ABD'nin en yaşlısı ünvanını taşıyan Adele Dunlap 114 yaşında haata gözlerini yumdu. Ünvanın yeni sahibi 113 yaşındakiDelphine Gibson oldu.
ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanına sahip Adele Dunlap adlı 114 yaşındaki kadın, New Jersey eyaletinde hayatını kaybetti.
Dünya genelinde 110 yaşın üzerindeki kişileri izleyen "Gerontology Research Group"un verilerine göre Dunlap, Temmuz 2016'dan bu yana ABD'nin en yaşlı kişisiydi.
Doğum tarihi 12 Aralık 1902 olan Adele Dunlap'ın ölümünün ardından ABD'nin bilinen en yaşlı kişisi unvanının Pensilvanya'da ikamet eden 113 yaşındaki Delphine Gibson'a geçtiği bildirildi.
Dunlap'ın evlenmeden önce bir süre öğretmenlik yaptığı, daha sonra ise üç çocuğunu büyütmek için işten ayrıldığı belirtildi.
Ömrünün son 14 yılını bakımevinde geçiren Dunlap'ın bir sigorta şirketinde çalışan eşinin ise 1963 yılında öldüğü kaydedildi.
Adele Dunlap'ın oğlu Earl Dunlap, annesinin uzun yaşam sürmesine ilişkin daha önce gazetecilere yaptığı açıklamada, onun hiç yürüyüş ve benzeri egzersiz faaliyeti olmadığını söylemişti.
Oğul Dunlap, annesinin zayıf ya da şişman olmadığını dile getirerek, "Sigara içiyordu ancak babam ilk kalp krizini geçirince ikisi de bıraktı. Yemek istediği her şeyi yer." ifadelerini kullanmıştı.
9 Şubat 2017 Perşembe
Adil kullanım kotası değişiyor
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, adil kullanım kotasında yeni düzenlemenin müjdesini verdi. Gece kullanımı kotadan düşülmeyecek
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen 7 Şubat Dünya İnternet Günü ve Güvenli İnternet Merkezi Tanıtım Programı’na katıldı.
Programda konuşan Bakan Arslan, son 100 yılın en önemli olaylarından birinin internetin icadı olduğunu kaydederek, "Öyle bir seviye ki artık vazgeçilmez, adeta hayatımızın olmazsa olmazı. Hayatımızın her alanında kullandığımız adeta davranış kalıplarımızı, alışkanlıklarımızı değiştiren, nerede olursa olsun her insanı dünya vatandaşı paydasında yeni bir yaşam tarzı edinmeye, dünyayla eş zamanlı, dünyayla birlikte yeni bir tarz oluşturmaya da iten bir sektör. Bir bakıma internet küresel sistemin kültürel merkezi haline geldi.
İnternet sınırsız, hiyerarşinin olmadığı ve yenilikçi nitelenen yapısıyla özellikle gençlerimiz için önemli bir çekim merkezi. İnternet gerçeğini kabul ederken çocuklarımız üzerindeki etkilerini de kabul etmemiz gerekir. Gençlerimiz internet, özgürlükleri, istedikleri gibi kullanabildikleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri ve toplumsal baskılardan uzak, herhangi bir sorumluluk taşımadıkları bir mekan gibi görünebilir.
Reel hayatta, her ne ki suçsa her ne ki kültürümüzün bir parçası olarak yapılmaması gerekiyorsa aynı şeylerin burada da yapılmaması gerektiğini özellikler etik açısından bilmemiz gerekir. O da yetmez yasalar karşısında aynı oranda suç olduğunu belki ortaya çıkması biraz zaman alabilir ama buna karşı sorumluluğumuzun da devam ettiğini bilmemiz gerekir. Dolayısıyla internette yerleşik değerlerimiz adeta yeniden üretiliyor. Örf ve adetlerimiz internet ortamında ne yazık ki değerini yitiriyor, insanı değerler de bu mekanda farklılık arz ediyor. Bu nedenle internetteki içerik ve gençlerin sörf yaparken nerede ne yaptıkları bence büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullandı.
ADİL KULLANIM KOTASI AÇIKLAMASI
Bakan Ahmet Arslan, Adil Kullanım Kotası noktası ile ilgili, Mayıs ayından itibaren kademeli bir geçiş olacak ve 2018 sonu itibariyle tamamen kaldırılacak. Özellikle gece kullanılan internette kotadan düşülmeyecek bunu da tekrar vurgulayalım" şeklinde konuştu.
ADİL KULLANIM KOTASI NEDİR?
Adil Kullanım Kotası (AKK) veya Adil Kullanım Noktası (AKN) olarak da geçer. İnternet kullanıcılarının şebeke kullanımı sırasında yoğun veri trafiği uygulayarak neden olabileceği teknik problemleri, hasarları ve ağdaki verimliliğin düşmesini önlemek amacıyla planlanmış bir uygulamadır.
Ulaştırma, Denizcilik ve haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunda (BTK) düzenlenen 7 Şubat Dünya İnternet Günü ve Güvenli İnternet Merkezi Tanıtım Programı’na katıldı.
Programda konuşan Bakan Arslan, son 100 yılın en önemli olaylarından birinin internetin icadı olduğunu kaydederek, "Öyle bir seviye ki artık vazgeçilmez, adeta hayatımızın olmazsa olmazı. Hayatımızın her alanında kullandığımız adeta davranış kalıplarımızı, alışkanlıklarımızı değiştiren, nerede olursa olsun her insanı dünya vatandaşı paydasında yeni bir yaşam tarzı edinmeye, dünyayla eş zamanlı, dünyayla birlikte yeni bir tarz oluşturmaya da iten bir sektör. Bir bakıma internet küresel sistemin kültürel merkezi haline geldi.
İnternet sınırsız, hiyerarşinin olmadığı ve yenilikçi nitelenen yapısıyla özellikle gençlerimiz için önemli bir çekim merkezi. İnternet gerçeğini kabul ederken çocuklarımız üzerindeki etkilerini de kabul etmemiz gerekir. Gençlerimiz internet, özgürlükleri, istedikleri gibi kullanabildikleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri ve toplumsal baskılardan uzak, herhangi bir sorumluluk taşımadıkları bir mekan gibi görünebilir.
Reel hayatta, her ne ki suçsa her ne ki kültürümüzün bir parçası olarak yapılmaması gerekiyorsa aynı şeylerin burada da yapılmaması gerektiğini özellikler etik açısından bilmemiz gerekir. O da yetmez yasalar karşısında aynı oranda suç olduğunu belki ortaya çıkması biraz zaman alabilir ama buna karşı sorumluluğumuzun da devam ettiğini bilmemiz gerekir. Dolayısıyla internette yerleşik değerlerimiz adeta yeniden üretiliyor. Örf ve adetlerimiz internet ortamında ne yazık ki değerini yitiriyor, insanı değerler de bu mekanda farklılık arz ediyor. Bu nedenle internetteki içerik ve gençlerin sörf yaparken nerede ne yaptıkları bence büyük önem arz ediyor" ifadelerini kullandı.
ADİL KULLANIM KOTASI AÇIKLAMASI
Bakan Ahmet Arslan, Adil Kullanım Kotası noktası ile ilgili, Mayıs ayından itibaren kademeli bir geçiş olacak ve 2018 sonu itibariyle tamamen kaldırılacak. Özellikle gece kullanılan internette kotadan düşülmeyecek bunu da tekrar vurgulayalım" şeklinde konuştu.
ADİL KULLANIM KOTASI NEDİR?
Adil Kullanım Kotası (AKK) veya Adil Kullanım Noktası (AKN) olarak da geçer. İnternet kullanıcılarının şebeke kullanımı sırasında yoğun veri trafiği uygulayarak neden olabileceği teknik problemleri, hasarları ve ağdaki verimliliğin düşmesini önlemek amacıyla planlanmış bir uygulamadır.
MEB'den din dersine AİHM ayarı
Zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı AİHM kararına göre yeniden düzenlendi. Buna göre müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak.Dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu’na zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı hakkında sunum yaptı. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde ses getirecek bazı değişiklikler yapılacak. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu” tespiti de göz önüne alınarak ders programında birçok yeniliğe yer verilecek. Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk müşavirleri ve uluslararası hukuk uzmanları tarafından da gözden geçirilen din dersine ilişkin müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak. Örneğin, dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Alevilik konusu genişletilecek
Alevilik-Bektaşilik konusu mevcut müfredatta, “İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” ünitesi altında yer alıyor. 12. sınıf Din Kültürü ders kitabında sadece 4 sayfa yer verilen Alevilik konusunun kapsamı genişletilecek. Bakanlık, müfredatın geliştirilmesi için Alevi dedeleriyle ortak bir komisyon oluşturdu. Alevilikle ilgili cemevi, ‘cem’in yapılışı ve Muharrem Orucu ayrıntılı anlatılacak.
AİHM 'özgürlüğe aykırı' demişti
AİHM, eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davayı, 14 Eylül 2014’te karara bağladı. AİHM, kullanılmakta olan din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun ait olduğu Sünni İslam’a daha fazla yer ayrılmasının “beyin yıkamak” anlamına gelmediğini belirtti. Dersin, Alevi öğrencileri kendi değerleri ve okulları arasında bir çatışmaya ittiğine dikkat çekildi. AİHM, çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu tespitinde bulundu.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, hafta başında yapılan Bakanlar Kurulu’na zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yeni müfredatı hakkında sunum yaptı. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde ses getirecek bazı değişiklikler yapılacak. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu” tespiti de göz önüne alınarak ders programında birçok yeniliğe yer verilecek. Dışişleri Bakanlığı’nın hukuk müşavirleri ve uluslararası hukuk uzmanları tarafından da gözden geçirilen din dersine ilişkin müfredatta ‘bir dinin sahiplenilmesi’ anlamına gelen ifadeler çıkarılacak. Örneğin, dinimiz yerine “İslam dini”, “Peygamber’imiz” yerine “Hz. Muhammed” denilecek. “İnancımız” ifadesi yerine “İslam inancı” gibi ifadelere yer verilecek.
Alevilik konusu genişletilecek
Alevilik-Bektaşilik konusu mevcut müfredatta, “İslam Düşüncesinde Tasavvufi Yorumlar” ünitesi altında yer alıyor. 12. sınıf Din Kültürü ders kitabında sadece 4 sayfa yer verilen Alevilik konusunun kapsamı genişletilecek. Bakanlık, müfredatın geliştirilmesi için Alevi dedeleriyle ortak bir komisyon oluşturdu. Alevilikle ilgili cemevi, ‘cem’in yapılışı ve Muharrem Orucu ayrıntılı anlatılacak.
AİHM 'özgürlüğe aykırı' demişti
AİHM, eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davayı, 14 Eylül 2014’te karara bağladı. AİHM, kullanılmakta olan din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında Türkiye’de çoğunluğun ait olduğu Sünni İslam’a daha fazla yer ayrılmasının “beyin yıkamak” anlamına gelmediğini belirtti. Dersin, Alevi öğrencileri kendi değerleri ve okulları arasında bir çatışmaya ittiğine dikkat çekildi. AİHM, çoğunluğun inandığı din de olsa devletin bir dini sahiplenir şekilde ders vermesinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu tespitinde bulundu.
Fransa'da sandığa müdahale endişesi
ABD Başkanlık seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiği tartışmasının ardından bu kez de Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçimine siber müdahale endişesi yaşanıyor.
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, Dış İstihbarat Servisi (DGSE) raporları doğrultusunda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışından gelecek olası bir siber saldırıdan endişe duyduğu bildirildi.
Fransa’da skandal haberleri ortaya çıkarmasıyla ünlü Le Canard Enchaine gazetesi, DGSE raporları doğrultusunda Cumhurbaşkanı François Hollande’ın önümüzdeki haftalar içinde konuyu görüşmek için Savunma Konseyi’ni Elysee Sarayı’nda toplayacağını yazdı.
DGSE’nin, Rus gizli servisinin, ABD’de Donald Trump’ın seçimi kazanmasında önemli rolü olduğuna inandığını kaydeden gazete, Fransa’da nisan ve mayıs ayında iki turlu düzenlenecek seçimlerde de siber saldırı olasılığının göz ardı edilmediğini kaydetti.
Fransız gazetesi, Elysee Sarayı’ndan bir yetkilinin, “Savunma Konseyi’nin önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir toplantısında konu gündeme gelecek.'' şeklindeki sözüne yer verdi.
Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen ay yaptığı açıklamada, ülkesinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ABD’de olduğu gibi siber saldırıya hedef olabileceği uyarısında bulunmuştu.
Savunma Bakanı Le Drian, "ABD'de olduğu gibi Fransa'daki seçimlerde de siber saldırı yapılması ihtimalini dışlamıyoruz. Bunun için herkese çok dikkatli olması çağrısında bulunuyorum.” demişti.
Le Drain, Fransa’nın seçimlerde siber saldırı tehdidinden muaf olmadığını vurgulayarak, “Bunun tersini düşünmek saflık olur” ifadesini kullanmıştı.
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın, Dış İstihbarat Servisi (DGSE) raporları doğrultusunda, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışından gelecek olası bir siber saldırıdan endişe duyduğu bildirildi.
Fransa’da skandal haberleri ortaya çıkarmasıyla ünlü Le Canard Enchaine gazetesi, DGSE raporları doğrultusunda Cumhurbaşkanı François Hollande’ın önümüzdeki haftalar içinde konuyu görüşmek için Savunma Konseyi’ni Elysee Sarayı’nda toplayacağını yazdı.
DGSE’nin, Rus gizli servisinin, ABD’de Donald Trump’ın seçimi kazanmasında önemli rolü olduğuna inandığını kaydeden gazete, Fransa’da nisan ve mayıs ayında iki turlu düzenlenecek seçimlerde de siber saldırı olasılığının göz ardı edilmediğini kaydetti.
Fransız gazetesi, Elysee Sarayı’ndan bir yetkilinin, “Savunma Konseyi’nin önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir toplantısında konu gündeme gelecek.'' şeklindeki sözüne yer verdi.
Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen ay yaptığı açıklamada, ülkesinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ABD’de olduğu gibi siber saldırıya hedef olabileceği uyarısında bulunmuştu.
Savunma Bakanı Le Drian, "ABD'de olduğu gibi Fransa'daki seçimlerde de siber saldırı yapılması ihtimalini dışlamıyoruz. Bunun için herkese çok dikkatli olması çağrısında bulunuyorum.” demişti.
Le Drain, Fransa’nın seçimlerde siber saldırı tehdidinden muaf olmadığını vurgulayarak, “Bunun tersini düşünmek saflık olur” ifadesini kullanmıştı.
Gar katliamının simgesi öğretmen mahkemede konuştu
Ankara Garı'nda 10 Ekim 2015'de düzenlenen canlı bomba saldırısı sonrası, katliamın simgesi haline gelen öğretmen İzzettin Çevik, bugünkü duruşmada ifade verdi. İfadesinde sanığa ismiyle seslenen Çevik, "Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" dedi. Öte yandan katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik'in ifadesi sırasında 2 kişi bayıldı.
Katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmazım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hakim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hakim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hakim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor. DHA
Katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmazım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hakim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hakim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hakim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor. DHA
Çocuk gelin yapılmak için mi kaçırıldı?
Mardin'in Yeşilli'de evinin önünden bir araca zorla bindirilerek kaçırıldığı belirtilen 17 yaşındaki H.S.'den 6 gündür haber alınamıyor. H.S.'nin ailesi, evli komşuları M.A.S.'nin kızlarını kaçırdığını iddia ederek şikayetçi oldu.
Yeşilli ilçesine bağlı Bahçelievler Mahallesi'nde ailesiyle birlikte yaşayan H.S., görgü tanıklarının ifadelerine göre 3 Şubat Cuma günü akşam saatlerinde evlerinin önünde duran bir araca zorla bindirilerek kaçırıldı. Olayı polise bildirdiklerini belirten baba Muhsin Semin, kalp hastası olduğunu ve hastaneye kontrole gittiği sırada kızının kaçırıldığını söyledi.
Baba Semin, kızını daha önce istemeye gelen M.A.S., tarafından kaçırıldığını belirterek, "Çocuğumuzun bulunmasını istiyoruz. Onu kaçıran, onun dengi olsaydı ve kızım isteseydi, 18 yaşına geldiğinde evlensin derdim. Ama hem yaşı büyük, hem de zorla kaçırarak nasıl böyle bir şey yapabiliyor? Adam evli 7 kız çocuğu sahibi. Bizim eve gelip, 'erkek oğlum olmuyor' diye kızımı kendisine istemiş. Biz de kızımın hem yaşı küçük, hem de o da kendisi istemiyor diye olmaz demiştik. Cuma günü bütün erkekler Cuma namazında iken eve bir telefon geliyor. Kızım H.S.,'ye 'Aşın var kimliğini al sağlık ocağına gel' diyorlar. Kız evden çıkıp caddeye inince pusuda bekleyen bir araç içindeki 2 erkek bir de bayan, kızı alıp arabanın içine atmak istiyorlar. Kız ne kadar çırpınıp duruyorsa, ilk hamlede onların elinden kurtulup kaçmaya çalışınca, ikinci hamlede üzerine atlıyorlar onu yakalamışlar, saçından çekip araca bindiriyorlar. Zaten kaçırdıkları yerde saçından bir tutam saç ve eşarbı ile beraber cadde üzerinde bulduk. Ben onlardan şikayetçiyim. Kaçıranı da tanıyorum, bizim mahalledendir. Onları gören komşularımız var. 55 yaşındadır. Adı M.A.S.'dir. Kızımı onunla zorla evlenmesi için kaçırmıştır"diye konuştu.
"Kızım bulunsun, çocuk gelin olmasın"
Kız kaçırma olaylarının geride kaldığını da söyleyen baba Semin, "Bu çağda bunların olmaması lazımdı. Bunun çözülmesini istiyorum. Acımız büyüktür, bu acımın söndürülmesi için devletin valisinden, bakanından, başbakanından, Türkiye'nin büyüklerinden, devletin yetkililerden, Cumhurbaşkanı'ndan, hatta Cumhurbaşkanımız'ın eşi Emine Erdoğan'dan yardım istiyorum. Kızımı kaçıranlar belli. Kızımın bulunması çalışmalarının hızlandırılmasını istiyorum. Kızım bir çocuk gelin olmasın. Bir an önce bu işe el atmalarını istiyorum"diye konuştu.
"Kızı yaşındaki kardeşim kuma yapılmak için kaçırıldı"
Görgü tanıkları ve komşularının ifadelerine göre kaçırılan H.S.,'nin ablası Sümeya Semin ise, kız kardeşinin zorla kaçırıldığını ve kuma yapılmak istendiğini belirtirek, "Allah rızası için kaçırılan kız kardeşimi yeniden yeryüzüne çıkarıp hasretimizi sonlandırsınlar. Kız kardeşim daha gencecik, daha küçük çocuktu. Onun hayalleri vardı. Onu hayallerinden ettiler. Başörtüsünü yerde görünce adeta dünyam başıma yıkıldı. Onu zorla kaçırdıkları, attığı çığlıkları duyan komşularımız var. Kardeşimi kapının önündeki başörtüsü ile başından yolunan saç tellerinden tanıdık. Onu saçlarından sürükleyip, zorla arabaya bindirip, kaçırmışlar"dedi.
Türkçe bilmediği için derdini Arapça anlatan anne Mehdiye Semin ise kızının bulunması için yetkililerden yardım istedi. Polis ve savcılığa yapılan şikayet üzerine ekiplerin H.S.,'yi kaçırdığı belirtilen 7 çocuk babası M.A.S'nin evine gittiği ancak söz konusu kişinin ailesi ile birlikte evlerinden ayrıldığı ve ortadan kayboldukları belirtildi. Polis ekipleri, H.S.'i kaçırdığı iddia edilen kişi ya da kişilerin bulunması için başlattığı çalışmaları sürdürüyor. cnntürk
Yeşilli ilçesine bağlı Bahçelievler Mahallesi'nde ailesiyle birlikte yaşayan H.S., görgü tanıklarının ifadelerine göre 3 Şubat Cuma günü akşam saatlerinde evlerinin önünde duran bir araca zorla bindirilerek kaçırıldı. Olayı polise bildirdiklerini belirten baba Muhsin Semin, kalp hastası olduğunu ve hastaneye kontrole gittiği sırada kızının kaçırıldığını söyledi.
Baba Semin, kızını daha önce istemeye gelen M.A.S., tarafından kaçırıldığını belirterek, "Çocuğumuzun bulunmasını istiyoruz. Onu kaçıran, onun dengi olsaydı ve kızım isteseydi, 18 yaşına geldiğinde evlensin derdim. Ama hem yaşı büyük, hem de zorla kaçırarak nasıl böyle bir şey yapabiliyor? Adam evli 7 kız çocuğu sahibi. Bizim eve gelip, 'erkek oğlum olmuyor' diye kızımı kendisine istemiş. Biz de kızımın hem yaşı küçük, hem de o da kendisi istemiyor diye olmaz demiştik. Cuma günü bütün erkekler Cuma namazında iken eve bir telefon geliyor. Kızım H.S.,'ye 'Aşın var kimliğini al sağlık ocağına gel' diyorlar. Kız evden çıkıp caddeye inince pusuda bekleyen bir araç içindeki 2 erkek bir de bayan, kızı alıp arabanın içine atmak istiyorlar. Kız ne kadar çırpınıp duruyorsa, ilk hamlede onların elinden kurtulup kaçmaya çalışınca, ikinci hamlede üzerine atlıyorlar onu yakalamışlar, saçından çekip araca bindiriyorlar. Zaten kaçırdıkları yerde saçından bir tutam saç ve eşarbı ile beraber cadde üzerinde bulduk. Ben onlardan şikayetçiyim. Kaçıranı da tanıyorum, bizim mahalledendir. Onları gören komşularımız var. 55 yaşındadır. Adı M.A.S.'dir. Kızımı onunla zorla evlenmesi için kaçırmıştır"diye konuştu.
"Kızım bulunsun, çocuk gelin olmasın"
Kız kaçırma olaylarının geride kaldığını da söyleyen baba Semin, "Bu çağda bunların olmaması lazımdı. Bunun çözülmesini istiyorum. Acımız büyüktür, bu acımın söndürülmesi için devletin valisinden, bakanından, başbakanından, Türkiye'nin büyüklerinden, devletin yetkililerden, Cumhurbaşkanı'ndan, hatta Cumhurbaşkanımız'ın eşi Emine Erdoğan'dan yardım istiyorum. Kızımı kaçıranlar belli. Kızımın bulunması çalışmalarının hızlandırılmasını istiyorum. Kızım bir çocuk gelin olmasın. Bir an önce bu işe el atmalarını istiyorum"diye konuştu.
"Kızı yaşındaki kardeşim kuma yapılmak için kaçırıldı"
Görgü tanıkları ve komşularının ifadelerine göre kaçırılan H.S.,'nin ablası Sümeya Semin ise, kız kardeşinin zorla kaçırıldığını ve kuma yapılmak istendiğini belirtirek, "Allah rızası için kaçırılan kız kardeşimi yeniden yeryüzüne çıkarıp hasretimizi sonlandırsınlar. Kız kardeşim daha gencecik, daha küçük çocuktu. Onun hayalleri vardı. Onu hayallerinden ettiler. Başörtüsünü yerde görünce adeta dünyam başıma yıkıldı. Onu zorla kaçırdıkları, attığı çığlıkları duyan komşularımız var. Kardeşimi kapının önündeki başörtüsü ile başından yolunan saç tellerinden tanıdık. Onu saçlarından sürükleyip, zorla arabaya bindirip, kaçırmışlar"dedi.
Türkçe bilmediği için derdini Arapça anlatan anne Mehdiye Semin ise kızının bulunması için yetkililerden yardım istedi. Polis ve savcılığa yapılan şikayet üzerine ekiplerin H.S.,'yi kaçırdığı belirtilen 7 çocuk babası M.A.S'nin evine gittiği ancak söz konusu kişinin ailesi ile birlikte evlerinden ayrıldığı ve ortadan kayboldukları belirtildi. Polis ekipleri, H.S.'i kaçırdığı iddia edilen kişi ya da kişilerin bulunması için başlattığı çalışmaları sürdürüyor. cnntürk
10 bin kişi başvurdu, 28 kişiyi aldılar
Tarihinin en yüksek göçmen başvurusunu alan Japonya'da yayımlanan hükümet raporu, gerçeği ortaya çıkardı.
Japonya'da yayımlanan hükümet raporu, ülkedeki göçmen sayısını da ortaya çıkardı. Tarihinin en yüksek başvurusunu alan ülkede 28 kişinin mülteci statüsünde ülkeye kabul edildiği kaydedildi. Yayımlanan rapora göre; Japonya'ya 2016 yılında 10 bin 901 kişi başvurdu. Bu rakam geçen yıla oranla yüzde 44 artış gösterdi. Ancak ülke yalnızca 28 kişinin mülteci statüsünde ülkeye alınmasını kabul etti.
Kabul edilen mültecilerin Afganistan, Etiyopya, Eritre vatandaşı olduğu belirtilirken, Suriyelilerle ilgili açıklama yapılmadı.
Japonya'da yayımlanan hükümet raporu, ülkedeki göçmen sayısını da ortaya çıkardı. Tarihinin en yüksek başvurusunu alan ülkede 28 kişinin mülteci statüsünde ülkeye kabul edildiği kaydedildi. Yayımlanan rapora göre; Japonya'ya 2016 yılında 10 bin 901 kişi başvurdu. Bu rakam geçen yıla oranla yüzde 44 artış gösterdi. Ancak ülke yalnızca 28 kişinin mülteci statüsünde ülkeye alınmasını kabul etti.
Kabul edilen mültecilerin Afganistan, Etiyopya, Eritre vatandaşı olduğu belirtilirken, Suriyelilerle ilgili açıklama yapılmadı.
2017 Referandum ne zaman?
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, referanfum tarihi konusunda açıklama yaptı. Anayasa çalışmalarının TBMM Genel Kurulu'ndan geçmesinin ardından vatandaşların en fazla merak ettiği konuların başında, "Referandum ne zaman?" sorusu geliyor. AK Parti tarafından TBMM Genel Kurulu'na taşınan yeni anayasa taslağına destek MHP'den gelirken, CHP ve HDP ise değişikliklerin Türkiye'de tek adam rejimi ortaya çıkarabileceği iddiasıyla destek vermedi. Yapılan görüşmeler sonucunda 18 maddelik yeni anayasa taslağı TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Tüm bu gelişmelerin ardından vatandaşlar şimdi referandum yapılmasını beklemeye başladı. Peki referandum ne zaman yapılacak? İşte Bozdağ'ın açıkladığı referandum tarihi...
Türkiye'de en çok merak edilen konuların başında referandum tarihi geliyor. 18 maddelik anayasa değişikliği TBMM'ye sunulmasının ardından Meclis'te büyük tartışmalar ve protestolar yaşanırken, AK Parti ve MHP'nin desteklediği tasarı oy çokluğuyla kabul edildi. Maddelerin kabul edilmesine rağmen vatandaşların referandum maddeleri neleri değiştirecek sorusuna yanıt aradığı görülüyor. Bugünlerde ülkede en fazla tartışılan konu olan referandumda iktidardaki AK Parti ve MHP değişikliğe 'evet' derken, muhalefet partileri CHP ve HDP ise 'hayır' diyecek. Başkanlık sistemi konusunda az çok bilgi sahibi olanlar da referandum maddeleri ile nasıl bir sistem oluşacağını araştırıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkıda Kanun Teklifi, 339 oyla kabul edilerek yasalaşmasının sonrasında Türkiye, şimdi referanduma hazırlanıyor. Bu nedenle vatandaşlar, "Referandum ne zaman" sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayına sunulacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 günlük yasal süre içerisinde düzenleme hakkında kararını verecek. "Referandum ne zaman" sorusu bu aşamaların ardından belirlenmeye başlayacak.
Bekir Bozdağ referandum tarihini açıkladı!
TRT Haber'e konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, referandumun ne zaman yapılacağını açıkladı. Bozdağ'ın açıklamaları şöyle:
"Cumhurbaşkanının KHK’larla halkı yöneteceği de abartılı bir çarpıtma. Cumhurbaşkanına meclisi fesetme yetkisi verilmiyor. Halkın gözüne baka baka yalan söyleniyor. Cumhurbaşkanımızın bir tereddütü yok. Referandum tarihi 16 Nisan olarak görülüyor.
Referandum sürecinde AK Parti ve MHP’den fire olmaz. Bahçeli’nin son konuşması tarihi bir konuşmadır. Fire bekleyenlere en güzel cevap oldu.
CHP AYM’ye başvurabilir zaten alışkanlıkları böyle. Halka sorulacak bir konuda AYM’ye gitmek siyasi etiğe uymaz. FETÖ elebaşısının iadesi ABD ile ilşkilerimizin en önemli gündem maddesidir."
Referandum nedir?
Anayasa değişikliği, yasaların kabulü gibi önemli meselerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylamaya referandum denilmektedir. Demokrasi uygulamasının en güzel örneklerinden biri olan referandumda, halkın iradesi doğrudan doğruya sonuca yansımaktadır. Temsili demokrasilerde halkın seçtiği insanlar halkın iradesini yansıtmaya çalışırlar. Ancak bu tür oylamalar muhalefetin onayı olmadan, popüler uygulamaları hayata geçirmek için kullanılabileceğinden, totaliter rejimlerde yönetimin isteklerini hukuka uydurmaya alet edebilirler.
Türkiye'de referandumlar
1961 Türkiye anayasa referandumu
Ülkemizde ilk halk oylaması 1961 Türkiye anayasa değişikliğ için yapıldı. 27 Mayıs Darbesi'nin ardından 9 Temmuz 1961'de yapılan halk oylaması ile düzenleme %61.7 'evet' oyuyla kabul edildi. Hayır oyu verenlerin oranı ise %38.3 oldu.
1982 Türkiye anayasa referandumu
Türkiye'de ikinci halk oylaması 12 Eylül Darbesi'nin ardından hazırlanan 1982 Anayasası için yapıldı. 7 Kasım 1982 tarihindeki halk oylamasına %91.37 'evet' oyu çıkarken, hayır verenlerin oranı ise %8.63 oldu.
1987 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
1987 Türkiye anayasa değişikliği referandumu Türkiye'de yapılan üçüncü halk oylaması oldu. 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile getirilen 10 ve 5 yıllık siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda yapılan referandumdan %50.16 'evet' oyu çıkarken, hayır oyu verenlerin oranı ise %49.83 oldu.
1988 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
Ülkemizde yapılan dördüncü halk oylaması 1988 Türkiye anayasa değişikliği referandumudur. 1982 Anayasası'nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması konusunda yapılan referandumda %65 'hayır' oyu çıktı. Evet oyunun oranı ise %35 oldu. Ülkemizde sonucu 'hayır' çıkan ilk referandum budur.
2007 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
2007 Türkiye anayasa değişikliği referandumu ile 21 Ekim 2007 tarihinde Türkiye'de, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım anayasa değişiklikler oylandı. Halk oylamasından %68.95 'evet', %31.05 'hayır' oyu çıktı. Bunun sonucunda şu değişiklikler kabul edildi:
*Milletvekili genel seçimlerinin beş yıl değil dört yılda bir yapılması.
*Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi.
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 96. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 'Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.'
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 101. maddesinin "Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer" şeklinde değiştirilmesi.
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 102. maddesinin "Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir." şeklinde değiştirilmesi.
2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
Anayasada yapılan bir takım değişiklikler 12 Eylül 2010'da halk oylamasına sunuldu. 26 maddelik değişikliği içeren paket, TBMM tarafından kabul edilmesinin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda %57.88 evet, %42.12 hayır oyu çıktı ve anayasa değişiklikleri kabul edildi. Bu referandum sonucunda şu maddeler değişti:
*Anayasa Mahkemesi'nde yedek üyelik sistemi kaldırılıyor. Mahkeme, "11 asıl 4 yedek" üye yerine "17 asıl" üyeden oluşacak. Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi durumunda mevcut yedek üyeler asıl üye sıfatını kazanacak.
*Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 yıl olarak belirleniyor.
*Vatandaşlara Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapma hakkı veriliyor.
*Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.
*Anayasa Mahkemesi iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır.
*Anayasa değişikliğinin iptali ve siyasi parti kapatma davalarında üyelerin 3/5'i yerine 2/3'ünün oyu aranacak.
*Anayasa Mahkemesi'nin üye yapısı değişti.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun üye sayısı "7 asıl 5 yedek" üyeden "22 asıl 12 yedek" üyeye çıkarılıyor.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun meslekten çıkarma cezalarına yargı denetimi getiriliyor.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı değiştirildi.
*Yüksek Askeri Şura'daki ihraç kararlarına yargı denetimi getiriliyor.
*Memurlara verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargıya gidilebilecek.
*Askeri yargının görev alanı daraltılıyor. Askerler ağır cezalık suçlarda sivil mahkemelerde yargılanacak.
*Savaş hali dışında siviller askeri mahkemede yargılanamayacak.
*Askeri yargı organlarının kuruluş ve işleyişinin "askerlik hizmetlerinin gereklerine göre düzenlenceceği" ibaresi anayasadan çıkarılıyor.
*12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen "geçici 15. madde" kaldırılıyor.
*Kamu Denetçiliği Kurumu (ombudsmanlık) kuruluyor. TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak Kamu Denetçiliği Kurumu'nun başkanı olan "Kamu Başdenetçisi" TBMM'de gizli oyla seçilecek. İlk iki oylamada üye tam sayısının 2/3'ü, üçüncü oylamada salt çoğunluğu arancak. Salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde en çok oy alan iki aday arasında yapılacak seçimde 1. olan aday Kamu Başdenetçisi olacak.
*Partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına eylem ve söylemleriyle neden olan milletvekillerinin milletvekilliği düşmeyecek.
*Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilere pozitif ayrımcılık getiriliyor.
*Kişilerin yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç sorusturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilecek.
*Memurlara toplu sözleşme hakkı veriliyor. Toplu sözleşme sırasında uyuşmazlık çıkması durumunda Uzlaştırma Kurulu'na başvurulacak. Uzlaştırma Kurulu ile ilgili hususlar kanunla düzenlenecek.
*TBMM Başkanlık Divanı için yasama dönemi başında seçilenlerin görev süresi 2 yıl, 2. devre için seçilenlerin görev süresi yasama döneminin sonuna kadar devam edecek.
*"Yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunu denetimi ile sınırlı olduğu" ve "hiçbir suretle yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı" vurgulanıyor. (cnntürk)
Türkiye'de en çok merak edilen konuların başında referandum tarihi geliyor. 18 maddelik anayasa değişikliği TBMM'ye sunulmasının ardından Meclis'te büyük tartışmalar ve protestolar yaşanırken, AK Parti ve MHP'nin desteklediği tasarı oy çokluğuyla kabul edildi. Maddelerin kabul edilmesine rağmen vatandaşların referandum maddeleri neleri değiştirecek sorusuna yanıt aradığı görülüyor. Bugünlerde ülkede en fazla tartışılan konu olan referandumda iktidardaki AK Parti ve MHP değişikliğe 'evet' derken, muhalefet partileri CHP ve HDP ise 'hayır' diyecek. Başkanlık sistemi konusunda az çok bilgi sahibi olanlar da referandum maddeleri ile nasıl bir sistem oluşacağını araştırıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkıda Kanun Teklifi, 339 oyla kabul edilerek yasalaşmasının sonrasında Türkiye, şimdi referanduma hazırlanıyor. Bu nedenle vatandaşlar, "Referandum ne zaman" sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayına sunulacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 günlük yasal süre içerisinde düzenleme hakkında kararını verecek. "Referandum ne zaman" sorusu bu aşamaların ardından belirlenmeye başlayacak.
Bekir Bozdağ referandum tarihini açıkladı!
TRT Haber'e konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, referandumun ne zaman yapılacağını açıkladı. Bozdağ'ın açıklamaları şöyle:
"Cumhurbaşkanının KHK’larla halkı yöneteceği de abartılı bir çarpıtma. Cumhurbaşkanına meclisi fesetme yetkisi verilmiyor. Halkın gözüne baka baka yalan söyleniyor. Cumhurbaşkanımızın bir tereddütü yok. Referandum tarihi 16 Nisan olarak görülüyor.
Referandum sürecinde AK Parti ve MHP’den fire olmaz. Bahçeli’nin son konuşması tarihi bir konuşmadır. Fire bekleyenlere en güzel cevap oldu.
CHP AYM’ye başvurabilir zaten alışkanlıkları böyle. Halka sorulacak bir konuda AYM’ye gitmek siyasi etiğe uymaz. FETÖ elebaşısının iadesi ABD ile ilşkilerimizin en önemli gündem maddesidir."
Referandum nedir?
Anayasa değişikliği, yasaların kabulü gibi önemli meselerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylamaya referandum denilmektedir. Demokrasi uygulamasının en güzel örneklerinden biri olan referandumda, halkın iradesi doğrudan doğruya sonuca yansımaktadır. Temsili demokrasilerde halkın seçtiği insanlar halkın iradesini yansıtmaya çalışırlar. Ancak bu tür oylamalar muhalefetin onayı olmadan, popüler uygulamaları hayata geçirmek için kullanılabileceğinden, totaliter rejimlerde yönetimin isteklerini hukuka uydurmaya alet edebilirler.
Türkiye'de referandumlar
1961 Türkiye anayasa referandumu
Ülkemizde ilk halk oylaması 1961 Türkiye anayasa değişikliğ için yapıldı. 27 Mayıs Darbesi'nin ardından 9 Temmuz 1961'de yapılan halk oylaması ile düzenleme %61.7 'evet' oyuyla kabul edildi. Hayır oyu verenlerin oranı ise %38.3 oldu.
1982 Türkiye anayasa referandumu
Türkiye'de ikinci halk oylaması 12 Eylül Darbesi'nin ardından hazırlanan 1982 Anayasası için yapıldı. 7 Kasım 1982 tarihindeki halk oylamasına %91.37 'evet' oyu çıkarken, hayır verenlerin oranı ise %8.63 oldu.
1987 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
1987 Türkiye anayasa değişikliği referandumu Türkiye'de yapılan üçüncü halk oylaması oldu. 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile getirilen 10 ve 5 yıllık siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda yapılan referandumdan %50.16 'evet' oyu çıkarken, hayır oyu verenlerin oranı ise %49.83 oldu.
1988 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
Ülkemizde yapılan dördüncü halk oylaması 1988 Türkiye anayasa değişikliği referandumudur. 1982 Anayasası'nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması konusunda yapılan referandumda %65 'hayır' oyu çıktı. Evet oyunun oranı ise %35 oldu. Ülkemizde sonucu 'hayır' çıkan ilk referandum budur.
2007 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
2007 Türkiye anayasa değişikliği referandumu ile 21 Ekim 2007 tarihinde Türkiye'de, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım anayasa değişiklikler oylandı. Halk oylamasından %68.95 'evet', %31.05 'hayır' oyu çıktı. Bunun sonucunda şu değişiklikler kabul edildi:
*Milletvekili genel seçimlerinin beş yıl değil dört yılda bir yapılması.
*Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi.
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 96. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 'Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.'
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 101. maddesinin "Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer" şeklinde değiştirilmesi.
*Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 102. maddesinin "Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir." şeklinde değiştirilmesi.
2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumu
Anayasada yapılan bir takım değişiklikler 12 Eylül 2010'da halk oylamasına sunuldu. 26 maddelik değişikliği içeren paket, TBMM tarafından kabul edilmesinin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda %57.88 evet, %42.12 hayır oyu çıktı ve anayasa değişiklikleri kabul edildi. Bu referandum sonucunda şu maddeler değişti:
*Anayasa Mahkemesi'nde yedek üyelik sistemi kaldırılıyor. Mahkeme, "11 asıl 4 yedek" üye yerine "17 asıl" üyeden oluşacak. Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi durumunda mevcut yedek üyeler asıl üye sıfatını kazanacak.
*Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 yıl olarak belirleniyor.
*Vatandaşlara Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapma hakkı veriliyor.
*Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.
*Anayasa Mahkemesi iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır.
*Anayasa değişikliğinin iptali ve siyasi parti kapatma davalarında üyelerin 3/5'i yerine 2/3'ünün oyu aranacak.
*Anayasa Mahkemesi'nin üye yapısı değişti.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun üye sayısı "7 asıl 5 yedek" üyeden "22 asıl 12 yedek" üyeye çıkarılıyor.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun meslekten çıkarma cezalarına yargı denetimi getiriliyor.
*Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı değiştirildi.
*Yüksek Askeri Şura'daki ihraç kararlarına yargı denetimi getiriliyor.
*Memurlara verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargıya gidilebilecek.
*Askeri yargının görev alanı daraltılıyor. Askerler ağır cezalık suçlarda sivil mahkemelerde yargılanacak.
*Savaş hali dışında siviller askeri mahkemede yargılanamayacak.
*Askeri yargı organlarının kuruluş ve işleyişinin "askerlik hizmetlerinin gereklerine göre düzenlenceceği" ibaresi anayasadan çıkarılıyor.
*12 Eylül Darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen "geçici 15. madde" kaldırılıyor.
*Kamu Denetçiliği Kurumu (ombudsmanlık) kuruluyor. TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak Kamu Denetçiliği Kurumu'nun başkanı olan "Kamu Başdenetçisi" TBMM'de gizli oyla seçilecek. İlk iki oylamada üye tam sayısının 2/3'ü, üçüncü oylamada salt çoğunluğu arancak. Salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde en çok oy alan iki aday arasında yapılacak seçimde 1. olan aday Kamu Başdenetçisi olacak.
*Partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına eylem ve söylemleriyle neden olan milletvekillerinin milletvekilliği düşmeyecek.
*Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilere pozitif ayrımcılık getiriliyor.
*Kişilerin yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç sorusturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilecek.
*Memurlara toplu sözleşme hakkı veriliyor. Toplu sözleşme sırasında uyuşmazlık çıkması durumunda Uzlaştırma Kurulu'na başvurulacak. Uzlaştırma Kurulu ile ilgili hususlar kanunla düzenlenecek.
*TBMM Başkanlık Divanı için yasama dönemi başında seçilenlerin görev süresi 2 yıl, 2. devre için seçilenlerin görev süresi yasama döneminin sonuna kadar devam edecek.
*"Yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunu denetimi ile sınırlı olduğu" ve "hiçbir suretle yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı" vurgulanıyor. (cnntürk)
Ayder yaylası imara açılıyor
Rize'nin doğal güzellikleri ile bilinen turizm bölgesi Çamlıhemşin'e bağlı Ayder Yaylası imara açılıyor.
Ayder Yaylası'nda 110 hektarlık alanı ‘kentsel dönüşüm ve gelişim projesi’ adı altında imara açacak projenin ihalesi 6 Şubat 2017 günü saat 11:00’da TOKİ’nin İstanbul Hizmet Binası’nda gerçekleşecek.
Ayder Yaylası ilk olarak 1987’de Turizm Merkezi ilan edilmiş, 1994 yılına gelindiğinde Milli Park, 1998’de ise Doğal Sit alanı olmuş ve koruma altına alınmıştı. Ayder, Karadeniz’in en bilinen yaylası son olarak 2006’da Bakanlar Kurulu Kararı ile “Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi” ilan edilmişti.
TOKİ tarafından ihaleye açılan proje bilgileri Elektronik Kamu Alımları Platformu’nda yayınlanmasına rağmen turizm koruma bölgesinde 110 hektarlık alanın imara açılma nedeni konusunda bilgi verilmedi.
Ayder Yaylası'nda 110 hektarlık alanı ‘kentsel dönüşüm ve gelişim projesi’ adı altında imara açacak projenin ihalesi 6 Şubat 2017 günü saat 11:00’da TOKİ’nin İstanbul Hizmet Binası’nda gerçekleşecek.
Ayder Yaylası ilk olarak 1987’de Turizm Merkezi ilan edilmiş, 1994 yılına gelindiğinde Milli Park, 1998’de ise Doğal Sit alanı olmuş ve koruma altına alınmıştı. Ayder, Karadeniz’in en bilinen yaylası son olarak 2006’da Bakanlar Kurulu Kararı ile “Kültür ve Turizm Koruma Gelişim Bölgesi” ilan edilmişti.
TOKİ tarafından ihaleye açılan proje bilgileri Elektronik Kamu Alımları Platformu’nda yayınlanmasına rağmen turizm koruma bölgesinde 110 hektarlık alanın imara açılma nedeni konusunda bilgi verilmedi.
Van'a plaj için düğmeye basıldı
İçişleri Bakanlığınca görevlendirme yapılan Edremit Belediyesi, vatandaşların Van Gölü'nden daha fazla faydalanması için "Sahil Kordonu" projesini hayata geçirecek Van Gölü kıyısına plajlar yapmayı planladıklarını söyleyen Belediye Başkan Vekili "İlk etabımız 2,5 kilometre olacak. Bu etapta ışıklandırma, yürüyüş ve bisiklet yolları, tartan pist, ağaçlandırma, banklar ve kafeteryalarla, sosyal donatı alanları oluşturacağız" dedi.
İçişleri Bakanlığınca Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında görevlendirme yapılan Edremit Belediyesi, vatandaşların Van Gölü'nden daha fazla faydalanması için "Sahil Kordonu" projesini başlatacak.
Edremit Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, projeyle, halkın yıllardır hayalini kurduğu sosyal tesislere kavuşması hedefleniyor.
Belediye Başkan Vekilliğine görevlendirilen Kaymakam Atıf Çiçekli, ilçede yaz mevsiminde dönüşümün başlayacağını belirtti.
Vatandaşların Van Gölü'nden daha fazla faydalanması için "Sahil Kordonu" projesi hazırlandığını ifade eden Çiçekli, şunları kaydetti:
"İlk etabımız 2,5 kilometre olacak. Bu etapta ışıklandırma, yürüyüş ve bisiklet yolları, tartan pist, ağaçlandırma, banklar ve kafeteryalar ile sosyal donatı alanları oluşturacağız. Anlayacağınız halkımızın artık Van Denizi ile bütünleşmesini sağlayacağız. Bunun için büyük çaba sarf ediyoruz. İnşallah yaz aylarında halkımızı Edremit'in yeni yüzüyle buluşturacağız."
Çiçekli, Van Gölü kıyısına plajlar yapmayı planladıklarını bildirdi.
Kamu kurumlarına ait sosyal tesislerin halka açıldığını anımsatan Çiçekli, "Yaz aylarında vatandaşımız bize gelip 'Bu alanları kullanamıyorum' derse bu konuyla birebir ilgilenirim" ifadesini kullandı.
Çiçekli, Dikkaya ve Köşk mahalleleri arasındaki alana at çiftliği kurmayı planladıklarını da belirtti.
İçişleri Bakanlığınca Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında görevlendirme yapılan Edremit Belediyesi, vatandaşların Van Gölü'nden daha fazla faydalanması için "Sahil Kordonu" projesini başlatacak.
Edremit Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, projeyle, halkın yıllardır hayalini kurduğu sosyal tesislere kavuşması hedefleniyor.
Belediye Başkan Vekilliğine görevlendirilen Kaymakam Atıf Çiçekli, ilçede yaz mevsiminde dönüşümün başlayacağını belirtti.
Vatandaşların Van Gölü'nden daha fazla faydalanması için "Sahil Kordonu" projesi hazırlandığını ifade eden Çiçekli, şunları kaydetti:
"İlk etabımız 2,5 kilometre olacak. Bu etapta ışıklandırma, yürüyüş ve bisiklet yolları, tartan pist, ağaçlandırma, banklar ve kafeteryalar ile sosyal donatı alanları oluşturacağız. Anlayacağınız halkımızın artık Van Denizi ile bütünleşmesini sağlayacağız. Bunun için büyük çaba sarf ediyoruz. İnşallah yaz aylarında halkımızı Edremit'in yeni yüzüyle buluşturacağız."
Çiçekli, Van Gölü kıyısına plajlar yapmayı planladıklarını bildirdi.
Kamu kurumlarına ait sosyal tesislerin halka açıldığını anımsatan Çiçekli, "Yaz aylarında vatandaşımız bize gelip 'Bu alanları kullanamıyorum' derse bu konuyla birebir ilgilenirim" ifadesini kullandı.
Çiçekli, Dikkaya ve Köşk mahalleleri arasındaki alana at çiftliği kurmayı planladıklarını da belirtti.
İşte SGK'dan çift maaş alabilecek kişiler
Dul ve yetim kadınların çift maaş alma şartı ölen kişinin SGK'tan emekli olma statüsüne göre alacağı maaş sayısında değişikliğe gidildi.
Çift maaş alma sistemi değişti. Yapılan değişiklikle ölen anne/ babasının ya da eşinin maaşını almak isteyen kadınlar için 1 Ekim 2008 önemli bir kriter oldu.
Star Gazetesi köşe yazarı Resul Kurt, kimlerin çift maaş alabileceğini bugün köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Geçmişten gelen norm ve standart ayrılığı bugün için giderilmiş olsa da geçmişten gelen haklar korunduğu için hala bir eşitsizlik söz konusu. Günümüzde var olan bu eşitsizlik en çok ölüm aylıklarında kendini göstermekte.
HER İKİ MAAŞI ALMA İMKANI
Çünkü, vefat eden sigortalının hak sahiplerine maaş bağlanması aşamasında ölümün gerçekleştiği tarihteki yasalar referans alınıyor. Bunun sonucunda hak sahibi dul ve yetimler ölüm tarihine göre ya tek maaş ya da her iki maaşı da alma imkanına sahip oluyor.
Ölen eşin ve anne-babanın sigorta statüsü aynı ise iki maaş değil tercih edilen maaş yani tek bir maaş ödeniyor. Yani eşi SSK, babası SSK veya eşi BAĞ-KUR babası BAĞ-KUR veyahut eşi Emekli Sandığı, babası Emekli Sandığı sigortalısı olan dul-yetim kadınlar tek maaş alabiliyor.
Ancak ölen eşin ve ölen anne-babanın sigorta statüsü farklı ise bu kez ölüm tarihlerine göre iki maaş veya tek maaş ödenmesi söz konusu olabiliyor. Sigortalılık statüsü farklı ve eş ve anne-babanın ikisi de 1 Ekim 2008 tarihinden önce ölmüşse iki maaş bağlanıyor.
1 EKİM 2008 ÖNEMLİ TARİH
Eş ve anne-babadan biri 1 Ekim 2008'den önce diğeri 1 Ekim 2008'den sonra ölmüşse yine iki maaş var. Eğer, iki ölüm de 1 Ekim 2008'den sonra ise sadece bir maaş ödenir.
Ancak ölümlerin ikisi de 1 Ekim 2008 sonrası olsa bile sigorta statüsü farklı olması koşuluyla istisnai olarak memur kızı veya memur eşi iki maaş alabilmekte.
ÖLÜM TARİHİNİN ÖNEMİ YOK
Örnek verecek olursak eşi memur emeklisi, babası SSK veya BAĞ-KUR emeklisi olan kadınlar için eşin ve babanın ölüm tarihinin önemi yok. Her halde iki maaş alma hakları var.
İŞTE O TABLO
Çift maaş alma sistemi değişti. Yapılan değişiklikle ölen anne/ babasının ya da eşinin maaşını almak isteyen kadınlar için 1 Ekim 2008 önemli bir kriter oldu.
Star Gazetesi köşe yazarı Resul Kurt, kimlerin çift maaş alabileceğini bugün köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Geçmişten gelen norm ve standart ayrılığı bugün için giderilmiş olsa da geçmişten gelen haklar korunduğu için hala bir eşitsizlik söz konusu. Günümüzde var olan bu eşitsizlik en çok ölüm aylıklarında kendini göstermekte.
HER İKİ MAAŞI ALMA İMKANI
Çünkü, vefat eden sigortalının hak sahiplerine maaş bağlanması aşamasında ölümün gerçekleştiği tarihteki yasalar referans alınıyor. Bunun sonucunda hak sahibi dul ve yetimler ölüm tarihine göre ya tek maaş ya da her iki maaşı da alma imkanına sahip oluyor.
Ölen eşin ve anne-babanın sigorta statüsü aynı ise iki maaş değil tercih edilen maaş yani tek bir maaş ödeniyor. Yani eşi SSK, babası SSK veya eşi BAĞ-KUR babası BAĞ-KUR veyahut eşi Emekli Sandığı, babası Emekli Sandığı sigortalısı olan dul-yetim kadınlar tek maaş alabiliyor.
Ancak ölen eşin ve ölen anne-babanın sigorta statüsü farklı ise bu kez ölüm tarihlerine göre iki maaş veya tek maaş ödenmesi söz konusu olabiliyor. Sigortalılık statüsü farklı ve eş ve anne-babanın ikisi de 1 Ekim 2008 tarihinden önce ölmüşse iki maaş bağlanıyor.
1 EKİM 2008 ÖNEMLİ TARİH
Eş ve anne-babadan biri 1 Ekim 2008'den önce diğeri 1 Ekim 2008'den sonra ölmüşse yine iki maaş var. Eğer, iki ölüm de 1 Ekim 2008'den sonra ise sadece bir maaş ödenir.
Ancak ölümlerin ikisi de 1 Ekim 2008 sonrası olsa bile sigorta statüsü farklı olması koşuluyla istisnai olarak memur kızı veya memur eşi iki maaş alabilmekte.
ÖLÜM TARİHİNİN ÖNEMİ YOK
Örnek verecek olursak eşi memur emeklisi, babası SSK veya BAĞ-KUR emeklisi olan kadınlar için eşin ve babanın ölüm tarihinin önemi yok. Her halde iki maaş alma hakları var.
İŞTE O TABLO
Bu tavuğun tanesi 9 bin 500 lira!
Kafasından iç organlarına kadar her yeri simsiyah olan 'Ayam Cemani' cinsi tavuklar sahibini zengin ediyor.
Endonezya’da yetişen ve vücudundaki melanin sorunu nedeniyle ibiğinden ayağına hatta iç organlarına kadar her yeri siyah olan “Ayam Cemani” cinsi tavuklar büyük ilgi görüyor. Bu ilgiyle birlikte fiyatları da her geçen gün artmaya devam ediyor.
Endonezya kökenli Ayam Cemani cinsi tavuklar, simsiyah renkleriyle dünyanın ilgisini çekmeye ve gün geçtikçe yaygınlaşmaya devam ediyor.
Genetik bir mutasyon yüzünden vücutlarındaki tüylerden, iç organlarına kadar siyah olan bu tavukların sadece yumurtaları ve kanları normal tavuklarla aynı renkte.
Gizmodo adlı tasarım, teknoloji ve bilimsel haber sitesinin haberine konu olan cinsi tavukları, ABD’de yetiştiren Paul Bradshaw “Görünüşleri dolayısıyla, günümüzün en Moda tavuğu Ayam Cemani. Büyülü bir görünüşleri var.
Güneş ışığının altındayken, kapkara tüylerinin arasında mor ve yeşil yansımalar göze çarpıyor” dedi.
“Bu siyahlığın sebebi Asya’da ortaya çıkan ve zamanla Avrupa’ya da gelen bir çeşit gen mutasyonu” ifadelerini kullanan Bradshaw “Bu mutasyon, Ayam Cemani’lerin normal bir tavuktan on kat daha fazla melanin üretmesine neden oluyor” şeklinde konuştu.
Bilim insanları, insan derisinde, saçında ve beynin bazı bölgelerinde de bulunan koyu renkli pigmentler olan melaninlerin fazlalaşması anlamına gelen ve “fibromelanos” adıyla anılan bu genetik durumun herhangi bir zararı bulunmadığını kaydetti.
Tavukları 2 kilo, horozları ise 2.5 ila 3 kilo arasında olan bu nadir ırkın, bir dönem ABD’de 2 bin 500 dolardan satıldığı öğrenildi.
Ayam Cemani’lerin ana vatanı Endonezya’da büyülü olduğuna yönelik inanışın bulunduğu, 12’nci yüzyıldan beri Endonezya efsanelerinde yer aldığı kaydedildi.
Zenginler tarafından beslenen bu kömür renkli tavukların, sahibine daha çok servet ve güç getirdiği, kimi zaman ise iyi şans işareti olarak yorumlandığı öğrenildi.
Endonezya kökenli Ayam Cemani cinsi tavuklar, simsiyah renkleriyle dünyanın ilgisini çekmeye ve gün geçtikçe yaygınlaşmaya devam ediyor.
Genetik bir mutasyon yüzünden vücutlarındaki tüylerden, iç organlarına kadar siyah olan bu tavukların sadece yumurtaları ve kanları normal tavuklarla aynı renkte.
Gizmodo adlı tasarım, teknoloji ve bilimsel haber sitesinin haberine konu olan cinsi tavukları, ABD’de yetiştiren Paul Bradshaw “Görünüşleri dolayısıyla, günümüzün en Moda tavuğu Ayam Cemani. Büyülü bir görünüşleri var.
Güneş ışığının altındayken, kapkara tüylerinin arasında mor ve yeşil yansımalar göze çarpıyor” dedi.
“Bu siyahlığın sebebi Asya’da ortaya çıkan ve zamanla Avrupa’ya da gelen bir çeşit gen mutasyonu” ifadelerini kullanan Bradshaw “Bu mutasyon, Ayam Cemani’lerin normal bir tavuktan on kat daha fazla melanin üretmesine neden oluyor” şeklinde konuştu.
Bilim insanları, insan derisinde, saçında ve beynin bazı bölgelerinde de bulunan koyu renkli pigmentler olan melaninlerin fazlalaşması anlamına gelen ve “fibromelanos” adıyla anılan bu genetik durumun herhangi bir zararı bulunmadığını kaydetti.
Tavukları 2 kilo, horozları ise 2.5 ila 3 kilo arasında olan bu nadir ırkın, bir dönem ABD’de 2 bin 500 dolardan satıldığı öğrenildi.
Ayam Cemani’lerin ana vatanı Endonezya’da büyülü olduğuna yönelik inanışın bulunduğu, 12’nci yüzyıldan beri Endonezya efsanelerinde yer aldığı kaydedildi.
Zenginler tarafından beslenen bu kömür renkli tavukların, sahibine daha çok servet ve güç getirdiği, kimi zaman ise iyi şans işareti olarak yorumlandığı öğrenildi.
Rusya ve Türkiye arasında vize rejimi kolaylaştırılması görüşülecek
Rusya Dışişleri Bakanlığı Dördüncü Avrupa Departmanı Başkanı Aleksandr Botsan-Harçenko, Rusya ve Türkiye'nin 9 Şubat'ta iş adamları başta olmak üzere bazı Türk vatandaşları kategorileri için vize rejiminin kolaylaştırılma imkanını görüşeceklerini bildirdi.
Rus diplomat konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "9 Şubat'ta Türkiye ile konsolosluk konularına ilişkin detaylı toplantı yapılmasını planlıyoruz. Kilit konulardan birisi bazı Türk vatandaşları kategorileri için vize rejiminin kolaylaştırılması. Bazı kolaylıklar planlanıyor, bunları ekonomik bağların daha aktif hale getirilmesi gerekliliğiyle bağdaştırıyorlar. Öncelikle bu konu girişimcileri kapsıyor" ifadelerini kullandı.
Botsan-Harçenko şu şekilde devam etti: "Bu aşamada önceden alınan kararların bir anda kaldırılmasından ve tamamen vizesiz rejime dönülmesinden bahsetmiyoruz. Bu bizim terör konusundaki endişelerimiz ve Türk partnerlerimizin bu konuda bizimle işbirliğinin yetersiz olmasından kaynaklanıyor. Tabi ki, vizelerin tamamen kaldırılması çok yakında olmayacak, fakat bu konunun sonsuza dek üzerinin çizildiğini söylemek doğru olmaz. Şu anda Ankara ile temaslarımız sadece Dışişleri Bakanlığı düzeyinde değil, askeri hatta ve özel servisler hattında da düzeldi. Bunların sonuç vermesini umuyorum. İşte o zaman bu konuya bakacağız."
Rus diplomat konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "9 Şubat'ta Türkiye ile konsolosluk konularına ilişkin detaylı toplantı yapılmasını planlıyoruz. Kilit konulardan birisi bazı Türk vatandaşları kategorileri için vize rejiminin kolaylaştırılması. Bazı kolaylıklar planlanıyor, bunları ekonomik bağların daha aktif hale getirilmesi gerekliliğiyle bağdaştırıyorlar. Öncelikle bu konu girişimcileri kapsıyor" ifadelerini kullandı.
Botsan-Harçenko şu şekilde devam etti: "Bu aşamada önceden alınan kararların bir anda kaldırılmasından ve tamamen vizesiz rejime dönülmesinden bahsetmiyoruz. Bu bizim terör konusundaki endişelerimiz ve Türk partnerlerimizin bu konuda bizimle işbirliğinin yetersiz olmasından kaynaklanıyor. Tabi ki, vizelerin tamamen kaldırılması çok yakında olmayacak, fakat bu konunun sonsuza dek üzerinin çizildiğini söylemek doğru olmaz. Şu anda Ankara ile temaslarımız sadece Dışişleri Bakanlığı düzeyinde değil, askeri hatta ve özel servisler hattında da düzeldi. Bunların sonuç vermesini umuyorum. İşte o zaman bu konuya bakacağız."
KHK eleştirisine peygamberli savunma
686 sayılı kararname ile 330 akademisyenin üniversitelerden uzaklaştırılmasının yankıları sürüyor. Meclis'te konuşan AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 'peygamberler de hata yapmıştır' dedi.
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, akademisyen ihraçları için, “Elbette ki yanlışlıklar vardır, layüsel olan sadece ve sadece Allah’tır. Allah’ın haricinde herkes hata yapar, peygamberler de hata yapmışlardır, hatalarına “zelle” ifadesi kullanılmıştır. Bu hatalara, önemli olan, bilinçli mi yapılıyor, bilinçsiz mi yapılıyor diye bakmak lazım” dedi.
hurriyet.com.tr'de yer alan habere göre, Meclis’te HDP’nin ihraçlara ilişkin grup önerisi üzerine konuşan Özdağ, 28 Şubat’ta kendisinin de üniversiteden atıldığını belirterek şöyle dedi:
“3 defa atıldım ve 3 defada da geri döndüm. Eğer burada çeşitli akademisyenlerle ilgili bir haksızlık varsa, eğer bir ince eleyip sık dokuma yapılmamışsa bunlarla ilgili şimdiye kadar olduğu gibi nasıl düzeltmeler yapıldıysa hep beraber bunları düzeltmek de bizim için hem vicdanı bir borç hem de insani bir borçtur. Bir yanlışlık varsa, bir iltisakları yoksa bunları yapmak da bizim görevimizdir.”
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, akademisyen ihraçları için, “Elbette ki yanlışlıklar vardır, layüsel olan sadece ve sadece Allah’tır. Allah’ın haricinde herkes hata yapar, peygamberler de hata yapmışlardır, hatalarına “zelle” ifadesi kullanılmıştır. Bu hatalara, önemli olan, bilinçli mi yapılıyor, bilinçsiz mi yapılıyor diye bakmak lazım” dedi.
hurriyet.com.tr'de yer alan habere göre, Meclis’te HDP’nin ihraçlara ilişkin grup önerisi üzerine konuşan Özdağ, 28 Şubat’ta kendisinin de üniversiteden atıldığını belirterek şöyle dedi:
“3 defa atıldım ve 3 defada da geri döndüm. Eğer burada çeşitli akademisyenlerle ilgili bir haksızlık varsa, eğer bir ince eleyip sık dokuma yapılmamışsa bunlarla ilgili şimdiye kadar olduğu gibi nasıl düzeltmeler yapıldıysa hep beraber bunları düzeltmek de bizim için hem vicdanı bir borç hem de insani bir borçtur. Bir yanlışlık varsa, bir iltisakları yoksa bunları yapmak da bizim görevimizdir.”
Etiketler:
ak parti,
haber,
manisa,
milletvekili
YSK'nın özel TV kanallarına denetimine son verildi
Yeni yayımlanan kanun hükmünde kararname ile Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) özel televizyon kanalları üzerindeki yetkileri tırpanlandı. Kararname ile referandum sürecinde YSK'nın belirlediği kurallara göre yayın yapma zorunluluğu ortadan kalkıyor. Yani, YSK, özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını artık veremeyecek.
Yüksek Seçim Kurulu'na kanun hükmünde kararname ile referandum ayarı geldi. Hükümet olağanütü hal yetkisiyle yayımladığı yeni kararnameyle seçim dönemlerinde eşitlik ilkesine göre yayın yapmayan özel radyo ve televizyonlara, Yüksek Seçim Kurulu'nca verilen yayın durdurma cezası kaldırıldı.
687 Sayılı OHAL kapsamında bazı düzenlemeler yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararname ile Yüksek Seçim Kurulu'nun özel radyo ve televizyonlara yönelik denetim yetkisini düzenleyen 298 sayılı kanunun 149/a maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Buna göre, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını veremeyecek.
Öte yandan KHK ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu'nda yer alan "verici tesis ve işletim şirketi"yle ilgili "kuran ve işleten" ibaresi "kuran ve/veya işleten" şeklinde değiştirildi. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu'nda "özel radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin suçlar"la ilgili YSK tarafından belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde verilecek yayın durdurma ve para cezaları verilmesini öngören 149/A maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Bakanlar Kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen OHAL kapsamında yürürlüğe konulan KHK'lar gereğince kapatılan özel radyo ve televizyonların, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla sahip oldukları yayın lisansları, yayın hakları, frekans ve kanal kullanımı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) nezdindeki benzeri izinleri Maliye Bakanlığının bu yöndeki talebi üzerine RTÜK tarafından verilecek.
Bu lisans ve haklar ile frekans, kanal kullanımı ve RTÜK nezdindeki benzeri izinlerin Maliye Bakanlığınca veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca kapatılan özel radyo ve televizyonlara ait diğer varlıklarla birlikte ya da ayrı ayrı satılması durumunda, bunların yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri, Fonun bildirimi üzerine gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanacak.
Cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallara verilmişti
1 Kasım 2015 seçimlerinde bu kuralları ihlal eden özel yayın kuruluşlarına toplam 580 kez ceza uygulandığı belirtildi. Bu cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallar oldu.
149'uncu madde ne diyor?
Madde 149/A- (Yeniden düzenleme: 15/7/2003-4928/4 md.) Bu Kanunun 55/A maddesine ve Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını Yüksek Seçim Kurulu, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulu uyarır veya aynı yayın kuşağında açık bir şekilde özür dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde, Yüksek Seçim Kurulu veya yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca, ihlâle konu programın yayını bir ilâ oniki kez arasında durdurulur. Aykırılığın tekrarı hâlinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarının Yüksek Seçim Kurulunca beş günden onbeş güne kadar durdurulmasına, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyonların yayınlarının ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca üç günden yedi güne kadar durdurulmasına karar verilir. Bu kararlar ilgili en yüksek mülkî amirlerce derhâl yerine getirilir. (Değişik üçüncü fıkra: 23/1/2008-5728/298 md.) Birinci fıkra hükmüne göre hakkında yayın durdurulması kararı verilen özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına; yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. cnntürk
Yüksek Seçim Kurulu'na kanun hükmünde kararname ile referandum ayarı geldi. Hükümet olağanütü hal yetkisiyle yayımladığı yeni kararnameyle seçim dönemlerinde eşitlik ilkesine göre yayın yapmayan özel radyo ve televizyonlara, Yüksek Seçim Kurulu'nca verilen yayın durdurma cezası kaldırıldı.
687 Sayılı OHAL kapsamında bazı düzenlemeler yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararname ile Yüksek Seçim Kurulu'nun özel radyo ve televizyonlara yönelik denetim yetkisini düzenleyen 298 sayılı kanunun 149/a maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Buna göre, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını veremeyecek.
Öte yandan KHK ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu'nda yer alan "verici tesis ve işletim şirketi"yle ilgili "kuran ve işleten" ibaresi "kuran ve/veya işleten" şeklinde değiştirildi. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu'nda "özel radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin suçlar"la ilgili YSK tarafından belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde verilecek yayın durdurma ve para cezaları verilmesini öngören 149/A maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Bakanlar Kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen OHAL kapsamında yürürlüğe konulan KHK'lar gereğince kapatılan özel radyo ve televizyonların, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla sahip oldukları yayın lisansları, yayın hakları, frekans ve kanal kullanımı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) nezdindeki benzeri izinleri Maliye Bakanlığının bu yöndeki talebi üzerine RTÜK tarafından verilecek.
Bu lisans ve haklar ile frekans, kanal kullanımı ve RTÜK nezdindeki benzeri izinlerin Maliye Bakanlığınca veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca kapatılan özel radyo ve televizyonlara ait diğer varlıklarla birlikte ya da ayrı ayrı satılması durumunda, bunların yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri, Fonun bildirimi üzerine gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanacak.
Cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallara verilmişti
1 Kasım 2015 seçimlerinde bu kuralları ihlal eden özel yayın kuruluşlarına toplam 580 kez ceza uygulandığı belirtildi. Bu cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallar oldu.
149'uncu madde ne diyor?
Madde 149/A- (Yeniden düzenleme: 15/7/2003-4928/4 md.) Bu Kanunun 55/A maddesine ve Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını Yüksek Seçim Kurulu, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulu uyarır veya aynı yayın kuşağında açık bir şekilde özür dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde, Yüksek Seçim Kurulu veya yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca, ihlâle konu programın yayını bir ilâ oniki kez arasında durdurulur. Aykırılığın tekrarı hâlinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarının Yüksek Seçim Kurulunca beş günden onbeş güne kadar durdurulmasına, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyonların yayınlarının ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca üç günden yedi güne kadar durdurulmasına karar verilir. Bu kararlar ilgili en yüksek mülkî amirlerce derhâl yerine getirilir. (Değişik üçüncü fıkra: 23/1/2008-5728/298 md.) Birinci fıkra hükmüne göre hakkında yayın durdurulması kararı verilen özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına; yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. cnntürk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)