22 Nisan 2016 Cuma

Türkiye nüfusunun yüzde 29'u çocuk

Türkiye'nin çocuk nüfusu, 2015 sonu itibarıyla 22 milyon 870 bin 683 olarak belirlendi. Çocuklar, ülke nüfusunun yüzde 29'unu oluşturdu. Çocuk nüfusu en çok Şanlıurfa'da, en az Tunceli'de...

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2015 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı. 

Buna göre, Türkiye nüfusu 2015 sonu itibarıyla 78 milyon 741 bin 53 iken, çocuk nüfus 22 milyon 870 bin 683 oldu. Birleşmiş Milletler tanımına göre "0-17" yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1935 yılında toplam nüfusun yüzde 45'ini oluştururken, 2015 yılında toplam nüfusun yüzde 29'una geriledi.

EN ÇOK VE EN AZ ÇOCUK HANGİ ŞEHİRLERDE?

Çocuk nüfusun toplam il nüfusu içindeki oranı illere göre incelendiğinde, en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan il yüzde 47,4 ile Şanlıurfa oldu. Bu ili yüzde 47,1 ile Şırnak ve yüzde 45 ile Ağrı izledi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu iller ise yüzde 17,5 ile Tunceli, yüzde 19 ile Edirne ve yüzde 19,5 ile Kırklareli olarak belirlendi.

Canlı doğan bebek sayısı 2014 yılında 1 milyon 345 bin 286 iken, bu rakam geçen yıl 1 milyon 325 bin 783 oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 51’ini erkek, yüzde 49’unu kızlar oluşturdu.

KIZLARA EN ÇOK ZEYNEP, ERKEKLERE İSE YUSUF ADI VERİLDİ

Yeni doğan bebeklere konulan en popüler erkek isimleri 2015 yılında Yusuf, Eymen ve Mustafa, en popüler kız isimleri ise Zeynep, Elif ve Hiranur oldu. Son 17 yılda doğan çocuklara verilen en popüler erkek isimlerinin Yusuf, Mehmet ve Mustafa, en popüler kız isimlerinin ise Zeynep, Elif ve Merve olduğu görüldü.

Türkiye sağlık araştırması 2014 yılı sonuçlarına göre, son 6 ay içinde 0-6 yaş grubundaki çocukların geçirdiği başlıca hastalık ve sağlık sorunları, yüzde 41,9 ile üst solunum yolu enfeksiyonu, yüzde 33,2 ile ishal ve yüzde 10,8 ile kansızlık oldu.

Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) veri tabanından üretilen evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarındaki resmi evlenmelerin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2014'te yüzde 5,8 iken, bu oran geçen yıl yüzde 5,2'ye geriledi. Kız çocuk evlenmeleri en fazla yüzde 15,3 ile Kilis oldu. Bu ili yüzde 15,2 ile Kars ve yüzde 15,1 ile Ağrı izledi. Resmi evlenmeler, en az sırasıyla yüzde 1 ile Tunceli, yüzde 1,5 ile Rize ve yüzde 1,6 ile Trabzon'da gerçekleşti.

KIZ ÇOCUKLARININ OKULLAŞMA ORANI EN YÜKSEK RİZE'DE

Öğretim yılı ve eğitim seviyesine göre net okullaşma oranı, ortaöğretimde bir önceki yıla göre artış gösterdi. Ortaöğretim seviyesinde net okullaşma oranı 2014-2015 öğretim yılında yüzde 79,4 iken 2015-2016 öğretim yılında yüzde 79,8 oldu. Net okullaşma oranı cinsiyet açısından karşılaştırıldığında cinsiyetler arasında önemli bir farklılığın olmadığı görüldü.

Ortaöğretim seviyesindeki kız çocuklarının net okullaşma oranı 2015-2016 öğretim yılında en yüksek yüzde 97,8 ile Rize oldu. Bu ili yüzde 96,6 ile Isparta ve yüzde 94,8 ile Amasya takip etti. Net okullaşma oranı en düşük il ise yüzde 44,7 ile Muş oldu. Bu ili yüzde 47,6 ile Ağrı ve yüzde 53 ile Bitlis izledi.

Hane halkı işgücü istatistiklerine göre ise 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücü durumu bir önceki yıla göre değişmedi. Geçen yıl işgücüne katılım oranı yüzde 21, istihdam oranı yüzde 18,1 ve işsizlik oranı yüzde 13,9 olarak gerçekleşti.

Cinsiyete göre çocukların işgücüne katılımında ise farklılıklar gözlendi. Erkek çocuklarda işgücüne katılma oranı 2014'te yüzde 29,4 iken 2015 yılında yüzde 28,6’ya düştü. Kız çocuklarında ise bu oran 2014 yılında yüzde 12,1 iken, geçen yıl 0,9 puanlık bir artışla yüzde 13’e yükseldi.

ERKEK ÇOCUKLAR SPORA DAHA ÇOK VAKİT AYIRDI

Zaman kullanım araştırması 2014-2015 sonuçlarına göre de 10-17 yaş grubundaki çocuklar, bir gün içindeki toplam zamanının üçte ikisini temel faaliyetlere (9 saat 39 dakikasını uyku, 3 saat 34 dakikasını eğitim, 2 saat 36 dakikasını yemek gibi), kalan zamanının 2 saat 35 dakikasını televizyon izleme, radyo müzik dinleme, 1 saat 25 dakikasını sosyal yaşam ve eğlence, 1 saat 5 dakikasını hane halkı ve aile bakımı faaliyetlerine ayırdı. Diğer faaliyetler için (ulaşım, hobiler gibi) 1 saatten az zaman kullandı.

Erkek çocukları, hobiler ve oyunlara zamanının 1 saat 5 dakikasını ayırırken, kız çocukları 39 dakikasını ayırdı. Hane halkı ve aile bakımı faaliyetine erkek çocuklar 35 dakika, kız çocukları ise 1 saat 37 dakika zaman harcadı.

Cinsiyetler arasında önemli farklılık gözlenen spor ve doğa sporları faaliyetine kız çocuklar 9 dakika ayırırken, erkek çocuklarda bu süre 38 dakika oldu.

VEFAT NEDENİ EN ÇOK DIŞSAL YARALANMA VE ZEHİRLENME

Ölüm nedenleri istatistiklerine göre, "dışsal yaralanma nedenleri ve zehirlenmeler" sonucunda 1-17 yaş grubunda hayatını kaybeden çocukların sayısı 2014 yılında 2 bin 367 iken, geçen yıl bu sayı bin 909 kişiye düştü. Aynı yaş grubunda 2014'te "Sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları" nedeniyle hayatını kaybeden çocukların sayısı bin 14 iken, 2015 yılında bu sayı 979 oldu.

Trafik karayolu kaza istatistiklerine göre, 2014 yılında meydana gelen trafik kazalarında 391 çocuk yaşamını yitirdi, 51 bin 850 çocuk yaralandı. Kazalarda ölen çocukların yüzde 46,3'ünü 0-9, yüzde 24,8'ini 10-14, yüzde 28,9'unu 15-17 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu.

Bu eğitim sistemi ile çağı yakalayamayız

Türkiye’nin inovasyon, Ar-Ge, matematik ve fende gerilediğini belirten Ali Koç, eğitim sistemini eleştirdi.

Rekabet Kurumu’nda verdiği “Global teknoloji içinde Türkiye’nin yeri” konulu konferans veren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Koç, dünyanın hızla teknoloji yatırımlarına yöneldiğini söyledi. Ali Koç, yenilikçilik (inovasyon) ve Ar-Ge’nin dünyada rekabeti bambaşka noktalara çektiğini, şirketlerin artık yarın ne tür bir rakiple karşılaşacağını bilemez hale geldiğini bildirdi.
Nokia’nın dünya cep telefonu pazarına hakim olduğu dönemde hiç ortada görünmeyen Apple’ın yeni geliştirdiği iPhone telefonuyla bir anda rekabeti alt üst ettiğini anlatan Koç, otel yerine insanların kullanmadıkları evlerini kiraya verdiği, taksi yerine en yakındaki müşteriye kendi arabasıyla ulaşan sistemlerin kurulduğunu vurguladı. Fabrikalarda hızla robotların kullanıldığı bir döneme girildiğini de belirten Koç, bu gelişmelerin Türkiye’yi de etkileyeceğine dikkat çekip şöyle konuştu:

RAKİP HIZLI, BİZ GERİLİYORUZ

“Türkiye inovasyon kapasitesinde 83’üncü sırada. Oysa 5 yıl önce 55’teydik. Geriye gittik. Ar-Ge harcamalarında 5 yıl önce ilk 62 arasındaydık, şimdi 79’a geriledik. Mevcut eğitim sistemiyle çağa ayak uyduramayacağımız görünüyor. 5 yıl önce eğitimde ilk 79’daydık, geçen sene 89’a şimdi 92’ye geriledik. Matematik ve fen eğitiminde 102’nci sıradayız. Oysa 5 yıl önce 74’üncüydük. Bugün ülkemizde tartışılan konulara bakarsak son derece tehlikeli bir durum olduğu açıktır. Ar-Ge harcamalarında ilk defa milli gelirin yüzde 1.01’ine geldik. Ama AB yüzde 2, OECD ülkeleri yüzde 2.4 harcıyor. Biz ilerliyoruz ama rakipler bizden daha hızlı ilerliyorsa geriliyoruz demektir. Veriler de onu gösteriyor. Ülkemizde büyük bir genç nüfus var. Bunun iyi kullanılması hatta tehlikeye dönüşmemesi için istihdam yaratmalıyız.”

DENETİMLERE LİMONLU ELEŞTİRİ

Ali Koç, Rekabet Kurumu’nun başta Koç Holding olmak üzere şirketlere yazdığı cezalarla ilgili üstü örtülü eleştirilerde bulundu. Yatırımların ve yenilikçi buluşların ancak şeffaf, adil, öngörülebilir, bağımsız ve tutarlı bir rekabet ortamıyla mümkün olduğuna işaret eden Koç, hukuk metinlerini yaratmak kadar onları uygulamanın da çok önemli olduğunu söyledi. Koç, rekabet uzmanlarının şirketlerde yaptığı incelemeleri ise limon örneğiyle verirken, “Madalyonun iki yüzü var. Şirketlerimizdeki denetçiler de fabrikayı denetlerken üretim bandının başındaki kişi, ‘limon satmamışsın beni eleştiriyorsun’ diyor. Bu denetimlerde çok şey öğreniyor denetici arkadaşlarımız” dedi.

Umarım Fenerbahçe Kulübü Rekabet Kurumu’na düşmez

2 saatlik konuşma için 500 lira alan Ali Koç, Rekabet Kurulu Başkanı Ömer Torlak’a dönüp “İlk defa konuşmak için para teklifi aldım. Kabul ettim çünkü Rekabet Kurumu’ndan para almak kaç kişiye nasip olur. Sayın başkan, verdiğiniz cezaları kaç konuşmayla çıkarabiliriz” diye sordu. Torlak da Fenerbahçe eski Yönetim Kurulu Üyesi olan Koç’a, “Kuruma 29 yeni uzman aldık. 23’ü Galatasaraylı, 3’ü Fenerbahçeliymiş” dedi. Koç, “Eyvah, umarım Fenerbahçe Rekabet Kurumu’na düşmez” esprisi yaptı. Sözcü

Lisede şok! Öğretmenden bikinili montaj

Bolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde kimya öğretmeni H.K., kız öğrencilerin fotoğraflarının ’kafa’ bölümlerini, photoshopta bikinili kadın fotoğraflarının vücut bölümleriyle birleştirip bunları öğrencilere gönderdiği ve sosyal medyada yaydığı iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında açığa alındı.

Kimya öğretmeni H.K., iddiaya göre derslerine girdiği kız öğrencilerin cep telefonuyla fotoğraflarını çekip, bunları photoshop programı ile bikinili ve erotik kadın fotoğraflarına montajladı. Öğretmen H.K., daha sonra montajlı fotoğrafları, fotoğraflarını çektiği öğrencilere gönderdi, bazılarını da sosyal medyada paylaştı.

Öğretmenin bu şekilde 5-6 kız öğrencinin fotoğrafına montaj yaptığı ileri sürüldü.

Öğrencilerin, aileleriyle polise giderek şikayette bulunması üzerine öğretmen H.K. gözaltına alındı. Öğrencilere espiri yapmak amacıyla fotoğraflarını montajladığını ileri süren H.K., savcılık tarafından serbest bırakıldı.

MİLLİ EĞİTİM İDARİ SORUŞTURMA BAŞLATTI

Durumun yargıya intikal etmesi üzerine olayla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlattı. H.K., soruşturma kapsamında açığa alındı. Okul yönetimi, okulun internet sitesinde ismini idari kadrodan çıkardığı öğretmenle ilgili olayın yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını söyledi.
Öte yandan, öğrencilerin daha sonra öğretmenle ilgili şikayetlerini geri aldığı, ancak soruşturmanın sürdüğü belirtildi. DHA

Cem Uzan'ın açtığı dava reddedildi

Cem Uzan’ın son açtığı 2.5 milyar Euro’luk tazminat talebi reddedildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Cem Uzan tarafından açılan tahkim davasının kazanıldığını duyurdu.


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Cem Uzan’ın İsveç’in başkenti Stockholm’de açtığı 2.5 milyar Euro’luk tazminat davasının sonucuna ilişkin, “Bakanlığımız Cem Uzan tarafından Tahkim’de açılan davayı kazandı” ifadesini kullandı.

HAKLILIĞIMIZI GÖSTERDİK

Karara ilişkin Twitter üzerinden açıklamada bulunan Berat Albayrak, kararın, Türkiye’nin tezlerinin ve Bakanlığın haklılığını bir kez daha gösterdiğine dikkati çekti. Bakan Albayrak, açıklamasında, “Bakanlığımız Cem Uzan tarafından Tahkim’de açılan davayı kazandı. Hakem Heyeti, Cem Uzan’ın 2,5 milyar Euro tazminat talebini reddetti. Kararda emeği geçen tüm arkadaşlarımızı kutluyorum Ülkemizin çıkarlarını her platformda savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 7 Nisan 2014 tarihinde yaptığı bir konuşmasında yeni bir Cem Uzan vakasıyla karşı karşıya olduklarını belirterek, elektrik şirketlerinin imtiyazının sona erdirilmesiyle alakalı Stockholm mahkemelerinde 2.5 milyar Euro’luk yeni bir dava açıldığını bildirmişti. Uzan, ÇEAŞ Kepez hisseleri için tahkime dava açmıştı. Hürriyet

Halit Dumankaya'nın da aralarında bulunduğu 7 kişi tutuklandı

'Paralel yapıya finans sağlama' iddialarıyla yürütülen soruşturma kapsamında tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen aralarında Dumankaya şirketinin murahhas üyesi Halit Dumankaya'nın da bulunduğu 7 kişi tutuklandı. 37 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest kaldı.

HALİT DUMANKAYA 2 AYRI SUÇLAMAYLA TUTUKLANDI

Nöbetçi Anadolu 10. Sulh Ceza Hakimliği'ne tutuklama talebiyle sevk edilen şüphelilerin sorgusu yaklaşık 9 saat sürdü. Hakimlik sorgusunun ardından aralarında Dumankaya şirketin murahhas üyesi Halit Dumankaya'nın bulunduğu 7 kişinin tutuklanmasına karar verdi.
Mahkeme, Halit Dumankaya, Ayhan Büyükkaya, Göksel Işık ve Adem Savaş'ın "suçtan kaynaklı mal varlığını aklama" ve "Terör örgütüne finansman sağlama" gerekçesiyle tutuklanmaları yönünde karar verdi.

3 ŞÜPHELİ BAŞKA SUÇLARDAN TUTUKLANDI

Diğer şüpheliler Mehmet Kızılkaya, Şerif Karaman ve Nihat Kayalıdağ'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçunu işlediğini gösterir banka hesap hareketleri bulunması, adı geçen terör örgütünün yönetici kadrosunda bulunan özellikle Maltepe imamı olarak adlandırılan M.K. ile telefon görüşmelerinin bulunması gibi somut kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmalarına karar verildi.

37 ŞÜPHELİ SERBEST BIRAKILDI

Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen şüphelilerin 37'si ise suçun vasıf ve mahiyeti ile mevcut delil durumu gerekçe gösterilerek, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Serbest bırakılan 37 şüpheli için yurt dışına çıkış yasağı konularak, karakola imza atma yükümlülüğü getirildi.

TOPLAMDA 11 KİŞİ TUTUKLANDI

Soruşturma kapsamında, emniyette ifadeleri tamamlanan 46 kişi sabah saatlerinde adliyeye getirilmiş, Anadolu Örgütlü, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosu'nca ifadeleri alınan 46 kişiden 44'ü tutuklamaya sevk edilirken 2'si serbest kalmıştı. Dün adliyeye sevk edilen 44 kişiden 4'ü "Terör örgütüne finansman sağlamak" ve "Suçtan kaynaklı malvarlığı değerlerini aklamak" suçlarından tutuklanırken, 22'si adli kontrol hükümleri uygulanarak, 18'i ise savcılık sorgularının ardından serbest bırakılmıştı. Böylece soruşturma kapsamında toplamda 11 kişi tutuklanmış oldu.
Dumankaya şirketinin murahhas üyesi Halit Dumankaya’nın ifadesinin detayları ortaya çıktı.

"ÜLKEYİ ÇOK SEVEN BİR AİLEYİZ"

76 yaşındaki Halit Dumankaya’nın 10 yaşından beri çalıştığını belirterek, "Benim şirketime herhangi biri gelirse gelsin, şirketimizde boş çevirmeyiz. Yoğun bir çalışma içerisinde hayatım geçtiği için 3-4 senedir işe günde ya bir saat geliyorum ya da gelmiyorum. Ülkeyi çok seven bir aileyiz. Ülkemize en ufak bir zarar verecek hiçbir kuruma, kişiye, ne yardımda bulunuruz, ne de koruruz. Böyle düzgün bir aile yapımız vardır" dediği öğrenildi.

"MİLLETVEKİLİ OLARAK DEĞİL, HAMAL OLARAK ÇALIŞTIM"

Bir dönem milletvekilliği yaptığını ifade eden Dumankaya, "Vatan, milletin üzerinde hiçbir şey yoktur. Bu yaşta sayın hakim beyin söylediği şeylerle suçlanmak da gerçekten bizi çok büyük rahatsız etmiştir. Bu vatana milletvekilliği yapmış, Türkiye’de meclis tutanakları incelenirse gece gündüz demeden milletvekili olarak değil, hamal olarak çalıştım. Bu milletin refahı için" şeklinde ifade verdiği belirtildi.

"BENİM VE ÇOCUKLARIMIN HİÇBİR SUÇU YOKTUR"

Maliye müfettişlerince şirketin denetlendiğini söylediği öğrenilen Dumankaya’nın "Çocuklarımızın yönettiği şirketimiz Türkiye’nin 500 firmasının ortalarındadır ve inşaat şirketleri içerisinde ilk 3 sıradadır. Ticaret odasının yaptırdığı kariyer değerlendirmesinde de Türkiye’de en güvenilir şirketlerin başındadır. 4 senedir her gün maliye müfettişi şirketimizde oturup denetimlerini yapmaktadır. Bu durum beni çok üzüyor ve kahrediyor. Benim ve çocuklarımın hiçbir suçu yoktur" diye konuştuğu kaydedildi.

"SUÇSUZUM, BERAATIMI İSTİYORUM"

Burs verdiği insanları tanımadığını ifade eden Dumankaya’nın, "Sadece ben kendi maaşımdan Türkiye’de bir çok insana burs veririm. Bize yazdıkları mektupları değerlendirerek, ’Bu fakirdir buna burs verelim’ diye. Burs verdiğim insanların yüzde 90’ını tanımamaktayım. Ama o kişi hangi örgüttendir, hangi cemaatendir ve hangi kişidendir, ailesi terörist midir, bunun incelemesini bizim yapma imkanımız yoktur. Suçsuzum, beraatımı istiyorum. Aleyhime olan hususları kabul etmiyorum" şeklinde savunmasını tamamladığı öğrenildi. DHA

İşçi olarak çalıştığı fabrika kendisinin çıktı

11 yıl önce “İşe Giriş Belgesi” adı altında vekaletname imzalatılan çoban Mehmet Özcan’ın hayatı karardı. Kendi ismine fabrika açılan Özcan, 20 milyon liralık kredi ve vergi borcu ile karşı karşıya kaldı.

Sabah Gazetesi'nden Ali Altundaş'ın haberine göre, Kayseri'nin Akkışla ilçesi Gömürgen köyünde yaşayan Mehmet Özcan (37), 11 yıl önce fabrikada işe girmek istedi. Köylüsü olan Mevlüt Çetinkaya, Kocaeli'nde işyeri açacağını söyleyerek, "Gel burada çalış" dedi. İddiaya göre Özcan'a işe giriş belgesi diye vekâletname imzalatıldı. Bu vekaletname ile Mevlüt Çetinkaya (40), Özcan'ın haberi olmadan onun adına kimyevi maddeler fabrikası kurdu. Mehmet Özcan, 3 yıl boyunca hiçbir şeyden habersiz bu fabrikada işçi olarak çalıştı. Fabrikaya petrol kanununa muhalefet suçu nedeniyle polisin baskın yapması üzerine gözaltına alınan Mehmet Özcan, aslında patron olduğunu anladı.

CEZAEVİNDE YATTI

Yaklaşık bir ay cezaevinde kalan Mehmet Özcan, "Karakola gittiğimizde fabrikanın sahibi olduğumu öğrendim. Bu olay nedeniyle 33 gün cezaevinde yattım" dedi. Cezaevinden çıktıktan sonra Mevlüt Çetinkaya'nın borçları ödememekle tehdit etmesi üzerine fabrikada 4 yıl daha çalıştığını belirten Özcan, "2012'de artık daha fazla dayanamayarak ayrıldım. Mevlüt bana bütün borçları üstlendiğine dair evrak vereceğini söyledi. Ancak vermedi" dedi.

MAAŞINA HACİZ KONULDU

Hakkında petrol kanununa muhalefet suçundan dava açılan ve 5 bin lira adli para cezasına çarptırılan Mehmet Özcan, Kayseri'ye dönerek bir fabrikada işe girdi. Adına kurulan fabrikanın vergi ve kredi borçları nedeniyle bin 300 lira olan maaşının 625 lirasına haciz konulduğunu söyleyen evli ve 2 çocuk babası Özcan, "Ailemi geçindiremiyorum. 20 milyon lirayı ödemeye ömrüm yetmez. Ne yapacağımı bilmiyorum" diye konuştu.

İşe alırken üniversite ayrımı yapılamayacak

Resmi Gazete’de yayımlanan 6701 sayılı kanuna göre işe alımda uzmanlık ve yetkinlik tercihi yapılabilirken, artık “Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ mezunu başvurabilir” denemeyecek.


Habertürk Gazetesi'nin haberine göre, Türkiye İnsan Hakları Kurulu’nun yerini almak üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu oluşturulmasını öngören 6701 sayılı kanun önceki gün Resmi Gazete’de yayımlandı. Kanunda, çalışma yaşamına ilişkin ayrımcılık hususlarında önemli düzenlemelere yer verildi.

Kanunun 6’ncı maddesine göre, işverenler işe eleman alırken, özellikler ve yetkinliğe göre bölüm ayrımı yapabilecek ancak üniversite ayrımı yapamayacak. Örneğin bir pozisyona mühendis alırken, işveren hangi mühendislik bölümlerinin tercih edildiği belirtilebilecek fakat “Sadece İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi mezunları başvurabilir” diyemeyecek. Kanunun “İstihdam ve serbest meslek” başlıklı 6. maddesi, “işverenlerin, iş ya da staj başvurusunda bulunanlar arasında işe başvuru, seçim kriterleri, işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçlerinde” ayrımcılık yapamayacaklarını öngörüyor.

İŞ BAŞVURUSU GEBELİK VE ÇOCUK NEDENİYLE REDDEDİLEMEYECEK

Bu yasak, “İş ilanı, işyeri, çalışma şartları, mesleki rehberlik, mesleki eğitim ve yeniden eğitimin tüm düzeylerine ve türlerine erişim, meslekte yükselme ve mesleki hiyerarşinin tüm düzeylerine erişim” konularını da kapsıyor. İş başvurusunda bulunan kadınlar “Sen gebesin, küçük bebeğin var, bakım gerektiren çocuğun bulunuyor” gibi gerekçelerle geri çevrilemeyecek. Ayrıca özel sektörde serbest mesleğe kabul, ruhsat, kayıt, disiplin gibi konularda ayrımcılık yapılamayacağı da 6’ncı maddede belirtiliyor. Söz konusu ayrımcılık düzenlemesi, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı da kapsıyor.

FARKLI MUAMELE İSTİSNALARI VAR

Kanunda, işverenin işe alım süreciyle ilgili hangi durumlarda ayrımcılık iddiasının ileri sürülemeyeceği hususları da düzenlendi. Bunlar şöyle sıralandı:

-Zorunlu mesleki gerekliliklerin varlığı halinde amaca uygun ve orantılı olan farklı muamele.

-Sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan durumlar.

-Hizmetin zorunlulukları nedeniyle, amaçla orantılı olması şartıyla yaşa dayalı farklı muamele.

-Bir dine ait kurumda, din hizmeti veya o dine ilişkin eğitim ve öğretim vermek üzere sadece o dine mensup kişilerin istihdamı.

İTİRAZ SÜRECİ NASIL İŞLEYECEK?

KURUMA ŞİKÂYET HALİNDE BİLİRKİŞİ GÖREVLENDİRİLECEK

-İş başvurusunda, işe alımda, işte çalışırken ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden kişiler şikâyetçi olabilecek.

-Şikâyet için illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’na başvuracaklar.

-Kurula başvurmadan önce kanuna aykırılığın giderilmesi için işverenden talepte bulunulacak.

-30 gün içerisinde yazılı cevap verilmezse kurula başvuru yapılabilecek.

-Kurul bilirkişi görevlendirerek ve tanık dinleyerek konuyu inceleyebilecek.

-Ayrımcılık yapıldığının tespiti halinde bin liradan 15 bin liraya kadar para cezası verilecek.

-Cezaların 1 ay içinde ödenmesi gerekecek.

CUMHURBAŞKANI VE MECLİS’E RAPOR EDECEK

İdari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, Başbakanlık ile ilişkili bir yapıda olacak Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu, insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapacak. İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele konularında kitle iletişim araçlarını da kullanarak bilgilendirme ve eğitim yoluyla kamuoyunda duyarlılığı geliştirecek. Özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da koruma altına alınan kişilerin bulundukları yerlere haberli veya habersiz düzenli ziyaretler gerçekleştirerek, bu ziyaretlere ilişkin raporları ilgili kurum ve kuruluşlara iletecek. Kurum, Cumhurbaşkanlığı’na, TBMM’ye ve Başbakanlık’a sunulmak üzere, yıllık raporlar hazırlayacak. Kamuoyunu bilgilendirecek düzenli yıllık raporlar dışında, gerek görüldüğünde görev alanına ilişkin özel raporlar yayımlayacak, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği yapacak.

21 Nisan 2016 Perşembe

Kadıköylülerin yüzde 40'ı bu yüzden taşındı

Taşınma Hareketliliği raporuna göre, İstanbul'da bu yılın ilk çeyreğinde taşınma hareketliliği 2015'in son çeyreğine göre yüzde 30 artış gösterdi. Taşınma nedenleri arasında kentsel dönüşüm önemli bir ölçüt olurken, Kadıköy'den taşınanların yüzde 40'ı taşınma nedeni olarak kentsel dönüşümü gösterdi.

TSKB Gayrimenkul Değerleme AŞ'nin desteğiyle Reidin tarafından hazırlanan "İstanbul Taşınma Hareketliliği" 2016 ilk çeyrek raporu açıklandı. Raporun ölçümlenmesinde, İstanbul Evden Eve Nakliyeciler Derneğinin (İSTEEND) Ocak-Mart 2016 döneminde gerçekleştirdiği konut tipli ve İstanbul içi taşımacılık işlemlerinden elde edilen bilgilerden yararlanıldı.

Rapora göre, 2016 yılının ilk çeyreğinde taşınma hareketliliği 2015'in son çeyreğine göre yüzde 30 artış gösterdi. İlk kez açıklanan İstanbul Taşınma Hareketliliği raporunda, İstanbul'da 39 ilçe arasında en fazla göç veren ilçe yüzde 15 ile Kadıköy oldu. Kadıköy'ü yüzde 11'le Maltepe, yüzde 8'le Ataşehir, yüzde 5'le Ümraniye ve yüzde 4'le Kartal izledi. Kadıköy'den yapılan taşınma işlemlerinin yüzde 43'ü yine Kadıköy'e gerçekleşti. Kadıköy'den Ataşehir'e taşınma oranı yüzde 15, Üsküdar'a taşınma oranı ise yüzde 8 olarak gözlemlendi.

39 ilçe arasından en fazla göç alan ilçe yüzde 11 ile Maltepe olurken, Maltepe'nin en fazla göç aldığı ilçe yüzde 59'la yine Maltepe oldu. Maltepe'yi yüzde 7 ile Ataşehir ve Kadıköy izledi. Taşınma nedenleri arasında kentsel dönüşüm önemli bir ölçüt olurken, Kadıköy'den taşınanların yüzde 40'ı taşınma nedeni olarak kentsel dönüşümü gösterdi.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ETKİSİ

Açıklamada görüşlerine yer verilen TSKB Gayrimenkul Değerleme AŞ Genel Müdürü Makbule Yönel Maya, son 14 yıllık süreçte İstanbul'da konut sektörünün ciddi bir dönüşüm geçirdiğini belirterek, gelinen noktada coğrafi koşullar, fiziki mekan ve konum özeliklerinin dışında artık işin bir de sosyal ve ekonomik döngüsünün ele alınması gerektiğini ifade etti. Bu gerekliliğe olan inançla İstanbul Taşınma Hareketliliği endeksinin oluşturulmasına destek verdiklerini dile getiren Maya, şunları kaydetti:

"Verdiğimiz destekten memnuniyet duyuyoruz. Bu endeksin yayınlanmasındaki öncelikli amacımız, hem konut geliştiricileri için hedef kitle analizlerine sayısal verilerle yardımcı olmak hem de bireysel kullanıcıların yer seçim eğilimlerini ve grafiklerini oluşturmaktı. Kentsel dönüşüm çalışmalarının yoğun olduğu yerlerde taşınma hareketliliğin en fazla olduğu bölge olarak İstanbul Anadolu Yakası ve özelikle Kadıköy ilçesi öne çıkıyor. Kadıköy'den 2016 ilk çeyrekte taşınma oranı yüzde 15 iken, aynı ilçe içinde yapılan taşınma işlemlerinin yüzde 43 olduğunu görüyoruz. Bu durum da gerek yeni biten inşaatlarda, gerek kentsel dönüşüm nedeniyle binanın yıkılacak olması nedeniyle yapılan taşınma işlemlerinde ilk tercihin yine aynı bölgede olma eğilimini gösteriyor. Kadıköy dışında Maltepe bölgesindeki taşınma hareketliliğinde de yine kentsel dönüşümün önemli bir etken olduğu ortaya çıkıyor."

Maya, bölgeye yapılan ofis yatırımlarının ve hayata geçen ofis taşınma projelerinin de doğrudan konut yatırımları için Maltepe ilçesini hareketlendirdiğini bildirdi.

'Bebek çiftliği' skandalı

Burası Hindistan'da bir "bebek çiftliği." Bu deyim hastanenin kendi yetkililerine ait. Yaklaşık bin İngiliz Sterlin'i karşılığında hamile kızlar, bebeklerini evlatlık vermeleri için ikna ediliyor.


Hastane bebeklerin, çocuğu olmayan ailelere güvenli bir teslimatla gönderileceğini söylüyor ve bunun güvencesini veriyor. Polisin baskın yaptığı 30 yataklı "bebek çiftliğinde" bir yatakta iki bebeğin yan yana yattığı görülüyor.

Yetkililer kürtaj için giden genç kızların da ikna edilip, istenmeyen bebeklerini vermelerinin sağlandığını söylüyor.

Hürriyet

Davutoğlu'dan AKM açıklaması

Başbakan Ahmet Davutoğlu Kültürel Kalkınma Programı Toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. AKM'yle ilgili bir soruya Davutoğlu, "AKM’yi değerlendirmek lazım. Taksim Meydanı üzerinde 2013’te yaşadığımız olaylara bakarak da ifade ediyorum. İdeolojik görüş ayrılıklarına bakarak değerlendirmemek lazım" dedi.


Başbakan Ahmet Davutoğlu Kültürel Kalkınma Programı Toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı.  İşte Davutoğlu’nun sorulara verdiği cevaplardan ve açıklamalarından satır başları:

Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi ne zaman bitirilecek?

İstanbul sadece bizim değil insanlığın en büyük mirası. İstanbul’u bir taraftan koruyacağız, Tarihi dokuya hiçbir şekilde halel getirilmeyecek. Dikey mimarinin olmaması için her türlü yasal düzenlemeyi yapmaya kararlıyız.

AKM’yi değerlendirmek lazım. Taksim Meydanı üzerinde 2013’te yaşadığımız olaylara bakarak da ifade ediyorum. İdeolojik görüş ayrılıklarına bakarak değerlendirmemek lazım. İstanbul’un güzel bir meydana ihtiyacı var. Ama Taksim ve civarında bunu görmek mümkün değil. Kent bilinciyle buna bakacağız. AKM hem statik problemler yaşanan hem de hukuki sorunlar yaşanan bir konu.

Oraya İstanbul’un ihtiyacı olan büyük bir sanat merkezi yine istişare ederek yapılmasını konuşmak durumundayız. Yeni kutuplaşmalara sebebiyet vermeden hep beraber değerlendirelim. AKM de dahil olmak üzere İstanbul meydanlarının güzelleştirilmesi bir amaç olmalı.

Van'dan İran'a turistik geziler başlayacak

Türkiye ile İran arasında gelişen ticari ilişkiler, komşu ülkeye yaklaşık 300 kilometre sınırı bulunan Van'da turizm alanında da etkisini hissettirmeye başladı.


Türkiye ve İran arasında son dönemde gelişen ticari ilişkiler, turizme de yansıdı. Turizm acenteleri, Van'dan İran'a tur düzenlemek için hazırlık yapmaya başladı.

Dini bayram ve resmi tatil dönemlerinde Van'a akın ederek ekonomiye katkı sağlayan turistlerin kentte daha fazla kalmasını sağlamak amacıyla İran'a giden turizmciler, iki ülke arasında karşılıklı turların düzenlenmesi konusunda anlaştı.

Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Doğu Anadolu Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Engin Pişkin, AA muhabirine, İranlı vatandaşların tatillerini Van'da geçirmelerini sağlamak amacıyla bir tanıtım gezisi düzenlediklerini söyledi.

Yaklaşık 300 kilometre sınırı bulunan komşu ülkeyle son zamanlarda turizm ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda atılan adımların memnuniyet verici olduğunu kaydeden Pişkin, İranlıların da Türk turistleri ağırlamak istediğini belirtti.

"İran'daki tur operatörleri haklı olarak 'Hep İran'dan Türkiye'ye turist geliyor, sizden bize hiç gelmiyor' diye sitemde bulundu." diyen Pişkin, "Biz de bunun üzerine bir tur programı hazırladık. Van'a yakın olan İran'ın Tebriz, Urmiye, Hoy ve Mako kentlerindeki tarihi ve doğal güzelliklerle ilimizin güzellikleri arasında bir köprü kurmayı hedefliyoruz. Bunu Türkiye'deki bütün tur operatörlerine sunmayı düşünüyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor." ifadelerini kullandı.

Pişkin, hazırladıkları gezi programının Türkiye'de bir ilk olacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin hemen hemen her yerinden Van'a direkt uçuş olanağının bu turlar üzerinde etkili olacağını düşünüyorum. Tura gitmek isteyen ziyaretçiler, 6 günlük bir tur kapsamında İran'ın güzelliklerini görme imkanı bulacak. Bu projeden beklentilerimiz çok yüksek. Bugüne kadar hep İran'dan bize misafir geldi, inşallah buradan İran'a çok sayıda ziyaretçi göndereceğiz."

İranlı acente sahibi Sajad Kerimi de yıllardır İran'dan Van'a turist gönderdiklerini anlatarak, artık tersine ziyaretlerin gerçekleşmesi gerektiğini aktardı.

İran'ın tarihi ve doğal güzellikleriyle misafirlerini beklediklerini kaydeden Kerimi, "Bugüne kadar Vanlı turizmcilerle hiçbir sıkıntı yaşamadık. Özellikle nevruz döneminde Van'a çok ziyaretçi gönderdik. İstiyoruz ki hem Van'dan hem de Türkiye'den gelen misafirleri burada ağırlayalım. Onlara ülkemizin tarihi ve doğal güzelliklerini gezdirelim, ikramda bulunalım. Ülkemizin tarihi ve doğal güzelliklerini gezdirelim, ikramda bulunalım." diye konuştu.

Abdullah Gül: Alnıma silah dayadılar

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) kuruluşunun 100. yılı nedeniyle hazırlanan belgeselde geçmiş yıllarda yaşadığı öğrenci kavgalarını anlattı. TRT Belgesel'de bugün başlayacak “Büyük Doğu’nun Atlıları” belgeselinde Gül, üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını söyledi.


Yapımcılığını ve metin yazarlığını gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk’un yaptığı belgeselde, aralarında Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, eski Milli eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, tiyatro sanatçısı Metin Akpınar, gazeteci-yazar Fehmi Koru’nun da bulunduğu siyasetçi, akademisyen ve yazarlar MTTB dönemini anlattı.

‘Kayıp yıllar’

Belgeselde öğrenci olaylarının yaşandığı dönemleri anlatan Abdullah Gül, “Bütün bu kavgadan dolayı neticede maalesef 5 bine yakın üniversite gencinin kayıp edildiği bir ortam… Bu doğrusu bu çok acı. Her zaman ben Cumhurbaşkanı olarak geçmişe baktığımda bu yılları çok acıyla hissederim. Çünkü en çok yaptığımız iş derse gitmekten çok arkadaşlarımızın cenazelerinin kaldırmaktı. Biz kaldırırken diğer grupta aynı şekilde cenazelerini kaldırıyordu. Böyle bir Türkiye idi. Maalesef, kayıp ve üzüntülü yıllar olarak görürüm” diye konuştu.

Üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını belirten Gül, şunları kaydetti: “Türkiye’nin en acılı yılları dediğim gibi üniversiteler işgal ediliyor. Üniversiteye giremiyorsunuz. Alnınıza silahların dayandığı dönemler bütün bu dönemler bu hepimize olmuştur. Benim de kantinde kıstırılıp alnıma silahların dayandığı dönemler arkadaşlarımızın halk mahkemeleri adı altında tırnaklarının söküldüğü dönemler… Bütün bunları acıyla doğrusu hissettiğimiz Türkiye’nin kayıp yılları olarak görüyorum. Bunun acısı bunu yapanlarda bunu yurtseverlik adına yapıyorlardı. Onlar şahsi çıkarları içerisinde değillerdi. Böyle bir gençlik vardı o zaman. Buna tabi ki her zaman dua ederiz o gün hayatını kaybeden arkadaşlarımızdan birisi çok rahat olabilirdik. Kaderimiz bizim böyle çizilmiş.” Öğrenciyken kendisine dava adamı olmayı hedef seçtiğini belirten Gül’ün anlatımları şöyle devam ediyor:

“O zamanki dönemlere bakarsanız, özellikle 1960’dan sonra Türkiye’de çok yoğun bir sol propaganda başlamıştı... Sol akım gelişiyordu. Bu akımlar öyle bir hale geldi ki diğer bütün düşünceleri adeta bastırıp onları hem düşüncelerini empoze hem de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan ve fiili güç kullanan bir hale gelmişti. Şimdi böyle bir ortamda Milli Türk Talebe Birliği gerçekten büyük bir sığınak ve ocak oldu. Demin söylediği gibi milliyetçi mukaddesatçı olarak tarif edilen daha geniş anlamıyla vatansever, dini inançları güçlü, muhafazakâr, kendi geleneklerine, kendi tarih şuuru bilinci içerisinde olan, kendi değerlerine her zaman önem veren bir üniversite gençliğinin bir araya geldiği bir topluluktu... Hepimizin kendimize biçtiği şey, dava adamı olmaktı. Davamızda ülkemizi mutlu, güçlü ve özgür kendi düşüncelerimizin en güzel şekilde yaşayabilir bir ortam.”
MTTB’de İcra Kurulu üyeliği, Tiyatro ve sinema Müdürlüğü görevlerinde de bulunan Abdullah Gül öğrenci lideri olarak Çanakkale Yürüyüşleri de tertip etti. MİLLİYET

Kızına tecavüz eden gencin ellerini kesti!

Hindistan'da bir adam 7 aylık kızına tecavüz ettiği iddia edilen genci feci şekilde dövüp, ellerini kesti.

Hindistan'da bir baba kızına tecavüz ettiğini iddia ettiği 17 yaşındaki gencin ellerini kesti.

Daily Mail'in haberine göre Hindistan  Pencap eyaletinin Bathinda bölgesindeki Kotli Ablu köyünde Nisan 2014'te yaşanan olayda, o tarihte 14 yaşında olan tecavüz zanlısı Parminder Singh,  Paramjit Singh'in 7 aylık bebeğine tecavüz etti.

Korkunç olayın ardından Bathinda mahkemesinde davanın duruşması görüldü. Mahkemeye tecavüz kurbanı küçük kızın babası Paramjit Singh (25) ile tecavüz zanlısı Parminder Sing katıldı.
Paramjit, kızına tecavüz eden Parminder ile uzlaşmaya varmak istediğini, kendisini motosikletiyle köye kadar götürebileceğini söyledi.

Yol üzerindeki Jhumba köyüne vardıklarında baba Paramjit, 17 yaşındaki genci motosikletten indirerek bir ağaca bağladı. Parminder'i feci şekilde döven baba, daha sonra gencin her iki elini de bileklerinden kesti. Olayı görüp polise haber veren köylüler, Parminder'i ve kesik ellerini alarak Bathinda'da bulunan hastaneye getirdi.

Doktor Ajay Gupta, Parminder'in sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu söyledi. Olaydan sonra kaçan Paramjit Singh polis tarafından yakalandı. Genç adam sorgusunda olayı planladığını yanında ip ve kesici bir alet getirdiğini itiraf etti.Hürriyet



5 yıl alınmayan borç silinecek!

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’nin yayımladığı yeni tebliğle tahsil edilmeyen kamu alacakları için zaman aşımı süresi 5 yıl olarak belirlendi. Bu süre boyunca ödenmeyen tüm borçlar silinecek

Kamu alacaklarıyla ilgili Maliye Bakanlığı önemli bir yenilik yaptı. Sabah Gazetesi'nden Faruk Erdem konuyu köşesine taşıdı.

İşte o yazı:

Özellikle şirketler ve borçlu vatandaşlar için avantajlı düzenlemeler Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yeni düzenlemeler Gelir İdaresi Başkanlığı'nın, "Tahsilat Genel Tebliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ"i ile geldi. Tebliğde birçok detay bulunuyor. Size özet olarak bazı bilgileri aktarmak istiyorum. En önemli değişikliklerden biri şu; kamu alacağı, vadesinin olduğu takvim yılından sonraki yıldan itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zaman aşımına uğrayacak. Yani vadesi 2016 içinde dolacak bir alacak için zaman aşımı süresi 2017'den itibaren 5 yıl olarak düzenlenecek. Bu süre içinde devlet alacağını tahsil edemezse borç ortadan kalkacak. Böylece kamu, kendine de süre sınırı koymuş oluyor. Tahsilat için 5 yıl süre tanınıyor.

İFLAS 'TA 20, ADLİ CEZADA 10 YIL

Borçlunun iflası söz konusu olduğunda ise zaman aşımı süresi değişiyor. Mallar tasfiye edilmesine rağmen kamu alacağı tahsil edilemezse borç için aciz vesikası düzenleniyor. Bu vesika genel olarak borçlunun bu miktarı ödeyecek bir malının ya da varlığının olmadığını gösteren belgeden oluşuyor. Burada kamu alacağı için zaman aşımı süresi belgenin düzenlenmesinden sonraki 20 yıl olarak belirlenmiş. Adli para cezalarında ise zaman aşımı süresi 10 yıl olarak uygulanıyor. Adli para cezasına çarptırılan kişinin yaşı da bazı indirimler sağlıyor. Ayrıca bu cezaların zaman aşımının tayininde mahkeme kararının kesinleştiği gün esas alınıyor.

DİKKAT! 1 LİRA BİLE BOZAR!

Zaman aşımında önemli bir uyarı yapalım. Tahsil edilmeme durumu borcun tamamı için geçerli değil. 5 yıl içinde 1 liralık bile bir tahsilat olsa, zaman aşımı yeniden başlatılıyor. Özellikle vergi alacaklarında bu durum sıkça karşımıza çıkıyor.

HİLELİ İFLASTA FARKLI UYGULAMA

Tebliğin dördüncü maddesinde özel bir durum tarif ediliyor. Borçlunun yabancı memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekenin tasfiyesi dolayısıyla zaman aşımının işlememesi halinde 5 yıllık süre, sebeplerin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlıyor. Burada da yine 5 yıllık süre dikkate alınıyor fakat başlangıç tarihi değiştiriliyor.

İFLAS ERTELEMEDE YENİ DURUM

İflas erteleme kararı çıktıktan sonra borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamıyor. Daha önce başlamış takipler de duruyor. Bu durumda yeni tebliğe göre kamu alacaklarına ilişkin zaman aşımı, iflas erteleme süresince işlemiyor.

İDARİ CEZA VE SGK'YA 10 YIL

İdari para cezalarında 5 yıllık süre uygulanmıyor. Burada tebliğ özel kanunlara ve Kabahatler Kanunu'na atıfta bulunuyor. İdari para cezalarındaki zaman aşımı ise 10 yıl olarak belirleniyor. Örneğin SGK'ca kesilen idari para cezaları için 10 yıllık zaman aşımı uygulanıyor.

İSTEYEN ÖDEYEBİLİR

Zaman aşımından sonra mükellef, bu parayı ödemek isterse tebliğ buna da izin veriyor. Yani vatandaş isterse borcunu silinmesine rağmen ödeyebilecek. Bunun önünde bir engel bulunmuyor.

Dayakçı annenin kimliği ortaya çıktı

Mersin'de kızına şiddet uygulayan annenin, eşi Hasan Tayfun Çekmegeli'nden boşanan 36 yaşındaki Özbekistanlı G.I. olduğu ortaya çıktı. Özbek anne, 3 yaşındaki kızı Tuanna'ya uyguladığı şiddetten dolayı 5 yıl hapis istemiyle önümüzdeki ay hakim karşısına çıkacak.

Pazartesi günü 'Mersin'de öz anne dehşeti' başlığıyla sosyal medyada yayınlanan ve büyük tepki çeken anne G.I., iddiaya göre geçen yıl aralık ayında kızı Tuanna'yı dövdü. Kuzeni de bunu cep telefonuyla görüntüleyip, o dönem kadının ayrı yaşadığı eşi 30 yaşındaki Hasan Tayfun Çekmegeli'ye gösterdi.

Eşinin öz kızına tokat atıp ayağı ile karnına bastırarak hakaretler ettiğini görünce şoke olan Hasan Tayfun Çekmegeli, görüntülerle birlikte Mersin 4'üncü Aile Mahkemesi'ne boşanma davası açtı. Mahkeme, çifti tek celsede boşayıp Tuanna'nın velayetini de babaya verdi. Çekmegeli, aynı görüntülerle G.I. hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda da bulundu.

2 DAKİKA 46 SANİYE SÜRDÜ

Görüntüleri inceleyen Mersin Aile İçi Şiddet Suçları Soruşturma Bürosu, G.I. hakkında başlattığı soruşturma sonunda 'Tehdit, hakaret, basit yaralama' suçlarından 5 yıl ağır hapis istemiyle iddianame hazırladı. Mersin 15'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde kabul edilen iddianamede minik Tuanna'nın gördüğü şiddet şöyle anlatıldı:

"Şüphelinin, mağdurun öz annesi olduğu, suç tarihinde şüphelinin sobayı yakmaya çalıştığı sırada mağdurun ağlamasına kızarak 'S.k.r git ağzına s.çt.mın çocuğu' diyerek hakaret ettiği, beddua içerikli sözler söylediği, sol eliyle önce mağdurun yüzüne, sonra poposuna vurduğu, sağ eliyle yüzüne vurduğu, mağduru iki eliyle iteklediği, sırt üstü yere düşen mağdurun üzerine sağ ayağıyla bastırarak "seni öldürmem lazım.., seni deli edeceğim" diyerek tehdit içeren sözler söylediği, eline aldığı bir nesne ile mağdura vurduğu, yüz üstü yere doğru attığı, kızıp bağırıp çağırdığı , vurmaya ve mağduru silkelemeye devam ettiği, olayın görüntülerinin kayda alındığı 2 dakika 46 saniyelik zaman diliminde gerçekleştiği."

Özbek anne, önümüzdeki ay Mersin 15'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. DHA