6 Mayıs 2016 Cuma

Ahmet Davutoğlu'nun kullandığı 'Refik' kelimesi ne demek?

Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı konuşma esnasında ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ demişler; sözü büyük yankı uyandırdı. Peki Refik ne demek? Başbakan bu sözü kime ithafen söyledi. Başbakan'ın ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ sözü ne anlama geliyor. 


Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasında geçen Refik olmak tabiri, birçok kişinin aklında soru işareti yarattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklama esnasında kullandığı refik kelimesi ile gündeme oturdu. Peki Başbakan'ın kullandığı refik kelimesi hangi anlama geliyor?

REFİK OLMAK NE DEMEKTİR?

Açıklamada cümle içerisinde kullandığı "refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım" ve "AK Parti'nin devamı için refik değişmesi için genel başkanın değişmesi kararı bende hasıl oldu" sözleri dinleyenlerin kafasında soru işareti oluşturdu.

Kelime, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre, ilk anlamı bakımından arkadaş ve dost ifadesini vermektedir. İkinci anlamı ise, eş, koca ve zevç manasına gelmektedir. Kuran-ı Kerim'de Nisâ suresi içerisinde de geçen kelime, mealen şu şekilde buyrulmuştur:

Kim Allahü teâlâya ve Resûl'e itâat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda, ihsânlarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdir. Bunlar ne güzel refiktirler. (Nisâ sûresi: 69) Aynı zamanda Hadis-i şeriflerde de kullanılan terim, dini kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır:

Önce refîk sonra yol. (Şâh-ı Nakşibend) Yâ Rab! Kabrimi Ravda-i Cennet et, Yalnız bırakma, refîkim rahmet et. (M. Sıddîk Gümüş)

Allahü teâlâ refîktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini yumuşak davranana ihsân eder. (Hadîs-i şerîf-Müslim)

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB'ye rest: Biz yolumuza siz yolunuza...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ayrılmasından sonra göç ve vize anlaşmaları konusunda işbirliği çağrısı yapan Avrupa Birliği'ne sert yanıt verdi: Kusura bakma biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git!


Eyüp Belediyesi hizmet binası ve toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize konusuna değinerek AB'ye sert çıktı:

"Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destekçilerinin saldırısı altındayken, şu anda AB vize için 'Terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz' diyor. Siz önce AB Konseyi önünde çadır kuranlara karşı zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Onlara çadır kurduracaksınız, demokrasi için olduğunu söyleyeceksin; bize de vizeyi kaldıracağım şartı şu. Biz yolumuza gidiyoruz, siz de yolunuza gidin. Kiminle anlaşabiliyorsan onla anlaş."

AB ÇAĞRIDA BULUNMUŞTU

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Haber, düzenlenen bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Davutoğlu hükümetiyle iyi bir işbirliğimiz vardı, mülteci anlaşması bu hükümetin önerdiği bir girişimdi" şeklinde konuşmuştu. Haber, "Bu anlaşmayı tamamına erdirebilmek için teknik konularda devamlılığın yanı sıra, kriterlerin yerine getirilmesi için de gönüllü olunmasına ihtiyaç duyulmaktadır" açıklamasını yapmıştı. Hürriyet

Google'da herkes 'refik'i aradı

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.

DAVUTOĞLU DÜN NE DEMİŞTİ?
Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi, refik (arkadaş) olma özelliğiyle bağdaştıramadım, bağdaştıramam.


Can Dündar'dan saldırı sonrası ilk açıklama

Can Dündar, kendisine yapılan saldırı girişiminden sonra açıklama yaptı


Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, saldırının bir gözdağı olduğunu söyledi. Dündar, saldırı girişimi sonrası yaptığı kısa açıklamada, "İyiyim bende bir şey yok. Mahkeme ara vermişti. Çıktığımızda böyle bir saldırı gerçekleşti. Nedir bilmiyorum. Sadece silahını bana yönelttiğini gördüm" diye konuştu.  Saldırının doğrudan kendisine yönelik olduğunu ve saldırganı gördüğünü belirten Dündar, "Kim olduğunu bilmiyoruz sadece kimlerin hedef gösterdiğini biliyoruz. Kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz" dedi.




Can Dündar'a ateş etti muhabiri vurdu

Can Dündara'a Çağlayan Adliyesi'nde düzenlenen silahlı saldırıda NTV muhabiri Yağız Şenkal yaralandı.


O anlara tanıklık eden ve kendisi de seken kurşunlardan yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal şunları söyledi:

Saldırgan gözaltında, Can Dündar adliyeye girdi ben de ambulans bekliyorum. Can Dündar’ın yanına birisi yaklaştı. Bir şeyler söyleyip ateş etti. O sırada seken kurşunlardan biri bana, bacağıma geldi.Şimdi ambulans geldi arkadaşlar beni tedavi ediyorlar. DHA






Can Dündar'a silahlı saldırı

MİT TIR'ları davasında kapsamında Çağlayan Adliyesi'nde bulunan Can Dündar'a silahlı saldırı girişiminde bulunuldu. Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı. Saldırgan gözaltında. Can Dündar'a silahlı saldırı gerçekleştiren kişinin Murat Şahin adlı kişi olduğu öğrenildi.


MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti. Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.

KİMLİK İDDİASI

Can Dündar'a saldıran kişinin üzerinden 1976 Sivas doğumlu kimlik çıkan Murat Şahin olduğu ortaya çıktı. Görgü tanıkları aldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi

300 bin kişiye iş

Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, esnek çalışmayı düzenleyen yeni İş Kanunu’nun köle tasarısı olmadığını belirterek kayıtdışını kayıtaltına alarak özel istihdam bürolarından iş sağlayarak 300 bin kişiye yeni istihdam yaratacaklarını söyledi.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İş Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili detayları paylaştı. Düzenlemenin sendikaların nitelendirdiği gibi “köle tasarısı” olmadığını savunan Soylu, “Bu, Türkiye’de belki de ancak 250 bin kişiye, 300 bin kişiye yeni bir iş kapısı açacaktır.
Doğum yapan yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın öneceki akşamki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Soylu, merdiven altında, kayıtdışı çalışan insanları kayıt içine almak için böyle bir yasa tasarısı ortaya çıktığını dile getirdi. Soylu “Bugün hangi kadın evinde bir metal işiyle uğraşırken veya bir örgü işiyle uğraşırken veya bir kutu yapımı işiyle uğraşırken bir sosyal güvenlik sistemi içerisindedir? Bugün hiçbirisinin sosyal güvenlik sistemi yok” dedi.

GEÇİCİ DAİMİ İŞÇİ OLABİLİR Mİ

Soylu, bu düzenlemenin iş hayatında önemli bir süreci gerçekleştirecek anlayışı ortaya koyacağını vurgulayarak, “Kayıtdışı istihdam alanındaki tabloyu, bu tasarıyla istihdama döndürmeye çalışıyoruz. Bu tasarı, Türkiye’de 250-300 bin kişiye yeni bir iş kapısı, istihdam kapısı açacaktır” diye konuştu. “Kadınların sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumla ilgili borçlanma gerçekleştirilebilir mi?” diye sorulduğunu ifade eden Soylu, “Bu yapılabilir ama aktüel dengemizi alt üst eder. Bunu yaptığımız andan itibaren, gelir-gider dengemizi yürütebilme kabiliyetine sahip olamayız. Eğer kadın doğum borçlanmasını, sigorta başlangıç tarihinden önceye çektiğimiz andan itibaren, bu, sigorta sistemi açısından sürdürülebilir olmayacaktır” ifadesini kullandı.

DOĞUM YAPAN KADIN YERİNE 

Kadınlarla ilgili yapılan eleştiriyi son derece yanlış bulduğunu söyleyen Soylu “Son çıkardığımız kanunda, bir kadın doğum yaptığı zaman iki ay, dört ay, altı ay ve altı yaşına kadar, çocuğu okula gidene kadar bir şekilde yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip. Yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip olduğu zaman, işvereni ile, işyeri ile çalışan kadın arasında bir problem oluşabilir. Tam da bunu tahkim eden, orada onun daimî işçiliğini daimî kılan bir anlayıştır bu. Onun yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak ve orada doğum yapan ve doğum yapması sebebiyle de hem iki ay izin alan hem de yarı zamanlı çalışma hakkı bulunan kadının da iş akdiyle ilgili herhangi bir problem ortaya çıkmayacak” dedi.

Geçici daimi olmayacak

En önem verdikleri meselenin “Acaba geçici işçi olarak bir yere giren bir kişi muvazaayla daimî bir işçi olabilir mi?” olduğunu kaydeden Soylu yasada en az 50 adet tedbirle bunun önünü kestiklerini belirtti. Soylu şöyle devam etti: “Mümkün değil, bir hareket kabiliyeti söz konusu değildir. İşveren de bundan taraftır, işçi de bundan taraftır. İnsan geçici işçi olarak girer, ondan sonra başka bir iş yerinde çalışır, bu bir istihdam açma kanalıdır ve bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla beraber buluşturma anlayışının kendisidir. Geçici işçiliğin daimî işçiliğe daimî işçiymiş gibi, daimî işçinin yerine oluşmasına imkân vermeyecek bir düzenleme ortaya koyduk. Geçici işçiyse o, süresi içerisinde geçici işçi olarak kalır, daimî işçi de daimî işçiliğini devam ettirir.”

Sigortalıda mevsimsel düşüş

Bakan Soylu 2015 Aralık ayında 12 milyon 794 bin toplam 4/A sigortalı olduğunu belirterek “2016 Ocakta 12 milyon 480 bin, 2016 Şubatta 12 milyon 495 bin, 2016 Martta 12 milyon 570 bin. Aralık, ocak, şubat ve mart aylarında her yıl mevsimsel bir düşüş söz konusudur özellikle çalışanlarda yani bu, 2015, 2014, 2013’te de aynısıdır. Bizim 4/A’lı sigortalı sayımız özellikle 2002, 2003’ten itibaren merdiven şeklinde çıkar yani kasım ve aralık aylarında en yükseğe vurur, aralık ayından sonra da ocak ayından itibaren de tam anlamıyla, geçen seneki ulaştığı noktadan 250 bin, 300 bin, 350 bin yukarıdan başlar” dedi. Hürriyet

Sosyal medyada günün konusu 'eşcinsel hastasıyla dalga geçen doktor'

Ankaralı jinekolog doktor Cüneyt Genç'in Facebook'ta, eşcinsel erkek bir hastasıyla ilgili yaptığı paylaşım bugün, Ekşi Sözlük'te ve Twitter'da günün konusu oldu. hurriyet.com.tr olarak görüşünü almak istediğimiz Genç'in internet sitesinde yer alan numaralardan yaptığımız aramalar ise sonuç vermedi.

Genç'in daha sonra sildiği paylaşımda, muayenehanesine gelen hastanın haberi olmadan çekilmiş fotoğrafının üzerinde, "Bana ne ben de Cüneyt'e muayene olmak istiyorum" yazıyor.

Genç'in tepki toplayan paylaşımına dikkat çeken ve sosyal medyanın gündemine taşıyan ise Twitter kullanıcısı @myriamonde'un "Merhaba, ben Cüneyt Genç. Bir insanın muayene olmak için beni seçme bahtsızlığına düşmesini caps yaparak kutluyorum" tweet'i oldu.

Cüneyt Genç'in internet sitesindeki hakkımızda kısmından bir görsel de paylaşan @myriamonde'un tweet'ine çok sayıda cevap geldi.

Genç'in sosyal medya hesaplarını tarayan başka kullanıcılar, çok sayıda farklı paylaşımın ekran görüntülerini alarak eleştirilerini sürdürdü.

Konu "eşcinsel hastasıyla dalga geçen doktor" başlığıyla Ekşi Sözlük'te de günün en çok konuşulan meselelerinden biri oldu.

Tweet'lerde ve Ekşi Sözlük entry'lerinde kullanıcıların çoğu, doktorun tavrını homofobik bularak eleştirdi.

Paylaşımın "Hipokrat yemininin hiçe sayılması" olduğunu savunan çok sayıda kullanıcı, Genç'in cezalandırılması amacıyla, Sağlık Bakanlığı'na ve Ankara Tabip Odası'na sunulacak dilekçe örnekleri paylaştı. Öte yandan yine hem Twitter ve Facebook'ta hem de Ekşi Sözlük'te, Genç'in haklı olduğunu savunan çok sayıda mesaj da geldi. Genç'e destek yorumlarında özellikle "eşcinsel bir erkeğin neden jinekoloğa gittiği" ve Genç'e gelen tepkilerin bir "sindirme kampanyası" olduğu yönünde ifadeler dikkat çekti.

Bu arada Genç de yaşanan tartışma üzerine Facebook sayfasından söz konusu fotoğrafı kaldırıp aşağıdaki iletiyi yazdı:

Facebook ne düşünüyorsun diye soruyor, Türkiye'de gördüğümün çok üzerinde eşcinsel olduğunu ve bunları onaylayan, sempati duyan, pozitif ayrımcılığı hakkettiklerine inanan insanlar olduğunu düşünüyorum. Ve tüm bu insanların eşcinsel sevicilik maskesi altında pozitif ayrımcılık istediklerini düşünüyorum. Şimdilik eşcinsel paylaşımını kaldırdım. O da ben rahatsız olduğum için değil beni seven, anlayan ve düşünen arkadaşlarım aleyhime başlatılan kampanyadan rahatsız olup beni korumak için gereksiz bir çaba içine girmelerini istemiyorum. En çok güldüğüm de Ulusal Af Örgütünden aradılar abi. Ben de affettim onları. İlerleyen süreçte bu tercihteki arkadaşların tavrına bakarak onlara pozitif ayrımcılığın en güzel örneklerini sunmaktan geri kalmayacağım. Ne çirkefmişsiniz be.

(cnntürk.com.tr)

'İdam kararını veren hakim tir tir titriyordu'

Denizlerin idam kararını veren Ali Elverdi’yi 21 Mayıs 1963’te sorguya alan askerler arasında olduğunu anlatan Zihni Çetiner, "Alın bunu siz sorgulayın dediler. Tir tir titriyordu. İnsanoğlunun böyle namert olduğunu o olayla görmüş oldum. Biz, Ali Elverdi’yi halledemedik ama Ali Elverdi benim üç arkadaşımı halletti” dedi.


1968 kuşağının devrimci gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmesinin 44. yılında Deniz Gezmiş hakkında ilginç anektodları yakın arkadaşı Zihni Çetiner anlattı.

Deniz Gezmiş ile İstanbul Üniversitesinde tanıştıklarını söyleyen Çetiner, “Benim tanıdığım Deniz Gezmiş, inançlarını bilinçli şekilde hayata geçirmek isteyen, bu nedenle namluya sürülmüş her an patlamaya hazır bir mermiydi. İnandığı şeyler için hiçbir şeyi kendisine dert edinmez, önüne çıkan her engeli aşmak için boyu ve yürüyüşü ile uygun şekilde hareket ederdi. Emperyalizmi mağlup eden Che Guevera ve Fidel Castro ikilisi, Deniz’in mücadelesinin temsiliydi. Bu temsili örnek alarak aynı hareketi uygulamak istedi. Ama beceremedi, hayatıyla ödedi.“

İDAM EDİLMEDEN ÖNCE FİLİSTİN’E GİTMEK İSTEDİ

Deniz Gezmiş’in idam edilmeden önce kendisini Filistin’e götürmesini istediğini ifade eden Çetiner, şunları söyledi:

“DÖP’lü arkadaşlarını dağa çıkmayı önerdiğinde reddedince, ‘Beni Zihni’ye söyleyin, Filistin’e götürsün’ önerisinde bulundu. Bende ‘götürmem’ dedim ve olay kapandı, gitmedi. Yaşlandıkça hayat bize bazı şeylerin sorumluluğunu daha çok hissettirdi. Her 6 Mayıs’ta Deniz’i hatırladığımız için bir gün kendimle hesaplaştım. Acaba ben Deniz’in isteğini yerine getirseydim, onu Antakya üzerinden Filistin’e götürseydim, acaba ‘Deniz Gezmiş bugün yaşar mıydı’ dedim. Bunu sonra birçok arkadaşa sordum. Onlar da gitseydi tekrar geri gelirdi dediler. Gelirdi.”

“İDAMA İMZA ATAN ALİ ELVERDİ TİR TİR TİTREDİ”

21 Mayıs 1963’te ihtilal teşebbüsünde bulunulduğu esnada arkadaşlarının idam kararını veren Ali Elverdi’yi sorguya alan askerler arasında olduğunu anlatan Çetiner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Alın bunu siz sorgulayın dedi, biz biraz sorguladık. Başına bir nöbetçi diktik, bıraktık gittik. Ama tir tir titriyordu, ölüm korkusu yaşıyordu o an. Bu ölüm korkusunu yaşayan adam güç eline gelince, iktidar koltuğunda üç gencin idamına imza atarken elleri titremedi. Asılırken de panayıra gelir gibi gelip ipte onların dar ağacında asılışını seyretti. İnsanoğlunun böyle namert olduğunu o olayla görmüş oldum. Biz, Ali Elverdi’yi halledemedik ama Ali Elverdi benim üç arkadaşımı halletti.”


“TARİH HAKLARINI TESLİM EDER”

İdam edilmelerinin hukuka uygun olmadığını ifade eden Çeliker, şunları söyledi: “Deniz Gezmişlerin elinde ne ihtilal yapacak silah gücü ne de insan gücü vardı. Dolayısıyla maddi unsurları olmayan bir suçtan idam edildiler. Hukuk da katledildi kendileri de katledildi. Bu cinayetin sorumluları pişman olsalar dahi özür dileyecek durumda değil. Tarih bu gençlerin haklarını mutlak suretle teslim eder. Asanlar unutuldu, asılanlar hâlâ 6 Mayıs’ta Türkiye’nin her tarafında yaşıyor. Halkımızın gönlündedir, kara kaplı defterin idam sayfasında değiller.” Hürriyet


Gaziantep'te barakada yangın: 7 ölü

Gaziantep'te Taşlıca Mahallesi'nde bir barakada sabaha karşı çıkan yangında, baba ile yaşları 2 ile 15 arasında değişen 6 çocuğu yanarak yaşamını yitirdi.

Yangın, sabaha karşı saat 03.30 sıralarında Taşlıca Mahallesi 7 Nolu Sokak üzerinde bulunan, Bakır ailesinin yaşadığı barakada meydana geldi.

Aslen Muşlu olan ve yıllardır Taşlıca Mahallesi’ndeki arazilerinde sahibi oldukları büyükbaş hayvanları otlatıp, hurda toplayarak geçimini sağlayıp, arazideki tek katlı barakada yaşayan 70 yaşındaki Mehmet Emin Bakır, 56 yaşındaki eşi Naciye Bakır ile 6 çocuğu gece uykuya daldı. Sabaha karşı Bakır ailesinin yaşadığı barakadan alevler yükseldiğini gören çevredeki fabrika ve besihanelerin bekçileri, durumu telefonla polis ve itfaiye ekiplerine bildirdi.

İhbar üzerine olay yerine sevk edilen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı ekipler, yangını söndürdü.              

BABA VE 6 ÇOCUĞU ÖLDÜ

Yangında, evde uyuyan Mehmet Emin Bakır ve ve çocukları Mücahit (12), Dilahan (8), Halime (6), Büşra (5), Emine (4), Sacettin (2), yangında sızan dumandan zehirlenerek, hayatını kaybetti.

Olay yerine gelen itfaiye ekipleri,yangını söndürünce baba Mehmet Ekin Bakır ve çocuğunun cansız bedenine ulaştı.

BEBEĞİNİ EMZİRMEK İÇİN UYANAN ANNE KURTULDU

2 yaşındaki bebeğini emzirmek için gece uyanan anne Naciye Bakır ise dumanı fark edince ne olduğuna bakmak için dışarı çıktı evlerinin yandığını anlayınca yardım istemek için komşularına giden kadın döndüğünde ise alevlerin tamamen sardığını gördüğünü söyledi.

ANNE ŞOKA GİRDİ

Hastanede tedavisi tamamlanan ve ifadesine başvurulacak olan Naciye Bakır ise eşi ve 6 çocuğunu kaybetmenin şokunu üzerinden atamadı. Hastane bahçesinde çocuklarının ismini sayıklayarak ’öldü’ diye gözyaşı döken acılı kadını, sağlık görevlileri teselli etmeye çalıştı.

Ölümü ile yakınlarını yasa boğan Mehmet Emin Bakır ile 6 çocuğu, otopsilerinin tamamlanmasının ardından toprağa verilecek.

YANGINA MUM NEDEN OLDU İDDİASI

Büyükbaş hayvanlarını otlatan ve çevredeki atık ve hurdaları toplayarak geçimini sağlayan Bakır ailesinin tavanı kamış, tahta ve kartonlarla kapatılmış olan barakada elektriksiz yaşadığı ve jeneratör kullanarak enerji sağladıkları belirlendi. İddiaya göre, dün gece aile fertleri bulundukları tek odalı barakayı aydınlatmak için mum yaktı ve ardından uykuya daldı. Gece mumun devrilmesiyle başlayan yangın, kısa sürede tüm barakayı sararak 7 kişinin ölümüne neden oldu. Yangının çıkış nedeninin itfaiye ekiplerinin yapacağı inceleme ile netlik kazanacağı bildirildi. (Hasan KIRMIZITAŞ- Metin Faruk TAMER/ GAZİANTEP - DHA)



İzmir'de 17 kilometrelik laiklik zinciri

İzmir'de, Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı ’Laiklik anayasada olmamalı’ diyen TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın sözlerine tepki olarak 17 kilometrelik İzmir Körfezi boyunca ’Laiklik için insan zinciri’ oluşturdu.


CHP İzmir İl Başkanlığı, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın laiklik ile ilgili açıklamalarını, ’Laiklik için insan zinciri’ oluşturarak protesto etti. Saat 21.00 sıralarında Güzelbahçe Sahili’nden başlayan, Mavişehir Sahili’ne kadar devam eden 17 kilometrelik alanda vatandaşlar el ele tutuştu. Eyleme CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir milletvekilleri, CHP’li ilçe belediye başkanları zincirin Gündoğdu Meydanı’ndaki halkasından katıldı. Çok sayıda sendika, sivil toplum kuruluşu ve İzmirli taraftar guruplarının destek verdiği eyleme katılan vatandaşlar 5 dakika boyunca ’Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganları attı, ellerinde ’El ele ver, laikliğe sahip çık’ yazılı dövizler taşıdı.

Eylemde konuşan CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, "İzmir bugün tarihi bir gün yaşıyor. Son günlerde laikliğe karşı olan saldırıları protesto etmek için bütün körfezde el ele bir laiklik zinciri oluşturduk. İzmir’in en uç ilçesi olan Çeşme’den başlayan, Urla, Güzelbahçe, Üçkuyular, Narlıdere, Bayraklı ve Karşıyaka’ya kadar uzanan bir zincir oluşturduk. Anayasadan laikliğin çıkartılmasını isteyen Meclis Başkanı’na karşı hala devam eden laikliği dinsizlik olarak yorumlayan, cumhuriyeti kuranları dinsizlikle suçlayan, özellikle meclis başkanı olmak üzere bu süreçte laikliği yok etmeye çalışan, Atatürk devrimlerini yok etmeye çalışan AKP hükümetine karşı yapılmış bir eylemdi bu. İzmirliler cumhuriyetin yıkılmayacağı gösterdi. Laikliği, Atatürk devrimlerini kimse yıkamayacak. Bütün İzmirliler olarak kanımızın son damlasına kadar savunacağımızı gösterdik. Bu sadece bir parti eylemi değil, bütün sendikalar sivil toplum örgütleri de burada" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, "Laiklik için, laikliğe sahip çıkmak için CHP il başkanımızın düzenlediği Laiklik için insan zinciriyle İzmir Körfezi etrafında el ele tutuşup laikliğe olan duyarlılığımızı anlatmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

Eylem, İzmir Büyükşehir Belediyesi Bandosu’nun çaldığı marşlara eşlik eden İzmirlilerin coşkusuyla sona erdi. DHA





Başbakan Davutoğlu veda etti

Davutoğlu: Mutabakatın olmadığı yerde aday olmayı düşünmem. Kongrede aday olmayı düşünmüyorum.

AKP için tarihi olarak görülen MYK toplantısına gecikmeli olarak katılan AKP Genel Başkanı ve  Başbakan Ahmet Davutoğlu, parti genel merkez binasına arka kapıdan girdi. Saat 12:15’de başlayan buradaki toplantı tam 36 dakika sürdü. Toplantıda 22 Mayıs’ta kongre kararı çıktı. Kongre kararıyla ilgili ilk açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan da geldi. Erdoğan ” Kongre süreci hayırlı olsun. Başbakan’ın kendi kararı” dedi. Davutoğlu, son grup toplantısında 28 dakikayla tarihinin en kısa konuşmasını yaptı. Veda konuşmasında da 40 dakika konuşan Davutoğlu’nun kürsüden inişi sırasında objektiflere yansıyan o kare akıllara, ABD Başkanı’nın ‘Ve Obama kaçar’ diyerek sonlandırdığı veda konuşmasını getirdi. İşte AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tarihi konuşmasından öne çıkan bölümler;

“CANLA BAŞLA ÇALIŞTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM, MİLLETİN ŞAHİTLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİ”
Başbakan Davutoğlu, AKP Genel Merkezi’nde 1 saat 13 dakikalık gecikmeyle başlayan ve yaklaşık 35 dakika süren MYK toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi. Başbakanlık döneminde canla başla çalıştığını ve tüm çalışmalarına milletin şahit olduğunu belirten Davutoğlu, “Son 25 yıldır modern tarihin en köklü dönüşümlerini geçirmekte olduğu bir sürecin içindeyiz. Bu 25 yıllık tarihte bir akademisyen olarak, Başbakan Başdanışmanı, büyükelçi, Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak aziz milletimizin hizmetinde olmak benim için en büyük gurur vesilesi olmuştur. Allah bu hizmetlerin karşılığını en hak ettiğimiz şekilde veresin, niyazında bulunarak bugün sizlerin huzuruna çıkmış bulunuyorum. 28 Ağustos 2014 tarihinde partimizin olağanüstü birinci kongresinde kurucu genel başkanımız, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan kutsal bir emaneti devraldım. Bu emaneti devralırken orada yaptığım konuşmada vurguladığım temel hususları hep hayatımda ve daha sonra başbakanlık dönemimde kendime şiar edindim. Bugün geriye dönüp baktığımda bu hususlardan hiçbir şekilde ayrılmadığımı ve bu hususların hayata geçmesi için canla başla çalıştığımı düşünüyorum. Bunun şahidinin de aziz milletimiz olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu dönemde yaşadıklarımız tarihin ve milletin şahitliğinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

“7 HAZİRAN-1 KASIM 2015 ARASI EN KRİTİK DÖNEMDİ”
Başbakanlığı sürecinde 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki dönemin en kritik dönem olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Gururla huzurunuzda ifade ediyorum ki benim AK Parti genel başkanlığım döneminde bu partiden tek bir istifa yaşanmamış, tek bir kardeş ihtilafı görülmemiş ve partimizin omurgasından da yapısından da hiçbir şey eksilmemiştir. Bu önemli bir meydan okumaydı. Geçmiş tecrübeleri bilenler bugün bu noktada elde ettiğimiz başarıyı da herhalde görürler. İkinci dönemimiz en kritik dönemdi. Sadece başında bulunduğum hükümetler itibariyle değil, sadece AK Parti itibariyle değil; Türk demokrasi tarihinin en kritik dönemiydi 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası. En kritik dönemdi çünkü 13 yıllık istikrarlı bir dönem sonrasında puslu havayı seven bütün çakallar ortaya çıkmıştı. 7 Haziran akşamı partimizde acaba ne olacak kaygısı, vardı. 7 Haziran ile birlikte iç muhasebemizi yaptık. Başımızı dik tuttuk. Hamdolsun huzurunuzdayım. Her şey sizin huzurunuzda yaşandı. 7 Haziran-1 Kasım arası kaos, kriz, hükümetsizlik bekleyenler çelikleşmiş bir iradeyi karşılarında buldular. Hiçbir kararı almakta 1 saniye bir tereddüt etmedik. Zor bir dönemdi” açıklamasında bulundu.

“TERÖRLE MÜCADELEDE NETİCE ALININCAYA KADAR NİHAYETE ERDİRİLECEK”
Doğu ve güneydoğuda yürütülen terörle mücadele operasyonlarına değinen Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terörle mücadele bağlamında 1 Kasım’dan sonra 2 Kasım günü başkanlık yaptığım zirvede aldığımız kararlarla Türkiye’nin bütün kritik ilçelerinde kapsamlı operasyonlar başladı. Aralıktan itibaren birçok ilçede ve bugün tekrar vurgulayarak ifade ediyorum. Hamdolsun bu operasyonlar büyük bir başarıyla yürütüldü, yürütülüyor. Bu terörle mücadelede netice alınıncaya kadar inşallah nihayete erdirilecek”

“ALDIĞIMIZ KARAR ÇERÇEVESİNDE KİMSENİN SPEKÜLASYONLARA GİTMEMESİ UYARISINDA BULUNUYORUM”
AKP’de yaşanan gelişmeler üzerinden ekonomiyi sıkıntıya sokacak spekülasyonlar yapılmaması gerektiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Ekonomimizde bahar dönemi yaşıyoruz. Özellikle dün akşamdan itibaren ve bugün aldığımız karar çerçevesinde de kimsenin ekonomimizin verileriyle oynayacak spekülasyonlara gitmemesi uyarısında bulunuyorum. Bugünlerde aldığımız kararlar ne olursa olsun son ana kadar vazife başında olan bir hükümetimiz vardır ve hiç kimse ekonominin iç dengeleriyle oynamaya kalkmasın. Kurdaki sağlıklı düşüş devam etmelidir. Hiç kimse şüphe de etmesin. Önümüzdeki 4 yılı tamamlayacak güçlü AK Parti hükümeti devam edecektir”

“CUMHURBAŞKANI’MIZ ‘EMANETÇİ BİR BAŞBAKAN İSTEMİYORUM’ DEMİŞTİ, DOĞRU BİR TAVIRDI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Emanetçi başbakan istemiyorum’ sözüne atıfta bulunan Davutoğlu, “Bütün bunları yaparken temel saikim Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak taşıdığım ağır sorumluluğun hakkını vermekti. Olağanüstü kongrede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da vurguladığı gibi bu dönem güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan dönemiydi. Ben o gün Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vurguladığı prensibi hayata geçirmeye gayret ettim. O gün Sayın Cumhurbaşkanı’mız ‘Emanetçi bir başbakan istemiyorum’ demişti. Doğru bir tavırdı. Ben emaneti üstlendim ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğunun da hakkını vermek için gece gündüz çalıştım” diye konuştu.

“HERHANGİ BİR İL VE İLÇE TEŞKİLATI ATAMASINDA DAHİ ŞAHSİ BİR MÜDAHALEM OLMAMIŞTIR”
MKYK’da yetki devri tartışmalarına ilişkin konuşan Davutoğlu, “Son tartışmalarına bahisle de söylüyorum. Hiçbir yerde herhangi bir il ve ilçe teşkilatı atamasında dahi şahsi bir müdahalem olmamıştır. Teşkilat başkanımızın kullandığı yetkiler kurullarımızın 12 yıllık işleyişinde nasıl olmuşsa öyle olmuştur. Partiler gelenekleriyle yaşar. Ben partimizin geleneklerinin yaşatılmasını asli unsur olarak gördüm ve buna hep sadık kaldım” ifadelerini kullandı.

“TÜZÜK GEREĞİNCE PARTİMİZİN OLAĞANÜSTÜ KONGRESİNE GİTME KARARI ALDIM”
Olağanüstü kongre kararını açıklayan Başbakan Davutoğlu, 22 Mayıs Pazar günü kongre yapılacağını duyurarak, “Partimiz yeni bir dönemin eşiğindedir. Son MKYK toplantısında yaşanan gelişmeler çerçevesinde yaptığımız istişarelerle ve son olarak da bugün MYK’da arkadaşlarımla istişare ettikten sonra 22 Mayıs 2016 günü tüzük gereğince partimizin olağanüstü kongresine gitme kararı aldım. AK Parti Genel Başkanı olarak 22 Mayıs 2016 gününde inşallah olağanüstü kongremizi yapacağımızı buradan ilan ediyorum” dedi.

“HİÇBİR ZAMAN MEVKİ VE MAKAM TALEP ETMEDİM”
Olağanüstü kongrede aday olmayacağını bildiren Davutoğlu, Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim bu kararı almamda herhangi bir şekilde hissettiğim bir başarısızlık duygusu ya da tarafımca atılmış bir adımdan duyulmuş pişmanlık söz konusu değildir. Yaptığım görevi hakkıyla ve onurumla yaptım. Peki neden böyle bir karar aldım? Benim akademik hayattan bugüne hiç terk etmediğim prensiplerim var. Hiçbir zaman mevki ve makam talep etmedim. Başbakan başdanışmanlığı, dışişleri bakanlığı ve başbakanlık görevleri onurlu, büyük görevlerdi. Bunların hiçbirini ben talep etmedim. Hiçbirisi için bir an dahi lobi yapmak ya da bir şekilde talepte bulunmak niyetinde bulunmadım. Bugün de böyle bir talebim olmadı. Her iki kongrede mutabakatla genel başkan seçildim. Mutabakatın olmadığı yerde de genel başkanlığa aday olmayı düşünmem”

“OLAĞANÜSTÜ KONGREDE BU ŞARTLAR ALTINDA ADAY OLMAYI DÜŞÜNMÜYORUM”
‘Yoldan önce yol arkadaşı’ vurgusu yapan Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Ben yola çıktığım arkadaşlarımın birlikte olduğumuz inancıyla omuz omuza benimle olduğundan emin olmak isterim. Benimle olmadıkları anda da bunu bana söylemelerini arzu ederim. Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım. Eğer refik önemliyse ve hedef önemliyse hepimizin bir muhasebe yapması gerekiyordu. Bu anlamda yaptığım muhasebe bütün arkadaşlarımla yaptığım istişareler ve Cumhurbaşkanı’mızla yaptığım istişare neticesinde AK Parti’nin birliğinin, beraberliğinin devamı için refik değişmesindense bir genel başkan değişimin daha doğru olacağı kanaati bende hasıl oldu. Çünkü herhangi bir şekilde MKYK yenilenmesi parti içerisinde gereksiz tartışmalara sebebiyet verecekti. Bu bağlamda önümüzdeki olağanüstü kongrede bu şartlar altında aday olmayı düşünmüyorum. Partimiz kongreyi birlik ve beraberlik içinde yapmalı. Hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmamalı. Çünkü AK Parti’nin kaderi Türkiye’nin kaderidir”

 “CUMHURBAŞKANI’MIZLA SON NEFESİME KADAR VEFA İLİŞKİSİNİ SÜRDÜRECEĞİM”
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından yaptığı açıklamada, olağanüstü kongre kararını açıklayarak, “AK Parti Genel Başkanı olarak 22 Mayıs 2016 gününde inşallah olağanüstü kongremizi yapacağımızı buradan ilan ediyorum. Mutabakatın olmadığı yerde de genel başkanlığa aday olmayı düşünmem. Önümüzdeki olağanüstü kongrede bu şartlar altında aday olmayı düşünmüyorum” dedi.

Başbakan Davutoğlu, ayrıca ‘MKYK’da yetki devri’ tartışmalarına ilişkin “Son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım. Yaptığım muhasebe bütün arkadaşlarımla yaptığım istişareler ve Cumhurbaşkanı’mızla yaptığım istişare neticesinde AK Parti’nin birliğinin, beraberliğinin devamı için refik değişmesindense bir genel başkan değişimin daha doğru olacağı kanaati bende hasıl oldu. Çünkü herhangi bir şekilde MKYK yenilenmesi parti içerisinde gereksiz tartışmalara sebebiyet verecekti” diye konuştu.

“CANLA BAŞLA ÇALIŞTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM, MİLLETİN ŞAHİTLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİ”
B”Son 25 yıldır modern tarihin en köklü dönüşümlerini geçirmekte olduğu bir sürecin içindeyiz. Bu 25 yıllık tarihte bir akademisyen olarak, Başbakan Başdanışmanı, büyükelçi, Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak aziz milletimizin hizmetinde olmak benim için en büyük gurur vesilesi olmuştur. Allah bu hizmetlerin karşılığını en hak ettiğimiz şekilde veresin, niyazında bulunarak bugün sizlerin huzuruna çıkmış bulunuyorum. 28 Ağustos 2014 tarihinde partimizin olağanüstü birinci kongresinde kurucu genel başkanımız, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan kutsal bir emaneti devraldım. Bu emaneti devralırken orada yaptığım konuşmada vurguladığım temel hususları hep hayatımda ve daha sonra başbakanlık dönemimde kendime şiar edindim. Bugün geriye dönüp baktığımda bu hususlardan hiçbir şekilde ayrılmadığımı ve bu hususların hayata geçmesi için canla başla çalıştığımı düşünüyorum. Bunun şahidinin de aziz milletimiz olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu dönemde yaşadıklarımız tarihin ve milletin şahitliğinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.

“7 HAZİRAN-1 KASIM 2015 ARASI EN KRİTİK DÖNEMDİ”
Başbakanlığı sürecinde 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki dönemin en kritik dönem olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Gururla huzurunuzda ifade ediyorum ki benim AK Parti genel başkanlığım döneminde bu partiden tek bir istifa yaşanmamış, tek bir kardeş ihtilafı görülmemiş ve partimizin omurgasından da yapısından da hiçbir şey eksilmemiştir. Bu önemli bir meydan okumaydı. Geçmiş tecrübeleri bilenler bugün bu noktada elde ettiğimiz başarıyı da herhalde görürler. İkinci dönemimiz en kritik dönemdi. Sadece başında bulunduğum hükümetler itibariyle değil, sadece AK Parti itibariyle değil; Türk demokrasi tarihinin en kritik dönemiydi 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası. En kritik dönemdi çünkü 13 yıllık istikrarlı bir dönem sonrasında puslu havayı seven bütün çakallar ortaya çıkmıştı. 7 Haziran akşamı partimizde acaba ne olacak kaygısı, vardı. 7 Haziran ile birlikte iç muhasebemizi yaptık. Başımızı dik tuttuk. Hamdolsun huzurunuzdayım. Her şey sizin huzurunuzda yaşandı. 7 Haziran-1 Kasım arası kaos, kriz, hükümetsizlik bekleyenler çelikleşmiş bir iradeyi karşılarında buldular. Hiçbir kararı almakta 1 saniye bir tereddüt etmedik. Zor bir dönemdi” açıklamasında bulundu.

“TERÖRLE MÜCADELEDE NETİCE ALININCAYA KADAR NİHAYETE ERDİRİLECEK”
Doğu ve güneydoğuda yürütülen terörle mücadele operasyonlarına değinen Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terörle mücadele bağlamında 1 Kasım’dan sonra 2 Kasım günü başkanlık yaptığım zirvede aldığımız kararlarla Türkiye’nin bütün kritik ilçelerinde kapsamlı operasyonlar başladı. Aralıktan itibaren birçok ilçede ve bugün tekrar vurgulayarak ifade ediyorum. Hamdolsun bu operasyonlar büyük bir başarıyla yürütüldü, yürütülüyor. Bu terörle mücadelede netice alınıncaya kadar inşallah nihayete erdirilecek”

“ALDIĞIMIZ KARAR ÇERÇEVESİNDE KİMSENİN SPEKÜLASYONLARA GİTMEMESİ UYARISINDA BULUNUYORUM”
AKP’de yaşanan gelişmeler üzerinden ekonomiyi sıkıntıya sokacak spekülasyonlar yapılmaması gerektiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Ekonomimizde bahar dönemi yaşıyoruz. Özellikle dün akşamdan itibaren ve bugün aldığımız karar çerçevesinde de kimsenin ekonomimizin verileriyle oynayacak spekülasyonlara gitmemesi uyarısında bulunuyorum. Bugünlerde aldığımız kararlar ne olursa olsun son ana kadar vazife başında olan bir hükümetimiz vardır ve hiç kimse ekonominin iç dengeleriyle oynamaya kalkmasın. Kurdaki sağlıklı düşüş devam etmelidir. Hiç kimse şüphe de etmesin. Önümüzdeki 4 yılı tamamlayacak güçlü AK Parti hükümeti devam edecektir”

“CUMHURBAŞKANI’MIZ ‘EMANETÇİ BİR BAŞBAKAN İSTEMİYORUM’ DEMİŞTİ, DOĞRU BİR TAVIRDI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Emanetçi başbakan istemiyorum’ sözüne atıfta bulunan Davutoğlu, “Bütün bunları yaparken temel saikim Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak taşıdığım ağır sorumluluğun hakkını vermekti. Olağanüstü kongrede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da vurguladığı gibi bu dönem güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan dönemiydi. Ben o gün Sayın Cumhurbaşkanı’mızın vurguladığı prensibi hayata geçirmeye gayret ettim. O gün Sayın Cumhurbaşkanı’mız ‘Emanetçi bir başbakan istemiyorum’ demişti. Doğru bir tavırdı. Ben emaneti üstlendim ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık koltuğunun da hakkını vermek için gece gündüz çalıştım” diye konuştu.

“HERHANGİ BİR İL VE İLÇE TEŞKİLATI ATAMASINDA DAHİ ŞAHSİ BİR MÜDAHALEM OLMAMIŞTIR”
MKYK’da yetki devri tartışmalarına ilişkin konuşan Davutoğlu, “Son tartışmalarına bahisle de söylüyorum. Hiçbir yerde herhangi bir il ve ilçe teşkilatı atamasında dahi şahsi bir müdahalem olmamıştır. Teşkilat başkanımızın kullandığı yetkiler kurullarımızın 12 yıllık işleyişinde nasıl olmuşsa öyle olmuştur. Partiler gelenekleriyle yaşar. Ben partimizin geleneklerinin yaşatılmasını asli unsur olarak gördüm ve buna hep sadık kaldım” ifadelerini kullandı.

“TÜZÜK GEREĞİNCE PARTİMİZİN OLAĞANÜSTÜ KONGRESİNE GİTME KARARI ALDIM”
Olağanüstü kongre kararını açıklayan Başbakan Davutoğlu, 22 Mayıs Pazar günü kongre yapılacağını duyurarak, “Partimiz yeni bir dönemin eşiğindedir. Son MKYK toplantısında yaşanan gelişmeler çerçevesinde yaptığımız istişarelerle ve son olarak da bugün MYK’da arkadaşlarımla istişare ettikten sonra 22 Mayıs 2016 günü tüzük gereğince partimizin olağanüstü kongresine gitme kararı aldım. AK Parti Genel Başkanı olarak 22 Mayıs 2016 gününde inşallah olağanüstü kongremizi yapacağımızı buradan ilan ediyorum” dedi.

“HİÇBİR ZAMAN MEVKİ VE MAKAM TALEP ETMEDİM”
Olağanüstü kongrede aday olmayacağını bildiren Davutoğlu, Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim bu kararı almamda herhangi bir şekilde hissettiğim bir başarısızlık duygusu ya da tarafımca atılmış bir adımdan duyulmuş pişmanlık söz konusu değildir. Yaptığım görevi hakkıyla ve onurumla yaptım. Peki neden böyle bir karar aldım? Benim akademik hayattan bugüne hiç terk etmediğim prensiplerim var. Hiçbir zaman mevki ve makam talep etmedim. Başbakan başdanışmanlığı, dışişleri bakanlığı ve başbakanlık görevleri onurlu, büyük görevlerdi. Bunların hiçbirini ben talep etmedim. Hiçbirisi için bir an dahi lobi yapmak ya da bir şekilde talepte bulunmak niyetinde bulunmadım. Bugün de böyle bir talebim olmadı. Her iki kongrede mutabakatla genel başkan seçildim. Mutabakatın olmadığı yerde de genel başkanlığa aday olmayı düşünmem”

“OLAĞANÜSTÜ KONGREDE BU ŞARTLAR ALTINDA ADAY OLMAYI DÜŞÜNMÜYORUM”
‘Yoldan önce yol arkadaşı’ vurgusu yapan Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Ben yola çıktığım arkadaşlarımın birlikte olduğumuz inancıyla omuz omuza benimle olduğundan emin olmak isterim. Benimle olmadıkları anda da bunu bana söylemelerini arzu ederim. Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım. Eğer refik önemliyse ve hedef önemliyse hepimizin bir muhasebe yapması gerekiyordu. Bu anlamda yaptığım muhasebe bütün arkadaşlarımla yaptığım istişareler ve Cumhurbaşkanı’mızla yaptığım istişare neticesinde AK Parti’nin birliğinin, beraberliğinin devamı için refik değişmesindense bir genel başkan değişimin daha doğru olacağı kanaati bende hasıl oldu. Çünkü herhangi bir şekilde MKYK yenilenmesi parti içerisinde gereksiz tartışmalara sebebiyet verecekti. Bu bağlamda önümüzdeki olağanüstü kongrede bu şartlar altında aday olmayı düşünmüyorum. Partimiz kongreyi birlik ve beraberlik içinde yapmalı. Hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmamalı. Çünkü AK Parti’nin kaderi Türkiye’nin kaderidir”

“CUMHURBAŞKANI’MIZLA SON NEFESİME KADAR VEFA İLİŞKİSİNİ SÜRDÜRECEĞİM”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile aralarında olan insani kardeşlik hukukunu her zaman gözettiğini ve bundan sonra da gözeteceğini vurgulayan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la vefa ilişkisini son nefesine kadar sürdüreceğini belirterek, “Her zaman gözettiğim ve bundan sonra da gözeteceğim 5 hukuk vardır. Birincisi Cumhurbaşkanımız ile aramızda olan insani kardeşlik hukukudur. Bu bağlamda hiçbir spekülasyonun, yorumun yapılmasını doğru görmem. Ben Cumhurbaşkanımız’la son çeyrek asırda birçok vesilelerle omuz omuza oldum. Bundan büyük bir gurur, onur duydum ve hep bu dostluğu her şeyden öne aldım. Ne gelişme olursa olsun ben verdiğim söze sadığım. Cumhurbaşkanı’mızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanı’mız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak. Bunun açık ve net bilinmesini isterim, bunun istismar konusu edilmesine de izin vermem. Hem Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak, hem benim dava arkadaşım olarak onun onuru benim onurumdur, onun ailesinin onuru benim ailemin onurudur, onun ailesi benim ailemdir. Burada kimsenin bundan sonra yeni fitne kapıları açmaya niyetlenmemesi icap eder” diye konuştu.

“DÜN DE BUGÜN DE ARAMIZDAKİ İLİŞKİ NEZİH BİR DOSTLUK İLİŞKİSİDİR”
Başbakan Davutoğlu, “Türkiye’ye bu tehditler söz konusuyken, içeriden ve dışarıdan birçok hain şebeke faaliyet içindeyken şunu ifade etmek isterim. Bu şartlarda olağanüstü kongrede aday olmayacağım ama AK Parti’nin milletvekili ve neferi olarak yürütmekte olduğum siyaset ve demokrasi mücadelesini son ana kadar sürdüreceğim. Dün de bugün de aramızdaki ilişki nezih bir dostluk ilişkisidir. Böyle kalacak” ifadelerini kullandı.

“KİM NE YAPMIŞ OLURSA OLSUN HERKESE HAKKIMI HELAL EDİYORUM”
Kimseye kırgınlık ve öfke duymadığını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliniz ki Hazreti Mevlana’nın torunu olarak, sevgi dışında yüreğimde hiçbir şey yok. Kimseye sitem, öfke, kırgınlık taşımıyorum. Kim ne yapmış olursa olsun, herkese bu anlamda hakkımı helal ediyorum ve Konyalıların da kimseye sitem duymamasını istirham ediyorum. Allah’tan üstün olan yoktur. Şimdi de Allah’a tevekkül eder yolumuza devam ederiz. Bütün seçmenlerimizin ve özellikle de Konyalı seçmenlerimizin partimizin birliği ve beraberliği içinde eskisinden daha fazla çalışmalarını rica ediyorum” Sözcü

Turizm’de yaşananlar cari açığa darbe vuracak

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Cari açık bu sene yüzde 4'ün altına çekmeyi hedefliyorduk ama maalesef turizmdeki gelişmeler bunu sınırlayabilir” dedi.


Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Forum İstanbul 2016’da bir konuşma yaptı. Şimşek, Suriyeli sayısındaki artış sürerse bu durumun işsizlik üzerinde etkili olacağı uyarısında bulundu. Mehmet Şimşek, turizmde yaşanan gelişmelerin cari açığı kapatma yolundaki çalışmaları sınırlayacağını da söyledi.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Forum İstanbul 2016’da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

* Aslolan yapısal reformları yapmamızdır.

* Ancak reform sürecini hızlandırarak bunu başarabiliriz

* Reformlarda kısmi veya hiç ilerleme olmazsa büyümeyi olumsuz etkiler

* İşgücü piyasası reformu yapılmadan istihdamı, kişi başına geliri, tasarrufları artırmak zor.

* Suriyeli sayısındaki artış sürerse bu işsizlik üzerinde etkili olur.

* Enflasyonu tek haneye düşürdük ama yüzde 9 son derece yüksektir.

* Enflasyonda biz kalıcı şekilde yüzde 5 ve altına doğru gidiş içindeyiz demek için çok erken.

* Asgari ücreti güçlü artırdık henüz bunun yansımasını görmedik, bu olumlu.

* Hiçbir ülke bunu kolay kolay yapamaz ve kabul etmez.

* Liradaki değer kaybı enflasyondaki en önemli belirleyicidir.

*Cari açığın tamamı küresel doğrudan yatırımlar ve uzun vadeli krediler tarafından finanse ediliyor.

* Turizm ve iç talep önemli bir risk faktörü, emtia fiyatlarındaki düşüş ve AB’deki toparlanma ihtimali olumlu etkileyecek faktörlerdir.

* Önümüzdeki dönemde maliye politikasında güçlü duruşun devamı olmalı, yapısal reformlar ve AB ayağını güçlendirmemiz lazım, asıl hikaye bu.

* Eğer biz açığı milli gelirin yüzde 1’in altında tutabilirsek bu olağanüstü bir başarıdır.

* Türkiye ve dünya için çok temel sorunlar var, biz geçici bir bahar havası yaşıyoruz, buna
aldanmamak lazım.

* Orta vadeli büyüme hedeflerini tutturmamız için mutlaka yapısal reformları güçlü şekilde uygulamalıyız.

* Yüzde 5’lik büyümeyi bugünkü çabayla yakalayamayız.

* Bölgemizde jeopolitik gerginlikler var, bu artarsa büyümeyi olumsuz etkileyebilir.

* Dünyada imalat sanayinde fiyatlar düşüyor, bu çok ciddi bir sorundur, bununla baş etmek için aşırı
yüksek kapasiteyi yok etmek gerekiyor.

* Cari açık bu sene yüzde 4’ün altına çekmeyi hedefliyorduk ama maalesef turizmdeki gelişmeler bunu sınırlayabilir.

* Bu Türkiye’nin küresel şoklara karşı direncini artıracak bir trend.

* Türkiye neredeyse üstü örtük bir mali kuralla hareket etmiştir.

* Türkiye’de borç sorunu olacaksa şirket borçları üzerinden olacaktır.

Davutoğlu’nun ‘başarı’ karnesi

İşte Davutoğlu'nun 617 günlük Başbakanlık 'başarı' karnesi...


Türkiye’nin 26. Başbakanı Ahmet Davutoğlu görevini bu ay yapılacak AKP kongresinin ardından bırakacağını açıkladı. Veda konuşmasında bir buçuk yıllık Başbakanlık sürecini değerlendiren Davutoğlu “geçmiş tecrübeleri bilenler bugün bu noktada elde ettiğimiz başarıyı da herhalde görürler” diyerek kendisini ‘başarılı’ bulduğunu açıkladı. Başbakan’ın bu açıklamasının ardından gözler Davutoğlu’nun göreve geldiği 28 Ağustos 2014’ten bu yana yaşananlara çevrildi. Arşivlere göre; Davutoğlu döneminde aralarında “Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısı” olmak üzere birçok olay meydana geldi. Terör saldırılarında 466’sı güvenlik gücü, 253’ü sivil olmak üzere 719 kişi şehit oldu. Yine Davutoğlu döneminde ilk kez Türkiye Cumhuriyeti, “yurtdışındaki bir toprağını terk etmek zorunda” kaldı. 

İşte 1 yıl 252 gündür görevde olan Davutoğlu’nun ‘başarı’ karnesi;

GÜVENLİK GÜÇLERİ: 466 ŞEHİT!

Davutoğlu’nun Başbakanlık koltuğuna oturmasının 6’ncı ayında hortlayan terör; asker,polis, korucu, memur, sivil yüzlerce insanın canına mal oldu. 7 Haziran 2015’ten beri yurt genelinde 283’ü asker, 174’ü polis, 9’u köy korucusu olmak üzere 466 güvenlik görevlisi şehit oldu.

SİVİL KAYIPLAR: 253 ŞEHİT, 2.500’E YAKIN YARALI!

DİYARBAKIR SALDIRISI: 5 Haziran 2015 günü Diyarbakır’daki HDP mitingine yapılan saldırıda 4 kişi öldü 402 kişi de yaralandı.

SURUÇ SALDIRISI: 34 ÖLÜ – 20 Temmuz 2015’te saat 12:00 civarında Şanlıurfa ilinin Suruç ilçesinde düzenlenen bombalı intihar saldırısında 34 kişi öldü, 100’den fazla kişi de yaralandı.

ANKARA EKİM SALDIRI: 109 ÖLÜ – 10 Ekim 2015’te saat 10:04 civarında Ankara ilinin Altındağ ilçesinin Ulus semtindeki Ankara Garı kavşağında düzenlenen ve kayıtlara Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümcül bombalı saldırısı olarak geçen saldırıda ise 109 kişi yaşamını yitirdi 500’den fazla kişi de yaralandı.

İSTANBUL SULTAHAHMET SALDIRISI:13 ÖLÜ 12 Ocak 2016’da günü Sultanahmet’teki canlı bomba saldırısında tamamı turist 13 kişi hayatını kaybetti.

ANKARA ŞUBAT SALDIRISI:29 ÖLÜ 17 Şubat 2016’da Ankara’nın Çankaya ilçesinde, Genelkurmay Başkanlığının, asker lojmanlarının ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının bulunduğu bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerine ait askeri servis aracının geçişi sırasında meydana gelen saldırıda 29 kişi öldü.

ANKARA MART SALDIRISI:38 ÖLÜ 13 Mart 2016’da saat 18:45’te Güvenpark, Kızılay, Ankara’da otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen bombalı saldırıda 38 kişi hayatını kaybetti. 125 kişi de yaralandı.

İSTANBUL TAKSİM SALDIRISI:5 ÖLÜ 19 Mart 2016’da saat 10:55’te Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde bir canlı bombanın üzerindeki patlayıcıyı patlaması sonucu meydana gelen bombalı intihar saldırısında 3’ü Amerikan-İsrail vatandaşı, 1’i İran vatandaşı ve 1’i saldırgan olmak üzere 5 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı.

BURSA SALDIRISI:16 YARALI 27 Nisan’da Bursa’daki canlı bomba saldırısında ise canlı bomba ölürken 16 vatandaş da yaralandı.

IŞİD FÜZELERİ: IŞİD terör örgütünün Kilis’e attığı füzeler sonucu ise şu ana kadar 20 kişi yaşamını yitirdi.

FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER: Yine son bir buçuk yılda Güneydoğu başta olmak üzere yurt genelindeki faili ve sebebi meçhul cinayetlerde 10’dan fazla vatandaş yaşamını yitirdi.

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ TAŞINDI
Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprağı olan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi, IŞİD terörü gerekçesiyle 22 Şubat 2015 günü düzenlenen gece yarısı operasyonu ile Türkiye’ye taşındı.

RUSYA İLE KRİZ!
Yine Davutoğlu’nun Başkabakanlık koltuğunda oturduğu 24 Kasım 2015 günü sınırımızı ihlal eden bir Rus savaş uçağı, Türk jetleri tarafından düşürüldü. Bu olayın ardından Türkiye ile Rusya ilişkileri hemen her alanda gerildi.

MÜLTECİ KRİZİ
Son 5 yıldır Türkiye’nin başını ağrıtan Suriyeli mülteciler konusundaki kriz, Davutoğlu’nun son döneminde yeni bir boyut kazandı. AB ile yapılan anlaşma çerçevesinde Türkiye adeta bir “mülteci üssü” haline getirildi.

(Kaynak:sözcü.com.tr)

5 Mayıs 2016 Perşembe

Kübra’nın beyin ölümü gerçekleşti!

Ordu'da iki gün önce evinde beyin kanaması geçiren, güzellik salonunda estetisyen olarak çalışan 25 yaşındaki Kübra Poyraz'ın beyin ölümü gerçekleşti.


Ordu’nun Altınordu İlçesi’nde yaşayan, bir güzellik salonunda estetisyen olarak çalışan Kübra Poyraz, iki gün önce beyin kanaması geçirdi. Ordu Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Kübra Poyraz, buradaki ilk müdahalesinin ardından Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi.

Yoğun bakımda tedavisi süren Kübra Poyraz’ın yapılan tüm müdahaleye rağmen beyin ölümü gerçekleştiği belirtildi. Sözcü