Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mardin'in Midyat İlçesi'nde ünlü yıldız Angelina Jolie ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antanio Guterres ile bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ünlü yıldız Angelina Jolie, BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antanio Guterres, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle Mardin'in Midyat İlçesi'nde bir araya geldi. Midyat'ın Akaçakaya Mahallesi'nde bulunan ve 2 bin 378'ü Iraklı Ezidi ve 3 bin 47 Suriyelinin barındırıldığı AFAD Geçici Barınma Merkezi'ndeki programa katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beraberinde eşi Emine Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile birlikte Mardin Havalimanı'na geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyeti Mardin Valisi Ömer Faruk Koçak ile Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Vali Koçak ve Başkan Türk ile birlikte helikopterle Midyat İlçesi'ne geçti.
JOLİE İLE GÖRÜŞTÜLER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Midyat Kasr-ı Nehroz Oteli'nde Angelina Jolie ve Antanio Guterres ile bir araya gelerek bir süre görüşme yaptı. Erdoğan'ın Jolie ve Guterres ile yaptığı görüşme basına kapalı gerçekleştirildi. Görüşmenin ardından Guterres, mültecilerin barındırıldığı kampa geçerken, Jolie'nin otelde kaldığı öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, otelde sevil toplum örgütü temsilcileri ve kanaat önderleriyle basına kapalı bir görüşme yaptı.
DHA
21 Haziran 2015 Pazar
Hayrünnisa Gül’den Kayseri yemekleri kitabı
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in yazdığı anı kitabının gündem yaratmasından sonra, Gül’ün eşinden de bir kitap geldi. Hayrünnisa Gül, Kayseri usülü yemek tariflerinin yer aldığı bir kitap yazdı...
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, memleketi Kayseri’nin mutfağından tariflerin yer aldığı bir yemek kitabı çıkardı. Geleneksel Kayseri yemeklerinin özgün tariflerine modern sunumlar yapılarak hazırlanan Gül’ün “Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri” adını taşıyan kitabı Alfa Yayınları etiketiyle yayımlandı.
11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010’da katmer pişiren Hayrünnisa Gül ile kameralara poz verirken eşinin yemeklerine duyduğu özlemi de şu sözlerle anlatıyordu:
“Çok güzel yemek yapardı doğrusu Hayrünnisa Hanım. Cumhurbaşkanı olunca en büyük kayıplarımızdan biri oldu. ‘Yemek yapmıyorsun, unutacaksın’ diye takılıyorum.
"KATKILARI CİDDİ"
Ancak yine de Hayrünnisa Gül, eşinin yedi yıllık görevi boyunca Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Anadolu’nun yemek kültürünü yansıtmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün geçtiğimiz yıl görev süresi sona ererken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yaptığı basın toplantısında da bunun altını çiziyordu:
“Bizim köşk mutfağımız, genelde daha çok Batılı mutfaklar çerçevesi içinde standart yemeklerin sunulduğu bir mekandır. Belki de ilk defa tarihinde Anadolu yemekleri o günkü konumlarıyla yani her zaman, burada sıklıkla yer alan Kayseri mutfağı, Kayseri mutfağı konumuyla değil de, biraz Çankaya’ya taşınabilecek biçimde yeniden üretilerek bu menülere girmiştir ve bunların sayısı hiç az değildir. Orada hanımefendinin katkıları ciddidir.”
KRALİÇEYE MANTI
“Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri”nin önsözünde yemek kültürünün ülke tanıtımında çok önemli olduğunu ifade eden Hayrünnisa Gül, eşinin Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca Türkiye’yi ziyarete gelen devlet başkanlarını ve eşlerini geleneksel Türk misafirperverliği ile ağırladığını da anlatıyor ve köşk menüsü hakkında şu bilgileri veriyor: “Köşk menülerinde Anadolu’nun her yöresinden, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya kadar her bölgeden tarifler sıkça yer aldı. Kayserili olduğumuz için tabii ki, Kayseri mutfağının yeri hep ayrı oldu.”
Gül, önsözde İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’e su böreği, ABD Başkanı Obama’ya içli köfte, İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano ve eşine nevzine sunulduğunu, Hollanda Kraliçesi Beatrix için de mantı açıldığını yazıyor.
94 TARİF VAR
Yemek sunumlarında geleneksel ve modern malzemelerin bir arada kullanılmasına özen gösterildiğini söyleyen Hayrünnisa Gül şöyle devam ediyor: “Kayseri’nin meşhur tepsi mantısı özel olarak ürettiğimiz küçük bakır tepsilerde konuklara ikram edildi. Yağlama yine özel olarak yaptırdığımız minik kalıplarda kesilerek daha küçük ebatlarda servis edildi.”
Çorbadan ana yemeğe, hamur işinden , tatlıya 94 tariften oluşan Hayrünnisa Gül’ün kitabında yer alan fotoğrafları Emre Başak ve ekibi çekti. Kitaptaki tariflerin tamamı ise Gül Ailesi’nin Kayserili aşçısı Hikmet Hanım ve ailenin diğer aşçıları tarafından hazırlandı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, memleketi Kayseri’nin mutfağından tariflerin yer aldığı bir yemek kitabı çıkardı. Geleneksel Kayseri yemeklerinin özgün tariflerine modern sunumlar yapılarak hazırlanan Gül’ün “Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri” adını taşıyan kitabı Alfa Yayınları etiketiyle yayımlandı.
11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010’da katmer pişiren Hayrünnisa Gül ile kameralara poz verirken eşinin yemeklerine duyduğu özlemi de şu sözlerle anlatıyordu:
“Çok güzel yemek yapardı doğrusu Hayrünnisa Hanım. Cumhurbaşkanı olunca en büyük kayıplarımızdan biri oldu. ‘Yemek yapmıyorsun, unutacaksın’ diye takılıyorum.
"KATKILARI CİDDİ"
Ancak yine de Hayrünnisa Gül, eşinin yedi yıllık görevi boyunca Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Anadolu’nun yemek kültürünü yansıtmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün geçtiğimiz yıl görev süresi sona ererken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yaptığı basın toplantısında da bunun altını çiziyordu:
“Bizim köşk mutfağımız, genelde daha çok Batılı mutfaklar çerçevesi içinde standart yemeklerin sunulduğu bir mekandır. Belki de ilk defa tarihinde Anadolu yemekleri o günkü konumlarıyla yani her zaman, burada sıklıkla yer alan Kayseri mutfağı, Kayseri mutfağı konumuyla değil de, biraz Çankaya’ya taşınabilecek biçimde yeniden üretilerek bu menülere girmiştir ve bunların sayısı hiç az değildir. Orada hanımefendinin katkıları ciddidir.”
KRALİÇEYE MANTI
“Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri”nin önsözünde yemek kültürünün ülke tanıtımında çok önemli olduğunu ifade eden Hayrünnisa Gül, eşinin Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca Türkiye’yi ziyarete gelen devlet başkanlarını ve eşlerini geleneksel Türk misafirperverliği ile ağırladığını da anlatıyor ve köşk menüsü hakkında şu bilgileri veriyor: “Köşk menülerinde Anadolu’nun her yöresinden, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya kadar her bölgeden tarifler sıkça yer aldı. Kayserili olduğumuz için tabii ki, Kayseri mutfağının yeri hep ayrı oldu.”
Gül, önsözde İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’e su böreği, ABD Başkanı Obama’ya içli köfte, İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano ve eşine nevzine sunulduğunu, Hollanda Kraliçesi Beatrix için de mantı açıldığını yazıyor.
94 TARİF VAR
Yemek sunumlarında geleneksel ve modern malzemelerin bir arada kullanılmasına özen gösterildiğini söyleyen Hayrünnisa Gül şöyle devam ediyor: “Kayseri’nin meşhur tepsi mantısı özel olarak ürettiğimiz küçük bakır tepsilerde konuklara ikram edildi. Yağlama yine özel olarak yaptırdığımız minik kalıplarda kesilerek daha küçük ebatlarda servis edildi.”
Çorbadan ana yemeğe, hamur işinden , tatlıya 94 tariften oluşan Hayrünnisa Gül’ün kitabında yer alan fotoğrafları Emre Başak ve ekibi çekti. Kitaptaki tariflerin tamamı ise Gül Ailesi’nin Kayserili aşçısı Hikmet Hanım ve ailenin diğer aşçıları tarafından hazırlandı.
Orduda bir devir kapandı
Anayasa Mahkemesi, askeri personelin cezalandırma amaçlı kapatıldığı ‘DİSKO’ları, yani disiplin koğuşu uygulamasını hak ihlali saydı.
Hürriyet'in haberine göre; Anayasa Mahkemesi (AYM), askeri birliklerde, üs komutanlarınca disiplin suçu işledikleri gerekçesi ile askeri personele uygulanan DİSKO olarak bilinen ‘disiplin koğuşu’nu hak ihlali saydı ve tazminatla cezalandırdı. AYM, bir askere amiri tarafından verilen disiplin cezasını, “yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkûmiyet” kararının yokluğu nedeni ile hak ihlali olarak kabul etti.
YÜZBAŞININ ZAFERİ
AYM Genel Kurul’u iki yıl önce Askeri Ceza Kanunu’nun, 169’uncu maddesindeki, “Her üst ve amirin, disiplini ihlal eden askeri geçici tevkif edebileceğini” öngören hükmünü iptal etmişti. AYM’nin iptal ve son verdiği ihlal kararıyla TSK’da DİSKO devri kapandı. Karar mesaiyi izinsiz terk ettiği gerekçesiyle 5 gün oda hapsi alan bir yüzbaşının şikâyetinin ardından alındı. AYM, başvurucuya 2 bin TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
Hürriyet'in haberine göre; Anayasa Mahkemesi (AYM), askeri birliklerde, üs komutanlarınca disiplin suçu işledikleri gerekçesi ile askeri personele uygulanan DİSKO olarak bilinen ‘disiplin koğuşu’nu hak ihlali saydı ve tazminatla cezalandırdı. AYM, bir askere amiri tarafından verilen disiplin cezasını, “yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkûmiyet” kararının yokluğu nedeni ile hak ihlali olarak kabul etti.
YÜZBAŞININ ZAFERİ
AYM Genel Kurul’u iki yıl önce Askeri Ceza Kanunu’nun, 169’uncu maddesindeki, “Her üst ve amirin, disiplini ihlal eden askeri geçici tevkif edebileceğini” öngören hükmünü iptal etmişti. AYM’nin iptal ve son verdiği ihlal kararıyla TSK’da DİSKO devri kapandı. Karar mesaiyi izinsiz terk ettiği gerekçesiyle 5 gün oda hapsi alan bir yüzbaşının şikâyetinin ardından alındı. AYM, başvurucuya 2 bin TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
20 Haziran 2015 Cumartesi
Süleyman Demirel, İslamköy’de toprağa verildi
9.'ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, doğup büyüdüğü baba ocağı Isparta’nın Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’de son yolculuğuna uğurlandı. Demirel'i son yolculuğuna siyasilerin yanı sıra Türkiye'nin dört bir yanından gelen binlerce kişi de uğurladı. Liderler, izdiham nedeniyle camide yerlerini alırken oldukça zor anlar yaşadı. Demirel, Çalcatepe'deki anıtmezarda toprağa verildi. Demirel'in defnedildiği alana gül yaprakları döküldü. Mezara dökülmek üzere çeşitli illerden toprak, bazı barajlardan da su getirildi. Demirel'in mezarının üzerine fötr şapkası da bırakıldı.
Son yolculuğuna uğurlanmak üzere dün akşam saatlerinde memleketine naaşı getirilen merhum Cumhurbaşkanı Demirel’in öğle namazını müteakip gerçekleşen cenaze töreni için Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda insan İslamköy’e geldi.
Tören için yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı İslamköy’de Demirel’in naaşının bekletildiği Şehriban Hatun Camii avlusunda yer alan morgun önünde jandarma nöbet tuttu. Törenin yapılacağı Demirel Külliyesi’ne açılan tüm yollar kapatılırken, otomobilleriyle veya kiraladıkları otobüslerle, minibüslerle İslamköy’e gelenler yürüyerek tören alanına ulaşabildi.
SİYASİLERDEN ÇELENKLER
Törene sabah saatlerinde aralarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genç Parti imzasıyla Cem Uzan, Bedrettin Dalan, sanatçı İbrahim Tatlıses, şirketler, sivil toplum kuruluşlarının çelenkleri de ulaştı. TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çelenkleri ise Demirel’in naaşının konulacağı musalla taşının hemen arkasında yer aldı.
Törene katılmak için gelenlerin ilk ziyaret ettiği yer, Süleyman Demirel’in siyasi hayatının tüm izlerinin sergilendiği ve adını taşıyan Demokrasi ve Kalkınma Müzesi oldu. Müze girişinde ziyaretçileri selamlayan Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan Demirel’in balmumu heykeli, günü ölümsüzleştirmek isteyenlerin fotoğraf çektirdikleri nokta oldu.
Külliyede yer alan cami ve müze girişlerinde anı defteri açılırken, yıllarca siyasi arenada Demirel’i desteklemek için yapılan atkılar, bu kez ’Seni Unutmayacağız’ yazısıyla törende ortaya çıktı. 10 liraya satılan atkılar, ’Baba Süleyman Demirel’ yazılı fotoğraflar törene katılanların boyunlarına, ceketlerine asıldı.
Türk Yıldızlarına ait uçakla dün Isparta'ya daha sonra da doğduğu yer olan İslamköy'e getirilen Süleyman Demirel'in naaşı, Şehriban Hatun Camisi'nin yanında bulunan morga konuldu.
Naaşın alınmasından önce Süleyman Demirel'in defnedileceği Çalcı Tepesi'ndeki alana gelen özel doktoru Aylin Cesur ile yeğeni Nihan Demirel Atasagun son hazırlıkları yerinde inceledi.
FÖTR ŞAPKASI TABUTUN ÜZERİNE KONULDU
Morgdan alınan naaş, Şehriban Hatun Camisi'nin avlusuna alındı. Cenazenin getirilmesi sırasında tabutun üzerine gül yaprakları atıldı. Tabuta Demirel ile özdeşleşen fötr şapkası da bırakıldı.
TÖRENE KATILANLAR
Törene, Süleyman Demirel'in ailesi ve yakınlarının yanı sıra, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, eski TBMM Başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, Köksal Toptan, Hikmet Çetin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Masum Türker, DP Başkanı Gültekin Uysal, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, eski bakanlardan Cavit Çağlar, eski Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, AK Parti Trabzon Milletvekili Süleyman Soylu, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, iş adamları Nihat Özdemir, Ali Koç, Erdoğan Demirören, Ali Şen ve Nazif Zorlu, eski Şişli
Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, siyasetçiler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Cenaze namazı Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı. Yılmaz, namazın ardından dua ederek, helallik istedi.
KADINLAR ERKEKLERLE BİRLİKTE SAF TUTTU
Demirel'in cenaze namazında kalabalık nedeniyle izdiham yaşandı. Cemaat, cami avlusundan sokağa taşarken çok sayıda kadın da erkeklerle birlikte cenaze namazında saf tuttu.
Naaş daha sonra askerler tarafından alınarak, toprağa verileceği alana götürülmek üzere cenaze arabasına konuldu.
Defin işleminin yapılacağı alana, gül yaprakları dökülürken, alana sürekli olarak gül suyu da sıkıldı. Alana Demirel'in cumhurbaşkanlığı forsu ile çekilmiş dev posteri de asıldı.
Camideki törene katılan vatandaşlar 1,5 kilometrelik Çalca Tepe mesafesini yürüyerek alana geldi.
Cenaze aracının Çalca Tepe'ye gelmesinin ardından Demirel'in naaşı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Tören Mangası tarafından alındı. Tabutun üzerindeki Demirel'e ait fötr şapka ise Aylin Cesur tarafından alındı. Cesur, defin işleminin ardından şapkayı mezarın üzerine bıraktı.
Manganın, tabutun üzerindeki bayrağı toplamasının ardından defin işlemine geçildi. Toplanan bayrak ise Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'e verildi.
Defin işleminin görülmemesi için mezarın bulunduğu yerde askerler tarafından dev Türk bayrağı açıldı. Defin sırasında Muhafız Alayı askerleri saygı atışı yaptı.
Defin işlemine Süleyman Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'in damadı ve CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici de mezara inerek yardım etti. Daha sonra da dualar eşliğinde törene katılan vatandaşlar ve protokol üyeleri tarafından mezara toprak atıldı.
Demirel'in kardeşi Şevket Demirel, doktoru Aylin Cesur ve eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Demirel'in kabrine toprak ve gül attı.
Toprak atma işleminin tamamlanmasının ardından Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi. İlhan Kesici de dua okudu.
Defin işleminin ardından Demirel ailesi taziyeleri kabul etti.
(kaynak:hürriyet.com.tr)
Son yolculuğuna uğurlanmak üzere dün akşam saatlerinde memleketine naaşı getirilen merhum Cumhurbaşkanı Demirel’in öğle namazını müteakip gerçekleşen cenaze töreni için Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda insan İslamköy’e geldi.
Tören için yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı İslamköy’de Demirel’in naaşının bekletildiği Şehriban Hatun Camii avlusunda yer alan morgun önünde jandarma nöbet tuttu. Törenin yapılacağı Demirel Külliyesi’ne açılan tüm yollar kapatılırken, otomobilleriyle veya kiraladıkları otobüslerle, minibüslerle İslamköy’e gelenler yürüyerek tören alanına ulaşabildi.
SİYASİLERDEN ÇELENKLER
Törene sabah saatlerinde aralarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genç Parti imzasıyla Cem Uzan, Bedrettin Dalan, sanatçı İbrahim Tatlıses, şirketler, sivil toplum kuruluşlarının çelenkleri de ulaştı. TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çelenkleri ise Demirel’in naaşının konulacağı musalla taşının hemen arkasında yer aldı.
Törene katılmak için gelenlerin ilk ziyaret ettiği yer, Süleyman Demirel’in siyasi hayatının tüm izlerinin sergilendiği ve adını taşıyan Demokrasi ve Kalkınma Müzesi oldu. Müze girişinde ziyaretçileri selamlayan Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan Demirel’in balmumu heykeli, günü ölümsüzleştirmek isteyenlerin fotoğraf çektirdikleri nokta oldu.
Külliyede yer alan cami ve müze girişlerinde anı defteri açılırken, yıllarca siyasi arenada Demirel’i desteklemek için yapılan atkılar, bu kez ’Seni Unutmayacağız’ yazısıyla törende ortaya çıktı. 10 liraya satılan atkılar, ’Baba Süleyman Demirel’ yazılı fotoğraflar törene katılanların boyunlarına, ceketlerine asıldı.
Türk Yıldızlarına ait uçakla dün Isparta'ya daha sonra da doğduğu yer olan İslamköy'e getirilen Süleyman Demirel'in naaşı, Şehriban Hatun Camisi'nin yanında bulunan morga konuldu.
Naaşın alınmasından önce Süleyman Demirel'in defnedileceği Çalcı Tepesi'ndeki alana gelen özel doktoru Aylin Cesur ile yeğeni Nihan Demirel Atasagun son hazırlıkları yerinde inceledi.
FÖTR ŞAPKASI TABUTUN ÜZERİNE KONULDU
Morgdan alınan naaş, Şehriban Hatun Camisi'nin avlusuna alındı. Cenazenin getirilmesi sırasında tabutun üzerine gül yaprakları atıldı. Tabuta Demirel ile özdeşleşen fötr şapkası da bırakıldı.
TÖRENE KATILANLAR
Törene, Süleyman Demirel'in ailesi ve yakınlarının yanı sıra, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, eski TBMM Başkanlarından Hüsamettin Cindoruk, Köksal Toptan, Hikmet Çetin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Masum Türker, DP Başkanı Gültekin Uysal, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, eski bakanlardan Cavit Çağlar, eski Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, AK Parti Trabzon Milletvekili Süleyman Soylu, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, iş adamları Nihat Özdemir, Ali Koç, Erdoğan Demirören, Ali Şen ve Nazif Zorlu, eski Şişli
Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, siyasetçiler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Cenaze namazı Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı. Yılmaz, namazın ardından dua ederek, helallik istedi.
KADINLAR ERKEKLERLE BİRLİKTE SAF TUTTU
Demirel'in cenaze namazında kalabalık nedeniyle izdiham yaşandı. Cemaat, cami avlusundan sokağa taşarken çok sayıda kadın da erkeklerle birlikte cenaze namazında saf tuttu.
Naaş daha sonra askerler tarafından alınarak, toprağa verileceği alana götürülmek üzere cenaze arabasına konuldu.
Demirel burada toprağa verildi
Defin işleminin yapıldığı alana, gül yaprakları döküldü. Mezara dökülmek üzere çeşitli illerden toprak, bazı barajlardan da su getirildi.
Defin işleminin yapılacağı alana, gül yaprakları dökülürken, alana sürekli olarak gül suyu da sıkıldı. Alana Demirel'in cumhurbaşkanlığı forsu ile çekilmiş dev posteri de asıldı.
Camideki törene katılan vatandaşlar 1,5 kilometrelik Çalca Tepe mesafesini yürüyerek alana geldi.
Cenaze aracının Çalca Tepe'ye gelmesinin ardından Demirel'in naaşı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Tören Mangası tarafından alındı. Tabutun üzerindeki Demirel'e ait fötr şapka ise Aylin Cesur tarafından alındı. Cesur, defin işleminin ardından şapkayı mezarın üzerine bıraktı.
Manganın, tabutun üzerindeki bayrağı toplamasının ardından defin işlemine geçildi. Toplanan bayrak ise Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'e verildi.
Defin işleminin görülmemesi için mezarın bulunduğu yerde askerler tarafından dev Türk bayrağı açıldı. Defin sırasında Muhafız Alayı askerleri saygı atışı yaptı.
Defin işlemine Süleyman Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'in damadı ve CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici de mezara inerek yardım etti. Daha sonra da dualar eşliğinde törene katılan vatandaşlar ve protokol üyeleri tarafından mezara toprak atıldı.
Demirel'in kardeşi Şevket Demirel, doktoru Aylin Cesur ve eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Demirel'in kabrine toprak ve gül attı.
Toprak atma işleminin tamamlanmasının ardından Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi. İlhan Kesici de dua okudu.
Defin işleminin ardından Demirel ailesi taziyeleri kabul etti.
(kaynak:hürriyet.com.tr)
Görüntüleri silene beraat
Eskişehir’de, üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü sokağa bakan otele ait güvenlik kamerasını, “Kameraları kapatın, hatta daha önceki saate gel, 10 dakika öncesine” diye emir vererek sildiren polis Hüseyin Engin ile bu emre uyup şalteri indirerek görüntülerin silinmesine yol açan otel sahibi Erdoğan Gözseçen için dün karar çıktı.
Delillerin yok edildiğine ilişkin ses kaydı TÜBİTAK tarafından ortaya çıkarıldığı halde Eskişehir 8’inci Asliye Ceza Mahkemesi, son duruşmada sanıkların beraatına karar verdi. +
Mahkeme beraata gerekçe olarak, delil yetersizliğini gösterdi. Polis Engin, hem Ali İsmail Korkmaz’in öldürülmesi hem de aynı sokakta Doğukan Bilir’in dövülmesine ilişkin davalarda da yargılanmış ve beraat etmişti. Eskişehir’de Gezi eylemlerine katılan Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran 2013 tarihinde Sanayi Sokak’ta bir grup polis ve sivil tarafından dövülerek öldürüldü. Korkmaz’ın dövüldüğü sokağa bakan Beşik Otel’e ait güvenlik kamerası kaydında 20 dakikalık ‘kayıp’ tespit edildi.
Korkmaz’ı dövdüğü için yargılanan 5 polisten biri olan Engin’in, kayıt kapanmadan önce otele girdiği anlaşıldı. Bunun üzerine görüntüler, TÜBİTAK’a gönderildi. TÜBİTAK sadece otelin dışına değil, içine ait görüntüleri de inceledi. Görüntülerde polis Engin’in otel sahibi Erdoğan Gözseçen’le konuştuğu an da tespit edildi. Görüntünün sesi yükseltilerek, Engin ile Gözseçen arasındaki diyalog açığa çıkarıldı. Engin’in kameranın kapatılmasını, geriye dönük silinmesini istediği anlaşıldı.
(hürriyet.com.tr)
Delillerin yok edildiğine ilişkin ses kaydı TÜBİTAK tarafından ortaya çıkarıldığı halde Eskişehir 8’inci Asliye Ceza Mahkemesi, son duruşmada sanıkların beraatına karar verdi. +
Mahkeme beraata gerekçe olarak, delil yetersizliğini gösterdi. Polis Engin, hem Ali İsmail Korkmaz’in öldürülmesi hem de aynı sokakta Doğukan Bilir’in dövülmesine ilişkin davalarda da yargılanmış ve beraat etmişti. Eskişehir’de Gezi eylemlerine katılan Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran 2013 tarihinde Sanayi Sokak’ta bir grup polis ve sivil tarafından dövülerek öldürüldü. Korkmaz’ın dövüldüğü sokağa bakan Beşik Otel’e ait güvenlik kamerası kaydında 20 dakikalık ‘kayıp’ tespit edildi.
Korkmaz’ı dövdüğü için yargılanan 5 polisten biri olan Engin’in, kayıt kapanmadan önce otele girdiği anlaşıldı. Bunun üzerine görüntüler, TÜBİTAK’a gönderildi. TÜBİTAK sadece otelin dışına değil, içine ait görüntüleri de inceledi. Görüntülerde polis Engin’in otel sahibi Erdoğan Gözseçen’le konuştuğu an da tespit edildi. Görüntünün sesi yükseltilerek, Engin ile Gözseçen arasındaki diyalog açığa çıkarıldı. Engin’in kameranın kapatılmasını, geriye dönük silinmesini istediği anlaşıldı.
(hürriyet.com.tr)
Sinek ısıran kabin amiri hayatını kaybetti
TÜRK Hava Yolları (THY) Kabin Amiri Selda Durmaz, Nijerya’da yatı görevinde sivrisinek ısırması sonucu sıtma virüsüne yakalanmıştı. Durmaz'dan dün gece acı haber geldi.
İstanbul’a dönen Durmaz, sıtma virüsü nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
YANLIŞ TEŞHİS KOYULDU İDDİASI
THY Kabin Amiri Selda Durmaz, Lagos uçuşundan sonra İstanbul’a dönerek yüksek ateş şikayetiyle bir hastaneye gitti. İddiaya göre, hastane Durmaz’a iki kez grip teşhisi koydu. Grip ilaçlarını almasına rağmen bir türlü ateşi düşmeyen Selda Durmaz son olarak THY sağlık birimine başvurdu. Burada Durmaz’a sıtma teşhisi konuldu. Bunun üzerine kabin amiri Durmaz, Bahçelievler’de özel bir hastanede tedavi altına alındı.
Bir süredir hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Selda Durmaz, saat 01.30 sıralarında hayatını kaybetti. Acı haberi alan Durmaz’ın yakınları ve meslektaşları hastaneye akın etti.
Kabin amiri Selda Durmaz’ın cenazesi hastaneden alınarak cenaze aracıyla memleketi Bartın’a götürülmek üzere yola çıkarıldı.
İstanbul’a dönen Durmaz, sıtma virüsü nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.
YANLIŞ TEŞHİS KOYULDU İDDİASI
THY Kabin Amiri Selda Durmaz, Lagos uçuşundan sonra İstanbul’a dönerek yüksek ateş şikayetiyle bir hastaneye gitti. İddiaya göre, hastane Durmaz’a iki kez grip teşhisi koydu. Grip ilaçlarını almasına rağmen bir türlü ateşi düşmeyen Selda Durmaz son olarak THY sağlık birimine başvurdu. Burada Durmaz’a sıtma teşhisi konuldu. Bunun üzerine kabin amiri Durmaz, Bahçelievler’de özel bir hastanede tedavi altına alındı.
Bir süredir hastanenin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Selda Durmaz, saat 01.30 sıralarında hayatını kaybetti. Acı haberi alan Durmaz’ın yakınları ve meslektaşları hastaneye akın etti.
Kabin amiri Selda Durmaz’ın cenazesi hastaneden alınarak cenaze aracıyla memleketi Bartın’a götürülmek üzere yola çıkarıldı.
18 Haziran 2015 Perşembe
Süleyman Demirel'in 7 fıkrası
91 yaşında hayatını kaybeden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i pek çok özelliğiyle yâd etmek mümkün… Ancak belki de Demirel’in en akılda kalıcı özelliklerinden biri mizaha karşı hoşgörüsü ve mizah yeteneğiydi. Demirel, bazen sorulardan kaçmak için, bazen mevzuu açmak için, bazen muhatabını bozmak için sık sık fıkralara başvururdu.
Cumhuriyet gazetesi, Süleyman Demirel’in sık sık anlattığı 7 fıkrayı derledi:
1) 12 Eylül’de siyasetçiler kenara itildiğinde: “Uçak yolculuğu sırasında çocuklar rahat durmuyor, oradan oraya koşarak, uçağın dengesini bozuyorlarmış. Bu durumdan rahatsız olan kaptan pilot, hostesi çağırmış, ‘Çocukları kontrol altına alın’ demiş. Bir süre sonra uçağa sessizlik çökünce kaptan meraklanıp, hostesi çağırmış. ‘Ne oldu?’ diye sorunca, hostes şu cevabı vermiş: Uçağın kapısını açtım, ‘çocuklar biraz da bahçede oynayın, ben sonra sizi çağırırım’ dedim.”
2) 12 Eylül öncesi niye tedbir almadığı sorulunca: “Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylenmeye başlamış. ‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’, ‘Para ortaya konur mu?’, ‘Bu kadar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış. Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?”
3) ANAP, kendi tabanı üzerine parti kurduğunda: “Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gelmiş. Köyün önde gelenleri toplanmış, dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadıncağızı evlendirmeye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öldü sanılan köylü çıkagelmiş: ‘Biz seni öldü sandık’ diyenlere, ‘Yoo ölmedim. İşte buradayım’ deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, ‘Ben karımı isterim’ diye tutturmuş. Kıssadan hisse: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Öldü sandıklarınız yarın çıkıp geliverirler, mahcup olursunuz.”
4) Evren referandumda yüzde 92 oy aldığında: “İki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. Bakınırlarken, bir güvercin uçup berduşlardan birinin omzuna konmuş. Herkes toplanmış, berduşa ‘Sen padişahımız olacaksın’ demişler. Berduş ‘Olmaz’ diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. Padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadrazam yapmış. Aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. Arkadaşı, ‘Yapma, halk kızacak’ deyince çiçeği burnunda padişah cevap vermiş: Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.”
5) DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: “Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.”
6) Asker, habire siyasetçilerle kriz çıkardığında: “Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş. ‘Yapamazsın’ demişler. ‘Deneyeyim görün’ demiş. Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste... ‘Bunu nasıl yaptın?’ diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar. O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.”
7) Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda: “Adamın biri derdi için büyücüye gitmiş. Büyücü muskasını yazmış, adama vermiş ve bir de öğütte bulunmuş: ‘Şimdi bu muskayı al, boynuna as ve bir de sakın dişi tavşanı aklına getirme. Derdin iyileşecek’ demiş. Adam başını sallamış, ‘Bu büyü tutmaz’ demiş. ‘Neden?’ diye sormuş büyücü... ‘Sen şimdi böyle söyledin ya, artık dişi tavşan hiç aklımdan çıkmaz.’...”
Cumhuriyet gazetesi, Süleyman Demirel’in sık sık anlattığı 7 fıkrayı derledi:
1) 12 Eylül’de siyasetçiler kenara itildiğinde: “Uçak yolculuğu sırasında çocuklar rahat durmuyor, oradan oraya koşarak, uçağın dengesini bozuyorlarmış. Bu durumdan rahatsız olan kaptan pilot, hostesi çağırmış, ‘Çocukları kontrol altına alın’ demiş. Bir süre sonra uçağa sessizlik çökünce kaptan meraklanıp, hostesi çağırmış. ‘Ne oldu?’ diye sorunca, hostes şu cevabı vermiş: Uçağın kapısını açtım, ‘çocuklar biraz da bahçede oynayın, ben sonra sizi çağırırım’ dedim.”
2) 12 Eylül öncesi niye tedbir almadığı sorulunca: “Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylenmeye başlamış. ‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’, ‘Para ortaya konur mu?’, ‘Bu kadar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış. Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?”
3) ANAP, kendi tabanı üzerine parti kurduğunda: “Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gelmiş. Köyün önde gelenleri toplanmış, dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadıncağızı evlendirmeye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öldü sanılan köylü çıkagelmiş: ‘Biz seni öldü sandık’ diyenlere, ‘Yoo ölmedim. İşte buradayım’ deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, ‘Ben karımı isterim’ diye tutturmuş. Kıssadan hisse: Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Öldü sandıklarınız yarın çıkıp geliverirler, mahcup olursunuz.”
4) Evren referandumda yüzde 92 oy aldığında: “İki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. Bakınırlarken, bir güvercin uçup berduşlardan birinin omzuna konmuş. Herkes toplanmış, berduşa ‘Sen padişahımız olacaksın’ demişler. Berduş ‘Olmaz’ diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. Padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadrazam yapmış. Aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. Arkadaşı, ‘Yapma, halk kızacak’ deyince çiçeği burnunda padişah cevap vermiş: Güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.”
5) DYP liderliğine kendi yerine Çiller seçildiğinde: “Leylek yılanı nasıl avlar bilir misiniz? Leylek havada uçarken bir yılan gördü mü hemen üzerine atılmaz. Bulunduğu yerden daha yükseğe çıkar. Çıkabileceği en yüksek noktaya geldikten sonra birden yılanın üzerine pike yapar. Yılanı belinden kaptığı gibi tekrar eski yüksekliğe çıkıp yılanı aşağı atar. Bu kadar yüksekten düşen yılanın beli kırılır, hayvan ölür. Leylek ölen yılanı alır, yesinler diye yavrularına götürür. Ama bu her zaman böyle olmaz, leylek bazen üşengeçlik eder, yılanı yeterli yüksekliğe çıkmadan yere bırakır. Bu durumda yılan sadece bayılır. Yılanı öldü zanneden leylek, hayvanı alıp yuvasına götürür, ‘alın yiyin’ diye yavrularına bırakır. Ana leylek yuvadan ayrılınca da, yılan yavru leylekleri yer.”
6) Asker, habire siyasetçilerle kriz çıkardığında: “Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş. ‘Yapamazsın’ demişler. ‘Deneyeyim görün’ demiş. Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste... ‘Bunu nasıl yaptın?’ diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar. O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz.”
7) Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda: “Adamın biri derdi için büyücüye gitmiş. Büyücü muskasını yazmış, adama vermiş ve bir de öğütte bulunmuş: ‘Şimdi bu muskayı al, boynuna as ve bir de sakın dişi tavşanı aklına getirme. Derdin iyileşecek’ demiş. Adam başını sallamış, ‘Bu büyü tutmaz’ demiş. ‘Neden?’ diye sormuş büyücü... ‘Sen şimdi böyle söyledin ya, artık dişi tavşan hiç aklımdan çıkmaz.’...”
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
öldü,
süleyman demirel,
vefat
17 Haziran 2015 Çarşamba
Süleyman Demirel’in Türk siyasetine damga vuran sözleri
Süleyman Demirel, Cumhuriyet Kuşağı olarak bilinen 1920'lerde dünyaya gelmiş siyasetçilerin başını çekti. 1962’de Adalet Partisi’yle siyasi yaşama atılan Süleyman Demirel, 7 sene yasaklı kaldı, 6 defa hükümetten gitti, 7 kez de hükümet kurdu. Kişisel tarihi, neredeyse Türkiye’nin darbe ve muhtıra tarihiyle kesişen Demirel, siyasetin en çalkantılı dönemlerinde söylediği sözlerle hafızalarımıza kazındı. Halk ağzıyla konuşması, benzetmeleri ve hazır cevaplılığıyla “Türk siyasetinden bir Demirel geçti” dedirten efsane sözleri derledik…
2. Gap'ı kimseye gap diye gaptırmam.
3. Dört kaz teslim etsen, akşama üçünü kaybedip gelir.
(1980 öncesinde Bülent Ecevit’e)
8. Binaenaleyh Türkiye'nin altı çürüktür, Türkiye'nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz.
(17 Ağustos deprem sabahı)
13. Ne veriyorlarsa benden beş fazlası
(Bu seçim vaadi bir harika dostum)
1. Yollar yürümekle aşınmaz
Gazeteci Erbil Tuşalp’in izlenimlerine göre; 1968’de Adalet Partisi Ankara İl Kongresi’nde, Demirel konuşurken bir delege, kürsüye doğru koşarak "Komünistler bu tarafa doğru yürüyorlar" diye bağırıyor.
Demirel konuşmasını hiç kesmeden "Yürüsünler ne olacak, yollar yürümekle aşınmaz. Tabanları yanana kadar yürüsünler" diye cevap verir.
(Demirel’in 12 Mart öncesi sol örgütlerin yürüyüşü hakkında söylediği kült haline gelen bu söz, daha sonraları 1961 Anayasası’ndaki toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını hiçe saydığı yönünde eleştiriler aldı)
(Demirel’in 12 Mart öncesi sol örgütlerin yürüyüşü hakkında söylediği kült haline gelen bu söz, daha sonraları 1961 Anayasası’ndaki toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını hiçe saydığı yönünde eleştiriler aldı)
2. Gap'ı kimseye gap diye gaptırmam.
(GAP Projesi’nin bitmeyeceğinin söylenmesi üzerine)
3. Dört kaz teslim etsen, akşama üçünü kaybedip gelir.
(1980 öncesinde Bülent Ecevit’e)
4. Bulun 226’yı düşürün hükümeti
Demirel, AP Genel Başkanı seçilir. 8 Aralık 1964'te, dönemin Başbakan'ı İsmet İnönü ile Çankaya'da Liderler Zirvesi'ne katılır. Orada "Hükümet memleketi idare etmiyor" diye İnönü'ye topu atar.
İnönü: "Sayın Demirel şikayetin benden mi?"
Demirel: "Evet, sizden...Hükümetinizden..."
İnönü: "Çöldeki bedevi şeyhi dahi tehlikenin nereden geleceğini bilir. Onu anladım yalnız Hükümet Çankaya işi değildir, Meclis'in işidir. Gelin orada konuşalım"
İnönü sözünü şöyle bitirir: "Toplantı bitmiştir, bundan sonra da yapılmayacaktır"
80'lik İsmet İnönü, 40'lık Süleyman Demirel'e demokrasinin rayına oturduğunu ve oyunu kurallarına göre oynamak gerektiği mesajını o gün böyle verdi.
Demirel toplantı sonrasında şöyle der: "Adam haklı, "Gelin Meclis'e" diyor. hay hay gidelim Meclis'e bu hesabı görelim"
İnönü: "Sayın Demirel şikayetin benden mi?"
Demirel: "Evet, sizden...Hükümetinizden..."
İnönü: "Çöldeki bedevi şeyhi dahi tehlikenin nereden geleceğini bilir. Onu anladım yalnız Hükümet Çankaya işi değildir, Meclis'in işidir. Gelin orada konuşalım"
İnönü sözünü şöyle bitirir: "Toplantı bitmiştir, bundan sonra da yapılmayacaktır"
80'lik İsmet İnönü, 40'lık Süleyman Demirel'e demokrasinin rayına oturduğunu ve oyunu kurallarına göre oynamak gerektiği mesajını o gün böyle verdi.
Demirel toplantı sonrasında şöyle der: "Adam haklı, "Gelin Meclis'e" diyor. hay hay gidelim Meclis'e bu hesabı görelim"
İşte Demirel'in yıllarca dilinden düşürmeyeceği "Bulun 226'yı devirin" sloganı o gün böyle bulundu ve aslında patenti İsmet İnönü'ye aitti.
5. Demokrasilerde çareler tükenmez
6. Dün dündür, bugün bugündür
7. Şapkamı alır giderim
Demirel’in meşhur sözünün tarihi Mart 1963’e dayanıyor. 1960 ihtilalinden 3 yıl sonra, Celal Bayar için özel af çıktı. Kayseri Cezaevi’nden Ankara’ya geçen Bayar’a tepki gösteren gençlik örgütleri sokağa döküldü. 24 Mart 1963 gecesi iş iyice çığırından çıktı ve AP Genel Merkezi taşlı sopalı gruplarla harabe haline getirildi. ‘Şapkayı alıp gitme’ efsanesi o Mart gecesi yapılan toplantıda doğdu. Demirel ‘Bu memlekette 50 sene daha demokrasi olmaz’ dedi ve partiyi kapatma kararı aldıklarını açıkladı. Partililerin bütün ısrarlarına rağmen kabul etmedi ve istifa etti.
Demirel’in meşhur sözünün tarihi Mart 1963’e dayanıyor. 1960 ihtilalinden 3 yıl sonra, Celal Bayar için özel af çıktı. Kayseri Cezaevi’nden Ankara’ya geçen Bayar’a tepki gösteren gençlik örgütleri sokağa döküldü. 24 Mart 1963 gecesi iş iyice çığırından çıktı ve AP Genel Merkezi taşlı sopalı gruplarla harabe haline getirildi. ‘Şapkayı alıp gitme’ efsanesi o Mart gecesi yapılan toplantıda doğdu. Demirel ‘Bu memlekette 50 sene daha demokrasi olmaz’ dedi ve partiyi kapatma kararı aldıklarını açıkladı. Partililerin bütün ısrarlarına rağmen kabul etmedi ve istifa etti.
8. Binaenaleyh Türkiye'nin altı çürüktür, Türkiye'nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz.
(17 Ağustos deprem sabahı)
9. Benzin vardı şeker vardı, şerbet yapıp biz mi içtik?
10. Neresini sıksaydım?
(Bülent Ecevit'in elini sıkmasının doğruluğunu kendisine soran gazetecilere cevaben)
(Bülent Ecevit'in elini sıkmasının doğruluğunu kendisine soran gazetecilere cevaben)
11. Görünen köy uzakta değildir
Bu sözü birçoğumuz Kemal Sunal’ın Umudumuz Şaban filminde, Şaban’ın muhtarlığa adaylığını açıklarken halka seslenişinden hatırlıyor. Demirel’in taklidini yaptığı sahne: “Şimdi ben buraya neden çıktım? Niye çıktım? Niçin çıktım? Bunları izaha gerek yok gördünüz yürüdüm çıktım. Çıktıysam çıkmışımdır, çıkmamışsam çıkmamışımdır. Görünen köy uzakta değildir”
Bu sözü birçoğumuz Kemal Sunal’ın Umudumuz Şaban filminde, Şaban’ın muhtarlığa adaylığını açıklarken halka seslenişinden hatırlıyor. Demirel’in taklidini yaptığı sahne: “Şimdi ben buraya neden çıktım? Niye çıktım? Niçin çıktım? Bunları izaha gerek yok gördünüz yürüdüm çıktım. Çıktıysam çıkmışımdır, çıkmamışsam çıkmamışımdır. Görünen köy uzakta değildir”
12. Devlet bazen rutinin dışına çıkabilir.
(Susurluk skandalı sonrası)
(Susurluk skandalı sonrası)
13. Ne veriyorlarsa benden beş fazlası
(Bu seçim vaadi bir harika dostum)
14. Olaylar fevkalade
(13 Mart 1995 Gazi Olayları sırasında basına yaptığı açıklama)
(13 Mart 1995 Gazi Olayları sırasında basına yaptığı açıklama)
15. Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan Müslüman çocuğu, biz o... çocuğu muyuz?
16. Güniz sokak'ta Nazmiye ile tavuk besleyecek değiliz.
17. Goalisyon hökümetimiz hayırlı uğurlu olsun. (1991 genel seçimleri sonrası DYP-SHP koalisyon hükümetinin kurulduğu gün)
18. Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır hep beraber içinde otururduk
19. Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.
20. Binaenaleyh, öküzün altında buzağı aramanın manası yoktur.
(hürriyet.com.tr)
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
öldü,
süleyman demirel,
vefat
Cenaze töreni belli oldu
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Demirel’in vefat haberi memleketi Isparta’da ve doğduğu Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’de büyük üzüntü yarattı. Demirel için anıt mezar yapılacak Çalca Tepe’deki alan, uzun süre önce hazırlanmıştı. Demirel’in önce İslamköy Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanlığındaki eşi Nazmiye Demirel’in mezarının yanına, sonra anıt mezar yapılacak alana mı defnedileceği, yoksa doğrudan Çalca Tepe’de hazırlanan yere mi defnedileceği henüz netlik kazanmadı. Demirel’in cenazesi devlet töreninin ardından cuma günü İslamköy’de toprağa verilecek.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefat haberi memleketi Isparta ve doğum yeri olan Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’de büyük üzüntüyle karşılandı. Demirel’in ölüm haberini sabah namazı öncesinde alan köylüler 'Allah rahmet eylesin' dileğinde bulundu.
Isparta’da börekçi Hakan Erdoğan, gece yarısı televizyon haberlerinden Demirel’in ölüm haberini duyduğunu belirterek, "Memleketimizin yetiştirdiği büyük bir devlet adamını kaybettik. Acımız büyük" dedi.
Demirel’in köylüleri ise ölüm haberini büyük üzüntüyle karşıladı. İslamköy Muhtarı Hakkı Gökçınar, "Köyümüzün yetiştirdiği, okuyan ve büyük devlet adamı olan değerli büyüğümüzü kaybettik. Köyümüzün, tüm Türkiye’nin, dünyanın başı sağ olsun. Değerli büyüğümüz Türkiye’yi tüm dünyaya tanıttı, tüm dünyanın tanıdığı bir devlet adamıydı. Çok üzgünüz. Türkiye’ye yollar, barajlar, büyük hizmetler kazandırmıştı" dedi.
Köylülerden Musa Çelik ise "Büyük devlet adamıydı. Yolumuzu yaptı, suyumuzu getirdi. Köylümüzdü, Allah rahmet eylesin" dedi. Köy imamı Şenol Arıbaş da, "Duyduk çok üzüldük. Büyük devlet adamıydı. Türkiye’nin başı sağ olsun. Memleketimize büyük hizmetleri oldu" diye konuştu.
Demirel’in köyden yetişen büyük devlet adamı olduğunu söyleyen köylülerden Hulusi Erdoğan, "Kendisinden küçüğüm ama tanışıyorduk. Allah rahmet eylesin" dedi. Zeki Eker ise "Demirel’in vefat haberiyle üzüldük. Hepimizin başı sağ olsun. Isparta’nın yetiştirdiği büyük devlet adamına rahmet dilerim" diye konuştu.
ANKARA’YA İSLAMKÖY EKMEĞİ GİDİYORDU
Demirel için Ankara’ya İslamköy ekmeği gönderen fırıncı Hasan Taşıyan, "4 yıl öncesine kadar haftanın belirli günlerinde Ankara’ya ekmek gönderiyorduk. Doktor sağlık sorunları nedeniyle yasaklayınca yine göndermeye devam ettik. Kendisi yemiyor fakat çalışanları yiyordu. Vefatını büyük üzüntüyle karşılıyoruz. O bizim babamızdı" diye konuştu.
DEMİREL’İN MEZAR YERİ HAZIR
Süleyman Demirel’in İslamköy’de defnedileceği alan önceden belirlenmişti. Süleyman Demirel Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin de bulunduğu İslamköy’ü yukarıdan gören Çalca Tepe’de, Demirel için yaklaşık 10 metrekarelik ve 3 metre derinlikte anıt mezar yeri geçen yıllarda hazırlanmıştı. Anıt mezarın yanında Demirel’in elinde fötr şapkasının olduğu heykeli de bulunuyor.
Anıt mezarın bulunduğu 650 dekar alanda çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı 9 gölet bulunuyor. Anıt mezarın bulunduğu alanın bekçiliğini yapan Sait Fidan, 9’uncu Cumhurbaşkanı’nın defnedileceği alanın 2003 yılında belirlendiğini ve 2004 yılında hazırlandığını; Demirel’in, defnedileceği alanı kendisinin belirlediğini söyledi. Süleyman Demirel ile kardeşi Şevket Demirel’in Çalca Tepe’ye gelerek anıt mezar yeri için inceleme yaptıklarını belirten Fidan, Süleyman Demirel’in ikinci gelişinde kazılan mezar yerini görüp onayladığını, ardından da toprakla kapatılmasını istediğini söyledi. O tarihlerde çevresi taşla örülü mezarın içerisine toprak doldurduklarını anlatan Sait Fidan, ölüm haberiyle yıkıldığını söyledi.
Demirel’in önce İslamköy Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanlığındaki eşi Nazmiye Demirel’in mezarının yanına, sonra anıt mezar yapılacak alana mı defnedileceği, yoksa doğrudan Çalca Tepe’de hazırlanan yere mi defnedileceği henüz netlik kazanmadı. Demirel’in cenazesi devlet töreninin ardından cuma günü İslamköy’de toprağa verilecek.
Süleyman Demirel, en son Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin 26 Ekim 2014 tarihindeki açılış töreni için doğum yeri İslamköy’e gelmişti.
Süleyman Demirel Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin Müdürü Osman Siviloğlu, Türkiye içinde ve dışında milyonlarca seveni olan Süleyman Demirel’in ölümünden büyük üzüntü duyduklarını ifade etti. Demirel’in bugün müze olarak kullanılan doğduğu evin 1920 yılında inşa edildiğini ve 1979’a kadar da aile tarafından kullanıldığını söyleyen Siviloğlu, Demirel çiftinin 1948’de İslamköy’deki bu evde üç gün süren bir düğünle evlendiklerini ve burada bir süre yaşadıklarını anlattı.
Demirel’in doğduğu büyüdüğü evi tanıtan Siviloğlu, Demirel’in doğduğunda kullanılan beşiği ve diğer eşyalarının da evde sergilendiğini dile getirdi.
ANITKABİR’DEN SONRAKİ EN BÜYÜK ALAN
Süleyman Demirel için doğduğu topraklar İslamköy’de yapılan anıt mezarın inşası devam ediyor. 2000 yılında kardeşi inşaat yüksek mühendisi Şevket Demirel tarafından Çalca Tepe’ye çam ağaçları dikilerek 58 bin metrekare alan üzerine yapılan, Anıtkabir’den sonra kurulduğu alan bakımından Türkiye’nin ikinci en büyük anıt mezarı.
DÜNYA ORMANI
Anıt mezarda bir de dünya ormanı oluşturuldu. Bir zamanlar kayalıklar ve kıraç topraktan ibaret olan Çalca Tepe’de şu an dünyanın dört bir yanında getirilen bölge iklimine uygun farklı türden ağaç ve fidanlar dikilerek orman oluşturuldu. ’Dünya Ormanı’ adı verilen orman, Demirel’in yarım yüzyıldan fazla siyaset ve dünya liderliği iddiasını simgeliyor.
ISPARTA’YI KUŞBAKIŞI GÖRÜYOR
Çalca Tepe’de yapımı devam eden anıt mezar, Demirel Külliyesi’ni çaprazdan görüyor. Atabey ve İslamköy Ovası’na hakim mevkideki anıt mezar, Isparta’yı da kuş bakışı görüyor. Tepe, Selçuklu İmparatorluğu döneminden bu yana mezarlık olarak kullanılan ve Demirel’in ataları, eşi Nazmiye Demirel ve diğer hemşerilerinin bulunduğu mezarlığı da görüyor.
Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin de görüş açısında yer alan anıt mezarın Isparta’yı kuş bakışı görmesi, Demirel’in Isparta özlemini simgeliyor.
ALANI BEĞENMİŞTİ
Isparta’ya daha önceki gelişinde anıt mezar alanını inceleyen Süleyman Demirel, şunları söyledi:
"Bu proje dünyada bir numunedir. Çalca Tepe geçmişte kayalıklardan ve kıraç topraktan ibaret bir alandı. Kardeşim önderliğinde yürütülen çalışmalar sayesinde bu hale geldi. Buradaki çamlar dünyanın en şanslı çamları. Çamın dünyada sulandığı tek yer burası. Burası Şevket Bey’in eseridir. Benim hemşerilerim de kendisine kucak açmıştır. Hep yardımcı olmuşlardır. Kıraç tepe, bugün Türkiye’nin yeşil envanterine girmiştir. Bu bir ülkenin topraklarına yapılabilecek en büyük iyiliktir."
Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in vefat haberi memleketi Isparta ve doğum yeri olan Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’de büyük üzüntüyle karşılandı. Demirel’in ölüm haberini sabah namazı öncesinde alan köylüler 'Allah rahmet eylesin' dileğinde bulundu.
Isparta’da börekçi Hakan Erdoğan, gece yarısı televizyon haberlerinden Demirel’in ölüm haberini duyduğunu belirterek, "Memleketimizin yetiştirdiği büyük bir devlet adamını kaybettik. Acımız büyük" dedi.
Demirel’in köylüleri ise ölüm haberini büyük üzüntüyle karşıladı. İslamköy Muhtarı Hakkı Gökçınar, "Köyümüzün yetiştirdiği, okuyan ve büyük devlet adamı olan değerli büyüğümüzü kaybettik. Köyümüzün, tüm Türkiye’nin, dünyanın başı sağ olsun. Değerli büyüğümüz Türkiye’yi tüm dünyaya tanıttı, tüm dünyanın tanıdığı bir devlet adamıydı. Çok üzgünüz. Türkiye’ye yollar, barajlar, büyük hizmetler kazandırmıştı" dedi.
Köylülerden Musa Çelik ise "Büyük devlet adamıydı. Yolumuzu yaptı, suyumuzu getirdi. Köylümüzdü, Allah rahmet eylesin" dedi. Köy imamı Şenol Arıbaş da, "Duyduk çok üzüldük. Büyük devlet adamıydı. Türkiye’nin başı sağ olsun. Memleketimize büyük hizmetleri oldu" diye konuştu.
Demirel’in köyden yetişen büyük devlet adamı olduğunu söyleyen köylülerden Hulusi Erdoğan, "Kendisinden küçüğüm ama tanışıyorduk. Allah rahmet eylesin" dedi. Zeki Eker ise "Demirel’in vefat haberiyle üzüldük. Hepimizin başı sağ olsun. Isparta’nın yetiştirdiği büyük devlet adamına rahmet dilerim" diye konuştu.
ANKARA’YA İSLAMKÖY EKMEĞİ GİDİYORDU
Demirel için Ankara’ya İslamköy ekmeği gönderen fırıncı Hasan Taşıyan, "4 yıl öncesine kadar haftanın belirli günlerinde Ankara’ya ekmek gönderiyorduk. Doktor sağlık sorunları nedeniyle yasaklayınca yine göndermeye devam ettik. Kendisi yemiyor fakat çalışanları yiyordu. Vefatını büyük üzüntüyle karşılıyoruz. O bizim babamızdı" diye konuştu.
DEMİREL’İN MEZAR YERİ HAZIR
Süleyman Demirel’in İslamköy’de defnedileceği alan önceden belirlenmişti. Süleyman Demirel Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin de bulunduğu İslamköy’ü yukarıdan gören Çalca Tepe’de, Demirel için yaklaşık 10 metrekarelik ve 3 metre derinlikte anıt mezar yeri geçen yıllarda hazırlanmıştı. Anıt mezarın yanında Demirel’in elinde fötr şapkasının olduğu heykeli de bulunuyor.
Anıt mezarın bulunduğu 650 dekar alanda çam ve sedir ağaçlarıyla kaplı 9 gölet bulunuyor. Anıt mezarın bulunduğu alanın bekçiliğini yapan Sait Fidan, 9’uncu Cumhurbaşkanı’nın defnedileceği alanın 2003 yılında belirlendiğini ve 2004 yılında hazırlandığını; Demirel’in, defnedileceği alanı kendisinin belirlediğini söyledi. Süleyman Demirel ile kardeşi Şevket Demirel’in Çalca Tepe’ye gelerek anıt mezar yeri için inceleme yaptıklarını belirten Fidan, Süleyman Demirel’in ikinci gelişinde kazılan mezar yerini görüp onayladığını, ardından da toprakla kapatılmasını istediğini söyledi. O tarihlerde çevresi taşla örülü mezarın içerisine toprak doldurduklarını anlatan Sait Fidan, ölüm haberiyle yıkıldığını söyledi.
Demirel’in önce İslamköy Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanlığındaki eşi Nazmiye Demirel’in mezarının yanına, sonra anıt mezar yapılacak alana mı defnedileceği, yoksa doğrudan Çalca Tepe’de hazırlanan yere mi defnedileceği henüz netlik kazanmadı. Demirel’in cenazesi devlet töreninin ardından cuma günü İslamköy’de toprağa verilecek.
Süleyman Demirel, en son Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin 26 Ekim 2014 tarihindeki açılış töreni için doğum yeri İslamköy’e gelmişti.
Süleyman Demirel Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin Müdürü Osman Siviloğlu, Türkiye içinde ve dışında milyonlarca seveni olan Süleyman Demirel’in ölümünden büyük üzüntü duyduklarını ifade etti. Demirel’in bugün müze olarak kullanılan doğduğu evin 1920 yılında inşa edildiğini ve 1979’a kadar da aile tarafından kullanıldığını söyleyen Siviloğlu, Demirel çiftinin 1948’de İslamköy’deki bu evde üç gün süren bir düğünle evlendiklerini ve burada bir süre yaşadıklarını anlattı.
Demirel’in doğduğu büyüdüğü evi tanıtan Siviloğlu, Demirel’in doğduğunda kullanılan beşiği ve diğer eşyalarının da evde sergilendiğini dile getirdi.
ANITKABİR’DEN SONRAKİ EN BÜYÜK ALAN
Süleyman Demirel için doğduğu topraklar İslamköy’de yapılan anıt mezarın inşası devam ediyor. 2000 yılında kardeşi inşaat yüksek mühendisi Şevket Demirel tarafından Çalca Tepe’ye çam ağaçları dikilerek 58 bin metrekare alan üzerine yapılan, Anıtkabir’den sonra kurulduğu alan bakımından Türkiye’nin ikinci en büyük anıt mezarı.
DÜNYA ORMANI
Anıt mezarda bir de dünya ormanı oluşturuldu. Bir zamanlar kayalıklar ve kıraç topraktan ibaret olan Çalca Tepe’de şu an dünyanın dört bir yanında getirilen bölge iklimine uygun farklı türden ağaç ve fidanlar dikilerek orman oluşturuldu. ’Dünya Ormanı’ adı verilen orman, Demirel’in yarım yüzyıldan fazla siyaset ve dünya liderliği iddiasını simgeliyor.
ISPARTA’YI KUŞBAKIŞI GÖRÜYOR
Çalca Tepe’de yapımı devam eden anıt mezar, Demirel Külliyesi’ni çaprazdan görüyor. Atabey ve İslamköy Ovası’na hakim mevkideki anıt mezar, Isparta’yı da kuş bakışı görüyor. Tepe, Selçuklu İmparatorluğu döneminden bu yana mezarlık olarak kullanılan ve Demirel’in ataları, eşi Nazmiye Demirel ve diğer hemşerilerinin bulunduğu mezarlığı da görüyor.
Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin de görüş açısında yer alan anıt mezarın Isparta’yı kuş bakışı görmesi, Demirel’in Isparta özlemini simgeliyor.
ALANI BEĞENMİŞTİ
Isparta’ya daha önceki gelişinde anıt mezar alanını inceleyen Süleyman Demirel, şunları söyledi:
"Bu proje dünyada bir numunedir. Çalca Tepe geçmişte kayalıklardan ve kıraç topraktan ibaret bir alandı. Kardeşim önderliğinde yürütülen çalışmalar sayesinde bu hale geldi. Buradaki çamlar dünyanın en şanslı çamları. Çamın dünyada sulandığı tek yer burası. Burası Şevket Bey’in eseridir. Benim hemşerilerim de kendisine kucak açmıştır. Hep yardımcı olmuşlardır. Kıraç tepe, bugün Türkiye’nin yeşil envanterine girmiştir. Bu bir ülkenin topraklarına yapılabilecek en büyük iyiliktir."
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
öldü,
süleyman demirel,
vefat
Süleyman Demirel'in ölüm nedeni belli oldu
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in saat 02.05'te solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi.
Özel Ankara Güven Hastanesi'nden yapılan açıklamada, Demirel'in vefatına ilişkin bilgi verildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Değerli Türk Milletine, 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, 13 Mayıs 2015 tarihinde böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve akut solunum yolları enfeksiyonu sebebiyle hastanemize yatırılmıştır. Takip eden günlerde sağlık durumu giderek ağırlaşmış ve tedavileri devam etmekte iken, 16 Haziran 2015 tarihinde solunum ve kalp fonksiyonlarında ileri derece kötüleşme olmuştur. Yapılan tüm girişimlere rağmen cevap alınamamış, 17 Haziran 2015 saat 02.05'te hayatını kaybetmiştir. Kendisine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk Milletine başsağlığı dileriz."
Özel Ankara Güven Hastanesi'nden yapılan açıklamada, Demirel'in vefatına ilişkin bilgi verildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Değerli Türk Milletine, 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel, 13 Mayıs 2015 tarihinde böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve akut solunum yolları enfeksiyonu sebebiyle hastanemize yatırılmıştır. Takip eden günlerde sağlık durumu giderek ağırlaşmış ve tedavileri devam etmekte iken, 16 Haziran 2015 tarihinde solunum ve kalp fonksiyonlarında ileri derece kötüleşme olmuştur. Yapılan tüm girişimlere rağmen cevap alınamamış, 17 Haziran 2015 saat 02.05'te hayatını kaybetmiştir. Kendisine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk Milletine başsağlığı dileriz."
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
öldü,
süleyman demirel,
vefat
Süleyman Demirel vefat etti
Süleyman Demirel bugün saat 02:05’te yaşama veda etti. Türk siyasetinin son 50 yılında hep o vardı. Başbakan olarak, ana muhalefet partisi lideri olarak, yasaklı dönemde “Bir bilen” olarak, Cumhurbaşkanı olarak… Unutulmaz icraatları, hala dillerden düşmeyen sözleri özellikle de adeta Türk demokrasisi ile özdeşleşen fötr şapkası. Lakabı, Baba, simgesi şapkaydı… Onun 91 yaşında vefatı ile Türkiye bir anlamda şapkasız kaldı…
13 Mayıs'ta hastaneye kaldırılan Süleyman Demirel'in durumunun bu geceyarısından sonra ağırlaştığı ve saat 02.05'te yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği belirtildi. Demirel'in ölüm habereni Güven Hastanesi görevli doktorlarından Banu Akın doğruladı.
Süleyman Demirel’in İslamköy’de defnedileceği alan önceden belirlenmişti. Süleyman Demirel Demokrasi Müzesi ve Külliyesi’nin de bulunduğu İslamköy’ü yukarıdan gören Çalca Tepe’de, Demirel için yaklaşık 10 metrekarelik ve 3 metre derinlikte anıt mezar yeri geçen yıllarda hazırlanmıştı. Demirel’in önce İslamköy Mezarlığı’nda bulunan aile kabristanlığındaki eşi Nazmiye Demirel’in mezarının yanına, sonra anıt mezar yapılacak alana mı defnedileceği, yoksa doğrudan Çalca Tepe’de hazırlanan yere mi defnedileceği henüz netlik kazanmadı. Demirel’in cenazesi devlet töreninin ardından cuma günü İslamköy’de toprağa verilecek.
Süleyman Demirel kimdir?
Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de doğdu. İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. Şubat 1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresi' nde göreve başladı. Önce 1949-1950, daha sonra 1954-1955 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nde barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı. 1954 yılında Barajlar Dairesi Başkanı, 1955 yılında da Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu.
1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde su mühendisliği konusunda dersler verdi.
SİYASETE GİRİŞ
Siyasî yaşamına, 1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. 28 Kasım 1964 tarihinde bu partiye genel başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 tarihleri arasında görev yapan koalisyon hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 10 Ekim 1965'de yapılan genel seçimlerde başında bulunduğu AP, yüzde 53 oy alarak tek başına iktidar oldu. Bu seçimlerde Isparta Milletvekili olarak Parlamento'ya girdi ve Türkiye'nin 12. Başbakanı olarak hükûmeti kurdu.
Bu hükûmet 4 yıl sürdü. 10 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de Adalet Partisi yine tek başına iktidar oldu. Böylece, 31. T.C. Hükûmeti'ni kurdu. Daha sonra, parti içi bir kriz dolayısı ile, 32. T.C. Hükûmeti'ni kurmak durumunda kaldı. 12 Mart 1971 muhtırası üzerine, başbakanlık görevini bıraktı. 1971 ile 1980 arasında, 1975, 1977 ve 1979'da 3 defa daha hükûmet kurdu. 12 Eylül 1980 müdahalesi üzerine görevi bıraktı ve 7 sene yasaklı olarak siyaset dışı kaldı. 6 Eylül 1987'de yapılan halk oylaması ile yasaklar kaldırıldı ve 24 Eylül 1987 tarihinde, Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi.
40 YAŞINDA BAŞBAKAN OLDU
29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlerde Isparta Milletvekili olarak tekrar TBMM'ne girdi. 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında, DYP ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin biraraya gelerek kurduğu 49. T.C. Hükûmeti'nde Başbakan olarak görev aldı. 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı, sonra başbakan olmuş; 12 seneye yaklaşan başbakanlık görevinde, Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuştur. Türkiye'nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı ve İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapmış kişisidir. 6 dönem Isparta Milletvekilliği yapmış, 7 sene yasaklı kalmış, 6 defa hükûmetten gitmiş, 7 defa hükûmet kurmuştur. 16 Mayıs 1993 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Demirel bu görevi 16 Mayıs 2000 tarihine kadar sürdürmüştür.
13 Mayıs'ta hastaneye kaldırılan Süleyman Demirel'in durumunun bu geceyarısından sonra ağırlaştığı ve saat 02.05'te yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği belirtildi. Demirel'in ölüm habereni Güven Hastanesi görevli doktorlarından Banu Akın doğruladı.
Süleyman Demirel kimdir?
Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de doğdu. İlköğrenimini doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi Isparta ve Afyon'da bitirdi. Şubat 1949'da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı yıl Elektrik İşleri Etüd İdaresi' nde göreve başladı. Önce 1949-1950, daha sonra 1954-1955 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nde barajlar, sulama ve elektrifikasyon konularında ihtisas yaptı. 1954 yılında Barajlar Dairesi Başkanı, 1955 yılında da Devlet Su İşleri Genel Müdürü oldu.
1962-1964 yılları arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde su mühendisliği konusunda dersler verdi.
SİYASETE GİRİŞ
Siyasî yaşamına, 1962 yılında, Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. 28 Kasım 1964 tarihinde bu partiye genel başkan seçilmesinin ardından, kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 tarihleri arasında görev yapan koalisyon hükûmetinde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 10 Ekim 1965'de yapılan genel seçimlerde başında bulunduğu AP, yüzde 53 oy alarak tek başına iktidar oldu. Bu seçimlerde Isparta Milletvekili olarak Parlamento'ya girdi ve Türkiye'nin 12. Başbakanı olarak hükûmeti kurdu.
Bu hükûmet 4 yıl sürdü. 10 Ekim 1969 tarihindeki genel seçimlerde de Adalet Partisi yine tek başına iktidar oldu. Böylece, 31. T.C. Hükûmeti'ni kurdu. Daha sonra, parti içi bir kriz dolayısı ile, 32. T.C. Hükûmeti'ni kurmak durumunda kaldı. 12 Mart 1971 muhtırası üzerine, başbakanlık görevini bıraktı. 1971 ile 1980 arasında, 1975, 1977 ve 1979'da 3 defa daha hükûmet kurdu. 12 Eylül 1980 müdahalesi üzerine görevi bıraktı ve 7 sene yasaklı olarak siyaset dışı kaldı. 6 Eylül 1987'de yapılan halk oylaması ile yasaklar kaldırıldı ve 24 Eylül 1987 tarihinde, Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi.
40 YAŞINDA BAŞBAKAN OLDU
29 Kasım 1987'de yapılan genel seçimlerde Isparta Milletvekili olarak tekrar TBMM'ne girdi. 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında, DYP ile Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin biraraya gelerek kurduğu 49. T.C. Hükûmeti'nde Başbakan olarak görev aldı. 30 yaşında genel müdür, 40 yaşında önce parti genel başkanı, sonra başbakan olmuş; 12 seneye yaklaşan başbakanlık görevinde, Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuştur. Türkiye'nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı ve İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapmış kişisidir. 6 dönem Isparta Milletvekilliği yapmış, 7 sene yasaklı kalmış, 6 defa hükûmetten gitmiş, 7 defa hükûmet kurmuştur. 16 Mayıs 1993 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Demirel bu görevi 16 Mayıs 2000 tarihine kadar sürdürmüştür.
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
öldü,
süleyman demirel,
vefat
16 Haziran 2015 Salı
Deniz Baykal: Kasedi yüzüne söyledim
7 Haziran seçiminden 3 gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı sürpriz görüşmeyle gündeme oturan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, çok merak edilen o sorunun yanıtını Hürriyet’e açıkladı: ''10 Haziran'daki görüşmede bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na da söyledim''
Erdoğan’ın davetini kabul etmesi kendisinin 2010 yılında CHP Genel Başkanlığı’nı bırakmasına neden olan kaset komplosunda Erdoğan’ın rolüne dair kanaatinin değiştiği anlamına mı geliyordu? Baykal’ın bu soruya yanıtı duygusallığa teslim olmayan karakterini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. O yanıtı ve Erdoğan’la ilişkisinin köşe taşı olarak görünen meşhur 2003 randevusuna dair tarihi detayları ilk kez okuyacaksınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçiminin ardından neden Meclis’e giren siyasi partilerin liderlerinden önce sizinle görüşmek istedi? Kendisinin geçmişteki hukukunuz nedeniyle size özel bir güveni mi var?
Bana onun değil herkesin güveninin olması için yeter sebebim var. Çünkü ben kimse aleyhinde hiçbir tezgâh kurmadım.
Ama size tezgâh kuruldu...
Evet, onları da taşıdım.
Genel Başkanlığı bırakmanıza neden olan kaset komplosunda o zaman başbakan olan Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden açıklamalarınız var. Nisan 2013’teki röportajımızda ‘Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum’ demiştiniz.
Aynen. Hâlâ aynı kanaatteyim, o ayrı bir iş. O bununla ilgili değil. Bu devlet işi.
Nasıl oluyor da bunun bu kadar üzerine çıkıp siyaset yapabiliyorsunuz? Kişisel kırgınlıklarınızı bir kenara itebiliyorsunuz öyle mi?
Evet, aynen öyle işte. İnsanlar bunu anlamıyorlar, siyasetimizin problemi budur. Ama benim olayım aynen budur. Ben onu yaşadım. Görüşümü de istifa ederken söyledim. 2013’te sizinle konuşurken aynen tekrar ettim. 2015’te şimdi bana soruyorsunuz, yine aynı şeyi söylüyorum. Hadi size şunu da söyleyeyim, belki yanlış yapıyorum ama... Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na da söyledim.
10 Haziran 2015 görüşmesinde mi?
Evet.
Ne söylediniz?
Size söylediğimi ifade etmem yetmedi mi?
BANA YAŞATILAN ACILAR BİR YANA ŞİMDİ DEVLET İŞİ YAPIYORUZ
Bana 2013’te söylediğinizin aynısını ona da söylediniz, doğru mu?
Bir şeyi herkesin anlaması için bunu söylüyorum. Benim yaşadığım olaylar, maruz kaldığım haksızlıklar ve komplolar, bana yaşatılmak istenen acılar, onun karşısında takınılan tavırlar bir yana. Hiç onlarla meşgul değilim. Bunun hesabını hukuk ve tarih zamanı gelince soracaktır. Şimdi bir devlet işi yapıyoruz.
Bu şekilde mi söylediniz?
Hayır, ben bunu sana izah ediyorum. Ona izah etmem gerekmiyor, ben orada sadece kanaatimi söyledim.
KASEDE RAĞMEN AMELİYATINDAN SONRA ZİYARET ETTİM
Yanıt verdi mi?
Gazetecilik yapma şimdi. Ben bir şey anlatıyorum sana. Ben o kadar sağlamım ki bunu muhatabına da aynen böyle söyledim. Bakın hatırlayın; o zaman başbakanken bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Ben eşimi aldım, Sayın Başbakan’a geçmiş olsun ziyareti yaptım. O da eşiyle, kızıyla karşıladı. Tatlı bir aile sohbeti yaptık ve ayrıldık. Ben oraya giderken bu kanaatimi taşıyordum. Eşim de aynı kanaati taşıyor. Ama biz görevimizi yaptık. Şimdi Türkiye’yle ilgili benim yapmam gereken bir şey varsa; hırstı, kavgaydı, intikamdı bunları aştığımı hissediyorum ne mutlu ki. Dünyaya hiçbir zaman bu kişisel ilişkilerin, düşmanlıkların, intikam hırslarının etkisi altında bakmıyorum. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, Türkiye’nin toparlanması ve yeni siyasetin inşası sürecinin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyorum. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bir şans var.
Bahçeli için de mücadele ederdim
MHP lideri Bahçeli geçen gün gazetemize yaptığı açıklamada ‘AKP Genel Başkanı’nı başbakanlığa götüren 116 günlük sürecin mimarlarından biri olduğu şüphesi vardır’ sözleriyle sizin Erdoğan’la 2002’de şaibeli bir pazarlık içinde olduğunuzu ima eden o meşhur dedikoduyu gündeme getirdi.
Şüphe yok, ben o sürecin mimarlarından, mühendislerinden, sorumlularından birisiyim. Muhalefet partisi olarak böyle bir anayasa değişikliğine destek vereceğimizi ilan ettik ve o desteği de sonuna kadar sürdürdük. Sayın Erdoğan’ın siyasi haklarını kazanmasına dönük adım bizim tarafımızdan atılmıştır. Şüpheli bir olay yok. Biz attık. Ayrıca Sayın Bahçeli o açıklamasında diyor ki ‘Türkiye’de birileri birileri adına ona sahip çıkarsa...’ Bizim bu düzenlememizin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin adına bu adımı attığımızı düşünüyorsa Sayın Bahçeli’nin o kanaatinin dayanaklarını derhal açıklamasını talep etmek benim hakkımdır. Birilerinin yönlendirmesiyle böyle bir adım attığımızı düşünüyorsa kimi ima ettiğini ben öğrenmek isterim. O yasal düzenleme ne zaman gelmiş? 12 Eylül döneminde gelmiş. Kenan Evren’den önce Türkiye’de böyle bir düzenleme yok. Böyle bir düzenlemeyi hukuka, milli irade anlayışına, demokrasi anlayışına sığdırmak ve bunu sürdürmeyi denemek hiçbir şekilde benim anlayışıma sığmadı. Bu çarpıklığın halkoyuna sunulması halinde bir parti genel başkanının milletvekili seçilme yasağını savunmanın ayıbını ben de taşıyamazdım, partime de taşıtamazdım. Hâlâ o yasağı savunup da kendisine demokrat diyebilmesine şaşırıyorum. Sayın Bahçeli için böyle bir yasak söz konusu olsaydı hiç kuşku yok onun için de aynı şekilde mücadele ederdim. Bu CHP’nin Türkiye demokrasisine yönelik ciddi bir olumlu adımıdır. Kimseyi sevdiğimiz için değil, ona bir kıyak olsun diye değil, doğrusu bu olduğu için yapılmıştır. Bizim parti olarak iftiharımızdır. Ben bunun sorumluluğunu üstlenerek yaptım.
Balıkçıda tezkereyi konuştuk
Beylerbeyi’ndeki balıkçıdaki o meşhur buluşma hangi tarihte olmuştu? Tayyip Erdoğan’la o görüşmenizin gündeminde Erdoğan’la ilgili yasal düzenleme mi vardı?
Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel olan anayasa değişikliğinin kaldırılmasına yönelik değişiklik 27 Aralık 2002 tarihinde tamamlandı. Bundan 4 gün sonra, yani 31 Aralık 2002 tarihinde 24980 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Bizim işimiz bitti, benim işim o kadardı. Peki söylediğin balıkçı buluşması ne zaman oldu? 22 Şubat 2003’te. Neredeyse 2 ay sonra. Ben anayasa değişikliği konusunda öncülük yaparken ne Sayın Erdoğan ile doğrudan ya da dolaylı temasım oldu ne de bir başkasından bu konuda telkin aldım.
O halde iş bittikten sonra 22 Şubat’ta neden buluştunuz?
1 Mart tezkeresi öncesinde oldu o buluşma. Ben o sırada tezkereye şiddetle karşı çıkıyordum ve AKP üzerinde de belli bir etki sağlanmış bu konuda. Tezkerenin reddedilmesinin doğuracağı siyasi sonuçlar ne olabilir, çıkacak güçlükler karşısında ne olabilir? AKP’nin gerçek kurucusu bunları benimle konuşma ihtiyacı hissetti. Orada bir şey verdi de, kıyaktı da... Bunların hepsi boştur. Siyaseti bu dedikodulardan arındıralım.
Sonuçta 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Erdoğan’ın sizinle yaptığı görüşmenin de etkili olduğunu yazıp söyleyen oldu. Bu yorumun doğru olduğunu düşünür müsünüz?
Tayyip Bey ‘yapalım mı yapmayalım mı’ noktasını değil geçmemesi halinde ne olacağını sordu. Tayyip Bey geçmesi gerektiği noktasında gayret gösterdi. Ben bir tuzak mı kuruyorum, yoksa Türkiye için doğru olanı yapma gayreti içinde miyim? Muhtemelen kafasında bu vardı. Tabii oradan başladık, YÖK’ü de konuştuk, Kıbrıs’ı da konuştuk. Tek kelime de bana ‘Eksik olma bu anayasa değişikliğinde demokratik bir atılım gerçekleştirdin’ demedi. Ne ben ona bunu hatırlattım ne o bana herhangi bir şey söyleme gereği duydu. Bu son görüşmede de (10 Haziran 2015) ben başlarken dedim ki; ‘Sizinle bir araya gelmemiz Türkiye’de daima ciddi dedikodulara yol açıyor. Spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Yığınla dert üretiyoruz. Halbuki tek kelime o işleri de konuşmamıştık’. Bu şekilde karşılıklı şaka yaptık.
‘Yine kim bilir neler yazacaklar’ diye dedikodumuzu yaptınız yani.
Evet. Dedim ki ‘O görüşmede de hiçbir pazarlık olmadığını sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bunun için de kim bilir neler diyecekler’. Boş ver deyip geçtik...
Cansu Çamlıbel / Hürriyet
Erdoğan’ın davetini kabul etmesi kendisinin 2010 yılında CHP Genel Başkanlığı’nı bırakmasına neden olan kaset komplosunda Erdoğan’ın rolüne dair kanaatinin değiştiği anlamına mı geliyordu? Baykal’ın bu soruya yanıtı duygusallığa teslim olmayan karakterini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. O yanıtı ve Erdoğan’la ilişkisinin köşe taşı olarak görünen meşhur 2003 randevusuna dair tarihi detayları ilk kez okuyacaksınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçiminin ardından neden Meclis’e giren siyasi partilerin liderlerinden önce sizinle görüşmek istedi? Kendisinin geçmişteki hukukunuz nedeniyle size özel bir güveni mi var?
Bana onun değil herkesin güveninin olması için yeter sebebim var. Çünkü ben kimse aleyhinde hiçbir tezgâh kurmadım.
Ama size tezgâh kuruldu...
Evet, onları da taşıdım.
Genel Başkanlığı bırakmanıza neden olan kaset komplosunda o zaman başbakan olan Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden açıklamalarınız var. Nisan 2013’teki röportajımızda ‘Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum’ demiştiniz.
Aynen. Hâlâ aynı kanaatteyim, o ayrı bir iş. O bununla ilgili değil. Bu devlet işi.
Nasıl oluyor da bunun bu kadar üzerine çıkıp siyaset yapabiliyorsunuz? Kişisel kırgınlıklarınızı bir kenara itebiliyorsunuz öyle mi?
Evet, aynen öyle işte. İnsanlar bunu anlamıyorlar, siyasetimizin problemi budur. Ama benim olayım aynen budur. Ben onu yaşadım. Görüşümü de istifa ederken söyledim. 2013’te sizinle konuşurken aynen tekrar ettim. 2015’te şimdi bana soruyorsunuz, yine aynı şeyi söylüyorum. Hadi size şunu da söyleyeyim, belki yanlış yapıyorum ama... Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na da söyledim.
10 Haziran 2015 görüşmesinde mi?
Evet.
Ne söylediniz?
Size söylediğimi ifade etmem yetmedi mi?
BANA YAŞATILAN ACILAR BİR YANA ŞİMDİ DEVLET İŞİ YAPIYORUZ
Bana 2013’te söylediğinizin aynısını ona da söylediniz, doğru mu?
Bir şeyi herkesin anlaması için bunu söylüyorum. Benim yaşadığım olaylar, maruz kaldığım haksızlıklar ve komplolar, bana yaşatılmak istenen acılar, onun karşısında takınılan tavırlar bir yana. Hiç onlarla meşgul değilim. Bunun hesabını hukuk ve tarih zamanı gelince soracaktır. Şimdi bir devlet işi yapıyoruz.
Bu şekilde mi söylediniz?
Hayır, ben bunu sana izah ediyorum. Ona izah etmem gerekmiyor, ben orada sadece kanaatimi söyledim.
KASEDE RAĞMEN AMELİYATINDAN SONRA ZİYARET ETTİM
Yanıt verdi mi?
Gazetecilik yapma şimdi. Ben bir şey anlatıyorum sana. Ben o kadar sağlamım ki bunu muhatabına da aynen böyle söyledim. Bakın hatırlayın; o zaman başbakanken bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Ben eşimi aldım, Sayın Başbakan’a geçmiş olsun ziyareti yaptım. O da eşiyle, kızıyla karşıladı. Tatlı bir aile sohbeti yaptık ve ayrıldık. Ben oraya giderken bu kanaatimi taşıyordum. Eşim de aynı kanaati taşıyor. Ama biz görevimizi yaptık. Şimdi Türkiye’yle ilgili benim yapmam gereken bir şey varsa; hırstı, kavgaydı, intikamdı bunları aştığımı hissediyorum ne mutlu ki. Dünyaya hiçbir zaman bu kişisel ilişkilerin, düşmanlıkların, intikam hırslarının etkisi altında bakmıyorum. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, Türkiye’nin toparlanması ve yeni siyasetin inşası sürecinin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyorum. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bir şans var.
Bahçeli için de mücadele ederdim
MHP lideri Bahçeli geçen gün gazetemize yaptığı açıklamada ‘AKP Genel Başkanı’nı başbakanlığa götüren 116 günlük sürecin mimarlarından biri olduğu şüphesi vardır’ sözleriyle sizin Erdoğan’la 2002’de şaibeli bir pazarlık içinde olduğunuzu ima eden o meşhur dedikoduyu gündeme getirdi.
Şüphe yok, ben o sürecin mimarlarından, mühendislerinden, sorumlularından birisiyim. Muhalefet partisi olarak böyle bir anayasa değişikliğine destek vereceğimizi ilan ettik ve o desteği de sonuna kadar sürdürdük. Sayın Erdoğan’ın siyasi haklarını kazanmasına dönük adım bizim tarafımızdan atılmıştır. Şüpheli bir olay yok. Biz attık. Ayrıca Sayın Bahçeli o açıklamasında diyor ki ‘Türkiye’de birileri birileri adına ona sahip çıkarsa...’ Bizim bu düzenlememizin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin adına bu adımı attığımızı düşünüyorsa Sayın Bahçeli’nin o kanaatinin dayanaklarını derhal açıklamasını talep etmek benim hakkımdır. Birilerinin yönlendirmesiyle böyle bir adım attığımızı düşünüyorsa kimi ima ettiğini ben öğrenmek isterim. O yasal düzenleme ne zaman gelmiş? 12 Eylül döneminde gelmiş. Kenan Evren’den önce Türkiye’de böyle bir düzenleme yok. Böyle bir düzenlemeyi hukuka, milli irade anlayışına, demokrasi anlayışına sığdırmak ve bunu sürdürmeyi denemek hiçbir şekilde benim anlayışıma sığmadı. Bu çarpıklığın halkoyuna sunulması halinde bir parti genel başkanının milletvekili seçilme yasağını savunmanın ayıbını ben de taşıyamazdım, partime de taşıtamazdım. Hâlâ o yasağı savunup da kendisine demokrat diyebilmesine şaşırıyorum. Sayın Bahçeli için böyle bir yasak söz konusu olsaydı hiç kuşku yok onun için de aynı şekilde mücadele ederdim. Bu CHP’nin Türkiye demokrasisine yönelik ciddi bir olumlu adımıdır. Kimseyi sevdiğimiz için değil, ona bir kıyak olsun diye değil, doğrusu bu olduğu için yapılmıştır. Bizim parti olarak iftiharımızdır. Ben bunun sorumluluğunu üstlenerek yaptım.
Balıkçıda tezkereyi konuştuk
Beylerbeyi’ndeki balıkçıdaki o meşhur buluşma hangi tarihte olmuştu? Tayyip Erdoğan’la o görüşmenizin gündeminde Erdoğan’la ilgili yasal düzenleme mi vardı?
Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel olan anayasa değişikliğinin kaldırılmasına yönelik değişiklik 27 Aralık 2002 tarihinde tamamlandı. Bundan 4 gün sonra, yani 31 Aralık 2002 tarihinde 24980 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Bizim işimiz bitti, benim işim o kadardı. Peki söylediğin balıkçı buluşması ne zaman oldu? 22 Şubat 2003’te. Neredeyse 2 ay sonra. Ben anayasa değişikliği konusunda öncülük yaparken ne Sayın Erdoğan ile doğrudan ya da dolaylı temasım oldu ne de bir başkasından bu konuda telkin aldım.
O halde iş bittikten sonra 22 Şubat’ta neden buluştunuz?
1 Mart tezkeresi öncesinde oldu o buluşma. Ben o sırada tezkereye şiddetle karşı çıkıyordum ve AKP üzerinde de belli bir etki sağlanmış bu konuda. Tezkerenin reddedilmesinin doğuracağı siyasi sonuçlar ne olabilir, çıkacak güçlükler karşısında ne olabilir? AKP’nin gerçek kurucusu bunları benimle konuşma ihtiyacı hissetti. Orada bir şey verdi de, kıyaktı da... Bunların hepsi boştur. Siyaseti bu dedikodulardan arındıralım.
Sonuçta 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Erdoğan’ın sizinle yaptığı görüşmenin de etkili olduğunu yazıp söyleyen oldu. Bu yorumun doğru olduğunu düşünür müsünüz?
Tayyip Bey ‘yapalım mı yapmayalım mı’ noktasını değil geçmemesi halinde ne olacağını sordu. Tayyip Bey geçmesi gerektiği noktasında gayret gösterdi. Ben bir tuzak mı kuruyorum, yoksa Türkiye için doğru olanı yapma gayreti içinde miyim? Muhtemelen kafasında bu vardı. Tabii oradan başladık, YÖK’ü de konuştuk, Kıbrıs’ı da konuştuk. Tek kelime de bana ‘Eksik olma bu anayasa değişikliğinde demokratik bir atılım gerçekleştirdin’ demedi. Ne ben ona bunu hatırlattım ne o bana herhangi bir şey söyleme gereği duydu. Bu son görüşmede de (10 Haziran 2015) ben başlarken dedim ki; ‘Sizinle bir araya gelmemiz Türkiye’de daima ciddi dedikodulara yol açıyor. Spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Yığınla dert üretiyoruz. Halbuki tek kelime o işleri de konuşmamıştık’. Bu şekilde karşılıklı şaka yaptık.
‘Yine kim bilir neler yazacaklar’ diye dedikodumuzu yaptınız yani.
Evet. Dedim ki ‘O görüşmede de hiçbir pazarlık olmadığını sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bunun için de kim bilir neler diyecekler’. Boş ver deyip geçtik...
Cansu Çamlıbel / Hürriyet
Etiketler:
chp,
deniz baykal,
haber,
recep tayyip erdoğan,
tbmm
'Parsel parsel satmaya' ilk dava
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek için “parsel parsel sattı” açıklaması üzerine savcılık ilk davayı açtı.
Ancak davanın muhatabı Arınç ya da Gökçek olmadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ilk davayı, aynı olay ilgili olarak savcılığın harekete geçmesi için çabalayan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a açtı.
Seçimlerden önce Başbakan Yardımcısı Bülen Arınç’ın “parsel parsel sattı” ifadesini kullandı. Söz konusu şikayetler üzerine savcılık bir soruşturma dosyası açtı. Ancak aradan geçen süreye rağmen soruşturma dosyasında herhangi bir ilerleme sağlanmadı.
Buna karşılık savcılık, Gökçek’in yaptığı suç duyurusu üzerine Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a dava açtı. Hazırlanan iddianamede Karakuş’un, hakaret suçundan cezalandırılması talep edildi. İddianamede Gökçek müşteki sıfatıyla yer aldı.
TUZ KOKMUŞTUR
Hakkında dava açılması üzerine açıklama yapan Karakuş, “Gökçek, hakaret davası açacaksa Bülent Arınç’a açması gerekir” diyerek şunları söyledi:
"İddianame toplum yararına mücadele eden Mimarlar Odası ve TMMOB'a bağlı odalara tehdit niteliğindedir. Bu ülkede yargı kararlarına uymayanlar, uygulamayanlar dokunulmazlık zırhı ile yargı önüne çıkartılmayacak; bu ülkenin bir karış toprağını, ormanını, suyunu, Atatürk Orman Çiftliği'ni savunanlara, koruyanlara dava açılacak. Tuzun koktuğu yer işte burasıdır.”
(hürriyet.com.tr)
Ancak davanın muhatabı Arınç ya da Gökçek olmadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ilk davayı, aynı olay ilgili olarak savcılığın harekete geçmesi için çabalayan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a açtı.
Seçimlerden önce Başbakan Yardımcısı Bülen Arınç’ın “parsel parsel sattı” ifadesini kullandı. Söz konusu şikayetler üzerine savcılık bir soruşturma dosyası açtı. Ancak aradan geçen süreye rağmen soruşturma dosyasında herhangi bir ilerleme sağlanmadı.
Buna karşılık savcılık, Gökçek’in yaptığı suç duyurusu üzerine Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a dava açtı. Hazırlanan iddianamede Karakuş’un, hakaret suçundan cezalandırılması talep edildi. İddianamede Gökçek müşteki sıfatıyla yer aldı.
TUZ KOKMUŞTUR
Hakkında dava açılması üzerine açıklama yapan Karakuş, “Gökçek, hakaret davası açacaksa Bülent Arınç’a açması gerekir” diyerek şunları söyledi:
"İddianame toplum yararına mücadele eden Mimarlar Odası ve TMMOB'a bağlı odalara tehdit niteliğindedir. Bu ülkede yargı kararlarına uymayanlar, uygulamayanlar dokunulmazlık zırhı ile yargı önüne çıkartılmayacak; bu ülkenin bir karış toprağını, ormanını, suyunu, Atatürk Orman Çiftliği'ni savunanlara, koruyanlara dava açılacak. Tuzun koktuğu yer işte burasıdır.”
(hürriyet.com.tr)
Etiketler:
ak parti,
ankara,
bülent arınç,
haber,
melih gökçek
Tuğçe davasında karar açıklandı
Almanya'nın Offenbach kentinde 15 Kasım 2014 günü bir restoranda tacize uğrayan iki Alman kıza yardım eden Tuğçe Albayrak'ın (22) ölümüne neden olan Sanel M. (18) davasında karar açıklandı. Darmstadt Eyalet Mahkemesi'nde görülen davada, savcının 3 yıl 3 ay hapis istediği katil zanlısı Sanel M. 3 yıla çarptırıldı.
10 DURUŞMA YAPILDI
Darmstadt Eyalet Mahkemesi'nde 25 Nisan'da başlayan Tuğçe Albayrak davasında 10 duruşma gerçekleştirildi. Duruşmalar boyunca 60'ın üzerinde kişinin tanıklığına başvuruldu.
Sanel M. suruşma sırasında yüzünü böyle gizledi.
Duruşmalar sonucunda savcı Alexander Homm, katil zanlısı Sanel M.'nin, olayın yaşandığında 18 yaşından küçük olduğu için, 3 yıl 3 ay ile cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı Jens Assling, bugün yapılan 10. duruşma sonrasında kararını açıkladı. Hakim Assling, Tuğçe'nin katil zanlısı Sanel M.'nin çocuk suçları kapsamında 3 yıl hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
OLAY NASIL OLMUŞTU
Tuğçe Albayrak, 15 Kasım 2014 tarihinde Offenbach'taki bir restoranın tuvaletinde gece 03:30 sularında Sanel M. tarafından taciz edilen 13 ve 14 yaşlarında iki Alman kızı kurtarmak istemiş ve Sanel M. ile aralarında tartışma çıkmıştı.
Çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Sanel M.'nin attığı bir tokat darbesiyle başını yere çarpan Tuğçe, küpesinin kulak arkasına batması nedeniyle komaya girdi. Günlerce komada kalan Tuğçe, beyin ölümünün gerçekleşmesi sonucu, ailesinin kararıyla 23 yaşına girdiği 28 Kasım'da doğum gününde hayata veda etmişti.
Ahmet YILDIRIM - ALMANYA / DHA
10 DURUŞMA YAPILDI
Darmstadt Eyalet Mahkemesi'nde 25 Nisan'da başlayan Tuğçe Albayrak davasında 10 duruşma gerçekleştirildi. Duruşmalar boyunca 60'ın üzerinde kişinin tanıklığına başvuruldu.
Sanel M. suruşma sırasında yüzünü böyle gizledi.
Duruşmalar sonucunda savcı Alexander Homm, katil zanlısı Sanel M.'nin, olayın yaşandığında 18 yaşından küçük olduğu için, 3 yıl 3 ay ile cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı Jens Assling, bugün yapılan 10. duruşma sonrasında kararını açıkladı. Hakim Assling, Tuğçe'nin katil zanlısı Sanel M.'nin çocuk suçları kapsamında 3 yıl hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
OLAY NASIL OLMUŞTU
Tuğçe Albayrak, 15 Kasım 2014 tarihinde Offenbach'taki bir restoranın tuvaletinde gece 03:30 sularında Sanel M. tarafından taciz edilen 13 ve 14 yaşlarında iki Alman kızı kurtarmak istemiş ve Sanel M. ile aralarında tartışma çıkmıştı.
Çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Sanel M.'nin attığı bir tokat darbesiyle başını yere çarpan Tuğçe, küpesinin kulak arkasına batması nedeniyle komaya girdi. Günlerce komada kalan Tuğçe, beyin ölümünün gerçekleşmesi sonucu, ailesinin kararıyla 23 yaşına girdiği 28 Kasım'da doğum gününde hayata veda etmişti.
Ahmet YILDIRIM - ALMANYA / DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)