Maçka Demokrasi Parkı'nın güneyinden geçerek Ortaköy Vadisi'ne ulaşacak Dolmabahçe-Levazım karayolu tünelinin güzergahı değiştirildi. Tünel hattı kuzeye kaydırılarak parkın altından geçirildi, CHP 'araç yoğunluğunu arttıracağı' gerekçesiyle yeni plana da 'hayır' oyu kullandı.
Maçka Demokrasi Parkı'nın bir kısmının kapatılması ile birinci etabına başlanan Dolmabahçe-Levazım-Baltalimanı-Ayazağa Tünelleri Projesi'nin imar planında değişiklik yapıldı. 13 Mayıs 2016 tarihinde İBB tarafından onaylanan proje, yeniden meclis gündemine geldi. Mecliste yeniden tartışma yaratan rapora göre, güzergah kuzeye kaydırıldı, tünel hattı Maçka Parkı'nın altından geçirildi. Öte yandan plan notlarına, park sınırlarının korunacağına yönelik ibare eklendi.
"199 ağacı taşıyacağız"
Proje hakkında bilgi veren Ulaştırma ve Trafik komisyonu başkanı Mahmut Yeter, “Ne Maçka Parkı'nda, ne ortadaki refüjde, ne de oradaki yeşil alanda en ufak bir küçülme söz konusu değil. Yaklaşık 199 ağacı taşıyacağız. Bunların tümü de yerlerine konulacak" açıklamasında bulundu.
“Proje en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş"
Beşiktaş İlçesi Bağımsız Meclis Üyesi Hüseyin Avni Sipahi, planı yapanlara teşekkür ederek, “Gönül rahatlığı ile oy kullandık. Sanki Beşiktaş'ın tek parkı varmış gibi davranılıyor. 'Tek yeşil alanı mahvoluyor' denmesini tepki ile karşılıyorum. Çünkü Beşiktaş'ın birçok parkı vardır. Proje son halinde en ince ayrıntısına kadar düşünülerek hazırlanmış. İyi bir hizmet olacağını düşünüyoruz. Yapanların ve yaptıranların eline sağlık" diye konuştu.
CHP, araç trafiğini arttıracağı için red verdi
CHP adına söz alan Yunus Can,revize edilen plana da olumsuz yönde oy kullanmalarını şu sözlerle açıkladı: “İstanbul'un trafik karmaşası plansız yatırımlarla çözülemez. Lastik tekerlekli araçların geçişini ve yoğunluğunu arttıracak her türlü özel taşımacılığa karşıyız. Bu tür yüksek maliyetli yatırımlar İstanbul'u halihazırda sıkıntıya düşürecek. Çözüm olmayacak beyhude bir yatırımdır. Lastik tekerlikli araçların yoğunluğunu arttıracak her türlü tünel yapılaşmasına karşı olduğumuz, trafiğe hiçbir şekilde çare olamayacağı düşüncesiyle karşıyız" diye konuştu. Konuşmaların ardından oylamaya sunulan rapor oyçokluğu ile kabul edildi. DHA
18 Şubat 2017 Cumartesi
Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açılacak
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzetbegovic, Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açacaklarını açıkladı.
Bosna Hersek, Sırbistan'a karşı soykırım davasını yeniden açacak.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç'in himayesinde, ülkedeki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılımıyla başkent Saraybosna'da düzenlenen danışma toplantısında, Sırbistan'a karşı soykırım davasının revize edilmesi kararı alındı.
İzzetbegoviç, danışma toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açılmasının krize neden olacağını ancak bu krizin "bazılarının tehdit olarak öne sürdüğü büyüklükte olmayacağını" söyledi.
Soykırım davasının revize edilmesinin hiç kimsenin hakkını ihlal etmediğini vurgulayan İzzetbegoviç, "Davanın yenilenmesinden vazgeçilmesi, Bosna Hersek devletinin ve kurbanların haysiyetine zarar verirdi." ifadelerini kullandı.
Davanın revize edilmesine, danışma toplantısına katılan 50'den fazla temsilcinin oy birliği ile karar verildiğini aktaran İzzetbegoviç, "Bu davanın yeniden açılması, kurbanların hakkıdır. Adalet ve hakikat peşinde olan herkes bizim yerimizde olsa aynısını yapardı." dedi.
İzzetbegoviç, davanın gelecek hafta açılacağını ifade ederek, davadaki yeni kanıtların eski Sırp komutan Ratko Mladic'in yargılanması sürecinde ortaya çıktığını, bu kanıtlarda eski Yugoslavya'dan binlerce askerin soykırıma iştirak ettiğinin ve dönemin devlet başkanı Slobodan Milosevic rejiminin soykırıma lojistik destek verdiğinin görüldüğünü sözlerine ekledi.
İlk dava, delil yetersizliğinde düşmüştü
Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılının şubat ayında, Bosna Hersek'in Sırbistan'a karşı açtığı soykırım davasını delil yetersizliğinden reddetmiş, Bosna Hersek'e yeni deliller bulması şartıyla 10 yıl içinde yeniden dava açma hakkı tanımıştı.
Mahkemenin davanın revize edilmesi için tanıdığı süre, şubat ayı sonunda dolacak. cnntürk
Bosna Hersek, Sırbistan'a karşı soykırım davasını yeniden açacak.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç'in himayesinde, ülkedeki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılımıyla başkent Saraybosna'da düzenlenen danışma toplantısında, Sırbistan'a karşı soykırım davasının revize edilmesi kararı alındı.
İzzetbegoviç, danışma toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açılmasının krize neden olacağını ancak bu krizin "bazılarının tehdit olarak öne sürdüğü büyüklükte olmayacağını" söyledi.
Soykırım davasının revize edilmesinin hiç kimsenin hakkını ihlal etmediğini vurgulayan İzzetbegoviç, "Davanın yenilenmesinden vazgeçilmesi, Bosna Hersek devletinin ve kurbanların haysiyetine zarar verirdi." ifadelerini kullandı.
Davanın revize edilmesine, danışma toplantısına katılan 50'den fazla temsilcinin oy birliği ile karar verildiğini aktaran İzzetbegoviç, "Bu davanın yeniden açılması, kurbanların hakkıdır. Adalet ve hakikat peşinde olan herkes bizim yerimizde olsa aynısını yapardı." dedi.
İzzetbegoviç, davanın gelecek hafta açılacağını ifade ederek, davadaki yeni kanıtların eski Sırp komutan Ratko Mladic'in yargılanması sürecinde ortaya çıktığını, bu kanıtlarda eski Yugoslavya'dan binlerce askerin soykırıma iştirak ettiğinin ve dönemin devlet başkanı Slobodan Milosevic rejiminin soykırıma lojistik destek verdiğinin görüldüğünü sözlerine ekledi.
İlk dava, delil yetersizliğinde düşmüştü
Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılının şubat ayında, Bosna Hersek'in Sırbistan'a karşı açtığı soykırım davasını delil yetersizliğinden reddetmiş, Bosna Hersek'e yeni deliller bulması şartıyla 10 yıl içinde yeniden dava açma hakkı tanımıştı.
Mahkemenin davanın revize edilmesi için tanıdığı süre, şubat ayı sonunda dolacak. cnntürk
17 Şubat 2017 Cuma
64 yaşında ikiz doğurdu
İspanya'nın kuzeyindeki Burgos kentinde 64 yaşındaki bir kadının tüp bebek yöntemiyle ikiz bebek doğurduğu bildirildi.
İspanyol haber ajanslarından verilen bilgilerde, M.İ.A. adlı kadının ABD'de tüp bebek yöntemiyle hamile kaldıktan sonra İspanya'ya döndüğü ve Burgos kentindeki Recoletas hastanesinde sezaryen ile ikiz bebek doğumu yaptığı açıklandı.
Biri kız diğeri erkek olan ikiz bebeklerin ve annenin sağlık durumlarının çok iyi olduğu belirtildi. 64 yaşındaki kadının 6 yıl önce yine aynı hastanede bir kız çocuğu dünyaya getirdiği kaydedildi.
Hastane yetkilileri İspanya'da 58 yaş üstü kadınlarda doğum yapma vakalarının çok nadir görüldüğüne dikkat çekerek, 64 yaşında ikiz doğum yapan kadının durumunun özel sayıldığını dile getirdi. cnntürk
İspanyol haber ajanslarından verilen bilgilerde, M.İ.A. adlı kadının ABD'de tüp bebek yöntemiyle hamile kaldıktan sonra İspanya'ya döndüğü ve Burgos kentindeki Recoletas hastanesinde sezaryen ile ikiz bebek doğumu yaptığı açıklandı.
Biri kız diğeri erkek olan ikiz bebeklerin ve annenin sağlık durumlarının çok iyi olduğu belirtildi. 64 yaşındaki kadının 6 yıl önce yine aynı hastanede bir kız çocuğu dünyaya getirdiği kaydedildi.
Hastane yetkilileri İspanya'da 58 yaş üstü kadınlarda doğum yapma vakalarının çok nadir görüldüğüne dikkat çekerek, 64 yaşında ikiz doğum yapan kadının durumunun özel sayıldığını dile getirdi. cnntürk
Kadıköy'deki binalar 15 katla sınırlandırıldı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde Kadıköy'de kat yüksekliği serbest olan binalara 15 kat sınırı getirilmesine ilişkin plan değişikliği teklifi oy birliğiyle kabul edildi. Ancak sınırlama planı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılarak kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Fikirtepe'yi kapsamıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi şubat ayı meclis toplantısının 2'nci birleşimi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Saraçhane'deki binasında yapıldı.
Meclis'te Kadıköy'de yüksekliğin serbest olduğu alanlara 15 kat sınırı getirilmesine ilişkin teklifin yer aldığı komisyon raporu gündeme alındı. Rapor, AK Partili ve CHP'li Meclis üyelerinin oy birliğiyle kabul edildi.
İBB Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyon Başkanı Hadi Diler, Kadıköy dışındaki diğer ilçelerde de yükseklik sınırlaması için çalışma yürütüldüğünü söyledi. Diler, "Şehir Planlama Müdürlüğü ile görüşülerek önümüzdeki günlerde karar verilecektir." ifadesini kullandı.
Fikirtepe'yi kapsamıyor
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi CHP'li Meclis Üyesi Esin Hacıalioğlu da pilot bölge olarak Kadıköy'de başlatılan uygulamanın diğer ilçelere de örnek olması gerektiğini kaydetti.
Alınan bu karar ile bölgede kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak yeni binalara 15 kat sınırı getirilmiş oldu. Ancak sınırlama planı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılarak kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Fikirtepe'yi kapsamıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi şubat ayı meclis toplantısının 2'nci birleşimi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) Saraçhane'deki binasında yapıldı.
Meclis'te Kadıköy'de yüksekliğin serbest olduğu alanlara 15 kat sınırı getirilmesine ilişkin teklifin yer aldığı komisyon raporu gündeme alındı. Rapor, AK Partili ve CHP'li Meclis üyelerinin oy birliğiyle kabul edildi.
İBB Meclisi İmar ve Bayındırlık Komisyon Başkanı Hadi Diler, Kadıköy dışındaki diğer ilçelerde de yükseklik sınırlaması için çalışma yürütüldüğünü söyledi. Diler, "Şehir Planlama Müdürlüğü ile görüşülerek önümüzdeki günlerde karar verilecektir." ifadesini kullandı.
Fikirtepe'yi kapsamıyor
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi CHP'li Meclis Üyesi Esin Hacıalioğlu da pilot bölge olarak Kadıköy'de başlatılan uygulamanın diğer ilçelere de örnek olması gerektiğini kaydetti.
Alınan bu karar ile bölgede kentsel dönüşüm kapsamında yapılacak yeni binalara 15 kat sınırı getirilmiş oldu. Ancak sınırlama planı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılarak kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Fikirtepe'yi kapsamıyor.
Somali'de halkın yarısı açlık tehlikesi yaşıyor
BM, Somali'deki şiddetli kuraklıktan dolayı 6,2 milyon insanın açlık tehlikesi yaşadığını duyurdu.
Birleşmiş Milletler (BM), Somali'de aşırı kuraklık nedeniyle 6,2 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, krizin çözümü için uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırdı.
BM Dünya Gıda Programı (WFP) ile BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan ortak açıklamada, ülkede devam eden şiddetli kuraklığın geçim kaynaklarını tükenme noktasına getirdiği bildirildi.
Açıklamada, tarımın neredeyse yok olma noktasına geldiği ve hayvanların da ölmeye başladığına dikkat çekilerek tüm dünyanın Somalililerin yaşamlarının kurtarılması için harekete geçmesi gerektiği vurgulandı.
Somali nüfusunun neredeyse yarısına tekabül eden 6,2 milyon insanın açlık tehdidi altında olduğuna işaret edilen açıklamada, ülkedeki yeni bir felaketin sadece "büyük çaplı" ve "acil" insani yardım kampanyasıyla engellenebileceğinin altı çizildi.
Açıklamada, UNICEF ve WFP'nin ülkede temel insani ihtiyaçların karşılanması için toplam 450 milyon dolarlık fona ihtiyaç duyduğuna vurgu yapılarak, BM'nin oluşacak fondan ülke genelinde kuraklıkta etkilenen yüz binlerce insana gıda ve su tedarik edeceği kaydedildi. ntvmsnc
Birleşmiş Milletler (BM), Somali'de aşırı kuraklık nedeniyle 6,2 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, krizin çözümü için uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırdı.
BM Dünya Gıda Programı (WFP) ile BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan ortak açıklamada, ülkede devam eden şiddetli kuraklığın geçim kaynaklarını tükenme noktasına getirdiği bildirildi.
Açıklamada, tarımın neredeyse yok olma noktasına geldiği ve hayvanların da ölmeye başladığına dikkat çekilerek tüm dünyanın Somalililerin yaşamlarının kurtarılması için harekete geçmesi gerektiği vurgulandı.
Somali nüfusunun neredeyse yarısına tekabül eden 6,2 milyon insanın açlık tehdidi altında olduğuna işaret edilen açıklamada, ülkedeki yeni bir felaketin sadece "büyük çaplı" ve "acil" insani yardım kampanyasıyla engellenebileceğinin altı çizildi.
Açıklamada, UNICEF ve WFP'nin ülkede temel insani ihtiyaçların karşılanması için toplam 450 milyon dolarlık fona ihtiyaç duyduğuna vurgu yapılarak, BM'nin oluşacak fondan ülke genelinde kuraklıkta etkilenen yüz binlerce insana gıda ve su tedarik edeceği kaydedildi. ntvmsnc
Atatürk Anadolu Ajansı'nın yıllığından çıkarıldı
Anadolu Ajansı'nın yıllığının 10 Kasım'la ilgili bölümünde Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünden söz edilmezken, Abdülhamid'in 174. doğum yıldönümünün anıldığı iddiası Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a soruldu.
Sözcü'nün haberine göre, Anadolu Ajansı'nın (AA) yıllığının 10 Kasım'la ilgili bölümünde Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünden söz edilmezken, Osmanlı padişahı Abdülhamid'in 174. doğum yıldönümü anıldı.
CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a bu konuda soru önergesi yöneltti.
Ekici, "Ajansın 2016 yıllığından kaç adet bastırılmıştır, maliyeti nedir? Atatürk'ün ebediyete intikalinin 7'. yıldönümüne yer verilmemesinin, 10 Kasım'da Anıtkabir'e akın eden yüz binlerin önemli haberler arasında görülmemesinin sorumlusu kimdir?" sorularına yanıt istedi.
Sözcü'nün haberine göre, Anadolu Ajansı'nın (AA) yıllığının 10 Kasım'la ilgili bölümünde Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümünden söz edilmezken, Osmanlı padişahı Abdülhamid'in 174. doğum yıldönümü anıldı.
CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'a bu konuda soru önergesi yöneltti.
Ekici, "Ajansın 2016 yıllığından kaç adet bastırılmıştır, maliyeti nedir? Atatürk'ün ebediyete intikalinin 7'. yıldönümüne yer verilmemesinin, 10 Kasım'da Anıtkabir'e akın eden yüz binlerin önemli haberler arasında görülmemesinin sorumlusu kimdir?" sorularına yanıt istedi.
Etiketler:
ak parti,
Atatürk,
chp,
haber,
milletvekili
Yeni Yüzyıl Üniversitesi, YÖK'e kayıp 50 milyon liranın hesabını veremedi
Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ni denetleyen YÖK, üniversitenin hesaplarında servet değerinde açık belirledi. 50 milyon lirayı aşan kayıp ve üniversitelere tanınan imkânların yöneticilerce kişisel ihtiyaçlar için kullanılması, akademik usulsüzlükler nedeniyle üniversite ciddi cezalarla karşı karşıya.
Cumhuriyet'in haberine göre, Yeni Yüzyıl Üniversitesi; hesaplarındaki usulsüzlükler nedeniyle kapatılmanın eşiğine geldi. 2008 yılında Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından kurulan ve 2010-2011 döneminde “iş garantili üniversite” sloganıyla öğretime başlayan Yeni Yüzyıl Üniversitesi, YÖK incelemelerinden geçemedi. Üniversite, tespit edilen 50 milyon 278 bin TL’lik kayıp, üniversitelere tanınan imkânların yöneticiler tarafından kişisel ihtiyaçlar için kullanılması ve akademik usulsüzlükler nedeniyle ciddi cezalarla karşı karşıya. YÖK tarafından üniversiteye verilen süre ise bu ay içinde dolacak.
Koçanlar nerede
YÖK, 28 Temmuz 2016 tarihinde üniversitenin hesaplarında belirlenen 50 milyon 278 bin 770 TL’lik kaynak aktarımının 6 ay içerisinde üniversite bütçesine iade edilmesini istedi.
Kayıp milyonların bulunmaması durumunda YÖK Disiplin Kurulu, yönetmeliğin “Vakıf yükseköğretim kurumunun eğitim- öğretim, yayın, danışmanlık, ticari ve diğer faaliyetleri ile bağışlardan elde ettiği gelirini, yükseköğretim kurumunun akademik faaliyetlerini, yatırım ve cari giderlerini finanse etmekte kullanmadığının tespit edilmesi” maddesine dayanarak üniversitenin faaliyet izninin kaldırılacağını ve yükseköğretim kurumunun kapatılmasına karar verdi.
Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’nun rektör olarak yönettiği ve işadamı Azmi Ofluoğlu’nun Mütevelli Heyeti başkanlığını yaptığı üniversitenin hesaplarında tek eksiklik kayıp milyonlar olmadı. Hazırlanan raporda ayrıca, üniversite adına kesilen çek koçanlarının ibraz edilememesi sonucu bir çok iddianın incelenememesi nedeniyle, yönetmeliğin “Denetim, inceleme ve soruşturma faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında istenilen bilgi ve belgelerin tam ve zamanında verilmemesi veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması” maddesine dayanarak öğrenci kontenjanlarının yüzde 40 oranında kısıtlanması kararını verdi.
Yapılan incelemelerde üniversite kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanılması da raporlaştırıldı. Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Azmi Ofluoğlu ve diğer heyet üyelerinin üniversiteye hibe ettikleri araçlara resmi plaka aldıkları ve bu araçları da kendi ihtiyaçları için kullandıkları belgelendi.
YÖK’ün denetimi sonrasında hazırlanan raporda, “üniversitenin öğretim elemanı atama ve yükseltme işlemlerindeki usulsüzlükler” de yer aldı.
Yeni belge yok
Raporun hazırlanmasının ardından YÖK Denetleme Kurulu tarafından verilen kararlar, 2 Ağustos 2016’da üniversite ye gönderildi. Üniversitenin talebi üzerine yeniden inceleme yapan YÖK ise kararından geri dönmedi. Yapılan incelemede “üniversitenin dilekçesinde hiçbir yeni bilgi ve belge yer almadığı” belirtildi.
Cumhuriyet'in haberine göre, Yeni Yüzyıl Üniversitesi; hesaplarındaki usulsüzlükler nedeniyle kapatılmanın eşiğine geldi. 2008 yılında Vatan Sağlık ve Eğitim Vakfı tarafından kurulan ve 2010-2011 döneminde “iş garantili üniversite” sloganıyla öğretime başlayan Yeni Yüzyıl Üniversitesi, YÖK incelemelerinden geçemedi. Üniversite, tespit edilen 50 milyon 278 bin TL’lik kayıp, üniversitelere tanınan imkânların yöneticiler tarafından kişisel ihtiyaçlar için kullanılması ve akademik usulsüzlükler nedeniyle ciddi cezalarla karşı karşıya. YÖK tarafından üniversiteye verilen süre ise bu ay içinde dolacak.
Koçanlar nerede
YÖK, 28 Temmuz 2016 tarihinde üniversitenin hesaplarında belirlenen 50 milyon 278 bin 770 TL’lik kaynak aktarımının 6 ay içerisinde üniversite bütçesine iade edilmesini istedi.
Kayıp milyonların bulunmaması durumunda YÖK Disiplin Kurulu, yönetmeliğin “Vakıf yükseköğretim kurumunun eğitim- öğretim, yayın, danışmanlık, ticari ve diğer faaliyetleri ile bağışlardan elde ettiği gelirini, yükseköğretim kurumunun akademik faaliyetlerini, yatırım ve cari giderlerini finanse etmekte kullanmadığının tespit edilmesi” maddesine dayanarak üniversitenin faaliyet izninin kaldırılacağını ve yükseköğretim kurumunun kapatılmasına karar verdi.
Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’nun rektör olarak yönettiği ve işadamı Azmi Ofluoğlu’nun Mütevelli Heyeti başkanlığını yaptığı üniversitenin hesaplarında tek eksiklik kayıp milyonlar olmadı. Hazırlanan raporda ayrıca, üniversite adına kesilen çek koçanlarının ibraz edilememesi sonucu bir çok iddianın incelenememesi nedeniyle, yönetmeliğin “Denetim, inceleme ve soruşturma faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında istenilen bilgi ve belgelerin tam ve zamanında verilmemesi veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması” maddesine dayanarak öğrenci kontenjanlarının yüzde 40 oranında kısıtlanması kararını verdi.
Yapılan incelemelerde üniversite kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanılması da raporlaştırıldı. Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Azmi Ofluoğlu ve diğer heyet üyelerinin üniversiteye hibe ettikleri araçlara resmi plaka aldıkları ve bu araçları da kendi ihtiyaçları için kullandıkları belgelendi.
YÖK’ün denetimi sonrasında hazırlanan raporda, “üniversitenin öğretim elemanı atama ve yükseltme işlemlerindeki usulsüzlükler” de yer aldı.
Yeni belge yok
Raporun hazırlanmasının ardından YÖK Denetleme Kurulu tarafından verilen kararlar, 2 Ağustos 2016’da üniversite ye gönderildi. Üniversitenin talebi üzerine yeniden inceleme yapan YÖK ise kararından geri dönmedi. Yapılan incelemede “üniversitenin dilekçesinde hiçbir yeni bilgi ve belge yer almadığı” belirtildi.
Siber güvenlik için Saray'da merkez kurulacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla siber güvenlik çalışmaları tek çatı altında birleştirilecek. Bu kapsamda başta akademisyenler olmak üzere bilişim uzmanlarıyla siber güvenlik otoritelerinden görüş alınıyor. Çalışmalar raporlaştırılarak Saray'da bir siber güvenlik merkezinin hayata geçirilmesi amaçlanıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan çalışmalar kapsamında, siber güvenlik altyapısının yerlileştirilmesi, durum analizi yapılması ve alınması gereken tedbirler ortaya konulacak. Hürriyet gazetesinin haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kurmaylarına siber güvenlik altyapısının incelenmesi için talimat verdi. Devlet Denetleme Kurulu ve Erdoğan’ın teknoloji kurmaylarının yer aldığı çalışma kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile TÜBİTAK gibi kurumlarda ayrı ayrı yapılan siber güvenlik çalışmalarının tek çatı altında birleştirilmesi planlanıyor. Bu kapsamda başta akademisyenler olmak üzere, bilişim uzmanlarıyla siber güvenlik otoritelerinden gelen görüş ve öneriler toplanıyor.
Açıklar kapatılacak
Kritik kamu kurumlarına yapılan korsan saldırılar, telefon dinlemeleri, böcek yazılımlar detaylı inceleniyor. Gelen öneriler doğrultusunda özellikle 15 Temmuz’un ardından ortaya çıkan siber güvenlik açıklarının kapatılması, siber saldırılara karşı yeni tedbirler alınması ve bilişim alanında ‘yerlileşmeye’ gidilmesi hedefleniyor. Uzmanlar çalışma kapsamında dünyadaki başarılı siber güvenlik uygulamalarını da inceliyor. Çalışmaların raporlaştırılarak tek çatı altında toplanmasıyla Saray’da bir siber güvenlik merkezinin hayata geçirilmesi de amaçlanıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan çalışmalar kapsamında, siber güvenlik altyapısının yerlileştirilmesi, durum analizi yapılması ve alınması gereken tedbirler ortaya konulacak. Hürriyet gazetesinin haberine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kurmaylarına siber güvenlik altyapısının incelenmesi için talimat verdi. Devlet Denetleme Kurulu ve Erdoğan’ın teknoloji kurmaylarının yer aldığı çalışma kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile TÜBİTAK gibi kurumlarda ayrı ayrı yapılan siber güvenlik çalışmalarının tek çatı altında birleştirilmesi planlanıyor. Bu kapsamda başta akademisyenler olmak üzere, bilişim uzmanlarıyla siber güvenlik otoritelerinden gelen görüş ve öneriler toplanıyor.
Açıklar kapatılacak
Kritik kamu kurumlarına yapılan korsan saldırılar, telefon dinlemeleri, böcek yazılımlar detaylı inceleniyor. Gelen öneriler doğrultusunda özellikle 15 Temmuz’un ardından ortaya çıkan siber güvenlik açıklarının kapatılması, siber saldırılara karşı yeni tedbirler alınması ve bilişim alanında ‘yerlileşmeye’ gidilmesi hedefleniyor. Uzmanlar çalışma kapsamında dünyadaki başarılı siber güvenlik uygulamalarını da inceliyor. Çalışmaların raporlaştırılarak tek çatı altında toplanmasıyla Saray’da bir siber güvenlik merkezinin hayata geçirilmesi de amaçlanıyor.
Hüseyin Gülerce FETÖ'yü anlattı
Darbe girişiminden önce açılan ve terör örgütü elebaşı Gülen'in de arasında yer aldığı 73 sanığın yargılandığı FETÖ/PDY çatı davasında, gazeteci Hüseyin Gülerce tanık olarak dinlenildi. FETÖ ile ilgili çarpıcı bilgiler veren Gülerce 'Gülen'i anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben itiraf edeceklerine inanmıyorum." dedi. Gülerce, FETÖ içinde molla ekibinin çok önemli olduğunu ve henüz o ekipten kimsenin yakalanmadığını söyledi. Fethullah Gülen'le olan ilişkisini de anlatan Gülerce, Gülen'in kendisi için 'işte aradığımız yüz' dediğini aktardı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen FETÖ/PDY çatı davasının 14'üncü duruşmasına tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Dilaver Azim, Kazım Avcı, Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy ve İlhan İşbilen ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Gülerce, 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine girdiğini, yatılı olarak Çapa'ya devam ettiklerini, o dönemde, Mücadele Birliği adı verilen hareketin haftalık yayın organının yazar kadrosunda bulunduğunu aktardı.
Askerden döndükten sonra Mücadele Birliğinin günlük yayın organı Bayrak Gazetesi'nin başyazarı olduğunu belirten Gülerce, Yalova Lisesine fizik öğretmeni olarak atandıktan sonra Yalova'ya geldiğini söyledi.
Gülen ile ilk karşılaşma...
Gülerce, FETÖ terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile ilk karşılaşmasına ilişkin, "1980'de Yalova'da Hayriye Hanım Camisi'nin altında yer var. İzmir'deki Akyaka Vakfının şubesiymiş. Bana haber verdiler, gittik. Birisi geldi, 3-4 kişiyle beraber. İlk dikkatimi çeken şey, etrafında pervane gibi dolanıyorlar, disiplin var. Hiç konuşmadı. Çıktı. Çıktıktan sonra dediler ki 'Bu hocaefendi.' Meğer arandığından dolayı kendini belli etmemiş, tanıyan tanıyormuş. İlk görüşmem böyle oldu." dedi.
"Zaman'da yazar mısın"
Gülen ile daha sonda 1989 yılında karşılaştığını belirten Gülerce, şöyle devam etti:
"Gülen'le tanışmamız 1989’da oldu. Cemaate ait bir kolej açacaklardı Yalova'da. Yalova'dan geçerken inşaata uğradı. Benim de orada olduğumu söylediler. Ben, 'Yeniden Milli Mücadele Dergisi yazarlarındanım.' dedim. O da 'Ben de o dergiyi okuyordum.' dedi. Bana 'Zaman'da yazar mısın?' dedi. Ben de 'Yazarım.' karşılığını verdim. Ahmet Taşgetiren için de rica etti. Ona da söyledim, kabul etti. İkimiz Zaman'da yazmaya başladık. Perşembe günleri yazı gönderiyorduk. Üçüncü yazıdan sonra Abdullah Aymaz telefon açtı, 'Biz size köşe ayırmak istiyoruz.' dedi.
"93'te konferanslar vermeye başladım"
O arada ben gazetede yazılar yazıp da hoşlarına gidince 92 ya da 93 yılında Fethullah Gülen çağırdı, 'Zaman gazetesi adına konferanslar verir misiniz?' dedi? Anadolu'da konferanslar vermeye başladım. Böylece görünen yüz olmaya başladım. 93'te Samanyolu TV kurulunca Altunizade'ye çağrıldım.
'Televizyonda ana haber bültenden sonra günün yorumunu yapar mısınız?' dediler. Yaparım dedim. Haftada 5 gün, günün yorumunu yaptım."
"İşte aranılan yüz"
Gülerce, daha sonra Zaman Gazetesi Genel Müdürü olduğunu belirterek, "Bana dediler ki Hocaefendi günün yorumunu merakla talep etti ve dedi ki 'İşte aradığımız yüz'. Benim olayım böyle başladı. İşte aranılan yüz... Zaman Gazetesi Genel Müdürü oldum. Yenibosna'da. 95 ocağından itibaren. 5 yıl boyunca kendimizi Zaman Gazetesi Genel Müdürü olarak bulduk." dedi.
"Baskıya girmeden tek tek kontrol ediyordu"
Zaman baskıya girmeden önce gazete sayfalarının FETÖ elebaşı Gülen'e fakslandığını ifade eden Gülerce, bu sayfaların daha sonra Pensilvanya'ya da gönderildiğini Gülen'in bunları tek tek kontrol ettiğini söyledi. Gülerce, 1997-1998 yıllarında kendisi ve Fehmi Koru ile Alaaddin Kaya'nın da olduğu 5 kişinin her hafta Altunuzade'de FEM'in 5. katında Fethullah Gülen ile bir araya geldiklerini de anlattı.
"Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan"
Gülerce, şöyle devam etti: "Yalnız Fetullah Gülen'in bana ve Alaaddin Kaya'ya davranışı, Abdullah Aymaz ve İsmail Büyükçelebi'ye davranışı gibi değildi. Hukuk farklı. Bir gün Altunizade'de oturuyoruz. Ben varım, Büyükçelebi ve Aymaz, bir de Samanyolu TV Genel Müdürü Naci Tosun var. Fetullah Gülen bizimle konuşurken birden bir şeye kızdı, Tosun'a döndü, 'Bir ulusal kanalın genel müdürüsün. Başka televizyona gitsen seni kapıdan içeri alırlar mı?' dedi. Ben şaşırdım. İsmail Büyükçelebi'ye döndü 'Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan?' dedi. Sonra Aymaz'a döndü 'Sen de ilahiyatçısın, gazeteciliğin 'g'sinden haberin oldu mu? Genel yayın yönetmenisin'. dedi. Onlar lise talebeliğinden beri Gülen'in yanında olmuşlar. Ben ise 45 yaşından sonra görüşmeye başlamışım.
"Altın nesil yetiştirilmeye başlandı"
İş dershanelerin açılmasından sonra başka safhaya geçti. 'Altın Nesil' diye tamamen Fetullah Gülen'in hipnotize ettiği bir nesil yetiştirilmeye başlandı.
Cemaatin dershanelerinde öğrencilerin seçeceği üniversiteye abiler, ablalar karar veriyor. Hep öğretmenlik seçtiriyorlar diye biliyorduk. Meğerse hep hukuk yazılmış. Seçimlerde bunlara 5 bin oy çıktı.
"Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği Beyaz TV'de öğrendim"
Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği Beyaz TV'de öğrendim. Emniyet istihbaratta çalışmış biri, 'Zekeriya Öz ile Hocaefendi hukuk fakültesi öğrenciliğinden tanışıyor'. dedi. Adil Öksüz'ün görüntüsü var Pensilvanya'da. Kozmik adamlarıyla hep birebir ilgilenmiş. Tanıyanlar bilir, Fethullah Gülen ile ailesiyle beraber görüşmek VİP demektir. En tepedeki adamlar ailesiyle görüşürler.
"En tepedeki kozmik adamlar mollaların içinden çıkar"
Mustafa Özcan'dan sonra gelen kuşak 5 yıl boyunca molla tabir edilen kendisinin yetiştirdiği adamlardır. En tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıktı. Askeriye, yargı, emniyet, bu hassas kurumlardaki en tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıkar.
"Mustafa Özcan cemaatin kara kutusudur"
Mustafa Özcan'ı iyi tanırım. Cemaatin kara kutusudur. Paradır. Tüm Türkiye'de cemaatin parasını Fetullah Gülen adına o kullanır. Gülen'in örtülü ödeneğini o kullanır. Özcan'a toslayan, tabanda ondan daha çok sevilen insanlar hep gitmiştir. Çünkü sır onda, para onda. Kozmik işler onda."
"O güne kadar fotoğrafı bile yok"
Gülerce, FETÖ'de öne çıkmasına ilişkinse, "94 yılı cemaat için çok önemli. Bu yıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Çünkü gizli gizli, kulaktan kulağa konuşulan Gülen... Bir nesil yetiştirildi, zemin hazırlandı, şimdi sahneye çıkma zamanı geldi. O güne kadar Gülen'in medyada fotoğrafı bile yok. 94'te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfıyla Gülen'in ortaya çıkması amaçlanmış. İlk defa resmiyete giriyor. Onun için Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı çok önemliydi" dedi.
Bu vakfın kurucuları arasında Gülen'in de bulunduğunu aktaran Gülerce, FETÖ elebaşının kendisini bu vakfın mütevelli heyeti vekili seçtiğini, Gülen'in olduğu yerde kendisinin mütevelli heyeti vekili yapılmasına şaşırdığını söyledi.
"Yetiştirdiği hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi"
Daha sonra, Abant Platformu'nun kurulduğunu anlatan Gülerce, "Orada da varım. Televizyonda varım, gazetede varım. Enteresandır kendisinin yetiştirdiği hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi. Bir şey oluyor, Hüseyin Bey gitsin. Ben illegal yapının legal görünümlü aktörü oldum ama bu rolü aldığımı hiç düşünmedim." diye konuştu.
"Kendisini mehdi zannediyor"
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın örgütün yapısını sorması üzerine Gülerce, şunları söyledi:
"Teşkilatın yapısı Fetullah Gülen'den ibarettir. O vardır, kendisini mehdi zannediyor. Aymaz'ın ifadesiyle 'Beklenen salih zat'. Mehdiliği inkar ediyor, ama beklenen salih zat olduğu konusunda itirazı yok. Kendisi de cemaattekiler de buna inanmış.
"15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez"
15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez. Çünkü bir kişi var, Fetullah Gülen. Kendisinin seçilmiş kurtarıcı olduğuna inanan? Pensilvanya'da yemek yerken bir arkadaş yeni açılan okullardan bahsetti. Ben de gayet ihtiyari şekilde 'Hocam iyi ki gelmişsiniz Amerika'ya'. Biz de seviniyoruz hizmet büyüyor Amerika'da diye. Meğer CIA yolları açmış. 'İnşallah' dedim. Bana, 'Hüseyin Bey, ben çocukluğumdan beri istihdam ediliyorum'. dedi. Çocuk sorumlu değildir, çocukluğundan beri hazırlananlar peygamberlerdir. Perşembe akşamı tövbe Peygamberimizle görüşüyor, istişare ediyor. Kendi başına karar almıyor. Neden bombalıyor pilotlar? Sırf Fetullah Gülen'in kurtarıcı olduğuna inandıkları için."
"En büyük ihtirasları Gülen'in gözüne girmek"
Legal sahada görünüp illegal çalışanların var olduğunu anlatan Gülerce, İllegal vazifeleri var. Doğrudan Fetullah Gülen'den talimat alıp iş yapan kişiler. İstişare heyeti var. Harun Tokak katılıyor, Ali Bayram katılıyor, Şerif Ali Tekalan katılıyor. Atama heyeti gibi. İlçe imamı il imamının, il imamı bölge imamının, o istişare heyetinin gözüne girmek zorunda. Hepsi normal yurdumuzun insanı, hepsinin ihtirasları var. En büyük ihtirasları da Gülen'in gözüne girmek. Herkes beni gör, beni gör, beni konuş diye bakıyor. Hani Allah'ın rızası vardı bu işte?" dedi.
"THY'den o kayıtları alın..."
İstişare heyetinin rutin işleri yaptığını dile getiren Gülerce, "Tayinler, yurt dışına gidecek olanlar falan. 7 bölgenin imamı var, bunlar Pensilvanya'ya gidiyor. 3 ya da 4 ayda bir yapılıyor. Kimler katılıyor buraya? Lütfen THY'den bu yıllara ait yolcu kayıtlarını alın. Oradaki liste belli. Ayın belli günleri 1 hafta ya da on günlüğüne ABD'ye giden insanların 3 senelik listesi çıkarsa hep aynı isimler. İşte gerçek kadro bu insanlardan oluşur." şeklinde konuştu.
"Neden herkesi kayıt altına aldırmış"
Hüseyin Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her şeyin tedbirini alan bir kişi bu kayıtların ve ByLock programının tedbirini nasıl almaz. ByLock programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış? Ben onu Gülen'in acımasızlığına veriyorum. Ben yanarsam herkes yansın, ben bitersem herkes bitsin. Gülen'i anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben itiraf edeceklerine inanmıyorum."
"Bu insan dinleme hastası..."
Gülerce, "Gülen, sıradan biri olarak görülmesin. Deha raddesinde bir insan demek istemiyorum. Hitler ile çok benzer yanı var. Bir bedende iki kişi. Bu insan istihbarat hastası, bu insan dinleme hastası, 2013'e kadar beni dinletmiş. Utanır insan, ayıp denen bir şey var. Herkesi dinletiyor, kayıt ve şantaj yaptırıyor." ifadesini de kullandı
"Molla ekibinden kimse yakalanmadı"
Hüseyin Gülerce, FETÖ içinde molla ekibinin çok önemli olduğunu, Gülen'in rahleyi tedrisatından geçmiş 5 yıllık dönemlerde 3-4 kuşak bulunduğunu söyledi. Gülerce, "Mesela Adil Öksüz. Birinci molla ekibinden Ahmet Kurucan var. Maalesef onlardan tek kişi yakalanmadı. En esaslı bilgileri verecek dokümanları verecek kişiler yakalanmadı." dedi.
"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi artistlik"
Mahkeme başkanının sorusu üzerine Gülerce, Gülen'i nurcu olarak tanımlamanın doğru olmayacağını, bir sohbetinde Gülen'in bunu kendisine ifade ettiğini söyledi.
FETÖ'nün himmet toplantıları hakkında da konuşan Gülerce, şöyle devam etti:
"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi artistlik. Hollywood'un karakter artistleri bile Gülen kadar rol yapamaz. Görüyoruz vaazlarda ağlıyor, sızlıyor. Ben burada CIA'den psikolojik destek aldığını düşünüyorum. Bunlar daha önce esnafı tanıdıkları için herkesin ne vereceğini bilir. 'Bul karoyu al parayı' gibi. Biri ben de alırım diye oyuna girer ve ütülür. Aynı numara himmet toplantılarında da var. 4-5 kişi himmet toplantısından önce ayarlanır. Bunlar birkaç milyonla açarlar, diğerleri ne oluyor der. Orada öyle bir hava estirilir ki sizin küçük bir rakam söylemeniz hakaret anlamına gelmeye başlar. Çek senet alıyorlar. Çok insanlık dışı bir şey. O insanlar işleri kötüye gitmiş, bir sonraki sene himmet verememiş. Onunla ilişkiyi hemen kesiyorlar."
FETÖ'nün sınav sorularını çaldığını 17-25 Aralık sürecinden sonra öğrendiğini belirten Gülerce, bunun "O makamlara biz gelmeyelim de düşmanlarımız mı gelsin?" diye savunulduğunu, burada bile Gülen'in ikiyüzlülüğünün görüldüğünü vurguladı.
"Batan gemiye atladı"
Gülerce, 17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesinde "Savcılar bugüne kadar hiç yanlış yapmadı" başlıklı haber üzerine FETÖ'nün gerçek yüzünü görmeye başladığını, bu yazıyla Fetullah Gülen'in Recep Tayyip Erdoğan'a savaş açtığını, kendisinin de gardını almaya başladığını söyledi.
Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gülen'in anlaması için Mehtap TV'de '13 kişiyle ele geçirilmesi bağımsız yargıya giriyor mu' dedim. Öğleden sonra bir tweet attım. Bu ülkenin başbakanını yabancılar götüremez. Başbakan ya sandıkta seçmen iradesiyle ya AK Parti kongresinde delege iradesiyle gider. Ertesi gün 28 Aralık. Başbakanla görüşme talebimi Erdoğan'a iletecek şahısla 2 saat oturduk. Diyor ki bu saatten sonra böyle bir teklif kabul edilecek bir şey değil ama kabul ederse senin Gülen'e ültimatom gibi bir şey vermen lazım. 2 saat sonra o mekanın bahçesine çıktık.
"Bir adım daha atma..."
5 dakika sonra Ekrem Dumanlı aradı, dinlemenin alasına bakın. 'Abi Ankara'da olduğunuzu biliyoruz. Lütfen sen bu işlerin içine girme. Biz uğraşıyoruz zaten'. Uğraştınız da ne oldu dedim. Onu reddettim kapattım. 5 dakika sonra Şerif Ali Tekalan, Pensilvanya'dan aranıyor. 'Hüseyinciğim bir tweet atmışsın. Lütfen siler misin?' Silmedim kapattım. 5 dakika sonra Alaaddin Bey aradı, dedi ki 'Şu anda ne yapıyorsan orada kal, bir adım daha atma. Kendisinin yanından arıyorum'. Kendisinin yanından ifadesinin ne anlama geldiğini bilenler bilir.
"Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek..."
17-25 Aralık'tan sonra. Mustafa Yeşil bana dedi ki 'Bak Ahmet Taşgetiren Bugün'den ayrıldı Star'a geçti. Batan gemiye atladı'. O batan gemiye atladı sen öyle bir şey yapma. Devamında da 'Abi zaten Başbakan yerel seçimleri göremeyecek'. dedi. Beni ikna etmeye gelmiş. Başbakanın son kozlarını oynadığını söyledi. 'Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek.' dedi."
"Bir derginin tirajı 750 bin olur mu"
Gülerce, medya yapılanmasının sorulması üzerine, "Gülen medyasının patron da yayın yönetmeni de her şeyi Fetullah Gülen'dir. Sızıntı dergisi var, çok önemli. Türkiye'de bir derginin tirajı 750 bin olur mu? Üniversite talebelerini öyle bir havaya sokuyorlar ki 50 tane yaparsan Hocaefendi size alnınızdan öpecek. Aksiyon dergisi var. Bazı kozmik adamlar Aksiyon dergisinden yetiştirildi." bilgisini paylaştı. (cnntürk)
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen FETÖ/PDY çatı davasının 14'üncü duruşmasına tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Dilaver Azim, Kazım Avcı, Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy ve İlhan İşbilen ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Gülerce, 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine girdiğini, yatılı olarak Çapa'ya devam ettiklerini, o dönemde, Mücadele Birliği adı verilen hareketin haftalık yayın organının yazar kadrosunda bulunduğunu aktardı.
Askerden döndükten sonra Mücadele Birliğinin günlük yayın organı Bayrak Gazetesi'nin başyazarı olduğunu belirten Gülerce, Yalova Lisesine fizik öğretmeni olarak atandıktan sonra Yalova'ya geldiğini söyledi.
Gülen ile ilk karşılaşma...
Gülerce, FETÖ terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile ilk karşılaşmasına ilişkin, "1980'de Yalova'da Hayriye Hanım Camisi'nin altında yer var. İzmir'deki Akyaka Vakfının şubesiymiş. Bana haber verdiler, gittik. Birisi geldi, 3-4 kişiyle beraber. İlk dikkatimi çeken şey, etrafında pervane gibi dolanıyorlar, disiplin var. Hiç konuşmadı. Çıktı. Çıktıktan sonra dediler ki 'Bu hocaefendi.' Meğer arandığından dolayı kendini belli etmemiş, tanıyan tanıyormuş. İlk görüşmem böyle oldu." dedi.
"Zaman'da yazar mısın"
Gülen ile daha sonda 1989 yılında karşılaştığını belirten Gülerce, şöyle devam etti:
"Gülen'le tanışmamız 1989’da oldu. Cemaate ait bir kolej açacaklardı Yalova'da. Yalova'dan geçerken inşaata uğradı. Benim de orada olduğumu söylediler. Ben, 'Yeniden Milli Mücadele Dergisi yazarlarındanım.' dedim. O da 'Ben de o dergiyi okuyordum.' dedi. Bana 'Zaman'da yazar mısın?' dedi. Ben de 'Yazarım.' karşılığını verdim. Ahmet Taşgetiren için de rica etti. Ona da söyledim, kabul etti. İkimiz Zaman'da yazmaya başladık. Perşembe günleri yazı gönderiyorduk. Üçüncü yazıdan sonra Abdullah Aymaz telefon açtı, 'Biz size köşe ayırmak istiyoruz.' dedi.
"93'te konferanslar vermeye başladım"
O arada ben gazetede yazılar yazıp da hoşlarına gidince 92 ya da 93 yılında Fethullah Gülen çağırdı, 'Zaman gazetesi adına konferanslar verir misiniz?' dedi? Anadolu'da konferanslar vermeye başladım. Böylece görünen yüz olmaya başladım. 93'te Samanyolu TV kurulunca Altunizade'ye çağrıldım.
'Televizyonda ana haber bültenden sonra günün yorumunu yapar mısınız?' dediler. Yaparım dedim. Haftada 5 gün, günün yorumunu yaptım."
"İşte aranılan yüz"
Gülerce, daha sonra Zaman Gazetesi Genel Müdürü olduğunu belirterek, "Bana dediler ki Hocaefendi günün yorumunu merakla talep etti ve dedi ki 'İşte aradığımız yüz'. Benim olayım böyle başladı. İşte aranılan yüz... Zaman Gazetesi Genel Müdürü oldum. Yenibosna'da. 95 ocağından itibaren. 5 yıl boyunca kendimizi Zaman Gazetesi Genel Müdürü olarak bulduk." dedi.
"Baskıya girmeden tek tek kontrol ediyordu"
Zaman baskıya girmeden önce gazete sayfalarının FETÖ elebaşı Gülen'e fakslandığını ifade eden Gülerce, bu sayfaların daha sonra Pensilvanya'ya da gönderildiğini Gülen'in bunları tek tek kontrol ettiğini söyledi. Gülerce, 1997-1998 yıllarında kendisi ve Fehmi Koru ile Alaaddin Kaya'nın da olduğu 5 kişinin her hafta Altunuzade'de FEM'in 5. katında Fethullah Gülen ile bir araya geldiklerini de anlattı.
"Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan"
Gülerce, şöyle devam etti: "Yalnız Fetullah Gülen'in bana ve Alaaddin Kaya'ya davranışı, Abdullah Aymaz ve İsmail Büyükçelebi'ye davranışı gibi değildi. Hukuk farklı. Bir gün Altunizade'de oturuyoruz. Ben varım, Büyükçelebi ve Aymaz, bir de Samanyolu TV Genel Müdürü Naci Tosun var. Fetullah Gülen bizimle konuşurken birden bir şeye kızdı, Tosun'a döndü, 'Bir ulusal kanalın genel müdürüsün. Başka televizyona gitsen seni kapıdan içeri alırlar mı?' dedi. Ben şaşırdım. İsmail Büyükçelebi'ye döndü 'Sen ilahiyat mezunusun ne anlarsın iktisattan?' dedi. Sonra Aymaz'a döndü 'Sen de ilahiyatçısın, gazeteciliğin 'g'sinden haberin oldu mu? Genel yayın yönetmenisin'. dedi. Onlar lise talebeliğinden beri Gülen'in yanında olmuşlar. Ben ise 45 yaşından sonra görüşmeye başlamışım.
"Altın nesil yetiştirilmeye başlandı"
İş dershanelerin açılmasından sonra başka safhaya geçti. 'Altın Nesil' diye tamamen Fetullah Gülen'in hipnotize ettiği bir nesil yetiştirilmeye başlandı.
Cemaatin dershanelerinde öğrencilerin seçeceği üniversiteye abiler, ablalar karar veriyor. Hep öğretmenlik seçtiriyorlar diye biliyorduk. Meğerse hep hukuk yazılmış. Seçimlerde bunlara 5 bin oy çıktı.
"Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği Beyaz TV'de öğrendim"
Zekeriya Öz ile ilgili gerçeği Beyaz TV'de öğrendim. Emniyet istihbaratta çalışmış biri, 'Zekeriya Öz ile Hocaefendi hukuk fakültesi öğrenciliğinden tanışıyor'. dedi. Adil Öksüz'ün görüntüsü var Pensilvanya'da. Kozmik adamlarıyla hep birebir ilgilenmiş. Tanıyanlar bilir, Fethullah Gülen ile ailesiyle beraber görüşmek VİP demektir. En tepedeki adamlar ailesiyle görüşürler.
"En tepedeki kozmik adamlar mollaların içinden çıkar"
Mustafa Özcan'dan sonra gelen kuşak 5 yıl boyunca molla tabir edilen kendisinin yetiştirdiği adamlardır. En tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıktı. Askeriye, yargı, emniyet, bu hassas kurumlardaki en tepedeki kozmik adamlar bu mollaların içinden çıkar.
"Mustafa Özcan cemaatin kara kutusudur"
Mustafa Özcan'ı iyi tanırım. Cemaatin kara kutusudur. Paradır. Tüm Türkiye'de cemaatin parasını Fetullah Gülen adına o kullanır. Gülen'in örtülü ödeneğini o kullanır. Özcan'a toslayan, tabanda ondan daha çok sevilen insanlar hep gitmiştir. Çünkü sır onda, para onda. Kozmik işler onda."
"O güne kadar fotoğrafı bile yok"
Gülerce, FETÖ'de öne çıkmasına ilişkinse, "94 yılı cemaat için çok önemli. Bu yıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Çünkü gizli gizli, kulaktan kulağa konuşulan Gülen... Bir nesil yetiştirildi, zemin hazırlandı, şimdi sahneye çıkma zamanı geldi. O güne kadar Gülen'in medyada fotoğrafı bile yok. 94'te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfıyla Gülen'in ortaya çıkması amaçlanmış. İlk defa resmiyete giriyor. Onun için Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı çok önemliydi" dedi.
Bu vakfın kurucuları arasında Gülen'in de bulunduğunu aktaran Gülerce, FETÖ elebaşının kendisini bu vakfın mütevelli heyeti vekili seçtiğini, Gülen'in olduğu yerde kendisinin mütevelli heyeti vekili yapılmasına şaşırdığını söyledi.
"Yetiştirdiği hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi"
Daha sonra, Abant Platformu'nun kurulduğunu anlatan Gülerce, "Orada da varım. Televizyonda varım, gazetede varım. Enteresandır kendisinin yetiştirdiği hiç kimseyi diğer kanallara göndermedi. Bir şey oluyor, Hüseyin Bey gitsin. Ben illegal yapının legal görünümlü aktörü oldum ama bu rolü aldığımı hiç düşünmedim." diye konuştu.
"Kendisini mehdi zannediyor"
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın örgütün yapısını sorması üzerine Gülerce, şunları söyledi:
"Teşkilatın yapısı Fetullah Gülen'den ibarettir. O vardır, kendisini mehdi zannediyor. Aymaz'ın ifadesiyle 'Beklenen salih zat'. Mehdiliği inkar ediyor, ama beklenen salih zat olduğu konusunda itirazı yok. Kendisi de cemaattekiler de buna inanmış.
"15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez"
15 Temmuz darbesi bile bu insanları çözmez. Çünkü bir kişi var, Fetullah Gülen. Kendisinin seçilmiş kurtarıcı olduğuna inanan? Pensilvanya'da yemek yerken bir arkadaş yeni açılan okullardan bahsetti. Ben de gayet ihtiyari şekilde 'Hocam iyi ki gelmişsiniz Amerika'ya'. Biz de seviniyoruz hizmet büyüyor Amerika'da diye. Meğer CIA yolları açmış. 'İnşallah' dedim. Bana, 'Hüseyin Bey, ben çocukluğumdan beri istihdam ediliyorum'. dedi. Çocuk sorumlu değildir, çocukluğundan beri hazırlananlar peygamberlerdir. Perşembe akşamı tövbe Peygamberimizle görüşüyor, istişare ediyor. Kendi başına karar almıyor. Neden bombalıyor pilotlar? Sırf Fetullah Gülen'in kurtarıcı olduğuna inandıkları için."
"En büyük ihtirasları Gülen'in gözüne girmek"
Legal sahada görünüp illegal çalışanların var olduğunu anlatan Gülerce, İllegal vazifeleri var. Doğrudan Fetullah Gülen'den talimat alıp iş yapan kişiler. İstişare heyeti var. Harun Tokak katılıyor, Ali Bayram katılıyor, Şerif Ali Tekalan katılıyor. Atama heyeti gibi. İlçe imamı il imamının, il imamı bölge imamının, o istişare heyetinin gözüne girmek zorunda. Hepsi normal yurdumuzun insanı, hepsinin ihtirasları var. En büyük ihtirasları da Gülen'in gözüne girmek. Herkes beni gör, beni gör, beni konuş diye bakıyor. Hani Allah'ın rızası vardı bu işte?" dedi.
"THY'den o kayıtları alın..."
İstişare heyetinin rutin işleri yaptığını dile getiren Gülerce, "Tayinler, yurt dışına gidecek olanlar falan. 7 bölgenin imamı var, bunlar Pensilvanya'ya gidiyor. 3 ya da 4 ayda bir yapılıyor. Kimler katılıyor buraya? Lütfen THY'den bu yıllara ait yolcu kayıtlarını alın. Oradaki liste belli. Ayın belli günleri 1 hafta ya da on günlüğüne ABD'ye giden insanların 3 senelik listesi çıkarsa hep aynı isimler. İşte gerçek kadro bu insanlardan oluşur." şeklinde konuştu.
"Neden herkesi kayıt altına aldırmış"
Hüseyin Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Her şeyin tedbirini alan bir kişi bu kayıtların ve ByLock programının tedbirini nasıl almaz. ByLock programıyla neden herkesi kayıt altına aldırmış? Ben onu Gülen'in acımasızlığına veriyorum. Ben yanarsam herkes yansın, ben bitersem herkes bitsin. Gülen'i anlamak, bir şemaya oturtmak ancak onu konuşturmakla mümkün. Çünkü bu insanlar konuşmazlar. İtirafçıyım deseler bile ben itiraf edeceklerine inanmıyorum."
"Bu insan dinleme hastası..."
Gülerce, "Gülen, sıradan biri olarak görülmesin. Deha raddesinde bir insan demek istemiyorum. Hitler ile çok benzer yanı var. Bir bedende iki kişi. Bu insan istihbarat hastası, bu insan dinleme hastası, 2013'e kadar beni dinletmiş. Utanır insan, ayıp denen bir şey var. Herkesi dinletiyor, kayıt ve şantaj yaptırıyor." ifadesini de kullandı
"Molla ekibinden kimse yakalanmadı"
Hüseyin Gülerce, FETÖ içinde molla ekibinin çok önemli olduğunu, Gülen'in rahleyi tedrisatından geçmiş 5 yıllık dönemlerde 3-4 kuşak bulunduğunu söyledi. Gülerce, "Mesela Adil Öksüz. Birinci molla ekibinden Ahmet Kurucan var. Maalesef onlardan tek kişi yakalanmadı. En esaslı bilgileri verecek dokümanları verecek kişiler yakalanmadı." dedi.
"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi artistlik"
Mahkeme başkanının sorusu üzerine Gülerce, Gülen'i nurcu olarak tanımlamanın doğru olmayacağını, bir sohbetinde Gülen'in bunu kendisine ifade ettiğini söyledi.
FETÖ'nün himmet toplantıları hakkında da konuşan Gülerce, şöyle devam etti:
"Belli isimler var, Fetullah Gülen gibi ağlayıp sızlayan ama hepsi artistlik. Hollywood'un karakter artistleri bile Gülen kadar rol yapamaz. Görüyoruz vaazlarda ağlıyor, sızlıyor. Ben burada CIA'den psikolojik destek aldığını düşünüyorum. Bunlar daha önce esnafı tanıdıkları için herkesin ne vereceğini bilir. 'Bul karoyu al parayı' gibi. Biri ben de alırım diye oyuna girer ve ütülür. Aynı numara himmet toplantılarında da var. 4-5 kişi himmet toplantısından önce ayarlanır. Bunlar birkaç milyonla açarlar, diğerleri ne oluyor der. Orada öyle bir hava estirilir ki sizin küçük bir rakam söylemeniz hakaret anlamına gelmeye başlar. Çek senet alıyorlar. Çok insanlık dışı bir şey. O insanlar işleri kötüye gitmiş, bir sonraki sene himmet verememiş. Onunla ilişkiyi hemen kesiyorlar."
FETÖ'nün sınav sorularını çaldığını 17-25 Aralık sürecinden sonra öğrendiğini belirten Gülerce, bunun "O makamlara biz gelmeyelim de düşmanlarımız mı gelsin?" diye savunulduğunu, burada bile Gülen'in ikiyüzlülüğünün görüldüğünü vurguladı.
"Batan gemiye atladı"
Gülerce, 17-25 Aralık sürecinde Zaman gazetesinde "Savcılar bugüne kadar hiç yanlış yapmadı" başlıklı haber üzerine FETÖ'nün gerçek yüzünü görmeye başladığını, bu yazıyla Fetullah Gülen'in Recep Tayyip Erdoğan'a savaş açtığını, kendisinin de gardını almaya başladığını söyledi.
Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gülen'in anlaması için Mehtap TV'de '13 kişiyle ele geçirilmesi bağımsız yargıya giriyor mu' dedim. Öğleden sonra bir tweet attım. Bu ülkenin başbakanını yabancılar götüremez. Başbakan ya sandıkta seçmen iradesiyle ya AK Parti kongresinde delege iradesiyle gider. Ertesi gün 28 Aralık. Başbakanla görüşme talebimi Erdoğan'a iletecek şahısla 2 saat oturduk. Diyor ki bu saatten sonra böyle bir teklif kabul edilecek bir şey değil ama kabul ederse senin Gülen'e ültimatom gibi bir şey vermen lazım. 2 saat sonra o mekanın bahçesine çıktık.
"Bir adım daha atma..."
5 dakika sonra Ekrem Dumanlı aradı, dinlemenin alasına bakın. 'Abi Ankara'da olduğunuzu biliyoruz. Lütfen sen bu işlerin içine girme. Biz uğraşıyoruz zaten'. Uğraştınız da ne oldu dedim. Onu reddettim kapattım. 5 dakika sonra Şerif Ali Tekalan, Pensilvanya'dan aranıyor. 'Hüseyinciğim bir tweet atmışsın. Lütfen siler misin?' Silmedim kapattım. 5 dakika sonra Alaaddin Bey aradı, dedi ki 'Şu anda ne yapıyorsan orada kal, bir adım daha atma. Kendisinin yanından arıyorum'. Kendisinin yanından ifadesinin ne anlama geldiğini bilenler bilir.
"Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek..."
17-25 Aralık'tan sonra. Mustafa Yeşil bana dedi ki 'Bak Ahmet Taşgetiren Bugün'den ayrıldı Star'a geçti. Batan gemiye atladı'. O batan gemiye atladı sen öyle bir şey yapma. Devamında da 'Abi zaten Başbakan yerel seçimleri göremeyecek'. dedi. Beni ikna etmeye gelmiş. Başbakanın son kozlarını oynadığını söyledi. 'Başbakan ya intihar edecek ya da akıl hastanesine gidecek.' dedi."
"Bir derginin tirajı 750 bin olur mu"
Gülerce, medya yapılanmasının sorulması üzerine, "Gülen medyasının patron da yayın yönetmeni de her şeyi Fetullah Gülen'dir. Sızıntı dergisi var, çok önemli. Türkiye'de bir derginin tirajı 750 bin olur mu? Üniversite talebelerini öyle bir havaya sokuyorlar ki 50 tane yaparsan Hocaefendi size alnınızdan öpecek. Aksiyon dergisi var. Bazı kozmik adamlar Aksiyon dergisinden yetiştirildi." bilgisini paylaştı. (cnntürk)
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
16 Şubat 2017 Perşembe
Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü'nden tepki çeken paylaşım
Denizli'nin merkez Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zekeriya Çamlıbel'in sosyal medya hesabından yaptığı referandumla ilgili paylaşım büyük tepki çekti.
Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zekeriya Çamlıbel, sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki hesabından yaptığı, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız' diye başlayan paylaşımı kısa sürede yayılırken, eğitim camiası başta olmak üzere birçok kesimden tepkiler yükseldi.
Eğitim-İş Sendikası Denizli Şubesi Başkanı Kadem Özbay, konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Suç duyurusunda bulunacaklar
Çamlıbel'in sosyal medyada, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız. Ya sandıkları patlatıp Osmanlı'nın torunları olarak masaya yumruğumuzu vurup sahaya ineceğiz ya da bir 90 yıl daha sürünmeye devam edeceğiz. Ne diyordu İmam-ı Şafi Hazretleri, 'Fitne zamanı, düşman oklarını takip edin, o sizi Hakka götürür' şeklinde paylaşımda bulunduğunu belirten Kadem Özbay, "Bu paylaşımı, İl Milli Eğitim Şube Müdürü, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Bir-Sen İlçe Başkanı ve bazı okul müdürü ve müdür yardımcıları da beğendi" dedi.
Eğitim-İş'ten tepki
Eğitim- İş Denizli Şube Özbay, paylaşımı 'rezalet' ve 'Cumhuriyet düşmanlığı' olarak nitelendirirken, Çamlıbel hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
Denizli Valiliği'ni ve Cumhuriyet Savcılığını göreve davet eden Özbay, şunları söyledi: "94 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nde farklı görüş ve düşünceler bir arada varlığını sürdürmüştür. Bundan sonra da sürdürecektir. Ancak bugünün Türkiye'sinde birlikte yaşamamıza ve Cumhuriyetimize kastedecek pek çok gerici, bölücü ve ayrıştırıcı söylemle maalesef karşı karşıya kalmaktayız. Mesaj ilk bakışta bir şube müdürü tarafından yalnızca kendi düşüncesini ifade etmek için paylaşılmış gibi görünse de biraz araştırıldığında bu hastalıklı düşüncenin bir grup üzerinde yaygınlaştığı kolayca anlaşılmaktadır. Ne yazık ki sosyal medya üzerinde bu ve benzeri paylaşımlarda adeta bir saadet zinciri oluşmuştur. Korkarız ki yapılmak istenen Cumhuriyet düşmanı bu zihniyeti olağanlaştırmak ve yasalmış izlenimi yaratarak paylaşılmasını arttırmaktır."
Türkiye Cumhuriyeti'ni 'işgal devleti', Cumhuriyet kazanımlarını da 'sömürü' olarak gören bir grubun, Milli Eğitimin önemli kademelerini işgal ettiğini söyleyen Özbay, "Halkı kin ve düşmanlığa adeta iç savaşa sürükleyici bu tür söylemlerin eğitimin içerisindeki kişiler tarafından ortaya atılması da en acısıdır" diye konuştu.
Ramazan Çetin/DHA
Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zekeriya Çamlıbel, sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki hesabından yaptığı, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız' diye başlayan paylaşımı kısa sürede yayılırken, eğitim camiası başta olmak üzere birçok kesimden tepkiler yükseldi.
Eğitim-İş Sendikası Denizli Şubesi Başkanı Kadem Özbay, konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Suç duyurusunda bulunacaklar
Çamlıbel'in sosyal medyada, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız. Ya sandıkları patlatıp Osmanlı'nın torunları olarak masaya yumruğumuzu vurup sahaya ineceğiz ya da bir 90 yıl daha sürünmeye devam edeceğiz. Ne diyordu İmam-ı Şafi Hazretleri, 'Fitne zamanı, düşman oklarını takip edin, o sizi Hakka götürür' şeklinde paylaşımda bulunduğunu belirten Kadem Özbay, "Bu paylaşımı, İl Milli Eğitim Şube Müdürü, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Bir-Sen İlçe Başkanı ve bazı okul müdürü ve müdür yardımcıları da beğendi" dedi.
Eğitim-İş'ten tepki
Eğitim- İş Denizli Şube Özbay, paylaşımı 'rezalet' ve 'Cumhuriyet düşmanlığı' olarak nitelendirirken, Çamlıbel hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
Denizli Valiliği'ni ve Cumhuriyet Savcılığını göreve davet eden Özbay, şunları söyledi: "94 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nde farklı görüş ve düşünceler bir arada varlığını sürdürmüştür. Bundan sonra da sürdürecektir. Ancak bugünün Türkiye'sinde birlikte yaşamamıza ve Cumhuriyetimize kastedecek pek çok gerici, bölücü ve ayrıştırıcı söylemle maalesef karşı karşıya kalmaktayız. Mesaj ilk bakışta bir şube müdürü tarafından yalnızca kendi düşüncesini ifade etmek için paylaşılmış gibi görünse de biraz araştırıldığında bu hastalıklı düşüncenin bir grup üzerinde yaygınlaştığı kolayca anlaşılmaktadır. Ne yazık ki sosyal medya üzerinde bu ve benzeri paylaşımlarda adeta bir saadet zinciri oluşmuştur. Korkarız ki yapılmak istenen Cumhuriyet düşmanı bu zihniyeti olağanlaştırmak ve yasalmış izlenimi yaratarak paylaşılmasını arttırmaktır."
Türkiye Cumhuriyeti'ni 'işgal devleti', Cumhuriyet kazanımlarını da 'sömürü' olarak gören bir grubun, Milli Eğitimin önemli kademelerini işgal ettiğini söyleyen Özbay, "Halkı kin ve düşmanlığa adeta iç savaşa sürükleyici bu tür söylemlerin eğitimin içerisindeki kişiler tarafından ortaya atılması da en acısıdır" diye konuştu.
Ramazan Çetin/DHA
Dev şirketin başkan yardımcısı tutuklandı
Samsung Group Başkan Yardımcısı Lee Jae-yong (Jay Y. Lee) rüşvet suçlamasıyla tutuklandı. Lee, babası Lee Kun-hee'nin hasta olması nedeniyle başkanlık görevine vekalet ediyor.
Devlet Başkanı Park Geung-hye'nin görevi kötüye kullanma suçlamasıyla görevinden alınmasına yol açan yolsuzluk ve siyasi nüfuz skandalına ilişkin olarak mahkemeye ifade veren Jay Y. Lee. Park'ın arkadaşı olan Choi Soon-sil tarafından yönetilen vakıflara bağışta bulunmakla suçlanarak tutuklandı.
Mahkeme, yeni delilerin elde edildiğini ve Lee'nin kaçması olasılığı değerlendirilerek tutuklanma kararı verildiğini belirtti. Samsung Group yaptığı açıklamada, davanın ilerleyen aşamalarında gerçeklerin ortaya çıkması için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını belirtti.
18 ay tutuklu kalabilir
Lee Jae-yong’un mahkeme süreci bitene kadar tutuklu kalabileceği ifade ediliyor. Bu sürecin 18 aya kadar uzaması ihtimaller arasında yer alıyor.
Lee Jae-yong, Güney Kore’nin görevden alınan eski devlet başkanı Park Geun-hye hakkında yürütülen incelemenin ardından rüşvet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Samsung’un veliahtının Güney Kore Devlet Başkanı’na 38 milyon dolar rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Babasının yerine geçmesi bekleniyordu
- Samsung'un beklenen varisi.
- Samsung'un kurucusu Lee Byung-chul'un torunu, şu andaki başkanı Lee Kun-hee'nin oğlu.
- 48 yaşında ve kariyerinin tamamı Samsung'da geçti. Şu anda şirketin Başkan Yardımcısı.
- Geçen yıl Samsung Electronics'in yönetim kurulu üyeliğine aday gösterildi, adaylığı 27 Ekim'de onaylandı.
- Görevi bırakmasının ardından 74 yaşındaki babasının yerine geçmesi bekleniyor.
- Bazıları, şirkette üstlendiği görevlerin deneyimden değil, aile üyesi olmasından kaynaklandığı eleştirisini yöneltiyor.
Devlet Başkanı Park Geung-hye'nin görevi kötüye kullanma suçlamasıyla görevinden alınmasına yol açan yolsuzluk ve siyasi nüfuz skandalına ilişkin olarak mahkemeye ifade veren Jay Y. Lee. Park'ın arkadaşı olan Choi Soon-sil tarafından yönetilen vakıflara bağışta bulunmakla suçlanarak tutuklandı.
Mahkeme, yeni delilerin elde edildiğini ve Lee'nin kaçması olasılığı değerlendirilerek tutuklanma kararı verildiğini belirtti. Samsung Group yaptığı açıklamada, davanın ilerleyen aşamalarında gerçeklerin ortaya çıkması için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını belirtti.
18 ay tutuklu kalabilir
Lee Jae-yong’un mahkeme süreci bitene kadar tutuklu kalabileceği ifade ediliyor. Bu sürecin 18 aya kadar uzaması ihtimaller arasında yer alıyor.
Lee Jae-yong, Güney Kore’nin görevden alınan eski devlet başkanı Park Geun-hye hakkında yürütülen incelemenin ardından rüşvet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Samsung’un veliahtının Güney Kore Devlet Başkanı’na 38 milyon dolar rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Babasının yerine geçmesi bekleniyordu
- Samsung'un beklenen varisi.
- Samsung'un kurucusu Lee Byung-chul'un torunu, şu andaki başkanı Lee Kun-hee'nin oğlu.
- 48 yaşında ve kariyerinin tamamı Samsung'da geçti. Şu anda şirketin Başkan Yardımcısı.
- Geçen yıl Samsung Electronics'in yönetim kurulu üyeliğine aday gösterildi, adaylığı 27 Ekim'de onaylandı.
- Görevi bırakmasının ardından 74 yaşındaki babasının yerine geçmesi bekleniyor.
- Bazıları, şirkette üstlendiği görevlerin deneyimden değil, aile üyesi olmasından kaynaklandığı eleştirisini yöneltiyor.
Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu
Candela 8 yaşındayken, kendisine lösemi teşhisi kondu. Zamanını Barselona'da hastanelerde geçirmeye başladı. Bir gün birisi Candela'yı tek başına sıkılmış ve üzgün bir halde gördü. 8 yaşındaki küçük çocuğun eğlenmesi için kendisine renkli bileklikler yapmayı öğretti. Ancak öğrettiğinin ileride büyük bir projeye dönüşeceğinden habersizdi.
Candela eve döner dönmez en iyi arkadaşları Daniela ve Mariona'ya da bileklik yapmayı öğretti. Candela hastaneye gittiği sıralarda arkadaşları bileklik yapmaya devam etti.
2 / 5 Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu Daniela ve Mariona, akıllarındaki planı hemen uygulamaya başladılar. Hemen hazırladıkları bileklikleri alarak sokağa çıktılar. Amaçları bileklikleri satarak Candela'nın tedavi masraflarını karşılamaktı. Kızların ebeveynleri başta fikre inanmadılar. Çünkü bileklikleri satarak lösemi hastası Candela'nın tedavi masraflarını karşılamak imkansızdı.
Peki masrafı gerçekten de karşılayamayacaklar mıydı?
Kızların fikrini önce arkadaşları sonra da sokakta hiç tanımadıkları insanlar çok sevdiler. Herkes, 'Candela' ismini verdikleri bu bilekliklerden almak istiyordu.
Daniela ve Mariona bir bilekliği yaklaşık olarak 20 TL'ye sattılar. Bileklikleri o kadar çok kişi sipariş etti ki siparişleri yetiştirememeye başladı.
En sonunda bilekliğin nasıl yapıldığına dair bir video hazırladılar.
Candela'ya yardım etmek isteyen herkesi bileklik yapmaya ve bileklikleri satıp Candela'ya bağışta bulunmaya davet ettiler.
Anlatılanlar 2013 yılında gerçekleşti. İspanyol televizyon kanalı olan Antena3'te yapılan habere göre toplamda 274.000 adet bileklik satılmış ve toplamda 40 milyon TL'den fazla para toplanmış. Sonunda Candela'ya kemik iliği nakli yapıldı ve durumu artık çok daha iyi. Ancak toplanan bağışın kalan kısmını da kendine saklamadı. Öncelikle kendisini tedavi eden hastaneye bağışta bulundu. Sonra da kanser araştırma hastanelerine bağışta bulundu. Candela, "Toplanan o paralarla birçok insanın hayatına dokunulacağı gerçeği beni çok mutlu ediyor" dedi. cnntürk
2 / 5 Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu Daniela ve Mariona, akıllarındaki planı hemen uygulamaya başladılar. Hemen hazırladıkları bileklikleri alarak sokağa çıktılar. Amaçları bileklikleri satarak Candela'nın tedavi masraflarını karşılamaktı. Kızların ebeveynleri başta fikre inanmadılar. Çünkü bileklikleri satarak lösemi hastası Candela'nın tedavi masraflarını karşılamak imkansızdı.
Peki masrafı gerçekten de karşılayamayacaklar mıydı?
Kızların fikrini önce arkadaşları sonra da sokakta hiç tanımadıkları insanlar çok sevdiler. Herkes, 'Candela' ismini verdikleri bu bilekliklerden almak istiyordu.
Daniela ve Mariona bir bilekliği yaklaşık olarak 20 TL'ye sattılar. Bileklikleri o kadar çok kişi sipariş etti ki siparişleri yetiştirememeye başladı.
En sonunda bilekliğin nasıl yapıldığına dair bir video hazırladılar.
Candela'ya yardım etmek isteyen herkesi bileklik yapmaya ve bileklikleri satıp Candela'ya bağışta bulunmaya davet ettiler.
Anlatılanlar 2013 yılında gerçekleşti. İspanyol televizyon kanalı olan Antena3'te yapılan habere göre toplamda 274.000 adet bileklik satılmış ve toplamda 40 milyon TL'den fazla para toplanmış. Sonunda Candela'ya kemik iliği nakli yapıldı ve durumu artık çok daha iyi. Ancak toplanan bağışın kalan kısmını da kendine saklamadı. Öncelikle kendisini tedavi eden hastaneye bağışta bulundu. Sonra da kanser araştırma hastanelerine bağışta bulundu. Candela, "Toplanan o paralarla birçok insanın hayatına dokunulacağı gerçeği beni çok mutlu ediyor" dedi. cnntürk
Metin Feyzioğlu'ndan referandum iddiası
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından da desteklenmektedir. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür" dedi.
Yalova Barosu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Şubesi tarafından düzenlenen 'Referandum ve Anayasa Değişikliği' başlıklı konferansa katılmak üzere Yalova’ya gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, program öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Feyzioğlu, demokratik ülkelerden toprak koparmak için silahlı eylem yapan örgütlerin, uluslararası hukukta 'terör örgütü' olduğunu söyledi.
Demokratik olmayan ülkelerde toprak koparmak üzere silahlı eylemlere girişen örgütlerin ise uluslararası hukukta 'özgürlük hareketi' veya 'gerilla hareketi' olarak adlandırıldığını söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Bu arz ettiğim kesim belgeli bilgidir. Bir devletin demokratik olması için yargısının mutlaka yürütmesinden bağımsız olması, yasamasının da yürütmeyi belli ölçülerde denetleyebilir bir güce sahip kılınması şarttır. Demokratik olmayan devletlerin hali ise yargının ve yasamanın devlet başkanına ya da yürütmeye bağlılığı şeklinde açıklanır. Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından desteklenmektedir. Bu desteklenmenin sebebi, bölücü örgütün uluslararası hukukta sınıf atlayarak 'terör örgütü' sınıfından 'özgürlük hareketi' sınıfına yükselmesini sağlamak amaçlıdır. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür. Bölücü terör örgütü nasıl ki 2010 referandumunda Türkiye’nin hukuk devleti yapısını yerle bir eden referandumda nasıl ki destek vermişse aynı desteği bu defa başka bir taktikle hiç kuşkunuz olmasın vermektedir. Çünkü Türkiye’nin yargısı bir tek kişiye bağlandığında ve meclisi bir tek kişinin etkisi altına girdiğinde bölücü terör örgütü tıpkı Suriye’deki yavrusu gibi uluslararası hukukta meşruiyet kazanacağını hesaplamaktadır."
Feyzioğlu, Türkiye’nin haklı çok yerinde itirazlarına rağmen Suriye’de kurulmuş olan yavru bölücü örgütün Moskova’da temsilcilik açtığını, Amerika Birleşik Devletleri’nden zırhlı araç alır hale geldiğini kaydederek, "Yani meşruiyet kazanmıştır. Uluslararası hukukta bu meşruiyeti kazanmasının sebebi; Suriye’deki rejimin uluslararası standartlarda demokratik olmamasıdır" dedi.
Feyzioğlu, bölücü terör örgütünün 2010’nda vurduğu referandum darbesini tamamlamak adına 2017’de de bu değişikliği geçmesini canı gönülden istediğini kaydetti.
Anayasa değişikliğini 'Güçlü bir Türkiye için istiyoruz' söylemiyle savunanlara da değinen Feyzioğlu, "Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır" dedi. Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’yi uluslar arası hukukta meşrulaşmış her türlü desteği açıktan alır hale gelmiş bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaya değecek ne vardır elimizde? Yani derdimiz bu anayasa mıdır? Olmamalıydı. Bir elinizde en üstün milli menfaatler vardır, diğer elinizde ise şahsi bir talep vardır. Bu şahsi talep yersizdir, lüzumsuzdur. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı vardır, Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin başında devam etmektedir. Türkiye’nin bir başbakanı vardır. Bir hükümeti vardır. Siyasi partileri vardır, parlamentosu vardır. Bütün bunlar varken hiçbir mantıklı makul gerekçe olmaksızın, temel bir sistem değişikliği ve buna bağlı rejim değişikliğini zorlamak bahsettiğim korkunç tehlikeyi somutlaştıracaktır. Söylenen nedir? Güçlü Türkiye için istiyoruz. Ben de size şunu söylüyorum; Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır. Güçlü Türkiye için yargısı devlet başkanından bağımsız, meclisi temsil gücüne sahip bir devlet başkanını denetleyebilir bir Türkiye lazım. Aksi Türkiye’yi korkunç bir iç savaşa sürüklemektir. Aksi, Türkiye’nin karşısında hain terör örgütünü uluslararası hukukta ve uluslararası camiada meşru hale getirmektedir. Biz terör örgütünün uluslararası hukukta meşruiyet kazanmasına, güçlenmesine ve böylece halkımızın canını daha fazla yakmasına evlatlarımızı katletmesine karşıyız. Bu sebeple sonuna kadar ‘hayır’ mücadelesini anlatarak veriyoruz. Sloganla değil, söverek değil, bağırarak değil."
Yalova Barosu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Şubesi tarafından düzenlenen 'Referandum ve Anayasa Değişikliği' başlıklı konferansa katılmak üzere Yalova’ya gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, program öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Feyzioğlu, demokratik ülkelerden toprak koparmak için silahlı eylem yapan örgütlerin, uluslararası hukukta 'terör örgütü' olduğunu söyledi.
Demokratik olmayan ülkelerde toprak koparmak üzere silahlı eylemlere girişen örgütlerin ise uluslararası hukukta 'özgürlük hareketi' veya 'gerilla hareketi' olarak adlandırıldığını söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Bu arz ettiğim kesim belgeli bilgidir. Bir devletin demokratik olması için yargısının mutlaka yürütmesinden bağımsız olması, yasamasının da yürütmeyi belli ölçülerde denetleyebilir bir güce sahip kılınması şarttır. Demokratik olmayan devletlerin hali ise yargının ve yasamanın devlet başkanına ya da yürütmeye bağlılığı şeklinde açıklanır. Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından desteklenmektedir. Bu desteklenmenin sebebi, bölücü örgütün uluslararası hukukta sınıf atlayarak 'terör örgütü' sınıfından 'özgürlük hareketi' sınıfına yükselmesini sağlamak amaçlıdır. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür. Bölücü terör örgütü nasıl ki 2010 referandumunda Türkiye’nin hukuk devleti yapısını yerle bir eden referandumda nasıl ki destek vermişse aynı desteği bu defa başka bir taktikle hiç kuşkunuz olmasın vermektedir. Çünkü Türkiye’nin yargısı bir tek kişiye bağlandığında ve meclisi bir tek kişinin etkisi altına girdiğinde bölücü terör örgütü tıpkı Suriye’deki yavrusu gibi uluslararası hukukta meşruiyet kazanacağını hesaplamaktadır."
Feyzioğlu, Türkiye’nin haklı çok yerinde itirazlarına rağmen Suriye’de kurulmuş olan yavru bölücü örgütün Moskova’da temsilcilik açtığını, Amerika Birleşik Devletleri’nden zırhlı araç alır hale geldiğini kaydederek, "Yani meşruiyet kazanmıştır. Uluslararası hukukta bu meşruiyeti kazanmasının sebebi; Suriye’deki rejimin uluslararası standartlarda demokratik olmamasıdır" dedi.
Feyzioğlu, bölücü terör örgütünün 2010’nda vurduğu referandum darbesini tamamlamak adına 2017’de de bu değişikliği geçmesini canı gönülden istediğini kaydetti.
Anayasa değişikliğini 'Güçlü bir Türkiye için istiyoruz' söylemiyle savunanlara da değinen Feyzioğlu, "Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır" dedi. Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’yi uluslar arası hukukta meşrulaşmış her türlü desteği açıktan alır hale gelmiş bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaya değecek ne vardır elimizde? Yani derdimiz bu anayasa mıdır? Olmamalıydı. Bir elinizde en üstün milli menfaatler vardır, diğer elinizde ise şahsi bir talep vardır. Bu şahsi talep yersizdir, lüzumsuzdur. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı vardır, Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin başında devam etmektedir. Türkiye’nin bir başbakanı vardır. Bir hükümeti vardır. Siyasi partileri vardır, parlamentosu vardır. Bütün bunlar varken hiçbir mantıklı makul gerekçe olmaksızın, temel bir sistem değişikliği ve buna bağlı rejim değişikliğini zorlamak bahsettiğim korkunç tehlikeyi somutlaştıracaktır. Söylenen nedir? Güçlü Türkiye için istiyoruz. Ben de size şunu söylüyorum; Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır. Güçlü Türkiye için yargısı devlet başkanından bağımsız, meclisi temsil gücüne sahip bir devlet başkanını denetleyebilir bir Türkiye lazım. Aksi Türkiye’yi korkunç bir iç savaşa sürüklemektir. Aksi, Türkiye’nin karşısında hain terör örgütünü uluslararası hukukta ve uluslararası camiada meşru hale getirmektedir. Biz terör örgütünün uluslararası hukukta meşruiyet kazanmasına, güçlenmesine ve böylece halkımızın canını daha fazla yakmasına evlatlarımızı katletmesine karşıyız. Bu sebeple sonuna kadar ‘hayır’ mücadelesini anlatarak veriyoruz. Sloganla değil, söverek değil, bağırarak değil."
İrfan Değirmenci’den iş açıklaması
Referandumda 'Hayır' oyunu kullanacağını açıkladıktan sonra işinden çıkartılan İrfan Değirmenci'den işle ilgili paylaşım geldi.
Geride bıraktığımız hafta sonu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar yüzünden işinden kovulan İrfan Değirmenci’nin adı FOX tv ile anılıyordu. Referandumda ‘Hayır’ oyu kullanacağına dair hesabından paylaşımlar yaptığı için işinden çıkarılan Değirmenci’ye özellikle sosyal medyadan destek yağdı.
ADI FOX İLE ANILIYOR
Şevket Çoruh gibi bazı ünlü isimlerin de destek verdiği İrfan Değirmenci, olay olduğundan bu yana hesabından yaptığı paylaşımlarla hakkında yapılan haberleri de kimi zaman düzeltiyor. Son olarak Değirmenci’nin adı FOX TV ile anılmıştı. Ancak başarılı sunucu bu iddiaların daha da büyüyüp gitmesine izin vermedi ve hesabından yaptığı paylaşımla bu haberi yalanladı. İşte İrfan Değirmenci’nin o paylaşımı:
Geride bıraktığımız hafta sonu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar yüzünden işinden kovulan İrfan Değirmenci’nin adı FOX tv ile anılıyordu. Referandumda ‘Hayır’ oyu kullanacağına dair hesabından paylaşımlar yaptığı için işinden çıkarılan Değirmenci’ye özellikle sosyal medyadan destek yağdı.
ADI FOX İLE ANILIYOR
Şevket Çoruh gibi bazı ünlü isimlerin de destek verdiği İrfan Değirmenci, olay olduğundan bu yana hesabından yaptığı paylaşımlarla hakkında yapılan haberleri de kimi zaman düzeltiyor. Son olarak Değirmenci’nin adı FOX TV ile anılmıştı. Ancak başarılı sunucu bu iddiaların daha da büyüyüp gitmesine izin vermedi ve hesabından yaptığı paylaşımla bu haberi yalanladı. İşte İrfan Değirmenci’nin o paylaşımı:
ABD, FETÖ okulları için 60 milyon dolar verdi iddiası
ABD'nin New Jersey eyaletinde bulunan FETÖ bağlantılı sözleşmeli (charter) okulların geçen yıl vergi mükelleflerinin ödediği paralarla ABD yönetiminden 60 milyon doları (220 milyon TL) aşkın finansal destek aldığı iddia edildi.
New Jersey eyaletinde günlük yayımlanan Record gazetesi ve 'NorthJersey.com'un haberinde, New Jersey'deki bazı charter okulların kurucularının Fethullah Gülen ile yakın ilişkisine ve 2016 yılında ABD yönetiminden aldığı finansal desteğe dikkat çekildi.
ABD'de vergi mükelleflerinin ödediği paralarla beslenen FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği 7 okulun geçen yıl 60 milyon dolardan fazla finansal destek aldığı belirtilen haberde, bu eğitim kurumlarından bazılarının kurucularının ise yüz binlerce dolar siyasi bağışta bulunduğu iddia edildi.
Obama'nın seçim kapmanyasına bağış
FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulunun eski başkanı ve Türki Amerikan Dernekleri Konseyi Başkanı'nın, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın 2012 yılındaki seçim kampanyasına 500 bin dolardan fazla bağışta bulunduğu da iddialar arasında
Haberde, bazı charter okulların kurucularının ise Türkiye'ye geziler düzenleyerek eyalet yetkililerinden destek almaya çalıştığı aktarıldı.
Gülen ile bağlantılı özel kuruluşların bu sözleşmeli eğitim kuruluşlarına hizmet de verdiği belirtilen haberde, Amsterdam & Partners hukuk firmasının yöneticisi Robert Amsterdam'ın, "Bu okulların hem Gülen için para toplamak hem de Gülen'in takipçileri ve öğretmenlerini istihdam ederek onların gelirlerinin yüzde birini Gülen'e bağlamak için kullanıldığı açık" ifadesine yer verildi.
Ayrıca Amsterdam, FETÖ okullarının charter okulu görevi yürütmediğini ve ABD'de Gülen'e siyasi destek toplama faaliyetleri içinde olduklarını kaydetti.
New Jersey'deki Bergen Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulu, Passaic Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Thomas Edison EnergySmart Sözleşmeli Okulu, Central Jersey Koleji Hazırlık Okulu, Paterson Sözleşmeli Bilim ve Teknoloji Okulunun FETÖ'nün kontrolü altında olduğu belirtiliyor. cnntürk
New Jersey eyaletinde günlük yayımlanan Record gazetesi ve 'NorthJersey.com'un haberinde, New Jersey'deki bazı charter okulların kurucularının Fethullah Gülen ile yakın ilişkisine ve 2016 yılında ABD yönetiminden aldığı finansal desteğe dikkat çekildi.
ABD'de vergi mükelleflerinin ödediği paralarla beslenen FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği 7 okulun geçen yıl 60 milyon dolardan fazla finansal destek aldığı belirtilen haberde, bu eğitim kurumlarından bazılarının kurucularının ise yüz binlerce dolar siyasi bağışta bulunduğu iddia edildi.
Obama'nın seçim kapmanyasına bağış
FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulunun eski başkanı ve Türki Amerikan Dernekleri Konseyi Başkanı'nın, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın 2012 yılındaki seçim kampanyasına 500 bin dolardan fazla bağışta bulunduğu da iddialar arasında
Haberde, bazı charter okulların kurucularının ise Türkiye'ye geziler düzenleyerek eyalet yetkililerinden destek almaya çalıştığı aktarıldı.
Gülen ile bağlantılı özel kuruluşların bu sözleşmeli eğitim kuruluşlarına hizmet de verdiği belirtilen haberde, Amsterdam & Partners hukuk firmasının yöneticisi Robert Amsterdam'ın, "Bu okulların hem Gülen için para toplamak hem de Gülen'in takipçileri ve öğretmenlerini istihdam ederek onların gelirlerinin yüzde birini Gülen'e bağlamak için kullanıldığı açık" ifadesine yer verildi.
Ayrıca Amsterdam, FETÖ okullarının charter okulu görevi yürütmediğini ve ABD'de Gülen'e siyasi destek toplama faaliyetleri içinde olduklarını kaydetti.
New Jersey'deki Bergen Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulu, Passaic Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Thomas Edison EnergySmart Sözleşmeli Okulu, Central Jersey Koleji Hazırlık Okulu, Paterson Sözleşmeli Bilim ve Teknoloji Okulunun FETÖ'nün kontrolü altında olduğu belirtiliyor. cnntürk
Etiketler:
abd,
fethullah gülen,
haber,
obama,
trump
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)