Erzurum Atatürk Üniversitesi Spor Kulübü’nün organize ettiği, Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF), Atatürk Üniversitesi, Erzurum Büyükşehir Belediyesi, Palandöken Belediyesi ve Atatürk Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nin desteklediği, Palandöken’e 29 Ekim Cumhuriyet tırmanışına 35’i kadın toplam 140 kişi katıldı.
Palandöken’in deniz seviyesinden 2 bin 400 metre yükseklikteki Dedeman Oteli önünde başlayan tırmanışa katılanlar, TDF Başkanı Alaattin Karaca yönetiminde kar, yoğun sis ve soğuk havayla da mücadele etti. Yaklaşık 4 saatlik bir yürüyüşün ardından zirveye ulaşan gençler, sırtlarında taşıdıkları 30 kilo ağırlığındaki 96 metrekarelik dev Türk bayrağı ile 24 metrekarelik Atatürk posterini açtı. Cumhuriyet’in ilelebet bekçileri olacaklarını dile getiren gençlerin bayraklı ve Atatürk’lü zirve fotoğrafları, sosyal medyada da gündeme oturdu. Hava sıcaklığının sıfırın atında 6 dereceye kadar düştüğü Ejder Tepesi’nde çekilen fotoğraflar, sosyal paylaşım sitelerinde tıklanma rekoru kırdı. Bu görüntüleri paylaşan öğrenciler, Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşunda bulunduklarını ve İstiklal Marşını okuyarak görevlerini yerine getirmenin sevincini yaşadıklarına vurgu yaptı.
1 Kasım 2015 Pazar
28 Ekim 2015 Çarşamba
Türkiye 2.1 milyon Suriyeli mülteciye 8 milyar dolar harcadı
Türkiye ‘Açık Kapı Politikası’ çerçevesinde kapısına gelen hiçbir Suriyeliyi geri çevirmedi. Nisan 2011’de gelen ilk mültecilerin ardından iç savaştan kaçan 2 milyon 138 bin 977 Suriyeli Türkiye’de yaşıyor. Türkiye’nin 4 yılda mültecilere harcadığı para yıllık ortalama 5.3 milyar liraya ulaştı. Bu İçişleri Bakanlığı’nın 2016 bütçesini aşıyor.
29 Nisan 2011... Hatay’daki Cilvegöz Sınır Kapısı önünde hareketlilik başlar, Suriye’de yaşanan protesto ve iç çatışmaların artması artık bir insani krize dönmüştür ve Suriyeliler güvenlik endişesiyle ülkeyi terk etmeye başlar. İşte Türkiye ilk Suriyeli mülteciye kapısını o tarihte açar. Arkası gelir, iç savaştan, İŞİD zulmünden kaçan milyonlarca Suriyeli önce komşusuna sığınır. Suriye’de 12 milyon kişi yerinden edilir, 4 milyon 200 bini ise ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Bugün Türkiye bu 4 milyon 200 bin Suriyelinin 2 milyon 138 bin 977’sine ev sahipliği yapıyor.
4.5 yılda Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için harcadığı para ise 8 milyar doları yani bugünkü kurla 24 milyar lirayı aştı. Bu harcamaya uluslararası kuruluşların katkısı ise 418 milyon dolarda yani 1.2 milyar lirada kaldı.
Suriyeliler için Türkiye’nin harcadığı yıllık ortalama 5.3 milyar liranın ekonomideki yeri ise bütçe rakamları göz önüne alınırsa daha iyi anlaşılıyor.
2016 bütçesinde İşişleri Bakanlığı’na ayrılan bütçe 4.5 lira oldu. Suriyelilere harcanan para şimdiden bunu aşmış durumda. Diyanet işleri Başkanlığı’nın gelecek yılki ödeneği 6.4 milyar lira. Bu artış hızıyla önümüzdeki yıl Suriyelilere harcanan paranın Diyanet bütçesini de aşması bekleniyor.
İç çatışmalar başlamadan önce 20 milyon kişinin yaşadığı Suriye’den kaçanların yarısı Türkiye’ye sığındı. Türkiye uyguladığı ‘Açık Kapı Politikası’ ile hiçbir Suriyeliyi geri göndermedi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) da ilk mülteciyle başladığı yardımlarına diğer bakanlıkların yardımıyla devam ediyor. AFAD ve uluslararası kuruluşların resmi rakamlarına göre Suriye’de 12 milyon kişi yerinden edildi. Bunlardan 8 milyonu ülke içinde evini barkını terk edip başka bölgelere göç ederken, çatışmaların etkin olduğu bölgelerden ise 4 milyon 200 bin Suriyeli ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Ülkelerini terk eden Suriyelilerin yüzde 50’sinden fazlası ise Türkiye’ye sığındı.
BİYOMETRİK KİMLİK VERİLDİ
Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, eğitim, sağlık gibi sosyal haklardan yararlanmaları, suça karışanların takibi için 2013 yılında biyometrik kimlik çalışması başlatıldı. AFAD koordinasyonunda yürütülen çalışmada parmak izi, kimlik ve ikamet bilgileri alınan 2 milyon 138 bin 977 Suriyeli’ye biyometrik kimlik verilerek kayıt altına alındı. Resmi kayıt altına alınan Suriyelilere böylece “geçici koruma statüsü” de verilmiş olundu. Yeni gelen misafirlerin kayıt altına alınma çalışmaları güncel olarak devam ediyor. Kayıt altına alınan Suriyeliler bulundukları kent dışına çıktıkların da ise AFAD koordinasyonunda sürdürülen sağlık ve eğitim hizmetlerinden faydalanmak için geldikleri şehirdeki kayıt noktalarına, tanıtım kartları ile birlikte başvurup kayıtlarını revize etmek zorunda kalıyor.
81 İLE DAĞILDI
AFAD’ın kurup yönettiği 25 barınma merkezi’nde 258 bin 472 Suriyeli kalırken, Suriyelilerin dışında ise 6 bini Ezidi olmak üzere 15 bin Iraklı da barınıyor. Barınma merkezlerinin dışında kalan 1 milyon 880 bin 505 Suriyeli ise başta İstanbul olmak üzere Türkiye’deki büyükşehirlere yerleşti. Son yapılan çalışmada Türkiye’nin 81 ilinde kayıtlı Suriyeli’nin bulunduğu kaydedildi. Suriyeli 250 bin çocuk bugün itibariyle Türkiye’de okula giderken, yıl sonunda ise eğitimden yararlanan Suriyeli çocuk sayısının ise 460 bin olması hedefleniyor. Türkiye’ye sığınan Suriyeliler için Türkiye şu ana kadar 8 milyar dolara yakın kaynak kullandı. Türkiye’ye bu noktada uluslararası destek ise harcanan rakama bakıldığında yok denilecek kadar az oldu. Bugüne kadar uluslararası kuruluşlar, Türkiye’ye sığınan Suriyeliler için 418 milyon dolar destek sağladı.
7 BİN SURİYELİ RESMİ YOLLA GEÇİŞ YAPTI
AFAD ve diğer uluslararası kuruluşlardan alınan bilgilere göre Türkiye üzerinden 3’üncü ülkelere resmi yollarla 6 bin 923 Suriyeli’nin geçiş yaptı. Ancak bunun yanısıra 43 bin 429 Suriyeli, Ege ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışırken Türkiye güvenlik birimleri tarafından kurtarıldı. Afrika, Afganistan, Libya kökenli başta olmak üzere pek çok uyruktan insanın bulunduğu 670 bin 685 göçmen, Türkiye değil, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçti. 2015 yılında 3 bin 161 göçmen ise Akdeniz’den geçmeye çalışırken yaşamını yitirdi.
AVRUPA’DA 512 BİN 909
TÜRKİYE’de kayıtlı olarak 2 milyon 138 bin 977 Suriyeli mülteci bulunurken tüm Avrupa ülkelerinde ise bu sayı sadece 512 bin 909 kişi olması dikkat çekiyor. Türkiye’de İstanbul’da 400 bin, Kilis’te 180 bin Suriyeli barınıyor.
TARİHİN EN BÜYÜK YARDIM TALEBİ
BİRLEŞMİŞ Milletler Mülteci Ajansı (UNHCR) Türkiye, Mısır, Irak, Ürdün ve Lübnan’a Suriyeli mülteciler konusunda yardım yapmaya çalışıyor. 2015 yılı için toplam 4.5 milyar dolara ihtiyacı olan ancak 2.5 milyar dolar elde edebilen UNHCR, yıl sonuna kadar Suriye nüfusunun yarısının yardıma ihtiyaç duyacağını tahmin ediyor. Bunların içinde 3.4 milyon Suriyeli mülteci ve Suriye’de pek çoğu evlerinden ayrılmak zorunda kalan 6.8 milyon Suriyeliyi de dahil eden UNHCR, Suriyeli mülteciler için bölgesel ihtiyaçların 2.9 milyar dolara ulaştığını belirtti. Lübnan ve Ürdün hükümetleri’nin UNHCR’den 449 milyon dolar ve 380 milyon dolar talep ettiğini açıklayan UNCHR Suriye’den insani yardım talebinin ise 1.4 milyar dolar olduğunu vurguluyor. Tüm bu talepler toplandığında Suriyelilerin ihtiyacının 5 milyar dolara çıktığını vurgulayan UNCHR bunun tarihin en büyük yardım talebi olduğuna dikkat çekiyor.
RAKAMLARLA MÜLTECİ GERÇEĞİ
Türkiye’deki Suriyeli sayısı -2 milyon 138 bin 977
Biyometrik kimlik verilen Suriyeli sayısı-2 milyon 49 bin 204
Suriyelilerin kaldığı barınma merkezi sayısı-25
Kamplarda kalan Suriyeli sayısı-258 bin 472
Türkiye üzerinden 3. ülkelere resmi yollarla geçiş yapan Suriyeli sayısı -6 bin 923
Ege ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışırken Türkiye’nin kurtardığı Suriyeli sayısı-43 bin 429
Türkiye’nin Suriyeliler için harcadığı para-8 milyar dolar
Türkiye’ye verilen uluslararası yardım miktarı-418 milyon dolar
Suriye’de yerinden edilen insan sayısı-12 milyon
Suriye’den kaçan insan sayısı-4.2 milyon
Almanya’ya giriş yapan mültecilere verilen aylık cep harçlığı-143 Euro
Kamplara yerleştikten sonra aylık yardım -216 Euro
15 ay Almanya’da kalan mültecilere verilen yardım -400 Euro
Avrupa’da bulunan Suriyeli mülteci sayısı -512 bin 909
Ülkelere göre Suriyeli sayısı
TÜRKİYE 2.138.977
Almanya 125.441
Sırbistan 109.054
İsveç 80.360
Macaristan 54.125
Avusturya 23.757
Hollanda 18.096
Bulgaristan 15.714
Danimarka 13.230
İsviçre 8.683
İngiltere 7.510
Fransa 8.050
Belçika 8.230
İspanya 6.253
Norveç 7.845
Yunanistan 3.969
Karadağ 2.962
Kıbrıs 2.622
Romanya 2.332
İtalya 2.168
Makedonya 2.057
Malta 928
Polonya 718
Finlandiya 656
Hırvatistan 352
Çek Cumhuriyeti 304
Lüksemburg 241
Portekiz 188
Arnavutluk 187
Slovenya 187
İrlanda 101
Bosna Hersek 100
Letonya 89
Slovakya 61
Estonya 42
Litvanya 28
İzlanda 14
Lihtenştayn 5
Bu fosil 10 bin yıllık
Sibirya'nın doğusundaki Yakutistan'da (Saha), yaklaşık 10 bin yıl önce yaşadığı sanılan iki mağara aslanı yavrusunun donmuş kalıntıları ortaya çıkarıldı.
"Siberian Times" gazetesinin haberine göre, bilim adamları, ilk kez bozulmadan kalmış mağara aslanı kalıntıları bulduklarını açıkladı.
Kalıntıların, mağara aslanlarının soyunun neden tükendiğinin belirlenmesine yardımcı olması bekleniyor.
Panthera familyasından, soyu tükenmiş bir kedi türü olan mağara aslanlarının, 10 bin yıl önceki Buzul Çağı'nda Sibirya'da yaşadığı, kalıntıları bulunan yavruların da türünün son örnekleri olduğu sanılıyor. Günümüzde Afrika ve Asya'da yaşayan aslanların yakın akrabası olan mağara aslanlarının, çok daha büyük oldukları biliniyor.
Yakutistan Bilimler Akademisi, yavru mağara aslanlarını gelecek ay düzenlenecek bir konferansla uluslararası basına tanıtacak.
Daha önce, Alaska ve Kanada'da mağara aslanlarına ait sadece iskeletler bulunmuştu.
"Siberian Times" gazetesinin haberine göre, bilim adamları, ilk kez bozulmadan kalmış mağara aslanı kalıntıları bulduklarını açıkladı.
Kalıntıların, mağara aslanlarının soyunun neden tükendiğinin belirlenmesine yardımcı olması bekleniyor.
Panthera familyasından, soyu tükenmiş bir kedi türü olan mağara aslanlarının, 10 bin yıl önceki Buzul Çağı'nda Sibirya'da yaşadığı, kalıntıları bulunan yavruların da türünün son örnekleri olduğu sanılıyor. Günümüzde Afrika ve Asya'da yaşayan aslanların yakın akrabası olan mağara aslanlarının, çok daha büyük oldukları biliniyor.
Yakutistan Bilimler Akademisi, yavru mağara aslanlarını gelecek ay düzenlenecek bir konferansla uluslararası basına tanıtacak.
Daha önce, Alaska ve Kanada'da mağara aslanlarına ait sadece iskeletler bulunmuştu.
27 Ekim 2015 Salı
'Sadece İstanbul'da tüm Avrupa'dan daha fazla mülteci var'
Uluslararası Kurtarma Komitesi Başkanı David Miliband, başta Suriyeliler olmak üzere mültecilerin yüzde 60'ının metropollerde yaşadığını ve sadece İstanbul'daki mültecilerin Avrupa'ya gelen toplam mülteci sayısının üzerinde olduğunu söyledi.
İngiltere merkezli sivil toplum örgütü Uluslararası Kurtarma Komitesi verilerine göre İstanbul'da yaşayan mülteci sayısı 336 bin. Bu sayı, tüm Avrupa ülkelerine giden mültecilerden daha fazla.
Türkiye'deki toplam mülteci sayısı ise 2,5 milyona yakın.
Bir daha Suriye'ye dönmeyi düşünmüyorlar
Uluslararası Kurtarma Komitesi Türkiye'de yürüttüğü çalışmalarda İzmir ve çevresinde yaşayan 800 aileyle mülakatlar yaptı. Araştırmadan üç sonuç öne çıkarılıyor:
-- Türkiye'ye gelenlerin yüzde 80'i Suriyeli ya da Iraklı
--Neredeyse tamamı mülteci. Ekonomik amaçlarla göç etmiyorlar, savaştan kaçıyorlar
-- Büyük kısmının amacı Türkiye'ye yerleşmek değil, Avrupa ülkelerine gitmek
Associated Press haber ajansına konuşan Miliband, konuştukları mültecilerinin çok önemli bir kısmının bir daha Suriye'ye dönmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, insan kaçakçılarına gerekli ödemeleri yapabilmek için evlerini ve Suriye'deki tüm varlıklarını sattıklarını da söyledi.
Miliband, insan kaçakçılığının bir türlü önlenememesinin en önemli nedeninin ise Avrupa'ya giriş için yasal yolların Suriyelilere neredeyse tamamiyle kapalı olması olduğunu vurguladı ve "Türkiye'ye iltica başvuru merkezlerinin açılması şart. Böylece bu insanlar gitmek istedikleri ülkeye başvurularını Türkiye'de yapabilir ve ne zaman gidebileceklerine dair somut bir yanıt alabilirler" dedi.
'Küresel sistem başarısız oldu'
İngiltere merkezli sivil toplum örgütü Uluslararası Kurtarma Komitesi verilerine göre İstanbul'da yaşayan mülteci sayısı 336 bin. Bu sayı, tüm Avrupa ülkelerine giden mültecilerden daha fazla.
Türkiye'deki toplam mülteci sayısı ise 2,5 milyona yakın.
Bir daha Suriye'ye dönmeyi düşünmüyorlar
Uluslararası Kurtarma Komitesi Türkiye'de yürüttüğü çalışmalarda İzmir ve çevresinde yaşayan 800 aileyle mülakatlar yaptı. Araştırmadan üç sonuç öne çıkarılıyor:
-- Türkiye'ye gelenlerin yüzde 80'i Suriyeli ya da Iraklı
--Neredeyse tamamı mülteci. Ekonomik amaçlarla göç etmiyorlar, savaştan kaçıyorlar
-- Büyük kısmının amacı Türkiye'ye yerleşmek değil, Avrupa ülkelerine gitmek
Associated Press haber ajansına konuşan Miliband, konuştukları mültecilerinin çok önemli bir kısmının bir daha Suriye'ye dönmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, insan kaçakçılarına gerekli ödemeleri yapabilmek için evlerini ve Suriye'deki tüm varlıklarını sattıklarını da söyledi.
Miliband, insan kaçakçılığının bir türlü önlenememesinin en önemli nedeninin ise Avrupa'ya giriş için yasal yolların Suriyelilere neredeyse tamamiyle kapalı olması olduğunu vurguladı ve "Türkiye'ye iltica başvuru merkezlerinin açılması şart. Böylece bu insanlar gitmek istedikleri ülkeye başvurularını Türkiye'de yapabilir ve ne zaman gidebileceklerine dair somut bir yanıt alabilirler" dedi.
'Küresel sistem başarısız oldu'
Uluslararası Kurtarma Komitesi Başkanı David Miliband, mülteci krizinin küresel sistemin zayıf ve parçalı bir yapıya dönüşmesinden kaynaklandığını düşünüyor.
Miliband, alışıldık 'kampta bekleyen mülteci' tablosunun artık geçerli olmadığını, savaşlardan kaçan insan sayısının milyonları bulmasıyla kurulan mülteci kamplarının yetersiz kaldığını ifade etti.
Miliband, "Mülteciler kamplara koyulmak da istemiyor. O kadar uzun süre ülkelerinden ayrı yaşamak zorunda kalıyorlar ki yeni bir hayat kurmayı, bir işe girip çalışmayı tercih ediyorlar" diye konuştu.
Dünyanın karşı karşıya kaldığı mülteci sorununu 'karanlık bir tablo' olarak niteleyen Miliband, "Daha da kötüsü yaşananlar devam eden bir trendin sadece bir parçası. Yürüttüğümüz araştırmalar dünyada 200 milyondan fazla insanın daha iyi yaşam şartları için ülkelerini terk etmeyi tercih edebileceklerini gösteriyor" diye ekledi.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan David Miliband, yaşanan mülteci krizini küresel sistemin bir başarısızlığı olarak niteledi ve şöyle devam etti:
"Dünyada en az 30-40 ülke vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bu ülkelerde toplum içi etnik, dini ya da siyasi ayrışmalar da bulunuyor. Uluslararası siyasi sistem soğuk savaşın bitiminden bu yana ilk kez bu kadar zayıf ve parçalı bir hal aldı."
Birleşmiş Milletler mülteci krizi raportörü Francois Crepeau, Cuma günü konuşmuş ve Avrupa ülkelerinin gelecek 5 yıl içerisinde her yıl Ortadoğu'dan ortalama 400 bin mülteciyi kabul etmek zorunda kalacağını öngörmüştü.
BBC Türkçe
Ölen annesini tuzla mumyalayan adam, 3 yıl boyunca maaşını çekmiş
Rusya’nın Kuzey Kafkasya kentlerinden Yessentuki’de güvenlik güçleri, bir evde üç yıl önce ölen 90 yaşında kadının cesedini buldu.
Rusya’da 60 yaşında bir adamın, 90 yaşındayken ölen annesini tuzla mumyalayarak evde sakladığı ortaya çıktı. İsmi açıklanmayan adam 3 yıl boyunca bankaya giderek annesinin emekli maaşını çekmiş.
Rus güvenlik güçlerine göre, oğlu annesi öldüğünde toprağa gömmek yerine tuzla mumyalamış. İsmi açıklanmayan kişi, çok sevdiği annesinden ayrılmamak için bu yönteme başvurduğunu iddia etti. Güvenlik güçleri, şahsın vekaletname ile annesinin emekli maaşını 3 yıl boyunca çektiğini tespit etti.
Pakistan’daki depremde ölü sayısı 243′e yükseldi
Afganistan'ın kuzeydoğusunda meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki deprem Pakistan'da da büyük hasara yol açtı.
Pakistan Ulusal Afet Yönetim Kurumu ülkenin kuzey bölgelerinde, 2 bin 500’ü aşkın evin hasar görmesi sonucu ölü sayısının 243′e yükseldiğini, bin 600′ü aşkın kişinin de yaralandığını açıkladı.
Ahmet Hakan'dan Niran Ünsal'a açık mektup
Ahmet Hakan, Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde ' Açılmak, şeytana hizmet etmektir' diyen şarkıcı Niran Ünsal'a açık mektup yazdı. Hakan, İzmir'de bir meyhanede sahneye peruk ile çıkacağını açıklayan Ünsal'a ' “Açılmak” ya da “Kapanmak” üzerinden değer hükümleri verme...' dedi.
NİRAN ÜNSAL'A ACIK MEKTUP
BAK bacım.İster açılırsın, ister kapanırsın.Kimseyi ama kimseyi ilgilendirmez.Kendi bileceğin iştir.Başın açıkken de başımızın tacısın, başın kapalıyken de...
Ve fakat...Başını kapattığında “Açılmak, şeytana hizmet etmektir, neticede saklı olan her zaman daha kıymetlidir” gibi laflar eder, sonra da sosyetik meyhanede vereceğin konser için göğüs dekolteli kocaman fotoğraflarını etrafa boca edersen...Millet de seninle maytap geçmeye hak kazanır.
Bak bacım.İster açıl, ister kapan. İster bir gün açıl, öbür gün kapan. İster sabah kapan, akşam açıl. Kimseyi ilgilendirmez. Kendi bileceğin iştir.Yeter ki...“Açılmak” ya da “Kapanmak” üzerinden değer hükümleri verme... “Açılma” ya da “Kapanma” üzerinden dikkat çekmeye, gündem olmaya, prim yapmaya, devlet kapısının gözüne girmeye çalışma...
*
Yapma böyle bacım, etme böyle.Hiçbir şey adına değil sadece ve sadece “Kafaya Sıkar Giderim” adlı o güzelim Ahmet Kaya şarkısına verdiğin muhteşem ruh hatırına yapma.
Yapma böyle bacım, etme böyle.Hiçbir şey adına değil sadece ve sadece “Kafaya Sıkar Giderim” adlı o güzelim Ahmet Kaya şarkısına verdiğin muhteşem ruh hatırına yapma.
Türkiye dahil Avrupa tehlikede
Irak'tan sonra Suriye’de de kolera salgını başladı. Uzmanlar ülkenin sağlık sisteminin çöktüğünü, bu durumun uluslararası bir krize dönüşebileceğini belirtiyor.
Habertürk'te yer alan habere göre 5 yaşında bir çocuğun öldüğü Suriye’deki sağlıkçalışanları, ülkenin çökmüş sağlık sistemi, uluslararası yardım kuruluşlarının birçok bölgeye yardım ulaştıramaması nedeniyle salgının büyüyebileceği, göçmenler nedeniyle uluslararası bir tehdit haline dönüşebileceği konusunda uyardı.
İNSANLAR SÜREKLİ HAREKET EDİYOR O YÜZDEN KOLERA YAYILIYOR
Suriye Amerikan Tıp Birliği’nden Dr. Ahmed Tarakji, geçen hafta 5 yaşındaki bir çocuğun Halep’te hayatını kaybettiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “İnsanlar evlerini terk ediyor, sürekli hareket halindeler. Böylece kolera bölgeden bölgeye yayılıyor. Ülke dışına, Avrupa’ya gidenler var. Bu nedenle uluslararası anlamda da bir tehlike söz konusu.”
Dünyada kayıtlı 4 milyon Suriyeli sığınmacı var, 8 milyon kişi de ülke içinde evini terk etti.
Davutoğlu "Erkeğin keli kadın döver, kadının keli çocuk döver"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, kadınlara yönelik şiddete tepki göstererek, “Benim annemin çok güzel bir sözü vardı. ‘Erkeğin keli kadın döver, kadının keli çocuk döver’ derdi. Kel, kötü demek saçla ilgili bir şey değil” dedi.
Davutoğlu dün gece A Haber ve ATV ortak yayınında, “Kadına karşı şiddetin önüne geçilemiyor. Bununla ilgili eksiklikler var mı? 1 Kasım’da bu konuyla ilgili vaatleriniz neler?” sorusu üzerine seçim beyannamelerindeki kadınlara ilişkin projeleriyle ilgili bilgi verdi.
Esnek çalışma konusunda sendikaların ikna edilebileceğini belirten Davutoğlu, “Kadınlarımızın yardımına ihtiyacımız var çünkü çalışan kadınlarımızın buna sahip çıkması lazım” dedi.
Kadına karşı şiddet konusunda yasal tedbirler alındığını, kadınlara yönelik koruma evleri sağlandığına da dikkati çeken Davutoğlu şöyle dedi:
SÖZLE BİLİNÇLENDİRME
“Birçok mitingde erkeklere dönüp ‘Kadınlara karşı şiddetle mücadeleye var mısınız’ diyorum. Son olarak Adana mitinginde ‘Varız’ dediler. ‘Söz mü?’ diyorum, ‘Söz’ dediler. ‘Kadınlara tek bir fiske vurmamaya söz veriyor musunuz?’ falan. Biraz da bilinçlenme, sosyal bilinçlenme anlamında Adanalılarımız da hepsi birden ‘Söz’ dediler. Her yerde imkanları değerlendirerek, bilinç oluşturmamız lazım. Benim annemin çok güzel bir sözü vardı. ‘Erkeğin keli kadın döver, kadının keli çocuk döver’ derdi. Kel, kötü demek saçla ilgili bir şey değil. Bizim, aile içinden başlayarak şiddeti tümüyle ailenin dışına çıkarmamız lazım. Çocuklarımızın korkması gereken tek şey, dayak korkusu değil de babanın ve annenin gönlünü kırmak, dolayısıyla muhabbet kaybetmek korkusu olmalı. Öylesine muhabbeti gönüllerine yerleştirmeliyiz ki bir fiske vurmadan bile çocuk, ‘Annemin, babamın kalbini kırmayayım’ diye davranmalı. Eşler arasında da şiddet veya baskı değil de ‘Aman birbirimizi kırmayalım’ diye bir muhabbet ilişkisi olması lazım. İşte Özgecan cinayetinde olduğu gibi cinayetler, katliamlarla ilgili ise her türlü adli, idari, emniyet tedbirleri alınıyor, alınacak.”
Davutoğlu dün gece A Haber ve ATV ortak yayınında, “Kadına karşı şiddetin önüne geçilemiyor. Bununla ilgili eksiklikler var mı? 1 Kasım’da bu konuyla ilgili vaatleriniz neler?” sorusu üzerine seçim beyannamelerindeki kadınlara ilişkin projeleriyle ilgili bilgi verdi.
Esnek çalışma konusunda sendikaların ikna edilebileceğini belirten Davutoğlu, “Kadınlarımızın yardımına ihtiyacımız var çünkü çalışan kadınlarımızın buna sahip çıkması lazım” dedi.
Kadına karşı şiddet konusunda yasal tedbirler alındığını, kadınlara yönelik koruma evleri sağlandığına da dikkati çeken Davutoğlu şöyle dedi:
SÖZLE BİLİNÇLENDİRME
“Birçok mitingde erkeklere dönüp ‘Kadınlara karşı şiddetle mücadeleye var mısınız’ diyorum. Son olarak Adana mitinginde ‘Varız’ dediler. ‘Söz mü?’ diyorum, ‘Söz’ dediler. ‘Kadınlara tek bir fiske vurmamaya söz veriyor musunuz?’ falan. Biraz da bilinçlenme, sosyal bilinçlenme anlamında Adanalılarımız da hepsi birden ‘Söz’ dediler. Her yerde imkanları değerlendirerek, bilinç oluşturmamız lazım. Benim annemin çok güzel bir sözü vardı. ‘Erkeğin keli kadın döver, kadının keli çocuk döver’ derdi. Kel, kötü demek saçla ilgili bir şey değil. Bizim, aile içinden başlayarak şiddeti tümüyle ailenin dışına çıkarmamız lazım. Çocuklarımızın korkması gereken tek şey, dayak korkusu değil de babanın ve annenin gönlünü kırmak, dolayısıyla muhabbet kaybetmek korkusu olmalı. Öylesine muhabbeti gönüllerine yerleştirmeliyiz ki bir fiske vurmadan bile çocuk, ‘Annemin, babamın kalbini kırmayayım’ diye davranmalı. Eşler arasında da şiddet veya baskı değil de ‘Aman birbirimizi kırmayalım’ diye bir muhabbet ilişkisi olması lazım. İşte Özgecan cinayetinde olduğu gibi cinayetler, katliamlarla ilgili ise her türlü adli, idari, emniyet tedbirleri alınıyor, alınacak.”
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
başbakan,
çocuk,
kadın
26 Ekim 2015 Pazartesi
Kabul edildi... Gülen 1 numaralı sanık
Kamuoyunda “Selam Tevhid” olarak bilinen “Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü' adlı soruşturmada, usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin “paralel yapıya” yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 54’ü tutuklu 122 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
Bir numaralı şüpheli olarak Fethullah Gülen’in yer aldığı iddianamede iki numaralı şüpheli ise Emre Uslu olarak yer aldı. Başsavcılık tarafından onaylanan iddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
Aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar, MİT Müsteşarı, gazeteciler ve kamu görevlilerin de bulunduğu 968 kişi müşteki sıfatıyla iddianamede yer alıyor. İddianamede, şüphelilerce, 2010-2014 yılları arasında "sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" adı altında yürütülen ve yüzlerce mağdur ve müşteki ile kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşu konumundaki dernek ve vakıfların gerekçesiz olarak terörle ilişkilendirilmesi için kurgulanan soruşturma dosyasının tespiti ve ele geçirilme süreci anlatılıyor.
Hürriyet'in haberine göre; Hazırlanan iddianamede, firari şüpheliler Fetullah Gülen ve Emre Uslu ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün, "Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetme, resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, hukuka aykırı olarak kişiler verileri kaydetmek” suçlarından ayrı ayrı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, 67,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
İddianamede ayrıca, şüphelilerce kumpas soruşturmasının başlatılmasına sebep olarak, "Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi", "MİT Müsteşarlığı'na 25 Mayıs 2010'da Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran deklarasyonu", "siyasi irade tarafından başlatılan 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olarak adlandırılan Çözüm Süreci'nin başarıya ulaşmasının engellenmesi” gösterildi.
Bir numaralı şüpheli olarak Fethullah Gülen’in yer aldığı iddianamede iki numaralı şüpheli ise Emre Uslu olarak yer aldı. Başsavcılık tarafından onaylanan iddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
Aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar, MİT Müsteşarı, gazeteciler ve kamu görevlilerin de bulunduğu 968 kişi müşteki sıfatıyla iddianamede yer alıyor. İddianamede, şüphelilerce, 2010-2014 yılları arasında "sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" adı altında yürütülen ve yüzlerce mağdur ve müşteki ile kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşu konumundaki dernek ve vakıfların gerekçesiz olarak terörle ilişkilendirilmesi için kurgulanan soruşturma dosyasının tespiti ve ele geçirilme süreci anlatılıyor.
Hürriyet'in haberine göre; Hazırlanan iddianamede, firari şüpheliler Fetullah Gülen ve Emre Uslu ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün, "Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetme, resmi belgede sahtecilik, suç uydurma, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, hukuka aykırı olarak kişiler verileri kaydetmek” suçlarından ayrı ayrı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, 67,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
İddianamede ayrıca, şüphelilerce kumpas soruşturmasının başlatılmasına sebep olarak, "Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi", "MİT Müsteşarlığı'na 25 Mayıs 2010'da Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran deklarasyonu", "siyasi irade tarafından başlatılan 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olarak adlandırılan Çözüm Süreci'nin başarıya ulaşmasının engellenmesi” gösterildi.
Independent: "Suriye'den kolera salgını gelebilir"
Independent gazetesi, Irak'ın ardından Suriye'de de kolera vakası görüldüğünü ve uluslararası bir salgın tehdidinden endişe edildiğini yazdı.
"Kimin kolera bakterisi taşıdığını bilemezsiniz. Çünkü taşıyıcıların yüzde 80'ine kadarı hiçbir belirti göstermiyor."
Halen Suriye'de görev yapan Suriye Amerikan Doktorlar Derneği'nin Başkanı Dr. Ahmed Tarakci, ülkede tıbbi altyapının çökmesi ve yardım örgütlerinin sınırlı erişime sahip olması nedeniyle hastalığın hızla yayılabileceğini söyledi. Tarakci,"Çok kolay yayılır. İnsanlar ülke içinde ve dışında yer değiştiriyor, Avrupa'ya gidiyor" dedi.
4 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mülteci var. Ülke içinde de yaklaşık sekiz milyon kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtiliyor. Dr. Tarakci, geçen hafta Halep'te ölen beş yaşındaki bir çocuğun "büyük olasılıkla" kolera nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.
Dernekten Dünya Sağlık Örgütü'ne gönderilen yazıda, ilk testlerden alınan sonuçlar nedeniyle vakaya kolera şüphesiyle yaklaşıldığı belirtildi.
Tarakci, "Tarihsel olarak yer değiştiren insanları etkilediği için çok sayıda insanın tehlike altına girebileceğini" belirtti. Dr. Tarakci şöyle devam etti:
"Kimin kolera bakterisi taşıdığını bilemezsiniz. Çünkü taşıyıcıların yüzde 80'ine kadarı hiçbir belirti göstermiyor."
Kirli sudan bulaşan ve daha çok çocukları etkileyen bağırsak enfeksiyonu hastalığı, tedavi edilmemesi halinde hastaları hızla öldürebiliyor.
Suriye'de özellikle hükümetin denetiminde olmayan bölgelerde, su arıtımının çok zor olduğu, göç yollarındaki bir çok Suriyelinin temiz tuvalet ve içme suyuna erişimi olmayabileceği belirtiliyor.
Irak'ta altı ölü
Irak'ta son haftalarda toplam 1200 kolera vakası görüldü, altı kişi hayatını kaybetti. Ülkede gelecek hafta bir aşı programı başlatılacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün kolerayla mücadeleden sorumlu yetkilisi Dr. Dominique Legros geçen hafta hastalığın Irak'tan Orta Doğu, Suriye ve mülteci kamplarına yayılabileceği endişesini dile getirmişti.
Ancak Suriye'de bir aşı programını yaşama geçirmenin neredeyse imkansız olduğu kaydediliyor.
Bunun nedeni ülkenin sağlık altyapısının giderek zayıflaması.
Bunun nedeni ülkenin sağlık altyapısının giderek zayıflaması.
İnsan Hakları Savunucusu Doktorlar Örgütü ve bölgedeki sağlık görevlileri, Rusya'nın isyancıların denetimindeki bölgelerde düzenlediği hava saldırılarında hastanelerin hedef alındığını söylüyor.
Dr. Tarakci, "Sağlık altyapısının maruz kaldığı sürekli yıkım nedeniyle felç olmuş durumdayız. Sürekli uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyoruz. Ancak bu kolera, gerçek bir tehdit" dedi. cnntürk
Dr. Tarakci, "Sağlık altyapısının maruz kaldığı sürekli yıkım nedeniyle felç olmuş durumdayız. Sürekli uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyoruz. Ancak bu kolera, gerçek bir tehdit" dedi. cnntürk
"4 kişilik ailenin açlık sınırı bin 379 lira"
Ekim ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı bin 379 lira, yoksulluk sınırı da 4 bin 472 liraya yükseldi. Türk-İş hesaplamasına göre; sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için 4 kişilik bir ailenin yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı son bir ayda 18 TL arttı.
Türk-İş tarafından 28 yıldan bu yana her ay düzenli olarak yapılan açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının Ekim ayı sonucuna göre; 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 379 TL. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 4 bin 472 TL oldu. Sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için 4 kişilik bir ailenin yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı son bir ayda 18 TL arttı. 2015 yılının ilk 10 ayı sonunda ailenin mutfak harcamasına 147 TL ek yük geldi. Ailenin aylık yaşam maliyetindeki artış da yılbaşına göre 458 TL'yi buldu. Bekar olan bir çalışanın aylık yaşama maliyeti bugün itibariyle bin 664 TL’ye yükselirken, yılbaşına göre 206 TL arttı. Oysa aynı dönem itibariyle net asgari ücret artışı sadece 110 TL idi.
Ekim ayında gıda harcamalarının aylık yüzde 1,31, yıllık ise yüzde 14,41 arttığı belirtilen açıklamada, ayrıca şu bilgiler verildi:
Ekim ayında gıda harcamalarının aylık yüzde 1,31, yıllık ise yüzde 14,41 arttığı belirtilen açıklamada, ayrıca şu bilgiler verildi:
"Süt, yoğurt, peynir grubunda fiyatlar bu ay yine değişmedi. Rekabetin yoğun ve sektörde faaliyet gösteren ürünlerin çokluğu bu duruma etken oldu. Ancak seçim sonrası bu grupta da fiyat artışı olması beklenmektedir. Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat ürünlerinin bulunduğu grupta etteki fiyat artışı kıyma ve kuşbaşında devam etmektdir. Sakatat fiyatı ile tavuk fiyatı ise aynı kalmıştır. Balık fiyatı biraz artmış ama hesaplamada yine tezgahlarda bol olan hamsi, istavrit gibi çeşitlere ağırlık verilmiştir. Yumurta fiyatı aynı kalmıştır. Bakliyat (nohut, mercimek, kuru fasulye, barbunya vb.) ürünlerinden nohut ile yeşil ve kırmızı mercimek fiyatı artış göstermiştir. Geçen ay fiyatı artan kuru fasulye ve barbunya fiyatı ise değişmemiştir.
Mevsim sebzeleri rahatlattı
Yaş sebze-meyve fiyatları bu ay mutfak harcamasını biraz rahatlattı. Özellikle mevsim sebze-meyvelerinin pazarda çoğalması ve bazı yüksek fiyatlı ürünlerin tezgahlarda yer almamasının bunda etkisi olmuştur. Geçtiğimiz ay 3,46 TL olarak hesaplanan ortalama yaş-sebze kilogram fiyatı bu ay 3,14 TL'ye gerilemiştir. Ortalama kilogram sebze fiyatı bu ay 3,28 TL ve meyve kilogram fiyatı ise 2,90 TL olarak hesaplanmıştır. Hesaplama yapılırken -her zaman olduğu gibi- pazardaki mevsim ürünleri esas alınmış ve ürünlerin tek tek ağırlığı yerine genel meyve-sebze tüketimi miktarından hareket edilmiştir. Ekmek, pirinç, un, makarna, irmik gibi ürünlerin bulunduğu grupta bulgur fiyatının biraz artması dışında bir değişiklik olmamıştır.
Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden tereyağı ve margarin ile zeytinyağı ve ayçiçeği yağı fiyatı aynı kalmıştır. Zeytin ortalama kilogram fiyatı fazla değişmemiştir. Şeker zamlanmış, bal ve pekmez ile tuz fiyatı ise aynı kalmış, reçel fiyatı biraz gerilemiştir. Yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb) ürünlerinden ceviz ucuzlamış, ancak fındık fiyatı bu sefer zamlanmış, diğerlerinin fiyatı aynı kalmıştır. Baharat (kimyon, nane, karabiber, vb) ürünleri ile salça fiyatı değişmemiştir. Çay fiyatı biraz artmıştır. Ihlamur fiyatı ise iki ay önce 100 TL iken geçen ay 130 TL olmuş ve bu ay 170 TL'ye yükselmiştir." cnntürk
Avustralya’da vahşi doğada kaybolan adam 2 hafta sonra bulundu
Avustralya'da polis ekipleri, kıtanın timsahlarla dolu tropikal bir bölgesinde iki hafta önce kaybolan 60 yaşındaki adamın bulunduğunu bildirdi.
2 hafta önce gittiği ve son kez görüldüğü yerden yaklaşık 20 kilometre uzakta ve denizin yüzeyinde dalgaların arasında bulunan 60 yaşında Gerry Amey’in bulunduğu sırada tepkisiz durumda olduğu, ciddi derecede güneş yanığı ve çok büyük ölçüde sıvı kaybı yaşadığı belirtildi.
Konuyla ilgili Cumartesi bir açıklama yapan polis, Garry Amey’in güneş yanığı ve sıvı kaybı tedavisi için Pazar günü Cairns Base Hastanesi’ne götürüldüğünü söyledi.
Yürüyüşe düşkün olduğu belirtilen Garry Amey’in, 11 Ekim’de Queensland eyaletinin kuzeyinde yer alan Cairns bölgesi, Kewarra plajındaki evinden ayrıldıktan sonra kayıplara karıştığı ve polisin 10 gün sonra bölgenin zor şartları da düşünülünce, Amey’in öşmüş olma ihtimalinin çok yüksek olduğu nedeniyle aramayı bıraktığı belirtildi.
Polis, Amey’in Kewarra plajında en son görüldüğü yerden 20 kilometre uzakta, Wangetti plajı açıklarında sörf yapan yüzücüler tarafından bulduğunu ifade etti. Garry Amey’in sağlık durumunun iyi olduğu açıklandı. Sözcü
Polis kurşunuyla vurulan Dilek hayatını kaybetti
Sarıyer'deki terör operasyonu sırasında polisin silahından çıkan kurşunla yaralanan Dilek Doğan, tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Akşam saatlerinde öldüğü öğrenilen Dilek Doğan'ın cenazesi, geniş güvenlik önlemleri altında hastaneden alınarak, zırhlı araçlar eşliğinde Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Adli Tıp ve hastane çevresinde de polis ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı görüldü.
Bu arada, 25 yaşındaki genç kızın öldüğünü duyan yakınları hastaneye akın etti. Dilek Doğan'ın ağabeyi Emrah Doğan, yakınlarına sarılıp gözyaşı döktü.
CHP'Lİ MİLLETVEKİLLERİ HASTANEDE
Hastaneye gelerek aileye başsağlığı dileyen CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Acıyı paylaşmaktan başka bir şey ifade edemiyorum. Hesap soracağımız vahim olayların sayısı artıyor bu hükümette. Sadece bunu söyleyebilirim" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş da şunları söyledi:
"İstanbul polisi tarafından önceki günlerde evine girilerek kurşun sıkılan Dilek Doğan'ı ne yazık ki kaybettik. Dilek Doğan'ın katladilmesi, Ahmet Davutoğlu'nun halkı tehdit etmesini boşa çıkarmıştır. Çünkü Davutoğlu, 'Biz iktidardan düşersen beyaz Toroslar gelir' demişti. İşte ak Toroslar geldiler ve Dilek'i vurdular. Faili meçhul cinayetler hâlâ işleniyor. 24 yaşındaki bir genç kız, evine arama yapmaya gelen polise 'Ayakkabınızla girmeyin' dediği için katledildi. Ve bugüne kadar herhangi bir soruşturma başlatılmadı. Kamuoyu baskısı yüzünden başlatılan göstermelik soruşturmayla sorumlular aklanmaya çalışıyor. Ve Dilek Doğan vurulduğu gün, sırf kamuoyuna 'terörist' imajı verebilmek için göstermelik bir soruşturma açılıyor. Dilek Doğan'ın çalıştığı adres belli, evi belli. Kaçmıyor, bir yere gitmiyor.
Ama İstanbul'un göbeğinde ak Toroslarla gelen polislerin kurbanı oluyor. Biz bu cinayetin takipçisi olacağız. Sorumluların yargılanması için ailesiyle birlikte mücadele edeceğiz. Bu cinayeti yanlarına bırakmayacağız."
HASTANE VE ADLİ TIP ÖNÜNDE ÖNLEM ALINDI
Hastane önünde toplanan bazı gruplar da slogan atarak Dilek Doğan'ın ölümünü protesto etti. Gruptan bazı kişilerin hastane önündeki zırhlı polis araçlarına plastik duba savurduğu görüldü.
Dilek Doğan'ın yakınları ise araçlara binerek Adli Tıp'a gitti. Adli Tıp Kurumu önünde de geniş güvenlik önlemleri alındığı dikkat çekti. DHA
Akşam saatlerinde öldüğü öğrenilen Dilek Doğan'ın cenazesi, geniş güvenlik önlemleri altında hastaneden alınarak, zırhlı araçlar eşliğinde Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Adli Tıp ve hastane çevresinde de polis ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı görüldü.
Bu arada, 25 yaşındaki genç kızın öldüğünü duyan yakınları hastaneye akın etti. Dilek Doğan'ın ağabeyi Emrah Doğan, yakınlarına sarılıp gözyaşı döktü.
CHP'Lİ MİLLETVEKİLLERİ HASTANEDE
Hastaneye gelerek aileye başsağlığı dileyen CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Acıyı paylaşmaktan başka bir şey ifade edemiyorum. Hesap soracağımız vahim olayların sayısı artıyor bu hükümette. Sadece bunu söyleyebilirim" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş da şunları söyledi:
"İstanbul polisi tarafından önceki günlerde evine girilerek kurşun sıkılan Dilek Doğan'ı ne yazık ki kaybettik. Dilek Doğan'ın katladilmesi, Ahmet Davutoğlu'nun halkı tehdit etmesini boşa çıkarmıştır. Çünkü Davutoğlu, 'Biz iktidardan düşersen beyaz Toroslar gelir' demişti. İşte ak Toroslar geldiler ve Dilek'i vurdular. Faili meçhul cinayetler hâlâ işleniyor. 24 yaşındaki bir genç kız, evine arama yapmaya gelen polise 'Ayakkabınızla girmeyin' dediği için katledildi. Ve bugüne kadar herhangi bir soruşturma başlatılmadı. Kamuoyu baskısı yüzünden başlatılan göstermelik soruşturmayla sorumlular aklanmaya çalışıyor. Ve Dilek Doğan vurulduğu gün, sırf kamuoyuna 'terörist' imajı verebilmek için göstermelik bir soruşturma açılıyor. Dilek Doğan'ın çalıştığı adres belli, evi belli. Kaçmıyor, bir yere gitmiyor.
Ama İstanbul'un göbeğinde ak Toroslarla gelen polislerin kurbanı oluyor. Biz bu cinayetin takipçisi olacağız. Sorumluların yargılanması için ailesiyle birlikte mücadele edeceğiz. Bu cinayeti yanlarına bırakmayacağız."
HASTANE VE ADLİ TIP ÖNÜNDE ÖNLEM ALINDI
Hastane önünde toplanan bazı gruplar da slogan atarak Dilek Doğan'ın ölümünü protesto etti. Gruptan bazı kişilerin hastane önündeki zırhlı polis araçlarına plastik duba savurduğu görüldü.
Dilek Doğan'ın yakınları ise araçlara binerek Adli Tıp'a gitti. Adli Tıp Kurumu önünde de geniş güvenlik önlemleri alındığı dikkat çekti. DHA
Memurun fazla mesai ücretine 10 kuruş zam
Memurların saatlik fazla mesai ücretlerine 10 kuruş zam yapıldı. Memurlar bir saatlik fazla mesai için gelecek yıl 1.73 lira ücret alacaklar. Devlet memurlarının ve kamu görevlilerinin yurtiçindeki günlük harcırahları da yüzde 6.8 oranında artırıldı. Kadro derecesine göre memurların günlük harcırahları 34.5 TL ile 46 TL arasında değişecek.
Habertürk gazetesinin haberine göre, TBMM’ye sunulan 2016 bütçesiyle gelecek yıl memurlara ödenecek fazla mesai, ek ders ve günlük harcırahlar da belli oldu. Memurlara fazla çalışma karşılığında saat başına yapılacak ödeme yüzde 6.1 artışla 1.63 liradan 1.73 liraya çıkacak. Bakanlıkların özel kalem müdürlüklerinde çalışan personele ayda 90 saati geçmemek üzere saat başına yapılacak ödeme 1.71 liradan 1.82 liraya yükseltilecek.
Ayda 450 saati geçmemek üzere bakanlıklardaki kurul başkanları, genel müdür ve daha üst birim yöneticileri, vali, general ve amiraller, rektör, büyükşehir ve il belediye başkanlarına yapılacak saatlik fazla çalışma ücreti 1.82 TL olacak. Söz konusu makam ve unvandaki kişilerin yanında çalışan personele de aynı rakam üzerinden ayda 90 saate kadar fazla mesai ödenecek.
HARCIRAH 34.5 LİRA
Derecesine göre memurun günlük harcırahı 34.5 TL ile 46 TL arasında değişecek.
TBMM Başkanı ve Başbakan’ın günlük harcırahı 60 lira, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, milletvekilleri, kuvvet komutanları, yargı organlarının başkanlarının günlük harcırahları da 55 lira olarak uygulanacak.
İTFAİYECİLERE FAZLA MESAİ TAVANI 569 TL
Ankara, İstanbul ve İzmir’de görev yapan zabıta ve itfaiye görevlilerine bir ayda ödenebilecek fazla çalışma ücreti tavanı 536 liradan 569 liraya çıkartılacak. Nüfusu 1 milyonu aşan il belediyelerinde çalışan zabıta ve itfaiyecilerin fazla çalışma ücreti tavanı da 403 liradan 428 liraya yükseltilecek. Nüfusu 10 bine kadar olan yerleşim merkezlerinde ödenecek fazla mesai ücreti ise 217 liradan 230 liraya çıkacak.
Habertürk gazetesinin haberine göre, TBMM’ye sunulan 2016 bütçesiyle gelecek yıl memurlara ödenecek fazla mesai, ek ders ve günlük harcırahlar da belli oldu. Memurlara fazla çalışma karşılığında saat başına yapılacak ödeme yüzde 6.1 artışla 1.63 liradan 1.73 liraya çıkacak. Bakanlıkların özel kalem müdürlüklerinde çalışan personele ayda 90 saati geçmemek üzere saat başına yapılacak ödeme 1.71 liradan 1.82 liraya yükseltilecek.
Ayda 450 saati geçmemek üzere bakanlıklardaki kurul başkanları, genel müdür ve daha üst birim yöneticileri, vali, general ve amiraller, rektör, büyükşehir ve il belediye başkanlarına yapılacak saatlik fazla çalışma ücreti 1.82 TL olacak. Söz konusu makam ve unvandaki kişilerin yanında çalışan personele de aynı rakam üzerinden ayda 90 saate kadar fazla mesai ödenecek.
HARCIRAH 34.5 LİRA
Derecesine göre memurun günlük harcırahı 34.5 TL ile 46 TL arasında değişecek.
TBMM Başkanı ve Başbakan’ın günlük harcırahı 60 lira, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, milletvekilleri, kuvvet komutanları, yargı organlarının başkanlarının günlük harcırahları da 55 lira olarak uygulanacak.
İTFAİYECİLERE FAZLA MESAİ TAVANI 569 TL
Ankara, İstanbul ve İzmir’de görev yapan zabıta ve itfaiye görevlilerine bir ayda ödenebilecek fazla çalışma ücreti tavanı 536 liradan 569 liraya çıkartılacak. Nüfusu 1 milyonu aşan il belediyelerinde çalışan zabıta ve itfaiyecilerin fazla çalışma ücreti tavanı da 403 liradan 428 liraya yükseltilecek. Nüfusu 10 bine kadar olan yerleşim merkezlerinde ödenecek fazla mesai ücreti ise 217 liradan 230 liraya çıkacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)