak yıkım işlemi tesis edilmeden önce hukuka aykırı plan yapan ve ruhsat veren idarenin kusurlu davranışı nedeniyle tapu kayıtlarına, resmi belgelere güvenen iyi niyetli kişilere mülkiyet hakkının korunması bakımından yıkıma konu olan taşınmazın bedelinin ödenmesi gerektiği kaydedildi. Kararda, “Bu nedenle satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan ve ardından yapı kullanma izin belgesi düzenlenen bağımsız bölümün bedeli davacıya ödenmeden, sonradan ruhsatsız hale gelen yapımının yıkımı için tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi. Dava sonu encümen kararı 5 Eylül 2014’te oybirliği ile iptal edildi.
Zeytinburnu’nda 16:9 gökdelenleri için verilen yıkım kararı yeni bir boyuta taşındı.
Cumhuriyet'ten Özlem Güvemli'nin haberine göre tıraşlanacak katlarda daire sahibi olan şirketin Zeytinburnu Belediyesi’ne açtığı dava sonucunda, idare mahkemesi satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan davacıya “bedeli ödenmeden” yıkım yapılmasını hukuka uygun bulmadı. Mahkeme idare kusurlu olduğu için tazminat ödemesi gerektiğini belirtti. Tarihi Yarımada’nın siluetine bıçak gibi saplanan ve daha inşaatı başlamadan tartışma konusu olan 16/9 gökdelenleri için verilen “tıraşlama” kararında yeni bir gelişme yaşandı. Gökdelenlerin tıraşlanması gereken B Blokun 10. katında daire sahibi olan bir şirket yıkım kararı veren mahkeme kararı doğrultusunda encümen kararı ile “yapı tatil tutanağı” düzenleyen Zeytinburnu Belediye Başkanlığı’na dava açtı.
Şirket, tüm süreçlerin idarenin bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını, bu durumda idarenin tazminat ödemesi gerektiğini belirterek işlemin iptal edilmesini istedi. Zeytinburnu Belediyesi de savunmasında mahkeme kararları doğrultusunda taşınmazın plansız ve ruhsatsız durumda kaldığı, ortaya çıkan hukuki durum nedeniyle encümenin yıkım kararı aldığını belirterek davanın reddini istedi.
İDARE KUSURLU
Dosyayı karara bağlayan İstanbul 7. İdare Mahkemesi, AİHM kararlarından örnekler vererek sağlıklı ve dengeli bir çevrenin oluşturulması bakımından yürürlükteki plan hükümlerine aykırı olarak inşa edilen yapıların, inşa edildiği tarihte yürürlükteki plan ve ruhsata uygun olarak yapılsa da yargının aldığı karar doğrultusunda yıkılması gerektiği belirtildi. Yıkım kararında bu açıdan mevzuata aykırılık bulunmadığı ifade edildi. Ancak yıkım işlemi tesis edilmeden önce hukuka aykırı plan yapan ve ruhsat veren idarenin kusurlu davranışı nedeniyle tapu kayıtlarına, resmi belgelere güvenen iyi niyetli kişilere mülkiyet hakkının korunması bakımından yıkıma konu olan taşınmazın bedelinin ödenmesi gerektiği kaydedildi. Kararda, “Bu nedenle satın aldığı sırada geçerli bir inşaat ruhsatı bulunan ve ardından yapı kullanma izin belgesi düzenlenen bağımsız bölümün bedeli davacıya ödenmeden, sonradan ruhsatsız hale gelen yapımının yıkımı için tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi. Dava sonu encümen kararı 5 Eylül 2014’te oybirliği ile iptal edildi.
Metin Feyzioğlu: Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar
TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Atatürk’e 'diktatör' diyenleri eleştirdi. "Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" diyen Feyzioğlu, yargı bağımsızlığı, basının boyunduruk altına alınması gibi konulara çözüm bulunabileceğini, ancak zihinlerin şekillendirilmesinin nesillere mal olacağını vurguladı.
Denizli Barosu’nun davetlisi olarak kente gelen TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, dün akşam EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde avukatlarla söyleşiye katıldı.
Denizli Barosu Başkanı Avukat Müjdat İlhan ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu söyleşide Cumhuriyeti kuran Atatürk’e diktatör diyenleri eleştiren Feyzioğlu, "Atatürk diktatör olmak isteseydi, yeni yetişen nesillerin fikirlerini hür olmasını mı isterdi, tutsak olmasını mı isterdi diye sormuyorlar. Fikrini özgürleştirdiğin bir insan neyi hedefler. Kaçınılmaz olarak demokrasiyi hedefler. Kaçınılmaz olarak diktatörlüğün de karşısında durur. Bu sebeple bütün diktatörler, eğitim yoluyla fikirleri tutsak ederler. Bu sebeple bütün diktatörler, hurafelerle genç nesillerin beyinlerini yeni baştan örgütlemek, yeni tabirle formatlamak isterler. Bunun için eğitim sistemini alırlar; çocukların bilimle, fenle, sanatla yetişmesi yerine hurafelerle yetişmesini sağlarlar. Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" dedi.
''ZİHİNLEİRN ŞEKİLLENDİRİLMESİ 3 NESLE MAL OLUR''
Ülkenin karşısındaki en büyük tehlikenin yargının bağımsızlığını yitirmesi ya da basının boyunduruk altına girmesi olmadığını ifade eden Feyzioğlu, "Bunların hepsinin çözümünü buluruz. Bir kısmını üç günde, bir kısmını da üç ayda çözeriz. Ama zihinlerin şekillendirilmesi bize en az üç nesle mal olur. Ama insan öyle bir varlıktır ki hiçbir şekillendirme sonsuza kadar gitmiyor. Kaybetmeye vaktimiz yok, haliminiz yok. Benim karşımızda gördüğüm en büyük tehlike, endişe kaynağı nesillerin zihinlerinin tutsak edilmeye başlanması. Buna bağlı olarak toplumun en temel konularda bile düşünmeden birbirine kırdırılma aşamasına getirilmesidir. Biraz daha çok çalışmamız lazım" diye konuştu. (Kaynak:hürriyet.com.tr)
Denizli Barosu’nun davetlisi olarak kente gelen TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, dün akşam EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde avukatlarla söyleşiye katıldı.
Denizli Barosu Başkanı Avukat Müjdat İlhan ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu söyleşide Cumhuriyeti kuran Atatürk’e diktatör diyenleri eleştiren Feyzioğlu, "Atatürk diktatör olmak isteseydi, yeni yetişen nesillerin fikirlerini hür olmasını mı isterdi, tutsak olmasını mı isterdi diye sormuyorlar. Fikrini özgürleştirdiğin bir insan neyi hedefler. Kaçınılmaz olarak demokrasiyi hedefler. Kaçınılmaz olarak diktatörlüğün de karşısında durur. Bu sebeple bütün diktatörler, eğitim yoluyla fikirleri tutsak ederler. Bu sebeple bütün diktatörler, hurafelerle genç nesillerin beyinlerini yeni baştan örgütlemek, yeni tabirle formatlamak isterler. Bunun için eğitim sistemini alırlar; çocukların bilimle, fenle, sanatla yetişmesi yerine hurafelerle yetişmesini sağlarlar. Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" dedi.
''ZİHİNLEİRN ŞEKİLLENDİRİLMESİ 3 NESLE MAL OLUR''
Ülkenin karşısındaki en büyük tehlikenin yargının bağımsızlığını yitirmesi ya da basının boyunduruk altına girmesi olmadığını ifade eden Feyzioğlu, "Bunların hepsinin çözümünü buluruz. Bir kısmını üç günde, bir kısmını da üç ayda çözeriz. Ama zihinlerin şekillendirilmesi bize en az üç nesle mal olur. Ama insan öyle bir varlıktır ki hiçbir şekillendirme sonsuza kadar gitmiyor. Kaybetmeye vaktimiz yok, haliminiz yok. Benim karşımızda gördüğüm en büyük tehlike, endişe kaynağı nesillerin zihinlerinin tutsak edilmeye başlanması. Buna bağlı olarak toplumun en temel konularda bile düşünmeden birbirine kırdırılma aşamasına getirilmesidir. Biraz daha çok çalışmamız lazım" diye konuştu. (Kaynak:hürriyet.com.tr)
15 Ocak 2015 Perşembe
Herkes ölecek dedi, bir hafta sonra ayağa kalktı
Katrina Burgess(17) Weymouth, Dosert younda 110 km hızla giderken kontrolünü kaybetti ve bir uçuruma yuvarlandı.
Bu korkun kaza sonucunda sırtında, boyunda ve vücudunun diğer yerlerinde inanılmaz kırıklar meydana geldi. Vücudunun birçok yerinde kaburgalarında bacaklarında kırıklar vardı ve akciğeri delinmişti. Cerrahlar bu tip omurilik yaralanmaları ameliyatlarının riskli olduğunu ve ölüme bile gidebileceğini söyledi. Katrina'nın sırtı açılıp içine aynı uzunlukta yatay çubuklar yerleştirildi. Bu çok riskli bir operasyondu. Bir hafta sonra destek için titanyum vida takıldı. Sadece bir gün sonra ilk adımlarını atmaya başladı. Daha sonra Katrina bir moda ajansıyla anlaşma imzaladı ve modelliğe geri döndü. Kartinanın uçurumdan fırlayan aracı bu hale gelmişti.Model olan Burgess, hayatına devam ediyor. Medyafaresi
Bu korkun kaza sonucunda sırtında, boyunda ve vücudunun diğer yerlerinde inanılmaz kırıklar meydana geldi. Vücudunun birçok yerinde kaburgalarında bacaklarında kırıklar vardı ve akciğeri delinmişti. Cerrahlar bu tip omurilik yaralanmaları ameliyatlarının riskli olduğunu ve ölüme bile gidebileceğini söyledi. Katrina'nın sırtı açılıp içine aynı uzunlukta yatay çubuklar yerleştirildi. Bu çok riskli bir operasyondu. Bir hafta sonra destek için titanyum vida takıldı. Sadece bir gün sonra ilk adımlarını atmaya başladı. Daha sonra Katrina bir moda ajansıyla anlaşma imzaladı ve modelliğe geri döndü. Kartinanın uçurumdan fırlayan aracı bu hale gelmişti.Model olan Burgess, hayatına devam ediyor. Medyafaresi
Papa'dan şok Fransa yorumu! "Anneme küfreden..."
Charlie Hebdo katliamının ardından Papa Francis'den de bir yorum geldi. Papa "Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır" dedi, şöyle örneklendirdi: Eğer arkadaşım Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. İnsanların inançlarıyla dalga geçemezsiniz.
Milliyet'in haberine göre; Filipinler'e yapacağı ziyaret için uçakta gazetecilere açıklama yapan Papa Francis Charlie Hebdo katliamıyla ilgili konuştu. Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünü temel bir insan hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi.
Daily News’da yer alan habere göre Papa duruma ilişkin ziyaretlerinde kendisine eşlik eden Alberto Gasparri üzerinden bir örnek verdi ve “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.” dedi.
Milliyet'in haberine göre; Filipinler'e yapacağı ziyaret için uçakta gazetecilere açıklama yapan Papa Francis Charlie Hebdo katliamıyla ilgili konuştu. Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünü temel bir insan hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi.
Daily News’da yer alan habere göre Papa duruma ilişkin ziyaretlerinde kendisine eşlik eden Alberto Gasparri üzerinden bir örnek verdi ve “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.” dedi.
Böyle bulundu! (+18)
Filipinler’in başkenti Manila’da kan donduran görüntüler ortaya çıktı. Papa Francis’in ülkeye gerçekleştireceği gezi öncesi yönetim Manila sokaklarındaki kimsesiz çocukların hepsini toplayarak bir hücreye koyduğu ortaya çıktı. Üstelik çocukların zorla tutulduğu bu yerde kimisi açlıktan ölüyor.
Filipinler’de yaşanan bu skandal kan donduran görüntüleri ortaya çıkardı. Papa’nın ziyareti öncesi büyük bir hareketliliğin yaşandığı ülkede yetkililer sokaklardaki kimsesiz çocukları adeta başıboş köpekleri toplar gibi toplayıp sığınma evine getirdi. Toplama kampını andıran bu yerde çocuklar yetişkinlerle aynı koğuşlarda büyük bir kalabalık içinde tutuluyor. Geceleri yerde yatmaya zorlanan çocuklar yetişkinler ya da kendilerinden daha büyükler tarafından dayak ve işkenceye maruz kalıyor. İnsanlık dışı görüntülerin yaşandığı bu yerde açlıktan ölen çocuklar bile var. 11 yaşında bir çocuğun beton zemin üzerinde çıplak bir şekilde yatan cansız bedeni buarada yaşanan dehşetin en güzel göstergesi.Üstelik bu utanç ortamına Papa’nın ziyereti sırasında sokaklarda çocukların dolaşmaması için bir çok çocuk hapsedilmiş durumda. Bunlardan biri de bir demir çubuğa kelepçelenmiş halde tutulan ve acı içinde ağlayan 13 yaşındaki kız çocuğu. (Milliyet)
Filipinler’de yaşanan bu skandal kan donduran görüntüleri ortaya çıkardı. Papa’nın ziyareti öncesi büyük bir hareketliliğin yaşandığı ülkede yetkililer sokaklardaki kimsesiz çocukları adeta başıboş köpekleri toplar gibi toplayıp sığınma evine getirdi. Toplama kampını andıran bu yerde çocuklar yetişkinlerle aynı koğuşlarda büyük bir kalabalık içinde tutuluyor. Geceleri yerde yatmaya zorlanan çocuklar yetişkinler ya da kendilerinden daha büyükler tarafından dayak ve işkenceye maruz kalıyor. İnsanlık dışı görüntülerin yaşandığı bu yerde açlıktan ölen çocuklar bile var. 11 yaşında bir çocuğun beton zemin üzerinde çıplak bir şekilde yatan cansız bedeni buarada yaşanan dehşetin en güzel göstergesi.Üstelik bu utanç ortamına Papa’nın ziyereti sırasında sokaklarda çocukların dolaşmaması için bir çok çocuk hapsedilmiş durumda. Bunlardan biri de bir demir çubuğa kelepçelenmiş halde tutulan ve acı içinde ağlayan 13 yaşındaki kız çocuğu. (Milliyet)
14 Ocak 2015 Çarşamba
Yaşar Kemal hastaneye kaldırıldı!
Ünlü yazar Yaşar Kemal'in solunum güçlüğü nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi altına alındı.
Ünlü yazar Yaşar Kemal’in bugün solunum güçlüğü çekmesi nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildiği ve tedavi altına alındığı bildiriliyor.
YAŞAR KEMAL KİMDİR
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde dünyaya geldi. Annesi Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi’nin oğludur. Yaşadığı küçük bir kaza nedeniyle tek gözünü kaybetmiştir. Yaşar Kemal, ilköğrenimine Burhanlı köyü ilkokulunda başladı, Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Adana’da ortaokula devam etti. Ortaokul son sınıftayken okulu bırakmak zorunda kaldı ve amelebaşılık, ırgatlık, çeltik tarlalarında kontrolörlük , arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Yaşar Kemal 1950 yılında siyasi nedenlerle bir yıl Kozan Cezaevi’nde tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı. Yazar, bu olaydan sonra 1951 yılında İstanbul’a yerleşti ve kısa bir işsizlik döneminden sonra Cumhuriyet Gazete’sinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı. Cumhuriyet gazetesindeki bu görevi 1963 yılına kadar devam etti.
Yazar, “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı’nı, ilk romanı olan “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı, 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti”adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülü’ nü, kazandı.
Ayrıca “Yer Demir Gök Bakır” ile 1977′de Fransa’da Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” ile 1979′da yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı ve 1984 yılında Fransa’nın Légion D’Honneur nişanını aldı.
Adana’da yetişmesinden dolayı eserlerinde Torosları, Çukurova’yı ve o yörenin insanlarının çektiği yaşam sıkıntılarını, ezilişini, ağalık, kan davaları gibi toplumsal olayları dile getiren Yaşar Kemal, roman, deneme, öykü, çocuk romanı, derleme gibi farklı edebi eserlerle Türk Edebiyatı’na katkıda bulunmuştur.
Ünlü yazar Yaşar Kemal’in bugün solunum güçlüğü çekmesi nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildiği ve tedavi altına alındığı bildiriliyor.
YAŞAR KEMAL KİMDİR
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde dünyaya geldi. Annesi Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi’nin oğludur. Yaşadığı küçük bir kaza nedeniyle tek gözünü kaybetmiştir. Yaşar Kemal, ilköğrenimine Burhanlı köyü ilkokulunda başladı, Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Adana’da ortaokula devam etti. Ortaokul son sınıftayken okulu bırakmak zorunda kaldı ve amelebaşılık, ırgatlık, çeltik tarlalarında kontrolörlük , arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Yaşar Kemal 1950 yılında siyasi nedenlerle bir yıl Kozan Cezaevi’nde tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı. Yazar, bu olaydan sonra 1951 yılında İstanbul’a yerleşti ve kısa bir işsizlik döneminden sonra Cumhuriyet Gazete’sinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı. Cumhuriyet gazetesindeki bu görevi 1963 yılına kadar devam etti.
Yazar, “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı’nı, ilk romanı olan “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı, 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti”adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülü’ nü, kazandı.
Ayrıca “Yer Demir Gök Bakır” ile 1977′de Fransa’da Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” ile 1979′da yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı ve 1984 yılında Fransa’nın Légion D’Honneur nişanını aldı.
Adana’da yetişmesinden dolayı eserlerinde Torosları, Çukurova’yı ve o yörenin insanlarının çektiği yaşam sıkıntılarını, ezilişini, ağalık, kan davaları gibi toplumsal olayları dile getiren Yaşar Kemal, roman, deneme, öykü, çocuk romanı, derleme gibi farklı edebi eserlerle Türk Edebiyatı’na katkıda bulunmuştur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)