Diyanet İşleri Başkanlığı ezanın usulüne uygun yeni standartları açıkladı. Buna göre artık ezan sesi 80 desibeli aşmayacak.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Şubat'ta Ankara'da 'Ezan ve Cami Odaklı Din Hizmetleri Çalıştayı' düzenledi.
Yeni Şafak'ın haberine göre, çalıştayda 85 desibelin üzerindeki ses şiddetinin insan sağlığı açısından tehlikeli olduğu göz önünde bulundurularak camilerde ses cihazı kullanımına makul bir desibel sınırı getirilmesi ve bunun 80 desibel olması kararlaştırıldı.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal, Diyanet'e gelen şikâyetlerin kahir ekseriyetinin ezanın okunuş biçiminin rahatsız etmesi, yanlış mikrofon kullanımı gibi konularda olduğunu söyledi.
19 Şubat 2017 Pazar
Daire fiyatına park yeri
Moskova'da merkeze yakın yerlerde otopark bulmak önemli sorun. Öyle ki araba park etmek için satılan yerlere verilen para ile bir daire almak mümkün olabiliyor.
Moskova’da yeni konutlarda otoparklara talebin düşüklüğünden yakınılırken, merkeze yakın, lüks konutların otoparklarında park yerlerinin fiyatları hala şehrin mütevazı semtlerinde bir küçük daire fiyatına kadar çıkabiliyor. İşte son rakamlar:
Kommersant gazetesinin haberine göre, Rusya’da apartmanların otoparklarındaki park yerlerinin konutlardan ayrı olarak satışa çıkarılması yolundaki yasal düzenleme, park yeri satışlarında beklenen canlanmaya yol açmadı.
Moskovalıların, kentteki park sorununa rağmen hala park yeri satın almaya sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Moskova’da park yeri fiyatları, otoparkların yer aldığı konut kompleksine göre değişiyor. Yeraltındaki park yerlerinin fiyatlarının 300 bin ila 7 milyon ruble, yerüstü park yerlerinin fiyatlarının 250 bin ila 700 bin ruble arasında değiştiği belirtiliyor.
Emlak uzmanları, Moskova’da MKAD çevre yoluna yakın yerlerde 6-7 milyon rubleye 35-40 metrekarelik daire satın alınabileceğine dikkat çekiyor.
Moskova’da yeni konutlarda otoparklara talebin düşüklüğünden yakınılırken, merkeze yakın, lüks konutların otoparklarında park yerlerinin fiyatları hala şehrin mütevazı semtlerinde bir küçük daire fiyatına kadar çıkabiliyor. İşte son rakamlar:
Kommersant gazetesinin haberine göre, Rusya’da apartmanların otoparklarındaki park yerlerinin konutlardan ayrı olarak satışa çıkarılması yolundaki yasal düzenleme, park yeri satışlarında beklenen canlanmaya yol açmadı.
Moskovalıların, kentteki park sorununa rağmen hala park yeri satın almaya sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Moskova’da park yeri fiyatları, otoparkların yer aldığı konut kompleksine göre değişiyor. Yeraltındaki park yerlerinin fiyatlarının 300 bin ila 7 milyon ruble, yerüstü park yerlerinin fiyatlarının 250 bin ila 700 bin ruble arasında değiştiği belirtiliyor.
Emlak uzmanları, Moskova’da MKAD çevre yoluna yakın yerlerde 6-7 milyon rubleye 35-40 metrekarelik daire satın alınabileceğine dikkat çekiyor.
Schengen bölgesinde sistematik sınır kontrolü başlıyor
Avrupa Birliği'nin (AB) terörle mücadelesi yönergesi, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) oylanarak kabul edildi ve değişti; bu kapsamda bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlarda sistematik kontrol e tabi yapılacak.
Avrupa Birliği (AB) terörle mücadele yönergesi güncellendi. Avrupa Parlamentosunda (AP) oylanarak kabul edilen yeni yönergede terörle mücadele kapsamında bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlar sistematik kontrole tabi tutulacak.
Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulunda, AP'nin Romanyalı üyesi Monica Macovei'nin hazırladığı tasarıya ilişkin rapor görüşülerek oylandı.
Genel Kurulda, artan terör tehdidi, AB'ye geri dönen yabancı savaşçılar, AB dışından gelen tehditler gibi gelişmelere karşı, 2002 yılında uygulamaya sokulan "Terörle Mücadele Yönergesi" üzerinde değişiklik yapılarak kabul edildi.
Buna göre, Aralık 2015'te Avrupa Komisyonu tarafından yapılan çalışma ile Schengen sınır kurallarında değişikliğe gidildi. Üye ülkelerden, Schengen bölgesine kara, hava ve deniz yoluyla giren veya çıkan tüm yolcular kontrolden geçirilecek. Kontroller, klasik uygulama olan pasaport, kimlik belgesi veya seyahat belgesi kontrollerinin dışında Schengen Bilgi Sistemi, çalınan veya kaybedilen pasaportlar gibi verilerin kullanılması şeklinde gerçekleştirilecek. Aynı zamanda kontrollerin sınırlarda aşırı yoğunluk ve gecikmelere neden olacağı durumlarda "şüphelenilen" kişiler belirlenip kontrol edilebilecek. Bu durumda yine klasik kimlik-pasaport kontrolü mutlaka yapılacak.
Bir ay içerisinde uygulamaya geçmesi beklenen yeni kuralların, havaalanlarında gerekli tedbirlerin alınması ve kontrol noktalarının yeniden düzenlenmesi aşamaları göz önünde bulundurularak 6 aylık bir esneklik döneminden sonra tam olarak devreye girecek. Bu süre içerisinde sadece "şüpheli kişiler" geniş çaplı kontrolden geçirilebilecek.
AB sınırlarının daha iyi korunması ve özellikle Suriye ve Irak'ta savaşmaya gidip AB'ye geri dönen AB vatandaşı "yabancı savaşçıların" yakalanması amacını taşıyan tasarı 469 evet, 120 hayır ve 42 üyenin çekimser oyuyla kabul edildi.
Mevcut uygulamada, AB vatandaşları Schengen bölgesi girişlerinde pasaport veya kimlik belgesi göstererek geçebiliyordu. AB dışı ülkelerin vatandaşları ise sadece girişlerde yoğun kontrole tutuluyordu. Yeni uygulama ile bu kişiler girişte olduğu gibi çıkışlarda da kontrol edilecek. Yeni düzenleme Danimarka, İngiltere ve İrlanda'yı kapsamıyor.
Avrupa Birliği (AB) terörle mücadele yönergesi güncellendi. Avrupa Parlamentosunda (AP) oylanarak kabul edilen yeni yönergede terörle mücadele kapsamında bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlar sistematik kontrole tabi tutulacak.
Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulunda, AP'nin Romanyalı üyesi Monica Macovei'nin hazırladığı tasarıya ilişkin rapor görüşülerek oylandı.
Genel Kurulda, artan terör tehdidi, AB'ye geri dönen yabancı savaşçılar, AB dışından gelen tehditler gibi gelişmelere karşı, 2002 yılında uygulamaya sokulan "Terörle Mücadele Yönergesi" üzerinde değişiklik yapılarak kabul edildi.
Buna göre, Aralık 2015'te Avrupa Komisyonu tarafından yapılan çalışma ile Schengen sınır kurallarında değişikliğe gidildi. Üye ülkelerden, Schengen bölgesine kara, hava ve deniz yoluyla giren veya çıkan tüm yolcular kontrolden geçirilecek. Kontroller, klasik uygulama olan pasaport, kimlik belgesi veya seyahat belgesi kontrollerinin dışında Schengen Bilgi Sistemi, çalınan veya kaybedilen pasaportlar gibi verilerin kullanılması şeklinde gerçekleştirilecek. Aynı zamanda kontrollerin sınırlarda aşırı yoğunluk ve gecikmelere neden olacağı durumlarda "şüphelenilen" kişiler belirlenip kontrol edilebilecek. Bu durumda yine klasik kimlik-pasaport kontrolü mutlaka yapılacak.
Bir ay içerisinde uygulamaya geçmesi beklenen yeni kuralların, havaalanlarında gerekli tedbirlerin alınması ve kontrol noktalarının yeniden düzenlenmesi aşamaları göz önünde bulundurularak 6 aylık bir esneklik döneminden sonra tam olarak devreye girecek. Bu süre içerisinde sadece "şüpheli kişiler" geniş çaplı kontrolden geçirilebilecek.
AB sınırlarının daha iyi korunması ve özellikle Suriye ve Irak'ta savaşmaya gidip AB'ye geri dönen AB vatandaşı "yabancı savaşçıların" yakalanması amacını taşıyan tasarı 469 evet, 120 hayır ve 42 üyenin çekimser oyuyla kabul edildi.
Mevcut uygulamada, AB vatandaşları Schengen bölgesi girişlerinde pasaport veya kimlik belgesi göstererek geçebiliyordu. AB dışı ülkelerin vatandaşları ise sadece girişlerde yoğun kontrole tutuluyordu. Yeni uygulama ile bu kişiler girişte olduğu gibi çıkışlarda da kontrol edilecek. Yeni düzenleme Danimarka, İngiltere ve İrlanda'yı kapsamıyor.
Dini musiki müfredata alınmalı önerisi
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen çalıştaylarda İmam Hatip Liseleri ile İlahiyat Fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı önerisi geldi. Çalıştayda ayrıca ezanlarda 80 desibeli aşmamaya özen gösterilmeli önerisi de yapıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlilerinin ezanı güzel okuma yeterliklerinin artırılması için bu yıl 2 çalıştay düzenledi. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre İstanbul ve Ankara’daki çalıştaylarda camilerdeki ses cihazlarından kaynaklanan sorunlar da görüşüldü.
Önerilerden bazıları şöyle :
- Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli.
- Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hale getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir.
- Bazı camilerde kasetten yayın yapan cihazlar kullanılıyor. Bu kullanım yaygınlaşmadan gerekli tedbirler alınmalı.
- Ezanı usulüne uygun icra edenlerin kayıtlarıyla ezan portalı oluşturulmalı.
- İmam hatip liseleri ile ilahiyat fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı.
- Cami içi seslendirmelerde kullanılan hoparlörlerin insan boyunu aşmamasına ve karşıya değil cemaatin sağ ve soluna monte edilmesine dikkat edilmelidir.
- Müezzin kayyum atamalarında öncelikle görevlinin ezanı usulüne uygun okuyup okuyamadığına dikkat edilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlilerinin ezanı güzel okuma yeterliklerinin artırılması için bu yıl 2 çalıştay düzenledi. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre İstanbul ve Ankara’daki çalıştaylarda camilerdeki ses cihazlarından kaynaklanan sorunlar da görüşüldü.
Önerilerden bazıları şöyle :
- Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli.
- Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hale getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir.
- Bazı camilerde kasetten yayın yapan cihazlar kullanılıyor. Bu kullanım yaygınlaşmadan gerekli tedbirler alınmalı.
- Ezanı usulüne uygun icra edenlerin kayıtlarıyla ezan portalı oluşturulmalı.
- İmam hatip liseleri ile ilahiyat fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı.
- Cami içi seslendirmelerde kullanılan hoparlörlerin insan boyunu aşmamasına ve karşıya değil cemaatin sağ ve soluna monte edilmesine dikkat edilmelidir.
- Müezzin kayyum atamalarında öncelikle görevlinin ezanı usulüne uygun okuyup okuyamadığına dikkat edilmelidir.
Hesapları bir SMS ile boşaltıyorlar
Dolandırıcılar her gün yeni bir yöntemle vatandaşları tuzağa düşürmeye devam ediyor. KKTC merkezli bir internet oyun sitesinin adını kullanan dolandırıcılar ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Vurgun kişi başına 300 lirayı aşıyor.
İnternet ve cep telefonu üzerinden dolandırıcılık yapan simsarlar, her geçen gün yeni yöntemler geliştiriyor. Bu kez KKTC’deki www.levelci.com adlı internet Oyun sitesinin adını kullanarak halkı dolandıran simsarlar, kişi başına yaklaşık 300 lirayı aşan vurgunlar yapıyor.
Milliyet gazetesinden Arif Balkan'ın haberine göre dolandırıcılar, sosyal medya üzerinden harekete geçerek ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Simsarlar, vatandaşların şüphelenmemeleri için birinci derece yakınlarının sosyal medya hesaplarını ele geçirirken, yeni dolandırıcılık yöntemi şöyle işliyor:
İlk önce Facebook hesabı gidiyor
İlk olarak bir kişinin Facebook hesabını ele geçiren dolandırıcılar, bu kişinin arkadaş listesindeki birinci derece yakınlarını tespit ediyor. Ardından mesajlaşma programı üzerinden normal bir sohbet başlıyor. Hal hatır sorma faslından sonra dolandırıcılar, her şeyden habersiz olan vatandaşa tekno marketlerden indirim kazandığını ve bunu akrabası olarak paylaşmak istediğini söylüyor. Mesajlaşma programı üzerinden önce gsm hattının faturalı olup olmadığı soruluyor. Olumlu cevap alındıktan sonra bu kez karşısındaki kişiden telefon numarasını isteyip, 5523’e ‘Evet’ yazıp mesaj atmasını söylüyor.
Evet dediği anda...
Karşısındaki kişinin akrabası olduğunu düşünen ve kurulan tuzaktan şüphelenmeyen vatandaşlar dolandırıcının istediği numaraya evet mesajı gönderince gsm hattına kayıtlı mobil hesaptan otomatik olarak para çekilmeye başlıyor. Dolandırıcılar, www.levelci.com adlı internet oyun sitesinin adını kullanarak, mobil oyun satın alınmış gibi, parayı kendi hesaplarına geçiriyorlar.
İnternet ve cep telefonu üzerinden dolandırıcılık yapan simsarlar, her geçen gün yeni yöntemler geliştiriyor. Bu kez KKTC’deki www.levelci.com adlı internet Oyun sitesinin adını kullanarak halkı dolandıran simsarlar, kişi başına yaklaşık 300 lirayı aşan vurgunlar yapıyor.
Milliyet gazetesinden Arif Balkan'ın haberine göre dolandırıcılar, sosyal medya üzerinden harekete geçerek ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Simsarlar, vatandaşların şüphelenmemeleri için birinci derece yakınlarının sosyal medya hesaplarını ele geçirirken, yeni dolandırıcılık yöntemi şöyle işliyor:
İlk önce Facebook hesabı gidiyor
İlk olarak bir kişinin Facebook hesabını ele geçiren dolandırıcılar, bu kişinin arkadaş listesindeki birinci derece yakınlarını tespit ediyor. Ardından mesajlaşma programı üzerinden normal bir sohbet başlıyor. Hal hatır sorma faslından sonra dolandırıcılar, her şeyden habersiz olan vatandaşa tekno marketlerden indirim kazandığını ve bunu akrabası olarak paylaşmak istediğini söylüyor. Mesajlaşma programı üzerinden önce gsm hattının faturalı olup olmadığı soruluyor. Olumlu cevap alındıktan sonra bu kez karşısındaki kişiden telefon numarasını isteyip, 5523’e ‘Evet’ yazıp mesaj atmasını söylüyor.
Evet dediği anda...
Karşısındaki kişinin akrabası olduğunu düşünen ve kurulan tuzaktan şüphelenmeyen vatandaşlar dolandırıcının istediği numaraya evet mesajı gönderince gsm hattına kayıtlı mobil hesaptan otomatik olarak para çekilmeye başlıyor. Dolandırıcılar, www.levelci.com adlı internet oyun sitesinin adını kullanarak, mobil oyun satın alınmış gibi, parayı kendi hesaplarına geçiriyorlar.
İstanbul'da AVM'yi karıştıran kavganın nedeni Recep İvedik!
İstanbul Maltepe’de bulunan bir alışveriş merkezinin sinema katında yaşanan kavga sonrası büyük panik yaşandı. Bomba söylentisi vatandaşları korkuttu. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışanları tespit etmeye çalışıyor. Kısa süreli paniğin ardından hareketlilik sona erdi. AVM’de yaşanan olayın nedeninin Recep İvedik 5 filmine bilet almak için kuyrukta çıkan kavga olduğu anlaşıldı.
Maltepe’de bir alışveriş merkezinde sinema katında yaşanan bir kavganın ardından büyük panik yaşandı. Kavganın silahlı olduğu ihbarı üzerine alışveriş merkezine çok sayıda polis ekibi sevk edildi.
Vatandaşlar dışarı koştu
Paniğe yol açan kavga sırasında alışveriş merkezinde bulunan vatandaşlar dışarı koştu. Panik yaşanırken bazı vatandaşların ağladığı görüldü.
Hareketlilik sona erdi
İhbarla birlikte olay yerine gelen polis ise alışveriş merkezinde araştırma yaptı. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışan şahısları tespit etmeye çalışırken kısa süreli paniğin ardından alışveriş merkezindeki hareketlilik sona erdi.
Kavganın nedeni belli oldu
Yaşanan kargaşanın ardından olayın aslının Recep İvedik 5 filmini izlemek için bilet sırasında olan 2 kişinin kavga etmesi olduğu öğrenildi.
Maltepe’de bir alışveriş merkezinde sinema katında yaşanan bir kavganın ardından büyük panik yaşandı. Kavganın silahlı olduğu ihbarı üzerine alışveriş merkezine çok sayıda polis ekibi sevk edildi.
Vatandaşlar dışarı koştu
Paniğe yol açan kavga sırasında alışveriş merkezinde bulunan vatandaşlar dışarı koştu. Panik yaşanırken bazı vatandaşların ağladığı görüldü.
Hareketlilik sona erdi
İhbarla birlikte olay yerine gelen polis ise alışveriş merkezinde araştırma yaptı. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışan şahısları tespit etmeye çalışırken kısa süreli paniğin ardından alışveriş merkezindeki hareketlilik sona erdi.
Kavganın nedeni belli oldu
Yaşanan kargaşanın ardından olayın aslının Recep İvedik 5 filmini izlemek için bilet sırasında olan 2 kişinin kavga etmesi olduğu öğrenildi.
Deniz Baykal'dan referandum çağrısı: 'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıda yaptığı konuşmada, "Bu oy çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal, partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıya katıldı. Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'ndeki toplantıya Baykal'ın yanı sıra CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da katıldı. Toplantıda konuşan Deniz Baykal, "Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Etiketler:
anayasa,
chp,
deniz baykal,
referandum
Saadet Partisi'nden referandum açıklaması
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Necmettin Erbakan'ı Anma ve Şehitler Gecesi'nde yaptığı konuşmada; "Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder. Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir" dedi.
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından, ölümünün 6. yılında Necmettin Erbakan'ı anma programı organize edildi. Sultanbeyli Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen programa Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve partililer katıldı. Karamollaoğlu referandum süreci öncesi Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, "Biz prensip itibarı ile başkanlık sisteminin karşısında değiliz. Hatta taraftarız ancak Başkanlık sistemi kabul edilecekse mutlaka bu başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder" dedi.
"Yargı vesayet altına alınacak"
Yeni sistemde Cumhurbaşkanının meclis üzerinde vesayet kuracağını belirten Karamollaoğlu, "Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir. Biz bunları hem hükümete hem mecliste grubu bulunan parti başkanlarına ilettik. Talep ettiğimiz değişiklikler mecliste yapılmadı. Cumhurbaşkanının meclisi fesih etme, seçime götürme yetkisi var mı? yok mu? Böyle bir yetkisi varsa meclisin üzerinde vesayet kuracak. Bu değişiklikle yargı organlarının yarısına yakınını Cumhurbaşkanı, kalanını da meclis seçecek. Yargı vesayet altına alınacak" diye konuştu.
"Bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar"
Karamollaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz böyle bir düzenlemeye evet demeyiz, dedik. Nazik olsun diye de 'Hayır' demedik. Şimdi bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar. Siz Avrupa Birliği ile CHP ile yan yana mısınız? Aynı kulübün içinde misiniz? Kandil de o kulübün içinde mi değil mi? onu söyleyin. Siz Ortadoğu'da en güçlü müttefik olarak İsrail'i görüyor musunuz? Görmüyor musunuz? Kandil de görüyor. CHP de görüyor. Neremiz benziyor bizim onlarla."
"Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi?"
"Haksız ithamlara razı olmayacağız. Bunu bu dünyada bir kavga meselesi de yapmayacağız" " diyen Karamollaoğlu, "Siz benzetmelere kalkarsanız, hiçbir zaman bir araya gelmediğimiz Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi? 15 yıl beslediniz. Bir ihtilal denemesi olunca milletimiz biz affetsin, Allah bağışlasın diyorsunuz. Milletten özür diliyorsunuz. Sen bu hakkı kendinde görüyorsan, öbür taraftakilerin de aynı tövbeyi yapmaları durumunda onları da serbest bırakman icap eder" şeklinde konuştu. cnntürk
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından, ölümünün 6. yılında Necmettin Erbakan'ı anma programı organize edildi. Sultanbeyli Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen programa Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve partililer katıldı. Karamollaoğlu referandum süreci öncesi Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, "Biz prensip itibarı ile başkanlık sisteminin karşısında değiliz. Hatta taraftarız ancak Başkanlık sistemi kabul edilecekse mutlaka bu başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder" dedi.
"Yargı vesayet altına alınacak"
Yeni sistemde Cumhurbaşkanının meclis üzerinde vesayet kuracağını belirten Karamollaoğlu, "Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir. Biz bunları hem hükümete hem mecliste grubu bulunan parti başkanlarına ilettik. Talep ettiğimiz değişiklikler mecliste yapılmadı. Cumhurbaşkanının meclisi fesih etme, seçime götürme yetkisi var mı? yok mu? Böyle bir yetkisi varsa meclisin üzerinde vesayet kuracak. Bu değişiklikle yargı organlarının yarısına yakınını Cumhurbaşkanı, kalanını da meclis seçecek. Yargı vesayet altına alınacak" diye konuştu.
"Bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar"
Karamollaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz böyle bir düzenlemeye evet demeyiz, dedik. Nazik olsun diye de 'Hayır' demedik. Şimdi bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar. Siz Avrupa Birliği ile CHP ile yan yana mısınız? Aynı kulübün içinde misiniz? Kandil de o kulübün içinde mi değil mi? onu söyleyin. Siz Ortadoğu'da en güçlü müttefik olarak İsrail'i görüyor musunuz? Görmüyor musunuz? Kandil de görüyor. CHP de görüyor. Neremiz benziyor bizim onlarla."
"Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi?"
"Haksız ithamlara razı olmayacağız. Bunu bu dünyada bir kavga meselesi de yapmayacağız" " diyen Karamollaoğlu, "Siz benzetmelere kalkarsanız, hiçbir zaman bir araya gelmediğimiz Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi? 15 yıl beslediniz. Bir ihtilal denemesi olunca milletimiz biz affetsin, Allah bağışlasın diyorsunuz. Milletten özür diliyorsunuz. Sen bu hakkı kendinde görüyorsan, öbür taraftakilerin de aynı tövbeyi yapmaları durumunda onları da serbest bırakman icap eder" şeklinde konuştu. cnntürk
Etiketler:
ak parti,
anayasa,
chp,
cumhurbaşkanı,
referandum
18 Şubat 2017 Cumartesi
Kalbi göğsünün altında atan kız hayata meydan okuyor
Doktorlar, 7 yaşındaki Virsaviya doğduğunda "Yaşarsa mucize olur" dedi. Ama o pes etmedi...
Rusya'da torakoabdominal sendrom hastalığıyla doğan Virsaviya Borun'un zorluklarla dolu yaşamını, Instagram'da annesi Dari Borun yıllardır takipçileriyle paylaşıyor.
Kalbi göğsünün dışında atan minik kız, milyonda bir görülen bir hastalıktan muzdarip. Ancak Virsaviya buna rağmen yaşıtları gibi dans ediyor, oynuyor, resim yapıyor.
BBC'ye konuşan küçük kız, "Bu benim kalbim. Buna sahip olan tek kişiyim" dedi. Virsaviya, göğüs kafesinin altında çarpan ve sadece ince bir deriyle korunan kalbi nedeniyle, çok dikkatli bir yaşam sürmek zorunda.
Minik kız, "Giyinirken, kalbim acımasın diye üzerime yumuşak kıyafetler geçiriyorum" ifadesini kullandı ve ekledi: "Zıplıyorum. Koşmamam gerekiyor ama koşuyorum. Çünkü koşmayı seviyorum."
Annesi Dari Borun, "Kızım doğduğunda, doktorlar bana en kötüsüne hazırlıklı olmamı söyledi. Çok nadir görülen bir hastalığı vardı. Hayatta kalamayacağını söylediler. Kalbinin nasıl attığını ilk gördüğümde, tabii ki de benim için özel bir andı. Virsaviya'nın hayatta olduğu anlamına geliyordu. Nefes alabilecek, yaşayabilecekti" dedi.
Virsaviya, yüksek tansiyon sorunu nedeniyle ameliyat edilemiyordu. Bu yüzden daha iyi şartlarda tedavi edilebilmesi umuduyla, annesiyle birlikte Rusya'dan ABD'ye taşındı.
Dari Borun, "Ancak ABD'deki doktorlar da yardımcı olamayacaklarını söylediler. Büyük yıkım yaşadım. Çünkü bana, kızımın yakında öleceğini söyleyip duruyorlardı" ifadesini kullandı.
Genç anne, "Virsaviya için hiç kolay bir hayat değil. Kalbi dışarıda yaşıyor. Çok hassas bir durum. Hep dikkatli olmak zorunda. Düşebilir ve bu çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden ölebilir bile" diye yakındı.
Dair Borun ve kızı son olarak Hollywood'a taşındı. İlaç tedavisi sayesinde Virsaviya'nın tansiyonun yeterli seviyelere düşürülmesini ve böylece ameliyat edilebilmesini umut ediyorlar.
Yaşama sevinciyle dolu olan Virsaviya ve annesi, geçen yıl bir defilede modellik dahi yaptı. (cnntürk)
Kalbi göğsünün dışında atan minik kız, milyonda bir görülen bir hastalıktan muzdarip. Ancak Virsaviya buna rağmen yaşıtları gibi dans ediyor, oynuyor, resim yapıyor.
BBC'ye konuşan küçük kız, "Bu benim kalbim. Buna sahip olan tek kişiyim" dedi. Virsaviya, göğüs kafesinin altında çarpan ve sadece ince bir deriyle korunan kalbi nedeniyle, çok dikkatli bir yaşam sürmek zorunda.
Minik kız, "Giyinirken, kalbim acımasın diye üzerime yumuşak kıyafetler geçiriyorum" ifadesini kullandı ve ekledi: "Zıplıyorum. Koşmamam gerekiyor ama koşuyorum. Çünkü koşmayı seviyorum."
Annesi Dari Borun, "Kızım doğduğunda, doktorlar bana en kötüsüne hazırlıklı olmamı söyledi. Çok nadir görülen bir hastalığı vardı. Hayatta kalamayacağını söylediler. Kalbinin nasıl attığını ilk gördüğümde, tabii ki de benim için özel bir andı. Virsaviya'nın hayatta olduğu anlamına geliyordu. Nefes alabilecek, yaşayabilecekti" dedi.
Virsaviya, yüksek tansiyon sorunu nedeniyle ameliyat edilemiyordu. Bu yüzden daha iyi şartlarda tedavi edilebilmesi umuduyla, annesiyle birlikte Rusya'dan ABD'ye taşındı.
Dari Borun, "Ancak ABD'deki doktorlar da yardımcı olamayacaklarını söylediler. Büyük yıkım yaşadım. Çünkü bana, kızımın yakında öleceğini söyleyip duruyorlardı" ifadesini kullandı.
Genç anne, "Virsaviya için hiç kolay bir hayat değil. Kalbi dışarıda yaşıyor. Çok hassas bir durum. Hep dikkatli olmak zorunda. Düşebilir ve bu çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden ölebilir bile" diye yakındı.
Dair Borun ve kızı son olarak Hollywood'a taşındı. İlaç tedavisi sayesinde Virsaviya'nın tansiyonun yeterli seviyelere düşürülmesini ve böylece ameliyat edilebilmesini umut ediyorlar.
Yaşama sevinciyle dolu olan Virsaviya ve annesi, geçen yıl bir defilede modellik dahi yaptı. (cnntürk)
Almanya’ya sığınma başvurusu yapan Türklerin sayısı arttı
Almanya'ya sığınma başvurusunda bulunan Türk vatandaşlarının sayısı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yüzde 60 artış gösterdi. Altı ayda 3 bin 100 Türk vatandaşı sığınma başvurusu yaptı.
Alman Sol Parti tarafından verilen soru önergesine hükumet kanadından gelen yanıta göre, Ağustos 2016 ile Ocak 2017 tarihleri arasında Almanya'ya 3 bin 100 Türk vatandaşı sığınma talebinde bulundu. 2016'nın ilk 6 ayında yapılan sığınma başvurularının bin 900 olduğu kaydedildi.
Rheinische Post gazetesi konuya ilişkin haberinde, Almanya'dan sığınma talep edenlerin ilk kayıtlarının tutulduğu 'Easy-System'e aralık ayı içerisinde 589, ocak ayında ise 573 kişinin kayıt yaptırdığını yazdı. Sığınma başvurularının kabul edilme oranının da arttığı belirtiliyor. Sol Parti tarafından yapılan hesaplamalara göre, darbe girişiminden önce yapılan başvuruların kabul edilme oranı yüzde 13,7 düzeyindeyken, 15 Temmuz sonrasında Türk vatandaşlarının sığınma başvurularının kabul edilme oranı yüzde 17,3'e çıktı.
Ahmet Yıldırım / DHA
Alman Sol Parti tarafından verilen soru önergesine hükumet kanadından gelen yanıta göre, Ağustos 2016 ile Ocak 2017 tarihleri arasında Almanya'ya 3 bin 100 Türk vatandaşı sığınma talebinde bulundu. 2016'nın ilk 6 ayında yapılan sığınma başvurularının bin 900 olduğu kaydedildi.
Rheinische Post gazetesi konuya ilişkin haberinde, Almanya'dan sığınma talep edenlerin ilk kayıtlarının tutulduğu 'Easy-System'e aralık ayı içerisinde 589, ocak ayında ise 573 kişinin kayıt yaptırdığını yazdı. Sığınma başvurularının kabul edilme oranının da arttığı belirtiliyor. Sol Parti tarafından yapılan hesaplamalara göre, darbe girişiminden önce yapılan başvuruların kabul edilme oranı yüzde 13,7 düzeyindeyken, 15 Temmuz sonrasında Türk vatandaşlarının sığınma başvurularının kabul edilme oranı yüzde 17,3'e çıktı.
Ahmet Yıldırım / DHA
Nevşehir'de feci balon kazası: 1 ölü
Nevşehir'de sıcak hava balonunun sert iniş yapması sonucu Danimarkalı bir turist hayatını kaybetti.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, sabah saatlerinde Kapadokya bölgesinden havalanan sıcak hava balonu, Göreme beldesi Karadağ mevkisinde sert iniş yaptı.
Balon sepetinin yere çarpmasının ardından, sepetten düşen Danimarkalı Benny Karl Jessen (54), ağır yaralandı.
Hastaneye kaldırılan Jessen, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Özel Kapadokya Hastanesi Başhekimi Dr. Fatih Yakut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Jessen'in kaza sırasında vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar ve akciğerinde zedelenme olduğunu, hastanede 45 dakika boyunca müdahale edildiğini ancak kurtarılamadığını belirtti.
Kalp krizi iddiası
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, kazanın şiddetli rüzgar nedeniyle meydana geldiği belirtildi. Açıklamada, "Balonunun şiddetli rüzgar sebebiyle yere sert bir iniş yapması sonucunda Danimarka uyruklu bir yolcu balondan düşerek ağır yaralanmış, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir" denildi.
Kaza sırasında yolcunun güvenlik kurallarına uyması için uyarıldığı belirtilen açıklamada, "Ancak yolcunun kurallara uymaması nedeniyle sert iniş sırasında balondan düştüğü öğrenilmiştir. Pilotun kalp krizi geçirmesi nedeniyle balonun düştüğü iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır" ifadelerine de yer verildi.
Bu arada Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na bağlı Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu ekipleri de olayı araştırmak üzere Kapadokya'ya gitti.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, sabah saatlerinde Kapadokya bölgesinden havalanan sıcak hava balonu, Göreme beldesi Karadağ mevkisinde sert iniş yaptı.
Balon sepetinin yere çarpmasının ardından, sepetten düşen Danimarkalı Benny Karl Jessen (54), ağır yaralandı.
Hastaneye kaldırılan Jessen, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Özel Kapadokya Hastanesi Başhekimi Dr. Fatih Yakut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Jessen'in kaza sırasında vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar ve akciğerinde zedelenme olduğunu, hastanede 45 dakika boyunca müdahale edildiğini ancak kurtarılamadığını belirtti.
Kalp krizi iddiası
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, kazanın şiddetli rüzgar nedeniyle meydana geldiği belirtildi. Açıklamada, "Balonunun şiddetli rüzgar sebebiyle yere sert bir iniş yapması sonucunda Danimarka uyruklu bir yolcu balondan düşerek ağır yaralanmış, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir" denildi.
Kaza sırasında yolcunun güvenlik kurallarına uyması için uyarıldığı belirtilen açıklamada, "Ancak yolcunun kurallara uymaması nedeniyle sert iniş sırasında balondan düştüğü öğrenilmiştir. Pilotun kalp krizi geçirmesi nedeniyle balonun düştüğü iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır" ifadelerine de yer verildi.
Bu arada Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na bağlı Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu ekipleri de olayı araştırmak üzere Kapadokya'ya gitti.
Küçük Nisanur, ameliyata girerken arkadaşı için böyle dua etti
Antalya'da annesinin verdiği böbrekle hayata yeniden tutunan 7 yaşındaki Nisanur Demir'in ameliyat öncesi ettiği dua ile herkesi duygulandırdı.
Diyarbakır'da ailesiyle oturan Nisanur Demir, Antalya'da özel bir hastanede annesi Remziye Demir'in verdiği böbrekle hayata yeniden merhaba derken, bir de dileği vardı.
3 yaşından bu yana böbrek hastalığı ile mücadele eden ve 1.5 yıldır diyalize giren küçük kız, böbrek nakli ameliyatına girmeden önce kendi gibi diyalize bağlı yaşayan arkadaşı için dua etti.
Küçük Nisanur'un, "Allahım Muhammed'e böbrek bul. İyileşir, arkadaşlarıyla aşağıya iner, oynar, diyalize gitmez, arkadaşlarıyla oynar, amin" sözleri herkesi duygulandırdı.
Anne Remziye Demir, başarılı geçen ameliyatın ardından çok mutlu olduğunu söyledi.
Demir, "Nisanur 3 yaşından bu yana hasta. Şimdi 7 yaşına girdi. 1.5 yıldır diyalize giriyordu. Ben böbreğimi verdim. Çok mutluyum. Kızım iyileşsin başka bir şey istemiyorum" dedi.
6 çocuk annesi Remziye Demir, Nisanur'un hastalığının soğuk algınlığıyla başladığını belirterek, "Doktor iğne vermişti sabah akşam. 4'üncü iğnede Nisanur'un yüzü vücudu şişmeye başladı. İlaç alerjisi dendi. Alerji ile ilgili gittiğimiz doktor tahliller sonucu böbreklerinin gittiğini söyledi " diye konuştu. DHA
3 yaşından bu yana böbrek hastalığı ile mücadele eden ve 1.5 yıldır diyalize giren küçük kız, böbrek nakli ameliyatına girmeden önce kendi gibi diyalize bağlı yaşayan arkadaşı için dua etti.
Küçük Nisanur'un, "Allahım Muhammed'e böbrek bul. İyileşir, arkadaşlarıyla aşağıya iner, oynar, diyalize gitmez, arkadaşlarıyla oynar, amin" sözleri herkesi duygulandırdı.
Anne Remziye Demir, başarılı geçen ameliyatın ardından çok mutlu olduğunu söyledi.
Demir, "Nisanur 3 yaşından bu yana hasta. Şimdi 7 yaşına girdi. 1.5 yıldır diyalize giriyordu. Ben böbreğimi verdim. Çok mutluyum. Kızım iyileşsin başka bir şey istemiyorum" dedi.
6 çocuk annesi Remziye Demir, Nisanur'un hastalığının soğuk algınlığıyla başladığını belirterek, "Doktor iğne vermişti sabah akşam. 4'üncü iğnede Nisanur'un yüzü vücudu şişmeye başladı. İlaç alerjisi dendi. Alerji ile ilgili gittiğimiz doktor tahliller sonucu böbreklerinin gittiğini söyledi " diye konuştu. DHA
Etiketler:
antalya,
çocuk,
Diyarbakır,
haber,
sağlık
Ardahan'da köpek katliamı iddiası
Ardahan'da yeni doğum yapmış sahipsiz bir köpeğin belediye tarafından zehirli iğneyle katledildiği iddia edildi. Belediye iddiaları yalanladı.
Sosyal medyada dolaşan bir video hayvanseverlerin tepkisini çekti.
Videoda zehir enjekte edildiği iddia edilen bir köpeğin can cekiştiği görülüyor. Uzun bir süre kıvranan köpek sonunda hareketsiz kalıyor. Köpeğin hemen yanındaki zehirli iğne olduğu iddia edilen bir nesne de dikkat çekiyor. Bu tür bir iğnenin sadece belediye tarafından kulllanıldığı da iddialar arasında.
Yeni doğum yaptığı anlaşılan köpeğin yavrularının akıbeti ise bilinmiyor.
Belediyeden açıklama
Köpeğin katledildiği iddialarını yalanlayan Ardahan Belediyesi'nden yetkililer belediyenin resmi internet sayfasında konuyla ilgili bir açıklama yapıldığını bildirdi. Belediyenin intertet sayfasında şu açıklama yer alıyor:
"Şehrin çeşitli noktalarına bırakılan ve parklarda, nehir kenarında hatta çarşı merkezinde sıkça rastlanılan başıboş hayvanlara karşı Ardahan Belediyesi tarafından hayvanların toplanması ve tıbbi rehabilitasyonlarının yapılması çalışmaları devam ediyor"
"Köpek barınakta"
Cnnturk.com'un sorularını yanıtlayan Ardahan Belediyesi'nden bir yetkili ise öldüğü iddia edilen köpeğin sahipsiz hayvanlar barınağına götürüldüğünü ve durumunun iyi olduğunu öne sürdü.
Belediyenin sayfasında paylaştığı fotoğraflardan biri:
Sosyal medyada dolaşan bir video hayvanseverlerin tepkisini çekti.
Videoda zehir enjekte edildiği iddia edilen bir köpeğin can cekiştiği görülüyor. Uzun bir süre kıvranan köpek sonunda hareketsiz kalıyor. Köpeğin hemen yanındaki zehirli iğne olduğu iddia edilen bir nesne de dikkat çekiyor. Bu tür bir iğnenin sadece belediye tarafından kulllanıldığı da iddialar arasında.
Yeni doğum yaptığı anlaşılan köpeğin yavrularının akıbeti ise bilinmiyor.
Belediyeden açıklama
Köpeğin katledildiği iddialarını yalanlayan Ardahan Belediyesi'nden yetkililer belediyenin resmi internet sayfasında konuyla ilgili bir açıklama yapıldığını bildirdi. Belediyenin intertet sayfasında şu açıklama yer alıyor:
"Şehrin çeşitli noktalarına bırakılan ve parklarda, nehir kenarında hatta çarşı merkezinde sıkça rastlanılan başıboş hayvanlara karşı Ardahan Belediyesi tarafından hayvanların toplanması ve tıbbi rehabilitasyonlarının yapılması çalışmaları devam ediyor"
"Köpek barınakta"
Cnnturk.com'un sorularını yanıtlayan Ardahan Belediyesi'nden bir yetkili ise öldüğü iddia edilen köpeğin sahipsiz hayvanlar barınağına götürüldüğünü ve durumunun iyi olduğunu öne sürdü.
Belediyenin sayfasında paylaştığı fotoğraflardan biri:
2017'de ilk cemre ne zaman düşecek?
Baharın habercisi cemre önce havaya düşecek. İşte 2017 yılında ilk cemre tarihiyle birlikte cemre düşmesi hakkında bilinmeyen her şey...
Kasım Günlerinden, Hızır Günlerine yani kış mevsiminden yaz mevsimine geçişin sembolü olan cemrelerle ilgili olarak, Halk Bilimi Araştırmacısı Prof.Dr. Öcal Oğuz, cemrelerin ortaya çıkışı ve kültürel anlamı hakkında İhlas Haber Ajansı muhabirine bilgi verdi.
'Cemre'nin anlamı nedir?
Prof.Dr. Öcal Oğuz cemre kelimesinin anlamına ilişkin şu bilgileri verdi: "Cemre, hakkında çok fazla rivayet olan bir kelime.
Öncelikle ateş, ateş parçası, kor şeklinde arapçadan kaynaklanan bir anlamı var. Ama onun yanında Anadolu'da 'imre', 'imere' 'zemheri' veya 'cemre' şeklinde adlandırmalar var. Bunlardan cemre adı en yaygın olarak kullanılandır."
Cemrenin bir takvim bilgisi olduğunu ifade eden Oğuz, "Üç tane cemreden söz ediyoruz, bu takvim bilgisi bize cemrelerin düşmesiyle bir müjdeyi beraberinde getiriyor.
Her cemrenin düşüşü bizi yaza ve bahara doğru güçlendiriyor, heveslendirip, heyecanlandırıyor.
Özellikle bu sene kış mevsimi çok sert geçtiği için cemrelerin düşüşüyle ilgili haberler, bilgiler bizi çok meraklandırıyor.
Bu son derece gözleme dayalı bir takvim bilgisinin bir parçası, dünyada iki çeşit takvim bulunuyor, birisi çizgisel takvim diğeri döngüsel takvim.
Bu döngüsel takvimde deneyimlenen, gözlenen ve yaşanan bilgiden hareket ediliyor. Döngüsel takvimde yıl 'Kasım Günleri' ve 'Hızır Günleri' diye ikiye ayrılır.
6 Mayıs'tan itibaren Hızır günleri başlar aynı zamanda hıdırellez kutlanır, bunlar insanlığın ortak coğrafyada, ortak kültürlerle ortaya çıkardığı gözlemleridir" şeklinde konuştu.
İlk cemre havaya düşer
"Önümüzdeki 20 Şubat'ta ilk cemre havaya düşecek sonra 27 Şubat'ta ikinci cemre suya düşecek ve 6 Mart'ta üçüncü cemre toprağa düşecek.
Cemreler 7 gün arayla düşer ve Kasım Günlerine göre her yıl aynı tarihte düşer sadece şubat ayının kaç çektiğine göre bir iki gün farklılık gösterebilir.
Son olarak herkese cemrenin havaya düşmesinde güzel bir gün, suya düşmesinde güzel bir gelecek ve nihayet toprağa düşmesiyle de bereketli bir ömür diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kasım Günlerinden, Hızır Günlerine yani kış mevsiminden yaz mevsimine geçişin sembolü olan cemrelerle ilgili olarak, Halk Bilimi Araştırmacısı Prof.Dr. Öcal Oğuz, cemrelerin ortaya çıkışı ve kültürel anlamı hakkında İhlas Haber Ajansı muhabirine bilgi verdi.
'Cemre'nin anlamı nedir?
Prof.Dr. Öcal Oğuz cemre kelimesinin anlamına ilişkin şu bilgileri verdi: "Cemre, hakkında çok fazla rivayet olan bir kelime.
Öncelikle ateş, ateş parçası, kor şeklinde arapçadan kaynaklanan bir anlamı var. Ama onun yanında Anadolu'da 'imre', 'imere' 'zemheri' veya 'cemre' şeklinde adlandırmalar var. Bunlardan cemre adı en yaygın olarak kullanılandır."
Cemrenin bir takvim bilgisi olduğunu ifade eden Oğuz, "Üç tane cemreden söz ediyoruz, bu takvim bilgisi bize cemrelerin düşmesiyle bir müjdeyi beraberinde getiriyor.
Her cemrenin düşüşü bizi yaza ve bahara doğru güçlendiriyor, heveslendirip, heyecanlandırıyor.
Özellikle bu sene kış mevsimi çok sert geçtiği için cemrelerin düşüşüyle ilgili haberler, bilgiler bizi çok meraklandırıyor.
Bu son derece gözleme dayalı bir takvim bilgisinin bir parçası, dünyada iki çeşit takvim bulunuyor, birisi çizgisel takvim diğeri döngüsel takvim.
Bu döngüsel takvimde deneyimlenen, gözlenen ve yaşanan bilgiden hareket ediliyor. Döngüsel takvimde yıl 'Kasım Günleri' ve 'Hızır Günleri' diye ikiye ayrılır.
6 Mayıs'tan itibaren Hızır günleri başlar aynı zamanda hıdırellez kutlanır, bunlar insanlığın ortak coğrafyada, ortak kültürlerle ortaya çıkardığı gözlemleridir" şeklinde konuştu.
İlk cemre havaya düşer
"Önümüzdeki 20 Şubat'ta ilk cemre havaya düşecek sonra 27 Şubat'ta ikinci cemre suya düşecek ve 6 Mart'ta üçüncü cemre toprağa düşecek.
Cemreler 7 gün arayla düşer ve Kasım Günlerine göre her yıl aynı tarihte düşer sadece şubat ayının kaç çektiğine göre bir iki gün farklılık gösterebilir.
Son olarak herkese cemrenin havaya düşmesinde güzel bir gün, suya düşmesinde güzel bir gelecek ve nihayet toprağa düşmesiyle de bereketli bir ömür diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kedi beslemeye giderken şehit oldu
Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesindeki terör saldırısında şehit olan 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak'ın, lojmandaki yavru kediyi doyurmak isterken evden çıktığı sırada yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.
Şanlıurfa'nın Viranşehir saldırısında şehit olan 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak'ın babası Mustafa Günak (36), AA muhabirine yaptığı açıklamada, saldırıdan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Terör saldırısının meydana geldiği Yenişehir Mahallesi'ndeki Savcılar Sitesi'nde uzun süredir oturduğunu anlatan Günak, yaklaşık 12 yıldır katip olarak görev yaptığı ilçede çok samimi dostluklar kurduklarını söyledi.
'Kedi yavrusuna sütlü ekmek götürürken patlama oldu'
Üç çocuğundan en büyüğü olan Ahmet'in bir aydır sitedeki yavru kediyi beslediğini anlatan Günak, akşam yemeğinin hemen ardından oğlunun kediye mama vermek için evden çıktığını ifade etti. Zemin katta oturduklarını ve oğlunun apartman boşluğundayken meydana gelen patlamada şehit olduğunu kaydeden Günak, şöyle devam etti:
"Oğlumun da yanımızda olduğu akşam yemeğini ailecek yedik. 'Babacığım lojmandaki yavru kediye sütlü ekmek götüreceğim' dedi. Ben de 'götür oğlum' dedim. Lojmanda bulunan ve aç olan bir kedi yavrusuna sütlü ekmek götürürken patlama oldu, bir daha eve gelemedi. Koridorda üstüne biraz taş falan yığılmıştı. Ben de koridora girerken ilk başta göremedim sonra ışıklar biraz aydınlanınca gördüm. Baktım ki oğlum şehit olmuştu. Lojmanın tam ortasındaydı. Benim oğlum şehit oldu. Vatanımız sağ olsun."
Günak, biri 6, diğeri 4 yaşında iki oğlu daha bulunduğunu ve patlamada ailenin diğer üyelerinde herhangi bir sorun oluşmadığını kaydetti. Herkesle kolayca iletişim kurabilen bir yapıda olan oğlunun mahalledekiler ve okul arkadaşları tarafından çok sevildiğini aktaran Günak, çocuğunun özellikle sitedeki polis ve bekçilerle samimiyeti bulunduğunu ve onları çok sevdiğini dile getirdi. Günak, "Oğlum dışarıda gezmeyi çok severdi. Sürekli polis ve bekçilerin yanına giderdi. Akşamları genelde onlarla sohbet ediyordu." dedi. Viranşehir ilçesi Yenişehir Mahallesi'ndeki Savcılar Sitesi önünde dün akşam yaşanan terör saldırısında 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak ile bekçi İbrahim Kete şehit olmuş, 15 kişi yaralanmıştı. Hürriyet
Şanlıurfa'nın Viranşehir saldırısında şehit olan 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak'ın babası Mustafa Günak (36), AA muhabirine yaptığı açıklamada, saldırıdan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Terör saldırısının meydana geldiği Yenişehir Mahallesi'ndeki Savcılar Sitesi'nde uzun süredir oturduğunu anlatan Günak, yaklaşık 12 yıldır katip olarak görev yaptığı ilçede çok samimi dostluklar kurduklarını söyledi.
'Kedi yavrusuna sütlü ekmek götürürken patlama oldu'
Üç çocuğundan en büyüğü olan Ahmet'in bir aydır sitedeki yavru kediyi beslediğini anlatan Günak, akşam yemeğinin hemen ardından oğlunun kediye mama vermek için evden çıktığını ifade etti. Zemin katta oturduklarını ve oğlunun apartman boşluğundayken meydana gelen patlamada şehit olduğunu kaydeden Günak, şöyle devam etti:
"Oğlumun da yanımızda olduğu akşam yemeğini ailecek yedik. 'Babacığım lojmandaki yavru kediye sütlü ekmek götüreceğim' dedi. Ben de 'götür oğlum' dedim. Lojmanda bulunan ve aç olan bir kedi yavrusuna sütlü ekmek götürürken patlama oldu, bir daha eve gelemedi. Koridorda üstüne biraz taş falan yığılmıştı. Ben de koridora girerken ilk başta göremedim sonra ışıklar biraz aydınlanınca gördüm. Baktım ki oğlum şehit olmuştu. Lojmanın tam ortasındaydı. Benim oğlum şehit oldu. Vatanımız sağ olsun."
Günak, biri 6, diğeri 4 yaşında iki oğlu daha bulunduğunu ve patlamada ailenin diğer üyelerinde herhangi bir sorun oluşmadığını kaydetti. Herkesle kolayca iletişim kurabilen bir yapıda olan oğlunun mahalledekiler ve okul arkadaşları tarafından çok sevildiğini aktaran Günak, çocuğunun özellikle sitedeki polis ve bekçilerle samimiyeti bulunduğunu ve onları çok sevdiğini dile getirdi. Günak, "Oğlum dışarıda gezmeyi çok severdi. Sürekli polis ve bekçilerin yanına giderdi. Akşamları genelde onlarla sohbet ediyordu." dedi. Viranşehir ilçesi Yenişehir Mahallesi'ndeki Savcılar Sitesi önünde dün akşam yaşanan terör saldırısında 11 yaşındaki Ahmet Oktay Günak ile bekçi İbrahim Kete şehit olmuş, 15 kişi yaralanmıştı. Hürriyet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)