8 Haziran 2016 Çarşamba

"Evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır"

CHP’li Kazım Arslan’dan Erdoğan’a ‘yarım kadın’ cevabı "Evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır" dedi.

7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümü olan dün düzenlenen Vezneciler saldırısı ile birlikte son 365 günde teröre 1002 kayıp verdik. Bu rakamın 549’u polis ve asker 453’ü sivillerden oluşuyor. Erdoğan’ın ‘evladı olmayan kadın yarım kadındır’ sözlerine karşılık son bir yılda yüzlerce kadın evlatlarını yitirerek ‘yarım’ kaldı.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan da Erdoğan’ın kadınlar hakkında yaptıkları açıklamalarla gündem değiştirmek istediğini ileri sürerek, “Cumhurbaşkanı bilsin ki, aslında evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır” dedi.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, yazılı bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anneliği reddeden kadın yarımdır” sözünü eleştirdi. Terörle mücadele yerine müzakere eden anlayışın teröre taviz verdiğini öne süren Kazım Arslan, teröre yardım ve yataklık yapmakla başlayan sürecin devletin terörle mücadele birikimini yok saydığını iddia etti. Arslan, “Şehirlerin terör yuvası olmasına, hendeklerin kazılmasına, silah deposu haline gelmesine göz yummuş olan bugünkü iktidar ülkemizi çıkılması zor bir sürecin içine sokmuştur. Bu kadar sivilimizi, terörle canı pahasına mücadele veren askerimizi, polis ve korucumuzu böylesine açıkça hedef haline getirmiş, ülkemizi tam bir kargaşa ve kaosun içine sokmuştur. Devam eden istihbarat ve iç güvenlik hataları, masum anneleri yarım bırakıyor, eş ve çocukları yaşama küstürüyor, babaları gözü yaşlı koyuyor, bırakın anaların ağlamasının durmasını, bütün ülke ağlamaya devam ediyor” dedi.

Ülkenin önemli sorunları varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli kadınlar hakkında olur olmadık söylemlerde bulunup gündem değiştirdiğini iddia eden Arslan, “Kadınlar hakkında olur olmadık sözler söyleyen, gündem değiştirme hevesinden vazgeçmeyen Cumhurbaşkanı bilsin ki, aslında evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır. Kadınımızı bu kadar hafife almak Orta Çağ düşüncesidir. Bu kafayla ülkemiz bırakın çağdaş olmayı, Orta Doğu ülkesi konumuna gelecek, sonra da din ve mezhep kavgasına sürüklenecek. Türkiye’ye terör örgütü PKK ile bıraktığınız bu acılar sizin yüzünüze her sabah kadın feryadı olarak çarpacaktır. Bu süreç samimi olarak mücadelenin yapıldığı, PKK’nın temizlendiği terörle mücadelenin başarıya ulaştığı, siyasi hesapların yapılmadığı, analarımızın ve çocuklarımızın ağlamadığı, yine arka odalarda gizli pazarlıkların yürütülmediği bir konuma gelirse ve son bulur. Bu da siyasi iktidarın Meclis’i temel alacak bir ortak politikayla mümkündür” diye konuştu. (DHA)

Zarrab davasında yeni belgeler

Savcı Bharara, Reza'nın ifadesinde hiç bahsetmediği yatını, uçağını, denizaltısını telefonundaki WhatsApp mesajlarından buldu. Öte yandan Zarrab'ın pasaport başvurusunda "beş dil bildiğini" beyan ettiği ortaya çıktı. Öte yandan delil dosyasında bulunan Reza'nın lise karnesindeki okul müdürünün ismi ise sosyal medyanın gündemine oturdu.


ABD’de tutuklanan Reza Zarrab’ın, tutukluluğunun devamı için mahkemeye yeni deliller sunuldu. Savcı Preet Bharara’nın ofisi Zarrab’ın “ifadesinde yalan söylediğini”, İngilizce ve Farsça bildiğini gösteren kanıtları mahkemeye bir dilekçeyle iletti.  Zarrab’ın avukatı Brafman’ın “müvekkilim İngilizce’yi iyi bilmediği için ilk ifadesindeki soruları tam anlamadı, dolayısıyla da doğru yanıtlamadı” savunmasına karşılık Savcılık, Zarrab’ın İngilizce e-ticaret kursunu bitirdiğine ilişkin bir Amerikan Üniversitesi’nden aldığı diplomayı da, İngilizce yaptığı WhatsApp yazışmalarını da delil olarak sundu.  Savcılık delillerinden en ilginçlerinden biri ise Zarrab’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan aldığı “temiz kağıdının” Noter tasdikli İngilizce çevirisi oldu.  “Kanıt G” olarak geçen “savcılık temiz kağıdı”  29 Nisan 2015 tarihini taşıyor.


SAVCI, YATI, JETİ, DENİZALTIYI WHATSAPP MESAJLARINDAN BULDU

Savcı, Zarrab’ın ABD’de verdiği ilk ifadelerde “mal varlığını gizlediğini” ise, telefonunda ele geçen WhatsAppp mesajlaşmalarından ortaya çıkardı. WhatsApp mesajlaşmalarının İngilizce yapılmasını ise Savcılık, “Zarrab’ın İngilizce’yi iyi bildiğine,” ilişkin kanıt olarak da sundu.

Zarrab’ın telefonunda “Ademturkey” adına kayıtlı telefon numarası ile yaptığı yazışmalarda, yatının bakımı, özel jetinin kullanılması ve denizaltısına şirketinin logosunun koyulup koyulmaması konusunda mesajlar yer aldı. Savcılık, hem mesajlaşmanın İngilizce yapıldığına dikkat çekti, hem de Zarrab’ın ilk ifadesinde mal varlığı sorulduğunda, ne yatından, ne jetten ne de denizaltısından bahsetmediğine vurgu yaptı. Savcı’nın kanıt olarak sunduğu what’s up mesajlaşmasında, alınacak yeni gemiler ve bu gemilerin bandıraları konusunda da, Zarrab’ın çocuğuna tutulacak olan dadının hangi nitelikleri taşıması gerektiğine ilişkin mesajların olması dikkat çekti.

ST KİTTS PASAPORTUNA BAŞVURMUŞ, “BEŞ DİL BİLİYORUM” YAZMIŞ…

Yine Savcılığın sunduğu belgelerden ortaya çıkan bir başka gerçek ise, İran, Türkiye ve Makedonya pasaportlarına sahip olan Reza Zarrab’ın St Kitts’e de pasaport başvurusunda bulunduğu oldu.  Savcılık, Zarrab’ın StKitts’e yaptığı pasaport başvurusunda “beş dil bildiğini” beyan ettiğini, bu dillerden birinin de İngilizce olduğunu söylediğini belgeledi.


SMS MESAJLARI VE E-MAİLLER FARSÇA BİLDİĞİNE KANIT OLDU

Zarrab’ın, avukatının mahkemeye “Farsça okuyup yazamıyor” iddiasının aksine, cep telefonundaki SMS’lerde ve e-maillerinde Farsça kullanıldığına ilişkin kanıtlar da mahkemeye sunuldu. Savcılık bu çerçevede Zarrab’ın ‘Kahalzadeh’ adına kayıtlı bir numara ile Zarrab’ın pekçok kez Farsça mesajlaştığını, ayrıca şirketinden kendisine Farsça yazılmış kontratların da “onay için” gönderildiğine ilişkin kanıtları dilekçesine ekledi. Savcılık dilekçesinin sonunda, Zarrab’ın avukatının kefalet talebinin reddedilmesi isteği de yer aldı.

ZARRAB’IN AVUKATINDAN İLKOKUL KARNELİ SAVUNMA

Savcı Bharara’nın, Reza Zarrab’ın İngilizce bildiğine ilişkin kanıtlara karşı, Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman da, “müvekilimin İngilizcesi iyi değil” dilekçesi sundu. Kanıt olarak ise, Zarrab’ın İstanbul’da gittiği ortaokulda 3. sınıfta aldığı karneyi koydu. Zarrab’ın orta üçüncü sınıfta aldığı karnede İngilizce notu zayıf görünüyor.

DİN KÜLTÜRÜ İLE İNKILAP TARİHİ DERSLERİ DE ZAYIF

Ancak karneden, Zarrab’ın sadece İngilizcesinin değil, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerinin de “zayıf” olduğu ortaya çıkıyor.

MALLARINI EL YAZISIYLA YAZMIŞ

Avukat Brafman’ın sunduğu kanıtlar arasında, Zarrab’ın ön sorgu sırasında kendisine mal varlığını soran FBI yetkilisine el yazısıyla yazdığı kağıt da bulunuyor.

Avukatının dilekçesinde, Zarrab’ın “kefaletle serbest bırakılması” bir kez daha isteniyor.


KARNEDEKİ MÜDÜRÜN İSMİ SOSYAL MEDYANIN GÜNDEMİNDE

Öte yandan Reza Zarrab’ın karnesindeki okul müdürünün Tayyip Saygılı olması sosyal medyanın diline dolandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile adaş olan okul müdürünün soy isminin de 17 Aralık soruşturmasında Reza Zarrab’ı sorgulayan ve şu an cezaevinde olan emniyet müdürü Yakup Saygılı ile aynı soy ismi taşıması esprilere neden oldu.

Sosyal medyada Zarrab’ın karnesini paylaşanlar “müdürün ismi de manidarmış” yorumunda bulundular. DHA
 17/25 Aralık operasyonlarını yürüten isimlerden birisi olan Yakup Saygılı daha sonra yapılan cemaat operasyonlarında tutuklanmıştı.

TMSF’den Digiturk açıklaması

TMSF Digiturk'ün satış sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. TMSF şirketin satışının ihalesiz yapılmasının nedenini satışın şirket sahipleri tarafından yapılmasından kaynaklandığını bildirdi. Açıklamada Digiturk'ün kaç paraya satıldığı yine net bir şekilde belirtilmedi!

İşte TMSF’nin Digiturk’le ilgili yaptığı açıklamanın tamamı: 

Bilindiği üzere TMSF, Çukurova Grubu'ndan olan alacaklarının zamanında ödenmemiş olması sebebiyle, 2013 yılı Mayıs ayında diğer bazı şirketlerle birlikte Digiturk olarak bilinen dijital yayın platformunun da yönetimini devralmıştır.

Şirket hissedarları ile alıcı grup arasında, Haziran 2015'te imzalanan hisse alım satım sözleşmesi ile bu sözleşmede tanımlanmış ön şartların gerçekleştirilmesi sonrasında, 02.06.2016 tarihinde imzalanan mutabakat metnine dair gerekli duyurular daha önceden yapılmıştır.

ALACAK İDDİASI 1 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE

Fakat bir kısım basın yayın organlarında, satışın ihalesiz gerçekleştirilmiş olması sebebiyle, gerçeklere aykırı yorum ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüş ve açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Digiturk markasının ana bileşeni olan KREA İçerik Hizmetleri A.Ş. isimli şirketin hisseleri % 99,999 oranında DP Acquisitions B.V. (DPA) isimli Hollanda'da kurulmuş olan bir şirkete aittir. TMSF'ye borçlu durumda olan Çukurova Grubu'nun, DPA isimli şirketteki hisselerinin oranı % 53,3 seviyesindedir. DPA'in diğer hisseleri ise (% 46,7) Providence Equity Partners (Providence) isimli bir Fon'a aittir.

Bu Fon ile Çukurova Grubuna dahil şirketler arasında geçmiş dönemde imzalanmış sözleşmeler bağlamında, DPA nezdinde Çukurova Grubunun sahip olduğu hisseler, Providence nezdinde çeşitli tarihlerde rehin edilmiş bulunmaktadır. Providence'ın bu sözleşmelerle ilgili alacak iddiası 1 milyar USD'nin üzerindedir.

2015 HAZİRAN’DA ÖNEMLİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ

Bu ilişkinin hukuki ve ticari bakımdan ihtiva ettiği karmaşıklık ve tarafların taleplerinin bu yönde olması üzerine TMSF, Digiturk markasını oluşturan bileşenleri kendi eliyle cebren satmak yerine, bunların, TMSF'nin de onay vereceği koşullarla, sahipleri (Providence ve Çukurova Grubu) tarafından satışına müsaade edebileceğini taraflara iletmiştir.

Şirketin bu yolla satışı noktasında varılan anlayış birliği çerçevesinde, Digiturk'un satışı için Providence ve Çukurova Grubu tarafından yerli-yabancı çok sayıda alıcı adayıyla uzun süreli görüşmeler yapılmıştır. Nihayetinde Katar orijinli BeIn Media Grup ile satıcılar (Providence ve Çukurova) arasında, TMSF'nin de uygun görüşüyle 2015 Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle, satış sürecinde önemli bir aşamaya geçilmiştir.

Söz konusu anlaşmanın içerdiği ön koşulların tamamlanabilmesi ise yaklaşık 1 yıl sürmüştür. Nihayet, 02.06.2016 tarihinde Taraflar, işlemin kapanması öncesinde varılması icap eden son mutabakatı da imza altına almış ve bu mutabakat da TMSF tarafından onaylanarak, durum kamuoyuna bildirilmiştir.

Bu itibarla, Digiturk satışının ihale tertip edilmeksizin gerçekleşmiş olması, satışın TMSF tarafından değil şirketin sahipleri tarafından yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.

TMSF'nin Çukurova'ya ait hisseleri yahut şirket varlıklarını cebren satmak yerine, şirketin sahipleri tarafından satılmasına müsaade etmiş olması da şirket sahipliği ile ilgili olarak yukarıda arz edilen hukuki durumun, gerek yurt içi gerekse yurtdışında doğurması muhtemel hukuki sorunların bertaraf edilmesi bakımından doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Sözcü

Ramazan kumanyasındaki ‘hileli ürünlere’ dikkat

Ramazan kumanyası paketlerine talep %10 arttı 




Ramazanın gelmesiyle hayırsever vatandaşlar; ihtiyaç sahiplerine ‘Ramazan kumanyası paketi’ dağıtmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda, kumanya paketlerin içindeki ürünlerin kalite ve standartlarından emin olamayan hayırseverler, kumanya paketi dağıtmak yerine, hediye çeki vermeyi tercih etmişti. Ancak verilen hediye çeklerinin, gıda alışverişi yerine, kişisel bakım ürünlerinde kullanılması, hayırseverlerin yönünü yeniden ramazan kumanyası paketi vermeye yöneltti. Hayırseverler, mübarek Ramazan ayında, ihtiyaç sahiplerinin tenceresinin kaynamasını istemektedir.

Kumanya paketi ve hediye çeki oranı, yarı yarıya oldu

Geçtiğimiz yıllarda hediye çeki vermenin daha fazla olduğunu anlatan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, bu yıl itibariyle ramazan kumanyası paketlerine bir dönüşün olduğunu belirtti. Bu yıl kumanya paketi ve hediye çeki verme oranının yarı yarıya olduğunu kaydeden Mehmet Reis, şunları söyledi:

“Geçtiğimiz yıllarda hediye çekinin oranı %60’ı geçerken, ramazan kumanyası paketi %40 civarında oldu. Bu yıl, Ramazan kumanyası paketlerine olan talep %10 civarında artmıştır. Kumanya paketi ve hediye çeki oranı yarı yarıya olmuştur” dedi.

35 yıldır sektörün lideri olarak, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılın Ramazan ayında da zam yapılmasının karşısında olduklarının altını çizen Mehmet Reis, “Pirinç, bakliyat ve bulgur çeşitlerinde, Ramazan ayı boyunca, fiyat artışı olmayacaktır. Ayrıca, Reis olarak, Ramazan ayına özel ve kumanyada yer alacak ürünlerde %10’a varan fiyat indirimi yapıyoruz” diye konuştu.

Ramazan kumanyasındaki ‘hileli ürünlere’ dikkat  

Ramazan kumanyası paketlerindeki ‘hileli ürünlere’ dikkati çeken Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:

“Ramazan kumanyası paketlerinde, ne yazık ki kalitesi ve standardı düşük olan, ayrıca ithal ve pişmeyen eski mahsul ürünler kullanılabilmektedir. Hayırsever vatandaşlarımıza tavsiyemiz, ramazan kumanya paketlerini satın almadan önce, içlerini muhakkak kontrol etmeleridir. Ürün cinsinin ve menşeinin doğru yazılıp yazılmadığına ve kalitesini değerlendirmeleri önemlidir. Maneviyat yüklü olan bu ayda yardım yaparken; evleriniz için satın aldığınız, mutfağınızda pişirdiğiniz ve güveninizi kazanmış markalı ürünleri tercih ederseniz, yaptığınız yardımın hakkını vermiş olabilirsiniz. Ayrıca kolilerin içerisindeki ürünlerin, gıda kodeksine uygunluğu, ilgili kamu mercileri tarafından kontrol edilerek, denetlenmeye devam edilmelidir” şeklinde konuştu.


7 Haziran 2016 Salı

Genç kadının hayatı bu hastalık yüzünden karardı

Fas'ın Kazablanka şehrinde yaşayan Samira Benhar, nadir görülen bir genetik hastalık olan nörofibromatozdan mustaripti. 'Fil adam hastalığı' olarak da bilinen nörofibromatoz, Benhar'ın yüzünün sağ tarafındaki hücrelerin tümörleşerek sürekli büyümesine neden oluyordu.

Tümör büyüyüp yüzünü kapladıkça 39 yaşındaki Benhar'ın hayatı da bir çileye dönüştü. Sağ gözü tamamen kapanan Benhar, toplumdan dışlandı, eşi de kendisini terk etti.

BİR ANDA ŞANSI DÖNDÜ

Bütün bunların birikimiyle çok zor günler geçiren Benhar'ın yüzüne kader bir gün parkta çaresiz ve mutsuz bir şekilde otururken güldü. Bir kadının yanına yaklaşıp ona yüzünü iyileştirebileceğini söylemesi Benhar için bir umut ışığı oldu.

Benhar kendisine yardım eli uzatan kadın aracılığıyla Benhar, İspanya Valensiya’da bulunan plastik cerrahi alanında dünyaca ünlü Dr. Pedro Cavadas ile tanıştı. Dr. Cavadas da genç kadını geri çevirmedi. Genç kadının yüzündeki tümörlerin nadir rastlanan türden fakat iyi huylu olduğunu tespit eden Dr. Cavadas, hemen kolları sıvadı.

Benhar’ın yüzündeki tümörler kısa süre içinde gerçekleştirilen üç ayrı cerrahi müdahale ile alındı ve genç kadına bir protez göz takıldı. 

SIRADA EV VE İŞ VAR

Hayatını değiştiren ameliyattan sonra basın toplantısında kameraların karşısına geçen Benhar, mutluluktan gözyaşlarını tutamadı.

Tedavi sürecinde yanında olan herkese teşekkür eden genç kadın, onlar sayesinde artık yeni bir hayatı olduğunu söyledi. 

Tedavi masraflarını karşılayan Fas merkezli Adra Vakfı ise, Benhar’a yeni hayatına devam edebilmesi için ev ve iş bulmakta yardımcı olacaklarını belirtti.(hürriyet.com.tr)


Okul müdürü 13 kız öğrenciye tacizden tutuklandı

Adana'nın Ceyhan ilçesindeki bir ortaokulun 60 yaşındaki müdürü İ.B., 13 kız öğrencisinin istismar ettiği iddiasıyla tutuklanıp cezaevine kondu. Müdür hakkında 200 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Öte yandan, aynı ilçedeki Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda görevli 56 yaşındaki bir öğretmen de yedi ayrı kız öğrencisini istismar ettiği gerekçesiyle yargılanıyor.

Cinsel istismar, Y.K. adlı kız öğrencinin velisi İ.K.’nin 4 Nisan’da savcılığa başvurması üzerine ortaya çıktı. İ.K., okul müdürü İ.B.’nin üç dört kez kızının göğüslerini sıktığını ve kalçasını ellediğini söyledi. Kız çocuğunun anlatımına göre İ.B.’nin bu davranışını başka öğrencilere de yaptığını savunan İ.K., şikayetçi olduğunu belirtti. Bunun üzerine Müdür İ.B. hakkında soruşturma açıldı. Çocukların ifadesi bir sosyal çalışmacının hazır bulunduğu ortamda kamerayla kayda alındı.

TÜM ÇOCUKLAR AYNI İFADEYİ VERDİ

Çocuklardan Y.K., müdürün kızların göğüslerine bastırdığını, odalarına gittiklerinde yanına çektiğini belirterek, “Bunu bazen okul çıkışında koridorda, bazen sınıf defterini götürdüğümüzde yaptı. Beden eğitimi dersinde sınıf defterini götürdüğümde kalçama vurdu” dedi. E.M.A. da müdürün 10-11 kez omzundan tutarak taciz ettiğini anlattı. S.H. müdürün elini beline koyarak kalçasına temas ettiğini, bu hareketi bütün beden derslerinde yaptığını söyledi. S.B. ise müdürün olur olmaz yanına çağırarak taciz ettiğini söyledi. H.T. ve E.K. de fiziksel tacizi anlattı.

195 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR 

Çocuklardan N.K., E.P., H.K., H.Ö., F.H., A.M.A. ve S.Ö aynı tacizlerle karşılaştıklarını söyledi. Bir tanık öğretmen de ifadesinde, müdürün samimi yakınlık gösteren, el teması olacak şekilde davrandığını söyledi. İ.B. ise iddiaları redderek, “Sadece sıraya geçecekleri zaman belki elimle ‘Sen öne, sen arkaya geç’ şeklinde dokunmuş olabilirim. Öğrenciler devamsızlık yaptıkları için bunu tespit etmem üzerine birileri bunları organize edip hakkımda şikayette bulunmuş olabilir” dedi. Tutuklanan İ.B. hakkında 13 kız çocuğu yönünden “çocuğun cinsel istismarı” suçundan sekizer yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Çocuklardan yedisi yönünden suçun zircirleme şekilde işlendiğini, birinin ise teşşebbüs aşamasında kaldığı ifade edildi. İ.B. hakkında toplamda 181 yıldan 195 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Davanın ilk duruşması 14 Temmuz’da görülecek.

BENZER BİR OLAY DAHA

Öte yandan, yine aynı bölgedeki bir okulda 56 yaşındaki öğretmen F.G.’ye yedi ayrı kız öğrencisini ders sırasında kucağına oturttuğu taciz iddiasıyla 22 buçuk yıla kada hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bu istismar, okulun rehber öğretmeninin okula atanmasıyla ortaya çıktı. Kız öğrencilerin, “Öğretmen F.G. bizi kucağına oturtarak seviyor” demesi üzerine rehber öğretmen bu kuşkusunu müdürle paylaştı. Bir başka öğretmen, F.G.’yi sınıfta bir öğrencisini kucağına oturturken gördüğü anlattı. Üç velinin şikayeti üzerine kız çocuklarının ifadesi alındı. İddiaya göre F.G.; tamamı üçüncü ve dördüncü sınıfta okuyan, dokuz ve on yaşlarındaki çocukları, kucağına oturtarak ders anlatıyordu.

'POPOLARINA VURMUŞUMDUR'

F.G. ise ifadesinde, çocukları iki yıldır okuttuğunu, öğrencilerinin vücuduna dokunmadığını savundu. F.G., “Hadi bakalım yerinize g... boklular” diyerek, dönem dönem çocukların popolarına eliyle vurmuş olabileceğini ancak cinsel saikle hareket etmediğini ileri sürdü. F.G., çocukların kendisini çok sevdikleri için dizine oturduğunu söyledi. Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması 24 Mayıs’ta görüldü. Hürriyet

Kim oldukları ortaya çıktı

Vezneciler’deki bombalı saldırıda yaşamını yitiren sivillerden 4’ünün cenazesi Adli Tıp Kurumu’ndaki işlemlerinin ardından yakınları tarafından alındı.


Saldırı sırasında yaşamını yitiren Elif Tutuş İnce’nin patlamanın olduğu caddede bir banka şubesinde çalıştığı ve işe giderken yaşamını yitirdiği belirlendi. İnce’nin cenazesi bu akşam götürüleceği memleketi Malatya’da yarın toprağa verilecek.

Esra Tekin ve Hakan Tekin çiftinin cenazeleri de yakınları tarafından Adli Tıp Kurumu’ndan alınarak Zeytinburnu Kozlu Mezarlığı’ndaki gasilhaneye götürüldü.

İşadamı Hakan Tekin’in İstanbul Üniversitesi’nde çalışan eşi Esra Tekin’i işe bırakırken saldırıya yakalandıkları belirlendi. İstanbul Üniversitesi de Esra Tekin için taziye mesajı yayınladı.
Ahmet Bayraktar’ın da cenazesinin yakınları tarafından alındığı belirtildi. DHA

Esra Tekin ve Hakan Tekin 

Mehmet Görmez: Vahşet yolunu seçenleri ahirette şiddetli bir azap beklemektedir

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Vezneciler'de 6 polisin şehit olduğu 5 vatandaşın da hayatını kaybettiği olan bombalı saldırıyı kınadı. Görmez, "Şu iyi bilinmelidir ki terör ve vahşet yolunu seçenleri ahirette şiddetli bir azap beklemektedir. Onlar, hiçbir zaman Allah’ın mutlak adaletinden kaçamayacaklardır” dedi.


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Vezneciler'de 6 polisin şehit olduğu 5 vatandaşın da hayatını kaybettiği bombalı saldırıya ilişkin açıklama yaptı. Görmez, “Rahmetiyle tüm kainatı ve bütün insanlığı kuşatan mübarek bir Ramazan sabahı hiçbir değerden nasibini almamış, vicdanlarını kaybetmiş insanlık düşmanları tarafından İstanbul Vezneciler’de menfur bir terör saldırısı gerçekleştirilmiştir.

Kardeşlerimizin şehit olmasına ve yaralanmasına neden olan bu meş’ûm terör saldırısını gerçekleştirenleri şiddetle telin ediyor, yüreklerimizi dağlayan bu elim saldırıda şehit olan güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.

Şu iyi bilinmelidir ki terör ve vahşet yolunu seçenleri ahirette şiddetli bir azap beklemektedir. Onlar, hiçbir zaman Allah’ın mutlak adaletinden kaçamayacaklardır” ifadesini kullandı.

Muhammed Ali'nin cenazesine katılacak

Muhammed Ali'nin sözcüsü Bob Gunnell, cenazede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın cenazede konuşmak için talepte bulunduğunu belirtirken, "Belirli bir sıra içinde konuşmalar yapılacak" dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, boksun efsanevi ismi Muhammed Ali’nin cenaze törenine katılmak için ABD’nin Kentucky eyaletinin Louisville kentine gidecek.

Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre; Erdoğan, Muhammed Ali’nin cenazesine katılmak için Çarşamba gecesi yola çıkacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhammed Ali’nin ABD’deki Müslüman toplumunun liderlerinden İmam Zaid Şakir tarafından Perşembe günü kıldırılacak olan cenaze namazında saf tutacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cuma günü de Muhammed Ali için gerçekleşecek anma ve uğurlama törenine katılacağı belirtildi.

Aile sözcüsü Gunnell, 22 bin kapasiteli basketbol salonu KFC YUM Center’daki törene Muhammed Ali’nin tüm sevenlerinin davetli olduğunu açıklamıştı. Sözcü, “Tören İslami usûllere göre yapılacak ama Muhammed tüm insanları severdi” dedi. Tören internetten de canlı olarak yayınlanacak. Sözcü

Şehit polislerin isimleri belli oldu

Vezneciler saldırısında şehit olan polislerden bazılarının kimlikleri belli oldu.


Hain saldırıda can veren polislerin kimlikleri belli olurken, geç kalan görevlilerle, bazı polislerin, izinli olmasının şehit sayısının artmasına engel olduğu ortaya çıktı. Patlama sırasında, timde görevli polislerin 8’inin araçta olmadığı öne sürüldü.

Saldırıda, şehit olan polislerden 6’sının kimliği belli oldu. Çevik kuvvette görevli şehit polis, Ramazan Kırboğa, Emrah Pekdoğan, Kadir Cihan Karagözlü, Duha Beker, Gökhan Topçu ve Yaşar Özden’in cenazeleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Haseki’deki yaralıların kimlikleri belli oldu. Buna göre, yaralılar arasında, İbrahim Tanrıverdi, Nevin Güleçiler, Ekin Akgün, Murat Merdiyova, İsmail Sezer, Emine Değürmenci ile polis memuru, Veysel İyici ve Güner Kayar bulunuyor. Bezmi Alem Vakıf Gureba Hastanesi’ndeki yaralıların ise, Şaban Koç Yasin Gülsuyu, Mehmet Koçgürbüz, Sedat Kaya, Beşir Yaşar ve Mehmet Emin Görk olduğu belirtildi.

Fatih Vezneciler’de, çevik kuvvet aracına yönelik düzenlenen saldırıda şehit olan yedi polis ve dört sivilin cenazeleri Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’nun morguna kaldırıldı. Saldırı haberinden sonra Adli Tıp Kurumu önüne gelen şehit polislerden bazılarının yakınları gözyaşlarına boğuldu. Saldırı haberinin ardından önce çevik kuvvette görevli bazı polisler, daha sonra da şehit polislerden bazılarının yakınları polis araçlarıyla Adli Tıp Kurumu önüne geldi. Burada gözyaşlarına boğulan şehitlerin yakınları daha sonra kurum içerisine alındı. Öte yandan cenazelerin otopsi işlemlerinin sürdüğü belirtildi. Sözcü

Almanya ve İngiltere'den Türkiye uyarısı

Almaya, İstanbul Vezneciler'de meydana gelen bombalı saldırı sonrasında Türkiye'ye yönelik seyahat uyarısını güncelledi. İngiltere ise Dışişleri açıklamasıyla Türkiye'deki vatandaşlarını uyardı.

Alman Dışişleri Bakanlığı sayfasında yer alan uyarıda, “İstanbul kent merkezinde 7 Haziran 2016 tarihinde bombalı saldırı meydana geldi. Medyadaki haberlere göre, çok sayıda yaralı söz konusu. İstanbul’da seyahat edenlere çok dikkatli olmaları önerilir” dendi.

DHA’nın haberine göre; mesajda daha önce yapılan uyarılar sürdürülürken, İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde dikkatli olunması; kalabalık yerlerden uzak durulması önerildi.

Ülkedeki politik gerilim nedeniyle terörist saldırıların olabileceği, Türkiye’nin Güneydoğu kentlerine gidilmemesi tavsiyesi de seyahat uyarısındaki yerini korudu

İNGİLTERE DE BÖYLE UYARDI

İngiltere de Türkiye’deki vatandaşlarını uyardı. Dışişleri Bakanlığı’nın yazılı açıklamasında şu mesaj yer aldı:

“İstanbul’un Vezneciler bölgesinde 7 Haziran 2016’da bir patlama gerçekleşti. Vezneciler metro istasyonu ve bölgedeki yollar kapatıldı. Bölgede olmanız dahilinde, yerel güvenlik yetkililerinin uyarılarını dikkate alınız.”

Bursa’da deprem: İstanbul'dan da hissedildi

Bursa'nın Gürsu ilçesinde bu sabah 4,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem İstanbul'un bazı bölgelerinde de hissedildi.


Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsüne göre, Bursa’nın Gürsu ilçesinde saat 07.09 sıralarında meydana gelen deprem, yerin 13 kilometre altında, Kazıklı köyüne 2 kilometre uzaklıkta gerçekleşti.

Kandilli’nin ilk verilere dayanarak 4.6 büyüklüğünde duyurduğu daha sonra 4.4 büyüklüğünde olduğunu bildirdiği merkez üssü Gürsu İlçesi’ne bağlı Kazıklı Köyü olduğu belirlenen deprem ilk tespitlere göre hasara yol açmadı. Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) aynı depremin büyüklüğünü Richter ölçeğine göre 4.3 olarak açıkladı.

68 DAKİKADA 8 KEZ SALLANDILAR

Bursa’nın Gürsu İlçesi Kazıklı Köyü’nde saat 07.09’da meydana gelen depremden sonraki 68 dakika içerisinde merkez üssü Kazıklı olan biri 3.3 büyüklüğünde olmak üzere 7 deprem daha kaydedildi. Merkez Gürsu İlçesi’nde 6 kilometre uzaklıktaki yaklaşık 1000 kişinin oturduğu  230 haneli Kazıklı Köyü Muhtarı Salih Dinçer, “Bütün depremleri hissettik. Beşik gibi sallandı. 1999 Marmara Depremi’ni yaşadığımız için çok fazla panik yapmadık. Köyümüzde yıkılan, çatlayan bina olmadı” dedi.

GÜRSU BELEDİYE BAŞKANI KAZIKLI KÖYÜ’NE GELDİ

Gürsu Belediye Başkanı Mustafa Işık, Kazıklı Köyü’ne giderek incelemelerde bulundu. Depremde can ve mal kaybının olmamasının sevindirici olduğunu belirten  Belediye Başkanı Işık, “Depremi bayağı hissettik. Allah’tan Kazıklı Köyü’nde ve ilçemizde hiç bir hasar yok” dedi.

Vezneciler saldırısına yayın yasağı

İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul vezneciler'deki çevik kuvvet otobüsüne yönelik bombalı saldırı ile ilgili yayın yasağı kararı aldı.


İstanbul’da patlama: 7 polis, 5 vatandaş hayatını kaybetti

Vezneciler'de polis otobüsüne yönelik bombalı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda ilk belirlemelere göre yedi polis şehit oldu 5 vatandaş da yaşamını yitirdi. Can kaybının artmasından endişe ediliyor.


İstanbul’da Beyazıt Karakolu ile Vezneciler otobüs durağı arasında polise yönelik bombalı saldırı düzenlendi. Çevik kuvvet otobüsünün geçişi sırasında düzenlenen bombalı saldırıda ilk belirlemelere göre; yedi polis şehit oldu, dört kişi de hayatını kaybetti. Patlamada ayrıca 3’ü ağır 36 kişi de yaralandı.

VALİ ŞAHİN ACI TABLOYU AÇIKLADI

İstanbul Valisi Vasip Şahin canlı yayında patlamaya ilişkin bir açıklama yaptı. Şahin, “bugün saat 8:40 sıralarında Vezneciler semtimizde yoldan geçen çevik kuvvet polisimizi taşıyan araçlara bombalı saldırı yapılmıştır. bunun neticesinde 7’si polis 4’ü vatandaşımız hayatını kaybetti, 3’ü ağır 36 kişi yaralandı” dedi. Şahin olayla ilgili basın mensuplarının uzaktan kumandalı mı intihar bombacısı mı sorusu üzerine ,”Bütün bunları daha sonra sizlere bildireceğiz. Tedbir gereği şüpheli bir şey olduğunda kontrollü patlatma yapıyoruz. Birazdan kontrollü bir patlama yapacağız. Bunun dışında bir şey yok” dedi.

Bölge esnafı patlama sonrası silah sesleri duyduklarını bildirdi. Saldırıda yaralanan polisler bölgedeki hastanelerde tedavi altına alındı.

İKİNCİ PATLAMA DOĞALGAZ

Patlamanın etkisiyle olay yerinde bir de doğalgaz patlaması olduğu öğrenildi. Öte yandan patlamanın şiddetiyle bölgedeki su borularının kırıldığı ve caddenin sular altında kaldığı gözlendi.

BÖLGE ÇEMBERE ALINDI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Vezneciler’e kadarki bölge polis tarafından çevrildi.
Patlamanın etkisiyle geniş bir alanda büyük tahribat yaşandığı ve  binaların camlarının kırıldığı gözlendi. Polis bir taraftan da hasar meydana gelen iş yerlerini tahliye etmeye başladı.

KONTROLLÜ PATLATMA ALARMI

Polis otobüsüne yapılan bombalı saldırının meydana geldiği alan cami hoparlöründen yapılan anonsla boşaltıldı. Anonsta, “Kontrollü olarak patlatma yapılacaktır. Bu sebepten dolayı görevlilerimiz dikkatli olsunlar, sivillerimiz de lütfen emniyet görevlilerimizin ikazlarına uyarak çalışmalarına yardımcı olsunlar” denildi.  Bölge boşaltılırken, bomba imha ekiplerinin, olay yerindeki şüpheli beyaz renkli minibüste tuzaklama ihtimaline karşı inceleme yaptığı bildirdi. DHA





6 Haziran 2016 Pazartesi

Göç nedeniyle bu virüs Van’da çoğalıyor

Doç. Dr. Cumhur Dülger, Delta virüsünün Van şehir merkezinde yoğunlaştığını belirtti.


Van’da araştırmalar yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi Gastroentereloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Cumhur Dülger, karaciğer sirozu yapan Delta virüsünün (Hepatit D) bölgedeki kaos ve göç nedeniyle şehir merkezinde arttığını açıkladı. Daha çok Amazon, Bengal ormanları ile kırsal alanlarda görülen bu virüsün şehirleştiğini ortaya koydu.

Van YYÜ Tıp Fakültesi Gastroentereloji Anabilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Cumhur Dülger, ‘Virüsün şehirleşmesi’ adı altında yaptığı araştırmada çarpıcı sonuçlar elde etti. 1 yılda 3 bin 500 hasta üzerinde yapılan araştırmada, tedavi şansı yüzde 20 olan ve karaciğer sirozu yapan Delta virüsünün şehirleştiği ortaya çıktı.

VİRÜS ŞEHİR MERKEZİNDE TOPLANIYOR

Yapılan araştırmada elde ettikleri sonuçların kendilerini de hayrete düşürdüğünü anlatan Doç.Dr. Dülger, “Bu virüsün Brezilya, Bengal, Amazon ormanları, Asya stepleri ve kırsal kesimlerde görülme oranı yüzde 68 iken şehir merkezlerinde çok düşüktür. Ancak Van’daki araştırma sonuçlarına göre görülme oranı şehir merkezinde yüzde 20, kırsal kesimde yüzde 12’dir. Yani tam tersidir. Van’daki hastalarda yaptığımız araştırmada bu virüsün şehir merkezinde toplandığını tespit ettik. Bu aslında dünya tıbbına aykırı. Dünyada ilk defa biz bu virüsün şehir merkezinde toplandığını tanımladık. Virüsün şehirleşmesinin sebebi bölgedeki sosyo ekonomik sıkıntılar ve kaos ortamının sağlık sistemi üzerindeki olumsuz etkisi diye düşünüyoruz. Bu virüsün önüne geçilmesi için öncelikle halk sağlığının ve sosyolojiyle ilgili birimlerin yoğun bir çalışma yapması gerekiyor. Hijyen, ekonomik sorunlar ve sosyal sorunlarla birlikte hastalığın arttığını söyleyebiliriz” dedi. DHA