Bursa'da bir söyleşiye katılan Nobel Ödüllü Yazar Orhan Pamuk, yeni kitabının ana kahramanının bir bozacı olmasından dolayı boza satışlarının arttığını espirili bir şekilde doğruladı.
Merkez Nilüfer İlçe Belediyesi, Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Türk yazar olan Orhan Pamuk'u okurlarıyla buluşturdu.
Nâzım Hikmet Kültür Evi'nde düzenlenen ve Semih Gümüş'ün moderatörlüğünü yaptığını söyleşide Orhan Pamuk, son romanı ile ilgi sohbet etti.
Son kitabı 'Kafamda Bir Tuhaflık'ta İstanbul'da bir boza satıcısının 40 yıllık hikayesini anlattığını ifade eden Pamuk, “Bu romanda Bozacı Mevlüd'ü bir birey olarak topluma göstermek istedim. Kitapta din, yasaklar, kendini kandırmalar, gelenekler gibi konuları irdelemek için boza iyi malzemeydi. Boza satışlarında artma olduğunu öğrendim. Yılbaşı akşamı kapıma çağırdığım bozacı da bunu bilmeden de olsa esprili şekilde doğruladı" dedi.
9 Şubat 2015 Pazartesi
CHP'li vekiller TRT'yi bastı
CHP Genel Başkanı Yardımcısı Gürsel Tekin, partili milletvekilleri ile birlikte TRT Genel Müdürlüğü'ne bir ziyaret yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, taraflı yayınları nedeniyle tepki göstermek üzere beraberindeki milletvekilleri ve partililerle birlikte TRT Genel Müdürü Şenol Göka’ya ani bir ziyaret yapmak istedi. Tekin, Göka’nın kapıya karşılamaya gelmemesi üzerine TRT’ye girmedi.
YARDIMCISI KAPIYA GELDİ
CHP’nin tepki ziyaretini öğrenen TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu, dış kapıya indi. Durdu, içeri davet ettiği CHP’lilere, “Genel Müdürümüz, iç yapımların çalıştayında. Şuanda kürsüde konuşuyor. Sizlerin geldiğini duyunca karşılamam için beni görevlendirdi. Konuşması bitene kadar sizinle ben ilgileneceğim. İçeri buyurun lütfen” dedi. Tekin, genel müdür gelmediği için içeri girmeyeceklerini bildirdi.
İL KONGRELERİNE CANLI YAYIN İSYANI
Tekin, bu görüşme öncesi yaptığı açıklamada ise şunları söyledi:
“TRT her hafta, iki üç gün, saatlerce AKP il kongrelerini canlı yayınlarla veriyor. Şu anda iki parti daha il kongrelerini yapıyor. Canlı yayın olarak bunları görebildiniz mi? Kimin parasıyla nasıl yapıyorsunuz? Türkiye’nin temel meselelerinin hiçbiri TRT’de haber olmuyor. Örneğin bir AKP Grup Başkanvekili bu iç güvenlik yasasına - bize göre sıkı yönetim yasası- ‘buna kim karşı çıkarsa vatan haini’ demiş. CHP olarak biz Süleyman Şah Türbesi’nin 8 aydır işgal altında olduğunu söylememize rağmen bir kez bile TRT’de göremedik. Bu yasaya karşı çıkanlara hain diyenlere sesleniyorum. Bu ülkede vatan hainleri hırsızlık, yolsuzluk yapanlardır, bu toprakları terör örgütlerine peşkeş çekenlerdir, demokratik haklarımızı gasp edenlerdir, 9 evladımızı Gezi olaylarında öldürenlerdir. Ama TRT’de bunları göremiyoruz. Ne görüyoruz, 30 yıldır CHP’deyim. Eski bir CHP’li bakan istifa etmiş. Vallahi ben tanımıyorum. Hasbelkader geçmiş dönemlerde bir ittifakta 2007 yılında başka bir siyasi partiden bize üye olmuş bir insan. Bütün televizyonlar gün boyu bunu verdi. Bundan vazgeçin. Merkez televizyonlar da baskıyla TRT’leşmesin. Hazırlık yapıyoruz, hem YSK’ya hem de Cumhuriyet Savcılığı’na TRT’yi bu uygulamalarından dolayı başvuracağız, şikayet edeceğiz. Bu uygulama devam ederse önümüzdeki günlerde daha farklı eylemlerimiz de olacaktır.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, taraflı yayınları nedeniyle tepki göstermek üzere beraberindeki milletvekilleri ve partililerle birlikte TRT Genel Müdürü Şenol Göka’ya ani bir ziyaret yapmak istedi. Tekin, Göka’nın kapıya karşılamaya gelmemesi üzerine TRT’ye girmedi.
YARDIMCISI KAPIYA GELDİ
CHP’nin tepki ziyaretini öğrenen TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu, dış kapıya indi. Durdu, içeri davet ettiği CHP’lilere, “Genel Müdürümüz, iç yapımların çalıştayında. Şuanda kürsüde konuşuyor. Sizlerin geldiğini duyunca karşılamam için beni görevlendirdi. Konuşması bitene kadar sizinle ben ilgileneceğim. İçeri buyurun lütfen” dedi. Tekin, genel müdür gelmediği için içeri girmeyeceklerini bildirdi.
İL KONGRELERİNE CANLI YAYIN İSYANI
Tekin, bu görüşme öncesi yaptığı açıklamada ise şunları söyledi:
“TRT her hafta, iki üç gün, saatlerce AKP il kongrelerini canlı yayınlarla veriyor. Şu anda iki parti daha il kongrelerini yapıyor. Canlı yayın olarak bunları görebildiniz mi? Kimin parasıyla nasıl yapıyorsunuz? Türkiye’nin temel meselelerinin hiçbiri TRT’de haber olmuyor. Örneğin bir AKP Grup Başkanvekili bu iç güvenlik yasasına - bize göre sıkı yönetim yasası- ‘buna kim karşı çıkarsa vatan haini’ demiş. CHP olarak biz Süleyman Şah Türbesi’nin 8 aydır işgal altında olduğunu söylememize rağmen bir kez bile TRT’de göremedik. Bu yasaya karşı çıkanlara hain diyenlere sesleniyorum. Bu ülkede vatan hainleri hırsızlık, yolsuzluk yapanlardır, bu toprakları terör örgütlerine peşkeş çekenlerdir, demokratik haklarımızı gasp edenlerdir, 9 evladımızı Gezi olaylarında öldürenlerdir. Ama TRT’de bunları göremiyoruz. Ne görüyoruz, 30 yıldır CHP’deyim. Eski bir CHP’li bakan istifa etmiş. Vallahi ben tanımıyorum. Hasbelkader geçmiş dönemlerde bir ittifakta 2007 yılında başka bir siyasi partiden bize üye olmuş bir insan. Bütün televizyonlar gün boyu bunu verdi. Bundan vazgeçin. Merkez televizyonlar da baskıyla TRT’leşmesin. Hazırlık yapıyoruz, hem YSK’ya hem de Cumhuriyet Savcılığı’na TRT’yi bu uygulamalarından dolayı başvuracağız, şikayet edeceğiz. Bu uygulama devam ederse önümüzdeki günlerde daha farklı eylemlerimiz de olacaktır.”
Devlet Bahçeli neden hiç evlenmedi?
Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya MHP lideri Devlet Bahçeli'nin hayatını ve bilinmeyenlerini masaya yatırdı. İşte o yazıdan en çarpıcı bölümler...
“Sizi siyaset eşiğinden geçiren neydi?” soruma duraksamadan yanıt verdi: “Kuvayi Milliye ruhu ve Başbuğum Türkeş Beyefendi...” Devamını getirmek istediğimde yine özel yaşantısını paylaşmaktan uzak duran ifade yüzüne oturdu; ciddileşti... Üniversiteden öğrencisi olmam nedeniyle bu yüz ifadesinin ardından neyin geleceğini bildiğimden sustum.
Ancak ısrarımdan da vazgeçmeyip öğrencisi olmanın avantajıyla ne zaman aynı konuyu açsam ileri gidemedim, “Bir gün konuşuruz” cümlesiyle karşılaştım. Hakkında yazılmış kitaplar ve ona yakın isimlerle konuştum. Üniversite yıllarımdan hafızamda kalmış bilgileri anımsadım. Yaşam öyküsü çok bilinmeyen, neşeli, yardımsever, dönemine göre burjuva eğitimli, kolejli; bir o kadar da birikimli, arkadaşlık ve dostluklarla dolu.
‘HOCAM EVLENIP ÖNÜMÜZÜ AÇSAN’
Bahçeli, üvey annesinin telkinleriyle birkaç kez evlenme aşamasına gelir. Prof. Dr. Rıza Ayhan, o günleri şöyle anlattı: “Bazen takılırdık, ‘Hocam bir evlilik yapsanız da önümüz açılsa’ derdik. ‘Benim hayatım belli, ya partiye ya ocağa ya eve giderim. Benim şansım yok, artık sizin gayretinize, himmetinize kaldı bu iş’ cevabını alırdık. Çok çalışırdı, fırsat bulamadı dersem yeridir.” Datça’da yazlığı olmasına karşın 2’nci gün ekibi toplar, köylerde propaganda faaliyetinde bulunur.
FERDİ DİNLER ACILI KEBAP YER
Eli açıktır, şık giyinir, Ferdi Tayfur dinler, acılı kebap yer... Masada kimse cebine davranıp hesap ödemeye cesaret edemez. Prof. Dr. Atilla Özer, o günleri şöyle anlatır: “Asistanken durumumuz sınırlıydı. Devlet de kolejde okumuş zengin aile çocuğuydu. Biz ‘lokma’ deriz aramızda yemek yemeye... ‘Devlet Ağa bizi lokmaya götür’ derdik. Devlet de bizi İzmirCaddesi’ndeki Ciğer 52’ye götürürdü. Sık sık ‘Devlet Ağa şu lokma işine bir daha başlayalım’ deyip aramızda gülerdik.”
‘MİRASLA İLGİLENMEZDİ’
ODTÜ’de okuyan ağabeyi Servet Bahçeli master için Michigan’a gidinceAnkara’da bir ev alıp içini döşer, arkadaşları evleneceğini sanır ancak o yine “Memleket meseleleri; vaktim yok” der. İhtilal yıllarında evliliğin eşiğinden döndüğü de olmuştur. Ankara’ya da kız kardeşi Serpil Bahçeli gelmiştir; bugün olduğu gibi Devlet Bahçeli ile aynı evde yaşamını sürdürür. Babasının bıraktığı mirasla da ilgilenmez; yönetimini kardeşlerine bırakır.
NOT: Bazı anlatımlar Burhan Kılıçarslan’ın “Devlet Bey” ve Oğuzhan Cengiz’in “Türkmen Beyi Devlet Bahçeli” kitaplarından alınmıştır.
“Sizi siyaset eşiğinden geçiren neydi?” soruma duraksamadan yanıt verdi: “Kuvayi Milliye ruhu ve Başbuğum Türkeş Beyefendi...” Devamını getirmek istediğimde yine özel yaşantısını paylaşmaktan uzak duran ifade yüzüne oturdu; ciddileşti... Üniversiteden öğrencisi olmam nedeniyle bu yüz ifadesinin ardından neyin geleceğini bildiğimden sustum.
Ancak ısrarımdan da vazgeçmeyip öğrencisi olmanın avantajıyla ne zaman aynı konuyu açsam ileri gidemedim, “Bir gün konuşuruz” cümlesiyle karşılaştım. Hakkında yazılmış kitaplar ve ona yakın isimlerle konuştum. Üniversite yıllarımdan hafızamda kalmış bilgileri anımsadım. Yaşam öyküsü çok bilinmeyen, neşeli, yardımsever, dönemine göre burjuva eğitimli, kolejli; bir o kadar da birikimli, arkadaşlık ve dostluklarla dolu.
‘HOCAM EVLENIP ÖNÜMÜZÜ AÇSAN’
Bahçeli, üvey annesinin telkinleriyle birkaç kez evlenme aşamasına gelir. Prof. Dr. Rıza Ayhan, o günleri şöyle anlattı: “Bazen takılırdık, ‘Hocam bir evlilik yapsanız da önümüz açılsa’ derdik. ‘Benim hayatım belli, ya partiye ya ocağa ya eve giderim. Benim şansım yok, artık sizin gayretinize, himmetinize kaldı bu iş’ cevabını alırdık. Çok çalışırdı, fırsat bulamadı dersem yeridir.” Datça’da yazlığı olmasına karşın 2’nci gün ekibi toplar, köylerde propaganda faaliyetinde bulunur.
FERDİ DİNLER ACILI KEBAP YER
Eli açıktır, şık giyinir, Ferdi Tayfur dinler, acılı kebap yer... Masada kimse cebine davranıp hesap ödemeye cesaret edemez. Prof. Dr. Atilla Özer, o günleri şöyle anlatır: “Asistanken durumumuz sınırlıydı. Devlet de kolejde okumuş zengin aile çocuğuydu. Biz ‘lokma’ deriz aramızda yemek yemeye... ‘Devlet Ağa bizi lokmaya götür’ derdik. Devlet de bizi İzmirCaddesi’ndeki Ciğer 52’ye götürürdü. Sık sık ‘Devlet Ağa şu lokma işine bir daha başlayalım’ deyip aramızda gülerdik.”
‘MİRASLA İLGİLENMEZDİ’
ODTÜ’de okuyan ağabeyi Servet Bahçeli master için Michigan’a gidinceAnkara’da bir ev alıp içini döşer, arkadaşları evleneceğini sanır ancak o yine “Memleket meseleleri; vaktim yok” der. İhtilal yıllarında evliliğin eşiğinden döndüğü de olmuştur. Ankara’ya da kız kardeşi Serpil Bahçeli gelmiştir; bugün olduğu gibi Devlet Bahçeli ile aynı evde yaşamını sürdürür. Babasının bıraktığı mirasla da ilgilenmez; yönetimini kardeşlerine bırakır.
NOT: Bazı anlatımlar Burhan Kılıçarslan’ın “Devlet Bey” ve Oğuzhan Cengiz’in “Türkmen Beyi Devlet Bahçeli” kitaplarından alınmıştır.
8 Şubat 2015 Pazar
Böylesi görülmedi! İkametini getir, 120 lirayı al
Edirne Belediyesi, kentin İller Bankası'ndan aldığı desteği arttırmak için ikametini Edirne'ye getirenlere 120 lira ödeyecek.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Edirne Belediyesi'nin İller Bankası'ndan hak ettiği payı alamadığını söyledi.
Kent nüfusunun yapılan son resmi sayıma göre 150 binden 152 bin 628'e çıktığını belirten Gürkan, "Oysa Edirne'de yaklaşık 190 bin kişi yaşıyor. Kent merkezinde 32 bin öğrencimiz var ama bu 32 bin öğrencimizin sadece 5 bininin ikameti Edirne'de" dedi.
Gürkan, İller Bankası'ndan kişi başına aylık 27 lira ile 30 lira arasında destek aldıklarını ifade etti. 27 bin öğrencinin ikametini getirmesinin kente önemli katkı sağlayacağını dile getiren Gürkan, şöyle devam etti:
"27 bini 30 lira ile çarparsan bu ayda 810 bin lira gibi bir rakam yapar. Yılda yaklaşık 10 milyon lira ediyor. Şimdi arkadaşlarımızın Edirne'ye ikametlerini taşımamaları yüzünden sadece öğrenci kardeşlerimiz sebebiyle yılda 10 milyon liradan yoksun kalıyoruz. Biz yine aynı hizmeti veriyoruz. Yine 4 bin civarında askerimiz var. Edirne'nin çevrelerinde ikameti olup Edirne'de oturan arkadaşlarımız var. Bunlarında sayısı yaklaşık 8 bin."
Gürkan, hesaplamalarına göre, 40 bine yakın bir nüfusa İller Bankası'ndan hiçbir katkı alamadan hizmet verdiklerini vurguladı.
ÖĞRENCİLERLE SOSYAL MEDYADAN FİKİR ALIŞVERİŞİ
Gürkan, öğrencilerle ikametlerini kente aldırmaları konusunda sosyal medya üzerinden fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Edirne Belediye Meclisi toplantısında alınan kararla toplu ulaşıma zam yapıldığını anımsatan Gürkan, "En son bu artışla beraber şöyle bir formül uygulamaya karar verdik. Kentin İller Bankası'ndan aldığı desteği artırabilmesi için ikametini Edirne'ye aldıran vatandaşlara, bir kereliğe mahsus 120 lira, nakit ya da kent kartına yüklenmiş ulaşım desteği vereceğiz" diye konuştu.
Gürkan, kentin kalkınması için herkesin bu konuya duyarlı olması gerektiğini kaydetti.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Edirne Belediyesi'nin İller Bankası'ndan hak ettiği payı alamadığını söyledi.
Kent nüfusunun yapılan son resmi sayıma göre 150 binden 152 bin 628'e çıktığını belirten Gürkan, "Oysa Edirne'de yaklaşık 190 bin kişi yaşıyor. Kent merkezinde 32 bin öğrencimiz var ama bu 32 bin öğrencimizin sadece 5 bininin ikameti Edirne'de" dedi.
Gürkan, İller Bankası'ndan kişi başına aylık 27 lira ile 30 lira arasında destek aldıklarını ifade etti. 27 bin öğrencinin ikametini getirmesinin kente önemli katkı sağlayacağını dile getiren Gürkan, şöyle devam etti:
"27 bini 30 lira ile çarparsan bu ayda 810 bin lira gibi bir rakam yapar. Yılda yaklaşık 10 milyon lira ediyor. Şimdi arkadaşlarımızın Edirne'ye ikametlerini taşımamaları yüzünden sadece öğrenci kardeşlerimiz sebebiyle yılda 10 milyon liradan yoksun kalıyoruz. Biz yine aynı hizmeti veriyoruz. Yine 4 bin civarında askerimiz var. Edirne'nin çevrelerinde ikameti olup Edirne'de oturan arkadaşlarımız var. Bunlarında sayısı yaklaşık 8 bin."
Gürkan, hesaplamalarına göre, 40 bine yakın bir nüfusa İller Bankası'ndan hiçbir katkı alamadan hizmet verdiklerini vurguladı.
ÖĞRENCİLERLE SOSYAL MEDYADAN FİKİR ALIŞVERİŞİ
Gürkan, öğrencilerle ikametlerini kente aldırmaları konusunda sosyal medya üzerinden fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi.
Edirne Belediye Meclisi toplantısında alınan kararla toplu ulaşıma zam yapıldığını anımsatan Gürkan, "En son bu artışla beraber şöyle bir formül uygulamaya karar verdik. Kentin İller Bankası'ndan aldığı desteği artırabilmesi için ikametini Edirne'ye aldıran vatandaşlara, bir kereliğe mahsus 120 lira, nakit ya da kent kartına yüklenmiş ulaşım desteği vereceğiz" diye konuştu.
Gürkan, kentin kalkınması için herkesin bu konuya duyarlı olması gerektiğini kaydetti.
“The Gulen” belgeselinin galası yapıldı
Fetullah Gülen ve hareketinin "Gladyo" yapılanmalarıyla ilişkisini konu alan "The Gulen" belgeselinin galası Pensilvanya'da gerçekleştirildi.
Fetullah Gülen ve hareketinin CIA ve NATO şemsiyesi altında kurulduğu söylenen kontrgerilla yapılanmalarıyla ilişkisini konu alan “The Gulen” belgeselinin galası Pensilvanya’da yapıldı.
“BİR GLADYO PROJESİ”
Yönetmenliğini Serkan Koç’un yaptığı belgeselin galası, Gülen’in yaşadığı çiftliğin bulunduğu Saylorsburg kasabası yakınlarındaki “Gap Theater” adlı sinema salonunda düzenlendi. “Bir Gladyo Projesi” alt başlığıyla yayınlanan belgesel, Gülen’in kamuoyuna yansımamış konuşmalarını, faaliyetleriyle ilgili çeşitli yıllarda basında yer almış bilgileri ve uzmanlarla yapılan mülakatları bir araya getiriyor.
GÜLEN’İN ABD ÇIKARLARI İÇİN FAALİYET YÜRÜTTÜĞÜ İDDİASI
Wayne Madsen ve William Engdahl gibi ünlü araştırmacı gazetecilerle yapılan mülakatları da içeren belgesel, Fetullah Gülen’in Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) rehberliğinde, başta Orta Asya olmak üzere çeşitli bölgelerde ABD çıkarları için faaliyet yürüttüğü iddialarını ele alıyor. Belgesel ayrıca, Gülen’in kendi hareketine mensup kişileri devlet içinde yapılanmaya teşvik ettiği konuşmalarından birçok bölüm içeriyor.
GÜLEN’İN ARKASINDAKİ ESAS KUVVET
Gösterimin ardından düzenlenen panelde izleyicilere hitap eden Koç, belgeselin yapımına üç yıl önce başladığını ve çıkış noktasının Fetullah Gülen isminin “arkasındaki esas kuvvet”in ne olduğu sorusu olduğunu belirtti. “Bu film bir takım duyumlar ya da mantık yürütmeleriyle hazırlanmış bir film değil” diye konuşan Koç, belgeselin Gülen hareketinin faaliyetlerini incelemek için gittikleri ülkelerden ve Türkiye’den elde ettikleri bulgular üzerine kurgulanmış bir yapım olduğunu vurguladı.
“The Gulen” belgeseli pazar günü New York’ta bulunan “Anthology Film Archives” sinema merkezinde gösterilecek. Sözcü
Fetullah Gülen ve hareketinin CIA ve NATO şemsiyesi altında kurulduğu söylenen kontrgerilla yapılanmalarıyla ilişkisini konu alan “The Gulen” belgeselinin galası Pensilvanya’da yapıldı.
“BİR GLADYO PROJESİ”
Yönetmenliğini Serkan Koç’un yaptığı belgeselin galası, Gülen’in yaşadığı çiftliğin bulunduğu Saylorsburg kasabası yakınlarındaki “Gap Theater” adlı sinema salonunda düzenlendi. “Bir Gladyo Projesi” alt başlığıyla yayınlanan belgesel, Gülen’in kamuoyuna yansımamış konuşmalarını, faaliyetleriyle ilgili çeşitli yıllarda basında yer almış bilgileri ve uzmanlarla yapılan mülakatları bir araya getiriyor.
GÜLEN’İN ABD ÇIKARLARI İÇİN FAALİYET YÜRÜTTÜĞÜ İDDİASI
Wayne Madsen ve William Engdahl gibi ünlü araştırmacı gazetecilerle yapılan mülakatları da içeren belgesel, Fetullah Gülen’in Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) rehberliğinde, başta Orta Asya olmak üzere çeşitli bölgelerde ABD çıkarları için faaliyet yürüttüğü iddialarını ele alıyor. Belgesel ayrıca, Gülen’in kendi hareketine mensup kişileri devlet içinde yapılanmaya teşvik ettiği konuşmalarından birçok bölüm içeriyor.
GÜLEN’İN ARKASINDAKİ ESAS KUVVET
Gösterimin ardından düzenlenen panelde izleyicilere hitap eden Koç, belgeselin yapımına üç yıl önce başladığını ve çıkış noktasının Fetullah Gülen isminin “arkasındaki esas kuvvet”in ne olduğu sorusu olduğunu belirtti. “Bu film bir takım duyumlar ya da mantık yürütmeleriyle hazırlanmış bir film değil” diye konuşan Koç, belgeselin Gülen hareketinin faaliyetlerini incelemek için gittikleri ülkelerden ve Türkiye’den elde ettikleri bulgular üzerine kurgulanmış bir yapım olduğunu vurguladı.
“The Gulen” belgeseli pazar günü New York’ta bulunan “Anthology Film Archives” sinema merkezinde gösterilecek. Sözcü
Öteki Yüzde 50, AKP'ye nefretle bakıyor..
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AKP’nin geleceği konusundaki endişeleri olduğunu dile getirdi.
Arınç, “Biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor" dedi. "Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz" diyen Arınç, "Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir" diye konuştu.
CNN Türk’te katıldığı programda "Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Kareferandum (Cumhurbaşkanı’nın başkanlık için 400 vekil istemesi) Sayın Cumhurbaşkanımız bunu söylüyor. Anadolu’da derler ki ‘Ağanın eli tutulmaz.’ Yani millet ağa ise vereceğinin eksik veya fazla olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla güçlü bir siyasi iktidar olmalı ve tek başına yapmalı. Tek başına yapmalı dedikten sonra ben şunu ilave ediyorum: Yani 367 bile olsa, 467 bile olsa yine referanduma sunulmalı diye düşünüyorum. Yani halk ne diyecek, onu görmemiz lazım.” şıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var” diyen Arınç özetle şunları söyledi:
ANAP'I YIKAN BU
“Haksızlık yapmamış olmak lazım. Haktan yana olmak lazım. Bu unsurları yaşatırsak bizi top tüfek yıldıramaz. Ama adalette, haksızlık yapmakta veya emaneti ehline vermemekte, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak veya birileri böyle bir tehlikeyi karşımıza getirirse o zaman sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var mı Ak Parti’de? Olabilir. Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz. Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. CHP’yi bu halde bırakan budur. Bir tanesi bu. İkincisi de biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar.
Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü cırmalar. Davutoğlu yüzü gülen bir insan kimliğiyle çıktı. ‘Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim’ dememeli.
Ben öyle bir gidiş görüyorum. Davutoğlu çok iyi bir kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış. Bu insanın siyasette şiddet dilini kullanmaması lazım. Şu anda kullanmıyor. ‘Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim’ derse kitleler üzerinde bir kutuplaşma beni korkutuyor. İnsanlara hükmeden, dayatan bir siyaset dilini kullanmamak lazım. Hele hele hareket edici, küçültücü hiçbir davranışın içinde olmamalıyız.
Arınç, “Biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor" dedi. "Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz" diyen Arınç, "Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir" diye konuştu.
CNN Türk’te katıldığı programda "Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Kareferandum (Cumhurbaşkanı’nın başkanlık için 400 vekil istemesi) Sayın Cumhurbaşkanımız bunu söylüyor. Anadolu’da derler ki ‘Ağanın eli tutulmaz.’ Yani millet ağa ise vereceğinin eksik veya fazla olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla güçlü bir siyasi iktidar olmalı ve tek başına yapmalı. Tek başına yapmalı dedikten sonra ben şunu ilave ediyorum: Yani 367 bile olsa, 467 bile olsa yine referanduma sunulmalı diye düşünüyorum. Yani halk ne diyecek, onu görmemiz lazım.” şıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var” diyen Arınç özetle şunları söyledi:
ANAP'I YIKAN BU
“Haksızlık yapmamış olmak lazım. Haktan yana olmak lazım. Bu unsurları yaşatırsak bizi top tüfek yıldıramaz. Ama adalette, haksızlık yapmakta veya emaneti ehline vermemekte, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak veya birileri böyle bir tehlikeyi karşımıza getirirse o zaman sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var mı Ak Parti’de? Olabilir. Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz. Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. CHP’yi bu halde bırakan budur. Bir tanesi bu. İkincisi de biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar.
Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü cırmalar. Davutoğlu yüzü gülen bir insan kimliğiyle çıktı. ‘Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim’ dememeli.
Ben öyle bir gidiş görüyorum. Davutoğlu çok iyi bir kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış. Bu insanın siyasette şiddet dilini kullanmaması lazım. Şu anda kullanmıyor. ‘Ben de modaya uyayım da bir gürleyeyim’ derse kitleler üzerinde bir kutuplaşma beni korkutuyor. İnsanlara hükmeden, dayatan bir siyaset dilini kullanmamak lazım. Hele hele hareket edici, küçültücü hiçbir davranışın içinde olmamalıyız.
7 Şubat 2015 Cumartesi
Rusya'dan Türkiye'ye sevgililer günü darbesi
Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, geçen yılki Sevgililer Günü'nde 35 milyon dal olan çiçek ihracatının, bu yıl 20 milyon dala düştüğünü belirterek, "Çiçek fiyatlarında da yüzde 30 civarında düşüş yaşandı" dedi.
Bağdatlıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ukrayna ve Rusya'daki kriz nedeniyle çiçek ihracatında önemli ölçüde düşüş yaşandığını bildirdi. Geçen yıl Sevgililer Günü'nde 35 milyon dal çiçek ihraç edildiğini kaydeden Bağdatlıoğlu, bu yıl 20 milyon dal çiçek gönderileceğini ve yaklaşık 4-5 milyon dolarlık ihracat beklediklerini ifade etti. Bağdatlıoğlu, kriz nedeniyle çiçek fiyatlarında da yüzde 30 civarında düşüş yaşandığına dikkati çekti.
İTHALAT PATLAMASI
Bağdatlıoğlu, dünyaya karanfil ve gerbera ihracatı yapan Türkiye'nin, gülü ise yurt dışından aldığını vurguladı. Gülde ithalat patlaması yaşandığının altını çizen Bağdatlıoğlu, sadece Sevgililer Günü için 3 milyon dal gülün Türkiye'ye girdiğini söyledi. Yalova, Adana ve Antalya'da gül üretimi yapıldığını ancak yeterli olmadığını belirten Osman Bağdatlıoğlu, "Ülkemizde güle karşı bir ilgi var. Biz karanfil ve gerbera ile dünyanın sevgililerini mutlu ederken, yabancı üreticiler de maalesef bizim sevgililerimizi, aşıklarımızı gülle mutlu ediyor" diye konuştu.
SEKTÖR PAZAR ARAYIŞINDA
Ukrayna, Rusya ve Avrupa'da yaşanan krizler nedeniyle Türk çiçek sektörünün alternatif pazar alanlarına yöneldiğini anlatan Bağdatlıoğlu, özel günlerin, süper marketlerin dışında karnaval ve festivallere yöneldiklerini ifade etti. Başkan Bağdatlıoğlu, bu doğrultuda Almanya'da bu dönemde gerçekleştirilen karnavala 100 bin buket göndermeyi planladıklarını sözlerine ekledi.
Bağdatlıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ukrayna ve Rusya'daki kriz nedeniyle çiçek ihracatında önemli ölçüde düşüş yaşandığını bildirdi. Geçen yıl Sevgililer Günü'nde 35 milyon dal çiçek ihraç edildiğini kaydeden Bağdatlıoğlu, bu yıl 20 milyon dal çiçek gönderileceğini ve yaklaşık 4-5 milyon dolarlık ihracat beklediklerini ifade etti. Bağdatlıoğlu, kriz nedeniyle çiçek fiyatlarında da yüzde 30 civarında düşüş yaşandığına dikkati çekti.
İTHALAT PATLAMASI
Bağdatlıoğlu, dünyaya karanfil ve gerbera ihracatı yapan Türkiye'nin, gülü ise yurt dışından aldığını vurguladı. Gülde ithalat patlaması yaşandığının altını çizen Bağdatlıoğlu, sadece Sevgililer Günü için 3 milyon dal gülün Türkiye'ye girdiğini söyledi. Yalova, Adana ve Antalya'da gül üretimi yapıldığını ancak yeterli olmadığını belirten Osman Bağdatlıoğlu, "Ülkemizde güle karşı bir ilgi var. Biz karanfil ve gerbera ile dünyanın sevgililerini mutlu ederken, yabancı üreticiler de maalesef bizim sevgililerimizi, aşıklarımızı gülle mutlu ediyor" diye konuştu.
SEKTÖR PAZAR ARAYIŞINDA
Ukrayna, Rusya ve Avrupa'da yaşanan krizler nedeniyle Türk çiçek sektörünün alternatif pazar alanlarına yöneldiğini anlatan Bağdatlıoğlu, özel günlerin, süper marketlerin dışında karnaval ve festivallere yöneldiklerini ifade etti. Başkan Bağdatlıoğlu, bu doğrultuda Almanya'da bu dönemde gerçekleştirilen karnavala 100 bin buket göndermeyi planladıklarını sözlerine ekledi.
Bağ-Kur'luya borç silme müjdesi
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bağ-Kur’a prim borcu olanlara, prim borçlarının silineceği müjdesini verdi. Başbakan, Torba Kanun'dan yaralanarak prim borcu yapılandırmasına başvuru yapmayanlardan, 12 aydan fazla prim borçlu olanların, borçlarının silineceğini ve borç nedeniyle sağlık yardımı alamayanların, sağlık yardımı almaya başlayacaklarını açıkladı.
Başbakan Davutoğlu, Bağ-Kur’a prim borcu olanlara, prim borçlarının silineceği müjdesini verdi. Yaptığı açıklamada; 1 milyon 31 bin sigortalının, Torba Kanundan yaralanarak prim borcunu yapılandırmasına karşın, 1 milyon 305 bin Bağ-Kur prim borçlusunun yapılandırma başvuru yapmadığını belirterek, bunlardan 12 aydan fazla prim borçlu olanların, prim borçlarının silineceğini ve borç nedeniyle sağlık yardımı alamayanların, sağlık yardımı almaya başlayacaklarını açıkladı.
CNNTürk'ün haberine göre, esasında 11 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe konan ve toplumda Torba Yasa olarak adlandırılan, prim borçlarının her iki ayda bir taksit olmak üzere 36 ayda 18 eşit taksitte ödenmesine imkân sağlayan 6552 sayılı Yasanın TBMM görüşülmeleri sırasında, yetkililer 24 aydan (veya 12 aydan) fazla prim borcu olanların, prim borçlarının silinmesine ilişkin düzenlemenin Torba Yasaya konacağını açıklamışlardı. Milyonlarca borçlu, prim borcunun silineceği beklentisine girmesi karşın, Torbadan prim borcunu silen düzenleme çıkmamış ve borçlular hayal kırıklığına uğramıştı. Başbakanın açıklaması, hayal kırıklığına uğrayanları sevindirdi.
PRİM BORCU NASIL SİLİNECEK?
Geçmiş yıllardaki benzer uygulamalara baktığımızda, prim silme süreci şu şekilde işleyecek:
1) Çıkartılacak yasa ile; 12 aydan fazla prim borcu olanlara, borçlarını ödemeleri için bir süre verilecek (genellikle 6 ay).
2) Verilen süre içinde prim borcunu ödemeyenlerin prim borçları silinecek.
3) İsteyen borçlu, verilen süre dolmadan Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak prim borcunun silinmesini talep edebilecek. Yani 6 ay dolmadan borcunu sildirebilecek.
4) Ancak 12 aydan fazla prim borcu olan her sigortalının borcu silinmeyecek. Çünkü, yasada, belirlenecek tarih itibariyle 12 aydan fazla prim borcu olanlar düzenlemeden yararlanacak. Belirlenen tarih itibariyle 12 aydan az prim borcu olanlar yasadan yararlanamayacak. Belirlenen tarihten sonraki bir tarih itibariyle 12 ay prim borcu olanların, borcu silinmeyecek.
Örneğin; söz konusu tarihin yasada “31 Ekim 2014” belirlenmesi halinde, 31 Ekim 2014 tarihi itibariyle 12 ay ve daha fazla prim borcu olanların borçları silinecek, 12 aydan az prim borcu olanların borcu silinmeyecek.
5) Silinen prim borcu kurum kayıtlarından çıkartılacak ve borçlu hakkında takibat yapılmayacak. Daha önce başlatılmış olan takibatlar durdurulacak.
6) Sigortalılık süresi durdurularak prim borcu silinenlerin, borca ilişkin süreleri sigortalılık süresi olarak dikkate alınmayacak.
Kaybedilen günler geri kazanılabilecek
Prim borcunun silinmesi neticesinde, silinen primlere ilişkin sürelerin sigortalılık süresi olarak dikkate alınmaması, bu sürelerin kesin olarak kaybedildiği anlamına gelmiyor. Çünkü ileride mali durumu düzelen Bağ-Kurlu, silinen prim borcunu, ödeme yapacağı günün değerleri üstünden ödeyerek, kaybettiği günlerini geri kazanabilecek.
BORCU SİLİNNEN SAĞLIK YARDIMI ALABİLECEK Mİ?
Sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten geriye doğru bir yıl içinde 30 gün prim ödemesi olan sigortalı sağlık yardımı alabiliyor. 60 günden fazla prim borcu olan Bağ-Kur sigortalıları sağlık yardımı alamıyor. Bu, primini düzenli ödeyen az sayıda Bağ-Kurlunun sağlık yardımı aldığı, Bağ-Kurlunun çok büyük bir kesiminin sağlık yardımı alamadığı anlamına geliyor. Çünkü, yaklaşık 3 milyon 50 bini aşkın Bağ-Kur sigortalısı olması karşın, yaklaşık 714 bin Bağ-Kurlu sağlık yardımı alırken, prim borcu olan yaklaşık 2 milyon 336 bin Bağ-Kur sigortalısı sağlık yardımı alamıyordu. Bu borçlulardan 1 milyon 31 bin sigortalı borcunu yapılandırdı (taksite bağlattı).
Torba yasadan yararlanarak prim borcunu taksite bağlatanlar, bir taksit ödediğinde sağlık yardımı almaya başlayabiliyor. Ancak prim borcunu yapılandırmayan 1 milyon 305 bin sigortalı sağlık yardımı alamıyor. Başbakan, prim borcu silinenlerin sağlık yardımı alacağını açıkladı. Çıkartılacak yasa ile özel bir düzenleme yapılmazsa, prim borcu silinen sigortalının sağlık yardımı alabilmesi için, iki şart aranacak.
1) Hastaneye başvurduğu tarihten geriye doğru bir yıl içinde 30 gün prim ödemiş olması,
2) 60 günden fazla prim borcunun bulunmaması.
Başbakan kesin dille, borcu silinenlerin sağlık yardımı alacağını açıkladığına göre, belki yasadaki 60 günden fazla prim borcu olanların sağlık yardımı almasını yasaklayan düzenleme de kaldırılır. Ve Bağ-Kurluların prim borcu olup olmadığına bakılmadan sağlık yardımı alması sağlanır.(milliyet.com.tr)
Başbakan Davutoğlu, Bağ-Kur’a prim borcu olanlara, prim borçlarının silineceği müjdesini verdi. Yaptığı açıklamada; 1 milyon 31 bin sigortalının, Torba Kanundan yaralanarak prim borcunu yapılandırmasına karşın, 1 milyon 305 bin Bağ-Kur prim borçlusunun yapılandırma başvuru yapmadığını belirterek, bunlardan 12 aydan fazla prim borçlu olanların, prim borçlarının silineceğini ve borç nedeniyle sağlık yardımı alamayanların, sağlık yardımı almaya başlayacaklarını açıkladı.
CNNTürk'ün haberine göre, esasında 11 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe konan ve toplumda Torba Yasa olarak adlandırılan, prim borçlarının her iki ayda bir taksit olmak üzere 36 ayda 18 eşit taksitte ödenmesine imkân sağlayan 6552 sayılı Yasanın TBMM görüşülmeleri sırasında, yetkililer 24 aydan (veya 12 aydan) fazla prim borcu olanların, prim borçlarının silinmesine ilişkin düzenlemenin Torba Yasaya konacağını açıklamışlardı. Milyonlarca borçlu, prim borcunun silineceği beklentisine girmesi karşın, Torbadan prim borcunu silen düzenleme çıkmamış ve borçlular hayal kırıklığına uğramıştı. Başbakanın açıklaması, hayal kırıklığına uğrayanları sevindirdi.
PRİM BORCU NASIL SİLİNECEK?
Geçmiş yıllardaki benzer uygulamalara baktığımızda, prim silme süreci şu şekilde işleyecek:
1) Çıkartılacak yasa ile; 12 aydan fazla prim borcu olanlara, borçlarını ödemeleri için bir süre verilecek (genellikle 6 ay).
2) Verilen süre içinde prim borcunu ödemeyenlerin prim borçları silinecek.
3) İsteyen borçlu, verilen süre dolmadan Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak prim borcunun silinmesini talep edebilecek. Yani 6 ay dolmadan borcunu sildirebilecek.
4) Ancak 12 aydan fazla prim borcu olan her sigortalının borcu silinmeyecek. Çünkü, yasada, belirlenecek tarih itibariyle 12 aydan fazla prim borcu olanlar düzenlemeden yararlanacak. Belirlenen tarih itibariyle 12 aydan az prim borcu olanlar yasadan yararlanamayacak. Belirlenen tarihten sonraki bir tarih itibariyle 12 ay prim borcu olanların, borcu silinmeyecek.
Örneğin; söz konusu tarihin yasada “31 Ekim 2014” belirlenmesi halinde, 31 Ekim 2014 tarihi itibariyle 12 ay ve daha fazla prim borcu olanların borçları silinecek, 12 aydan az prim borcu olanların borcu silinmeyecek.
5) Silinen prim borcu kurum kayıtlarından çıkartılacak ve borçlu hakkında takibat yapılmayacak. Daha önce başlatılmış olan takibatlar durdurulacak.
6) Sigortalılık süresi durdurularak prim borcu silinenlerin, borca ilişkin süreleri sigortalılık süresi olarak dikkate alınmayacak.
Kaybedilen günler geri kazanılabilecek
Prim borcunun silinmesi neticesinde, silinen primlere ilişkin sürelerin sigortalılık süresi olarak dikkate alınmaması, bu sürelerin kesin olarak kaybedildiği anlamına gelmiyor. Çünkü ileride mali durumu düzelen Bağ-Kurlu, silinen prim borcunu, ödeme yapacağı günün değerleri üstünden ödeyerek, kaybettiği günlerini geri kazanabilecek.
BORCU SİLİNNEN SAĞLIK YARDIMI ALABİLECEK Mİ?
Sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihten geriye doğru bir yıl içinde 30 gün prim ödemesi olan sigortalı sağlık yardımı alabiliyor. 60 günden fazla prim borcu olan Bağ-Kur sigortalıları sağlık yardımı alamıyor. Bu, primini düzenli ödeyen az sayıda Bağ-Kurlunun sağlık yardımı aldığı, Bağ-Kurlunun çok büyük bir kesiminin sağlık yardımı alamadığı anlamına geliyor. Çünkü, yaklaşık 3 milyon 50 bini aşkın Bağ-Kur sigortalısı olması karşın, yaklaşık 714 bin Bağ-Kurlu sağlık yardımı alırken, prim borcu olan yaklaşık 2 milyon 336 bin Bağ-Kur sigortalısı sağlık yardımı alamıyordu. Bu borçlulardan 1 milyon 31 bin sigortalı borcunu yapılandırdı (taksite bağlattı).
Torba yasadan yararlanarak prim borcunu taksite bağlatanlar, bir taksit ödediğinde sağlık yardımı almaya başlayabiliyor. Ancak prim borcunu yapılandırmayan 1 milyon 305 bin sigortalı sağlık yardımı alamıyor. Başbakan, prim borcu silinenlerin sağlık yardımı alacağını açıkladı. Çıkartılacak yasa ile özel bir düzenleme yapılmazsa, prim borcu silinen sigortalının sağlık yardımı alabilmesi için, iki şart aranacak.
1) Hastaneye başvurduğu tarihten geriye doğru bir yıl içinde 30 gün prim ödemiş olması,
2) 60 günden fazla prim borcunun bulunmaması.
Başbakan kesin dille, borcu silinenlerin sağlık yardımı alacağını açıkladığına göre, belki yasadaki 60 günden fazla prim borcu olanların sağlık yardımı almasını yasaklayan düzenleme de kaldırılır. Ve Bağ-Kurluların prim borcu olup olmadığına bakılmadan sağlık yardımı alması sağlanır.(milliyet.com.tr)
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
başbakan,
haber,
sağlık,
sgk,
tbmm,
torba yasa
Hakan Fidan kimdir?
Görevinden istifa eden ve Milletvekili olmasına kesin gözüyle bakılan Hakan Fidan kimdir?
Türkiye'nin haberalma örgütü Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarihinde müsteşarlık makamına atanan en genç isim olan Hakan Fidan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'kara kutum' olarak nitelendirdiği bir isim.
Fidan, 1968 yılında Ankara'da dünyaya geldi. 1986'da Kara Kuvvetleri Muhabere Okulu'ndan mezun olduktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) astsubay rütbesiyle görev yapmaya başladı
Kara Kuvvetleri Dil Okulu’nda da eğitim gören Fidan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Otomatik Bilgi İşlem (OBİ) Bölümü'nde bilgisayar teknisyenliği vazifesini üstlendi.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) Almanya'daki Süratli Reaksiyon Kolordusu İstihbarat ve Harekat Başkanlığı'nda görevlendirilmesi, Fidan'ın eğitim ve kariyerinde dönüm noktası teşkil etti.
Yurtdışı vazifesi sırasında University of Maryland University College'dan (UMUC) yönetim ve siyaset bilimi alanlarında lisans derecesi aldı.
Türkiye'ye döndükten sonra Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Intelligence and Foreign Policy: A Comparasion of British, American and Turkish Intelligence Systems (1999) başlıklı teziyle yüksek lisans yapan Fidan'ın bu çalışmasında, Türkiye'nin güçlü bir dış istihbarat ağına ihtiyaç duyduğu vurguluyordu.
Fidan, aynı üniversitenin aynı bölümündeki doktora programını, Diplomacy in the Information Age: The Use of Information Technologies in Verification (2006) başlığını taşıyan teziyle tamamladı.
Bilkent Üniversitesi'nde Fidan'ın master ve doktora tezlerinin danışmanlığını yapan Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, 18 Nisan 2010 tarihli Taraf gazetesinde öğrencisini şu sözlerle anlatıyordu: "Doktora tezinin konusu 'Bilgi Çağında Diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Anlaşmaların Doğrulanmasındaki Rolü'yle ilgiliydi. Mesela Uluslararası Atom Ajansı gidip birtakım ülkelerde denetlemeler yapıyor ve bu denetlemeler sonucunda ülkelerin taraf oldukları anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirdiğini doğruluyor. Her zaman vefakârdır. Organizasyon yeteneği yüksek bir insandır. Hiç şüphe yok demokrattır, fikirlere çok açık birisidir. Tartışmaların yapılmasını her zaman teşvik eder. Medeni ve modern bir insandır, dünyayı çok yakından takip eder".
2000 yılında OYAK Genel Kurulu Üyesi seçilen Fidan, ordudaki 15 yıllık mecburi hizmet süresini doldurmasının ardından, 2001'de TSK'dan ayrıldı.
Nükleer silahlar uzmanı
Sivil hayata geçtikten sonra Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği'nde Siyasi ve Ekonomik Danışman olarak görev aldı. Aynı dönemde Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Cenevre'deki BM Silahsızlanma Enstitüsü (UNIDIR) ile Londra merkezli Verification Research, Training and Information Center'da (VERTIC) akademik çalışmalarını sürdürdü.
2003-2007 yıllarında Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı görevini yürüttü. Fidan'ın bu dönemde Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar'da neredeyse ayak basmadığı ülke kalmadı. Aynı zamanda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na danışmanlık yapan Fidan, Kasım 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'dış politika ve uluslararası güvenlikten sorumlu' Müsteşar Yardımcısı olarak görevlendirildi. Kasım 2008'de ise IAEAYönetim Kurulu Üyesi oldu.
12-13 Nisan 2010'da Washington'da düzenlenen Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Türkiye'yi temsil etti. Mart 2008'den Şubat 2011'e kadar Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti'nde yer aldı.
TİKA Başkanlığı ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı makamlarında sergilediği başarılı performansının yanında istihbarat alanındaki bilgisiyle de dikkat çeken Fidan, 17 Nisan 2009'da, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in yardımcılığına getirildi. Daha önce görev süresi iki kez uzatılan Taner'in emekli olmasının ardından, AK Parti hükümeti tarafından 27 Mayıs 2010 tarihinde, henüz 42 yaşındayken, MİT Müsteşarlığı makamına atandı. Fidan böylece MİT tarihinde müsteşarlık koltuğuna oturan en genç isim oldu.
Fidan'ın yeni vazifesi medyada, 'MİT'te yeni dönem' yorumlarıyla karşılandı.
Türkiye'nin istihbarat zaaflarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Fidan, öncelikle haberalma örgütlerinin ABD'deki gibi dış (CIA) ve iç (FBI) şeklinde ikiye ayrıldığı modeli teşkilata uyarlamaya çalıştı.
Mavi Marmara ile gündeme geldi
MİT'in başına geçmesinin hemen akabinde, 31 Mayıs 2010 akşamı gerçekleşen Mavi Marmara olayı, Fidan'ın adının uluslararası alanda gündeme taşınmasına sebebiyet verdi.
Türkiye merkezli bir yardım kuruluşunun düzenlediği kampanya dahilinde, İsrail ablukası altındaki Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara isimli gemiye İsrail'in uluslararası sularda asker indirmesi ve dokuz sivili öldürmesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti ve Türk kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti.
Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, "Türkiye dost bir ülke ve stratejik bir müttefik. Fakat son haftalarda İran destekçisi bir adam Türkiye MOSSAD'ının başına atandı. Onların elinde önemli miktarda sırrımız var. Son iki aydaki izlenimimiz, bu sırları İran’a açabilecekleri yönünde. Bu da çok rahatsız edici" sözleriyle Fidan'ı hedef alması, mevcut gerilimi daha da derinleştirdi. İsrail'in Haaretz gazetesi de aynı günlerde, İsrail'in gizli istihbarat örgütü MOSSAD'ın, Fidan'ın MİT Müsteşarı olarak atanmasından kaygı duyduğunu yazdı.
PKK ile görüşmeler yaptı
Fidan, görevinin ilk aylarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki MİT merkezlerini ziyaret etmişti. Fidan'ın ismini Türkiye gündeminin ilk sıralarına çıkartan gelişme ise Türkiye ile savaşan ayrılıkçı örgüt PKK'nın yöneticileriyle 2009 yılında Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan müzakerelerin ses kaydının internete sızması oldu.
Dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile beraber katıldığı görüşmelerde Fidan, PKK'lı Sabri Ok, Mustafa Karasu ve diğer isimlere kendisini, "Sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim, Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi" sözleriyle tanıttı.
Fidan, masadakilere İmralı Adası'ndaki cezaevinde ömür boyu hapis cezasını çeken PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesini de aktardı. Türkiye'de medya organlarında 'Oslo görüşmeleri' adıyla anılan müzakereler nedeniyle Hakan Fidan, özellikle muhalefet partilerinden eleştiri aldı.
Öcalan’ın İmralı Günleri kitabının yazarı Cengiz Kapmaz, görüşmelerin perde arkasını, 22 Eylül 2011 tarihinde Akşam gazetesinden Burcu Bulut'a verdiği röportajda anlattı (haberin orijinal metni). Kapmaz röportajında, "Hakan Fidan olmazsa Abdullah Öcalan, bunu süreci bozma nedeni sayar. Çünkü aralarında karşılıklı dostane ilişki oluşmuş." cümlesini kurdu.
'Uludere' istihbaratını yalanladı
28 Aralık 2011 akşamı, TSK'ya bağlı savaş uçaklarının Şırnak'ın Uludere İlçesi'nde Irak sınırından Türkiye'ye geçmek isteyen sivil kaçakçıları PKK'lı zannederek vurması, Fidan'ı yeniden tartışmaların odağına yerleştirdi.
Ocak 2012'de teşkilatın 85. kuruluş yıldönümü törenleri kapsamında gazetecileri ağırlayan Fidan, Uludere saldırısına kaynaklık eden istihbaratın MİT'ten verildiği yönündeki söylentileri yalanladı. MİT Müsteşarı, isim vermeden bu iddiayı ortaya atan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'yu eleştirdi.
7 Şubat 2012 tarihi, Hakan Fidan etrafında gelişen olaylar arasında sivil bürokrasideki çekişmeleri açığa çıkaran en bariz olay konumundaydı. Emre Taner, Afet Güneş ve iki MİT mensubu ile birlikte Fidan'ın da KCK'ya dönük soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılması, Türkiye'yi derinden sarstı. Hükümet kanadı ve kamuoyunda ciddi rahatsızlık doğuran bu girişim sonrası, Fidan ve diğer dört ismi ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya'ya, 11 Şubat 2012 günü dosyadan el çektirildi. Ardından da MİT mensupları ile bazı kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması açılmasına, Başbakanlıktan izin alınması şartı getiren 6278 sayılı 'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' çıkarıldı.
Kaynak: MİT Müsteşarlığı ve ajanslar / Medyafaresi
MİT Müsteşarı Hakan Fidan istifa etti!
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, 7 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde milletvekili aday adayı olmak üzere görevinden istifa etti.
Milletvekilleri seçimlerinde aday olabilemek için bürokrasi cephesinden gelenistifalara bir yenisi daha eklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın milletvekili adaylığına yaklaşımı merak ediliyordu.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu konu sorulmuş, Erdoğan ise "Düşüncelerimi Sayın Başbakanımızla paylaştım, bu konuyu açıklamak ona düşer" yanıtı vermişti.
Hakan Fidan'ın istifasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya yaklaşımı da netleşmiş oldu. Şimdi merakla beklenen soru ise Hakan Fidan'ın AK Parti'de hangi bölgeden aday olacağı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN TÜRK'te istifa kararının sorulmasına üzerine "Yaptığı görev bence daha önemli. Eğer vekil olacaksa her vekil onun yaptığı işi yapamaz. Sıradan bir milletvekili olacaksa bence bu görev çok daha önemliydi. Şahsen kendisinin bakan olmasını uygun görmüyorum. Süpermen görevi verilmiş bir insanın bir vekil olarak parlamentoya girmesini israf olarak görürüm" ifadelerini kullandı. (Medyafaresi)
Milletvekilleri seçimlerinde aday olabilemek için bürokrasi cephesinden gelenistifalara bir yenisi daha eklendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın milletvekili adaylığına yaklaşımı merak ediliyordu.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu konu sorulmuş, Erdoğan ise "Düşüncelerimi Sayın Başbakanımızla paylaştım, bu konuyu açıklamak ona düşer" yanıtı vermişti.
Hakan Fidan'ın istifasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya yaklaşımı da netleşmiş oldu. Şimdi merakla beklenen soru ise Hakan Fidan'ın AK Parti'de hangi bölgeden aday olacağı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN TÜRK'te istifa kararının sorulmasına üzerine "Yaptığı görev bence daha önemli. Eğer vekil olacaksa her vekil onun yaptığı işi yapamaz. Sıradan bir milletvekili olacaksa bence bu görev çok daha önemliydi. Şahsen kendisinin bakan olmasını uygun görmüyorum. Süpermen görevi verilmiş bir insanın bir vekil olarak parlamentoya girmesini israf olarak görürüm" ifadelerini kullandı. (Medyafaresi)
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan mektup açıklaması
ABD Dışişleri Bakanlığı, 88 Temsilciler Meclisi üyesinin imzası ile Dışişleri Bakanı John Kerry’e gönderilen ve Türkiye’de geçtiğimiz aralık ayında yaşanan gözaltı kararları ile ilgili kaygıların yer aldığı mektuba cevap vereceklerini açıkladı.
ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf günlük basın toplantısında konuya ilişkin soruları cevapladı. Çok sayıda kongre üyesinin imzasını taşıyan 2 Şubat tarihli mektubun kendilerine ulaştığını söyleyen sözcü Harf, “Her zaman yaptığımız gibi, karşılık vereceğiz” ifadelerini kullandı.
14 Aralık'taki polis baskınları sonrası bu konudaki kaygılarını dile getirdikleri bir açıklama yayınladıklarına dikkat çeken Harf, ABD Dışişleri Bakanlığı olarak mektuptaki içeriğin büyük bir kısmını kamuoyu önünde dile getirdiklerini, bunun yanında mektuba da cevap vereceklerini söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Harf’ın açıklamaları şöyle:
“Çok sayıda Temsilciler Meclisi üyesi tarafından imzalanmış bir mektup elimize ulaştı. (Mektupta) Türkiye’de yakın zamanda gazetecilerin gözaltına alınmasına yönelik kaygılar ifade ediliyor. Her zaman yaptığımız gibi, karşılık vereceğiz. 14 Aralık konusunda medya ofislerine yapılan polis baskınının ardından gazeteci ve medya temsilcilerinin tutuklanmasına yönelik açıklama yayınlayarak kaygılarımızı dile getirdiğimize dikkat çekmek istiyorum. Bu konu hakkında -basın özgürlüğünün önemi- çok uzun zamandır konuşuyoruz. Yani elbette ki mektubun büyük bir içeriğini daha önce kamuoyu önünde dile getirdik ama mektubu gözden geçirecek ve cevap vereceğiz.”
Türkiye’de 14 Aralık’ta gerçekleşen operasyonlar kapsamında aralarında Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da bulunduğu 27 medya çalışanı gözaltına alınmıştı. Çıkarıldığı mahkeme sonrası tutuklanan Hidayet Karaca o günden bu yana Silivri Cezaevi’nde tutuluyor. Hürriyet
ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf günlük basın toplantısında konuya ilişkin soruları cevapladı. Çok sayıda kongre üyesinin imzasını taşıyan 2 Şubat tarihli mektubun kendilerine ulaştığını söyleyen sözcü Harf, “Her zaman yaptığımız gibi, karşılık vereceğiz” ifadelerini kullandı.
14 Aralık'taki polis baskınları sonrası bu konudaki kaygılarını dile getirdikleri bir açıklama yayınladıklarına dikkat çeken Harf, ABD Dışişleri Bakanlığı olarak mektuptaki içeriğin büyük bir kısmını kamuoyu önünde dile getirdiklerini, bunun yanında mektuba da cevap vereceklerini söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Harf’ın açıklamaları şöyle:
“Çok sayıda Temsilciler Meclisi üyesi tarafından imzalanmış bir mektup elimize ulaştı. (Mektupta) Türkiye’de yakın zamanda gazetecilerin gözaltına alınmasına yönelik kaygılar ifade ediliyor. Her zaman yaptığımız gibi, karşılık vereceğiz. 14 Aralık konusunda medya ofislerine yapılan polis baskınının ardından gazeteci ve medya temsilcilerinin tutuklanmasına yönelik açıklama yayınlayarak kaygılarımızı dile getirdiğimize dikkat çekmek istiyorum. Bu konu hakkında -basın özgürlüğünün önemi- çok uzun zamandır konuşuyoruz. Yani elbette ki mektubun büyük bir içeriğini daha önce kamuoyu önünde dile getirdik ama mektubu gözden geçirecek ve cevap vereceğiz.”
Türkiye’de 14 Aralık’ta gerçekleşen operasyonlar kapsamında aralarında Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın da bulunduğu 27 medya çalışanı gözaltına alınmıştı. Çıkarıldığı mahkeme sonrası tutuklanan Hidayet Karaca o günden bu yana Silivri Cezaevi’nde tutuluyor. Hürriyet
5 ile yoğun kar yağışı uyarısı
Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü 5 ile yoğun kar yağışı uyarısı yaptı ve vatandaşlaradan dikkatli olunmasını istedi. Marmara'nın güney ve doğusu, Karadeniz, İç Anadolu'nun doğusu, Doğu Anadolu'nun kuzey ve batısı ile Muğla, Konya, Antalya'nın batısı, Isparta, Hatay kıyıları, Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Diyarbakır çevrelerinin ise yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.
Elazığ Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi’nden akşam saatlerinde yapılan açıklamada, 8-9 Şubat tarihlerinde Malatya’nın 6 ilçesinde yoğun kar yağışının beklendiği belirtildi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü Elazığ Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi’nden yapılan açıklamada, 8 ve 9 Şubat tarihleri arasında Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Adıyaman bölgelerinde kuvvetli kar yağışı beklendiği bildirildi..
Uyarıda, Malatya’nın Kuzey ve Güney kesimlerinde yer alan Darende, Hekimhan, Kuluncak, Arapgir, Doğanşehir ve Arguvan ilçelerinde de belirtilen tareihlerde yer yer yoğun kar yağışının meydana geleceğinin tahmin edildiği belirtilerek, oluşabilecek her türlü olumsuzluklara karşı vatandaşların ve kurumların önlem almaları istendi.
Yapılan son değerlendirmelere göre; Marmara'nın güney ve doğusu, Karadeniz, İç Anadolu'nun doğusu, Doğu Anadolu'nun kuzey ve batısı ile Muğla, Konya, Antalya'nın batısı, Isparta, Hatay kıyıları, Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Diyarbakır çevrelerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; genellikle yağmur ve sağanak, akşam saatlerinden itibaren Karadeniz'in iç kesimleri, Doğu Anadolu'nun kuzeyi ile Kayseri ve Sivas çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Sabah saatlerinde Doğu Karadeniz'in iç kesimleri, Doğu Anadolu'nun kuzey ve doğusu ile İç Anadolu'nun kuzeydoğusunda buzlanma ve don olayı, iç ve doğu bölgelerde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.
Hava sıcaklığının; Marmara başta olmak üzere batı bölgelerde 4 ila 8 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor. Rüzgarın ise, genellikle güney ve güneydoğu, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'da kuzey yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara, Güney Ege Kıyıları, Batı Akdeniz'in batısı ile Batı ve Orta Karadeniz kıyılarında yer yer kuvvetli olarak (30-50 km/saat) esmesi bekleniyor.
Elazığ Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi’nden akşam saatlerinde yapılan açıklamada, 8-9 Şubat tarihlerinde Malatya’nın 6 ilçesinde yoğun kar yağışının beklendiği belirtildi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü Elazığ Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi’nden yapılan açıklamada, 8 ve 9 Şubat tarihleri arasında Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Adıyaman bölgelerinde kuvvetli kar yağışı beklendiği bildirildi..
Uyarıda, Malatya’nın Kuzey ve Güney kesimlerinde yer alan Darende, Hekimhan, Kuluncak, Arapgir, Doğanşehir ve Arguvan ilçelerinde de belirtilen tareihlerde yer yer yoğun kar yağışının meydana geleceğinin tahmin edildiği belirtilerek, oluşabilecek her türlü olumsuzluklara karşı vatandaşların ve kurumların önlem almaları istendi.
Yapılan son değerlendirmelere göre; Marmara'nın güney ve doğusu, Karadeniz, İç Anadolu'nun doğusu, Doğu Anadolu'nun kuzey ve batısı ile Muğla, Konya, Antalya'nın batısı, Isparta, Hatay kıyıları, Osmaniye, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Diyarbakır çevrelerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; genellikle yağmur ve sağanak, akşam saatlerinden itibaren Karadeniz'in iç kesimleri, Doğu Anadolu'nun kuzeyi ile Kayseri ve Sivas çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Sabah saatlerinde Doğu Karadeniz'in iç kesimleri, Doğu Anadolu'nun kuzey ve doğusu ile İç Anadolu'nun kuzeydoğusunda buzlanma ve don olayı, iç ve doğu bölgelerde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.
Hava sıcaklığının; Marmara başta olmak üzere batı bölgelerde 4 ila 8 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor. Rüzgarın ise, genellikle güney ve güneydoğu, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu'da kuzey yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara, Güney Ege Kıyıları, Batı Akdeniz'in batısı ile Batı ve Orta Karadeniz kıyılarında yer yer kuvvetli olarak (30-50 km/saat) esmesi bekleniyor.
Etiketler:
haber,
hava durumu,
istanbul,
meteoroloji
6 Şubat 2015 Cuma
Davutoğlu, Atilla Taş'ı mahkemeye verdi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şarkıcı Atilla Taş'ı mahkemeye verdi. Taş'ın attığı 4 tweete ise yasak geldi.
Atilla Taş sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan haberi "Ahmet Davutoğlu tarafından Ankara 2.ve 5. Sulh ceza mahkemesine verilmişim.4 tweetime yasak getirmişler.Avukatlarımla görüştüm susturamazlar!" ifadeleriyle duyurdu. Arkasından ise yasaklanan tweetlerini yayınladı.
Atilla Taş sosyal paylaşım sitesi Twitter'dan haberi "Ahmet Davutoğlu tarafından Ankara 2.ve 5. Sulh ceza mahkemesine verilmişim.4 tweetime yasak getirmişler.Avukatlarımla görüştüm susturamazlar!" ifadeleriyle duyurdu. Arkasından ise yasaklanan tweetlerini yayınladı.
Ünlü sanatçının kızı Kılıçdaroğlu'na danışman oldu
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni danışmanı Semiha Yankı'nın kızı Tebessüm Koçakcı oldu.
Türkiye'yi Eurovision'da temsil eden ilk ses sanatçısı Semiha Yankı’nın kızı Tebessüm Koçakcı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'na danışman oldu. Kılıçdaroğlu’nun halkla ilişkilerden sorumlu danışmanı olan Koçakcı annesi ile birlikte Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuştu.
İşte o röportajdan satırbaşları:
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ’nun danışmanlığını yapmaya başladın. Nasıl geldi teklif, nasıl keşfedildin?
Bir anda oldu aslında. Annem zaten kendisini çok eskiden tanısa da ben hiç tanışma fırsatı bulmamıştım ama kendisini sıkı takip edenlerden biriydim.
“GERÇEK BİR LİDER TANIDIM”
Televizyonda göründüğünün aksine çok farklı bir insan. Beyaz cam demek ki insanları bazen yanıltabiliyor. Bazen ünlü sanatçılar kameraların kendilerini 5-6 kilo fazla gösterdiğini söylüyor ya bu da ona benziyor. Televizyonlar bazen insanları olduğu gibi yansıtmıyor. Televizyonda doğal olarak hep siyaset konuştuğu için ben kendisinin nasıl biri olduğunu bilemezdim ama sonra tanıyınca o genel kültür bilgisi, sürekli okuması, insanlara, yurttaşlara yaklaşımıyla şahaneydi. Onda gerçekten bir liderlik gördüm, bir lider tanıdım.
Parti için durmaksızın gönüllü gece gündüz çalışıyordum zaten. Çalışıyorsun bir vasfın, unvanın olmalı dedi. Bana ve alanıma da uygun olan halkla ilişkiler danışmanlığına getirildim.
Türkiye'yi Eurovision'da temsil eden ilk ses sanatçısı Semiha Yankı’nın kızı Tebessüm Koçakcı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'na danışman oldu. Kılıçdaroğlu’nun halkla ilişkilerden sorumlu danışmanı olan Koçakcı annesi ile birlikte Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuştu.
İşte o röportajdan satırbaşları:
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ’nun danışmanlığını yapmaya başladın. Nasıl geldi teklif, nasıl keşfedildin?
Bir anda oldu aslında. Annem zaten kendisini çok eskiden tanısa da ben hiç tanışma fırsatı bulmamıştım ama kendisini sıkı takip edenlerden biriydim.
“GERÇEK BİR LİDER TANIDIM”
Televizyonda göründüğünün aksine çok farklı bir insan. Beyaz cam demek ki insanları bazen yanıltabiliyor. Bazen ünlü sanatçılar kameraların kendilerini 5-6 kilo fazla gösterdiğini söylüyor ya bu da ona benziyor. Televizyonlar bazen insanları olduğu gibi yansıtmıyor. Televizyonda doğal olarak hep siyaset konuştuğu için ben kendisinin nasıl biri olduğunu bilemezdim ama sonra tanıyınca o genel kültür bilgisi, sürekli okuması, insanlara, yurttaşlara yaklaşımıyla şahaneydi. Onda gerçekten bir liderlik gördüm, bir lider tanıdım.
Parti için durmaksızın gönüllü gece gündüz çalışıyordum zaten. Çalışıyorsun bir vasfın, unvanın olmalı dedi. Bana ve alanıma da uygun olan halkla ilişkiler danışmanlığına getirildim.
Meclis tuvaletinde temizlikçi kadına taciz!
İdari bir sorumlu, biriminde çalışan temizlik işçisi kadını elle taciz edince soruşturma başlatıldı.
Kadına yönelik cinsel şiddet ve tacizin önlenmesi için yasalar çıkaran ve araştırma komisyonları kuran TBMM, “cinsel taciz” skandalı ile çalkalanıyor. Meclis’te A.Ç. adlı birim sorumlusu, alt kademede taşeron olarak çalışan temizlik işçisi bir kadını, tuvaletleri temizlediği sırada elle taciz etti. Kadın, tacizi amirlerine anlatınca TBMM Başkanlığı derhal soruşturma açtı. Soruşturma sonucunda A.Ç. hakkında, aylıktan kesme cezası ve idari görevine son verme cezası istendi.
Edinilen bilgilere göre bir süre önce Meclis Destek Hizmetleri Başkanlığı’nda idari sorumlu olarak görev yapan A.Ç., biriminde taşeron şirkete bağlı temizlik işçisi olarak görev yapan bir kadına cinsel tacizde bulundu. A.Ç., kadın işçiye tuvaletleri temizlediği sırada elle tacizde bulundu. Eşi olmayan, 2 çocuk annesi kadın, tacizi işten atılma korkusuyla önce kimseye anlatmadı. Ancak, bu tacizin ileri bir noktaya varacağını düşünen kadın işçi, daha sonra ağlayarak yöneticilerine konuyu aktardı.
Görevinden el çektirildi
TBMM Destek Hizmetleri yetkililerinin konuyu aktardığı TBMM Başkanlığı, iddialar üzerine derhal soruşturma başlattı. TBMM Başkanlığı bir muhakkik tayin etti. Soruşturmada birimdeki diğer çalışanların da ifadelerine başvuruldu. A.Ç. ise iddiaları reddetti. Soruşturma raporunu hazırlayan muhakkik, A.Ç. hakkında maaştan kesme cezasının uygulanmasını önerdi. Raporda ayrıca A.Ç.’nin mevcut idareci görevinden alınarak hizmetli kadrosunda işine devam etmesi gerektiğini kaydedildi. TBMM Başkanlığı, bu rapor doğrultusunda A.Ç. hakkında Destek Hizmetleri Birimi’ne yazı göndererek A.Ç.’nin iddialar karşısında savunma yapması için 7 gün süre verdi. A.Ç.’ye idari görevinden de el çektirildi.
Üç kişi işinden atılmıştı
TBMM’de geçmişte taciz olayı nedeniyle bir Meclis çalışının işine son verildiği de ortaya çıktı. Bu kişinin staja gelen öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu ve açılan soruşturma sonrası görevine son verildiği öğrenildi. TBMM’de ayrıca iki personelin de iş takibi, rüşvet ve dolandırıcılık suçlarından memurluktan atıldığı bildirildi. TBMM yetkilileri, “Bu tür olaylarda hiçbir şekilde göz yumulması, üstünün örtülmesi söz konusu olamaz. Katı bir şekilde cezalar uygulanmakta. Geçmişte bu tür olaylarda memurluktan atma kararları verildi. Müsamaha gösterilmeyince bu olayların gittikçe azaldığını görüyoruz. Meclis olarak bu tür taciz gibi kabul edilemeyecek vakalara göz yumamayız” diye konuştu. Medyafaresi
Kadına yönelik cinsel şiddet ve tacizin önlenmesi için yasalar çıkaran ve araştırma komisyonları kuran TBMM, “cinsel taciz” skandalı ile çalkalanıyor. Meclis’te A.Ç. adlı birim sorumlusu, alt kademede taşeron olarak çalışan temizlik işçisi bir kadını, tuvaletleri temizlediği sırada elle taciz etti. Kadın, tacizi amirlerine anlatınca TBMM Başkanlığı derhal soruşturma açtı. Soruşturma sonucunda A.Ç. hakkında, aylıktan kesme cezası ve idari görevine son verme cezası istendi.
Edinilen bilgilere göre bir süre önce Meclis Destek Hizmetleri Başkanlığı’nda idari sorumlu olarak görev yapan A.Ç., biriminde taşeron şirkete bağlı temizlik işçisi olarak görev yapan bir kadına cinsel tacizde bulundu. A.Ç., kadın işçiye tuvaletleri temizlediği sırada elle tacizde bulundu. Eşi olmayan, 2 çocuk annesi kadın, tacizi işten atılma korkusuyla önce kimseye anlatmadı. Ancak, bu tacizin ileri bir noktaya varacağını düşünen kadın işçi, daha sonra ağlayarak yöneticilerine konuyu aktardı.
Görevinden el çektirildi
TBMM Destek Hizmetleri yetkililerinin konuyu aktardığı TBMM Başkanlığı, iddialar üzerine derhal soruşturma başlattı. TBMM Başkanlığı bir muhakkik tayin etti. Soruşturmada birimdeki diğer çalışanların da ifadelerine başvuruldu. A.Ç. ise iddiaları reddetti. Soruşturma raporunu hazırlayan muhakkik, A.Ç. hakkında maaştan kesme cezasının uygulanmasını önerdi. Raporda ayrıca A.Ç.’nin mevcut idareci görevinden alınarak hizmetli kadrosunda işine devam etmesi gerektiğini kaydedildi. TBMM Başkanlığı, bu rapor doğrultusunda A.Ç. hakkında Destek Hizmetleri Birimi’ne yazı göndererek A.Ç.’nin iddialar karşısında savunma yapması için 7 gün süre verdi. A.Ç.’ye idari görevinden de el çektirildi.
Üç kişi işinden atılmıştı
TBMM’de geçmişte taciz olayı nedeniyle bir Meclis çalışının işine son verildiği de ortaya çıktı. Bu kişinin staja gelen öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu ve açılan soruşturma sonrası görevine son verildiği öğrenildi. TBMM’de ayrıca iki personelin de iş takibi, rüşvet ve dolandırıcılık suçlarından memurluktan atıldığı bildirildi. TBMM yetkilileri, “Bu tür olaylarda hiçbir şekilde göz yumulması, üstünün örtülmesi söz konusu olamaz. Katı bir şekilde cezalar uygulanmakta. Geçmişte bu tür olaylarda memurluktan atma kararları verildi. Müsamaha gösterilmeyince bu olayların gittikçe azaldığını görüyoruz. Meclis olarak bu tür taciz gibi kabul edilemeyecek vakalara göz yumamayız” diye konuştu. Medyafaresi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)